Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Yumuşaklık ve Tevâzu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Rebîü'l-Âhir 1405 / 06.01.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hadis-i Şerifi Yanlış veya Eksik Nakletmek, Sahilde Nöbet Tutmanın Sevabı, Yumuşak Huylu Olmak, Kabir Kazmanın Sevabı, Kırk Hadis Öğrenen | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Yumuşaklık ve Tevâzu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Rebîü'l-Âhir 1405 / 06.01.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hadis-i Şerifi Yanlış veya Eksik Nakletmek, Sahilde Nöbet Tutmanın Sevabı, Yumuşak Huylu Olmak, Kabir Kazmanın Sevabı, Kırk Hadis Öğrenen | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Elhamdülillahi Rabbi'l-âlemîn. Elhamdülillahi Rabbi'l-âlemîn.

Ve's-salatu ve's-selâmu ala seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirinVe's-salatu ve's-selâmu ala seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirin seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmainseyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmain ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'du: ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'du:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullahFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umuri muhdesâtuha ve külle mühdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünve şerre'l-umuri muhdesâtuha ve külle mühdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalaletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalaletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehu kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehu kâl:

Men haddese annî mâ lem ekul ev kassara annî şey'en emertü bihî fe'lyetebevve' beyten fi'n-nâr. Men haddese annî mâ lem ekul ev kassara annî şey'en emertü bihî fe'lyetebevve' beyten fi'n-nâr.

Sadaka Resûlullah ve eûzu billah. Sadaka Resûlullah ve eûzu billah.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretleri yolunda daim, zikrinde kaim eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri yolunda daim, zikrinde kaim eylesin. İbadetlerinizi, dileklerinizi, taleplerinizi kabul eyleyip revâ eylesin. İbadetlerinizi, dileklerinizi, taleplerinizi kabul eyleyip revâ eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve selem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demetPeygamber sallallahu aleyhi ve selem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup izah etmeye başlamadan önce evvelen ve hassetenokuyup izah etmeye başlamadan önce evvelen ve hasseten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruhu için,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruhu için, sonra onun cümle âl'inin, ashabının, etbaının, ahbabının ruhları için,sonra onun cümle âl'inin, ashabının, etbaının, ahbabının ruhları için, cümle evliyâullahın sâir enbiyâ ve mürselînin ruhları içincümle evliyâullahın sâir enbiyâ ve mürselînin ruhları için ve hasseten sahabe-i kirâmdan -rıdvanullahi teâlâ aleyhim ecmain-ve hasseten sahabe-i kirâmdan -rıdvanullahi teâlâ aleyhim ecmain- müteselsilen bize kadar güzerân eylemiş olan sadât ve meşâyih-i turuk-ı aliyyemizin müteselsilen bize kadar güzerân eylemiş olan sadât ve meşâyih-i turuk-ı aliyyemizin ve halifelerinin, müridlerinin, muhiblerinin ruhları için,ve halifelerinin, müridlerinin, muhiblerinin ruhları için, Hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî'nin ruhu için,Hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî'nin ruhu için, okuduğumuz kitabı telif eylemiş Gümüşhaneli Ahmed Ziyaüddin Efendi Hocamız'ın ruhu için,okuduğumuz kitabı telif eylemiş Gümüşhaneli Ahmed Ziyaüddin Efendi Hocamız'ın ruhu için, bu kitabın içindeki bilgilerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan bütün ulemânın,bu kitabın içindeki bilgilerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan bütün ulemânın, râvilerin ruhları için, içinde âsûde, rahat yaşadığımız şu beldeyirâvilerin ruhları için, içinde âsûde, rahat yaşadığımız şu beldeyi "Allah Allah" diye diye fethetmiş olan,"Allah Allah" diye diye fethetmiş olan, canını Allah rızası için ortaya koymuş olan mücahitlerin, gazilerin,canını Allah rızası için ortaya koymuş olan mücahitlerin, gazilerin, şehitlerin, muvahhid askerlerin ruhları için, Fatih'lerin ruhları için,şehitlerin, muvahhid askerlerin ruhları için, Fatih'lerin ruhları için, cümle ashâb u hayrât ve hasenâtın ve bilhassa şu içindecümle ashâb u hayrât ve hasenâtın ve bilhassa şu içinde ders yaptığımız camiyi bina etmiş olan İskender Paşa'nın ruhu için,ders yaptığımız camiyi bina etmiş olan İskender Paşa'nın ruhu için, bu camiyi zaman zaman yenilemiş, tamir etmiş olanların,bu camiyi zaman zaman yenilemiş, tamir etmiş olanların, tamirine para sarf etmiş, emek sarf etmiş olanların cümlesinin geçmişlerinin ruhları için,tamirine para sarf etmiş, emek sarf etmiş olanların cümlesinin geçmişlerinin ruhları için, uzaktan yakından bu hadisleri dinlemeye teşrif etmiş olanuzaktan yakından bu hadisleri dinlemeye teşrif etmiş olan siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için,siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için, biz yaşayan müslümanların da Mevlâmızın rızasına uygun ömür sürüp huzurunabiz yaşayan müslümanların da Mevlâmızın rızasına uygun ömür sürüp huzuruna yüzümüz ak alnımız açık sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmamızayüzümüz ak alnımız açık sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olması için buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım. vesile olması için buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım.

Bu hadîs-i şerîf, hadis nakli ile ilgili.Bu hadîs-i şerîf, hadis nakli ile ilgili. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki:

Men haddese annî mâ lem ekul.Men haddese annî mâ lem ekul. "Her kim ki benim söylemediğim bir sözü benden sanki söylemişim gibi naklederse…" "Her kim ki benim söylemediğim bir sözü benden sanki söylemişim gibi naklederse…"

Söylemedim öyle bir şey, uyduruyor.Söylemedim öyle bir şey, uyduruyor. Kim benden benim söylemediğim bir sözü uydurma olarak naklederse… Kim benden benim söylemediğim bir sözü uydurma olarak naklederse…

Ev kassara annî şey'en emertü bihî.Ev kassara annî şey'en emertü bihî. "Benim emretmiş olduğum şeyden bir şeyi kısar,"Benim emretmiş olduğum şeyden bir şeyi kısar, benim söylemiş olduğum bir şeyi eksik söyler, saklarsa…"benim söylemiş olduğum bir şeyi eksik söyler, saklarsa…" Fe'lyetebevve' beyten fi'n-nâr. "Cehennemde kendisine ateşten bir ev edinir." Fe'lyetebevve' beyten fi'n-nâr. "Cehennemde kendisine ateşten bir ev edinir."

Kendisini hazırlasın, gideceği yer orası. Böyle yapmakla hazırlıyor demek… Kendisini hazırlasın, gideceği yer orası. Böyle yapmakla hazırlıyor demek…

İşte bu hadîs-i şerîfler ve buna benzer tavsiyeler bizim ulemâmızı tir tir titretmiştir.İşte bu hadîs-i şerîfler ve buna benzer tavsiyeler bizim ulemâmızı tir tir titretmiştir. Onun için öyle kimseler var ki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in meclisinde bulunmuş,Onun için öyle kimseler var ki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in meclisinde bulunmuş, hadisini dinlemiş ama "ya eksik söylersem, ya biraz hatalı olursa"hadisini dinlemiş ama "ya eksik söylersem, ya biraz hatalı olursa" diye ömrünün sonuna kadar kendisini tutmuş, söylememiş. diye ömrünün sonuna kadar kendisini tutmuş, söylememiş.

İki ateş arasında; söylese yanlış olsa cehenneme girecek,İki ateş arasında; söylese yanlış olsa cehenneme girecek, söylemese söylememek hakkında da hadîs-i şerîf var… söylemese söylememek hakkında da hadîs-i şerîf var…

"Her kim ki yanında bir ilim, bilgi bulunur da"Her kim ki yanında bir ilim, bilgi bulunur da onu ketmederse cehennemde ateşten gemlerle ağzı gemlenir." onu ketmederse cehennemde ateşten gemlerle ağzı gemlenir."

Söylemedi, o ilmi başkasına öğretmedi, nakletmedi.Söylemedi, o ilmi başkasına öğretmedi, nakletmedi. Atın nasıl ağzına dizginlemek için gem vuruluyor. Ama cehennemde her şey ateşten… Atın nasıl ağzına dizginlemek için gem vuruluyor. Ama cehennemde her şey ateşten… Ateşten gemlerle ağzı gemlenir. "Niye gizledin, niye söylemedin, o ilmiAteşten gemlerle ağzı gemlenir. "Niye gizledin, niye söylemedin, o ilmi niye insancıklara öğretmedin, niye sende kaldı da seninle beraber mezara götürdün?" diye. niye insancıklara öğretmedin, niye sende kaldı da seninle beraber mezara götürdün?" diye.

Öyle de ceza var. Öyle de ceza var.

Haydi bakalım, buyur! Ölümlerden ölüm beğen. Söylemese bir türlü, söylese bir türlü…Haydi bakalım, buyur! Ölümlerden ölüm beğen. Söylemese bir türlü, söylese bir türlü… Müslümancıklar ne yapar? Müslümancıklar ne yapar?

Allah korkusundan yüreği titreye titreyeAllah korkusundan yüreği titreye titreye Resûlullah ne söylemişse söylediğini can kulağıyla dinler.Resûlullah ne söylemişse söylediğini can kulağıyla dinler. Resûlullah'ın -sallallahu aleyhi ve sellem- sözünü can kulağıyla nakleder, can kulağıyla rivayet eder. Resûlullah'ın -sallallahu aleyhi ve sellem- sözünü can kulağıyla nakleder, can kulağıyla rivayet eder.

İşte bu korkudan çok güzel bir şey hasıl olmuştur; hadis ilmi. İşte bu korkudan çok güzel bir şey hasıl olmuştur; hadis ilmi.

Hadîs-i şerîfler ciltlerle, kitaplarla bize kadar gelmiştir. Hadîs-i şerîfler ciltlerle, kitaplarla bize kadar gelmiştir.

Ashâb-ı kirâm, Resûlullah'ı başlarının üstünde bir kuş konmuş da kıpırdasalar uçacakmış gibi dikkatle dinlerdi.Ashâb-ı kirâm, Resûlullah'ı başlarının üstünde bir kuş konmuş da kıpırdasalar uçacakmış gibi dikkatle dinlerdi. Tarife bakın; "Biz Resûlullah'ı böyle dinlerdik." diyor. Tarife bakın;

"Biz Resûlullah'ı böyle dinlerdik." diyor.

Şu tariften güzel bir tarif olur mu? Şu tariften güzel bir tarif olur mu?

İnsanın başına bir kuş konsa... Kıpırdasa ürkek kuş kaçacak ama korkuluk gibi…İnsanın başına bir kuş konsa... Kıpırdasa ürkek kuş kaçacak ama korkuluk gibi… Nefes alırken bile canlı olduğunu belli etmeyecek, nefesi kesilmiş bir tarzda,Nefes alırken bile canlı olduğunu belli etmeyecek, nefesi kesilmiş bir tarzda, o kadar candan, kendisini öyle vermiş dinliyor ki kuş geliyor, konuyor… Sanki korkuluk gibi…o kadar candan, kendisini öyle vermiş dinliyor ki kuş geliyor, konuyor… Sanki korkuluk gibi… Kıpırdasa kuş "pır" diye uçup kaçacak ama hiç kıpırdamazlarmış.Kıpırdasa kuş "pır" diye uçup kaçacak ama hiç kıpırdamazlarmış. Resûlullah'ı can kulağıyla dinleyip can kulağıyla anlayıp can diliyle söylerlermiş.Resûlullah'ı can kulağıyla dinleyip can kulağıyla anlayıp can diliyle söylerlermiş. Bu hadisler bize öyle gelmiş. Bu hadisler bize öyle gelmiş.

Biz de öyle dinleyelim. Öyle dinleyince hayrı, bereketi çok olur.Biz de öyle dinleyelim. Öyle dinleyince hayrı, bereketi çok olur. Resûlullah şöyle buyurmuş deyip de filanca adamın sözünü karıştırmayın.Resûlullah şöyle buyurmuş deyip de filanca adamın sözünü karıştırmayın. Hz. Ali Efendimiz, Ebû Bekir Efendimiz, evliyâullahtan filanca söylemiş olabilir;Hz. Ali Efendimiz, Ebû Bekir Efendimiz, evliyâullahtan filanca söylemiş olabilir; sakın "Ben bir hadis işittim." demeyin. Söylediğiniz sözün hadis olup olmadığını bilin.sakın "Ben bir hadis işittim." demeyin. Söylediğiniz sözün hadis olup olmadığını bilin. Resûlullah'ın hadisini can kulağıyla dinleyin, kelimesine dikkat edin. Resûlullah'ın hadisini can kulağıyla dinleyin, kelimesine dikkat edin.

Bir baba evladına, "Oğlum, git çarşıdan çorbalık pirinç al." dese,Bir baba evladına, "Oğlum, git çarşıdan çorbalık pirinç al." dese, gidip pilavlık pirinç alsa olur mu? Olmaz. gidip pilavlık pirinç alsa olur mu?

Olmaz.

"E baba pirinç al dedin ya…" "E baba pirinç al dedin ya…"

"Evladım, pirinç al dedim ama çorbalık al dedim. Bu pilavlık pirinç, çorbaya gelmez."Evladım, pirinç al dedim ama çorbalık al dedim. Bu pilavlık pirinç, çorbaya gelmez. Kırık pirinç olacak, çorbaya ötekisi gelir, o lazım! Sana çorbalık pirinç dedim." Kırık pirinç olacak, çorbaya ötekisi gelir, o lazım! Sana çorbalık pirinç dedim."

"Ben ona dikkat etmemişim." Öyle olmaz! "Ben ona dikkat etmemişim."

Öyle olmaz!

Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfiniPeygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfini bir pirinci almayı dinlerken dinlediğimizden daha dikkatli dinleyeceğiz.bir pirinci almayı dinlerken dinlediğimizden daha dikkatli dinleyeceğiz. Dünya işi olduğu zaman çorbalık pirinç mi, pilavlık pirinç mi, persani mi, maratelli mi dedi;Dünya işi olduğu zaman çorbalık pirinç mi, pilavlık pirinç mi, persani mi, maratelli mi dedi; hepsini güzel ayırt ediyoruz da bu âhiret işi.hepsini güzel ayırt ediyoruz da bu âhiret işi. Yanlış söylersek cehennem var!Yanlış söylersek cehennem var! Hadîs-i şerîfte gelecek, güzel söylersek de Allah alimlerle beraber haşredecek. Hadîs-i şerîfte gelecek, güzel söylersek de Allah alimlerle beraber haşredecek.

Peygamber Efendimiz'in mübarek hadislerinden 40 tane hadis bilse de ümmete naklediverse; Peygamber Efendimiz'in mübarek hadislerinden 40 tane hadis bilse de ümmete naklediverse;

"Gel bakalım. Sen alim değilsin ama 40 tane hadis rivayet ettin."Gel bakalım. Sen alim değilsin ama 40 tane hadis rivayet ettin. O hadislerin bereketine ulemânın şerefli mevkiindeO hadislerin bereketine ulemânın şerefli mevkiinde sen de onlarla beraber bulun." diye mahşer yerinde alimlerle haşrolunacak. sen de onlarla beraber bulun." diye mahşer yerinde alimlerle haşrolunacak.

Onun için can kulağıyla, dediğini tutmak üzere dinleyelim, ciddiyetini bilelim. Onun için can kulağıyla, dediğini tutmak üzere dinleyelim, ciddiyetini bilelim.

Daha önceki derslerde söyledim;Daha önceki derslerde söyledim; eski hadis râvileri hadisi nasıl dikkatle dinlerler, nasıl alırlar, nasıl yazarlarmış. eski hadis râvileri hadisi nasıl dikkatle dinlerler, nasıl alırlar, nasıl yazarlarmış.

"Bir zât bir zâttan hadis naklediliyor." diye duyunca diyar diyar dolaşırlardı. "Bir zât bir zâttan hadis naklediliyor." diye duyunca diyar diyar dolaşırlardı.

Sen buradan kalkıp Kars'a birisine bir şey sormaya gider misin? Sen buradan kalkıp Kars'a birisine bir şey sormaya gider misin?

"Gitmem, çok uzak yol. Dünyanın parası, üstelik kış günü; gitmem."Gitmem, çok uzak yol. Dünyanın parası, üstelik kış günü; gitmem. Ama onlar Kars'a değil, Horasan'dan Irak'a, Irak'tan Hicaz'a,Ama onlar Kars'a değil, Horasan'dan Irak'a, Irak'tan Hicaz'a, Yemen'e, Yemen'den Mağrip'e giderlerdi. Bir hadis aşkına… Yemen'e, Yemen'den Mağrip'e giderlerdi. Bir hadis aşkına…

Onlardan bir tanesi vefat etmiş de arkadaşı rüyada görmüş; Onlardan bir tanesi vefat etmiş de arkadaşı rüyada görmüş;

"Sana Mevlâ ne muamele eyledi?" demiş. "Sana Mevlâ ne muamele eyledi?" demiş.

"Beni mağfiret etti Rabbim." diyor. "Beni mağfiret etti Rabbim." diyor.

"Neyle?" diye soruyor; "Neyle?" diye soruyor;

"Hadisleri toplamak için yaptığım seyahatler bereketiyle…" "Hadisleri toplamak için yaptığım seyahatler bereketiyle…"

Öyle giderlerdi. "Filanca adam hadis rivayet ediyormuş." diye duyunca giderler,Öyle giderlerdi. "Filanca adam hadis rivayet ediyormuş." diye duyunca giderler, ondan dinlerler, yazarlar, hadîs-i şerîfi öğrenirlerdi. Öyle titizlerdi. ondan dinlerler, yazarlar, hadîs-i şerîfi öğrenirlerdi. Öyle titizlerdi.

Allah bizi böyle ciddi, titiz, dininin aslını güzel öğrenenlerden eylesin. Allah bizi böyle ciddi, titiz, dininin aslını güzel öğrenenlerden eylesin.

Men harese leyleten alâ sâhili'l-bahri kâne efdale min ibâdeti racülin fî ehlihî elfe senetin.Men harese leyleten alâ sâhili'l-bahri kâne efdale min ibâdeti racülin fî ehlihî elfe senetin. es-Senetü selâsümietin ve sittûne yevmen külle yevmin elfe senetin. es-Senetü selâsümietin ve sittûne yevmen külle yevmin elfe senetin.

Geçen gün İbrahim b. Ethem kaddesallahu sırrahu'l-aziz hazretlerinin hayatını okuyordum. Geçen gün İbrahim b. Ethem kaddesallahu sırrahu'l-aziz hazretlerinin hayatını okuyordum.

Biliyorsunuz, İmâm-ı Âzam'ın muasırı, çok eskiden yaşamış bir velî kul. Biliyorsunuz, İmâm-ı Âzam'ın muasırı, çok eskiden yaşamış bir velî kul.

Padişahlığı bırakmış ama neden bırakmış? Padişahlığı bırakmış ama neden bırakmış?

Allah sevmiş de ona işaret etmiş, Hızır aleyhisselam'ı göndermiş. Allah sevmiş de ona işaret etmiş, Hızır aleyhisselam'ı göndermiş.

Rivayetlere göre atlas döşeklerin içinde yatarken sarayının çatısında yukarıdanRivayetlere göre atlas döşeklerin içinde yatarken sarayının çatısında yukarıdan tangırtı duymuş, kızmış. Yahu padişahın yatak odasının üstünde geceleyin dolaşılır mı?tangırtı duymuş, kızmış. Yahu padişahın yatak odasının üstünde geceleyin dolaşılır mı? Padişah uyumaya çekilmiş yukarıda damda birisi gürültü yapıyor. Camı açmış, hışımla; Padişah uyumaya çekilmiş yukarıda damda birisi gürültü yapıyor. Camı açmış, hışımla;

"Ne arıyorsun yukarıda?" diye bağırmış. Yukarıdan bir ses; "Ne arıyorsun yukarıda?" diye bağırmış. Yukarıdan bir ses;

"Devemi kaybettim, onu arıyorum." demiş. "Devemi kaybettim, onu arıyorum." demiş.

Çatıda, kiremitlerin arasında, sarayın üstüne deve çıkabilir mi? Orada deve aranır mı? Çatıda, kiremitlerin arasında, sarayın üstüne deve çıkabilir mi? Orada deve aranır mı?

Demiş ki; "Adam! Sen deli misin? Sarayın damına deve çıkar mı? Deve damda aranır mı?" Demiş ki;

"Adam! Sen deli misin? Sarayın damına deve çıkar mı? Deve damda aranır mı?"

Zaten o da o cevabı bekliyor. Yapıştırmış; Zaten o da o cevabı bekliyor. Yapıştırmış;

"Peki, atlas döşeklerin içinde Allah celle celâlüh aranır da bulunur mu?" "Peki, atlas döşeklerin içinde Allah celle celâlüh aranır da bulunur mu?"

Aklı allak bullak olmuş. "Gidin şu adamı bulun, bana getirin." demiş. Aklı allak bullak olmuş.

"Gidin şu adamı bulun, bana getirin." demiş.

Adamı bulamamışlar. Ertesi gün divan kurulmuş ama keyfi yok.Adamı bulamamışlar. Ertesi gün divan kurulmuş ama keyfi yok. Gece uykusu kaçtı, aklına da bir şey girdi, zihnini burgu gibi oyuyor. Gece uykusu kaçtı, aklına da bir şey girdi, zihnini burgu gibi oyuyor.

"Atlas döşeklerin içinde Allah aranır mı?"Atlas döşeklerin içinde Allah aranır mı? Dünya nimeti, lezzeti arasında Allah aranır da bulunur mu?" Dünya nimeti, lezzeti arasında Allah aranır da bulunur mu?"

Zihnini kurcalayıp duruyor. Zihnini kurcalayıp duruyor.

Padişah, vezirler, komutanlar, bekçiler salonda duruyor.Padişah, vezirler, komutanlar, bekçiler salonda duruyor. Salonun kapısı var, kapısında da bekçiler duruyor.Salonun kapısı var, kapısında da bekçiler duruyor. Sarayın da kapısı var ama bir heybetli adam gelmiş, yürümüş, kimse "dur" diyememiş.Sarayın da kapısı var ama bir heybetli adam gelmiş, yürümüş, kimse "dur" diyememiş. Herkesin eli kolu bağlanmış, bir hal olmuş. Yürümüş, içeri kadar gelmiş.Herkesin eli kolu bağlanmış, bir hal olmuş. Yürümüş, içeri kadar gelmiş. Padişahın toplantı yaptığı salona kim girebilir? Girmiş! Girince herkes dönmüş bakmış; Padişahın toplantı yaptığı salona kim girebilir? Girmiş! Girince herkes dönmüş bakmış;

"Bu adam kimdir? Nereden geliyor? Pervasız bir kimse…" "Bu adam kimdir? Nereden geliyor? Pervasız bir kimse…"

Sakallı, heybetli bir zât-ı muhterem geçmiş, bir kenara oturmuş. Otur filan demeden oturmuş. Sakallı, heybetli bir zât-ı muhterem geçmiş, bir kenara oturmuş. Otur filan demeden oturmuş.

"Efendi! Sen ne arıyorsun burada?" demişler. "Efendi! Sen ne arıyorsun burada?" demişler.

"Hiç! Yolcuyum, dinlenmeye geldim. Burası kervansaray, han değil mi?" demiş. "Hiç! Yolcuyum, dinlenmeye geldim. Burası kervansaray, han değil mi?" demiş.

İbrahim b. Ethem; "Be adam! Sen deli misin? Burası benim sarayım." demiş. İbrahim b. Ethem;

"Be adam! Sen deli misin? Burası benim sarayım." demiş.

"Senin sarayın mı?" "Benim sarayım." "Peki, senden önce kimindi?" "Babamındı." "Senin sarayın mı?"

"Benim sarayım."

"Peki, senden önce kimindi?"

"Babamındı."

"Babandan önce kimindi?" "Dedemindi." "Babandan önce kimindi?"

"Dedemindi."

"Yahu, peki dedenden önce kimindi?" "Büyük dedemindi." "Yahu, peki dedenden önce kimindi?"

"Büyük dedemindi."

"Peki, onlar nereye gittiler?" "Âhirete gittiler." "Peki, onlar nereye gittiler?"

"Âhirete gittiler."

"Peki, birisinin gelip konduğu biraz sonra kalkıp gittiği yere kervansaray demezler de ne derler?" "Peki, birisinin gelip konduğu biraz sonra kalkıp gittiği yere kervansaray demezler de ne derler?"

Yürümüş, gitmiş… "Tutun, durdurun." falan demeye kalmadan,Yürümüş, gitmiş… "Tutun, durdurun." falan demeye kalmadan, kimsenin gücü yetmeden -tutulmuş kalmışlar- yürümüş gitmiş. kimsenin gücü yetmeden -tutulmuş kalmışlar- yürümüş gitmiş.

İçine bu sefer bir başka yangın düşmüş. Demiş ki; İçine bu sefer bir başka yangın düşmüş. Demiş ki;

"Artık toplantı yapamayacağız. Bugün biraz kırlara çıkalım da temiz hava alalım, avlanalım." "Artık toplantı yapamayacağız. Bugün biraz kırlara çıkalım da temiz hava alalım, avlanalım."

Elini şaplatmış; hizmetçiler, "Buyurun efendimiz!" diye gelmişler. Elini şaplatmış; hizmetçiler, "Buyurun efendimiz!" diye gelmişler.

"Hazırlayın atları, ava gidelim. Keyfimiz kaçtı." "Hazırlayın atları, ava gidelim. Keyfimiz kaçtı."

Ava gitmiş. At sürerken, kulağına ses geliyormuş; İntebih, intebih, intebih… Ava gitmiş. At sürerken, kulağına ses geliyormuş;

İntebih, intebih, intebih…

Arapça, "uyan" demek. Uyanık, atın üstünde ama o uyanıklık başka uyanıklık. Arapça, "uyan" demek. Uyanık, atın üstünde ama o uyanıklık başka uyanıklık.

Hz. Ali Efendimiz buyurmuş ki: Hz. Ali Efendimiz buyurmuş ki:

en-Nâsu niyâmun ve izâ mâtu intebehû.en-Nâsu niyâmun ve izâ mâtu intebehû. "İnsanlar hep uykudadır, öldükleri zaman uyanacaklar." "İnsanlar hep uykudadır, öldükleri zaman uyanacaklar."

Biz şimdi uykuda mıyız? Biz şimdi uykuda mıyız?

Eğer hayatın esrârını göremediysen, şu hayatın fâniliğini anlayamadıysan,Eğer hayatın esrârını göremediysen, şu hayatın fâniliğini anlayamadıysan, bir gün gelip de o kara toprağa düşeceğini düşünemiyorsan,bir gün gelip de o kara toprağa düşeceğini düşünemiyorsan, ondan sonraki âhiret hayatı için şimdiden hazırlık yapamıyorsan; uyuyorsun. ondan sonraki âhiret hayatı için şimdiden hazırlık yapamıyorsan; uyuyorsun.

"Hocam! Gözlerim manda gözü gibi açık!" "Hocam! Gözlerim manda gözü gibi açık!"

O gözlerin açıklığının kıymeti yok. Akıl, ilerideki tehlikelere karşı insanı korumaya sevk eder. O gözlerin açıklığının kıymeti yok. Akıl, ilerideki tehlikelere karşı insanı korumaya sevk eder.

Korunuyor musun? "Ne korunması?" Korunuyor musun?

"Ne korunması?"

Cehennem ateşi var. Yolunun üstünde cehennem ateşi var.Cehennem ateşi var. Yolunun üstünde cehennem ateşi var. O ateşin yakıtı da benzin, gaz, fuel oil, kömür, odun değil; insanlar ve taşlar.O ateşin yakıtı da benzin, gaz, fuel oil, kömür, odun değil; insanlar ve taşlar. Allah'a âsi olanların ceza görecekleri yer. Allah'a âsi olanların ceza görecekleri yer.

Korkmaz mısın? Hazırlanmaz mısın? O tehlike hazırlanmaya değmez mi? Korkmaz mısın? Hazırlanmaz mısın? O tehlike hazırlanmaya değmez mi?

"Hocam! Belki olacak ama çok uzakta." "Hocam! Belki olacak ama çok uzakta."

Küllü âtin karîbun. "Her gelecek yakındır." Küllü âtin karîbun. "Her gelecek yakındır."

Şıp diye geliverir. Şıp diye geliverir.

Kaç yaş yaşadın? "45, 48 filan." Ne anladın? Kaç yaş yaşadın?

"45, 48 filan."

Ne anladın?

"Hocam! Laf aramızda hiçbir şey anlamadım."Hocam! Laf aramızda hiçbir şey anlamadım. Geldi geçti şu benim ömrüm, rüzgâr esmiş gibi. Geldi geçti, anlayamadım.Geldi geçti şu benim ömrüm, rüzgâr esmiş gibi. Geldi geçti, anlayamadım. Bir ara çocuktum, bir de baktım evlenmiş, çoluk çocuğa karışmışım.Bir ara çocuktum, bir de baktım evlenmiş, çoluk çocuğa karışmışım. Bir de baktım belim ağrıyor, dizim tutmuyor. Ben bu hayattan hiçbir şey anlamadım." Bir de baktım belim ağrıyor, dizim tutmuyor. Ben bu hayattan hiçbir şey anlamadım."

Sen anlayamazsın tabi. Nuh aleyhisselam 950 sene yaşamış, o bile fâni…Sen anlayamazsın tabi. Nuh aleyhisselam 950 sene yaşamış, o bile fâni… O da gelip geçmiş. Bir şekilde kimse kalmamış. Akıllı insan ileriye göre tedbir alır. O da gelip geçmiş. Bir şekilde kimse kalmamış. Akıllı insan ileriye göre tedbir alır.

"Göreyim de öyle tedbir alayım." "Göreyim de öyle tedbir alayım."

O zaman iş işten geçer. Derler ya hani herkesin o zaman aklı başına gelir ama iş işten geçer.O zaman iş işten geçer. Derler ya hani herkesin o zaman aklı başına gelir ama iş işten geçer. O zaman çare yok! Gördüğün zaman pişmanlık var.O zaman çare yok! Gördüğün zaman pişmanlık var. Göreceksin; "Tüh! Yanlış oldu, yanlış yapmışım." Telafi imkânı yok.Göreceksin; "Tüh! Yanlış oldu, yanlış yapmışım." Telafi imkânı yok. Hayat elden gitti, öldün, âhirete göçtün. Orada gördün ama… Hayat elden gitti, öldün, âhirete göçtün. Orada gördün ama…

Şerrü'n-nedâmeti yevme'l-kıyâmeti.Şerrü'n-nedâmeti yevme'l-kıyâmeti. "Pişmanlıkların en fenası kıyamet gününde duyulan pişmanlıktır." "Pişmanlıkların en fenası kıyamet gününde duyulan pişmanlıktır."

Pişman oldun ama çok geç oldu. Pişman oldun ama çok geç oldu.

Allah'a hamd ü senâlar olsun.Allah'a hamd ü senâlar olsun. Çok şükür yâ Rabbi; bize bu tehlikeleri önceden haber veren bir haberci gönderdin.Çok şükür yâ Rabbi; bize bu tehlikeleri önceden haber veren bir haberci gönderdin. Yâ Rabbi! Çok şükür. Ya biz bilmeseydik de ölünce orada birden karşılaşsaydık.Yâ Rabbi! Çok şükür. Ya biz bilmeseydik de ölünce orada birden karşılaşsaydık. Elhamdülillah ki bize Peygamber Efendimiz'i gönderdin.Elhamdülillah ki bize Peygamber Efendimiz'i gönderdin. Beşîr ve nezîr olarak, "şu tehlikeler var" diye bize bildirdi; hadislerinden okuyoruz.Beşîr ve nezîr olarak, "şu tehlikeler var" diye bize bildirdi; hadislerinden okuyoruz. "Şu mükâfatlar var" diye onları da bildirdi."Şu mükâfatlar var" diye onları da bildirdi. Onlar için de yüreğimiz hoplayıp duruyor,Onlar için de yüreğimiz hoplayıp duruyor, "Ah cennetine girsem, cemalini görsem, Resûlullah'a komşu olsam." diye heves edip duruyoruz. "Ah cennetine girsem, cemalini görsem, Resûlullah'a komşu olsam." diye heves edip duruyoruz.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi gözleri açıklardan eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi gözleri açıklardan eylesin.

İbrahim b. Edhem isimli padişaha, avcılıkta "uyan" diyorlar.İbrahim b. Edhem isimli padişaha, avcılıkta "uyan" diyorlar. Yine uyanmamış da bir geyiğin peşine takılmış.Yine uyanmamış da bir geyiğin peşine takılmış. Geyik kaçmış o kovalamış, o kaçmış o kovalamış…Geyik kaçmış o kovalamış, o kaçmış o kovalamış… Bir yere gelince geyik durmuş, dönmüş, "pervasız" demiş; Bir yere gelince geyik durmuş, dönmüş, "pervasız" demiş;

E li zâlike hulikte em bi-zâlike ümirte.E li zâlike hulikte em bi-zâlike ümirte. "Sen bu iş için mi yaratıldın yoksa sana hayatta bu mu emredildi?" "Sen bu iş için mi yaratıldın yoksa sana hayatta bu mu emredildi?"

"Hocam! Geyik konuşur mu?" "Hocam! Geyik konuşur mu?"

Konuşmaz, senin kadar ben de biliyorum.Konuşmaz, senin kadar ben de biliyorum. Belki kendi aralarında konuşuyorlar da benim anladığım dilden konuşmuyor.Belki kendi aralarında konuşuyorlar da benim anladığım dilden konuşmuyor. Ama Allah, Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki; "Eller, ayaklar, deriler aleyhte insana şahitlik edecek." Ama Allah, Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki; "Eller, ayaklar, deriler aleyhte insana şahitlik edecek."

Yevme teşhedü aleyhim elsinetühüm. Yevme teşhedü aleyhim elsinetühüm.

Âyet-i kerîmede, bütün âzâlaramız bizim aleyhimizde konuşacaklar,Âyet-i kerîmede, bütün âzâlaramız bizim aleyhimizde konuşacaklar, şahadet edecekler diye bildirmiyor mu? Bildiriyor. şahadet edecekler diye bildirmiyor mu?

Bildiriyor.

Sübhanallah! Bu eli, ayağı, dili, deriyi konuşturan Allah dilerse oradan ses duyurur. Sübhanallah! Bu eli, ayağı, dili, deriyi konuşturan Allah dilerse oradan ses duyurur.

Peygamber Efendimiz'e geçtiği ağaçlar, taşlar, es-Selâmu aleyke yâ Resûlallah! demez miydi? Peygamber Efendimiz'e geçtiği ağaçlar, taşlar, es-Selâmu aleyke yâ Resûlallah! demez miydi?

Diyordu. Diyordu.

Evliyâullah kalbini sâfileştirdikten sonra ilerleyince etrafındaki eşyanın tesbihâtını duymuyor mu? Evliyâullah kalbini sâfileştirdikten sonra ilerleyince etrafındaki eşyanın tesbihâtını duymuyor mu?

Duyanlar var. Baş kulağıyla duyanlar var. Duyanlar var. Baş kulağıyla duyanlar var.

Ve in min şey'in illâ yüsebbihu bi-hamdihî ve lâkin lâ tefkahûne tesbîhahüm.Ve in min şey'in illâ yüsebbihu bi-hamdihî ve lâkin lâ tefkahûne tesbîhahüm. "Hiçbir şey yoktur ki Mevlâ'yı zikr ü tesbih eylemesin. Lakin siz anlamıyorsunuz." "Hiçbir şey yoktur ki Mevlâ'yı zikr ü tesbih eylemesin. Lakin siz anlamıyorsunuz."

Âyet-i kerîme böyle bildiriyor. Âyet-i kerîme böyle bildiriyor.

"Hocam! Demek ki benim şimdiye kadar alıştığım"Hocam! Demek ki benim şimdiye kadar alıştığım duymak, görmek hikâyeleri biraz daha başka türlüymüş." duymak, görmek hikâyeleri biraz daha başka türlüymüş."

Mübarek olsun! Bu hayatın daha senin görmediğin, benim bilmediğim çok tarafları var.Mübarek olsun! Bu hayatın daha senin görmediğin, benim bilmediğim çok tarafları var. Allah konuşturursa konuşturur, duyurursa duyurur… Öyle gelir ona. Allah konuşturursa konuşturur, duyurursa duyurur…

Öyle gelir ona.

Zaten duyma dediği şey nasıl? Zaten duyma dediği şey nasıl?

Madem sen fizikti, kimyaydı gördün. Ben de fizikle, kimyayla konuşayım... Madem sen fizikti, kimyaydı gördün. Ben de fizikle, kimyayla konuşayım...

Nasıl konuşuyor, nasıl görüyorsun sen? Nasıl konuşuyor, nasıl görüyorsun sen?

"Hocam dışarıdan gözüme ışık geliyor."Hocam dışarıdan gözüme ışık geliyor. Sonra gözümün merdüm denilen, merdümek denilen göz bebeğinden ışık kırılarak içeriye geçiyor.Sonra gözümün merdüm denilen, merdümek denilen göz bebeğinden ışık kırılarak içeriye geçiyor. Tıpkı bir mercek gibi kırılıyor geçiyor." İyi! Mâşallah! Sonra ne oluyor? Tıpkı bir mercek gibi kırılıyor geçiyor."

İyi! Mâşallah! Sonra ne oluyor?

"Göz yuvarlak ve içi boş bir fotoğraf makinesi…"Göz yuvarlak ve içi boş bir fotoğraf makinesi… Gözün arka tarafındaki hassas noktaya görüntü düşüyor." Gözün arka tarafındaki hassas noktaya görüntü düşüyor."

Sonra ne oluyor? Görüntü oradan beyne gidiyor. Sonra ne oluyor?

Görüntü oradan beyne gidiyor.

Dur! Görüntü gitmiyor, görüntü oraya düşüyor, düştüğü yerde kalıyor.Dur! Görüntü gitmiyor, görüntü oraya düşüyor, düştüğü yerde kalıyor. Oradaki sinirler düşen ışıktan tesir alıyorlar, irkiliyorlar.Oradaki sinirler düşen ışıktan tesir alıyorlar, irkiliyorlar. Sinirler irkiltiyi beyne getiriyorlar.Sinirler irkiltiyi beyne getiriyorlar. Görüntü beyne gitmiyor, beyin de görüntüyü görmüyor ama , Görüntü beyne gitmiyor, beyin de görüntüyü görmüyor ama , kendisine gelen sinirlerden irkiltiler bazı irkilmeler alıyor.kendisine gelen sinirlerden irkiltiler bazı irkilmeler alıyor. O irkilmeleri -sübhanallah- akıl ermez bir tarzda değerlendiriyor da "dışarıda şu var, bu var" diyor. O irkilmeleri -sübhanallah- akıl ermez bir tarzda değerlendiriyor da "dışarıda şu var, bu var" diyor.

Beyin elektrik sinyallerini değerlendiriyor.Beyin elektrik sinyallerini değerlendiriyor. Sinirinden beyne elektrik sinyali gidiyor.Sinirinden beyne elektrik sinyali gidiyor. Senin, benim anlamadığımız tarzda titreşimlerle oraya işaret gidiyor.Senin, benim anlamadığımız tarzda titreşimlerle oraya işaret gidiyor. İşaret gibi bir şey ama o işaretlerden beyin, "dışarıda şu var, bu var, şudur, budur" diye anlıyor.İşaret gibi bir şey ama o işaretlerden beyin, "dışarıda şu var, bu var, şudur, budur" diye anlıyor. Beynin içinde de anlayan bir başka şey var. Anladın mı; görüntü gitmiyor. Beynin içinde de anlayan bir başka şey var. Anladın mı; görüntü gitmiyor.

Demek ki o zaman bir başka yerden bir başka sinyalleri Allah getirtir, beyne verirseDemek ki o zaman bir başka yerden bir başka sinyalleri Allah getirtir, beyne verirse o zaman beyin öyle şeyleri görmüş gibi olur. Onun için pek ukalalık etmeye gelmez.o zaman beyin öyle şeyleri görmüş gibi olur. Onun için pek ukalalık etmeye gelmez. Fiziği öğren, kimyayı öğren ama o ilimlerin ne kadar aciz olduğunu da öğren. Fiziği öğren, kimyayı öğren ama o ilimlerin ne kadar aciz olduğunu da öğren.

Git bir doktora sor.Git bir doktora sor. Çok büyük bir doktorsa, profesörse boynunu büküyor, el pençe divan duruyor. Soruyorum; Çok büyük bir doktorsa, profesörse boynunu büküyor, el pençe divan duruyor. Soruyorum;

"Şu hastalığın devası yok mu?" "Şu hastalığın devası yok mu?"

"Hocam! Tıp çok aciz." diyor. "Hocam! Tıp çok aciz." diyor.

"Sen profesör değil misin?" "Sen profesör değil misin?"

"Profesörüm ama tıp çok aciz, çok az şey biliyor."Profesörüm ama tıp çok aciz, çok az şey biliyor. Bu hastalığın sebebini bilmiyoruz. Bu hastalığın tedavisini bilmiyoruz.Bu hastalığın sebebini bilmiyoruz. Bu hastalığın tedavisini bilmiyoruz. Bu neden oluyor, bilmiyoruz." Bu neden oluyor, bilmiyoruz."

Profesör öyle diyor, aşağıda onun seviyesine ulaşamamış ukala ahkâm kesiyor.Profesör öyle diyor, aşağıda onun seviyesine ulaşamamış ukala ahkâm kesiyor. Sen git o profesörden ilk önce bu ilimlerin, bilgilerin, insanlarınSen git o profesörden ilk önce bu ilimlerin, bilgilerin, insanların acizliğinin itirafnâmesini bir işit bakalım.acizliğinin itirafnâmesini bir işit bakalım. Allah duyurursa duyurur. İlla olmuş demiyorum ama olabilir. Allah duyurursa duyurur. İlla olmuş demiyorum ama olabilir.

Benim talebelerim bana mektuplar getirirler;Benim talebelerim bana mektuplar getirirler; size bazılarını okusam yerinizden kalkar, feryadı basarsınız.size bazılarını okusam yerinizden kalkar, feryadı basarsınız. Millet neler duyuyor, neler görüyor, başlarına neler geliyor, bir bilseniz.Millet neler duyuyor, neler görüyor, başlarına neler geliyor, bir bilseniz. Bir sen varsın, bir ben varım; görmeyen duymayan… Başkaları neler görüyor, neler duyuyor... Bir sen varsın, bir ben varım; görmeyen duymayan… Başkaları neler görüyor, neler duyuyor...

"Bunun için mi yaratıldın? Allah sana bunu mu emretti bu hayatta?" deyince, bir seri ikazdan sonra; "Bunun için mi yaratıldın? Allah sana bunu mu emretti bu hayatta?" deyince, bir seri ikazdan sonra;

"Bu atlas döşekte Allah aratılmazsa atlas döşek eksik olsun." demiş, bırakmış."Bu atlas döşekte Allah aratılmazsa atlas döşek eksik olsun." demiş, bırakmış. "Bu padişahlıkla bu iş olmazsa padişahlık eksik olsun." demiş, bırakmış."Bu padişahlıkla bu iş olmazsa padişahlık eksik olsun." demiş, bırakmış. "Bunun için yaratılmadıysam neden yaratıldım?" diye,"Bunun için yaratılmadıysam neden yaratıldım?" diye, "Allah bana ne emretti?" diye düşünmeye başlamış. Kulluğunun yoluna girmiş. "Allah bana ne emretti?" diye düşünmeye başlamış. Kulluğunun yoluna girmiş.

En sonunda nasıl ölmüş? En sonunda nasıl ölmüş?

İbrahim b. Edhem hazretleri deniz kenarında nöbetçi iken ölmüş.İbrahim b. Edhem hazretleri deniz kenarında nöbetçi iken ölmüş. İslâm hududunda, deniz kenarında, İslâm âlemini nöbetçi olarak beklerken vefat etmiş.İslâm hududunda, deniz kenarında, İslâm âlemini nöbetçi olarak beklerken vefat etmiş. Allah bu büyük velînin şefaatine erdirsin. Allah bu büyük velînin şefaatine erdirsin.

Bu hadisi bu hikâyenin arkasına kendin dinle, kendin bağla… Bakalım ne bağlantı var? Bu hadisi bu hikâyenin arkasına kendin dinle, kendin bağla… Bakalım ne bağlantı var?

Men harese leyleten. "Kim bir gececik beklerse, bekçilik yaparsa…" Men harese leyleten. "Kim bir gececik beklerse, bekçilik yaparsa…"

Nerede? Alâ sâhili'l-bahri. "Her kim ki denizin sahilinde bir gececik beklerse…"Nerede?

Alâ sâhili'l-bahri. "Her kim ki denizin sahilinde bir gececik beklerse…"
Kâne efdale min ibâdeti racülin fî ehlihî. "Bir adamın ailesi yanındaki…"Kâne efdale min ibâdeti racülin fî ehlihî. "Bir adamın ailesi yanındaki…" Elfe senetin. "Bin yıllık ibadetinden daha hayırlı olur." Elfe senetin. "Bin yıllık ibadetinden daha hayırlı olur."

Ailesinin yanında, memleketin iç tarafında rahat, huzur içinde evi var, barkı var.Ailesinin yanında, memleketin iç tarafında rahat, huzur içinde evi var, barkı var. Adam da dindar adam, gafil değil, ibadet ediyor.Adam da dindar adam, gafil değil, ibadet ediyor. Onun evindeyken bin yıl ibadet etmesinden sahilde düşmanı gözleyerek beklemesi daha hayırlıdır. Onun evindeyken bin yıl ibadet etmesinden sahilde düşmanı gözleyerek beklemesi daha hayırlıdır.

Deniz kuvvetlerine müjde yazın.Deniz kuvvetlerine müjde yazın. Kara kuvvetlerine de, hava kuvvetlerine de hadîs-i şerîfler gelir.Kara kuvvetlerine de, hava kuvvetlerine de hadîs-i şerîfler gelir. Bu hadîs-i şerîfi tespit edin, bunu deniz kuvvetlerine müjde yazın.Bu hadîs-i şerîfi tespit edin, bunu deniz kuvvetlerine müjde yazın. Peygamber Efendimiz, "Deniz kenarında bir adamın bir gececik beklemesiPeygamber Efendimiz, "Deniz kenarında bir adamın bir gececik beklemesi evinde bin yıllık ibadet etmesinden hayırlıdır." buyurmuş. evinde bin yıllık ibadet etmesinden hayırlıdır." buyurmuş.

Hadîs-i şerîf devam ediyor; Hadîs-i şerîf devam ediyor;

es-Senetü selâsümietin ve sittûne yevmen. "Bir yıl takriben 360 gündür." es-Senetü selâsümietin ve sittûne yevmen. "Bir yıl takriben 360 gündür."

Mâlum, kamerî sene olursa 354 küsur gündür. Şemsî olursa 365 küsur gündür. Takriben 360 gündür. Mâlum, kamerî sene olursa 354 küsur gündür. Şemsî olursa 365 küsur gündür. Takriben 360 gündür.

Ve külle yevmin elfe senetin. "Her gün bin yıldır."Ve külle yevmin elfe senetin. "Her gün bin yıldır." Bu nereden çıkıyor? Bu nereden çıkıyor?

Ve inne yevmen inde Rabbike ke-elfi senetin mimmâ teuddûn.Ve inne yevmen inde Rabbike ke-elfi senetin mimmâ teuddûn. "Rabbinin katında, indinde, huzûr-ı ilâhîde bir gün sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar gibidir." "Rabbinin katında, indinde, huzûr-ı ilâhîde bir gün sizin saydıklarınızdan bin yıl kadar gibidir."

Âyet-i kerîme var. Demek ki Allah'ın indinde günlerin değeri başka türlü oluyor.Âyet-i kerîme var. Demek ki Allah'ın indinde günlerin değeri başka türlü oluyor. 360 günü binle çarptığınız zaman 360 bin eder.360 günü binle çarptığınız zaman 360 bin eder. Sonra da 360 bini tekrar bir senenin günleriyle, 360 ile çarpacaksınız.Sonra da 360 bini tekrar bir senenin günleriyle, 360 ile çarpacaksınız. Şu kadar milyon, milyar neyse… Onu da bin seneyle çarpacaksınız, şöyle bir rakam çıkacak.Şu kadar milyon, milyar neyse… Onu da bin seneyle çarpacaksınız, şöyle bir rakam çıkacak. Şu anda artık ben ucunu kaçırdım. İnsan o kadar sevap kazanmış oluyor. Şu anda artık ben ucunu kaçırdım. İnsan o kadar sevap kazanmış oluyor.

Bak, o mübarek nasıl anlamış; Bak, o mübarek nasıl anlamış;

E li-zâlike hulikte em bi-zâlike ümirte. "Sen bunun için mi yaratıldın yâ İbrahim?E li-zâlike hulikte em bi-zâlike ümirte. "Sen bunun için mi yaratıldın yâ İbrahim? Yoksa sana bu mu emredildi?" deyince aklını başına devşirmiş. Yoksa sana bu mu emredildi?" deyince aklını başına devşirmiş.

"Yahu ben neden yaratıldım? Allah bana ne emretti?" "Yahu ben neden yaratıldım? Allah bana ne emretti?"

Ne emrettiyse onu yapmış… Nasıl kârlı işlerin peşine koşmuş, nasıl ömür geçirmiş! Ne emrettiyse onu yapmış… Nasıl kârlı işlerin peşine koşmuş, nasıl ömür geçirmiş!

Biz ne biçim insanlarız; bize hadisler, âyetler okunur; dinleriz, torbamıza atarız, geçeriz. Biz ne biçim insanlarız; bize hadisler, âyetler okunur; dinleriz, torbamıza atarız, geçeriz.

Allah uyanıklık nasip etsin. Sevdiği ameller neyse onları yapmamızı nasip etsin.Allah uyanıklık nasip etsin. Sevdiği ameller neyse onları yapmamızı nasip etsin. Sevdiği yol hangisiyse o yolda yürümeyi nasip etsin. Bizi gafletten uyandırsın.Sevdiği yol hangisiyse o yolda yürümeyi nasip etsin. Bizi gafletten uyandırsın. İnsanların alkışının kıymeti, dünya hayatının bekâsı yok.İnsanların alkışının kıymeti, dünya hayatının bekâsı yok. Bağlasan durmuyor, günler uçup gidiyor.Bağlasan durmuyor, günler uçup gidiyor. Allah rızası yolunda ömrümüzü geçirmek için bizi gafletten uyandırsın. Allah rızası yolunda ömrümüzü geçirmek için bizi gafletten uyandırsın.

İntebih, intebih, intebih, intebih, intebih, intebih… İntebih, intebih, intebih, intebih, intebih, intebih…

Uyan, uyan, uyan, uyan, uyan… Uyan, uyan, uyan, uyan, uyan…

Men hurime hazzahû mine'r-rıfkı fe-kad harramallâhu hazzahû min hayri'd-dünyâ ve'l-âhiretiMen hurime hazzahû mine'r-rıfkı fe-kad harramallâhu hazzahû min hayri'd-dünyâ ve'l-âhireti ve men u'tiye hazzahû mine'r-rıfkı fe-kad a'tâ hazzahû mine'd-dünyâ ve'l-âhireti. ve men u'tiye hazzahû mine'r-rıfkı fe-kad a'tâ hazzahû mine'd-dünyâ ve'l-âhireti.

Hz. Aişe-i Sıddîka validemiz, Efendimiz'den naklederek buyurmuş. Hz. Aişe-i Sıddîka validemiz, Efendimiz'den naklederek buyurmuş.

İnsan askerliği iman ile yaptı mı ne kadar sevap kazanacak? İnsan askerliği iman ile yaptı mı ne kadar sevap kazanacak?

Şimdi o sevabı biraz düşünelim.Şimdi o sevabı biraz düşünelim. Sahilde insan müslümanları korumak için bekliyor, sevap kazanıyor.Sahilde insan müslümanları korumak için bekliyor, sevap kazanıyor. İşin iç yüzünde sevgi var.İşin iç yüzünde sevgi var. Evet, savaşmak için bekliyor ama buradaki kardeşleri sevdiğinden düşmana karşı duruyor.Evet, savaşmak için bekliyor ama buradaki kardeşleri sevdiğinden düşmana karşı duruyor. Sevgi, muhabbet, fedakârlık var. Kendi canını ortaya koyuyor. Sevgi, muhabbet, fedakârlık var. Kendi canını ortaya koyuyor.

Neden yahu, senin canın kıymetli değil mi? Neden yahu, senin canın kıymetli değil mi?

"Ziyanı yok, ben ecrimi, sevabımı Allah'tan bekliyorum."Ziyanı yok, ben ecrimi, sevabımı Allah'tan bekliyorum. Varsın benim canım kardeşlerime feda olsun." Varsın benim canım kardeşlerime feda olsun."

Bu duygu nerede, bizim bugünkü kardeşliklerimiz nerede...Bu duygu nerede, bizim bugünkü kardeşliklerimiz nerede... O insanların hallerine bak, şu bizim halimize bak. Onlar mezardan çıksa; O insanların hallerine bak, şu bizim halimize bak. Onlar mezardan çıksa;

"Siz misiniz müslüman? Höt, defolun." diye, sopayı alır kovalar bizi."Siz misiniz müslüman? Höt, defolun." diye, sopayı alır kovalar bizi. Biz de onları görsek; "Bu adamın aklı yok." deriz. Biz de onları görsek;

"Bu adamın aklı yok." deriz.

Öyle diyorlar zaten… Öyle diyorlar zaten…

Müslüman haram yemiyor; Müslüman haram yemiyor;

"Sen o yemediğin haramı bana ver, ben yiyeyim." diyor. "Sen o yemediğin haramı bana ver, ben yiyeyim." diyor.

"Aklın yok mu senin? O parayı bana ver." diyor. "Aklın yok mu senin? O parayı bana ver." diyor.

Milletin haramdan filan korktuğu yok.Milletin haramdan filan korktuğu yok. Eskileri deli sanıyor ama yarın rûz-ı mahşerde anlaşılacak kim akıllı, kim deli!Eskileri deli sanıyor ama yarın rûz-ı mahşerde anlaşılacak kim akıllı, kim deli! Kim doğru yolda, kim eğri yolda! Kim haklı, kim haksız! O zaman anlaşılacak.Kim doğru yolda, kim eğri yolda! Kim haklı, kim haksız! O zaman anlaşılacak. Sakın ha, onların sözüne aldanmayın. Yolumuz doğru, elhamdülillah… Sakın ha, onların sözüne aldanmayın. Yolumuz doğru, elhamdülillah…

Paramız az olsun, ne olacak, parayla her şey halloluyor mu? Paramız az olsun, ne olacak, parayla her şey halloluyor mu?

Hallolmuyor... İnsana bir hastalık, bir bela, evladından, ailesinden bir sıkıntı veriyor;Hallolmuyor... İnsana bir hastalık, bir bela, evladından, ailesinden bir sıkıntı veriyor; hadi bakalım, ayağı yanık tavuk gibi dolaş dur.hadi bakalım, ayağı yanık tavuk gibi dolaş dur. Yani Allah bu dünyada insanı rahat ettirmemeyi murat etti miYani Allah bu dünyada insanı rahat ettirmemeyi murat etti mi cümle cihan halkı başına toplaşsa, def çalsa o kimseyi mesut edemez.cümle cihan halkı başına toplaşsa, def çalsa o kimseyi mesut edemez. Allah bir insanın hayrını murat etti mi, onun mahrumiyeti baklava börek, bal kaymak olur. Allah bir insanın hayrını murat etti mi, onun mahrumiyeti baklava börek, bal kaymak olur.

Hz. Meryem validemiz ibadet için bir kenara çekilmiş;Hz. Meryem validemiz ibadet için bir kenara çekilmiş; türlü türlü meyveler, nimetler, rızıklar odasına yağıyor.türlü türlü meyveler, nimetler, rızıklar odasına yağıyor. Odasına kimse girmiyor ki! Kilitli, kapalı, anahtarı Zekeriyya aleyhisselam'ın elinde... Odasına kimse girmiyor ki! Kilitli, kapalı, anahtarı Zekeriyya aleyhisselam'ın elinde...

Nereden geliyor onlar? Nereden geliyor onlar?

Allah indinden geliyor. "Dilediğini böyle rızıklandırır." deniyor. Allah indinden geliyor. "Dilediğini böyle rızıklandırır." deniyor.

Sahabe hatunlardan bir tanesi hicret ederken yol arkadaşından bir karı koca yahudi varmış.Sahabe hatunlardan bir tanesi hicret ederken yol arkadaşından bir karı koca yahudi varmış. Kendisi oruçluymuş, yanında akşam orucunu açacak bir şeyi yok.Kendisi oruçluymuş, yanında akşam orucunu açacak bir şeyi yok. Hicret ediyor, bir şey yok, mahrum… Yahudi, karısına tembihliyor; Hicret ediyor, bir şey yok, mahrum… Yahudi, karısına tembihliyor;

"Bak, sakın ha buna bir yiyecek verme."Bak, sakın ha buna bir yiyecek verme. Yahudi olsun, dinini terk etsin, dönsün, o zaman vereyim. Şimdi verme." Yahudi olsun, dinini terk etsin, dönsün, o zaman vereyim. Şimdi verme."

Geceleyin rüya görmüş. Kendisine rüyada su vesaire ikram etmişler.Geceleyin rüya görmüş. Kendisine rüyada su vesaire ikram etmişler. Hiç susuzluk, ızdırap, açlık vs. kalmamış. Ertesi gün tok, doymuş, kanmış olarak uyanmış.Hiç susuzluk, ızdırap, açlık vs. kalmamış. Ertesi gün tok, doymuş, kanmış olarak uyanmış. Yahudi diyor ki karısına; "Yoksa sen mi verdin?" Yahudi diyor ki karısına;

"Yoksa sen mi verdin?"

Kimse vermedi. Allah dilediğini böyle rızıklandırır.Kimse vermedi. Allah dilediğini böyle rızıklandırır. Sen de o ihlâsla olsan, sana da verir.Sen de o ihlâsla olsan, sana da verir. O ihlâsla değiliz de şüpheyle, edepsizlikle, itirazla ömrümüz geçiyor.O ihlâsla değiliz de şüpheyle, edepsizlikle, itirazla ömrümüz geçiyor. Zaten yediğimiz lokmalar haram, ondan insanın gözü açılmıyor.Zaten yediğimiz lokmalar haram, ondan insanın gözü açılmıyor. Bir şeyden anladığı yok! Kendisinin gözleri görmediği için öbür tarafı da yok sanıyor. Bir şeyden anladığı yok! Kendisinin gözleri görmediği için öbür tarafı da yok sanıyor.

Bu hadîs-i şerîf, rıfk denilen güzel huyla ilgili. Bu hadîs-i şerîf, rıfk denilen güzel huyla ilgili.

Rıfk ne demek? Türkçe "mülayimlik" demek. Yumuşak olmak, demek. Rıfk ne demek?

Türkçe "mülayimlik" demek. Yumuşak olmak, demek.

"Bir kimsenin nasibi rıfktan mahrum edilmişse…" "Bir kimsenin nasibi rıfktan mahrum edilmişse…"

Bir kimsenin yumuşaklıktan nasibi yoksa… Bir kimsenin yumuşaklıktan nasibi yoksa…

Fe-kad harramallâhu hazzahû min hayri'd-dünyâ ve'l-âhireti.Fe-kad harramallâhu hazzahû min hayri'd-dünyâ ve'l-âhireti. "Allah demek ki onun nasibini dünyanın ve âhiretin hayırlarından mahrum etmiş demektir." "Allah demek ki onun nasibini dünyanın ve âhiretin hayırlarından mahrum etmiş demektir."

Bir adam yumuşak değil, tatlı dilli değil, halim selim değil,Bir adam yumuşak değil, tatlı dilli değil, halim selim değil, boynu bükük değil, insanın sevdiği sokulgan bir halde değil…boynu bükük değil, insanın sevdiği sokulgan bir halde değil… Haşin, şiddet ile muttasıf bir kimse, barut gibi…Haşin, şiddet ile muttasıf bir kimse, barut gibi… Peygamber Efendimiz, "O dünyanın ve âhiretin hayırlarından yana nasipsiz kılınmış,Peygamber Efendimiz, "O dünyanın ve âhiretin hayırlarından yana nasipsiz kılınmış, çok mahrumiyetli bir kimse demektir." diyor. çok mahrumiyetli bir kimse demektir." diyor.

Bundan ne anlıyoruz? Bu sözün altında yatan mâna şu ki; Bundan ne anlıyoruz?

Bu sözün altında yatan mâna şu ki;

"Ey Müslümanlar! Rıfktan yani yumuşaklıkta,"Ey Müslümanlar! Rıfktan yani yumuşaklıkta, halim selimlikte dünyanın ve âhiretin hayırları vardır, rıfk sahibi olun.halim selimlikte dünyanın ve âhiretin hayırları vardır, rıfk sahibi olun. Yumuşak olun, sert olmayın, haşin olmayın." Yumuşak olun, sert olmayın, haşin olmayın."

Devamı; Ve men u'tiye hazzahû mine'r-rıfkı.Devamı;

Ve men u'tiye hazzahû mine'r-rıfkı.
"Kime de Allah rıfktan, yumuşaklıktan nasibini vermişse…" "Kime de Allah rıfktan, yumuşaklıktan nasibini vermişse…"

"Al, senin bu güzel huydan kısmetin budur."Al, senin bu güzel huydan kısmetin budur. Bu da senin olsun." diye kendisi halim selim olmuşsa… Bu da senin olsun." diye kendisi halim selim olmuşsa…

U'tiye'nin nâib ani'l-fâili men zamirine râci hüve'dir.U'tiye'nin nâib ani'l-fâili men zamirine râci hüve'dir. Onun için haz kelimesi mef'ul olarak, mansub okunacak. Onun için haz kelimesi mef'ul olarak, mansub okunacak.

Ve men u'tiye hazzahû mine'r-rıfkı.Ve men u'tiye hazzahû mine'r-rıfkı. "Kimin yumuşaklıktan nasibi Allah tarafından kendisine ihsan buyrulmuşsa…""Kimin yumuşaklıktan nasibi Allah tarafından kendisine ihsan buyrulmuşsa…" Fe-kad a'tâ hazzahû mine'd-dünyâ ve'l-âhireti. Fe-kad a'tâ hazzahû mine'd-dünyâ ve'l-âhireti. "Allah ona demek ki dünyadan ve âhiretten nasibini vermiş." "Allah ona demek ki dünyadan ve âhiretten nasibini vermiş."

Çünkü yumuşak, tatlı dilli… İşte böyle, bu tarzda olmamız lazım! Müslüman budur! Çünkü yumuşak, tatlı dilli… İşte böyle, bu tarzda olmamız lazım! Müslüman budur!

Hadîs-i şerîfte gördüğümüz gibi müslüman kardeşlerimize sevgili, şefkatli, fedakâr olacağız. Hadîs-i şerîfte gördüğümüz gibi müslüman kardeşlerimize sevgili, şefkatli, fedakâr olacağız.

Öyle olamıyoruz, küçücük bir şeyden kavga çıkartıyoruz. Öyle olamıyoruz, küçücük bir şeyden kavga çıkartıyoruz.

Diyelim ki camide Kur'an okutmak hayır değil mi? Diyelim ki camide Kur'an okutmak hayır değil mi?

Tamam, çocuklarımızı toplayalım; Kur'an okutalım, dinimizin bahislerini açalım, kitaptan okuyalım.Tamam, çocuklarımızı toplayalım; Kur'an okutalım, dinimizin bahislerini açalım, kitaptan okuyalım. Onlar da öğrensinler… İki kadın saç saça baş başa giriyor, birbirleriyle kavga ediyor,Onlar da öğrensinler… İki kadın saç saça baş başa giriyor, birbirleriyle kavga ediyor, vücutlarını yara bere içinde bırakıyorlar. Neden yaptınız bunu? vücutlarını yara bere içinde bırakıyorlar.

Neden yaptınız bunu?

"Kur'an'ı sen okutacaksın, ben okutacağım." "Kur'an'ı sen okutacaksın, ben okutacağım."

Allah size akıl versin. Allah size akıl fikir versin. Allah size akıl fikir versin.Allah size akıl versin. Allah size akıl fikir versin. Allah size akıl fikir versin. Hiç yumuşaklık diye bir şey duymadınız mı? Rıfk denilen bir şey duymadınız mı?Hiç yumuşaklık diye bir şey duymadınız mı? Rıfk denilen bir şey duymadınız mı? Halim selimlik, mülayimlik, şiddetli olmamak… Halim selimlik, mülayimlik, şiddetli olmamak…

Yapacağın şey ne? Kur'an öğreteceksin.Yapacağın şey ne?

Kur'an öğreteceksin.
Kur'an öğretmek için "sen öğreteceksin ben öğreteceğim" diye insan kavga eder mi? Kur'an öğretmek için "sen öğreteceksin ben öğreteceğim" diye insan kavga eder mi?

"Eder hocam!" "Eder hocam!"

Şeytan insanın tepesine biner,Şeytan insanın tepesine biner, ondan sonra kamçısını eline alır da bacaklarına bacaklarına kırbacı şaklatırsa…ondan sonra kamçısını eline alır da bacaklarına bacaklarına kırbacı şaklatırsa… "Yürü bakalım, deh!" diye karnını da mahmuzlayıverirse"Yürü bakalım, deh!" diye karnını da mahmuzlayıverirse o zaman insanın şeytanın idaresi altında nereye saldıracağı hiç belli olmaz.o zaman insanın şeytanın idaresi altında nereye saldıracağı hiç belli olmaz. Şeytan tepesine binmiş, kamçılıyor; nereye götüreceği belli olmaz. Şeytan tepesine binmiş, kamçılıyor; nereye götüreceği belli olmaz.

Ne yapacak o zaman? Ne yapacak o zaman?

Eûzubillahimineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Eûzubillahimineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim.

Allah'a sığınacak, "Aman yâ Rabbi!" diyecek, rıfk ve güzel huy sahibi olacak…Allah'a sığınacak, "Aman yâ Rabbi!" diyecek, rıfk ve güzel huy sahibi olacak… Allah güzel huy sahibine çok hayırlar veriyor. Kavga, gürültü, bağırma çağırma, azar vs. Allah güzel huy sahibine çok hayırlar veriyor. Kavga, gürültü, bağırma çağırma, azar vs.

"Yahu sen çok mu matah bir adamdın?" "Yahu sen çok mu matah bir adamdın?"

"Hocam! Hiç kimse duymasın, ben benim ne olduğumu bilirim, çok berbat bir insanım." "Hocam! Hiç kimse duymasın, ben benim ne olduğumu bilirim, çok berbat bir insanım."

Ha şunu bileydin. Ben senden daha berbatım.Ha şunu bileydin. Ben senden daha berbatım. Herkes kusurludur. Biz kuluz, bizim işimiz şaşmak, biz beşeriz şaşarız.Herkes kusurludur. Biz kuluz, bizim işimiz şaşmak, biz beşeriz şaşarız. Aklımız bir gelir bir gider. Bir namaz kılarız, bir günah işleriz. Allah bizi affetsin!Aklımız bir gelir bir gider. Bir namaz kılarız, bir günah işleriz. Allah bizi affetsin! Bizim bir tutulacak yanımız yoktur.Bizim bir tutulacak yanımız yoktur. Bir kağıdı temiz bir ucundan tutuyorsun ya, bizim tutulacak yanımız yoktur.Bir kağıdı temiz bir ucundan tutuyorsun ya, bizim tutulacak yanımız yoktur. Bizim halimiz Rabbimiz'in rahmetine kalmıştır.Bizim halimiz Rabbimiz'in rahmetine kalmıştır. Rahmet yağmuru şakır şakır yağacak,Rahmet yağmuru şakır şakır yağacak, bizim pisliklerimiz üstümüzden gidecek de tutulacak bir hale gelecek. bizim pisliklerimiz üstümüzden gidecek de tutulacak bir hale gelecek.

Bizim övünecek halimiz var mı? Bizim övünecek halimiz var mı?

Sen kendini bilirsin, ben de kendimi bilirim.Sen kendini bilirsin, ben de kendimi bilirim. Hz. Âdem aleyhisselam'dan beri insanoğlunun yapısı da belli.Hz. Âdem aleyhisselam'dan beri insanoğlunun yapısı da belli. Âdem aleyhisselam'ın bir oğlu kurban etmiş, bir oğlu da bir başka kurban etmiş;Âdem aleyhisselam'ın bir oğlu kurban etmiş, bir oğlu da bir başka kurban etmiş; birisininki kabul olmuş, ötekisininki kabul olmamış. Kabul olmayan kabul olana diyor ki; birisininki kabul olmuş, ötekisininki kabul olmamış. Kabul olmayan kabul olana diyor ki;

Kâle le-aktülenneke. "Seni muhakkak ve muhakkak öldüreceğim." Kâle le-aktülenneke. "Seni muhakkak ve muhakkak öldüreceğim."

"Ben sana ne yaptım, bir şey yapmadım ki! Sen de bir kurban ettin, ben de bir kurban kestim."Ben sana ne yaptım, bir şey yapmadım ki! Sen de bir kurban ettin, ben de bir kurban kestim. Benimkini Mevlâ kabul etti, seninkini kabul etmemiş. Mevlâ'ya yalvar, ben ne yapayım?" Benimkini Mevlâ kabul etti, seninkini kabul etmemiş. Mevlâ'ya yalvar, ben ne yapayım?"

"Seni öldüreceğim." "Seni öldüreceğim."

Le-in basatte ileyye yedeke li-taktülenî mâ ene bi-bâsitın yediye ileyke li-aktüleke.Le-in basatte ileyye yedeke li-taktülenî mâ ene bi-bâsitın yediye ileyke li-aktüleke. "Bak kardeşim!"Bak kardeşim! Sen beni öldürmek için bana elini uzatsan, ben sana karşı koymak için elimi uzatmam.Sen beni öldürmek için bana elini uzatsan, ben sana karşı koymak için elimi uzatmam. Ne yaparsan yap." Güzel huya bak; kötü huya bak!Ne yaparsan yap."

Güzel huya bak; kötü huya bak!
"Ben kardeşe el kaldırmam." diyor, ötekisi de "Ben seni öldüreceğim." diyor. Öldürüyor. "Ben kardeşe el kaldırmam." diyor, ötekisi de "Ben seni öldüreceğim." diyor. Öldürüyor.

Miraçta Peygamber Efendimiz anlatıyor: Hz. Âdem atamız sağına bakıyor, bir kalabalık; gülüyor.Miraçta Peygamber Efendimiz anlatıyor:

Hz. Âdem atamız sağına bakıyor, bir kalabalık; gülüyor.
Soluna bakıyor, bir büyük kalabalık; ağlıyor. Âdem atamız, dedemiz hüngür hüngür ağlıyor. Soluna bakıyor, bir büyük kalabalık; ağlıyor. Âdem atamız, dedemiz hüngür hüngür ağlıyor.

"Buraya bakınca niye güldün? Buraya bakınca niye ağladın?" "Buraya bakınca niye güldün? Buraya bakınca niye ağladın?"

"Bunlar cennetlik evlatlarım, bunlar da cehennemlik…" "Bunlar cennetlik evlatlarım, bunlar da cehennemlik…"

Baba kalbi dayanır mı?Baba kalbi dayanır mı? Allah bize yumuşak kalplilik ve güzel huylar nasip etsin, yolundan ayırmasın. Allah bize yumuşak kalplilik ve güzel huylar nasip etsin, yolundan ayırmasın.

Men hafere kabren ihtisâben kâne lehû mine'l-ecri ke-ennemâMen hafere kabren ihtisâben kâne lehû mine'l-ecri ke-ennemâ eskene miskînen fî beytin ilâ yevmi'l-kıyâmeti. eskene miskînen fî beytin ilâ yevmi'l-kıyâmeti.

Hz. Âişe validemizden, mezar kazmakla ilgili bir hadîs-i şerîf. Hz. Âişe validemizden, mezar kazmakla ilgili bir hadîs-i şerîf.

"Yok hocam! Ben mezar kazmam. Mezarı mezarcı kazsın, bana ne."Yok hocam! Ben mezar kazmam. Mezarı mezarcı kazsın, bana ne. Ben kravatlı, ütülü pantolonlu, arabası, köşkü, sarayı olan bir insanım; ben kazmam." Ben kravatlı, ütülü pantolonlu, arabası, köşkü, sarayı olan bir insanım; ben kazmam."

Sen ister kaz ister kazma! Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: Sen ister kaz ister kazma! Peygamber Efendimiz buyurmuş ki:

Men hafere kabren. "Kim bir kabir kazıverirse…" Men hafere kabren. "Kim bir kabir kazıverirse…"

Kime? Neden? İhtisâben. "Allah'tan sevabını bekleyerek…" Kime? Neden?

İhtisâben. "Allah'tan sevabını bekleyerek…"

Allah'tan sevabını bekleyerek kabir kazıveriyor. Sonra? Allah'tan sevabını bekleyerek kabir kazıveriyor.

Sonra?

Kâne lehû mine'l-ecri. "Bundan bir ecir kazanır ki…"Kâne lehû mine'l-ecri. "Bundan bir ecir kazanır ki…" Ke-ennemâ eskene miskînen fî beytin ilâ yevmi'l-kıyâmeti.Ke-ennemâ eskene miskînen fî beytin ilâ yevmi'l-kıyâmeti. "Sanki kıyamete kadar bir miskin fukarâcağı bir evde misafir etmiş gibi." "Sanki kıyamete kadar bir miskin fukarâcağı bir evde misafir etmiş gibi."

O kadar sevap kazanır. O kadar sevap kazanır.

Biz her işi ücrete dökmüşüz.Biz her işi ücrete dökmüşüz. Ver mezarcıya iki bin lira, beş bin lira; ne kadarsa kazsın kabri…Ver mezarcıya iki bin lira, beş bin lira; ne kadarsa kazsın kabri… Bak, Peygamber Efendimiz ne diyor?Bak, Peygamber Efendimiz ne diyor? Demek ki müslümancık fırsat bulursa gidecek, kardeşinin kabrini kazıverecek ki oraya yatsın.Demek ki müslümancık fırsat bulursa gidecek, kardeşinin kabrini kazıverecek ki oraya yatsın. Kardeşinin yatacağı bir yer için Allah, sanki bir miskini eve almışsın, oturtmuşsun,Kardeşinin yatacağı bir yer için Allah, sanki bir miskini eve almışsın, oturtmuşsun, "al bu evceğizi de sen otur" diye kıyamete kadar onu misafir etmişsin, ağırlamışsın gibi ecir veriyor."al bu evceğizi de sen otur" diye kıyamete kadar onu misafir etmişsin, ağırlamışsın gibi ecir veriyor. Çünkü o kazdığın kabre bir kardeş yatırılacak.Çünkü o kazdığın kabre bir kardeş yatırılacak. Senin o arkadaşın kıyamete, insanlar kabirden ba's oluncaya kadar orada kalacak. Senin o arkadaşın kıyamete, insanlar kabirden ba's oluncaya kadar orada kalacak.

Bu da hatırınızda olsun. Bir kardeş için böyle yaparsanız iyi olur. Bu da hatırınızda olsun. Bir kardeş için böyle yaparsanız iyi olur.

İnsan bir hadisi duyunca hiç olmazsa ömründe birkaç defa, üç defa yapmalı. İnsan bir hadisi duyunca hiç olmazsa ömründe birkaç defa, üç defa yapmalı.

Men hafiza alâ ümmetî erbaîne hadîsen fîmâ yenfeuhum min emri dînihimMen hafiza alâ ümmetî erbaîne hadîsen fîmâ yenfeuhum min emri dînihim buise yevme'l-kıyâmeti mine'l-ulemâi ve fadlu'l-âlimi ale'l-âbidi seb'îne dereceten.buise yevme'l-kıyâmeti mine'l-ulemâi ve fadlu'l-âlimi ale'l-âbidi seb'îne dereceten. Allâhu a'lemu beyne külli dereceteyni. Allâhu a'lemu beyne külli dereceteyni.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

Men hafiza. "Kim ezberlerse, muhafaza ederse, hatırında tutarsa…"Men hafiza. "Kim ezberlerse, muhafaza ederse, hatırında tutarsa…" Alâ ümmetî. "Benim ümmetime nakletmek üzere hafızasında ezberler, hatırında tutarsa…"Alâ ümmetî. "Benim ümmetime nakletmek üzere hafızasında ezberler, hatırında tutarsa…" Erbaîne hadîsen. "Kırk tane hadis!" Erbaîne hadîsen. "Kırk tane hadis!"

Bir kimse ümmetime nakledivermek için kırk tane hadis ezberinde tutarsa… Bir kimse ümmetime nakledivermek için kırk tane hadis ezberinde tutarsa…

Fîmâ yenfeuhum min emri dînihim.Fîmâ yenfeuhum min emri dînihim. "Ümmetimden nakledilen kimselerin dinleri hususunda onlara fayda verecek kırk hadis naklederse…" "Ümmetimden nakledilen kimselerin dinleri hususunda onlara fayda verecek kırk hadis naklederse…"

Yani bir kimse, "Öğrensinler, dinlerini doğrultsunlar, güzel müslüman olsunlar." diyeYani bir kimse, "Öğrensinler, dinlerini doğrultsunlar, güzel müslüman olsunlar." diye onların dinî hususta işine yarayacak kırk hadis ezberler, nakleder, muhafaza ederse… onların dinî hususta işine yarayacak kırk hadis ezberler, nakleder, muhafaza ederse…

Buise. "Ba's olunur, kalkar." Yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde."Buise. "Ba's olunur, kalkar." Yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde." Mine'l-ulemâi. "Alimlerden olarak." Mine'l-ulemâi. "Alimlerden olarak."

Buhârî rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten bir milyonun üstünde hadis biliyormuş;Buhârî rahmetullahi aleyh rahmeten vasiaten bir milyonun üstünde hadis biliyormuş; kırk tane hadisin lafı mı olur. İşte müjde bu!kırk tane hadisin lafı mı olur. İşte müjde bu! Peygamber Efendimiz, "Kırk tane hadisi ümmetime dinleri düzelsin diyePeygamber Efendimiz, "Kırk tane hadisi ümmetime dinleri düzelsin diye kim naklediverirse Allah onu alimler zümresinden haşreder." diyor. kim naklediverirse Allah onu alimler zümresinden haşreder." diyor.

Ve devamında buyurmuş ki: Ve fadlu'l-âlimi ale'l-âbidi.Ve devamında buyurmuş ki:

Ve fadlu'l-âlimi ale'l-âbidi.
"Alimin âbid üzerine üstünlüğü, fazileti…" Seb'îne dereceten. "Yetmiş derecedir." "Alimin âbid üzerine üstünlüğü, fazileti…" Seb'îne dereceten. "Yetmiş derecedir."

Birisi alim; dinini, Allah'ı, takvâyı, ihlâsı, Allah yolunda ibadet etmenin ehemmiyetini,Birisi alim; dinini, Allah'ı, takvâyı, ihlâsı, Allah yolunda ibadet etmenin ehemmiyetini, Kur'an'ı, hadisi, edebi, Rabbine nasıl kulluk edeceğini biliyor.Kur'an'ı, hadisi, edebi, Rabbine nasıl kulluk edeceğini biliyor. Ötekisi de âbid; bilgisi yok, habire namaz kılıyor, oruç tutuyor, tesbih çekiyor vs…Ötekisi de âbid; bilgisi yok, habire namaz kılıyor, oruç tutuyor, tesbih çekiyor vs… Tabii, o da sevap kazanıyor. "Alimin âbid üzerine üstünlüğü yetmiş derece daha fazladır." Tabii, o da sevap kazanıyor.

"Alimin âbid üzerine üstünlüğü yetmiş derece daha fazladır."

Alim daha kıymetli! Allâhu a'lemu beyne külli dereceteyni.Alim daha kıymetli!

Allâhu a'lemu beyne külli dereceteyni.
"Her iki derecenin arasında ne kadar büyük bir mesafe olduğunu Allah bilir." "Her iki derecenin arasında ne kadar büyük bir mesafe olduğunu Allah bilir."

Yani yetmiş derece ama araları birer santim mi, birer metre mi; o kadar çok ki tariflere sığmaz.Yani yetmiş derece ama araları birer santim mi, birer metre mi; o kadar çok ki tariflere sığmaz. İki derece arasındaki farkı Allah bilir. İkisi arasında muazzam farklı yetmiş derece farkı var. İki derece arasındaki farkı Allah bilir. İkisi arasında muazzam farklı yetmiş derece farkı var.

Buna benzer hadîs-i şerîfler çoktur. Bunların hepsinden çıkan bir netice var;Buna benzer hadîs-i şerîfler çoktur. Bunların hepsinden çıkan bir netice var; zamanımızın bir kısmını âhiretin çok hayrına olan, kazançlı olan ilme sarf edeceğiz.zamanımızın bir kısmını âhiretin çok hayrına olan, kazançlı olan ilme sarf edeceğiz. Başka çare yok! Sabah kaçta gidersin evden? Başka çare yok!

Sabah kaçta gidersin evden?

"07:00'de çıkarım. Durakta yarım saat, 45 dakika beklerim."07:00'de çıkarım. Durakta yarım saat, 45 dakika beklerim. Dolmuşlar, otobüsler hep dolu geçer. Ondan sonra işime giderim, öğlene kadar çalışırım.Dolmuşlar, otobüsler hep dolu geçer. Ondan sonra işime giderim, öğlene kadar çalışırım. Biraz yoruluruz, öğleyin yemek molası verilir.Biraz yoruluruz, öğleyin yemek molası verilir. Zar zor yemeği yer, apar topar öğle namazımı kılarım.Zar zor yemeği yer, apar topar öğle namazımı kılarım. İkindi olur; bir ara namazımı kılar, yine çalışmaya devam ederim.İkindi olur; bir ara namazımı kılar, yine çalışmaya devam ederim. Hocam! 18:00'de çıkarım ama turşu gibi..." Hocam! 18:00'de çıkarım ama turşu gibi..."

Sabah 07:00'de evden çıktı, tabi kaçta kalktığı mâlum.Sabah 07:00'de evden çıktı, tabi kaçta kalktığı mâlum. 19:00'da eve geldi, yorgun argın… Ondan sonra yemeğini yediği zaman çocuk bir şey sorsa; 19:00'da eve geldi, yorgun argın… Ondan sonra yemeğini yediği zaman çocuk bir şey sorsa;

"Oğlum, biraz kenarda dur, bugün çok yoruldum. Başım biraz dinlensin." "Oğlum, biraz kenarda dur, bugün çok yoruldum. Başım biraz dinlensin."

Hanım bir şey söylese; "Hanım, şimdi konuşma, dur." der. Uzanır, uyur, kalır… Hanım bir şey söylese;

"Hanım, şimdi konuşma, dur." der.

Uzanır, uyur, kalır…

"Kalk efendi! Yatsı namazını kılmamıştın, haydi kalk bakalım, çok yorulmuşsun bugün…" "Kalk efendi! Yatsı namazını kılmamıştın, haydi kalk bakalım, çok yorulmuşsun bugün…"

Kalkar, yatsı namazını kılar, sonra yine yatar. Niçin yapıyor insan bunu? Kalkar, yatsı namazını kılar, sonra yine yatar.

Niçin yapıyor insan bunu?

Her gün bu sahne üç aşağı beş yukarı böyle. Senin için biraz farklı, benim için biraz farklı...Her gün bu sahne üç aşağı beş yukarı böyle. Senin için biraz farklı, benim için biraz farklı... İnsanlar böyle harıl harıl koşuyor, gidiyor, geliyor filan… Neden yapıyor? İnsanlar böyle harıl harıl koşuyor, gidiyor, geliyor filan…

Neden yapıyor?

"Neden yapacağız hocam? Şu ölümlü dünyada dosta düşmana muhtaç olmamak için çalışıyoruz."Neden yapacağız hocam? Şu ölümlü dünyada dosta düşmana muhtaç olmamak için çalışıyoruz. Dilenelim mi yani? Çalışıyoruz…" Dilenelim mi yani? Çalışıyoruz…"

Çalış canım, dilen demiyorum da yalnız bir şeycik söyleyeyim.Çalış canım, dilen demiyorum da yalnız bir şeycik söyleyeyim. Dünya için bu kadar deli dolu, freni patlamış araba gibi hızlı hızlı çalışıyorsun. Âhirete?.. Dünya için bu kadar deli dolu, freni patlamış araba gibi hızlı hızlı çalışıyorsun. Âhirete?..

"Hocam! Emekli olacağım, emekli olduktan sonra hacca gideceğim, sakal bırakacağım."Hocam! Emekli olacağım, emekli olduktan sonra hacca gideceğim, sakal bırakacağım. Döndükten sonra güzel bir tesbih, güzel bir takke, güzel bir pardesü…Döndükten sonra güzel bir tesbih, güzel bir takke, güzel bir pardesü… Hep namaza geleceğim, gideceğim. Bütün günahlarımı o zaman çıkartacağım." Hep namaza geleceğim, gideceğim. Bütün günahlarımı o zaman çıkartacağım."

Sen Allahu Teâlâ hazretleriyle ahid mi eyledin?Sen Allahu Teâlâ hazretleriyle ahid mi eyledin? Emekli olacağına kadar yaşayacaksın diye sana garanti belgesi mi verdiler?Emekli olacağına kadar yaşayacaksın diye sana garanti belgesi mi verdiler? Bozulursan o vakte kadar illa düzeltecekler mi? Yok öyle bir şey!Bozulursan o vakte kadar illa düzeltecekler mi? Yok öyle bir şey! Peki, hiçbir şey yapamadan gidersen? Ne dünyadan eline bir şey geçti, ne ahiretten; ne olacak? Peki, hiçbir şey yapamadan gidersen? Ne dünyadan eline bir şey geçti, ne ahiretten; ne olacak?

"Hocam! Çok fena olur." "Hocam! Çok fena olur."

Fena olur ya... Fena olduğu için gel sen bu programı bırak. Böyle program olmaz. Fena olur ya... Fena olduğu için gel sen bu programı bırak. Böyle program olmaz.

"Helal lokma kazanayım, çoluk çocuğa yemek getireyim, rahat yaşayayım." diye"Helal lokma kazanayım, çoluk çocuğa yemek getireyim, rahat yaşayayım." diye dünyana da çalış, dosta düşmana muhtaç olma;dünyana da çalış, dosta düşmana muhtaç olma; âhiretin için de hayırlı, kârlı olan şeyleri biraz düşün.âhiretin için de hayırlı, kârlı olan şeyleri biraz düşün. Onların peşinde de koş, onları da elde etmek için biraz gözünü aç. Onların peşinde de koş, onları da elde etmek için biraz gözünü aç.

Nasıl olacak? İlim öğren! Mesela her gün üç tane âyet ezberle.Nasıl olacak?

İlim öğren! Mesela her gün üç tane âyet ezberle.
Yaz bir kağıda, mânasını da okursun, sabah veya akşam üç tane âyet ezberle. Yaz bir kağıda, mânasını da okursun, sabah veya akşam üç tane âyet ezberle.

"Bugün en aşağı bu okuduğum âyetleri on kişiye söyleyeceğim." de. "Bugün en aşağı bu okuduğum âyetleri on kişiye söyleyeceğim." de.

Bir kişiye, Ahmet Efendi'ye söyledin mi, "Dokuz kaldı." de.Bir kişiye, Ahmet Efendi'ye söyledin mi, "Dokuz kaldı." de. Veli Efendi'ye de söyledin mi, "Sekiz kaldı." de.Veli Efendi'ye de söyledin mi, "Sekiz kaldı." de. Tebliğ olsun, emr-i mâruf nehy-i münker olsun diye… Tebliğ olsun, emr-i mâruf nehy-i münker olsun diye…

Ondan sonra, "Namazlarımı camide cemaatle kılayım, 27 kat, sevabı çok." de. Ondan sonra, "Namazlarımı camide cemaatle kılayım, 27 kat, sevabı çok." de.

"Vazifemi yaparken dilim de 'Allah' deyiversin, kalbim de 'Allah' deyiversin." de. "Vazifemi yaparken dilim de 'Allah' deyiversin, kalbim de 'Allah' deyiversin." de.

Ölümlü dünyada ne zaman öleceği belli değil. Biraz da onu yapmaya çalış.Ölümlü dünyada ne zaman öleceği belli değil. Biraz da onu yapmaya çalış. Ne olur yani elinde çekiç "tak tak" vururken, kalbin de "Allah Allah" dese... Ne olur yani elinde çekiç "tak tak" vururken, kalbin de "Allah Allah" dese...

Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmi kaddesallahu sırrahu kuyumcular çarşısına girmiş.Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmi kaddesallahu sırrahu kuyumcular çarşısına girmiş. Kuyumcular bilezikleri takka tıkı tıkı, takka tıkı tıkı, takka tıkı tıkı dövüyorlar.Kuyumcular bilezikleri takka tıkı tıkı, takka tıkı tıkı, takka tıkı tıkı dövüyorlar. O ahenkten bir ahenk kapmış, kendisini kaybetmiş, kendinden geçmiş, dönmeye başlamış. Diyor ki; O ahenkten bir ahenk kapmış, kendisini kaybetmiş, kendinden geçmiş, dönmeye başlamış. Diyor ki;

Yekî gencî pedîd âmet berin dükkân-ı zerkûbi Zehî sûreh zehî mâna zehî hûbi zehi hûbi. Yekî gencî pedîd âmet berin dükkân-ı zerkûbi

Zehî sûreh zehî mâna zehî hûbi zehi hûbi.

"Şu kuyumcu dükkânından bir hazine görünüyor."Şu kuyumcu dükkânından bir hazine görünüyor. Ne güzel yüz, ne güzel iç âlemi, ne hoş hal, ne güzellik, ne güzellik." Ne güzel yüz, ne güzel iç âlemi, ne hoş hal, ne güzellik, ne güzellik."

Yani insan Allah ehli olunca bir tıkırtıdan kalbi nelere gidiyor.Yani insan Allah ehli olunca bir tıkırtıdan kalbi nelere gidiyor. O çekicin takka tıkısından bir kaptırmış,O çekicin takka tıkısından bir kaptırmış, lâ ilâhe illallah mı dedi, Allah mı dedi ne dediyse, kendinden geçmiş, gitmiş. lâ ilâhe illallah mı dedi, Allah mı dedi ne dediyse, kendinden geçmiş, gitmiş.

Ne olur sen de çekiç vururken Allah desen? Ne olur sen de çekiç vururken Allah desen?

Kâr olur, sevap olur. Ondan sonra birisine bir iyilik yapıverirsin.Kâr olur, sevap olur. Ondan sonra birisine bir iyilik yapıverirsin. Bak hadîs-i şerîfte geçti, hadisleri okursan o zaman bileceksin. Bak hadîs-i şerîfte geçti, hadisleri okursan o zaman bileceksin.

el-Kelimetü't-tayyibetü sadakatun. "Güzel, hoş bir söz sadakadır."el-Kelimetü't-tayyibetü sadakatun. "Güzel, hoş bir söz sadakadır." Evet, güzel bir söz sadakadır hatta senin kardeşinin yüzüne tebessüm ederek bakman sadakadır.Evet, güzel bir söz sadakadır hatta senin kardeşinin yüzüne tebessüm ederek bakman sadakadır. Hadîs-i şerîf öyle; kardeşinin yüzüne gülersin, sadaka olur.Hadîs-i şerîf öyle; kardeşinin yüzüne gülersin, sadaka olur. Hatta Peygamber Efendimiz, "Senin kovandaki suyunuHatta Peygamber Efendimiz, "Senin kovandaki suyunu 'Ben bir daha doldururum, al sen git.' diye kardeşinin kovasına boşaltıvermen de sadakadır." diyor. 'Ben bir daha doldururum, al sen git.' diye kardeşinin kovasına boşaltıvermen de sadakadır." diyor.

İslâm böyle işte. Fırsatlardan istifade et, şu ölümlü dünyada biraz âhiretini de kazanmaya çalış. İslâm böyle işte. Fırsatlardan istifade et, şu ölümlü dünyada biraz âhiretini de kazanmaya çalış.

Hep dünyaya çalışıyoruz, bu dünyanın içinde olacak bu.Hep dünyaya çalışıyoruz, bu dünyanın içinde olacak bu. Yoksa, "Bu dünyanın işini bitireyim de ondan sonra âhirete çalışayım,Yoksa, "Bu dünyanın işini bitireyim de ondan sonra âhirete çalışayım, emekli olunca çalışayım." derse, olmaz. emekli olunca çalışayım." derse, olmaz.

Şeytan insana ilk önce şerri yaptırmak ister.Şeytan insana ilk önce şerri yaptırmak ister. Ondan sonra hayrı tehir ettirmekte bulur aldatmanın çaresini. Sana diyor ki: "Gece yaparsın." Ondan sonra hayrı tehir ettirmekte bulur aldatmanın çaresini. Sana diyor ki:

"Gece yaparsın."

Geceleyin de bir uyku bastıracak, göz kapaklarına binecek, sen namazı kılmayacaksın.Geceleyin de bir uyku bastıracak, göz kapaklarına binecek, sen namazı kılmayacaksın. Daha yemeği yer yemez gözün kapanmaya başlayacak, "cup" gideceksin, ne namazı ne tesbihi…Daha yemeği yer yemez gözün kapanmaya başlayacak, "cup" gideceksin, ne namazı ne tesbihi… Hepsi kalır. Onun için eskiler bu işi çok denemişler de demişler ki; Hepsi kalır. Onun için eskiler bu işi çok denemişler de demişler ki;

Mâ mada fâte. "Geçen geçti, elden kaçtı." Ve'l-müemmelü gaybün.Mâ mada fâte. "Geçen geçti, elden kaçtı." Ve'l-müemmelü gaybün. "Gelecek zaman belli değil, ya gelir ya gelmez." "Gelecek zaman belli değil, ya gelir ya gelmez." Fe-leke's-sâe sülleti entefiha. "Elinde bir şu içinde yaşadığın an var." Fe-leke's-sâe sülleti entefiha. "Elinde bir şu içinde yaşadığın an var."

Geçen geçti, gelecek belli değil, bir içinde bulunduğun an var. Geçen geçti, gelecek belli değil, bir içinde bulunduğun an var.

"Kolay o zaman. Ne kadar basitmiş."Kolay o zaman. Ne kadar basitmiş. Hay Allah, ben de bu işi çapraşık bir şey sanıyordum.Hay Allah, ben de bu işi çapraşık bir şey sanıyordum. İçinde bulunduğum anda Allah rızasını düşünürüm, hep ona göre yaşamaya çalışırım." İçinde bulunduğum anda Allah rızasını düşünürüm, hep ona göre yaşamaya çalışırım."

İşte o kadar! Müslümanlık zor olsaydı sadece profesörler müslüman olurdu.İşte o kadar! Müslümanlık zor olsaydı sadece profesörler müslüman olurdu. Zor bir şey değil ki! Köylüsü de, işçisi de, çobanı da müslüman olur, cenneti kazanır.Zor bir şey değil ki! Köylüsü de, işçisi de, çobanı da müslüman olur, cenneti kazanır. Kadını da kazanır, erkeği de kazanır.Kadını da kazanır, erkeği de kazanır. Bu basit bir şey! Ama bu basit şeyi çok münevverler anlamıyor. . Bu basit bir şey! Ama bu basit şeyi çok münevverler anlamıyor.

.
Men halebe şâtehû. "Kim koyununu kendisi sağarsa…" Sonra… Men halebe şâtehû. "Kim koyununu kendisi sağarsa…"

Sonra…

Ve rekaa kamîsahû. "Ve gömleğini yamarsa…"Ve rekaa kamîsahû. "Ve gömleğini yamarsa…" Ve hasafe na'lehû. "Pabucunu dikerse, tamir ederse…"Ve hasafe na'lehû. "Pabucunu dikerse, tamir ederse…" Ve vâkele hâdimehû. "Hizmetçisiyle oturur, yemek yemeye tenezzül buyurursa, yerse…"Ve vâkele hâdimehû. "Hizmetçisiyle oturur, yemek yemeye tenezzül buyurursa, yerse…" Ve hamele min sûkihî. "Çarşısından da aldığı erzakı, yükünü kendisi taşıyıverirse…"Ve hamele min sûkihî. "Çarşısından da aldığı erzakı, yükünü kendisi taşıyıverirse…" Fe-kad berie mine'l-kibri. "Kibirden berî olmuş olur." Fe-kad berie mine'l-kibri. "Kibirden berî olmuş olur."

İslâm'da en büyük kabahatlerden, kötü huylardan bir tanesi kibirdir.İslâm'da en büyük kabahatlerden, kötü huylardan bir tanesi kibirdir. İnsanın kendisini beğenmesi çok büyük günahtır. Hatta Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; İnsanın kendisini beğenmesi çok büyük günahtır. Hatta Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete girmeyecek." "Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete girmeyecek."

Kibirden beri olmak nasıl olur?Kibirden beri olmak nasıl olur? Kibirden kurtulmak, beraat etmek, paçayı kurtarmak, yakayı kurtarmak nasıl olur? Kibirden kurtulmak, beraat etmek, paçayı kurtarmak, yakayı kurtarmak nasıl olur?

İnsanın bazı alametleri vardır, onlardan kibirden uzak olduğu anlaşılır.İnsanın bazı alametleri vardır, onlardan kibirden uzak olduğu anlaşılır. Kuzusunu kendisi sağıyor, "Canım, ben koyun sağacak adam mıyım? Gitsin filanca sağsın." demiyor.Kuzusunu kendisi sağıyor, "Canım, ben koyun sağacak adam mıyım? Gitsin filanca sağsın." demiyor. Mütevazı, koyunu kendisi sağıyor.Mütevazı, koyunu kendisi sağıyor. Elbisesine yamayı kendisi dikiyor veyahut yamalı bir elbiseyi giymekten çekinmiyor,Elbisesine yamayı kendisi dikiyor veyahut yamalı bir elbiseyi giymekten çekinmiyor, "Ben yamalı elbise giymem." demiyor. Ne olacak, giyiveriyor…"Ben yamalı elbise giymem." demiyor. Ne olacak, giyiveriyor… Sonra pabucunu dikiveriyor. Kenarı, meshi yırtılmış, dikiveriyor; öyle giyiyor.Sonra pabucunu dikiveriyor. Kenarı, meshi yırtılmış, dikiveriyor; öyle giyiyor. "Bu artık eskimiş, ben bunu atarım." filan demiyor da öyle tamirli giyiyor. Sonra… "Bu artık eskimiş, ben bunu atarım." filan demiyor da öyle tamirli giyiyor. Sonra…

Ve vâkele hâdimehû. "Hizmetçisiyle beraber oturuyor." Ve vâkele hâdimehû. "Hizmetçisiyle beraber oturuyor."

"Gel sen de otur, beraber yiyelim." "Gel sen de otur, beraber yiyelim."

"Efendiler hizmetçisiyle beraber oturur mu?"Efendiler hizmetçisiyle beraber oturur mu? O gitsin mutfakta yesin, burası efendilere mahsus masa." filan denir ya…O gitsin mutfakta yesin, burası efendilere mahsus masa." filan denir ya… Batı'da âdet öyle ya… Öyle yapmıyor, beraber oturuyor, yiyor. Batı'da âdet öyle ya… Öyle yapmıyor, beraber oturuyor, yiyor.

Ve çarşıdan filesine gıdasını doldurup getirdiği zaman kendisi getiriyor. Ve çarşıdan filesine gıdasını doldurup getirdiği zaman kendisi getiriyor.

İşte bunlar tevazu, kibirli olmama alametidir.İşte bunlar tevazu, kibirli olmama alametidir. Peygamber Efendimiz, "Böyle yapan kibirden berî olmuş olur." diyor.Peygamber Efendimiz, "Böyle yapan kibirden berî olmuş olur." diyor. Bizim bugünkü halimize bakarsak kibirli olup olmadığımız buna benzer başka şeylerden belli olur.Bizim bugünkü halimize bakarsak kibirli olup olmadığımız buna benzer başka şeylerden belli olur. Giyinişimizden, kuşanışımızdan, söylediğimiz sözden vesaireden anlaşılır. Giyinişimizden, kuşanışımızdan, söylediğimiz sözden vesaireden anlaşılır.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi kibirden berî eylesin. Sevdiği güzel huylarla muttasıf eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi kibirden berî eylesin. Sevdiği güzel huylarla muttasıf eylesin. Gafletten, cehaletten kurtarsın. Dünyasını, âhiretini kazananlardan eylesin.Gafletten, cehaletten kurtarsın. Dünyasını, âhiretini kazananlardan eylesin. Âhiretini dünyasına satanlardan eylemesin. Yolunda daim, zikrinde kaim eylesin. Âhiretini dünyasına satanlardan eylemesin. Yolunda daim, zikrinde kaim eylesin.

Fâtiha-i şerîfe meâl besmele. Fâtiha-i şerîfe meâl besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2