Namaz Vakitleri

21 Cemâziye'l-Evvel 1446
23 Kasım 2024
İmsak
06:23
Güneş
07:53
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Ümmetin Kurtuluşu ve Helâki

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Muharrem 1418 / 12.05.1997
İsveç

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sözün En Doğrusu Allah’ın Kelamı Kur’ân-ı Kerîm’dir. Beşer Sözlerinin En Kıymetlisi İse Hz. Peygamber Efendimizin Sözleridir | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ümmetin Kurtuluşu ve Helâki

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Muharrem 1418 / 12.05.1997
İsveç

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sözün En Doğrusu Allah’ın Kelamı Kur’ân-ı Kerîm’dir. Beşer Sözlerinin En Kıymetlisi İse Hz. Peygamber Efendimizin Sözleridir | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü lillâhi rabbil-âlemîn.Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbil-âlemîn.
Hamden kesîren, tayyiben mübâreken fîh. Hamden kesîren, tayyiben mübâreken fîh. Kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmid-dîn. ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmid-dîn.

Emmâ ba'd: Aziz ve sevgili kardeşlerim! Emmâ ba'd:

Aziz ve sevgili kardeşlerim!

Sözlerin en doğrusu, Allah'ın kelamıdır. Kur'ân-ı Kerîm'dir. Sözlerin en doğrusu, Allah'ın kelamıdır. Kur'ân-ı Kerîm'dir. Onu okuyup öğrenip, ezberleyip, mânasını anlayıp, mucibince ömür sürmemiz lazım. Onu okuyup öğrenip, ezberleyip, mânasını anlayıp, mucibince ömür sürmemiz lazım. O; âlemleri yaratan Allah'ın kelamıdır, emirleridir, yasaklarıdır. O; âlemleri yaratan Allah'ın kelamıdır, emirleridir, yasaklarıdır.

Beşer sözlerinin en kıymetlisi de hiç şüphesiz Beşer sözlerinin en kıymetlisi de hiç şüphesiz Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in sözleridir.Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in sözleridir. Çünkü Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem; Allah'ın Resûlü'dür, Hâteme'n-nebbiyyîn'dir. Çünkü Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem; Allah'ın Resûlü'dür, Hâteme'n-nebbiyyîn'dir.

Peygamber Efendimiz peygamberlerin hâtemidir, sonuncusudur. Allah'ın habîbidir. Peygamber Efendimiz peygamberlerin hâtemidir, sonuncusudur. Allah'ın habîbidir.

Ve mâ yentıku ani'l-hevâ. İn hüve illâ vahyün yûhâ.Ve mâ yentıku ani'l-hevâ. İn hüve illâ vahyün yûhâ. "Boşuna konuşmaz; söyledikleri Allah'ın vahyidir, ilhamıdır." diye"Boşuna konuşmaz; söyledikleri Allah'ın vahyidir, ilhamıdır." diye Kur'ân-ı Kerîm'de beyan edilmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de beyan edilmiştir.

Onun için sohbetlerimizde temel konu olarak Onun için sohbetlerimizde temel konu olarak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini alıyoruz ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini alıyoruz ki hem en doğru sözleri konuşmuş olalım hem de dinimizi öğrenmiş olalım.hem en doğru sözleri konuşmuş olalım hem de dinimizi öğrenmiş olalım. Çünkü Peygamber Efendimiz bize dinimizi öğretmek için gönderilmiş bir muallim-i âlâdır;Çünkü Peygamber Efendimiz bize dinimizi öğretmek için gönderilmiş bir muallim-i âlâdır; en yüksek mürebbîdir, muallimdir. en yüksek mürebbîdir, muallimdir.

Bu maksatla yanımızda gezdirdiğimiz hadis kitaplarından Bu maksatla yanımızda gezdirdiğimiz hadis kitaplarından Râmûzü'l-ehâdîs isimli kitabın bir sayfasını yolda gelirken kur'a ile çektik.Râmûzü'l-ehâdîs isimli kitabın bir sayfasını yolda gelirken kur'a ile çektik. Çıkmış olan sayfanın birinci hadîs-i şerîfinden itibaren okumaya başlıyoruz: Çıkmış olan sayfanın birinci hadîs-i şerîfinden itibaren okumaya başlıyoruz:

Nârüküm hâzihi'lletî yûkıdü benû Âdem cüz'ün min seb'îne cüz'en min nâri cehennem. Kîle:Nârüküm hâzihi'lletî yûkıdü benû Âdem cüz'ün min seb'îne cüz'en min nâri cehennem. Kîle: Yâ Resûlallah! İn kânet lekâfiyeh?Yâ Resûlallah! İn kânet lekâfiyeh? Kâle: Fe-innehâ fuddılet aleyhâ bi-tis'atin ve sittîne cüz'en küllühünne misli harrihâ. Kâle: Fe-innehâ fuddılet aleyhâ bi-tis'atin ve sittîne cüz'en küllühünne misli harrihâ.

Bu hadîs-i şerîf, Ebû Hüreyre isimli, çok hadis rivayet eden, Bu hadîs-i şerîf, Ebû Hüreyre isimli, çok hadis rivayet eden, Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini dinlemeye, yazmaya,Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini dinlemeye, yazmaya, ezberlemeye çok özel gayret gösteren, meraklı bir sahabinin;ezberlemeye çok özel gayret gösteren, meraklı bir sahabinin; hatta Peygamber Efendimiz'in mescidinde yatıp kalkan Ashâb-ı Suffe'den olan, hatta Peygamber Efendimiz'in mescidinde yatıp kalkan Ashâb-ı Suffe'den olan, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerîftir.Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerîftir. Ashabın birçok ferdi kendi işleri için hurma bahçelerine, çarşıya pazara gittiği halde, Ashabın birçok ferdi kendi işleri için hurma bahçelerine, çarşıya pazara gittiği halde, o Resûlullah Efendimiz'in yanından ayrılmamış, o Resûlullah Efendimiz'in yanından ayrılmamış, hadîs-i şerîfleri çok duymuş, dinlemiş ve nakletmiştir.hadîs-i şerîfleri çok duymuş, dinlemiş ve nakletmiştir. En çok hadis rivayet eden sahabe arasındadır. En çok hadis rivayet eden sahabe arasındadır.

Onun rivayet ettiği bu hadîs-i şerîf de, meşhur hadis kitapları olan Onun rivayet ettiği bu hadîs-i şerîf de, meşhur hadis kitapları olan Buhârî'de, Müslim'de, Tirmizî'de, Ahmed b. Hanbel'de ve İmam Mâlik'te vardır. Buhârî'de, Müslim'de, Tirmizî'de, Ahmed b. Hanbel'de ve İmam Mâlik'te vardır.

Biliyorsunuz İmam Buhârî ile Müslim, hadis ilmindeBiliyorsunuz İmam Buhârî ile Müslim, hadis ilminde en yüksek itibara mazhar olmuş olan kitapları yazmış kişilerdir. en yüksek itibara mazhar olmuş olan kitapları yazmış kişilerdir. Tirmizî de hâkezâ altı meşhur hadis kitabından birisinin müellifidir.Tirmizî de hâkezâ altı meşhur hadis kitabından birisinin müellifidir. Ahmed b. Hanbel ise biliyorsunuz Hanbelî mezhebinin imamıdır, önderidir. Ahmed b. Hanbel ise biliyorsunuz Hanbelî mezhebinin imamıdır, önderidir. İmam Mâlik hazretleri de Mâlikî mezhebinin önderidir. İmam Mâlik hazretleri de Mâlikî mezhebinin önderidir.

Demek ki iki mezheb imamının, önderinin, kurucusunun; Demek ki iki mezheb imamının, önderinin, kurucusunun; iki meşhur hadis aliminin, bir de İmam Tirmizî'nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf okumuş oluyoruz. iki meşhur hadis aliminin, bir de İmam Tirmizî'nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf okumuş oluyoruz.

Bunlar önemli! Çünkü büyüklerimiz Peygamber Efendimiz'den rivayet edilen Bunlar önemli! Çünkü büyüklerimiz Peygamber Efendimiz'den rivayet edilen hadîs-i şerîflerin rivayetinin hangi yollardan geldiğini çok sıkı şekilde takip etmiş, hadîs-i şerîflerin rivayetinin hangi yollardan geldiğini çok sıkı şekilde takip etmiş, çok iyi irdelemiş, sağlamlaştırmışlardır.çok iyi irdelemiş, sağlamlaştırmışlardır. Bu, önemli bir husustur. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Bu, önemli bir husustur.

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

Nârüküm hâzîhî. "Şu sizin ateşiniz var ya." Elletî yûkıdü benû Âdem.Nârüküm hâzîhî. "Şu sizin ateşiniz var ya." Elletî yûkıdü benû Âdem. "İnsanoğlunun tutuşturup yaktığı ateş. Şu dünyada kullandığımız ateş var ya." "İnsanoğlunun tutuşturup yaktığı ateş. Şu dünyada kullandığımız ateş var ya." Cüz'ün min seb'îne cüz'en min nâri cehennem.Cüz'ün min seb'îne cüz'en min nâri cehennem. "Cehenennemin ateşinin yetmiş bölüğünden bir bölüktür."Cehenennemin ateşinin yetmiş bölüğünden bir bölüktür. Cehennem ateşi bundan yetmiş misli daha şiddetli bir ateştir."Cehennem ateşi bundan yetmiş misli daha şiddetli bir ateştir." Kîle: Yâ Resûlallah! İn kânet lekâfiyeh. Kîle: Yâ Resûlallah! İn kânet lekâfiyeh. "Sahabe-i kirâm dediler ki 'Cehennem ateşi, "Sahabe-i kirâm dediler ki 'Cehennem ateşi, şu bizim bildiğimiz dünyadaki ateş gibi bile olsa yeterdi.'" şu bizim bildiğimiz dünyadaki ateş gibi bile olsa yeterdi.'"

Harıl harıl yandığı zaman sobadaki ateşleri düşünün; cayır cayır fırınların içini düşünün! Harıl harıl yandığı zaman sobadaki ateşleri düşünün; cayır cayır fırınların içini düşünün! O bile olsaydı kâfi idi. Kâle: Fe-innehâ fuddılet aleyhâ bi-tis'atin ve sittîne cüz'en.O bile olsaydı kâfi idi.

Kâle: Fe-innehâ fuddılet aleyhâ bi-tis'atin ve sittîne cüz'en.
"Evet, kâfî idi belki ama cehennemin ateşi bundan altmış dokuz misli daha fazlalaştırılmıştır." "Evet, kâfî idi belki ama cehennemin ateşi bundan altmış dokuz misli daha fazlalaştırılmıştır." Küllühünne misli harrihâ. "Her birisi bu dünyadaki ateşin misli gibidir." Küllühünne misli harrihâ. "Her birisi bu dünyadaki ateşin misli gibidir."

Biliyorsunuz, Allahu Teâlâ hazretleri azîzün züntikam olduğu için, kâfir, Biliyorsunuz, Allahu Teâlâ hazretleri azîzün züntikam olduğu için, kâfir, müşrik kullar ile günahkâr kulları cezalandırmak üzere cehennemi yaratmıştır. müşrik kullar ile günahkâr kulları cezalandırmak üzere cehennemi yaratmıştır. Salih, mü'min kulları mükâfâtlandırmak üzere de cenneti yaratmıştır. Salih, mü'min kulları mükâfâtlandırmak üzere de cenneti yaratmıştır.

Yine bir hadîs-i şerîfte bildirildiği üzere, Allahu Teâlâ hazretleri cenneti yarattığı zaman, Yine bir hadîs-i şerîfte bildirildiği üzere, Allahu Teâlâ hazretleri cenneti yarattığı zaman, Cebrâil aleyhisselam'a emir buyurmuş ki; Cebrâil aleyhisselam'a emir buyurmuş ki;

"Yâ Cebrâil! Cenneti yarattım, git cenneti bir gör bakalım!" "Yâ Cebrâil! Cenneti yarattım, git cenneti bir gör bakalım!"

Cebrâil aleyhisselam cenneti görüp geldiği zaman, Cebrâil aleyhisselam cenneti görüp geldiği zaman, Allahu Teâlâ hazretleri sormuş: "Ey Cebrâil! Cenneti nasıl buldun?" Allahu Teâlâ hazretleri sormuş:

"Ey Cebrâil! Cenneti nasıl buldun?"

O da demiş ki: "Yâ Rabbi! Cenneti o kadar güzel yaratmışsın ki o kadar nimetler var; O da demiş ki:

"Yâ Rabbi! Cenneti o kadar güzel yaratmışsın ki o kadar nimetler var;
gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, kimsenin aklına hayaline gelmeyen gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, kimsenin aklına hayaline gelmeyen öyle güzellikler, öyle lezzetler, o kadar hoş şeyler var ki cennetin adını duyan, öyle güzellikler, öyle lezzetler, o kadar hoş şeyler var ki cennetin adını duyan, methini duyan, vasfını duyan insanlar, buraya gelmek için methini duyan, vasfını duyan insanlar, buraya gelmek için cenneti elde etmek için her türlü fedakârlığı göze alırlar.cenneti elde etmek için her türlü fedakârlığı göze alırlar. Her şeyi yaparlar, her çareye başvururlar, cennete girmek için çalışırlar.Her şeyi yaparlar, her çareye başvururlar, cennete girmek için çalışırlar. 'Çok güzel' diye duyar; burayı görmeye, buraya girmeye çok gayret eder ve girer." 'Çok güzel' diye duyar; burayı görmeye, buraya girmeye çok gayret eder ve girer."

Onun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri emir buyurmuş,Onun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri emir buyurmuş, cennetin etrafı ve yolu insanların hoşlanmayacağı şeylerle çepeçevre kuşatılmış, cennetin etrafı ve yolu insanların hoşlanmayacağı şeylerle çepeçevre kuşatılmış, cennet onların arkasında bırakılmış. cennet onların arkasında bırakılmış.

İnsanın hoşuna gitmeyen şeyler nedir? İnsanın hoşuna gitmeyen şeyler nedir?

Yorgunluklardır, sıkıntılardır, üzüntülerdir, korkulardır.Yorgunluklardır, sıkıntılardır, üzüntülerdir, korkulardır. İnsan bunlardan hoşlanmaz; korktuğu şeyin, sevmediği şeyin yanına yanaşmaz. İnsan bunlardan hoşlanmaz; korktuğu şeyin, sevmediği şeyin yanına yanaşmaz.

Mesela ibadetler; namaz olsun, oruç olsun, zekât olsun, hac olsun, sıkıntılı çalışmalardır. Mesela ibadetler; namaz olsun, oruç olsun, zekât olsun, hac olsun, sıkıntılı çalışmalardır. İnsan hacca gitmek için büyük paralar ayırıyor, büyük zahmetlere giriyor. İnsan hacca gitmek için büyük paralar ayırıyor, büyük zahmetlere giriyor. Hacda da çok kalabalık olduğu için itiş kakış, sıkıntı, izdiham oluyor.Hacda da çok kalabalık olduğu için itiş kakış, sıkıntı, izdiham oluyor. Hatta bazen ezilenler, ölenler oluyor. Hatta bazen ezilenler, ölenler oluyor.

Zekât vermek; insanın kazandığı paradan ayırıp da Zekât vermek; insanın kazandığı paradan ayırıp da kırkta birini vermesi kolay değil, herkes yapamıyor. kırkta birini vermesi kolay değil, herkes yapamıyor. Para vermek biraz fedakârlık istiyor. Para vermek biraz fedakârlık istiyor.

Ramazan'da oruç tutmak herkese kolay gelmiyor. Ramazan'da oruç tutmak herkese kolay gelmiyor. Sabahtan akşama kadar aç kalmak, zor geliyor. Sabahtan akşama kadar aç kalmak, zor geliyor.

Allah yolunda kendisini, ailesini, yurdunu, milletini korumak için savaşmak gerekebiliyor; Allah yolunda kendisini, ailesini, yurdunu, milletini korumak için savaşmak gerekebiliyor; o da tatlı, hoş bir şey değil. o da tatlı, hoş bir şey değil. Çünkü korku var, yaralanmak tehlikesi var, ölmek ihtimali var; hoş olmayan şeyler. Çünkü korku var, yaralanmak tehlikesi var, ölmek ihtimali var; hoş olmayan şeyler. Aklen düşündüğünüz zaman yapılması gereken güzel şeyler belki ama hoş değil. Aklen düşündüğünüz zaman yapılması gereken güzel şeyler belki ama hoş değil.

Allahu Teâlâ hazretleri, cennetin etrafını, önünü ve yolunu böyle hoşa gitmeyecek şeylerle çevreletmiş. Allahu Teâlâ hazretleri, cennetin etrafını, önünü ve yolunu böyle hoşa gitmeyecek şeylerle çevreletmiş.

Sonra; "Yâ Cebrâil! Cennete bir daha git, bak bakalım çevresi nasıl, kendisi nasıl?" Sonra;

"Yâ Cebrâil! Cennete bir daha git, bak bakalım çevresi nasıl, kendisi nasıl?"

Cebrâil aleyhisselam geldiği zaman, ikinci görüşünden sonra demiş ki; Cebrâil aleyhisselam geldiği zaman, ikinci görüşünden sonra demiş ki;

"Yâ Rabbi, eyvah! Böyle nefse hoş gelmeyecek şeylerden dolayı, "Yâ Rabbi, eyvah! Böyle nefse hoş gelmeyecek şeylerden dolayı, herkes hoşlanmadığı şeye yanaşmak istemediğinden, oraya gelemeyecek. herkes hoşlanmadığı şeye yanaşmak istemediğinden, oraya gelemeyecek. Sanırım ki hiç kimse cennete giremez! O hoşa gitmeyecek şeyleri kaç kişi göze alabilir." Sanırım ki hiç kimse cennete giremez! O hoşa gitmeyecek şeyleri kaç kişi göze alabilir."

Onun üzerine cehennemi yaratmış. Cebrâil aleyhisselam'ın cehennemi görmesini istemiş. Onun üzerine cehennemi yaratmış. Cebrâil aleyhisselam'ın cehennemi görmesini istemiş. O da gitmiş bakmış ki cehennem müthiş bir yer; O da gitmiş bakmış ki cehennem müthiş bir yer; alevler, çeşit çeşit korkunç şeyler; katranlar kaynıyor, zakkumlar, alevler, çeşit çeşit korkunç şeyler; katranlar kaynıyor, zakkumlar, dumanlar vs. tariflere sığmayacak kadar korkunç bir yer. dumanlar vs. tariflere sığmayacak kadar korkunç bir yer.

Bakmış, gelmiş. Allahu Teâlâ hazretleri: "Yâ Cebrâil! Cehennemi nasıl buldun?" diye sorunca; Bakmış, gelmiş.

Allahu Teâlâ hazretleri:

"Yâ Cebrâil! Cehennemi nasıl buldun?" diye sorunca;

"Yâ Rabbi! En kötü yer, tasavvur edilebilecek yerlerin en kötüsü. "Yâ Rabbi! En kötü yer, tasavvur edilebilecek yerlerin en kötüsü. İnsanlar bunu duyarsa bunun korkusundan tir tir titrerler, İnsanlar bunu duyarsa bunun korkusundan tir tir titrerler, hiç günah işlemezler, buraya asla düşmezler.hiç günah işlemezler, buraya asla düşmezler. Buraya gelmemek için tedbir alırlar, ihtiyat ederler, cehenneme düşmezler." Buraya gelmemek için tedbir alırlar, ihtiyat ederler, cehenneme düşmezler."

Onun üzerine, Allahu Teâlâ hazretleri emir buyurmuş,Onun üzerine, Allahu Teâlâ hazretleri emir buyurmuş, cehennemin etrafı da nefse tatlı gelecek cazibear, lezzetli şeylerle donatılmış. cehennemin etrafı da nefse tatlı gelecek cazibear, lezzetli şeylerle donatılmış.

Cebrâil aleyhisselam'a: "Yâ Cebrâil! Bir daha cehennemi ve çevresini gör!" diye emir buyurmuş. Cebrâil aleyhisselam'a:

"Yâ Cebrâil! Bir daha cehennemi ve çevresini gör!" diye emir buyurmuş.

Cebrâil aleyhisselam gitmiş, gelmiş: "Eyvah yâ Rabbi!Cebrâil aleyhisselam gitmiş, gelmiş:

"Eyvah yâ Rabbi!
O cazibeli, o zevkli, keyifli şeyler dolayısıyla herkes 'O şeyleri alayım, yapayım.' derken,O cazibeli, o zevkli, keyifli şeyler dolayısıyla herkes 'O şeyleri alayım, yapayım.' derken, korkarım ki herkes cehenneme düşer." buyurmuş. korkarım ki herkes cehenneme düşer." buyurmuş.

Sahih hadîs-i şerîflerde böylece bildiriliyor ki; Sahih hadîs-i şerîflerde böylece bildiriliyor ki;

Huffeti'l-cennetü bi'l-mekârihi ve huffeti'n-nâru bi'ş-şehevât. Huffeti'l-cennetü bi'l-mekârihi ve huffeti'n-nâru bi'ş-şehevât. Bu anlatılan şey, bir gerçektir. İnsanın cenneti kazanması için görev yapması gerekiyor, Bu anlatılan şey, bir gerçektir. İnsanın cenneti kazanması için görev yapması gerekiyor, fedakârlık yapması gerekiyor, Allah'ın emirlerini tutması gerekiyor.fedakârlık yapması gerekiyor, Allah'ın emirlerini tutması gerekiyor. Bu da herkesin hoşuna gitmiyor. Bu da herkesin hoşuna gitmiyor.

Cehenneme giden yol da, şeytanın çağırdığı şeyler de hep zevkli keyifli, şehvetli, Cehenneme giden yol da, şeytanın çağırdığı şeyler de hep zevkli keyifli, şehvetli, istekli, arzulu şeyler ama onlar da sonuç itibariyle insanı cehenneme düşürebiliyor. istekli, arzulu şeyler ama onlar da sonuç itibariyle insanı cehenneme düşürebiliyor.

Mesela zevkli keyifli nedir? Tembellik. Mesela zevkli keyifli nedir?

Tembellik.

Tembellik yapıp başkasının parasıyla puluyla, beleşten, bedavadan haksız kazançla geçinmek.Tembellik yapıp başkasının parasıyla puluyla, beleşten, bedavadan haksız kazançla geçinmek. Birçok insan bunu yapıyor, rüşvet alıyor, gasp ediyor, zulmediyor.Birçok insan bunu yapıyor, rüşvet alıyor, gasp ediyor, zulmediyor. Parayı alnının teriyle kazanmıyor da, böyle zalim yollarla alıyor. Parayı alnının teriyle kazanmıyor da, böyle zalim yollarla alıyor.

İçki var; para vererek meyhanelerde vs. yerlerde zevkle, keyifle içiyorlar.İçki var; para vererek meyhanelerde vs. yerlerde zevkle, keyifle içiyorlar. Kumar var; "heyecanlı bir oyun" diye adam her şeyini ortaya koyuyor, kumar oynuyor.Kumar var; "heyecanlı bir oyun" diye adam her şeyini ortaya koyuyor, kumar oynuyor. Daha başka çeşitli şeyler var. Akıllı olan bir insan, hakîm olan, bilge olan filozof olan, düşünen bir insan,Daha başka çeşitli şeyler var.

Akıllı olan bir insan, hakîm olan, bilge olan filozof olan, düşünen bir insan,
yaptığı bir işin önünde düşünür, aklını kullanır, tefekkür eder. yaptığı bir işin önünde düşünür, aklını kullanır, tefekkür eder.

"Ben bu işi yapayım mı, yapmayayım mı?" "Ben bu işi yapayım mı, yapmayayım mı?"

Sonucu güzel olacaksa, sonuçta güzel bir kazanç elde edilecekse, o iş yapılır. Sonucu güzel olacaksa, sonuçta güzel bir kazanç elde edilecekse, o iş yapılır. Ama sonuç felâket olacaksa akıllı insan o işten kaçınır, kendisini tutar. Ama sonuç felâket olacaksa akıllı insan o işten kaçınır, kendisini tutar.

Mesela kavga edecek; sonuç ya karakolda, ya hapishanede, ya hastanede, Mesela kavga edecek; sonuç ya karakolda, ya hapishanede, ya hastanede, ya kabirde bitecek; aklını kullanır, kavgaya yanaşmaz. ya kabirde bitecek; aklını kullanır, kavgaya yanaşmaz.

Allah insanoğluna cehennemden korunmak ve cenneti kazanmak için "akıl" diye bir nimet vermiştir. Allah insanoğluna cehennemden korunmak ve cenneti kazanmak için "akıl" diye bir nimet vermiştir.

"Yarattığım şeylerin içinde akıldan daha kıymetli bir şey yaratmadım." buyuruyor"Yarattığım şeylerin içinde akıldan daha kıymetli bir şey yaratmadım." buyuruyor hadîs-i kudsîde Allahu Teâlâ hazretleri. hadîs-i kudsîde Allahu Teâlâ hazretleri.

O halde bilge bir insan olarak, hakîm bir insan olarak, yaptığı her işi yerli yerinde yapan,O halde bilge bir insan olarak, hakîm bir insan olarak, yaptığı her işi yerli yerinde yapan, düşünceli, tedbirli bir insan olarak insanın aklını kullanması lazım. düşünceli, tedbirli bir insan olarak insanın aklını kullanması lazım.

Çoğumuz aklımızı kullanıyoruz. Sabahleyin erken kalkmak zor gelse de, Çoğumuz aklımızı kullanıyoruz. Sabahleyin erken kalkmak zor gelse de, çalışmak bizi terletse de erken kalkıyoruz, zahmetlere katlanıyoruz,çalışmak bizi terletse de erken kalkıyoruz, zahmetlere katlanıyoruz, iş yerlerine gidiyoruz, terleye terleye işleri yapıyoruz,iş yerlerine gidiyoruz, terleye terleye işleri yapıyoruz, ama maaşımızı alıyoruz, yevmiyemizi alıyoruz, yaşıyoruz.ama maaşımızı alıyoruz, yevmiyemizi alıyoruz, yaşıyoruz. Geçinmek için o sıkıntıları göze alıyoruz. Bu bir fedakârlıktır, akıl kullanmaktır. Geçinmek için o sıkıntıları göze alıyoruz. Bu bir fedakârlıktır, akıl kullanmaktır.

"Boş ver, gitme, yatakta yat!" "Boş ver, gitme, yatakta yat!"

İyi, hoş, yatakta yatmak güzel ama akşam çoluk çocuk ne yiyecek? İyi, hoş, yatakta yatmak güzel ama akşam çoluk çocuk ne yiyecek? Hani bir iki günlük yiyecek bulsak para bittikten sonra ne yiyecek? Hani bir iki günlük yiyecek bulsak para bittikten sonra ne yiyecek?

Akıl neyi gerektiriyor? Çalışmayı gerektiriyor; yapıyoruz. Akıl neyi gerektiriyor?

Çalışmayı gerektiriyor; yapıyoruz.

Öğrenci için bir tarafta top oynamak, sinemaya gitmek var,Öğrenci için bir tarafta top oynamak, sinemaya gitmek var, ama bir tarafta da derslerini çalışırsa sınıfı geçmek, başarmak var; o zahmete katlanıyor. ama bir tarafta da derslerini çalışırsa sınıfı geçmek, başarmak var; o zahmete katlanıyor.

Demek ki insanlar, zaten dünya hayatında da zahmetli bazı işleri yapıyorlar; Demek ki insanlar, zaten dünya hayatında da zahmetli bazı işleri yapıyorlar; keyifli bazı işleri de canları istese bile keyifli bazı işleri de canları istese bile "Bunu yapmamak lazım." diye yapmıyorlar. "Bunu yapmamak lazım." diye yapmıyorlar.

Tabi bu aklı daha iyi bir şekilde kullanıp insanın cenneti kazanması lazım, Tabi bu aklı daha iyi bir şekilde kullanıp insanın cenneti kazanması lazım, cehenneme düşmeyecek şekilde kendisini kollaması lazım. cehenneme düşmeyecek şekilde kendisini kollaması lazım.

Onun için demişlerdir ki; "İyi müslüman olmak için akıllı olmak lazım." Onun için demişlerdir ki;

"İyi müslüman olmak için akıllı olmak lazım."

Başarı akıl ile kazanılır, aklı olmayan her türlü hatayı işler. Başarı akıl ile kazanılır, aklı olmayan her türlü hatayı işler.

Akıllı olan insan, cenneti kazanacak tedbirleri alan insandır; çünkü ebedî saadeti kazanıyor.Akıllı olan insan, cenneti kazanacak tedbirleri alan insandır; çünkü ebedî saadeti kazanıyor. Akılsız olan insan da, kendisini cehennemden koruyamayan insandır; Akılsız olan insan da, kendisini cehennemden koruyamayan insandır; çünkü ebedî hüsrana gidiyor da tedbir almıyor. çünkü ebedî hüsrana gidiyor da tedbir almıyor.

Aslında bir insanın aklı, cennete gidecek işleri yapmasıyla ölçülür. Aslında bir insanın aklı, cennete gidecek işleri yapmasıyla ölçülür. Cennete gidecek işleri yapıyorsa akıllıdır; cehenneme gidecek işleri yapıyorsa akıllı değildir. Cennete gidecek işleri yapıyorsa akıllıdır; cehenneme gidecek işleri yapıyorsa akıllı değildir.

"Ama üç tane fakülte bitirmiş, şu kadar yüksek mevkii var, bu kadar parası var, pulu var." "Ama üç tane fakülte bitirmiş, şu kadar yüksek mevkii var, bu kadar parası var, pulu var."

Hayır, o adamın aklı yok! Aklı olsaydı, cehenneme düşecek işlerden kendisini çekerdi. Hayır, o adamın aklı yok! Aklı olsaydı, cehenneme düşecek işlerden kendisini çekerdi. "Sonunda cehennem var." diye, oraya gitmemeye çalışırdı. "Sonunda cehennem var." diye, oraya gitmemeye çalışırdı.

Cehennemin çok şiddetli, dayanılmaz bir azap yeri olduğu bu hadîs-i şerîften anlaşılıyor. Cehennemin çok şiddetli, dayanılmaz bir azap yeri olduğu bu hadîs-i şerîften anlaşılıyor. Bir tanesi de olsa, dünyadaki ateş gibi bir ateş de olsa, yine insanı azaplandırmak,Bir tanesi de olsa, dünyadaki ateş gibi bir ateş de olsa, yine insanı azaplandırmak, yakmak ve feryat ettirmek için, yaptığı günahlara bin pişman etmek için yeterdi. yakmak ve feryat ettirmek için, yaptığı günahlara bin pişman etmek için yeterdi. Ama bunun yetmiş kat daha fazlası olması, azabının şiddetli olduğunu gösteriyor. Ama bunun yetmiş kat daha fazlası olması, azabının şiddetli olduğunu gösteriyor.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi cehennemine düşmeyen, cennetine giren, Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi cehennemine düşmeyen, cennetine giren, rızasına eren sevdiği kullardan eylesin. rızasına eren sevdiği kullardan eylesin.

İlk hadîs-i şerîf bu çıktı. İlk hadîs-i şerîf bu çıktı.

Asıl şey, hayatta bütün dikkat edeceğimiz şey budur:Asıl şey, hayatta bütün dikkat edeceğimiz şey budur: Cenneti kazanmak, cehenneme düşmemek. Cenneti kazanmak, cehenneme düşmemek.

Cennet de Allah'ın rızasını kazanınca elde edildiği için büyüklerimiz demişlerdir ki; Cennet de Allah'ın rızasını kazanınca elde edildiği için büyüklerimiz demişlerdir ki;

İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî. İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî. "Yâ Rabbi! Benim amacım sensin, ben senin rızanı kazanmak istiyorum!" "Yâ Rabbi! Benim amacım sensin, ben senin rızanı kazanmak istiyorum!"

En akıllıca iş, her yaptığı işi Allah'ın rızasına uygun yapmaktır; kolay bir şey. En akıllıca iş, her yaptığı işi Allah'ın rızasına uygun yapmaktır; kolay bir şey. Aklımızı kullanacağız, her yaptığımız işi Allah'ın rızasına uygun olarak yapacağız. Aklımızı kullanacağız, her yaptığımız işi Allah'ın rızasına uygun olarak yapacağız. Sözümüzü Allah'ın rızasına uygun söyleyeceğiz, Sözümüzü Allah'ın rızasına uygun söyleyeceğiz, davranışımızı Allah'ın rızasına uygun yönde seçeceğiz,davranışımızı Allah'ın rızasına uygun yönde seçeceğiz, tercihimizi Allah'ın rızasını kazanmak için yapacağız. tercihimizi Allah'ın rızasını kazanmak için yapacağız.

Basit bir şey, Müslümanlık bir bakıma çok kolay bir şey; her işte Allah'ın rızasını düşünmek. Basit bir şey, Müslümanlık bir bakıma çok kolay bir şey; her işte Allah'ın rızasını düşünmek.

İkinci hadîs-i şerîf: İkinci hadîs-i şerîf:

Necâ evvelü hâzihi'l-ümmeti bi'l-yakîni ve'z-zühdi ve yehlikü âhiri hâzihi'l-ümmeti, bi'l-buhli ve'l-emel.Necâ evvelü hâzihi'l-ümmeti bi'l-yakîni ve'z-zühdi ve yehlikü âhiri hâzihi'l-ümmeti, bi'l-buhli ve'l-emel. Hatîb-i Bağdâdî ve İbn Ebi'd-Dünyâ'nın rivayet ettiğine göre, PeygamberE fendimiz buyurmuşlar ki; Hatîb-i Bağdâdî ve İbn Ebi'd-Dünyâ'nın rivayet ettiğine göre, PeygamberE fendimiz buyurmuşlar ki;

"Bu ümmetin evveli yakîn ve zühd ile necat bulacak, kurtulacak "Bu ümmetin evveli yakîn ve zühd ile necat bulacak, kurtulacak ve bu ümmetin âhiri de cimrilik ve tûl-i emelle helâk olacak!" ve bu ümmetin âhiri de cimrilik ve tûl-i emelle helâk olacak!"

Biliyorsunuz ümmet kelimesinin birçok mânası var;Biliyorsunuz ümmet kelimesinin birçok mânası var; yaygın olan mânası, "bir grup insan topluluğu" demek. yaygın olan mânası, "bir grup insan topluluğu" demek.

Biz âhir zaman ümmetiyiz. Peygamber Efendimiz'in, Biz âhir zaman ümmetiyiz. Peygamber Efendimiz'in, peygamber olmasından sonra dünyada yaşayan insanların hepsi âhir zaman ümmetidir,peygamber olmasından sonra dünyada yaşayan insanların hepsi âhir zaman ümmetidir, âhir zaman peygamberinin ümmetidir: âhir zaman peygamberinin ümmetidir:

Amerikalılar, Almanlar, İsveçliler, Yahudiler, Yunanlılar, Ermeniler, Brezilyalılar, Amerikalılar, Almanlar, İsveçliler, Yahudiler, Yunanlılar, Ermeniler, Brezilyalılar, Güney Afrikalılar, Avustralyalılar, Filipinliler, Polinezyalılar. Güney Afrikalılar, Avustralyalılar, Filipinliler, Polinezyalılar.

Her yerin insanı, Peygamber Efendimiz'in peygamberliği başladıktan sonra Her yerin insanı, Peygamber Efendimiz'in peygamberliği başladıktan sonra kıyamete kadar olan zamanda yaşayacak olan insanların hepsi,kıyamete kadar olan zamanda yaşayacak olan insanların hepsi, Peygamber Efendimiz'in ümmetidir. Peygamber Efendimiz'in ümmetidir.

Bu ümmet iki bölüktür: 1. Ümmet-i da'vet 2. Ümmet-i icâbet Bu ümmet iki bölüktür:

1. Ümmet-i da'vet

2. Ümmet-i icâbet

Ümmet-i da'vet; "Peygamber Efendimiz'in kendilerini müslüman olmaya davet etmiş olduğu,Ümmet-i da'vet; "Peygamber Efendimiz'in kendilerini müslüman olmaya davet etmiş olduğu, muhatap almış olduğu, Peygamber Efendimiz'in davetine muhatap olan insanlardır." muhatap almış olduğu, Peygamber Efendimiz'in davetine muhatap olan insanlardır."

"Eğer Peygamber Efendimiz'in peygamberliğini kabul ederse, "Eğer Peygamber Efendimiz'in peygamberliğini kabul ederse, Kur'ân-ı Kerîm'e inanırsa, Lâ ilâhe illallah, Muhammedün resûlullah derse, Kur'ân-ı Kerîm'e inanırsa, Lâ ilâhe illallah, Muhammedün resûlullah derse, o da davete icabet etmiş olur, ümmet-i icabet olur." o da davete icabet etmiş olur, ümmet-i icabet olur."

Peygamber Efendimiz'in peygamberliği devresinde gelmiş, Peygamber Efendimiz'in peygamberliği devresinde gelmiş, Peygamber Efendimiz'e inanmış, icabet etmiş. Peygamber Efendimiz'e inanmış, icabet etmiş.

İcabet etmek, "yapılan bir daveti kabul edip gelmek" demek. İcabet etmek, "yapılan bir daveti kabul edip gelmek" demek.

Davete gelmiş, ötekiler gelmemiş. Gelmemiş ama belki gelebilir, ölünceye kadar vakit var; bilmiyoruz ki. Davete gelmiş, ötekiler gelmemiş. Gelmemiş ama belki gelebilir, ölünceye kadar vakit var; bilmiyoruz ki.

Mesela Amerika'da bir senatör müslüman olmuş. Mesela Amerika'da bir senatör müslüman olmuş. Fransa'da bir filozof, bir hakîm müslüman olmuş. Japonya'da bir alim müslüman olmuş. Fransa'da bir filozof, bir hakîm müslüman olmuş. Japonya'da bir alim müslüman olmuş.

Çin'de iki yüz milyon müslüman olduğunu duymuş muydunuz? Çin'de iki yüz milyon müslüman olduğunu duymuş muydunuz?

Çin'den gelen bir arkadaşa rakamı tekrar tekrar sordum, o kendisi söyledi. Çin'den gelen bir arkadaşa rakamı tekrar tekrar sordum, o kendisi söyledi. Çin'de Çin kökenli iki yüz milyon müslüman varmış. Çin'de Çin kökenli iki yüz milyon müslüman varmış.

"Uygurlu filan mı, Türk kökenli mi?" dedik. "Uygurlu filan mı, Türk kökenli mi?" dedik.

"Hayır, Çin ırkından iki yüz milyon müslüman var." dedi. "Hayır, Çin ırkından iki yüz milyon müslüman var." dedi.

Çin, dünyanın en kalabalık ülkesi; böylece müslümanı en çok olan ülke sıfatını da kazanmış oluyor. Çin, dünyanın en kalabalık ülkesi; böylece müslümanı en çok olan ülke sıfatını da kazanmış oluyor. Her ne kadar Endonezya'da da iki yüz milyon kadar müslüman varsa da, Her ne kadar Endonezya'da da iki yüz milyon kadar müslüman varsa da, Çin'de bu kadar rakamı bilmiyordum. Çin'de bu kadar rakamı bilmiyordum.

Çin'den gelen bir arkadaş, Kurban bayramından önceÇin'den gelen bir arkadaş, Kurban bayramından önce Danimarka'da beni ziyaret etti, Çin'in bir şehrinde okul açmışlar, çalıştırıyorlarmış okulu, onlar söyledi. Danimarka'da beni ziyaret etti, Çin'in bir şehrinde okul açmışlar, çalıştırıyorlarmış okulu, onlar söyledi.

Demek ki Çin'deki bir insan da bakarsınız, oradaki müslümanların çalışmasıyla müslüman olur.Demek ki Çin'deki bir insan da bakarsınız, oradaki müslümanların çalışmasıyla müslüman olur. Bakarsınız İsveç'teki bir insan da müslüman olur. Bakarsınız İsveç'teki bir insan da müslüman olur. Ümmet-i da'vettir, icabet ederse, ümmet-i icâbet olur.Ümmet-i da'vettir, icabet ederse, ümmet-i icâbet olur. İcabet etmezse, Peygamber Efendimiz'i kabul etmezse,İcabet etmezse, Peygamber Efendimiz'i kabul etmezse, Allah'ın gönderdiği âhir zaman peygamberine inanmamış olur, sorumlu olur. Allah'ın gönderdiği âhir zaman peygamberine inanmamış olur, sorumlu olur.

Peygamber Efendimiz'in peygamber olduğu yıldan itibaren -620 yılından itibaren- yaşayan insanlar Peygamber Efendimiz'in peygamber olduğu yıldan itibaren -620 yılından itibaren- yaşayan insanlar Ümmet-i Muhammed'dir. Peygamberliğini kabul etmişse müslüman olmuştur;Ümmet-i Muhammed'dir. Peygamberliğini kabul etmişse müslüman olmuştur; kabul etmemişse maalesef "Vazifesini yapmamış." demektir. kabul etmemişse maalesef "Vazifesini yapmamış." demektir.

Fakat biz, sadece davete icabet edenleri düşünsek bile, yani "eşhedü en lâ ilâhe illallah" Fakat biz, sadece davete icabet edenleri düşünsek bile, yani "eşhedü en lâ ilâhe illallah" deyip müslüman olanları düşünsek bile, bunlar da dünyada bir hayli kalabalıktır.deyip müslüman olanları düşünsek bile, bunlar da dünyada bir hayli kalabalıktır. Elhamdülillah dünyada bir buçuk milyar kadar müslüman var.Elhamdülillah dünyada bir buçuk milyar kadar müslüman var. Dünyanın en kalabalık inanç grubu durumunda bulunuyoruz. Dünyanın en kalabalık inanç grubu durumunda bulunuyoruz.

Şimdi bu ümmet, Peygamber Efendimiz'in peygamberliğe başladığı zamandan şu ana kadar Şimdi bu ümmet, Peygamber Efendimiz'in peygamberliğe başladığı zamandan şu ana kadar ve kıyamete kadarve kıyamete kadar Bu ümmetin evveli, Peygamber Efendimiz'in ashabıdır, onun zamanında müslüman olmuş insanlardır. Bu ümmetin evveli, Peygamber Efendimiz'in ashabıdır, onun zamanında müslüman olmuş insanlardır. Onlar bu ümmetin en şereflisidir. Onlar bu ümmetin en şereflisidir. Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde böyle sınıflandırmış. Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde böyle sınıflandırmış. En şereflisi, Peygamber Efendimiz'i gören insanlardır. En şereflisi, Peygamber Efendimiz'i gören insanlardır.

Peygamber Efendimiz'i gören insanlara "ashab" veya "sahabe" denilir. Peygamber Efendimiz'i gören insanlara "ashab" veya "sahabe" denilir. Bir tane olursa sahabi denir, kadın olursa sahabiye denir. Bir tane olursa sahabi denir, kadın olursa sahabiye denir.

Onlar ümmetin en yüksekleridir. Sahabenin en yükseği de dört halifedir. Onlar ümmetin en yüksekleridir.

Sahabenin en yükseği de dört halifedir.
Faziletleri hilâfet sırasına göredir: Faziletleri hilâfet sırasına göredir:

Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn. Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn.

Ondan sonra Aşere-i Mübeşşere'den altı kişidir, cennetle müjdelenmişlerdir. Ondan sonra Aşere-i Mübeşşere'den altı kişidir, cennetle müjdelenmişlerdir.

Ondan sonra Bedir harbine katılanlardır, onların methi hakkında çok hadîs-i şerîfler var. Ondan sonra Bedir harbine katılanlardır, onların methi hakkında çok hadîs-i şerîfler var.

Böylece sıralanır gider… Böylece sıralanır gider…

Ashaptan sonra tâbiîn gelir. "Ashâbı görmüş ama Resûlullah'a yetişememiş nesil." Ashaptan sonra tâbiîn gelir. "Ashâbı görmüş ama Resûlullah'a yetişememiş nesil."

Ondan sonra tebe-i tâbiîn denilen; "tabiîni görebilmiş insanlar" gelir. Ondan sonra tebe-i tâbiîn denilen; "tabiîni görebilmiş insanlar" gelir.

Hayru'l-kurûni karnî. "En hayırlı devre, benim devremdir." Hayru'l-kurûni karnî. "En hayırlı devre, benim devremdir."

Sümme'llezîne yelûnehüm, sümme'llezîne yelûnehüm. Sümme'llezîne yelûnehüm, sümme'llezîne yelûnehüm. "Sonra ondan sonraki nesil, sonra ondan sonraki nesil." diye "Sonra ondan sonraki nesil, sonra ondan sonraki nesil." diye bu sıralamayı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz söylemiştir. bu sıralamayı Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz söylemiştir.

Bu ümmetin evveli ashaptır, tâbiîndir, tebe-i tâbiîndir, Allahu a'em ilk devirlerin insanlarıdır. Bu ümmetin evveli ashaptır, tâbiîndir, tebe-i tâbiîndir, Allahu a'em ilk devirlerin insanlarıdır.

Necâ evvelü hâzihi'l-ümmeh. "Bunlar cehenneme düşmekten,Necâ evvelü hâzihi'l-ümmeh. "Bunlar cehenneme düşmekten, azap görmekten kurtulacaklar, cennete girecekler, bahtiyar olacaklar." azap görmekten kurtulacaklar, cennete girecekler, bahtiyar olacaklar."

Ne ile kurtulacaklar? Bi'l-yakîni ve'z-zühdü. "İki güzel sıfat ile cennetlik olacaklar,Ne ile kurtulacaklar?

Bi'l-yakîni ve'z-zühdü. "İki güzel sıfat ile cennetlik olacaklar,
cehennemden kurtulacaklar: cehennemden kurtulacaklar: Birisi yakîn. Birisi yakîn.

Yakîn, Türkçe'deki "yakın" kelimesine benziyor ama karıştırmamak lazım Türkçe'deki yakın, Yakîn, Türkçe'deki "yakın" kelimesine benziyor ama karıştırmamak lazım Türkçe'deki yakın, "uzak olmayan" demektir, onun Arapça'daki karşılığı karîb'dir."uzak olmayan" demektir, onun Arapça'daki karşılığı karîb'dir. Bu yakîn, "şeksiz şüphesiz, pürüzsüz sâfî inanç" demektir. Yakîn sahibi insanlara mûkınîn derler. Bu yakîn, "şeksiz şüphesiz, pürüzsüz sâfî inanç" demektir. Yakîn sahibi insanlara mûkınîn derler.

Bakara sûresi'nin başındaki ilk âyetlerde geçiyor: Ve bi'l-âhiretihüm yûkınûn.Bakara sûresi'nin başındaki ilk âyetlerde geçiyor:

Ve bi'l-âhiretihüm yûkınûn.
"Onlar âhirete şeksiz şüphesiz inanırlar." diye geçiyor. "Onlar âhirete şeksiz şüphesiz inanırlar." diye geçiyor.

"Ben o adamı yakînen tanıyorum." diye bir tabir vardır. "Ben o adamı yakînen tanıyorum." diye bir tabir vardır. Ne demek?Ne demek? "Şeksiz şüphesiz tanıyorum." demek. Yoksa "O benim akrabam!" demek değil, "O benim yakınımda oturuyor." demek değil. "Şeksiz şüphesiz tanıyorum." demek. Yoksa "O benim akrabam!" demek değil, "O benim yakınımda oturuyor." demek değil.

hiç tereddütsüz tanıyorum, o adam iyi adamdır, o adam hakkındaki kanaatimde bir eksiklik yok." demektir. demektir.hiç tereddütsüz tanıyorum, o adam iyi adamdır, o adam hakkındaki kanaatimde bir eksiklik yok." demektir. demektir. Bu ümmetin evveli; çok kuvvetli imanlı insanlardır.Bu ümmetin evveli; çok kuvvetli imanlı insanlardır. Sahabe-i kirâmın her birisi yıldızlar gibiydi, çok mübarek insanlardı,Sahabe-i kirâmın her birisi yıldızlar gibiydi, çok mübarek insanlardı, imanları çok kuvvetliydi. imanları çok kuvvetliydi. O mübarek insanlar birkaç devre yetişti, sonra gelen insanlar dünyaya daldılar, O mübarek insanlar birkaç devre yetişti, sonra gelen insanlar dünyaya daldılar, günahlara daha çok bulaştılar. günahlara daha çok bulaştılar.

Onlar yakîn ile kurtulacaklar; şeksiz şüphesiz, pürüzsüz, sâfî, tertemiz, Onlar yakîn ile kurtulacaklar; şeksiz şüphesiz, pürüzsüz, sâfî, tertemiz, sağlam imanları olduğu için cennete girecekler;sağlam imanları olduğu için cennete girecekler; bir. Ve'z-zühd. İkincisi; zühd ile. Zühd, "dünyaya rağbet etmemek" demek.bir.

Ve'z-zühd.

İkincisi; zühd ile.

Zühd, "dünyaya rağbet etmemek" demek.
Zühd sahibi insana zâhid denir. "Âhireti hedef alıp, âhiretin makamlarını, derecelerini,Zühd sahibi insana zâhid denir. "Âhireti hedef alıp, âhiretin makamlarını, derecelerini, mükâfâtlarını düşünüp, dünyaya aldırmayan, dünyayı sevmeyen kimse" demektir. mükâfâtlarını düşünüp, dünyaya aldırmayan, dünyayı sevmeyen kimse" demektir. Zühd sahibi insana zâhid derler yaniZühd sahibi insana zâhid derler yani dünya gözünde değil, gönlünde değil. Mühim değil âhiret; yeter ki âhireti iyi olsun. dünya gözünde değil, gönlünde değil. Mühim değil âhiret; yeter ki âhireti iyi olsun.

Âhiretini kazanmak için dünyayı verir, hayır yapar, sadaka verir, Âhiretini kazanmak için dünyayı verir, hayır yapar, sadaka verir, gözü toktur, haramdan bir menfaat gelse "İstemem." der.gözü toktur, haramdan bir menfaat gelse "İstemem." der. Amacı dünyalık değildir, âhireti düşünür.Amacı dünyalık değildir, âhireti düşünür. Âhireti düşündüğü için günahlara yanaşmaz, para hırsına kapılıp da haramları, günahları işlemez. Âhireti düşündüğü için günahlara yanaşmaz, para hırsına kapılıp da haramları, günahları işlemez.

"Âhirette makamım iyi olsun, Allah beni sevsin, azaplandırmasın, cennetine soksun!" diye"Âhirette makamım iyi olsun, Allah beni sevsin, azaplandırmasın, cennetine soksun!" diye dünyanın haram olan, yasak olan taraflarına yanaşmıyor, iltifat etmiyor. dünyanın haram olan, yasak olan taraflarına yanaşmıyor, iltifat etmiyor.

Onları sevmiyor, "Onları alacağım." diye hırs beslemiyor. İşte zâhid bu. Onları sevmiyor, "Onları alacağım." diye hırs beslemiyor. İşte zâhid bu. O devrin insanları böyle idi. O devrin insanları böyle idi.

Hatta Amr İbnü'l-Âs radıyallahu anh, ordusuyla Mısır'ı fethetmeye gittiği zaman, Hatta Amr İbnü'l-Âs radıyallahu anh, ordusuyla Mısır'ı fethetmeye gittiği zaman, şimdiki Kahire'nin göbeğinde Fustat şehri vardı. şimdiki Kahire'nin göbeğinde Fustat şehri vardı. Fustat şehrinin surları vardı, onu muhasara etti.Fustat şehrinin surları vardı, onu muhasara etti. Kaledekiler kapıları kapattılar, savunma durumuna geçtiler. Kaledekiler kapıları kapattılar, savunma durumuna geçtiler.

Amr İbnü'l-Âs onlara; "Siz yanlış bir şey yapıyorsunuz.Amr İbnü'l-Âs onlara;

"Siz yanlış bir şey yapıyorsunuz.
Biz sizin tanıdığınız, size gelmiş başka düşmanlar gibi değiliz. Biz sizin tanıdığınız, size gelmiş başka düşmanlar gibi değiliz. Benim ordumdaki insanların hepsi şehit olmayı hedef edinmiş; Benim ordumdaki insanların hepsi şehit olmayı hedef edinmiş; 'Ölsem de cennete girsem!' diye ölmeyi arzu eden insanlar.'Ölsem de cennete girsem!' diye ölmeyi arzu eden insanlar. Ama sizler, hepiniz, yaşamayı arzu ediyorsunuz.Ama sizler, hepiniz, yaşamayı arzu ediyorsunuz. 'Ne yapıp edip canımı kurtarırım, acaba nasıl daha çok yaşarım?' diye düşünüyorsunuz. 'Ne yapıp edip canımı kurtarırım, acaba nasıl daha çok yaşarım?' diye düşünüyorsunuz. Siz bizi tanımıyorsunuz, bizimle baş edemezsiniz. Siz bizi tanımıyorsunuz, bizimle baş edemezsiniz. Teslim olun, şartları konuşalım, bize tâbi olun!" diye haber gönderdi. Teslim olun, şartları konuşalım, bize tâbi olun!" diye haber gönderdi.

O devrin insanları öyle idi. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, O devrin insanları öyle idi. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, onları savaşa gönderdiği zaman, savaştan geri dönmeyi ummazlardı. onları savaşa gönderdiği zaman, savaştan geri dönmeyi ummazlardı. "Canımız sağ kalır, döneriz de daha yaşarız." diye düşünmezlerdi,"Canımız sağ kalır, döneriz de daha yaşarız." diye düşünmezlerdi, şehit olmaya giderlerdi. Uğurlayanlar da onların bir daha döneceğini beklemezlerdi. şehit olmaya giderlerdi. Uğurlayanlar da onların bir daha döneceğini beklemezlerdi.

Hatta Mûte savaşında yenildikleri zaman,Hatta Mûte savaşında yenildikleri zaman, Peygamber Efendimiz onların şehit olduğunu minberden söyledi: Peygamber Efendimiz onların şehit olduğunu minberden söyledi:

"Şimdi Zeyd b. Hârise şehit oldu, sonra sancağı Câfer b. Ebî Tâlib aldı."Şimdi Zeyd b. Hârise şehit oldu, sonra sancağı Câfer b. Ebî Tâlib aldı. O da şehit oldu. Sonra sancağı Abdullah b. Revâha aldı. O da şehit oldu." diye haber verdi. O da şehit oldu. Sonra sancağı Abdullah b. Revâha aldı. O da şehit oldu." diye haber verdi.

Hatta Câfer b. Ebî Tâlib Efendimiz için; "Onun cennette uçtuğunu görüyorum." diyeHatta Câfer b. Ebî Tâlib Efendimiz için; "Onun cennette uçtuğunu görüyorum." diye söylediği için lakabı "Tayyar" oldu. söylediği için lakabı "Tayyar" oldu.

Onlar geri çekilip Medine'ye geldikleri zaman savaşmışlardı, ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı.Onlar geri çekilip Medine'ye geldikleri zaman savaşmışlardı, ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı. Düşmanla karşılaştıkları zaman düşman ordusu çok kalabalıktı;Düşmanla karşılaştıkları zaman düşman ordusu çok kalabalıktı; [yüz bin kişi] kendileri çok azdı. [Üç bin kişi.] [yüz bin kişi] kendileri çok azdı. [Üç bin kişi.]

Komutanlar; "Biz bu kadar kalabalık bir düşmanla çarpışamayız, geri çekilelim!" dediler. Komutanlar;

"Biz bu kadar kalabalık bir düşmanla çarpışamayız, geri çekilelim!" dediler.

Bazıları da dedi ki; "Çarpışıp yenmek için buraya gelmedik. Bazıları da dedi ki;

"Çarpışıp yenmek için buraya gelmedik.
Resûlullah bizi buraya 'Çarpışın.' diye gönderdi, ölürsek şehit oluruz;Resûlullah bizi buraya 'Çarpışın.' diye gönderdi, ölürsek şehit oluruz; gayemiz yenmek ve zafer değil!" dediler. gayemiz yenmek ve zafer değil!" dediler.

"Resûlullah çarpışın dedi, çarpışmamız lazım" dediler."Resûlullah çarpışın dedi, çarpışmamız lazım" dediler. Çarpışmaya girdiler, kahramanca çarpıştılar çarpıştılar;Çarpışmaya girdiler, kahramanca çarpıştılar çarpıştılar; yenişme durumu olmadı ama bir zafer de kazanılamadı.yenişme durumu olmadı ama bir zafer de kazanılamadı. Geride sağ kalanlar Medine'ye gelince, çok ilginçtir, Medine'nin ahalisi gelenlerin yüzüne bakmadı. Geride sağ kalanlar Medine'ye gelince, çok ilginçtir, Medine'nin ahalisi gelenlerin yüzüne bakmadı.

"Öteki kardeşleriniz öldü de, siz niye geriye döndünüz?" diye onlara iltifat etmediler "Öteki kardeşleriniz öldü de, siz niye geriye döndünüz?" diye onlara iltifat etmediler

Resûlullah Efendimiz onlara iltifat edinceye kadar. Resûlullah Efendimiz onlara iltifat edinceye kadar.

Onların mantıkları böyleydi, başka türlü çalışıyordu, bizim gibi çalışmıyordu, değişik düşünüyorlardı.Onların mantıkları böyleydi, başka türlü çalışıyordu, bizim gibi çalışmıyordu, değişik düşünüyorlardı. Onlar çok kuvvetli iman sahibiydi ve dünyaya metelik vermiyorlardı. Onlar çok kuvvetli iman sahibiydi ve dünyaya metelik vermiyorlardı.

Ebû Zerr-i Gıfârî hazretlerine dört bin altın verilmiş, bir gecede dağıtmış. Ebû Zerr-i Gıfârî hazretlerine dört bin altın verilmiş, bir gecede dağıtmış. O yanında para biriktirmeyi sevmezdi,O yanında para biriktirmeyi sevmezdi, hemen dağıtırdı. Halbuki şimdi hepimizin cebinde, kesesinde, kasasında ne kadar para vardır.hemen dağıtırdı.

Halbuki şimdi hepimizin cebinde, kesesinde, kasasında ne kadar para vardır.
Ertesi güne bırakmamış. Onlar; Yevmün cedîd, rızkun cedîd. Ertesi güne bırakmamış.

Onlar;

Yevmün cedîd, rızkun cedîd.
"Yeni bir gün, yeni bir rızık" - Allah gönderir - derlerdi. Yani evvelden saklamaya lüzum yok. "Yeni bir gün, yeni bir rızık" - Allah gönderir - derlerdi. Yani evvelden saklamaya lüzum yok.

Kadının birisi bir sûfî ile evlenmiş. Adamın hiç bir şeyi yok, tam takır evi. Kadının birisi bir sûfî ile evlenmiş. Adamın hiç bir şeyi yok, tam takır evi. "İyi bir derviş, iyi bir zâhid" diye evleniyor. "İyi bir derviş, iyi bir zâhid" diye evleniyor. Evlendikleri zaman bakmış ki dolapta yiyecekler var. Evlendikleri zaman bakmış ki dolapta yiyecekler var.

"Ben de seni zâhid sanmıştım, derviş sanmıştım."Ben de seni zâhid sanmıştım, derviş sanmıştım. Senin tevekkülün tam değilmiş, dolabında yemekler dolu!" diye memnun olmadığını beyan etmiş. Senin tevekkülün tam değilmiş, dolabında yemekler dolu!" diye memnun olmadığını beyan etmiş.

O devrin insanları böyle. Demek ki dünyaya meyletmiyorlar, zâhid insanlar, O devrin insanları böyle.

Demek ki dünyaya meyletmiyorlar, zâhid insanlar,
ibadete gayretli insanlar, yakîn sahibi, kuvvetli iman sahibi insanlar. ibadete gayretli insanlar, yakîn sahibi, kuvvetli iman sahibi insanlar.

Hz. Ömer zamanında Sâsânilerle çarpışan ordunun bir ferdi, Hz. Ömer zamanında Sâsânilerle çarpışan ordunun bir ferdi, savaş alanında bir torba mücevher buldu. savaş alanında bir torba mücevher buldu. Götürdü, komutana teslim etti. Onlar öyle para pul sahibi olmayı düşünmezlerdi.Götürdü, komutana teslim etti. Onlar öyle para pul sahibi olmayı düşünmezlerdi. Tamam elime şu kadar mücevher geçirdim. Zümrütler, elmaslar.. Bir torba benim oldu saklayayım" diye düşünmezleri. Tamam elime şu kadar mücevher geçirdim. Zümrütler, elmaslar.. Bir torba benim oldu saklayayım" diye düşünmezleri.

"Bu ümmetin evveli, bu kuvvetli imanları ve bu müstağnî, gözü tok halleri, âhirete rağbet edip de,"Bu ümmetin evveli, bu kuvvetli imanları ve bu müstağnî, gözü tok halleri, âhirete rağbet edip de, dünyaya aldırmamaları dolayısıyla cehennemden kurtulacaklar, necat bulacaklar, cennete girecekler."dünyaya aldırmamaları dolayısıyla cehennemden kurtulacaklar, necat bulacaklar, cennete girecekler." diyor Peygamber Efendimiz. diyor Peygamber Efendimiz.

Bu iki haslet, iki güzel sıfattır: Bu iki haslet, iki güzel sıfattır:

Yakîn, "kuvvetli, tereddütsüz iman." Zühd, "dünyaya aldırmamak." Yakîn, "kuvvetli, tereddütsüz iman." Zühd, "dünyaya aldırmamak."

"Sen böyle yapıyorsun ama işinden atılırsın! "Sen böyle yapıyorsun ama işinden atılırsın!

"Ne yapayım, Allah'ın emrini tutuyorum. 'Cuma namazı kılın!' dedi, kılıyorum."Ne yapayım, Allah'ın emrini tutuyorum. 'Cuma namazı kılın!' dedi, kılıyorum. 'Namazlarını kaçırma!' dedi; vaktinde kılıyorum. 'Namazlarını kaçırma!' dedi; vaktinde kılıyorum. Allah bu işi vermezse başka yerden verir, bir kapıyı kaparsa bin kapıyı açar." Allah bu işi vermezse başka yerden verir, bir kapıyı kaparsa bin kapıyı açar."

Mesela bu, gözü tokluk, iman. Mesela bu, gözü tokluk, iman.

Böyle olması lazım. Böyle olması lazım.

Ve yehlikü âhiri hâzihi'l-ümmeh.Ve yehlikü âhiri hâzihi'l-ümmeh. "Bu ümmetin sonu da şu kötü iki kötü huydan dolayı helâk olacaklar:" "Bu ümmetin sonu da şu kötü iki kötü huydan dolayı helâk olacaklar:"

Bi'l-buhli ve'l-emel. Buhl, "bahillik, cimrilik" demek. Bi'l-buhli ve'l-emel.

Buhl, "bahillik, cimrilik" demek.

Eli sıkı, cimri, hayır hasenât yapmıyor, sadaka vermiyor, zekât vermiyor. Eli sıkı, cimri, hayır hasenât yapmıyor, sadaka vermiyor, zekât vermiyor. Cimrilikten dolayı helâk olacak. Cimrilikten dolayı zekâtını vermeyecek. Cimrilikten dolayı helâk olacak.

Cimrilikten dolayı zekâtını vermeyecek.
Cimrilikten dolayı sadakasını vermeyecek. Cimrilikten dolayı hayrını yapmayacak. Cimrilikten dolayı sadakasını vermeyecek. Cimrilikten dolayı hayrını yapmayacak. Cimrilikten dolayı cihada yardımda bulunmayacak. Cimrilikten dolayı cihada yardımda bulunmayacak. Cimrilikten dolayı Ümmet-i Muhammed'e hizmet edecek sahalarda gayret göstermeyecek. Cimrilikten dolayı Ümmet-i Muhammed'e hizmet edecek sahalarda gayret göstermeyecek. Vazifelerini yapmadığı için helâk olacak. Çünkü müslümanın mâlî sorumlulukları var. Vazifelerini yapmadığı için helâk olacak. Çünkü müslümanın mâlî sorumlulukları var.

Emel denilen şey de, "ummak" demek. "İnsanın istikbale ait bir takım umutlarının, Emel denilen şey de, "ummak" demek. "İnsanın istikbale ait bir takım umutlarının, hayallerinin olması" demek. hayallerinin olması" demek.

Emelden dolayı insan niçin helâk oluyor? Emelden dolayı insan niçin helâk oluyor?

Bu emelin ne olduğunu pek çok kimse anlayamaz. Emel nedir? Bu emelin ne olduğunu pek çok kimse anlayamaz.

Emel nedir?

İnsanın ileriye yönelik planı olmasın mı, düşüncesi olmasın mı, İnsanın ileriye yönelik planı olmasın mı, düşüncesi olmasın mı, hayali olmasın mı, hedefi olmasın mı, isteği olmasın mı; İslâm'da bu yasak mı? hayali olmasın mı, hedefi olmasın mı, isteği olmasın mı; İslâm'da bu yasak mı?

"İnşaallah çocuğum büyürse ben onu hafız yetiştireceğim."İnşaallah çocuğum büyürse ben onu hafız yetiştireceğim. İnşaallah müstakil ev sahibi olmak istiyorum. İnşaallah müstakil ev sahibi olmak istiyorum. İnşaallah Türkiye'de bir dükkân açarım. İnşaallah Türkiye'de bir dükkân açarım. İnşaallah Kulu'da, Tavşançalı'da şöyle bir geniş arazi alır da iki katlı bir ev yaptırırım." İnşaallah Kulu'da, Tavşançalı'da şöyle bir geniş arazi alır da iki katlı bir ev yaptırırım."

Bunlar günah mı? Emel, tûl-i emel; "İnsanın biraz daha yaşayacağını sanması." Bunlar günah mı?

Emel, tûl-i emel; "İnsanın biraz daha yaşayacağını sanması."

"Ne yapmayı düşünüyorsun? "İşte hocam, emekli oluncaya kadar burada yaşamayı düşünüyorum. "Ne yapmayı düşünüyorsun?

"İşte hocam, emekli oluncaya kadar burada yaşamayı düşünüyorum.
Ondan sonra sakal bırakacağım, ondan sonra hacca gideceğim,Ondan sonra sakal bırakacağım, ondan sonra hacca gideceğim, ondan sonra çoluk çocuğu evlendireceğim. ondan sonra çoluk çocuğu evlendireceğim. Ondan sonra namazımı kılacağım, orucumu tutacağım, ibadetimi yapacağım. Ondan sonra namazımı kılacağım, orucumu tutacağım, ibadetimi yapacağım.

Peki, o vakte kadar yaşayacağını biliyor musun? Peki, o vakte kadar yaşayacağını biliyor musun?

İsveç hükümeti sana garanti verse acaba yaşayabilir misin?İsveç hükümeti sana garanti verse acaba yaşayabilir misin? Yaşamak senin elinde mi, senin isteğinde mi?Yaşamak senin elinde mi, senin isteğinde mi? Ya yarın ölürsen, ya bir saat sonra ölürsen, ya o vakte erişemezsen? Ya yarın ölürsen, ya bir saat sonra ölürsen, ya o vakte erişemezsen?

Şimdi bakın, benim çok yakından tanıdığım talebelerim vardı; benden önce öldüler. Şimdi bakın, benim çok yakından tanıdığım talebelerim vardı; benden önce öldüler. Bu iş, sırayla değil. Benden daha genç idiler, talebe olarak okuttum,Bu iş, sırayla değil. Benden daha genç idiler, talebe olarak okuttum, Allah rahmet etsin, şimdi öldüler. Beraber büyüdüğüm mahalle arkadaşlarım vardı, öldüler.Allah rahmet etsin, şimdi öldüler. Beraber büyüdüğüm mahalle arkadaşlarım vardı, öldüler. Benden yaşça küçük nice insanlar ölüyor.Benden yaşça küçük nice insanlar ölüyor. Dedeler duruyor, bebekler ölüyor. Hastanın başında bekleyen hastabakıcı ölüyor,Dedeler duruyor, bebekler ölüyor. Hastanın başında bekleyen hastabakıcı ölüyor, hasta iyileşiyor, daha da kaç yıl yaşıyor. hasta iyileşiyor, daha da kaç yıl yaşıyor.

Ölümün kime, ne zaman geleceği belli değil. Ölümün kime, ne zaman geleceği belli değil.

Ölümü uzakta sanmak tûl-i emeldir. Cahit Sıtkı Tarancı ne güzel söylemiş: Ölümü uzakta sanmak tûl-i emeldir.

Cahit Sıtkı Tarancı ne güzel söylemiş:

Neylersin, ölüm herkesin başında. Uyudun, uyanamadın olacak. Neylersin, ölüm herkesin başında. Uyudun, uyanamadın olacak. Bir namazlık saltanatın olacak. Taht misâli o musalla taşında. Bir namazlık saltanatın olacak.

Taht misâli o musalla taşında.

O bile biraz daha iyi düşünüyor da, bizim işçi haccını altmış beş yaşından sonraya düşünüyor. O bile biraz daha iyi düşünüyor da, bizim işçi haccını altmış beş yaşından sonraya düşünüyor. Otuz beş yaşında, "Daha şu kadar sene yaşarım." diye düşünüyor.Otuz beş yaşında, "Daha şu kadar sene yaşarım." diye düşünüyor. İşte bu tûl-i emel. Yarına çıkacağını bilmiyorsun. İşte bu tûl-i emel.

Yarına çıkacağını bilmiyorsun.
Bu akşama ermişsen yarına çıkacağını umma! Yarına çıkacağını ummak tûl-i emeldir. Bu akşama ermişsen yarına çıkacağını umma! Yarına çıkacağını ummak tûl-i emeldir.

Tûl-i emel neden kötüdür, niye insan bununla helâk olur? Tûl-i emel neden kötüdür, niye insan bununla helâk olur?

İnsan tûl-i emel ile iyilikleri geriye atar: İnsan tûl-i emel ile iyilikleri geriye atar:

"İleride tevbekâr olacağım. İleride şu hayrı yapacağım. İleride namazı kılacağım!" "İleride tevbekâr olacağım. İleride şu hayrı yapacağım. İleride namazı kılacağım!"

İyilikleri hep geriye atar. Geriye atmaya Arapça'da tesvif derler. İyilikleri hep geriye atar.

Geriye atmaya Arapça'da tesvif derler.

Tesvîf; "İleride şöyle yapacağım." demektir. Tesvîf, şeytanın aldatmacasıdır. Tesvîf; "İleride şöyle yapacağım." demektir. Tesvîf, şeytanın aldatmacasıdır.

"O işi şimdi yapma, ileride yap!" der. Şeytanın bir işi acele ettirmektir,"O işi şimdi yapma, ileride yap!" der.

Şeytanın bir işi acele ettirmektir,
"El-aceletü min eş-şeytan""El-aceletü min eş-şeytan" bir işi de tehir ettirmektir.bir işi de tehir ettirmektir. Hayırlı bir işi; "Özene bezene yapılmasın!" diye aceleye getirtir. Hayırlı bir işi; "Özene bezene yapılmasın!" diye aceleye getirtir.

Mesela namazı acele kıldırtır; namaz bir şeye benzemez. Mesela namazı acele kıldırtır; namaz bir şeye benzemez.

"Acele şeytandandır ama bazı yerlerde acele etmek lazım." diyor, "Acele şeytandandır ama bazı yerlerde acele etmek lazım." diyor, Peygamber Efendimiz. Mesela birisi vefat ettiği zaman, defnetmekte acele etmek lazım.Peygamber Efendimiz.

Mesela birisi vefat ettiği zaman, defnetmekte acele etmek lazım.
İnsanın çocuğu varsa evlendirmekte çabuk davranması lazım.İnsanın çocuğu varsa evlendirmekte çabuk davranması lazım. Çünkü büyür de bir kötülük yaparsa cezası anaya babaya yazılır.Çünkü büyür de bir kötülük yaparsa cezası anaya babaya yazılır. Çabuk evlendirilmesi gerekiyor. Bir de borcunu çabuk ödemesi, tevbeyi çabuk yapması lazım. Çabuk evlendirilmesi gerekiyor.

Bir de borcunu çabuk ödemesi, tevbeyi çabuk yapması lazım.

Başka şeylerde teennî lazım; dengeli, ölçülü olmak lazım! Almanların bir sözü vardır: Başka şeylerde teennî lazım; dengeli, ölçülü olmak lazım!

Almanların bir sözü vardır:

"İhtiyatlı bir acele." Burada da Mustafa araba kullanırken söylüyordu: "İhtiyatlı bir acele."

Burada da Mustafa araba kullanırken söylüyordu:

"Gerilimsiz araba kullanmak." "Gerilimsiz araba kullanmak."

Kendisini sıkmayacak, rûhî gerilim olmayacak, arabayı rahat kullanacak. Kendisini sıkmayacak, rûhî gerilim olmayacak, arabayı rahat kullanacak. Önündekine, "Buyur, sen geç!" diyecek, kibarlık yapacak. Önündekine, "Buyur, sen geç!" diyecek, kibarlık yapacak. O da, "Hay Allah razı olsun, sakallı bir adam bana yol verdi." diyecek, O da, "Hay Allah razı olsun, sakallı bir adam bana yol verdi." diyecek, sakallılara derece verecek, gözünde sakallılar büyüyecek. sakallılara derece verecek, gözünde sakallılar büyüyecek. "Allah Allah, yardım ediyor." diyecek. "Allah Allah, yardım ediyor." diyecek.

İhtiyar kadının birisi bana yamuk yamuk bakıyordu, elinde yükler vardı. İhtiyar kadının birisi bana yamuk yamuk bakıyordu, elinde yükler vardı. "Yardım edeyim." dedim, yamukluğu düzeldi. "Yardım edeyim." dedim, yamukluğu düzeldi. Meğerse yamukluk yükündenmiş, taşıyınca düzeldi. Meğerse yamukluk yükündenmiş, taşıyınca düzeldi.

"İleride çok yaşayacağım." diye umarken, insan gaflete düşer, "İleride çok yaşayacağım." diye umarken, insan gaflete düşer, gafilce yakalanır, hazırlıksız ölür: gafilce yakalanır, hazırlıksız ölür:

Borcunu ödeyememiş olur, alacağını alamamış olur, işini yapamamış olur, tevbesini edememiş olur, Borcunu ödeyememiş olur, alacağını alamamış olur, işini yapamamış olur, tevbesini edememiş olur, ibadetini geride bırakmış olur, namazını kılmamış olur, ibadetini geride bırakmış olur, namazını kılmamış olur, orucunu tutmamış olur, haccını yapmamış olur. orucunu tutmamış olur, haccını yapmamış olur. Bunlar hep; "Yaşarım canım, ileride yaparım." duygusundan kaynaklanıyor. Bunlar hep; "Yaşarım canım, ileride yaparım." duygusundan kaynaklanıyor.

İşte bu, korkunç bir duygudur, insanları iyilik yapmaktan alıkoyan bir duygudur. İşte bu, korkunç bir duygudur, insanları iyilik yapmaktan alıkoyan bir duygudur.

Onun için Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Onun için Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Heleke'l-müsevvifûn. "Hayırlı işlerini geriye tehir edenler, tesvîf yapanlar helâk oldular." Heleke'l-müsevvifûn. "Hayırlı işlerini geriye tehir edenler, tesvîf yapanlar helâk oldular."

Öyle şey yok! Hayırlı iş hemen yapılır, çarçabuk yapılır. Öyle şey yok! Hayırlı iş hemen yapılır, çarçabuk yapılır. Onun için tûl-i emel de kötü bir huydur. Onun için tûl-i emel de kötü bir huydur.

Akşama çıktın mı, sabaha çıkmayı düşünmeyeceksin! Ne yapacaksın? Akşama çıktın mı, sabaha çıkmayı düşünmeyeceksin!

Ne yapacaksın?

Tevbe edeceksin. Abdestini alacaksın, yatmadan önce namaz kılacaksın. Tevbe edeceksin. Abdestini alacaksın, yatmadan önce namaz kılacaksın. "Neme lazım, belki bu gece ölürüm!" diyeceksin. Vasiyetin yastığının altında yazılı olacak. "Neme lazım, belki bu gece ölürüm!" diyeceksin. Vasiyetin yastığının altında yazılı olacak.

İnsanın vasiyeti yastığının altında yazılı olmazsa o suçmuş, günahmış. İnsanın vasiyeti yastığının altında yazılı olmazsa o suçmuş, günahmış. Vasiyeti yazılı olacak: "Şu kimseden şu kadar alacağım var, Vasiyeti yazılı olacak:

"Şu kimseden şu kadar alacağım var,
onu alın Kur'an kursuna verin! Filancaya şu kadar borcum var, onu ödeyin!onu alın Kur'an kursuna verin! Filancaya şu kadar borcum var, onu ödeyin! Evlatlarım, aman benden sonra namazınızı bırakmayın, hakkımı helâl etmem;Evlatlarım, aman benden sonra namazınızı bırakmayın, hakkımı helâl etmem; takvâ ehli olun!" diye çocuklarına, hanımına vasiyetini yapacak. takvâ ehli olun!" diye çocuklarına, hanımına vasiyetini yapacak.

Müslüman böyle olacak. Müslümanın ölüme hazırlıklı olması lazım!Müslüman böyle olacak.

Müslümanın ölüme hazırlıklı olması lazım!
Tûl-i emel bunu engelliyor. Onun için "Bu ümmetin son kısmı;Tûl-i emel bunu engelliyor.

Onun için "Bu ümmetin son kısmı;
evvelkilerin kuvvetli imandan ve zühd ü takvâ sahibi olduklarından cennete girdikleri gibi; evvelkilerin kuvvetli imandan ve zühd ü takvâ sahibi olduklarından cennete girdikleri gibi; sondakiler da maalesef cimriliklerinden, bir de tûl-i emel sahibi olduklarından; sondakiler da maalesef cimriliklerinden, bir de tûl-i emel sahibi olduklarından; 'İleride yaparım canım, dur bakalım, daha gencim!' diye 'İleride yaparım canım, dur bakalım, daha gencim!' diye işi tehir ettiklerinden dolayı helâk olacaklar." buyuruyor. işi tehir ettiklerinden dolayı helâk olacaklar." buyuruyor.

Demek ki bizim ne yapmamız lazım? Demek ki bizim ne yapmamız lazım?

Cömert olmamız lazım, cimri olmamamız lazım. Cömert olmamız lazım, cimri olmamamız lazım. Tûl-i emel sahibi olmamamız lazım. "Her an ölebilirim." diye ölüme hazırlıklı olmamız, Tûl-i emel sahibi olmamamız lazım. "Her an ölebilirim." diye ölüme hazırlıklı olmamız, ölürsek arkada bir hesap, bir borç bırakmadan, her şeyi temiz yapmamız lazım! ölürsek arkada bir hesap, bir borç bırakmadan, her şeyi temiz yapmamız lazım!

İslam tarihi kitabının yazarı Asım Köksal bir güzel şahsı tanıyormuş, o anlattı: İslam tarihi kitabının yazarı Asım Köksal bir güzel şahsı tanıyormuş, o anlattı:

Osmanlılar zamanında, İstanbul defterdarlığında memurmuş.Osmanlılar zamanında, İstanbul defterdarlığında memurmuş. Masasındaki bütün dosyaları, işleri bitirmeyince evine gitmezmiş.Masasındaki bütün dosyaları, işleri bitirmeyince evine gitmezmiş. Mesai beşte bitiyor ama gitmezmiş, altıda gitmezmiş, yedide gitmezmiş,Mesai beşte bitiyor ama gitmezmiş, altıda gitmezmiş, yedide gitmezmiş, dokuz, on, on bir neyse dosyalar bitince gidermiş. dokuz, on, on bir neyse dosyalar bitince gidermiş. Masası tertemiz, hiç yarına bırakılmış bir işi yok; Masası tertemiz, hiç yarına bırakılmış bir işi yok; o gece ölse yeni gelen adama geride halledilmemiş hiçbir iş bırakmazmış.o gece ölse yeni gelen adama geride halledilmemiş hiçbir iş bırakmazmış. Böyle yaparmış.Böyle yaparmış. Erken gelirmiş, vazifesini yaparmış.Erken gelirmiş, vazifesini yaparmış. Bu hizmeti Allah'a itaatin bir parçası olarak bilirmiş, ondan yaparmış. Bu hizmeti Allah'a itaatin bir parçası olarak bilirmiş, ondan yaparmış.

Muhterem kardeşlerim! Bizim de yaptığımız işleri böyle yapmamız lazım Muhterem kardeşlerim!

Bizim de yaptığımız işleri böyle yapmamız lazım

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üçüncü hadîs-i şerîf:

Nahnü'l-âhirûne ve'l-evvelûne yevme'l-kıyâmeh. Ve inne'l-müksirîne hümü'l-esfelûne'l-ekallûne yevme'l-kıyâmeh.Nahnü'l-âhirûne ve'l-evvelûne yevme'l-kıyâmeh. Ve inne'l-müksirîne hümü'l-esfelûne'l-ekallûne yevme'l-kıyâmeh. İllâ men kâle hâkezâ ve hâkezâ.Ve mâ uhibbu enne lî misle uhudin zeheben. Ünfikuhû fî sebîlillâhi azze ve celle. İllâ men kâle hâkezâ ve hâkezâ.Ve mâ uhibbu enne lî misle uhudin zeheben. Ünfikuhû fî sebîlillâhi azze ve celle.

İbn Mesud radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş.İbn Mesud radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor:

Nahnü'l-âhirûne ve'l-evvelûne yevme'l-kıyâmeh. Nahnü'l-âhirûne ve'l-evvelûne yevme'l-kıyâmeh. "Biz ümmetlerin en sonuncularıyız."Biz ümmetlerin en sonuncularıyız. Peygamberimiz âhir zaman peygamberi, biz de âhir zaman ümmetiyiz. Peygamberimiz âhir zaman peygamberi, biz de âhir zaman ümmetiyiz. Kıyamete kadar başka peygamber gelmeyecek, biz en sonuncuyuz.Kıyamete kadar başka peygamber gelmeyecek, biz en sonuncuyuz. Fakat "ve'l-evvelûne yevme'l-kıyâmeh" kıyamet gününde en önceyiz.Fakat "ve'l-evvelûne yevme'l-kıyâmeh" kıyamet gününde en önceyiz. Öncelik bize verilecek, ilk önce biz muamele göreceğiz, biz iltifata mazhar olacağız." Öncelik bize verilecek, ilk önce biz muamele göreceğiz, biz iltifata mazhar olacağız."

Ve inne'l-müksirîne hümü'l-esfelûne'l-ekallûne yevme'l-kıyâmeh. Ve inne'l-müksirîne hümü'l-esfelûne'l-ekallûne yevme'l-kıyâmeh. "Hiç şüphe yok ki dünyada malı çok olanlar, "Hiç şüphe yok ki dünyada malı çok olanlar, kıyamet gününde mertebe bakımından aşağıda olacaklar ve dereceleri az olacak." kıyamet gününde mertebe bakımından aşağıda olacaklar ve dereceleri az olacak."

İllâ men kâle hâkezâ ve hâkezâ. "Ancak 'Şu malımı şuna verin, şu malımı buna verin.' diyeİllâ men kâle hâkezâ ve hâkezâ. "Ancak 'Şu malımı şuna verin, şu malımı buna verin.' diye hayrı çok yapanlar, parasıyla sevap kazanacak işleri yapanlar müstesna!" hayrı çok yapanlar, parasıyla sevap kazanacak işleri yapanlar müstesna!"

Ve mâ uhibbu enne lî misle uhudin zeheben. Ve mâ uhibbu enne lî misle uhudin zeheben. "Şu karşıdaki Uhud Dağı kadar altınım olsaydı." "Şu karşıdaki Uhud Dağı kadar altınım olsaydı."

Ünfikuhû fî sebîlillâhi azze ve celle. Ünfikuhû fî sebîlillâhi azze ve celle. "Onu Allah yolunda dağıtırdım, fî sebîlillâh sarf ederdim, yanımda tutmazdım." "Onu Allah yolunda dağıtırdım, fî sebîlillâh sarf ederdim, yanımda tutmazdım."

Hakikaten Peygamber Efendimiz, ganimet vs. geldiği zaman; Hakikaten Peygamber Efendimiz, ganimet vs. geldiği zaman; -ordu geliyor, ganimet getiriyor- ortaya bir örtü yayardı.-ordu geliyor, ganimet getiriyor- ortaya bir örtü yayardı. Ganimetler yığılırdı. Avuç avuç dağıtırdı, bitirirdi. Ganimetler yığılırdı. Avuç avuç dağıtırdı, bitirirdi.

Gündüz geleni ertesi güne bırakmazdı, gece geleni ertesi geceye bırakmazdı, sarf ederdi. Gündüz geleni ertesi güne bırakmazdı, gece geleni ertesi geceye bırakmazdı, sarf ederdi. Biriktirmeyi sevmezdi. Onun için Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu hadisi şerifte cömertliği tavsiye ediyor.Biriktirmeyi sevmezdi.

Onun için Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu hadisi şerifte cömertliği tavsiye ediyor.
Bir de cömertlik yapmayanların âhirette ceza çekeceklerini,Bir de cömertlik yapmayanların âhirette ceza çekeceklerini, mallarıyla gerekli vazifelerini yapmayanların kötü durumda olacaklarını bildiriyor. mallarıyla gerekli vazifelerini yapmayanların kötü durumda olacaklarını bildiriyor.

Çevremizdeki işlere bakacak olursak bu işlerin çoğu para ile olur. Çevremizdeki işlere bakacak olursak bu işlerin çoğu para ile olur. Hemen yakın çevremize bakalım:Hemen yakın çevremize bakalım: Şurada bir daire tutulmuş, biz de toplandık, namaz kıldık, hadis okuyoruz. Şurada bir daire tutulmuş, biz de toplandık, namaz kıldık, hadis okuyoruz. Bu dairenin bir kirası var. Buraya iki tane güzel mavi halı serilmiş, Bu dairenin bir kirası var. Buraya iki tane güzel mavi halı serilmiş, bu olmasaydı daha basit bir şey serilecekti. bu olmasaydı daha basit bir şey serilecekti. Güzel, birisi hayır yapmış, bunu vermiş. Işıklar yanıyor, elektrikler gelmiş.Güzel, birisi hayır yapmış, bunu vermiş. Işıklar yanıyor, elektrikler gelmiş. Bazı arkadaşlar kameralarını getirmişler. Bazı arkadaşlar kameralarını getirmişler. Bunları banta alıyorlar, başkalarına dağıtacaklar, dinletecekler.Bunları banta alıyorlar, başkalarına dağıtacaklar, dinletecekler. Bunların her birisi bir para ile oluyor. Bunların her birisi bir para ile oluyor.

Demek ki İslâm'da bu gibi hayırları yapmak için müslümanların mâlî bir takım Demek ki İslâm'da bu gibi hayırları yapmak için müslümanların mâlî bir takım fedakârlıklarda bulunmaları gerekiyor. fedakârlıklarda bulunmaları gerekiyor.

Ebûbekr-i Sıddîk radıyallahu anh Efendimiz'in müslüman olduğu zaman Ebûbekr-i Sıddîk radıyallahu anh Efendimiz'in müslüman olduğu zaman çok büyük miktarda parası vardı. çok büyük miktarda parası vardı. Fakat hepsini Allah yolunda sarf etti. On binlerce altını vardı; onları Allah yolunda sarfetti. Fakat hepsini Allah yolunda sarf etti. On binlerce altını vardı; onları Allah yolunda sarfetti.

Osman-ı Zinnûreyn Efendimiz çok büyük paralar sarf etti, ordu teçhiz etti.Osman-ı Zinnûreyn Efendimiz çok büyük paralar sarf etti, ordu teçhiz etti. Daha başka böyle mübarek zenginler var.Daha başka böyle mübarek zenginler var. Allah yolunda mallarını, paralarını sarf edip sevapları kazandılar. Allah yolunda mallarını, paralarını sarf edip sevapları kazandılar.

Camiler yaptırttılar, köyünün çeşmesinin suyunu getirdiler. Camiler yaptırttılar, köyünün çeşmesinin suyunu getirdiler.

Hacca gidenler bilirler; Harun Reşid'in zevcesi Zübeyde Hanım, tâ Taif'in bilmem nerelerinden kanallar kazdırtmış, Arafat, Müzdelife ve Mina'ya kadar su getirtmiştir. Hacca gidenler bilirler; Harun Reşid'in zevcesi Zübeyde Hanım, tâ Taif'in bilmem nerelerinden kanallar kazdırtmış, Arafat, Müzdelife ve Mina'ya kadar su getirtmiştir. "Hacılar rahat etsin, hacıların duasın alayım." diye o zamanlarda o kadar suyu oralara getirmiş. "Hacılar rahat etsin, hacıların duasın alayım." diye o zamanlarda o kadar suyu oralara getirmiş.

Onun için herkes gücünün yettiğince çevresindeki dulları kollamalı,Onun için herkes gücünün yettiğince çevresindeki dulları kollamalı, yetimler varsa onları alıp büyütmeli, evlendirmeli; çeşitli hayırlı işlere koşturmalı. yetimler varsa onları alıp büyütmeli, evlendirmeli; çeşitli hayırlı işlere koşturmalı.

Dördüncü hadîs-i şerîfe geçiyoruz, herhalde hepsini tamamlayamayacağız. Dördüncü hadîs-i şerîfe geçiyoruz, herhalde hepsini tamamlayamayacağız.

Nahlü'l-cenneti cüzûuhâ zehebün ahmer. Ve kermühâ zümürrüd ahdar. Ve sa'fühâ'l-muhallel.Nahlü'l-cenneti cüzûuhâ zehebün ahmer. Ve kermühâ zümürrüd ahdar. Ve sa'fühâ'l-muhallel. Ve semerühâ emsâlü'l-kılâl.Ve elyenü mine'z-zebed. Leyse lehû ücm. Ve semerühâ emsâlü'l-kılâl.Ve elyenü mine'z-zebed. Leyse lehû ücm.

İbn Abbas radıyallahu anh'ten Deylemî'nin rivayetine göre,İbn Abbas radıyallahu anh'ten Deylemî'nin rivayetine göre, Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:

Nahlü'l-cenneti cüzûuhâ zehebün ahmer. "Cennetin hurma ağaçlarının dalları kırmızı altındır." Nahlü'l-cenneti cüzûuhâ zehebün ahmer. "Cennetin hurma ağaçlarının dalları kırmızı altındır."

Ve kermühâ. Kerm, "üzüm" demek aslında. Ve kermühâ.

Kerm, "üzüm" demek aslında.

"Hurmanın dalları kırmızı altından, asmanın üzümleri de yeşil zümrüttendir." "Hurmanın dalları kırmızı altından, asmanın üzümleri de yeşil zümrüttendir."

Nitekim ben, Medine-i Münevvere'nin hurmalıklarını gezerken gördüm, hoşuma gitti.Nitekim ben, Medine-i Münevvere'nin hurmalıklarını gezerken gördüm, hoşuma gitti. Hurmalar uzun, yüksek ağaçlar; hurmaların altlarında da bağ var.Hurmalar uzun, yüksek ağaçlar; hurmaların altlarında da bağ var. Medine'nin üzümü de çok güzel olur. Medine'nin üzümü de çok güzel olur. Çok ince kabuklu, sanki kabuğu yokmuş gibi,Çok ince kabuklu, sanki kabuğu yokmuş gibi, ağzına aldığın zaman kurabiye gibi insanın ağzında erir. ağzına aldığın zaman kurabiye gibi insanın ağzında erir. Çekirdeği azdır, çok güzeldir. Çekirdeği azdır, çok güzeldir.

"Yaprakları da ipektendir.""Yaprakları da ipektendir." "Meyveleri de kabak büyüklüğündedir, kocamandır.""Meyveleri de kabak büyüklüğündedir, kocamandır." Ve elyenü mine'z-zebed. "Kaymaktan daha yumuşaktır."Ve elyenü mine'z-zebed. "Kaymaktan daha yumuşaktır." Leyse lehû ücm. "Çekirdeği de yoktur." Leyse lehû ücm. "Çekirdeği de yoktur."

Bu hadîs-i şerîften cennetin bir köşesinin manzarasını, bazı vasıflarını dinlemiş olduk: Bu hadîs-i şerîften cennetin bir köşesinin manzarasını, bazı vasıflarını dinlemiş olduk:

"Cennetin hurmalarının dalları altından, üzümleri zümrütten, yaprakları ipektendir. "Cennetin hurmalarının dalları altından, üzümleri zümrütten, yaprakları ipektendir. Meyveleri koskocaman kabak gibi, fakat kaymaktan daha yumuşaktır ve çekirdekleri yoktur." Meyveleri koskocaman kabak gibi, fakat kaymaktan daha yumuşaktır ve çekirdekleri yoktur."

Tabi bunlar birer tariftir. Peygamber Efendimiz daha güzel olarak diyor ki; Tabi bunlar birer tariftir. Peygamber Efendimiz daha güzel olarak diyor ki;

"Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, kimsenin hayaline gelmeyecek nimetler var." "Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, kimsenin hayaline gelmeyecek nimetler var."

Daha başka geniş hadîs-i şerîfler var, uzun boylu anlatıyor: Daha başka geniş hadîs-i şerîfler var, uzun boylu anlatıyor:

Elbiseleri ne kadar güzel olacak, cennette insanlar nasıl havada uçacaklar, Elbiseleri ne kadar güzel olacak, cennette insanlar nasıl havada uçacaklar, nasıl istedikleri gelecek, nasıl tûbâ dalları kendi odasına kadar sarkacak. nasıl istedikleri gelecek, nasıl tûbâ dalları kendi odasına kadar sarkacak. Nasıl meyvelere uzandığı zaman dallar kendisine gelecek, kopardığı zaman yerine yenisi bitecek.Nasıl meyvelere uzandığı zaman dallar kendisine gelecek, kopardığı zaman yerine yenisi bitecek. Cennet ırmakları akıyor, gölgelikler vs. Akıllara, hayallere gelmeyecek şeyler.Cennet ırmakları akıyor, gölgelikler vs.

Akıllara, hayallere gelmeyecek şeyler.
Allahu Teâlâ hazretleri yerinde, mahallinde aynen görmeyi nasip etsin. Allahu Teâlâ hazretleri yerinde, mahallinde aynen görmeyi nasip etsin. Anlatmakla bitecek şeyler değil. Anlatmakla bitecek şeyler değil.

Beşinci hadîs-i şerîf: Beşinci hadîs-i şerîf:

Nezea racülün lem ya'mel hayran kattu. Gusne şevketin ani't-tarîk. İmmâ kâne fî şeceretin.Nezea racülün lem ya'mel hayran kattu. Gusne şevketin ani't-tarîk. İmmâ kâne fî şeceretin. Fe-kataahû fe-elkâhü. Ve immâ kâne mevdûan fe-emâtahû. Fe-şekkera'llâhu bihâ. Fe-edhalehü'l-cenneh.Fe-kataahû fe-elkâhü. Ve immâ kâne mevdûan fe-emâtahû. Fe-şekkera'llâhu bihâ. Fe-edhalehü'l-cenneh. Ebû Dâvud'da ve İbn Hibban'da var.Ebû Dâvud'da ve İbn Hibban'da var. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Müjdeli bir hadîs-i şerîftir.Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Müjdeli bir hadîs-i şerîftir. Tabi cenneti anlatan hadîs-i şerîf şevklendiriyor da,Tabi cenneti anlatan hadîs-i şerîf şevklendiriyor da, altında da böyle müjdeli hadîs-i şerîf gelince ümidimizi arttırıyor: altında da böyle müjdeli hadîs-i şerîf gelince ümidimizi arttırıyor:

Nezea racülün lem ya'mel hayran kattu. "Daha önce hiçbir hayır işlememiş bir adam." Nezea racülün lem ya'mel hayran kattu. "Daha önce hiçbir hayır işlememiş bir adam." Gusne şevketin ani't-tarîk. "Dikenli dalı, diken dalını yoldan çekti."Gusne şevketin ani't-tarîk. "Dikenli dalı, diken dalını yoldan çekti." İmmâ kâne fî şeceretin. "Ya bu dal, diken ağacı yola uzanmış, gelen geçene değiyor." İmmâ kâne fî şeceretin. "Ya bu dal, diken ağacı yola uzanmış, gelen geçene değiyor." Fe-kataahû fe-elkâhü. "Ya oradan kopardı, kırdı, attı; böylece geçenleri ondan kurtardı."Fe-kataahû fe-elkâhü. "Ya oradan kopardı, kırdı, attı; böylece geçenleri ondan kurtardı." Ve immâ kâne mevdûan fe-emâtahû. "Ya da kırılmış, yere düşmüş; Ve immâ kâne mevdûan fe-emâtahû. "Ya da kırılmış, yere düşmüş; 'Şimdi bu birisinin ayağına dolaşır.' diye dalı aldı, attı." 'Şimdi bu birisinin ayağına dolaşır.' diye dalı aldı, attı."

"İnsanlara dikenleri batmasın." diye ya uzanmış dalı kırdı, ya yere düşmüş dalı aldı, attı. "İnsanlara dikenleri batmasın." diye ya uzanmış dalı kırdı, ya yere düşmüş dalı aldı, attı. Ama bu adam hayatında başka hiçbir hayır yapmamış. Ama bu adam hayatında başka hiçbir hayır yapmamış.

Fe-şekkera'llâhu bihâ. "Allah onun bu amelini beğendi, mükâfâtlandırdı,Fe-şekkera'llâhu bihâ. "Allah onun bu amelini beğendi, mükâfâtlandırdı, Fe-edhalehü'l-cenneh. "Ve onu cennetine soktu." Fe-edhalehü'l-cenneh. "Ve onu cennetine soktu."

Bu herhangi bir kimse olabilir veya bu durum başına gelmiş olan bir şahsı anlatıyor olabilir Peygamber Efendimiz. Bu herhangi bir kimse olabilir veya bu durum başına gelmiş olan bir şahsı anlatıyor olabilir Peygamber Efendimiz.

"Adamın birisi vardı, yolda gidiyordu. Öyle pek hayır işlemiş bir insan değildi. "Adamın birisi vardı, yolda gidiyordu. Öyle pek hayır işlemiş bir insan değildi. Dikenli bir dalı kenara attı. Ya bu dal, ağaçtan sarkmıştı, kırdı bir kenara attı.Dikenli bir dalı kenara attı. Ya bu dal, ağaçtan sarkmıştı, kırdı bir kenara attı. Ya da yere düşmüştü, kimsenin ayağı takılmasın, diye kenara attı.Ya da yere düşmüştü, kimsenin ayağı takılmasın, diye kenara attı. Allah onun bu yaptığı iyiliği beğendi, razı oldu ve onu cennetime soktu." diye Allah onun bu yaptığı iyiliği beğendi, razı oldu ve onu cennetime soktu." diye bir kişinin macerasını anlatmış olabilir. bir kişinin macerasını anlatmış olabilir.

Ya da; "Böyle yapan bir insanı bile Allah dilerse cennetine sokar." diye,Ya da; "Böyle yapan bir insanı bile Allah dilerse cennetine sokar." diye, bir misal olarak söylemiş olabilir. bir misal olarak söylemiş olabilir.

Buna şaşırmamak lazım, hayret etmemek lazım. Buna şaşırmamak lazım, hayret etmemek lazım. Allahu Teâlâ hazretleri eğer bir insanın bir hayrını kabul ederse bile onu cennete sokabilir. Allahu Teâlâ hazretleri eğer bir insanın bir hayrını kabul ederse bile onu cennete sokabilir.

Onun için Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Onun için Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

"Sakın ha, hiçbir iyiliği küçümsemeyin! 'Bu küçüktür, az bir iyiliktir.' demeyin, yapmaya çalışın! "Sakın ha, hiçbir iyiliği küçümsemeyin! 'Bu küçüktür, az bir iyiliktir.' demeyin, yapmaya çalışın! Belki Allah ondan sizi affedecek, bilmiyorsunuz ki." Belki Allah ondan sizi affedecek, bilmiyorsunuz ki."

Ortadaki bir taşı kenara koyuyorsunuz, bir dikenli dalı kenara koyuyorsunuz; Ortadaki bir taşı kenara koyuyorsunuz, bir dikenli dalı kenara koyuyorsunuz; belki ondan affeder, belki başka bir şeyden.belki ondan affeder, belki başka bir şeyden. "Sakın ha, hiçbir iyiliği küçümsemeyin!" diye tembihi kuvvetli yapıyor. "Sakın ha, hiçbir iyiliği küçümsemeyin!" diye tembihi kuvvetli yapıyor.

Onun için elimizden geldiğince her türlü hayrı yapmaya gayret etmeliyiz. Onun için elimizden geldiğince her türlü hayrı yapmaya gayret etmeliyiz.

Tabi hadîs-i şerîfi böyle tatlı tatlı bitirmek de olabilirdi ama bazen de Tabi hadîs-i şerîfi böyle tatlı tatlı bitirmek de olabilirdi ama bazen de Allah, bir günahtan dolayı insanı cehenneme atar.Allah, bir günahtan dolayı insanı cehenneme atar. "Günahtan da kaçınmaya çok dikkat edilsin." diye, bunu söylemek ihtiyacını duydum. "Günahtan da kaçınmaya çok dikkat edilsin." diye, bunu söylemek ihtiyacını duydum.

Misali var: Misali var:

Peygamber Efendimiz; "Kadının birisi, bir kediyi öldürdüğü için cehenneme atıldı." diye bildiriyor. Peygamber Efendimiz;

"Kadının birisi, bir kediyi öldürdüğü için cehenneme atıldı." diye bildiriyor.

Ne yapmış? Kediyi hapsetmiş. Ya "Yemeği yedi." diye, ya "Kendisini tırmaladı." diye,Ne yapmış?

Kediyi hapsetmiş. Ya "Yemeği yedi." diye, ya "Kendisini tırmaladı." diye,
ya "Ortalığı pisletti." diye. Hani bazen evin hanımı kediye kızar.ya "Ortalığı pisletti." diye.

Hani bazen evin hanımı kediye kızar.
Bu da kediyi hapsetmiş. Peygamber Efendimiz diyor ki; Bu da kediyi hapsetmiş.

Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Salıvermedi ki kendisi avlansın, karnını doyursun." "Salıvermedi ki kendisi avlansın, karnını doyursun."

Kedi dışarı çıktı mı, geceleyin bir şeyler avlar, karnını doyurur.Kedi dışarı çıktı mı, geceleyin bir şeyler avlar, karnını doyurur. Evin sahibi bir şey vermese bile o bahçede bir şeyler bulur; Evin sahibi bir şey vermese bile o bahçede bir şeyler bulur; Çekirge bulur, sinek bulur, böcek bulur. Süpermarket, kasap olmasa bile o karnını doyurur. Çekirge bulur, sinek bulur, böcek bulur. Süpermarket, kasap olmasa bile o karnını doyurur.

Kapatmış, salıvermemiş, yemek de vermemiş; hayvan orada açlıktan bağıra bağıra ölmüş. Kapatmış, salıvermemiş, yemek de vermemiş; hayvan orada açlıktan bağıra bağıra ölmüş.

"Onun bu merhametsizliğinden dolayı, Allah onu cehenneme soktu." diyor. "Onun bu merhametsizliğinden dolayı, Allah onu cehenneme soktu." diyor.

Kedinin ne kıymeti var? Şimdi gazeteler şöyle bir haber yazsa; Kedinin ne kıymeti var?

Şimdi gazeteler şöyle bir haber yazsa;

"Adamın birisi bir kediyi ezdi." diye idama mahkûm oldu. "Adamın birisi bir kediyi ezdi." diye idama mahkûm oldu.

Gülersiniz, "Hadi canım, öyle şey olur mu? Kedinin ne kıymeti var kiGülersiniz, "Hadi canım, öyle şey olur mu? Kedinin ne kıymeti var ki bundan dolayı bir adam idama mahkûm olsun." dersiniz. bundan dolayı bir adam idama mahkûm olsun." dersiniz.

Ama bak, bir insan bir kediden dolayı cehennemlik oldu. Peygamber Efendimiz bildiriyor. Ama bak, bir insan bir kediden dolayı cehennemlik oldu. Peygamber Efendimiz bildiriyor.

Neden Cehennemlik oldu? Merhametsiz olduğu için, o merhametsizliği Allah cezalandırdığı için. Neden Cehennemlik oldu?

Merhametsiz olduğu için, o merhametsizliği Allah cezalandırdığı için.

Demek ki Allah bir küçük iyilikten, "Dikenli bir dalı kenara koydu." diye, Demek ki Allah bir küçük iyilikten, "Dikenli bir dalı kenara koydu." diye, bir insanı cennete sokabildiği gibi, bir insanı cennete sokabildiği gibi, küçük gibi görünen bir kötülükten dolayı da cehenneme atabilir. küçük gibi görünen bir kötülükten dolayı da cehenneme atabilir.

O halde bizim iki şeye dikkat etmemiz lazım. O halde bizim iki şeye dikkat etmemiz lazım.

Herhangi bir iyiliği küçümsemeyelim, küçüklü büyüklü her iyiliği yapmaya çalışalım; Herhangi bir iyiliği küçümsemeyelim, küçüklü büyüklü her iyiliği yapmaya çalışalım; herhangi bir günahı da küçümsemeyelim, her türlü büyük küçük günahtan kaçınmaya çalışalım, herhangi bir günahı da küçümsemeyelim, her türlü büyük küçük günahtan kaçınmaya çalışalım, aziz ve muhterem kardeşlerim. aziz ve muhterem kardeşlerim.

Allahu Teâlâ hazretleri, bizi günahlardan korusun. Allahu Teâlâ hazretleri, bizi günahlardan korusun. Azabına giriftar olmaktan, cehenneme düşmekten korusun.Azabına giriftar olmaktan, cehenneme düşmekten korusun. Cennetine girenlerden eylesin, cemalini görenlerden eylesin.Cennetine girenlerden eylesin, cemalini görenlerden eylesin. Şu altın dallı hurma ağaçlarını, zümrüt meyveleri, ipek gibi yaprakları,Şu altın dallı hurma ağaçlarını, zümrüt meyveleri, ipek gibi yaprakları, koca kabak gibi meyveleri, kaymaktan yumuşacık, daha tatlı, koca kabak gibi meyveleri, kaymaktan yumuşacık, daha tatlı, çekirdeksiz meyveleri yemeyi nasip etsin. çekirdeksiz meyveleri yemeyi nasip etsin.

Anlattık, ağzımız sulandı, yutkunuyoruz; inşaallah orada hep beraber yeriz. Allah dilerse olur. Anlattık, ağzımız sulandı, yutkunuyoruz; inşaallah orada hep beraber yeriz. Allah dilerse olur.

Allah bizi yolundan ayırmasın; hayırları işletsin, günahlardan uzak eylesin.Allah bizi yolundan ayırmasın; hayırları işletsin, günahlardan uzak eylesin. Yakîn sahibi, kuvvetli, tereddütsüz sağlam iman sahibi eylesin, zühd sahibi eylesin.Yakîn sahibi, kuvvetli, tereddütsüz sağlam iman sahibi eylesin, zühd sahibi eylesin. Cimri etmesin, cömert etsin. Tûl-i emel sahibi etmesin. Cimri etmesin, cömert etsin. Tûl-i emel sahibi etmesin.

"Daha ben çok yaşarım da, hacca giderim de, o zaman tevbe ederim de!" "Daha ben çok yaşarım da, hacca giderim de, o zaman tevbe ederim de!"

Öyle şey yok! Bugün ölecekmiş gibi yarın ölecekmiş gibi âhirete hazırlanacaksın! Öyle şey yok!

Bugün ölecekmiş gibi yarın ölecekmiş gibi âhirete hazırlanacaksın!

el-Fâtiha! el-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2