Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Yemek Âdâbı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Zilhicce 1404 / 23.09.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sofradaki Ekmek Kırıntılarını Yemenin Fazileti, Yemekten Sonra Okunacak Dua, Haram Lokmanın Zararı, Sabahları Yedi Hurma Yemek, Yemek | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Yemek Âdâbı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Zilhicce 1404 / 23.09.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sofradaki Ekmek Kırıntılarını Yemenin Fazileti, Yemekten Sonra Okunacak Dua, Haram Lokmanın Zararı, Sabahları Yedi Hurma Yemek, Yemek | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ-seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ-seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ-yevmi'd-dîn.Ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ-yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd. Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbu'llahEmmâ ba'd. Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbu'llah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atünve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle:

Men ekele mimmâ tahte'l-mâideti emine mine'l-fakr. Men ekele mimmâ tahte'l-mâideti emine mine'l-fakr.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim,Aziz ve muhterem kardeşlerim, Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretleri sevdiği razı olduğu kul eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri sevdiği razı olduğu kul eylesin. Resûlünün yolundan cümlenizi, cümlemizi ayırmasın. Resûlünün yolundan cümlenizi, cümlemizi ayırmasın.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadislerinden bir demet, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadislerinden bir demet, hocamızın hocası Gümüşhaneli Ahmed Ziyauddin Efendi hazretlerinin Râmûzü'l-ehâdîs isimlihocamızın hocası Gümüşhaneli Ahmed Ziyauddin Efendi hazretlerinin Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okunup dil döndüğünce açıklanacak. hadis kitabından okunup dil döndüğünce açıklanacak.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamadan Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamadan evvelen ve hâssaten Peygamber Efendimiz'in ruh-i pâki için,evvelen ve hâssaten Peygamber Efendimiz'in ruh-i pâki için, sonra onun cümle âl, ashâb, etbâ ve ahbâbının ruları için, sâir enbiyâ ve mürselînin, sonra onun cümle âl, ashâb, etbâ ve ahbâbının ruları için, sâir enbiyâ ve mürselînin, cümle evliyâullahın ve hâssaten ümmet-i Muhammed'in mürşid ve mürebbileri olancümle evliyâullahın ve hâssaten ümmet-i Muhammed'in mürşid ve mürebbileri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-i aliyyemizin ve hulefasının, müridlerinin tâbilerinin ruhları için;sâdât ve meşâyih-i turuk-i aliyyemizin ve hulefasının, müridlerinin tâbilerinin ruhları için; eseri telif eylemiş olan Gümüşhaneli hocamızın ruhu için; eseri telif eylemiş olan Gümüşhaneli hocamızın ruhu için; ahirete göçmüş olan hocamız Muhammed Zahid Bursevî'nin ruhu için;ahirete göçmüş olan hocamız Muhammed Zahid Bursevî'nin ruhu için; uzaktan yakından şu hadis meclisine hadisleri dinlemek üzere gelmiş olan uzaktan yakından şu hadis meclisine hadisleri dinlemek üzere gelmiş olan siz kardeşlerimizin ahirete göçmüş yakınlarının ruhları için siz kardeşlerimizin ahirete göçmüş yakınlarının ruhları için bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım.

Okuduğum hadîs-i şerîf ve onun arkasından gelen iki hadîs-i şerîf aynı mevzuda. Okuduğum hadîs-i şerîf ve onun arkasından gelen iki hadîs-i şerîf aynı mevzuda. Metnini okumuş olduğumuz hadis Hatib el-Bağdâdî'nin eserinden alınmış. Metnini okumuş olduğumuz hadis Hatib el-Bağdâdî'nin eserinden alınmış.

Men ekele mimmâ tahte'l-mâideti. "Kim sofranın altında olandan yerse." Men ekele mimmâ tahte'l-mâideti. "Kim sofranın altında olandan yerse."

Emine mine'l-fakr. "Fakirlikten emin olur." Sofranın altında olan nedir? Emine mine'l-fakr. "Fakirlikten emin olur."

Sofranın altında olan nedir?

"Eller kolay erişsin." diye yemek yerken sofra biraz yükseltiliyor; "Eller kolay erişsin." diye yemek yerken sofra biraz yükseltiliyor; yemek yediğimiz yerden biraz daha aşağıya bazı gıdalar düşüyor. yemek yediğimiz yerden biraz daha aşağıya bazı gıdalar düşüyor. Ecdadımız umumiyetle taama çok hürmet etmiştir.Ecdadımız umumiyetle taama çok hürmet etmiştir. "Herhangi bir yere düşmesin, herhangi bir şekilde hürmetsizlik olmasın,"Herhangi bir yere düşmesin, herhangi bir şekilde hürmetsizlik olmasın, ezilmesin." diye yemek soframızın altında örtü bulunur ki toplayalım. ezilmesin." diye yemek soframızın altında örtü bulunur ki toplayalım. Herhangi bir şekilde örtü olmadan da sofra olabilir. Herhangi bir şekilde örtü olmadan da sofra olabilir.

Kim yere düşmüş olan şeyden yerse, Kim yere düşmüş olan şeyden yerse, "Yere düşmüş, ben onu almam, tozlandı ve kirlendi veya onuruma yediremem." diye"Yere düşmüş, ben onu almam, tozlandı ve kirlendi veya onuruma yediremem." diye bir düşünce yoksa Allah rızası için, tevazu ederek, bir düşünce yoksa Allah rızası için, tevazu ederek, taama hürmetinden o sofranın altına düşenden yerse ne olur? taama hürmetinden o sofranın altına düşenden yerse ne olur?

Allahu Teâlâ hazretleri onu fakirlikten emin kılar, fakirliğe düşmez. Allahu Teâlâ hazretleri onu fakirlikten emin kılar, fakirliğe düşmez. Taama hürmetinden ve Allah yolunda tevazu yolundan dolayı.Taama hürmetinden ve Allah yolunda tevazu yolundan dolayı. İki şey var; tevazu ve Allah'ın verdiği nimete izaz ve hürmet etmek. İki şey var; tevazu ve Allah'ın verdiği nimete izaz ve hürmet etmek.

Eski zamanda bir adamcağızın evinde çok bolluk varmış. Eski zamanda bir adamcağızın evinde çok bolluk varmış. Doluyor, taşıyor, bolluk bereket, çok fazla gıda.Doluyor, taşıyor, bolluk bereket, çok fazla gıda. "Dünya ehli gibi nedir bu evimin içindeki bolluk?" diye korkmuş, tereddüt etmiş. "Dünya ehli gibi nedir bu evimin içindeki bolluk?" diye korkmuş, tereddüt etmiş.

Bilirsiniz eski büyüklerden birini anlatırlar ya, -başka bir hikâyeden- eve gelmiş, Bilirsiniz eski büyüklerden birini anlatırlar ya, -başka bir hikâyeden- eve gelmiş, "Hatun yiyecek bir şey var mı?" diye sormuş. "Efendi, biliyorsun hiçbir şeyimiz yok." demiş. "Hatun yiyecek bir şey var mı?" diye sormuş. "Efendi, biliyorsun hiçbir şeyimiz yok." demiş. Adam ellerini açmış, "Yâ Rabbi! Sana hamdolsun, bugün evimiz Peygamber evine benzedi." demiş.Adam ellerini açmış, "Yâ Rabbi! Sana hamdolsun, bugün evimiz Peygamber evine benzedi." demiş. Bolluk olunca ötekisi tereddüt etmiş, korkmuş;Bolluk olunca ötekisi tereddüt etmiş, korkmuş; arif, kâmil bir hoca efendinin yanına gitmiş: arif, kâmil bir hoca efendinin yanına gitmiş:

"Efendim bizim evde çok bol gıda, yiyecek, içecek doluyor, taşıyor ama nereden geldiğini bilmiyorum. "Efendim bizim evde çok bol gıda, yiyecek, içecek doluyor, taşıyor ama nereden geldiğini bilmiyorum. Çok bolluk oluyor acaba bu istidraç mı? Neden böyle?" diye sormuş. Çok bolluk oluyor acaba bu istidraç mı? Neden böyle?" diye sormuş.

Sebebini sormadan hareket etmiyor. O da demiş ki; Sebebini sormadan hareket etmiyor. O da demiş ki;

"Evladım ekmek al, üstüne katık al, yolda yiyerek git." "Evladım ekmek al, üstüne katık al, yolda yiyerek git."

Bir hafta sonra yine gelmiş; Bir hafta sonra yine gelmiş;

"Efendim, yine aynı şekilde evde bolluk bereket devam ediyor, geçmedi." demiş. "Efendim, yine aynı şekilde evde bolluk bereket devam ediyor, geçmedi." demiş.

"Sokakta yürürken ekmek yemedin mi?" "Efendim, 'Yere kırık düşmesin.' diye altına örtü tuttum. "Sokakta yürürken ekmek yemedin mi?"

"Efendim, 'Yere kırık düşmesin.' diye altına örtü tuttum.
Çok dikkat ettim, kimsenin görmediği yerde yedim,Çok dikkat ettim, kimsenin görmediği yerde yedim, 'Siz buyurdunuz.' diye, yoksa sokakta yemezdim "Ama 'Siz buyurdunuz.' diye, yoksa sokakta yemezdim "Ama siz çare olarak söylediniz.' diye yemeğe çalıştım. siz çare olarak söylediniz.' diye yemeğe çalıştım. Ona rağmen bir keresinde ekmeği bölerken bir parça zıpladı, Ona rağmen bir keresinde ekmeği bölerken bir parça zıpladı, araştırdım araştırdım nereye gittiğini bir türlü bulamadım.araştırdım araştırdım nereye gittiğini bir türlü bulamadım. Nihayet 'Birisi basıp da hürmetsizlik etmesin.' diye Nihayet 'Birisi basıp da hürmetsizlik etmesin.' diye etrafına küçük taşlarla bir daire çevirdim. Oradadır ama yerini göremedim diye." demiş. etrafına küçük taşlarla bir daire çevirdim. Oradadır ama yerini göremedim diye." demiş.

"Git evladım, senin bu durumun Allah'tan, Rahmanî, bereketten." demiş. "Git evladım, senin bu durumun Allah'tan, Rahmanî, bereketten." demiş.

İşte böyle hürmetten dolayı Allahu Teâlâ hazretleri o kimseye fakirlik göstermez, İşte böyle hürmetten dolayı Allahu Teâlâ hazretleri o kimseye fakirlik göstermez, fakirlikten emniyette olur. Korkma; öyle yaparsan fakirlik gelmez. fakirlikten emniyette olur. Korkma; öyle yaparsan fakirlik gelmez.

Diğer hadîs-i şerîf. Onu da hızlı okuyuverelim. O nereden rivayet edilmiş?Diğer hadîs-i şerîf. Onu da hızlı okuyuverelim. O nereden rivayet edilmiş? Haccac ibni ilat'tan rivayet edilmiş. Muvzuu aynı; Haccac ibni ilat'tan rivayet edilmiş. Muvzuu aynı;

Men ekele mimmâ yeskutü mine'l-mâideti. Kelimelerde hafif değişiklik var.Men ekele mimmâ yeskutü mine'l-mâideti. Kelimelerde hafif değişiklik var. "Kim sofradan düşen şeyden yerse." "Kim sofradan düşen şeyden yerse." Lem-yezel fî siatin mine'r-rızki. "Daima rızıkta bir bolluk içinde olur." Lem-yezel fî siatin mine'r-rızki. "Daima rızıkta bir bolluk içinde olur."

"Fakirliğe düşmez." sözünün başka tarzda ifadesi olmuş oluyor. Daima rızkı geniş olur. "Fakirliğe düşmez." sözünün başka tarzda ifadesi olmuş oluyor. Daima rızkı geniş olur. Evi, eli darlık çekmez. Rızkı bol olur. Bir faydası daha var: Evi, eli darlık çekmez. Rızkı bol olur. Bir faydası daha var:

Ve vukiye'l-humuku. "Ahmaklıktan korunur, zeki olur. Ve vukiye'l-humuku. "Ahmaklıktan korunur, zeki olur. Allah onun aklına zekâ verir, ahmak insan olmaz." Kendisi ahmak olmadı. Allah onun aklına zekâ verir, ahmak insan olmaz."

Kendisi ahmak olmadı.

Ve veledihî. "Çocuğu da ahmak olmaz." Ve veledü veledihî. "Çocuğunun çocuğu da ahmak olmaz." Ve veledihî. "Çocuğu da ahmak olmaz." Ve veledü veledihî. "Çocuğunun çocuğu da ahmak olmaz."

Babanın taama hürmeti, düşen şeyden yemesi, üç nesle de tesir ediyor. Babanın taama hürmeti, düşen şeyden yemesi, üç nesle de tesir ediyor. Onun için biz de öyle tevazu gösteren, taama hürmet eden,Onun için biz de öyle tevazu gösteren, taama hürmet eden, bu hadisler ışığında ömürlerini geçiren ecdadımız gibi olmalıyız. bu hadisler ışığında ömürlerini geçiren ecdadımız gibi olmalıyız.

Men ekele mimmâ yeskutü mine'l-hıvâni nüfiye anhü'l-fakru ve nüfiye an-veledihi'l-humk. Men ekele mimmâ yeskutü mine'l-hıvâni nüfiye anhü'l-fakru ve nüfiye an-veledihi'l-humk. Hıvân sofra demek. "Kim sofradan düşenden yerse ondan fakirlik uzaklaştırılır." Hıvân sofra demek. "Kim sofradan düşenden yerse ondan fakirlik uzaklaştırılır."

Sürülür, giderilir. "Çekil git, uzaklara git. Bu kulumun yanına yanaşma" diye fakirlik o kimseden uzaklaştırılırSürülür, giderilir. "Çekil git, uzaklara git. Bu kulumun yanına yanaşma" diye fakirlik o kimseden uzaklaştırılır ve ahmaklık çocuğundan uzaklaştırılır yani çocuğu ahmak olmaz. Bu da üçüncü hadisi şerif.ve ahmaklık çocuğundan uzaklaştırılır yani çocuğu ahmak olmaz. Bu da üçüncü hadisi şerif. Dördüncü hadisi şerif yine aynı konuda.Dördüncü hadisi şerif yine aynı konuda. Rahmetli hocamız (Mehmed Zahid Kotku) niye kitabında dört tane hadîs-i şerîfi peş peşe getirdi? Rahmetli hocamız (Mehmed Zahid Kotku) niye kitabında dört tane hadîs-i şerîfi peş peşe getirdi?

Birincisinde "Hadisin rivayet senedinde bir kusur var." diyor. Birincisinde "Hadisin rivayet senedinde bir kusur var." diyor. Demek istiyor ki: "Senedi bazen kusurlu olabilir ama öteki sağlamDemek istiyor ki: "Senedi bazen kusurlu olabilir ama öteki sağlam senetlerle de aynı mevzu tekit edilmiş; buradan ibret alın. senetlerle de aynı mevzu tekit edilmiş; buradan ibret alın.

Bir hadisin senedinde, ulema "Şurası kusurludur, dedi." diye Bir hadisin senedinde, ulema "Şurası kusurludur, dedi." diye hemen onu defterden silmeyin; öteki kanallardan, öteki rivayetlerden sağlam gelmiş mânası çıkıyor.hemen onu defterden silmeyin; öteki kanallardan, öteki rivayetlerden sağlam gelmiş mânası çıkıyor. Bir de hocamız bu işe ehemmiyet veriyor;Bir de hocamız bu işe ehemmiyet veriyor; "Aman gıdamıza hürmet edin, Allah'ın verdiği nimeti hor görmeyin,"Aman gıdamıza hürmet edin, Allah'ın verdiği nimeti hor görmeyin, yere düşeni kibirden dolayı almazlık etmeyin." diye onu bize iyice öğretmek istiyor. yere düşeni kibirden dolayı almazlık etmeyin." diye onu bize iyice öğretmek istiyor.

Men ekele mâ sekata mine'l-hıvâni fe-ruzika evlâden kânû sibâhan. Men ekele mâ sekata mine'l-hıvâni fe-ruzika evlâden kânû sibâhan. "Kim sofradan düşeni yerse ve Allah ona evlat ikram ederse..." "Kim sofradan düşeni yerse ve Allah ona evlat ikram ederse..."

Evlat da Allah'ın ikramı, bazılarına vermiyor; bazılarını sakim, kısır eyliyor.Evlat da Allah'ın ikramı, bazılarına vermiyor; bazılarını sakim, kısır eyliyor. Dünyayı dolaşıyorlar, çeşit çeşit doktorlara gidiyorlar vermeyince vermiyor. Dünyayı dolaşıyorlar, çeşit çeşit doktorlara gidiyorlar vermeyince vermiyor. Veren Allah, vermeyen Allah ama verdiyse büyük bir nimet.Veren Allah, vermeyen Allah ama verdiyse büyük bir nimet. Bazen de duayla veriyor, altı yedi sene, sekiz dokuz sene çocuğu olmuyor. Bazen de duayla veriyor, altı yedi sene, sekiz dokuz sene çocuğu olmuyor. Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'in öğrettiği bir dua bereketiyle çocuk ihsan edebiliyor. Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'in öğrettiği bir dua bereketiyle çocuk ihsan edebiliyor.

Allahu Teâlâ hazretleri kullarına verdiği nimetin pahasını istemiyor; Allahu Teâlâ hazretleri kullarına verdiği nimetin pahasını istemiyor; "Ver bakalım ben sana şu kadar nimet verdim, çık parasını." Paha istemiyor, bahane istiyor."Ver bakalım ben sana şu kadar nimet verdim, çık parasını." Paha istemiyor, bahane istiyor. "Bir bahane olsa da kuluma ikram etsem." diye bahane istiyor. "Bir bahane olsa da kuluma ikram etsem." diye bahane istiyor. Birazcık tevbe edivermesini. Mesela; Günah işliyoruz, estağfirullâh el-azîm ve etûbu ileyh;Birazcık tevbe edivermesini. Mesela; Günah
işliyoruz, estağfirullâh el-azîm ve etûbu ileyh;
kısacık, küçücük bir cümle; onunla affediveriyor. kısacık, küçücük bir cümle; onunla affediveriyor. Elimizi açıyor, azıcık bir şey istiyoruz; o da veriyor. Elimizi açıyor, azıcık bir şey istiyoruz; o da veriyor. İnsan dünya zenginlerinin kapısında günlerce dolaşıyor da bir şey elde edemiyor. İnsan dünya zenginlerinin kapısında günlerce dolaşıyor da bir şey elde edemiyor. "Bir evrakı çıkacak." diye devlet kapısına gidiyor da; "Bugün git, yarın gel." oluyor."Bir evrakı çıkacak." diye devlet kapısına gidiyor da; "Bugün git, yarın gel." oluyor. Bazen bir hafta on gün orada kalıyor. Bazen bir hafta on gün orada kalıyor. Ama Allahu Teâlâ el açıp istemesini bahane ediyor;Ama Allahu Teâlâ el açıp istemesini bahane ediyor; "Kulum beni bildi, dergâhıma döndü,"Kulum beni bildi, dergâhıma döndü, işin benden biteceğini idrak etti, aklını başına topladı." diye ihsan ediyor; bahane. işin benden biteceğini idrak etti, aklını başına topladı." diye ihsan ediyor; bahane. Paha değil bahane. Eğer Allah ona evlat da verirse; kânû sibâhan.Paha değil bahane. Eğer Allah ona evlat da verirse; kânû sibâhan. Sabih demek yüzü sabah gibi pırıl pırıl, nurlu, güzel demektir. Sabih demek yüzü sabah gibi pırıl pırıl, nurlu, güzel demektir.

"Eğer Allah ona çocuk verdiyse, çocukları pırıl pırıl, nur yüzlü, güzel yüzlü çocuklar olur." "Eğer Allah ona çocuk verdiyse, çocukları pırıl pırıl, nur yüzlü, güzel yüzlü çocuklar olur."

Bakın nerelerden nerelere! Bakın nerelerden nerelere! Allah neleri nelere bahane ediyor da neler oluyor; fakirlikten kurtulmak için! Allah neleri nelere bahane ediyor da neler oluyor; fakirlikten kurtulmak için!

Demek ki öbür taraftaki tevazuun taama hürmetinin bereketi oluyor; Demek ki öbür taraftaki tevazuun taama hürmetinin bereketi oluyor; çocuklarının zeki olması için ananın babanın davranışının tesiri oluyor. çocuklarının zeki olması için ananın babanın davranışının tesiri oluyor. Ana baba tevazu gösteriyor, sofradan düşeni yiyor, Allah'ın nimetine ikram ediyor, Ana baba tevazu gösteriyor, sofradan düşeni yiyor, Allah'ın nimetine ikram ediyor, Allah da ona büyük bir nimet olan evlat nimetini, "zeki evlat" olarak veriyor. Allah da ona büyük bir nimet olan evlat nimetini, "zeki evlat" olarak veriyor.

Aptal olsa ne yapacaksın? Aptal olsa ne yapacaksın?

Hadi git bakalım, çarşıdan pazardan bulabilecek misin? Hadi git bakalım, çarşıdan pazardan bulabilecek misin? Bedeni yerinde, gücü kuvveti yerinde, aklı üç yaşındaki çocuk aklında, Bedeni yerinde, gücü kuvveti yerinde, aklı üç yaşındaki çocuk aklında, ne yapacak, bir çare bulunmuyor. ne yapacak, bir çare bulunmuyor. Akıl nimeti çok büyük nimet. O büyük akıl nimetini veriyor, yüzünü de güzel eyliyor. Akıl nimeti çok büyük nimet. O büyük akıl nimetini veriyor, yüzünü de güzel eyliyor. Demek ki o hususlara dikkat edeceğiz. Demek ki o hususlara dikkat edeceğiz.

Diğer hadisi şerif. Bu üçü dördü bak aynı mevzuuda. Bizi bir şey hususunda ikaz etmiş oldu.Diğer hadisi şerif. Bu üçü dördü bak aynı mevzuuda. Bizi bir şey hususunda ikaz etmiş oldu. Bu dördüncü hadisi şerif İbni Abbas R.a'den rivayet edilmiş.Bu dördüncü hadisi şerif İbni Abbas R.a'den rivayet edilmiş. İbni Asakir'de ve Şirazi'de var. Diğer hadisi şerife geçtik: İbni Asakir'de ve Şirazi'de var. Diğer hadisi şerife geçtik: Men ekele fe-şebi'a ve şeribe fe-revâ fe-kâle:Men ekele fe-şebi'a ve şeribe fe-revâ fe-kâle: Ebû Mûsâ el-Eş'arî hazretlerinden, İbn Hacer'den rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Ebû Mûsâ el-Eş'arî hazretlerinden, İbn Hacer'den rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Men ekele fe-şebia. "Kim yemek yerse ondan sonra da doyarsa; yedi, karnı doydu." Men ekele fe-şebia. "Kim yemek yerse ondan sonra da doyarsa; yedi, karnı doydu." el-Hamdü li'llâhi'lllezî et'amenî ve eşbeanî ve sekânî ve ervâniel-Hamdü li'llâhi'lllezî et'amenî ve eşbeanî ve sekânî ve ervâni harace min zünûbihî ke-yevmi veledethü ümmühü. harace min zünûbihî ke-yevmi veledethü ümmühü.

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş: Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

Ve şeribe fe-revâ. "İçer de kanarsa, buz gibi, tatlı, güzel bir suyu lıkır lıkır içti, kandı" Ve şeribe fe-revâ. "İçer de kanarsa, buz gibi, tatlı, güzel bir suyu lıkır lıkır içti, kandı"

Hava sıcak, susamıştı, dudakları çatlamıştı, içti kandı, "elhamdülillah" dedi, ağzını sildi. Hava sıcak, susamıştı, dudakları çatlamıştı, içti kandı, "elhamdülillah" dedi, ağzını sildi.

Fe-kâle: "Ondan sonra şöyle derse. el-Hamdü li'llâhi'lllezî et'amenî ve eşbeanî ve sekânî ve ervânî Fe-kâle: "Ondan sonra şöyle derse. el-Hamdü li'llâhi'lllezî et'amenî ve eşbeanî ve sekânî ve ervânî " el-Hamdü li'llâhi'lllezî. "O Allah'a hamd olsun ki."" el-Hamdü li'llâhi'lllezî. "O Allah'a hamd olsun ki." Et'amenî ve eşbeanî ve sekânî ve ervânî. "Yemek ihsan eyledi, karnımı da doyurdu." Et'amenî ve eşbeanî ve sekânî ve ervânî. "Yemek ihsan eyledi, karnımı da doyurdu."

Yarım kaldı, iki lokma alıp dişimin kovuğunda kalıp da Yarım kaldı, iki lokma alıp dişimin kovuğunda kalıp da ondan sonra daha yok mu diye etrafına bakma tarzında değil; ondan sonra daha yok mu diye etrafına bakma tarzında değil; yedirdi ve doyurdu, içirdi ve kandırdı.yedirdi ve doyurdu, içirdi ve kandırdı. Azıcık içip de daha yok mu diye bakmak durumu olmadı; içti, kandı. Azıcık içip de daha yok mu diye bakmak durumu olmadı; içti, kandı.

"O Allah'a hamd olsun ki beni yedirdi ve doyurdu; içirdi, suladı ve kandırdı diyerek hamd ederse…" "O Allah'a hamd olsun ki beni yedirdi ve doyurdu; içirdi, suladı ve kandırdı diyerek hamd ederse…"

Harace min zünûbihî. "Günahlarından sıyrılır, çıkar." Harace min zünûbihî. "Günahlarından sıyrılır, çıkar." Ke-yevmi veledethü ümmühû. "Anasının onu doğurduğu gündeki gibi çıkar." Ke-yevmi veledethü ümmühû. "Anasının onu doğurduğu gündeki gibi çıkar."

O gündeki gibi çıkmak ne demek? O günde çocuğun günahı yok. O gündeki gibi çıkmak ne demek?

O günde çocuğun günahı yok.
Çünkü masum olarak doğdu, dünyaya geldi. O çocuğun günahı var mı? Yok. Çünkü masum olarak doğdu, dünyaya geldi. O çocuğun günahı var mı? Yok.

Hıristiyanlar; "Hz. İsa gelmiş, insanların aslî günahı varmış, Hıristiyanlar; "Hz. İsa gelmiş, insanların aslî günahı varmış, o günahı affettirmek için kendisi cehenneme girmiş, çıkmış,o günahı affettirmek için kendisi cehenneme girmiş, çıkmış, o aslî günahın cezasını çekmiş." diyorlar ki bir sürü yanlış şeyler; öyle şey yok. o aslî günahın cezasını çekmiş." diyorlar ki bir sürü yanlış şeyler; öyle şey yok.

İslâm; Küllü mevlûdin yûledü ale'l-fıtrati. İslâm;

Küllü mevlûdin yûledü ale'l-fıtrati.
"Her insan, tertemiz mü'min fıtratı üzere doğar." diyor. "Her insan, tertemiz mü'min fıtratı üzere doğar." diyor.

İslâm'da bu böyle. Hıristiyanlar; "Günahkâr olarak doğar." diyorlar İslâm'da bu böyle.

Hıristiyanlar; "Günahkâr olarak doğar." diyorlar

Hayır! İnsan çocuk iken, sabi iken günahsızdır, masumdur, melek gibidir.Hayır! İnsan çocuk iken, sabi iken günahsızdır, masumdur, melek gibidir. Aklı başına geldikten, mükellef olduktan sonra şuuruyla yaptığı hatalarından dolayı Aklı başına geldikten, mükellef olduktan sonra şuuruyla yaptığı hatalarından dolayı defter-i âmâline günahlar yazılır, yaptığı iyiliklerden dolayı sevaplar yazılır. defter-i âmâline günahlar yazılır, yaptığı iyiliklerden dolayı sevaplar yazılır. "Anasından doğduğu gün gibi olur." demekle de bunu gösteriyor."Anasından doğduğu gün gibi olur." demekle de bunu gösteriyor. Anasından doğduğu gün nasıl günahı yoksa böyle diyen kimsenin de günahı yok olur. Anasından doğduğu gün nasıl günahı yoksa böyle diyen kimsenin de günahı yok olur. Kendisi günahlardan sıyrılır, çıkar, günahlar bir tarafta kalır, günahsız olur. Kendisi günahlardan sıyrılır, çıkar, günahlar bir tarafta kalır, günahsız olur.

O hâlde bunu hatırımızda tutalım; ya mânasını ya Arapça'sını. O hâlde bunu hatırımızda tutalım; ya mânasını ya Arapça'sını. Arapçsını yavaş yavaş öğrenirseniz, her gün bir iki kelime Arapça öğrenirseniz faydalı olur.Arapçsını yavaş yavaş öğrenirseniz, her gün bir iki kelime Arapça öğrenirseniz faydalı olur. Cennet lisanı, tatlı tatlı kelimelerini öğrenmiş olursunuz. Cennet lisanı, tatlı tatlı kelimelerini öğrenmiş olursunuz.

Gayet kolay; el-Hamdü li'llâhi'lllezî et'amenî ve eşbeanî ve sekânî ve ervânî. Gayet kolay; el-Hamdü li'llâhi'lllezî et'amenî ve eşbeanî ve sekânî ve ervânî. Kalemin olur da bir kâğıda yazarsan unutmazsın, çünküKalemin olur da bir kâğıda yazarsan unutmazsın, çünkü büyükler; el-İlmü saydün ve'l-kitâbetü kaydün demişler. büyükler; el-İlmü saydün ve'l-kitâbetü kaydün demişler.

Ne demek? "İlim bir av gibidir. Yazı onu bağlamak gibidir." Ne demek?

"İlim bir av gibidir. Yazı onu bağlamak gibidir."

Bir ceylan, bir kuş, sülün, karatavuk, keklik vesaire yakaladın; Bir ceylan, bir kuş, sülün, karatavuk, keklik vesaire yakaladın; bacağından tutup bağlarsan bağlanır. bacağından tutup bağlarsan bağlanır. Ceylan yakaladın, bağlarsan olur; bırakırsan ne olur? Kaçar gider.Ceylan yakaladın, bağlarsan olur; bırakırsan ne olur? Kaçar gider. İlim de öyle. Yazarsan yanında kalır; otobüste, vapurda eline alırsın, İlim de öyle. Yazarsan yanında kalır; otobüste, vapurda eline alırsın, defterini karıştırırsın "Bak şu tarihte İskenderpaşa camiine gitmiştim, defterini karıştırırsın "Bak şu tarihte İskenderpaşa camiine gitmiştim, hadis okunuyordu, böyle denmişti." dersin, hatırında kalır. hadis okunuyordu, böyle denmişti." dersin, hatırında kalır.

Onun için kalemle kâğıtla gezmeli. Hele böyle hadis, tefsir, fıkıh okunan yerlere Onun için kalemle kâğıtla gezmeli. Hele böyle hadis, tefsir, fıkıh okunan yerlere öyle deftersiz kitapsız gitmemeli, tavsiye ederim. öyle deftersiz kitapsız gitmemeli, tavsiye ederim. İç cebinde kalemli bir defteriniz olsun kiİç cebinde kalemli bir defteriniz olsun ki hoşunuza giden bir hadis, âyet-i kerîme meali, kelâm-ı kibâr, hoşunuza giden bir hadis, âyet-i kerîme meali, kelâm-ı kibâr, büyük zâtlardan birinin sözü veya bir duabüyük zâtlardan birinin sözü veya bir dua veya herhangi bir ibretli hadise olduğunda defterinize yazarsınız, veya herhangi bir ibretli hadise olduğunda defterinize yazarsınız, hikmet hazinesi birikir, hikmet dağarcığı olur. hikmet hazinesi birikir, hikmet dağarcığı olur. Böyle bir kâğıt, defter bulunsun. Böyle bir kâğıt, defter bulunsun. Tarih, numara koyarsınız; o defter dolunca Tarih, numara koyarsınız; o defter dolunca "falanca tarihin hatırası" diye evinizin bir köşesine koyarsınız."falanca tarihin hatırası" diye evinizin bir köşesine koyarsınız. Bazı insanlar böyle tertipli oluyor, tertipli olmak iyidir; müslümana her şeyin güzeli yakışır. Bazı insanlar böyle tertipli oluyor, tertipli olmak iyidir; müslümana her şeyin güzeli yakışır.

el-Hamdü li'llâhi'lllezî et'amenî ve eşbeanî ve sekânî ve ervânî. el-Hamdü li'llâhi'lllezî et'amenî ve eşbeanî ve sekânî ve ervânî.

Bazı insanlar bir defa okuyuşta anlarlarmış.Bazı insanlar bir defa okuyuşta anlarlarmış. Geçen gün Konya'nın yetiştirmiş olduğu evliyâdan birisinin hayatını okuyordum.Geçen gün Konya'nın yetiştirmiş olduğu evliyâdan birisinin hayatını okuyordum. Hocalarını anlatıyor. Bir hocası varmış; "Kitap bir defa okunur yahu, kitap bir defa okunur.Hocalarını anlatıyor. Bir hocası varmış; "Kitap bir defa okunur yahu, kitap bir defa okunur. Birkaç defa okumak olur mu? Bir okudu mu insanoğlu aklına yerleştirir. Birkaç defa okumak olur mu? Bir okudu mu insanoğlu aklına yerleştirir. Tamam işte kitap bir defa okunur. Ne diye bir sürü okuyacaksın" dermiş.Tamam işte kitap bir defa okunur. Ne diye bir sürü okuyacaksın" dermiş. İnsan öyle günahsız olunca, aklını başka yere harcamayınca olur. İnsan öyle günahsız olunca, aklını başka yere harcamayınca olur. Demek ki Allah da bazılarını kabiliyetli yaratıyor. Demek ki Allah da bazılarını kabiliyetli yaratıyor. Bir defa okuyunca hepsi hatırında kalıyor ki; "kitap iki defa, üç defa okunmaz" dermiş. Bir defa okuyunca hepsi hatırında kalıyor ki; "kitap iki defa, üç defa okunmaz" dermiş.

İmam Buhârî hazretleri milyonla hadîs-i şerîfi senetleriyle beraber ezbere biliyormuş. İmam Buhârî hazretleri milyonla hadîs-i şerîfi senetleriyle beraber ezbere biliyormuş.

Şimdi bu hadisi şerif yine yemekle ilgili ama çok değişik bir tarafından gösteriyor meseleyi can kulağıyla dinleyin.Şimdi bu hadisi şerif yine yemekle ilgili ama çok değişik bir tarafından gösteriyor meseleyi can kulağıyla dinleyin. Men ekele lukmaten min harâmin. Sonuna kadar hadisi şerifi okuaycağım.Men ekele lukmaten min harâmin. Sonuna kadar hadisi şerifi okuaycağım. Men ekele lukmaten min harâmin lem-tukbel lehû salâtü erba'îne leyleten Men ekele lukmaten min harâmin lem-tukbel lehû salâtü erba'îne leyleten ve lem-tüsteceb lehû da'vetü erba'îne sabâhanve lem-tüsteceb lehû da'vetü erba'îne sabâhan ve küllü lahmin yünbitühü'l-harâmü fe'n-nârü evlâ bihîve küllü lahmin yünbitühü'l-harâmü fe'n-nârü evlâ bihî ve inne'l-lukmate'l-vâhidete mine'l-harâmi le-tünbitü'l-lahm. ve inne'l-lukmate'l-vâhidete mine'l-harâmi le-tünbitü'l-lahm.

Sadaka resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Abdullah b. Mes'ûd radıyallah anh'ten rivayet edilmiş. Abdullah b. Mes'ûd radıyallah anh'ten rivayet edilmiş. Haram yemenin neticesinin ne olduğunu anlatan bir hadîs-i şerîf. Haram yemenin neticesinin ne olduğunu anlatan bir hadîs-i şerîf. Bunu hiç unutmayın, çok hatırınızda tutun.Bunu hiç unutmayın, çok hatırınızda tutun. Tasavvuf, tarikat, âriflik, Allah'ın rızasını kazanmak, mârifetullaha, Tasavvuf, tarikat, âriflik, Allah'ın rızasını kazanmak, mârifetullaha, muhabbetullaha ermek deniliyor ya. muhabbetullaha ermek deniliyor ya. Onun temeli nedir? Aslı, esası, kökü nedir? Temelsiz bina olmaz, köksüz ağaç olmaz. Onun temeli nedir? Aslı, esası, kökü nedir? Temelsiz bina olmaz, köksüz ağaç olmaz.

"Helâl lokmadır. derler. Kitaplarımız böyle der; siz de duymuşsunuzdur. "Helâl lokmadır. derler. Kitaplarımız böyle der; siz de duymuşsunuzdur. Bu işin aslı; helâl lokma yemektir. Ne olur helal lokma yemezse insan? Haram lokma yerse ne olur? Bu işin aslı; helâl lokma yemektir.

Ne olur helal lokma yemezse insan? Haram lokma yerse ne olur?

Buyur cevabı; ne olacağını dinle: Buyur cevabı; ne olacağını dinle:

Men ekele lukmaten min harâmin. "Kim ki haramdan bir lokma yerse." Men ekele lukmaten min harâmin. "Kim ki haramdan bir lokma yerse."

Lokma ne demek? "Ağız alacak kadar bir parça" demek. Lokma ne demek?

"Ağız alacak kadar bir parça" demek.

Aldı, çiğnedi. Bir lokma...Aldı, çiğnedi. Bir lokma... "Kim haramdan bir lokma yerse…" "Kim haramdan bir lokma yerse…"

Lem-tukbel lehû. "Kabul olmaz." Salâtü erba'îne leyleten. "Kırk gecelik namazı." Lem-tukbel lehû. "Kabul olmaz." Salâtü erba'îne leyleten. "Kırk gecelik namazı."

Bir lokma bir... "lukmaten"Bir lokma bir... "lukmaten" "Bir lokma haram yiyen kimsenin, kırk gecelik namazı kabul olmaz." "Bir lokma haram yiyen kimsenin, kırk gecelik namazı kabul olmaz."

Ve lem-tüsteceb lehû da'vetü erba'îne sabâhan. "Ve kırk sabahlık duası kabul olmaz." Ve lem-tüsteceb lehû da'vetü erba'îne sabâhan. "Ve kırk sabahlık duası kabul olmaz."

Kırk gecelik namazı kabul olmaz. Kırk sabahlık duası kabul olmaz.Kırk gecelik namazı kabul olmaz. Kırk sabahlık duası kabul olmaz. Niye "kırk gecelik namaz" dedi; söyleyeceğim. Niye "kırk gecelik namaz" dedi; söyleyeceğim. Niye "kırk sabahlık dua" dedi; dilim döndüğünce söyleyeceğim. Niye "kırk sabahlık dua" dedi; dilim döndüğünce söyleyeceğim. Önce hadisi tamamlayalım, sonra söyleyeceğim. Önce hadisi tamamlayalım, sonra söyleyeceğim.

"Kırk gecelik namazı kabul olmaz, kırk sabahlık duası kabul olmaz." "Kırk gecelik namazı kabul olmaz, kırk sabahlık duası kabul olmaz."

Ve küllü lahmin yünbitühü'l-harâmü. "Her bir et ki -insanın vücudundaki- onu haram bitirmiştir, haram hâsıl etmiştir." Ve küllü lahmin yünbitühü'l-harâmü. "Her bir et ki -insanın vücudundaki- onu haram bitirmiştir, haram hâsıl etmiştir." Fe'n-nârü evlâ bihî "cehennem layıktır ona." Haramdan biten, büyüyen, hasıl olan ete cehennem daha layıktır. Fe'n-nârü evlâ bihî "cehennem layıktır ona." Haramdan biten, büyüyen, hasıl olan ete cehennem daha layıktır.

ve inne'l-lukmate'l-vâhidete mine'l-harâmi le-tünbitü'l-lahmve inne'l-lukmate'l-vâhidete mine'l-harâmi le-tünbitü'l-lahm Bilin ki bir haram lokma, yine bir et hâsıl eder. O zaman insana ne olacak?Bilin ki bir haram lokma, yine bir et hâsıl eder. O zaman insana ne olacak? O etin yanması için insan ne yapacak?O etin yanması için insan ne yapacak? Etini koparıp da mı cehenneme atacaklar? Hayır, Etini koparıp da mı cehenneme atacaklar?

Hayır,
"O lokmadan hâsıl olan o et cehennemde yansın." diye "O lokmadan hâsıl olan o et cehennemde yansın." diye paldır kültür toptan cehenneme gidecek. paldır kültür toptan cehenneme gidecek.

Peygamber Efendimiz bir hadisi şerifinde buyurmuş ki sallallahu aleyhi ve sellem; Peygamber Efendimiz bir hadisi şerifinde buyurmuş ki sallallahu aleyhi ve sellem; "Aman cehenneme düşmemeye bakın!"Aman cehenneme düşmemeye bakın! Cehenneme bir düşmeye görün, ahkâben orada kalırsınız." buyuruyor. Cehenneme bir düşmeye görün, ahkâben orada kalırsınız." buyuruyor.

"Ahkâben nedir ya Resûlallah?" Hukublarca kalır. Hukub ne demek? "Ahkâben nedir ya Resûlallah?"

Hukublarca kalır.

Hukub ne demek?

"Bir hukub yetmiş küsur sene" demektir."Bir hukub yetmiş küsur sene" demektir. Yetmiş küsur sene; her sene 360 günden şu kadar gün eder. Yetmiş küsur sene; her sene 360 günden şu kadar gün eder. Ve Allah indinde âhiret günlerinden bir tanesi dünyanın bir senesi gibidir.Ve Allah indinde âhiret günlerinden bir tanesi dünyanın bir senesi gibidir. Demek ki en hafif yanacak olan milyonlarca sene yanacak. Düşmeye gör.Demek ki en hafif yanacak olan milyonlarca sene yanacak. Düşmeye gör. "Giripte çıkacağım. Hemen düştüm hop çıktım." Milyonlarca sene kalıp öyle çıkacak. Düşmeye görceksin."Giripte çıkacağım. Hemen düştüm hop çıktım." Milyonlarca sene kalıp öyle çıkacak. Düşmeye görceksin. Eğer cehennemin o âsilerine yedirtilen zakkum ağaçlarındanEğer cehennemin o âsilerine yedirtilen zakkum ağaçlarından bir damla dünya denizlerine damlasaydı hepsini acılaştırırdı. bir damla dünya denizlerine damlasaydı hepsini acılaştırırdı. Dünyanın denizlerinin apacı olmasına sebep olurdu. Dünyanın denizlerinin apacı olmasına sebep olurdu.

Bir lokma zakkum yiyen insanın hâli nasıl olacak? Bir lokma zakkum yiyen insanın hâli nasıl olacak?

Zakkum yiyecek, İçi parçalanacak, yanacak; ondan sonra kaynar su içecek, irin içecek. Zakkum yiyecek, İçi parçalanacak, yanacak; ondan sonra kaynar su içecek, irin içecek. Cehennemin azaplarının tarifi mümkün değil.Cehennemin azaplarının tarifi mümkün değil. Allah bizi cehennemden halâs olan bahtiyarlardan eylesin. Allah bizi cehennemden halâs olan bahtiyarlardan eylesin.

Hadîs-i şerîfin aslı, esası neymiş? Hadîs-i şerîfin aslı, esası neymiş?

Bizi helâl lokma yemeğe teşvik ediyor. Bizi helâl lokma yemeğe teşvik ediyor. Peygamber Efendimiz; haram lokmanın ne kadar büyük bir fecaate sebep olduğunu anlatıyor. Peygamber Efendimiz; haram lokmanın ne kadar büyük bir fecaate sebep olduğunu anlatıyor.

Efendimiz ne buyurmuş? "Kim haramdan bir lokma yerse onun kırk gecelik namazı kabul olmaz." Efendimiz ne buyurmuş?

"Kim haramdan bir lokma yerse onun kırk gecelik namazı kabul olmaz."

Gece namazı makbuldür, kıymetlidir. Bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz; Gece namazı makbuldür, kıymetlidir.

Bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz;

"Benim mescidimde kılınan namaz, başka yerde kılınan namazdan bin kat daha sevaplıdır." buyurmuş. "Benim mescidimde kılınan namaz, başka yerde kılınan namazdan bin kat daha sevaplıdır." buyurmuş.

Mescid-i Haram, Mekke'deki Beytullah'ın olduğu yer müstesna; orası yüz bin mislidir. Mescid-i Haram, Mekke'deki Beytullah'ın olduğu yer müstesna; orası yüz bin mislidir. Burada –İstanbul'da- namaz kılıyorsun; orada, Mekke-i Mükerreme'deBurada –İstanbul'da- namaz kılıyorsun; orada, Mekke-i Mükerreme'de Beytullah'da kılınan namaz yüz bin misli daha sevap. Beytullah'da kılınan namaz yüz bin misli daha sevap.

Size bundan da daha hayırlısını söyleyeyim mi size? "Buyur ya Resulallah" Size bundan da daha hayırlısını söyleyeyim mi size? "Buyur ya Resulallah" "Geceleyin kılınan iki rekât namazdır." buyurmuş. "Geceleyin kılınan iki rekât namazdır." buyurmuş.

Uykuyu bölüyorsun ya. Bölebilirse insan.Uykuyu bölüyorsun ya. Bölebilirse insan. Geç yatıyor, konuşuyor, görüşüyor, televizyon seyrediyor, gece kalkamıyor yaGeç yatıyor, konuşuyor, görüşüyor, televizyon seyrediyor, gece kalkamıyor ya kıyamet gününde onun ahları vahları göklere çıkacak. kıyamet gününde onun ahları vahları göklere çıkacak. Geceleyin kalksa iki rekât namaz kılsa baksa ne kadar büyük sevap.Geceleyin kalksa iki rekât namaz kılsa baksa ne kadar büyük sevap. Onun için geceleri çok kıymetlidir, duaların kabul olduğu zamandır. Onun için geceleri çok kıymetlidir, duaların kabul olduğu zamandır.

Rek'atâni minel-leyli hayrun mined-dünya ve mâ fîhâRek'atâni minel-leyli hayrun mined-dünya ve mâ fîhâ "Geceleyin kılınan iki rekât namaz; "Geceleyin kılınan iki rekât namaz; dünyada ve dünyanın üzerinde bulunan her şeyden daha kıymetlidir."dünyada ve dünyanın üzerinde bulunan her şeyden daha kıymetlidir." Kendimizi buna alıştıracağız. Kendimizi buna alıştıracağız.

Geceleyin herkes yattı. Hanım uyudu, çocuklar uyudu veya bekarsan annen uyudu baban uyuduGeceleyin herkes yattı. Hanım uyudu, çocuklar uyudu veya bekarsan annen uyudu baban uyudu odada yalnızsın, seccadeyi yayıyorsun, abdest alıyorsun,odada yalnızsın, seccadeyi yayıyorsun, abdest alıyorsun, ağlasan kimse duymaz duymaz hıçkırığını, ağlasan kimse duymaz duymaz hıçkırığını, yalvarsan kimse bilmez halini.yalvarsan kimse bilmez halini. Mevlâ'n ile baş başa orada yalvarıyorsun, yakarıyorsun, günahlarına gözyaşı döküyorsun.Mevlâ'n ile baş başa orada yalvarıyorsun, yakarıyorsun, günahlarına gözyaşı döküyorsun. Cehennemin ateşini başka hiçbir şey söndürmezmiş; Cehennemin ateşini başka hiçbir şey söndürmezmiş; insanın gözyaşı, bu âşıkların tevbekârların geceleri "ah" eden,insanın gözyaşı, bu âşıkların tevbekârların geceleri "ah" eden, istiğfar edenlerin gözyaşı birazcık dökülüverdi mi işte o cehennem ateşini söndürürmüş. İksir gibi… istiğfar edenlerin gözyaşı birazcık dökülüverdi mi işte o cehennem ateşini söndürürmüş. İksir gibi…

İşte o kırk gecelik namazı kabul olmuyor. İşte o kırk gecelik namazı kabul olmuyor.

İnsan der ki "Hadîs-i şerîflerde duydum.İnsan der ki "Hadîs-i şerîflerde duydum. Hoca da camide söyledi. Hoca da camide söyledi. Gece namazı dünyada ve dünyanın içinde bulunan her şeyden daha hayırlıymış; Gece namazı dünyada ve dünyanın içinde bulunan her şeyden daha hayırlıymış; Allahu Teâlâ hazretleri kullarına seslenir, nida edermiş;Allahu Teâlâ hazretleri kullarına seslenir, nida edermiş; "Yok mu kullarım içinde bana tevbe istiğfar eden; tevbesini kabul ederim." dermiş"Yok mu kullarım içinde bana tevbe istiğfar eden; tevbesini kabul ederim." dermiş Bunu böyle söylediler acaba hadis sahih değil mi, niye ben böyle tevbe ettim de istediğim olmadı!" Bunu böyle söylediler acaba hadis sahih değil mi, niye ben böyle tevbe ettim de istediğim olmadı!"

İşte cevabı; neden olmadığını anladın mı? İşte cevabı; neden olmadığını anladın mı?

Hadisin bir tanesini bilmekle olmuyor ki. Hadisin bir tanesini bilmekle olmuyor ki. Yarım doktor insanı candan edermiş; bir tane hadis bilmekle olmaz ki.Yarım doktor insanı candan edermiş; bir tane hadis bilmekle olmaz ki. Hepsini bileceksin. Evet, gece namazı kıymetlidir ama helâl lokma yemek şartıyla. Hepsini bileceksin. Evet, gece namazı kıymetlidir ama helâl lokma yemek şartıyla.

Haram lokma yerse ne oluyor? Haram lokma yerse ne oluyor?

O gecenin duasının, namazının kabul olmama durumu oluyor; kırk gecelik namazı kabul olmuyor. O gecenin duasının, namazının kabul olmama durumu oluyor; kırk gecelik namazı kabul olmuyor.

Eyvah! İşi, aklı, fikri, yediği içtiği haram olanın hâli ne olacak? Eyvah! İşi, aklı, fikri, yediği içtiği haram olanın hâli ne olacak?

Sabahtan akşama haram yemiş insanın hâli ne olacak? Sabahtan akşama haram yemiş insanın hâli ne olacak?

O Allah'a iftira eder, âyetlere iftira eder. "Allahu Teâlâ güya Kur'ân-ı Kerîm'de buyurmuş ki; O Allah'a iftira eder, âyetlere iftira eder. "Allahu Teâlâ güya Kur'ân-ı Kerîm'de buyurmuş ki;

Üd'ûnî estecib leküm. "Bana dua edin; ben duanıza icabet edeyim." Üd'ûnî estecib leküm. "Bana dua edin; ben duanıza icabet edeyim."

"Bak dua ediyorum, Mercedes istedim, kapıma gelmedi." der. "Bak dua ediyorum, Mercedes istedim, kapıma gelmedi." der.

Helâl lokma yeseydin, gelirdi. Helâl lokma yeseydin ertesi gün kapının zili çalardı; Helâl lokma yeseydin, gelirdi. Helâl lokma yeseydin ertesi gün kapının zili çalardı; "Al sana Mercedes getirdik." derdi. "Al sana Mercedes getirdik." derdi.

Kâdir mi Allahu Teâlâ? Kâdir mi Allahu Teâlâ?

Daha fazlasına kâdir ama dinimizin inceliklerini, öbür taraflarını bilmiyoruz ki.Daha fazlasına kâdir ama dinimizin inceliklerini, öbür taraflarını bilmiyoruz ki. Helâl lokma yiyeceksin, haram yemeyeceksin, rüşvet yemeyeceksin, Helâl lokma yiyeceksin, haram yemeyeceksin, rüşvet yemeyeceksin, hırsızlık yapmayacaksın, aldatmayacaksın, gadretmeyeceksin,hırsızlık yapmayacaksın, aldatmayacaksın, gadretmeyeceksin, başkasının malını cebine sokmayacaksın. başkasının malını cebine sokmayacaksın. Başkasının namına gelen şeyi "o yok" diye sok cebine, al kaçır öbür tarafa, yok! Başkasının namına gelen şeyi "o yok" diye sok cebine, al kaçır öbür tarafa, yok! Tarlasını al, bahçesinden kopar; bunlar olmamalı. Tarlasını al, bahçesinden kopar; bunlar olmamalı.

Hani büyüklerimizden birisi, -ismini söylemeyelim- dere kenarında ders çalışıyormuş da Hani büyüklerimizden birisi, -ismini söylemeyelim- dere kenarında ders çalışıyormuş da derenin üstünden kıpkırmızı bir elma yüzüp aşağıya doğru gidiyormuş.derenin üstünden kıpkırmızı bir elma yüzüp aşağıya doğru gidiyormuş. Uzanmış, elmayı almış, "hart" diye ısırmış, sonra düşünmüş:Uzanmış, elmayı almış, "hart" diye ısırmış, sonra düşünmüş: "Evet, ben bunu dereden aldım ama benim değil. "Evet, ben bunu dereden aldım ama benim değil. Ben bunu nasıl ısırırım? Olmadı bu." demiş. Ben bunu nasıl ısırırım? Olmadı bu." demiş. Elma elinde dere boyunca gitmeye başlamış;Elma elinde dere boyunca gitmeye başlamış; "Acaba hangi elma dalı derenin üstüne sarktı da buraya o elma düştü?" diye aramış, "Acaba hangi elma dalı derenin üstüne sarktı da buraya o elma düştü?" diye aramış, taramış, elma ağacını bulmuş. taramış, elma ağacını bulmuş. Tarlanın sahibini soruşturup bulmuş; Tarlanın sahibini soruşturup bulmuş;

Filanca adam. O na gitmiş demiş ki:Filanca adam. O na gitmiş demiş ki: "Efendi ben bir hata işledim." "Ne işledin?" "Efendi ben bir hata işledim."

"Ne işledin?"

"Senin elmalarından bir elma ısırdım." "Nasıl ısırdın?" "Senin elmalarından bir elma ısırdım."

"Nasıl ısırdın?"

"Derenin kenarında açtım kitabımı, ilim öğrenmek için ders çalışıyordum. "Derenin kenarında açtım kitabımı, ilim öğrenmek için ders çalışıyordum. Baktım bir kırmızı elma; ısırdım. Sonradan aklıma geldi, hakkını helâl et." Baktım bir kırmızı elma; ısırdım. Sonradan aklıma geldi, hakkını helâl et."

Adam şöyle bir bakmış; "Allah Allah! Ne biçim insanlar var. Adam şöyle bir bakmış;

"Allah Allah! Ne biçim insanlar var.
Elma da elinde, ısırmış; koparmış, yutmuş da değil." Elma da elinde, ısırmış; koparmış, yutmuş da değil."

Bir diş batırdı diye.Bir diş batırdı diye. Anlamış çok kıymetli bir insan olduğunu, nazlanmış: Anlamış çok kıymetli bir insan olduğunu, nazlanmış:

"Hakkımı helâl etmem, şartım var." demiş. "Hakkımı helâl etmem, şartım var." demiş.

"Etme eyleme, ne yapmak lazımsa yapayım; kulun olayım, kölen olayım." "Etme eyleme, ne yapmak lazımsa yapayım; kulun olayım, kölen olayım."

"Benim kör, topal, sağır, şu kusurda, bu kusurda bir kızım var, evde kaldı. "Benim kör, topal, sağır, şu kusurda, bu kusurda bir kızım var, evde kaldı. Onunla nikâhlanırsan bağışlarım; o zaman sana hakkımı helâl ederim." Onunla nikâhlanırsan bağışlarım; o zaman sana hakkımı helâl ederim."

"Pekâlâ." demiş. Hakkı ödeticek âhirete bırakmayacak. Helalleşecek yani. Razı olmuş, düğün yapılmış, "Pekâlâ." demiş.

Hakkı ödeticek âhirete bırakmayacak. Helalleşecek yani. Razı olmuş, düğün yapılmış,
ardından dünya güzeli bir kızı getirmişler. ardından dünya güzeli bir kızı getirmişler. Gitmiş kayınpederini bulmuş; Gitmiş kayınpederini bulmuş;

"Sen bana 'kör, topal, dilsiz' dedin; karşıma dünya güzeli bir kız geldi." "Sen bana 'kör, topal, dilsiz' dedin; karşıma dünya güzeli bir kız geldi."

"Evladım, o senin helâlindir. "Evladım, o senin helâlindir. Ben ona hiç haram göstermedim öyle yetiştirdim, 'kör' deyişim ondandır.Ben ona hiç haram göstermedim öyle yetiştirdim, 'kör' deyişim ondandır. Hiç haram söz duymadı kulakları öyle pırlanta gibi, 'sağır' dediğim ondandır. Hiç haram söz duymadı kulakları öyle pırlanta gibi, 'sağır' dediğim ondandır. 'Kötürüm' dedim hiç yasak yere gitmedi, 'çolak' dedim hiç harama el uzatmadı. 'Kötürüm' dedim hiç yasak yere gitmedi, 'çolak' dedim hiç harama el uzatmadı. Ben onu inci tanesi gibi sedefin içinde yetiştirir gibi yetiştirdim.Ben onu inci tanesi gibi sedefin içinde yetiştirir gibi yetiştirdim. Her şeyi helal yetişmiş bir kızdır. O senin zevcendir, helâl olsun. Her şeyi helal yetişmiş bir kızdır. O senin zevcendir, helâl olsun. Sana şaka yaptım, hadi evlenin." demiş. Sana şaka yaptım, hadi evlenin." demiş. Onunla evlenmiş de büyük alimler dünyaya gelmiş diye anlatıyorlar. Onunla evlenmiş de büyük alimler dünyaya gelmiş diye anlatıyorlar.

Acaba böyle oldu mu olmadı mı ne bileyim ben, Allah bilir.Acaba böyle oldu mu olmadı mı ne bileyim ben, Allah bilir. Kitaplar böyle yazıyor ama bizim büyüklerimize bu terbiye verildi. Kitaplar böyle yazıyor ama bizim büyüklerimize bu terbiye verildi. Biz bu terbiyeyle büyüdük, çocuklarımız böyle olsun, biz de böyle yapalım,Biz bu terbiyeyle büyüdük, çocuklarımız böyle olsun, biz de böyle yapalım, yakın zamana kadar bu idealle büyüdük, başkasının malına tenezzül etmedik, yakın zamana kadar bu idealle büyüdük, başkasının malına tenezzül etmedik, aç kaldık, ağladık, elimizi harama uzatmadık. aç kaldık, ağladık, elimizi harama uzatmadık.

Pehlivan gibiydik, kolumuzu on kişi kıvıramazdı; Pehlivan gibiydik, kolumuzu on kişi kıvıramazdı; kimsenin görmediği yerde harama yine elimizi uzatmadık; öyle yetiştik. kimsenin görmediği yerde harama yine elimizi uzatmadık; öyle yetiştik. Sonra bir devir geldi, bir hava esti, baktık ki Batılılar bizden daha medenî, Sonra bir devir geldi, bir hava esti, baktık ki Batılılar bizden daha medenî, biraz daha âleti edevatı var.biraz daha âleti edevatı var. Dünyanın öbür tarafını, beri tarafını almışlar, zenginleşmişler vesaire. Dünyanın öbür tarafını, beri tarafını almışlar, zenginleşmişler vesaire. Teknolojilerini alıp onları geçmemiz gerekirken tekniğini bir tarafa bıraktık;Teknolojilerini alıp onları geçmemiz gerekirken tekniğini bir tarafa bıraktık; huyunu, edepsizliğini aldık. huyunu, edepsizliğini aldık. "Onun hanımı açık, benimki de açık olsun. O harama helâle bakmıyor, ben de bakmayayım."Onun hanımı açık, benimki de açık olsun. O harama helâle bakmıyor, ben de bakmayayım. O faiz yiyor, ben de yiyeyim. İçki içiyor, ben de içeyim.O faiz yiyor, ben de yiyeyim. İçki içiyor, ben de içeyim. Kumar oynuyor, ben de oynayayım." dedik. Bunlar bizim için değildir. Kumar oynuyor, ben de oynayayım." dedik. Bunlar bizim için değildir.

Biz Allah'ın insanlara numune diye çıkardığı ümmettik. Biz Allah'ın insanlara numune diye çıkardığı ümmettik.

Küntüm hayra ümmetin uhricet li'n-nâsi. Ayeti kerimede sabit. Numune ümettik biz, Küntüm hayra ümmetin uhricet li'n-nâsi. Ayeti kerimede sabit.

Numune ümettik biz,
Numuneliğimizi bilmedik de kötüleri numune almaya kalktık, huyumuz değişti. Numuneliğimizi bilmedik de kötüleri numune almaya kalktık, huyumuz değişti.

Ne oldu?Ne oldu? Kırk gecelik namaz kabul olmaz, kırk sabahlık dua kabul olmaz. Kırk gecelik namaz kabul olmaz, kırk sabahlık dua kabul olmaz.

Evlatlar ahmak yetişir. Haram lokma yerse ne olur? Evlatlar ahmak yetişir. Haram lokma yerse ne olur? Evlatlar ahmak, zalim, söz dinlemez, hırsız, arsız, Evlatlar ahmak, zalim, söz dinlemez, hırsız, arsız, babasını döven, anasını döven, arkadaşını öldüren yetişti. babasını döven, anasını döven, arkadaşını öldüren yetişti.

"Sebebini bilemiyoruz." Bilemezsin ki bu kâinatın sahibine âsi olduğunda Allah ceza veriyor. "Sebebini bilemiyoruz."

Bilemezsin ki bu kâinatın sahibine âsi olduğunda Allah ceza veriyor.

Ve yüzîka ba'düküm be'se ba'd. Ve yüzîka ba'düküm be'se ba'd. "Bazısının suçunu, kabahatinin cezasını başkasına, ötekine tattırmak için"Bazısının suçunu, kabahatinin cezasını başkasına, ötekine tattırmak için aranıza böyle ihtilaflar çıkaran O'dur." diyor Kur'an-ı Kerîm. aranıza böyle ihtilaflar çıkaran O'dur." diyor Kur'an-ı Kerîm.

Neden o bana düşman, niye çekişiyor, niye saldırıyor? Neden o bana düşman, niye çekişiyor, niye saldırıyor?

Allah birbiriyle terbiye ediyor. Allah birbiriyle terbiye ediyor. Biz şu mülkün sahibi olan Allah'ın emirlerini tutmadık,asi olduk, Allah cezalandırıyor, hâlâ bilemiyoruz. Biz şu mülkün sahibi olan Allah'ın emirlerini tutmadık,asi olduk, Allah cezalandırıyor, hâlâ bilemiyoruz. Bir taraftan şamar geliyor, bir dönüyoruz o tarafa bakıyoruz, yine farkında değiliz.Bir taraftan şamar geliyor, bir dönüyoruz o tarafa bakıyoruz, yine farkında değiliz. Bir tokat daha yiyoruz bu tarafa dönüyoruz yine farkında değiliz.Bir tokat daha yiyoruz bu tarafa dönüyoruz yine farkında değiliz. Hâlâ şamarın nereden geldiğinin farkında değiliz.Hâlâ şamarın nereden geldiğinin farkında değiliz. Allah'ın yolunu bıraktık, Allah'ın kulluğunu bıraktık. Allah'ın yolunu bıraktık, Allah'ın kulluğunu bıraktık.

Hepsi evliyaydı. " Hadi bakalım içinizde yıkanmamış varsa bir kenara ayrılsın"Hepsi evliyaydı. " Hadi bakalım içinizde yıkanmamış varsa bir kenara ayrılsın" dediği zaman Fatih'in ordusundan bir kişi çıkmadı.dediği zaman Fatih'in ordusundan bir kişi çıkmadı. Hepsi abdestli namazlı insanlardı. Hepsi Allah'ın veli kullarıydı.Hepsi abdestli namazlı insanlardı. Hepsi Allah'ın veli kullarıydı. "29 gün bu şehri kuşattık, hâlâ fetholunmuyor."29 gün bu şehri kuşattık, hâlâ fetholunmuyor. Ordunun içinde abdestsizler varsa kenara ayrılsınlar." dedi Fatih.Ordunun içinde abdestsizler varsa kenara ayrılsınlar." dedi Fatih. "Gönül rızası olmadan cihada katılmışlar varsa müsaade ediyorum, memleketine gitsin." dedi."Gönül rızası olmadan cihada katılmışlar varsa müsaade ediyorum, memleketine gitsin." dedi. Allah rızası için yapıyorlardı, Allah veriyordu. Allah rızası için yapıyorlardı, Allah veriyordu. Güya "Akıllılık edip dünyayı kazanacağız." diye, Allah rızasından ayrıldılar,Güya "Akıllılık edip dünyayı kazanacağız." diye, Allah rızasından ayrıldılar, Allah vermemeye başladı. Bakın ne sıkıntılar çekilmeye başlandı; hâlâ anlamıyor. Allah vermemeye başladı. Bakın ne sıkıntılar çekilmeye başlandı; hâlâ anlamıyor.

Kırk gecelik namazı kabul olmaz; o namazların kabul olduğu seherlerin kıymeti sıfıra eriyor. Kırk gecelik namazı kabul olmaz; o namazların kabul olduğu seherlerin kıymeti sıfıra eriyor.

Haram lokmadan sabahleyin de dualar kabul olmaz. Haram lokmadan sabahleyin de dualar kabul olmaz. Sabahleyin kalkıyoruz, sabah namazını kılıyoruz,Sabahleyin kalkıyoruz, sabah namazını kılıyoruz, cemaatten sonra oturuyoruz Evrâd-ı Şerîf'i okuyoruz, dualar ediyoruz, cemaatten sonra oturuyoruz Evrâd-ı Şerîf'i okuyoruz, dualar ediyoruz, hadîs- şeriflerden, Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinden dualar okuyoruz, müsterih çıkıyoruz;hadîs- şeriflerden, Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinden dualar okuyoruz, müsterih çıkıyoruz; Allah bunları kabul etmişse tamam, uçacağız ama lokma haram ise bir faydası yok. Allah bunları kabul etmişse tamam, uçacağız ama lokma haram ise bir faydası yok.

Peygamber Efendimiz; "Eğer bir kimse haram lokma ile haccetmişse Peygamber Efendimiz; "Eğer bir kimse haram lokma ile haccetmişse " lebbeyk Allâhümme lebbeyk" diye bağırdığı zaman 'Yâ Rabbi! Emrindeyim, fermanına münkad olmuşum," lebbeyk Allâhümme lebbeyk" diye bağırdığı zaman 'Yâ Rabbi! Emrindeyim, fermanına münkad olmuşum, buyruğunu tutmuşum, ne buyurursan emreyle yapayım, buyur!' diye lebbeyk çektiği zamanbuyruğunu tutmuşum, ne buyurursan emreyle yapayım, buyur!' diye lebbeyk çektiği zaman Allahu Teâlâ; Lâ lebbeyke ve lâ sa'deyk, 'Bu sözünün aslı esası yok!' diye Allahu Teâlâ; Lâ lebbeyke ve lâ sa'deyk, 'Bu sözünün aslı esası yok!' diye hitâb-ı itâb ile cevap verir." buyuruyor haram lokma ile haccedene. hitâb-ı itâb ile cevap verir." buyuruyor haram lokma ile haccedene.

Demek ki aslı, esası, kökü, astarı helâl olmak. İşi kökünden düzeltelim.Demek ki aslı, esası, kökü, astarı helâl olmak. İşi kökünden düzeltelim. Temelinden düzeltmedikten sonra duvarın çatlağını kapatmışsın, kıymeti yok.Temelinden düzeltmedikten sonra duvarın çatlağını kapatmışsın, kıymeti yok. Yıkılacak o duvar, başka çare yok.Yıkılacak o duvar, başka çare yok. Eh.. Bugün düzeltsek, bugünden itibaren helal lokma yemeye başlasak...Eh.. Bugün düzeltsek, bugünden itibaren helal lokma yemeye başlasak... Bir kusurumuz varsa kırk gün geçecek. Sabredelim bakalım.Bir kusurumuz varsa kırk gün geçecek. Sabredelim bakalım. Onun için bakın dedelerimiz kırk gün ibadete çekilirlermiş, girerlermiş, oruç tutarlarmış. Kırk gün ibadet. Onun için bakın dedelerimiz kırk gün ibadete çekilirlermiş, girerlermiş, oruç tutarlarmış. Kırk gün ibadet.

Niye otuz gün değil, niye yirmi gün değil, niye kırk gün? Sebebi var. Niye otuz gün değil, niye yirmi gün değil, niye kırk gün?

Sebebi var.
Onlar bu hadisleri bizden önce okudular, biliyorlar, kitaplarında yazmışlar: Onlar bu hadisleri bizden önce okudular, biliyorlar, kitaplarında yazmışlar:

Sen kırk gün duracaksın, helal lokma ile bitmiş ete dönecek bu etler.Sen kırk gün duracaksın, helal lokma ile bitmiş ete dönecek bu etler. "Kim Allah rızası için kırk gün ibadete yönelirse "Kim Allah rızası için kırk gün ibadete yönelirse onun gönlünden diline hikmet pınarları akmaya başlar." diyor. onun gönlünden diline hikmet pınarları akmaya başlar." diyor.

Lokmayı helâlleştireceğiz, helâl lokmaya dikkat edeceğiz, kırk gün de sabredeceğiz; Lokmayı helâlleştireceğiz, helâl lokmaya dikkat edeceğiz, kırk gün de sabredeceğiz; ondan sonra yapılan ibadet kabul olmaya başlayacak. ondan sonra yapılan ibadet kabul olmaya başlayacak. Allah bize akıl versin, sabır versin, helâl yemeyi nasip etsin.Allah bize akıl versin, sabır versin, helâl yemeyi nasip etsin. Haramı istesek de Allah bizi haramdan uzak etsin. Haramı istesek de Allah bizi haramdan uzak etsin. Nefsimiz arzu etse bile Allahu Teâlâ harama bulaştırmasın. Nefsimiz arzu etse bile Allahu Teâlâ harama bulaştırmasın.

Men ekele seb'a semerâtin mimmâ beyne lâbeteyi'l-medîneti Men ekele seb'a semerâtin mimmâ beyne lâbeteyi'l-medîneti ale'r-rîki lem-yedurruhû yevmehû zâlike semmün ve lâ sihrünale'r-rîki lem-yedurruhû yevmehû zâlike semmün ve lâ sihrün ve in ekelehâ hîne yümsî lem-yedurruhû semmün hattâ yüsbiha. ve in ekelehâ hîne yümsî lem-yedurruhû semmün hattâ yüsbiha.

Bu hadîs-i şerîf Ahmed b. Hanbel'de var. Bu hadîs-i şerîf Ahmed b. Hanbel'de var. Âmir b. Sa'd babasından naklen rivayet eylemiş. Âmir b. Sa'd babasından naklen rivayet eylemiş. Medîne hurması yemekle ilgili bir hadîs-i şerîf.Medîne hurması yemekle ilgili bir hadîs-i şerîf. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş:

"Kim şu Medine'nin iki harresi arasındaki hurmalardan aç karnına yedi tane yer de." "Kim şu Medine'nin iki harresi arasındaki hurmalardan aç karnına yedi tane yer de."

Lâbe, harre demek. Medîne-i Münevvere'ye gidenler gezmiş Lâbe, harre demek. Medîne-i Münevvere'ye gidenler gezmiş ve dikkat etmiş ise Medîne-i Münevvere'nin Kuba tarafında yanive dikkat etmiş ise Medîne-i Münevvere'nin Kuba tarafında yani Garp tarafında kara kayalık bir yer var.Garp tarafında kara kayalık bir yer var. Ama nasıl kaya! Yerden püskürmüş gibi pütür pütür;Ama nasıl kaya! Yerden püskürmüş gibi pütür pütür; üstünde insan yürüyemez, deve yürüyemez, vasıta geçemez;üstünde insan yürüyemez, deve yürüyemez, vasıta geçemez; böyle sivri sivri, acayip bir kayalık var.böyle sivri sivri, acayip bir kayalık var. İnsan da yürüyemez sıcaktan kızar. Eğri büğrü, girintili çıkıntılı zımpara taşını büyütün, İnsan da yürüyemez sıcaktan kızar. Eğri büğrü, girintili çıkıntılı zımpara taşını büyütün, öyle zımpara taşı gibi kapkara bir kayalık; insan oradan gelemez.öyle zımpara taşı gibi kapkara bir kayalık; insan oradan gelemez. Düzlük ama tabii bir sur gibi buyur bakalım yürüyebilirsen yürü; Düzlük ama tabii bir sur gibi buyur bakalım yürüyebilirsen yürü; deveni sürebilirsen sür, yürüyebilirse yürüsün, yürüyemez. deveni sürebilirsen sür, yürüyebilirse yürüsün, yürüyemez. Harreyi şarkıyye harreyi gabiyyeHarreyi şarkıyye harreyi gabiyye Garb'ında da Şark'ında da var, arasında yol var. Oradan geçmiş Garb'ında da Şark'ında da var, arasında yol var. Oradan geçmiş Peygamber Efendimiz Kuba tarafından. Medine'ye öyle gelmiş. Peygamber Efendimiz Kuba tarafından. Medine'ye öyle gelmiş.

Kuzey tarafı da açık; orayı da mâlum Hendek savaşında hendek yapmışlar da Kuzey tarafı da açık; orayı da mâlum Hendek savaşında hendek yapmışlar da düşman geldiği zaman müdafaa etmişler. düşman geldiği zaman müdafaa etmişler. İki tarafında harre dedikleri kara, taşlık ayak basılmaz, hayvan yürümez yerleri vardıİki tarafında harre dedikleri kara, taşlık ayak basılmaz, hayvan yürümez yerleri vardı Mekke-i Mükerreme'nin ama şimdi greyderi dayıyor,Mekke-i Mükerreme'nin ama şimdi greyderi dayıyor, çatır çutur dağları deviriyor, binalar yapıyor. çatır çutur dağları deviriyor, binalar yapıyor. Ne dağı kalıyor ne ovası; belli olmuyor. Ama eskiden şimdiki gibi değildi. Ne dağı kalıyor ne ovası; belli olmuyor. Ama eskiden şimdiki gibi değildi.

"Kim aç karnına, iştahı varken, bir şey yememişken iki harre, taşlık mevkiinden"Kim aç karnına, iştahı varken, bir şey yememişken iki harre, taşlık mevkiinden hurmalarından yedi tanesini yerse o gün ona sihir ve zehir dokunmaz." hurmalarından yedi tanesini yerse o gün ona sihir ve zehir dokunmaz."

Medine'nin hurması böyle güzeldir; hacılar da oradan alırlar;Medine'nin hurması böyle güzeldir; hacılar da oradan alırlar; "Peygamber Efendimiz bilhassa acve hurmasını methetmiş." diye onu ararlar "Peygamber Efendimiz bilhassa acve hurmasını methetmiş." diye onu ararlar veya Medine'nin hurmasından alırlar, getirirler,veya Medine'nin hurmasından alırlar, getirirler, kendilerine "hoş geldin" diyenlere ikram ederler. kendilerine "hoş geldin" diyenlere ikram ederler.

Men ekele fî kas'atin sümme lehısehâ istağferet lehu'l-kas'atü. Men ekele fî kas'atin sümme lehısehâ istağferet lehu'l-kas'atü. Bu da yine yemekle ilgili bir hadisi şerif. Peygamber efendimiz buyurmuş ki:Bu da yine yemekle ilgili bir hadisi şerif. Peygamber efendimiz buyurmuş ki: "Kim bir tabaktan bir yemek yerse, bitirdikten sonra da tabağını yalarsa tevazuundan dolayı "Kim bir tabaktan bir yemek yerse, bitirdikten sonra da tabağını yalarsa tevazuundan dolayı ve Allah'ın kendisine ikram ettiği bu nimeti büyük gördüğünden dolayı, kadrini kıymetini bildiğinden dolayı yalarsa;ve Allah'ın kendisine ikram ettiği bu nimeti büyük gördüğünden dolayı, kadrini kıymetini bildiğinden dolayı yalarsa; ona o tabak istiğfar eder.ona o tabak istiğfar eder. " 'Yâ Rabbi! Sen bu kulunu bağışla! O; tevazu sahibi, taama hürmet ve izzet eden bir kimse.'"diye " 'Yâ Rabbi! Sen bu kulunu bağışla! O; tevazu sahibi, taama hürmet ve izzet eden bir kimse.'"diye

Öyle yapmazsa artık bırakırsa şeytan onu yer, beslenir, kuvvetlenir, insanı azdırır. Öyle yapmazsa artık bırakırsa şeytan onu yer, beslenir, kuvvetlenir, insanı azdırır. Şimdi çayın içinde, tabağın içinde bir parça kalması kibarlık sayılıyor. Şimdi çayın içinde, tabağın içinde bir parça kalması kibarlık sayılıyor. İslâm nerede, zamanın medeniyet denen şeyi nerede! İslâm nerede, zamanın medeniyet denen şeyi nerede! Sıyırmak, yalamak, temizlemek, tavsiye edilmiş; israf etmemek,Sıyırmak, yalamak, temizlemek, tavsiye edilmiş; israf etmemek, yere düşeni bile almak tavsiye edilmiş. Şimdi yarısını yemiyor, atıyor. yere düşeni bile almak tavsiye edilmiş. Şimdi yarısını yemiyor, atıyor.

Üniversitedeyken bizim fakültede yemek çıkardı. Üniversitedeyken bizim fakültede yemek çıkardı. Öğleyin herkes sıraya girip tepsiye yemeği alır, otururdu.Öğleyin herkes sıraya girip tepsiye yemeği alır, otururdu. Ben görmedim, arkadaşlar anlatmışlardı:Ben görmedim, arkadaşlar anlatmışlardı: Birisi gelmiş, üç kap yemeği almış, tepsiyi masaya koymuş.Birisi gelmiş, üç kap yemeği almış, tepsiyi masaya koymuş. -Masalar sekiz on kişilik.- Çatalı kaşık da almış.-Masalar sekiz on kişilik.- Çatalı kaşık da almış. Oradan ekmeğin içini almış, çatalı ve kaçığı o ekmeğe silecek. Oradan ekmeğin içini almış, çatalı ve kaçığı o ekmeğe silecek. Karşısındaki talebe de ekmeğin bölünüşünden, içini çıkartışından,Karşısındaki talebe de ekmeğin bölünüşünden, içini çıkartışından, çatalı kaşığı silişinden kalkmış, buna bir patlatmış: çatalı kaşığı silişinden kalkmış, buna bir patlatmış:

"Bu temizlik malzemesi mi? Bu ekmek! "Bu temizlik malzemesi mi? Bu ekmek! Sen bununla çatalı siliyor; ondan sonra da kâğıt parçası gibi atıyorsun!" Sen bununla çatalı siliyor; ondan sonra da kâğıt parçası gibi atıyorsun!"

Şimdi öyle; yarısını bırakıyorlar.Şimdi öyle; yarısını bırakıyorlar. Askerlikte devlet bize üç kap yemek veriyor, yiyorsun; bazısı "Hamur olmuş." diye, burun kıvırıyor. Askerlikte devlet bize üç kap yemek veriyor, yiyorsun; bazısı "Hamur olmuş." diye, burun kıvırıyor. Bir arkadaş dayanamadı; Bir arkadaş dayanamadı; "Ya evinde sen bu kadar güzel yemek yiyebiliyor musun? Üstelik üç kap çıkıyor." "Ya evinde sen bu kadar güzel yemek yiyebiliyor musun? Üstelik üç kap çıkıyor."

Bir şey beğenmezler, tabağın yarısını bırakırlar. Bir şey beğenmezler, tabağın yarısını bırakırlar. Açlık nedir, bilmiyorlar. Git bakalım Afrika'ya;Açlık nedir, bilmiyorlar. Git bakalım Afrika'ya; orada insanların açlıktan kuruyup çukurlara düştüklerini, bir deri bir kemik kaldıklarını,orada insanların açlıktan kuruyup çukurlara düştüklerini, bir deri bir kemik kaldıklarını, şuurlarını kaybettiklerini gör. Harp darp olan yerleri gör bakalım; şuurlarını kaybettiklerini gör. Harp darp olan yerleri gör bakalım; yine böyle davranmaya devam eder misin? yine böyle davranmaya devam eder misin?

Devam ediyorlar işte. Bu nesil, eskilerin çektikleri ıstırapları çekmedi. Devam ediyorlar işte. Bu nesil, eskilerin çektikleri ıstırapları çekmedi. Bizim eski nesil, bizden öncekiler; Bizim eski nesil, bizden öncekiler; "İstiklâl Harbi, daha evvel Balkan Harbi, Cihan Harbi, daha önce Moskof hücumu" derken"İstiklâl Harbi, daha evvel Balkan Harbi, Cihan Harbi, daha önce Moskof hücumu" derken harp darp izinde yetişmişler. harp darp izinde yetişmişler. Yoksulluğun her çeşidini görmüşler. Babalar harbe gitmiş, evde analar dul kalmış,Yoksulluğun her çeşidini görmüşler. Babalar harbe gitmiş, evde analar dul kalmış, çocuklara onlar bakmışlar, dokuma tezgâhlarında dokumuşlar, çocuklara onlar bakmışlar, dokuma tezgâhlarında dokumuşlar, kendileri yemeklerini yapmışlar yemişler. kendileri yemeklerini yapmışlar yemişler. Şimdiki neslin bundan haberi yok. Şimdiki neslin bundan haberi yok.

Anası babası zengin çocukları ekseriya şımarık oluyor.Anası babası zengin çocukları ekseriya şımarık oluyor. Arabaları alıyor, birbirleriyle tokuşturuyorlar.Arabaları alıyor, birbirleriyle tokuşturuyorlar. Moda Koyu'nda, Kalamış Koyu'nda ikisi de sürüyor sürüyor, çarpıştırıyorlar.Moda Koyu'nda, Kalamış Koyu'nda ikisi de sürüyor sürüyor, çarpıştırıyorlar. Bakalım hangisi daha dayanıklı. Neden? Bakalım hangisi daha dayanıklı.

Neden?

Ekmek elden su gölden; hayatın acı tarafını bilmiyor. Ekmek elden su gölden; hayatın acı tarafını bilmiyor. Allah bildirmesin, akıl fikir versin, düzeltmek nasip etsin; şımarık yetişiyorlar. Allah bildirmesin, akıl fikir versin, düzeltmek nasip etsin; şımarık yetişiyorlar. İmam Gazâlî; "Zengin olsanız bile çocuğunuza bazen katıksız ekmek verin, İmam Gazâlî;

"Zengin olsanız bile çocuğunuza bazen katıksız ekmek verin,
onu bazen aç bırakın." Diyor. onu bazen aç bırakın." Diyor.

Yüzü güzel, boyu posu güzel; bak Allah ona vermemiş, senden bir eksikliği yokYüzü güzel, boyu posu güzel; bak Allah ona vermemiş, senden bir eksikliği yok hatta o senden daha iyi bir müslüman, namazını da kılıyor, niyazında da, ibadetinde de...hatta o senden daha iyi bir müslüman, namazını da kılıyor, niyazında da, ibadetinde de... Bak sen kılmıyorsun o kılıyor. Allah sana büyük bir nimet vermiş; sen Kur'an'ı bilmiyorsun,Bak sen kılmıyorsun o kılıyor. Allah sana büyük bir nimet vermiş; sen Kur'an'ı bilmiyorsun, keyfince vakit geçirmek istiyorsun.keyfince vakit geçirmek istiyorsun. Bak o yoksul ama Allah'a itaatkâr, "elhamdülillah, helal olsun da, haram omasın da" diyor. Bak o yoksul ama Allah'a itaatkâr, "elhamdülillah, helal olsun da, haram omasın da" diyor. Razı, çalmıyor, çırpmıyor. Çalsa çırpsa, gayrimeşru kazanç yollarına sapsaRazı, çalmıyor, çırpmıyor. Çalsa çırpsa, gayrimeşru kazanç yollarına sapsa belki kazanacak ama öyle yapmıyor, helâl lokma yiyor. belki kazanacak ama öyle yapmıyor, helâl lokma yiyor.

Haramı düşünen insanlar azaldı ama biz öyle yapmayalım. Haramı düşünen insanlar azaldı ama biz öyle yapmayalım. Herkes öyle gidiyor diye bizim gitmek mecburiyetimiz yok. Herkes öyle gidiyor diye bizim gitmek mecburiyetimiz yok. Biz helale dikkat edelim. Çocuklarımızı öyle yetiştirmeyelim.Biz helale dikkat edelim. Çocuklarımızı öyle yetiştirmeyelim. Zengin olsak da çocuklarımız biraz fakirliğin hâlini bilsin; şımarmasınlar. Zengin olsak da çocuklarımız biraz fakirliğin hâlini bilsin; şımarmasınlar.

Gelelim bir başka hadîs-i şerife. Gelelim bir başka hadîs-i şerife.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş:

Men ekele ve hüve ya'lemü ennehâ serekatün fe-kad eşreke fî ismi sârikihâ. Men ekele ve hüve ya'lemü ennehâ serekatün fe-kad eşreke fî ismi sârikihâ.

Meymûne binti Sa'd radıyallahu anha'dan Ahmed b. Hanbel ve Taberânî rivayet eylemiş. Meymûne binti Sa'd radıyallahu anha'dan Ahmed b. Hanbel ve Taberânî rivayet eylemiş. Bu hadîs-i şerîf çalınmış bir mal ile ilgili. Bu hadîs-i şerîf çalınmış bir mal ile ilgili.

Men ekele. "Kim yerse." Men ekele. "Kim yerse."

Ne yerse? Ve hüve ya'lemu ennehâ serekatün. Ne yerse?

Ve hüve ya'lemu ennehâ serekatün.

Peygamber Efendimiz, ne yerse onu söylememiş de... Peygamber Efendimiz, ne yerse onu söylememiş de...

"Kim bir şeyi yerse, ve hüve ya'lemü ne halde yerse?"Kim bir şeyi yerse, ve hüve ya'lemü ne halde yerse? Bildiği halde ve hüve ya'lemü ennehâ serekatün hırsızlıktandır o yediği şey." Bildiği halde ve hüve ya'lemü ennehâ serekatün hırsızlıktandır o yediği şey."

Mesela birisi getirmiş; "Buyur ye" diyor. Kıs kıs gülüyor. Mesela birisi getirmiş; "Buyur ye" diyor. Kıs kıs gülüyor. Mesela koca bir tepsi baklava getirmiş veyahut kovandan almış bir tekerlek balı tepsiyi koymuş; Mesela koca bir tepsi baklava getirmiş veyahut kovandan almış bir tekerlek balı tepsiyi koymuş; "Gelin arkadaşlar yiyelim." deyip kıs kıs gülüyor. "Gelin arkadaşlar yiyelim." deyip kıs kıs gülüyor. Ya nereden buldun bunu! Senin kovanın yok, bir şeyin yok.Ya nereden buldun bunu! Senin kovanın yok, bir şeyin yok. "Üzümünü ye bağını sorma. Hadi bakalım" Gitmiş filancanın tarlasından, arıların kovanından "Üzümünü ye bağını sorma. Hadi bakalım" Gitmiş filancanın tarlasından, arıların kovanından bir tekerlek çıkarmış, koymuş tepsiye; ötekileri de davet ediyor. bir tekerlek çıkarmış, koymuş tepsiye; ötekileri de davet ediyor. Çünkü hırsızlama geldi tepsi, bitmesi lazım, "Yiyin" diyor. Çünkü hırsızlama geldi tepsi, bitmesi lazım, "Yiyin" diyor.

Ötekisi de, ve hüve ya'lemü. Yani bal demiyor burada da ben misal olsun diye söylüyorum.Ötekisi de, ve hüve ya'lemü. Yani bal demiyor burada da ben misal olsun diye söylüyorum. Birisi bir şeyi ikram ediyor; ikram edilen şahıs da o şeyin çalıntı olduğunu bildiği hâlde, Birisi bir şeyi ikram ediyor; ikram edilen şahıs da o şeyin çalıntı olduğunu bildiği hâlde, "Bana ne, o çalmış, hesabını o versin." gibi "Bana ne, o çalmış, hesabını o versin." gibi bir düşünceyle veyahut hiçbir şey düşünmeden onu yiyor. bir düşünceyle veyahut hiçbir şey düşünmeden onu yiyor.

O hırsızlama şeyi yiyor.O hırsızlama şeyi yiyor. Ne olur? Fe-kad eşreke fî ismi sârikihâ. "Hırsızlığın günahına ortak olur." Ne olur?

Fe-kad eşreke fî ismi sârikihâ. "Hırsızlığın günahına ortak olur."

Eşreke, "ortak olmak" demek. "İştirak eder" demek. Eşreke, "ortak olmak" demek. "İştirak eder" demek. Kendisi çalmadı ama hırsızlama olduğunu bildiği ve onunla beraber yediği içinKendisi çalmadı ama hırsızlama olduğunu bildiği ve onunla beraber yediği için o da aynen onun günahına iştirak eder. o da aynen onun günahına iştirak eder.

Diğer hadîs-i şerîf: Diğer hadîs-i şerîf:

Men ekele minküm yevme âşûrâe fe lâ ye'külü bakiyyete yevmihî Men ekele minküm yevme âşûrâe fe lâ ye'külü bakiyyete yevmihî ve men lem-ye'kül fe'l-yütim savmeh. ve men lem-ye'kül fe'l-yütim savmeh.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf.

Muharrem ayında oruç tutmanın sevabı çok.Muharrem ayında oruç tutmanın sevabı çok. Onuncu günü de Aşure günüdür. Onuncu günü de Aşure günüdür. Aşure aşere'den geliyor, "onuncu gün" demek. Aşure aşere'den geliyor, "onuncu gün" demek.

Aşure gününde Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte buyurmuş ki: Aşure gününde Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte buyurmuş ki:

Men ekele minküm yevme âşurâe. "Sizden kim bu Aşure gününde bir şeyler yemişse." Men ekele minküm yevme âşurâe. "Sizden kim bu Aşure gününde bir şeyler yemişse."

Mesela evden camiye gelmişler, Peygamber Efendimiz hitap ediyor: Mesela evden camiye gelmişler, Peygamber Efendimiz hitap ediyor:

"Kim bir şeyler yemişse." "Ben bilemedim, sabahleyin kalktım,"Kim bir şeyler yemişse."

"Ben bilemedim, sabahleyin kalktım,
birazcık süt içtim, yemek yedim filan" diye der ya insan. "Bilmiyodum. birazcık süt içtim, yemek yedim filan" diye der ya insan. "Bilmiyodum.

"Kim böyle bir şeyler yemişse:" "Kim böyle bir şeyler yemişse:"

Fe lâ ye'külü bakiyyete yevmihî. Fe lâ ye'külü bakiyyete yevmihî. "Şu günün geriye kalan kısmında bir şey atıştırmasın, öylece dursun, yemesin." "Şu günün geriye kalan kısmında bir şey atıştırmasın, öylece dursun, yemesin."

Ve men lem-ye'kül fe'l-yütim savmeh. "Hiçbir şey yemeyen kimse Ve men lem-ye'kül fe'l-yütim savmeh. "Hiçbir şey yemeyen kimse ise oruç tutsun, orucunu tamamlasın." ise oruç tutsun, orucunu tamamlasın."

Bu hadîs-i şerîfte Aşure orucunu tavsiye etmiş. Bu hadîs-i şerîfte Aşure orucunu tavsiye etmiş.

Aşure orucu; Ramazan orucu farz kılınmadan önce Aşure orucu; Ramazan orucu farz kılınmadan önce Peygamber Efendimiz'in tavsiye etmiş olduğu, sevaplı, müstehap olan oruçlardan birisidir.Peygamber Efendimiz'in tavsiye etmiş olduğu, sevaplı, müstehap olan oruçlardan birisidir. Ancak ya 9 ve 10'unu tutacaksın ya da 10 ve 11'ini; ikisini birden tutacaksın.Ancak ya 9 ve 10'unu tutacaksın ya da 10 ve 11'ini; ikisini birden tutacaksın. Tek Aşure gününde olmayacak. Neden? Tek Aşure gününde olmayacak.

Neden?

Yahudiler de o gün oruç tutuyorlar. Yahudiler de o gün oruç tutuyorlar. Onların peygamberleri bizim de peygamberimiz.Onların peygamberleri bizim de peygamberimiz. Kur'ân-ı Kerîm'de ismi geçmiş peygamberlerden.Kur'ân-ı Kerîm'de ismi geçmiş peygamberlerden. Onlar da "Peygamberleri emretti." diye oruç tutarlarmış ama biz onlara benzememek içinOnlar da "Peygamberleri emretti." diye oruç tutarlarmış ama biz onlara benzememek için bir gün evvelden, bir gün sonradan olmak üzere iki gün oruç tutarız. bir gün evvelden, bir gün sonradan olmak üzere iki gün oruç tutarız. Bakın ne kadar önemli ki oruç tutma işinde bile onlara benzemiyoruz. Bakın ne kadar önemli ki oruç tutma işinde bile onlara benzemiyoruz. Günahta niye benziyoruz? Açıklıkta saçıklıkta niye benziyoruz?Günahta niye benziyoruz? Açıklıkta saçıklıkta niye benziyoruz? Hilede hud'ada niye benziyoruz? Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar! Hilede hud'ada niye benziyoruz?

Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar!

Nice hıyanetler yapmış. Bizim kültürümüzü, medeniyetimizi berbat etmiş. Nice hıyanetler yapmış. Bizim kültürümüzü, medeniyetimizi berbat etmiş. Niye biz onların kötülüklerine uyuyoruz? Niye biz onların kötülüklerine uyuyoruz?

Oruçta bile tam uyumamayı tavsiye ederken Peygamber Efendimiz,Oruçta bile tam uyumamayı tavsiye ederken Peygamber Efendimiz, Neden yapıyoruz, biliyor musunuz? Neden yapıyoruz, biliyor musunuz?

İslâm'ı unutmuşuz da ondan. İslâm şuuru kalmamış.İslâm'ı unutmuşuz da ondan. İslâm şuuru kalmamış. Dedelerimizin ne kadar mezarda kemikleri sızlasa, ağlasa yeri var.Dedelerimizin ne kadar mezarda kemikleri sızlasa, ağlasa yeri var. Evlatlar onların mantığını unuttu, bıraktı. Evlatlar dedelerinin yolundan çıktı. Evlatlar onların mantığını unuttu, bıraktı. Evlatlar dedelerinin yolundan çıktı. Dedelerimizin Çanakkale'de, Galiçya'da, Filistin cephesinde, Yemen'de, Dedelerimizin Çanakkale'de, Galiçya'da, Filistin cephesinde, Yemen'de, şurada burada cihat ettiği düşmanlarla dost olduk da dedelerimizin dediklerini yapmıyoruz; şurada burada cihat ettiği düşmanlarla dost olduk da dedelerimizin dediklerini yapmıyoruz; düşmanlarının dediklerini yapar hâle geldik.düşmanlarının dediklerini yapar hâle geldik. Ne kadar ağlasalar, sızlansalar hakları var.Ne kadar ağlasalar, sızlansalar hakları var. Evlatları için harp ettiler, Allah rızası için harp ettiler; Evlatları için harp ettiler, Allah rızası için harp ettiler; "Evlatlarımız düşman eline geçmesin." diye şehit oldular, cenneti kazandılar;"Evlatlarımız düşman eline geçmesin." diye şehit oldular, cenneti kazandılar; evlatları düşmanlara kendiliklerinden boyunlarının iplerini verdi. evlatları düşmanlara kendiliklerinden boyunlarının iplerini verdi.

Dedelerimiz müdafaa etti; biz ise; Dedelerimiz müdafaa etti; biz ise; "Size esir olmamıştık, alın biz sizin kuzunuzuz,"Size esir olmamıştık, alın biz sizin kuzunuzuz, nereye isterseniz, nereye çekerseniz çekin, boğazlayın, etimizi istediğiniz gibi pişirip yiyebilirsiniz; nereye isterseniz, nereye çekerseniz çekin, boğazlayın, etimizi istediğiniz gibi pişirip yiyebilirsiniz; kebap yapın, kavurma yapın, ne yaparsanız yapın,kebap yapın, kavurma yapın, ne yaparsanız yapın, yağımızdan faydalanırsınız, postumuzu altınıza serersiniz, üstüne çıkıp yatarsınız." diyor. yağımızdan faydalanırsınız, postumuzu altınıza serersiniz, üstüne çıkıp yatarsınız." diyor.

O kadar kendimizden geçmişiz ki tarihimizi bilmiyoruz.O kadar kendimizden geçmişiz ki tarihimizi bilmiyoruz. Âlem, tarihini öyle öğretiyor ki hepsi harfiyen biliyor.Âlem, tarihini öyle öğretiyor ki hepsi harfiyen biliyor. Avustralya'ya gittim, Avustralya dünyanın öteki yarım küresinde, öbür tarafında. Avustralya'ya gittim, Avustralya dünyanın öteki yarım küresinde, öbür tarafında. Burada yazken orada kış, kilometrelerle tarif edilemeyecek kadar uzak bir yer.Burada yazken orada kış, kilometrelerle tarif edilemeyecek kadar uzak bir yer. İngilizler Avustralya'dan, Yeni Zelanda'dan adamları toplamış, İngilizler Avustralya'dan, Yeni Zelanda'dan adamları toplamış, Çanakkale'yi almak üzere ordu teşkil etmiş, bize saldırmışlar. Çanakkale'yi almak üzere ordu teşkil etmiş, bize saldırmışlar.

Yahu Avustralya neresi, sen burada ne arıyorsun? "İngilizler bizi kandırdı.Yahu Avustralya neresi, sen burada ne arıyorsun? "İngilizler bizi kandırdı. 'Türkleri hıristiyan yapacağız, hadi yürüyün.' dediler. 'Türkleri hıristiyan yapacağız, hadi yürüyün.' dediler. Bizi toparladılar, oraya öyle getirdiler." diyorlar. Sordum. Bizi toparladılar, oraya öyle getirdiler." diyorlar. Sordum.

İngilizler gitmişler, müslümanları da kandırmışlar. İngilizler gitmişler, müslümanları da kandırmışlar. Hindistan'da, Afganistan'da, Endonezya'da; Hindistan'da, Afganistan'da, Endonezya'da; "Türkler Müslümanlıktan çıktı, kâfir oldular, onlarla çarpışacağız, hadi gelin!" demişler."Türkler Müslümanlıktan çıktı, kâfir oldular, onlarla çarpışacağız, hadi gelin!" demişler. Onları öyle kandırmış, ötekileri öyle kandırmış, getirmişler.Onları öyle kandırmış, ötekileri öyle kandırmış, getirmişler. Avustralyalılar boylarının ölçülerini almışlar, dedelerimizden kırılmışlar, öyle dönmüşler. Avustralyalılar boylarının ölçülerini almışlar, dedelerimizden kırılmışlar, öyle dönmüşler. Bir tanesi bana; "Benim dedem Gelibolu'da öldürüldü." diyor. Bir tanesi bana; "Benim dedem Gelibolu'da öldürüldü." diyor.

"Bizim köy, Gelibolu'ya çok yakın. "Bizim köy, Gelibolu'ya çok yakın. Eskiden böyle otobüsler, kamyonlar olmadığı için nakledilemiyordu.Eskiden böyle otobüsler, kamyonlar olmadığı için nakledilemiyordu. Yakın olduğu için bizim oradan çok asker aldılar.Yakın olduğu için bizim oradan çok asker aldılar. Sizin dedelerinize nazaran biz orada dayılarımızdan, amcalarımızdan çok şehit verdik." dedim. Sizin dedelerinize nazaran biz orada dayılarımızdan, amcalarımızdan çok şehit verdik." dedim. Baktı ki pabuç pahalı, sustu. Baktı ki pabuç pahalı, sustu.

Sen ne arıyorsun benim memleketimde? Avustralya neresi, burası neresi? Sen ne arıyorsun benim memleketimde? Avustralya neresi, burası neresi?

Onun cevabını veremiyor. "İngilizler kandırdı." diyor, kızıyor. Onun cevabını veremiyor. "İngilizler kandırdı." diyor, kızıyor.

Kendilerinin çoğu ingiliz de...Kendilerinin çoğu ingiliz de... Biz aslımızı, şuurumuzu, tarihimizi unutmuşuz amaBiz aslımızı, şuurumuzu, tarihimizi unutmuşuz ama o tutmuş Canberra'da bir askerî müze yapmış, o tutmuş Canberra'da bir askerî müze yapmış, "İşte Türklerle şöyle çarpıştık." Sahneler, siperler, askerler..."İşte Türklerle şöyle çarpıştık." Sahneler, siperler, askerler... Her tarafını heykeller, resimler ve tablolarla doldurmuş. Her tarafını heykeller, resimler ve tablolarla doldurmuş.

Bütün ahali neredensiniz? "Türkiye'den." Bütün ahali neredensiniz?

"Türkiye'den."

"Ha Gelibolulusunuz." diyorlar, Gelibolu'yu biliyorlar. Neden? Tarihlerini öğretmişler. "Ha Gelibolulusunuz." diyorlar, Gelibolu'yu biliyorlar.

Neden?

Tarihlerini öğretmişler.
"Türkler Gelibolu'yu o kadar iyi tahkim etmişlerdi ki başaramadık." diyor. "Türkler Gelibolu'yu o kadar iyi tahkim etmişlerdi ki başaramadık." diyor.

Ne tahkimi ya, ne tahkiminden bahsediyorsunuz? Ne tahkimi ya, ne tahkiminden bahsediyorsunuz?

Atacak mermimiz yoktu, tüfeğimiz yoktu; Allah yardım etti. Atacak mermimiz yoktu, tüfeğimiz yoktu; Allah yardım etti. İman kuvvetiyle yedi düvelin ordusuyla çarpıştık da Allah fırsat vermedi. Düşmanı sokturmadık. İman kuvvetiyle yedi düvelin ordusuyla çarpıştık da Allah fırsat vermedi. Düşmanı sokturmadık.

Hangi tahkimat? Kendisinin yenilgisini makul göstermek için Hangi tahkimat?

Kendisinin yenilgisini makul göstermek için
"Çok kuvvetli tahkimat yapmışlardı da ondan geçemedik." diyor."Çok kuvvetli tahkimat yapmışlardı da ondan geçemedik." diyor. İki yüz elli bin şehit vermişiz orada; dile kolay, Allah şefaatlerine nail etsin. İki yüz elli bin şehit vermişiz orada; dile kolay, Allah şefaatlerine nail etsin.

Bunları neden açtık? Aşure gününden oruçtan filan birşeyler çıktı. Bunları neden açtık?

Aşure gününden oruçtan filan birşeyler çıktı.
"Aşure günü yahudilere, hristiyanlara benzemeyelim diye iki gün tutalım" demiş Peygamber Efendimiz"Aşure günü yahudilere, hristiyanlara benzemeyelim diye iki gün tutalım" demiş Peygamber Efendimiz Benzememek şuurundan açtık değil mi?Benzememek şuurundan açtık değil mi? Tabi Aşure orucu farz değil, Ramazan orucu farz. Tutarsa sevap kazanır. Tabi Aşure orucu farz değil, Ramazan orucu farz. Tutarsa sevap kazanır.

Ne derler bu ibadetlere? Nafile ibadet. Sevap kazanır. Ne derler bu ibadetlere?

Nafile ibadet. Sevap kazanır.
İnşaallah Muharrem ayının 1. gününde tutarsınız, 9-10-11. günlerinde tutarsınız, İnşaallah Muharrem ayının 1. gününde tutarsınız, 9-10-11. günlerinde tutarsınız, böylece sevap kazanırsınız. böylece sevap kazanırsınız. "İlla Ramazan'da oruç tutulacak, başka zaman tutulmayacak." diye bir mecburiyet yok."İlla Ramazan'da oruç tutulacak, başka zaman tutulmayacak." diye bir mecburiyet yok. Bazıları bu işleri bilmiyor. "Ben zekâtımı verdim." Bazıları bu işleri bilmiyor.

"Ben zekâtımı verdim."

Yahu zekât vermek senin hayrının mecburî seviyesi. Yahu zekât vermek senin hayrının mecburî seviyesi. Zekât vermezsen Allah yakana yapışır; "Ey kulum!Zekât vermezsen Allah yakana yapışır; "Ey kulum! Ben sana zenginlik verdim de sen niye zekâtını vermedin!" der. Ben sana zenginlik verdim de sen niye zekâtını vermedin!" der.

Daha fazla verirsen günah mı olur? Hayır, sevap olur. Daha fazla verirsen günah mı olur?

Hayır, sevap olur.

Daha fazla vermek serbest ondan aşağı vermek yasak.Daha fazla vermek serbest ondan aşağı vermek yasak. Ramazan orucu tuttun; başka orucu tutmak günah mı? Ramazan orucu tuttun; başka orucu tutmak günah mı?

Hayır, daha başka tutarsan sevap olur. Hayır, daha başka tutarsan sevap olur. En aşağı Ramazan ayını tutacaksın; daha da tutarsan sevap olur. Bunu böyle bilelim. En aşağı Ramazan ayını tutacaksın; daha da tutarsan sevap olur. Bunu böyle bilelim.

Kimisi %25 hayır yapıyor.Kimisi %25 hayır yapıyor. Zekât %2,5'tur kimisi %20 hayır yapıyor; daha fazla hayır yapıyor yani. Zekât %2,5'tur kimisi %20 hayır yapıyor; daha fazla hayır yapıyor yani. Düşünün devlete verilen vergiyi, öyle vergi var ki %50-60 oluyor, zekât sadece %2,5. Düşünün devlete verilen vergiyi, öyle vergi var ki %50-60 oluyor, zekât sadece %2,5.

"Hayır hasenâtı, sevaplı işleri biraz çokça yapalım." demek istiyorum. Neden? "Hayır hasenâtı, sevaplı işleri biraz çokça yapalım." demek istiyorum.

Neden?

Günahımız çok, rahmet-i İlâhiyye'ye çok muhtacız. Çok hata ettik. Günahımız çok, rahmet-i İlâhiyye'ye çok muhtacız. Çok hata ettik. Dedelerimiz bu hadisleri biliyorlardı, bu âyetleri biliyorlardı da Allah'ın yolunca yürüyorlardı,Dedelerimiz bu hadisleri biliyorlardı, bu âyetleri biliyorlardı da Allah'ın yolunca yürüyorlardı, Peygamber Efendimiz'in izinde gidiyorlardı. Biz çok hatalıyız.Peygamber Efendimiz'in izinde gidiyorlardı. Biz çok hatalıyız. Allah bize lütfuyla ihsan etsin.Allah bize lütfuyla ihsan etsin. Kahrıyla cezalandırırsa hallacın pamuğu attığı gibi havalarda savruluruz. Kahrıyla cezalandırırsa hallacın pamuğu attığı gibi havalarda savruluruz.

Men elbesehu'llâhu ni'meten fe'l-yüksir mine'l-hamdi li'llâhi.Men elbesehu'llâhu ni'meten fe'l-yüksir mine'l-hamdi li'llâhi. Ve men kesürat hümûmühû fe'l-yestağfiri'llahVe men kesürat hümûmühû fe'l-yestağfiri'llah ve men ebtae aleyhi rızkuhû fe'l-yüksir min kavli lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.ve men ebtae aleyhi rızkuhû fe'l-yüksir min kavli lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. Ve men nezele me'a kavmin fe lâ yesum illâ bi-iznihim. Ve men nezele me'a kavmin fe lâ yesum illâ bi-iznihim. Ve men dehale dâra kavmin fe'l-yeclis haysü emerûhu. Ve men dehale dâra kavmin fe'l-yeclis haysü emerûhu. Fe inne'l-kavme a'lemu bi-avreti dârihim.Fe inne'l-kavme a'lemu bi-avreti dârihim. Ve inne mine'z-zenbi'l-meshûti bihî alâ-sâhibihî: el-hıkdü, Ve inne mine'z-zenbi'l-meshûti bihî alâ-sâhibihî: el-hıkdü, ve'l-hasedü, ve'l-keselü fi'l-ibâdeti ve'd-dankü fi'l-ma'îşeti. ve'l-hasedü, ve'l-keselü fi'l-ibâdeti ve'd-dankü fi'l-ma'îşeti.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş: Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

Men elbesehu'llâhu ni'meten. "Allah kime bir nimet giydirmişse." Men elbesehu'llâhu ni'meten. "Allah kime bir nimet giydirmişse."

Nimet giydirmek ne demek? Bir nimet nasip etmiş, vermiş. Nimet giydirmek ne demek?

Bir nimet nasip etmiş, vermiş.

"Allah Kime bir nimet vermişse:" Fe'l-yüksir mine'l-hamdi li'llâhi."Allah Kime bir nimet vermişse:"

Fe'l-yüksir mine'l-hamdi li'llâhi.
"Allah'a hamd ü senâyı çok etsin." "Allah'a hamd ü senâyı çok etsin."

"Elhamdülillah, çok şükür yâ Rabbi!" diye hamd ü senâyı çok yapsın. "Elhamdülillah, çok şükür yâ Rabbi!" diye hamd ü senâyı çok yapsın. Sıhhat vermiş, afiyet vermiş, yolcusu sağlıkla dönmüş, hastası iyi olmuş, çocuğu dünyaya gelmiş,Sıhhat vermiş, afiyet vermiş, yolcusu sağlıkla dönmüş, hastası iyi olmuş, çocuğu dünyaya gelmiş, işi düzelmiş, borcundan kurtulmuş, vesaire nimet veren Allah'a çok hamd etsin. işi düzelmiş, borcundan kurtulmuş, vesaire nimet veren Allah'a çok hamd etsin.

Ve men kesürat hümûmühû. "Tasası, derdi çok olan." O ne yapsın? Ve men kesürat hümûmühû. "Tasası, derdi çok olan." O ne yapsın?

Fe'l-yestağfirillah. "Allah'a tevbe istiğfar eylesin." Fe'l-yestağfirillah. "Allah'a tevbe istiğfar eylesin."

"Estağfirullah el azim ve etubi ileyh" diye"Estağfirullah el azim ve etubi ileyh" diye İstiğfar eylesin, geçer. Allah onun üzüntüsünü, gamını, kederini, sıkıntısını giderir. İstiğfar eylesin, geçer. Allah onun üzüntüsünü, gamını, kederini, sıkıntısını giderir.

Gidermenin mânevî ilacı ne imiş? Estağfirullah. Gidermenin mânevî ilacı ne imiş?

Estağfirullah.

Çok nimete sahip olunca elhamdülillah diyeceğiz; gamımız, tasamız, Çok nimete sahip olunca elhamdülillah diyeceğiz; gamımız, tasamız, sıkıntımız varsa estağfirullah diyeceğiz. sıkıntımız varsa estağfirullah diyeceğiz.

Sonra üçüncüsü;Sonra üçüncüsü; Ve men ebtae aleyhi rızkuhû. "Kimin rızkı kendisine biraz gecikirse Ve men ebtae aleyhi rızkuhû. "Kimin rızkı kendisine biraz gecikirse veyahut ubtiae aleyı rızkuhû kimin rızkı kendisine geç verilirse." veyahut ubtiae aleyı rızkuhû kimin rızkı kendisine geç verilirse."

Rızık gelecek ama burada ifade ne kadar güzel; "rızkı kendisine gecikirse." Rızık gelecek ama burada ifade ne kadar güzel; "rızkı kendisine gecikirse."

Hani "Yolda tren bozuldu, kamyon bozuldu, bugün gelecekti, iki üç gün sonra gelecek." gibi. Hani "Yolda tren bozuldu, kamyon bozuldu, bugün gelecekti, iki üç gün sonra gelecek." gibi. Rızık gelecek, Allah takdir etmiş. Rezzakı alem. Rızkın gecikirse ne yapacaksın? Rızık gelecek, Allah takdir etmiş. Rezzakı alem.

Rızkın gecikirse ne yapacaksın?

Fe'l-yüksir min kavli lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. Fe'l-yüksir min kavli lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh sözünü çok eyle." "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh sözünü çok eyle."

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azim. Çok desin rızkı açılır.Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azim. Çok desin rızkı açılır. Geçim sıkıntısı mı çekiyorsun? Rızkın daraldı mı? Evinde yiyecek içecek mi az kaldı? Geçim sıkıntısı mı çekiyorsun? Rızkın daraldı mı? Evinde yiyecek içecek mi az kaldı?

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhı çok eyle. Ne demek?Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhı çok eyle. Ne demek? "Hiçbir değişme, hiçbir güç kuvvet yoktur; hepsi ancak Allah'ın elindedir." demek. "Hiçbir değişme, hiçbir güç kuvvet yoktur; hepsi ancak Allah'ın elindedir." demek.

"Veren Allah, alan Allah; zengin eden O, fakir eden O; hasta eden O, sıhhatli eden O;"Veren Allah, alan Allah; zengin eden O, fakir eden O; hasta eden O, sıhhatli eden O; yükselten O, alçaltan O. Hepsi Allah'tandır." demek.yükselten O, alçaltan O. Hepsi Allah'tandır." demek. İşte o sözü söylediği zaman... O söz nedir?İşte o sözü söylediği zaman... O söz nedir? Hani geçtiğimiz aylarda okuduk. O söz Allah'ın arşı hazinelerindendir, onu dediği zaman iyi olur. Hani geçtiğimiz aylarda okuduk. O söz Allah'ın arşı hazinelerindendir, onu dediği zaman iyi olur.

Ve men nezele me'a kavmin fe lâ yesum illâ bi-iznihim. Ve men nezele me'a kavmin fe lâ yesum illâ bi-iznihim. "Kim bir kavmin yanına misafir giderse, "köye gitti bir kasabaya filancaların yanına gitti""Kim bir kavmin yanına misafir giderse, "köye gitti bir kasabaya filancaların yanına gitti" onların izni olmadan oruç tutmasın." onların izni olmadan oruç tutmasın."

"Hadi otur efendi." "Yok, ben bugün oruca niyet ettim." Olmaz! "Hadi otur efendi."

"Yok, ben bugün oruca niyet ettim."

Olmaz!

Peygamber Efendimiz; "Misafir olduğu yerin izni olmadan oruç tutmasın" diyor. Peygamber Efendimiz; "Misafir olduğu yerin izni olmadan oruç tutmasın" diyor.

Ve men dehale dâra kavmin. "Kim birisinin evine girerse."Ve men dehale dâra kavmin. "Kim birisinin evine girerse." Fe'l-yeclis haysü emerûhu. "Nereyi emrederlerse orada otursun." Fe'l-yeclis haysü emerûhu. "Nereyi emrederlerse orada otursun." "Çünkü onlar evde nereye oturulacağını daha iyi bilir." "Çünkü onlar evde nereye oturulacağını daha iyi bilir."

O hesap yapıyor;O hesap yapıyor; "Şimdi kapı şuradan açılır, bizim hatun çay tepsisini uzatır, eli görülür." vesaire."Şimdi kapı şuradan açılır, bizim hatun çay tepsisini uzatır, eli görülür." vesaire. Misafire; "Sen şöyle otur." diyor. "Yok, estağfirullah, ben oraya oturmam." Misafire; "Sen şöyle otur." diyor. "Yok, estağfirullah, ben oraya oturmam."

"Ya şuraya otur!" Bir bildiği var."Ya şuraya otur!"

Bir bildiği var.
Düşündüğü bir şey var. "Peki" diyeceksin, oturacaksın.Düşündüğü bir şey var. "Peki" diyeceksin, oturacaksın. Ya ikram etmek istiyor, ya başka bir düşündüğü vardır. Ya ikram etmek istiyor, ya başka bir düşündüğü vardır.

En son cümleye çok dikkat edin. İsterseniz bunu yazın: En son cümleye çok dikkat edin. İsterseniz bunu yazın:

Ve inne mine'z-zenbi'l-meshûti bihî alâ-sâhibihî. Ve inne mine'z-zenbi'l-meshûti bihî alâ-sâhibihî. "Kişinin başına gelenler, yapmış olduğu günahtan dolayı Allah'ın kendisine kızmasındandır." "Kişinin başına gelenler, yapmış olduğu günahtan dolayı Allah'ın kendisine kızmasındandır."

Üç şey sayacak. İnsanın başına bunlar neden gelir, neden musallat olur? Üç şey sayacak.

İnsanın başına bunlar neden gelir, neden musallat olur?

Bir günah işlemiştir, Allah da o günaha kızdığından dolayıBir günah işlemiştir, Allah da o günaha kızdığından dolayı o günahı işleyenin başına bunları musallat etmiştir. o günahı işleyenin başına bunları musallat etmiştir.

Onlar neymiş? Onlar neymiş?

el-Hıkdü, ve'l-hasedü "Kıskanmak, içinde kin duymak, haset etmek" el-Hıkdü, ve'l-hasedü "Kıskanmak, içinde kin duymak, haset etmek"

"Bir tenhada yakalasam senin canına okurdum!" İçinde kızgınlık var." "Bir tenhada yakalasam senin canına okurdum!" İçinde kızgınlık var."

Haset, "Ne güzel arabaya oturmuş! Keratanın elinden gitse de benim gibi yaya kalsa da görse!" Haset, "Ne güzel arabaya oturmuş! Keratanın elinden gitse de benim gibi yaya kalsa da görse!"

Allah sana da versin. "Yâ Rabbi! Bana da ver." demek yok. "Onun arabası elinden gitsin." diyor. Allah sana da versin. "Yâ Rabbi! Bana da ver." demek yok. "Onun arabası elinden gitsin." diyor.

"Ne güzel evde oturmuş, denizin kenarında manzaralı bir yerde, başına çöksün inşaallah. "Ne güzel evde oturmuş, denizin kenarında manzaralı bir yerde, başına çöksün inşaallah. Ben orada oturamıyorum!" diyor. Ben orada oturamıyorum!" diyor.

Ya Allah sana da versin. Niçin onun başına çökmesini istiyorsun? Hasetten. Ya Allah sana da versin. Niçin onun başına çökmesini istiyorsun?

Hasetten.

Haset ne demek? Karşısındaki insanın elindeki nimetin gitmesini isteyen bir kıskançlık duygusu. Haset ne demek?

Karşısındaki insanın elindeki nimetin gitmesini isteyen bir kıskançlık duygusu.

"Gitsin, sürüm sürüm sürünsün inşallah!" Niye sürünsün ya? O da sürünmesin. "Gitsin, sürüm sürüm sürünsün inşallah!"

Niye sürünsün ya? O da sürünmesin.

Neden bu?Neden bu? Bir günah işledi Allah kızdı da ona "hasetçilik" veriyor.Bir günah işledi Allah kızdı da ona "hasetçilik" veriyor. Bir günah işledi de Allah ona "kin" duygusu veriyor. Bir günah işledi de Allah ona "kin" duygusu veriyor.

Üçüncüsünü iyi dinleyin: Üçüncüsünü iyi dinleyin:

Ve'l-keselü fi'l-ibâdeti. "İbadette tembel." Ve'l-keselü fi'l-ibâdeti. "İbadette tembel."

Namazına kalkamıyor, bir türlü namaz kılamıyor.Namazına kalkamıyor, bir türlü namaz kılamıyor. Teheccüde kalkacak, kalkamıyor.Teheccüde kalkacak, kalkamıyor. Sabah namazına kalkamıyor, ibadet edecek edemiyor, camiye gidemiyor. Sabah namazına kalkamıyor, ibadet edecek edemiyor, camiye gidemiyor. Camiye gitse yirmi yedi kat sevap alacak, tembelleniyor, evde farzını kılıvericek, geçiştiricek. Neden? Camiye gitse yirmi yedi kat sevap alacak, tembelleniyor, evde farzını kılıvericek, geçiştiricek. Neden?

Günah işledi, Allah ona kızdı da ibadette tembellik olarak ceza verdi. Günah işledi, Allah ona kızdı da ibadette tembellik olarak ceza verdi. Aman gözünüzü açın, ibadete tembellik ceza. Haset ceza, kızgınlık-kin ceza. Aman gözünüzü açın, ibadete tembellik ceza. Haset ceza, kızgınlık-kin ceza.

Neden? Günah işledin, Allah sana kızdı da ondan dolayı bu cezalar geldi. Neden?

Günah işledin, Allah sana kızdı da ondan dolayı bu cezalar geldi.

Başka?Başka? Ve'd-dankü fi'l-ma'îşeti. "Maişetteki darlık da Allah'ın cezasıdır." Ve'd-dankü fi'l-ma'îşeti. "Maişetteki darlık da Allah'ın cezasıdır."

Günah işledin o günahtan dolayı elin daraldı. Günah işledin o günahtan dolayı elin daraldı. Müşteri gelmedi, ticaretini yapamadın, her zaman kazandığın kadar kazanamadın. Müşteri gelmedi, ticaretini yapamadın, her zaman kazandığın kadar kazanamadın.

Neden? Günah işledin. Kim bilir ne işledin? Deniz kenarına mı gittin? Neden?

Günah işledin.

Kim bilir ne işledin? Deniz kenarına mı gittin?
Plajlarda mı gezdin? Harama mı baktın? Gıybet mi ettin? Dedikodu mu ettin?Plajlarda mı gezdin? Harama mı baktın? Gıybet mi ettin? Dedikodu mu ettin? Günahtan dolayı rızık azaldı. Günahtan dolayı rızık azaldı.

Allahu Teâlâ hazretleri günahlarımızı affetsin, bağışlasın. Böyle cezalarla cezalandırmasın. Allahu Teâlâ hazretleri günahlarımızı affetsin, bağışlasın. Böyle cezalarla cezalandırmasın. İbadetleri aşk ile şevk ile yapalım. Kimseye karşı içimizde kin, haset duyguları olmasın. Kötü duygular olmasın.İbadetleri aşk ile şevk ile yapalım. Kimseye karşı içimizde kin, haset duyguları olmasın. Kötü duygular olmasın. Allah geçimimize de genişlikler versin. Allah geçimimize de genişlikler versin.

Ya Rabbena, Ya Rabb el-aleminYa Rabbena, Ya Rabb el-alemin Âcizâne yapmış olduğumuz ibadet ve taatleri, Hatm-i Hâcegân'ı, okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfeyi, Âcizâne yapmış olduğumuz ibadet ve taatleri, Hatm-i Hâcegân'ı, okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfeyi, bu ilim meclisinden hâsıl olan sevabı bu ilim meclisinden hâsıl olan sevabı evvelen ve hassEten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerineevvelen ve hassEten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine âcizâne, hâlisâne hibe ve hediye eyledik şu an [vâsıl eyle]. âcizâne, hâlisâne hibe ve hediye eyledik şu an [vâsıl eyle].

Bi-hürmeti esmâihi'l-hüsnâ ve habîbihi'l-müctebâ ve bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha . Bi-hürmeti esmâihi'l-hüsnâ ve habîbihi'l-müctebâ ve bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha .

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2