Namaz Vakitleri

13 Zilka'de 1445
21 Mayıs 2024
İmsak
03:45
Güneş
05:35
Öğle
13:06
İkindi
17:02
Akşam
20:27
Yatsı
22:08
Detaylı Arama

Yâ Rabbi, Onlara İçlerinden Bir Peygamber Gönder!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Şevvâl 1420 / 01.02.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.

Konuşma Metni

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû! es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, lütfu, ihsanı,Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, lütfu, ihsanı, ikrâmı hem dünyada hem âhirette üzerinize olsun. ikrâmı hem dünyada hem âhirette üzerinize olsun.

Sohbetlerimizi yaparak, onları anlatmaya çalışarak Bakara sûre-i şerîfesinin âyetleri üzerinde ilerliyoruz.Sohbetlerimizi yaparak, onları anlatmaya çalışarak Bakara sûre-i şerîfesinin âyetleri üzerinde ilerliyoruz. 129. âyet-i kerîmeye geldik. 127. âyet-i kerîmeden itibaren, hatta 126'dan,129. âyet-i kerîmeye geldik.

127. âyet-i kerîmeden itibaren, hatta 126'dan,
125'den itibaren İbrahim aleyhisselam, İsmail aleyhisselam, onların Kâbe'yi bina etmesi,125'den itibaren İbrahim aleyhisselam, İsmail aleyhisselam, onların Kâbe'yi bina etmesi, bina ederken yaptıkları dualara dair konular başlamıştı.bina ederken yaptıkları dualara dair konular başlamıştı. İbrahim aleyhisselam İsmail aleyhisselam ile beraber Kâbe'nin duvarlarını yükseltirken;İbrahim aleyhisselam İsmail aleyhisselam ile beraber Kâbe'nin duvarlarını yükseltirken; "Yâ Rabbi! Rabbimiz! Ey Mevlâmız!"Yâ Rabbi! Rabbimiz! Ey Mevlâmız! Bizim bu ibadetlerimizi kabul et!" diye dualar etti, diye başlıyordu. Onları geçen haftalar izah ettim.Bizim bu ibadetlerimizi kabul et!" diye dualar etti, diye başlıyordu. Onları geçen haftalar izah ettim. Kendileri için dua ettikleri gibi zürriyetleri yani kendilerinin nesillerinden gelecek insanların daKendileri için dua ettikleri gibi zürriyetleri yani kendilerinin nesillerinden gelecek insanların da bir müslüman ümmet olması için dua ettiklerini,bir müslüman ümmet olması için dua ettiklerini, kendilerine Cenâb-ı Hakk'ın teveccüh buyurmasını istediklerini bildiren âyetleri anlatmıştık. kendilerine Cenâb-ı Hakk'ın teveccüh buyurmasını istediklerini bildiren âyetleri anlatmıştık.

Bu akşamki sohbetimizin konusu, yine İbrahim aleyhisselam [ve] İsmail aleyhisselâm'ınBu akşamki sohbetimizin konusu, yine İbrahim aleyhisselam [ve] İsmail aleyhisselâm'ın müştereken yaptıkları dualardan birisini gösteren 129. âyet-i kerîme.müştereken yaptıkları dualardan birisini gösteren 129. âyet-i kerîme. Âyet-i kerîmenin asıl metnini besmeleyi çekerek okuyalım. Âyet-i kerîmenin asıl metnini besmeleyi çekerek okuyalım.

Bismillâhirrahmânirrahîm. Rabbenâ veb'as fîhim resûlen minhüm yetlû aleyhim âyâtikeBismillâhirrahmânirrahîm.

Rabbenâ veb'as fîhim resûlen minhüm yetlû aleyhim âyâtike
ve yuallimuhümü'l-kitâbe ve'l-hikmete ve yüzekkîhim inneke ente'l-azîzü'l-hakîm. ve yuallimuhümü'l-kitâbe ve'l-hikmete ve yüzekkîhim inneke ente'l-azîzü'l-hakîm.

Evvelki duaları nelerdi, daha önceki haftalarda onları anlattık, izahlarını yaptık.Evvelki duaları nelerdi, daha önceki haftalarda onları anlattık, izahlarını yaptık. O duaların devamı olarak yine İbrahim aleyhisselam ve İsmail aleyhisselam diyorlar ki; O duaların devamı olarak yine İbrahim aleyhisselam ve İsmail aleyhisselam diyorlar ki;

Rabbenâ. "Ey bizim Rabbimiz!" Rabbenâ. "Ey bizim Rabbimiz!"

"Bizi nimetleriyle besleyen, yaşatan, hayatımızı devam ettiren, nimetlerine gark eden,"Bizi nimetleriyle besleyen, yaşatan, hayatımızı devam ettiren, nimetlerine gark eden, lütfuna mazhar eden Mevlâmız!" lütfuna mazhar eden Mevlâmız!"

Veb'as fîhim. "Burada zürriyetimizden teşekkül edecek olan topluluğun içinden..." Veb'as fîhim. "Burada zürriyetimizden teşekkül edecek olan topluluğun içinden..."

İsmail aleyhisselam vasıtasıyla, Mekke'ye iskân ettiği Hacer validemizİsmail aleyhisselam vasıtasıyla, Mekke'ye iskân ettiği Hacer validemiz ve oğlu İsmail aleyhisselam'dan türeyen, ve oğlu İsmail aleyhisselam'dan türeyen, oraya yerleşecek olan o toplumun içinden, o halkın içinden.. oraya yerleşecek olan o toplumun içinden, o halkın içinden.. Biliyor ki nesli orada gelişecek. Çünkü Cenâb-ı Hak istikbale ait bilgileri peygamberlerine bildiriyor.Biliyor ki nesli orada gelişecek. Çünkü Cenâb-ı Hak istikbale ait bilgileri peygamberlerine bildiriyor. Onlar ileride olacak şeyleri Allah'ın bildirmesiyle öğrenmiş oluyorlar. Onlar ileride olacak şeyleri Allah'ın bildirmesiyle öğrenmiş oluyorlar.

"Yâ Rabbi! İşte burada oluşacak olan, zürriyetimden meydana gelecek olan insanların içinden..." "Yâ Rabbi! İşte burada oluşacak olan, zürriyetimden meydana gelecek olan insanların içinden..."

Veb'as fîhim. "Onların içinden ba's eyle." Resûlen minhüm.Veb'as fîhim. "Onların içinden ba's eyle." Resûlen minhüm. "Onlardan bir peygamber tayin eyle, bir peygamber gönder."Onlardan bir peygamber tayin eyle, bir peygamber gönder. Onların içinden bir peygamber çıkar yâ Rabbi!" diyorlar, İbrahim ve İsmail aleyhisselam. Onların içinden bir peygamber çıkar yâ Rabbi!" diyorlar, İbrahim ve İsmail aleyhisselam.

Bu peygamberin neler yapacağını da, sıfatlarını cümlecikler hâlinde ekliyorlar: Bu peygamberin neler yapacağını da, sıfatlarını cümlecikler hâlinde ekliyorlar:

Yetlû aleyhim âyâtike. "Senin âyetlerini onlara okuyan bir peygamber." Başka? Yetlû aleyhim âyâtike. "Senin âyetlerini onlara okuyan bir peygamber."

Başka?

Ve yuallimuhümü'l-kitâbe. "Kitabı onlara öğreten bir peygamber." Ve yuallimuhümü'l-kitâbe. "Kitabı onlara öğreten bir peygamber." Ve'l-hikmete. "Hikmeti onlara öğreten bir peygamber."Ve'l-hikmete. "Hikmeti onlara öğreten bir peygamber." Ve yüzekkîhim. "Onları paklayan, temizleyen bir peygamber." Ve yüzekkîhim. "Onları paklayan, temizleyen bir peygamber."

Hepsini toplayarak söyleyecek olursak: Hepsini toplayarak söyleyecek olursak:

"Yâ Rabbi! Burada yerleştirdiğim evlâdımın, ailemin ve torunlarımın arkasından gelecek olan,"Yâ Rabbi! Burada yerleştirdiğim evlâdımın, ailemin ve torunlarımın arkasından gelecek olan, onların zürriyetlerinden teşekkül edecek insanların arasından onlara senin âyetlerini okuyacak,onların zürriyetlerinden teşekkül edecek insanların arasından onlara senin âyetlerini okuyacak, senin kitabını öğretecek, hikmeti öğretecek ve onları tertemiz, pak, maddeten, mânensenin kitabını öğretecek, hikmeti öğretecek ve onları tertemiz, pak, maddeten, mânen mübarek insanlar hâline getirecek bir Peygamber de aralarından çıkar yâ Rabbi!" mübarek insanlar hâline getirecek bir Peygamber de aralarından çıkar yâ Rabbi!"

İnneke ente'l-azîzü'l-hakîm. "Hiç şüphe yok ki sen çok izzet sahibisin,İnneke ente'l-azîzü'l-hakîm. "Hiç şüphe yok ki sen çok izzet sahibisin, çok hikmet sahibisin, çok aziz ve pek hakîmsin!" diyorlar. Şimdi bunun kelimelerini açıklayayım: çok hikmet sahibisin, çok aziz ve pek hakîmsin!" diyorlar.

Şimdi bunun kelimelerini açıklayayım:

Ba's etmek; göndermek.Ba's etmek; göndermek. Resul ba's etmek, Arapça'da "bir halka bir elçi göndermek" mânasına geliyor.Resul ba's etmek, Arapça'da "bir halka bir elçi göndermek" mânasına geliyor. Ama bu gönderilen elçi bazen o halkın kendisinden de olabilir, dışarıdan bir kimse de oraya gidipAma bu gönderilen elçi bazen o halkın kendisinden de olabilir, dışarıdan bir kimse de oraya gidip onlara Allah'ın elçiliğini yapar, Allah'ın emirlerini tebliğ edebilir.onlara Allah'ın elçiliğini yapar, Allah'ın emirlerini tebliğ edebilir. Bazı milletlere Allahu Teâlâ hazretleri bir peygamber göndermiş;Bazı milletlere Allahu Teâlâ hazretleri bir peygamber göndermiş; ama onların içinden değil, dışarıdan bir peygamber göndermiş, onlara emirlerini iletmiştir. ama onların içinden değil, dışarıdan bir peygamber göndermiş, onlara emirlerini iletmiştir.

Burada İbrahim aleyhisselam diyor ki; "İçlerinden bir peygamber çıkar."Burada İbrahim aleyhisselam diyor ki; "İçlerinden bir peygamber çıkar." Yani "Çıkacak peygamber de benim zürriyetimin bir ferdi olsun, benim neslimden bir kimse olsun." diyor.Yani "Çıkacak peygamber de benim zürriyetimin bir ferdi olsun, benim neslimden bir kimse olsun." diyor. "Şu vasıflarda bir peygamber..." diyor, dua ediyor. Tabii bu dua kabul olmuş bir dua."Şu vasıflarda bir peygamber..." diyor, dua ediyor.

Tabii bu dua kabul olmuş bir dua.
Duasının sonucu Peygamber Efendimiz İbrahim aleyhisselâm'ın, İsmail aleyhisselâm'ınDuasının sonucu Peygamber Efendimiz İbrahim aleyhisselâm'ın, İsmail aleyhisselâm'ın neslinden Mekke'de peygamber oluyor.neslinden Mekke'de peygamber oluyor. İsmail aleyhisselâm'ın neslinden, o zamandan Peygamber Efendimiz'e kadar gelmiş başka peygamber yok.İsmail aleyhisselâm'ın neslinden, o zamandan Peygamber Efendimiz'e kadar gelmiş başka peygamber yok. Yani onun neslinden ilk Peygamber Efendimiz geliyor. Yani onun neslinden ilk Peygamber Efendimiz geliyor. Dua Peygamber Efendimiz'in gelmesi için Allah'a yapılmış bir dua. Dua Peygamber Efendimiz'in gelmesi için Allah'a yapılmış bir dua. Dua da müstecâb olmuş ki Peygamber Efendimiz gelmiş oluyor. Dua da müstecâb olmuş ki Peygamber Efendimiz gelmiş oluyor.

İşin daha derininden tutturulacak olursa;İşin daha derininden tutturulacak olursa; İbrahim aleyhisselam zürriyetini götürüp de ekin bitmez taşlar arasında, tepeler arasında, İbrahim aleyhisselam zürriyetini götürüp de ekin bitmez taşlar arasında, tepeler arasında, hiçbir şey olmayan bir yere yerleştirirken de bir şeyler biliyordu da ondan yerleştirmişti.hiçbir şey olmayan bir yere yerleştirirken de bir şeyler biliyordu da ondan yerleştirmişti. Geçtiğimiz haftalarda onu anlatmıştım. Geçtiğimiz haftalarda onu anlatmıştım. Yoksa insan durup dururkenYoksa insan durup dururken hiçbir maddî güzelliği, imkânı olduğu görülmeyen bir yere çoluk çocuğunu götürüp [bırakmaz.]hiçbir maddî güzelliği, imkânı olduğu görülmeyen bir yere çoluk çocuğunu götürüp [bırakmaz.] Hacer validemiz de soruyor; "Sen bizi bırakıp nereye gidiyorsun? Allah mı emretti?" Hacer validemiz de soruyor;

"Sen bizi bırakıp nereye gidiyorsun? Allah mı emretti?"

"Allah emretti." diye de İbrahim aleyhisselam bildiriyor. "Allah emretti." diye de İbrahim aleyhisselam bildiriyor.

İbrahim aleyhisselâm'a; "Git, zürriyetini oraya yerleştir." diyen Cenâb-ı Hak Teâlâ…İbrahim aleyhisselâm'a; "Git, zürriyetini oraya yerleştir." diyen Cenâb-ı Hak Teâlâ… Yani mukadderâtı takdir buyuran Rabbü'l-âlemîn İbrahim aleyhisselâm'a emrediyor;Yani mukadderâtı takdir buyuran Rabbü'l-âlemîn İbrahim aleyhisselâm'a emrediyor; "Git, hanımını ve çocuğunu oraya yerleştir." "Kes" dediği zaman, "Kurban et." dediği zaman"Git, hanımını ve çocuğunu oraya yerleştir." "Kes" dediği zaman, "Kurban et." dediği zaman kurban etmeye razı, öyle itaatli bir peygamber İbrahim aleyhisselam...kurban etmeye razı, öyle itaatli bir peygamber İbrahim aleyhisselam... "Götür, oraya yerleştir." deyince de; "Niçin yâ Rabbi? Orada ne yapacaklar? Ne yiyecekler?"Götür, oraya yerleştir." deyince de; "Niçin yâ Rabbi? Orada ne yapacaklar? Ne yiyecekler? Fırın yok, ekmek yok, manav yok, et yok, ekin yok, ağaç yok... Orada ne yaparlar?" demiyor.Fırın yok, ekmek yok, manav yok, et yok, ekin yok, ağaç yok... Orada ne yaparlar?" demiyor. Teslimiyeti var, tevekkülü var.Teslimiyeti var, tevekkülü var. "Madem emretti Cenâb-ı Hak, muhakkak bir bildiği vardır." diye,"Madem emretti Cenâb-ı Hak, muhakkak bir bildiği vardır." diye, zürriyetini ekin bitmez bir ıssız, tenha vadiye yerleştiriyor, iskân ediyor, bırakıyor.zürriyetini ekin bitmez bir ıssız, tenha vadiye yerleştiriyor, iskân ediyor, bırakıyor. Tabii onların içinden bir peygamber çıkacağını da Allah bildiriyor. Tabii onların içinden bir peygamber çıkacağını da Allah bildiriyor.

Peygamber Efendimiz de kendisinden sonra, kıyamete doğru Peygamber Efendimiz de kendisinden sonra, kıyamete doğru kendisinden sonraki zamanlarda olacak şeyleri Allah'ın bildirdiği şekilde ümmetine de bildirmiş.kendisinden sonraki zamanlarda olacak şeyleri Allah'ın bildirdiği şekilde ümmetine de bildirmiş. "Olacak" dediği şeyler de olmuş. Mesela Bizanslılar İranlılar'ı yenecek diye…"Olacak" dediği şeyler de olmuş. Mesela Bizanslılar İranlılar'ı yenecek diye… Hatta müşriklerle Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz iddialaştılar. Buyurdu, öyle oldu. Bizanslılar yendiler.Hatta müşriklerle Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz iddialaştılar. Buyurdu, öyle oldu. Bizanslılar yendiler. Sonra "Siz Bizans'ın arazilerine, İran'ın da tahtına hazinelerine sahip olacaksınız." diye buyurdu;Sonra "Siz Bizans'ın arazilerine, İran'ın da tahtına hazinelerine sahip olacaksınız." diye buyurdu; Hendek harbinde, yani muhasara altındayken, harp olacak, belki yok olacak gibi oldukları bir sırada;Hendek harbinde, yani muhasara altındayken, harp olacak, belki yok olacak gibi oldukları bir sırada; "Hayır, siz yok olmayacaksınız; iki imparatorluğu yenip onların hazinelerine,"Hayır, siz yok olmayacaksınız; iki imparatorluğu yenip onların hazinelerine, arazilerine sahip olacaksınız!" diye bildirdi. Öyle de oldu. arazilerine sahip olacaksınız!" diye bildirdi. Öyle de oldu. Sasani imparatorluğu da yıkıldı, İslâm oraya hâkim oldu; Bizans imparatorluğu da yıkıldı,Sasani imparatorluğu da yıkıldı, İslâm oraya hâkim oldu; Bizans imparatorluğu da yıkıldı, İslâm oraya hâkim oldu. "İstanbul fetholunacaktır." diye buyurdu, sahih hadîs-i şerîf, o da oldu. İslâm oraya hâkim oldu. "İstanbul fetholunacaktır." diye buyurdu, sahih hadîs-i şerîf, o da oldu. İstanbul'un fethi de oldu. Kıyamete doğru ahlâk bozulacak, haller değişecek, iyiler hor olacak,İstanbul'un fethi de oldu. Kıyamete doğru ahlâk bozulacak, haller değişecek, iyiler hor olacak, kötüler başa geçecek, güzel ahlâk ayaklar altında kalacak, kötü huylar alkışlanacak,kötüler başa geçecek, güzel ahlâk ayaklar altında kalacak, kötü huylar alkışlanacak, insanlar sokaklarda edepsizlik yapacaklar, utanmayacaklar... Bunların da olduğunu görüyoruz. insanlar sokaklarda edepsizlik yapacaklar, utanmayacaklar... Bunların da olduğunu görüyoruz.

Peygamberlere Allahu Teâlâ hazretleri, evveli âhiri, her şeyi bilen, hatta takdir eden,Peygamberlere Allahu Teâlâ hazretleri, evveli âhiri, her şeyi bilen, hatta takdir eden, yaratan Cenâb-ı Hak "Şöyle olacak." diye bildirdiği için onlar biliyorlar.yaratan Cenâb-ı Hak "Şöyle olacak." diye bildirdiği için onlar biliyorlar. Âhir zamanda bir âhir zaman Peygamberi geleceğini de biliyorlar.Âhir zamanda bir âhir zaman Peygamberi geleceğini de biliyorlar. Onun kendi neslinden olduğunu da biliyor.Onun kendi neslinden olduğunu da biliyor. Cenâb-ı Hakk'ın mukadderâtını Cenâb-ı Hak bildirdiği için ona âşina. Cenâb-ı Hakk'ın mukadderâtını Cenâb-ı Hak bildirdiği için ona âşina.

Bir Peygamber, yani Peygamberimiz, âhir zaman Peygamberi Muhammed-i Mustafa...Bir Peygamber, yani Peygamberimiz, âhir zaman Peygamberi Muhammed-i Mustafa... "Bu acaba müslümanların kendi peygamberlerini pâyelendirmek, övmek için veyahut onu sağlam,"Bu acaba müslümanların kendi peygamberlerini pâyelendirmek, övmek için veyahut onu sağlam, sahih diye göstermek için müslümanların uydurduğu bir şey mi?" diye insanlar düşünebilir.sahih diye göstermek için müslümanların uydurduğu bir şey mi?" diye insanlar düşünebilir. İnanmayan, muhalif, münkir olan insanlar böyle bir şey düşünebilir. Olabilir, düşünsünler... İnanmayan, muhalif, münkir olan insanlar böyle bir şey düşünebilir. Olabilir, düşünsünler...

Ama Peygamber Efendimiz peygamber olmadan önce hıristiyanlar ve yahudilerAma Peygamber Efendimiz peygamber olmadan önce hıristiyanlar ve yahudiler "Âhir zaman Peygamberi gelecek." diye biliyorlardı. Onun Mekke'den çıkacağını biliyorlardı. "Âhir zaman Peygamberi gelecek." diye biliyorlardı. Onun Mekke'den çıkacağını biliyorlardı. Hıristiyanlar isminin Ahmed olacağını biliyorlardı; çünkü İsa aleyhisselam ismiyle bildirmişti. Hıristiyanlar isminin Ahmed olacağını biliyorlardı; çünkü İsa aleyhisselam ismiyle bildirmişti. Bekliyorlardı. Ve müşriklere de; -daha önceki haftalardaki âyetlerdeBekliyorlardı. Ve müşriklere de; -daha önceki haftalardaki âyetlerde onların izahını yaparken size sahih bilgileri naklettiğim gibi- onların izahını yaparken size sahih bilgileri naklettiğim gibi- "Âhir zaman Peygamberi gelince biz şirki yok edeceğiz, sizi mahvedeceğiz!" diye söylüyorlardı."Âhir zaman Peygamberi gelince biz şirki yok edeceğiz, sizi mahvedeceğiz!" diye söylüyorlardı. Bunların hepsini bu derslerimi, tefsir sohbetlerimi takip eden kardeşlerimiz dinlediler.Bunların hepsini bu derslerimi, tefsir sohbetlerimi takip eden kardeşlerimiz dinlediler. Daha önceki haftalarda âyetler geçti, o âyetlerin izahlarında hadîs-i şerîfler geçti, onları okuduk.Daha önceki haftalarda âyetler geçti, o âyetlerin izahlarında hadîs-i şerîfler geçti, onları okuduk. Peygamber Efendimiz'den önce olan bir mevcut bilgi zaten bu.Peygamber Efendimiz'den önce olan bir mevcut bilgi zaten bu. Peygamber Efendimiz veya müslümanlar çıkarmış değil. Peygamber Efendimiz veya müslümanlar çıkarmış değil. O bakımdan böyle düşünenlere çok güzel bir cevap oluyor bu. O bakımdan böyle düşünenlere çok güzel bir cevap oluyor bu.

Hatta ben İngilizce yazılmış bazı kitaplar almıştım.Hatta ben İngilizce yazılmış bazı kitaplar almıştım. Orada Peygamber Efendimiz'in geleceğini, İncil'de, Tevrat'ta, hatta Hint kıtasındakiOrada Peygamber Efendimiz'in geleceğini, İncil'de, Tevrat'ta, hatta Hint kıtasındaki çok eski dinlerin kutsal kitaplarında, hatta İran bölgesindeki Zerdüştîlerçok eski dinlerin kutsal kitaplarında, hatta İran bölgesindeki Zerdüştîler ve daha önceki milletlerin kutsal kitaplarda da böyle bilgilerin olduğunu ve o bilgilerinve daha önceki milletlerin kutsal kitaplarda da böyle bilgilerin olduğunu ve o bilgilerin o dillerle yazılmış kitaplarda fotokopilerini gördüm.o dillerle yazılmış kitaplarda fotokopilerini gördüm. Hint dinlerinde de âhir zaman Peygamberi hakkında bilgiler var, bu kitaplara geçmiştir.Hint dinlerinde de âhir zaman Peygamberi hakkında bilgiler var, bu kitaplara geçmiştir. İran dinlerinde de "Âhir zaman Peygamberi gelecek." diye bilgiler var, İran dinlerinde de "Âhir zaman Peygamberi gelecek." diye bilgiler var, kitaplarda fotokopileri var. Yahudilerin kitaplarında da var, bu da biliniyor.kitaplarda fotokopileri var. Yahudilerin kitaplarında da var, bu da biliniyor. Hıristiyanların İncil'inde, Kitab-ı Mukaddes'te de var. Hıristiyanların İncil'inde, Kitab-ı Mukaddes'te de var. Yani bu, müslümanlardan önce zaten yaygın olan bir husus.Yani bu, müslümanlardan önce zaten yaygın olan bir husus. Zaten Peygamber Efendimiz'in geleceği bekleniyor ve umuluyordu. Zaten Peygamber Efendimiz'in geleceği bekleniyor ve umuluyordu.

Peygamber Efendimiz'in sıfatları bâbında, yani ne gibi bir peygamber,Peygamber Efendimiz'in sıfatları bâbında, yani ne gibi bir peygamber, neler yapacak bir peygamber olduğunu gösteren cümleciklere geçelim: neler yapacak bir peygamber olduğunu gösteren cümleciklere geçelim:

Yetlû aleyhim âyâtike.Yetlû aleyhim âyâtike. "Yâ Rabbi! Öyle bir peygamber gönder ki o senin âyetlerini onlara okuyan bir peygamber olsun." "Yâ Rabbi! Öyle bir peygamber gönder ki o senin âyetlerini onlara okuyan bir peygamber olsun."

'Allah'ın âyetlerini okuyan'dan maksat nedir? Kur'ân-ı Kerîm.'Allah'ın âyetlerini okuyan'dan maksat nedir?

Kur'ân-ı Kerîm.
Peygamber Efendimiz Allah'ın âyetleri olarak kendisine indirilen Kur'ân-ı Kerîm'i, Peygamber Efendimiz Allah'ın âyetleri olarak kendisine indirilen Kur'ân-ı Kerîm'i, Cebrail aleyhisselâm'ın ve çeşitli vahiy şekilleriyle kendisine ulaşan Cebrail aleyhisselâm'ın ve çeşitli vahiy şekilleriyle kendisine ulaşan Kur'ân-ı Kerîm'i halka okudu, tilavet eyledi. Ve halk da onu belledi, ezberledi.Kur'ân-ı Kerîm'i halka okudu, tilavet eyledi. Ve halk da onu belledi, ezberledi. Kitaplara yazdılar, ellerindeki yazılabilecek malzemeye yazdılar. Kitaplara yazdılar, ellerindeki yazılabilecek malzemeye yazdılar. Sonra onlar toplandı, şu andaki, elimizdeki Kur'ân-ı Kerîm Peygamber Efendimiz'e inmiş hâliyle, Sonra onlar toplandı, şu andaki, elimizdeki Kur'ân-ı Kerîm Peygamber Efendimiz'e inmiş hâliyle, harfi değişmeden ve kıyamete kadar da değişmeyecek bir şekilde elimizde en sağlam bir şekilde mevcut. harfi değişmeden ve kıyamete kadar da değişmeyecek bir şekilde elimizde en sağlam bir şekilde mevcut.

Daha önceki peygamberlere indirilen kitaplar ve suhuflar yani sahifeler,Daha önceki peygamberlere indirilen kitaplar ve suhuflar yani sahifeler, ahkâm aynen muhafaza edilememiş. Kendi asıl dilleriyle, indiği dille korunamamış. ahkâm aynen muhafaza edilememiş. Kendi asıl dilleriyle, indiği dille korunamamış. Tercümeleri kaç yıl sonra ortaya çıkmış. Eksiklikler, ihtilaflar var.Tercümeleri kaç yıl sonra ortaya çıkmış. Eksiklikler, ihtilaflar var. Çünkü İncil denildiği zaman kaç çeşit İncil var...Çünkü İncil denildiği zaman kaç çeşit İncil var... Hatta 300 kadar çeşidi olduğu, bunların İznik konsilinde MS. 325'te İznik'te toplananHatta 300 kadar çeşidi olduğu, bunların İznik konsilinde MS. 325'te İznik'te toplanan hıristiyan meclisinde müzâkere edilip bazılarının elendiği,hıristiyan meclisinde müzâkere edilip bazılarının elendiği, dört tanesinin bırakıldığı meşhur, bilinen şeyler bunlar... İhtilaflı, çünkü aslı yok.dört tanesinin bırakıldığı meşhur, bilinen şeyler bunlar... İhtilaflı, çünkü aslı yok. Tevrat da öyle, İncil de öyle. O halde dünya üzerinde Allah pek çok peygamber göndermiş,Tevrat da öyle, İncil de öyle. O halde dünya üzerinde Allah pek çok peygamber göndermiş, kitap indirmiş, onlara vahiy ve ahkâm indirmiş, dinlerini bildirmiş; ama onlar korunamamış. kitap indirmiş, onlara vahiy ve ahkâm indirmiş, dinlerini bildirmiş; ama onlar korunamamış. Korunabilen, aynen korunabilen, hiç bozulmadan, harfi değişmeden korunabilen Kur'ân-ı Kerîm. Korunabilen, aynen korunabilen, hiç bozulmadan, harfi değişmeden korunabilen Kur'ân-ı Kerîm.

Yetlû aleyhim âyâtike. "Onlara senin âyetlerini okuyan bir peygamber..." Yetlû aleyhim âyâtike. "Onlara senin âyetlerini okuyan bir peygamber..."

Evet, işte Kur'ân-ı Kerîm kendisine indi, o da ümmetine okudu. Evet, işte Kur'ân-ı Kerîm kendisine indi, o da ümmetine okudu.

Âyet, "kesin bilgi sağlayan alâmet, işaret' demek. "Delil" ve "belge" mânasına da geliyor.Âyet, "kesin bilgi sağlayan alâmet, işaret' demek. "Delil" ve "belge" mânasına da geliyor. Mesela gök olayı, herhangi bir ibretli gök mucizesi, mucizevî bir olay da âyettir. Mesela gök olayı, herhangi bir ibretli gök mucizesi, mucizevî bir olay da âyettir.

"Yerde ve gökte Allah'ın âyetleri vardır." Ne demek? "Yerde ve gökte Allah'ın âyetleri vardır." Ne demek?

"Allah'ın varlığına birliğine delalet eden, onu gösteren, onu anlatan,"Allah'ın varlığına birliğine delalet eden, onu gösteren, onu anlatan, onu ispat eden belgeler, bilgiler, işaretler" demek. onu ispat eden belgeler, bilgiler, işaretler" demek.

Âyet kelimesi umumî mânasıyla Kur'ân-ı Kerîm'de böyle de kullanılıyor.Âyet kelimesi umumî mânasıyla Kur'ân-ı Kerîm'de böyle de kullanılıyor. Bir de "Kur'ân-ı Kerîm cümleleri, Allah'ın ahkâmını ihtivâ eden sözcükler" mânasına da Bir de "Kur'ân-ı Kerîm cümleleri, Allah'ın ahkâmını ihtivâ eden sözcükler" mânasına da o şekliyle de kullanılıyor. İki mânası birden var. Bir dilde bir kelime bazen birkaç mânada kullanılır.o şekliyle de kullanılıyor. İki mânası birden var. Bir dilde bir kelime bazen birkaç mânada kullanılır. Bu iki mânasının ikisi de Kur'ân-ı Kerîm'de kullanılıyor. Mesela Âl-i İmrân sûresinin başında; Bu iki mânasının ikisi de Kur'ân-ı Kerîm'de kullanılıyor. Mesela Âl-i İmrân sûresinin başında;

Hüve'llezî enzele aleyke'l-kitâb. "O Allah'tır ey Resûlüm, senin üzerine kitabı -yani Kur'an'ı- indiren..."Hüve'llezî enzele aleyke'l-kitâb. "O Allah'tır ey Resûlüm, senin üzerine kitabı -yani Kur'an'ı- indiren..." Minhu. "O Kur'ân-ı Kerîm'den bir kısmı." Âyâtün muhkemâtün. "Muhkem âyetlerdir."Minhu. "O Kur'ân-ı Kerîm'den bir kısmı." Âyâtün muhkemâtün. "Muhkem âyetlerdir." Ve uharu müteşâbihatün. "Diğer bir kısmı da müteşâbih âyetlerdir." buyuruluyor. Ve uharu müteşâbihatün. "Diğer bir kısmı da müteşâbih âyetlerdir." buyuruluyor.

Kur'an'ın cümlelerinin âyet olarak isimlendirildiğini buradan görüyoruz. Kur'an'ın cümlelerinin âyet olarak isimlendirildiğini buradan görüyoruz.

Se-nurîhim âyâtinâ fi'l-âfâki ve fî enfüsihim.Se-nurîhim âyâtinâ fi'l-âfâki ve fî enfüsihim. "Biz insanlara ufuklardaki, göklerdeki ve dışarıdaki delillerimizi göstereceğiz." "Biz insanlara ufuklardaki, göklerdeki ve dışarıdaki delillerimizi göstereceğiz."

Ve fî enfüsihim. "Kendi iç dünyalarındaki delilleri göstereceğiz." diye de âyet-i kerîme var. Ve fî enfüsihim. "Kendi iç dünyalarındaki delilleri göstereceğiz." diye de âyet-i kerîme var.

Burada ikinci mânasında kullanılıyor. Burada ikinci mânasında kullanılıyor.

Allah'ın âyetlerini, "okumak" dendiğine göre, yetlû aleyhim dendiğine göre,Allah'ın âyetlerini, "okumak" dendiğine göre, yetlû aleyhim dendiğine göre, buradan Kur'ân-ı Kerîm kastediliyor. Yani sözcükler şeklindeki Allah'ın âyetleri kastediliyor. buradan Kur'ân-ı Kerîm kastediliyor. Yani sözcükler şeklindeki Allah'ın âyetleri kastediliyor.

Ve yuallimuhümü'l-kitâbe ve'l-hikmete.Ve yuallimuhümü'l-kitâbe ve'l-hikmete. "Onlara, yani orada oluşacak olan insan topluluğuna, Mekke'de birikecek,"Onlara, yani orada oluşacak olan insan topluluğuna, Mekke'de birikecek, yaşayacak, çoğalacak olan insanlara, zürriyetinden olacak o insanlara kitabı öğretecek." yaşayacak, çoğalacak olan insanlara, zürriyetinden olacak o insanlara kitabı öğretecek."

Tabii oraya sonradan gelenler, onlara iltihak edenler de onlardan sayılıyor. Tabii oraya sonradan gelenler, onlara iltihak edenler de onlardan sayılıyor.

"Kitabı öğretecek." Yani Kur'ân-ı Kerîm'i... Ve'l-hikmete. Yani sünnet-i seniyyeyi... "Kitabı öğretecek." Yani Kur'ân-ı Kerîm'i...

Ve'l-hikmete. Yani sünnet-i seniyyeyi...

Bu izahları alimler yapıyorlar. el-Kitâb deniliyor, yani belirli kitap. O nedir? Bu izahları alimler yapıyorlar.

el-Kitâb deniliyor, yani belirli kitap. O nedir?

Kur'ân-ı Kerîm'dir Ve'l-hikmete deniliyor. Bu hikmet izah edilmesi gereken bir şey.Kur'ân-ı Kerîm'dir

Ve'l-hikmete deniliyor.

Bu hikmet izah edilmesi gereken bir şey.
Hikmet, iki anlamı taşıyor.Hikmet, iki anlamı taşıyor. Bir, "yerli yerinde, usûlünce, gerçeğe uygun, doğru bilgi" mânasına kullanılıyor.Bir, "yerli yerinde, usûlünce, gerçeğe uygun, doğru bilgi" mânasına kullanılıyor. Böyle bir bilgiyi söyleyen kimseye "hakîm" deniliyor. Böyle olan bir söze de "hikmet" deniliyor.Böyle bir bilgiyi söyleyen kimseye "hakîm" deniliyor. Böyle olan bir söze de "hikmet" deniliyor. Bir de "sapasağlam" [mânasına geliyor.]Bir de "sapasağlam" [mânasına geliyor.] "Muhkem bir yapı" diyoruz; sağlam demek ki, güzel taşlarla [yapılmış.]"Muhkem bir yapı" diyoruz; sağlam demek ki, güzel taşlarla [yapılmış.] Hikmet diye muhkem söze de denilir. İki mânası da var. Hikmet diye muhkem söze de denilir. İki mânası da var. O da sapasağlam, hiç tereddüt olmayan, şek şüphe olmayan sağlam söz.O da sapasağlam, hiç tereddüt olmayan, şek şüphe olmayan sağlam söz. Tabii bu, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfleridir. Tabii bu, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfleridir.

Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'e hem Kur'an'ı indirmiştirCenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'e hem Kur'an'ı indirmiştir hem de Kur'ân-ı Kerîm gibi, onu açıklayan, insanların Kur'an'ı, hem de Kur'ân-ı Kerîm gibi, onu açıklayan, insanların Kur'an'ı, Allah'ın emirlerini daha iyi anlamasını sağlayan başka bilgileri de ilham etmiştir. Allah'ın emirlerini daha iyi anlamasını sağlayan başka bilgileri de ilham etmiştir. İşte o da sünnettir; Peygamber Efendimiz'in sözleridir, hareketleridir, davranışlarıdır, tercihleridir, İşte o da sünnettir; Peygamber Efendimiz'in sözleridir, hareketleridir, davranışlarıdır, tercihleridir, engellemediği, yapılmasına müsaade ettiği şeylerdir, takriri sünnettir, kavlî sünnettir, fiilî sünnettir.engellemediği, yapılmasına müsaade ettiği şeylerdir, takriri sünnettir, kavlî sünnettir, fiilî sünnettir. Bunlar da; Ve mâ yentıku ani'l-hevâ in hüve illâ vahyün yûhâ. Bunlar da;

Ve mâ yentıku ani'l-hevâ in hüve illâ vahyün yûhâ.
Peygamber Efendimiz boşuna konuşmaz ve yaptığı her şey -kesin olarak- Allah'ın rızasına uygun olarak,Peygamber Efendimiz boşuna konuşmaz ve yaptığı her şey -kesin olarak- Allah'ın rızasına uygun olarak, Allah'ın emriyle olan şeylerdir. Ona da vahy-i gayri metluv deniliyor.Allah'ın emriyle olan şeylerdir. Ona da vahy-i gayri metluv deniliyor. Kur'ân-ı Kerîm'e vahy-i metluv, tilavet olunmuş, Cebrail tarafından kendisine bildirilmiş; Kur'ân-ı Kerîm'e vahy-i metluv, tilavet olunmuş, Cebrail tarafından kendisine bildirilmiş; ötekisine de vahyi gayri metluv deniliyor, yani mânası ilham edilmiş,ötekisine de vahyi gayri metluv deniliyor, yani mânası ilham edilmiş, "Ey Resûlüm, şöyle yapman uygun olur." diye, mânası aklına, kalbine, gönlüne ilham edilmiş. "Ey Resûlüm, şöyle yapman uygun olur." diye, mânası aklına, kalbine, gönlüne ilham edilmiş. O da onu öyle yapmış veyahut onu kendi sözleriyle ifade etmiş. Buna "sünnet" diyoruz. O da onu öyle yapmış veyahut onu kendi sözleriyle ifade etmiş. Buna "sünnet" diyoruz. Hem kitap, hem sünnet. Hem kitap, hem sünnet.

Kur'ân-ı Kerîm'i Peygamber Efendimiz Cebrail'den geldikten sonra aynen okurduKur'ân-ı Kerîm'i Peygamber Efendimiz Cebrail'den geldikten sonra aynen okurdu ve vahiy katiplerine yazdırırdı; bir kelimesi bir harfi dahi değişmeden anında tespit edilirdi.ve vahiy katiplerine yazdırırdı; bir kelimesi bir harfi dahi değişmeden anında tespit edilirdi. Peygamber Efendimiz kendi sözlerini, sünnetiniPeygamber Efendimiz kendi sözlerini, sünnetini ilk zamanlar Kur'ân-ı Kerîm'le karışmaması bakımından yazdırtmadı. ilk zamanlar Kur'ân-ı Kerîm'le karışmaması bakımından yazdırtmadı. "Yazmayın benim sözlerimi." dedi. Sonradan yazılmasına müsaade etti. "Yazmayın benim sözlerimi." dedi. Sonradan yazılmasına müsaade etti. İnsanlar Kur'an'ın ne olduğunu anlayınca, hangisi Kur'ân-ı Kerîm'dir,İnsanlar Kur'an'ın ne olduğunu anlayınca, hangisi Kur'ân-ı Kerîm'dir, hangisi Peygamber Efendimiz'in sünnetidir, bunu anlayacak bir seviyeye ulaşınca hangisi Peygamber Efendimiz'in sünnetidir, bunu anlayacak bir seviyeye ulaşınca o zaman bu işte uzmanlaşmış olan sahabilere müsaade eyledi,o zaman bu işte uzmanlaşmış olan sahabilere müsaade eyledi, bir kısmı Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini yazdılar.bir kısmı Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini yazdılar. Biliyorlardı ki bunlar Kur'an değil, Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri diye...Biliyorlardı ki bunlar Kur'an değil, Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri diye... Böylece Peygamber Efendimiz'in davranışları, sözleri, nasihatleri şemâili,Böylece Peygamber Efendimiz'in davranışları, sözleri, nasihatleri şemâili, sîreti, hepsi en mükemmel şekilde tespit edildi. sîreti, hepsi en mükemmel şekilde tespit edildi.

Dünya üzerinde Hz. Âdem aleyhisselam'dan kıyamete kadar,Dünya üzerinde Hz. Âdem aleyhisselam'dan kıyamete kadar, hayatı Peygamber Efendimiz kadar doğru ve en ince teferruâtına kadar hayatı Peygamber Efendimiz kadar doğru ve en ince teferruâtına kadar teferruatlı olarak tespit edilmiş hiçbir ikinci şahıs yok;teferruatlı olarak tespit edilmiş hiçbir ikinci şahıs yok; yegâne ve en mükemmel şekilde hayatı belirlenmiş olan kimse.yegâne ve en mükemmel şekilde hayatı belirlenmiş olan kimse. Bu da İslâm'ın en önemli, en şerefli ikinci büyük meziyetidir. Bu da İslâm'ın en önemli, en şerefli ikinci büyük meziyetidir. Bir, kitabının aslının elde olması, hiçbir harfinin değişmemesi; Bir, kitabının aslının elde olması, hiçbir harfinin değişmemesi; iki, Peygamber Efendimiz'in hayatının en ince teferruâtına kadar, -"detay" diyorsunuziki, Peygamber Efendimiz'in hayatının en ince teferruâtına kadar, -"detay" diyorsunuz siz ama ben demiyorum- tespit edilmiş olması. Bu ikisi çok önemli! siz ama ben demiyorum- tespit edilmiş olması. Bu ikisi çok önemli! Çünkü eski peygamberlerin sözleri de hayatları da tespit edilmemiş,Çünkü eski peygamberlerin sözleri de hayatları da tespit edilmemiş, doğum tarihleri, ölüm tarihleri bile belli değil, doğum tarihleri, ölüm tarihleri bile belli değil, hepsi tarihin karanlıklarına, gölgeliklerine gizlenmiş kalmış.hepsi tarihin karanlıklarına, gölgeliklerine gizlenmiş kalmış. Ama Peygamber Efendimiz'in doğumu, ölümü, hicreti, savaşları, her şeyi belli.Ama Peygamber Efendimiz'in doğumu, ölümü, hicreti, savaşları, her şeyi belli. Bu iki büyük meziyet çok büyük bir şeref! Bu iki büyük meziyet çok büyük bir şeref!

Allahu Teâlâ hazretleri gözleri görmeyen insanların gözlerine görme kabiliyeti ihsan eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri gözleri görmeyen insanların gözlerine görme kabiliyeti ihsan eylesin. Kitabı, harfi bile değişmeden korunmuş bir hak din… Kitabı, harfi bile değişmeden korunmuş bir hak din… Ve sözleri, en ince teferruâtına kadar hareketleri ve hayatı tespit edilmiş bir hak Peygamber…Ve sözleri, en ince teferruâtına kadar hareketleri ve hayatı tespit edilmiş bir hak Peygamber… Allah'ın en sevdiği âhir zaman Peygamberi… Allah'ın en sevdiği âhir zaman Peygamberi… Bütün eski ümmetlere de geleceğini bildirdiği ve müjdelediği ve övdüğü bir Peygamber...Bütün eski ümmetlere de geleceğini bildirdiği ve müjdelediği ve övdüğü bir Peygamber... Daha ne istiyorlar da İslâm'a girmiyorlar? Tabii incelemediklerinden, bu bilgileri bilmediklerinden…Daha ne istiyorlar da İslâm'a girmiyorlar?

Tabii incelemediklerinden, bu bilgileri bilmediklerinden…
Buradan bize de bu bilgileri başkalarına tebliğ etmek vazifesi çıkıyor.Buradan bize de bu bilgileri başkalarına tebliğ etmek vazifesi çıkıyor. İşte ben tebliğ ediyorum; karınca kararınca, aklımın erdiğince, bilgim ve gücüm yettiğince... İşte ben tebliğ ediyorum; karınca kararınca, aklımın erdiğince, bilgim ve gücüm yettiğince... Siz de dinliyorsunuz; başkalarına anlatacaksınız. Siz de dinliyorsunuz; başkalarına anlatacaksınız.

Bu iki harika vasıf, çok önemli iki vasıf İslâm'ın en büyük meziyetidir.Bu iki harika vasıf, çok önemli iki vasıf İslâm'ın en büyük meziyetidir. Başka hiçbir dinde bu durum olmadığından herkesin Müslüman olması lazım, İslâm'a girmesi lazım. Başka hiçbir dinde bu durum olmadığından herkesin Müslüman olması lazım, İslâm'a girmesi lazım.

Ve yüzekkîhim. "Ve onları tezkiye eden bir Peygamber..." Tezkiye etmek ne demek? Ve yüzekkîhim. "Ve onları tezkiye eden bir Peygamber..."

Tezkiye etmek ne demek?

"Pak eylemek, tertemiz eylemek" demek. Bu tertemiz eylemek nereden oluyor? Neden temizliyor? "Pak eylemek, tertemiz eylemek" demek.

Bu tertemiz eylemek nereden oluyor? Neden temizliyor?

Kötü huylardan, kötü âdetlerden, cahiliye geleneklerinden, günahlardan, yanlış fikirlerden… Kötü huylardan, kötü âdetlerden, cahiliye geleneklerinden, günahlardan, yanlış fikirlerden…

Etrafınızdaki insanlara bakın. Etrafınızdaki insanlara bakın. Aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler! Aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler!

İbret gözüyle insanların hareketlerini inceleyin. "Bu, bu işi neden yaptı?İbret gözüyle insanların hareketlerini inceleyin. "Bu, bu işi neden yaptı? Bu, bu işi niçin yaptı?" diye inceleyin.Ben şimdi burada inceliyorum, çünkü çeşitli insanları görüyorum.Bu, bu işi niçin yaptı?" diye inceleyin.Ben şimdi burada inceliyorum, çünkü çeşitli insanları görüyorum. Burada en ilkel toplumlardan, çıplak gezen, vahşî hayat yaşayan insanlardan Burada en ilkel toplumlardan, çıplak gezen, vahşî hayat yaşayan insanlardan Avrupalılar'ın her çeşidine kadar insanların sergisi, çarşısı, pazarı benim karşımda; Avrupalılar'ın her çeşidine kadar insanların sergisi, çarşısı, pazarı benim karşımda; Avustralya'da hepsini görüyorum. İşte Amerikalı, işte İngiliz, işte Fransız, işte İspanyol,Avustralya'da hepsini görüyorum. İşte Amerikalı, işte İngiliz, işte Fransız, işte İspanyol, işte İtalyan, işte Sırp, işte Lübnanlı hıristiyan, işte müslüman Arap, işte Güney Amerika'dan, işte İtalyan, işte Sırp, işte Lübnanlı hıristiyan, işte müslüman Arap, işte Güney Amerika'dan, Güney Afrika'dan boynunda gitarı gezen şahıs… Hepsini görüyoruz. Hepsinin davranışlarına bakıyoruz.Güney Afrika'dan boynunda gitarı gezen şahıs… Hepsini görüyoruz. Hepsinin davranışlarına bakıyoruz. Hepsinin âdetlerini görüyorum. Ve her seferinde; "Çok şükür yâ Rabbi!Hepsinin âdetlerini görüyorum. Ve her seferinde; "Çok şükür yâ Rabbi! Elhamdülillah beni müslüman eylediğin için sana hamd ü senâlar olsun, şükürler olsun yâ Rabbi!" diyorum. Elhamdülillah beni müslüman eylediğin için sana hamd ü senâlar olsun, şükürler olsun yâ Rabbi!" diyorum. İslâm'ın güzelliğini, kıymetini başkalarıyla mukayese ettiğimiz zaman anlıyoruz. İslâm'ın güzelliğini, kıymetini başkalarıyla mukayese ettiğimiz zaman anlıyoruz.

Geçen gün televizyonda Brezilya'nın karnavalı üzerine konuşmaları izledim.Geçen gün televizyonda Brezilya'nın karnavalı üzerine konuşmaları izledim. Senede bir karnavalları oluyor.Senede bir karnavalları oluyor. Duyuyorsunuz, belki daha önceki senelerde yapılan karnavallardaki yapılanDuyuyorsunuz, belki daha önceki senelerde yapılan karnavallardaki yapılan çılgınlıkları televizyonlardan izlediniz. Onlar için her şey…çılgınlıkları televizyonlardan izlediniz. Onlar için her şey… Ama İslâmî ölçülere göre çok ayıp, çok günah, çok haram, çok yasak olan şeyler.Ama İslâmî ölçülere göre çok ayıp, çok günah, çok haram, çok yasak olan şeyler. Yapıyorlar ve çılgınca yapıyorlar.Yapıyorlar ve çılgınca yapıyorlar. Ve onu bekliyorlar, senenin o günü gelince onu yapmak için bir sürü hazırlık, çılgınlık… Ve onu bekliyorlar, senenin o günü gelince onu yapmak için bir sürü hazırlık, çılgınlık…

Aborjinlere yani Avustralya'nın eski yerlilerine,Aborjinlere yani Avustralya'nın eski yerlilerine, buraya Avrupalılar gelmeden önceki yerlilerine bakıyorum;buraya Avrupalılar gelmeden önceki yerlilerine bakıyorum; çıplak geziyorlar, göğüsleri çıplak, altları çıplak, önlerine gelen şeyleri yiyorlar...çıplak geziyorlar, göğüsleri çıplak, altları çıplak, önlerine gelen şeyleri yiyorlar... Örflerini âdetlerini anlamaya çalışıyorum, televizyoda bakıyorum… Örflerini âdetlerini anlamaya çalışıyorum, televizyoda bakıyorum…

Elhamdülillah İslâm bizlere çok şeyler kazandırmış.Elhamdülillah İslâm bizlere çok şeyler kazandırmış. İslâm'ın kıymetini bilmemiz lazım ve başkasına öğretmemiz lazım! İslâm'ın kıymetini bilmemiz lazım ve başkasına öğretmemiz lazım!

İnsanların gönüllerine çok yanlış şeyler birikmiş. Gönül çok geniş bir âlem.İnsanların gönüllerine çok yanlış şeyler birikmiş. Gönül çok geniş bir âlem. İnsanın iç âlemi, her şeyi alıyor. Çok pislik, moloz, mikrop, hurda birikmiş; harabe...İnsanın iç âlemi, her şeyi alıyor. Çok pislik, moloz, mikrop, hurda birikmiş; harabe... Bu gönüllerin temizlenmesi lazım. İşte yüzekkîhim; onları temizleyen bir Peygamber...Bu gönüllerin temizlenmesi lazım.

İşte yüzekkîhim; onları temizleyen bir Peygamber...
Kafaları temizliyor, gönülleri temizliyor, toplumları temizliyor, insanları temizliyor;Kafaları temizliyor, gönülleri temizliyor, toplumları temizliyor, insanları temizliyor; güzel bir itikada, güzel inanca, güzel duygulara, güzel ahlâka sahip kılıyor İslâm,güzel bir itikada, güzel inanca, güzel duygulara, güzel ahlâka sahip kılıyor İslâm, işte öyle yapan bir Peygamber. Yaptı da... Fiilen de tarihte bunu görüyoruz. işte öyle yapan bir Peygamber. Yaptı da... Fiilen de tarihte bunu görüyoruz. Bir cahiliye devri, İslâm'dan önceki Araplar'ın halleri; bir İslâm devresi, İslâm'dan sonraki… Bir cahiliye devri, İslâm'dan önceki Araplar'ın halleri; bir İslâm devresi, İslâm'dan sonraki… İslâm ne kadar büyük faziletler, ne kadar büyük meziyetler getirmiş, nasıl değiştirmiş… İslâm ne kadar büyük faziletler, ne kadar büyük meziyetler getirmiş, nasıl değiştirmiş… Ağızların, dişlerin fırçalanması, temizlenmesinden, koltuk altlarının temizlenmesinden başlayıpAğızların, dişlerin fırçalanması, temizlenmesinden, koltuk altlarının temizlenmesinden başlayıp tırnakların kesilmesinden sünnete vesaireye kadar...tırnakların kesilmesinden sünnete vesaireye kadar... Beden temizliği, diş temizliği, sağlık için gerekli öğütler, insanın sağlıklı olması için, midesinin,Beden temizliği, diş temizliği, sağlık için gerekli öğütler, insanın sağlıklı olması için, midesinin, karaciğerinin korunması için, ailenin mutlu olması için öğütler, toplumun başarılı olması için öğütler;karaciğerinin korunması için, ailenin mutlu olması için öğütler, toplumun başarılı olması için öğütler; hazineler, hazineler, hazineler… İslâm böyle bir [din.]hazineler, hazineler, hazineler… İslâm böyle bir [din.] Ama kıymetini bilen, bilmeyen insanlar olabiliyor. Böyle bir Peygamber...Ama kıymetini bilen, bilmeyen insanlar olabiliyor.

Böyle bir Peygamber...
"Onları paklayan, tertemiz eyleyen, onlara Kur'an'ı, sünneti öğreten, onlara Allah'ın emirlerini,"Onları paklayan, tertemiz eyleyen, onlara Kur'an'ı, sünneti öğreten, onlara Allah'ın emirlerini, âyetlerini okuyan bir Peygamber gönder yâ Rabbi! Onların içlerinden, onlardan olsun.âyetlerini okuyan bir Peygamber gönder yâ Rabbi! Onların içlerinden, onlardan olsun. Onlara dışarıdan gelmiş bir peygamber değil de onların kendi içinden..." Onlara dışarıdan gelmiş bir peygamber değil de onların kendi içinden..."

Tabii kendi içinden çıktığı için Peygamber Efendimiz'i hepsi gâyet iyi biliyorlardı, seviyorlardı.Tabii kendi içinden çıktığı için Peygamber Efendimiz'i hepsi gâyet iyi biliyorlardı, seviyorlardı. "Muhammed el-Emîn" demişlerdi, "güvenilir Muhammed" demişlerdi; herkes güveniyordu,"Muhammed el-Emîn" demişlerdi, "güvenilir Muhammed" demişlerdi; herkes güveniyordu, eşyasını götürüp ona emanet bırakıyordu, parasını ona emanet veriyordu,eşyasını götürüp ona emanet bırakıyordu, parasını ona emanet veriyordu, Medine-i Münevvere'ye giderken emanetlerin hepsini sahiplerine iade etmişti. Neden? Medine-i Münevvere'ye giderken emanetlerin hepsini sahiplerine iade etmişti.

Neden?

Güvenilir olduğu için. Haram, hak yemediği için.Güvenilir olduğu için. Haram, hak yemediği için. Yetimleri, dulları himaye ettiği için, [onlara] baktığı için, yardım ettiği için.Yetimleri, dulları himaye ettiği için, [onlara] baktığı için, yardım ettiği için. Herkesle iyi geçindiği için.Akrabaları gözettiği için. İyiliği tavsiye ettiği için sevilen bir insandı... Herkesle iyi geçindiği için.Akrabaları gözettiği için. İyiliği tavsiye ettiği için sevilen bir insandı...

Ecdâdını da biliyorlar, soylu bir ailedendi. Bu da tabii güzel…Ecdâdını da biliyorlar, soylu bir ailedendi. Bu da tabii güzel… Bilinmeyen bir adam gelse bir şeyler söylese; "Kim bu adam? Nasıl itimat edeceğiz buna?Bilinmeyen bir adam gelse bir şeyler söylese; "Kim bu adam? Nasıl itimat edeceğiz buna? Acaba bunun maksadı ne? Ne yapmak istiyor?" derler.Acaba bunun maksadı ne? Ne yapmak istiyor?" derler. Öyle değil; bildikleri bir aileden, soyu sopu belli, asil bir aileden, tertemiz, çok güzel bir insan.Öyle değil; bildikleri bir aileden, soyu sopu belli, asil bir aileden, tertemiz, çok güzel bir insan. Hem huyu güzel, hem yüzü güzel, hem hâli güzel, adı güzel, kendi güzel Muhammed…Hem huyu güzel, hem yüzü güzel, hem hâli güzel, adı güzel, kendi güzel Muhammed… Ne kadar güzel… İçlerinden bir Peygamber... Ne kadar güzel… İçlerinden bir Peygamber...

İnneke ente'l-azîzü'l-hakîm. "Yâ Rabbi! Sen sonsuz izzet sahibisin!İnneke ente'l-azîzü'l-hakîm. "Yâ Rabbi! Sen sonsuz izzet sahibisin! Az veya sınırlı değil, sonsuz izzet sahibisin. Sonsuz hikmet sahibisin. Azîzsin, hakîmsin." Az veya sınırlı değil, sonsuz izzet sahibisin. Sonsuz hikmet sahibisin. Azîzsin, hakîmsin."

Bir şeyin izzetli olması ne demek? Bir şeyin izzetli olması ne demek?

Bir, "kıymetli olması" demek, "nadir olması, kolayca ele geçmeyen olması" demek.Bir, "kıymetli olması" demek, "nadir olması, kolayca ele geçmeyen olması" demek. Bir şey kıymetli olabilir; ama kolay ele geçerse, çok bol bulunursa o zaman kimse önemsemez.Bir şey kıymetli olabilir; ama kolay ele geçerse, çok bol bulunursa o zaman kimse önemsemez. Mesela hava, su, güneş bizim için önemli; ama her yerde var, kimse bunu umursamıyor,Mesela hava, su, güneş bizim için önemli; ama her yerde var, kimse bunu umursamıyor, bunun nimet olduğunu bile bilmiyor.bunun nimet olduğunu bile bilmiyor. Yani hem kıymetli olacak hem de az bulunacak, ele kolay geçmeyecek bir şey. Yani hem kıymetli olacak hem de az bulunacak, ele kolay geçmeyecek bir şey.

Cenâb-ı Hak da izzet sahibidir, eşi benzeri yoktur,Cenâb-ı Hak da izzet sahibidir, eşi benzeri yoktur, her yönden en güzel esmâ-i hüsnânın sahibidir, eşsizdir, emsalsizdir.her yönden en güzel esmâ-i hüsnânın sahibidir, eşsizdir, emsalsizdir. Ne dilerse istediğini yapacak kudrete sahiptir. Hakîm. "Her işi sağlamdır."Ne dilerse istediğini yapacak kudrete sahiptir.

Hakîm. "Her işi sağlamdır."
Yani muhkemdir, hikmetin bir mânasına göre... Yani muhkemdir, hikmetin bir mânasına göre... Her işi de hikmetlidir, yani yerli yerincedir, aykırı, ters değildir, bozuk değildir, yanlış değildir;Her işi de hikmetlidir, yani yerli yerincedir, aykırı, ters değildir, bozuk değildir, yanlış değildir; neylerse güzel eyler. Kahrı güzel, lütfu güzel, her şeyi güzeldir.neylerse güzel eyler. Kahrı güzel, lütfu güzel, her şeyi güzeldir. "Neylerse güzel eyler." demiş şairlerimiz, Allah rahmet eylesin. "Neylerse güzel eyler." demiş şairlerimiz, Allah rahmet eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bütün peygamberlerin geleceğini bildiği bir Peygamberdi.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bütün peygamberlerin geleceğini bildiği bir Peygamberdi. Nitekim el-İrbad b. Sâriye radıyallahu anh'ın rivayet ettiği sahih bir hadîs-i şerîfte Nitekim el-İrbad b. Sâriye radıyallahu anh'ın rivayet ettiği sahih bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Kâle Resûlullah: innî inda'llâhi le-hâtemü'n-nebiyyîn.Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Kâle Resûlullah: innî inda'llâhi le-hâtemü'n-nebiyyîn.
"Ben Allah'ın huzurunda, katında, Allah yanında âhir zaman Peygamberiyim, peygamberlerin sonuncuyum.""Ben Allah'ın huzurunda, katında, Allah yanında âhir zaman Peygamberiyim, peygamberlerin sonuncuyum." Ve inne Âdeme aleyhisselam le-müncedilun fî tînetihî.Ve inne Âdeme aleyhisselam le-müncedilun fî tînetihî. "Âdem daha çamurunun, toprağının içinde kıvrılıp dururken ben Allah indinde âhir zaman Peygamberi,"Âdem daha çamurunun, toprağının içinde kıvrılıp dururken ben Allah indinde âhir zaman Peygamberi, peygamberlerin sonuncusu olarak takdir edilmiştim." buyuruyor. peygamberlerin sonuncusu olarak takdir edilmiştim." buyuruyor.

Bu, Peygamber Efendimiz'in kendisinin sözü, hadîs-i şerîfi. Bu, Peygamber Efendimiz'in kendisinin sözü, hadîs-i şerîfi.

Bu ne demek? "Hz. Âdem zamanında, daha Hz. Âdem yaratılmadan önce,Bu ne demek?

"Hz. Âdem zamanında, daha Hz. Âdem yaratılmadan önce,
Cenâb-ı Hak'ın takdiriyle benim âhir zaman Peygamberi olacağım mukadder idi, belirli idi." Cenâb-ı Hak'ın takdiriyle benim âhir zaman Peygamberi olacağım mukadder idi, belirli idi."

Onun için Peygamber Efendimiz'i Âdem aleyhisselam da biliyor, Nuh aleyhisselam da biliyor,Onun için Peygamber Efendimiz'i Âdem aleyhisselam da biliyor, Nuh aleyhisselam da biliyor, onların ümmetlerine de bildirilmiş. Musa aleyhisselam da biliyor, İbrahim aleyhisselam,onların ümmetlerine de bildirilmiş. Musa aleyhisselam da biliyor, İbrahim aleyhisselam, İsmail aleyhisselam da zaten bildikleri için öyle dua etmişler, takdîr-i ilâhîye uygun vech ile…İsmail aleyhisselam da zaten bildikleri için öyle dua etmişler, takdîr-i ilâhîye uygun vech ile… Ve İsa aleyhisselam da biliyor. İsa aleyhisselâm'ın bildiğine dair belgeler çok;Ve İsa aleyhisselam da biliyor.

İsa aleyhisselâm'ın bildiğine dair belgeler çok;
hem hıristiyan belgeleri çok, hem İslâm belgeleri hem de Kur'ân-ı Kerîm âyetleri çok bu hususta. hem hıristiyan belgeleri çok, hem İslâm belgeleri hem de Kur'ân-ı Kerîm âyetleri çok bu hususta.

Ebû Ümâme radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş ki; Ebû Ümâme radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş ki;

Kultü. "Ben dedim ki..." Ebû Ümâme radıyallahu anh diyor. Kultü. "Ben dedim ki..." Ebû Ümâme radıyallahu anh diyor.

Mâ kâne evvelü bed'i emrike. "'Senin bu peygamberlik meselen, işinin başlangıcının evveli ne idi?Mâ kâne evvelü bed'i emrike. "'Senin bu peygamberlik meselen, işinin başlangıcının evveli ne idi? Bu işin kökeni ne zaman idi?' diye Peygamber Efendimiz'e sordum." diyor. Bu işin kökeni ne zaman idi?' diye Peygamber Efendimiz'e sordum." diyor.

Peygamber Efendimiz onun bu isteği üzerine cevap olarak buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz onun bu isteği üzerine cevap olarak buyurmuş ki;

Da'vetü ebî İbrahim. "Ben dedem İbrahim aleyhisselâm'ın duası gereğiyim." Da'vetü ebî İbrahim. "Ben dedem İbrahim aleyhisselâm'ın duası gereğiyim."

O duasını da işte bu âyet-i kerîmede size izah ettim, İbrahim ve İsmail aleyhisselam'ın;O duasını da işte bu âyet-i kerîmede size izah ettim, İbrahim ve İsmail aleyhisselam'ın; Rabbenâ veb'as fîhim resûlen minhüm dediğini... Rabbenâ veb'as fîhim resûlen minhüm dediğini... Bu hususta başka âyet-i kerîmeler de var, böyle dua ettiğine dair...Bu hususta başka âyet-i kerîmeler de var, böyle dua ettiğine dair... Kur'ân-ı Kerîm'in başka yerlerinde duası gelecek. Ve büşrâ Îsâ bî. "İsa'nın beni müjdelemesiyim ben." Kur'ân-ı Kerîm'in başka yerlerinde duası gelecek.

Ve büşrâ Îsâ bî. "İsa'nın beni müjdelemesiyim ben."

"İsa'nın benimle ilgili müjdesiyim ben." Evet, İncil kelimesi "müjde" mânasına geliyor."İsa'nın benimle ilgili müjdesiyim ben."

Evet, İncil kelimesi "müjde" mânasına geliyor.
Hıristiyanların kutsal kitabına "müjde" denmesinin sebebi İsa aleyhisselâm'ınHıristiyanların kutsal kitabına "müjde" denmesinin sebebi İsa aleyhisselâm'ın kendi ahâlisine müjde vermesinden dolayı. Verdiği müjde nedir? kendi ahâlisine müjde vermesinden dolayı. Verdiği müjde nedir?

"Âhir zaman Peygamberi gelecek." diye müjdesidir. "Âhir zaman Peygamberi gelecek." diye müjdesidir.

Yani bu İncil kelimesinin kökeninde, mânasında vardır.Yani bu İncil kelimesinin kökeninde, mânasında vardır. İsa aleyhisselam da vaazlarında, konuşmasında, Benî İsrail'in içinde dolaşıp gezerken diyordu ki; İsa aleyhisselam da vaazlarında, konuşmasında, Benî İsrail'in içinde dolaşıp gezerken diyordu ki;

İnnî resûlullâhi ileyküm. "Ey İsrailoğulları!İnnî resûlullâhi ileyküm. "Ey İsrailoğulları! Bak ben size peygamberiniz olarak Allah tarafından gönderilmiş bir kimseyim."Bak ben size peygamberiniz olarak Allah tarafından gönderilmiş bir kimseyim." Musaddıkan limâ beyne yedeyye mine't-tevrâti.Musaddıkan limâ beyne yedeyye mine't-tevrâti. "Benden önce siz Benî İsrail'e indirilmiş olan Tevrat'ı tasdik edici bir peygamberim." "Benden önce siz Benî İsrail'e indirilmiş olan Tevrat'ı tasdik edici bir peygamberim."

Yani Musa aleyhisselâm'a indirilen Tevrat'ın hak kitap olduğunu, ahkâmını büyük ölçüdeYani Musa aleyhisselâm'a indirilen Tevrat'ın hak kitap olduğunu, ahkâmını büyük ölçüde tasdik edici bir kimseyim, Allah'ın bir peygamberiyim. tasdik edici bir kimseyim, Allah'ın bir peygamberiyim.

Ve mübeşşiran bi-resûlin ye'tî min ba'dî.Ve mübeşşiran bi-resûlin ye'tî min ba'dî. "Benden sonra gelecek olan bir peygamberin müjdecisiyim ben aynı zamanda..." "Benden sonra gelecek olan bir peygamberin müjdecisiyim ben aynı zamanda..."

Musa aleyhisselâm'ın tasdikçisiyim. Evet, o hak peygamberdi, ona Tevrat indirilmişti.Musa aleyhisselâm'ın tasdikçisiyim. Evet, o hak peygamberdi, ona Tevrat indirilmişti. 'Tevrat Allah'ın kitabıdır.' diye tasdik ediciyim. 'Tevrat Allah'ın kitabıdır.' diye tasdik ediciyim. Ama bir de âhir zamanda benden sonra gelecek olan bir peygamberin de geleceğini müjdeleyen bir kimseyim. Ama bir de âhir zamanda benden sonra gelecek olan bir peygamberin de geleceğini müjdeleyen bir kimseyim.

İsmuhû Ahmed. "O gelecek kimsenin isminin de Ahmed olacağını kesin olarak söylüyorum." İsmuhû Ahmed. "O gelecek kimsenin isminin de Ahmed olacağını kesin olarak söylüyorum."

"İsmi Ahmed olacak. Ahmed isminde bir âhir zaman Peygamberi geleceğini de müjdeleyiciyim." "İsmi Ahmed olacak. Ahmed isminde bir âhir zaman Peygamberi geleceğini de müjdeleyiciyim."

Evet, bu İncil tercümelerinde Paraklit diye geçen kelime.Evet, bu İncil tercümelerinde Paraklit diye geçen kelime. Latincesi Paraklit, Arapçası Ahmed kelimesine denk geliyor.Latincesi Paraklit, Arapçası Ahmed kelimesine denk geliyor. Ahmed-Muhammed bitişik mânaya, aynı mânaya geliyor.Ahmed-Muhammed bitişik mânaya, aynı mânaya geliyor. Yani Peygamber Efendimiz'in ismini İsa aleyhisselam konuşmalarında ismiyle bildirmiş. Yani Peygamber Efendimiz'in ismini İsa aleyhisselam konuşmalarında ismiyle bildirmiş.

"Ben İsa aleyhisselâm'ın müjdesiyim." "Ben İsa aleyhisselâm'ın müjdesiyim."

Ve raet ümmî ennehû harece minhâ nûrun edâet lehû kusûru'ş-Şâm.Ve raet ümmî ennehû harece minhâ nûrun edâet lehû kusûru'ş-Şâm. "Benim annem -Âmine Hatun- gördü ki kendisinden bir nur çıktı ve o nur ile Şam'ın köşkleri,"Benim annem -Âmine Hatun- gördü ki kendisinden bir nur çıktı ve o nur ile Şam'ın köşkleri, sarayları, yüksek güzel binaları aydınlandı." sarayları, yüksek güzel binaları aydınlandı."

Süleyman Çelebi rahmetullâhi aleyh, mübarek, Mevlid sahibi, ne diyor? Süleyman Çelebi rahmetullâhi aleyh, mübarek, Mevlid sahibi, ne diyor?

Dedi gördüm ol Habibin ânesi Bir aceb nur kim güneş pervanesi Dedi gördüm ol Habibin ânesi

Bir aceb nur kim güneş pervanesi

Berk urub çıktı evimden nâgehan Göklere dek nur ile doldu cihan Berk urub çıktı evimden nâgehan

Göklere dek nur ile doldu cihan

İşte bu Mevlid'de bu hadîs-i şerîfi böylece Türkçe şiir hâlinde söylemiş mübarek.İşte bu Mevlid'de bu hadîs-i şerîfi böylece Türkçe şiir hâlinde söylemiş mübarek. Yani hadîs-i şerîfi açıklamış; efsane değil, ilave değil, şair mübâlağası değil, hadîs-i şerîfin tercümesi. Yani hadîs-i şerîfi açıklamış; efsane değil, ilave değil, şair mübâlağası değil, hadîs-i şerîfin tercümesi.

Rüyada Âmine Hatun kendisinden bir nur çıktığını gördü ve evlâdının Peygamber olacağını bildi. Rüyada Âmine Hatun kendisinden bir nur çıktığını gördü ve evlâdının Peygamber olacağını bildi.

Bu Şam'ın köşklerinin aydınlanması… Şam nedir? Bu Şam'ın köşklerinin aydınlanması… Şam nedir?

Arabistan'da yönünüzüyüzünüzü güneşin doğduğu tarafa döndüğünüz zaman...Arabistan'da yönünüzüyüzünüzü güneşin doğduğu tarafa döndüğünüz zaman... Arapların yönlerle, coğrafyayla, yerbilimle ilgili tasavvurları böyle.Arapların yönlerle, coğrafyayla, yerbilimle ilgili tasavvurları böyle. Yüzünüzü güneşin doğduğu tarafa dönüyorsunuz.Yüzünüzü güneşin doğduğu tarafa dönüyorsunuz. Güneşin doğduğu tarafGüneşin doğduğu taraf doğudur, yani maşrıktır, şarktır. Bu kelimeyi biliyorsunuz; şark veya maşrık.doğudur, yani maşrıktır, şarktır. Bu kelimeyi biliyorsunuz; şark veya maşrık. Maşrık, "güneşin doğma yeri" demek, ism-i mekân siygası. Biz "şark" ve "garp" diyoruz. Maşrık, "güneşin doğma yeri" demek, ism-i mekân siygası. Biz "şark" ve "garp" diyoruz. "Maşrik" ve "mağrib" de deniliyor."Maşrik" ve "mağrib" de deniliyor. Araplar ism-i mekân siygasını kullanırlar, maşrık ve mağrib diye.Araplar ism-i mekân siygasını kullanırlar, maşrık ve mağrib diye. Demek ki yüzü maşrık oluyor, güneşin doğma yeri;Demek ki yüzü maşrık oluyor, güneşin doğma yeri; arkası mağrib oluyor, güneşin batma, gurûb etme yeri.arkası mağrib oluyor, güneşin batma, gurûb etme yeri. Güneşin doğmasına şuruk derler, batmasına gurûb derler.Güneşin doğmasına şuruk derler, batmasına gurûb derler. Doğma yerine maşrık derler, batma yerine mağrib derler. Öyle dururken sağ taraf neresi olur? Doğma yerine maşrık derler, batma yerine mağrib derler. Öyle dururken sağ taraf neresi olur?

Güney olur. Arapça'da yemîn, "sağ" demek.Güney olur. Arapça'da yemîn, "sağ" demek. Yemen, yemînde olduğu için, sağ tarafta olduğu için öyle isimlendirilmiş.Yemen, yemînde olduğu için, sağ tarafta olduğu için öyle isimlendirilmiş. Yemen, yani "sağdaki taraf" demek. Onların tasavvuru böyle.Yemen, yani "sağdaki taraf" demek. Onların tasavvuru böyle. Güneşin doğduğu tarafa dönecek, sağ taraf Yemen oluyor. Güney? "Güney" demiyorlar…Güneşin doğduğu tarafa dönecek, sağ taraf Yemen oluyor. Güney?

"Güney" demiyorlar…
Sonradan tabii dediler, güneye cenub dediler.Sonradan tabii dediler, güneye cenub dediler. Cenub da; cenb, "yan" demek. Yani cenub kelimesi "yan" kelimesinden geliyor.Cenub da; cenb, "yan" demek. Yani cenub kelimesi "yan" kelimesinden geliyor. Cenb, "yan taraf" demek. Sağ yanı oluyor ya; sağ veya sol yanı cenb olur. Sol taraf da şimaldir.Cenb, "yan taraf" demek. Sağ yanı oluyor ya; sağ veya sol yanı cenb olur. Sol taraf da şimaldir. Arapça şimâl "sol" demek. Yön adı olmadan evvel şimâl, "sol" demek.Arapça şimâl "sol" demek. Yön adı olmadan evvel şimâl, "sol" demek. Yemîn "sağ el" demek, şimâl "sol el" demek. Yemîn "sağ el" demek, şimâl "sol el" demek.

Peygamber Efendimiz hani bir hadîs-i şerîfinde,Peygamber Efendimiz hani bir hadîs-i şerîfinde, Arş'ın gölgesinde gölgelenecek Allah'ın sevgili kullarını,Arş'ın gölgesinde gölgelenecek Allah'ın sevgili kullarını, yedi tane güzel huylu insan tipini sayarken o meşhur hadîs-i şerîfte diyor ki; yedi tane güzel huylu insan tipini sayarken o meşhur hadîs-i şerîfte diyor ki;

Ve raculün. Arş'ın gölgesinde gölgelenecek mübarek insanlardan bir tanesi de kimdir? Ve raculün. Arş'ın gölgesinde gölgelenecek mübarek insanlardan bir tanesi de kimdir?

"Bir adamdır ki..." Ve raculün tasaddaka bi-sadakatin. "Sadaka veriyor, sadaka vermiş ama...""Bir adamdır ki..."

Ve raculün tasaddaka bi-sadakatin. "Sadaka veriyor, sadaka vermiş ama..."
Fe-ahfâhâ. "Onu gizli vermiş." Yani gösteriş olarak değil de saklı olarak vermiş, kimse bilmeden vermiş. Fe-ahfâhâ. "Onu gizli vermiş."

Yani gösteriş olarak değil de saklı olarak vermiş, kimse bilmeden vermiş.

Hattâ lâ ta'leme şimâluhû. "Sol eli bilmeyecek şekilde..."Hattâ lâ ta'leme şimâluhû. "Sol eli bilmeyecek şekilde..." Mâ tünfiku yemînuhû. "Sağ elinin ne verdiğini nafaka olarak,Mâ tünfiku yemînuhû. "Sağ elinin ne verdiğini nafaka olarak, sadaka olarak bilmeyecek şekilde gizleyerek, o kadar gizli vermiş." sadaka olarak bilmeyecek şekilde gizleyerek, o kadar gizli vermiş."

Burada yemîn ve şimâl "sağ el", "sol el" mânasında, hadîs-i şerîfte kullanılıyor.Burada yemîn ve şimâl "sağ el", "sol el" mânasında, hadîs-i şerîfte kullanılıyor. Sözümüzün belgesi olsun diye söylüyoruz. Şimâl, şâm; sol taraf…Sözümüzün belgesi olsun diye söylüyoruz.

Şimâl, şâm; sol taraf…
Yüzünü doğuya doğru döndüğün zaman sol elin olduğu taraf,Yüzünü doğuya doğru döndüğün zaman sol elin olduğu taraf, bizim bugünkü tabirle söylememiz gerekirse kuzey tarafı oluyor.bizim bugünkü tabirle söylememiz gerekirse kuzey tarafı oluyor. Arabistan'ın kuzey tarafına Araplar "Şam" derler. eş-Şâm. Arabistan'ın kuzey tarafına Araplar "Şam" derler. eş-Şâm. Şam bir şehir adı değildir, geniş bir bölgenin adıdır. Arabistan'ın kuzeyine "Şam" derler.Şam bir şehir adı değildir, geniş bir bölgenin adıdır. Arabistan'ın kuzeyine "Şam" derler. Burada, bu Şam sözünün altında Suriye de vardır, Irak da vardır, Türkiye de vardır; oraları ihtivâ eder. Burada, bu Şam sözünün altında Suriye de vardır, Irak da vardır, Türkiye de vardır; oraları ihtivâ eder.

"Oraların köşkleri aydınlandı" ne demek? "Oraların köşkleri aydınlandı" ne demek?

"Oralara İslâm'ın nuru gidecek, oraları aydınlatacak, oralara İslâm hâkim olacak." demek. "Oralara İslâm'ın nuru gidecek, oraları aydınlatacak, oralara İslâm hâkim olacak." demek.

Allah daha Peygamber Efendimiz doğarken annesine rüyasında Peygamber Efendimiz'in peygamber olduğunuAllah daha Peygamber Efendimiz doğarken annesine rüyasında Peygamber Efendimiz'in peygamber olduğunu ve başarılarının, onun getireceği dinin kuzey taraflarına, Orta Doğu'ya, Anadolu'ya yayılacağını,ve başarılarının, onun getireceği dinin kuzey taraflarına, Orta Doğu'ya, Anadolu'ya yayılacağını, dünyanın birçok yerine yayılacağını müjdelemiş oluyor. dünyanın birçok yerine yayılacağını müjdelemiş oluyor.

İşte Peygamber Efendimiz böyle güzelce anlattı. "Senin bu işinin başlangıcı nasıldı?" deyince,İşte Peygamber Efendimiz böyle güzelce anlattı. "Senin bu işinin başlangıcı nasıldı?" deyince, Peygamber Efendimiz kökenlerini böyle anlattı. el-Kur'ân ve'l-hikme. Yuallimuhümü'l-kitâb.Peygamber Efendimiz kökenlerini böyle anlattı.

el-Kur'ân ve'l-hikme. Yuallimuhümü'l-kitâb.
Ya'ni'l-Kur'ân diyor. Ve'l-hikme. Yani'l-sünne... Demin söylediğim şey... Ya'ni'l-Kur'ân diyor. Ve'l-hikme. Yani'l-sünne... Demin söylediğim şey... Bunu Hasan-ı Basri, Katade, Mukâtil, Ebû Mâlik ve diğer alimler böyle olduğunu söylemişler.Bunu Hasan-ı Basri, Katade, Mukâtil, Ebû Mâlik ve diğer alimler böyle olduğunu söylemişler. Bazıları da; el-fehmu fi'd-dîn demişler, yani "dindeki güzel, doğru, sağlam anlayış".Bazıları da; el-fehmu fi'd-dîn demişler, yani "dindeki güzel, doğru, sağlam anlayış". el-Fıkhu fi'd-dîn, yani bu da tabir olarak "dinde fakih olmak" diye geçer. el-Fıkhu fi'd-dîn, yani bu da tabir olarak "dinde fakih olmak" diye geçer.

Yüzekkîhim sözünün izahında da; ya'nî taata'llâhi ve'l-ihlâs.Yüzekkîhim sözünün izahında da; ya'nî taata'llâhi ve'l-ihlâs. "Allah'a itaat ve ibadet etmek ve ihlâslı olmak." kastedilmiş diye söylüyorlar. "Allah'a itaat ve ibadet etmek ve ihlâslı olmak." kastedilmiş diye söylüyorlar.

Bazıları da; yuallimuhümü'l-kitâbe ve'l-hikmete, ya'nî yuallimuhümü'l-hayr.Bazıları da; yuallimuhümü'l-kitâbe ve'l-hikmete, ya'nî yuallimuhümü'l-hayr. "Allah'ın emirlerine göre insanlara hayır öğretir." Ve fe-yef'alûnehû. "İnsanlar o hayrı yaparlar.""Allah'ın emirlerine göre insanlara hayır öğretir." Ve fe-yef'alûnehû. "İnsanlar o hayrı yaparlar." Ve'ş-şer. "Şerri de öğretir." Fe-yettekûhu. "Şerden kendilerini korurlar."Ve'ş-şer. "Şerri de öğretir." Fe-yettekûhu. "Şerden kendilerini korurlar." Ve yuhbirhum bi-ridallâhi anhüm. "Allah'ın neler yaparlarsa kullarından razı olacağını onlara öğretir." Ve yuhbirhum bi-ridallâhi anhüm. "Allah'ın neler yaparlarsa kullarından razı olacağını onlara öğretir." İzâ etâuhû li-yesteksiru min tâatihî.İzâ etâuhû li-yesteksiru min tâatihî. "Böylece Allah'ın rızasını kazanmak için ibadet ve taati güzel, çok yapsınlar diye...""Böylece Allah'ın rızasını kazanmak için ibadet ve taati güzel, çok yapsınlar diye..." Ve yectenibu mâ yushituhû min ma'siyetihî. "Allah'a isyan edildiği zaman Allah'ın nelere kızdığını bilipVe yectenibu mâ yushituhû min ma'siyetihî. "Allah'a isyan edildiği zaman Allah'ın nelere kızdığını bilip ondan sakınsınlar diye onları öğretir, öğreten bir Peygamber..." mânasına geldiğini söylemişler. ondan sakınsınlar diye onları öğretir, öğreten bir Peygamber..." mânasına geldiğini söylemişler.

Evet, aynen böyle İbrahim aleyhisselâm'ın duası makbul ve müstecâb oldu;Evet, aynen böyle İbrahim aleyhisselâm'ın duası makbul ve müstecâb oldu; böyle bir Peygamber geldi ve böyle güzel şeyleri insanlara öğretti. Sonuçta İslâm ortaya çıktı. böyle bir Peygamber geldi ve böyle güzel şeyleri insanlara öğretti. Sonuçta İslâm ortaya çıktı. Asırlar boyu dünyanın her yerine yayıldı, duyuldu. Yirminci yüzyılda da şimdi İslâm'ı duymayan kalmadı.Asırlar boyu dünyanın her yerine yayıldı, duyuldu. Yirminci yüzyılda da şimdi İslâm'ı duymayan kalmadı. Herkes duyuyor, biliyor. Bu İngilizler'le filan konuşuyoruz.Herkes duyuyor, biliyor. Bu İngilizler'le filan konuşuyoruz. Hatta yanımıza, bizim seyahatlerimizde namaz kıldığımız yerlere geliyorlar. Namazımızı biliyorlar.Hatta yanımıza, bizim seyahatlerimizde namaz kıldığımız yerlere geliyorlar. Namazımızı biliyorlar. Aborjinler bile biliyor. Onlardan bile gelenler bizim namazımızı, ibadetimizi biliyor.Aborjinler bile biliyor. Onlardan bile gelenler bizim namazımızı, ibadetimizi biliyor. Abdest alırken ibadet için abdest aldığımızı biliyorlar. Hepsi biliyor. Bu ne demek? Abdest alırken ibadet için abdest aldığımızı biliyorlar. Hepsi biliyor. Bu ne demek?

İslâm'ın onlara ulaşmış olması demek. Tabii İslâm'ın güzelliğini de anlatmak biz müslümanlara düşer. İslâm'ın onlara ulaşmış olması demek.

Tabii İslâm'ın güzelliğini de anlatmak biz müslümanlara düşer.

Hıristiyanları burada görüyorum; kiliseleri çok kuvvetli, dinlerine bağlılıkları çok çok kuvvetli.Hıristiyanları burada görüyorum; kiliseleri çok kuvvetli, dinlerine bağlılıkları çok çok kuvvetli. Türkiye'deki ahâliyi, kardeşlerimi ben çok iyi tanıyorum.Türkiye'deki ahâliyi, kardeşlerimi ben çok iyi tanıyorum. Bizim Türkiye'deki ahâli, %99'u elhamdülillah müslümandır; Bizim Türkiye'deki ahâli, %99'u elhamdülillah müslümandır; ama gevşemiştir, ibadet ve taatle ilgisi zayıflamıştır. ama gevşemiştir, ibadet ve taatle ilgisi zayıflamıştır. Bu Avustralyalılar, Almanyalılar, Fransızlar, İngilizler, Amerikalılar, hepsini gördüm;Bu Avustralyalılar, Almanyalılar, Fransızlar, İngilizler, Amerikalılar, hepsini gördüm; Türkler'den çok daha dindardırlar, dinlerine sarılmıştırlar, kiliseye bağlıdırlar ve hıristiyandırlar.Türkler'den çok daha dindardırlar, dinlerine sarılmıştırlar, kiliseye bağlıdırlar ve hıristiyandırlar. Hıristiyansa hıristiyandır, yahudiyse yahudidir... Hıristiyansa hıristiyandır, yahudiyse yahudidir...

Newyork'a gittiğim zaman, bizim kardeşimiz oradaNewyork'a gittiğim zaman, bizim kardeşimiz orada yahudilerin çokça oturduğu bir mahallede, Brooklyn'de idi. Oralarda her taraf yahudi…yahudilerin çokça oturduğu bir mahallede, Brooklyn'de idi. Oralarda her taraf yahudi… Sakallı, yahudi kıyafetli, harıl harıl okullara, havralara gidip dinlerini öğrenip tam mânasıyla uygulayan;Sakallı, yahudi kıyafetli, harıl harıl okullara, havralara gidip dinlerini öğrenip tam mânasıyla uygulayan; cumartesi günü çalışmayan, her şeyini dinlerine göre ayarlayan; hahamlarının kesiminde bulunmadığı,cumartesi günü çalışmayan, her şeyini dinlerine göre ayarlayan; hahamlarının kesiminde bulunmadığı, damgasını vurmadığı eti yemeyen, kendilerini dinlerine uygun olacak şekilde her şeyi hazırlayan insanlar... damgasını vurmadığı eti yemeyen, kendilerini dinlerine uygun olacak şekilde her şeyi hazırlayan insanlar...

Biz İslâm'ın kıymetini bilememiş, gevşemişiz; ama onlar sımsıkı dinlerine sarılmışlar.Biz İslâm'ın kıymetini bilememiş, gevşemişiz; ama onlar sımsıkı dinlerine sarılmışlar. Bu arada da bazı insanlar, zaten millet böyle şaşırmışken, bir de İslâm'a darbe vurmaya çalışanlar da Bu arada da bazı insanlar, zaten millet böyle şaşırmışken, bir de İslâm'a darbe vurmaya çalışanlar da tarihin en fecî hatasını yapıyorlar, en büyük suçunu da işliyorlar. tarihin en fecî hatasını yapıyorlar, en büyük suçunu da işliyorlar. Allah'ın karşısında en büyük yanlış işi yapıyorlar. Türk milletine de en büyük kötülüğü yapıyorlar. Allah'ın karşısında en büyük yanlış işi yapıyorlar. Türk milletine de en büyük kötülüğü yapıyorlar.

Allahu Teâlâ hazretleri bize gayret kuvvet versin. Gerçekleri güzel anlatmamızı nasip eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bize gayret kuvvet versin. Gerçekleri güzel anlatmamızı nasip eylesin. Şaşıranlara hakkı göstersin, doğru yolu göstersin. Şaşıranlara hakkı göstersin, doğru yolu göstersin.

Çünkü en böyle muhalif gibi görünen insanla bazı kardeşlerimizin konuştuğunuÇünkü en böyle muhalif gibi görünen insanla bazı kardeşlerimizin konuştuğunu ve onların da kendilerine gerçekler söylendiği zaman kabul ettiklerini ve beğendiklerini duyuyorum.ve onların da kendilerine gerçekler söylendiği zaman kabul ettiklerini ve beğendiklerini duyuyorum. Kişisel temaslardan ve görüşmelerden böyle sonuçlar çıktığını biliyorum.Kişisel temaslardan ve görüşmelerden böyle sonuçlar çıktığını biliyorum. "Aa! Biz müslümanları böyle bilmiyorduk! İslâm'ı böyle bilmiyorduk!" dediklerini"Aa! Biz müslümanları böyle bilmiyorduk! İslâm'ı böyle bilmiyorduk!" dediklerini ve çok kimsenin de aslında İslâm'ı iyi bilmediğini de böylece öğrenmiş oluyorum.ve çok kimsenin de aslında İslâm'ı iyi bilmediğini de böylece öğrenmiş oluyorum. Çok çalışmamız gerektiğini de böylece tekrar vurguluyorum. Çok çalışmamız gerektiğini de böylece tekrar vurguluyorum.

Allahu Teâlâ hazretleri gayret kuvvet versin.Allahu Teâlâ hazretleri gayret kuvvet versin. Dinine güzel hizmet edip rızasını kazanmayı cümlemize nasip eylesin. Dinine güzel hizmet edip rızasını kazanmayı cümlemize nasip eylesin.

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû! es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2