Namaz Vakitleri

21 Cemâziye'l-Evvel 1446
23 Kasım 2024
İmsak
06:23
Güneş
07:53
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Zikrullah ile Meşgul Olmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Cemâziye'l-Âhir 1419 / 26.09.1998

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İtaat Üzereyken Allah'ı Hatırlayıp İtaat Üzere Olmak Zikirdir, Kendisi Yalancı Olduğu Halde (şeytan) Doğru Söylemiş, Esas Olan İmanın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Zikrullah ile Meşgul Olmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Cemâziye'l-Âhir 1419 / 26.09.1998

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İtaat Üzereyken Allah'ı Hatırlayıp İtaat Üzere Olmak Zikirdir, Kendisi Yalancı Olduğu Halde (şeytan) Doğru Söylemiş, Esas Olan İmanın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn.Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn.
Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ. Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ.

Emmâ ba'd. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Emmâ ba'd.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Peygamber-i Zîşânımız, Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri, Peygamber-i Zîşânımız, Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri, sabah namazından sonra camide oturmayı severdi.sabah namazından sonra camide oturmayı severdi. Camide oturup beklemek, âdetiydi.Camide oturup beklemek, âdetiydi. Sabah namazından sonra camide oturup zikredip ondan sonra kerahat vakti çıkıncaSabah namazından sonra camide oturup zikredip ondan sonra kerahat vakti çıkınca İşrak namazı kılardı. Bu hususta hadîs-i şerîfi de var: İşrak namazı kılardı. Bu hususta hadîs-i şerîfi de var:

"Kim sabah namazını cemaatle kılarsa, sonra oturup zikrullah ile meşgul olursa, "Kim sabah namazını cemaatle kılarsa, sonra oturup zikrullah ile meşgul olursa, sonrada kalkıp iki rekât namaz kılarsa, o gün tam bir hac ve umre, sonrada kalkıp iki rekât namaz kılarsa, o gün tam bir hac ve umre, tam bir hac ve umre, tam bir hac ve umre sevabı kazanır." diye buyurmuş. tam bir hac ve umre, tam bir hac ve umre sevabı kazanır." diye buyurmuş.

Bu hadîs i şerîfi İmam-ı Tirmizî rivayet etmiş ve "Hasen hadistir." demiştir. Bu hadîs i şerîfi İmam-ı Tirmizî rivayet etmiş ve "Hasen hadistir." demiştir.

Men salle'l-fecre fî cemâatin sümme kaade yezküru'llâhe Men salle'l-fecre fî cemâatin sümme kaade yezküru'llâhe hattâ tatlüa'ş-şemsü sümme sallâ rek'ateyni kânet lehû ke-ecri hâccetin hattâ tatlüa'ş-şemsü sümme sallâ rek'ateyni kânet lehû ke-ecri hâccetin ve umretin tâmmetin tâmmetin tâmmeh. ve umretin tâmmetin tâmmetin tâmmeh.

Sadaka Resûlullah fî ma kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî ma kâl ev kemâ kâl.

Oturup zikrullah ile meşgul olmak, kerahat vaktini zikrullah ile meşgul olarak geçirmek... Oturup zikrullah ile meşgul olmak, kerahat vaktini zikrullah ile meşgul olarak geçirmek...

Biliyorsunuz, güneşin doğmasından itibaren kerahat vakti var. Biliyorsunuz, güneşin doğmasından itibaren kerahat vakti var. Bu kerahat vakti; yarım saat, kırk dakika, kırk beş dakika…Bu kerahat vakti; yarım saat, kırk dakika, kırk beş dakika… Yirmi üç dakikadan, kırk kırk beş dakikaya kadar mevsimeYirmi üç dakikadan, kırk kırk beş dakikaya kadar mevsime ve dünyanın üzerinde bulunduğumuz yere göre değişen bir şekilde sürer. ve dünyanın üzerinde bulunduğumuz yere göre değişen bir şekilde sürer. Şöyle: Güneşin doğduğu tarafa baktığımız zaman güneşin bir miktar yükselmiş,Şöyle:

Güneşin doğduğu tarafa baktığımız zaman güneşin bir miktar yükselmiş,
artık gözümüzle bakamayacak kadar parlaklaşmış alduğu zamana artık gözümüzle bakamayacak kadar parlaklaşmış alduğu zamana "İşrak vakti" deniliyor. "İşrak vakti" deniliyor.

Güneş ilk doğduğu zaman bakılabilir. Turuncu renkli bir portakal gibi görünür.Güneş ilk doğduğu zaman bakılabilir. Turuncu renkli bir portakal gibi görünür. Görürsünüz, güneş doğuyor. Bakabilirsiniz ama yukarıya çıktığı zaman bakılmaz.Görürsünüz, güneş doğuyor. Bakabilirsiniz ama yukarıya çıktığı zaman bakılmaz. İşte bu güneşe bakılabildiği zamanda, kerahat vaktinde namaz kılınmaz. İşte bu güneşe bakılabildiği zamanda, kerahat vaktinde namaz kılınmaz.

Namaz kılınmadığı için Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Namaz kılınmadığı için Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Sabah namazını kıldıktan sonra kim oturup zikrullah ile meşgul olursa, "Sabah namazını kıldıktan sonra kim oturup zikrullah ile meşgul olursa, sonra kerahat vakti çıkınca kalkıp iki rekât da olsa bir namaz kılarsasonra kerahat vakti çıkınca kalkıp iki rekât da olsa bir namaz kılarsa o gün tam bir hac ve umre sevabı kazanır." o gün tam bir hac ve umre sevabı kazanır."

Çok büyük bir sevap… Ben bunu arkadaşlarıma diyorum.Çok büyük bir sevap… Ben bunu arkadaşlarıma diyorum. Böyle toplantıları yaptığımız zaman biz bu sünnet-i seniyyeyi uyguluyoruz, ihyâ ediyoruz, Böyle toplantıları yaptığımız zaman biz bu sünnet-i seniyyeyi uyguluyoruz, ihyâ ediyoruz, bir sabah bunu yapınca, bir hac ve umre sevabı kazanınca İsveç'ten gelmek bir sabah bunu yapınca, bir hac ve umre sevabı kazanınca İsveç'ten gelmek veyahut Münih'ten gelmek artık bizim için hoş oluyor.veyahut Münih'ten gelmek artık bizim için hoş oluyor. Çünkü hac ve umre sevabı kazanılmış oluyor.Çünkü hac ve umre sevabı kazanılmış oluyor. "Gayet güzel" diye arkadaşlarıma her zaman söylerim."Gayet güzel" diye arkadaşlarıma her zaman söylerim. Şimdi oturup zikrullah ile meşgul olmak sözü var.] Şimdi oturup zikrullah ile meşgul olmak sözü var.]

Sümme kaade yezküru'llâhe. "Sonra oturup zikrullah ile meşgul olur." Sümme kaade yezküru'llâhe. "Sonra oturup zikrullah ile meşgul olur."

Zaman zaman sizlere izah ettiğim gibi zikrullah sadece elde tesbih "Allah Allah" demek değildir.Zaman zaman sizlere izah ettiğim gibi zikrullah sadece elde tesbih "Allah Allah" demek değildir. Zikrullahın asıl mânası, temeldeki mânası "hatırlamak" demek. Zikrullahın asıl mânası, temeldeki mânası "hatırlamak" demek.

Ze-ke-re, zikr "hatırlamak." Ne-si-ye, nisyan "unutmak" sözünün zıttı. Ze-ke-re, zikr "hatırlamak." Ne-si-ye, nisyan "unutmak" sözünün zıttı. Unutmak; unutmamak, hatırlamak. Unutmak; unutmamak, hatırlamak.

Ze-ke-re, "unutmamak, hatırlamak" demek. Zikrullah da "Allah'ı hatırlamak" demek. Ze-ke-re, "unutmamak, hatırlamak" demek. Zikrullah da "Allah'ı hatırlamak" demek. Ama bir insan Allah'ı hatırladığı halde o anda günah işliyorsa bu da zikir sayılmaz. Ama bir insan Allah'ı hatırladığı halde o anda günah işliyorsa bu da zikir sayılmaz.

Hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz öyle buyuruyor: Hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz öyle buyuruyor:

Farz edelim bir günahı işliyor; bir taraftan elini harama uzatıyor, alacak ama Farz edelim bir günahı işliyor; bir taraftan elini harama uzatıyor, alacak ama "Allah bunun hesabını sorar, günah olduğunu da biliyorum" diye de düşünüyor, "Allah bunun hesabını sorar, günah olduğunu da biliyorum" diye de düşünüyor, Allah da hatırında. O da zikir sayılmaz. Allah da hatırında. O da zikir sayılmaz.

İtaat üzereyken Allah'ı hatırlayıp itaat üzeri olmak zikirdir. İtaat üzereyken Allah'ı hatırlayıp itaat üzeri olmak zikirdir. "Eğer Allah'ı unutarak zikrediyorsa Allah'ı andığı halde haramı işliyorsa o zaman "Eğer Allah'ı unutarak zikrediyorsa Allah'ı andığı halde haramı işliyorsa o zaman Allah'ı zikretmiyor sayılır." diye peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyurmuştur. Allah'ı zikretmiyor sayılır." diye peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyurmuştur.

Demek ki Allah'ı hatırlamaktan murad da Allah'ın emrine uygun hareket etmektir. Demek ki Allah'ı hatırlamaktan murad da Allah'ın emrine uygun hareket etmektir. Hem hatırlayacak hem de Allah'ın emrine uygun iş yapacak.Hem hatırlayacak hem de Allah'ın emrine uygun iş yapacak. Uygun olmayan işi yapmayacak. Uygun olmayacak işi yapıyorsa...Uygun olmayan işi yapmayacak.

Uygun olmayacak işi yapıyorsa...
Hem elinde tesbih "Allah Allah" diyor hem de harama bakıyor. Hem elinde tesbih "Allah Allah" diyor hem de harama bakıyor. O zaman bu tesbihin, "Allah Allah" demenin kıymeti yok. Çünkü itaat ile olması lazım. O zaman bu tesbihin, "Allah Allah" demenin kıymeti yok. Çünkü itaat ile olması lazım.

Allah'ı anıp hatırlayıp da isyan etmek çok daha büyük küstahlık olur.Allah'ı anıp hatırlayıp da isyan etmek çok daha büyük küstahlık olur. Peygamber Efendimiz bunu hadîs-i şerîfte bildiriyor. Peygamber Efendimiz bunu hadîs-i şerîfte bildiriyor. Ben söylemiyorum, Peygamber Efendimiz bildiriyor: Ben söylemiyorum, Peygamber Efendimiz bildiriyor:

"Eğer bir insan 'Allah Allah' deyip durduğu halde isyan halindeyse Allah'ı zikretmiyor demektir." "Eğer bir insan 'Allah Allah' deyip durduğu halde isyan halindeyse Allah'ı zikretmiyor demektir."

İtaat halinde olacak, mûti olacak. Doğru halde, doğru yolda, doğru işte, doğru icraatta olacak.İtaat halinde olacak, mûti olacak. Doğru halde, doğru yolda, doğru işte, doğru icraatta olacak. Zikir böyle bir söz. Onun için anlamı çok geniş.Zikir böyle bir söz. Onun için anlamı çok geniş. Doğrudan doğruya mübarek bazı kelimeleri tekrar etmek zikirdir.Doğrudan doğruya mübarek bazı kelimeleri tekrar etmek zikirdir. Tamam, "Allah Allah" demek, "Lâ ilâhe illallah" demek, "sübhanallah, elhamdülillih,Tamam, "Allah Allah" demek, "Lâ ilâhe illallah" demek, "sübhanallah, elhamdülillih, Allahuekber" demek, "Hasbünallah" demek, salât-ü selam getirmek, istiğfar çekmek, Allahuekber" demek, "Hasbünallah" demek, salât-ü selam getirmek, istiğfar çekmek, "Tevbe yâ Rabbi! Estağfirullah" demek, bunlar zikir, tamam. "Tevbe yâ Rabbi! Estağfirullah" demek, bunlar zikir, tamam.

Başka? Kur'ân-ı Kerim zikirdir. İnsan Kur'an okusa hangi suresini okursa okusun, Başka?

Kur'ân-ı Kerim zikirdir. İnsan Kur'an okusa hangi suresini okursa okusun,
isterse miras âyetini okusun zikirdir. İsterse borçlanma ayetini okusun. isterse miras âyetini okusun zikirdir. İsterse borçlanma ayetini okusun.

İzâ tedâyentüm bi deynin ilâ ecelin müsemmen fektübühü. İzâ tedâyentüm bi deynin ilâ ecelin müsemmen fektübühü.

"Bir müddet birisine borçlanıyorsanız fe'ktübûh onu yazın." diye "Bir müddet birisine borçlanıyorsanız fe'ktübûh onu yazın." diye ticari bir işlemi anlatan âyet bile olsa bunu okuduğu zaman yine zikirdir. ticari bir işlemi anlatan âyet bile olsa bunu okuduğu zaman yine zikirdir. Kur'an zikirdir. Kur'an zikirdir.

İnnâ nahnü nezzelne'z-zikre ve innâ lehû lehafizûn. İnnâ nahnü nezzelne'z-zikre ve innâ lehû lehafizûn.

"-Zikir olan- Kur'an'ı, zikri biz indirdik ve onu biz koruyacağız." buyuruyor"-Zikir olan- Kur'an'ı, zikri biz indirdik ve onu biz koruyacağız." buyuruyor Allahu Azîmüşşân Kur'ân-ı Kerîm'inde. Allahu Azîmüşşân Kur'ân-ı Kerîm'inde. Zaten Kur'an'ın bir adı zikirdir. Bir sıfatı da zikirdir. Zaten Kur'an'ın bir adı zikirdir. Bir sıfatı da zikirdir.

"Zikri biz indirdik." ne demek? "Kur'an'ı biz indirdik" demek. "Zikri biz indirdik." ne demek?

"Kur'an'ı biz indirdik" demek.

Demek ki Kur'an'ın bir adı zikirmiş. Demek ki Kur'an'ın bir adı zikirmiş.

Neden? Çünkü Kur'ân-ı Kerîm insanlara Allah'ı hatırlatıyor. Neden?

Çünkü Kur'ân-ı Kerîm insanlara Allah'ı hatırlatıyor.
Allah'a itaati öğretiyor. Kur'ân-ı Kerîm de, zikirdir. Ulûm-u diniyye de zikirdir.Allah'a itaati öğretiyor. Kur'ân-ı Kerîm de, zikirdir. Ulûm-u diniyye de zikirdir. Din ilimleri, dinî bilgiler, dinî malumat, dinle ilgili anlatımlar, sözler, öğretiler, Din ilimleri, dinî bilgiler, dinî malumat, dinle ilgili anlatımlar, sözler, öğretiler, talimler, taallümler; bunlar da zikirdir. talimler, taallümler; bunlar da zikirdir.

Onun için ben böyle toplantı zamanlarımızda daha ziyade konuşmayı, Onun için ben böyle toplantı zamanlarımızda daha ziyade konuşmayı, Evradımız'ı okumak, kişilerin şahsen de yapabileceği bir iş olduğundanEvradımız'ı okumak, kişilerin şahsen de yapabileceği bir iş olduğundan -Evrad'ı açar öğleye kadar bir arada okur- öğleyin okur, öğleden sonra okur. O duaları yapabilir.-Evrad'ı açar öğleye kadar bir arada okur- öğleyin okur, öğleden sonra okur. O duaları yapabilir. Bazı şeyleri anlatmayı, bazı bilgiler sunmayı öncelikli görüyorum. Bazı şeyleri anlatmayı, bazı bilgiler sunmayı öncelikli görüyorum.

Bazı şeyleri çok iyi bilmemiz lazım. Onun için Yâsîn-i Şerîf'i ve duaları okumak yerineBazı şeyleri çok iyi bilmemiz lazım. Onun için Yâsîn-i Şerîf'i ve duaları okumak yerine şimdi sizlere bazı sözler söyleyeceğim, bazı dini konuları hatırlatacağım.şimdi sizlere bazı sözler söyleyeceğim, bazı dini konuları hatırlatacağım. Dikkatinizi onların üzerine çekeceğim. Dikkatinizi onların üzerine çekeceğim.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bir duasında; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bir duasında;

"Yâ Rabbi!" Sellimnî. "Beni selamette eyle, sâlim eyle." "Yâ Rabbi!" Sellimnî. "Beni selamette eyle, sâlim eyle." Ve sellim dînî. "Dinimi selamette eyle." buyuruyor. Bu duayı biliyorsunuz. Ve sellim dînî. "Dinimi selamette eyle." buyuruyor. Bu duayı biliyorsunuz.

Allâhümme sellimnî ve sellim dînî ve îmânî ve lâ teskut vakte'l-mevti îmânî.Allâhümme sellimnî ve sellim dînî ve îmânî ve lâ teskut vakte'l-mevti îmânî. "Canım tam alınacağı sırada, tam ruhumu teslim edeceğim sırada, imanımı kaptırma, kaçırtma."Canım tam alınacağı sırada, tam ruhumu teslim edeceğim sırada, imanımı kaptırma, kaçırtma. Şeytana teslim ettirme. İmansız göçmeyeyim." Şeytana teslim ettirme. İmansız göçmeyeyim."

Dinin selameti, imanın selameti çok önemli. Dinin selameti, imanın selameti çok önemli. Bu duayı yapıyoruz.Bu duayı yapıyoruz. Dinimizin selamette olması lazım. Kurtarılmış olması lazım. Dinimizin selamette olması lazım. Kurtarılmış olması lazım. Dinimizin imanımızın elden kaçmaması lazım, kaybolmaması lazım, gitmemesi lazım, düşmemesi lazım. Dinimizin imanımızın elden kaçmaması lazım, kaybolmaması lazım, gitmemesi lazım, düşmemesi lazım. Bizden, aklımızdan, kalbimizden çıkmaması lazım. O bize çok lazım. Bizden, aklımızdan, kalbimizden çıkmaması lazım. O bize çok lazım. Âhiret saadetimiz ona bağlı, âhiret selametimiz ona bağlı. Âhiret saadetimiz ona bağlı, âhiret selametimiz ona bağlı. Cennete girmemiz ona bağlı; cehenneme düşmememiz, cayır cayır yanmamamız ona bağlı.Cennete girmemiz ona bağlı; cehenneme düşmememiz, cayır cayır yanmamamız ona bağlı. Onu kaybettik mi mahvoluruz. Onun için dinimizin selametini istiyoruz.Onu kaybettik mi mahvoluruz.

Onun için dinimizin selametini istiyoruz.
Buna önem vermemiz gerekiyor, bu bir. Buna önem vermemiz gerekiyor, bu bir.

Namazda okuduğum âyet-i kerîmelerdeNamazda okuduğum âyet-i kerîmelerde Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

İnnellezine teveffâhümül melâiketü zâlimî enfüsihim, kâlu fîme küntüm kâlu künnâ müstad'afîne fi'l-ard.İnnellezine teveffâhümül melâiketü zâlimî enfüsihim, kâlu fîme küntüm kâlu künnâ müstad'afîne fi'l-ard. Kâlu elem tekün ardullahi vâsiaten fe tühâciru fîha fe ülâike me'vâhüm cehennem ve sâet masîra. Kâlu elem tekün ardullahi vâsiaten fe tühâciru fîha fe ülâike me'vâhüm cehennem ve sâet masîra.

Sadaka'llâhu rabbüne'l-a'lâ. Ne demek? Sadaka'llâhu rabbüne'l-a'lâ.

Ne demek?

İnne'llezîne teveffâhümü'l-melâiketü zâlimî enfüsihim. "Meleklerin canlarını aldığı insanlar…" İnne'llezîne teveffâhümü'l-melâiketü zâlimî enfüsihim.

"Meleklerin canlarını aldığı insanlar…"

Teveffâhümü'l-melâiketü. "İşlerini gördükleri, hesabını kapattıkları, canlarını aldıkları kişiler..." Teveffâhümü'l-melâiketü. "İşlerini gördükleri, hesabını kapattıkları, canlarını aldıkları kişiler..."

Nasıl vaziyetteki kişiler? Zâlimî enfüsihim.Nasıl vaziyetteki kişiler?

Zâlimî enfüsihim.
"Nefislerine zulmetmiş vaziyetteyken hesaplarını görüp canlarını aldıkları insanlar..." "Nefislerine zulmetmiş vaziyetteyken hesaplarını görüp canlarını aldıkları insanlar..."

Zâlimî, zâlimîn demek. Nun harfi izafetten dolayı düşüyor. Zâlimî, zâlimîn demek. Nun harfi izafetten dolayı düşüyor.

"Kendi nefislerine zulmetmiş olan insanlar..." İnsan kendi kendine zulmü nasıl yapar,"Kendi nefislerine zulmetmiş olan insanlar..."

İnsan kendi kendine zulmü nasıl yapar,
bıçağı alıp karnına mı saplar? O mudur murad? Hayır. bıçağı alıp karnına mı saplar? O mudur murad?

Hayır.

"Nefsine zulmetmek, günah işlemek" demek. "Nefsini âhirette tehlikeye sokmak" demek. "Nefsine zulmetmek, günah işlemek" demek. "Nefsini âhirette tehlikeye sokmak" demek. "Nefsini, cehenneme girmesine sebep olup cayır cayır yandırmak" demek. "Nefsini, cehenneme girmesine sebep olup cayır cayır yandırmak" demek. İnsan kendisine kötülük ediyor. Neden? Cehenneme düşecek işleri yapıyor da ondan. İnsan kendisine kötülük ediyor.

Neden?

Cehenneme düşecek işleri yapıyor da ondan.
İnsan kendisini hapse attıracak, idam sehpasına götürecek,İnsan kendisini hapse attıracak, idam sehpasına götürecek, boynuna ilmiği taktırıp ta, idam edilmesine sebep olacak işi yapar mı, yapmalı mı? boynuna ilmiği taktırıp ta, idam edilmesine sebep olacak işi yapar mı, yapmalı mı?

Yapmaz, yapmak istemez ve yapmaktan pek çok kimse kaçar.Yapmaz, yapmak istemez ve yapmaktan pek çok kimse kaçar. Ancak çok sarhoş, çok gözü dönmüş insanlar bu işi yapıyor.Ancak çok sarhoş, çok gözü dönmüş insanlar bu işi yapıyor. Onlar da cezasını çekiyor. Onlar da asılıyor, öldürülüyor. Onlar da cezasını çekiyor. Onlar da asılıyor, öldürülüyor.

İnsan kendi kendisine niye zulmediyor, kendi kendisini niye cehennemlik yapıyor? İnsan kendi kendisine niye zulmediyor, kendi kendisini niye cehennemlik yapıyor?

Çeşitli sebepleri var: 1. Şeytan aldatıyor. Şeytan insanı aldatıyor. Çeşitli sebepleri var:

1. Şeytan aldatıyor. Şeytan insanı aldatıyor.

İnnehû leküm adüvvün mübîn. Rabbimiz ihtar ediyor: İnnehû leküm adüvvün mübîn.

Rabbimiz ihtar ediyor:

"Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır." Dikkat edin! "Şeytan" diye bir düşmanınız var. "Şeytan sizin apaçık düşmanınızdır."

Dikkat edin! "Şeytan" diye bir düşmanınız var.
Azılı bir düşman, ezeli bir düşman, kurnaz bir düşman, pek çok imkana sahip olan bir düşman… Azılı bir düşman, ezeli bir düşman, kurnaz bir düşman, pek çok imkana sahip olan bir düşman…

Senin içine de giriyor, senin damarlarında da geziyor, aklına da giriyor, seninle konuşabiliyor.Senin içine de giriyor, senin damarlarında da geziyor, aklına da giriyor, seninle konuşabiliyor. Sen onu görmüyorsun, o seni görüyor. Sen onu görmüyorsun, o seni görüyor.

, İnnehû yerâküm hüve ve kabîlühû min haysü lâ terevnehüm., İnnehû yerâküm hüve ve kabîlühû min haysü lâ terevnehüm. A'raf, 727 "Siz onu göremezsiniz ama o sizi görüyor." A'raf, 727

"Siz onu göremezsiniz ama o sizi görüyor."

"Ben bu adamı nasıl aldatacağım?" diye düşünüyor; sen işin farkında değilsin. "Ben bu adamı nasıl aldatacağım?" diye düşünüyor; sen işin farkında değilsin. Kurdun kuzuların etrafında dolaştığı gibi o senin etrafında dolaşıyor.Kurdun kuzuların etrafında dolaştığı gibi o senin etrafında dolaşıyor. "Çobandan, bekçi köpeğinden, çoban köpeğinden, bir fırsat bulsam,"Çobandan, bekçi köpeğinden, çoban köpeğinden, bir fırsat bulsam, bir atlasam da şu kuzuları kapsam" diye dolaştığı gibi şeytan da insanın etrafında dolaşıyor. bir atlasam da şu kuzuları kapsam" diye dolaştığı gibi şeytan da insanın etrafında dolaşıyor.

"Hocam, böyle bir şey var mı, yok mu? Hayal mi, kurgu mu?" "Hocam, böyle bir şey var mı, yok mu? Hayal mi, kurgu mu?"

Değil. Allah Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki; İnne'ş-şeytâne leküm adüvvün mübîn. Değil.

Allah Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki;

İnne'ş-şeytâne leküm adüvvün mübîn.

Yâsîn sûresinde buyuruyor ki; E lem a'hed ileyküm yâ benî âdeme. Yâsîn sûresinde buyuruyor ki;

E lem a'hed ileyküm yâ benî âdeme.
"Ey Âdem'in evlatları! Ben ezelde sizinle ahd ü peyman etmedim mi?""Ey Âdem'in evlatları! Ben ezelde sizinle ahd ü peyman etmedim mi?" En lâ ta'büdü'ş-şeytân. "'Şeytana tapmayacaksınız!' diye sizinle konuşmadık mı?" En lâ ta'büdü'ş-şeytân. "'Şeytana tapmayacaksınız!' diye sizinle konuşmadık mı?"

Ezelde, bezm-i elest'te sözleşmedik mi? Ben size daha dünyaya gönderilmeden önce; Ezelde, bezm-i elest'te sözleşmedik mi? Ben size daha dünyaya gönderilmeden önce; "Şeytana tapmayın!" diye söylememiş miydim? "Şeytana tapmayın!" diye söylememiş miydim?

Hatta dünyaya gittikten sonra da peygamberler gönderip söylemedim mi? Hatta dünyaya gittikten sonra da peygamberler gönderip söylemedim mi? Kutsal kitaplar indirip de orada yazmadım mı? Kutsal kitaplar indirip de orada yazmadım mı?

"Sizinle ahd ü peyman etmemiş miydik? Müslümansınız, bana tapacaksınız..." "Sizinle ahd ü peyman etmemiş miydik? Müslümansınız, bana tapacaksınız..."

Ve eni'büdûnî. "Şeytana tapmayacaksınız, Rabbınıza tapacaksınız, bana tapacaksınız!" diye Ve eni'büdûnî. "Şeytana tapmayacaksınız, Rabbınıza tapacaksınız, bana tapacaksınız!" diye ey âdemoğulları, ben sizinle ahd ü peyman etmemiş miydim?" diye Allah soracak. ey âdemoğulları, ben sizinle ahd ü peyman etmemiş miydim?" diye Allah soracak.

Bak âyetler bildiğimiz âyetler; okuduğumuz, dinlediğimiz âyet-i kerîmeler. Bak âyetler bildiğimiz âyetler; okuduğumuz, dinlediğimiz âyet-i kerîmeler.

Şimdi insanı şeytan kandırır, tamam mı? Kandırabilir. Allah fırsat vermesin. Şimdi insanı şeytan kandırır, tamam mı? Kandırabilir. Allah fırsat vermesin.

Neûzü billâh. "Allah'a sığınırız." Mine'ş-şeytâni'r-racîm. Neûzü billâh. "Allah'a sığınırız."

Mine'ş-şeytâni'r-racîm.
"Şeytanın, bu mendeburun, bu mel'unun şerrinden Allah'a sığınırız." "Şeytanın, bu mendeburun, bu mel'unun şerrinden Allah'a sığınırız."

Biz onu görmüyoruz, o bizi görüyor. Hem dışımızda hem içimizde. Biz onu görmüyoruz, o bizi görüyor. Hem dışımızda hem içimizde. Damarlarımızda, içimizde kanla dolaşır gibi beraber dolaşabiliyor.Damarlarımızda, içimizde kanla dolaşır gibi beraber dolaşabiliyor. Aklımızda, gönlümüzde dolaşabiliyor. Öyle bir varlık. Aklımızda, gönlümüzde dolaşabiliyor. Öyle bir varlık.

Bazen insanın karşısına çıkar, insan gibi görünür, konuşur. Bazen insanın karşısına çıkar, insan gibi görünür, konuşur. Bazen de görünmez. Görünme kabiliyeti de var; bazen görünür. Bazen de görünmez. Görünme kabiliyeti de var; bazen görünür. O hususta hadîs-i şerîfler de söyleyebilirim: O hususta hadîs-i şerîfler de söyleyebilirim:

Zekât hurmalarını, mallarını beklemek üzere Peygamber Efendimiz Ebû Hüreyre radıyallahu anh'i; Zekât hurmalarını, mallarını beklemek üzere Peygamber Efendimiz Ebû Hüreyre radıyallahu anh'i; "Şunları bekle, hırsız almasın!" diye, vazifelendirdi. "Şunları bekle, hırsız almasın!" diye, vazifelendirdi. Beklerken geceleyin bir sivri sakallı, hilekâr bir ihtiyar geldi. Onları çalmaya başladı. Beklerken geceleyin bir sivri sakallı, hilekâr bir ihtiyar geldi. Onları çalmaya başladı. Ebû Hüreyre; "Seni hırsız, seni!" diyerek bileğinden yakaladı. Adam yalvarmaya başladı; Ebû Hüreyre; "Seni hırsız, seni!" diyerek bileğinden yakaladı. Adam yalvarmaya başladı;

"Beni bırak, yapma, etme, eyleme!" "Beni bırak, yapma, etme, eyleme!"

"Seni Resûlallah'a götüreceğim, teslim edeceğim. Hırsızlık yapıyorsun." "Seni Resûlallah'a götüreceğim, teslim edeceğim. Hırsızlık yapıyorsun."

"Yapma, etme, eyleme. Çoluk çocuğum çok olduğundan, açlık,"Yapma, etme, eyleme. Çoluk çocuğum çok olduğundan, açlık, fakirlik canıma tak ettiğinden bu hırsızlığı yapmak zorunda kaldım. fakirlik canıma tak ettiğinden bu hırsızlığı yapmak zorunda kaldım. Salıver beni, bir daha yapmam!" vesaire... Salıverdi. Salıver beni, bir daha yapmam!" vesaire...

Salıverdi.

Ertesi sabah Ebû Hüreyre hiçbir şey demeden Peygamber Efendimiz ne buyurdu? Ertesi sabah Ebû Hüreyre hiçbir şey demeden Peygamber Efendimiz ne buyurdu?

"Ya Ebû Hüreyre, dün gece ne oldu? Birisi geldi, değil mi?" "Ya Ebû Hüreyre, dün gece ne oldu? Birisi geldi, değil mi?"

Bak, Peygamber olduğundan nasıl biliyor. "Evet, geldi ya Resûlallah! Bak, Peygamber olduğundan nasıl biliyor.

"Evet, geldi ya Resûlallah!
Çaldı ama çok yalvarınca ben de dayanamadım, salıverdim." Çaldı ama çok yalvarınca ben de dayanamadım, salıverdim."

"Yalan söyledi, geri gelecek." dedi Peygamber Efendimiz. Bak nasıl biliyor."Yalan söyledi, geri gelecek." dedi Peygamber Efendimiz.

Bak nasıl biliyor.
Olmuşu da Allah bildirdiği için biliyor. Bakın burada dikkat edin.Olmuşu da Allah bildirdiği için biliyor. Bakın burada dikkat edin. Çünkü bazı vaizler kürsüye çıkıp da "Gaybı Allah'tan başkası bilmez." falan diye Çünkü bazı vaizler kürsüye çıkıp da "Gaybı Allah'tan başkası bilmez." falan diye -mucizeyi inkâr edemiyor da- kerameti inkâr ediyor. -mucizeyi inkâr edemiyor da- kerameti inkâr ediyor. Bak, Allah bildirince biliyor. Bu bir. Olmuşu bildi. Bak, Allah bildirince biliyor. Bu bir. Olmuşu bildi.

Yanında olmadığı halde geceleyin olmuşu bildi. Hatta Ebû Hüreyre'ye sordu. Yanında olmadığı halde geceleyin olmuşu bildi. Hatta Ebû Hüreyre'ye sordu. Mütebessim mütebessim bir şekilde sordu. İkinci olarak neyi bildi? Mütebessim mütebessim bir şekilde sordu.

İkinci olarak neyi bildi?

"Yarın yine gelecek." dedi. İşte, yarın gayb. Buyrun, hadi bakalım. "Yarın yine gelecek." dedi. İşte, yarın gayb. Buyrun, hadi bakalım.

Allah bildirirse bilir miymiş? Bilirmiş. Allah bildirirse bilir miymiş?

Bilirmiş.

O halde o vaizin Süleymaniye kürsüsünde söylediği yalan. O halde o vaizin Süleymaniye kürsüsünde söylediği yalan. Dini bilmiyor. Ya da yarım biliyor. Bir de kerametin karşısına çıkıyor. Dini bilmiyor. Ya da yarım biliyor. Bir de kerametin karşısına çıkıyor.

"Olmaz böyle şey, gaybı bilmez!" Allah bildirirse bilir, aptal! "Olmaz böyle şey, gaybı bilmez!"

Allah bildirirse bilir, aptal!
Bak Peygamber Efendimiz bildirince biliyor. "Yarın yine gelecek." dedi. Bak Peygamber Efendimiz bildirince biliyor.

"Yarın yine gelecek." dedi.

Ertesi gün yine geldi. Üçüncü gün "Yine gelecek." dedi, yine geldi.Ertesi gün yine geldi. Üçüncü gün "Yine gelecek." dedi, yine geldi. Üç gece geldi. Üç gece sonra dedi ki; "Yakalandın artık. 'Gelmeyeceğim.' diyorsun,Üç gece geldi. Üç gece sonra dedi ki;

"Yakalandın artık. 'Gelmeyeceğim.' diyorsun,
geliyorsun, sabahleyin seni Resûlullah'a götüreceğim." geliyorsun, sabahleyin seni Resûlullah'a götüreceğim."

"Beni götürme, ben sana bir şey öğreteyim. "Beni götürme, ben sana bir şey öğreteyim. Âyete'l-Kürsî'yi okursanız korunursunuz." diye söyledi, gitti.Âyete'l-Kürsî'yi okursanız korunursunuz." diye söyledi, gitti. Ebû Hüreyre bunu Peygamber Efendimiz'e söyledi. Ebû Hüreyre bunu Peygamber Efendimiz'e söyledi.

"Evet ya Resûlallah! Dün gece yine geldi. Ben yine dayanamadım."Evet ya Resûlallah! Dün gece yine geldi. Ben yine dayanamadım. Çok yalvardı. Yine salıverdim. Çok yalvardı. Yine salıverdim. Şart koştu, 'Ben sana bir şey öğretirsem o zaman bırakır mısın?' dedi.Şart koştu, 'Ben sana bir şey öğretirsem o zaman bırakır mısın?' dedi. 'Öğret.' dedim. 'Âyete'l-Kürsî okumak mallarınızı ve diğer eşyalarınızı şeytandan korur.' dedi.'Öğret.' dedim. 'Âyete'l-Kürsî okumak mallarınızı ve diğer eşyalarınızı şeytandan korur.' dedi. Ben de salıverdim." Peygamber Efendimiz; "Kendisi yalancı olduğu halde doğru söylemiş." dedi. Ben de salıverdim."

Peygamber Efendimiz;

"Kendisi yalancı olduğu halde doğru söylemiş." dedi.

Söylediği söz doğru. Âyete'l-Kürsî korur. Söylediği söz doğru. Âyete'l-Kürsî korur. Âyete'l-Kürsî'yi okuduğun zaman insanın malı, canı korunur. Bu doğru. Âyete'l-Kürsî'yi okuduğun zaman insanın malı, canı korunur. Bu doğru.

"Ya Ebû Hüreyre! O gelenin kim olduğunu bildin mi?" dedi. "Bilmiyorum, yâ Resûlallah!" "Ya Ebû Hüreyre! O gelenin kim olduğunu bildin mi?" dedi.

"Bilmiyorum, yâ Resûlallah!"

"O üç akşam sana gelen şeytandı." dedi. "O üç akşam sana gelen şeytandı." dedi.

Demek ki bazen bileğini bile tutabilecek şekilde görünebiliyor. Demek ki bazen bileğini bile tutabilecek şekilde görünebiliyor. Bunları da bilmek lazım. Yarım bilgi olmaz. İşi teferruatıyla tam bilmek lazım: Bunları da bilmek lazım. Yarım bilgi olmaz. İşi teferruatıyla tam bilmek lazım:

Bir, şeytan var; şeytan aldatabilir. Çünkü kurnazdır. Bir, şeytan var; şeytan aldatabilir. Çünkü kurnazdır. Âdem atamızdan beri bu işte çalışıyor. Uzmandır.Âdem atamızdan beri bu işte çalışıyor. Uzmandır. Aldatmakta ileridir, kandırmanın yollarını çok iyi bilir. Aldatmakta ileridir, kandırmanın yollarını çok iyi bilir. Sen bilmezsin, sen acemisin, sen daha hayata yeni gelmişsin.Sen bilmezsin, sen acemisin, sen daha hayata yeni gelmişsin. Yeni bıyıkların terliyor, yeni sakalların çıkıyor, yeni delikanlı oluyorsun. Yeni bıyıkların terliyor, yeni sakalların çıkıyor, yeni delikanlı oluyorsun. Ama o feleğin çemberinden geçmiş. Bir düşman bu, bir düşman da senin kendi nefsin. Ama o feleğin çemberinden geçmiş.

Bir düşman bu, bir düşman da senin kendi nefsin.

İnne'n-nefse le-emmâretün bi's-sûi. A'da adüvvüke nefsüke'lletî beyne cenbeyke. İnne'n-nefse le-emmâretün bi's-sûi.

A'da adüvvüke nefsüke'lletî beyne cenbeyke.

Âyetler, hadisler var: İnsanın en büyük düşmanı kendisidir. Kendisinin içindeki nefsidir. Âyetler, hadisler var: İnsanın en büyük düşmanı kendisidir. Kendisinin içindeki nefsidir.

Neden? O istiyor, o yapıyor. "Canım istedi yaptım, dayanamadım yaptım, canım çekti yaptım." Neden?

O istiyor, o yapıyor. "Canım istedi yaptım, dayanamadım yaptım, canım çekti yaptım."

Hay çekmez olaydı! Nasıl rezil ediyor insanı. Nefsi insanı nasıl rezil ediyor, neler yaptırıyor. Hay çekmez olaydı! Nasıl rezil ediyor insanı. Nefsi insanı nasıl rezil ediyor, neler yaptırıyor.

İçkiyi niye içti? Canı çektiği için. Kumarı niye oynadı? İçkiyi niye içti?

Canı çektiği için.

Kumarı niye oynadı?

Arzular, hevesler, ihtimaller, temenniler… Arzular, hevesler, ihtimaller, temenniler…

"Bir kazanırsam..." bilmem ne, ama kumar işte, haram! "Bir kazanırsam..." bilmem ne, ama kumar işte, haram! Çeşit çeşit şeyler. İnsanın nefsi nasıl kandırıyor, nasıl insanı günahlara çekiyor? Çeşit çeşit şeyler. İnsanın nefsi nasıl kandırıyor, nasıl insanı günahlara çekiyor?

Evli insanı günaha sürüklüyor. Zengin insanı günaha sürüklüyor.Evli insanı günaha sürüklüyor. Zengin insanı günaha sürüklüyor. Kendisinin yanında yetecek kadar parası var, hırsızlık yaptırıyor vesaire vesaire, bildiğiniz şeyler.Kendisinin yanında yetecek kadar parası var, hırsızlık yaptırıyor vesaire vesaire, bildiğiniz şeyler. İnsanın bir düşmanı da nefsi insanın. Daha başka? Zâlimî enfüsihim. İnsanın bir düşmanı da nefsi insanın.

Daha başka?

Zâlimî enfüsihim.

Çevresindeki başka insanlar insana zulmettirir. Kötü arkadaşlar, kötü çevre, kötü yöneticiler.Çevresindeki başka insanlar insana zulmettirir. Kötü arkadaşlar, kötü çevre, kötü yöneticiler. Çocuğunu hırsızlığa teşvik eden anne baba yok mu? Hırsız şebekeleri yok mu? Çocuğunu hırsızlığa teşvik eden anne baba yok mu? Hırsız şebekeleri yok mu?

Küçük yaşta çocuğa öğretiyorlar: Küçük yaşta çocuğa öğretiyorlar:

"Polis yakalasa bile yaşın küçük olduğu için sana bir şey yapmaz. "Polis yakalasa bile yaşın küçük olduğu için sana bir şey yapmaz. Tramvaya bineceksin, otobüse bineceksin yandaki amcanın cebine elini sokacaksın, çalacaksın. Tramvaya bineceksin, otobüse bineceksin yandaki amcanın cebine elini sokacaksın, çalacaksın. Yakalanırsan şöyle de, böyle de!" Kötü baba, kötü anne öğretmiyor mu?Yakalanırsan şöyle de, böyle de!"

Kötü baba, kötü anne öğretmiyor mu?
Kızını kötülüğe sevk eden anneler yok mu? Gazetelerden okumuyor muyuz? Kızını kötülüğe sevk eden anneler yok mu? Gazetelerden okumuyor muyuz?

Kötü çevre, kötü yöneticiler, kötü insanlar, etrafındakiler, kötü örnekler insanı yanlış yola çeker. Kötü çevre, kötü yöneticiler, kötü insanlar, etrafındakiler, kötü örnekler insanı yanlış yola çeker. Böylece insan yanlış işler yapar. Çevresinden görür, özenir, imrenir; o da yapmaya kalkar. Böylece insan yanlış işler yapar. Çevresinden görür, özenir, imrenir; o da yapmaya kalkar.

Onun için nefsine zulmetti, günah işledi, günah üzereyken hayatı bitti. Onun için nefsine zulmetti, günah işledi, günah üzereyken hayatı bitti. Allah'ın emriyle melekler onun canını alıyorlar.Allah'ın emriyle melekler onun canını alıyorlar. Ölecek, ölmek üzereyken; Kâlû fîme küntüm.Ölecek, ölmek üzereyken;

Kâlû fîme küntüm.
"Yahu, siz ne haldeydiniz, siz ne biçim insansınız?" derler melekler. "Yahu, siz ne haldeydiniz, siz ne biçim insansınız?" derler melekler. Ölmek üzere olan, canı çekilen, canı alınan bu insana. Ölmek üzere olan, canı çekilen, canı alınan bu insana.

İnne'llezîne teveffâhümü'l-melâiketü zâlimî enfüsihim. İnne'llezîne teveffâhümü'l-melâiketü zâlimî enfüsihim.

Melekler bu günahkar insanlara sorarlar: Melekler bu günahkar insanlara sorarlar:

"Yahu, siz ne hal üzereydiniz, ne durumdaydınız? "Yahu, siz ne hal üzereydiniz, ne durumdaydınız? Siz niye böyle kötü bir durumda ölüyorsunuz?" Siz niye böyle kötü bir durumda ölüyorsunuz?"

Kâlû. "Bu sefer insanlar, o soruyu soran meleklere derler ki." Kâlû. "Bu sefer insanlar, o soruyu soran meleklere derler ki."

Kâlû künnâ müstad'afîne fi'l-ard. "Biz yeryüzünde müstaz'af'lar idik." Kâlû künnâ müstad'afîne fi'l-ard. "Biz yeryüzünde müstaz'af'lar idik."

Müstaz'af, "zayıf" kelimesinden geliyor. Za'f kelimesinden geliyor. Müstaz'af, "zayıf" kelimesinden geliyor. Za'f kelimesinden geliyor. "Başkaları tarafından zayıf görülmüş, güçsüz görülmüş ve üstüne yüklenilmiş, "Başkaları tarafından zayıf görülmüş, güçsüz görülmüş ve üstüne yüklenilmiş, bir şeyler yaptırılmış insanlar." bir şeyler yaptırılmış insanlar."

Künnâ müstad'afîne fi'l-ard. Künnâ müstad'afîne fi'l-ard. "Biz yeryüzünde horlanmış, zayıf bulunmuş, güçsüz olduğu için kullanılmış insanlarız."Biz yeryüzünde horlanmış, zayıf bulunmuş, güçsüz olduğu için kullanılmış insanlarız. Gücümüz yoktu, tepeden baskı oldu, yandan baskı oldu,Gücümüz yoktu, tepeden baskı oldu, yandan baskı oldu, çevreden baskı oldu da işte biz bu günahları ondan işledik." derler. çevreden baskı oldu da işte biz bu günahları ondan işledik." derler.

Peygamber Efendimiz'in zamanında birçok insan putlara tapıyordu. Peygamber Efendimiz'in zamanında birçok insan putlara tapıyordu.

Neden tapıyorlardı? Çevresinin baskısıyla. Neden tapıyorlardı?

Çevresinin baskısıyla.
Putlara tapmanın yanlışlığını sezinleyebilenler bile söyleyemiyordu. Toplumdan korkuyordu.Putlara tapmanın yanlışlığını sezinleyebilenler bile söyleyemiyordu. Toplumdan korkuyordu. Çünkü toplum cezalandırıyordu. İbrahim aleyhisselam; "Putlara tapmayın." dedi,Çünkü toplum cezalandırıyordu.

İbrahim aleyhisselam; "Putlara tapmayın." dedi,
diye kavmi onunla öyle bir mücadeleye girişti ki İbrahim aleyhisselam'ı yakmaya karar verdiler.diye kavmi onunla öyle bir mücadeleye girişti ki İbrahim aleyhisselam'ı yakmaya karar verdiler. Her toplum böyle. Kendi içinden; doğruyu söyleyen, Her toplum böyle. Kendi içinden; doğruyu söyleyen, topluma ters düşen insanları cezalandırıyor. topluma ters düşen insanları cezalandırıyor.

Aristo muydu, Sokrates mi; Yunan toplumunda, eski çağda, etrafına insanları toplayıp; Aristo muydu, Sokrates mi; Yunan toplumunda, eski çağda, etrafına insanları toplayıp; "Bu çok tanrılara tapmayın!" diyormuş. Duydunuz mu bunu?"Bu çok tanrılara tapmayın!" diyormuş. Duydunuz mu bunu? Sokrates Yunanlıların politeizmine, çok tanrıcı dinlerine karşı çıkıyormuş. Sokrates Yunanlıların politeizmine, çok tanrıcı dinlerine karşı çıkıyormuş.

"Böyle şey olmaz; bunun akılla mantıkla hiçbir ilgisi yok!" diyormuş. "Böyle şey olmaz; bunun akılla mantıkla hiçbir ilgisi yok!" diyormuş.

Ne yaptılar? "Gençleri ayartıyor, kandırıyor, dinlerinden döndürüyor." diye Ne yaptılar?

"Gençleri ayartıyor, kandırıyor, dinlerinden döndürüyor." diye
Sokrates'i ölüme mahkûm ettiler ve sonra öldürdüler. Sokrates'i ölüme mahkûm ettiler ve sonra öldürdüler.

Bakın toplum baskı yapıyor. Her toplumda bunun misalini görüyoruz. Bakın toplum baskı yapıyor. Her toplumda bunun misalini görüyoruz.

Musa aleyhisselam Firavun'a; "Senin söylediklerin yanlıştır, sen tanrı değilsin!" dedi. Musa aleyhisselam Firavun'a; "Senin söylediklerin yanlıştır, sen tanrı değilsin!" dedi. O da toplumuyla kötü oldu. Toplum, güçlü insanlar, çeteler, mafyalar, teşkilatlar,O da toplumuyla kötü oldu.

Toplum, güçlü insanlar, çeteler, mafyalar, teşkilatlar,
örgütler, devletler ne yapıyor? örgütler, devletler ne yapıyor?

Baskı yapıyor. Baskı yapılan insanlar müstaz'af , zayıf bulunmuş oluyor, eziliyor. Baskı yapıyor. Baskı yapılan insanlar müstaz'af , zayıf bulunmuş oluyor, eziliyor.

Kâlû müstad'afîne fi'l-ard. "Biz yeryüzünde müstaz'af, insanlardık, zayıf insanlardık.Kâlû müstad'afîne fi'l-ard. "Biz yeryüzünde müstaz'af, insanlardık, zayıf insanlardık. Ne yapalım? Baskıların altında bu günahları işledik." Ne yapalım? Baskıların altında bu günahları işledik."

Allah'tan gayrıya tapmak, putlara tapmak, kötü âdetleri uygulamak, Allah'tan gayrıya tapmak, putlara tapmak, kötü âdetleri uygulamak, toplumdaki alışılmış yanlışlıkları yapmak... Bu sözleri mazeret olacak mı? toplumdaki alışılmış yanlışlıkları yapmak...

Bu sözleri mazeret olacak mı?

Bunlar zalim kişiler olarak, müşrik kişiler olarak, müslüman olmayarak, yanlış yolda yürürken, Bunlar zalim kişiler olarak, müşrik kişiler olarak, müslüman olmayarak, yanlış yolda yürürken, doğru yolu bulmamışken ölen bu insanların bu mazeretleri;doğru yolu bulmamışken ölen bu insanların bu mazeretleri; "Toplum bize baskı yaptı, yönetim bize baskı yaptı, hapse girmekten korktuk, "Toplum bize baskı yaptı, yönetim bize baskı yaptı, hapse girmekten korktuk, öldürülmekten korktuk, zayıf insanlardık; biz ne yapalım!" dedikleri zaman mazeret olacak mı? öldürülmekten korktuk, zayıf insanlardık; biz ne yapalım!" dedikleri zaman mazeret olacak mı?

Melekler diyorlar ki; Melekler diyorlar ki;

Kâlû elem tekun ardullahi vâsiaten, fe tuhâciru fîha. Kâlû elem tekun ardullahi vâsiaten, fe tuhâciru fîha.

Allah'ın yeri, yeryüzü, yerküre geniş değil miydi?Allah'ın yeri, yeryüzü, yerküre geniş değil miydi? Başka bir yere hicret etseydiniz. Dar mı geldi yeryüzü? İlla orada yaşamanız gerekiyor muydu, Başka bir yere hicret etseydiniz. Dar mı geldi yeryüzü? İlla orada yaşamanız gerekiyor muydu, orada yaşamaya mecbur muydunuz? Dininizi güzel yaşayabileceğiniz, ibadetleri yapabileceğiniz,orada yaşamaya mecbur muydunuz? Dininizi güzel yaşayabileceğiniz, ibadetleri yapabileceğiniz, günahlardan korunacağınız bir yere gitseydiniz ya. Dar mıydı yeryüzü? günahlardan korunacağınız bir yere gitseydiniz ya. Dar mıydı yeryüzü?

Buradan anlaşılıyor ki bir insanın dinini icra ve ifa, ibadetlerini eda edemediği yerden,Buradan anlaşılıyor ki bir insanın dinini icra ve ifa, ibadetlerini eda edemediği yerden, dinini rahatlıkla ifa edeceği, icra edeceği, uygulayacağı rahat yerlere hicret etmesi farzdır, mecburiyettir. dinini rahatlıkla ifa edeceği, icra edeceği, uygulayacağı rahat yerlere hicret etmesi farzdır, mecburiyettir.

"Arkadaş, burada benim müslümanca yaşama imkânım yok. Baskı yapıyorlar, hepsi kâfir, müşrik" diyecek"Arkadaş, burada benim müslümanca yaşama imkânım yok. Baskı yapıyorlar, hepsi kâfir, müşrik" diyecek ve İslâm'ını koruyacağı, imanını koruyacağı yere hicret edecek. ve İslâm'ını koruyacağı, imanını koruyacağı yere hicret edecek.

Elem tekun ardullahi vâsiaten. Yeryüzü geniş değil miydi? Elem tekun ardullahi vâsiaten.

Yeryüzü geniş değil miydi?

Fe tuhâciru fîha. Oraya hicret etseydiniz ya! Niye yer değiştirmediniz? Fe tuhâciru fîha.

Oraya hicret etseydiniz ya! Niye yer değiştirmediniz?

"O zalimlerin, o baskıcıların, o despotların yönetimi altında bulunmaya mecbur muydunuz? Değildiniz."O zalimlerin, o baskıcıların, o despotların yönetimi altında bulunmaya mecbur muydunuz? Değildiniz. Oraya hicret etseydiniz. Başka yere hicret etseydiniz." diyecek, melekler. Oraya hicret etseydiniz. Başka yere hicret etseydiniz." diyecek, melekler.

Fe ülâike me'vâhum cehennem. Bu mazeretleri söyleyen insanların mazeretleri kabul olmayacak.Fe ülâike me'vâhum cehennem.

Bu mazeretleri söyleyen insanların mazeretleri kabul olmayacak.
Onların götürüleceği yer, duracakları yer, barınakları cehennemdir. Onların götürüleceği yer, duracakları yer, barınakları cehennemdir.

Fe ülâike me'vâhum cehennemü ve sâet masirâ. Ne kötü bir yer o cehennem!Fe ülâike me'vâhum cehennemü ve sâet masirâ.

Ne kötü bir yer o cehennem!
Gidilecek yerlerin en kötüsü. Gide gide insanın sonunda cehenneme gitmesi ne kötü. Ne kötü bir yer cehennem! Gidilecek yerlerin en kötüsü. Gide gide insanın sonunda cehenneme gitmesi ne kötü. Ne kötü bir yer cehennem!

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Demek ki insan için, sizler için, bizler için, evlatlarımız için, herkes için önemli olanDemek ki insan için, sizler için, bizler için, evlatlarımız için, herkes için önemli olan dinini, imanını koruyabileceği, müslümanca yaşayabileceği yere gitmektir. Esas fikir budur. dinini, imanını koruyabileceği, müslümanca yaşayabileceği yere gitmektir. Esas fikir budur.

"Efendim, burada tarlam var, bağım var, bahçem var, arkadaşım var, işim var, dükkânım var." "Efendim, burada tarlam var, bağım var, bahçem var, arkadaşım var, işim var, dükkânım var."

Ayarla! İslâmî yaşantını sürdürebileceğin rahat bir yere hicret et.Ayarla! İslâmî yaşantını sürdürebileceğin rahat bir yere hicret et. Ya da bulunduğun yerde İslâm'ı yaşayabileceğin bir ortamı hazırla.Ya da bulunduğun yerde İslâm'ı yaşayabileceğin bir ortamı hazırla. Çevrenle, arkadaşlarınla beraber işbirliği yaparak el birliği ederek çevreni İslâmileştirÇevrenle, arkadaşlarınla beraber işbirliği yaparak el birliği ederek çevreni İslâmileştir ve müslümanca yaşamayı sağla. Tabi âyet-i kerîmenin manasını kendinden sonraki âyet-i kerîme tamamlıyor.ve müslümanca yaşamayı sağla. Tabi âyet-i kerîmenin manasını kendinden sonraki âyet-i kerîme tamamlıyor. Onu da söyleyivereyim. Onu da söyleyivereyim.

İlle'l mustad'afîne mine'r-ricâli ve'n-nisâi ve'l vildân. İlle'l mustad'afîne mine'r-ricâli ve'n-nisâi ve'l vildân.

Ancak aciz ihtiyarlardan, adamlardan, aciz zavallı kadıncıklardan ve çocuklardan bu mecburiyet kalkıyor.Ancak aciz ihtiyarlardan, adamlardan, aciz zavallı kadıncıklardan ve çocuklardan bu mecburiyet kalkıyor. Onlar mazur oluyor. Çünkü aciz, gerçekten aciz. İhtiyar adam, değneğine zor dayanıyor, zor yürüyor, gidemiyor.Onlar mazur oluyor. Çünkü aciz, gerçekten aciz. İhtiyar adam, değneğine zor dayanıyor, zor yürüyor, gidemiyor. Yaşlı kadıncağız, elinde imkânı yok. Küçük çocuk, anasından babasından kurtulamıyor, gidemiyor. Yaşlı kadıncağız, elinde imkânı yok. Küçük çocuk, anasından babasından kurtulamıyor, gidemiyor.

Ve'l vildâni lâ yestedîûne hîleten. Onlar bir çare bulmaya güçleri yetmiyor. Ve'l vildâni lâ yestedîûne hîleten.

Onlar bir çare bulmaya güçleri yetmiyor.

Velâ yehtedîne sebîla. Bir çıkış yolu bulamıyorlar. Velâ yehtedîne sebîla.

Bir çıkış yolu bulamıyorlar.

Fe ülâike asallahu en-yağfuve anhum. İşte bunları mümkündür ki Allah afvu mağfiret edecek. Fe ülâike asallahu en-yağfuve anhum.

İşte bunları mümkündür ki Allah afvu mağfiret edecek.

Ve kâneallahu afüvven gafûra. Allah çok affedicidir, çok mağfiret edicidir.Ve kâneallahu afüvven gafûra.

Allah çok affedicidir, çok mağfiret edicidir.
Demek ki gerçekten yağmaya gücü olmayanları Allah affediyor. Demek ki gerçekten yağmaya gücü olmayanları Allah affediyor. Kendi başına bu işi yapamayacak insanları affediyor. Kendi başına bu işi yapamayacak insanları affediyor. Yapmaya gücü olduğu halde yapmayanları cehenneme atıyor. Yapmaya gücü olduğu halde yapmayanları cehenneme atıyor.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Onun için bu hayatta önemli olan;Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Onun için bu hayatta önemli olan;
-şu anda hepimiz yaşıyoruz ya dünyada, sağız ya elhamdülillah, Allah sağlık afiyet versin- -şu anda hepimiz yaşıyoruz ya dünyada, sağız ya elhamdülillah, Allah sağlık afiyet versin- bu hayatta önemli olan neymiş? bu hayatta önemli olan neymiş?

Para kazanmak mı? Hayır. Para kazanmak mı?

Hayır.

Yiyecek kazanmak mı? Hayır. Yiyecek kazanmak mı?

Hayır.

Çünkü İslâm'da bazen Allah için, iman içini cennet için ölmek bile var.Çünkü İslâm'da bazen Allah için, iman içini cennet için ölmek bile var. Hayat esas değil. Esas olan iman. Önemli olan imanın korunması, dinin yaşanması. Hayat esas değil. Esas olan iman. Önemli olan imanın korunması, dinin yaşanması.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Çok önemli bir konu olduğundan Yasin okumayı, dualar okumayı bıraktık,Çok önemli bir konu olduğundan Yasin okumayı, dualar okumayı bıraktık, bu noktanın üstüne bastırmak istiyorum. İslâm'ı, imanı yaşayacaksınız.bu noktanın üstüne bastırmak istiyorum. İslâm'ı, imanı yaşayacaksınız. Allah baskı olduğundan İslâm'ı yaşayamayanların bile başka yere hicret etmesini söylerken Allah baskı olduğundan İslâm'ı yaşayamayanların bile başka yere hicret etmesini söylerken baskı olmayan yerde İslâm'ı yaşamayanların hali ne olacak. baskı olmayan yerde İslâm'ı yaşamayanların hali ne olacak.

Be adam! Senin elini ayağını mı tutan vardı. Niye abdest almadın, niye namaz kılmadın,Be adam! Senin elini ayağını mı tutan vardı. Niye abdest almadın, niye namaz kılmadın, niye cumaya gitmedin, niye oruç tutmadın, niye haccetmedin, niye vazifelerini yapmadın derseniye cumaya gitmedin, niye oruç tutmadın, niye haccetmedin, niye vazifelerini yapmadın derse mazeretsiz bir insanın durumu ne olacak? İmkânı var, yapmıyor. O daha beter. O daha suçlu.mazeretsiz bir insanın durumu ne olacak? İmkânı var, yapmıyor. O daha beter. O daha suçlu. Çünkü İslâm'ı yaşamaya da imkânı olduğu halde yaşamıyor. Gevşek, öyle müslüman olmaz.Çünkü İslâm'ı yaşamaya da imkânı olduğu halde yaşamıyor. Gevşek, öyle müslüman olmaz. Müslüman İslâm'ı yaşayacak. Allah'a teslim olan insan Allah'ın ahkâmına uyacak, Kur'an'ına uyacak, Müslüman İslâm'ı yaşayacak. Allah'a teslim olan insan Allah'ın ahkâmına uyacak, Kur'an'ına uyacak, Peygamber Efendimiz'in sünnetine uyacak, bunu yapacak. Yapmaya zorbalardan baskı varsa,Peygamber Efendimiz'in sünnetine uyacak, bunu yapacak. Yapmaya zorbalardan baskı varsa, çevreden, anadan, babadan, aileden baskı varsa İslâm'ı orada yaşaması, uygulaması mümkün olmuyorsaçevreden, anadan, babadan, aileden baskı varsa İslâm'ı orada yaşaması, uygulaması mümkün olmuyorsa uygulamasının mümkün olduğu yere gidecek. Veyahut bulunduğu yerde İslâm'ı uygulanabilir hale getirecek. uygulamasının mümkün olduğu yere gidecek. Veyahut bulunduğu yerde İslâm'ı uygulanabilir hale getirecek.

Bakın Avrupalıların Amerika'ya gitmesi; Ben Amerika'ya gittim, gezdim, gördüm,Bakın Avrupalıların Amerika'ya gitmesi; Ben Amerika'ya gittim, gezdim, gördüm, büyük ölçüde Avrupa'dan Amerika'ya kimler gitmiş? Buralarda dini yaşantıları esnasında baskıya uğrayanlar büyük ölçüde Avrupa'dan Amerika'ya kimler gitmiş? Buralarda dini yaşantıları esnasında baskıya uğrayanlar Amerika geniş bir kıtadır, boş bir yerdir diye toplanmışlar, kalkmışlar,Amerika geniş bir kıtadır, boş bir yerdir diye toplanmışlar, kalkmışlar, kendi inançlarını uygulayabilecekleri bir geniş alan diye gitmişler. kendi inançlarını uygulayabilecekleri bir geniş alan diye gitmişler. Bak Kur'an-ı Kerîm'in bize tavsiye ettiği işi onlar yapıyorlar. Misal; Mormonlar, hristiyan.Bak Kur'an-ı Kerîm'in bize tavsiye ettiği işi onlar yapıyorlar. Misal; Mormonlar, hristiyan. Salt Lake City taraflarına gitmişler. Bu adamlar ne? Değişik bir dini grup. Poligamiye inanıyorlar.Salt Lake City taraflarına gitmişler. Bu adamlar ne? Değişik bir dini grup. Poligamiye inanıyorlar. Çok kadınla evlenmek, teaddüd-i zevcât var. İçki içmiyorlar, sigara bile içmiyorlar.Çok kadınla evlenmek, teaddüd-i zevcât var. İçki içmiyorlar, sigara bile içmiyorlar. Bu toplumlarda baskı altında olduklarından oraya gitmişler. Bir de kendilerine şehir kurmuşlar. Bu toplumlarda baskı altında olduklarından oraya gitmişler. Bir de kendilerine şehir kurmuşlar. Kendi mıntıkalarında kiliselerini, okullarını, üniversitelerini, yönetimlerini kurmuşlar.Kendi mıntıkalarında kiliselerini, okullarını, üniversitelerini, yönetimlerini kurmuşlar. Bak onlar kendi inançlarına uygun bir çevre kurmayı başarmışlar. Bak onlar kendi inançlarına uygun bir çevre kurmayı başarmışlar. Amişler özel bir dini grup, Almanya'dan, İsviçre'den kaçmışlar. Amişler özel bir dini grup, Almanya'dan, İsviçre'den kaçmışlar. Hala orada kendi geçen yüz yılki adetlerine göre yaşıyorlar. Sonra bu şelalelerin olduğu Niagara civarında; Hala orada kendi geçen yüz yılki adetlerine göre yaşıyorlar. Sonra bu şelalelerin olduğu Niagara civarında; ben turizm seyahatle ilgili ilanları, kitapçıkları basılmış şeyleri topluyorum.ben turizm seyahatle ilgili ilanları, kitapçıkları basılmış şeyleri topluyorum. Orada bazı dini zümreler gördüm. Kendilerine bir şehir kurmuşlar.Orada bazı dini zümreler gördüm. Kendilerine bir şehir kurmuşlar. Kendilerine bir hac ve ziyaret zamanı tayin etmişler.Kendilerine bir hac ve ziyaret zamanı tayin etmişler. Oraya bir mabet yapmışlar Bu mabedin ziyareti, haccı şu mevsimdedir, oraya gidiş şöyledir böyledir. Oraya bir mabet yapmışlar Bu mabedin ziyareti, haccı şu mevsimdedir, oraya gidiş şöyledir böyledir. Kendi inançlarına göre işleri ayarlamışlar. Amerika'da büyük ölçüde işin böyle olduğunu görüyorum. Kendi inançlarına göre işleri ayarlamışlar. Amerika'da büyük ölçüde işin böyle olduğunu görüyorum.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Demek ki Kur'an-ı Kerîm'in, Peygamber Efendimiz'in zamanındanAziz ve muhterem kardeşlerim!

Demek ki Kur'an-ı Kerîm'in, Peygamber Efendimiz'in zamanından
bizim dinimizde olan tavsiyeleri başkaları kendi dinlerini yaşamak için ortamı müsait görmeyince bizim dinimizde olan tavsiyeleri başkaları kendi dinlerini yaşamak için ortamı müsait görmeyince müsait olan tarafa gitmişler. Neden? Burada dini bir katılık olduğu için sertlik olduğu içinmüsait olan tarafa gitmişler. Neden? Burada dini bir katılık olduğu için sertlik olduğu için ve kendileri gibi olmayanların derilerini yüzüp Engizisyon mahkemelerinde muhakeme edip öldürdükleri,ve kendileri gibi olmayanların derilerini yüzüp Engizisyon mahkemelerinde muhakeme edip öldürdükleri, saman yığınlarının ortasına koyup cayır cayır yaktıkları için millet oralara kaçmış. saman yığınlarının ortasına koyup cayır cayır yaktıkları için millet oralara kaçmış.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! O zaman bizim deAziz ve muhterem kardeşlerim!

O zaman bizim de
Kur'an-ı Kerîm'in bize tavsiye ettiği şeyleri düşünmemiz lazım, ibret almamız lazım. Kur'an-ı Kerîm'in bize tavsiye ettiği şeyleri düşünmemiz lazım, ibret almamız lazım. Başkaları dinlerine böyle sımsıkı sarılıyor da biz müslümanların hali ne oluyor. Başkaları dinlerine böyle sımsıkı sarılıyor da biz müslümanların hali ne oluyor. Biz ne biçim müslümanız deyip çalışmamız lazım. İslâm'ı yaşayacak çevreyi kurmamız lazım.Biz ne biçim müslümanız deyip çalışmamız lazım. İslâm'ı yaşayacak çevreyi kurmamız lazım. İslâm'ı yaşayacak çevreyi kurmak buralarda daha çok mümkün. İslâm'ı yaşayacak çevreyi kurmak buralarda daha çok mümkün. Çünkü zaten burada inanç grupları grup grup olduğundan birbirlerine karışmama kararı almışlar, Çünkü zaten burada inanç grupları grup grup olduğundan birbirlerine karışmama kararı almışlar, toplumu öyle kurmuşlar. O halde biz de kendi toplumumuzu kendi inancımıza uygun toplumu öyle kurmuşlar. O halde biz de kendi toplumumuzu kendi inancımıza uygun yaşantımızı buralarda kurmaya gayret etmeliyiz.yaşantımızı buralarda kurmaya gayret etmeliyiz. İbadethanemizi, mektebimizi, mahallemizi, kasabamızı, neyse merkezimizi kurmalıyız.İbadethanemizi, mektebimizi, mahallemizi, kasabamızı, neyse merkezimizi kurmalıyız. Ve tam İslâm'ı yaşamalıyız. Ve tam İslâm'ı yaşamalıyız.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Belki sizi rahatsız etmiyordur ama bu işleri bilen bir insan olarak ben giyiminizden kuşamınıza,Belki sizi rahatsız etmiyordur ama bu işleri bilen bir insan olarak ben giyiminizden kuşamınıza, davranışınıza, tıraşınıza kadar her şeyinizi hatalı görüyorum. Biz aslında çoğumuz, erimiş insanlarız. davranışınıza, tıraşınıza kadar her şeyinizi hatalı görüyorum. Biz aslında çoğumuz, erimiş insanlarız. Benliğimizi kaybetmişiz. Buraya gelmiş toplumlara bakıyorum, çok acıyorum, yüreğim parça parça oluyor. Benliğimizi kaybetmişiz.

Buraya gelmiş toplumlara bakıyorum, çok acıyorum, yüreğim parça parça oluyor.
Erimişiz, entegre olmuşuz, asimile olmuşuz, İslâm'ı bırakmışız, başka inançlara, Erimişiz, entegre olmuşuz, asimile olmuşuz, İslâm'ı bırakmışız, başka inançlara, başka zevklere göre yaşamaya başlamışız. Siz farkında değilsiniz. başka zevklere göre yaşamaya başlamışız. Siz farkında değilsiniz.

Ben bir yabancı kelimeyi kullanırken bile yüreğim sızlıyor. "Spor" demiyorum, "idman" diyorum.Ben bir yabancı kelimeyi kullanırken bile yüreğim sızlıyor. "Spor" demiyorum, "idman" diyorum. "Aile kamp yeri" demek zoruma gidiyor, onun yerine "aile eğitim obası" diyorum."Aile kamp yeri" demek zoruma gidiyor, onun yerine "aile eğitim obası" diyorum. Kamp da olabilir, dün uçakta "Ne olabilir?" dedim. Arkadan hanımlardan teklif geldi. "Oba diyelim!" dediler.Kamp da olabilir, dün uçakta "Ne olabilir?" dedim. Arkadan hanımlardan teklif geldi. "Oba diyelim!" dediler. Doğru. Kamp yerine, "oba" deriz, olur biter. Daha güzel. Doğru. Kamp yerine, "oba" deriz, olur biter. Daha güzel.

Ben bir kelimeyi bile kullanmaktan çekiniyorum. Niçin? Ben bir kelimeyi bile kullanmaktan çekiniyorum. Niçin?

Benim kendi benliğim var, kendi haysiyetim var, kendi özelliğim var, kendi güzelliğim var,Benim kendi benliğim var, kendi haysiyetim var, kendi özelliğim var, kendi güzelliğim var, kendi mükemmelliğim var, kendi şerefim var, kendi imanım var, kendi ihlâsım var, kendi irfanım var. kendi mükemmelliğim var, kendi şerefim var, kendi imanım var, kendi ihlâsım var, kendi irfanım var.

Ben niye başkasını taklit edeyim, niye başkası gibi olayım? Niye ben Allah'ın istediği durumda iken,Ben niye başkasını taklit edeyim, niye başkası gibi olayım? Niye ben Allah'ın istediği durumda iken, Allah'ın istemediği duruma düşeyim. Niye ecdadımın, selef-i sâlihînim'in yolundan ayrılayım? Allah'ın istemediği duruma düşeyim. Niye ecdadımın, selef-i sâlihînim'in yolundan ayrılayım?

Eski insanlar, ecdatları putlara tapan insanlar, karşılarına peygamber geldiği haldeEski insanlar, ecdatları putlara tapan insanlar, karşılarına peygamber geldiği halde ecdadının yolundan dönmek istememişler. Kendilerine peygamber gönderildiği halde ecdadının yolundan dönmek istememişler. Kendilerine peygamber gönderildiği halde peygamber onları doğru yola çektiği zaman; "Biz dedelerimizin yolundan ayrılmayız." demişler, peygamber onları doğru yola çektiği zaman; "Biz dedelerimizin yolundan ayrılmayız." demişler, kendileri putperest oldukları halde, kendilerini çağıran peygamberler olduğu halde. kendileri putperest oldukları halde, kendilerini çağıran peygamberler olduğu halde.

Biz peygamberlerin yolundayken, niye kafirlerin yoluna dönelim? Bizde onlar kadar dinimize,Biz peygamberlerin yolundayken, niye kafirlerin yoluna dönelim? Bizde onlar kadar dinimize, imanımıza, ecdadımıza, selef-i sâlihînimiz'e bağlılık yok mu? Olmamalı mı? Her şeyimiz faüllü, imanımıza, ecdadımıza, selef-i sâlihînimiz'e bağlılık yok mu? Olmamalı mı? Her şeyimiz faüllü, her şeyimiz hatalı, her şeyimiz kusurlu, her şeyimiz yanlış. her şeyimiz hatalı, her şeyimiz kusurlu, her şeyimiz yanlış.

Niye eriyelim? Başkalarını eritelim. Başkalarını kendimize benzetelim.Niye eriyelim? Başkalarını eritelim. Başkalarını kendimize benzetelim. Sahabe-i Kiram, selef-i Ssâlihîn, mübarek ecdadımız gittikleri yere ne yaptılar? Sahabe-i Kiram, selef-i Ssâlihîn, mübarek ecdadımız gittikleri yere ne yaptılar?

İmanı götürdüler, İslâm'ı götürdüler, Kur'an'ı götürdüler, ilmi götürdüler, irfanı götürdüler.İmanı götürdüler, İslâm'ı götürdüler, Kur'an'ı götürdüler, ilmi götürdüler, irfanı götürdüler. Müslümanca yaşadılar. Müslümanca yaşamak hayatımızın bir numaralı meselesidir.Müslümanca yaşadılar. Müslümanca yaşamak hayatımızın bir numaralı meselesidir. En büyük düşman müslümanca yaşamaktan ayağın kayıp başka tarafa yönelmemize sebep olacak zihniyettir, En büyük düşman müslümanca yaşamaktan ayağın kayıp başka tarafa yönelmemize sebep olacak zihniyettir, gevşekliktir, tembelliktir, şuursuzluktur. gevşekliktir, tembelliktir, şuursuzluktur.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi has müslüman eylesin. Rızasından ayırmasın, gaflete düşürmesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi has müslüman eylesin. Rızasından ayırmasın, gaflete düşürmesin. Vefatı sırasında meleklerin; "Yahu, siz ne aptal insanlarsınız. Bu duruma nasıl düştünüz? Vefatı sırasında meleklerin;

"Yahu, siz ne aptal insanlarsınız. Bu duruma nasıl düştünüz?
Bu cehennemlik duruma, bu günahkâr duruma niye düştünüz? Size hiç peygamber gelmedi mi? Bu cehennemlik duruma, bu günahkâr duruma niye düştünüz? Size hiç peygamber gelmedi mi? Kitap gelmedi mi? Nasıl böyle hayatınızı yanlış geçirdiniz?" diye hayretle sordukları kimseler olmayın. Kitap gelmedi mi? Nasıl böyle hayatınızı yanlış geçirdiniz?" diye hayretle sordukları kimseler olmayın.

Biliyorsunuz Tebareke sûresinde geçiyor; cehenneme atılanlara da cehennemin zebanileri soracaklar. Biliyorsunuz Tebareke sûresinde geçiyor; cehenneme atılanlara da cehennemin zebanileri soracaklar.

Ne diyecekler? Hatırlayalım. Tebareke suresinde; Ne diyecekler?

Hatırlayalım. Tebareke suresinde;

Elem ye'tiküm nezir. "Size hiç bu cehennemi anlatan, ihtar eden bir haberci, bir peygamber, bir uyarıcı,Elem ye'tiküm nezir.

"Size hiç bu cehennemi anlatan, ihtar eden bir haberci, bir peygamber, bir uyarıcı,
bir ikaz edici kişi, mübarek bir insan hiç gelmedi mi? Size bir peygamber gelmedi mi? Siz bu cehenneme nasıl düştünüz?bir ikaz edici kişi, mübarek bir insan hiç gelmedi mi? Size bir peygamber gelmedi mi? Siz bu cehenneme nasıl düştünüz? Cennet varken nasıl cehenneme kondunuz? Size peygamber gelmedi mi? Cennet varken nasıl cehenneme kondunuz? Size peygamber gelmedi mi? Cenneti duymadınız mı, cehennemi duymadınız mı?" Cenneti duymadınız mı, cehennemi duymadınız mı?"

Kâlu belâ. "Geldi. Gelmez olur mu? Geldi." Geldi ama... Kâlu belâ.

"Geldi. Gelmez olur mu? Geldi."

Geldi ama...

Fe kezzebna ve kulnâ mâ nezellahu min şey'in. Fe kezzebna ve kulnâ mâ nezellahu min şey'in.

"Biz onları yalanladık, biz onlara önem vermedik, biz bu ihtarlara kulak asmadık,"Biz onları yalanladık, biz onlara önem vermedik, biz bu ihtarlara kulak asmadık, biz bu peygamberleri dinlemedik, onların yolundan gitmedik, o peygamberlerin vekillerinin sözlerini dinlemedik,biz bu peygamberleri dinlemedik, onların yolundan gitmedik, o peygamberlerin vekillerinin sözlerini dinlemedik, 'Olmaz öyle şey!' dedik; onları önemsemedik, dinlemedik." 'Olmaz öyle şey!' dedik; onları önemsemedik, dinlemedik."

Ondan sonra pişmanlık duyacaklar. Ondan sonra pişmanlık duyacaklar.

Lev künna nesmeu ev nağkilü. Lev künna nesmeu ev nağkilü.

"Keşke onların sözlerini, nasihatlerini dinleseymişiz, keşke aklımızı kullansaymışız, "Keşke onların sözlerini, nasihatlerini dinleseymişiz, keşke aklımızı kullansaymışız, böyle cehennemlik olmasaymışız. O zaman dinleseydik cehennemlik olmazdık." diyecekler." böyle cehennemlik olmasaymışız. O zaman dinleseydik cehennemlik olmazdık." diyecekler."

Melekler hem vefat halinde soracaklar; "Siz niye bu günahlı duruma düştünüz?" diye.Melekler hem vefat halinde soracaklar; "Siz niye bu günahlı duruma düştünüz?" diye. Hem de cehennemde zebaniler gelenlere soracaklar: "Yahu, siz bu cehenneme nasıl geldiniz?" diye.Hem de cehennemde zebaniler gelenlere soracaklar: "Yahu, siz bu cehenneme nasıl geldiniz?" diye. "Peygamber gelmedi mi size, kitap inmedi mi? Siz ne oldu da bu cehenneme düştünüz?" diye"Peygamber gelmedi mi size, kitap inmedi mi? Siz ne oldu da bu cehenneme düştünüz?" diye hayretle soracaklar, muhterem kardeşlerim! Aklımızı başımıza toplayalım. Hayatın yarısı geldi, geçti. hayretle soracaklar, muhterem kardeşlerim!

Aklımızı başımıza toplayalım. Hayatın yarısı geldi, geçti.
Akıllı insanlarız, sorumlu insanlarız. Sorumlu, mesul insanlarız. Akıllı insanlarız, sorumlu insanlarız. Sorumlu, mesul insanlarız. Mükellef insanlarız, mükellefiyet altında bulunan insanlarız. Mükellef insanlarız, mükellefiyet altında bulunan insanlarız.

Düşünmek bize ait. Hepimizin düşünmesi lazım, hepimizin kendisine çeki düzen vermesi lazım,Düşünmek bize ait. Hepimizin düşünmesi lazım, hepimizin kendisine çeki düzen vermesi lazım, hizaya gelmesi lazım. Cenâb-ı Hakk'ın yoluna girmesi lazım. hizaya gelmesi lazım. Cenâb-ı Hakk'ın yoluna girmesi lazım. Allah'ın kendisine yüklediği ödevleri bilip onları yapması lazım. Allah'ın kendisine yüklediği ödevleri bilip onları yapması lazım.

Sübhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke ente'l-alîmü'l-hakîm. Sübhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke ente'l-alîmü'l-hakîm.

Sübhâne rabbinâ rabbi'l-izzeti ammâ yasifûnSübhâne rabbinâ rabbi'l-izzeti ammâ yasifûn ve selâmün ale'l-mürselîn ve'l-hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn. el-Fâtiha. ve selâmün ale'l-mürselîn ve'l-hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn.

el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2