Namaz Vakitleri

28 Zilhicce 1445
04 Temmuz 2024
İmsak
03:31
Güneş
05:30
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Zikir: Ruhani Gıda ve İç Huzurun Anahtarı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Cemâziye'l-Evvel 1415 / 28.10.1994
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn.el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn. es-Salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men-tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. es-Salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men-tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurmuşlar: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurmuşlar:

Men salle'l-fecre fî-cemâatin sümme ka'ade yezkürullâhe hattâ tatlua'ş-şemsüMen salle'l-fecre fî-cemâatin sümme ka'ade yezkürullâhe hattâ tatlua'ş-şemsü sümme sallâ rek'ateyni kânet lehû ke-ecri haccetin ve umretin tâmmetin tâmmetin tâmmetin. sümme sallâ rek'ateyni kânet lehû ke-ecri haccetin ve umretin tâmmetin tâmmetin tâmmetin.

Sadaka Resûlullah ve nataka habîbullah. Bu hadîs-i şerîfin mânası şöyle: Sadaka Resûlullah ve nataka habîbullah.

Bu hadîs-i şerîfin mânası şöyle:

"Kim sabah namazını cemaatle eda ederse, sonra oturup zikrullahla meşgul olursa,"Kim sabah namazını cemaatle eda ederse, sonra oturup zikrullahla meşgul olursa, sonra kalkıp iki rekât namaz kılarsa bu onun için tam bir hac ve umre sevabı kazanmaya vesile olur." sonra kalkıp iki rekât namaz kılarsa bu onun için tam bir hac ve umre sevabı kazanmaya vesile olur."

İmam Tirmizî bu hadîs-i şerîf için "hasen" buyuruyor, hasen hadîs-i şerîftir. İmam Tirmizî bu hadîs-i şerîf için "hasen" buyuruyor, hasen hadîs-i şerîftir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den rivayet edilen başka hadîs-i şerîfler de vardır.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den rivayet edilen başka hadîs-i şerîfler de vardır. Hatırda kalacak olan bir tanesi şöyle ki; Hatırda kalacak olan bir tanesi şöyle ki;

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, müşrik ve İslâm'a karşı muhalif kabilelerin üzerine Medine-i Münevvere'den müfreze-i askeriye,müşrik ve İslâm'a karşı muhalif kabilelerin üzerine Medine-i Münevvere'den müfreze-i askeriye, askerî birlik gönderdi. Bu askerî birlik hareket etti, düşmanın üzerine vardı.askerî birlik gönderdi. Bu askerî birlik hareket etti, düşmanın üzerine vardı. Kısa zamanda Medine-i Münevvere'ye zafer kazanmış olarak, çok ganimetlerle -koyun,Kısa zamanda Medine-i Münevvere'ye zafer kazanmış olarak, çok ganimetlerle -koyun, deve sürüleri, mal, mülk, esir ganimetleriyle- döndü. deve sürüleri, mal, mülk, esir ganimetleriyle- döndü. Galiba Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh o ganimetler getirilirken buyurmuş ki; Galiba Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh o ganimetler getirilirken buyurmuş ki;

"Oh! Ne kadar kısa bir zamanda ne kadar büyük bir ganimet!"Oh! Ne kadar kısa bir zamanda ne kadar büyük bir ganimet! Ne kadar büyük bir imkân, çok az bir gayrette çok büyük bir menfaat!.." Ne kadar büyük bir imkân, çok az bir gayrette çok büyük bir menfaat!.."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunun üzerine buyurmuşlar ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunun üzerine buyurmuşlar ki;

"Ben size bundan daha menfaatli, daha kârlı bir şeyi haber vereyim mi?" "Ben size bundan daha menfaatli, daha kârlı bir şeyi haber vereyim mi?"

"Buyur yâ Resûlallah, ver." demişler. "Buyur yâ Resûlallah, ver." demişler.

Buyurmuş ki; "Kim sabah namazından sonra camide oturup zikrullahla meşgul olursa,Buyurmuş ki;

"Kim sabah namazından sonra camide oturup zikrullahla meşgul olursa,
bundan daha büyük menfaate sahip olur." bundan daha büyük menfaate sahip olur."

Yani ordunun gidip zafer kazanıp ganimetlerle dönmesinden daha büyük menfaat, mânevî sevap kazanır. Yani ordunun gidip zafer kazanıp ganimetlerle dönmesinden daha büyük menfaat, mânevî sevap kazanır.

Bu hadisi Ömer radıyallahu anh rivayet ediyor.Bu hadisi Ömer radıyallahu anh rivayet ediyor. Aynı konuda -sabah namazından sonra oturup ibadet etmek konusunda- daha başka rivayetler de var.Aynı konuda -sabah namazından sonra oturup ibadet etmek konusunda- daha başka rivayetler de var. İmam Ebû Dâvud, hadis âlimlerinden İmam Ebû Dâvud, hadis âlimlerinden altı meşhur ve kıymetli hadis kitabını yazan alimlerden birisi olan İmam Ebû Davud da;altı meşhur ve kıymetli hadis kitabını yazan alimlerden birisi olan İmam Ebû Davud da; "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in âdet-i seniyyesi,"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in âdet-i seniyyesi, sabah namazından sonra mescitte oturup zikrullahla meşgul olmak idi." buyuruyor. sabah namazından sonra mescitte oturup zikrullahla meşgul olmak idi." buyuruyor. Demek ki kendisi de böyle yapmaktaydı. Demek ki kendisi de böyle yapmaktaydı.

"Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem çok büyük bir mâni yoksa"Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem çok büyük bir mâni yoksa -mesela hasta ziyareti gibi, cenaze kaldırmak gibi- mühim bir başka meşgale çıkmamışsa-mesela hasta ziyareti gibi, cenaze kaldırmak gibi- mühim bir başka meşgale çıkmamışsa oturup zikrullahla meşgul olurdu, bunu âdet edinmişti. Âdet-i seniyyesi böyleydi." buyuruluyor. oturup zikrullahla meşgul olurdu, bunu âdet edinmişti. Âdet-i seniyyesi böyleydi." buyuruluyor.

Tabii Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in her şeyi güzeldir.Tabii Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in her şeyi güzeldir. Buradaki güzelliği de hemen anlıyoruz ki insan uykudan kalkıp önce sabah namazına, ibadete camiye geliyor.Buradaki güzelliği de hemen anlıyoruz ki insan uykudan kalkıp önce sabah namazına, ibadete camiye geliyor. Ondan sonra da zikrullahla; yeni bir güne başlamadan önce, Ondan sonra da zikrullahla; yeni bir güne başlamadan önce, ticarî faaliyetlere geçmeden önce Allahu Teâlâ hazretlerine kulluğunu arz etmiş oluyor. ticarî faaliyetlere geçmeden önce Allahu Teâlâ hazretlerine kulluğunu arz etmiş oluyor.

Bir başka hadîs-i şerîfte daha buyuruluyor ki; Bir başka hadîs-i şerîfte daha buyuruluyor ki;

"Müslümanın camide sabah namazından sonra oturup ibadetle, zikirle vaktini geçirmesi;"Müslümanın camide sabah namazından sonra oturup ibadetle, zikirle vaktini geçirmesi; afakı dolaşıp rızık aramasından ona daha fazla rızık celbedicidir." afakı dolaşıp rızık aramasından ona daha fazla rızık celbedicidir."

Camiden sonra kalkıp gitse, gözün alabildiği yerleri dolaşıp mal alsa, getirse, satsa…Camiden sonra kalkıp gitse, gözün alabildiği yerleri dolaşıp mal alsa, getirse, satsa… Camide oturup işrak vaktine kadar zikrullahla meşgul olup zamanını böylece Efendimiz'in arzu ettiği,Camide oturup işrak vaktine kadar zikrullahla meşgul olup zamanını böylece Efendimiz'in arzu ettiği, işaret buyurduğu, tavsiye eylediği şekilde geçirmek işaret buyurduğu, tavsiye eylediği şekilde geçirmek ona afakı dolaşıp böyle bir ticarî gayret içinde olmasından daha çok rızık kazandırır, buyurmuş.ona afakı dolaşıp böyle bir ticarî gayret içinde olmasından daha çok rızık kazandırır, buyurmuş. Çeşitli hadîs-i şerîfler var: Çeşitli hadîs-i şerîfler var:

"İsmail aleyhisselam'ın soyundan köle âzat etmek kadar da sevaplı bir şey!" gibi başka rivayetler de var. "İsmail aleyhisselam'ın soyundan köle âzat etmek kadar da sevaplı bir şey!" gibi başka rivayetler de var.

Onun için biz de gününüzün başlangıcında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inOnun için biz de gününüzün başlangıcında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bu âdet-i seniyyesine uygun olarak sabah namazınızı cemaatle kıldıktan sonrabu âdet-i seniyyesine uygun olarak sabah namazınızı cemaatle kıldıktan sonra zikrullahla meşgul olmak üzere öyle oturuyoruz.zikrullahla meşgul olmak üzere öyle oturuyoruz. Büyüklerimizden, selef-i sâlihînimizden gördüğümüz örf ve âdet de böyle idi.Büyüklerimizden, selef-i sâlihînimizden gördüğümüz örf ve âdet de böyle idi. Hocamız cennetmekân Mehmed Zahid Kotku Efendimiz hazretleri de Hocamız cennetmekân Mehmed Zahid Kotku Efendimiz hazretleri de İskenderpaşa Camii'nde sabah namazından sonra Evrâd-ı Şerîfe'yi okuyarak,İskenderpaşa Camii'nde sabah namazından sonra Evrâd-ı Şerîfe'yi okuyarak, ondan sonra işrak namazını kılarak eve dönerdi. Başka bir camide bunu görmemiştik.ondan sonra işrak namazını kılarak eve dönerdi. Başka bir camide bunu görmemiştik. Hocamız, bu âdet-i seniyyeyi böylece camimizde icrâ ederdi. Hocamız, bu âdet-i seniyyeyi böylece camimizde icrâ ederdi.

Sonra Urfa'da emsalini gördük.Sonra Urfa'da emsalini gördük. Urfa'nın Dergâh Camii'nde de bizim Evrâd'ımız gibi Evrâd-ı Şerîfe'yi en iyi şekilde okuyupUrfa'nın Dergâh Camii'nde de bizim Evrâd'ımız gibi Evrâd-ı Şerîfe'yi en iyi şekilde okuyup aynı şekilde işrak namazını kılıyorlar.aynı şekilde işrak namazını kılıyorlar. O da yine bizim yolumuzun oradaki talimatından ve terbiyesinden olmalıdır.O da yine bizim yolumuzun oradaki talimatından ve terbiyesinden olmalıdır. Çünkü Hâlid-i Bağdâdî Efendimiz'den itibaren, bizim Güneydoğu Anadolu'da,Çünkü Hâlid-i Bağdâdî Efendimiz'den itibaren, bizim Güneydoğu Anadolu'da, Suriye'de muazzam bir irşat faaliyeti vardır. Muazzam bir mânevî terbiye gayreti olmuştur.Suriye'de muazzam bir irşat faaliyeti vardır. Muazzam bir mânevî terbiye gayreti olmuştur. Bizim diyarlarımız, adeta Güneydoğu Anadolu bölgesi denmese de "Nakşibendistan" denilse şayestedir.Bizim diyarlarımız, adeta Güneydoğu Anadolu bölgesi denmese de "Nakşibendistan" denilse şayestedir. Bölgenin adına "Nakşibendistan" desek caizdir.Bölgenin adına "Nakşibendistan" desek caizdir. Çünkü her köşesinde bir Nakşî şeyhinin, meşayihinden bir mübarek zatın türbesi, eseri, medresesi vardır.Çünkü her köşesinde bir Nakşî şeyhinin, meşayihinden bir mübarek zatın türbesi, eseri, medresesi vardır. Halkın ahlâkında da bu mânevî terbiyenin güzel eseri vardır. Halkın ahlâkında da bu mânevî terbiyenin güzel eseri vardır. Misafirperverlik, mertlik, dindarlık, takvâ gibi eseri vardır.Misafirperverlik, mertlik, dindarlık, takvâ gibi eseri vardır. Allah razı olsun, şefaatlerine bizleri de nâil eylesin. Allah razı olsun, şefaatlerine bizleri de nâil eylesin.

Biz de bu sünnet-i seniyyeye uygun olarak burada, bu mübarek cuma sabahında,Biz de bu sünnet-i seniyyeye uygun olarak burada, bu mübarek cuma sabahında, niyet ettik ki Efendimiz'in sünnetine uygun olarak,niyet ettik ki Efendimiz'in sünnetine uygun olarak, işrak vaktine kadar zamanımızı zikrullahla değerlendirip bu sevapları Mevlâ'mızdan dileyeceğiz. işrak vaktine kadar zamanımızı zikrullahla değerlendirip bu sevapları Mevlâ'mızdan dileyeceğiz.

Zikrullah nedir, onu biraz açıklayayım: Zikir, Arapça'da nisyânın mukabilidir.Zikrullah nedir, onu biraz açıklayayım:

Zikir, Arapça'da nisyânın mukabilidir.
Nisyân "unutmak" demek, zikir "unutmamak, hatırlamak" demek.Nisyân "unutmak" demek, zikir "unutmamak, hatırlamak" demek. Nesiytü "Unuttum.", Zekkertü "Hatırladım." demek.Nesiytü "Unuttum.", Zekkertü "Hatırladım." demek. Zikir, "Allahu Teâlâ hazretlerini hatırında tutmak, hatırlamak" demektir.Zikir, "Allahu Teâlâ hazretlerini hatırında tutmak, hatırlamak" demektir. Onun için bizim Nakşî büyüklerimizin, Abdülhâlik-i Gücdüvânî Efendimiz'inOnun için bizim Nakşî büyüklerimizin, Abdülhâlik-i Gücdüvânî Efendimiz'in "Nakşî tarikatatımızın esasları şunlardır…" diye saydığı prensiplerinin birincisi hûş der dem prensibidir. "Nakşî tarikatatımızın esasları şunlardır…" diye saydığı prensiplerinin birincisi hûş der dem prensibidir.

Hûş, Farsça'da "şuur" demek. Hûş der dem. Dem, "nefes" demek.Hûş, Farsça'da "şuur" demek.

Hûş der dem.

Dem, "nefes" demek.
Her nefes alış verişte müridin Allah'ın kulu olduğunun şuurunda olması, Allah'ı hatırlıyor olması,Her nefes alış verişte müridin Allah'ın kulu olduğunun şuurunda olması, Allah'ı hatırlıyor olması, unutmamış olması demek ki o zikr-i müdâm demektir. unutmamış olması demek ki o zikr-i müdâm demektir. Allahu Teâlâ hazretleri daimî zikrinde demektir. Allahu Teâlâ hazretleri daimî zikrinde demektir. O hâlde anlaşılıyor ki zikir dille Allah demekten daha kıymetli bir şeydir.O hâlde anlaşılıyor ki zikir dille Allah demekten daha kıymetli bir şeydir. Hatırında Allah bulunmak, Allah'ı unutmamak demektir! Hatırında Allah bulunmak, Allah'ı unutmamak demektir!

Dil ile zikir ise Allah Allah demek, Lâ ilâhe illallah demek, yâ Hayyu yâ Kayyûm demek,Dil ile zikir ise Allah Allah demek, Lâ ilâhe illallah demek, yâ Hayyu yâ Kayyûm demek, yâ Sabûr demek, yâ Latîf demek; bu da taallüm gibi tezekkürdür. Zikri külfet ile yapmak demektir. yâ Sabûr demek, yâ Latîf demek; bu da taallüm gibi tezekkürdür. Zikri külfet ile yapmak demektir.

Onun için büyüklerimiz kitaplarında yazmışlardır ki; Onun için büyüklerimiz kitaplarında yazmışlardır ki;

ez-Zikrü bi't-tezekküri ve'l-ilmü bi't-te'allümi.ez-Zikrü bi't-tezekküri ve'l-ilmü bi't-te'allümi. "İlim taallüm ile olduğu gibi -insanın bilgili olması, talebe olup çalışma ile olduğu gibi- zikir de,"İlim taallüm ile olduğu gibi -insanın bilgili olması, talebe olup çalışma ile olduğu gibi- zikir de, Allah'ı unutmayan âgah, uyanık, gönlü aydın, şuuru canlı mürit olmak da zikir yapmakla hâsıl olur." Allah'ı unutmayan âgah, uyanık, gönlü aydın, şuuru canlı mürit olmak da zikir yapmakla hâsıl olur."

Allah Allah diyerek, tezekkür ede ede ede insanın içine yerleşir, meleke hâline gelir.Allah Allah diyerek, tezekkür ede ede ede insanın içine yerleşir, meleke hâline gelir. Zikirden maksud da budur. Zikirden maksud da budur. Nitekim tarikatın seyr-i sülûkunda bir mertebeden sonra müritleri zikirden ziyade murakabelere Nitekim tarikatın seyr-i sülûkunda bir mertebeden sonra müritleri zikirden ziyade murakabelere tevcih ederler ki o maksat hâsıl olmuştur. tevcih ederler ki o maksat hâsıl olmuştur.

Onun için zikrin, "hatırlamak" olduğunu bilelim, her andaOnun için zikrin, "hatırlamak" olduğunu bilelim, her anda ve her şa'nda Allahu Teâlâ hazretlerinin bizi gördüğünü, ve her şa'nda Allahu Teâlâ hazretlerinin bizi gördüğünü, bizim onun huzurunda olduğumuzu unutmamaya çalışalım. bizim onun huzurunda olduğumuzu unutmamaya çalışalım. O'nun huzurunda olduğumuza göre de ona güzel kulluk etmek âdabını araştıralımO'nun huzurunda olduğumuza göre de ona güzel kulluk etmek âdabını araştıralım ve o âdaba uygun hareket etmeyeve o âdaba uygun hareket etmeye edeple Allah diyoruz- Allah'a karşı kulluk âdabına riayet etmeye gayret edelim. edeple Allah diyoruz- Allah'a karşı kulluk âdabına riayet etmeye gayret edelim.

Zikrin çeşitleri vardır: Zikrin çeşitlerinden birisi, Kur'ân-ı Kerîm.Zikrin çeşitleri vardır: Zikrin çeşitlerinden birisi, Kur'ân-ı Kerîm. Kur'ân-ı Kerîm, zikirdir, baştan aşağıya zikirdir. İnsan Kur'ân-ı Kerîm okuduğu zaman zikretmiş olur.Kur'ân-ı Kerîm, zikirdir, baştan aşağıya zikirdir. İnsan Kur'ân-ı Kerîm okuduğu zaman zikretmiş olur. Kur'ân-ı Kerîm'i okumak zikirdir. Kur'ân-ı Kerîm'in esmâ-i Kur'aniyyesinden bir tanesi de zaten zikirdir.Kur'ân-ı Kerîm'i okumak zikirdir. Kur'ân-ı Kerîm'in esmâ-i Kur'aniyyesinden bir tanesi de zaten zikirdir. Nitekim âyet-i kerîmede Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Nitekim âyet-i kerîmede Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

Bismillâhirrahmânirrahîm. İnnâ nahnu nezzelne'z-zikra ve inna lehû le hâfizûn. Bismillâhirrahmânirrahîm.

İnnâ nahnu nezzelne'z-zikra ve inna lehû le hâfizûn.

"Bu ez-Zikir olan Kur'ân-ı Kerîm'i, zikri biz indirdik. Kur'an'ı biz indirdik ve onu biz koruyacağız." "Bu ez-Zikir olan Kur'ân-ı Kerîm'i, zikri biz indirdik. Kur'an'ı biz indirdik ve onu biz koruyacağız."

Kimse bozamayacak! Harfini değiştiremeyecek!Kimse bozamayacak! Harfini değiştiremeyecek! Kıyamete kadar şanı, saltanatı, asliyeti, saffeti devam edecek, demektir. Kıyamete kadar şanı, saltanatı, asliyeti, saffeti devam edecek, demektir.

Namaz da zikirdir. Namaz da mücessem, müşahhas bir zikirdir. Tepeden tırnağa zikirdir.Namaz da zikirdir. Namaz da mücessem, müşahhas bir zikirdir. Tepeden tırnağa zikirdir. İnsanın Allahu ekber demesinden, kıyamından rükûuna, rükûundan sücûduna kadar,İnsanın Allahu ekber demesinden, kıyamından rükûuna, rükûundan sücûduna kadar, namazın her hâlinde durumu zikirdir. Namaz hâli zikir hâlidir.namazın her hâlinde durumu zikirdir. Namaz hâli zikir hâlidir. Onun için evliyâullahın büyükleri, Allah'a vuslat şerefine ermiş olan,Onun için evliyâullahın büyükleri, Allah'a vuslat şerefine ermiş olan, Allah'ın sevgili kullarının en son zevkleri, en büyük zevkleri devamlı namaz kılmak olur. Allah'ın sevgili kullarının en son zevkleri, en büyük zevkleri devamlı namaz kılmak olur. Namazı çok kılmışlardır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; Namazı çok kılmışlardır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;

Kurratü aynî fi's-salâh. "Benim gözümün şenliği namazdadır." buyurmuşlardır. Kurratü aynî fi's-salâh. "Benim gözümün şenliği namazdadır." buyurmuşlardır.

"Namazı çok seviyorum. Namaz gözümün bebeğidir." demek. Çünkü zikirdir."Namazı çok seviyorum. Namaz gözümün bebeğidir." demek. Çünkü zikirdir. Çünkü Allahu Teâlâ hazretlerinin divanında hatırlamanın en âlâ şekli durumundadır. Çünkü Allahu Teâlâ hazretlerinin divanında hatırlamanın en âlâ şekli durumundadır.

Yalnız namazların kılınmadığı üç kerahet vakti vardır:Yalnız namazların kılınmadığı üç kerahet vakti vardır: Bir, güneş doğarken; iki, güneş tam tepedeyken, öğlen vakti; üç, güneş tam batarken! Bir, güneş doğarken; iki, güneş tam tepedeyken, öğlen vakti; üç, güneş tam batarken! Bu vakitlerde namaz kılınmaz. Kerahet vakitleridir.Bu vakitlerde namaz kılınmaz. Kerahet vakitleridir. Onun için biz şu anda güneşin doğma vaktinde bulunduğumuz için namaz kılarak zikir yapmak imkânımız yok.Onun için biz şu anda güneşin doğma vaktinde bulunduğumuz için namaz kılarak zikir yapmak imkânımız yok. Ama öteki zikirler; Kur'an okuyarak zikir, Allah diyerek, dua ederek zikir imkânımız vardır.Ama öteki zikirler; Kur'an okuyarak zikir, Allah diyerek, dua ederek zikir imkânımız vardır. Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden de Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden de sabah namazından sonra Yâsîn okumak, bazı âyetleri okumak tavsiyeleri bize kadar gelmiştir.sabah namazından sonra Yâsîn okumak, bazı âyetleri okumak tavsiyeleri bize kadar gelmiştir. Onun için onları okuyarak ve hadîs-i şerîflerden toplanmış olanOnun için onları okuyarak ve hadîs-i şerîflerden toplanmış olan Evrâd'ımızı ve dualarımızı okuyarak zamanımızı değerlendireceğiz. Evrâd'ımızı ve dualarımızı okuyarak zamanımızı değerlendireceğiz.

Şu anda güneş ufukta doğmuştur.Şu anda güneş ufukta doğmuştur. Fakat ufuk dağınık olduğu için biz şu anda güneşi göremeyiz, çünkü yüksektir. Fakat ufuk dağınık olduğu için biz şu anda güneşi göremeyiz, çünkü yüksektir. O taraf deniz olsaydı oradan görülebilirdi ama yüksek olduğundan göremeyiz. On dakika kadar sonra görürüz. O taraf deniz olsaydı oradan görülebilirdi ama yüksek olduğundan göremeyiz. On dakika kadar sonra görürüz.

Demek ki güneş 06.30 civarı doğmuş dersek kerahet vakti ne zaman çıkar? Demek ki güneş 06.30 civarı doğmuş dersek kerahet vakti ne zaman çıkar?

Güneş bir mızrak boyu yükseldiği zaman kerahet vakti çıkar. Güneş bir mızrak boyu yükseldiği zaman kerahet vakti çıkar.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2