Namaz Vakitleri

26 Cemâziye'l-Âhir 1446
27 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:21
Öğle
13:10
İkindi
15:29
Akşam
17:49
Yatsı
19:16
Detaylı Arama

Ümmet Olarak Görevimiz Emri Maruf, Nehyi Münker

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Ramazan 1418 / 09.01.1998
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın sohbetlerinden özenle seçilmiş muhtelif bölümlerdir.
Peygamberimizin Dünyaya Teşrifi Bizden Önceki Ümmetlere Bildirilmiştir, Müminin Yüzünde Secde Alametleri Vardır, Kainatta Kıyamete Kadar | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ümmet Olarak Görevimiz Emri Maruf, Nehyi Münker

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Ramazan 1418 / 09.01.1998
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın sohbetlerinden özenle seçilmiş muhtelif bölümlerdir.
Peygamberimizin Dünyaya Teşrifi Bizden Önceki Ümmetlere Bildirilmiştir, Müminin Yüzünde Secde Alametleri Vardır, Kainatta Kıyamete Kadar | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Allahu Teâlâ hazretleri cümlenizden razı olsun.Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretleri cümlenizden razı olsun.
Yaptığınız dualar müstecab olsun.Yaptığınız dualar müstecab olsun. Mevlam hem dünyada hem âhirette neleri istemişseniz istediklerinize, umduklarınıza nail eylesin.Mevlam hem dünyada hem âhirette neleri istemişseniz istediklerinize, umduklarınıza nail eylesin. Korktuklarınızdan uzak eylesin, emin eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.Korktuklarınızdan uzak eylesin, emin eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Rahmetine eren, rızasını kazanan, sevdiği, razı olduğuRahmetine eren, rızasını kazanan, sevdiği, razı olduğu âşık-ı sâdık kullarından olmayı cümlemize nasip eylesin. âşık-ı sâdık kullarından olmayı cümlemize nasip eylesin.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Bu kainatın, bu hayat-ı dünyanın âhir zaman Peygamberi Muhammed-i Mustafâ'nın geleceği mâlumdu.Bu kainatın, bu hayat-ı dünyanın âhir zaman Peygamberi Muhammed-i Mustafâ'nın geleceği mâlumdu. Kesin... Kainatın düzeni, tertibi, olayların sıralanışı, Kesin... Kainatın düzeni, tertibi, olayların sıralanışı, önceden Allahu Teâlâ hazretleri tarafından takdir olunmuştuönceden Allahu Teâlâ hazretleri tarafından takdir olunmuştu ve bizden önceki insanlara bizim geleceğimiz, Peygamber Efendimiz'in evsâfı,ve bizden önceki insanlara bizim geleceğimiz, Peygamber Efendimiz'in evsâfı, şânı ve Peygamber Efendimiz'e bağlı olan biz ümmet-i Muhammed'in hâli ve sıfatları bildirilmişti.şânı ve Peygamber Efendimiz'e bağlı olan biz ümmet-i Muhammed'in hâli ve sıfatları bildirilmişti. Kesin, kesin. Olmadan evvel bildirilmişti. Kesin, kesin. Olmadan evvel bildirilmişti.

Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'den bunun misalini istiyorsanız. Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'den bunun misalini istiyorsanız. Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

Muhammedün Rasûlullâh. "Muhammed, Allah'ın gönderdiği bir vazifeli kuldur, elçidir.Muhammedün Rasûlullâh.

"Muhammed, Allah'ın gönderdiği bir vazifeli kuldur, elçidir.
Allah'ın Resûlüdür, insanlara gönderdiği elçisidir." Vellezîne me'ahû.Allah'ın Resûlüdür, insanlara gönderdiği elçisidir." Vellezîne me'ahû. "Onun ümmetinden olan, onun etrafına toplanmış olan o ashabı, onunla beraber olan mü'minler.""Onun ümmetinden olan, onun etrafına toplanmış olan o ashabı, onunla beraber olan mü'minler." Eşiddâü ale'lküffâri ruhamâü beynehum.Eşiddâü ale'lküffâri ruhamâü beynehum. "Din düşmanlarına, Allah düşmanlarına, iman düşmanlarına, zalimlere,"Din düşmanlarına, Allah düşmanlarına, iman düşmanlarına, zalimlere, kâfirlere karşı pehlivan gibi kuvvetli, şiddetli. Ama kardeşini îsâr eder, kendisine tercih eder."kâfirlere karşı pehlivan gibi kuvvetli, şiddetli. Ama kardeşini îsâr eder, kendisine tercih eder." Terâhüm rukke'an sücceden. "Onlara baksan onları namazda, niyazda, rükuda, secdede görürsün."Terâhüm rukke'an sücceden. "Onlara baksan onları namazda, niyazda, rükuda, secdede görürsün." Yebteğûne fadlen minallâhi ve rıdvânâ.Yebteğûne fadlen minallâhi ve rıdvânâ. "Allah'ın fazlına ermek için, rızasını kazanmak için can attıklarını,"Allah'ın fazlına ermek için, rızasını kazanmak için can attıklarını, her çalışmalarını bu maksatla yapmış olduklarını görürsün." her çalışmalarını bu maksatla yapmış olduklarını görürsün."

O ümmet-i Muhammed böyle insanlardır!O ümmet-i Muhammed böyle insanlardır! Resûlullah'ın etrafındaki ashabı, onunla beraber olanlar işte böyle insanlardır! Resûlullah'ın etrafındaki ashabı, onunla beraber olanlar işte böyle insanlardır!

Sîmâhüm fî vücûhihim min eseri's-sucûd. "Secdeden, yüzlerinde izleri, alametleri vardır." Sîmâhüm fî vücûhihim min eseri's-sucûd. "Secdeden, yüzlerinde izleri, alametleri vardır."

Yüzlerinde secdeden oluşmuş izler, emareler, görünümler, alametler vardır.Yüzlerinde secdeden oluşmuş izler, emareler, görünümler, alametler vardır. Baktın mı bu adam secde ehli, bu adam namaz ehli, bu adam mü'min, bu adam Allah'ın iyi kulu,Baktın mı bu adam secde ehli, bu adam namaz ehli, bu adam mü'min, bu adam Allah'ın iyi kulu, mübarek kulu diye yüzünden, alametinden görülebilecek alametleri vardır. mübarek kulu diye yüzünden, alametinden görülebilecek alametleri vardır.

Sîmâhum. "Alametleri vardır." Fî vücûhihim. "Yüzlerinde." Min eseri's-sucûd. "Secde etmekten hasıl olan." Sîmâhum. "Alametleri vardır." Fî vücûhihim. "Yüzlerinde." Min eseri's-sucûd. "Secde etmekten hasıl olan."

Secde etmekten insanın yüzünde iki türlü iz meydana gelir. Bir, anlı nasırlaşır, alnından anlaşılır.Secde etmekten insanın yüzünde iki türlü iz meydana gelir. Bir, anlı nasırlaşır, alnından anlaşılır. İki, yüzü nurlanır, nurundan anlaşılır. İki, yüzü nurlanır, nurundan anlaşılır.

Bizim Ankara'daki bir profesör arkadaşımıza, Fransa'dan gelen bir profesörü karşılasın,Bizim Ankara'daki bir profesör arkadaşımıza, Fransa'dan gelen bir profesörü karşılasın, Ankara'da gezdirsin, mihmandarlık etsin diye fakülte görev vermiş.Ankara'da gezdirsin, mihmandarlık etsin diye fakülte görev vermiş. İyi fransızca bilir, ağzı laf yapar bir arkadaş, [o anlatıyor;] İyi fransızca bilir, ağzı laf yapar bir arkadaş, [o anlatıyor;]

"Onu aldım, Etnografya Müzesi'ne götürdüm."Onu aldım, Etnografya Müzesi'ne götürdüm. Ankara'daki Hititliler'in eşyalarının filan bulunduğu müzeye götürdüm, gezdirdim.Ankara'daki Hititliler'in eşyalarının filan bulunduğu müzeye götürdüm, gezdirdim. Yani müzeyi merak ediyordur, görmek ister diye, Fransız profesörü gezdirmek için, oraya götürdüm." diyor. Yani müzeyi merak ediyordur, görmek ister diye, Fransız profesörü gezdirmek için, oraya götürdüm." diyor.

Adam konuşkan, adam tatlı, adam uyanık, adam zeki...Adam konuşkan, adam tatlı, adam uyanık, adam zeki... Ama ne kadar uyanık onu söyleyeceğim. Uyanıklığının da bir sınırı var. Ama ne kadar uyanık onu söyleyeceğim. Uyanıklığının da bir sınırı var.

"Orada bana 'şu adam derviş' dedi. Karşıda birisini gösterdi, halktan birisini."Orada bana 'şu adam derviş' dedi. Karşıda birisini gösterdi, halktan birisini. Halkın arasından, o kadar halkın arasından birisini gösterdi." diyor. Halkın arasından, o kadar halkın arasından birisini gösterdi." diyor.

Fransız, bizim İlahiyat Fakültesi'nden profesör arkadaşa,Fransız, bizim İlahiyat Fakültesi'nden profesör arkadaşa, o zaman belki profesör de değildi belki doçentti, demiş ki; o zaman belki profesör de değildi belki doçentti, demiş ki;

"Şu adam var ya, şu karşıda görünen bu adam..." Türkiye'den kimseyi bilmiyor. "Şu adam var ya, şu karşıda görünen bu adam..."

Türkiye'den kimseyi bilmiyor.

Nereden anlıyor? Yüzünün alametinden, görünüşünden anlıyor; "Şu adam derviş" demiş. Nereden anlıyor?

Yüzünün alametinden, görünüşünden anlıyor; "Şu adam derviş" demiş.

Bizim arkadaş da; "'Deme ya!' dedim kendi kendime." diyor. Bizim arkadaş da; "'Deme ya!' dedim kendi kendime." diyor.

O gösterdiği adamın yanına gittim, Anadolu'nun bir adamı işte, belki köylü bir dayı. O gösterdiği adamın yanına gittim, Anadolu'nun bir adamı işte, belki köylü bir dayı.

"'Selamün aleyküm! Hemşerim nasılsın, iyi misin, hoş musun?' dedim." diyor. "'Selamün aleyküm! Hemşerim nasılsın, iyi misin, hoş musun?' dedim." diyor.

Sokulgan, ağzı çok tatlı, dilbaz, hünerli, böyle kalp kazanmasını bilen bir kimse. Sokulgan, ağzı çok tatlı, dilbaz, hünerli, böyle kalp kazanmasını bilen bir kimse.

"Nasılsın, iyi misin, hoş musun ne yapıyorsun, nereden geldin?" "Nasılsın, iyi misin, hoş musun ne yapıyorsun, nereden geldin?"

Anadolu'nun bir [şehrinden] gelmiş oraya. Anadolu'nun bir [şehrinden] gelmiş oraya.

"Böyle biraz kendime ısındırdıktan sonra, konuştuktan sonra, eğildim, 'Ehli tarik misin?"Böyle biraz kendime ısındırdıktan sonra, konuştuktan sonra, eğildim, 'Ehli tarik misin? Hangi Efendi'ye bağlısın' dedim, ehli tarik olduğu anlaşıldı." diyor. Hangi Efendi'ye bağlısın' dedim, ehli tarik olduğu anlaşıldı." diyor.

"Yahu kardeşim!" diyor bana anlatırken. Böyle heyecanlı bir şekilde anlatırken; "Elin Fransız'ı..." "Yahu kardeşim!" diyor bana anlatırken. Böyle heyecanlı bir şekilde anlatırken;

"Elin Fransız'ı..."

Evet, anlar. Zeki insan anlar. Evet, anlar. Zeki insan anlar.

Yüzünden belli olur, bir insanın yüzünden belli olur. Bazı insanlara deniliyor ki; Yüzünden belli olur, bir insanın yüzünden belli olur. Bazı insanlara deniliyor ki;

"Bu adam insan sarrafıdır." Sarraf ne yapar? "Bu adam insan sarrafıdır."

Sarraf ne yapar?

Altının hakikisini, sahtesini ayırır. Yani bu kalp altın diye anlar. Sarraf... İnsan sarrafı ne demek? Altının hakikisini, sahtesini ayırır. Yani bu kalp altın diye anlar. Sarraf...

İnsan sarrafı ne demek?

Bu adam iyi insan mı kötü insan mı anlar. Ben abimin dükkanına otururdum.Bu adam iyi insan mı kötü insan mı anlar.

Ben abimin dükkanına otururdum.
Abim ticaretle meşgul olduğu zaman, yazıhaneye. "Gel bakalım" der bana abim.Abim ticaretle meşgul olduğu zaman, yazıhaneye. "Gel bakalım" der bana abim. Altı yaş büyük benden. Şakacı mı şakacı, bir ömür, çekilmez bir abi, tatlı bir abi. Gel otur. Altı yaş büyük benden. Şakacı mı şakacı, bir ömür, çekilmez bir abi, tatlı bir abi.

Gel otur.

Otururum ben. Bana der ki; Otururum ben. Bana der ki;

"Sen üniversitede okudun, üniversite diploması aldın, burası da piyasa üniversitesi. Otur bakalım." "Sen üniversitede okudun, üniversite diploması aldın, burası da piyasa üniversitesi. Otur bakalım."

Dükkan neymiş? Piyasa üniversitesiymiş. Alışveriş, ticaret üniversitesiymiş. "Otur bakayım şuraya." Dükkan neymiş?

Piyasa üniversitesiymiş. Alışveriş, ticaret üniversitesiymiş.

"Otur bakayım şuraya."

Otururum. Birisi gelir, yazıhaneye bile almaz.Otururum.

Birisi gelir, yazıhaneye bile almaz.
Yazıhanenin kapısını açıp da içeri buyur etmez. Camı açar, tezgahtara: Yazıhanenin kapısını açıp da içeri buyur etmez. Camı açar, tezgahtara:

"Mehmet! Ne kadar verdiğin şey? Kaç kilo?" sorar yazar. Hesap? "Mehmet! Ne kadar verdiğin şey? Kaç kilo?" sorar yazar.

Hesap?

"Borcunuz şu kadar, alacağınız bu kadar. Teşekkür ederim, buyrun..." Soğuk, resmi, bir şey yok. "Borcunuz şu kadar, alacağınız bu kadar. Teşekkür ederim, buyrun..."

Soğuk, resmi, bir şey yok.

Birisi gelir; "Ooo!.. Hoşgeldin" bilmem ne, yazıhanenin sürmeli kapısı böyle gıcıırrrr... açılır,Birisi gelir;

"Ooo!.. Hoşgeldin" bilmem ne, yazıhanenin sürmeli kapısı böyle gıcıırrrr... açılır,
içeri çağırır; "Çay mı içersin, kahve mi içersin, vişne şurubu mu içersin?içeri çağırır;

"Çay mı içersin, kahve mi içersin, vişne şurubu mu içersin?
İşte orada, dışarda özel şurup yapan -handmade meşrubat yapan- kimseler var, onu mu istersin?" bilmem ne... İşte orada, dışarda özel şurup yapan -handmade meşrubat yapan- kimseler var, onu mu istersin?" bilmem ne...

Çok ikram... Onu öyle uğurlar. Çok ikram... Onu öyle uğurlar.

Birisi gelir, ona kaş çatar, "yok" der kapıyı dırt, cam da sürgülü, trakk camı kapatır. Birisi gelir, ona kaş çatar, "yok" der kapıyı dırt, cam da sürgülü, trakk camı kapatır.

Ben kızarırım, bozarırım ya buna niye böyle sert muamele etti bu böyle?Ben kızarırım, bozarırım ya buna niye böyle sert muamele etti bu böyle? Yani kovar gibi bir şey yaptı filan. Sorarım hepsini; Abi buna niye ikram ettin? Yani kovar gibi bir şey yaptı filan. Sorarım hepsini;

Abi buna niye ikram ettin?

Buna niye resmi davrandın? Buna niye camı tokat patlatır gibi pat diye yüzüne kapattın? Buna niye resmi davrandın?

Buna niye camı tokat patlatır gibi pat diye yüzüne kapattın?

Hepsinin sebebini söyler. Bu, bu yüzüne camı kapattığım; mal aldı, borcunu ödemedi, sahtekâr.Hepsinin sebebini söyler.

Bu, bu yüzüne camı kapattığım; mal aldı, borcunu ödemedi, sahtekâr.
Yine dalavereye, aldatmaya geliyor, yüz vermiyorum.Yine dalavereye, aldatmaya geliyor, yüz vermiyorum. Daha önceki muamelelerinden anladığım, bildiğim bir kimse. Onun için ona hiç yüz vermiyorum. Daha önceki muamelelerinden anladığım, bildiğim bir kimse. Onun için ona hiç yüz vermiyorum.

Öteki, içeri davet ettiğim, böyle çok tatlı muamele ettiğim;Öteki, içeri davet ettiğim, böyle çok tatlı muamele ettiğim; çok dürüst, çok temiz bir insandır, çok sevimli tatlı bir insandır,çok dürüst, çok temiz bir insandır, çok sevimli tatlı bir insandır, ne kadar iyilik yapsam layık olan bir insandır ondan. Ötekisi? Şu böyle, bu böyle filan...ne kadar iyilik yapsam layık olan bir insandır ondan.

Ötekisi?

Şu böyle, bu böyle filan...
Adamına göre muamele, yani insan sarrafı. Adamına göre muamele, yani insan sarrafı.

Ben de hakikaten o piyasa üniversitesinde kısa bir iki saatlik dersten bayağı istifade ederdim.Ben de hakikaten o piyasa üniversitesinde kısa bir iki saatlik dersten bayağı istifade ederdim. Otururdum oraya, öyle görmekten istifade ederdim. Otururdum oraya, öyle görmekten istifade ederdim.

İnsanların yüzlerinde alametler var da gören görüyor, anlayan anlıyor, dikkat etmeyen, dikkat etmiyor.İnsanların yüzlerinde alametler var da gören görüyor, anlayan anlıyor, dikkat etmeyen, dikkat etmiyor. Yoksa bu adam dürüst mü değil mi diye 'şıp!' diye anlar. Umumiyetle anlayanlar anlayabilir. Yoksa bu adam dürüst mü değil mi diye 'şıp!' diye anlar. Umumiyetle anlayanlar anlayabilir.

[Bu Fransız,] çok aptal, çok ahmakların arasında biraz daha yüksekçe, sivri zekası olan bir kimse. [Bu Fransız,] çok aptal, çok ahmakların arasında biraz daha yüksekçe, sivri zekası olan bir kimse.

Neden tam hududu geçememiş? Aptallar dünyasından kurtulup akıllılar âlemine ayak basamamış? Neden tam hududu geçememiş?

Aptallar dünyasından kurtulup akıllılar âlemine ayak basamamış?

Müslüman olmamış. Aklı olsaydı müslüman olurdu. Müslüman olmamış. Aklı olsaydı müslüman olurdu.

Nasreddin Hoca, eşeğin kuyruğu yanar mı yanmaz mı diye merak etmiş,Nasreddin Hoca, eşeğin kuyruğu yanar mı yanmaz mı diye merak etmiş, ondan sonra eşeğin kuyruğunu yakmış. Eşek de can havliyle kaçarken arkasından bağırmış; ondan sonra eşeğin kuyruğunu yakmış. Eşek de can havliyle kaçarken arkasından bağırmış;

"Aklın varsa dereye koş!" diye. Tabii dereye koştuğu zaman sönecek. Haa, bu adamlar yanıyor."Aklın varsa dereye koş!" diye.

Tabii dereye koştuğu zaman sönecek.

Haa, bu adamlar yanıyor.
Aklı varsa bunların, kuyruklarındaki yangınları söndürmek için dereye koşması lazım. Aklı varsa bunların, kuyruklarındaki yangınları söndürmek için dereye koşması lazım.

O kadar akıllı değil ama etrafı biraz seziyorlar, azıcık anlıyorlar; "Bu adam ehli tarik." diye anlıyor.O kadar akıllı değil ama etrafı biraz seziyorlar, azıcık anlıyorlar; "Bu adam ehli tarik." diye anlıyor. Yani, sîmâhüm fî vucûhihim min eseri's-sucûd. Müslümanların alameti vardır. Yani, sîmâhüm fî vucûhihim min eseri's-sucûd. Müslümanların alameti vardır.

Sözün başına dönelim. Bu kainatta her şey bellidir, düzenlidir, düzenlenmiştir,Sözün başına dönelim. Bu kainatta her şey bellidir, düzenlidir, düzenlenmiştir, kaderin kalemleri olmuşları ve olacakları yazmıştır,kaderin kalemleri olmuşları ve olacakları yazmıştır, kalemin mürekkebi kurumuştur, kalem kenara konmuştur. Her şey belli.kalemin mürekkebi kurumuştur, kalem kenara konmuştur. Her şey belli. Ta Hazreti Adem zamanından âhir zaman Peygamberi Muhammed-i Mustafâ gelecek diye bellidir. Ta Hazreti Adem zamanından âhir zaman Peygamberi Muhammed-i Mustafâ gelecek diye bellidir.

Muhammedün rasûlullah vellezîne me'ahû eşiddâü ale'lküffâri ruhamâü beynehümMuhammedün rasûlullah vellezîne me'ahû eşiddâü ale'lküffâri ruhamâü beynehüm terâhüm rukke'an sücceden yebteğûne fadlen minallahiterâhüm rukke'an sücceden yebteğûne fadlen minallahi ve ridvânan sîmâhüm fî vücûhihim min eseri's-sücûd. Zâlike meselühüm... ve ridvânan sîmâhüm fî vücûhihim min eseri's-sücûd.

Zâlike meselühüm...

Bütün bu sözler nereden? Tevrat'tan. Bütün bu sözler nereden?

Tevrat'tan.

Kur'ân-ı Kerîm'in içinde eski kitapların hepsinden bölümler vardır.Kur'ân-ı Kerîm'in içinde eski kitapların hepsinden bölümler vardır. Kur'ân-ı Kerîm'in bir özelliği de bütün eski mukaddes kitapları toplamış olmasıdır. Kur'ân-ı Kerîm'in bir özelliği de bütün eski mukaddes kitapları toplamış olmasıdır.

Fîhâ kütübün kayyime. İnne hâzâ le-fi's-suhufi'l-ûlâ suhufi İbrahîme ve Mûsâ. Fîhâ kütübün kayyime.

İnne hâzâ le-fi's-suhufi'l-ûlâ suhufi İbrahîme ve Mûsâ.

Söylediğim gibi misalleri çok bunun. Bak, Tevrat'tan âyetler aldı. Söylediğim gibi misalleri çok bunun.

Bak, Tevrat'tan âyetler aldı.

Peki, Tevrat'tan aldığı bu ayetlerin bu günkü Tevrat'ta yeri var mı? Var. Peki, Tevrat'tan aldığı bu ayetlerin bu günkü Tevrat'ta yeri var mı?

Var.

Nereden biliyorsun? Sen eski Tevrat'ı, İncil'i okudun mu? Nereden biliyorsun? Sen eski Tevrat'ı, İncil'i okudun mu?

Okumadım, mahsustan okumadım. Aklım karışır diye okumadım.Okumadım, mahsustan okumadım. Aklım karışır diye okumadım. Kur'an'ı doğru düzgün öğreneyim diye okumadım.Kur'an'ı doğru düzgün öğreneyim diye okumadım. Kur'ân-ı Kerîm'le aklıma bir şey karışmasın diye okumadım.Kur'ân-ı Kerîm'le aklıma bir şey karışmasın diye okumadım. Peygamber Efendimiz, "Onların kitaplarını okumayın.Peygamber Efendimiz, "Onların kitaplarını okumayın. Okursanız bir yeri inkar etseniz belki doğru bir yeri inkar edersiniz, kabahat olmuş olur, günah olmuş olur;Okursanız bir yeri inkar etseniz belki doğru bir yeri inkar edersiniz, kabahat olmuş olur, günah olmuş olur; yanlış bir yeri tasdik ederseniz yanlışlığı tasdik etmiş olursunuz, günah olur." diyeyanlış bir yeri tasdik ederseniz yanlışlığı tasdik etmiş olursunuz, günah olur." diye eski kitapları okumaktan men ettiği için okumuyorum. eski kitapları okumaktan men ettiği için okumuyorum.

Ama bize profesörümüz [Muhammed] Hamidullah Bey, Tevrat'ı, İncil'i getirdi, "İşte şurada" diye gösterdi. Ama bize profesörümüz [Muhammed] Hamidullah Bey, Tevrat'ı, İncil'i getirdi, "İşte şurada" diye gösterdi.

Bak, Tevrat'ta Muhammed'in Resûlullah olduğu,Bak, Tevrat'ta Muhammed'in Resûlullah olduğu, âhir zaman peygamberinin ümmetinin evsafının şöyle şöyle olduğu yazılıydı. âhir zaman peygamberinin ümmetinin evsafının şöyle şöyle olduğu yazılıydı.

Tevrat'ta var. Tevrat kaç bin yıl önce, kaç yüz yıl önce Peygamber Efendimiz'den. Neden? Tevrat'ta var. Tevrat kaç bin yıl önce, kaç yüz yıl önce Peygamber Efendimiz'den.

Neden?

Neden önceden, sonradan olacak şey yazılabilmiş oluyor? Söyleyin! Neden önceden, sonradan olacak şey yazılabilmiş oluyor?

Söyleyin!

Önceden planlı olduğundan, kader yazmış, her şey belli olmuş olduğundan. Önceden planlı olduğundan, kader yazmış, her şey belli olmuş olduğundan.

Ümmet-i Muhammed'in evsafı Tevrat'ta var.Ümmet-i Muhammed'in evsafı Tevrat'ta var. Yahudiler, Peygamber Efendimiz gelecek diye bekliyorlardı.Yahudiler, Peygamber Efendimiz gelecek diye bekliyorlardı. Tevrat'ta ismi geçen Peygamber gelecek diye,Tevrat'ta ismi geçen Peygamber gelecek diye, Peygamber Efendimiz'in doğma zamanlarında bekleşiyorlardı.Peygamber Efendimiz'in doğma zamanlarında bekleşiyorlardı. Hatta Peygamber Efendimiz küçükken, Suriye'ye seyahate gittiği zaman,Hatta Peygamber Efendimiz küçükken, Suriye'ye seyahate gittiği zaman, bazı rahipler Peygamber Efendimiz'de peygamberlik alametlerini görmüşlerdi. bazı rahipler Peygamber Efendimiz'de peygamberlik alametlerini görmüşlerdi. Çünkü gezdiği yerde üstünde bulut gezerdi. Peygamber Efendimiz'in gölgesi yere düşmedi. Çünkü gezdiği yerde üstünde bulut gezerdi. Peygamber Efendimiz'in gölgesi yere düşmedi.

Niye düşmedi Mehmet söyle bakalım? Niye düşmedi Mehmet söyle bakalım?

Çünkü üstünde bulut gezerdi. Gölgelendirirdi Allah, gölgelendirirdi. Çünkü üstünde bulut gezerdi. Gölgelendirirdi Allah, gölgelendirirdi.

Bir şair de ne diyor? "Resûlullah nurdandı, nurun gölgesi olmaz." diyor. Bir şair de ne diyor?

"Resûlullah nurdandı, nurun gölgesi olmaz." diyor.

O da güzel. Ağzına sağlık mübareğin. Ne güzel söylemiş! O da güzel. Ağzına sağlık mübareğin. Ne güzel söylemiş!

Hiçbir yerde bulut yokken bir insan nereye giderse üstünde bir bulut gezerse,Hiçbir yerde bulut yokken bir insan nereye giderse üstünde bir bulut gezerse, bir rahip de bunu görürse ne der? "Bunda bir iş var" der. bir rahip de bunu görürse ne der?

"Bunda bir iş var" der.

"Aaa!.. Bu, Tevrat'ta anlatılan âhir zaman Peygamberi olmalı, zamanı da yakındı." diye anladılar."Aaa!.. Bu, Tevrat'ta anlatılan âhir zaman Peygamberi olmalı, zamanı da yakındı." diye anladılar. Ebu Talib'e dedi ki; "Bu yeğenini Şam'a götürme. Aman ha! Ebu Talib'e dedi ki;

"Bu yeğenini Şam'a götürme. Aman ha!
Burada benim gördüğüm alametleri başkaları da görürse bir şeyler yapabilirler." Burada benim gördüğüm alametleri başkaları da görürse bir şeyler yapabilirler."

Bunları niçin söylüyorum? Sözümü ispat etmek için söylüyorum. Bunları niçin söylüyorum?

Sözümü ispat etmek için söylüyorum.

Neden söylüyorum, bütün bu teferruatı neden söylüyorum? Neden söylüyorum, bütün bu teferruatı neden söylüyorum?

Her şeyin planlı programlı [olduğunu söylemek için.] Her şeyin planlı programlı [olduğunu söylemek için.]

Bu "plan" ve "program" kelimelerini kullanmak istemiyorum ama Türkçesini bulamadım.Bu "plan" ve "program" kelimelerini kullanmak istemiyorum ama Türkçesini bulamadım. O kadar Batı dillerinin kelimelirine bulaşmışız ki!O kadar Batı dillerinin kelimelirine bulaşmışız ki! Haydi çıkart bunları, "planlı" yerine ne diyeceksin!.. Haydi çıkart bunları, "planlı" yerine ne diyeceksin!..

Düşünülmüş, tasarlanmış her şey, kararlaştırılmış, yazılmış, çizilmiş,Düşünülmüş, tasarlanmış her şey, kararlaştırılmış, yazılmış, çizilmiş, belli olduğundan yahudiler Peygamber Efendimiz gelecek diye biliyor;belli olduğundan yahudiler Peygamber Efendimiz gelecek diye biliyor; ve meselühüm fi'l-incîli ke-zer'in ahrece şat'ahu... diye âyetin sonuna kadar giden evsâf,ve meselühüm fi'l-incîli ke-zer'in ahrece şat'ahu... diye âyetin sonuna kadar giden evsâf, "İncil'de de şöyle anlatılıyor." diyor."İncil'de de şöyle anlatılıyor." diyor. "Yukardaki anlatım Tevrat'tandı, aşağıdaki anlatım da İncil'dendi." diye bildiriliyor. "Yukardaki anlatım Tevrat'tandı, aşağıdaki anlatım da İncil'dendi." diye bildiriliyor.

Neyi ispat ettim ben şimdi Kur'ân-ı Kerîm'le? Neyi ispat ettim ben şimdi Kur'ân-ı Kerîm'le?

Peygamber Efendimiz'in geleceğinin, yüzyıllar öncedenPeygamber Efendimiz'in geleceğinin, yüzyıllar önceden mukaddes kitap okuyan insanlar tarafından bilindiğini, mukaddes kitap Tevrat'ta,mukaddes kitap okuyan insanlar tarafından bilindiğini, mukaddes kitap Tevrat'ta, mukaddes kitap İncil'de Peygamber Efendimiz'in geleceğiyle ilgili bilgiler olduğunu niye söyledim? mukaddes kitap İncil'de Peygamber Efendimiz'in geleceğiyle ilgili bilgiler olduğunu niye söyledim?

Her şey düzenli ve belli de ondan.Her şey düzenli ve belli de ondan. Her şey düzenlenmiş, tasarımlanmış, tasarlanmış, kararlaştırılmış. Her şey düzenlenmiş, tasarımlanmış, tasarlanmış, kararlaştırılmış. Kader, levh-i mahfuza olacakları yazmış, mürekkep kurumuş. Tamam. Kader, levh-i mahfuza olacakları yazmış, mürekkep kurumuş. Tamam.

Hazreti Adem aleyhisselam peygamberlerin ilki, sonu âhir zaman PeygamberiHazreti Adem aleyhisselam peygamberlerin ilki, sonu âhir zaman Peygamberi Muhammed-i Mustafâ, ondan sonra peygamber yok. Muhammed-i Mustafâ, ondan sonra peygamber yok.

Evliya var, peygamber yok. Allah'ın sevgili kulları var, başka peygamber yok. Evliya var, peygamber yok. Allah'ın sevgili kulları var, başka peygamber yok.

"O Peygamber şöyle olacak böyle olacak" diye bilgiler eski kitaplarda mevcuttur. "O Peygamber şöyle olacak böyle olacak" diye bilgiler eski kitaplarda mevcuttur.

Eski ümmetler biliyorlardı. Hatta eski ümmetlerden; Eski ümmetler biliyorlardı. Hatta eski ümmetlerden;

"Eğer ileride sizin çocuklarınız, torunlarınız veya sizler böyle bir şahısla karşılaşırsanız." "Eğer ileride sizin çocuklarınız, torunlarınız veya sizler böyle bir şahısla karşılaşırsanız." Le-tü'minünne bihî ve le-tensurunnehû. "Ona inancaksınız ha! Le-tü'minünne bihî ve le-tensurunnehû. "Ona inancaksınız ha! Muhakkak ve muhakkak ona yardım edeceksiniz tamam mı?" diye hepsinden söz de alınmıştı. Muhakkak ve muhakkak ona yardım edeceksiniz tamam mı?" diye hepsinden söz de alınmıştı.

Eski kutsal kitaplara bağlı ümmetlerden söz alınmıştı. Aklınıza takılan bir şey var mı? Eski kutsal kitaplara bağlı ümmetlerden söz alınmıştı.

Aklınıza takılan bir şey var mı?

Yani kainatın her şeyi Hazreti Adem aleyhisselam zamanından sonuna kadar planlanmış.Yani kainatın her şeyi Hazreti Adem aleyhisselam zamanından sonuna kadar planlanmış. Hatta Peygamber Efendimiz bir olay anlatıyor. İmam Buhârî'de, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde var. Hatta Peygamber Efendimiz bir olay anlatıyor. İmam Buhârî'de, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde var.

Musa aleyhisselam, Adem atamız aleyhisselam'a demiş ki... Musa aleyhisselam, Adem atamız aleyhisselam'a demiş ki...

Mirac'ta Peygamber Efendimiz hepsini gördü ya... Hepsini bir bir ziyaret etti, konuştu. Mirac'ta Peygamber Efendimiz hepsini gördü ya... Hepsini bir bir ziyaret etti, konuştu.

Miraç; çok muazzam bir olay, çok derin bir olay, çok muhteşem bir olay!Miraç; çok muazzam bir olay, çok derin bir olay, çok muhteşem bir olay! Peygamber Efendimiz Sâhibu'l-mîrâc. Kimseye nasip olmamış bir büyük makam o. Peygamber Efendimiz Sâhibu'l-mîrâc. Kimseye nasip olmamış bir büyük makam o.

İrmedi evvel gelen bu devlete. [Kimse layık olmadı bu ri´fate.] İrmedi evvel gelen bu devlete.

[Kimse layık olmadı bu ri´fate.]

Bu kadar böyle Allah'ın huzuruna kabul olmak, Mirac'a çıkmak başka kimseye nasip olmadı.Bu kadar böyle Allah'ın huzuruna kabul olmak, Mirac'a çıkmak başka kimseye nasip olmadı. Mirac'ta gördü [onları]. Mirac'ta gördü [onları]. Yedi kat semayı geçti, peygamberlere imamlık da yaptı, hepsiyle de konuştu.Yedi kat semayı geçti, peygamberlere imamlık da yaptı, hepsiyle de konuştu. Adem atamızı gördü, Musa aleyhisselam'ı gördü,Adem atamızı gördü, Musa aleyhisselam'ı gördü, İbrahim aleyhisselam'ı gördü, gördü, gördü... konuştu hepsiyle. İbrahim aleyhisselam'ı gördü, gördü, gördü... konuştu hepsiyle.

Musa aleyhisselam Adem atamıza, Adem dedemize -hepimizin dedesi ya- ne demiş? Musa aleyhisselam Adem atamıza, Adem dedemize -hepimizin dedesi ya- ne demiş?

Demiş ki; "Ah sen değil misin! Allah'ın yaklaşmayın dediği ağaca yaklaşıp da cezalanıp daDemiş ki; "Ah sen değil misin! Allah'ın yaklaşmayın dediği ağaca yaklaşıp da cezalanıp da cennetten bizi çıkaran sen değil misin? Ah dedem! Niye yaptın bunu?" gibi konuşmuş. cennetten bizi çıkaran sen değil misin? Ah dedem! Niye yaptın bunu?" gibi konuşmuş.

Çünkü biliyorsunuz cennetteydi Adem atamız. Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki; Çünkü biliyorsunuz cennetteydi Adem atamız. Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;

Fe-külâ minhâ rağaden haysü şi'tümâ ve lâ tekrabâ hâzihi'ş-şecerate fe-tekûnâ mine'z-zâlimîn. Fe-külâ minhâ rağaden haysü şi'tümâ ve lâ tekrabâ hâzihi'ş-şecerate fe-tekûnâ mine'z-zâlimîn.

"Yiyin için ama şu ağaca yaklaşmayın. Sonra isyan etmiş olursunuz, günaha girmiş olursunuz."Yiyin için ama şu ağaca yaklaşmayın. Sonra isyan etmiş olursunuz, günaha girmiş olursunuz. Şu ağaca yaklaşmayın!" dedi. Şeytan geldi yanlarına; Şu ağaca yaklaşmayın!" dedi.

Şeytan geldi yanlarına;

"Sizi, cennette ebediyen kalmanıza sebep olacak bir şeye akıl öğretiyim mi,"Sizi, cennette ebediyen kalmanıza sebep olacak bir şeye akıl öğretiyim mi, kılavuzlayayım mı, yol göstereyim mi?" dedi. kılavuzlayayım mı, yol göstereyim mi?" dedi.

Cennette ebedi kalacaksınız, bak elinizden bu cennette kalmak, bu nimet hiç gitmeyecek... Cennette ebedi kalacaksınız, bak elinizden bu cennette kalmak, bu nimet hiç gitmeyecek...

Hel edüllüküm alâ şecereti'l-huldi ve mülkin lâ yeblâ. Hel edüllüküm alâ şecereti'l-huldi ve mülkin lâ yeblâ.

"Ebedi bir saltanat, nimet, devlet, saadet sahibi olduğunuz bir şeyi istemez misiniz?" "Ebedi bir saltanat, nimet, devlet, saadet sahibi olduğunuz bir şeyi istemez misiniz?"

"İsteriz" dedi Adem aleyhisselam dedemiz, Havva anamız da."İsteriz" dedi Adem aleyhisselam dedemiz, Havva anamız da. Ve Allah'ın "yaklaşma!" dediği ağaca yaklaştılar ve onun meyvasını kopardılar, yediler. Ve Allah'ın "yaklaşma!" dediği ağaca yaklaştılar ve onun meyvasını kopardılar, yediler.

Kur'ân-ı Kerîm'de var bu, oradan söylüyorum zaten. Âyetleri okuyorum; Kur'ân-ı Kerîm'de var bu, oradan söylüyorum zaten. Âyetleri okuyorum;

Fe-ekelâ. "İkisi birden yasak meyvayı yediler." Halbuki Allah "yemeyin!" demişti. Fe-ekelâ. "İkisi birden yasak meyvayı yediler." Halbuki Allah "yemeyin!" demişti.

Ve lâ takrabâ hâzihi'ş-şecerate. "Ben size böyle bu ağaca yaklaşmayın dememiş miydim?" diye,Ve lâ takrabâ hâzihi'ş-şecerate. "Ben size böyle bu ağaca yaklaşmayın dememiş miydim?" diye, Allahu Teâlâ hazretleri cennetten çıkarttı filan. "Yapmasaydın ya bunu, niye yaptın bunu?" demiş. Allahu Teâlâ hazretleri cennetten çıkarttı filan.

"Yapmasaydın ya bunu, niye yaptın bunu?" demiş.

Peygamber Efendimiz anlatıyor, ben oradan naklediyorum. [Musa aleyhisselam] böyle demiş. Peygamber Efendimiz anlatıyor, ben oradan naklediyorum.

[Musa aleyhisselam] böyle demiş.

Adem atamız ne demiş? Demiş ki; "Yâ Musa! Beni takdir kaleminin yazdığıAdem atamız ne demiş?

Demiş ki; "Yâ Musa! Beni takdir kaleminin yazdığı
ve yazının kaleminin kuruduğu bir mukadder olaydan dolayı mı kınıyorsun?ve yazının kaleminin kuruduğu bir mukadder olaydan dolayı mı kınıyorsun? Allah takdir etmiş, bu böyle olacak. Ondan oldu bunlar, yani ondan dolayı mı beni kınıyorsun?" dedi. Allah takdir etmiş, bu böyle olacak. Ondan oldu bunlar, yani ondan dolayı mı beni kınıyorsun?" dedi.

Adem atamız Musa aleyhisselam'a böyle cevap vermiş.Adem atamız Musa aleyhisselam'a böyle cevap vermiş. Yani Musa aleyhisselam'ı susturdu, ikna etti, ağzının payını verdi,Yani Musa aleyhisselam'ı susturdu, ikna etti, ağzının payını verdi, yani cevabı verdi, diyor [Peygamber Efendimiz.] yani cevabı verdi, diyor [Peygamber Efendimiz.]

Tabii bunlar hep hakikaten, mukadderattan dolayı [olan şeylerdir]. Allah yazmış, dünyaya inecekler. Tabii bunlar hep hakikaten, mukadderattan dolayı [olan şeylerdir]. Allah yazmış, dünyaya inecekler.

İnsan nesli dünyada gelişecek ve ne olacak? İnsan nesli dünyada gelişecek ve ne olacak?

Sonunda insanlar şu kadar milyon sene yaşayacaklar, âhir zaman peygamberi gelecek. Sonunda insanlar şu kadar milyon sene yaşayacaklar, âhir zaman peygamberi gelecek.

Âhir zaman peygamberinden sonra ne olacak? Kıyamet kopacak. Âhir zaman peygamberinden sonra ne olacak?

Kıyamet kopacak.

Kıyamet kopmasının alametilerini bile söylemedi mi Peygamber Efendimiz? Kıyamet kopmasının alametilerini bile söylemedi mi Peygamber Efendimiz?

Bak, aradan 1400 küsur sene geçti. "Kıyamet kopacağı zaman şu olacak, şu olacak, şu olacak... " diyeBak, aradan 1400 küsur sene geçti. "Kıyamet kopacağı zaman şu olacak, şu olacak, şu olacak... " diye kıyamet alametlerinin çoğunu söylemedi mi? Yarın isterseniz okuyayım o hadisleri? kıyamet alametlerinin çoğunu söylemedi mi? Yarın isterseniz okuyayım o hadisleri?

"Şöyle olacak, şöyle olacak, şu olacak..." diye olacakları söyledi. "Şöyle olacak, şöyle olacak, şu olacak..." diye olacakları söyledi.

Demek olacakları söylemek nereden mümkün olur? Demek olacakları söylemek nereden mümkün olur?

İş bilindiği için, tasarımlandığı için, yazıldığı için, mukadder olduğu için olur değil mi? İş bilindiği için, tasarımlandığı için, yazıldığı için, mukadder olduğu için olur değil mi?

Mukadder olduğu için eski ümmetler Peygamber Efendimiz'in geleceğini biliyordu.Mukadder olduğu için eski ümmetler Peygamber Efendimiz'in geleceğini biliyordu. Tevrat'ta İncil'de bizim ümmetimiz yazılıydı.Tevrat'ta İncil'de bizim ümmetimiz yazılıydı. Mukadder olduğu için Peygamber Efendimiz kıyamet alametlerini bildiriyor. Mukadder olduğu için Peygamber Efendimiz kıyamet alametlerini bildiriyor.

Muhterem kardeşlerim! Bu mukadderât arasında biz mübarek bir ümmetiz, görevli bir ümmetiz.Muhterem kardeşlerim!

Bu mukadderât arasında biz mübarek bir ümmetiz, görevli bir ümmetiz.
Ümmet-i Muhammed, bizler, yani sen ve ben ve öteki arkadaşlarımız, Ümmet-i Muhammed,Ümmet-i Muhammed, bizler, yani sen ve ben ve öteki arkadaşlarımız, Ümmet-i Muhammed, bizden önceki selef-i salihinimiz, bizden sonraki salih nesillerimiz... Biz neyiz? bizden önceki selef-i salihinimiz, bizden sonraki salih nesillerimiz...

Biz neyiz?

Görevli bir ümmetiz. Ne görevi bu? Ne görevin var senin? Bunu bilmen lazım.Görevli bir ümmetiz.

Ne görevi bu?

Ne görevin var senin?

Bunu bilmen lazım.
Bu konuşmayı ben zaten onun için yapıyorum. Senin görevini sana hatırlatmak için yapıyorum. Bu konuşmayı ben zaten onun için yapıyorum. Senin görevini sana hatırlatmak için yapıyorum.

Küntüm hayra ümmetin. "Siz en hayırlı ümmetsiniz." Ümmetlerin en hayırlısı kimmiş? Biz. Küntüm hayra ümmetin. "Siz en hayırlı ümmetsiniz."

Ümmetlerin en hayırlısı kimmiş?

Biz.

Peygamber Efendimiz peygamberlerin serveri, seyyidi:Peygamber Efendimiz peygamberlerin serveri, seyyidi: Seyyidü'l-evveline ve'l-âhirîn server-i kâinât Muhammed-i Mustafâ. Ümmeti de ümmetlerin serveri. Seyyidü'l-evveline ve'l-âhirîn server-i kâinât Muhammed-i Mustafâ. Ümmeti de ümmetlerin serveri.

Hayra ümmetin. "En hayırlı ümmet." Uhricet li'n-nâsi.Hayra ümmetin. "En hayırlı ümmet." Uhricet li'n-nâsi. İnsanlar için özel olarak çıkartıldınız siz, özel imalatsınız." İnsanlar için özel olarak çıkartıldınız siz, özel imalatsınız."

Allah sizi özel olarak takdir eyledi, Ümmet-i Muhammed gelsin diye. Görüyor musunuz halinizi? Allah sizi özel olarak takdir eyledi, Ümmet-i Muhammed gelsin diye.

Görüyor musunuz halinizi?

Vay be siz neymişsiniz, biz neymişiz! Vay be siz neymişsiniz, biz neymişiz!

Uhricet li'n-nâs. "İnsanlar için özel olarak ortaya çıkartılmış bir ümmetiz."Uhricet li'n-nâs. "İnsanlar için özel olarak ortaya çıkartılmış bir ümmetiz." Te'murûne bi'l-mârûfi ve tenhevne ani'l-münkeri. "Emr-i mâruf yaparsınız, nehy-i münker yaparsınız." Te'murûne bi'l-mârûfi ve tenhevne ani'l-münkeri. "Emr-i mâruf yaparsınız, nehy-i münker yaparsınız."

Yani bu ümmetin görevi ne? Hakkı tutmak, hakkı desteklemek, emr-i mâruf yapmak, nehy-i münker yapmak. Yani bu ümmetin görevi ne?

Hakkı tutmak, hakkı desteklemek, emr-i mâruf yapmak, nehy-i münker yapmak.

Emr-i mâruf ne demek? "İyi olan, sevaplı olan, doğru olan, mantıklı olan, bilimsel olan, hayırlı olan,Emr-i mâruf ne demek?

"İyi olan, sevaplı olan, doğru olan, mantıklı olan, bilimsel olan, hayırlı olan,
faydalı olan her şeyi yapılsın diye çalışmak, yapılmasını zorlamak ve yapılmasına yardımcı olmak."faydalı olan her şeyi yapılsın diye çalışmak, yapılmasını zorlamak ve yapılmasına yardımcı olmak." Emr-i maruf bu. Nehy-i münker ne demek? Emr-i maruf bu.

Nehy-i münker ne demek?

Kötü olan, akla aykırı olan, mantığa ters düşen, zararlı olan, çirkin olan, şerli olan,Kötü olan, akla aykırı olan, mantığa ters düşen, zararlı olan, çirkin olan, şerli olan, her şeyi de yaptırtmamaya çalışmak.her şeyi de yaptırtmamaya çalışmak. O olmasın diye, ortadan kalksın diye, yapılmasın diye uğraşmak. Görevimiz var. O olmasın diye, ortadan kalksın diye, yapılmasın diye uğraşmak.

Görevimiz var.

Dünyadaki insanların jandarması kim? Biz. Görevimiz ne? Dünyadaki insanların jandarması kim?

Biz.

Görevimiz ne?

Emr-i mâruf yapmak, nehy-i münker yapmak, Allah yolunda cihat etmek.Emr-i mâruf yapmak, nehy-i münker yapmak, Allah yolunda cihat etmek. Allah'ın dinini, emrini, ahkamını hakim kılmaya çalışmak.Allah'ın dinini, emrini, ahkamını hakim kılmaya çalışmak. Kötüyü hoş görmek yok, kötüye eyvallah yok. Öyle yağma yok! Kötüyü hoş görmek yok, kötüye eyvallah yok. Öyle yağma yok! Kötüye şakşakçılık yok, kötüye "kötü" diyecek, "yanlış bu" diyecek, Kötüye şakşakçılık yok, kötüye "kötü" diyecek, "yanlış bu" diyecek, "kötü" diyecek, "bu koca göbekli puta tapılmaz" diyecek. Nereden çıkarttınız buna tapmayı?! "kötü" diyecek, "bu koca göbekli puta tapılmaz" diyecek.

Nereden çıkarttınız buna tapmayı?!

Ne güzel söyledi Salih kardeşimiz, kulağımdan çıkmıyor.Ne güzel söyledi Salih kardeşimiz, kulağımdan çıkmıyor. Hintliler'in on tane putları varmış, şimdi onu da gitmiş, kalmışlar putsuz. Hintliler'in on tane putları varmış, şimdi onu da gitmiş, kalmışlar putsuz.

Nereden öğrenmiş, çok hoşuma gitti o şey. Nereden öğrenmiş, çok hoşuma gitti o şey.

Tabii kuru dallara tutunursan tutunduğun dallar elinde kalır, kırılır.Tabii kuru dallara tutunursan tutunduğun dallar elinde kalır, kırılır. Sağlam yere yapışmazsan öyle olur. Kendi elinle yaptığın putlara taparsan o putların hükmü kalmaz. Sağlam yere yapışmazsan öyle olur. Kendi elinle yaptığın putlara taparsan o putların hükmü kalmaz.

Kötüyü söyleyeceğiz ama nasıl söyleyeceğiz? Kötüyü söyleyeceğiz ama nasıl söyleyeceğiz?

Tatlı tatlı, yani karşı tarafı kışkırtmayacak, fışkırtmayacak, isyan ettirmeyecek,Tatlı tatlı, yani karşı tarafı kışkırtmayacak, fışkırtmayacak, isyan ettirmeyecek, kabul edecek tarzda, münasip bir şekilde söyleyeceksin. O [yumuşak söylemek] nereden çıkıyor? kabul edecek tarzda, münasip bir şekilde söyleyeceksin.

O [yumuşak söylemek] nereden çıkıyor?
Biz cihat edeceğiz, kavgacıyız, bak bıyıklarımız aşağı sarkık, biraz daha uzarsa kıvırırız koç bıyığı gibi olur. Biz cihat edeceğiz, kavgacıyız, bak bıyıklarımız aşağı sarkık, biraz daha uzarsa kıvırırız koç bıyığı gibi olur. Kimimiz karateye çalıştık, kimimiz Judoya, kimimiz yumruğa çalıştık? Kimimiz karateye çalıştık, kimimiz Judoya, kimimiz yumruğa çalıştık?

"Boks" demiyorum, acayip bir kelime, hiç de hoşuma gitmiyor. Yumruk... "Boks" demiyorum, acayip bir kelime, hiç de hoşuma gitmiyor. Yumruk...

Allahu Teâlâ Musa aleyhisselam'ı Harun aleyhisselam ile Firavun'a gönderirken ne dedi? Allahu Teâlâ Musa aleyhisselam'ı Harun aleyhisselam ile Firavun'a gönderirken ne dedi?

"O Firavun'un yanına gidin." Fe-kûlâ lehû kavlen leyyinâ. "Yumuşak yumuşak konuşun onlara." "O Firavun'un yanına gidin."

Fe-kûlâ lehû kavlen leyyinâ. "Yumuşak yumuşak konuşun onlara."

Firavun'a nasıl konuşacak Musa aleyhisselam ve Harun aleyhisselam? Firavun'a nasıl konuşacak Musa aleyhisselam ve Harun aleyhisselam?

Fe-kûlâ lehû kavlen leyyinâ. Leyyin ne demek? "Yumuşak" demek. "Yumuşak söz söyleyin ona.Fe-kûlâ lehû kavlen leyyinâ.

Leyyin ne demek?

"Yumuşak" demek.

"Yumuşak söz söyleyin ona.
Yumuşak yumuşak konuşun, tatlı tatlı konuşun, sevimli sevimli konuşun. Yumuşak yumuşak konuşun, tatlı tatlı konuşun, sevimli sevimli konuşun. Öyle isyan ettirmeyecek, karşı getirmeyecek, 'Yok ya! Kabul etmiyorum! Vay! Bilmem ne..." [dedirtmeyecek,]Öyle isyan ettirmeyecek, karşı getirmeyecek, 'Yok ya! Kabul etmiyorum! Vay! Bilmem ne..." [dedirtmeyecek,] kavgaya döndürmeyecek tarzda akıllı uslu, hikmetli hikmetli konuşun." kavgaya döndürmeyecek tarzda akıllı uslu, hikmetli hikmetli konuşun."

Le'allehû yetezekkeru ev yahşâ.Le'allehû yetezekkeru ev yahşâ. "Belki siz böyle konuşunca, adam gerçekleri hatırlar, Allah'tan korkar, belki doğru yola gelir." "Belki siz böyle konuşunca, adam gerçekleri hatırlar, Allah'tan korkar, belki doğru yola gelir."

"Tamam, ben tanrı manrı olamam, ben küçük bir bebektim, büyüdüm."Tamam, ben tanrı manrı olamam, ben küçük bir bebektim, büyüdüm. Ondan sonra 'Mısır'ın tanrısıyım' diye millete böyle söylemeye başladım ama böyle şey olmaz. Ondan sonra 'Mısır'ın tanrısıyım' diye millete böyle söylemeye başladım ama böyle şey olmaz. Vazgeçtim ben bu davadan. Musa aleyhisselam'a iman ettim, doğru yola geldim." der belki. Vazgeçtim ben bu davadan. Musa aleyhisselam'a iman ettim, doğru yola geldim." der belki.

Yumuşak söyleyeceğiz. Demek ki yumuşak yumuşak söylemek, kavli leyyin ile,Yumuşak söyleyeceğiz.

Demek ki yumuşak yumuşak söylemek, kavli leyyin ile,
yumuşak konuşmayla konuşmak çok önemli. yumuşak konuşmayla konuşmak çok önemli. Tatlı, güzel, güleç yüzle, severek, karşımızdaki insana acıyarak; Tatlı, güzel, güleç yüzle, severek, karşımızdaki insana acıyarak; "Bu, beni inkar ettiği zaman, benimle zıtlaştığı zaman imanı kabul etmeyecek,"Bu, beni inkar ettiği zaman, benimle zıtlaştığı zaman imanı kabul etmeyecek, cehenneme düşecek, yanacak zavallı.cehenneme düşecek, yanacak zavallı. En iyisi ben bunu kışkırtmadan, fışkırtmadan bu işi ona kabul ettirmeye çalışayım." [diye düşünmeliyiz.] En iyisi ben bunu kışkırtmadan, fışkırtmadan bu işi ona kabul ettirmeye çalışayım." [diye düşünmeliyiz.]

Bizim köyümüzde bir söz vardır, halk tabiri. "Elleri kınalı Zeynebim, üstüne varsam kuyuya kaçacak" derler.Bizim köyümüzde bir söz vardır, halk tabiri. "Elleri kınalı Zeynebim, üstüne varsam kuyuya kaçacak" derler. yani kuyuya düşecek.yani kuyuya düşecek. Kuyuya arkasını dönmüş, üstüne varsan, o geri giderken 'pat!' diye kuyuya düşecek. Kuyuya arkasını dönmüş, üstüne varsan, o geri giderken 'pat!' diye kuyuya düşecek.

Kuyuya düşürmemek lazım, yumuşak konuşmak lazım, kaçırtmamak lazım.Kuyuya düşürmemek lazım, yumuşak konuşmak lazım, kaçırtmamak lazım. Çocuğa 'höt!', 'möt!', bilmem ne filan, çocuk kaçayım derken 'cup!' ocağa düşer, Çocuğa 'höt!', 'möt!', bilmem ne filan, çocuk kaçayım derken 'cup!' ocağa düşer, mangalın üstüne devrilir mesela. Ne yapacağız? Yumuşak davranacağız. mangalın üstüne devrilir mesela.

Ne yapacağız?

Yumuşak davranacağız.

Görevimiz var muhterem kardeşlerim!Görevimiz var muhterem kardeşlerim! Görevimiz var, emr-i mâruf yapacağız, nehy-i münker yapacağız, Allah yolunda cihat edeceğiz,Görevimiz var, emr-i mâruf yapacağız, nehy-i münker yapacağız, Allah yolunda cihat edeceğiz, Allah'ın dinini yayacağız, Allah'ın emrini öğreteceğiz, çalışacağız. Cihat...Allah'ın dinini yayacağız, Allah'ın emrini öğreteceğiz, çalışacağız.

Cihat...
Cuma hutbesinde Mehmet Ali [Torlak] kardeşimiz, Mehmet Ali Hoca güzel bir söyledi, dedi ki;Cuma hutbesinde Mehmet Ali [Torlak] kardeşimiz, Mehmet Ali Hoca güzel bir söyledi, dedi ki; "Cihat sadece kılıçla, hudutta düşmanla çarpışmak değildir." "Cihat sadece kılıçla, hudutta düşmanla çarpışmak değildir."

Burada bizim şu mescidi açmamız, şurada, beş vakit namazı burada kılmak için uğraşmamız,Burada bizim şu mescidi açmamız, şurada, beş vakit namazı burada kılmak için uğraşmamız, kendi kendimizi zorlamamız, ezan okumamız, çoluk çocuğumuza burada namaz kıldırmamız,kendi kendimizi zorlamamız, ezan okumamız, çoluk çocuğumuza burada namaz kıldırmamız, iftar etmemiz bu da bir cihat. Şu anda bir cihat bu! Neden? iftar etmemiz bu da bir cihat. Şu anda bir cihat bu!

Neden?

Küfür deryasında bir selamet ada burası: Lâ ilâhe illallah deniliyor. Küfür deryasında bir selamet ada burası: Lâ ilâhe illallah deniliyor.

Dünyada Allah'ın en sevdiği yerler nerisidir? Dünyada Allah'ın en sevdiği yerler nerisidir?

Koylar mı, körfezler mi, adalar mı, dibi görünen pırıl pırıl parlayanKoylar mı, körfezler mi, adalar mı, dibi görünen pırıl pırıl parlayan Coral Sea'nin kumlu denizleri mi, plajları mı? Allah'ın en sevdiği yer neresi? Look outlar mı? Coral Sea'nin kumlu denizleri mi, plajları mı?

Allah'ın en sevdiği yer neresi?

Look outlar mı?

Allah'ın en sevdiği yerler en manzaralı yerler mi? Değil. Allah'ın en sevdiği yerler mescitler.Allah'ın en sevdiği yerler en manzaralı yerler mi?

Değil.

Allah'ın en sevdiği yerler mescitler.
Biz burada, Allah'ın en sevdiği yer yaptık burayı. Tertemiz temizledik burayı.Biz burada, Allah'ın en sevdiği yer yaptık burayı. Tertemiz temizledik burayı. Halısını üç defa sabunla, köpürte köpürte makineyle yıkadık, çamur çıktı buradan.Halısını üç defa sabunla, köpürte köpürte makineyle yıkadık, çamur çıktı buradan. Halısı temiz oldu, maddesini temizledik. Bu duvarlar lâ ilâhe illallah'ı duydu.Halısı temiz oldu, maddesini temizledik. Bu duvarlar lâ ilâhe illallah'ı duydu. Bu duvarlar bize dua ediyor, bu maddelerin zerreleri bize; Bu duvarlar bize dua ediyor, bu maddelerin zerreleri bize; "Bunlar Allah'ın mü'min kulları, lâ ilâhe illallah diyorlar, Kur'an okuyorlar,"Bunlar Allah'ın mü'min kulları, lâ ilâhe illallah diyorlar, Kur'an okuyorlar, ibadet ediyorlar burada." diye dua ediyor. ibadet ediyorlar burada." diye dua ediyor.

Burayı hem maddeten temizledik hem manen temizledik. Çünkü müşriklik ve küfür pisliktir. Burayı hem maddeten temizledik hem manen temizledik. Çünkü müşriklik ve küfür pisliktir.

İnneme'l-müşrikûne necesün. "Müşrikler, necistir." diyor. İnneme'l-müşrikûne necesün. "Müşrikler, necistir." diyor.

Yani büyük abdest gibi küçük abdest gibi necaset. Müşriklik necasettir, iman temizliktir. Yani büyük abdest gibi küçük abdest gibi necaset. Müşriklik necasettir, iman temizliktir.

Tertemiz yaptık burayı; maddeten de temiz yaptık manevî bakımdan da temiz yaptık.Tertemiz yaptık burayı; maddeten de temiz yaptık manevî bakımdan da temiz yaptık. Görünmeyen yönünden de nurlandı burası.Görünmeyen yönünden de nurlandı burası. Biz burada Allahu ekber, Hayyâlessalah, Hayyâlelfelah dediğimiz zaman dönüp,Biz burada Allahu ekber, Hayyâlessalah, Hayyâlelfelah dediğimiz zaman dönüp, kaç tane erkek var, kaç tane kız var diye, cemaatimizi sayıyoruz, şurada cetvele işliyoruz.kaç tane erkek var, kaç tane kız var diye, cemaatimizi sayıyoruz, şurada cetvele işliyoruz. Bunlar görünenler. Görünmeyen cemaatler var, melekler var.Bunlar görünenler. Görünmeyen cemaatler var, melekler var. Bahçeler dolu, arabaların üstünde namaz kılıyorlar. Her taraf dolu... Neden? Lâ ilâhe illallah diyoruz. Bahçeler dolu, arabaların üstünde namaz kılıyorlar. Her taraf dolu...

Neden?

Lâ ilâhe illallah diyoruz.
Semalara kadar melekler dolu. Buraya yığılı durumda.Semalara kadar melekler dolu. Buraya yığılı durumda. Vay! Brisbane'de bir mescit açılmış diye melekler yığılıyor. Bu da bir cihat. Vay! Brisbane'de bir mescit açılmış diye melekler yığılıyor. Bu da bir cihat.

Biz Allah'ın, siz ve biz Allah'ın görevli kullarıyız. Görevi unutmayalım. Biz Allah'ın, siz ve biz Allah'ın görevli kullarıyız.

Görevi unutmayalım.

Biz burada üç kişi görevli, nöbetçi tayin ediyoruz. Her gün nöbet çizelgesi, cetveli var. Neden? Biz burada üç kişi görevli, nöbetçi tayin ediyoruz. Her gün nöbet çizelgesi, cetveli var.

Neden?

Biz düzenli bir insanız. Müslümanlar düzenlidir.Biz düzenli bir insanız. Müslümanlar düzenlidir. Nöbeti bana da yazsınlar, ben de yüznumarayı temizlerim.Nöbeti bana da yazsınlar, ben de yüznumarayı temizlerim. İstersen şimdi gideyim, kollarımı sıvayayım, temizleyeyim. Temizlerim. Neden? İstersen şimdi gideyim, kollarımı sıvayayım, temizleyeyim. Temizlerim.

Neden?

Düzen, intizam önemli. Zaten bizim büyük mürşitlerimiz nefsi kırmak için neler yapmışlar!Düzen, intizam önemli.

Zaten bizim büyük mürşitlerimiz nefsi kırmak için neler yapmışlar!
Yüznumara temizliği yapmışlar, bulaşık yıkamışlar, çobanlık yapmışlar... Bunların hepsi yapılır. Yüznumara temizliği yapmışlar, bulaşık yıkamışlar, çobanlık yapmışlar... Bunların hepsi yapılır.

Görevli bir ümmetiz, görevli ümmetsiniz, vazifeniz var. Mü'minsiniz, müslümansınız, vazifeniz var. Görevli bir ümmetiz, görevli ümmetsiniz, vazifeniz var. Mü'minsiniz, müslümansınız, vazifeniz var.

Vazifeniz ne? Kebap dükkanı çalıştırmak mı? Değil. İşçilik yapmak mı? Değil. Vazifeniz ne?

Kebap dükkanı çalıştırmak mı?

Değil.

İşçilik yapmak mı?

Değil.

Ticaret yapmak mı? Değil. İşsiz olarak yan gelip yatmak mı? O da değil. Ticaret yapmak mı?

Değil.

İşsiz olarak yan gelip yatmak mı?

O da değil.

Göreviniz ne? Allah'ın dinine yardımcı olmak.Göreviniz ne?

Allah'ın dinine yardımcı olmak.
Cihat etmek, emr-i mâruf, nehy-i münker yapmak.Cihat etmek, emr-i mâruf, nehy-i münker yapmak. Cihadın ceşitleri, hizmetlerin çeşitleri çoktur, onları yapmak. Görevli ümmetsiniz. Cihadın ceşitleri, hizmetlerin çeşitleri çoktur, onları yapmak.

Görevli ümmetsiniz.

Hüve semmâkümü'l-müslimîne min kablü ve fî hâzâ.Hüve semmâkümü'l-müslimîne min kablü ve fî hâzâ. "Allah, eski insanların da mü'minlerine müslim adını verdi, bize de." "Allah, eski insanların da mü'minlerine müslim adını verdi, bize de."

Biz de müslümanız, Musa aleyhisselam'ın zamanında ona iman edenler de müslümandı,Biz de müslümanız, Musa aleyhisselam'ın zamanında ona iman edenler de müslümandı, Lût aleyhisselam'ın zamanında ona iman edenler de müslümandı: Hüve semmâkümü'l-müslimîn. Lût aleyhisselam'ın zamanında ona iman edenler de müslümandı: Hüve semmâkümü'l-müslimîn.

Bizleri müslüman diye isimlendiren kim? Allah. Hüve. Bizleri müslüman diye isimlendiren kim?

Allah. Hüve.

Hüve semmâkümü'l-müslimîn. "Allah sizi isimlendirdi müslüman diye."Hüve semmâkümü'l-müslimîn. "Allah sizi isimlendirdi müslüman diye." Min kablü fî hâzâ. "Eskiden de, şimdi de." Min kablü fî hâzâ. "Eskiden de, şimdi de." Li-yeküne'r-rasûlü şehîden aleyküm ve tekûnû şühedâe ale'n-nâsi. Li-yeküne'r-rasûlü şehîden aleyküm ve tekûnû şühedâe ale'n-nâsi.

İnsanlara karşı biz Allah'ın mahkeme-i kübrâda neleriyiz? "Allah'ın şahitleriyiz." İnsanlara karşı biz Allah'ın mahkeme-i kübrâda neleriyiz?

"Allah'ın şahitleriyiz."

Mahkeme-i kübrâda kâfirlere karşı, mü'min olmayan, gayrimüslim olan, müşrik olan, kâfir olan,Mahkeme-i kübrâda kâfirlere karşı, mü'min olmayan, gayrimüslim olan, müşrik olan, kâfir olan, dinsiz olan, ateist olan insanlara karşı biz Allah'ın neleriyiz? Mahkeme-i kübrâda şahitleriyiz. dinsiz olan, ateist olan insanlara karşı biz Allah'ın neleriyiz?

Mahkeme-i kübrâda şahitleriyiz.

Li-yeküne'r-rasûlü şehîden aleyküm ve tekûnû şühedâe ale'n-nâsi.Li-yeküne'r-rasûlü şehîden aleyküm ve tekûnû şühedâe ale'n-nâsi. "İnsanlara karşı mahkeme-i kübrâda Allah'ın şahitleriyiz." O mahkeme-i kübrâda görevimiz var. "İnsanlara karşı mahkeme-i kübrâda Allah'ın şahitleriyiz."

O mahkeme-i kübrâda görevimiz var.
Burada cihat edeceğiz, Allah'ın dinini yaymaya çalışacağız, çalışacaksınız. Burada cihat edeceğiz, Allah'ın dinini yaymaya çalışacağız, çalışacaksınız. Herkesin görevi, benim de sizin de, çoluk çocuğunuzun da babanızın da,Herkesin görevi, benim de sizin de, çoluk çocuğunuzun da babanızın da, hanımların da beylerin de, herkesin görevi.hanımların da beylerin de, herkesin görevi. Burada çalışacaksınız, yarın da mahkeme-i kübrâda diyeceksiniz ki; Burada çalışacaksınız, yarın da mahkeme-i kübrâda diyeceksiniz ki;

"Yâ Rabbi! Ben Avustralya'da çalıştım, Brisbane bölgesinde Toowoomba'ya kadar,"Yâ Rabbi! Ben Avustralya'da çalıştım, Brisbane bölgesinde Toowoomba'ya kadar, oradanda Townsville'e kadar, aşağıdan Sydney'e kadar,oradanda Townsville'e kadar, aşağıdan Sydney'e kadar, filanca mıntıkada faaliyet gösterdim, çalıştım ben yâ Rabbi! filanca mıntıkada faaliyet gösterdim, çalıştım ben yâ Rabbi! Ezan okudum, sarıkla gezdim, cübbeyle gezdim, parklarda ezan okuyup cemaatle namaz kıldık.Ezan okudum, sarıkla gezdim, cübbeyle gezdim, parklarda ezan okuyup cemaatle namaz kıldık. Yazı çıkarttık, İngilizce küçük kitapçıklar, risaleler çıkarttık, dağıttık onları, 'İslâm Hak dindir' dedik,Yazı çıkarttık, İngilizce küçük kitapçıklar, risaleler çıkarttık, dağıttık onları, 'İslâm Hak dindir' dedik, kitaplar bastırdık yâ Rabbi! Biz anlatmaya çalıştık Avustralyalı insanlara,kitaplar bastırdık yâ Rabbi! Biz anlatmaya çalıştık Avustralyalı insanlara, Hazreti Adem'den kardeşlerimize anlatmaya çalıştık yâ Rabbi! Biz görevi yaptık. Hazreti Adem'den kardeşlerimize anlatmaya çalıştık yâ Rabbi! Biz görevi yaptık. Biz bunlara söyledik ama bunlar dinlemediler." Biz bunlara söyledik ama bunlar dinlemediler."

Şahitliğimizi yapacağız, Allah bunları cezalandıracak. Diyecek ki; Şahitliğimizi yapacağız, Allah bunları cezalandıracak. Diyecek ki;

Bak, benim mü'min kullarım gelmiş oraya. Ezan okumuşlar, namaz kılmışlar.Bak, benim mü'min kullarım gelmiş oraya. Ezan okumuşlar, namaz kılmışlar. Kitap basmışlar, ingilizce yayın yapmışlar. Kitap basmışlar, ingilizce yayın yapmışlar. Radyolarda yayın yapmışlar, siz hiç dinlememişsiniz. Edepsizler!Radyolarda yayın yapmışlar, siz hiç dinlememişsiniz. Edepsizler! Bir de "Bilmiyoruz, haberimiz olmadı" diyorsunuz. Niye haberiniz olmadı? Bak, şahitler ne diyor? Bir de "Bilmiyoruz, haberimiz olmadı" diyorsunuz.

Niye haberiniz olmadı?

Bak, şahitler ne diyor?

Ne diyor şahitler!? Bak! Bildiğiniz, duyduğunuz halde, lâ ilâhe illallah'ın Hak yol olduğunuNe diyor şahitler!?

Bak! Bildiğiniz, duyduğunuz halde, lâ ilâhe illallah'ın Hak yol olduğunu
İslâm'ın Hak din olduğunu bildiğiniz halde, puta tapmanın, Buda'ya tapmanın doğru olmadığını bildiğiniz haldeİslâm'ın Hak din olduğunu bildiğiniz halde, puta tapmanın, Buda'ya tapmanın doğru olmadığını bildiğiniz halde on tane put edindiniz, hepsi havaya gitti. on tane put edindiniz, hepsi havaya gitti.

Onları gördüğünüz, bildiğiniz halde yine müslüman olmamışsınız! Bak, şahitler söylüyor. Haydi bakalım!Onları gördüğünüz, bildiğiniz halde yine müslüman olmamışsınız! Bak, şahitler söylüyor. Haydi bakalım! Haydi cehenneme!.. Cehennem diyecek ki...Haydi cehenneme!..

Cehennem diyecek ki...
Zebaniler cehenneme böyle zincirlerle, Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna getirecekler.Zebaniler cehenneme böyle zincirlerle, Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna getirecekler. Sağa sola saldırarak, böyle alevlerini uzatarak, muazzam böyle, hararetle, şeyle gelecek cehennem...Sağa sola saldırarak, böyle alevlerini uzatarak, muazzam böyle, hararetle, şeyle gelecek cehennem... Allahu Teâlâ hazretleri kötüleri, mahkemede suçlu bulunanları cehenneme atacak, atacak. Şahit biziz. Allahu Teâlâ hazretleri kötüleri, mahkemede suçlu bulunanları cehenneme atacak, atacak. Şahit biziz.

Suçlular cehenneme atılacak, atılacak... Yevme nekûlü li-cehenneme hel imtele'ti. Suçlular cehenneme atılacak, atılacak...

Yevme nekûlü li-cehenneme hel imtele'ti.

Sonra Allahu Teâlâ hazretleri her şeyi bildiği halde cehenneme hitaben soracak: Sonra Allahu Teâlâ hazretleri her şeyi bildiği halde cehenneme hitaben soracak:

"Doldun mu yâ cehennem?" Nasıl durumun?"Doldun mu yâ cehennem?"

Nasıl durumun?
Kafirler içeri girdikçe doldun mu, sıkışıklık, izdiham var mı? Yer darlığı var mı, doldun mu? Kafirler içeri girdikçe doldun mu, sıkışıklık, izdiham var mı? Yer darlığı var mı, doldun mu?

Hel imtele'ti. "Doldun mu?" Ve tekûlü. "Cehennem diyecek ki." Hel min mezîdi. "Var mı daha yâ Rabbi?Hel imtele'ti. "Doldun mu?" Ve tekûlü. "Cehennem diyecek ki." Hel min mezîdi. "Var mı daha yâ Rabbi? Varsa gönder de yakayım ben onları da." Ve tekûlü hel min mezîdi. Gönder de yakayım." diyecek. Varsa gönder de yakayım ben onları da."

Ve tekûlü hel min mezîdi. Gönder de yakayım." diyecek.

Çünkü her insanın, kâfir ve mü'min her insanın, hem cehennemde hem cennette mekanı hazır.Çünkü her insanın, kâfir ve mü'min her insanın, hem cehennemde hem cennette mekanı hazır. Yeri hazır, yer var. Yer ne kadar var cennete? Yeri hazır, yer var.

Yer ne kadar var cennete?

En aşağı derecede, en sonuncu cennetlik, en aşağıda.En aşağı derecede, en sonuncu cennetlik, en aşağıda. En sonuncu cennetliğin cennetteki yeri, arazisi kaç eykır [ache] ?En sonuncu cennetliğin cennetteki yeri, arazisi kaç eykır [ache] ? Eykrıc [acreage] mı, küçük mü, büyük mü; hücre mi, oda mı, ne kadar? Eykrıc [acreage] mı, küçük mü, büyük mü; hücre mi, oda mı, ne kadar?

En son cennete girecek cennetlik insanın, cehenneme girip cezasını çekip yandıktan sonraEn son cennete girecek cennetlik insanın, cehenneme girip cezasını çekip yandıktan sonra cennete giren en son insanın cennetteki yeri, bu yeryüzü ve bu semalar –semâvât-i seb'i–cennete giren en son insanın cennetteki yeri, bu yeryüzü ve bu semalar –semâvât-i seb'i– yedi kat sema kadar büyük olacak. En sonuncunun yeri! yedi kat sema kadar büyük olacak. En sonuncunun yeri!

Ne yapacak, oraları nasıl gezecek? İstediği yere gidecek, uçacak cennette. Ne yapacak, oraları nasıl gezecek?

İstediği yere gidecek, uçacak cennette.

Çocuklar! Siz uçmak istemiyor musunuz ya? Cennette uçmak var, istemiyor musunuz? Çocuklar! Siz uçmak istemiyor musunuz ya?

Cennette uçmak var, istemiyor musunuz?

Hepimiz istiyoruz, ben de istiyorum. Ooh!.. Şuradaki mülküme gideyim, 'hop!' oraya gidecek.Hepimiz istiyoruz, ben de istiyorum. Ooh!.. Şuradaki mülküme gideyim, 'hop!' oraya gidecek. Oradaki mülküme gideyim, oraya gidecek. İstediği yere gidecek.Oradaki mülküme gideyim, oraya gidecek. İstediği yere gidecek. Cennette uçacak, istediği yere gidecek, istediği şey kendisine gelecek. İstediği değişiklikler olacak. Cennette uçacak, istediği yere gidecek, istediği şey kendisine gelecek. İstediği değişiklikler olacak.

Allahu Teâlâ hazretleri görevini bilen, görevini idrak eden,Allahu Teâlâ hazretleri görevini bilen, görevini idrak eden, görevinin idraki içinde olan, uyanık [kullarından eylesin.]görevinin idraki içinde olan, uyanık [kullarından eylesin.] Allah'ın sevdiği, Allah tarafından sevilen ve Allah'ı seven kullar olmamızı cümlemize Allah nasip eylesin. Allah'ın sevdiği, Allah tarafından sevilen ve Allah'ı seven kullar olmamızı cümlemize Allah nasip eylesin.

Bir şey soracağım: Biz mi Allah'ı seviyoruz, Allah mı bizi seviyor? Bir şey soracağım: Biz mi Allah'ı seviyoruz, Allah mı bizi seviyor?

Allah bizi seviyor da ondan sonra bize İslâm'ı nasip ediyor. Allah bizi seviyor da ondan sonra bize İslâm'ı nasip ediyor.

Neden bize İslam'ı nasip ediyor da falanca insana nasip etmiyor? Neden bize İslam'ı nasip ediyor da falanca insana nasip etmiyor?

Bize hidayet vermiş de başkasına hidayet vermemiş, neden? Bize hidayet vermiş de başkasına hidayet vermemiş, neden?

Allah, edepli kullarını, merhametli kullarını, terbiyeli kullarını,Allah, edepli kullarını, merhametli kullarını, terbiyeli kullarını, güzel davranışlarla bulunan kullarını seviyor, onlara hidayet veriyor.güzel davranışlarla bulunan kullarını seviyor, onlara hidayet veriyor. Edepsiz kullarına vermiş bile olsa hidayeti alıyor, ayağını kaydırıyor. Her şeyin başı güzel duygular.Edepsiz kullarına vermiş bile olsa hidayeti alıyor, ayağını kaydırıyor. Her şeyin başı güzel duygular. Edep. Allah'a karşı edep. Bizim en büyük edebimiz takınacağımız en büyük edep kime karşı? Edep. Allah'a karşı edep.

Bizim en büyük edebimiz takınacağımız en büyük edep kime karşı?

Allah'a karşı. Buna ne diyoruz? Tasavvufta en önde öğrenilmesi gereken nedir? Allah'a karşı.

Buna ne diyoruz?

Tasavvufta en önde öğrenilmesi gereken nedir?

el-Edebu ma'allah. "Allah'a karşı edep." el-Edebu ma'allah. "Allah'a karşı edep."

Her kulun ilk önce öğrenmesi gereken en mühim şey, Allah'a karşı edep.Her kulun ilk önce öğrenmesi gereken en mühim şey, Allah'a karşı edep. Kul Allah'a karşı edebli oldu mu, merhametli oldu mu, mütevazi oldu mu,Kul Allah'a karşı edebli oldu mu, merhametli oldu mu, mütevazi oldu mu, Allah'ın sevmediği kötü huylardan kurtulmuş, iyi huyları iktisap etmiş oldu mu, böyle yaparsa bir kul,Allah'ın sevmediği kötü huylardan kurtulmuş, iyi huyları iktisap etmiş oldu mu, böyle yaparsa bir kul, kâfir de olsa dalalette de olsa Allah ona ışık verir, hidayet eder, doğru yola çeker. Edepsizse vermez. kâfir de olsa dalalette de olsa Allah ona ışık verir, hidayet eder, doğru yola çeker. Edepsizse vermez.

Bir misal anlatacağım. Çok anlattığım bir hikayedir.Bir misal anlatacağım. Çok anlattığım bir hikayedir. Bilmeyen de vardır bilen de vardır içinizde ama çok önemli bir olay. Bu zamanımızda olmuş bir olay. Bilmeyen de vardır bilen de vardır içinizde ama çok önemli bir olay. Bu zamanımızda olmuş bir olay.

Almanya'daki işçi kardeşlerimizden bir tanesi yaz aylarında hac olduğu zaman, düşünüyor.Almanya'daki işçi kardeşlerimizden bir tanesi yaz aylarında hac olduğu zaman, düşünüyor. Ağustos ayında hacca gideceğim. Gidiyor patrona diyor ki; Ağustos ayında hacca gideceğim. Gidiyor patrona diyor ki;

"Ağustos'un şu vaktinden şu vaktine izin almak istiyorum, yıllık iznimi almak istiyorum." "Ağustos'un şu vaktinden şu vaktine izin almak istiyorum, yıllık iznimi almak istiyorum."

"Olmaz" diyor, patron. "Olmaz, olmaz gidemezsin." "Niye?" "Çünkü o zaman imalatımız devam ediyor."Olmaz" diyor, patron. "Olmaz, olmaz gidemezsin."

"Niye?"

"Çünkü o zaman imalatımız devam ediyor.
Sen bana çok lazımsın. Sana o zaman izin veremem. Başka zaman verebilirim." Sen bana çok lazımsın. Sana o zaman izin veremem. Başka zaman verebilirim."

"Hayır o saatte gitmem lazım, o günlerde gitmem lazım." diyor. "Hayır o saatte gitmem lazım, o günlerde gitmem lazım." diyor.

Çünkü hac ya. Haccın tarihlerini, Kurban Bayramı'nın zamanını, gidecek zamanını hesaplıyor. Çünkü hac ya. Haccın tarihlerini, Kurban Bayramı'nın zamanını, gidecek zamanını hesaplıyor.

"O tarihte gitmem lazım." "Veremem." "Efendim vermeseniz de gitmek zorundayım." diyor. "O tarihte gitmem lazım."

"Veremem."

"Efendim vermeseniz de gitmek zorundayım." diyor.

"Olmaz" diyor, vermiyor. "Vermesiniz de gitmek zorundayım." "E işinden atılırsın." "Olmaz" diyor, vermiyor.

"Vermesiniz de gitmek zorundayım."

"E işinden atılırsın."

"İşimden atılsam da gitmek zorundayım." "E maddi bakımdan mağdur olursun, zarar edersin." "İşimden atılsam da gitmek zorundayım."

"E maddi bakımdan mağdur olursun, zarar edersin."

"Zarar etsem de gitmek zorundayım." Allah Allah! Adam şaşırıyor bu sefer, diyor ki; "Zarar etsem de gitmek zorundayım."

Allah Allah! Adam şaşırıyor bu sefer, diyor ki;

"Ya niye bu kadar israr ediyorsun sen, yani inat ediyorsun? Başka zaman git." "Ya niye bu kadar israr ediyorsun sen, yani inat ediyorsun? Başka zaman git."

"Bu saatte gitmem lazım." diyor. "Niye ısrar ediyorsun?" "Bu saatte gitmem lazım." diyor.

"Niye ısrar ediyorsun?"

"Bu saatte, bu tarihlerde benim dini görevim var, hac yapacağım."Bu saatte, bu tarihlerde benim dini görevim var, hac yapacağım. Kabe'ye gideceğim, Peygamber Efendimiz'i ziyaret etmeye gitmem lazım. Kabe'ye gideceğim, Peygamber Efendimiz'i ziyaret etmeye gitmem lazım. Dini bakımdan görevim var, o da bu zamanlarda olduğundan, bu saatte." "Haa, Tamam.Dini bakımdan görevim var, o da bu zamanlarda olduğundan, bu saatte."

"Haa, Tamam.
O zaman pekala. Madem dini bir sebep var pekala. O zaman izin veriyorum, git." diyor. O zaman pekala. Madem dini bir sebep var pekala. O zaman izin veriyorum, git." diyor.

Bunun o tarihlerde izne çıkmasını kabul ediyor, "Bir çare düşünürüz" diyor. Bunun o tarihlerde izne çıkmasını kabul ediyor, "Bir çare düşünürüz" diyor.

Bu da hazırlık yapıyor. Tam gideceği sırada patronun yanına gidiyor, diyor ki; Bu da hazırlık yapıyor. Tam gideceği sırada patronun yanına gidiyor, diyor ki;

"Ben izne ayrılıyorum Allah'a ısmarladık." Onlar "Allah'a ısmarladık"ı Almanca auf wiedersehen diyorlar."Ben izne ayrılıyorum Allah'a ısmarladık."

Onlar "Allah'a ısmarladık"ı Almanca auf wiedersehen diyorlar.
Tekrar görüşmek üzere, see you again, tekrar görüşelim gibi... "Allah'a ısmarladık!" diyor. Tekrar görüşmek üzere, see you again, tekrar görüşelim gibi...

"Allah'a ısmarladık!" diyor.

Adam giderken diyor ki; "Peki, güle güle. Tatilin hayırlı olsun. İyi tatiller filan.Adam giderken diyor ki;

"Peki, güle güle. Tatilin hayırlı olsun. İyi tatiller filan.
Ha Muhammed'e benden selam söyle!" diyor. Alman!... Yani Hicaza gidiyor, Medineye'de gidecek diye; Ha Muhammed'e benden selam söyle!" diyor.

Alman!... Yani Hicaza gidiyor, Medineye'de gidecek diye;

"Muhammed'e benden selam söyle" diyor. [Arkadaş anlatmaya devam ediyor;] "Muhammed'e benden selam söyle" diyor.

[Arkadaş anlatmaya devam ediyor;]

"Ben hacca gittim, hac vazifemi yaptım, Medine-i Münevvere'ye geçtim."Ben hacca gittim, hac vazifemi yaptım, Medine-i Münevvere'ye geçtim. Peygamber Efendimiz'in türbesini ziyarete gittim.Peygamber Efendimiz'in türbesini ziyarete gittim. Tam türbede Peygamber Efendimiz'in o yattığı yerin karşısında el pençe divan durmuştum.Tam türbede Peygamber Efendimiz'in o yattığı yerin karşısında el pençe divan durmuştum. Gözlerim kapalıydı, salât ü selam getiriyordum, dua ediyordum.Gözlerim kapalıydı, salât ü selam getiriyordum, dua ediyordum. Tam o sırada, bizim patronun Peygamber Efendimiz'e selam söylediği aklıma geldi." diyor. Tam o sırada, bizim patronun Peygamber Efendimiz'e selam söylediği aklıma geldi." diyor.

Patronun ismi Hans'mış. Almanlarda da Hans ismi çok oluyor.Patronun ismi Hans'mış. Almanlarda da Hans ismi çok oluyor. Yani burada [Avustralya'da] John ismi gibi bir şey, böyle çok kullanılan bir isim. Yani burada [Avustralya'da] John ismi gibi bir şey, böyle çok kullanılan bir isim. Demiş ki, yani böyle gözü kapalı, hitap ediyor; Demiş ki, yani böyle gözü kapalı, hitap ediyor;

"Ya Resûlallah! Bizim patron Hans size selam da söylemişti."Ya Resûlallah! Bizim patron Hans size selam da söylemişti. Yani gayrimüslim ama, selam da söylemişti.Yani gayrimüslim ama, selam da söylemişti. Selam da tebliğ edilmesi gereken bir emanet, selam söylemişti." diyor. Selam da tebliğ edilmesi gereken bir emanet, selam söylemişti." diyor.

Onun selamını orada söylüyor. Ondan sonra Türkiye'ye geliyor. Türkiye'de benimle konuştu; Onun selamını orada söylüyor. Ondan sonra Türkiye'ye geliyor. Türkiye'de benimle konuştu;

"Hocam, vallahi daha Almanya'ya gitmedim, Almanya'dan Hans'ın müslüman olduğu haberi geldi."Hocam, vallahi daha Almanya'ya gitmedim, Almanya'dan Hans'ın müslüman olduğu haberi geldi. Hans'ın, patron Hans'ın müslüman olduğu haberi geldi." dedi. Şimdi bu neden? Hans'ın, patron Hans'ın müslüman olduğu haberi geldi." dedi.

Şimdi bu neden?

Hans, o arkadaş hacca giderken, "Muhammed'e selam söyle" dedi.Hans, o arkadaş hacca giderken, "Muhammed'e selam söyle" dedi. Bir nezaket gösterdi, bir centilmenlik yaptı.Bir nezaket gösterdi, bir centilmenlik yaptı. Güzel bir şey, yani "güle güle" demedi, "Muhammed'e benden selam söyle" dedi. Güzel bir şey, yani "güle güle" demedi, "Muhammed'e benden selam söyle" dedi.

Bu selam söylemek, bu kibarlık, bu nezekat, bu zarafet güzel bir şey.Bu selam söylemek, bu kibarlık, bu nezekat, bu zarafet güzel bir şey. Bundan dolayı Peygamber Efendimiz'e selamı gidince; Bundan dolayı Peygamber Efendimiz'e selamı gidince;

"Yâ Resûlallah! Hans sana selam söyledi." [deyince] Peygamber Efendimiz ne demiştir? "Yâ Resûlallah! Hans sana selam söyledi." [deyince] Peygamber Efendimiz ne demiştir?

"Pekala. Peki, ona da selam olsun." demiştir. Peygamber Efendimiz bir insana selam olsun dedi mi ne olur? "Pekala. Peki, ona da selam olsun." demiştir.

Peygamber Efendimiz bir insana selam olsun dedi mi ne olur?

Selamet bulur insan. Hans ondan imana geldi.Selamet bulur insan. Hans ondan imana geldi. Allah kalbine yumuşaklık verdi, aklına akıl verdi, çizgiyi geçti.Allah kalbine yumuşaklık verdi, aklına akıl verdi, çizgiyi geçti. Aptallar âleminde kalmadı, akıllılar âlemine ayak attı, mü'min oldu. Ama neden? Aptallar âleminde kalmadı, akıllılar âlemine ayak attı, mü'min oldu.

Ama neden?

Terbiyesinden, selam gönderdiğinden, edebinden... Anlatabiliyor muyum? Çok mühim bir olay! Terbiyesinden, selam gönderdiğinden, edebinden...

Anlatabiliyor muyum?

Çok mühim bir olay!

Yani insan edepliyse iltifata mazhar olur, kafirse bile imana gelir, Allah lütfeder.Yani insan edepliyse iltifata mazhar olur, kafirse bile imana gelir, Allah lütfeder. Edepsizse, mü'minse bile kâfir olarak ölebilir. Edepsizse!.. Edepsizse, mü'minse bile kâfir olarak ölebilir. Edepsizse!.. Bir edepsizliğinden, imandan düşebilir. Bundan da tir tir titremek, korkmak lazım.Bir edepsizliğinden, imandan düşebilir. Bundan da tir tir titremek, korkmak lazım. Edepsizlik yapmamak lazım. Görevi bilmek lazım. Edepsizlik yapmamak lazım.

Görevi bilmek lazım.
Edeb ma'allah, Allah'a karşı edebini takınmak lazım. Güzel kulluk etmek lazım.Edeb ma'allah, Allah'a karşı edebini takınmak lazım. Güzel kulluk etmek lazım. Vazifeyi güzel yapmak lazım. İslâm için güzel çalışmak lazım. Güzel çalışmak ne derecede olacak? Vazifeyi güzel yapmak lazım. İslâm için güzel çalışmak lazım.

Güzel çalışmak ne derecede olacak?

Hocam, maaşımızın ne kadarını vereceğiz, ne kadar çalışacağız? Hocam, maaşımızın ne kadarını vereceğiz, ne kadar çalışacağız?

Senin canını da –canın!- malını da, Allah kendi yolunda feda etmeni istiyor. Hepsini istiyor.Senin canını da –canın!- malını da, Allah kendi yolunda feda etmeni istiyor. Hepsini istiyor. Az değil. Yani zekat miktarı değil bu iş, malının birazını ver demiyor. Az değil. Yani zekat miktarı değil bu iş, malının birazını ver demiyor.

İnnallahe'ş-terâ mine'l-mü'minîne enfüsehüm ve emvâlehüm bi-enne le-hümü'l-cennete. İnnallahe'ş-terâ mine'l-mü'minîne enfüsehüm ve emvâlehüm bi-enne le-hümü'l-cennete.

"Cennet mukabilinde malını da vereceksin, canını da vereceksin." diyor. Böyle!.. "Cennet mukabilinde malını da vereceksin, canını da vereceksin." diyor.

Böyle!..

Yâ eyyühellezîne âmenû hel edüllüküm alâ ticâretin tüncîküm min azâbin elîm.Yâ eyyühellezîne âmenû hel edüllüküm alâ ticâretin tüncîküm min azâbin elîm. Tû'minûne billâhi ve resûlihî ve tücâhidûne fî sebîlillâhi bi emvâliküm ve enfüsikum. Tû'minûne billâhi ve resûlihî ve tücâhidûne fî sebîlillâhi bi emvâliküm ve enfüsikum. "Malınla ve canınla."Malınla ve canınla. Malını da ortaya koyarak, canını da ortaya koyarak, İslâm için çalışacaksın, çalışacağız." Malını da ortaya koyarak, canını da ortaya koyarak, İslâm için çalışacaksın, çalışacağız."

Vazife bu, vazife böyle. Yarım değil. Sadaka vermek, iâne vermek değil. Vazife bu, vazife böyle. Yarım değil. Sadaka vermek, iâne vermek değil.

Şimdi burada cuma günü kova dolaştırıldı.Şimdi burada cuma günü kova dolaştırıldı. Kağıt paraların sesi çıkmıyor, Kağıt paraların sesi çıkmıyor, kovanın dibine indikçe madeni paraların tıngır tıngır tıngır... tıngırtısı duyuluyor. kovanın dibine indikçe madeni paraların tıngır tıngır tıngır... tıngırtısı duyuluyor.

Öyle değil! Malını ve canını Allah yoluna verecek. Zor!Öyle değil! Malını ve canını Allah yoluna verecek.

Zor!
Yani istenen şey, herkesin yapabileceği bir şey değil ama öyle olması lazım.Yani istenen şey, herkesin yapabileceği bir şey değil ama öyle olması lazım. Öyle olduğu zaman hayrı ve bereketi oluyor, yarım yamalak olunca olmuyor. Öyle olduğu zaman hayrı ve bereketi oluyor, yarım yamalak olunca olmuyor.

Allah gerçekleri görüp, gerçekleri anlayıp, gerçek müslüman olmayı nasip etsin.Allah gerçekleri görüp, gerçekleri anlayıp, gerçek müslüman olmayı nasip etsin. Hatalardan, günahlardan, edepsizliklerden bizi korusun. Hatalardan, günahlardan, edepsizliklerden bizi korusun. İslâm'a güzel hizmet etmeyi, görevi güzel yapmayı nasip etsin.İslâm'a güzel hizmet etmeyi, görevi güzel yapmayı nasip etsin. Âhirette şahitliğimizi güzel yapmayı nasip etsin.Âhirette şahitliğimizi güzel yapmayı nasip etsin. Dünyada emr-i mâruf, nehy-i münker ve cihadımızı güzel yapmamızı nasip etsin.Dünyada emr-i mâruf, nehy-i münker ve cihadımızı güzel yapmamızı nasip etsin. İki cihan saadetine erdirsin. el-Fâtiha... İki cihan saadetine erdirsin.

el-Fâtiha...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2