Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Yüzünüzü Mescid-i Haram’a Çevirin!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Muharrem 1421 / 11.04.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad Coşan hayattayken AKRA'da cuma günleri çoğunlukla telefonla bağlanarak cuma sohbetleri yapmıştır. Bu konuşmalar Türkiye saati ile öğleden önceye tekabül etmiştir. Hocamız bulundukları yerden canlı olarak veya önceden kayıt yaparak bu konuşmaları gerçekleştirmiştir.

Yüzünüzü Mescid-i Haram’a Çevirin!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Muharrem 1421 / 11.04.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad Coşan hayattayken AKRA'da cuma günleri çoğunlukla telefonla bağlanarak cuma sohbetleri yapmıştır. Bu konuşmalar Türkiye saati ile öğleden önceye tekabül etmiştir. Hocamız bulundukları yerden canlı olarak veya önceden kayıt yaparak bu konuşmaları gerçekleştirmiştir.

Konuşma Metni

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû.

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun... Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun...

Kaldığımız ayet 148. ayetin başı; onu okuyalım. Kaldığımız ayet 148. ayetin başı; onu okuyalım.

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve liküllin vichetün hüve müvellîhâ festebiku'l-hayrâti eyne mâ tekûnû ye'ti bi-kümüllâhu cemî'an,Ve liküllin vichetün hüve müvellîhâ festebiku'l-hayrâti eyne mâ tekûnû ye'ti bi-kümüllâhu cemî'an, innallâhe alâ külli şey'in kadîr. innallâhe alâ külli şey'in kadîr.

Bu 148. ayet-i kerîme… Bununla beraber [149 ve] 150'yi de okursak Bu 148. ayet-i kerîme… Bununla beraber [149 ve] 150'yi de okursak Kıblenin çevrilmesi, tahvili ile ilgili ayetler bununla tamamlanacak. Kıblenin çevrilmesi, tahvili ile ilgili ayetler bununla tamamlanacak.

Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatra'l-mescidi'l-harâm ve innehû le'l-hakku Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatra'l-mescidi'l-harâm ve innehû le'l-hakku min rabbik ve mallâhu bi-gâfilin ammâ ta'melûn. min rabbik ve mallâhu bi-gâfilin ammâ ta'melûn.

Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatra'l-mescidi'l-harâm Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatra'l-mescidi'l-harâm ve haysü mâ küntüm fevellû vücûheküm şatrahû li ellâ yekûne li'n-nâsi aleyküm hüccetün,ve haysü mâ küntüm fevellû vücûheküm şatrahû li ellâ yekûne li'n-nâsi aleyküm hüccetün, illellezîne zalemû minhüm felâ tahşevhüm vahşevnî illellezîne zalemû minhüm felâ tahşevhüm vahşevnî ve liütimme ni'metî aleyküm ve le'alleküm tehtedûn. ve liütimme ni'metî aleyküm ve le'alleküm tehtedûn.

Bunların izahını, dilimizin döndüğünce bunlar üzerinde sohbetimizi yapalım. Bunların izahını, dilimizin döndüğünce bunlar üzerinde sohbetimizi yapalım.

148. âyet-i kerîme, daha önceki âyet-i kerîmelerde başlamış olan kıblenin tahvili konusu 148. âyet-i kerîme, daha önceki âyet-i kerîmelerde başlamış olan kıblenin tahvili konusu üzerinde devam ediyor. üzerinde devam ediyor.

Ve liküllin vichetün hüve müvellîhâ. "Herkesin bir yönelişi vardır, yöneldiği yön vardır;Ve liküllin vichetün hüve müvellîhâ. "Herkesin bir yönelişi vardır, yöneldiği yön vardır; o, ona yönelir."o, ona yönelir." Hüve, "O kişi, o millet veya o kavim, o kavmi teşkil eden kişi" ona yönünü döndürür. Hüve, "O kişi, o millet veya o kavim, o kavmi teşkil eden kişi" ona yönünü döndürür.

Vicheh, fi'leh vezninde, çeşit bildiren bir mastar oluyor; "şöyle bir başka çeşit dönüş" mânasına...Vicheh, fi'leh vezninde, çeşit bildiren bir mastar oluyor; "şöyle bir başka çeşit dönüş" mânasına... Bir de kıble gibi "dönülen yön" mânasına geliyor. Bir de kıble gibi "dönülen yön" mânasına geliyor. Ve likülli "Herkesin bir yöneliş biçimi vardır veya yöneldiği kıble vardır." demek oluyor. Ve likülli "Herkesin bir yöneliş biçimi vardır veya yöneldiği kıble vardır." demek oluyor.

Bir kıraatte de; Ve likülli vichetin hüve müvellîhâ olarak okunuyor, Bir kıraatte de;

Ve likülli vichetin hüve müvellîhâ olarak okunuyor,
külli kelimesi vichetün'e izafe edilmiş. Ve likülli vichetin hüve müvellîhâ kıraati de var. külli kelimesi vichetün'e izafe edilmiş. Ve likülli vichetin hüve müvellîhâ kıraati de var.

Ve liküllin. "Herkesin bir yöneldiği taraf var, yön var, kıble var; Ve liküllin. "Herkesin bir yöneldiği taraf var, yön var, kıble var; her millet bir tarafa yöneliyor."her millet bir tarafa yöneliyor." Yahudiler, Kudüs'te ki Kubbetü's-Sahrâ -hı harfi ile- denilen kutsal kaya var. Yahudiler, Kudüs'te ki Kubbetü's-Sahrâ -hı harfi ile- denilen kutsal kaya var. Hz. Ömer'in üzerine kubbe bina ettiği mukaddes yer.Hz. Ömer'in üzerine kubbe bina ettiği mukaddes yer. Mescid-i Aksâ'nın önündeki meydanda olan bir şey. Mescid-i Aksâ'nın önündeki meydanda olan bir şey.

"Yahudiler Sahrâ'ya yönelirler." diyor kitaplar. Hristiyanlar da doğuya yönelirler. "Yahudiler Sahrâ'ya yönelirler." diyor kitaplar. Hristiyanlar da doğuya yönelirler. Her kavmin böyle bir yöneldiği taraf vardır. Bir mâna bu… Her kavmin böyle bir yöneldiği taraf vardır. Bir mâna bu…

Diğer bir mâna; "Her bir kavmin bu yönelme konusunda, Diğer bir mâna; "Her bir kavmin bu yönelme konusunda, kıbleye dönme konusunda bir tutumu vardır; bir heyeti, bir hali vardır." şeklinde de izah ediliyor. kıbleye dönme konusunda bir tutumu vardır; bir heyeti, bir hali vardır." şeklinde de izah ediliyor.

Üçüncü bir mâna da; "Her müslümanın kıbleye, bulunduğu yerden bir yönelme şekli ile Üçüncü bir mâna da; "Her müslümanın kıbleye, bulunduğu yerden bir yönelme şekli ile yönelmesi lazım gelir." mânası da var.yönelmesi lazım gelir." mânası da var. Hitap müslümanlaradır. Kuzeydeki müslümanlar Kâbe'ye yönelecekler,Hitap müslümanlaradır. Kuzeydeki müslümanlar Kâbe'ye yönelecekler, Medine'dekiler güneye dönecekler.Medine'dekiler güneye dönecekler. Yemen'deki müslümanlar Kâbe kuzeylerinde kalıyor; kuzeye dönecekler.Yemen'deki müslümanlar Kâbe kuzeylerinde kalıyor; kuzeye dönecekler. Doğudakiler Kâbe batılarına kalıyor; batıya yönelecekler.Doğudakiler Kâbe batılarına kalıyor; batıya yönelecekler. "Her bir müslümanın kıble konusunda yöneleceği taraf vardır." mânasına hitap müslümanlaradır."Her bir müslümanın kıble konusunda yöneleceği taraf vardır." mânasına hitap müslümanlaradır. "Müslümanlar, hristiyanlar, yahudiler kastedilmiştir" diyenler olduğu gibi "Anlatım müslümanları anlatıyor" diyenler de var. "Müslümanlar, hristiyanlar, yahudiler kastedilmiştir" diyenler olduğu gibi "Anlatım müslümanları anlatıyor" diyenler de var.

Hüve müvellîhâ. "Herkesin yöneleceği bir yön vardır." Hüve müvellîhâ. "Herkesin yöneleceği bir yön vardır." O, o tarafa yönünü, yüzünü çevirir,O, o tarafa yönünü, yüzünü çevirir, Buradaki hüve, "o kişiye delâlet eden bir zamirdir." diyenler de var;Buradaki hüve, "o kişiye delâlet eden bir zamirdir." diyenler de var; "Cenâb-ı Hakk'a râcî olur, buradaki hüve'den maksat Cenâb-ı Hak Teâlâ'dır." diyen"Cenâb-ı Hakk'a râcî olur, buradaki hüve'den maksat Cenâb-ı Hak Teâlâ'dır." diyen müfessirler de var. müfessirler de var.

O zaman; "Her bir kavme Cenâb-ı Hak kıblelerinin neresi olması gerektiğini beyan eylemiştir, O zaman; "Her bir kavme Cenâb-ı Hak kıblelerinin neresi olması gerektiğini beyan eylemiştir, o yöneltmiştir." mânasına [gelir.] o yöneltmiştir." mânasına [gelir.]

Bütün kavimlerin aslında asıl kıblesinin Kâbe-i Müşerrefe olması lazım! Çünkü: Bütün kavimlerin aslında asıl kıblesinin Kâbe-i Müşerrefe olması lazım! Çünkü:

İnne evvele beytin vudı'a li'n-nâsi lellezî bi-bekkete mübâreken ve hüden li'l-âlemîn.İnne evvele beytin vudı'a li'n-nâsi lellezî bi-bekkete mübâreken ve hüden li'l-âlemîn. "Yeryüzünün en şerefli, en eski, en mübarek, en muazzam mescidi olan Kâbe'ye dönmesi lazım!" "Yeryüzünün en şerefli, en eski, en mübarek, en muazzam mescidi olan Kâbe'ye dönmesi lazım!"

Sonuç itibariyle ister kastedilenler bütün kavimler olsun, Sonuç itibariyle ister kastedilenler bütün kavimler olsun, herkes yönünü bir tarafa çevirmiş yöneliyor veya Cenâb-ı Hak herkeseherkes yönünü bir tarafa çevirmiş yöneliyor veya Cenâb-ı Hak herkese şu tarafa yönelin demiş ama, kimisi o sözü dinliyor, kimisi dinlemiyor… şu tarafa yönelin demiş ama, kimisi o sözü dinliyor, kimisi dinlemiyor…

Festebiku'l-hayrât. "Siz hayırlara yarışarak, koşarak gidiniz!" Festebiku'l-hayrât. "Siz hayırlara yarışarak, koşarak gidiniz!" "Ey mü'minler! Siz başka kavimlerin itaatsizlikleri gibi, inatları gibi ters duygulara kapılmayın;"Ey mü'minler! Siz başka kavimlerin itaatsizlikleri gibi, inatları gibi ters duygulara kapılmayın; hayırda yarışın, hayırları, sevapları işlemeye gayret edin!" hayırda yarışın, hayırları, sevapları işlemeye gayret edin!"

Eyne mâ tekûnû ye'ti bi-kümüllâhu cemîâ. Eyne mâ tekûnû ye'ti bi-kümüllâhu cemîâ. "Siz insanlar her nerede olursanız olun, Cenâb-ı Hak hepinizi topluca bir araya getirir.""Siz insanlar her nerede olursanız olun, Cenâb-ı Hak hepinizi topluca bir araya getirir." Sizi âhirette, mahşer yerinde huzuruna toplayacaktır ve hepinizi yaptığınızdan dolayı; Sizi âhirette, mahşer yerinde huzuruna toplayacaktır ve hepinizi yaptığınızdan dolayı; kim hayırlara koşarsa, yaptığı hayırlardan dolayı mükâfatlandıracaktır; kim hayırlara koşarsa, yaptığı hayırlardan dolayı mükâfatlandıracaktır; itaat etmeyenleri de huzuruna geldiği zaman cezalandıracaktır. itaat etmeyenleri de huzuruna geldiği zaman cezalandıracaktır.

İnnallâhe alâ külli şey'in kadîr.İnnallâhe alâ külli şey'in kadîr. "Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri her şeyi yapmaya sonsuz derecede kudret sahibidir,"Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri her şeyi yapmaya sonsuz derecede kudret sahibidir, muktedirdir; hiçbir mânî, hiçbir imkânsızlık bahis konusu değildir." muktedirdir; hiçbir mânî, hiçbir imkânsızlık bahis konusu değildir."

Binâenaleyh, insanların kıble konusunda böyle çeşitli tutumları var; Binâenaleyh, insanların kıble konusunda böyle çeşitli tutumları var; kimisi kıbleyi kabul ediyor, kimisi reddediyor, kimisi dedikodu yapıyor, kimisi itaat ediyor... kimisi kıbleyi kabul ediyor, kimisi reddediyor, kimisi dedikodu yapıyor, kimisi itaat ediyor... Ama itaat edenlerin en başında ve en Allah'ın seveceği tarzda itaatini ispatlamış olanAma itaat edenlerin en başında ve en Allah'ın seveceği tarzda itaatini ispatlamış olan Peygamber-i Zîşânımız'dır.Peygamber-i Zîşânımız'dır. Çünkü ilk önce Beytül-Makdis'e doğru dönülmesini Cenâb-ı Mevlâ emredince, Çünkü ilk önce Beytül-Makdis'e doğru dönülmesini Cenâb-ı Mevlâ emredince, emre itaat etmiş, o tarafa dönmüş; ondan sonra öbür tarafa dönün deyince,emre itaat etmiş, o tarafa dönmüş; ondan sonra öbür tarafa dönün deyince, o tarafa, Kâbe-i Müşerrefe tarafına dönmüş.o tarafa, Kâbe-i Müşerrefe tarafına dönmüş. Gönlü başından beri Kâbe-i Müşerrefe'yi sevdiği halde, Allah "Kudüs'e dönün!" dediği zaman,Gönlü başından beri Kâbe-i Müşerrefe'yi sevdiği halde, Allah "Kudüs'e dönün!" dediği zaman, Kudüs'e dönmekte tereddüt etmemiş. Kudüs'e dönmekte tereddüt etmemiş.

Bu bir büyük itaat ve ihlâs ve Cenâb-ı Hakk'ın emrine anında imtisâlin güzel bir misâli. Bu bir büyük itaat ve ihlâs ve Cenâb-ı Hakk'ın emrine anında imtisâlin güzel bir misâli. Bütün ümmetlerin öyle yapması lazım!.. Bütün ümmetlerin öyle yapması lazım!.. Yahudilerin de, hristiyanların da aynı itaati göstermesi gerekirdi. Yahudilerin de, hristiyanların da aynı itaati göstermesi gerekirdi.

Cenâb-ı Hak hepsini huzurunda toplayacak, Cenâb-ı Hak hepsini huzurunda toplayacak, hepsine amelinin karşılığında yapacağı muameleyi kendisi biliyor. hepsine amelinin karşılığında yapacağı muameleyi kendisi biliyor. Cezalandırılacağı cezalandıracak, mükâfatlandırılacağı mükâfatlandıracak. Cezalandırılacağı cezalandıracak, mükâfatlandırılacağı mükâfatlandıracak.

149. âyet-i kerîme; te'kîden, kuvvetlendirmek için, tereddütleri izâle etmek için,149. âyet-i kerîme; te'kîden, kuvvetlendirmek için, tereddütleri izâle etmek için, zihinlerde herhangi bir soru kalmasın diye, [yine kıble konusunda:] zihinlerde herhangi bir soru kalmasın diye, [yine kıble konusunda:]

Ve min haysü haracte. "Ey Resûlüm! Nereye çıkarsan çık."Ve min haysü haracte. "Ey Resûlüm! Nereye çıkarsan çık." Fevelli vecheke şatra'l-mescidi'l-harâm. "Yönünü Mescid-i Harâm tarafına döndür!" Fevelli vecheke şatra'l-mescidi'l-harâm. "Yönünü Mescid-i Harâm tarafına döndür!"

Bu emir daha önceki âyet-i kerîmelerde de yakın kelimelerle geçmişti.Bu emir daha önceki âyet-i kerîmelerde de yakın kelimelerle geçmişti. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem gökyüzüne bakıp da,Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem gökyüzüne bakıp da, gönlünden kıblenin değiştirilmesini Cenâb-ı Hak'tan temenni ederken;gönlünden kıblenin değiştirilmesini Cenâb-ı Hak'tan temenni ederken; "Ey Resûlüm! Senin gökyüzüne bakışını görüyoruz. "Ey Resûlüm! Senin gökyüzüne bakışını görüyoruz. Haydi bakalım, bundan sonra yönünü Mescid-i Harâm tarafına çevir!" diye Haydi bakalım, bundan sonra yönünü Mescid-i Harâm tarafına çevir!" diye daha önceki âyet-i kerîmede geçmişti. daha önceki âyet-i kerîmede geçmişti.

Burada te'kîden, kuvvetlendirmek için [tekrar bildiriliyor.] Burada te'kîden, kuvvetlendirmek için [tekrar bildiriliyor.] Çünkü bu kıble değiştirilmesi önemli bir şey;Çünkü bu kıble değiştirilmesi önemli bir şey; herkes bunun Allah tarafından emredildiğini kesin olarak bilsin, bir tereddüt olmasın diyeherkes bunun Allah tarafından emredildiğini kesin olarak bilsin, bir tereddüt olmasın diye "Nereye çıkarsan çık, nereye gidersen git, yönünü kıbleye çevir!" "Nereye çıkarsan çık, nereye gidersen git, yönünü kıbleye çevir!"

Demek ki, "Sadece Mekke'de otururken, sadece Kâbe'yi görebilen bir yerde dururken Demek ki, "Sadece Mekke'de otururken, sadece Kâbe'yi görebilen bir yerde dururken yönünü Kâbe'ye dön." denmiyor; yönünü Kâbe'ye dön." denmiyor; Kâbe'nin görünmediği yerde de,Kâbe'nin görünmediği yerde de, Peygamber Efendimiz'e ve bütün namaz kılan müslümanlara yine yönünü Mescid-i Harâm'a çevirecek. Peygamber Efendimiz'e ve bütün namaz kılan müslümanlara yine yönünü Mescid-i Harâm'a çevirecek.

el-Mescidü'l-Harâm, ikiside elif lâm'lı… el-Mescidü'l-Harâm, ikiside elif lâm'lı… Kâbe-i Müşerrefe'nin ortasında bulunduğu mukaddes, mübarek, Kâbe-i Müşerrefe'nin ortasında bulunduğu mukaddes, mübarek, büyük mescit. Etrafında direkler, revaklar, katlar var...büyük mescit. Etrafında direkler, revaklar, katlar var... Kâbe'nin etrafında önce bir geniş alan, meydan var; orada tavaf edilebiliyor, üstü açık...Kâbe'nin etrafında önce bir geniş alan, meydan var; orada tavaf edilebiliyor, üstü açık... Ondan sonra kenarlarda kubbeli kısımlar var. Ondan sonra kenarlarda kubbeli kısımlar var. Daha gerilerde yine iki katlı binalar var.Daha gerilerde yine iki katlı binalar var. İşte bütün burası, her tarafı, duvarlarıyla, kubbelerinin altlarıyla,İşte bütün burası, her tarafı, duvarlarıyla, kubbelerinin altlarıyla, dış kapısına kadar kocaman alan ve Kâbe'nin etrafındaki tavaf edilen boşluk,dış kapısına kadar kocaman alan ve Kâbe'nin etrafındaki tavaf edilen boşluk, ortasında Kâbe-i Müşerrefe binasının olduğu yer; her taraf hepsi birden el-Mescidü'l-Harâm... ortasında Kâbe-i Müşerrefe binasının olduğu yer; her taraf hepsi birden el-Mescidü'l-Harâm...

Ne demek el-Mescidü'l-Harâm? Ne demek el-Mescidü'l-Harâm?

"Çok muhterem, Cenâb-ı Hakk'ın çok mübarek, muhterem kıldığı mescit" demek. "Çok muhterem, Cenâb-ı Hakk'ın çok mübarek, muhterem kıldığı mescit" demek. "İçinde saygısızlık fiillerinin yapılmasının haram olduğu,"İçinde saygısızlık fiillerinin yapılmasının haram olduğu, her türlü saygı ve edebin takınılması gereken mübarek yer" demek. her türlü saygı ve edebin takınılması gereken mübarek yer" demek. Onun için el-Mescidü'l-Harâm diye geçiyor. Kur'ân-ı Kerîm'de birçok ayette böyle geçiyor. Onun için el-Mescidü'l-Harâm diye geçiyor. Kur'ân-ı Kerîm'de birçok ayette böyle geçiyor.

el-Mescidü'l-Aksâ, Kudüs'teki mescit; el-Mescidü'l-Harâm,el-Mescidü'l-Aksâ, Kudüs'teki mescit; el-Mescidü'l-Harâm, Mekke'deki mescit. Müslümanlar Mekke'deki mescide yönünü dönecek... Mekke'deki mescit. Müslümanlar Mekke'deki mescide yönünü dönecek...

Ve innehû le'l-hakku min rabbike. "Hiç şüphe yok ki, bu kıbleye doğru yönelme olayı,Ve innehû le'l-hakku min rabbike. "Hiç şüphe yok ki, bu kıbleye doğru yönelme olayı, muhakkak ki senin Rabbinden sana emredilmiş, hikmet dolu, muhakkak ki senin Rabbinden sana emredilmiş, hikmet dolu, şek ve tereddüt edilmeyecek, ittibâ edilecek bir emirdir, bir husustur."şek ve tereddüt edilmeyecek, ittibâ edilecek bir emirdir, bir husustur." Bu hususta hiç şekke lüzum yoktur, muhakkak bu böyledir. Bu hususta hiç şekke lüzum yoktur, muhakkak bu böyledir.

Ve innehû el-hakku denmiyor le'l-hakku deniyor. Ve innehû el-hakku denmiyor le'l-hakku deniyor. Başına le gelince bir kelimenin, te'kid, kuvvetlendirme mânası vardır.Başına le gelince bir kelimenin, te'kid, kuvvetlendirme mânası vardır. Bir sözün muhakkak öyle olduğunu gösterir.Bir sözün muhakkak öyle olduğunu gösterir. "Bu kıblenin Kâbe'ye döndürülmesi, namaz kılarken insanların oraya dönmesi,"Bu kıblenin Kâbe'ye döndürülmesi, namaz kılarken insanların oraya dönmesi, Cenâb-ı Hak tarafından mü'minlere emredilmiş, hikmetli ve kesin bir emirdir." demek.Cenâb-ı Hak tarafından mü'minlere emredilmiş, hikmetli ve kesin bir emirdir." demek. Hem hikmetli mânasına geliyor, -hak kelimesinin içinde bu mâna var. Hem hikmetli mânasına geliyor, -hak kelimesinin içinde bu mâna var. Cenâb-ı Hakk'ın sağlam, hikmetli bir hükmü- hem de muhakkak böyle olduğu, Cenâb-ı Hakk'ın sağlam, hikmetli bir hükmü- hem de muhakkak böyle olduğu, tereddüte mahal olmayan, çok açık seçik bir gerçek olduğu beyan edilmiş oluyor. tereddüte mahal olmayan, çok açık seçik bir gerçek olduğu beyan edilmiş oluyor.

Ve mallâhu bi-gâfilin ammâ ta'melûn. "Ey mü'minler, ey insanlar! Cenâb-ı Hak sizin yaptıklarınızdanVe mallâhu bi-gâfilin ammâ ta'melûn. "Ey mü'minler, ey insanlar! Cenâb-ı Hak sizin yaptıklarınızdan aslâ ve kat'â, kesinlikle habersiz değildir, gâfil değildir, bilmiyor değildir; aslâ ve kat'â, kesinlikle habersiz değildir, gâfil değildir, bilmiyor değildir; hepsini çok çok güzel görüyor."hepsini çok çok güzel görüyor." İtaat edenlerin itaatlerini görüyor, itaatli kullarını seviyor; itaat etmeyenlerin de oyunlarını, İtaat edenlerin itaatlerini görüyor, itaatli kullarını seviyor; itaat etmeyenlerin de oyunlarını, hilelerini, madrabazlıklarını, düzenbazlıklarını, inatçılıklarını, maddiyatçılığını, hilelerini, madrabazlıklarını, düzenbazlıklarını, inatçılıklarını, maddiyatçılığını, hangi duygularla bu edepsizliği yapıyorsa o edepsizliğinin sebebini biliyor.hangi duygularla bu edepsizliği yapıyorsa o edepsizliğinin sebebini biliyor. Onun da tabii karşılığını verecek. Onun da tabii karşılığını verecek.

Ve mallâhu bi-gâfilin ammâ ta'melûn'un sonundaki ta'melûn kelimesi, bir kıraette de, Ve mallâhu bi-gâfilin ammâ ta'melûn'un sonundaki ta'melûn kelimesi, bir kıraette de, Ebû Amr kıraetinde; ya'melûn tarzında gelmiş. Ebû Amr kıraetinde; ya'melûn tarzında gelmiş. O zaman, "Onların işlediklerinden Allah gâfil değildir." O zaman, "Onların işlediklerinden Allah gâfil değildir." Kıbleyi kabul etmeyen, emri tutmayanların yaptıklarından gâfil değildir." demek oluyor.Kıbleyi kabul etmeyen, emri tutmayanların yaptıklarından gâfil değildir." demek oluyor. Muhalefet edenler hakkında bir tehdit mânası taşıyor. Muhalefet edenler hakkında bir tehdit mânası taşıyor.

150. âyet-i kerîmeye geliyoruz. 150. âyet-i kerîmeye geliyoruz. Bu kıble ilgili konunun emirlerini ihtivâ eden, bu konu ile ilgili sonuncu âyet-i kerîme: Bu kıble ilgili konunun emirlerini ihtivâ eden, bu konu ile ilgili sonuncu âyet-i kerîme:

Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatra'l-mescidi'l-harâm.Ve min haysü haracte fevelli vecheke şatra'l-mescidi'l-harâm. "Nereye çıkarsanız çıkın, nereden sefere çıkarsanız çıkın, nerede olursanız olun...""Nereye çıkarsanız çıkın, nereden sefere çıkarsanız çıkın, nerede olursanız olun..." Haysü kelimesi yer bildirir, zaman bildirir. Burada "çıkmak" fiili bahis konusu olduğu için Haysü kelimesi yer bildirir, zaman bildirir. Burada "çıkmak" fiili bahis konusu olduğu için ve Kâbe'nin mekan olarak mekânı önemli olduğu için,ve Kâbe'nin mekan olarak mekânı önemli olduğu için, "Her nereye çıkarsanız" demek. Zaman mânası bahis konusu değil. "Her nereye çıkarsanız" demek. Zaman mânası bahis konusu değil.

"Her nereye doğru sefere çıkarsanız çıkın..." "Her nereye doğru sefere çıkarsanız çıkın..." Mekke'de değil de, dünyanın başka yerinde de olsanız, uzak seferlere de çıksanız; Mekke'de değil de, dünyanın başka yerinde de olsanız, uzak seferlere de çıksanız; harp için, yolculuk için, ticaret için gittiğiniz yerlerde de, bulunduğunuz yerlerde de...harp için, yolculuk için, ticaret için gittiğiniz yerlerde de, bulunduğunuz yerlerde de... Fevelli vecheke şatra'l-mescidi'l-harâm Fevelli vecheke şatra'l-mescidi'l-harâm "Ey Resûlüm! yönünü, yüzünü sen Mescid-i Harâm tarafına döndür!""Ey Resûlüm! yönünü, yüzünü sen Mescid-i Harâm tarafına döndür!" Bunun altında yatan mâna; "Namaz kılan bütün müslümanlar da yönlerini namazlarında Bunun altında yatan mâna; "Namaz kılan bütün müslümanlar da yönlerini namazlarında Kâbe-i Müşerrefe'ye döndürsünler!" demektir. Kâbe-i Müşerrefe'ye döndürsünler!" demektir.

Zaten arkasından, müslümanlara da aynı emir [geliyor]; Zaten arkasından, müslümanlara da aynı emir [geliyor];

Ve haysü mâ küntüm fevellû vücûheküm şatrahû.Ve haysü mâ küntüm fevellû vücûheküm şatrahû. "Ey müslümanlar! - burada çoğul sigası olduğu için böyle diyeceğiz- nerede olursanız olun, "Ey müslümanlar! - burada çoğul sigası olduğu için böyle diyeceğiz- nerede olursanız olun, siz de yüzlerinizi, yönünüzü onun tarafına, Mescid-i Harâm tarafına çevirin!" siz de yüzlerinizi, yönünüzü onun tarafına, Mescid-i Harâm tarafına çevirin!" Burada şatrahû'daki hû zamiri Mescid-i Harâm'a gidiyor. Burada şatrahû'daki hû zamiri Mescid-i Harâm'a gidiyor.

İşte onun için biz de Türkiye'de de olsak, Almanya'da da olsak, Avustralya'da da olsak,İşte onun için biz de Türkiye'de de olsak, Almanya'da da olsak, Avustralya'da da olsak, namaz kılacağımız zaman, "Kâbe ne tarafta? Mekke ne tarafta?.." diye namaz kılacağımız zaman, "Kâbe ne tarafta? Mekke ne tarafta?.." diye coğrafyayı düşünüyoruz, yönleri düşünüyoruz, dünyanın konumunu, coğrafyayı düşünüyoruz, yönleri düşünüyoruz, dünyanın konumunu, durumunu düşünüyoruz; ince ince hesapla, pusulaya, haritaya bakarak, durumunu düşünüyoruz; ince ince hesapla, pusulaya, haritaya bakarak, Allah'ın emrini tutalım diye yönümüzü o tarafa çeviriyoruz. Allah'ın emrini tutalım diye yönümüzü o tarafa çeviriyoruz.

Şimdi Cenâb-ı Hak Teâlâ Şimdi Cenâb-ı Hak Teâlâ Peygamber Efendimiz'e üç defa, nerede olursa olsun yönünü Kâbe-i Müşerrefe'ye çevirmeyi emrediyor. Peygamber Efendimiz'e üç defa, nerede olursa olsun yönünü Kâbe-i Müşerrefe'ye çevirmeyi emrediyor. Bunun birinci mânası; "Bu iş artık çok kesin, tereddüt edilecek bir tarafı yok, önemli bir şey,Bunun birinci mânası; "Bu iş artık çok kesin, tereddüt edilecek bir tarafı yok, önemli bir şey, Kudüs'e doğru değil, bundan sonra Kâbe-i Müşerrefe'ye dönülecek!" mânasına Kudüs'e doğru değil, bundan sonra Kâbe-i Müşerrefe'ye dönülecek!" mânasına kesinlik ifade ettiği muhakkak. kesinlik ifade ettiği muhakkak. Daha başka nice nice hikmetleri olduğunu tefsir kitapları yazıyor. Daha başka nice nice hikmetleri olduğunu tefsir kitapları yazıyor.

Hikmetlerinin bazısı bu âyet-i kerîmede bize açıklanıyor: Li-ellâ yekûne li'n-nâsi aleyküm hüccetün.Hikmetlerinin bazısı bu âyet-i kerîmede bize açıklanıyor:

Li-ellâ yekûne li'n-nâsi aleyküm hüccetün.
Li, "şu sebepten" demek; bu sebep bildiren bir harf. Kelimelerin başına geliyor.Li, "şu sebepten" demek; bu sebep bildiren bir harf. Kelimelerin başına geliyor. Fiillerin başına gelir, isimlerin başına gelir; "için" mânasına gelir.Fiillerin başına gelir, isimlerin başına gelir; "için" mânasına gelir. Li-ellâ yekûne li'n-nâsi aleyküm hücceh.Li-ellâ yekûne li'n-nâsi aleyküm hücceh. "İnsanlar için, sizin aleyhinize kullanacakları bir delil, bir belge olmaması için." "İnsanlar için, sizin aleyhinize kullanacakları bir delil, bir belge olmaması için."

Kâbe'nin neden namazda kıble edildiğini böyle beyan buyuruyor: Kâbe'nin neden namazda kıble edildiğini böyle beyan buyuruyor: "Sizin aleyhinizde kullanacakları bir belge olmasın" diye. "Sizin aleyhinizde kullanacakları bir belge olmasın" diye.

Buradaki "insanlardan" maksat; bir kere yahudiler ve hristiyanlardır.Buradaki "insanlardan" maksat; bir kere yahudiler ve hristiyanlardır. Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'e, Kudüs'e yönelik namaz kılmasını emrettiği zaman, Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'e, Kudüs'e yönelik namaz kılmasını emrettiği zaman, gevezelik ediyorlardı, tenkit ediyorlardı. Hâlbuki bilseler, o emri veren Rableri... gevezelik ediyorlardı, tenkit ediyorlardı. Hâlbuki bilseler, o emri veren Rableri... Onların da, bizim de Rabbimiz olan Allahu Teâlâ hazretleri emrediyor. Onların da, bizim de Rabbimiz olan Allahu Teâlâ hazretleri emrediyor. O zaman, dinî konularda böyle edepsizliğe kalkışmamaları lazım gelirdi. O zaman, dinî konularda böyle edepsizliğe kalkışmamaları lazım gelirdi.

Diyorlardı ki: "Muhammed hem bizim Yahudiliğimizi, Hristiyanlığımızı tenkit ediyor, Diyorlardı ki:

"Muhammed hem bizim Yahudiliğimizi, Hristiyanlığımızı tenkit ediyor,
hem de bizim Kudüs'ümüze dönüyor..." hem de bizim Kudüs'ümüze dönüyor..."

Bir kere sizin nereden Kudüs'ünüz oluyor,Bir kere sizin nereden Kudüs'ünüz oluyor, Peygamber Efendimiz'in, müslümanların, mü'minlerin Kudüs'ü...Peygamber Efendimiz'in, müslümanların, mü'minlerin Kudüs'ü... Niye siz sahip çıkıyorsunuz da, ötekileri dışlamaya çalışıyorsunuz?.. O mantık yanlış! Niye siz sahip çıkıyorsunuz da, ötekileri dışlamaya çalışıyorsunuz?.. O mantık yanlış!

İkincisi; Allahu Teâlâ hazretleri ne emrederse,İkincisi;

Allahu Teâlâ hazretleri ne emrederse,
Peygamber Efendimiz onu yapıyor; samimiyetini görsenize!..Peygamber Efendimiz onu yapıyor; samimiyetini görsenize!.. Bakın, o tarafa dönün dediği için [dönüyor]; kastı, garazı yok, size bir düşmanlığı yok, Bakın, o tarafa dönün dediği için [dönüyor]; kastı, garazı yok, size bir düşmanlığı yok, Allah'ın hak peygamberi...Allah'ın hak peygamberi... "Kudüs'e dönün!" dendiği için dönüyor. Sizin yanlışlarınız olduğu için,"Kudüs'e dönün!" dendiği için dönüyor. Sizin yanlışlarınız olduğu için, Allah da o yanlışları size bildirmesini ona emrettiğinden, yanlışları da söylüyor.Allah da o yanlışları size bildirmesini ona emrettiğinden, yanlışları da söylüyor. Ne diye siz de yanlışlık yapıyorsunuz, ne diye Allah'ın dinini değiştirdiniz?.. Ne diye siz de yanlışlık yapıyorsunuz, ne diye Allah'ın dinini değiştirdiniz?.. Ne diye Hz. İsa'nın hakiki konumunu anlayamıyorsunuz?.. Ne diye Hz. İsa'nın hakiki konumunu anlayamıyorsunuz?.. Ne diye Hz. Musa'nın emirlerini tutmuyorsunuz?.. Ne diye onları eğip büküp değiştiriyorsunuz?..Ne diye Hz. Musa'nın emirlerini tutmuyorsunuz?.. Ne diye onları eğip büküp değiştiriyorsunuz?.. Elbette söyleyecek. Zaten Musa aleyhisselam olsa, İsâ aleyhisselam olsa kendisi söyler.Elbette söyleyecek.

Zaten Musa aleyhisselam olsa, İsâ aleyhisselam olsa kendisi söyler.
Allah onun için Peygamber Efendimiz'e söylemesini emrettiğinden, söylüyor.Allah onun için Peygamber Efendimiz'e söylemesini emrettiğinden, söylüyor. Onların bu meseleyi anlaması lazımdı. Hatta Kudüs'e dönmesinden, Onların bu meseleyi anlaması lazımdı. Hatta Kudüs'e dönmesinden, samimiyetini daha iyi anlamaları lazımdı.samimiyetini daha iyi anlamaları lazımdı. "Evet, bak bizi tenkit ediyor ama yine de Allah'ın emrine bağlı olduğundan"Evet, bak bizi tenkit ediyor ama yine de Allah'ın emrine bağlı olduğundan Kudüs'e dönüyor." demeleri lazımdı. Kudüs'e dönüyor." demeleri lazımdı.

Bir kere Kâbe'ye dönülünce bu dedikoduların önü kesilmiş oluyor. Bir kere Kâbe'ye dönülünce bu dedikoduların önü kesilmiş oluyor. Ama tefsir kitapları bir başka hususu anlatıyorlar. Ama tefsir kitapları bir başka hususu anlatıyorlar. Hatta yerini de gösteriyor bazı tefsir kitapları.Hatta yerini de gösteriyor bazı tefsir kitapları. Bu Ahd-i Kadîm'in, yani Tevrat'ın Eş'iyâ kitabında, Kitâb-ı Eş'iyâ'da,Bu Ahd-i Kadîm'in, yani Tevrat'ın Eş'iyâ kitabında, Kitâb-ı Eş'iyâ'da, Mekke'nin istikbalini anlatan ayetlerde işaret ediliyor ki: "Âhir zaman peygamberi geldiği zaman,Mekke'nin istikbalini anlatan ayetlerde işaret ediliyor ki: "Âhir zaman peygamberi geldiği zaman, kıbleyi Mekke'ye çevirecek!" kıbleyi Mekke'ye çevirecek!"

Onu Cenâb-ı Hak [işaret ediyor]: "Kudüs'e doğru dönüp dururken,Onu Cenâb-ı Hak [işaret ediyor]: "Kudüs'e doğru dönüp dururken, işte sizin kitabınızda da önceden yazıldığı gibi, sizin de bildiğiniz gibi, tahmin ettiğiniz gibi,işte sizin kitabınızda da önceden yazıldığı gibi, sizin de bildiğiniz gibi, tahmin ettiğiniz gibi, hak peygamber olduğundan, hakiki âhir zaman peygamberi olduğundan,hak peygamber olduğundan, hakiki âhir zaman peygamberi olduğundan, bak işte orada vaat edildiği üzere, kıbleyi de Kâbe tarafına döndürdü." bak işte orada vaat edildiği üzere, kıbleyi de Kâbe tarafına döndürdü."

Çünkü Kâbe, Hz. İbrahim aleyhisselam'ın yeniden bina ettiği ama esas temelleri öncelerden olan, Çünkü Kâbe, Hz. İbrahim aleyhisselam'ın yeniden bina ettiği ama esas temelleri öncelerden olan, dünyanın en eski mescidi, en mukaddes yeri...dünyanın en eski mescidi, en mukaddes yeri... İşte onu da görünce, yahudilerin derhal mü'min olmaları lazımdı. İşte onu da görünce, yahudilerin derhal mü'min olmaları lazımdı. "İşte tamam, bizim Ahd-i Kadîm'de, Tevrat'ta, kitabımızda yazıldığı şekilde kıbleyi de değiştirdi."İşte tamam, bizim Ahd-i Kadîm'de, Tevrat'ta, kitabımızda yazıldığı şekilde kıbleyi de değiştirdi. Demek ki bu hakiki âhir zaman peygamberiymiş!" demeleri lazımdı. Demek ki bu hakiki âhir zaman peygamberiymiş!" demeleri lazımdı.

Öyle yapmasaydı, bu sefer de: "Bu âhir zaman peygamberi olsaydı, kıbleyi değiştirirdi. Öyle yapmasaydı, bu sefer de: "Bu âhir zaman peygamberi olsaydı, kıbleyi değiştirirdi. Bak değiştirmiyor!" diyeceklerdi. İşte artık söz söylemelerinin, Bak değiştirmiyor!" diyeceklerdi. İşte artık söz söylemelerinin, tenkit etmelerinin önü de kesilmiş oldu.tenkit etmelerinin önü de kesilmiş oldu. Onlara da bir belge verilmiş oldu. Gelen zât, "ben âhir zaman peygamberiyim" diyenOnlara da bir belge verilmiş oldu. Gelen zât, "ben âhir zaman peygamberiyim" diyen zât, hakikaten o mu, yoksa bir iddiacı mı?..zât, hakikaten o mu, yoksa bir iddiacı mı?.. İşte bak hakikaten o; çünkü sizin kitabınızda evsafı söylenen şekilde çıktı ve İşte bak hakikaten o; çünkü sizin kitabınızda evsafı söylenen şekilde çıktı ve yapacağı işleri de yaptı. yapacağı işleri de yaptı.

Li-ellâ yekûne li'n-nâsi aleyküm hüccetün "Ey mü'minler! Öteki insanların, Li-ellâ yekûne li'n-nâsi aleyküm hüccetün "Ey mü'minler! Öteki insanların, yahudilerin, ehl-i kitabın sizin aleyhinizde kullanacağı, bir delil, yahudilerin, ehl-i kitabın sizin aleyhinizde kullanacağı, bir delil, yürüteceği bir tenkit mantığı kalmasın diye bu..."yürüteceği bir tenkit mantığı kalmasın diye bu..." Artık iyice ağızlarını kapatmak için, tenkit edecek bir laf bulamamaları içinArtık iyice ağızlarını kapatmak için, tenkit edecek bir laf bulamamaları için ve gerçeği tam görmelerini sağlamak için.ve gerçeği tam görmelerini sağlamak için. Bir de âhirette, "Ben size gerçekleri işaret ettim, gösterdim, niye uymadınız?" diye aleyhlerine Bir de âhirette, "Ben size gerçekleri işaret ettim, gösterdim, niye uymadınız?" diye aleyhlerine Cenâb-ı Hak onları cezalandırmakta bunları bahis konusu edecek. Cenâb-ı Hak onları cezalandırmakta bunları bahis konusu edecek.

Bu kadar aşikâr delillerden, belgelerden sonra, âhir zaman peygamberi buymuş diye,Bu kadar aşikâr delillerden, belgelerden sonra, âhir zaman peygamberi buymuş diye, iman edip etrafında toplanmaları lazımdı. iman edip etrafında toplanmaları lazımdı. Musa aleyhisselam'a iman ettikleri gibi, Peygamber Efendimiz'e de iman etmeleri lazımdı.Musa aleyhisselam'a iman ettikleri gibi, Peygamber Efendimiz'e de iman etmeleri lazımdı. İsa aleyhisselam'a iman ettikleri gibi, hristiyanların da İsa aleyhisselam'a iman ettikleri gibi, hristiyanların da Peygamber Efendimiz'e iman etmeleri lazımdı. Ama yapmadılar. Peygamber Efendimiz'e iman etmeleri lazımdı. Ama yapmadılar.

Yapmayanlar nedir? Zalimlerdir. İllellezîne zalemû minhüm. "Onlardan zulmedenler müstesnâ..."Yapmayanlar nedir?

Zalimlerdir.

İllellezîne zalemû minhüm. "Onlardan zulmedenler müstesnâ..."
Gerçekleri gördüğü halde kabul etmiyor da yola gelmiyorsa o insan zalimdir. Gerçekleri gördüğü halde kabul etmiyor da yola gelmiyorsa o insan zalimdir. İşte o zalimler müstesna... Hem görüyorlar, hem anlıyorlar, İşte o zalimler müstesna... Hem görüyorlar, hem anlıyorlar, hem de çocuklarını bilir gibi kesin olarak biliyorlar.hem de çocuklarını bilir gibi kesin olarak biliyorlar. Gene de tâbî olmuyorlar. O zaman bunların yaptıkları nedir? Gene de tâbî olmuyorlar.

O zaman bunların yaptıkları nedir?

Haksızlıktır, adaletsizliktir, zulümdür, hakka suikasttır, hakkı desteklememektir; Haksızlıktır, adaletsizliktir, zulümdür, hakka suikasttır, hakkı desteklememektir; elbette cezalandırılacak. elbette cezalandırılacak.

Müslümanlar böyle kıbleyi Allah'ın emretmesi üzerine, çevirmesi üzerine Kâbe'ye dönmeye başladılar,Müslümanlar böyle kıbleyi Allah'ın emretmesi üzerine, çevirmesi üzerine Kâbe'ye dönmeye başladılar, ötekiler de ileri geri konuştular. Müşrikler de konuşacak. ötekiler de ileri geri konuştular. Müşrikler de konuşacak. Peygamber Efendimiz Kâbe'ye dönme âyetini okuyunca, müşrikler dediler ki: Peygamber Efendimiz Kâbe'ye dönme âyetini okuyunca, müşrikler dediler ki: "Bakın, Muhammed Kâbe'ye döndü. İlk önce Kudüs'e doğru dönüyordu,"Bakın, Muhammed Kâbe'ye döndü. İlk önce Kudüs'e doğru dönüyordu, şimdi Kâbe'ye döndü; yavaş yavaş geriye doğru dönüyor. şimdi Kâbe'ye döndü; yavaş yavaş geriye doğru dönüyor. Tamam, bizim çizgimize gelecek, bizim hizamıza gelecek, Tamam, bizim çizgimize gelecek, bizim hizamıza gelecek, işte bizim haklılığımız ortaya çıkacak!" dediler. işte bizim haklılığımız ortaya çıkacak!" dediler.

Onların da böyle söylemelerine hiç meydan kalmıyor artık. Onların da böyle söylemelerine hiç meydan kalmıyor artık. Çünkü "Siz İbrahim aleyhisselam'ın Kâbe'sini seviyorsanız, işte o Kâbe'ye dönmüş peygamber;Çünkü "Siz İbrahim aleyhisselam'ın Kâbe'sini seviyorsanız, işte o Kâbe'ye dönmüş peygamber; siz de ona tâbi olun!" Daha önceden dırdır ediyordunuz. siz de ona tâbi olun!" Daha önceden dırdır ediyordunuz. "Hem İbrahim aleyhisselam'ın torunuyum diyor, "Hem İbrahim aleyhisselam'ın torunuyum diyor, hem İbrahim aleyhisselam'ın dini olan haniflikten bahsediyor, hem İbrahim aleyhisselam'ın dini olan haniflikten bahsediyor, 'ben ona bağlıyım' diyor, hem de Kudüs'e dönüyor,'ben ona bağlıyım' diyor, hem de Kudüs'e dönüyor, Kâbe'yi bırakıyor; olur mu?" diyenlerin de artık tenkitlerinin önü kesilmiş oluyor.Kâbe'yi bırakıyor; olur mu?" diyenlerin de artık tenkitlerinin önü kesilmiş oluyor. Bunların kesilmesi için: Li-ellâ yekûne li'n-nâsi aleyküm hüccetün.Bunların kesilmesi için:

Li-ellâ yekûne li'n-nâsi aleyküm hüccetün.
"Ey mü'minler, müslümanlar! Öteki o insanların sizin aleyhinize söyleyecek"Ey mü'minler, müslümanlar! Öteki o insanların sizin aleyhinize söyleyecek böyle bir mantık yürütmesi, imkânı, bir belgesi kalmasın diye,böyle bir mantık yürütmesi, imkânı, bir belgesi kalmasın diye, bundan dolayı Cenâb-ı Hak bu emri verdi.bundan dolayı Cenâb-ı Hak bu emri verdi. Onun için Kâbe'ye dönün! O zalimler müstesna... Onun için Kâbe'ye dönün! O zalimler müstesna... Artık onlar ne söylerse söylesin, siz onlara aldırmayın! Artık onlar ne söylerse söylesin, siz onlara aldırmayın!

Felâ tahşevhüm. "Onlardan korkmayın!" Felâ tahşevhüm. "Onlardan korkmayın!" Kâbe'ye dönün, onların dedikodusunu veya daha başka bir tehlikesini nazar-ı dikkate almaktan Kâbe'ye dönün, onların dedikodusunu veya daha başka bir tehlikesini nazar-ı dikkate almaktan uzak durun, korkmayın! uzak durun, korkmayın!

Vahşevnî. "Benden korkun!" Allahu Teâlâ hazretleri öyle emrediyor.Vahşevnî. "Benden korkun!" Allahu Teâlâ hazretleri öyle emrediyor. "Onlardan korkmayın, benim emrimi tutun, benden korkun! Kâbeye dönün!" "Onlardan korkmayın, benim emrimi tutun, benden korkun! Kâbeye dönün!"

Ve li-ütimme ni'metî aleyküm. "Ben bunu insanların, Ve li-ütimme ni'metî aleyküm. "Ben bunu insanların, sizin aleyhinizde delil yürütme imkânı kalmasın diye yaptım.sizin aleyhinizde delil yürütme imkânı kalmasın diye yaptım. [Kıbleyi] Kâbe'ye ondan böyle çevirdim. Bir de sizin üzerinizde nimetimi tamamlamak için..." [Kıbleyi] Kâbe'ye ondan böyle çevirdim. Bir de sizin üzerinizde nimetimi tamamlamak için..."

Tabii şerefli bir ümmet kıldı. Âhir zaman peygamberinin ümmeti oldular, Tabii şerefli bir ümmet kıldı. Âhir zaman peygamberinin ümmeti oldular, en sevdiği peygamberinin ümmeti oldular. Kur'ân-ı Kerîm üzerlerine geliyor, iniyor. en sevdiği peygamberinin ümmeti oldular. Kur'ân-ı Kerîm üzerlerine geliyor, iniyor. Kâbe de artık kıbleleri olunca, dinî konudaki nimeti tamamlamış oluyor.Kâbe de artık kıbleleri olunca, dinî konudaki nimeti tamamlamış oluyor. "İşte o nimeti tamamlayayım diye, bu değiştirmeyi yaptım."İşte o nimeti tamamlayayım diye, bu değiştirmeyi yaptım. Onun için siz Kâbe'ye dönün!" diye Allah emrediyor. Onun için siz Kâbe'ye dönün!" diye Allah emrediyor.

Ve le'alleküm tehtedûn. "Tâ ki hidayet üzere hareket edesiniz diye..." Ve le'alleküm tehtedûn. "Tâ ki hidayet üzere hareket edesiniz diye..." Yani yanlış iş yapmış olmayasınız, doğru olanı yapmış olasınız,Yani yanlış iş yapmış olmayasınız, doğru olanı yapmış olasınız, Cenâb-ı Hakk'ın razı olduğu hidayet yolu üzerinde olasınız diye bu emri verdim.Cenâb-ı Hakk'ın razı olduğu hidayet yolu üzerinde olasınız diye bu emri verdim. "Bu Kâbe'ye dönme işini size emrettim. Onun için bunu böylece tutunuz!" diye "Bu Kâbe'ye dönme işini size emrettim. Onun için bunu böylece tutunuz!" diye Cenâb-ı Hak Teâlâ bunun bir nimet olduğunu muazzam bir nimet olduğunu Cenâb-ı Hak Teâlâ bunun bir nimet olduğunu muazzam bir nimet olduğunu ve insanların tenkitçilerinin ağzını kapatacak bir davranış,ve insanların tenkitçilerinin ağzını kapatacak bir davranış, bir emir olduğunu ve doğru yolda müslümanların en sevdiği şekilde yaşamalarını sağlayacakbir emir olduğunu ve doğru yolda müslümanların en sevdiği şekilde yaşamalarını sağlayacak tamamlayıcı bir emir olduğunu beyan ediyor. tamamlayıcı bir emir olduğunu beyan ediyor.

Bu 150. âyet-i kerime ile konu burada bitiyor, bundan sonraki âyet-i kerimeler: Bu 150. âyet-i kerime ile konu burada bitiyor, bundan sonraki âyet-i kerimeler:

Kemâ erselnâ fîküm rasûlen minküm yetlû aleyküm âyâtinâ ve yüzekkîküm Kemâ erselnâ fîküm rasûlen minküm yetlû aleyküm âyâtinâ ve yüzekkîküm ve yü'allimü'l-kitâbe ve'l-hikmete ve yu'allimüküm mâ lem tekûnû ta'lemûn. ve yü'allimü'l-kitâbe ve'l-hikmete ve yu'allimüküm mâ lem tekûnû ta'lemûn.

Fezkürûnî ezkürküm veşkürûlî ve lâ tekfurûn. Fezkürûnî ezkürküm veşkürûlî ve lâ tekfurûn.

151. ve 152. ayetler birbirine bağlı. 151. ve 152. ayetler birbirine bağlı. "Ben size peygamber gönderdiğim gibi, siz de beni zikrediniz, şükrediniz,"Ben size peygamber gönderdiğim gibi, siz de beni zikrediniz, şükrediniz, küfrân-ı nimette bulunmayınız!" mânasına müstakil, küfrân-ı nimette bulunmayınız!" mânasına müstakil, 151. ve 152. âyet-i kerimelerin bu kıble konusuyla ilişkisi bitmiş oluyor... 151. ve 152. âyet-i kerimelerin bu kıble konusuyla ilişkisi bitmiş oluyor...

Ya da bazı müfessirlere göre,Ya da bazı müfessirlere göre, bu Kemâ erselnâ fîküm rasûlen minküm yetlû aleyküm âyâtinâ âyet-i kerimesi,bu Kemâ erselnâ fîküm rasûlen minküm yetlû aleyküm âyâtinâ âyet-i kerimesi, le'alleküm tehtedûn'e mânaca bağlı olduğunu düşünenler de var...le'alleküm tehtedûn'e mânaca bağlı olduğunu düşünenler de var... Her iki hususu inşaallah bir dahaki tefsir dersimizde anlatırız. Her iki hususu inşaallah bir dahaki tefsir dersimizde anlatırız.

Ama artık Bakara Sûresi'nin ikinci cüzünün birinci ve ikinci sayfasında, Ama artık Bakara Sûresi'nin ikinci cüzünün birinci ve ikinci sayfasında, uzun uzun emirlerle anlatılan kıblenin Kâbe'ye döndürülmesi hususu, uzun uzun emirlerle anlatılan kıblenin Kâbe'ye döndürülmesi hususu, bu 150. âyet-i kerime ile üç defada yönünüzü Kâbe'ye,bu 150. âyet-i kerime ile üç defada yönünüzü Kâbe'ye, Mescid-i Harâm'a döndürün diye peş peşe, te'kiden emretmek suretiyleMescid-i Harâm'a döndürün diye peş peşe, te'kiden emretmek suretiyle kesin olarak anlatılmış oluyor. kesin olarak anlatılmış oluyor.

Allahu Teâlâ hazretleri bütün emirlerini can u gönülden, rızasını kazanacak vechile,Allahu Teâlâ hazretleri bütün emirlerini can u gönülden, rızasını kazanacak vechile, uygun, edepli bir tarzda yapmaya cümlemizi muvaffak eylesin...uygun, edepli bir tarzda yapmaya cümlemizi muvaffak eylesin... Rızasına aykırı duygulardan, edepsizliklerden, ahlâksızlıklardan, yanlışlıklardan,Rızasına aykırı duygulardan, edepsizliklerden, ahlâksızlıklardan, yanlışlıklardan, hatalardan, inatlardan cümlemizi, cümlenizi korusun... hatalardan, inatlardan cümlemizi, cümlenizi korusun... Ne emrederse onu yapalım, neyi yasaklamışsa ondan kaçalım! Ne emrederse onu yapalım, neyi yasaklamışsa ondan kaçalım!

Bizim fakültede bir profesör vardı.Bizim fakültede bir profesör vardı. Bakanlık da yapmış bir kimseydi. Almanya'da bakan olarak oraya gittiği zaman Bakanlık da yapmış bir kimseydi. Almanya'da bakan olarak oraya gittiği zaman önüne geniş ziyafet sofrasında içki koymuşlar.önüne geniş ziyafet sofrasında içki koymuşlar. Demiş ki: "Bana içki koymayın, ben içki içmem!" Demiş ki:

"Bana içki koymayın, ben içki içmem!"

"Niye?.." demişler. "Cenâb-ı Hakk'ın o kadar çok nimetleri var ki sofranın üstünde, "Niye?.." demişler.

"Cenâb-ı Hakk'ın o kadar çok nimetleri var ki sofranın üstünde,
ona lüzum yok!" demiş. ona lüzum yok!" demiş.

Cenâb-ı Hakk'ın helâlleri o kadar çok ki, haramlarına tenezzül etmeye, Cenâb-ı Hakk'ın helâlleri o kadar çok ki, haramlarına tenezzül etmeye, sapmaya hiç lüzum yok! sapmaya hiç lüzum yok! Her ihtiyacın karşılanmasını Cenâb-ı Hak helâl yollardan nasip etmiş. Her ihtiyacın karşılanmasını Cenâb-ı Hak helâl yollardan nasip etmiş. Onlarla ihtiyaçlar karşılanır, gönüller şen olur. Hayat mutlu olarak devam eder, Onlarla ihtiyaçlar karşılanır, gönüller şen olur. Hayat mutlu olarak devam eder, nesiller devam eder.nesiller devam eder. İnsanlar mutlu olur. Ama insanlar, bu kadar geniş saadet imkânları varken, kıyıda köşede istisnaî,İnsanlar mutlu olur.

Ama insanlar, bu kadar geniş saadet imkânları varken, kıyıda köşede istisnaî,
"şunu yapmayın bunu yapmayın" diye tek tük, azınlıkta olan yasaklar var; "şunu yapmayın bunu yapmayın" diye tek tük, azınlıkta olan yasaklar var; inadına gidip onlara saplanıyorlar, onları yapıyorlar.inadına gidip onlara saplanıyorlar, onları yapıyorlar. İnsanoğlu şeytana kanıyor, nefsine mağlup oluyor; iyi düşünmüyor,İnsanoğlu şeytana kanıyor, nefsine mağlup oluyor; iyi düşünmüyor, aklını kullanmıyor, hatalı işler yapıyor. aklını kullanmıyor, hatalı işler yapıyor.

Cenâb-ı Hak bizi helalleriyle perverde eylesin... İbadet ve taatinde yaşamayı nasip eylesin... Cenâb-ı Hak bizi helalleriyle perverde eylesin... İbadet ve taatinde yaşamayı nasip eylesin... Haramlarına tenezzül etmeyen yanaşmayan, bulaşmayan kullarından eylesin...Haramlarına tenezzül etmeyen yanaşmayan, bulaşmayan kullarından eylesin... İsyanda ömür geçirtmesin, isyana ayağımızı kaydırmasın...İsyanda ömür geçirtmesin, isyana ayağımızı kaydırmasın... Emirlerine mutî, yasaklarından müctenib olarak yaşamayı nasip eylesin...Emirlerine mutî, yasaklarından müctenib olarak yaşamayı nasip eylesin... Böylece temiz pak şekilde ömür sürmeyi,Böylece temiz pak şekilde ömür sürmeyi, kişi olarak saadet ve selâmetimizi sağlamayı nasip eylesin... kişi olarak saadet ve selâmetimizi sağlamayı nasip eylesin...

Ama bir de bundan daha yüksek güzel bir durum var: Ama bir de bundan daha yüksek güzel bir durum var: Bir de başkalarının da İslâm'la müşerref olması, mutlu olması için, dünyaBir de başkalarının da İslâm'la müşerref olması, mutlu olması için, dünya ve âhirette aziz ve bahtiyar olması için çalışmak var... ve âhirette aziz ve bahtiyar olması için çalışmak var... Bunu da milletçe, devletçe, ümmetçe, fert olarak, cemiyet olarak yapmalıyız. Bunu da milletçe, devletçe, ümmetçe, fert olarak, cemiyet olarak yapmalıyız.

Çünkü Cenâb-ı Hakkın kuluyuz, Cenâb-ı Hak'tan kendimiz rızasını kazanıp cennete gittiğimiz gibi, Çünkü Cenâb-ı Hakkın kuluyuz, Cenâb-ı Hak'tan kendimiz rızasını kazanıp cennete gittiğimiz gibi, gitmek istediğimiz gibi başkalarının da cennete gitmesini istiyoruz.gitmek istediğimiz gibi başkalarının da cennete gitmesini istiyoruz. Onun için çalışmamız gerekir.Onun için çalışmamız gerekir. Çalışırsak asil bir şey yapmış oluruz, herkesin iyiliğini istemiş oluruz.Çalışırsak asil bir şey yapmış oluruz, herkesin iyiliğini istemiş oluruz. Onun için, bütün insanların müslüman olması, mü'min olması için gayret edelim!.. Onun için, bütün insanların müslüman olması, mü'min olması için gayret edelim!..

Dikkat edersek, onlar da böyle gayretler içindeler ama ters gayretler içindeler...Dikkat edersek, onlar da böyle gayretler içindeler ama ters gayretler içindeler... Komünistler müslümanları İslâm'dan koparıp komünist yapmak istiyor; Komünistler müslümanları İslâm'dan koparıp komünist yapmak istiyor; misyonerler hıristiyan yapmak istiyor.misyonerler hıristiyan yapmak istiyor. Esrarkeş yapmak isteyenler var, yoldan çıkartmak isteyenler var... Esrarkeş yapmak isteyenler var, yoldan çıkartmak isteyenler var... Birliklerini dağıtmak, iktisadî durumlarını bozmak, birbirlerine kırdırmak isteyenler var...Birliklerini dağıtmak, iktisadî durumlarını bozmak, birbirlerine kırdırmak isteyenler var... Bunlar hep şeyâtînü'l insü ve'l-cin, "insanların ve cinlerin şeytanlarının" faaliyetlerindenBunlar hep şeyâtînü'l insü ve'l-cin, "insanların ve cinlerin şeytanlarının" faaliyetlerinden ve kâfirlikten, şirkten, zulümden oluyor. ve kâfirlikten, şirkten, zulümden oluyor.

Allah bizi şirkten ve küfürden şiddetle korusun... Allah bizi şirkten ve küfürden şiddetle korusun... İman ve ihlâs sahibi eylesin, mü'min-i kâmil eylesin...İman ve ihlâs sahibi eylesin, mü'min-i kâmil eylesin... İslâm'a da güzel hizmet şerefiyle şerefyâb eylesin...İslâm'a da güzel hizmet şerefiyle şerefyâb eylesin... Nice hayrât u hasenât yapıp, rızasını kazanıp iki cihan saadetine erelim!..Nice hayrât u hasenât yapıp, rızasını kazanıp iki cihan saadetine erelim!.. Rabbimizin cennetiyle, cemaliyle müşerref olalım!.. Rabbimizin cennetiyle, cemaliyle müşerref olalım!..

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2