Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Zulümden Sakınmak ve Yalnızca Allah'tan İstemek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

6 Recep 1409 / 12.02.1989
Yüzevler Camii Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Birbirinize Karşı Zulmetmeyin, Günahların Affını İstemek, Duanın Önemi, Allah'a Biz Muhtacız, Amellerimiz Kaydediliyor, Tevazu Sahibi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Zulümden Sakınmak ve Yalnızca Allah'tan İstemek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

6 Recep 1409 / 12.02.1989
Yüzevler Camii Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Birbirinize Karşı Zulmetmeyin, Günahların Affını İstemek, Duanın Önemi, Allah'a Biz Muhtacız, Amellerimiz Kaydediliyor, Tevazu Sahibi | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn.
Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Hamden kesiran tayyiben mübâreken fîh.Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Hamden kesiran tayyiben mübâreken fîh. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn.Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaînMuhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Salâten ve selâmen dâimeyni mütelâzımeyni ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: Salâten ve selâmen dâimeyni mütelâzımeyni ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâhFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Kâla'llâhu teâlâ: Yâ ibâdî innî harremtü zulme alâ nefsî fe-cealtühû muharremenKâla'llâhu teâlâ: Yâ ibâdî innî harremtü zulme alâ nefsî fe-cealtühû muharremen beyneküm fe lâ tezâlemû, ilâ âhiri'l-hadîs. beyneküm fe lâ tezâlemû, ilâ âhiri'l-hadîs.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Çok aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Çok aziz ve muhterem kardeşlerim!

Salı günü üç aylara girdik. Mübarek, sevaplı, feyizli, hayırlı bir mânevî mevsime...Salı günü üç aylara girdik. Mübarek, sevaplı, feyizli, hayırlı bir mânevî mevsime... Perşembeyi Cuma'ya bağlayan gece, Regaip gecesiydi.Perşembeyi Cuma'ya bağlayan gece, Regaip gecesiydi. Allahu Teâlâ hazretlerinin kullarına çok büyük ikramlarda, ihsanlarda bulunduğu,Allahu Teâlâ hazretlerinin kullarına çok büyük ikramlarda, ihsanlarda bulunduğu, meleklerin rağbet ettiği bir gece.meleklerin rağbet ettiği bir gece. Üç aylar cümleniz hakkında mübarek olsun, hayırlı olsun, faideli, feyizli olsun.Üç aylar cümleniz hakkında mübarek olsun, hayırlı olsun, faideli, feyizli olsun. Allahu Teâlâ hazretleri bu mübarek fırsatlardan azamî derecede istifade etmeyi,Allahu Teâlâ hazretleri bu mübarek fırsatlardan azamî derecede istifade etmeyi, rızasını kazanmayı, sevdiği razı olduğu kul olmayı cümlenize nasip eylesin.rızasını kazanmayı, sevdiği razı olduğu kul olmayı cümlenize nasip eylesin. Dünyanın ve âhiretin her türlü hayırlarına erdirsin. Dünyanın ve âhiretin her türlü hayırlarına erdirsin.

Bu ayların içinde Recep ayı şehrullah, Allah'ın ayı; Şaban ayı şehrü Resûlullah,Bu ayların içinde Recep ayı şehrullah, Allah'ın ayı; Şaban ayı şehrü Resûlullah, Peygamber Efendimiz'in ayı. Peygamber Efendimiz'in ayı. Ramazan ayı hakkında da Peygamber Efendimiz; şehrü ümmetî, "Ümmetinin ayıdır." buyuruyor. Ramazan ayı hakkında da Peygamber Efendimiz; şehrü ümmetî, "Ümmetinin ayıdır." buyuruyor.

Bütün aylar Allah'ın iken "Recep ayı, Allah'ın ayı" denmesinin sebebi,Bütün aylar Allah'ın iken "Recep ayı, Allah'ın ayı" denmesinin sebebi, Peygamber Efendimiz tarafından açıklanıyor: Allah'ın kullarını afv u mağfiret ettiği bir aydır.Peygamber Efendimiz tarafından açıklanıyor:

Allah'ın kullarını afv u mağfiret ettiği bir aydır.
Onun için bu ayın böyle afv u mağfiret ayı olduğunu bilerek eski hatalarımızdan dönelim,Onun için bu ayın böyle afv u mağfiret ayı olduğunu bilerek eski hatalarımızdan dönelim, kusurlarımızı düşünelim, tevbe edelim, istiğfar eyleyelim,kusurlarımızı düşünelim, tevbe edelim, istiğfar eyleyelim, Rabbimiz'den bağışlanmamızı dileyelim ki tam zamanıdır. Rabbimiz'den bağışlanmamızı dileyelim ki tam zamanıdır.

Şaban ayı, Peygamber Efendimiz'in şefaatine erme, duaların kabul olma ayıdır.Şaban ayı, Peygamber Efendimiz'in şefaatine erme, duaların kabul olma ayıdır. Kendisinin mânevî nice mükâfâtlara, derecâta nâil olduğu aydır. Kendisinin mânevî nice mükâfâtlara, derecâta nâil olduğu aydır.

Ramazan ayı da Ümmet-i Muhammed'in, kendisine çekidüzen verdikten,Ramazan ayı da Ümmet-i Muhammed'in, kendisine çekidüzen verdikten, ibadetler eyledikten sonra, artık Rabbi'nin büyük lütuflarına, ihsanlarına erdiği ay olmuş oluyor. ibadetler eyledikten sonra, artık Rabbi'nin büyük lütuflarına, ihsanlarına erdiği ay olmuş oluyor.

Hadîs-i şerîfin okunmasına, izahına geçmeden önceHadîs-i şerîfin okunmasına, izahına geçmeden önce Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in rûh-u pâkine ve onun âlinin,Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in rûh-u pâkine ve onun âlinin, ashâbının, etbâının, cümle evliyâullahın, Hz. Âdem atamızdan Peygamberimiz'e kadar ashâbının, etbâının, cümle evliyâullahın, Hz. Âdem atamızdan Peygamberimiz'e kadar gelmiş geçmiş cümle peygamberlerin ruhlarına, sâdât ve meşâyih-i turûk-u aliyyemizin ruhlarına,gelmiş geçmiş cümle peygamberlerin ruhlarına, sâdât ve meşâyih-i turûk-u aliyyemizin ruhlarına, bu beldelerde medfun bulunan mü'minîn-i mü'minâtın ruhlarına,bu beldelerde medfun bulunan mü'minîn-i mü'minâtın ruhlarına, sizin ve bizim âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerimizin ve yakınlarımızın ruhlarınasizin ve bizim âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerimizin ve yakınlarımızın ruhlarına bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf okuyalım öyle başlayalım ki ruhları şad olsun, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf okuyalım öyle başlayalım ki ruhları şad olsun, Rabbimiz bizi de rızasına uygun yaşayanlardan, sünnet-i seniyyeyi ihyâ edipRabbimiz bizi de rızasına uygun yaşayanlardan, sünnet-i seniyyeyi ihyâ edip şehit sevabı kazananlardan, huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varanlardan eylesin. şehit sevabı kazananlardan, huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varanlardan eylesin.

Bu metni uzun olan hadîs-i şerîfi cümle cümle okuyup izah edeceğim.Bu metni uzun olan hadîs-i şerîfi cümle cümle okuyup izah edeceğim. Bu kitap; sahih hadisleri toplayan meşhur hadis alimlerinden Müslim'in kitabı. Bu kitap; sahih hadisleri toplayan meşhur hadis alimlerinden Müslim'in kitabı. Bu Sahih kitabı, Türkçeye de tercüme edilmiş bir kitaptır. Bu Sahih kitabı, Türkçeye de tercüme edilmiş bir kitaptır. Davutoğlu Hoca rahmetli güzelce şerh etmiştir. Allah cümlenize tamamını da okumak nasip eylesin. Davutoğlu Hoca rahmetli güzelce şerh etmiştir. Allah cümlenize tamamını da okumak nasip eylesin.

Peygamber Efendimiz şöyle bildirdi: "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;Peygamber Efendimiz şöyle bildirdi:

"Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;
'Ey benim kullarım! Ben zulmü kendi nefsime haram eyledim'Ey benim kullarım! Ben zulmü kendi nefsime haram eyledim ve onu sizin aranızda da haram, yasak eyledim. Sakın birbirinize karşı zulmetmeyin.'" ve onu sizin aranızda da haram, yasak eyledim. Sakın birbirinize karşı zulmetmeyin.'"

"Zulmü ben kendime haram kıldım, yasak kıldım, kullarıma zulmetmem,"Zulmü ben kendime haram kıldım, yasak kıldım, kullarıma zulmetmem, rahmeti çok olan Rabbinizim, merhameti geniş olan, şefkati geniş olan,rahmeti çok olan Rabbinizim, merhameti geniş olan, şefkati geniş olan, zulmetmeyen Rabbinizim." demiş oluyor. Kur'ân-ı Kerîm'de de geçiyor ki; zulmetmeyen Rabbinizim." demiş oluyor.

Kur'ân-ı Kerîm'de de geçiyor ki;

Ve mâ ene bi-zallâmin li'l-abîd. "Ben kullarıma zulmedici değilim." Ve mâ ene bi-zallâmin li'l-abîd. "Ben kullarıma zulmedici değilim."

Hem Kur'ân'da var, hem hadîs-i şerîfte var. Allahu Teâlâ hazretleri zulmetmez;Hem Kur'ân'da var, hem hadîs-i şerîfte var. Allahu Teâlâ hazretleri zulmetmez; kullar kendilerine zulmediyorlar. Cehenneme atıyor, yakıyor.kullar kendilerine zulmediyorlar. Cehenneme atıyor, yakıyor. Kullar kendilerini zorla cehenneme atıyorlar. Kullar kendilerini zorla cehenneme atıyorlar.

Allah cehennemin olduğunu önceden bildirmek için peygamber göndermiş,Allah cehennemin olduğunu önceden bildirmek için peygamber göndermiş, haber göndermiş, kitap göndermiş; dinlememişler, zulmetmişler, gadretmişler, hırsızlık etmişler,haber göndermiş, kitap göndermiş; dinlememişler, zulmetmişler, gadretmişler, hırsızlık etmişler, zina etmişler, adam öldürmüşler, yol kesmişler.zina etmişler, adam öldürmüşler, yol kesmişler. Cezayı kendileri hak etmişler, kendi idam fermanlarını kendileri imzalamış,Cezayı kendileri hak etmişler, kendi idam fermanlarını kendileri imzalamış, kendilerinin iplerini kendileri boyunlarına takıp kendileri çekmişler;kendilerinin iplerini kendileri boyunlarına takıp kendileri çekmişler; kendileri kendilerini helâk etmiş oluyorlar.kendileri kendilerini helâk etmiş oluyorlar. O bakımdan bunca affolma, bunca mağfiret olma, bunca bağışlanma,O bakımdan bunca affolma, bunca mağfiret olma, bunca bağışlanma, bunca lütfa erme imkânı varken bir insan cehenneme düşüyorsa kendisinden, kabahat kendisinin. bunca lütfa erme imkânı varken bir insan cehenneme düşüyorsa kendisinden, kabahat kendisinin.

Peki cehennemi niye yarattı? Cehennemi de adaletinden yarattı.Peki cehennemi niye yarattı?

Cehennemi de adaletinden yarattı.
Şimdi düşünün ki zalim eline silahı alıyor, bir masumun meskenini hanesini basıyor,Şimdi düşünün ki zalim eline silahı alıyor, bir masumun meskenini hanesini basıyor, çoluğunu çocuğunu öldürüyor.çoluğunu çocuğunu öldürüyor. Adamı öldürüyor, kadının kolunu kesip altınları bilezikleri çekip alıyor, gidiyor. Adamı öldürüyor, kadının kolunu kesip altınları bilezikleri çekip alıyor, gidiyor.

Şimdi bu adam senin eline geçse sen ne yaparsın? Şimdi bu adam senin eline geçse sen ne yaparsın?

Adalet bunu gerektirdiği için sen de cezasını vermek istersin.Adalet bunu gerektirdiği için sen de cezasını vermek istersin. Adl-i ilâhînin icrasının gereği olarak cehennemi de yaratmış. Hepsi güzel. Adl-i ilâhînin icrasının gereği olarak cehennemi de yaratmış. Hepsi güzel.

Onun için bir ârif, kâmil, olgun, şeyh efendi büyük bir şair diyor ki; Onun için bir ârif, kâmil, olgun, şeyh efendi büyük bir şair diyor ki;

Ey lütfu çok, kahrı güzel. Lütfun da hoş, kahrın da hoş. Ey lütfu çok, kahrı güzel.

Lütfun da hoş, kahrın da hoş.

Lütfu çok ama kahrı da yerli yerinde; o da güzel. Nasıl kahretmiş Firavun'u? Ama niye? Lütfu çok ama kahrı da yerli yerinde; o da güzel.

Nasıl kahretmiş Firavun'u? Ama niye?

O Musa aleyhisselâm'ın peşinden ordusuyla bütün hepsini yakalayıp asmak için gitti. Ondan kahretmiş. O Musa aleyhisselâm'ın peşinden ordusuyla bütün hepsini yakalayıp asmak için gitti. Ondan kahretmiş.

Nasıl kahretmiş Karun'u? Çok böbürlenmiş, çok zulmetmiş, çok haksızlık etmiş ondan. Nasıl kahretmiş Karun'u?

Çok böbürlenmiş, çok zulmetmiş, çok haksızlık etmiş ondan.

Ceza çekenlerin hepsi Allahu Teâlâ hazretlerinin adaletinin gereği olarak bu cezayı çekiyorlar.Ceza çekenlerin hepsi Allahu Teâlâ hazretlerinin adaletinin gereği olarak bu cezayı çekiyorlar. İnsanlar bile kendileri kendi aralarında suç işleyen kimseleri muhakeme ediyorlar;İnsanlar bile kendileri kendi aralarında suç işleyen kimseleri muhakeme ediyorlar; hem İslâm ülkelerinde hem başka ülkelerde bazılarının yaşama hakkının kalmadığınahem İslâm ülkelerinde hem başka ülkelerde bazılarının yaşama hakkının kalmadığına kâni oluyorlar da idam ediyorlar. kâni oluyorlar da idam ediyorlar.

O bakımdan Allahu Teâlâ hazretleri zulmetmiyor;O bakımdan Allahu Teâlâ hazretleri zulmetmiyor; zulmü yapan kulların kendilerinin yanlış seçmeleri, yanlış girişimleri, yanlış icraatları olmuş oluyor. zulmü yapan kulların kendilerinin yanlış seçmeleri, yanlış girişimleri, yanlış icraatları olmuş oluyor.

Burada Rabbimiz lütfuyla, keremiyle açıkça bildirmiş: Burada Rabbimiz lütfuyla, keremiyle açıkça bildirmiş:

"Ben zulmü kendi nefsime haram kıldım, yasak kıldım. Ben kendim zulmetmiyorum, lutfediyorum."Ben zulmü kendi nefsime haram kıldım, yasak kıldım. Ben kendim zulmetmiyorum, lutfediyorum. Çok Rahman, Rahîm, Raûf, Vedûd Rabbiniz'im.Çok Rahman, Rahîm, Raûf, Vedûd Rabbiniz'im. Siz de kendi aranızda birbirlerinize haksızlık etmeyin, zulmetmeyin, aldatmayın, Siz de kendi aranızda birbirlerinize haksızlık etmeyin, zulmetmeyin, aldatmayın, gadretmeyin, arsızlık etmeyin, hırsızlık etmeyin, baskı yapmayın." diye bildiriyor. gadretmeyin, arsızlık etmeyin, hırsızlık etmeyin, baskı yapmayın." diye bildiriyor.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Tabi genel mânasıyla bizim hadîs-i şerîflerden, âyetlerden aldığımızTabi genel mânasıyla bizim hadîs-i şerîflerden, âyetlerden aldığımız terbiye gereği yüzyıllardan beri biz zulmetmemişiz.terbiye gereği yüzyıllardan beri biz zulmetmemişiz. Dedelerimizden, büyüklerimizden bu İslâmî terbiye bizim iliklerimize işlemiştir.Dedelerimizden, büyüklerimizden bu İslâmî terbiye bizim iliklerimize işlemiştir. Damarlarımızın en uç köşelerine kadar gitmiştir. Karıncayı ezse birisi, ondan rahatsız oluyoruz.Damarlarımızın en uç köşelerine kadar gitmiştir. Karıncayı ezse birisi, ondan rahatsız oluyoruz. Sineklere ilaç sıkılıyor da,Sineklere ilaç sıkılıyor da, sinekler yere düşüyor, yerde debeleniyor,sinekler yere düşüyor, yerde debeleniyor, sırt üstü ayaklarını kıpırdatıyor. Bir kardeşimiz var, diyor ki; sırt üstü ayaklarını kıpırdatıyor.

Bir kardeşimiz var, diyor ki;

"Hocam, buna acıyorum; canı var ya, o canı çıkıncaya kadar ayaklarını kıpırdatıyor." "Hocam, buna acıyorum; canı var ya, o canı çıkıncaya kadar ayaklarını kıpırdatıyor."

Ona bile dayanamıyoruz. Neden? Aldığımız terbiyenin gereği. Ona bile dayanamıyoruz.

Neden?

Aldığımız terbiyenin gereği.

Başka insanlar başka diyarlarda neler yapıyorlar. Başka insanlar başka diyarlarda neler yapıyorlar.

"İşte kadın kasabı şu kadar kadını öldürmüş, bilmem ne haydudu şu kadar insanı bilmem ne yapmış." "İşte kadın kasabı şu kadar kadını öldürmüş, bilmem ne haydudu şu kadar insanı bilmem ne yapmış."

Neden? İman yok, insaf yok, İslâm yok, terbiye yok, Kur'ân'dan feyiz almamış, nur almamış;Neden?

İman yok, insaf yok, İslâm yok, terbiye yok, Kur'ân'dan feyiz almamış, nur almamış;
yabancı, zalimlerin yaşadığı bir diyarda, materyalist bir ortamda yetişmiş.yabancı, zalimlerin yaşadığı bir diyarda, materyalist bir ortamda yetişmiş. Tabi elbette böyle diyarda böyle adam yetişir, böyle olur. Tabi elbette böyle diyarda böyle adam yetişir, böyle olur.

"Peki hocam, bizim İslâm diyarında da bazen böyle şeyler oluyor; neden?" "Peki hocam, bizim İslâm diyarında da bazen böyle şeyler oluyor; neden?"

O da bizim Müslümanlığı istediğimiz mânada, ideal seviyede,O da bizim Müslümanlığı istediğimiz mânada, ideal seviyede, tam arzu ettiğimiz şekilde öğretemememizden, öğrenemememizden, kendimizi yetiştiremememizden oluyor. tam arzu ettiğimiz şekilde öğretemememizden, öğrenemememizden, kendimizi yetiştiremememizden oluyor.

Muhterem kardeşlerim yetiştirmenin ne kadar zor olduğunu kendi çocuklarınızın hâlinden anlayabilirsiniz: Muhterem kardeşlerim yetiştirmenin ne kadar zor olduğunu kendi çocuklarınızın hâlinden anlayabilirsiniz:

"Evladım, şunu şöyle yapma."Evladım, şunu şöyle yapma. Evladım, bunu böyle etme." dersiniz de, evlat bile babasının anasınınEvladım, bunu böyle etme." dersiniz de, evlat bile babasının anasının küçükken kendisine en âciz zamanda gözetmiş, beslemiş, büyütmüş, bakmış,küçükken kendisine en âciz zamanda gözetmiş, beslemiş, büyütmüş, bakmış, yetiştirmiş olan bu büyüklerinin sözünü dinlemiyor. Doğru çizgiye gelmiyor. yetiştirmiş olan bu büyüklerinin sözünü dinlemiyor. Doğru çizgiye gelmiyor.

"Evladım, içme şu sigarayı!" Babasından gizli illa içecek. "Evladım, yapma şu kötülüğü!" "Evladım, içme şu sigarayı!"

Babasından gizli illa içecek.

"Evladım, yapma şu kötülüğü!"

İlla gizli gizli yapacak. İlla gizli gizli yapacak.

"Evladım şöyle şöyle çalış, bak sonunda zarar edersin, tembellik haylazlık yapma!" "Evladım şöyle şöyle çalış, bak sonunda zarar edersin, tembellik haylazlık yapma!"

İlla yine onu yapacak. İnsanın şeytana, nefsine uymaması, insanın keyfe,İlla yine onu yapacak.

İnsanın şeytana, nefsine uymaması, insanın keyfe,
zevke, safaya kanmaması, bu görevlerini tam yapması lazım. zevke, safaya kanmaması, bu görevlerini tam yapması lazım. Bunu yapamadığımız için tabi bizim aramızda da cahiller, zalimler çıkıyor. Bunu yapamadığımız için tabi bizim aramızda da cahiller, zalimler çıkıyor. Yapabildiğimiz asırlarda cümle cihan halkı bize hayran olmuş. Yapabildiğimiz asırlarda cümle cihan halkı bize hayran olmuş.

"O eski Türkler, o eski Osmanlılar; onlar efendidir, onlar mübarek insanlardır." demişler. "O eski Türkler, o eski Osmanlılar; onlar efendidir, onlar mübarek insanlardır." demişler.

Pakistan'da biriyle tanıştık; "Benim dedem, benim babam Osmanlılara kasideler yazmıştır" diyor.Pakistan'da biriyle tanıştık; "Benim dedem, benim babam Osmanlılara kasideler yazmıştır" diyor. "Onları anarken gözlerinden yaşlar dökülüyordu." diyor."Onları anarken gözlerinden yaşlar dökülüyordu." diyor. "'Onlar mübarek insanlardır, onlar evliyadır.' diye yazı yazardı." diyor. "'Onlar mübarek insanlardır, onlar evliyadır.' diye yazı yazardı." diyor.

Avrupa'dan gelen seyyahlar Türkiye'de Türklerin temizliğini, sakinliğini, vakurluğunu,Avrupa'dan gelen seyyahlar Türkiye'de Türklerin temizliğini, sakinliğini, vakurluğunu, iyi huyluluğunu, düzenlerini, icraatlarındaki hoşluğu anlata anlata bitiremiyorlar. iyi huyluluğunu, düzenlerini, icraatlarındaki hoşluğu anlata anlata bitiremiyorlar.

Gidin, seyyahların kitaplarını okuyun.Gidin, seyyahların kitaplarını okuyun. Kanuni devrinde Türkiye'ye gelmiş bir seyyah, Baron de Büsbek. Kanuni devrinde Türkiye'ye gelmiş bir seyyah, Baron de Büsbek. Eski devirlerde Türkiye'den geçmiş bir seyyah. Eski devirlerde Türkiye'den geçmiş bir seyyah. Daha eski devirlerde Türkiye'yi dolaşmış olan İbn Batuta, seyahatname yazmış,Daha eski devirlerde Türkiye'yi dolaşmış olan İbn Batuta, seyahatname yazmış, okuyun göreceksiniz. Pırıl pırıl bir ahlâk, tertemiz bir yaşam, gayet huzurlu bir ortam. okuyun göreceksiniz. Pırıl pırıl bir ahlâk, tertemiz bir yaşam, gayet huzurlu bir ortam.

İnsanlar gayet mutlu, "tek tük polisiye hadise olur" diyor seyyahlar.İnsanlar gayet mutlu, "tek tük polisiye hadise olur" diyor seyyahlar. "Osmanlı ülkesinde mahkemelerde bir şey olmaz." Şimdi? "Osmanlı ülkesinde mahkemelerde bir şey olmaz."

Şimdi?

Şimdi mahkemelerde davalar görüle görüle bitmiyor. Eskiden Kadı efendiye binde bir dava gelecek. Şimdi mahkemelerde davalar görüle görüle bitmiyor. Eskiden Kadı efendiye binde bir dava gelecek.

Neden? Bir kere insanlar terbiyeli olduğundan suç işlemezler.Neden?

Bir kere insanlar terbiyeli olduğundan suç işlemezler.
İkincisi, İslâm terbiyesi ile muhit pırıl pırıl olduğundan o ona nasihat eder, o ona akıl verir: İkincisi, İslâm terbiyesi ile muhit pırıl pırıl olduğundan o ona nasihat eder, o ona akıl verir:

"Hadi bakalım vazgeçin bu husumetten, öp bakalım şunun elini,"Hadi bakalım vazgeçin bu husumetten, öp bakalım şunun elini, ver bakalım şunun hakkını!" der, mahkemeye intikal etmeden olay kapanır. ver bakalım şunun hakkını!" der, mahkemeye intikal etmeden olay kapanır.

Mahallenin büyüklerinin her birisi hâkim gibi, dedikleri dediktir.Mahallenin büyüklerinin her birisi hâkim gibi, dedikleri dediktir. Bastonuna dayana dayana camiye girer, ak sakallı ihtiyar, hâkimdir,Bastonuna dayana dayana camiye girer, ak sakallı ihtiyar, hâkimdir, ömrü boyunca İslâm'ı okumuştur, öğrenmiştir, âyetleri biliyordur, hadisleri biliyordur. ömrü boyunca İslâm'ı okumuştur, öğrenmiştir, âyetleri biliyordur, hadisleri biliyordur.

"Şöyle yapın evladım!" dediği zaman, onlar ona paşa gibi itibar ederler, biter."Şöyle yapın evladım!" dediği zaman, onlar ona paşa gibi itibar ederler, biter. Mahallede ne kavga kalır, ne ihtilaf kalır.Mahallede ne kavga kalır, ne ihtilaf kalır. Bir konağın içinde ana yaşar, baba yaşar, hala, teyze, dayı, amca bilmem akraba, Bir konağın içinde ana yaşar, baba yaşar, hala, teyze, dayı, amca bilmem akraba, taallukât, bir konak adeta bir mahalle gibi; kimse kimseyle bir zıtlık yapmaz. taallukât, bir konak adeta bir mahalle gibi; kimse kimseyle bir zıtlık yapmaz.

Şimdi iki kardeş bir apartmanda oturamıyor.Şimdi iki kardeş bir apartmanda oturamıyor. Gelinler kavga eder, güveyler kavga eder, kardeşler birbiriyle ihtilafa düşer,Gelinler kavga eder, güveyler kavga eder, kardeşler birbiriyle ihtilafa düşer, mahkemelik olurlar; günlerce, aylarca, yıllarca, senelerce mahkemeleri devam eder. mahkemelik olurlar; günlerce, aylarca, yıllarca, senelerce mahkemeleri devam eder.

İslâm terbiyesi olmadığından. İslâm'ın terbiyesinin olduğu devirlerde insanlarİslâm terbiyesi olmadığından. İslâm'ın terbiyesinin olduğu devirlerde insanlar mutlu mutlu yaşamışlar ama şimdi az.mutlu mutlu yaşamışlar ama şimdi az. İstediğimiz, o özlediğimiz hal şimdi onda bir, yüzde beş, yüzde üç; bu nispette. İstediğimiz, o özlediğimiz hal şimdi onda bir, yüzde beş, yüzde üç; bu nispette.

Mahalleye gidiyorsun, bu mahalle güzel ama git Moda'ya,Mahalleye gidiyorsun, bu mahalle güzel ama git Moda'ya, git Kalamış'a, sana Merih'ten gelmiş insan gibi bakarlar: "Allah Allah, bu sakallı kim?git Kalamış'a, sana Merih'ten gelmiş insan gibi bakarlar:

"Allah Allah, bu sakallı kim?
Burada ne arıyor? İşi ne? Bizim burası sosyetiklerin memleketi. Burada ne arıyor? İşi ne? Bizim burası sosyetiklerin memleketi. Biz burada böyle açık saçık gezeriz, mayo ile gezeriz, akşamları poker oynarız, içki içeriz;Biz burada böyle açık saçık gezeriz, mayo ile gezeriz, akşamları poker oynarız, içki içeriz; bu şalvarlı da burada ne arıyor?" diye size yorgun öküzün sabana baktığı gibi bakarlar, yan yan bakarlar. bu şalvarlı da burada ne arıyor?" diye size yorgun öküzün sabana baktığı gibi bakarlar, yan yan bakarlar.

Onun için Müslümanlık az olduğundan bizde de olaylar çoğalmaya başladı. Onun için Müslümanlık az olduğundan bizde de olaylar çoğalmaya başladı.

Buna rağmen, geçtiğimiz konuşmalarda da söylediğim gibi,Buna rağmen, geçtiğimiz konuşmalarda da söylediğim gibi, dünya üzerinde genel istatistiklerde mesela İsveç'tedünya üzerinde genel istatistiklerde mesela İsveç'te sosyal adalet mümkün olduğu kadar sağlanmış.sosyal adalet mümkün olduğu kadar sağlanmış. İşsize maaş bağlanmış; hiç kimse aç değil, açık değil, maaşsız değil, yoksul değil,İşsize maaş bağlanmış; hiç kimse aç değil, açık değil, maaşsız değil, yoksul değil, evsiz değil, barksız değil, herkesin az çok şöyle birevsiz değil, barksız değil, herkesin az çok şöyle bir huzur içinde rahatını sürdürecek evi barkı, her şeyi var. huzur içinde rahatını sürdürecek evi barkı, her şeyi var.

Fakat seks hayatı da çok serbest; en çok seks cinayetleri orada oluyor.Fakat seks hayatı da çok serbest; en çok seks cinayetleri orada oluyor. Kendi kendini öldürme, intihar olayları en çok orada oluyor. En çok uyuşturucu ihtirası oralarda oluyor. Kendi kendini öldürme, intihar olayları en çok orada oluyor. En çok uyuşturucu ihtirası oralarda oluyor.

Neden? Adamların her şeyleri var. Niye bunlar böyle oluyor? Neden? Adamların her şeyleri var.

Niye bunlar böyle oluyor?

Türkiye'de yine az… Geliyorlar Türkiye'de araştırma yapıyorlar: Türkiye'de yine az… Geliyorlar Türkiye'de araştırma yapıyorlar:

"Yahu siz birçok problemi olan bir ülkesiniz, meselelerinizi çözememişsiniz,"Yahu siz birçok problemi olan bir ülkesiniz, meselelerinizi çözememişsiniz, yollarınızı yapamamışsınız, suyu getirememişsiniz, ahaliniz yoksul, gelir dağılımı adaletli değil,yollarınızı yapamamışsınız, suyu getirememişsiniz, ahaliniz yoksul, gelir dağılımı adaletli değil, halkın asgari ihtiyaçlar bile karşılanmamış, tıbbî ihtiyaçları görülmemiş;halkın asgari ihtiyaçlar bile karşılanmamış, tıbbî ihtiyaçları görülmemiş; buna rağmen burada niye bu iş olmuyor?" Gelip inceleme yapıyorlar, neden olmuyor? Müslümanlıktan. buna rağmen burada niye bu iş olmuyor?"

Gelip inceleme yapıyorlar, neden olmuyor?

Müslümanlıktan.
İslâm'ın terbiyesi o kadar kök salmış ki, üstünü kesiyorlar ama kökü yine dipte.İslâm'ın terbiyesi o kadar kök salmış ki, üstünü kesiyorlar ama kökü yine dipte. Kesiyorlar kesiyorlar; "Şu Müslümanlığı şuradan bir kaldırsak." diyorlar, ateşle oynuyorlar.Kesiyorlar kesiyorlar; "Şu Müslümanlığı şuradan bir kaldırsak." diyorlar, ateşle oynuyorlar. Müslümanlığı buradan kaldırırsan buraya anarşi gelir. Nitekim geldi. Müslümanlığı buradan kaldırırsan buraya anarşi gelir. Nitekim geldi.

İslâm'ı kaldırmak için elli yıl uğraştılar. Ondan sonra İslâm'ı kaldırdıkları yerde ne bitti?İslâm'ı kaldırmak için elli yıl uğraştılar. Ondan sonra İslâm'ı kaldırdıkları yerde ne bitti? Gül fidanlarını, sümbülleri, laleleri söktükleri yerde ne bitti? Deve dikenleri.Gül fidanlarını, sümbülleri, laleleri söktükleri yerde ne bitti?

Deve dikenleri.
Diken bitti, anarşi oldu. "Müslümanlık gericiliktir" diye kaldırdılar, bu sefer komünizm geldi.Diken bitti, anarşi oldu. "Müslümanlık gericiliktir" diye kaldırdılar, bu sefer komünizm geldi. Hangisi daha iyi? Hâla anlamaz. Neden? Hangisi daha iyi? Hâla anlamaz.

Neden?

Müslümanlığı kendi keyfine, zevkine engel olarak görüyor: "Müslümanlık bana içkiyi içirtmeyecek.Müslümanlığı kendi keyfine, zevkine engel olarak görüyor:

"Müslümanlık bana içkiyi içirtmeyecek.
Müslümanlık bana zinayı yaptırtmayacak. Müslümanlık bana çalgıyı çaldırtmayacak.Müslümanlık bana zinayı yaptırtmayacak. Müslümanlık bana çalgıyı çaldırtmayacak. Müslümanlık benim eğlenceme, keyfime, kabahatime mâni olacak!" diye düşman gözüyle görüyor. Müslümanlık benim eğlenceme, keyfime, kabahatime mâni olacak!" diye düşman gözüyle görüyor.

Kendisi zehir zıkkım... İlâ cehenneme zümerâ. Kendisi zehir zıkkım...

İlâ cehenneme zümerâ.

Kendisi istediği gibi yaşıyor, plajda istediği gibi soyunuyor, diskotekte istediği gibi tepiniyor.Kendisi istediği gibi yaşıyor, plajda istediği gibi soyunuyor, diskotekte istediği gibi tepiniyor. Müslümanın burada başının üstüne başörtü örtmesine sinirleniyor, müdahale ediyor. Müslümanın burada başının üstüne başörtü örtmesine sinirleniyor, müdahale ediyor.

"Ya sana ne? Baş benim, örtü benim, keyif benim, akıl benim, zihin benim, düşünce benim,"Ya sana ne? Baş benim, örtü benim, keyif benim, akıl benim, zihin benim, düşünce benim, iman benim, ben bu imanımın gereği başımı örtüyorum." "Hayır örtemezsin!" "Niye örtemem?" iman benim, ben bu imanımın gereği başımı örtüyorum."

"Hayır örtemezsin!"

"Niye örtemem?"

"Sen mayoyu giyiyorsun, sen geziyorsun, sen açınıyorsun; ben niye başımı örtemeyeyim?"Sen mayoyu giyiyorsun, sen geziyorsun, sen açınıyorsun; ben niye başımı örtemeyeyim? Ben niye sakalımı bırakamayayım? Ben niye camiye gidemeyeyim? Ben niye ibadetimi yapamayayım?Ben niye sakalımı bırakamayayım? Ben niye camiye gidemeyeyim? Ben niye ibadetimi yapamayayım? Sen kumarhaneye gidiyorsun, ben camiye gidemeyeceğim.Sen kumarhaneye gidiyorsun, ben camiye gidemeyeceğim. Hıristiyanlar Pazar günü kiliseye gidiyor, ben Cuma günü camiye gidemiyorum, böyle şey olur mu?" Hıristiyanlar Pazar günü kiliseye gidiyor, ben Cuma günü camiye gidemiyorum, böyle şey olur mu?"

"Uğraşa didine, uğraşa didine, şu Müslümanlığı itelim, itelim, itelim,"Uğraşa didine, uğraşa didine, şu Müslümanlığı itelim, itelim, itelim, kenara köşeye sıkıştıralım, torbaya tıkalım, ağzını bağlayalım,kenara köşeye sıkıştıralım, torbaya tıkalım, ağzını bağlayalım, uçurumdan aşağı atalım, şu Müslümanlıktan kurtulalım!" uçurumdan aşağı atalım, şu Müslümanlıktan kurtulalım!"

Kurtuldu ama arkasından haydutlar türedi; hâlâ uğraşıyorlar helikopterlerle,Kurtuldu ama arkasından haydutlar türedi; hâlâ uğraşıyorlar helikopterlerle, özel timlerle, polislerle... Uğraşın bakalım!özel timlerle, polislerle... Uğraşın bakalım! Sen bir taraftan içkiyi üret, öbür taraftan da sarhoşluktan trafik kazası yapanları yakalamaya çalış. Sen bir taraftan içkiyi üret, öbür taraftan da sarhoşluktan trafik kazası yapanları yakalamaya çalış.

İslâm öyle yapmıyor ki İslâm bir işin zararını kökünden engelliyor; içkiyi yasaklıyor, zulmü yasaklıyor. İslâm öyle yapmıyor ki İslâm bir işin zararını kökünden engelliyor; içkiyi yasaklıyor, zulmü yasaklıyor.

Bak Rabbimiz ne diyor? Bak Rabbimiz ne diyor?

"Ben zulmü kendime bile yasakladım, kendime bile haram kıldım; siz de zulmetmeyin." diyor, bitiyor."Ben zulmü kendime bile yasakladım, kendime bile haram kıldım; siz de zulmetmeyin." diyor, bitiyor. Rabbimiz her yerde hâzır ve nâzırken insan O'nun emrine aykırı gelir mi? Günah işleyebilir mi? Rabbimiz her yerde hâzır ve nâzırken insan O'nun emrine aykırı gelir mi? Günah işleyebilir mi?

Peygamber Efendimiz diyor ki; "İnsan zina ettiği zaman mü'min olarak zina etmez.Peygamber Efendimiz diyor ki;

"İnsan zina ettiği zaman mü'min olarak zina etmez.
İnsan hırsızlık yaptığı zaman mü'min olarak etmez." İnsan hırsızlık yaptığı zaman mü'min olarak etmez."

O zaman imanı bir karış yukarıya gidiyor; imanlıyken onu yapamaz. Zulmetmeyelim, tamam. O zaman imanı bir karış yukarıya gidiyor; imanlıyken onu yapamaz. Zulmetmeyelim, tamam.

Biz öyle haydutluk yapmıyoruz, eşkiyâlık yapmıyoruz, dağa çıkmıyoruz, köy basmıyoruz,Biz öyle haydutluk yapmıyoruz, eşkiyâlık yapmıyoruz, dağa çıkmıyoruz, köy basmıyoruz, başkasının parasını -polis bile olmasa, kendisi bile olmasa- almıyoruz.başkasının parasını -polis bile olmasa, kendisi bile olmasa- almıyoruz. Yerde bile bulsak götürüp teslim ediyoruz, sahibini arıyoruz. Tamam, zulmetmiyoruz. Yerde bile bulsak götürüp teslim ediyoruz, sahibini arıyoruz. Tamam, zulmetmiyoruz.

Ama zulmü hiç mi yapmıyoruz? Ama zulmü hiç mi yapmıyoruz?

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Maalesef. Keşke yapmasak ama maalesef bizim de birbirimize binbir çeşit zulmümüz vardır.Maalesef. Keşke yapmasak ama maalesef bizim de birbirimize binbir çeşit zulmümüz vardır. Bir kere evde büyük ölçüde zulüm ediliyor.Bir kere evde büyük ölçüde zulüm ediliyor. Koca karısına zulmeder, bazen kadın kocasına zulmeder, kardeşler birbirlerine zulmeder. Koca karısına zulmeder, bazen kadın kocasına zulmeder, kardeşler birbirlerine zulmeder.

Yahu iki kardeşsiniz, doğru düzgün geçinsenize! Bakarsın pat küt, çat küt sesler gelir.Yahu iki kardeşsiniz, doğru düzgün geçinsenize! Bakarsın pat küt, çat küt sesler gelir. Öbür tarafta birbirleriyle kavga ediyorlar. Öbür tarafta birbirleriyle kavga ediyorlar.

"Yahu sen abisin, biraz merhametli ol, hoş gör; sen de kardeşsin, biraz saygılı ol, sabret." Hayır! "Yahu sen abisin, biraz merhametli ol, hoş gör; sen de kardeşsin, biraz saygılı ol, sabret."

Hayır!

Dövdüğü zaman bir şak diye tokat, yanağında beş tane parmağın izi kalmış. Dövdüğü zaman bir şak diye tokat, yanağında beş tane parmağın izi kalmış.

"Anne, abim beni dövdü." Tabi bu zulüm oluyor."Anne, abim beni dövdü."

Tabi bu zulüm oluyor.
Veyahut adam karısını dövdüğü zaman zulüm oluyor. Veyahut borcu alıyor, vermiyor. Veyahut adam karısını dövdüğü zaman zulüm oluyor. Veyahut borcu alıyor, vermiyor.

"Yahu senin paran var, öteki işi yapıyorsun, bana şu borcunu versene,"Yahu senin paran var, öteki işi yapıyorsun, bana şu borcunu versene, ben senin sıkışık zamanında sana para vermişim." O zulme devam ediyor. ben senin sıkışık zamanında sana para vermişim."

O zulme devam ediyor.
Ev sahibi kiracıya; "Kiranı arttır." diyor, arttırmıyor. Bu devirde dört bin lira ile bir evde oturulur mu? Ev sahibi kiracıya; "Kiranı arttır." diyor, arttırmıyor. Bu devirde dört bin lira ile bir evde oturulur mu?

Benim evimde Beyazıt'ta adam kiracı; dört bin liraya oturuyor. Nasıl olmuş bu? Benim evimde Beyazıt'ta adam kiracı; dört bin liraya oturuyor.

Nasıl olmuş bu?

Mahkemeye müracaat etmişiz; "Bunlar az kira veriyorlar, otuz bin lira,Mahkemeye müracaat etmişiz; "Bunlar az kira veriyorlar, otuz bin lira, kırk bin lira kira veriyorlar." diye; mahkeme dört bin liraya indirmiş. kırk bin lira kira veriyorlar." diye; mahkeme dört bin liraya indirmiş.

Bu adalet mi? Böyle adalet mi olur? Şimdi dört bin liraya oturuyor.Bu adalet mi? Böyle adalet mi olur? Şimdi dört bin liraya oturuyor. Şimdi ben buna razı mıyım? Bu zulüm değil mi? Zulüm. Şimdi ben buna razı mıyım? Bu zulüm değil mi? Zulüm.

Ticaret hayatında böyle zulüm oluyor.Ticaret hayatında böyle zulüm oluyor. Adam eşyayı, emtiayı alıyor, Erzincan'a götürüyor, üç sene parasını vermiyor; zulüm! Adam eşyayı, emtiayı alıyor, Erzincan'a götürüyor, üç sene parasını vermiyor; zulüm!

"Hocam sen de amma acayip şeyleri 'zulüm' diye söylemeye başladın." "Hocam sen de amma acayip şeyleri 'zulüm' diye söylemeye başladın."

Hayır, ben bunları hadîs-i şerîflerden söylüyorum. Hayır, ben bunları hadîs-i şerîflerden söylüyorum.

"Hatta" diyor Peygamber Efendimiz; "Zenginin fakiri kapısında bekletmesi bile zulümdür." "Hatta" diyor Peygamber Efendimiz; "Zenginin fakiri kapısında bekletmesi bile zulümdür."

Hele dur bakalım, keyfim geldiği zaman ben sana zekâtımı vereceğim.Hele dur bakalım, keyfim geldiği zaman ben sana zekâtımı vereceğim. İçeride biraz dolanayım durayım, oturayım, kalkayım, işimi bitireyim deİçeride biraz dolanayım durayım, oturayım, kalkayım, işimi bitireyim de o fakir orada titresin, ayakta beklesin. Neden? Fakirdir. o fakir orada titresin, ayakta beklesin.

Neden?

Fakirdir.
Nasıl olsa muhtaç, gelmiş, istemiş; ben de parayı veriyorum, isterse beklemesin, giderse gitsin.Nasıl olsa muhtaç, gelmiş, istemiş; ben de parayı veriyorum, isterse beklemesin, giderse gitsin. Kapısında bekletmesi zulümdür. "Zekâtını geç vermesi zulümdür." diyor Peygamber Efendimiz. Kapısında bekletmesi zulümdür. "Zekâtını geç vermesi zulümdür." diyor Peygamber Efendimiz.

Zulmün çeşitleri çok. O bakımdan ana zulümleri yapmıyorsak detay olan zulümleri de yapmayalım.Zulmün çeşitleri çok. O bakımdan ana zulümleri yapmıyorsak detay olan zulümleri de yapmayalım. Zulmün kötü olduğunu biliyorsak evimizde adaletli bir baba olalım, adaletli bir aile reisi olalım.Zulmün kötü olduğunu biliyorsak evimizde adaletli bir baba olalım, adaletli bir aile reisi olalım. Dükkânımızda adaletli, zulmetmeyen bir esnaf olalım.Dükkânımızda adaletli, zulmetmeyen bir esnaf olalım. Amir isek adaletli bir amir olalım, her işimizi adalete uygun yapalım, zulüm ile yapmayalım.Amir isek adaletli bir amir olalım, her işimizi adalete uygun yapalım, zulüm ile yapmayalım. Böyle buyurmuş, dinimizin emri bu. İkinci cümleye geçiyorum: Böyle buyurmuş, dinimizin emri bu.

İkinci cümleye geçiyorum:

Yâ ibâdî küllüküm dâllûn illâ men hedeytühû fe'stehdûnî ehdiküm.Yâ ibâdî küllüküm dâllûn illâ men hedeytühû fe'stehdûnî ehdiküm. "Ey kullarım! Benim doğru yola sevk ettiklerim hariç, hepiniz şaşırmış, yolu sapıtmışsınızdır."Ey kullarım! Benim doğru yola sevk ettiklerim hariç, hepiniz şaşırmış, yolu sapıtmışsınızdır. Benden doğru yolu bulmayı isteyin, bana dua edin, ben sizi doğru yola hidayet ederim." Benden doğru yolu bulmayı isteyin, bana dua edin, ben sizi doğru yola hidayet ederim."

Muhterem kardeşlerim!Muhterem kardeşlerim! İnsanoğlu, işte görüyorsunuz dünya üzerinde şu kadar milyar insan var;İnsanoğlu, işte görüyorsunuz dünya üzerinde şu kadar milyar insan var; şu kadar milyar insanın içinde doğru düzgün,şu kadar milyar insanın içinde doğru düzgün, takdir edebileceğiniz doğru yolda giden insan az. Allah'tan bizi doğru yola sevketmesini hep istiyoruz. takdir edebileceğiniz doğru yolda giden insan az. Allah'tan bizi doğru yola sevketmesini hep istiyoruz.

İhdina's-sırâta'l-müstakîm. "Yâ Rabbi! Bizi sırât-i müstakîm'e sevk et.İhdina's-sırâta'l-müstakîm. "Yâ Rabbi! Bizi sırât-i müstakîm'e sevk et. Bize sırât-i müstakîm'i göster, onu yapalım." diyoruz, Rabbimiz'den istiyoruz. Bize sırât-i müstakîm'i göster, onu yapalım." diyoruz, Rabbimiz'den istiyoruz.

Allahu Teâlâ hazretleri nasip etmezse insan doğru yolu bulamaz.Allahu Teâlâ hazretleri nasip etmezse insan doğru yolu bulamaz. Doğruyu bulmak isteyince Rabbimiz yardım eder, yanlışını düzelttirir,Doğruyu bulmak isteyince Rabbimiz yardım eder, yanlışını düzelttirir, doğru yolu gösterir, cennetinin yoluna sokar. doğru yolu gösterir, cennetinin yoluna sokar.

Yâ ibâdî küllüküm câiun illâ men et'amtühû..Yâ ibâdî küllüküm câiun illâ men et'amtühû.. "Ey kullarım! Benim rızık verdiklerim müstesna hepiniz açsınız."Ey kullarım! Benim rızık verdiklerim müstesna hepiniz açsınız. Benden rızık isteyin, ben size rızık, taam ihsan edeyim." Benden rızık isteyin, ben size rızık, taam ihsan edeyim."

Rızkı Allah'tan isteyeceğiz, taamı Allah'tan isteyeceğiz.Rızkı Allah'tan isteyeceğiz, taamı Allah'tan isteyeceğiz. Allah'ın yasak ettiği yollardan değil, yalanlardan, yanlışlardan değil. Allah'ın yasak ettiği yollardan değil, yalanlardan, yanlışlardan değil.

Küllüküm ârin illâ men kesevtühû fe'steksûnî eksiküm.Küllüküm ârin illâ men kesevtühû fe'steksûnî eksiküm. "Hepiniz çıplaksınız, benim giydirdiklerim müstesna. Benden giydirilmeyi isteyin, size giyim ihsan edeyim." "Hepiniz çıplaksınız, benim giydirdiklerim müstesna. Benden giydirilmeyi isteyin, size giyim ihsan edeyim."

Maddî giyim, mânevî giyim... Âyet-i kerîmede geçiyor, biliyorsunuz: Maddî giyim, mânevî giyim... Âyet-i kerîmede geçiyor, biliyorsunuz:

Ve libâsü't-takvâ zâlike hayr. Takvâ da bir libastır, bir elbisedir.Ve libâsü't-takvâ zâlike hayr.

Takvâ da bir libastır, bir elbisedir.
En hayırlı elbise budur. İnsan bu takvâ libasını büründüğü zaman, En hayırlı elbise budur. İnsan bu takvâ libasını büründüğü zaman, muttakî kul olduğu zaman nice sevaplara nâil oluyor. muttakî kul olduğu zaman nice sevaplara nâil oluyor.

Yâ ibâdî inneküm tuhtiûne bi'l-leyli ve'n-nehâri ve ene ağfirü zünûbe cemîan fe'stağfirûnî ağfirleküm.Yâ ibâdî inneküm tuhtiûne bi'l-leyli ve'n-nehâri ve ene ağfirü zünûbe cemîan fe'stağfirûnî ağfirleküm. "Ey benim kullarım, siz gece gündüz hatalar işlemektesiniz, ben de sizin günahlarınızı affederim."Ey benim kullarım, siz gece gündüz hatalar işlemektesiniz, ben de sizin günahlarınızı affederim. Gaffâru'z-zünûb'um, günahları affediciyim, benden mağfiret isteyin, sizi affedeyim." Gaffâru'z-zünûb'um, günahları affediciyim, benden mağfiret isteyin, sizi affedeyim."

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Demek ki iyi bir müslüman, iyi bir kul her şeyi Rabbi'nden isteyecek.Demek ki iyi bir müslüman, iyi bir kul her şeyi Rabbi'nden isteyecek. İstanbul'da Peygamber Efendimiz'in dualarını, âdetlerini, itiyadını, yaşam tarzını anlatan hadisleri okuyoruz.İstanbul'da Peygamber Efendimiz'in dualarını, âdetlerini, itiyadını, yaşam tarzını anlatan hadisleri okuyoruz. Görüyoruz; Efendimiz'in her hâli dua: Görüyoruz; Efendimiz'in her hâli dua:

Kapıdan girerken dua ediyor, çıkarken dua ediyor, yeni elbise giyerken dua ediyor.Kapıdan girerken dua ediyor, çıkarken dua ediyor, yeni elbise giyerken dua ediyor. Yüznumaraya girerken dua var, çıktığı zaman dua var, abdest alırken dua var,Yüznumaraya girerken dua var, çıktığı zaman dua var, abdest alırken dua var, abdest suyunu silerken dua var.abdest suyunu silerken dua var. Bir işe başlarken dua var, çarşıya giderken dua var, alışveriş yaparken dua var,Bir işe başlarken dua var, çarşıya giderken dua var, alışveriş yaparken dua var, nikâhta, düğünde, gerdekte, her şeyde dua var. nikâhta, düğünde, gerdekte, her şeyde dua var.

Peygamber Efendimiz sallalahu aleyhi ve sellem her anda Rabbi'nin yanındaPeygamber Efendimiz sallalahu aleyhi ve sellem her anda Rabbi'nin yanında hâzır ve nâzır olduğunun derin şuuru içinde, o bağlılık içinde her şeyi Rabbimiz'den istiyor. hâzır ve nâzır olduğunun derin şuuru içinde, o bağlılık içinde her şeyi Rabbimiz'den istiyor.

Bu hadîs-i kutsîde de görüyoruz.Bu hadîs-i kutsîde de görüyoruz. Bakın; "Rızkı benden isteyin, hidayeti benden isteyin, mağfireti benden isteyinBakın; "Rızkı benden isteyin, hidayeti benden isteyin, mağfireti benden isteyin bana iltica edin, benden talep edin..." diye Rabbimiz bizi teşvik ediyor. bana iltica edin, benden talep edin..." diye Rabbimiz bizi teşvik ediyor.

Biz de ağzı dualı kul olalım. Her işimizi, her şeyimizi Allah'tan isteyelim: Biz de ağzı dualı kul olalım. Her işimizi, her şeyimizi Allah'tan isteyelim:

"Yâ Rabbi! Ben senden hayırlısını istiyorum. Yâ Rabbi! Ben senden helâl lokma istiyorum."Yâ Rabbi! Ben senden hayırlısını istiyorum. Yâ Rabbi! Ben senden helâl lokma istiyorum. Yâ Rabbi! Ben senden bana yardım etmeni istiyorum.Yâ Rabbi! Ben senden bana yardım etmeni istiyorum. Yâ Rabbi! Ben senden doğru yolda yürümek istiyorum.Yâ Rabbi! Ben senden doğru yolda yürümek istiyorum. Hata edersem bana doğruyu göster." tarzında, daima dualı olacağız; bu anlaşılıyor. Hata edersem bana doğruyu göster." tarzında, daima dualı olacağız; bu anlaşılıyor.

Yâ ibâdî inneküm len teblüğu durri fe-tedurrûnî ve len teblüğu nef'i fe-tenfeûnî.Yâ ibâdî inneküm len teblüğu durri fe-tedurrûnî ve len teblüğu nef'i fe-tenfeûnî. "Ey benim kullarım! Siz bana zarar veremezsiniz."Ey benim kullarım! Siz bana zarar veremezsiniz. Bana zarar vermeye gücünüz yetmez ki bana zarar veresiniz;Bana zarar vermeye gücünüz yetmez ki bana zarar veresiniz; bana fayda vermeye gücünüz yetmez ki bir iş yapıp da bana faydalı olasınız." bana fayda vermeye gücünüz yetmez ki bir iş yapıp da bana faydalı olasınız."

Kulların Allah'a bir faydası yok muhterem kardeşlerim! Kulların Allah'a bir faydası yok muhterem kardeşlerim!

Biz âciz, nâçiz kullarız; her şeyimiz Allah'tan.Biz âciz, nâçiz kullarız; her şeyimiz Allah'tan. Varlığımız Allah'tan, rızkımız Allah'tan, hayatımız Allah'tan, ölümümüz Allah'tan…Varlığımız Allah'tan, rızkımız Allah'tan, hayatımız Allah'tan, ölümümüz Allah'tan… Biz Allah'a ne fayda verebiliriz, ne zarar verebiliriz! Kurtubî Tefsiri'nde okumuştum: Biz Allah'a ne fayda verebiliriz, ne zarar verebiliriz!

Kurtubî Tefsiri'nde okumuştum:

"İnsanlar, dünyadaki tüm varlıklar, yerdekiler ve gökteki bütün varlıklar,"İnsanlar, dünyadaki tüm varlıklar, yerdekiler ve gökteki bütün varlıklar, hepsi Allahu Teâlâ hazretlerine âsi olsalar, kâfir olsalar, hepsi Allahu Teâlâ hazretlerine âsi olsalar, kâfir olsalar, isyankâr olsalar, Allah'ın azametinden bir zerre eksilmez.isyankâr olsalar, Allah'ın azametinden bir zerre eksilmez. Bütün bu sayılan varlıklar hepsi âbid olsalar, mutî olsalar, itaatkâr olsalar,Bütün bu sayılan varlıklar hepsi âbid olsalar, mutî olsalar, itaatkâr olsalar, hepsi gece gündüz Allah'a ibadet etseler, Allah'ın azametine bir zerre eklenmez." Ne olacak? hepsi gece gündüz Allah'a ibadet etseler, Allah'ın azametine bir zerre eklenmez."

Ne olacak?

Hepsini o yaratmış... Bir imtihan dünyası, bir sahne... Her şey O'nun.Hepsini o yaratmış... Bir imtihan dünyası, bir sahne... Her şey O'nun. Onun için fayda bize; O'na bir şey yok. Onun için fayda bize; O'na bir şey yok.

Entümü'l-fukarâü ila'llahi va'llâhu hüve'l-ğaniyyü'l-hamîd.Entümü'l-fukarâü ila'llahi va'llâhu hüve'l-ğaniyyü'l-hamîd. "Allah'a muhtaç olanlar, ihtiyacı olanlar sizlersiniz; "Allah'a muhtaç olanlar, ihtiyacı olanlar sizlersiniz; Allahu Teâlâ hazretleri âlemlerden müstağnîdir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur." Allahu Teâlâ hazretleri âlemlerden müstağnîdir, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur."

Onun için biz ibadetin, dinin, imanın, bu tavsiyeleri tutmanın faydasının bize ait olduğunu bileceğiz.Onun için biz ibadetin, dinin, imanın, bu tavsiyeleri tutmanın faydasının bize ait olduğunu bileceğiz. Bunlar bizim iyiliğimiz için; zulmetmemek bizim iyiliğimiz için, dua bizim iyiliğimiz için… Bunlar bizim iyiliğimiz için; zulmetmemek bizim iyiliğimiz için, dua bizim iyiliğimiz için…

Eskiden hiç duyar mıydınız? Bizim lügatımızda "stres" diye bir kelime var mıydı? Eskiden hiç duyar mıydınız? Bizim lügatımızda "stres" diye bir kelime var mıydı?

Yok. Yeni yeni, moda moda şeyler çıktı, yeni hastalıklar çıktı.Yok. Yeni yeni, moda moda şeyler çıktı, yeni hastalıklar çıktı. İslâm'ın gittiği yerde yeni mikroplar türedi, yeni hastalıklar üredi, acayip şeyler ortaya çıktı. İslâm'ın gittiği yerde yeni mikroplar türedi, yeni hastalıklar üredi, acayip şeyler ortaya çıktı.

Neden? İslâm'ın yaşamı, insanın ruhuna da sıhhat veriyor da ondan.Neden?

İslâm'ın yaşamı, insanın ruhuna da sıhhat veriyor da ondan.
İmansızların yaşamı da gırtlağına kadar tok olsa her türlü konforun içinde yüzse bileİmansızların yaşamı da gırtlağına kadar tok olsa her türlü konforun içinde yüzse bile huzur sağlayamıyor da ondan. Stres, stres… huzur sağlayamıyor da ondan. Stres, stres… Tutturmuşlar bir "stres" diye; "çağın hastalığı stres" diyorlar, öyle gidiyor. İman eksikliğinden... Tutturmuşlar bir "stres" diye; "çağın hastalığı stres" diyorlar, öyle gidiyor.

İman eksikliğinden...

Mü'min olan insanda hiç böyle şeyler olmuyor.Mü'min olan insanda hiç böyle şeyler olmuyor. O ibadetini yapıyor, Rabbine zikrini yapıyor; yüzüne bir nur geliyor, O ibadetini yapıyor, Rabbine zikrini yapıyor; yüzüne bir nur geliyor, hâline bir sükûnet geliyor, yaşamına bir huzur geliyor. hâline bir sükûnet geliyor, yaşamına bir huzur geliyor.

Bizim üniversitenin bahçeler müdürü gitmiş, derviş olmuş, tasavvufa intisap etmiş,Bizim üniversitenin bahçeler müdürü gitmiş, derviş olmuş, tasavvufa intisap etmiş, tarikate girmiş, başlamış hocasının tavsiyelerini tutmaya. tarikate girmiş, başlamış hocasının tavsiyelerini tutmaya.

"Hanım diyor ki," diyor, kendisi gülerek anlatıyor: "Hanım diyor ki," diyor, kendisi gülerek anlatıyor:

"Ya efendi, sende bir değişiklik var, ne oldu sana?" "Ya efendi, sende bir değişiklik var, ne oldu sana?"

Ne olacak, iyi müslüman oldu, dikkatli müslüman oldu; kimseyi incitmemeye çalışıyor,Ne olacak, iyi müslüman oldu, dikkatli müslüman oldu; kimseyi incitmemeye çalışıyor, sözüne dikkat ediyor, sabrediyor, karşı tarafın kusurlarını affediyor, adaletli…sözüne dikkat ediyor, sabrediyor, karşı tarafın kusurlarını affediyor, adaletli… Tabi elbette bıçakla kesmiş gibi durum değişti; Tabi elbette bıçakla kesmiş gibi durum değişti; iklim değişti, manzara değişti, görünüm değişti, tavır değişti. Eskiden eve girerken; iklim değişti, manzara değişti, görünüm değişti, tavır değişti.

Eskiden eve girerken;

"Heyt! Var mı bana yan bakan!" diye efe gibi giren adam, şimdi mütevazı mütevazı giriyor,"Heyt! Var mı bana yan bakan!" diye efe gibi giren adam, şimdi mütevazı mütevazı giriyor, tatlı tatlı konuşuyor, eskiden sağı solu haşlayıp kırıp geçiren insan değişti.tatlı tatlı konuşuyor, eskiden sağı solu haşlayıp kırıp geçiren insan değişti. Dinin bütün bu emirleri bizim faydamıza. Dinin bütün bu emirleri bizim faydamıza.

Yâ ibâdî lev enne evveleküm ve âhireküm ve inseküm ve cinnekümYâ ibâdî lev enne evveleküm ve âhireküm ve inseküm ve cinneküm kânû alâ etkâ kalbi racülün vâhidin mâ zâde fî mülkî şey'â. kânû alâ etkâ kalbi racülün vâhidin mâ zâde fî mülkî şey'â. "Ey benim kullarım! Eğer sizin evveliniz âhiriniz, önceki insanlar, sonraki insanlar ve cinler,"Ey benim kullarım! Eğer sizin evveliniz âhiriniz, önceki insanlar, sonraki insanlar ve cinler, ins ve cin, hepsi en Allah'tan korkan, en dindar insanın kalbi gibi olsains ve cin, hepsi en Allah'tan korkan, en dindar insanın kalbi gibi olsa bu benim mülküme bir şey eklemez. Hepsi dindar olsa bir şey eklemez." bu benim mülküme bir şey eklemez. Hepsi dindar olsa bir şey eklemez."

Velev enne evveleküm ve âhireküm ve inseküm ve cinnekümVelev enne evveleküm ve âhireküm ve inseküm ve cinneküm kânû alâ efceri kalbi racülün vâhidin minküm mâ rakasa zâlike min mülkî şey'â. kânû alâ efceri kalbi racülün vâhidin minküm mâ rakasa zâlike min mülkî şey'â. "Bütün bu sayılanlar evvelîn ve âhirîn, insanlar ve cinler hepsi en kötü insanın kalbinde olsalar,"Bütün bu sayılanlar evvelîn ve âhirîn, insanlar ve cinler hepsi en kötü insanın kalbinde olsalar, en âsi kimseler olsalar Allah'ın mülkünden, saltanatından,en âsi kimseler olsalar Allah'ın mülkünden, saltanatından, azametinden bir şey noksanlaştıramazlar, hiçbir şey değişmez." Ne olacak? azametinden bir şey noksanlaştıramazlar, hiçbir şey değişmez."

Ne olacak?

Gazetelerde hiç gördünüz mü; Gazetelerde hiç gördünüz mü;

"Zavallı bir sirke sineği Sapanca'da filancanın evinde mutfakta uçarken ölmüş,"Zavallı bir sirke sineği Sapanca'da filancanın evinde mutfakta uçarken ölmüş, mermerin üstünde sırt üstü çok acınacak bir durumda yatıyor..." diye bir ilan duydunuz mu? mermerin üstünde sırt üstü çok acınacak bir durumda yatıyor..." diye bir ilan duydunuz mu?

Sirke sineğine ilan verilmez ki o sirke sineği, o sirkenin üstünde kaynar,Sirke sineğine ilan verilmez ki o sirke sineği, o sirkenin üstünde kaynar, çöpün üstüne kaynar, yaşar, ölür; bizim ondan haberimiz bile olmaz. Ne olacak? çöpün üstüne kaynar, yaşar, ölür; bizim ondan haberimiz bile olmaz.

Ne olacak?

On tane değil, yüz tane değil, bin tane değil, milyon tane sinek ölse bize ne?On tane değil, yüz tane değil, bin tane değil, milyon tane sinek ölse bize ne? Şu gördüğümüz manzaraların içinde ne olaylar oluyor, hiç bizi ilgilendiriyor mu? Şu gördüğümüz manzaraların içinde ne olaylar oluyor, hiç bizi ilgilendiriyor mu? Ne olacak? Biz yine yaşamamıza devam ediyoruz. İşte bizim hâlimiz de böyle.Ne olacak? Biz yine yaşamamıza devam ediyoruz.

İşte bizim hâlimiz de böyle.
Hepimiz en muttakî insanlar olsak ne olacak, en isyankâr insanlar olsak ne olacak, Hepimiz en muttakî insanlar olsak ne olacak, en isyankâr insanlar olsak ne olacak, ne kıymetimiz var? Bir yığın küçük mahlukât... Allah âlemlerden müstağnîdir. ne kıymetimiz var? Bir yığın küçük mahlukât... Allah âlemlerden müstağnîdir. Biz Allah'a muhtacız. İbadet bizim faydamıza. Din bizim dünya ve âhiret rahatımızı sağlamak için. Biz Allah'a muhtacız. İbadet bizim faydamıza. Din bizim dünya ve âhiret rahatımızı sağlamak için.

Yâ ibâdî lev enne evveleküm ve âhireküm ve inseküm ve cinneküm kâmû fî saîdinYâ ibâdî lev enne evveleküm ve âhireküm ve inseküm ve cinneküm kâmû fî saîdin vâhidin fe-seevlûnî fe-âteytü külle insânin meseletehû mâ nakasavâhidin fe-seevlûnî fe-âteytü külle insânin meseletehû mâ nakasa zâlike mimmâ indî illâ kemâ yenkusu'l-mihyatu izâ udhile'l-bahr. zâlike mimmâ indî illâ kemâ yenkusu'l-mihyatu izâ udhile'l-bahr. "Ey kullarım! Eğer sizin evvelkileriniz, âhirdekileriniz, insanlar, cinler, "Ey kullarım! Eğer sizin evvelkileriniz, âhirdekileriniz, insanlar, cinler, hepsi geniş bir meydanda toplansalar ve benden neler isteyeceklerse, hepsi geniş bir meydanda toplansalar ve benden neler isteyeceklerse, -gönüllerinden geçen, akıllarına gelen- her şeyi isteseler, ben de onlara; -gönüllerinden geçen, akıllarına gelen- her şeyi isteseler, ben de onlara; 'Bütün istediklerinizi alın.' diye bahşetsem, versem, bu benim mülkümden, yanımdaki gayb hazinelerimden,'Bütün istediklerinizi alın.' diye bahşetsem, versem, bu benim mülkümden, yanımdaki gayb hazinelerimden, denizin içine bir iğne sokulup da kaldırıldığı zaman üstünde ne kadar ıslaklık kalırsa, denizin içine bir iğne sokulup da kaldırıldığı zaman üstünde ne kadar ıslaklık kalırsa, denizden ne kadar eksilirse, o kadar eksiltir, fazla bir şey eksiltmez." denizden ne kadar eksilirse, o kadar eksiltir, fazla bir şey eksiltmez."

Bütün insanlar, bütün varlıklar; "Yâ Rabbi! Cenneti istiyorum. Bütün insanlar, bütün varlıklar;

"Yâ Rabbi! Cenneti istiyorum.
Şu kadar geniş araziler istiyorum, yedi kat gökler kadar mülkler, şu kadar köşkler istiyorum…" dese; Şu kadar geniş araziler istiyorum, yedi kat gökler kadar mülkler, şu kadar köşkler istiyorum…" dese;

"Al sana istediğini verdim." dense... "Ben de şunu istiyorum, bunu istiyorum..." "Al sana da…" "Al sana istediğini verdim." dense...

"Ben de şunu istiyorum, bunu istiyorum..."

"Al sana da…"

Bütün insanlara, cinlere, varlıklara hepsini verse; bir iğne denize, okyanusa dalacak çıkacak,Bütün insanlara, cinlere, varlıklara hepsini verse; bir iğne denize, okyanusa dalacak çıkacak, üstünde birazcık su kalacak, ıslaklık, o kadar.üstünde birazcık su kalacak, ıslaklık, o kadar. Allah'ın azameti, mülkü, hazineleri sonsuz; ne olacak?Allah'ın azameti, mülkü, hazineleri sonsuz; ne olacak? Bütün kullarına istediklerini bahşetse hazinelerinden bir şey eksilmez. Bütün kullarına istediklerini bahşetse hazinelerinden bir şey eksilmez.

Yâ ibâdî inne mâ hiye a'mâliküm uhsîhâ leküm sümme üveffiyeküm iyyâhâYâ ibâdî inne mâ hiye a'mâliküm uhsîhâ leküm sümme üveffiyeküm iyyâhâ fe-men vecede hayren fe'l-yahmedi'llâh ve men vecede ğayre zâlike fe lâ yelîmenne illâ nefsehû.fe-men vecede hayren fe'l-yahmedi'llâh ve men vecede ğayre zâlike fe lâ yelîmenne illâ nefsehû. "Ey benim kullarım! Ben sizin amellerinizi hıfz ediyorum, tespit ediyorum, kaydettiriyorum;"Ey benim kullarım! Ben sizin amellerinizi hıfz ediyorum, tespit ediyorum, kaydettiriyorum; sonra onların karşılığını size vereceğim. İyilikse iyilik, kötülükse kötülük.sonra onların karşılığını size vereceğim. İyilikse iyilik, kötülükse kötülük. Zerre kadar hayır işleyen karşılığını görecek, zerre kadar şer işleyen cezasına uğrayacak.Zerre kadar hayır işleyen karşılığını görecek, zerre kadar şer işleyen cezasına uğrayacak. Kim âhirette huzurumda hayırla karşılaşırsa bana hamdetsin, elhamdülillah desin; Kim âhirette huzurumda hayırla karşılaşırsa bana hamdetsin, elhamdülillah desin; kim âhirette şerle veya ceza ile muhatap olur, karşılaşırsa, kim âhirette şerle veya ceza ile muhatap olur, karşılaşırsa, kendisinden başka kimseyi levm etmesin, ayıplamasın, kimseye suç yüklemesin, kabahat kendisinin.kendisinden başka kimseyi levm etmesin, ayıplamasın, kimseye suç yüklemesin, kabahat kendisinin. Başkasına hiç boşuna yük yüklemesin; kabahat sadece ve sadece kendisinin." buyuruyor. Başkasına hiç boşuna yük yüklemesin; kabahat sadece ve sadece kendisinin." buyuruyor.

Muhterem kardeşlerim! Öyledir, gerçekten öyledir. Bizim bütün amellerimiz, bütün işlerimiz,Muhterem kardeşlerim!

Öyledir, gerçekten öyledir. Bizim bütün amellerimiz, bütün işlerimiz,
bütün hareketlerimiz, bütün ömrümüz boyunca yaptıklarımız tespit ediliyor.bütün hareketlerimiz, bütün ömrümüz boyunca yaptıklarımız tespit ediliyor. Bunların hepsi amel defterinde kayda geçiyor.Bunların hepsi amel defterinde kayda geçiyor. Sevaplar, günahlar, kızgınlıklar, kırgınlıklar, bağırmalar, çağırmalar, zulümler,Sevaplar, günahlar, kızgınlıklar, kırgınlıklar, bağırmalar, çağırmalar, zulümler, tokatlar, yumruklar, çimdikler; bunların hepsi kayda geçiyor. Bunların hepsinin âhirette hesabı var. tokatlar, yumruklar, çimdikler; bunların hepsi kayda geçiyor. Bunların hepsinin âhirette hesabı var.

Âhirette sevaba erip de cennete girenler;Âhirette sevaba erip de cennete girenler; "Çok şükür hatalara düşmedik, nefse uymadık,"Çok şükür hatalara düşmedik, nefse uymadık, Allah'ın yolundan çıkmadık da nasip oldu, cennete girdik, elhamdülillah" diye Allah'a hamd etsinler. Allah'ın yolundan çıkmadık da nasip oldu, cennete girdik, elhamdülillah" diye Allah'a hamd etsinler.

Cehenneme düşenler, azaba uğrayanlar başkasını kınamasınlar, suçu başkasına yüklemesinler,Cehenneme düşenler, azaba uğrayanlar başkasını kınamasınlar, suçu başkasına yüklemesinler, her şey ortada, gün gibi aşikâr… her şey ortada, gün gibi aşikâr…

Kâla'llâhu Teâlâ: el-Kibriyâü ridâî ve'l-azametü izârî fe-men nâzeanî vâhiden minhümâ kazeftühû fi'n-nâr. Kâla'llâhu Teâlâ: el-Kibriyâü ridâî ve'l-azametü izârî fe-men nâzeanî vâhiden minhümâ kazeftühû fi'n-nâr.

Bu da İbni Mâce isimli meşhur hadis aliminin kitabındaBu da İbni Mâce isimli meşhur hadis aliminin kitabında İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf.

Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuştur ki; "Kibriya benim üst örtümdür, azamet benim alt örtümdür.Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuştur ki;

"Kibriya benim üst örtümdür, azamet benim alt örtümdür.
Kim bunlarda benimle çekişirse ben onu cehenneme atarım." Bunun mânası şöyle anlatılabilir: Kim bunlarda benimle çekişirse ben onu cehenneme atarım."

Bunun mânası şöyle anlatılabilir:

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Araplar iki parça kıyafet giyerlerdi; bir belden aşağısını örtünürlerdi, sarınırlardı,Araplar iki parça kıyafet giyerlerdi; bir belden aşağısını örtünürlerdi, sarınırlardı, hani hamamda peştamal sardığımız gibi. hani hamamda peştamal sardığımız gibi. Bir de üst taraflarına bir şey alırlardı; kollarını, göğüslerini vesaire örtecek bir kıyafet.Bir de üst taraflarına bir şey alırlardı; kollarını, göğüslerini vesaire örtecek bir kıyafet. Aşağıdaki kıyafete izar derler, üstteki kıyafete ridâ. Aşağıdaki kıyafete izar derler, üstteki kıyafete ridâ.

"Peygamber Efendimiz bir gün dua ederken ellerini havaya o kadar kaldırmış ki ridası omzundan düşmüş." "Peygamber Efendimiz bir gün dua ederken ellerini havaya o kadar kaldırmış ki ridası omzundan düşmüş."

Ne demek? Elini çok kaldırdığı için üstüne aldığı kıyafeti omzundan sıyrılmış, aşağı kaymış. Ne demek?

Elini çok kaldırdığı için üstüne aldığı kıyafeti omzundan sıyrılmış, aşağı kaymış.

Niye böyle oluyordu? Terzilik kolay bir şey değil.Niye böyle oluyordu?

Terzilik kolay bir şey değil.
Şimdi biz hemen her şeyi dikiyoruz; makineler var, tıkır tıkır, şıkır şıkır çalışıyor, örüyor, dikiyor.Şimdi biz hemen her şeyi dikiyoruz; makineler var, tıkır tıkır, şıkır şıkır çalışıyor, örüyor, dikiyor. O devirlerde iğne yok. İğneyi nereden bulacak? Hangi fabrikadan yaptıracak?O devirlerde iğne yok.

İğneyi nereden bulacak? Hangi fabrikadan yaptıracak?
Doğru düzgün iğne yok. Kim bilir dikenlerle mi, ağaçlarla mı yapıyorlardı, nasıl yapıyorlardı?Doğru düzgün iğne yok. Kim bilir dikenlerle mi, ağaçlarla mı yapıyorlardı, nasıl yapıyorlardı? Kendisi yünü eğirecek de iplik yapacak da… Kendisi yünü eğirecek de iplik yapacak da…

İplik kolay değil, iğne kolay değil, terzilik yaygın değil,İplik kolay değil, iğne kolay değil, terzilik yaygın değil, insanların bunlara verecek parası pulu çok değil. Ne yapıyorlardı? insanların bunlara verecek parası pulu çok değil.

Ne yapıyorlardı?

Bir kumaş bulurlarsa kumaşla bir aşağı tarafı sarıyorlardı, bir de üst tarafını ayrıca sarıyorlardı.Bir kumaş bulurlarsa kumaşla bir aşağı tarafı sarıyorlardı, bir de üst tarafını ayrıca sarıyorlardı. Şimdi bizim ihram giydiğimiz gibi, hacca gittiğimiz zaman büründüğümüz kıyafet gibi... Yalnız Araplar mı? Şimdi bizim ihram giydiğimiz gibi, hacca gittiğimiz zaman büründüğümüz kıyafet gibi...

Yalnız Araplar mı?

Hayır, daha önceki devirlere başka yerlere baktığımız zaman aşağı yukarı oralarda da öyle.Hayır, daha önceki devirlere başka yerlere baktığımız zaman aşağı yukarı oralarda da öyle. Mesela Romalıların heykellerini filan görüyoruz; adamlar kendi giyimlerinin heykellerini yapmışlar.Mesela Romalıların heykellerini filan görüyoruz; adamlar kendi giyimlerinin heykellerini yapmışlar. Eğri, dalga dalga bir kıyafet, biçilmiş bir gömlek filan tarzında.Eğri, dalga dalga bir kıyafet, biçilmiş bir gömlek filan tarzında. Palto, pantolon tarzında değil; üstüne bir örtü sarılmış durumda. Palto, pantolon tarzında değil; üstüne bir örtü sarılmış durumda.

Sezar'ın heykeli, imparator bilmem kimin heykeli; bakıyorsun üstüne bir örtü sarmış.Sezar'ın heykeli, imparator bilmem kimin heykeli; bakıyorsun üstüne bir örtü sarmış. Almış kumaşı, dolamış dolamış, olmuş örtü. O devirde öyle. Aşağısı izâr, yukarısı rida… Almış kumaşı, dolamış dolamış, olmuş örtü. O devirde öyle.

Aşağısı izâr, yukarısı rida…
Gömlek tarzında olursa –zengin işi, kolay değil- ona kamis deniliyor.Gömlek tarzında olursa –zengin işi, kolay değil- ona kamis deniliyor. Kamis, "gömlek" mânasına. Hani bayağı biçilmiş kolu var, iyi, böyle giyilebiliyor.Kamis, "gömlek" mânasına. Hani bayağı biçilmiş kolu var, iyi, böyle giyilebiliyor. Kamis olduğu zaman tabi o omuzdan düşmez, gömlektir. Kamis olduğu zaman tabi o omuzdan düşmez, gömlektir.

İşte insanlar böyle giyindiğinden Allahu Teâlâ hazretleri;İşte insanlar böyle giyindiğinden Allahu Teâlâ hazretleri; "Kibriyâ ve azamet benim giyimim gibidir, ben onları kuşanırım. Azamet ve kibriya bana aittir." buyuruyor. "Kibriyâ ve azamet benim giyimim gibidir, ben onları kuşanırım. Azamet ve kibriya bana aittir." buyuruyor.

"Kim azametlenirse, kim kibirlenirse, ululanırsa, ucuba düşerse, kendisini bir şey sanırsa"Kim azametlenirse, kim kibirlenirse, ululanırsa, ucuba düşerse, kendisini bir şey sanırsa Allah'a ait olan bir şeyde bir küstahlığa kalkışan ne olur? 'Onu cehenneme atarım!' buyuruyor." Allah'a ait olan bir şeyde bir küstahlığa kalkışan ne olur? 'Onu cehenneme atarım!' buyuruyor."

Ana mânası ne demek? "Ey kullarım! Mütevazı olun, kibirli olmayın, azametli olmayın.Ana mânası ne demek?

"Ey kullarım! Mütevazı olun, kibirli olmayın, azametli olmayın.
Öyle herkese tepeden bakmayın. Kollarınızı kabarta kabarta ortada dolaşmayın." Öyle herkese tepeden bakmayın. Kollarınızı kabarta kabarta ortada dolaşmayın."

Çünkü insan öyle kibirli oldu mu Allah sevmiyor. Çünkü insan öyle kibirli oldu mu Allah sevmiyor.

"Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete girmeyecek." diye Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde var. "Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete girmeyecek." diye Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde var.

Hak sözü kabul edecek. "Canım bu hizmetçinin de bana bu sözü söylemeye ne hakkı var?Hak sözü kabul edecek.

"Canım bu hizmetçinin de bana bu sözü söylemeye ne hakkı var?
Ben onu dinlemem." Dinlemezsen cehenneme gidersin.Ben onu dinlemem."

Dinlemezsen cehenneme gidersin.
Hizmetçiden de gelse, çocuktan da gelse, köleden de gelse, hak sözü kabul etmek lazım.Hizmetçiden de gelse, çocuktan da gelse, köleden de gelse, hak sözü kabul etmek lazım. Kabul etmediğin takdirde kibrinden, azametinden cehenneme gidersin; Allah saklasın. Kabul etmediğin takdirde kibrinden, azametinden cehenneme gidersin; Allah saklasın.

Onun için biz müslümanlara yakışan mütevazı olmaktır, kibirlenmemektir,Onun için biz müslümanlara yakışan mütevazı olmaktır, kibirlenmemektir, ululanmamaktır, böbürlenmemektir, büyük söz söylememektir. ululanmamaktır, böbürlenmemektir, büyük söz söylememektir.

"Büyük lokma ye ama büyük söz söyleme." demiş dedelerimiz,"Büyük lokma ye ama büyük söz söyleme." demiş dedelerimiz, kısaca meseleyi böyle ifade etmişler. Mütevazı olacaksın. kısaca meseleyi böyle ifade etmişler. Mütevazı olacaksın.

"Allah'ın izniyle, inşaallah, bir deneyeyim, bakalım yapabilecek miyim?" filan diye"Allah'ın izniyle, inşaallah, bir deneyeyim, bakalım yapabilecek miyim?" filan diye daima tevazu ile hareket edersek Rabbimiz seviyor. daima tevazu ile hareket edersek Rabbimiz seviyor.

Men tevâdaa rafaahu'llâh. "Kim mütevazı olursa Allah onu yükseltir."Men tevâdaa rafaahu'llâh. "Kim mütevazı olursa Allah onu yükseltir." Ve men tekebbere. "Kim azametli olursa, kibirli olursa." Vadaahu'llah. "Allah onu alçaltır." Ve men tekebbere. "Kim azametli olursa, kibirli olursa." Vadaahu'llah. "Allah onu alçaltır."

Nihayet sonuncu hadîs-i şerîfe geldik ki burada bilhassa yaşlılara büyük müjdeler var.Nihayet sonuncu hadîs-i şerîfe geldik ki burada bilhassa yaşlılara büyük müjdeler var. Osman radıyallahu anh'ten Hakim et-Tirmizî rivayet etmiş. Osman radıyallahu anh'ten Hakim et-Tirmizî rivayet etmiş.

Kâla'llahu teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuştur ki." Kâla'llahu teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuştur ki."

İzâ beleğa abdî erbaîne seneten âfeytühû mine'l-belâyâ selâs; mine'l-cünûni ve'l-cüzzâmi ve'l-baras. İzâ beleğa abdî erbaîne seneten âfeytühû mine'l-belâyâ selâs; mine'l-cünûni ve'l-cüzzâmi ve'l-baras.

"Bir kulum kırk yaşına gelmişse ben onu üç beladan korurum."Bir kulum kırk yaşına gelmişse ben onu üç beladan korurum. Cünun, cüzzam, baras illetinden korurum. Cünun, cüzzam, baras illetinden korurum. Bu üç illet de kırk yaşına kadar gelmemişse kırk yaşının bereketine bu üç illetten onu korurum." Bu üç illet de kırk yaşına kadar gelmemişse kırk yaşının bereketine bu üç illetten onu korurum."

Cünun "delilik" demek. Cüzzam bir amansız, çaresiz hastalık kiCünun "delilik" demek. Cüzzam bir amansız, çaresiz hastalık ki tutulanları bir tarafa ayırıyorlar, orada kendi kendine ölüyor;tutulanları bir tarafa ayırıyorlar, orada kendi kendine ölüyor; yüzleri, gözleri, halleri çok fena oluyor. Allah korusun, Allah düşürmesin. yüzleri, gözleri, halleri çok fena oluyor. Allah korusun, Allah düşürmesin.

O mikrobu da uzun zaman duruyormuş, yedi sene kuluçka devresi mi varmış,O mikrobu da uzun zaman duruyormuş, yedi sene kuluçka devresi mi varmış, bulaştıktan sonra yedi sene sonra mı çıkmaya başlıyormuş? Çok tehlikeli bir hastalık. bulaştıktan sonra yedi sene sonra mı çıkmaya başlıyormuş? Çok tehlikeli bir hastalık.

Kim o hastalığa tutulmuşsa, hemen ayırıp bir yere tıkıyorlar, ayrı bir yerde duruyor.Kim o hastalığa tutulmuşsa, hemen ayırıp bir yere tıkıyorlar, ayrı bir yerde duruyor. İşte Allah kırk yaşına gelmiş olan bir insana mükâfat olarak İşte Allah kırk yaşına gelmiş olan bir insana mükâfat olarak artık cünun, cüzzam ve baras illeti nasip etmiyor. artık cünun, cüzzam ve baras illeti nasip etmiyor. Baras da deride meydana gelen "bir alaca illeti" dediğimiz şey ki, sonradan deri kanserine dönüşüyor.Baras da deride meydana gelen "bir alaca illeti" dediğimiz şey ki, sonradan deri kanserine dönüşüyor. O da öldürücü, amansız bir hastalık. O da öldürücü, amansız bir hastalık.

Ve izâ beleğa hamsîne seneten hâsebtühû hisâben yesîra.Ve izâ beleğa hamsîne seneten hâsebtühû hisâben yesîra. "Elli yaşına gelmişse âhirette, hesap vakti, hesap günü"Elli yaşına gelmişse âhirette, hesap vakti, hesap günü ben onu kolay bir hesapla muhasebe ederim. Hesabını hoş ederim." ben onu kolay bir hesapla muhasebe ederim. Hesabını hoş ederim."

"Allah yolunda elli yıl ömür geçirmiş." diye artık o biraz mükâfâtlı oluyor. İki. "Allah yolunda elli yıl ömür geçirmiş." diye artık o biraz mükâfâtlı oluyor. İki.

Ve izâ beleğa sittîne seneten habbebtü ileyhi'l-inâbete.Ve izâ beleğa sittîne seneten habbebtü ileyhi'l-inâbete. "Altmış yaşına geldiği zaman inabeyi, tevbeyi, doğru insan olmayı, iyi insan olmayı ona sevdiririm."Altmış yaşına geldiği zaman inabeyi, tevbeyi, doğru insan olmayı, iyi insan olmayı ona sevdiririm. Hakkın yoluna girmeyi sevdiririm." Günahı, zevkli sefalı şeyleri gösterseler de artık canı istemez. Hakkın yoluna girmeyi sevdiririm." Günahı, zevkli sefalı şeyleri gösterseler de artık canı istemez.

İranlı şairlerden birisinin şiirini okumuştum, diyor ki; İranlı şairlerden birisinin şiirini okumuştum, diyor ki;

"Eskiden bir kadeh içerdim." diyor, demek ki fasık facirmiş de şiirini böyle yazmış. "Eskiden bir kadeh içerdim." diyor, demek ki fasık facirmiş de şiirini böyle yazmış.

"Bir kadeh içerdim, mest olurdum." diyor. "Bir kadeh içerdim, mest olurdum." diyor.

Keyif, zevk, sefa duyarmış; herhalde bir keyfi var ki bu mereti ondan içiyorlar. Keyif, zevk, sefa duyarmış; herhalde bir keyfi var ki bu mereti ondan içiyorlar.

"Keyiften dört köşe olurdum" demek istiyor. "Keyiften dört köşe olurdum" demek istiyor.

"Şimdi ihtiyarladım, küplerle içiyorum bir zevk duymuyorum."Şimdi ihtiyarladım, küplerle içiyorum bir zevk duymuyorum. Anladım ki zevk sefa gençlikteymiş, şarapta değilmiş." Anladım ki zevk sefa gençlikteymiş, şarapta değilmiş."

Ferah der şebâbest ney der şarâb. "Anladım ki ferahlık, sevinç, neşe,Ferah der şebâbest ney der şarâb. "Anladım ki ferahlık, sevinç, neşe, mutluluk şarapta değilmiş, gençlikteymiş." diyor. mutluluk şarapta değilmiş, gençlikteymiş." diyor.

"Şimdi küplerle içiyorum bir keyif almıyorum. Onu anladım." diyor. Bu da iyi. "Şimdi küplerle içiyorum bir keyif almıyorum. Onu anladım." diyor. Bu da iyi.

Siz zevki sefayı boş yerde, yanlış yerde arıyorsunuz, günahlara bulana bulana kendinizi helâk ediyorsunuz.Siz zevki sefayı boş yerde, yanlış yerde arıyorsunuz, günahlara bulana bulana kendinizi helâk ediyorsunuz. Gençliğinizin kıymetini bilin. Gençliğinizin kıymetini bilin.

Altmış yaşına geldi mi Allah o kula, yoluna dönüşü sevdirir, günahı istemez, hak yolu ister.Altmış yaşına geldi mi Allah o kula, yoluna dönüşü sevdirir, günahı istemez, hak yolu ister. Ama daha önce günahı istiyor, insanlar seviyor. Ama daha önce günahı istiyor, insanlar seviyor. Meyhanenin önünden geçerken ayağı o tarafa o tarafa gidiyor. Günahlı yerleri canı çekiyor. Meyhanenin önünden geçerken ayağı o tarafa o tarafa gidiyor. Günahlı yerleri canı çekiyor.

Altmış yaşında artık hak yola dönmeyi ister, onu sever, tevbeyi sever, inabeyi sever. Altmış yaşında artık hak yola dönmeyi ister, onu sever, tevbeyi sever, inabeyi sever.

Fe izâ beleğa seb'îne seneten ahbebtühu'l-melâike.Fe izâ beleğa seb'îne seneten ahbebtühu'l-melâike. "Yetmiş yaşına geldiği zaman ben o kulumu meleklerime sevdiririm, meleklerim o kulumu severler." "Yetmiş yaşına geldiği zaman ben o kulumu meleklerime sevdiririm, meleklerim o kulumu severler."

"Onun etrafında yardımcı olurlar." demek, Allahualem. "Onun etrafında yardımcı olurlar." demek, Allahualem.

Ve izâ beleğa semanîne seneten kütibet hasenâtühû ve ulğiyet seyyiâtühû.Ve izâ beleğa semanîne seneten kütibet hasenâtühû ve ulğiyet seyyiâtühû. "Seksen yaşına geldi mi iyilikleri yazılır da kötülükleri defterinden ilga edilir, iptal edilir, silinir." "Seksen yaşına geldi mi iyilikleri yazılır da kötülükleri defterinden ilga edilir, iptal edilir, silinir."

Fe izâ beleğa tis'îne senetenFe izâ beleğa tis'îne seneten kâleti'l-melâiketu esîru'llâhi fî ardıhî fe-ğafere lehû mâ tekaddeme min zenbihîkâleti'l-melâiketu esîru'llâhi fî ardıhî fe-ğafere lehû mâ tekaddeme min zenbihî ve mâ teahhara ve yeşfeu fî ehlihî.ve mâ teahhara ve yeşfeu fî ehlihî. "Doksan yaşına geldiği zaman, melekler onu gösterirler, derler ki;"Doksan yaşına geldiği zaman, melekler onu gösterirler, derler ki; 'Bu, yeryüzünde Allah'ın esiri, buralarda dolaşıyor.' 'Bu, yeryüzünde Allah'ın esiri, buralarda dolaşıyor.' Ve onun geçmiş ve gelecek, evvelki ve sonraki bütün günahları affolunur.Ve onun geçmiş ve gelecek, evvelki ve sonraki bütün günahları affolunur. Bir de kendisine ailesi fertlerine şefaat hakkı verilir. Bir de kendisine ailesi fertlerine şefaat hakkı verilir. 'Hadi bakalım ailenden kimlere şefaat edeceksen şefaat et' diye şefaat hakkı verilir." 'Hadi bakalım ailenden kimlere şefaat edeceksen şefaat et' diye şefaat hakkı verilir."

Seksen yaşında bir yaşlı amca bunları duymuş; "Ah, hele bir doksanı bulsam da geçsem..." diyordu. Seksen yaşında bir yaşlı amca bunları duymuş;

"Ah, hele bir doksanı bulsam da geçsem..." diyordu.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize hayırlı, uzun ömürler ihsan eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize hayırlı, uzun ömürler ihsan eylesin. Bu uzun ömürlerimizde Rabbimiz'e güzel kulluk etmeyi, günahlara düşmemeyi,Bu uzun ömürlerimizde Rabbimiz'e güzel kulluk etmeyi, günahlara düşmemeyi, sevaplı işler işlemeyi, Rabbimiz'in huzuruna yüzü ak, alnı açık,sevaplı işler işlemeyi, Rabbimiz'in huzuruna yüzü ak, alnı açık, sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmayı nasip eylesin. sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmayı nasip eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2