Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Toplumun Birliği ve İşbirliği Üzerine Düşünceler

Mehmed Zahid KOTKU

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve'l-âkibetü li'l-müttakîn. el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve'l-âkibetü li'l-müttakîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.

İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. ve enne efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin fi'n-nâr.ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Selâsün men künne fîhi neşera'llâhu teâlâ aleyhi kenefehû Selâsün men künne fîhi neşera'llâhu teâlâ aleyhi kenefehû ve edhalehû cennetehû rifkun bi'd-daîfi ve şefekatün ale'l-vâlideyni ve'l-ihsânü ile'l-memlûki. ve edhalehû cennetehû rifkun bi'd-daîfi ve şefekatün ale'l-vâlideyni ve'l-ihsânü ile'l-memlûki.

Revâhu Tirmîzî ğarîbun an Câbir. Sadaka Resûlullah fîma kâl. Revâhu Tirmîzî ğarîbun an Câbir.

Sadaka Resûlullah fîma kâl.

Selâsün kısımları ile geçen hadîs-i şerîfler çok hoşuma gidiyor.Selâsün kısımları ile geçen hadîs-i şerîfler çok hoşuma gidiyor. Bunlar hep ezberlenmesi lazım olacak şeyler... İnsan bunları ezberleyebilse... Bunlar hep ezberlenmesi lazım olacak şeyler... İnsan bunları ezberleyebilse...

Kur'an hafızları çok da hadis hafızı hiç yok. Kur'an hafızları çok da hadis hafızı hiç yok. Benim geldiğim zaman burada bir tanecik varmış, o da rahmetlik olmuş. Benim geldiğim zaman burada bir tanecik varmış, o da rahmetlik olmuş.

İlm-i hadîs ezberlemesi çok [faydalıdır]. İlm-i hadîs ezberlemesi çok [faydalıdır]. Dünyada faydası o kadar değil[dir] de âhiret için çok faydası vardır. Dünyada faydası o kadar değil[dir] de âhiret için çok faydası vardır.

Bunları tekrar edip [öğrenmek gerekir.] Bu "üç"ler insan için can alıcıdır. Bunları tekrar edip [öğrenmek gerekir.] Bu "üç"ler insan için can alıcıdır. Bunları okuyup kendimize mâl etmeye çalışmak çok güzel bir şey olur. Bunları okuyup kendimize mâl etmeye çalışmak çok güzel bir şey olur.

Allah cümlemizi affetsin. Allah cümlemizi affetsin.

Hadislerin Arapçasını belleyemesek de Türkçe olan lafızlarını kısa kısa bellemek mümkündür.Hadislerin Arapçasını belleyemesek de Türkçe olan lafızlarını kısa kısa bellemek mümkündür. Birçok kasideler, ilâhiler belleyebiliyoruz, diğer birçok şeyi belleyebiliyoruz da Birçok kasideler, ilâhiler belleyebiliyoruz, diğer birçok şeyi belleyebiliyoruz da bu hadislere gelince doğru dürüst bir hadis okumaya gücümüz yetmiyor. bu hadislere gelince doğru dürüst bir hadis okumaya gücümüz yetmiyor.

"Bu üç şey bir kimsede bulunursa Cenâb-ı Allah celle ve alâ hazretlerinin "Bu üç şey bir kimsede bulunursa Cenâb-ı Allah celle ve alâ hazretlerinin üzerine onu koruması ve onu cennete koyması borç olur." üzerine onu koruması ve onu cennete koyması borç olur."

Belki Cenâb-ı Hakk'a borç olmaz da o kimseyi cennetine koyacağına alâmet [olur.] Belki Cenâb-ı Hakk'a borç olmaz da o kimseyi cennetine koyacağına alâmet [olur.] O kişiyi muhafaza eder. Onu zararlı olan şeylerden himâye eder, muhafaza eder. O kişiyi muhafaza eder. Onu zararlı olan şeylerden himâye eder, muhafaza eder.

Rifkun bi'd-daîfi. "Zayıflara acımak." Ve şefekatün ale'l-vâlideyni. Rifkun bi'd-daîfi. "Zayıflara acımak." Ve şefekatün ale'l-vâlideyni. "Anaya babaya şefkat." Ve'l-ihsânü ile'l-memlûki. "Kölelere ihsan." "Anaya babaya şefkat." Ve'l-ihsânü ile'l-memlûki. "Kölelere ihsan."

Köleler zayıflardan daha zayıftır. Gerek mâlen gerek bedenen zayıf olan insan başka... Köleler zayıflardan daha zayıftır. Gerek mâlen gerek bedenen zayıf olan insan başka... Memluk köledir, hürriyetini de kaybetmiştir. Öteki zayıf ama hürriyeti vardır.Memluk köledir, hürriyetini de kaybetmiştir. Öteki zayıf ama hürriyeti vardır. Bu memlukte hürriyet de yok, bir adamın kölesidir. Bu memlukte hürriyet de yok, bir adamın kölesidir. Kölesi olduğu için onu istediği gibi kullanır. Kullanır ama işte ona ihsan da yerinde oluyor.Kölesi olduğu için onu istediği gibi kullanır. Kullanır ama işte ona ihsan da yerinde oluyor. Hepsi Cenâb-ı Hakk'ın kuludur. Köle düşmüş, ne yapalım... Ama Allah'ın kuludur, O yaratmıştır. Hepsi Cenâb-ı Hakk'ın kuludur. Köle düşmüş, ne yapalım... Ama Allah'ın kuludur, O yaratmıştır. Zayıf yaratmıştır, bir hikmeti vardır, aklımız ermez.Zayıf yaratmıştır, bir hikmeti vardır, aklımız ermez. O hikmetinden nâşi o zayıfları da gözetlemek, O hikmetinden nâşi o zayıfları da gözetlemek, onlara ihsan etmek insanlık vazifesi oluyor ki onlara ihsan etmek insanlık vazifesi oluyor ki bu insânî vazifelerini yapanlardan Cenâb-ı Hak hoşlanıyor bu insânî vazifelerini yapanlardan Cenâb-ı Hak hoşlanıyor ve onları muhafaza edip cennetine koyuyor. ve onları muhafaza edip cennetine koyuyor.

Yine bir "üç": Yine bir "üç":

Selâsün lâ türaddü. "Üç şey vardır ki reddolunmaz." Selâsün lâ türaddü. "Üç şey vardır ki reddolunmaz."

Sana ikram edildiği vakit, "Ben bunu istemem." demek câiz değildir. Sana ikram edildiği vakit, "Ben bunu istemem." demek câiz değildir.

İnsan bazı şeyleri istemez. Fakat bu üç şeyi reddetmek câiz değil. İnsan bazı şeyleri istemez. Fakat bu üç şeyi reddetmek câiz değil.

el-Vesâidü. "Yastık." Bir eve misafir gittiniz. el-Vesâidü. "Yastık."

Bir eve misafir gittiniz.
Adam arkanıza bir yastık koyuyor, altınıza minder koyuyor. Adam arkanıza bir yastık koyuyor, altınıza minder koyuyor.

"Yok efendim, istemem." Hayır. O da sana ikram ediyor, bak almış, getirmiş, "Yok efendim, istemem."

Hayır. O da sana ikram ediyor, bak almış, getirmiş,
arkana yahut altına koyacak. Onu reddetme. arkana yahut altına koyacak. Onu reddetme.

İkincisi; ve'd-dühnü. "Buyurun" deyip size bir koku veriyor. İkincisi; ve'd-dühnü. "Buyurun" deyip size bir koku veriyor.

"Ben koku istemem." Yok, olmaz. "Ben koku istemem."

Yok, olmaz.

Bazı kokular ağır gelir de insan belki hoşlanmaz. Bazı kokular ağır gelir de insan belki hoşlanmaz. Azıcık içeriden burnuna çekmeden sürüverirsin. Azıcık içeriden burnuna çekmeden sürüverirsin.

Efendimiz; "Üç şey bana sevdirildi." [buyurmuş.] Efendimiz;

"Üç şey bana sevdirildi." [buyurmuş.]

Dühn, bu üç şeyden birisi. Peygamber Efendimiz kokuyu sevmişler. Dühn, bu üç şeyden birisi. Peygamber Efendimiz kokuyu sevmişler. Biz de severiz. Hakikaten koku dimağı açar ve insanın neşesini arttırır. Biz de severiz. Hakikaten koku dimağı açar ve insanın neşesini arttırır.

Üçüncüsü de; leben, "süt"tür. Birisi süt ikram ediyor.Üçüncüsü de; leben, "süt"tür.

Birisi süt ikram ediyor.
Çay verirse dersin ki; "Bana dokunuyor." Çay verirse dersin ki; "Bana dokunuyor." Ama sütte dokunacak bir şey yok, elhamdülillah. Ama sütte dokunacak bir şey yok, elhamdülillah. Miden pek doygun da olsa yudum yudum, azar azar içilebilir. Miden pek doygun da olsa yudum yudum, azar azar içilebilir.

Efendimiz; "Süt, koku ve yastık gibi şeyler reddolunmaz." diyor. Efendimiz;

"Süt, koku ve yastık gibi şeyler reddolunmaz." diyor.

Bunlar ikram olunduğu takdirde kabul etmek lazım. Bunlar ikram olunduğu takdirde kabul etmek lazım.

Selâsün men lem ye'ti bihinne yevme'l-kıyâmeti felâ şey'e lehû. Selâsün men lem ye'ti bihinne yevme'l-kıyâmeti felâ şey'e lehû. "Bir insan kıyamet gününe şu üç şey kendisinde bulunmadan gelirse hiç kıymeti yoktur." "Bir insan kıyamet gününe şu üç şey kendisinde bulunmadan gelirse hiç kıymeti yoktur."

İbadeti çokmuş, hayrı hasenâtı çokmuş, birçok fazileti var ama bu üç şey kendisinde bulunmadığı içinİbadeti çokmuş, hayrı hasenâtı çokmuş, birçok fazileti var ama bu üç şey kendisinde bulunmadığı için diğer amellerin kıymeti düşüyor. diğer amellerin kıymeti düşüyor.

Birisi; veraun yahcuzuhû an mahârimillâhi... Birisi; veraun yahcuzuhû an mahârimillâhi...

Bunlar daha önce de geçmişti. Efendimiz hadislerde sıra sıra bunları koyuyor. Bunlar daha önce de geçmişti. Efendimiz hadislerde sıra sıra bunları koyuyor.

Vera'. "Takvânın üstünü olan Allah korkusu." Bu Allah korkusu yok mu; Vera'. "Takvânın üstünü olan Allah korkusu."

Bu Allah korkusu yok mu;

Yahcuzuhû an mahârimillâh. "Haramlardan seni koruyacak." Yahcuzuhû an mahârimillâh. "Haramlardan seni koruyacak."

Yani içeriden gelecek. Bir haram, günah, şüpheli bir şey var; Yani içeriden gelecek. Bir haram, günah, şüpheli bir şey var;

"Ben bunu yemem, almam, yapmam." Niçin? İçerisi yaptırmıyor. "Ben bunu yemem, almam, yapmam."

Niçin?

İçerisi yaptırmıyor.
Fetvacıya sorarsan "câizdir" der. İçeriden razı olmayacak bir kudretin olması lazım kiFetvacıya sorarsan "câizdir" der. İçeriden razı olmayacak bir kudretin olması lazım ki buna vera' diyorlar.buna vera' diyorlar. İçeride o kuvvet olursa senin elini [günaha] uzattırmaz, gözünü kapattırır, İçeride o kuvvet olursa senin elini [günaha] uzattırmaz, gözünü kapattırır, hiçbir kötülük yaptırmaz.hiçbir kötülük yaptırmaz. Eğer bu sende yoksa, yani istediğini istediğin gibi yiyorsun, Eğer bu sende yoksa, yani istediğini istediğin gibi yiyorsun, istediğin şeyi aklının istediği gibi yapıyorsun ama diğer fazâilin çok; kıymeti yok. istediğin şeyi aklının istediği gibi yapıyorsun ama diğer fazâilin çok; kıymeti yok.

Seni Allahu Teâlâ'nın haramlarından men edecek vera' denilen kuvvetin bulunması, bir. Seni Allahu Teâlâ'nın haramlarından men edecek vera' denilen kuvvetin bulunması, bir.

İkincisi; ve hulukun yüdârî bihi'n-nâs.İkincisi; ve hulukun yüdârî bihi'n-nâs. "Bir ahlâkın olacak ki o ahlâkla insanlar arasında gayet güzel geçineceksin." "Bir ahlâkın olacak ki o ahlâkla insanlar arasında gayet güzel geçineceksin."

Medine-i Münevvere'de bir evde bir levha görmüştüm: Medine-i Münevvere'de bir evde bir levha görmüştüm:

"Ben namazla nasıl emrolunduysam, halk ile geçinmek için "Ben namazla nasıl emrolunduysam, halk ile geçinmek için müdâra ile de öyle emrolundum." müdâra ile de öyle emrolundum."

Buradaki müdâra dediği; rıfk ile, güzelce, Buradaki müdâra dediği; rıfk ile, güzelce, hüsnü ahlâk ile, lînetle-yumuşaklıkla geçinmek kabiliyeti.hüsnü ahlâk ile, lînetle-yumuşaklıkla geçinmek kabiliyeti. [Bu ahlâk] olacak ki kimseye kızmayacaksın, bağırmayacaksın,[Bu ahlâk] olacak ki kimseye kızmayacaksın, bağırmayacaksın, fena söz söylemeyeceksin, çirkin hareketlerde bulunmayacaksın. fena söz söylemeyeceksin, çirkin hareketlerde bulunmayacaksın.

Bu gibi ahlâkın bulunması [lazım.] Bu ahlâk yok. Bu gibi ahlâkın bulunması [lazım.] Bu ahlâk yok. Evet, diğer amelleri çok; ama bu ahlâk olmadığı için ötekilerin kıymeti tabiatiyle düşüyor. Evet, diğer amelleri çok; ama bu ahlâk olmadığı için ötekilerin kıymeti tabiatiyle düşüyor.

Üçüncüsü; ve hılmün yeruddü bihi'l-cehle's-sefîhi.Üçüncüsü; ve hılmün yeruddü bihi'l-cehle's-sefîhi. "Hilm denilen yumuşaklık ahlâkı olacak ki o hilm sebebiyle cahilin,"Hilm denilen yumuşaklık ahlâkı olacak ki o hilm sebebiyle cahilin, sefihin bütün hareketlerini reddedeceksin." sefihin bütün hareketlerini reddedeceksin."

Yani kendine bulaştırmayacaksın.Yani kendine bulaştırmayacaksın. Sefihin, cahilin câhilâne olan taarruzları, çirkin sözleri Sefihin, cahilin câhilâne olan taarruzları, çirkin sözleri ve [daha başka] neleri varsa ona karşı mukabelede bulunmayacaksın ve [daha başka] neleri varsa ona karşı mukabelede bulunmayacaksın ve onu güzel ahlâkınla susturacaksın.ve onu güzel ahlâkınla susturacaksın. Bu hilm sayesinde dövüşmeden, bağırmadan, çağırmadan, kavga etmeden [işin içinden çıkacaksın.] Bu hilm sayesinde dövüşmeden, bağırmadan, çağırmadan, kavga etmeden [işin içinden çıkacaksın.]

Cenâb-ı Hak bu hilmi Kur'ân-ı Azîmüşşân'da birkaç yerde; Cenâb-ı Hak bu hilmi Kur'ân-ı Azîmüşşân'da birkaç yerde;

İnnehû kâne halîmen diyerek metheder. İnnehû kâne halîmen diyerek metheder.

Peygamberler halimdirler. Peygamberler halimdirler. Peygamberlerde halim sıfatı olmasaydı etrafındaki insanları toplamaya imkân bulamazlardı. Peygamberlerde halim sıfatı olmasaydı etrafındaki insanları toplamaya imkân bulamazlardı. İnsanlar birbirinin etrafında sertlikle yahut tazyikle yahut korkuyla toplanmazlar. İnsanlar birbirinin etrafında sertlikle yahut tazyikle yahut korkuyla toplanmazlar. Muvakkat toplanır, dağılır. Askerler gelse bizi bir yere sürüklese gideriz ama içimiz gitmez.Muvakkat toplanır, dağılır. Askerler gelse bizi bir yere sürüklese gideriz ama içimiz gitmez. Sonra fırsat bulunca yine dağılırız. Bu öyle değil. Sonra fırsat bulunca yine dağılırız. Bu öyle değil.

O kadar sene geçmiş,O kadar sene geçmiş, Peygamberimiz'in koyduğu din elhamdülillah bugün 700 milyonu bulmuş diyorlar.Peygamberimiz'in koyduğu din elhamdülillah bugün 700 milyonu bulmuş diyorlar. Bu ne sayesinde [oldu]? Bu ne sayesinde [oldu]?

Onun bize bıraktığı güzel düsturlar ve ahlâklar sayesindedir ki daima çoğalmaktadır. Onun bize bıraktığı güzel düsturlar ve ahlâklar sayesindedir ki daima çoğalmaktadır.

Hilmin birçok misalleri var. Hz. Osman'daki hilm sıfatı mâlumdur. Hilmin birçok misalleri var.

Hz. Osman'daki hilm sıfatı mâlumdur.
Düşmanlar Hz. Osman'ı muhâsara ettiler. Düşmanlar Hz. Osman'ı muhâsara ettiler. Muhâsara eden kuvvet de fazla bir kuvvet de değil, mahdut bir kuvvetti.Muhâsara eden kuvvet de fazla bir kuvvet de değil, mahdut bir kuvvetti. O kuvvet geldi, muhâsara etti. "Seni öldüreceğiz." dediler.O kuvvet geldi, muhâsara etti. "Seni öldüreceğiz." dediler. Medine-i Münevvere'de mücahit olan müslüman tabaka Hz. Osman'a yalvardılar; Medine-i Münevvere'de mücahit olan müslüman tabaka Hz. Osman'a yalvardılar; "Bize müsaade et, biz bunların altından girer üstünden çıkarız."Bize müsaade et, biz bunların altından girer üstünden çıkarız. Ne olacak, bunları kovalamak bir şey değil!" dediler.Ne olacak, bunları kovalamak bir şey değil!" dediler. Ama Hz. Osman buna razı olmadı. Niçin? Ama Hz. Osman buna razı olmadı.

Niçin?

İki taraf dövüşünce beş on kişi o taraftan ölecek, beş on kişi de beri taraftan ölecek; İki taraf dövüşünce beş on kişi o taraftan ölecek, beş on kişi de beri taraftan ölecek; birçok insanın kanı gidecek, yaralanacak, birçok zâyiat da olacak. birçok insanın kanı gidecek, yaralanacak, birçok zâyiat da olacak.

Niçin? Benim için. "Bana ne olursa olsun ama siz karışmayın. Niçin?

Benim için.

"Bana ne olursa olsun ama siz karışmayın.
Siz selâmette durun." dedi. Bu hilm sıfatıdır. Siz selâmette durun." dedi.

Bu hilm sıfatıdır.

Hilm sıfatı olmayan bir adam askerlerini başına toplar; "Gelin toplanın. Hilm sıfatı olmayan bir adam askerlerini başına toplar; "Gelin toplanın. Bu adamları vurun!" der, vurdurur. Yüz kişi ölmüş, bin kişi ölmüş, Bu adamları vurun!" der, vurdurur. Yüz kişi ölmüş, bin kişi ölmüş, [onun] umurunda değil ki; kendisini kurtardı ya, saltanatı da dâim...[onun] umurunda değil ki; kendisini kurtardı ya, saltanatı da dâim... Ama etrafında birçok insanları öldürttürür. Neden? Bu hilm sıfatının kendisinde olmayışından. Ama etrafında birçok insanları öldürttürür.

Neden?

Bu hilm sıfatının kendisinde olmayışından.

Bazen de insana zararı olur ama başkasına faydası var ya...Bazen de insana zararı olur ama başkasına faydası var ya... Başkalarının faydası için kendi zararını tercih ediyor. Başkalarının faydası için kendi zararını tercih ediyor. Kendi faydası için başkalarının zararını tercih etmek [bencilliktir.] Kendi faydası için başkalarının zararını tercih etmek [bencilliktir.] Ben faydalanacağım ama başkaları zarar görecek. Ben faydalanacağım ama başkaları zarar görecek.

Onların zararını istemek insanlığa, İslâmlığa yakışmadığı için Onların zararını istemek insanlığa, İslâmlığa yakışmadığı için Hz. Osman ve bunun emsâli birçok kimseler bu gibi şeylere karışmamışlar.Hz. Osman ve bunun emsâli birçok kimseler bu gibi şeylere karışmamışlar. Böylece bu felaketi atlatmışlar ve Cenâb-ı Hakk'ın emrine de razı olmuşlar.Böylece bu felaketi atlatmışlar ve Cenâb-ı Hakk'ın emrine de razı olmuşlar. Burada da emr-i İlâhî'ye rıza var. Burada da emr-i İlâhî'ye rıza var.

"Mukadder olan ölümüm bunların elindeyse nasıl olsa olacak o..."Mukadder olan ölümüm bunların elindeyse nasıl olsa olacak o... Ben asker de toplasam, bunları da öldürtsem, benim başıma gelecek bu ölüm nasıl olsa gelecek.Ben asker de toplasam, bunları da öldürtsem, benim başıma gelecek bu ölüm nasıl olsa gelecek. Gelmeyecekse gelmeyecek." Bundan dolayı mukadderâta teslim oldu. Gelmeyecekse gelmeyecek."

Bundan dolayı mukadderâta teslim oldu.
Eh, olursa olur... O akşam da Resûlullah'ı gördü; "Bu akşam iftarı bende yapacaksın." dedi.Eh, olursa olur... O akşam da Resûlullah'ı gördü; "Bu akşam iftarı bende yapacaksın." dedi. Oruçlu olduğu halde de rahmet-i Rahmân'a göçtü. Oruçlu olduğu halde de rahmet-i Rahmân'a göçtü.

Allah şefaatlerine nâil etsin. Çok nasihatler etti; "Yapmayın.Allah şefaatlerine nâil etsin.

Çok nasihatler etti; "Yapmayın.
Ben Resûlullah'ın iki tane kızını aldım. Resûlullah beni seviyordu. Ben Resûlullah'ın iki tane kızını aldım. Resûlullah beni seviyordu. Resûlullah'ın sevdiği adama niçin siz bunu yapıyorsunuz?" dedi. Resûlullah'ın sevdiği adama niçin siz bunu yapıyorsunuz?" dedi.

"Ben bir kuyu kazdırdım, bütün ehl-i Medine o kuyunun suyunu içiyor."Ben bir kuyu kazdırdım, bütün ehl-i Medine o kuyunun suyunu içiyor. Yapmayın." dedi. Resûlullah'ın birçok methiyeleri var. Onları okudu.Yapmayın." dedi.

Resûlullah'ın birçok methiyeleri var. Onları okudu.
Ama bu insanın gözü karardığı vakitte kulağına söz girmiyor. Ama bu insanın gözü karardığı vakitte kulağına söz girmiyor.

Allah günahlarımızı affetsin. Allah günahlarımızı affetsin.

Yine buyuruyor: Selâsün men lem yekünne fîhi ev vâhidetün minhünne felâ ya'tedne bi-şey'in bi-amelihî: men lem yekün fîhi takvâ tahcuzuhû an meâsillâhi ev hulukun yeîşü bihî fi'n-nâsi ev hılmün yeruddü bihi's-sefîhi. Yine buyuruyor:

Selâsün men lem yekünne fîhi ev vâhidetün minhünne felâ ya'tedne bi-şey'in bi-amelihî: men lem yekün fîhi takvâ tahcuzuhû an meâsillâhi ev hulukun yeîşü bihî fi'n-nâsi ev hılmün yeruddü bihi's-sefîhi.

Selâsün men lem yekünne fîhi ev vâhidetün minhünne felâ ya'tedne bi-şey'in bi-amelihî. Selâsün men lem yekünne fîhi ev vâhidetün minhünne felâ ya'tedne bi-şey'in bi-amelihî. "Bu üç şeyden üçü ve yahut bu üçün içinden birisi olmazsa "Bu üç şeyden üçü ve yahut bu üçün içinden birisi olmazsa onun da amelinin hiç kıymeti yoktur." onun da amelinin hiç kıymeti yoktur."

Çok ameli var; geceleri sabaha kadar namaz kılıyor, Çok ameli var; geceleri sabaha kadar namaz kılıyor, Kur'an'ı elinden bırakmıyor, tesbihi elinde, eli de cebinde, parası çok, sağa sola veriyor. Kur'an'ı elinden bırakmıyor, tesbihi elinde, eli de cebinde, parası çok, sağa sola veriyor. Ama kıymeti düşüyor. Nedir o? Ama kıymeti düşüyor.

Nedir o?

Men lem yekün fîhi takvâ tahcuzuhû an meâsillâhi. Men lem yekün fîhi takvâ tahcuzuhû an meâsillâhi.

Yukarıdaki tabir aynısı da, veraun dedi. Yukarıdaki tabir aynısı da, veraun dedi.

Vera' ile takvânın arasında bir fark vardır. Vera' daha yüksek. Vera' ile takvânın arasında bir fark vardır. Vera' daha yüksek. Takvâya da "daha ufak" diyemeyiz de... Takvâ tahcuzuhû an meâsillâhi. Takvâya da "daha ufak" diyemeyiz de...

Takvâ tahcuzuhû an meâsillâhi.

Burada meâsillâh dedi, orada mehârimillâh dedi. İkisi de birdir. Burada meâsillâh dedi, orada mehârimillâh dedi. İkisi de birdir.

"Allah'ın haramından, -Meâsi haram zaten.- isyanlardan, günahlardan,"Allah'ın haramından, -Meâsi haram zaten.- isyanlardan, günahlardan, meâsiden seni men edecek içeride bir kuvvet denilen takvâ yoksa..." bir. meâsiden seni men edecek içeride bir kuvvet denilen takvâ yoksa..." bir.

İkincisi; ev hulukun yeîşü bihî fi'n-nâsi. İkincisi; ev hulukun yeîşü bihî fi'n-nâsi. "Yahut insanlar arasında yaşamak için güzel ahlâkın yoksa; kavgasız, gürültüsüz, tatlı tatlı,"Yahut insanlar arasında yaşamak için güzel ahlâkın yoksa; kavgasız, gürültüsüz, tatlı tatlı, güzel güzel geçinecek bir ahlâka da sahip değilse..." iki. güzel güzel geçinecek bir ahlâka da sahip değilse..." iki.

Üçüncüsü; ev hılmün yeruddü bihi's-sefîhi. Orada cehle's-sefîhi dedi, burada yalnız sefîhi dedi. Üçüncüsü; ev hılmün yeruddü bihi's-sefîhi.

Orada cehle's-sefîhi dedi, burada yalnız sefîhi dedi.

Sefîh ki hilmin zıttı imiş. Aklının zayıflığından, cahilliğinden, Sefîh ki hilmin zıttı imiş. Aklının zayıflığından, cahilliğinden, ahlâkının bozukluğundan bazı insan huysuz olur. ahlâkının bozukluğundan bazı insan huysuz olur.

"O huysuz olan insanın huysuzluğu ile sen de huysuzlanmayacaksın. "O huysuz olan insanın huysuzluğu ile sen de huysuzlanmayacaksın. Kendine bulaştırmadan, kendini onunla bir tutmadan güzelce reddedeceksin." Kendine bulaştırmadan, kendini onunla bir tutmadan güzelce reddedeceksin."

Şu üç şey: Takvâ, bir; ahlâk, iki; hilm, [üç.] Şu üç şey: Takvâ, bir; ahlâk, iki; hilm, [üç.]

Hilm de ahlâkın içindedir, ahlâktandır ama burada onu da ayrıca [telaffuz] ediyor ki Hilm de ahlâkın içindedir, ahlâktandır ama burada onu da ayrıca [telaffuz] ediyor ki hilm çok lazımdır.hilm çok lazımdır. "Halim olunuz, selim olunuz, her şeyden dolayı kızıp kavga gürültücü olmayınız." diye bir tavsiye... "Halim olunuz, selim olunuz, her şeyden dolayı kızıp kavga gürültücü olmayınız." diye bir tavsiye...

Yukarıdaki tabir yine aynı: Yukarıdaki tabir yine aynı:

Selâsün men künne fîhi istevcebe's-sevâbe ve'stekmele'l-îmâne. Hulukun yaîşü bihî fi'n-nâsi ve veraun yahcuzuhû an mehârimillâhi ve hilmun yeruddühû an cehli'l-câhili. Selâsün men künne fîhi istevcebe's-sevâbe ve'stekmele'l-îmâne. Hulukun yaîşü bihî fi'n-nâsi ve veraun yahcuzuhû an mehârimillâhi ve hilmun yeruddühû an cehli'l-câhili.

"Üç şey sevabını doldurur, tamam eder, imanını da kemâle ulaştırır." "Üç şey sevabını doldurur, tamam eder, imanını da kemâle ulaştırır."

Bakınız, yine aynı şeyler: Hulukun yaîşü bihî fi'n-nâsi. Bakınız, yine aynı şeyler:

Hulukun yaîşü bihî fi'n-nâsi.
"Ahlâkı öyle olacak ki insanlar arasında gayet güzel geçinecek." "Ahlâkı öyle olacak ki insanlar arasında gayet güzel geçinecek."

İkincisi; veraun yahcuzuhû an mehârimillâhi. "Allah'ın haramlarından seni men ediyor." İkincisi; veraun yahcuzuhû an mehârimillâhi. "Allah'ın haramlarından seni men ediyor."

Polis, jandarma yahut şu komşu bu komşu, şu gören bu gören değil, Polis, jandarma yahut şu komşu bu komşu, şu gören bu gören değil, insanlardan değil; Allah'tan korkundan dolayı insanlardan değil; Allah'tan korkundan dolayı o günahları işlemekten içeriden gelen kuvvet seni men ediyor. o günahları işlemekten içeriden gelen kuvvet seni men ediyor. "Yasak yahu... Allah görüyor ve biliyor. Yapamazsın bunu."Yasak yahu... Allah görüyor ve biliyor. Yapamazsın bunu. Defterine yazılacak, yarın rûz-ı kıyamette eline verilecek, karşında göreceksin. Defterine yazılacak, yarın rûz-ı kıyamette eline verilecek, karşında göreceksin. Binâenaleyh, bundan kaç, kork, sakın!" diyor. İçerisi bunu [söylüyor.] Binâenaleyh, bundan kaç, kork, sakın!" diyor. İçerisi bunu [söylüyor.] Sen de korkuyorsun; "Ben bunu yaparsam sonra ne olur benim hâlim?Sen de korkuyorsun; "Ben bunu yaparsam sonra ne olur benim hâlim? Evet bugün nefsime uyacağım, şehvetime aldanacağım da bu işi yapacağım. Evet bugün nefsime uyacağım, şehvetime aldanacağım da bu işi yapacağım. Beş dakikalık bir zevktir yahut muvakkat bir şeydir ama arkası ne fena[dır]...Beş dakikalık bir zevktir yahut muvakkat bir şeydir ama arkası ne fena[dır]... Cenâb-ı Hak hem görüyor hem biliyor. Cenâb-ı Hak hem görüyor hem biliyor. Onun gördüğünü, bildiğini ne yapacağız; başkası isterse görsün isterse görmesin..." Onun gördüğünü, bildiğini ne yapacağız; başkası isterse görsün isterse görmesin..."

Yine bir "üç"lü:. Yine bir "üç"lü:.

Selâsün men künne fîhi fe hüve münâfikun.Selâsün men künne fîhi fe hüve münâfikun. "Bir kimsede üç şey bulunursa o münafıktır." Münafık iki kısımdır:"Bir kimsede üç şey bulunursa o münafıktır."

Münafık iki kısımdır:
Birisi amelen münafık, birisi de itikâden münafık. İtikâden münafık olan Birisi amelen münafık, birisi de itikâden münafık. İtikâden münafık olan gâvurdan beterdir.gâvurdan beterdir. Kendisini müslüman gösterir fakat inancı yoktur.Kendisini müslüman gösterir fakat inancı yoktur. Ama müslüman [gibi] camiye gelir. İnsanları kandırmak içindir. Ama müslüman [gibi] camiye gelir. İnsanları kandırmak içindir. İtikâdı olmadığından dolayı onun münafıklığı fenadır.İtikâdı olmadığından dolayı onun münafıklığı fenadır. İkinci bir münafık da, "amelen münafık" diyorlar; ameli İslâm'a uygun değil. İkinci bir münafık da, "amelen münafık" diyorlar; ameli İslâm'a uygun değil.

İzâ haddese kezebe. Bugün dünya üzerinde en menfur hal yalan söylemektir. İzâ haddese kezebe.

Bugün dünya üzerinde en menfur hal yalan söylemektir.
Gâvur ne olursa olsun, kimse yalanı sevmez.Gâvur ne olursa olsun, kimse yalanı sevmez. Yalanı kimse sevmediği halde müslümanın yalan söylemesi kadar çirkin bir şey yoktur! Yalanı kimse sevmediği halde müslümanın yalan söylemesi kadar çirkin bir şey yoktur! Gâvura yalan yakışmıyorsa müslümana nasıl yakışır? Gâvura yalan yakışmıyorsa müslümana nasıl yakışır?

Hiç yakışmaz. Müslümana yalan hiç yakışmaz! Hiç yakışmaz. Müslümana yalan hiç yakışmaz!

Bu adam yalanı da söyleyince demek ki imanında şüphe, şek var.Bu adam yalanı da söyleyince demek ki imanında şüphe, şek var. Peygamberimiz buna "münafık" adını takmış. Peygamberimiz buna "münafık" adını takmış.

Men künne fîh. "Üç şey bir adamda bulunursa..."Men künne fîh. "Üç şey bir adamda bulunursa..." Fe-hüve münâfıkun. "O adam münafıktır." Neymiş? Fe-hüve münâfıkun. "O adam münafıktır."

Neymiş?

İzâ haddese kezebe. "Söylüyor fakat yalan söylüyor." İzâ haddese kezebe. "Söylüyor fakat yalan söylüyor."

Ahlâk dersinde bunun bir bahsi var. Ahlâk dersinde bunun bir bahsi var. Gazzâlî hazretleri belki üç beş sayfayı yalanın kötülüğü hakkında doldurmuş. Gazzâlî hazretleri belki üç beş sayfayı yalanın kötülüğü hakkında doldurmuş. Doğrusu ben bundan korktum. Bugün cemiyette çok fena; insanı yalana sürüklüyor.Doğrusu ben bundan korktum. Bugün cemiyette çok fena; insanı yalana sürüklüyor. Yalana sürükleyince o zaman sen de bunun cezasını çekeceksin.Yalana sürükleyince o zaman sen de bunun cezasını çekeceksin. Bugün bütün esnafın yaptığı şey: Aldığını üçe alıyor,Bugün bütün esnafın yaptığı şey: Aldığını üçe alıyor, satarken "Ben bunu beşe aldım." diye arkasından bir de yemin ediyor. satarken "Ben bunu beşe aldım." diye arkasından bir de yemin ediyor. Tuhaf şeyler... Her nerede olursa olsun, bir menfaat çekmek için Tuhaf şeyler...

Her nerede olursa olsun, bir menfaat çekmek için
bu yalanı irtikâb ediyor, kendisi münafıklığın içine düşüyor. bu yalanı irtikâb ediyor, kendisi münafıklığın içine düşüyor.

İkincisi; ve izâ veade ahlefe. Vaat ediyor; İkincisi; ve izâ veade ahlefe. Vaat ediyor;

"Sana şunu yapağım, bunu alacağım, bunu vereceğim." "Sana şunu yapağım, bunu alacağım, bunu vereceğim."

"Seninle şöyle bir iş yapalım, edelim." "Seninle şöyle bir iş yapalım, edelim."

Bir sözleşme vaat ediyor. Bu vaadinde de hulfediyor. Bir sözleşme vaat ediyor. Bu vaadinde de hulfediyor. Sonra da; "Ben bunu yapamadım, yapamayacağım, veremeyeceğim." diyor. Sonra da; "Ben bunu yapamadım, yapamayacağım, veremeyeceğim." diyor.

Bu vaad hakkında Kur'ân-ı Azîmüşşân'da Bu vaad hakkında Kur'ân-ı Azîmüşşân'da Sûre-i Meryem'de Cenâb-ı Hak İsmail aleyhisselâm'ı methederken; Sûre-i Meryem'de Cenâb-ı Hak İsmail aleyhisselâm'ı methederken;

İnnehû kâne sâdıke'l-va'di diyor,İnnehû kâne sâdıke'l-va'di diyor, vaadindeki sıdkını methediyor. İnnehû kâne sâdıke'l-va'di.vaadindeki sıdkını methediyor.

İnnehû kâne sâdıke'l-va'di.
"Vaadinde sadıktı." diyor. Gazzâlî hazretleri de söylemiş ki; "Vaadinde sadıktı." diyor.

Gazzâlî hazretleri de söylemiş ki;

"Acaba [İsmail aleyhisselam] neden bu methe layık oldu? "Acaba [İsmail aleyhisselam] neden bu methe layık oldu?

Çünkü İsmail aleyhisselam bir gün; 'Filan yerde seninle buluşalım.' diyerek birisiyle konuşmuş. Çünkü İsmail aleyhisselam bir gün; 'Filan yerde seninle buluşalım.' diyerek birisiyle konuşmuş. 'Filan saatte, filan yerde buluşalım.' diye sözleşmiş. Oraya gitmiş.'Filan saatte, filan yerde buluşalım.' diye sözleşmiş. Oraya gitmiş. İsneyn ve işrîne yevmen. '22 gün' orada beklemiş. 'Ben bu adama söz verdim,İsneyn ve işrîne yevmen. '22 gün' orada beklemiş. 'Ben bu adama söz verdim, belki rahatsız olmuştur, belki bir kaza olmuştur, belki şu olmuştur...belki rahatsız olmuştur, belki bir kaza olmuştur, belki şu olmuştur... Şimdi gelir, birazdan gelir, bugün gelir, yarın gelir...' diye 22 gün beklemiş!" Şimdi gelir, birazdan gelir, bugün gelir, yarın gelir...' diye 22 gün beklemiş!"

22 gün beklemek Kur'an'da da methe şâyeste oluyor. 22 gün beklemek Kur'an'da da methe şâyeste oluyor.

Biz saate bakıyoruz; "Bu adama söz verdim ama vakit beş dakika geçiyor, hâlâ gelmedi. Biz saate bakıyoruz; "Bu adama söz verdim ama vakit beş dakika geçiyor, hâlâ gelmedi. Azıcık daha, bir iki dakika daha bekleyeyim de giderim, ne yapayım, gelmedi." [diyoruz.] Azıcık daha, bir iki dakika daha bekleyeyim de giderim, ne yapayım, gelmedi." [diyoruz.]

Vaadinde sâdık... İnsandır; adımı başka olur, çıkışı başka olur, saati başka olur, Vaadinde sâdık... İnsandır; adımı başka olur, çıkışı başka olur, saati başka olur, misafiri gelir, şu olur, bu olur, lafa tutan olur; yarım saatte gelir, bir saatte gider...misafiri gelir, şu olur, bu olur, lafa tutan olur; yarım saatte gelir, bir saatte gider... Bir gün de geç kalabilir. Bir gün de geç kalabilir.

Yine Gazzâlî naklediyor: Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem de peygamber olmazdan evvel... Yine Gazzâlî naklediyor:

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem de peygamber olmazdan evvel...

Peygamberimiz'in bir adı Emîn değil mi? Sâdık, emin olduğu için emaneti hâliyle kazanmış, Peygamberimiz'in bir adı Emîn değil mi?

Sâdık, emin olduğu için emaneti hâliyle kazanmış,
vaktiyle halk da ona o adı takmış; vaktiyle halk da ona o adı takmış; Peygamberimiz'i Emîn diye adlandırmışlar. Neden? Peygamberimiz'i Emîn diye adlandırmışlar.

Neden?

Bir adamla; "Filan yerde, filan saatte buluşalım." diye konuşmuşlar. Bir adamla; "Filan yerde, filan saatte buluşalım." diye konuşmuşlar. Efendimiz oraya gitmiş, onu üç gün beklemiş! Efendimiz oraya gitmiş, onu üç gün beklemiş! O adam da Efendimiz'e verdiği sözü unutmuş.O adam da Efendimiz'e verdiği sözü unutmuş. Bir gün geçmiş, yok; iki gün geçmiş, yok; Bir gün geçmiş, yok; iki gün geçmiş, yok; üçüncü gün adamın aklına gelmiş, koşmuş, bakmış ki Peygamber Efendimiz [onu orada bekliyor.] üçüncü gün adamın aklına gelmiş, koşmuş, bakmış ki Peygamber Efendimiz [onu orada bekliyor.]

"Beni meşakkate soktun, üç gündür burada seni bekliyorum." demiş. "Beni meşakkate soktun, üç gündür burada seni bekliyorum." demiş.

O da özür [dilemiş.] Vaat kolay bir şey değildir. O da özür [dilemiş.]

Vaat kolay bir şey değildir.

Bir de Cenâb-ı Hakk'a yapıyoruz, buna nezir diyorlar. Bir de Cenâb-ı Hakk'a yapıyoruz, buna nezir diyorlar. "Filan işim olursa bir kurban keseyim. "Filan işim olursa bir kurban keseyim. Filan işim olursa üç gün oruç tutayım.Filan işim olursa üç gün oruç tutayım. Filan işim olursa fukarâya, talebelere sadakada bulunayım." diye bol keseden atıyor. Filan işim olursa fukarâya, talebelere sadakada bulunayım." diye bol keseden atıyor. Bazı akıllılar var, Yâsîn adarlar; "Bir Yâsîn okuyayım, üç Yâsîn okuyayım." Bazı akıllılar var, Yâsîn adarlar; "Bir Yâsîn okuyayım, üç Yâsîn okuyayım." Çünkü o parasız, kolay oluyor. Paralı olunca vaadi vaktinde yapamazsa nezir vacib oluyor.Çünkü o parasız, kolay oluyor. Paralı olunca vaadi vaktinde yapamazsa nezir vacib oluyor. Üzerinde hiçbir şey yokken yük yüklendi.Üzerinde hiçbir şey yokken yük yüklendi. Namaz nasıl farzsa, vitir namazı nasıl vacipse bunu yapmak da Namaz nasıl farzsa, vitir namazı nasıl vacipse bunu yapmak da -söz ağızdan çıktı, onu ödemek- üzerine borç oluyor.-söz ağızdan çıktı, onu ödemek- üzerine borç oluyor. Buna nezir diyorlar. Onu da yapmak lazım. Buna nezir diyorlar. Onu da yapmak lazım.

Bir de vaat ediyor, vaadinde durmuyorsa o da münafıktır. Bir de vaat ediyor, vaadinde durmuyorsa o da münafıktır. Bu vaat gerek insanlara karşı olsun, gerek Allah'a karşı olsun, Bu vaat gerek insanlara karşı olsun, gerek Allah'a karşı olsun, gerek aile efrâdına karşı olsun, hepsi vaciptir, hepsi haktır. gerek aile efrâdına karşı olsun, hepsi vaciptir, hepsi haktır.

Ve ize'tümine hâne. Ve ize'tümine hâne. -Bu geçen derste de geçmişti, burada da geçiyor.--Bu geçen derste de geçmişti, burada da geçiyor.- "Emanet kendisine verildiği vakit o emanete hıyanetlik ediyor." "Emanet kendisine verildiği vakit o emanete hıyanetlik ediyor."

Bu çok büyük bir dert, çok büyük bir bela, çok büyük bir yük. Bu çok büyük bir dert, çok büyük bir bela, çok büyük bir yük. Emanetin geniş bir mânâsı var. Emanetin geniş bir mânâsı var.

Cenâb-ı Hak diyor ki; İnnâ aradne'l-emânete. Cenâb-ı Hak diyor ki;

İnnâ aradne'l-emânete.

İnnâ aradne'l-emânete ale's-semâvâti ve'l-ardi ve'l-cibâli. İnnâ aradne'l-emânete ale's-semâvâti ve'l-ardi ve'l-cibâli. "Semâvâta, dağlara ve yerlere 'Bu emaneti alın.' dedik." "Semâvâta, dağlara ve yerlere 'Bu emaneti alın.' dedik."

Hepsi de Cenâb-ı Hakk'a; "Aman yâ Rabbi! Biz bunu taşıyamayız!" demişler. Hepsi de Cenâb-ı Hakk'a; "Aman yâ Rabbi! Biz bunu taşıyamayız!" demişler. Ne gök "Ben taşıyabilirim." demiş, ne yer "Ben taşıyabilirim." demiş. Ne gök "Ben taşıyabilirim." demiş, ne yer "Ben taşıyabilirim." demiş. Dağ da; "Ben taşıyamam." demiş. İnsanoğluna gelmiş; "Sen" demiş... İnsanoğlu; Dağ da; "Ben taşıyamam." demiş. İnsanoğluna gelmiş; "Sen" demiş... İnsanoğlu;

"Bunun arkasında ne var?" demiş. "Cennet." "Ben de bunu alırım." demiş. "Bunun arkasında ne var?" demiş.

"Cennet."

"Ben de bunu alırım." demiş.

İnnehû kâne zalûmen cehûlâ. "İnsan bu yükü aldı ama zalûm ve cehûl olduğundan dolayı aldı." İnnehû kâne zalûmen cehûlâ. "İnsan bu yükü aldı ama zalûm ve cehûl olduğundan dolayı aldı."

Gök, yer ve dağ almadı; âkıbetini biliyor ki bunu yapmak zor. Gök, yer ve dağ almadı; âkıbetini biliyor ki bunu yapmak zor.

Tabii içimizde yapanlar olacak. Olacak ama ekseriyet yapamıyor. Tabii içimizde yapanlar olacak. Olacak ama ekseriyet yapamıyor.

Emanet ne? İslâm dini, bir. Kur'an, iki. İbadet taatlerin hepsi... Emanet ne?

İslâm dini, bir. Kur'an, iki. İbadet taatlerin hepsi...
Namaz, oruç, zekât, hac, bunların hepsi emanet. Namaz, oruç, zekât, hac, bunların hepsi emanet. Çoluk çocuk, onlar da emanet. Vücud da emanet. Memleketimiz de emanet.Çoluk çocuk, onlar da emanet. Vücud da emanet. Memleketimiz de emanet. Vazifeler de emanet. Kaç kişi aldığı vazifeyi vaktiyle lâyık-ı vech ile yapabiliyor? Vazifeler de emanet.

Kaç kişi aldığı vazifeyi vaktiyle lâyık-ı vech ile yapabiliyor?

Aldığı vazifeyi bihakkın yapanlar pek nadir. Aldığı vazifeyi bihakkın yapanlar pek nadir. Sabahleyin vaktinde gelmez, akşamüstü vaktinde çıkmaz. Sabahleyin vaktinde gelmez, akşamüstü vaktinde çıkmaz.

Bizim [müslüman kardeşlerimiz] hakkında da çok şikâyetler olur. Bizim [müslüman kardeşlerimiz] hakkında da çok şikâyetler olur. Dinleri zayıf olan bazı insanlar vazifelerine daha dikkat ediyorlar daDinleri zayıf olan bazı insanlar vazifelerine daha dikkat ediyorlar da kendisi müslüman olduğu halde ve Müslümanlığı benimsediği halde kendisi müslüman olduğu halde ve Müslümanlığı benimsediği halde vazifesini ihmal ettiğinden dolayı birçokları tarafından da şikâyet olunagelmektedir.vazifesini ihmal ettiğinden dolayı birçokları tarafından da şikâyet olunagelmektedir. "Biz bu filan adamlardan bu gibi şeyi görmüyoruz da bizimkiler bunu yapmıyor. "Biz bu filan adamlardan bu gibi şeyi görmüyoruz da bizimkiler bunu yapmıyor. Vazifesinin başına geç vakit geliyor." diyor. Onlara olan leke... Vazifesinin başına geç vakit geliyor." diyor.

Onlara olan leke...
Bizim lekemiz onların lekesinden daha ağır ve acıdır.Bizim lekemiz onların lekesinden daha ağır ve acıdır. Biz onlardan daha dikkatli, daha üstün olmalıyız ki halkın bize karşı olan hürmeti, Biz onlardan daha dikkatli, daha üstün olmalıyız ki halkın bize karşı olan hürmeti, saygısı, sevgisi daha [da artsın.] Hakk'ın sevgisi de başka olacak tabii... saygısı, sevgisi daha [da artsın.] Hakk'ın sevgisi de başka olacak tabii...

Kâle raculün. Ashâb-ı kirâm dinliyor. Racul dediği, ashâb-ı kirâmın içinden birisi. Kâle raculün. Ashâb-ı kirâm dinliyor. Racul dediği, ashâb-ı kirâmın içinden birisi.

Yâ Resûlallah... -"Üç şey yahut üçten birisini işleyen münafıktır." dedi.- Yâ Resûlallah... -"Üç şey yahut üçten birisini işleyen münafıktır." dedi.- Fe-in zehebeti'snetâni ve bakıyet vâhidetün? "Mesela ben yalan söylemiyorum, Fe-in zehebeti'snetâni ve bakıyet vâhidetün? "Mesela ben yalan söylemiyorum, vaadimde de duruyorum ama emanete riâyetim zayıf. vaadimde de duruyorum ama emanete riâyetim zayıf. Üzerimde bir tanesi var. Yahut vaadimde zayıfım, yahut sözümde zayıfım..." Üzerimde bir tanesi var. Yahut vaadimde zayıfım, yahut sözümde zayıfım..."

Kâle: fe-inne aleyhi şu'beten min nifâkin mâ bakiye fîhi minhünne şey'ün. Kâle: fe-inne aleyhi şu'beten min nifâkin mâ bakiye fîhi minhünne şey'ün. "Sende öyleyse münafıklıktan üç şubeden birisi var." "Sende öyleyse münafıklıktan üç şubeden birisi var."

Ya ikisi, ya üçü var. İkisini yapıyorsan biri vardır. Birisini yapıyorsan üzerinde ikisi vardır. Ya ikisi, ya üçü var. İkisini yapıyorsan biri vardır. Birisini yapıyorsan üzerinde ikisi vardır.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten. Allah kusurlarımızı affetsin. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten.

Allah kusurlarımızı affetsin.

Bu yalanı hiçbir vech ile kabul etmemek lazım. Yalana üç yerde müsaade vermişler.Bu yalanı hiçbir vech ile kabul etmemek lazım. Yalana üç yerde müsaade vermişler. Fakat bu üç yerdeki müsamaha bize kapı açıyor. Mesela; Fakat bu üç yerdeki müsamaha bize kapı açıyor. Mesela;

el-Harbü hud'atün diyor. "Harpte hud'a, hile, yalan câiz." el-Harbü hud'atün diyor. "Harpte hud'a, hile, yalan câiz."

Fakat nefsin için olmayacak. O âmme içindir. Fakat nefsin için olmayacak. O âmme içindir. Âmme için düşmanın mağlubiyetini ne şekilde yapmak imkânı varsa o şekilde onu kullanırsın.Âmme için düşmanın mağlubiyetini ne şekilde yapmak imkânı varsa o şekilde onu kullanırsın. Orada cevaz vermişler. Birisi de; -çok mühim- iki kardeşin arasını ıslah için. Orada cevaz vermişler.

Birisi de; -çok mühim- iki kardeşin arasını ıslah için.
İki kişi küsüşmüşler. İki kişi küsüşmüşler.

Dünkü derste gıybet geçmişti de... Mesela [birisinin] arkasından dedikodu yapıyoruz.Dünkü derste gıybet geçmişti de...

Mesela [birisinin] arkasından dedikodu yapıyoruz.
Tabii onun da kulağına gidiyor. Bu insanların dili durmaz, gider söyler. Tabii onun da kulağına gidiyor. Bu insanların dili durmaz, gider söyler. Hem burada seninle beraber onu yerer yıkar, arkandan da gider;Hem burada seninle beraber onu yerer yıkar, arkandan da gider; "Filan senin hakkında böyle böyle dedi." der. İnsanoğlu bu... Biraz da ilave eder. "Filan senin hakkında böyle böyle dedi." der. İnsanoğlu bu... Biraz da ilave eder. Arayı açar. Aranın açılması büyük günah oluyor; zina günahından büyük oluyor,Arayı açar. Aranın açılması büyük günah oluyor; zina günahından büyük oluyor, faiz günahından da büyük oluyor. Günah cihetinden çok büyük! faiz günahından da büyük oluyor. Günah cihetinden çok büyük!

Neden? Birliği bozuyor. Bizim yıkıntımız başka taraftan olmaz. Neden?

Birliği bozuyor.

Bizim yıkıntımız başka taraftan olmaz.
Bizi kimse yıkamaz. Biz bir olduğumuz takdirde bizi kimse yıkamaz.Bizi kimse yıkamaz. Biz bir olduğumuz takdirde bizi kimse yıkamaz. Fakat bizi bölük bölük parçalara ayırdıkları vakitte... Fakat bizi bölük bölük parçalara ayırdıkları vakitte... Hepimizin mâlumudur, çocuklukta okuduğumuz bir kitapta [geçerdi:]Hepimizin mâlumudur, çocuklukta okuduğumuz bir kitapta [geçerdi:] Baba oğlunun eline ufacık ufacık parçalardan bir sopa vermiş. Baba oğlunun eline ufacık ufacık parçalardan bir sopa vermiş. Bir tanesiyle vurursan bir şey yapmıyor. İkisi ile vursan yine bir şey yapmıyor.Bir tanesiyle vurursan bir şey yapmıyor. İkisi ile vursan yine bir şey yapmıyor. Fakat topuyla vurursan adamı acıtır.Fakat topuyla vurursan adamı acıtır. Parça parçadır, ufaktır; insanı da öldürür.Parça parçadır, ufaktır; insanı da öldürür. Ama ayrı ayrı yaparsan 'pat pat pat' kırılır, bir işe yaramaz; incecik incecik çırpılardır. Ama ayrı ayrı yaparsan 'pat pat pat' kırılır, bir işe yaramaz; incecik incecik çırpılardır. Ama bağlandı mı bir kuvvet olur. İşte çoraplar meydanda.Ama bağlandı mı bir kuvvet olur. İşte çoraplar meydanda. İncecik iplik, çektin mi hepsi kopar. Fakat bir araya gelince koparması mümkün olmuyor. İncecik iplik, çektin mi hepsi kopar. Fakat bir araya gelince koparması mümkün olmuyor.

Bizler de yekvücut olursak bize bir şey olmaz. Bizler de yekvücut olursak bize bir şey olmaz. Bizi ne top yıkabilir ne bomba yıkabilir, hiçbir şey yıkamaz.Bizi ne top yıkabilir ne bomba yıkabilir, hiçbir şey yıkamaz. Fakat parçalandık mı hiçbir şey istemez; ne top ister ne tüfek ister.Fakat parçalandık mı hiçbir şey istemez; ne top ister ne tüfek ister. Parçalandık mı kendi kendimize eririz! Allah hepimize akıl fikirler versin. Parçalandık mı kendi kendimize eririz!

Allah hepimize akıl fikirler versin.
Bu parçalamaya çalışanları da Allah parçalasın da biz yekvücut kalalım. Bu parçalamaya çalışanları da Allah parçalasın da biz yekvücut kalalım.

Yalan bu kadar fena olduğu halde, münafık[lık] olduğu haldeYalan bu kadar fena olduğu halde, münafık[lık] olduğu halde o iki arkadaşı barıştırmak için yalan söylüyorsun.o iki arkadaşı barıştırmak için yalan söylüyorsun. Diyorsun ki; "Yahu o senin için katiyen öyle bir şey söylemedi. Diyorsun ki; "Yahu o senin için katiyen öyle bir şey söylemedi. Ben de oradaydım. Hatta senin meth ü senânı da ediyordu." Ben de oradaydım. Hatta senin meth ü senânı da ediyordu." [Diğerine] de gideceksin, ona da münasip bir şey uyduracaksın. [Diğerine] de gideceksin, ona da münasip bir şey uyduracaksın. O ikisini barıştıracaksın. Bu barıştırmanın sevabı kadar büyük bir amel yok. O ikisini barıştıracaksın. Bu barıştırmanın sevabı kadar büyük bir amel yok. Bu iki kardeşi barıştırmada sabaha kadar ibadetin sevabı var. Bu iki kardeşi barıştırmada sabaha kadar ibadetin sevabı var.

İki kişinin barıştırılmasında yalanı teşvik ediyor, yalan bu kadar kötü olduğu halde!.. İki kişinin barıştırılmasında yalanı teşvik ediyor, yalan bu kadar kötü olduğu halde!.. Müslümanlar kendi kendine bölük bölük ayrılmışlar; Müslümanlar kendi kendine bölük bölük ayrılmışlar; "Sen şu partiden, ben bu partiden... Sen şundan, ben bundan..." diyerek "Sen şu partiden, ben bu partiden... Sen şundan, ben bundan..." diyerek herkes birbirinden nefret eder [halde...] herkes birbirinden nefret eder [halde...]

Ne olacak ya! Hepimiz bir vatanın evlâdıyız. Neden birbirinize darılıyorsunuz? Ne olacak ya! Hepimiz bir vatanın evlâdıyız. Neden birbirinize darılıyorsunuz?

Allah kusurlarımızı affetsin. Gazzâlî'nin çok güzel tespitleri var. Diyor ki; Allah kusurlarımızı affetsin.

Gazzâlî'nin çok güzel tespitleri var. Diyor ki;

"Bıçağı vuruyorsun, elin yarılıyor. Buradan bir acı çıkıyor. "Bıçağı vuruyorsun, elin yarılıyor. Buradan bir acı çıkıyor. Bu acının neden geldiğinin farkında mısın?" "Kestik efendim, kanlar akıyor..." Bu acının neden geldiğinin farkında mısın?"

"Kestik efendim, kanlar akıyor..."

"Yok yok. Birlik ayrıldı, o ayrılığın acısını duyuyorsun. "Yok yok. Birlik ayrıldı, o ayrılığın acısını duyuyorsun. Birleşince acı ortadan kalkıyor." diyor. Yani yara iyi oldu mu acı kalmıyor. Birleşince acı ortadan kalkıyor." diyor.

Yani yara iyi oldu mu acı kalmıyor.

Ne kadar güzel misaller... Allah hepimizi affetsin. Ne kadar güzel misaller...

Allah hepimizi affetsin.

Üç ahlâktan birisi ki halkla güzel geçinmektir. Allah öyle güzel ahlâk versin... Üç ahlâktan birisi ki halkla güzel geçinmektir.

Allah öyle güzel ahlâk versin...

Kendimizi ta göklerde görürsek [olmaz.] Geçen birisi dedi ki; Kendimizi ta göklerde görürsek [olmaz.]

Geçen birisi dedi ki;

"Filan yerde ayrılık var." Çünkü zenginle fakir birbirine kaynayamaz. "Filan yerde ayrılık var."

Çünkü zenginle fakir birbirine kaynayamaz.
Kaynamayınca zengin grubu ayrılacak, orta tabakanın grubu ayrılacak,Kaynamayınca zengin grubu ayrılacak, orta tabakanın grubu ayrılacak, fakir grubu ayrılacak. İşte ortaya üç tane grup çıktı.fakir grubu ayrılacak. İşte ortaya üç tane grup çıktı. Zengin fakire tenezzül etmez. Fakir de zaten zenginin yanına sokulamaz. Zengin fakire tenezzül etmez. Fakir de zaten zenginin yanına sokulamaz. Sokulsa ağzının payını verirler. Kendiliğinden ayrılır, ortaya bir bölünme çıkar. Sokulsa ağzının payını verirler. Kendiliğinden ayrılır, ortaya bir bölünme çıkar.

Neden? Ahlâkımız zayıf. "Allah bunu da böyle yaratmış." demiyoruz. Neden?

Ahlâkımız zayıf.

"Allah bunu da böyle yaratmış." demiyoruz.

"Benim ne meziyetim var ki Allah bana bu serveti verdi? "Benim ne meziyetim var ki Allah bana bu serveti verdi?

Hiçbir meziyetim yok. Ben de onun gibi âzâlardan müteşekkil bir adamım. Hiçbir meziyetim yok. Ben de onun gibi âzâlardan müteşekkil bir adamım. Ama takdîr-i İlâhî benim [için] zengin olmakmış; Ama takdîr-i İlâhî benim [için] zengin olmakmış; Cenâb-ı Hak esbabları da halk etmiş, zengin olmuşum.Cenâb-ı Hak esbabları da halk etmiş, zengin olmuşum. Fakat sırtımıza alıp da götüremeyiz ki... Götüren hiç görülmemiş.Fakat sırtımıza alıp da götüremeyiz ki... Götüren hiç görülmemiş. Yarın bunları ben de bırakacağım. Ben de onun gibi tek geldim, tek gideceğim.Yarın bunları ben de bırakacağım. Ben de onun gibi tek geldim, tek gideceğim. Çıplak geldik, çıplak gideceğiz." Onun için, halk arasında halk seviyesinde olmak lazım;Çıplak geldik, çıplak gideceğiz."

Onun için, halk arasında halk seviyesinde olmak lazım;
fakirle fakir, miskinle miskin... Niçin Cenâb-ı Peygamber, peygamber iken bile;fakirle fakir, miskinle miskin...

Niçin Cenâb-ı Peygamber, peygamber iken bile;
"Yâ Rabbi! Beni miskinlerle haşreyle." diye dua ediyor? "Yâ Rabbi! Beni miskinlerle haşreyle." diye dua ediyor? Peygamber miskinliği istediğinden mi, yoksa o miskinlerin gönlünü hoş etmek için mi?.. Peygamber miskinliği istediğinden mi, yoksa o miskinlerin gönlünü hoş etmek için mi?..

Miskin kendiliğinden miskin olmamış ki; Allah ona eksik bir kafa, bilgi vermiş... Miskin kendiliğinden miskin olmamış ki; Allah ona eksik bir kafa, bilgi vermiş... Ama onun içindeki Allah'a yalvarış, Allah'a bağlanış nasıl, biliyor musun? Ama onun içindeki Allah'a yalvarış, Allah'a bağlanış nasıl, biliyor musun?

Onu bildiğimiz yok... Onun Allah deyişiyle Onu bildiğimiz yok... Onun Allah deyişiyle bizim Allah deyişimizin arasında dağlar kadar fark vardır! bizim Allah deyişimizin arasında dağlar kadar fark vardır!

Bizim binbir tane gayemiz var. Hepimiz Allahu ekber deyip duruyoruz;Bizim binbir tane gayemiz var. Hepimiz Allahu ekber deyip duruyoruz; aklımızdan neler neler geçiriyoruz...aklımızdan neler neler geçiriyoruz... Bazen namazın rekâtını unutuyoruz, bazen okuduğumuzu unutuyoruz,Bazen namazın rekâtını unutuyoruz, bazen okuduğumuzu unutuyoruz, bazen ne yaptığımızı da bilmiyoruz, şaşkın bir halde... bazen ne yaptığımızı da bilmiyoruz, şaşkın bir halde...

Niçin? Telaşe çok, gaye çok. Onda gaye yok; Allah var yalnız. Niçin?

Telaşe çok, gaye çok.

Onda gaye yok; Allah var yalnız.
Başka bir şeyle alâkası yok. Adam dünyanın şu işiyle bu işiyle alâkalanmamış.Başka bir şeyle alâkası yok. Adam dünyanın şu işiyle bu işiyle alâkalanmamış. "Allah bana yeter." diyor ve Allah'la meşgul oluyor. "Allah bana yeter." diyor ve Allah'la meşgul oluyor. Ev edinmemiş, mal edinmemiş, bir şey edinmemiş; miskin kalmış. Ev edinmemiş, mal edinmemiş, bir şey edinmemiş; miskin kalmış.

Onun o hâliyle, onun gönlüyle senin gönlün bir mi ya? Onun o hâliyle, onun gönlüyle senin gönlün bir mi ya?

Onun gönlüne bak da ona hürmet, saygı göster. Ona da acı, şefkat et. Onun gönlüne bak da ona hürmet, saygı göster. Ona da acı, şefkat et.

Allah hepimizi affetsin de bizi birbirimizin kusuruna bakmayalım. Allah hepimizi affetsin de bizi birbirimizin kusuruna bakmayalım.

Kimisi zengin, kimisi de fakirdir; ama hep bir vücuduz. Kimisi zengin, kimisi de fakirdir; ama hep bir vücuduz.

[Vücudumuzda] kemik var, içinde sinirleri var, iliği var. [Vücudumuzda] kemik var, içinde sinirleri var, iliği var. Hepsinin ayrı ayrı vazifesi var.Hepsinin ayrı ayrı vazifesi var. Fakat bir göz var, bunların hepsine bedel; bir kulak var, hepsine bedel. Fakat bir göz var, bunların hepsine bedel; bir kulak var, hepsine bedel. Asıl iş [başta]; göz, kafa, asıl beyin burada.Asıl iş [başta]; göz, kafa, asıl beyin burada. Bunların meziyeti çok yüksek derecededir.Bunların meziyeti çok yüksek derecededir. Göz; "Sana kâinatı ben gösteriyorum." diyor.Göz; "Sana kâinatı ben gösteriyorum." diyor. Kulak da; "Ben sana her şeyi işittiriyorum." diyor.Kulak da; "Ben sana her şeyi işittiriyorum." diyor. Ağız da; "Her şeyin tadını tuzunu alıyorum, yiyorum, içiyorum da seni besliyorum." diyor.Ağız da; "Her şeyin tadını tuzunu alıyorum, yiyorum, içiyorum da seni besliyorum." diyor. Bunların meziyetleri kafadadır. İyi ama bunların hepsi birbirine bağlıdır. Bunların meziyetleri kafadadır. İyi ama bunların hepsi birbirine bağlıdır. Bunlar olmasa kafayı koy ortaya, dur bakalım ne yapacak...Bunlar olmasa kafayı koy ortaya, dur bakalım ne yapacak... Kafa işini eliyle yapacak, kafa işini ayağıyla yapacak, kafa işini midesiyle yapacak...Kafa işini eliyle yapacak, kafa işini ayağıyla yapacak, kafa işini midesiyle yapacak... Midesi olmazsa, bağırsağı olmazsa, işkembesi olmazsa bu kafa yine para etmez. Midesi olmazsa, bağırsağı olmazsa, işkembesi olmazsa bu kafa yine para etmez. Kafadaki göz, kulak, beyin, ne olursa olsun, hiç kıymeti yok.Kafadaki göz, kulak, beyin, ne olursa olsun, hiç kıymeti yok. Bunlar bunun âzâ-i cevâhiri... Namaz kılacaksın, elin ayağın olmayınca kılamazsın ki...Bunlar bunun âzâ-i cevâhiri... Namaz kılacaksın, elin ayağın olmayınca kılamazsın ki... Binâenaleyh, hepsi lazım. Cahil de lazım, sofu da lazım, miskin de lazım, fakir de lazım.Binâenaleyh, hepsi lazım. Cahil de lazım, sofu da lazım, miskin de lazım, fakir de lazım. Hepsine hoş bakmak lazım. Tırnağımızın ucu acıyor. Hepsine hoş bakmak lazım. Tırnağımızın ucu acıyor. Ne olacak, tırnak yahu... Yok, o da lazım. Hepsi lazım. Ne olacak, tırnak yahu... Yok, o da lazım. Hepsi lazım.

Benim vücudum nasıl hepsi birbirine ekliyse biz de böylece birbirimize ekliyiz. Benim vücudum nasıl hepsi birbirine ekliyse biz de böylece birbirimize ekliyiz. Ne göz iftihar edecek, ne kulak iftihar edecek, ne akıl iftihar edecek. Ne göz iftihar edecek, ne kulak iftihar edecek, ne akıl iftihar edecek. Hep birbirimize muhtaç, eklenmiş parçalarız. Hep birbirimize muhtaç, eklenmiş parçalarız. Bu ekleri parçalayanlar kendileri parçalanırlar. Bu ekleri parçalayanlar kendileri parçalanırlar.

Onun için, Cenâb-ı Peygamber'in bu sözlerinde büyük hikmetler vardır. Onun için, Cenâb-ı Peygamber'in bu sözlerinde büyük hikmetler vardır. Üçerli kısa sözleriyle bizlere ne güzel ikazlarda bulunuyor. Üçerli kısa sözleriyle bizlere ne güzel ikazlarda bulunuyor.

Şu üç şey, nedir? Konuşurken doğru konuş. Ne olur, ölmezsin ya! Şu üç şey, nedir?

Konuşurken doğru konuş. Ne olur, ölmezsin ya!
Doğrunun altında hiçbir şey yoktur. "Yalancının mumu yatsıya kadar yanar." dedikleri, Doğrunun altında hiçbir şey yoktur. "Yalancının mumu yatsıya kadar yanar." dedikleri, hepimizin bildiği meşhur bir sözdür. hepimizin bildiği meşhur bir sözdür. Yalandan ne çıkacak? Yalan ancak bir zaruret hâlinde [söylenebilir.] Yalandan ne çıkacak?

Yalan ancak bir zaruret hâlinde [söylenebilir.]

İki kişiyi barıştırdık. Bir de harpte kullandık.İki kişiyi barıştırdık. Bir de harpte kullandık. Bir de zaruret dolayısıyla aile arasında [söyleyebiliriz.] Bir de zaruret dolayısıyla aile arasında [söyleyebiliriz.]

Hanım bizden bir şeyler istedi. Çoluğa çocuğa bir şeyler alacağız. Hanım bizden bir şeyler istedi. Çoluğa çocuğa bir şeyler alacağız. O gün de paramız denk gelmedi, alamadık. Şimdi hanımla dövüşmek mi lazım? O gün de paramız denk gelmedi, alamadık. Şimdi hanımla dövüşmek mi lazım?

"Ya şimdi bunun sırası mı?.. Bak bayram da geldi ama yok işte, ne yapalım..." "Ya şimdi bunun sırası mı?.. Bak bayram da geldi ama yok işte, ne yapalım..."

Kavga hazır tabii... O zaman onu aldatmak için; "Bu sefer alamadım ama Kavga hazır tabii... O zaman onu aldatmak için; "Bu sefer alamadım ama inşaallah bir dahaki sefere..." Ama "inşaallah"ı da de.inşaallah bir dahaki sefere..." Ama "inşaallah"ı da de. "İnşaallah"sız lafı söyleme. "İnşaallah" diyerek, onu teskin için, "İnşaallah"sız lafı söyleme. "İnşaallah" diyerek, onu teskin için, ailenin huzurunu bozmamak için orada da [yalana] müsaade edilmiş. ailenin huzurunu bozmamak için orada da [yalana] müsaade edilmiş. Çocukları da aldatmaya kalkmamak... Bu da bizim en büyük kabahatlerimizden birisi...Çocukları da aldatmaya kalkmamak... Bu da bizim en büyük kabahatlerimizden birisi... Çocuğu daha çocukluktan yalana alıştırırız. Çocuğu daha çocukluktan yalana alıştırırız.

"Oğlum, şunu yaparsan sana şunu vereceğim." Geliyor; "Baba, yaptım." "Oğlum, şunu yaparsan sana şunu vereceğim."

Geliyor;

"Baba, yaptım."

"Eh..." diyoruz, işte o kadar. "Hani bey, vaat ettiydin ya?.." "Eh..." diyoruz, işte o kadar.

"Hani bey, vaat ettiydin ya?.."

Vaat ettiğini derhal [yapacaksın.] İki kabahat var: Vaat ettiğini derhal [yapacaksın.]

İki kabahat var:
Hem vaadini yapmıyorsun hem çocuğu aldatıyorsun.Hem vaadini yapmıyorsun hem çocuğu aldatıyorsun. Çocuk hem aldanıyor [hem de] aldatmayı öğreniyor. Çocuk hem aldanıyor [hem de] aldatmayı öğreniyor. "Demek böyle aldatılıyormuş." diyor, oradan çocuğun içine o da işliyor. "Demek böyle aldatılıyormuş." diyor, oradan çocuğun içine o da işliyor.

Bir vakit bir şey dinlemiştim ve çok acayibime gitmişti. Bir vakit bir şey dinlemiştim ve çok acayibime gitmişti. Hangi memlekette olduğu aklımda kalmadı. Talebe tahsile gitmiş. Hangi memlekette olduğu aklımda kalmadı.

Talebe tahsile gitmiş.
Orada tramvayların biletçileri yokmuş. Kontrolcü de yokmuş. Orada tramvayların biletçileri yokmuş. Kontrolcü de yokmuş. O memleketin âdeti... Herkeste emniyet var.O memleketin âdeti... Herkeste emniyet var. Orada kutu var, binerken kutuya parayı atıyor, geçiyor. Orada kutu var, binerken kutuya parayı atıyor, geçiyor. Bizim akıllı, kimse yok ya, gören eden, soran da yok, para atmadan geçmiş. Bizim akıllı, kimse yok ya, gören eden, soran da yok, para atmadan geçmiş. Fakat herkes birbirinin kontrolcüsü olduğu için,Fakat herkes birbirinin kontrolcüsü olduğu için, bunları fark eden hemen bunların yanına yanaşmış;bunları fark eden hemen bunların yanına yanaşmış; "Kimsiniz? Neredensiniz? Nerede okuyorsunuz?" diye bilgilerini almış, "Kimsiniz? Neredensiniz? Nerede okuyorsunuz?" diye bilgilerini almış, mektebine haber vermiş. mektebine haber vermiş. "Sizin talebe bugün tramvayda parayı koymadan gideceği yere gitti." [demiş.] "Sizin talebe bugün tramvayda parayı koymadan gideceği yere gitti." [demiş.] Mektebe gitmiş. Oranın müdürü hemen;Mektebe gitmiş. Oranın müdürü hemen; "Oğlum, biz sana belge vermeyelim, şu kâğıdını al, buradan nereye gidersen git. "Oğlum, biz sana belge vermeyelim, şu kâğıdını al, buradan nereye gidersen git. Bu memlekette yaşayamazsın ve duramazsın." demiş. Bu memlekette yaşayamazsın ve duramazsın." demiş. Çok yalvarmış ama kabul etmemişler. Çok yalvarmış ama kabul etmemişler.

Olmuş veya olmamış; ama haddi zâtında mezmun bir şey... Olmuş veya olmamış; ama haddi zâtında mezmun bir şey...

Bugün bizim vapurlarda, tramvaylarda birçok kontrolcüler gelir; biletini almışsın, Bugün bizim vapurlarda, tramvaylarda birçok kontrolcüler gelir; biletini almışsın, "Bir de ben göreyim." diyor. Niçin? Bizde emniyet yok."Bir de ben göreyim." diyor.

Niçin?

Bizde emniyet yok.
Kontrol gelmese kim bilir kaç tanesini atlatacak... Kontrol gelmese kim bilir kaç tanesini atlatacak...

Yine bir "üç"lü [hadîs-i şerîf:] Selâsün yüdrikü bihinne'l-abdü Yine bir "üç"lü [hadîs-i şerîf:]

Selâsün yüdrikü bihinne'l-abdü

"Şu üç şeyle kul erişir, idrak eder, yetişir." Neye? "Şu üç şeyle kul erişir, idrak eder, yetişir."

Neye?

Rağâibe'd-dünyâ ve'l-âhireti. "Dünya ve âhiretin rağbet olunan fedâiline erişir." Rağâibe'd-dünyâ ve'l-âhireti. "Dünya ve âhiretin rağbet olunan fedâiline erişir."

Hani "Regâib gecesi" diyoruz ya... Burada da regâib; Hani "Regâib gecesi" diyoruz ya... Burada da regâib; insan a'tâ-i ilâhiyyeye, dünya ve âhiretin bol ihsanlarına nâil olur.insan a'tâ-i ilâhiyyeye, dünya ve âhiretin bol ihsanlarına nâil olur. Her şey bunun içerisine girer; birçok mal, mülk, sıhhat, âfiyet dünya Her şey bunun içerisine girer; birçok mal, mülk, sıhhat, âfiyet dünya ve âhiretin ihsanlarına [dâhildir.] Nedir bu üç? ve âhiretin ihsanlarına [dâhildir.]

Nedir bu üç?

es-Sabru ale'l-belâi. Belasız olmuyor ki... Bela vaktinde sabredeceksin. es-Sabru ale'l-belâi.

Belasız olmuyor ki... Bela vaktinde sabredeceksin.
Kimseyi rahatsız etmeyeceksin, incitmeyeceksin, şikâyet de etmeyeceksin.Kimseyi rahatsız etmeyeceksin, incitmeyeceksin, şikâyet de etmeyeceksin. Bağırıp, çağırıp, feryâd u figânla, "yandık!" [filan] diye herkesi rahatsız etmemek... Bağırıp, çağırıp, feryâd u figânla, "yandık!" [filan] diye herkesi rahatsız etmemek... Belalara sabır. Belalara sabır.

Ve'r-rıdâ bi'l-kadâi. "Takdîr-i İlâhiye'ye, kazâ-i İlâhiye'ye,Ve'r-rıdâ bi'l-kadâi. "Takdîr-i İlâhiye'ye, kazâ-i İlâhiye'ye, ukb-u İlâhiye'ye razı olmak." ukb-u İlâhiye'ye razı olmak."

[Allahu Teâlâ] kimisini zengin yapar, kimisini fakir yapar, kimisini kavî yapar, [Allahu Teâlâ] kimisini zengin yapar, kimisini fakir yapar, kimisini kavî yapar, kimisini de zayıf yapar. Mülk, tasarruf Allah'ındır; nasıl isterse öyle yapar. kimisini de zayıf yapar. Mülk, tasarruf Allah'ındır; nasıl isterse öyle yapar. Bizim karışmaya hakkımız yok. Binâenaleyh, hâlimize razı olacağız. Bizim karışmaya hakkımız yok. Binâenaleyh, hâlimize razı olacağız.

Ama bugünkü komünist çocuklar razı olmuyorlar. Ama bugünkü komünist çocuklar razı olmuyorlar. İsterse olsun isterse olmasın, onlar da takdîr-i İlâhiye'ye razı olmaya mecburdur.İsterse olsun isterse olmasın, onlar da takdîr-i İlâhiye'ye razı olmaya mecburdur. Ne olursan ol... Komünist memleketlerde herkes bir mi canım? Ne olursan ol...

Komünist memleketlerde herkes bir mi canım?

Orada başta olanlar yaşıyor, aşağıda olanların halleri kim bilir nicedir... Orada başta olanlar yaşıyor, aşağıda olanların halleri kim bilir nicedir... Yaşayan yaşıyor, yaşayamayanlara bir şey yok. Yine orada da var. Yaşayan yaşıyor, yaşayamayanlara bir şey yok. Yine orada da var.

Takdir-i İlâhiye'ye râzı olacaksın. Üçüncüsü; ve'd-duâu fi'r-rıdâ. Takdir-i İlâhiye'ye râzı olacaksın.

Üçüncüsü; ve'd-duâu fi'r-rıdâ.
"Servet, bolluk, sıhhat devirlerinde duayı bırakmayacaksın." "Servet, bolluk, sıhhat devirlerinde duayı bırakmayacaksın."

İnsan muhtaç olduğu zaman yalvarır.İnsan muhtaç olduğu zaman yalvarır. Muhtaç olduğun zaman mecburî yalvarıyorsun;Muhtaç olduğun zaman mecburî yalvarıyorsun; "Aman yâ Rabbi! Vücuduma sıhhat ver. Aman yâ Rabbi! Darlıktayım, şu işimi yapayım."Aman yâ Rabbi! Vücuduma sıhhat ver. Aman yâ Rabbi! Darlıktayım, şu işimi yapayım. Aman yâ Rabbi! Şu sıkıntımdan beni kurtar." Bunlar mecburî. Aman yâ Rabbi! Şu sıkıntımdan beni kurtar." Bunlar mecburî.

Bir de var ki her şeyin yerinde olduğu olduğu vakitte ellerini kaldırıyorsun; Bir de var ki her şeyin yerinde olduğu olduğu vakitte ellerini kaldırıyorsun; "Yâ Rabbi! Nimetini üzerime bol ettin, bunun şükrünü îfa etmeyi nasip et."Yâ Rabbi! Nimetini üzerime bol ettin, bunun şükrünü îfa etmeyi nasip et. Sıhhatimi dâim eyle yâ Rabbi! Rızkımı geniş eyle yâ Rabbi!Sıhhatimi dâim eyle yâ Rabbi! Rızkımı geniş eyle yâ Rabbi! Ömrümü uzun et yâ Rabbi! Çoluk çocuğumu iyi et yâ Rabbi!" Ömrümü uzun et yâ Rabbi! Çoluk çocuğumu iyi et yâ Rabbi!"

Bunu sıkıntıya düşmeden yapmak dünyaBunu sıkıntıya düşmeden yapmak dünya ve âhiret nimetlerinin kendisine verilmesine vesile oluyormuş. ve âhiret nimetlerinin kendisine verilmesine vesile oluyormuş.

Selâsün men fealehünne sikaten billâhi ve'htisâben... Selâsün men fealehünne sikaten billâhi ve'htisâben... "Allah'a itimat ederek ve sevaplarını Allah celle ve alâ'dan umarak kim şu üç şeyi işlerse...""Allah'a itimat ederek ve sevaplarını Allah celle ve alâ'dan umarak kim şu üç şeyi işlerse..." Hakkan ala'llâhi teâlâ en yüînehû ve en yübârike lehû. Hakkan ala'llâhi teâlâ en yüînehû ve en yübârike lehû. "Allahu Teâlâ'ya haktır ki ona yardım eder ve onun o işi mübarek olur." "Allahu Teâlâ'ya haktır ki ona yardım eder ve onun o işi mübarek olur."

Birisi; men seâ fî fekâki rakabetin. "Bir köleyi kurtarmak istiyor." Birisi; men seâ fî fekâki rakabetin. "Bir köleyi kurtarmak istiyor."

Rakabe. "Köle" diyor. Köleyi -ister satın alsın ister salsın- Rakabe. "Köle" diyor. Köleyi -ister satın alsın ister salsın- kölelikten kurtarmak istiyor, çalışıyor. kölelikten kurtarmak istiyor, çalışıyor.

Bir vakit sormuştum da; bir kölenin bugünkü piyasası zannedersem 5-10 bin liradır. Bir vakit sormuştum da; bir kölenin bugünkü piyasası zannedersem 5-10 bin liradır. Şimdi yoktur ama olursa o zaman "5-10 bin lira, bir araba parası." demişlerdi. Şimdi yoktur ama olursa o zaman "5-10 bin lira, bir araba parası." demişlerdi. Şimdi bir araba da 50-60 bin lira, çok para... Şimdi bir araba da 50-60 bin lira, çok para... Ama bu adam [köleyi] kurtarmak için bu parayı tedarik ediyor ve şundan bundan da;Ama bu adam [köleyi] kurtarmak için bu parayı tedarik ediyor ve şundan bundan da; "Bana yardım edin de şu adamı kurtaralım." diye yardım istiyor. "Bana yardım edin de şu adamı kurtaralım." diye yardım istiyor.

Kâne hakkan ala'llâhi teâlâ en yüînehû ve en yübârike lehû. Kâne hakkan ala'llâhi teâlâ en yüînehû ve en yübârike lehû. "Yaptığı işin mübarek olması için Allah bu kimseye yardım edecek." "Yaptığı işin mübarek olması için Allah bu kimseye yardım edecek."

İkincisi; ve men tezevvece sikaten billâhi ve'htisâben.İkincisi; ve men tezevvece sikaten billâhi ve'htisâben. Evlenecek ama durumu da pek müsait değil. İnanıyor ki Allah Rezzâk'tır, verir.Evlenecek ama durumu da pek müsait değil. İnanıyor ki Allah Rezzâk'tır, verir. Sevabını da O'ndan umuyor, Allah'a dayanarak evleniyor. Sevabını da O'ndan umuyor, Allah'a dayanarak evleniyor.

Kâne hakkan ala'llâhi teâlâ en yüînehû... "Allah celle ve alâ ona yardım eder." Kâne hakkan ala'llâhi teâlâ en yüînehû... "Allah celle ve alâ ona yardım eder."

Bizde derler ya; "Üç şeyde; ev yapanın yardımcısı Allah, evlenenin yardımcısı Allah..." Bizde derler ya; "Üç şeyde; ev yapanın yardımcısı Allah, evlenenin yardımcısı Allah..." Bir tane daha derler ama... Bir tane daha derler ama...

Allahu Teâlâ evlenene böylece yardım ediyor. Ve o hayatları da mübarek oluyor. Allahu Teâlâ evlenene böylece yardım ediyor. Ve o hayatları da mübarek oluyor.

Üçüncüsü; ve men ahyâ erdan meyteten. Üçüncüsü; ve men ahyâ erdan meyteten. Ölmüş bir yer, kimse bakmıyor, sahibi yok, boş arazi, kimsenin malı değil, boşta duruyor;Ölmüş bir yer, kimse bakmıyor, sahibi yok, boş arazi, kimsenin malı değil, boşta duruyor; orasını gidiyor ihyâ ediyor, çalışıyor, tımarlıyor, sürüyor, ekiyor, ağaçlandırıyor. orasını gidiyor ihyâ ediyor, çalışıyor, tımarlıyor, sürüyor, ekiyor, ağaçlandırıyor. Bunu da kim yaparsa ki sikaten billâh...Bunu da kim yaparsa ki sikaten billâh... Buradan hayvanlar yer, insanlar yer, mahluklar yer; boşu boşuna duracağına istifade edilir.Buradan hayvanlar yer, insanlar yer, mahluklar yer; boşu boşuna duracağına istifade edilir. Biraz çalışıyor ediyor ama... Allah da ona ne yapıyor? Biraz çalışıyor ediyor ama... Allah da ona ne yapıyor?

Yardım ediyor ve o iş de ona mübarek oluyor. Yardım ediyor ve o iş de ona mübarek oluyor.

Yine; "Üç şey vardır ki bu üç şey bana farzdır, size de nafiledir." Yine;

"Üç şey vardır ki bu üç şey bana farzdır, size de nafiledir."

el-Vitrü. "Üç şeyden birisi vitirdir." Vitir namazı kılıyoruz ya, bu vitir bizce vacib. el-Vitrü. "Üç şeyden birisi vitirdir."

Vitir namazı kılıyoruz ya, bu vitir bizce vacib.
Bu hadis bizden maada diğer üç mezhebin delilidir.Bu hadis bizden maada diğer üç mezhebin delilidir. Diğer üç mezhep bu hadise dayanarakDiğer üç mezhep bu hadise dayanarak vitir namazını sünnet-i gayri müekkede olarak kabul ederler.vitir namazını sünnet-i gayri müekkede olarak kabul ederler. Bizde İmâm-ı Âzam vacib olarak kabul eder. Bizde borçtur. Bizde İmâm-ı Âzam vacib olarak kabul eder. Bizde borçtur. Onlarda kılarsan kılarsın, kılmazsan sünnetleri kılamadığımızOnlarda kılarsan kılarsın, kılmazsan sünnetleri kılamadığımız zamanda nasıl oluyorsa o da öyle olur. zamanda nasıl oluyorsa o da öyle olur.

Hadis ilmi çok zordur... Bu hadisin birçok eşleri var. Hadis ilmi çok zordur... Bu hadisin birçok eşleri var. Bu hadisleri eşleriyle eşleştirip hakikati ortaya çıkarabilmek bir hüner.Bu hadisleri eşleriyle eşleştirip hakikati ortaya çıkarabilmek bir hüner. O ne senin harcın, ne de benim harcım...O ne senin harcın, ne de benim harcım... Onun için, fıkıh kitaplarına müracaat ederiz. Fıkıh kitaplarında ayrılmış;Onun için, fıkıh kitaplarına müracaat ederiz. Fıkıh kitaplarında ayrılmış; orada bizim için "vacib" demişler, biz ona bakarız. orada bizim için "vacib" demişler, biz ona bakarız.

Ama burada hadis diyor ki; "Nafiledir." Peygamberimiz'in "nafile" dediği,Ama burada hadis diyor ki; "Nafiledir." Peygamberimiz'in "nafile" dediği, bizim anlayamadığımızdan dolayı...bizim anlayamadığımızdan dolayı... Çünkü bu hadisi rivayet edenler içerisinde birçok kimseler vardır ki Çünkü bu hadisi rivayet edenler içerisinde birçok kimseler vardır ki bazısının rivayetlerini kabul etmemişler.bazısının rivayetlerini kabul etmemişler. "Bu adamın rivayet ettiği hadis doğru değildir." demişler. "Bu adamın rivayet ettiği hadis doğru değildir." demişler. İki tane münker var burada...İki tane münker var burada... Bu münkerler İmâm-ı Âzam'ın bu hadisi kabul etmemesine vesile oluyor. Bu münkerler İmâm-ı Âzam'ın bu hadisi kabul etmemesine vesile oluyor.

Ötekiler nasıl kabul etmişler? Ötekiler nasıl kabul etmişler?

Nasıl kabul ettiklerine aklımız ermez. İmâm-ı Âzam kabul etmemiş, biz ona bakarız. Nasıl kabul ettiklerine aklımız ermez. İmâm-ı Âzam kabul etmemiş, biz ona bakarız.

Birisi; vitr. İkisincisi; rek'ate'd-duhâ. Birisi; vitr.

İkisincisi; rek'ate'd-duhâ.
İşrak namazı, sabah namazından sonra kılıyoruz. Buna "nafile" demişler. Bir de; İşrak namazı, sabah namazından sonra kılıyoruz. Buna "nafile" demişler.

Bir de;
"Kurban Bayramı'nda kestiğimiz kurban." Buna "sünnet" demişler."Kurban Bayramı'nda kestiğimiz kurban."

Buna "sünnet" demişler.
Bizde de sünnettir ama vacib mesabesindedir. Bizde de sünnettir ama vacib mesabesindedir. Vacib derecesinde kuvvetli bir sünnettir, nafile değildir. "İstersen kes istersen kesme."Vacib derecesinde kuvvetli bir sünnettir, nafile değildir. "İstersen kes istersen kesme." Öyle değil. Yalnız hacca giden hacı, misafir olması dolayısıylaÖyle değil.

Yalnız hacca giden hacı, misafir olması dolayısıyla
eğer ifrad haccı yaptıysa ona kurban düşmez. eğer ifrad haccı yaptıysa ona kurban düşmez. Nafiledir, keserse nafile olarak keser, borç olarak kesmez. Nafiledir, keserse nafile olarak keser, borç olarak kesmez. Fakat temettü ile kıran haccını yaptıysa o zaman [kurban] mecburîdir.Fakat temettü ile kıran haccını yaptıysa o zaman [kurban] mecburîdir. Kabahat yaptıysa ayrıca iki de fazla olarak kurban keser. Kabahat yaptıysa ayrıca iki de fazla olarak kurban keser.

Şu "üç"ü de okuyayım: Şu "üç"ü de okuyayım:

Selâsün men ûtiyehünne fekad ûtiye misle mâ ûtiye âlü Dâvûde. Selâsün men ûtiyehünne fekad ûtiye misle mâ ûtiye âlü Dâvûde. "Davut aleyhisselâm'ın eriştiği devlete şu üç şeyi işleyen adam erişir." "Davut aleyhisselâm'ın eriştiği devlete şu üç şeyi işleyen adam erişir."

Neymiş? el-Adlü fi'l-gadabi ve'r-rıdâ. Ne kadar güzel bir şey!Neymiş?

el-Adlü fi'l-gadabi ve'r-rıdâ. Ne kadar güzel bir şey!
"Kızdığın zamanda da olsun, memnun olduğun zaman da olsun, adaletten ayrılma." "Kızdığın zamanda da olsun, memnun olduğun zaman da olsun, adaletten ayrılma."

Adalet, başka bir şey yok... Dürüstlük... Adalet, başka bir şey yok... Dürüstlük...

İkincisi; ve'l-kasdu fi'l-fakri ve'l-ğınâ. İkincisi; ve'l-kasdu fi'l-fakri ve'l-ğınâ. "Fakirlik hâlinde de zenginlik hâlinde de iktisada riâyet etmek." "Fakirlik hâlinde de zenginlik hâlinde de iktisada riâyet etmek."

"Zenginim, benim, harcayacağıma kim karışır?" "Zenginim, benim, harcayacağıma kim karışır?"

Yok, öyle bir şey olmaz. Âl-i Dâvud'a bu yakışmaz. Yok, öyle bir şey olmaz. Âl-i Dâvud'a bu yakışmaz.

Üçüncüsü; ve haşyetullâhi teâlâ fi's-sırri ve'l-alâniyeti.Üçüncüsü; ve haşyetullâhi teâlâ fi's-sırri ve'l-alâniyeti. "İster yalnız ister cemaat arasında [Allah'tan korkmak.]" "İster yalnız ister cemaat arasında [Allah'tan korkmak.]"

İnsan cemaat arasında korkar; "Görürlerse beni ayıplarlar. İnsan cemaat arasında korkar; "Görürlerse beni ayıplarlar. Şânım, şerefim ayak altına alınır. Yapamam." Ama gizli olunca pekâlâ yapar. Şânım, şerefim ayak altına alınır. Yapamam." Ama gizli olunca pekâlâ yapar. Halbuki sen yalnız olduğun vakitte de yapamayacaksın. Halbuki sen yalnız olduğun vakitte de yapamayacaksın. Halkın arasında nasıl yapamıyorsan yalnız kaldığın vakitte de yapamadığın zaman, Halkın arasında nasıl yapamıyorsan yalnız kaldığın vakitte de yapamadığın zaman, haşyetullah o zaman belli olur. haşyetullah o zaman belli olur.

Âl-i Dâvud'a verilen şey ki... Âl-i Dâvud'a verilen şey ki... Bu da azlara nasip olur, çoklara değil. Herkese nasip olmuyor. Bu da azlara nasip olur, çoklara değil. Herkese nasip olmuyor.

Âl-i Dâvud şâkir idi, verilen nimetlere şükrediciydi. Âl-i Dâvud şâkir idi, verilen nimetlere şükrediciydi.

Bu üç şey kimde olursa o da verilen nimetlere şâkir olur. Bu üç şey kimde olursa o da verilen nimetlere şâkir olur.

Bu "üç"ten bir tane daha: Bu "üç"ten bir tane daha:

Selâsün mine'l-fevâkıri. "Üç şey büyük beladandır." Nedir? İmâmün. "Bir imam..."Selâsün mine'l-fevâkıri. "Üç şey büyük beladandır."

Nedir?

İmâmün. "Bir imam..."
Cami imamları da girer. "İmam" diye hükümet reislerine diyorlar.Cami imamları da girer. "İmam" diye hükümet reislerine diyorlar. Burada hepsine şâmil olabilir. İn ahsente lem yeşkür.Burada hepsine şâmil olabilir.

İn ahsente lem yeşkür.
"Veriyorsun, 'teşekkür ederim' demiyor." Yani verilenden memnun olmuyor. "Veriyorsun, 'teşekkür ederim' demiyor."

Yani verilenden memnun olmuyor.

Ve in ese'te lem yağfir. "Bir kabahat ediyorsun, kabahatini affetmiyor." Ve in ese'te lem yağfir. "Bir kabahat ediyorsun, kabahatini affetmiyor."

"Affet" diyorsun, affetmiyor. Veriyorsun, verilene şükretmiyor. "Affet" diyorsun, affetmiyor.

Veriyorsun, verilene şükretmiyor.
Kabahati de affetmiyor. Bu büyük belaymış. İkincisi; ve cârun.Kabahati de affetmiyor. Bu büyük belaymış.

İkincisi; ve cârun.
"Bir komşu." İn raâ hayren defenehû. "İyilik gördüğü vakitte onu saklıyor." "Bir komşu." İn raâ hayren defenehû. "İyilik gördüğü vakitte onu saklıyor."

Defnediyor, gömüyor, saklıyor. İyilikleri örtüyor, saklıyor. Defnediyor, gömüyor, saklıyor. İyilikleri örtüyor, saklıyor.

Ve in raâ şerren. Oluyor ya, bazen de insanlar acılık görüyor, hoşnutsuzluk görüyor. Ve in raâ şerren. Oluyor ya, bazen de insanlar acılık görüyor, hoşnutsuzluk görüyor. Eşâahû. "Onu yayıyor." "Bizim komşu şöyledir de böyledir de..." vuruyor, ortaya yayıyor. Eşâahû. "Onu yayıyor."

"Bizim komşu şöyledir de böyledir de..." vuruyor, ortaya yayıyor.

Komşunun insandan iyilik gördüğü vakitte saklaması büyük belaymış.Komşunun insandan iyilik gördüğü vakitte saklaması büyük belaymış. Çok ihsanlar görüyor, iyilikler görüyor, onları unutup gidiyor.Çok ihsanlar görüyor, iyilikler görüyor, onları unutup gidiyor. Ama bir defa bağırıvermiş, darılıvermiş, belki dövüvermiş; Ama bir defa bağırıvermiş, darılıvermiş, belki dövüvermiş; fakat bunu artık bitiremiyor... Bu beladır. fakat bunu artık bitiremiyor... Bu beladır.

Üçüncüsü; ve'mraetün in hadarte âzetke.Üçüncüsü; ve'mraetün in hadarte âzetke. "Hanım, beraber olduğunuz vakitte seni eziyetlendiriyor, rahatsız ediyor." "Hanım, beraber olduğunuz vakitte seni eziyetlendiriyor, rahatsız ediyor."

Şöyle diyor böyle diyor... Evde oturduğuna pişman oluyorsun, kaçacak yer arıyorsun. Şöyle diyor böyle diyor... Evde oturduğuna pişman oluyorsun, kaçacak yer arıyorsun.

İn hadarte âzetke. "Sana eziyet veriyor." İn hadarte âzetke. "Sana eziyet veriyor."

Ve in ğıbte. "Yanında olmadığın vakitte, işine gittiğinde, dışarıda bulunduğun vakitte..." Ve in ğıbte. "Yanında olmadığın vakitte, işine gittiğinde, dışarıda bulunduğun vakitte..." Hânetke. "O zaman da malına, her şeyine de hıyanetlik ediyor." Hânetke. "O zaman da malına, her şeyine de hıyanetlik ediyor."

Bu da belaların büyüklerindendir. Allah cümlemizi affetsin. Bu da belaların büyüklerindendir.

Allah cümlemizi affetsin.

Şimdilik bu kadarlık iktifâ edelim. Şimdilik bu kadarlık iktifâ edelim. Gelecek derslerde yine bunların arkası devam edecek. Gelecek derslerde yine bunların arkası devam edecek.

Cenâb-ı Hak cümlemizi tevfîkât samadâniyyesine mazhar eylesin de razı olduğu Cenâb-ı Hak cümlemizi tevfîkât samadâniyyesine mazhar eylesin de razı olduğu ve Peygamber Efendimiz'in gösterdiği güzel huylara ve Peygamber Efendimiz'in gösterdiği güzel huylara sahip olan bahtiyar kullarının arasına hepimizi kabul buyursun inşaallah. sahip olan bahtiyar kullarının arasına hepimizi kabul buyursun inşaallah.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2