Namaz Vakitleri

26 Cemâziye'l-Âhir 1446
27 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:21
Öğle
13:10
İkindi
15:29
Akşam
17:49
Yatsı
19:16
Detaylı Arama

Allah’ın Razı Olduğu Din

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Safer 1411 / 16.09.1990
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Müjdeler Olsun Ey Fakir Muhacirler!, Müslümanın Düşmanları, İnsanın En Büyük Düşmanı, İyi İnsanların | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah’ın Razı Olduğu Din

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Safer 1411 / 16.09.1990
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Müjdeler Olsun Ey Fakir Muhacirler!, Müslümanın Düşmanları, İnsanın En Büyük Düşmanı, İyi İnsanların | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillahimineşşeytânirracim. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillahimineşşeytânirracim. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîne alâ-külli hâlin ve fî külli hîn. Nahmedühû bi-cemî'i mahamidih. el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîne alâ-külli hâlin ve fî külli hîn. Nahmedühû bi-cemî'i mahamidih.

Lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânihîLehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânihî ve's-salâtü ve's-selâmü alâ-seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedini'l-Mustafâ el-Mahmûdü'l-emînve's-salâtü ve's-selâmü alâ-seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedini'l-Mustafâ el-Mahmûdü'l-emîn ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ-yevmi'd-dîn. ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ-yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd. Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llahEmmâ ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemeve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve selleme ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atünve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Ebşirû yâ ma'şere saâlîki'l-muhâcirine bi'n-nûri't-tâmmi yevme'l-kıyâmetiEbşirû yâ ma'şere saâlîki'l-muhâcirine bi'n-nûri't-tâmmi yevme'l-kıyâmeti tedhulûne'l-cennete kable ağniyâi'n-nâsi bi-nısfi yevmin ve zâlike hamsü mieti senetin. tedhulûne'l-cennete kable ağniyâi'n-nâsi bi-nısfi yevmin ve zâlike hamsü mieti senetin.

Sadaka resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Allah cümlenizden razı olsun.Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allah cümlenizden razı olsun.
Allahu teâla hazretlerinin sevdiği razı olduğu habîb-i edibinin yolunda yaşayıpAllahu teâla hazretlerinin sevdiği razı olduğu habîb-i edibinin yolunda yaşayıp huzuruna yüzü ak alnı açık varmayı; cennetiyle, cemaliyle müşerref olmayı huzuruna yüzü ak alnı açık varmayı; cennetiyle, cemaliyle müşerref olmayı Mevla'mız cümlenize nasip eylesin. Bunun yolu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'eMevla'mız cümlenize nasip eylesin. Bunun yolu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e hüs-i ittibâ -en güzel tarzda ittibâ etmek- olanca gayretiyle onun sünnetine sarılmak olduğu içinhüs-i ittibâ -en güzel tarzda ittibâ etmek- olanca gayretiyle onun sünnetine sarılmak olduğu için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadîs-i şerîflerini okuyarakPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadîs-i şerîflerini okuyarak sünneti hakkında daha derin bilgi sahibi olmaya gayret ediyoruz.sünneti hakkında daha derin bilgi sahibi olmaya gayret ediyoruz. Hocalarımızın bize emri, tavsiyesi; camiamızın, tekkemizin eskiden beri usulü bu olmuş. Hocalarımızın bize emri, tavsiyesi; camiamızın, tekkemizin eskiden beri usulü bu olmuş. Kur'an-ı Kerîm'e, sünnet-i seniyyeye sarılarak yürümek, maneviyat yolunda Kur'an-ı Kerîm'e, sünnet-i seniyyeye sarılarak yürümek, maneviyat yolunda bid'âtlardan şiddetle kaçınmak olmuş.bid'âtlardan şiddetle kaçınmak olmuş. Onun için yine hadîs-i şerîfleri okumaya devam edeceğiz. Onun için yine hadîs-i şerîfleri okumaya devam edeceğiz.

Okuduğumuz hadîs-i şerîflerin metnini ve kaynaklarını,Okuduğumuz hadîs-i şerîflerin metnini ve kaynaklarını, Arapça'sını, kelimelerini merak edenler olabilir, her şeyimiz pırıl pırıl, açık olarak ortada;Arapça'sını, kelimelerini merak edenler olabilir, her şeyimiz pırıl pırıl, açık olarak ortada; "Tahkik ve tetkik edilsin." diye biz de isteriz."Tahkik ve tetkik edilsin." diye biz de isteriz. O bakımdan okuduğumuz hadîs-i şerîflerin kaynağını söylüyoruz.O bakımdan okuduğumuz hadîs-i şerîflerin kaynağını söylüyoruz. Bu hadîs-i şerîfler cennetmekân Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddîn hocamız rahmetullahi aleyh'inBu hadîs-i şerîfler cennetmekân Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddîn hocamız rahmetullahi aleyh'in cem' ve telif eylemiş olduğu Râmûzu'l-ehâdîs isimli kitabın yedinci sayfasındadır.cem' ve telif eylemiş olduğu Râmûzu'l-ehâdîs isimli kitabın yedinci sayfasındadır. Altıncı hadîs-i şerîf ve mütebakisini okumaya devam edeceğiz.Altıncı hadîs-i şerîf ve mütebakisini okumaya devam edeceğiz. Vaktimiz yettiğince okuyup ondan sonra hatmimizi tamamlayıp dersimizi tatil edeceğiz;Vaktimiz yettiğince okuyup ondan sonra hatmimizi tamamlayıp dersimizi tatil edeceğiz; meclisimiz inşaallah ecirli, sevaplı olarak bitmiş, dağılmış olacak. meclisimiz inşaallah ecirli, sevaplı olarak bitmiş, dağılmış olacak.

Birinci hadîs-i şerîfi Ebû Saîd el-Hudrî hazretleri rivayet eylemiş.Birinci hadîs-i şerîfi Ebû Saîd el-Hudrî hazretleri rivayet eylemiş. İbn Abdilberr'de, Ahmed b Hanbel'de, Ebû Dâvûd'da, Beyhakî'de mevcut. İbn Abdilberr'de, Ahmed b Hanbel'de, Ebû Dâvûd'da, Beyhakî'de mevcut.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri muhacirlerin fukarasına müjde vermiş: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri muhacirlerin fukarasına müjde vermiş:

Ebşirû. "Müjdelenin, sizlere müjdeler olsun, ne mutlu sizlere, beşaret olsun sizlere!"Ebşirû. "Müjdelenin, sizlere müjdeler olsun, ne mutlu sizlere, beşaret olsun sizlere!" Yâ ma'şere sa'âlîki'l-muhâcirine. "Ey muhacirlerin fukarası topluluğu!" Yâ ma'şere sa'âlîki'l-muhâcirine. "Ey muhacirlerin fukarası topluluğu!"

Muhacirler; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in etrafında toplanmak,Muhacirler; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in etrafında toplanmak, onun eşsiz feyzinden istifade etmek için diyarlarını, kabilelerini, şehirlerini, mallarını,onun eşsiz feyzinden istifade etmek için diyarlarını, kabilelerini, şehirlerini, mallarını, ailelerini, akrabalarını terk ettiler.ailelerini, akrabalarını terk ettiler. Medîne-i Münevvere'ye geldiler, Efendimiz'in etrafında toplandılar. Medîne-i Münevvere'ye geldiler, Efendimiz'in etrafında toplandılar.

Hicret emrolunmuştu; Peygamber Efendimiz emretmişti; hem İslâm'ın öğrenilmesi için şarttıHicret emrolunmuştu; Peygamber Efendimiz emretmişti; hem İslâm'ın öğrenilmesi için şarttı hem müslümanlar o kaldıkları yerlerde eza cefa görüyorlardı, burada derlenip toparlanmaları lazımdıhem müslümanlar o kaldıkları yerlerde eza cefa görüyorlardı, burada derlenip toparlanmaları lazımdı hem de müslümanların belli bir yerde bir güç oluşturması lazımdı; hicret emredilmişti.hem de müslümanların belli bir yerde bir güç oluşturması lazımdı; hicret emredilmişti. Onun için bu mübarekler de Resûlullah Efendimiz'in işareti üzerine,Onun için bu mübarekler de Resûlullah Efendimiz'in işareti üzerine, Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri sebebiyle hicret ettiler. Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri sebebiyle hicret ettiler.

Kur'ân-ı Kerîm'de âyet-i kerîmeler var; eğer bir insan bulunduğu beldede baskı görür,Kur'ân-ı Kerîm'de âyet-i kerîmeler var; eğer bir insan bulunduğu beldede baskı görür, İslâm'ı yaşayamaz, Allah'ın farzlarını yerine getiremez, ibadetlerini ifa edemez deİslâm'ı yaşayamaz, Allah'ın farzlarını yerine getiremez, ibadetlerini ifa edemez de suçlu ve günahkâr olarak ölürse onun başına neler gelecek? suçlu ve günahkâr olarak ölürse onun başına neler gelecek?

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

İnne'llezîne teveffâhümü'l-melâiketü zâlimî enfüsihim kâlû fîme küntümİnne'llezîne teveffâhümü'l-melâiketü zâlimî enfüsihim kâlû fîme küntüm kâlû künnâ müstad'afîne fi'l-ardi kâlû e lem tekün ardu'llahi vâsiaten fe-tühâcirû fîhâkâlû künnâ müstad'afîne fi'l-ardi kâlû e lem tekün ardu'llahi vâsiaten fe-tühâcirû fîhâ fe-ülâike me'vâhüm cehennem ve sâet masirâ. fe-ülâike me'vâhüm cehennem ve sâet masirâ.

Cezalarının, barınak yerlerinin, gidecekleri yerin cehennem olduğunu bildiren âyet-i kerîme. Cezalarının, barınak yerlerinin, gidecekleri yerin cehennem olduğunu bildiren âyet-i kerîme. İlle'l-müstad'afîne mine'r-ricâli ve'n-nisâi ve'l-vildâni.İlle'l-müstad'afîne mine'r-ricâli ve'n-nisâi ve'l-vildâni. İstisnası var; "Şu şu şu masum ve mazlum olanlar müstesna."İstisnası var; "Şu şu şu masum ve mazlum olanlar müstesna." Gücü yetmiyor, çocuktur, zayıftır ve sair…Gücü yetmiyor, çocuktur, zayıftır ve sair… "Bunlar müstesna" diye de istisnası var. Hicret etmesi lazım. "Bunlar müstesna" diye de istisnası var. Hicret etmesi lazım.

Ve men yühâcir fî sebîli'llâhi yecid fi'l-ardı murâgamen kesîran veseaten.Ve men yühâcir fî sebîli'llâhi yecid fi'l-ardı murâgamen kesîran veseaten. "Kim hicret ederse Allah'ın yardımına, lütfuna ve genişliğe mazhar olur." diye de müjdeler var."Kim hicret ederse Allah'ın yardımına, lütfuna ve genişliğe mazhar olur."

diye de müjdeler var.
Hicret ettiler ama tarla taşınmaz ki ev taşınmaz ki. Hicret ettiler ama tarla taşınmaz ki ev taşınmaz ki. Medine'ye geldiler, yoksuldular, fakirdiler, sıkıntıda idiler.Medine'ye geldiler, yoksuldular, fakirdiler, sıkıntıda idiler. Belki kendi kavmi arasında izzetli, itibarlı ve zengindi ama orada fakir oldular. Belki kendi kavmi arasında izzetli, itibarlı ve zengindi ama orada fakir oldular.

Eski yıllarda Bulgaristan'dan Türkiye'ye hicret etmiş bir kimse bilirim kiEski yıllarda Bulgaristan'dan Türkiye'ye hicret etmiş bir kimse bilirim ki bizim akrabamızın dükkânında hamal olarak çalışırdı.bizim akrabamızın dükkânında hamal olarak çalışırdı. Adam tarlaları, köşkleri olup da işçiler çalıştıran bir ağaykenAdam tarlaları, köşkleri olup da işçiler çalıştıran bir ağayken Türkiye'ye gelmiş, hamal olarak geçimini temin ediyordu.Türkiye'ye gelmiş, hamal olarak geçimini temin ediyordu. Allah insanı böyle genişlikten darlığa düşürmesin, çok zor. Sıkıntılara uğratmasın.Allah insanı böyle genişlikten darlığa düşürmesin, çok zor. Sıkıntılara uğratmasın. Zaten alışkın olan insan, eskiden beri fakir olan insan için çok büyük değişiklik değil amaZaten alışkın olan insan, eskiden beri fakir olan insan için çok büyük değişiklik değil ama böyle bir sebeple hicret etmiş olan bir insan gittiği yerde çok sıkıntı çeker, canına tak eder. böyle bir sebeple hicret etmiş olan bir insan gittiği yerde çok sıkıntı çeker, canına tak eder.

İnsanın karnı tokken, ağrısı yokken, keyfi yerindeyken, hava güzelken,İnsanın karnı tokken, ağrısı yokken, keyfi yerindeyken, hava güzelken, güneşlikken, meyvelikken, önü, sofrası doluyken Müslümanlık kolaydır.güneşlikken, meyvelikken, önü, sofrası doluyken Müslümanlık kolaydır. Ama yaralanmışsın; ölüm tehlikesi, açlık, kıtlık, sefer var, terlemişsin, yorulmuşsun,Ama yaralanmışsın; ölüm tehlikesi, açlık, kıtlık, sefer var, terlemişsin, yorulmuşsun, karşına çeşitli sıkıntılar, başına çeşitli üzücü hadiseler gelmiş,karşına çeşitli sıkıntılar, başına çeşitli üzücü hadiseler gelmiş, arkadaşlarla problemler var, vesaire… arkadaşlarla problemler var, vesaire…

İşte asıl imtihan o zaman meydana çıkıyor.İşte asıl imtihan o zaman meydana çıkıyor. O zaman müslüman kalmak, o zaman Müslümanlığa yine candan bağlı olmak,O zaman müslüman kalmak, o zaman Müslümanlığa yine candan bağlı olmak, o zaman yine Allah'ın yolunda fütur getirmeden yürümek has müslümanların işi;o zaman yine Allah'ın yolunda fütur getirmeden yürümek has müslümanların işi; vefalı, dayanıklı Müslümanların, cefakeş insanların işi. Zor bir şey ama sevabı büyük. vefalı, dayanıklı Müslümanların, cefakeş insanların işi. Zor bir şey ama sevabı büyük.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamberimiz diyor ki: Bu hadîs-i şerîfte Peygamberimiz diyor ki:

"Ey muhacirlerin fakirleri topluluğu!" "Ey muhacirlerin fakirleri topluluğu!"

Ma'şer, "topluluk" demek. Ma'şer, "topluluk" demek.

"Ey o fakirler topluluğu, size müjdeler olsun, müjdelenin, Allah'ın size büyük mükâfatları var."Ey o fakirler topluluğu, size müjdeler olsun, müjdelenin, Allah'ın size büyük mükâfatları var. Bilesiniz ki müjdeler olsun ki ileride sevinecek durumunuz var!" demiş oluyor. Bilesiniz ki müjdeler olsun ki ileride sevinecek durumunuz var!" demiş oluyor.

Ne ile müjdeliyor? Ne ile müjdeliyor?

Bi'n-nûri't-tâmmi yevme'l-kıyâmeti.Bi'n-nûri't-tâmmi yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde eksiksiz, tam bir nura mazhar olacaksınız,"Kıyamet gününde eksiksiz, tam bir nura mazhar olacaksınız, pırıl pırıl bir nuraniyete sahip olacaksınız." pırıl pırıl bir nuraniyete sahip olacaksınız."

İnsanların nura ihtiyacı olan o günde sizi ihata eden bir nura; önünüzden, sağınızdan, sizi aydınlatan bir nura sahip olacaksınız. İnsanların nura ihtiyacı olan o günde sizi ihata eden bir nura; önünüzden, sağınızdan, sizi aydınlatan bir nura sahip olacaksınız.

Nûruhüm yes'â beyne eydîhim ve bi-eymânihim. âyet-i kerîmesinde bildirilen o nur. Nûruhüm yes'â beyne eydîhim ve bi-eymânihim. âyet-i kerîmesinde bildirilen o nur.

Pırıl pırıl nuraniyet içinde olacaksınız; zulmette, sıkıntıda değil.Pırıl pırıl nuraniyet içinde olacaksınız; zulmette, sıkıntıda değil. Rûz-ı mahşerde, kıyamet gününde tam, eksiksiz bir nura kavuşacaksınız. Rûz-ı mahşerde, kıyamet gününde tam, eksiksiz bir nura kavuşacaksınız.

Tedhulûne'l-cennete kable ağniyâi'n-nâs.Tedhulûne'l-cennete kable ağniyâi'n-nâs. "İnsanların zenginlerinden, varlıklılarından daha erken cennete gireceksiniz."İnsanların zenginlerinden, varlıklılarından daha erken cennete gireceksiniz. Daha önceden gireceksiniz." Daha önceden gireceksiniz."

Bi-nısfi yevmin. "Âhiret günleriyle yarım gün -daha erken gireceksiniz.-" Bi-nısfi yevmin. "Âhiret günleriyle yarım gün -daha erken gireceksiniz.-"

Ve hüve ke-elfi senetin mimma te'uddûn.Ve hüve ke-elfi senetin mimma te'uddûn. "Âhiretin senesi, âhiretin günü bin sene gibi olduğundan bizim bu zaman birimine göre"Âhiretin senesi, âhiretin günü bin sene gibi olduğundan bizim bu zaman birimine göre beş yüz yıl evvel cennete gireceksiniz." denmiş oluyor. beş yüz yıl evvel cennete gireceksiniz." denmiş oluyor.

Cennete daha erken gireceksiniz. Neden? Cennete daha erken gireceksiniz.

Neden?

Burada dininiz, imanınız ve Allah yolundaki fedakârlığınız,Burada dininiz, imanınız ve Allah yolundaki fedakârlığınız, çektiğiniz sıkıntılar için Allah sizi ötekilerden daha önce cennete sokacak,çektiğiniz sıkıntılar için Allah sizi ötekilerden daha önce cennete sokacak, iltifât-ı Rahmâniye size daha evvel erecek; iltifât-ı Rahmâniye size daha evvel erecek; böylece bu sıkıntıların çekilmesinden dolayı orada o mükâfatı alınca sevineceksiniz. böylece bu sıkıntıların çekilmesinden dolayı orada o mükâfatı alınca sevineceksiniz.

Bu muhacir fakirlerin zenginlerden ne kadar evvel cennete girdiğine dair başka rivayetler de var.Bu muhacir fakirlerin zenginlerden ne kadar evvel cennete girdiğine dair başka rivayetler de var. Mesela bir rivayette de; Mesela bir rivayette de;

Fukarâü'l-muhacirîne yesbekûne'l-ağniyâi yevme'l-kıyâmeti ile'l-cenneti bi-erba'îne harîfen.Fukarâü'l-muhacirîne yesbekûne'l-ağniyâi yevme'l-kıyâmeti ile'l-cenneti bi-erba'îne harîfen. "Kırk bahar, kırk yıl daha evvel girecekler." buyrulur. "Kırk bahar, kırk yıl daha evvel girecekler." buyrulur.

Alimler bunu şöyle izah etmişler: "Fakirlerin sabır durumlarına, iman kuvvetlerine göre girişleri muhtelif olacak."Alimler bunu şöyle izah etmişler: "Fakirlerin sabır durumlarına, iman kuvvetlerine göre girişleri muhtelif olacak." Kimisi o kadar, kimisi bu kadar zamanda girecek. Kimisi o kadar, kimisi bu kadar zamanda girecek.

İslâm dini, iman, Allah yolunda yürümek kolay değil.İslâm dini, iman, Allah yolunda yürümek kolay değil. İnsanın çevresinde çeşitli düşmanlar vardır;İnsanın çevresinde çeşitli düşmanlar vardır; bu düşmanların en bariz olanı, bilineni Müslümanlığa hasım olan gayrimüslimlerdir.bu düşmanların en bariz olanı, bilineni Müslümanlığa hasım olan gayrimüslimlerdir. Peygamber Efendimiz'in zamanında ilk önce müşrikler muhalefet ettiler.Peygamber Efendimiz'in zamanında ilk önce müşrikler muhalefet ettiler. Hâlbuki akrabalarıydı, hemşerileriydi; Peygamber Efendimiz'i seviyorlardı, sayıyorlardı,Hâlbuki akrabalarıydı, hemşerileriydi; Peygamber Efendimiz'i seviyorlardı, sayıyorlardı, ona itimat ediyorlardı, Muhammed el-Emîn diyorlardı,ona itimat ediyorlardı, Muhammed el-Emîn diyorlardı, "güvenilen, itimatlı Muhammed" diye adı, lakabı el-Emîn'e çıkmıştı."güvenilen, itimatlı Muhammed" diye adı, lakabı el-Emîn'e çıkmıştı. Herkes emanetini getirir Resûlullah Efendimiz'e verirdi,Herkes emanetini getirir Resûlullah Efendimiz'e verirdi, "Al bu altın kesem sende dursun, al param sende kalsın." diye herkes ona verirdi. "Al bu altın kesem sende dursun, al param sende kalsın." diye herkes ona verirdi. Kendisini severlerdi, sayarlardı. İhtilaf olduğu zaman hakem tayin ederlerdi.Kendisini severlerdi, sayarlardı. İhtilaf olduğu zaman hakem tayin ederlerdi. Hacerü'l-esved'in yerine konulması hikâyesini belki bilirsiniz, duymuşsunuzdur belki duymamışsınızdır. Hacerü'l-esved'in yerine konulması hikâyesini belki bilirsiniz, duymuşsunuzdur belki duymamışsınızdır.

Sel sularından dolayı Kâbe-i Müşerrefe'nin duvarları çatladığı içinSel sularından dolayı Kâbe-i Müşerrefe'nin duvarları çatladığı için duvarlarını aşağı indirip yeniden bina ettikleri sırada Hacerü'l-esved'induvarlarını aşağı indirip yeniden bina ettikleri sırada Hacerü'l-esved'in tamirden sonra yerine konulması bahis konusu olunca ihtilaf başladı.tamirden sonra yerine konulması bahis konusu olunca ihtilaf başladı. Dediler ki "Bizim kabile en büyük kabile olduğundan bu taşı bizim koymamız lazım."Dediler ki "Bizim kabile en büyük kabile olduğundan bu taşı bizim koymamız lazım." Ötekisi, "Ne münasebet bizim kabile daha büyüktür. Bizim koymamız lazımdır." dedi.Ötekisi, "Ne münasebet bizim kabile daha büyüktür. Bizim koymamız lazımdır." dedi. Herkes Hacerü'l-esved'i o mübarek yere koymanın şerefine sahip olmak istiyordu.Herkes Hacerü'l-esved'i o mübarek yere koymanın şerefine sahip olmak istiyordu. Baktılar iş sarpa sardı, kavga çıkacak, iş çözümlenemeyecek, dediler kiBaktılar iş sarpa sardı, kavga çıkacak, iş çözümlenemeyecek, dediler ki "Mescid-i Haram'ın kapısından ilk giren şahsı hakem tayin edelim; o ne derse onu yapalım." "Mescid-i Haram'ın kapısından ilk giren şahsı hakem tayin edelim; o ne derse onu yapalım."

Kimin geleceğini bilmiyorlar, döndüler, kapıya bakmaya başladılar.Kimin geleceğini bilmiyorlar, döndüler, kapıya bakmaya başladılar. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz çıktı, geldi.Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz çıktı, geldi. Güneş gibi çıktı geldi kapıdan; Allah gönderiyor.Güneş gibi çıktı geldi kapıdan; Allah gönderiyor. Ondan sonra hepsi memnun oldular, tamam "Muhammed el-Emîn" geliyor, güvenilir, kimseye gadretmez,Ondan sonra hepsi memnun oldular, tamam "Muhammed el-Emîn" geliyor, güvenilir, kimseye gadretmez, haksızlık etmez, hükmü güzel, sözü güzel, yüzü güzel, hâli güzel,haksızlık etmez, hükmü güzel, sözü güzel, yüzü güzel, hâli güzel, güzeller güzeli, insanların en şereflisi zât-ı muhterem… güzeller güzeli, insanların en şereflisi zât-ı muhterem…

Kim ne diyecek? Seviyorlar. Kim ne diyecek?

Seviyorlar.

Peygamber Efendimiz bakın nasıl hükmetti? Peygamber Efendimiz bakın nasıl hükmetti?

Yere bir örtü yaydırdı Hacerü'l-esved'i üstüne koydurdu;Yere bir örtü yaydırdı Hacerü'l-esved'i üstüne koydurdu; herkesi örtünün bir tarafından tutturdu, örtüyle taşı kaldırttı, taşı kendisi yerine koydu.herkesi örtünün bir tarafından tutturdu, örtüyle taşı kaldırttı, taşı kendisi yerine koydu. Ona layıktı; onun koyması lazımdı. Hepsi güzel! Ona layıktı; onun koyması lazımdı.

Hepsi güzel!

Bütün buluşları, hükmü, her şeyi güzel.Bütün buluşları, hükmü, her şeyi güzel. Böyle bir insandı fakat buna rağmen haksız oldukları hâlde müşrikler Resûlullah Efendimiz'e karşı çıktı. Böyle bir insandı fakat buna rağmen haksız oldukları hâlde müşrikler Resûlullah Efendimiz'e karşı çıktı.

Neden? Menfaat. Bir, insanların menfaatleri. Neden?

Menfaat. Bir, insanların menfaatleri.
İkincisi insanoğlunun alıştığı şeyi bırakmakta çektiği zorluk.İkincisi insanoğlunun alıştığı şeyi bırakmakta çektiği zorluk. Alışmış olduğu bir şeyi kolay bırakamıyor, bozuk düzen de gitse,Alışmış olduğu bir şeyi kolay bırakamıyor, bozuk düzen de gitse, ağır aksak da gitse alıştığı şeyi düzeltmeye kalktığın zaman kıyametler kopuyor.ağır aksak da gitse alıştığı şeyi düzeltmeye kalktığın zaman kıyametler kopuyor. Hatta Mehdi'yle ilgili hadîs-i şerîf de gelecek.Hatta Mehdi'yle ilgili hadîs-i şerîf de gelecek. Kâbe-i Müşerrefe'de Mehdî çıktığı zaman insanları kendisine çağırdığı zamanKâbe-i Müşerrefe'de Mehdî çıktığı zaman insanları kendisine çağırdığı zaman müslümanlar diyeceklermiş ki "Sen bizim dinimizi, usulümüzü bozuyorsun." Amüslümanlar diyeceklermiş ki "Sen bizim dinimizi, usulümüzü bozuyorsun." A llah'ın Mehdi'si geldiği zaman bile ona itiraz edeceklermiş. llah'ın Mehdi'si geldiği zaman bile ona itiraz edeceklermiş.

Neden? İnsanlar alışmış oldukları düzeni doğru sanıyorlar,Neden?

İnsanlar alışmış oldukları düzeni doğru sanıyorlar,
değiştirmek isteyen kimsenin görüşüne muhalefet ediyorlar. değiştirmek isteyen kimsenin görüşüne muhalefet ediyorlar.

Dediler ki; "Bizim düzenimizi değiştirme. Sana ne istiyorsan verelim.Dediler ki;

"Bizim düzenimizi değiştirme. Sana ne istiyorsan verelim.
En hasepli, nesepli, itibarlı kızlarımızı sana nikâhlayalım, seni kendimize başkan yapalım,En hasepli, nesepli, itibarlı kızlarımızı sana nikâhlayalım, seni kendimize başkan yapalım, sana mal mülk, imkân verelim; bizim şu Kâbe'mize dokunma,sana mal mülk, imkân verelim; bizim şu Kâbe'mize dokunma, putlarımıza, Arap kabilelerinin burayı ziyaret etmesine, panayırımıza vesairemize karışma." putlarımıza, Arap kabilelerinin burayı ziyaret etmesine, panayırımıza vesairemize karışma."

Düzenlerini değiştirtmek istemediler. Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem dedi ki; Düzenlerini değiştirtmek istemediler. Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem dedi ki;

"Bir elime güneşi verseniz, bir elime kameri ayı -yapamazsınız ya- bu davadan vazgeçmem!" "Bir elime güneşi verseniz, bir elime kameri ayı -yapamazsınız ya- bu davadan vazgeçmem!"

Neden? "Allah'ın emri, ben bunu söyleyeceğim, Neden?

"Allah'ın emri, ben bunu söyleyeceğim,
doğruyu söyleyeceğim, doğruyu ikame edeceğim,doğruyu söyleyeceğim, doğruyu ikame edeceğim, batılı ayaklar altına alacağım, sereceğim, yok edeceğim.batılı ayaklar altına alacağım, sereceğim, yok edeceğim. Hak gelecek batıl gidecek, iman gelecek, küfür gidecek.Hak gelecek batıl gidecek, iman gelecek, küfür gidecek. Cezîretü'l-Arap'ta, Arap yarımadasında, Allah'tan gayrıye tapınmak kalmayacak;Cezîretü'l-Arap'ta, Arap yarımadasında, Allah'tan gayrıye tapınmak kalmayacak; silinecek; şirk küfür oradan çıkacak. Vazgeçmem, bu davayı devam ettiririm." dedi. silinecek; şirk küfür oradan çıkacak. Vazgeçmem, bu davayı devam ettiririm." dedi.

Müşrikler muhalefet ettiler; onlar bitmeden başka muhalifler çıktı;Müşrikler muhalefet ettiler; onlar bitmeden başka muhalifler çıktı; yahudiler muhalefet ettiler, münafıklar muhalefet ettiler.yahudiler muhalefet ettiler, münafıklar muhalefet ettiler. Kendileri "kâfiriz" diye de çıkamıyorlar, içlerinde imanları da yok,Kendileri "kâfiriz" diye de çıkamıyorlar, içlerinde imanları da yok, vaziyetten de memnun değiller, çeşitli şekillerde zarara uğramışlar,vaziyetten de memnun değiller, çeşitli şekillerde zarara uğramışlar, muhalifler, kinlerini, hınçlarını içlerinde saklıyorlar. İttifak ettiler.muhalifler, kinlerini, hınçlarını içlerinde saklıyorlar. İttifak ettiler. Sonra hıristiyanlar karşı çıktılar.Sonra hıristiyanlar karşı çıktılar. Müslümanlar bu âna gelinceye kadar şu benim konuştuğum, sizin dinlediğiniz şu âna gelinceye kadarMüslümanlar bu âna gelinceye kadar şu benim konuştuğum, sizin dinlediğiniz şu âna gelinceye kadar Allah'ın hak yolu olduğu hâlde, doğru yol olduğu hâlde Rabbimiz Teâlâ hazretleri; Allah'ın hak yolu olduğu hâlde, doğru yol olduğu hâlde Rabbimiz Teâlâ hazretleri;

Ve radîtü lekümü'l-İslâme dînâ. Ve radîtü lekümü'l-İslâme dînâ. "Ey kullarım! Ben size din olarak İslâm'ı seçtim, İslâm'a razıyım, başka dine razı değilim!" dediği hâlde,"Ey kullarım! Ben size din olarak İslâm'ı seçtim, İslâm'a razıyım, başka dine razı değilim!" dediği hâlde, Allah'a inandığını iddia eden din mensupları bile bizim bu dinimize düşmanlık edegelmişlerdir.Allah'a inandığını iddia eden din mensupları bile bizim bu dinimize düşmanlık edegelmişlerdir. Hatta en büyük düşmanlığı onlar yaparlar. Hatta en büyük düşmanlığı onlar yaparlar.

Le-tecidenne eşedde'n-nâsi adâveten li'l-lezîne âmenü'l-yehûde ve'llezîne eşrekû.Le-tecidenne eşedde'n-nâsi adâveten li'l-lezîne âmenü'l-yehûde ve'llezîne eşrekû. "-Ey Resûlüm!- Mü'minlere en şiddetli düşmanlık edecek kimseler olarak"-Ey Resûlüm!- Mü'minlere en şiddetli düşmanlık edecek kimseler olarak yahudileri ve müşrikleri göreceksin, bulacaksın; muhakkak öyle olacak.yahudileri ve müşrikleri göreceksin, bulacaksın; muhakkak öyle olacak. Onların ne kadar düşmanlıklar yapacağını göreceksin." diye âyet-i kerîme'de bildiriliyor. Onların ne kadar düşmanlıklar yapacağını göreceksin." diye âyet-i kerîme'de bildiriliyor.

Peki yahudilerin peygamberi Musa aleyhisselam değil mi? Musa aleyhisselam. Peki yahudilerin peygamberi Musa aleyhisselam değil mi?

Musa aleyhisselam.

Öteki peygamberler, bizim Kur'ân-ı Kerîm'de kabul ettiğimiz, itibar ettiğimiz,Öteki peygamberler, bizim Kur'ân-ı Kerîm'de kabul ettiğimiz, itibar ettiğimiz, çocuklarımıza isimlerini koyduğumuz peygamberler değil mi? çocuklarımıza isimlerini koyduğumuz peygamberler değil mi?

Kabul ediyoruz, biliyoruz.Kabul ediyoruz, biliyoruz. Bozulmamış nüshası için "Tevrat, hak kitaptır." diye söylüyoruz, bu yahudilerin düşmanlığı ne? Bozulmamış nüshası için "Tevrat, hak kitaptır." diye söylüyoruz, bu yahudilerin düşmanlığı ne?

Menfaat, rekabet, hırs, kin vesaire çeşitli faktörler… Menfaat, rekabet, hırs, kin vesaire çeşitli faktörler…

Peki bu hıristiyanların? Peki bu hıristiyanların?

O hıristiyanlar da hıristiyan değil ki müşrik! O hıristiyanlar da hıristiyan değil ki müşrik! Puta tapıyor, dini çığırından çıkarmış, kitabı bozmuş; onun için düşmanlığı hâlâ devam ediyor. Puta tapıyor, dini çığırından çıkarmış, kitabı bozmuş; onun için düşmanlığı hâlâ devam ediyor.

Biz şimdi, şu yirminci yüzyılda putperestlerden mi düşmanlık görüyoruz? Biz şimdi, şu yirminci yüzyılda putperestlerden mi düşmanlık görüyoruz?

Hayır. Müslümanların gördüğü en büyük düşmanlık Ehl-i Kitab'dan; hıristiyanlardan ve yahudilerden. Hayır. Müslümanların gördüğü en büyük düşmanlık Ehl-i Kitab'dan; hıristiyanlardan ve yahudilerden. Yahudiler bir hançer gibi İslâm âleminin bağrına saplanmış,Yahudiler bir hançer gibi İslâm âleminin bağrına saplanmış, hıristiyanlar bir kıskaç gibi müslümanların iki tarafında; sıkıştırıp yok etmek arzusunda. hıristiyanlar bir kıskaç gibi müslümanların iki tarafında; sıkıştırıp yok etmek arzusunda. Var güçleriyle çalışıyorlar; uçaklar, tanklar, hileler, desiseler, oyunlar… Var güçleriyle çalışıyorlar; uçaklar, tanklar, hileler, desiseler, oyunlar…

Peki, müslümanlar ne yapıyor? Peki, müslümanlar ne yapıyor?

Müslümanları da Allah ıslah etsin, Allah lütfuyla ıslah etsin.Müslümanları da Allah ıslah etsin, Allah lütfuyla ıslah etsin. Kahrıyla değil, lütfuyla, keremiyle ıslah etsin. Müslümanlar daha beter durumda.Kahrıyla değil, lütfuyla, keremiyle ıslah etsin. Müslümanlar daha beter durumda. Mehmed Akif merhum demiş ki; Mehmed Akif merhum demiş ki;

Girmeden tefrika bir millete düşman giremez Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez. Girmeden tefrika bir millete düşman giremez

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.

Toplu olsak belki bir şey olmayacak amaToplu olsak belki bir şey olmayacak ama içimizde çatlaklar, ihtilaflar, rekabetler, husumetler, çekişmeler, çatışmalar var.içimizde çatlaklar, ihtilaflar, rekabetler, husumetler, çekişmeler, çatışmalar var. Bir öküz için bir otlak için iki köy birbirine silahlı saldırıya geçer;Bir öküz için bir otlak için iki köy birbirine silahlı saldırıya geçer; "Şu otlak senin bu otlak benim." diye harp ederler."Şu otlak senin bu otlak benim." diye harp ederler. Bir öküz için, bir hak için böyle kıyametler kopar.Bir öküz için, bir hak için böyle kıyametler kopar. Müslümanların hâli perişan, hudutlar parçalanmış.Müslümanların hâli perişan, hudutlar parçalanmış. Koskoca Osmanlı Devlet-i Aliyye'si parçalanmış, bir sürü küçük devlet çıkmış,Koskoca Osmanlı Devlet-i Aliyye'si parçalanmış, bir sürü küçük devlet çıkmış, on altı tane devlet kurulmuş; her birisi ayrı telden çalıyor, ayrı havada. on altı tane devlet kurulmuş; her birisi ayrı telden çalıyor, ayrı havada.

Düşmanlar gitti yine birleşsenize! Düşmanlar gitti yine birleşsenize!

Hayır, birleşmez, kavga, gürültü.Hayır, birleşmez, kavga, gürültü. Hâlbuki Allah birbirine kardeş yaratmış, birbirine de ihtiyaçları var.Hâlbuki Allah birbirine kardeş yaratmış, birbirine de ihtiyaçları var. Bizim petrole ihtiyacımız var; onun suya ihtiyacı var vesaire, Bizim petrole ihtiyacımız var; onun suya ihtiyacı var vesaire, çeşitli yönlerden birbirimizle kardeş geçinmek zorundayız.çeşitli yönlerden birbirimizle kardeş geçinmek zorundayız. Bu diyarlarda hıristiyanlar olsaydı onlar burada bir ortak pazar kurarlardı.Bu diyarlarda hıristiyanlar olsaydı onlar burada bir ortak pazar kurarlardı. Her şeyi beraberce götürürlerdi, hallederlerdi.Her şeyi beraberce götürürlerdi, hallederlerdi. Biz ihtilaf etmişiz, düşmana da mâni olamamışız;Biz ihtilaf etmişiz, düşmana da mâni olamamışız; o bizim üçüncü mukaddes şehrimiz Kudüs-ü Şerîf elimizden çıkmış, oralara yabancılar gelmiş, yerleşmiş.o bizim üçüncü mukaddes şehrimiz Kudüs-ü Şerîf elimizden çıkmış, oralara yabancılar gelmiş, yerleşmiş. Şimdi de bir başka ihtilaf çıkmış;Şimdi de bir başka ihtilaf çıkmış; gayrimüslim askerler ve yahudiler "Mukaddes beldeleri kollayacağız." diye çizmeleriyle çiğniyorlar. gayrimüslim askerler ve yahudiler "Mukaddes beldeleri kollayacağız." diye çizmeleriyle çiğniyorlar.

Bir kardeşimiz dayanamamış, bana bir mektup yazmış: Bir kardeşimiz dayanamamış, bana bir mektup yazmış:

"Hocam, biz ne biçim Müslümanız! "Hocam, biz ne biçim Müslümanız! Bizim İslâm diyarlarını, hacca gittiğimiz diyarları gayrimüslimler çiğnesin reva mı?Bizim İslâm diyarlarını, hacca gittiğimiz diyarları gayrimüslimler çiğnesin reva mı? Oraları koruyacaksak biz korusak ya. Hadi siz önder olun, koruyalım." diyor. Oraları koruyacaksak biz korusak ya. Hadi siz önder olun, koruyalım." diyor.

Pekâlâ, hadi buyurun gidelim, koruyalım! Pekâlâ, hadi buyurun gidelim, koruyalım! Ama o kadar uzağız ki o noktadan, o kadar uzağız ki o kadar uzağız ki… Ama o kadar uzağız ki o noktadan, o kadar uzağız ki o kadar uzağız ki…

1949'da İtalyanlar Libya'dan ayrıldığı zaman Libya parlamentosu;1949'da İtalyanlar Libya'dan ayrıldığı zaman Libya parlamentosu; "Biz eskiden Osmanlılara bağlıydık; yine Türkiye'yle birleşelim." diye düşünmüşler."Biz eskiden Osmanlılara bağlıydık; yine Türkiye'yle birleşelim." diye düşünmüşler. Ben Libya'ya gittiğim zaman orada duydum bunları, inceledim, gördüm. Ben Libya'ya gittiğim zaman orada duydum bunları, inceledim, gördüm.

Bizimkiler hiç! Adam, ne biçim yöneticisin, ne biçim devlet adamasın? Bizimkiler hiç!

Adam, ne biçim yöneticisin, ne biçim devlet adamasın?

Senin şu kaybettiğin topraklardan dolayı içinde bir acı yok mu? Senin şu kaybettiğin topraklardan dolayı içinde bir acı yok mu? Onları geri almanın bir çaresini düşünmez misin?Onları geri almanın bir çaresini düşünmez misin? Bak adam zaten istekliymiş. Hiç olmazsa isteklinin isteğini anlayacak bir istihbaratın olsaydı ya… Bak adam zaten istekliymiş. Hiç olmazsa isteklinin isteğini anlayacak bir istihbaratın olsaydı ya…

"Canım çöl bizim neyimize lazım, kum sadece!" "Canım çöl bizim neyimize lazım, kum sadece!"

Çok kızıyorum bizim ormancılara, Çok kızıyorum bizim ormancılara, içinizde bilenler varsa gitsin, Allah rızası için ikaz etsinler, söylesinler! içinizde bilenler varsa gitsin, Allah rızası için ikaz etsinler, söylesinler!

"Ormansız vatan, vatan değildir!" "Ormansız vatan, vatan değildir!"

Ne olacak? Satalım mı? Ormansız vatan, vatan değilmiş. Böyle laf mı olur? Ne olacak? Satalım mı? Ormansız vatan, vatan değilmiş. Böyle laf mı olur? Ormanlısı da vatan ormansızı da vatan, çölü de vatan, taşı da vatan, toprağı da vatan;Ormanlısı da vatan ormansızı da vatan, çölü de vatan, taşı da vatan, toprağı da vatan; her şeyi de vatan! Ne biçim saçma bir laf! Bir de levha asmışlar; "Ormansız vatan, vatan değildir." her şeyi de vatan! Ne biçim saçma bir laf! Bir de levha asmışlar; "Ormansız vatan, vatan değildir."

Çöl, kum ne yapacaksın? "Ver İngiliz'e gitsin." Çöl, kum ne yapacaksın?

"Ver İngiliz'e gitsin."

Kuveyt'i öyle vermişiz, Bahreyn'i öyle vermişiz. Cahillik! Kuveyt'i öyle vermişiz, Bahreyn'i öyle vermişiz.

Cahillik!

Peki, cahiller var da alimler hiç yok muydu? Peki, cahiller var da alimler hiç yok muydu?

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Bir yerde alimlerin sözü hâkim olmazsa felaket böyle peş peşe gelir.Bir yerde alimlerin sözü hâkim olmazsa felaket böyle peş peşe gelir. Alimlerin etrafında insanlar toplanmazsa: Fe mâzâ ba'de'l-hakkı ille'd-dalâl. Alimlerin etrafında insanlar toplanmazsa:

Fe mâzâ ba'de'l-hakkı ille'd-dalâl.

Alimler olmazsa, sen de alime razı olmazsan, sözüne tâbi olmazsan,Alimler olmazsa, sen de alime razı olmazsan, sözüne tâbi olmazsan, onu başına getirmezsen, o zaman cahillerin emri altında kalırsın;onu başına getirmezsen, o zaman cahillerin emri altında kalırsın; vatan, mal, mülk, can, namus, ırz, her şey gider.vatan, mal, mülk, can, namus, ırz, her şey gider. "Allah'a giden yolu öğreneyim." diye, "Allah'ın emirlerini öğreneyim." diye "Allah'a giden yolu öğreneyim." diye, "Allah'ın emirlerini öğreneyim." diye Allah'ın emrine en âgâh olan, en âşina olan kimseyi bulacaksın, eteğine yapışacaksın, ayrılmayacaksın. Allah'ın emrine en âgâh olan, en âşina olan kimseyi bulacaksın, eteğine yapışacaksın, ayrılmayacaksın. Bilmiyor ki millet! Her kafadan bir ses çıkıyor, bir curcunadır gidiyor. Bilmiyor ki millet! Her kafadan bir ses çıkıyor, bir curcunadır gidiyor.

Bira içilebilir mi içilemez mi? Bazıları "İçilebilir. diyor. Bira içilebilir mi içilemez mi?

Bazıları "İçilebilir. diyor.

Kadınlar açık mı olmalı kapalı mı olmalı? Kadınlar açık mı olmalı kapalı mı olmalı?

Bazıları "Açık olabilir, kalbi temiz olursa yeter." diyor. Bazıları "Açık olabilir, kalbi temiz olursa yeter." diyor.

Peki, kalbinin temizliğini nereden bileceğiz? Peki, kalbinin temizliğini nereden bileceğiz?

"Sen benim kalbime bak." diyor, görünmediğini biliyor,"Sen benim kalbime bak." diyor, görünmediğini biliyor, "Sen benim kalbime bak, benim kalbim temiz." diyor. Senin kalbin temiz filan değil."Sen benim kalbime bak, benim kalbim temiz." diyor. Senin kalbin temiz filan değil. Senin kalbin temiz olsaydı Allah'a mûtî olurdun, Allah'a itaatli kul olurdun.Senin kalbin temiz olsaydı Allah'a mûtî olurdun, Allah'a itaatli kul olurdun. Değil mi ki sen Allah'a âsisin, senin kalbin temiz değil.Değil mi ki sen Allah'a âsisin, senin kalbin temiz değil. Senin kalbin kapkara, senin kalbin fitne fesat! Neden? Senin kalbin kapkara, senin kalbin fitne fesat!

Neden?

Sen Allah'a tâbi olmamışsın.Sen Allah'a tâbi olmamışsın. Sonra ben senin bir günlük hayatını takip etsem neler yaparsın sen!Sonra ben senin bir günlük hayatını takip etsem neler yaparsın sen! Flört edersin, şöyle yaparsın, böyle yaparsın. Flört edersin, şöyle yaparsın, böyle yaparsın.

Ne temizliği, kimi kandırıyorsun? Sizin hayatınızı biz bilmiyor muyuz?Ne temizliği, kimi kandırıyorsun? Sizin hayatınızı biz bilmiyor muyuz? Kalbi temizmiş! İçki içersin, adam aldatırsın, yalan söylersin, rüşvet yersin, her şeyi yaparsın. Kalbi temizmiş! İçki içersin, adam aldatırsın, yalan söylersin, rüşvet yersin, her şeyi yaparsın. Kalbi temizmiş; kaçmak için bahane! Kalbi temizmiş; kaçmak için bahane!

Çeşitli düşmanlarımız olmuş, onları anlatıyordum;Çeşitli düşmanlarımız olmuş, onları anlatıyordum; müşrikler, Ehl-i Kitap, zahirî düşmanlar olarak, hasımlar, rakipler… Sonra? müşrikler, Ehl-i Kitap, zahirî düşmanlar olarak, hasımlar, rakipler…

Sonra?

İçimizdeki düşmanlar; nefis. Nefis en büyük düşman. İşte bizi bu hâle düşüren nefis. İçimizdeki düşmanlar; nefis. Nefis en büyük düşman. İşte bizi bu hâle düşüren nefis. Günahlara düşüren nefis, içkiye alıştıran nefis,Günahlara düşüren nefis, içkiye alıştıran nefis, kumarda çoluk çocuğun rızkını darmadağın savurtturan nefis,kumarda çoluk çocuğun rızkını darmadağın savurtturan nefis, rüşveti aldıran nefis, harama baktıran nefis. Nefis en büyük düşman! rüşveti aldıran nefis, harama baktıran nefis.

Nefis en büyük düşman!

A'dâ aduvvüke, "En büyük düşmanın, nefsin."A'dâ aduvvüke, "En büyük düşmanın, nefsin." Bunun da ıslah edilmesi lazım, bunun da düşmanlığının engellenmesi lazım.Bunun da ıslah edilmesi lazım, bunun da düşmanlığının engellenmesi lazım. Öyle bir kancayı takıyor ki insana; "Gel, şu namaza gitme!" "Gideceğim." diyorsun,Öyle bir kancayı takıyor ki insana; "Gel, şu namaza gitme!" "Gideceğim." diyorsun, kancayı bırakmıyor bir türlü; "Evde kıl." diyor. "Camiye gitmem lazım." diyorsun,kancayı bırakmıyor bir türlü; "Evde kıl." diyor. "Camiye gitmem lazım." diyorsun, "Canım evde kılıver." diyor. "Camiye gitmek daha çok sevaplı." diyorsun, başka bir şey söylüyor. "Canım evde kılıver." diyor. "Camiye gitmek daha çok sevaplı." diyorsun, başka bir şey söylüyor.

İçinde iki kişi konuşuyor gibi bir mücadele. İçinde iki kişi konuşuyor gibi bir mücadele. Sen de sanki dışarıdan üçüncü bir şahıs gibi dinliyorsun. "Kalkma yataktan!" Sen de sanki dışarıdan üçüncü bir şahıs gibi dinliyorsun.

"Kalkma yataktan!"

"Ya kalkacağım, Allah emretmiş. Bak hayya alessalâh diyor, es-salâtü hayrun mine'n-nevm diyor." "Ya kalkacağım, Allah emretmiş. Bak hayya alessalâh diyor, es-salâtü hayrun mine'n-nevm diyor."

Neden sabah ezanına bir de bu cümle eklenmiş? Neden sabah ezanına bir de bu cümle eklenmiş?

Allahu ekber, Allahu ekber. Eşhedü en lâ ilâhe illallah, eşhedü en lâ ilâhe illallah... Allahu ekber, Allahu ekber. Eşhedü en lâ ilâhe illallah, eşhedü en lâ ilâhe illallah...

Peki neden bir de es-salâtü hayrun mine'n-nevm deniliyor? Peki neden bir de es-salâtü hayrun mine'n-nevm deniliyor?

"Namaz uyumaktan daha hayırlıdır. Uyumayın ey müslümanlar!"Namaz uyumaktan daha hayırlıdır. Uyumayın ey müslümanlar! Kalkın da namaza gelin!" diyor. Müezzinler bağırıyor.Kalkın da namaza gelin!" diyor. Müezzinler bağırıyor. Fatih camiinin hoparlörleri güzel, müezzini güzel, sedası güzel, edası güzel,Fatih camiinin hoparlörleri güzel, müezzini güzel, sedası güzel, edası güzel, elini kulağına koydu mu yeri göğü çınlatıyor, duymayan kalmıyor: elini kulağına koydu mu yeri göğü çınlatıyor, duymayan kalmıyor:

es-Salâtü hayrun minne'n-nevm. "Namaz uykudan daha hayırlı, kalk!" es-Salâtü hayrun minne'n-nevm. "Namaz uykudan daha hayırlı, kalk!"

İçindeki düşman diyor ki: "Kalkma!" Niye? "Terlisin, üşürsün.İçindeki düşman diyor ki: "Kalkma!" Niye? "Terlisin, üşürsün. Kalkma, yorgunsun, iki buçukta yattın, onun için uykunu alamadın, Kalkma, yorgunsun, iki buçukta yattın, onun için uykunu alamadın, hasta olursun, yarın işe gidemezsin, eğlencen yarım kalır, sıhhatin bozulur."hasta olursun, yarın işe gidemezsin, eğlencen yarım kalır, sıhhatin bozulur." Zorlayıp kalkıyorsun yataktan bu kez de; "Camiye gitme, burada kılıver, bitir." diyor.Zorlayıp kalkıyorsun yataktan bu kez de; "Camiye gitme, burada kılıver, bitir." diyor. "Yok, camide sevap daha fazla." diyorsun "Canım şimdi orada iş uzayacak.""Yok, camide sevap daha fazla." diyorsun "Canım şimdi orada iş uzayacak." Zorluyorsun, camiye gidiyorsun, camide; "Hoca selam verir vermez hemen arka kapıdan kaç." diyor. Zorluyorsun, camiye gidiyorsun, camide; "Hoca selam verir vermez hemen arka kapıdan kaç." diyor.

"Yok, duaların sevabı var. Onları kazanayım." "Canım işte yürürken edersin duayı." diyor. "Yok, duaların sevabı var. Onları kazanayım."

"Canım işte yürürken edersin duayı." diyor.

Oturursan; "Peki hadi madem oturdun; Hüvallahüllezî okunduktan sonra kalk, kaç.Oturursan;

"Peki hadi madem oturdun; Hüvallahüllezî okunduktan sonra kalk, kaç.
İşraka kadar bekleme. İşraka kadar beklersen şu kadar vakit geçecek.İşraka kadar bekleme. İşraka kadar beklersen şu kadar vakit geçecek. Bak gözlerinden uyku akıyor." diyor. Bak gözlerinden uyku akıyor." diyor.

"Yok, o sünnetmiş, Peygamber Efendimiz tavsiye etmiş, sevabı çok." diye,"Yok, o sünnetmiş, Peygamber Efendimiz tavsiye etmiş, sevabı çok." diye, müslümanlar o işrakı kılıyor. Ama fire vere vere, zar zor. müslümanlar o işrakı kılıyor. Ama fire vere vere, zar zor.

Neden? İnsanın içinde bir nefsi var.Neden?

İnsanın içinde bir nefsi var.
Kancayı taktı mı, sert bir pazarlık yapıyor insanla;Kancayı taktı mı, sert bir pazarlık yapıyor insanla; ya hayrı yaptırmayacak ya da yaptırırsa kıt kıt, en az nasıl olacaksa öyle yaptırıyor. ya hayrı yaptırmayacak ya da yaptırırsa kıt kıt, en az nasıl olacaksa öyle yaptırıyor.

Bir şeytan var; melun, Allah'ın lanetine uğramış,Bir şeytan var; melun, Allah'ın lanetine uğramış, rahmetinden tard erilmiş, huzurundan kovulmuş, Allah'a âsi olmuş: rahmetinden tard erilmiş, huzurundan kovulmuş, Allah'a âsi olmuş:

Ene hayrun minhü halaktenî min nârin ve halaktehû min tîn. Ene hayrun minhü halaktenî min nârin ve halaktehû min tîn.

"Ben ondan daha hayırlıyım." demiş, Âdem aleyhisselam'a secde etmemiş. "Ben ondan daha hayırlıyım." demiş, Âdem aleyhisselam'a secde etmemiş.

Bu şeytan dost edinilir mi?Bu şeytan dost edinilir mi? Anamızı babamızı cennetten çıkarmış,Anamızı babamızı cennetten çıkarmış, yolumuzu feleğimizi şaşırtıp Allah'a âsi getirip günahlara girmemize, cehenneme düşmemize çalışıyor. yolumuzu feleğimizi şaşırtıp Allah'a âsi getirip günahlara girmemize, cehenneme düşmemize çalışıyor.

Şeytan dost edinilir mi, şeytanın sözü dinlenilir mi, şeytan veli edinilir mi? Şeytan dost edinilir mi, şeytanın sözü dinlenilir mi, şeytan veli edinilir mi?

Millet onu dost ediniyor, nefsin arzularına kendisini koyuveriyor; Millet onu dost ediniyor, nefsin arzularına kendisini koyuveriyor; selin üzerindeki kuru yaprak misali sürüklenip gidiyor. selin üzerindeki kuru yaprak misali sürüklenip gidiyor.

İşte bunca düşman var; bunca düşmanın karşısında müslüman, Allah yolunda gitmeye çalışacak.İşte bunca düşman var; bunca düşmanın karşısında müslüman, Allah yolunda gitmeye çalışacak. Eğer kendisini bilmeyen, anlamayan bir insanlar güruhu arasında kalmışsaEğer kendisini bilmeyen, anlamayan bir insanlar güruhu arasında kalmışsa müslümanın kendi gönüldaşlarıyle bir araya gelmesi lazım. Oradan ayrılması lazım.müslümanın kendi gönüldaşlarıyle bir araya gelmesi lazım. Oradan ayrılması lazım. Onların arasında işi yok, mü'minlerin arasına gelmesi lazım; bu onun misali.Onların arasında işi yok, mü'minlerin arasına gelmesi lazım; bu onun misali. Dinini en güzel tarzda yapabileceği yere göçmesi, gitmesi lazım. Dinini en güzel tarzda yapabileceği yere göçmesi, gitmesi lazım.

"Benim çoluk çocuğum nerede daha iyi müslüman kalabilir?"Benim çoluk çocuğum nerede daha iyi müslüman kalabilir? Ben dinimi nasıl daha iyi uygulayabilirim? Hangi yere gidersem daha iyi uygulayabilirim?"Ben dinimi nasıl daha iyi uygulayabilirim? Hangi yere gidersem daha iyi uygulayabilirim?" diye düşünecek, oraya gidecek. O şehre gidecek, o mahalleye taşınacak;diye düşünecek, oraya gidecek. O şehre gidecek, o mahalleye taşınacak; Bağdat caddesinde oturuyorsa Eyüp Sultan'a gelecek, mesela. Bağdat caddesinde oturuyorsa Eyüp Sultan'a gelecek, mesela.

"Hocam, şimdi Bağdat caddesinde bir dükkânın kirası iki bin lira, "Hocam, şimdi Bağdat caddesinde bir dükkânın kirası iki bin lira, Bağdat caddesiyle Eyüp Sultan'ın fukara, ahşap evleri, mahallesi eşit olur mu?" Bağdat caddesiyle Eyüp Sultan'ın fukara, ahşap evleri, mahallesi eşit olur mu?"

Olmaz, eşit olmaz, Eyüp Sultan daha güzel. Eşit olur mu? Olmaz, eşit olmaz, Eyüp Sultan daha güzel. Eşit olur mu?

Elbette olmaz. Eyüp Sultan daha nurlu, daha güzel.Elbette olmaz. Eyüp Sultan daha nurlu, daha güzel. Yanında kabirler var; her gün gözünün önünde "Bir gün ben de öleceğim." diye sana hatırlatıyor,Yanında kabirler var; her gün gözünün önünde "Bir gün ben de öleceğim." diye sana hatırlatıyor, görüyorsun. Bunlar da bir zamanlar beylerdi, paşalardı, vezirlerdi,görüyorsun. Bunlar da bir zamanlar beylerdi, paşalardı, vezirlerdi, sadrazamlardı, şeyhülislâmlardı, alimlerdi, kâmillerdi.sadrazamlardı, şeyhülislâmlardı, alimlerdi, kâmillerdi. Şimdi kabirlerini ot basmış, mezar taşları devrilmiş, nesilleri kesilmiş,Şimdi kabirlerini ot basmış, mezar taşları devrilmiş, nesilleri kesilmiş, yaptıkları camiler harabeye dönmüş, minareleri yıkılmış, kurdukları tekkelerin binaları çökmüş,yaptıkları camiler harabeye dönmüş, minareleri yıkılmış, kurdukları tekkelerin binaları çökmüş, yanmış yıkılmış, çocuklar şimdi üstünde top oynuyorlar, mezarlarının üstünde saklambaç oynuyorlar. yanmış yıkılmış, çocuklar şimdi üstünde top oynuyorlar, mezarlarının üstünde saklambaç oynuyorlar.

Orası daha güzel!Orası daha güzel! Eyüp Sultan hazretlerinin camii var; altına gidersin, orada namaz kılarsın, yakında falanca cami var.Eyüp Sultan hazretlerinin camii var; altına gidersin, orada namaz kılarsın, yakında falanca cami var. Müslümanın mutlaka dinini daha iyi yaşayabileceği yere gitmesi lazım. Müslümanın mutlaka dinini daha iyi yaşayabileceği yere gitmesi lazım.

Bir yerde baktı ki dini zarara uğruyor, isterse zengin muhit olsun, oradan ayrılacak.Bir yerde baktı ki dini zarara uğruyor, isterse zengin muhit olsun, oradan ayrılacak. Kadınlar açık saçık, mini etekli… Eskiden kadınlar başı önünde giderlerdi,Kadınlar açık saçık, mini etekli… Eskiden kadınlar başı önünde giderlerdi, erkekler efe efe yürürlerdi; kuşaklı, şalvarlı.erkekler efe efe yürürlerdi; kuşaklı, şalvarlı. Şimdi kadınlar erkeklere bakıyor; erkekler utancından başını öne eğiyor,Şimdi kadınlar erkeklere bakıyor; erkekler utancından başını öne eğiyor, kadınların yanından geçip gidiyor. Çok yerde bunu böyle gördüm.kadınların yanından geçip gidiyor. Çok yerde bunu böyle gördüm. Bakıyorum, fotoğraf makinem olsa çekeceğim.Bakıyorum, fotoğraf makinem olsa çekeceğim. Kadın dimdik bir bakıyor; utancından erkeğin yüreği ağzına geliyor, şöyle kenardan geçip gidiyor. Kadın dimdik bir bakıyor; utancından erkeğin yüreği ağzına geliyor, şöyle kenardan geçip gidiyor.

Neden? Namusu, imanı var, günaha girmekten korkuyor, başını önüne eğip geçip gidiyor.Neden?

Namusu, imanı var, günaha girmekten korkuyor, başını önüne eğip geçip gidiyor.
Ötekisinin hiç aldırdığı yok. Beyi karısını yanına takmış gezdiriyor; göğüs, kol, bacak açık… Ötekisinin hiç aldırdığı yok. Beyi karısını yanına takmış gezdiriyor; göğüs, kol, bacak açık…

Sen ne biçim kocasın? Bunu nasıl teşhir edip yanında gezdiriyorsun? Sen ne biçim kocasın?

Bunu nasıl teşhir edip yanında gezdiriyorsun?

Satılık mı bu? Ne biçim şey? Satılık mı bu?

Ne biçim şey?

Sen bunu nasıl böyle gezdirirsin? İnsanların akılları, mantıkları bir acayip.Sen bunu nasıl böyle gezdirirsin? İnsanların akılları, mantıkları bir acayip. O semtte durmayacak, bu semte gelecek. "Bu semtte de var." O semtte durmayacak, bu semte gelecek.

"Bu semtte de var."

Git o zaman. Şehirden yirmi kilo metre uzakta bir kooperatif kuralım; oraya gidelim. Neden? Git o zaman. Şehirden yirmi kilo metre uzakta bir kooperatif kuralım; oraya gidelim.

Neden?

Dinimizi koruyacağız, gözümüzü koruyacağız. Haramların her çeşidinden sakınması lazım.Dinimizi koruyacağız, gözümüzü koruyacağız. Haramların her çeşidinden sakınması lazım. Hicret! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki: Hicret! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki:

"Mekke'nin fethinden sonra hicret yoktur." Neden? "Mekke'nin fethinden sonra hicret yoktur."

Neden?

Müslümanlar aziz oldu, her tarafa hâkim oldular, galip oldular;Müslümanlar aziz oldu, her tarafa hâkim oldular, galip oldular; bundan sonraki hicret, kötü huylardan iyi huylara hicret etmektir.bundan sonraki hicret, kötü huylardan iyi huylara hicret etmektir. "Kötü huyu bırakacaksın, iyi huya hicret edeceksin." diye buyurmuş."Kötü huyu bırakacaksın, iyi huya hicret edeceksin." diye buyurmuş. Mânevî hicret; "kötülükleri bırakmak" diye bildirmiş.Mânevî hicret; "kötülükleri bırakmak" diye bildirmiş. Ama ben bugün bizim cemiyetimizde hakiki, maddî mânasıyla bir hicret seziyorum; Ama ben bugün bizim cemiyetimizde hakiki, maddî mânasıyla bir hicret seziyorum; "Olması lazım gelir." diye düşünüyorum ve her yerde de bunu yaptık, yapıyoruz."Olması lazım gelir." diye düşünüyorum ve her yerde de bunu yaptık, yapıyoruz. Müslüman kardeşlerimizi teşvik ediyoruz; bir kooperatif kurun,Müslüman kardeşlerimizi teşvik ediyoruz; bir kooperatif kurun, mesela Ankara'da bir kooperatifimiz var, üç yüz altmış hanelik, kooperatifimiz var,mesela Ankara'da bir kooperatifimiz var, üç yüz altmış hanelik, kooperatifimiz var, orada herkes elhamdülillah ya hacıdır, ya hocadır, ya imam hatiplidir;orada herkes elhamdülillah ya hacıdır, ya hocadır, ya imam hatiplidir; çocuklar, kadınlar örtülüdür, namazlıdır, niyazlıdır. çocuklar, kadınlar örtülüdür, namazlıdır, niyazlıdır.

Hatta "Camimizde bir kadro yok, bir imam hatip kadrosu verin." filan diye müftüye gitmişler.Hatta "Camimizde bir kadro yok, bir imam hatip kadrosu verin." filan diye müftüye gitmişler. Müftü efendi, "Gidin; -o site mi sizin?- o sitede, sokakta, bahçede kimi görseniz,Müftü efendi, "Gidin; -o site mi sizin?- o sitede, sokakta, bahçede kimi görseniz, yakasına yapışsanız, elini tutsanız, gel deseniz vaaz verir, hutbe okur, imamlık yapar." demiş. yakasına yapışsanız, elini tutsanız, gel deseniz vaaz verir, hutbe okur, imamlık yapar." demiş.

"Ben o siteye bir kadro vererek ne diye ziyan edeyim; hepsi tepeden tırnağa hoca." demiş."Ben o siteye bir kadro vererek ne diye ziyan edeyim; hepsi tepeden tırnağa hoca." demiş. Şimdi burada çocuklar oyun oynarken, balkondan bakıyorum çocuk elini kulağına koymuşŞimdi burada çocuklar oyun oynarken, balkondan bakıyorum çocuk elini kulağına koymuş Allahu ekber Allahu ekber diye ezan okuyarak oynuyor.Allahu ekber Allahu ekber diye ezan okuyarak oynuyor. Gördüğü o. Küçücük çocuk, balkonda ezan okuyor. Gördüğü o. Küçücük çocuk, balkonda ezan okuyor.

Öbür tarafta? Öbür taraftakilerin hâlini sorma.Öbür tarafta?

Öbür taraftakilerin hâlini sorma.
Onlar deniz kentlerinde, plaj semtlerinde, sayfiyelerde, Bodrumlarda, Marmarislerde, Efeslerde...Onlar deniz kentlerinde, plaj semtlerinde, sayfiyelerde, Bodrumlarda, Marmarislerde, Efeslerde... Oralarda hâl nedir bilmem. Yalnız diyorlar ki; "Hocam, sen oralara bu sakalınla gidemezsin. Oralarda hâl nedir bilmem. Yalnız diyorlar ki; "Hocam, sen oralara bu sakalınla gidemezsin.

"Niye gidemeyeyim?" Babayiğitliği tutuyor insanın. "Niye gidemeyeyim?"

Babayiğitliği tutuyor insanın.
"Gidemezsin ki dayanamazsın ki kendini Merih'te sanırsın, oralarda duramazsın." diyorlar."Gidemezsin ki dayanamazsın ki kendini Merih'te sanırsın, oralarda duramazsın." diyorlar. Onun için bu gibi durumlarda müslümanlarınOnun için bu gibi durumlarda müslümanların hepsinin aynı fikirde olan insanların bir araya geldiği mahalleler olmalı.hepsinin aynı fikirde olan insanların bir araya geldiği mahalleler olmalı. Duvarla çevrilmeli, etrafı kırk dönüm, otuz dönüm, yirmi dönüm,Duvarla çevrilmeli, etrafı kırk dönüm, otuz dönüm, yirmi dönüm, elli tane, seksen tane, yüz yirmi tane ev, neyse orada olmalı. elli tane, seksen tane, yüz yirmi tane ev, neyse orada olmalı.

Elhamdülillah! Camiinde sabahları, akşamları buluşurlar, çocuklar birbirleriyle oynarlar,Elhamdülillah! Camiinde sabahları, akşamları buluşurlar, çocuklar birbirleriyle oynarlar, kadınlar birbirlerinden güzel şeyler görürler, toplanırlar, iyi olur.kadınlar birbirlerinden güzel şeyler görürler, toplanırlar, iyi olur. Ama bu ahalinin her birisi bu şehrin bir başka semtine giderse orada, komşudan çocuk yanlış şey öğrenir;Ama bu ahalinin her birisi bu şehrin bir başka semtine giderse orada, komşudan çocuk yanlış şey öğrenir; kadın açık komşudan kötü örnek alır, baba kendisini koruyamaz, kadın koruyamaz, çocuk koruyamaz.kadın açık komşudan kötü örnek alır, baba kendisini koruyamaz, kadın koruyamaz, çocuk koruyamaz. Allah bizi günahlardan korusun, kurtarsın.Allah bizi günahlardan korusun, kurtarsın. İkinci hadis Mehdi aleyhisselam ile ilgili. Mehdi aleyhisselam hadîs-i şerîflerde çok geçen bir konudur. İkinci hadis Mehdi aleyhisselam ile ilgili. Mehdi aleyhisselam hadîs-i şerîflerde çok geçen bir konudur. Mehdi aleyhisselam hadîs-i şerîflerde çok geçen bir konudur.Mehdi aleyhisselam hadîs-i şerîflerde çok geçen bir konudur. Ebşirû bi'l-Mehdî racülün min Kureyşin min itretî yahrucü fî ihtilâfin mine'n-nâsi ve zelzâlinEbşirû bi'l-Mehdî racülün min Kureyşin min itretî yahrucü fî ihtilâfin mine'n-nâsi ve zelzâlin fe-yemleü'l-arda kıstan ve adlen kemâ müliet zulmen ve cevrenfe-yemleü'l-arda kıstan ve adlen kemâ müliet zulmen ve cevren ve yerdâ anhü sâkinü's-semâi ve sâkinü'l-ardi ve yaksimü'l-mâle sıhâhan kâlû ve mâ sıhâhuve yerdâ anhü sâkinü's-semâi ve sâkinü'l-ardi ve yaksimü'l-mâle sıhâhan kâlû ve mâ sıhâhu kâle bi's-seviyyeti ve yemleü kulûbe ümmeti Muhammedin gınenkâle bi's-seviyyeti ve yemleü kulûbe ümmeti Muhammedin gınen ve yese'uhum adlühû hattâ ennehû ye'mürü münâdiyen fe-yünâdî men lehû hâcetün ileyyeve yese'uhum adlühû hattâ ennehû ye'mürü münâdiyen fe-yünâdî men lehû hâcetün ileyye fe'tihi femâ ye'tîhi ehadün illâ racülün vâhidün ye'tîhi fe-yes'elühü fe-yekûlü i'ti's-sâdinefe'tihi femâ ye'tîhi ehadün illâ racülün vâhidün ye'tîhi fe-yes'elühü fe-yekûlü i'ti's-sâdine hattâ yu'tiyeke fe ye'tîhi fe yekûlü ene resûlü'l-Mehdî ileyke li-tu'tiyenî mâlenhattâ yu'tiyeke fe ye'tîhi fe yekûlü ene resûlü'l-Mehdî ileyke li-tu'tiyenî mâlen fe yekûlü'hsi fe-yahsî ve lâ yestetî'u en yahmilehû fe-yülkîfe yekûlü'hsi fe-yahsî ve lâ yestetî'u en yahmilehû fe-yülkî hattâ yekûne kadre mâ yestetî'u en yahmilehû fe-yahrucü bihî fe-yendemü fe-yekûlühattâ yekûne kadre mâ yestetî'u en yahmilehû fe-yahrucü bihî fe-yendemü fe-yekûlü ene küntü ecşe'a ümmeti Muhammedin nefsen küllühüm du'iye ilâ hâze'l-mâli fe-terekehû gayrîene küntü ecşe'a ümmeti Muhammedin nefsen küllühüm du'iye ilâ hâze'l-mâli fe-terekehû gayrî fe-yerüddü aleyhi fe-yekûlü innâ lâ nakbelü şey'en a'taynâhü fe-yelbesü fî zâlike sitten ev seb'anfe-yerüddü aleyhi fe-yekûlü innâ lâ nakbelü şey'en a'taynâhü fe-yelbesü fî zâlike sitten ev seb'an ev semâniyen ev tis'a sinîne ve lâ hayre fi'l-hayâti ba'deh. ev semâniyen ev tis'a sinîne ve lâ hayre fi'l-hayâti ba'deh.

Metnini okuduktan sonra kaynağını söyleyelim. Metnini okuduktan sonra kaynağını söyleyelim. Ahmed b Hanbel ve Bâverdî'den Ebû Saîd el-Hudrî rivayet etmiş radıyallahu anh.Ahmed b Hanbel ve Bâverdî'den Ebû Saîd el-Hudrî rivayet etmiş radıyallahu anh. Birçok şahitleri olan, birçok hadîs-i şerîflerde zikredilen konu; kısaca izah edip geçeceğim: Birçok şahitleri olan, birçok hadîs-i şerîflerde zikredilen konu; kısaca izah edip geçeceğim:

Ebşirû bi'l-Mehdi. "Ey ümmet-i Muhammed! Mehdi gelecek, müjdeler olsun.Ebşirû bi'l-Mehdi. "Ey ümmet-i Muhammed! Mehdi gelecek, müjdeler olsun. Bir Mehdi'nin gelişiyle müjdelenin." Bir Mehdi'nin gelişiyle müjdelenin."

Bu nasıl bir kimse olacak? Bu nasıl bir kimse olacak?

Racülün min Kureyşin min itretî. "Benim ailemden, soyumdan, Kureyş kabilesinden bir kişi olacak." Racülün min Kureyşin min itretî. "Benim ailemden, soyumdan, Kureyş kabilesinden bir kişi olacak."

Hz. Fâtıma radıyallahu anhâ'nın soyundan rivayetleri var, daha başka rivayetler var. Hz. Fâtıma radıyallahu anhâ'nın soyundan rivayetleri var, daha başka rivayetler var.

Yahrücü fî ihtilâfin mine'n-nâsi ve zelzâlin. Yahrücü fî ihtilâfin mine'n-nâsi ve zelzâlin. "İnsanların, müslümanların birbirleriyle ihtilafa düştükleri ve sarsıldıkları, "İnsanların, müslümanların birbirleriyle ihtilafa düştükleri ve sarsıldıkları, mânevî zelzelelere uğradıkları ve birbirleriyle fazla çekiştikleri,mânevî zelzelelere uğradıkları ve birbirleriyle fazla çekiştikleri, uğraştıkları bir zamanda bu Mehdi çıkacak." uğraştıkları bir zamanda bu Mehdi çıkacak."

Fe yemleü'l-arda kıstan ve adlen.Fe yemleü'l-arda kıstan ve adlen. "Yeryüzüne hâkim olacak ve yeryüzünü doğruluk ve adaletle dolduracak." "Yeryüzüne hâkim olacak ve yeryüzünü doğruluk ve adaletle dolduracak."

Kemâ müliet zulmen ve cevren.Kemâ müliet zulmen ve cevren. "Kendisinin bu hâkimiyeti kurmasından önce yeryüzü cevir,"Kendisinin bu hâkimiyeti kurmasından önce yeryüzü cevir, cefa ve zulüm ile dolmuşken bu durumu değiştirecek, yeryüzünü doğruluk ve adaletle dolduracak.cefa ve zulüm ile dolmuşken bu durumu değiştirecek, yeryüzünü doğruluk ve adaletle dolduracak. Zulüm gidecek, cevir gidecek." Zulüm gidecek, cevir gidecek."

Ve yerdâ anhü sâkinü's-semâi ve sâkinü'l-ardi. Ve yerdâ anhü sâkinü's-semâi ve sâkinü'l-ardi. "Öyle beğenilecek, insanlar onu öyle sevecekler, memnun olacaklar ki "Öyle beğenilecek, insanlar onu öyle sevecekler, memnun olacaklar ki kendisinin bu adaletinden ve mükemmel idaresinden gökteki varlıklar da,kendisinin bu adaletinden ve mükemmel idaresinden gökteki varlıklar da, gökte olan yaratıklar da, yerde olan yaratıklar da kendisinden razı olacak.gökte olan yaratıklar da, yerde olan yaratıklar da kendisinden razı olacak. Melekler, kuşlar, yerdeki hayvanlar, insanlar, hepsi razı olacak." Melekler, kuşlar, yerdeki hayvanlar, insanlar, hepsi razı olacak."

"Ve malı sıhâhen dağıtacak." "Ve malı sıhâhen dağıtacak."

Sıhâhen ne demek? Sıhâhen ne demek?

Kâlû ve mâ sıhâhu. "Sahâbe-i kirâm, dinleyiciler; 'Ne demek?' diye sormuşlar." Kâlû ve mâ sıhâhu. "Sahâbe-i kirâm, dinleyiciler; 'Ne demek?' diye sormuşlar."

Bi's-seviyyeti. "Eşit olarak dağıtacak, haksızlık etmeden, herkese bol bol mütesaviyen dağıtacak." Bi's-seviyyeti. "Eşit olarak dağıtacak, haksızlık etmeden, herkese bol bol mütesaviyen dağıtacak."

Mehdi'nin o güzel taksimi ile herkes mala mülke kavuşacak. Sonra? Mehdi'nin o güzel taksimi ile herkes mala mülke kavuşacak.

Sonra?

Ve yemleü kulûbe ümmeti Muhammedin ğınen.Ve yemleü kulûbe ümmeti Muhammedin ğınen. "Ümmet-i Muhammed'in, müslümanların kalbini istiğna ile dolduracak."Ümmet-i Muhammed'in, müslümanların kalbini istiğna ile dolduracak. Müslümanlara gönül zenginliği gelecek, herkesin gözü doyacak, gönlü doyacak." Müslümanlara gönül zenginliği gelecek, herkesin gözü doyacak, gönlü doyacak."

Böyle bir hırs, mala karşı ihtiras kalmayacak.Böyle bir hırs, mala karşı ihtiras kalmayacak. Herkese dağıtacak, mal bol; hiç kimsenin hırsı kalmayacak. O adaletiyle doyuracak.Herkese dağıtacak, mal bol; hiç kimsenin hırsı kalmayacak. O adaletiyle doyuracak. Çünkü onun o adaletiyle bereket de gelecek. Çünkü onun o adaletiyle bereket de gelecek.

Ve yese'uhüm adluhû. "Hepsine yardımı kavuşacak, hiç kimseyi geride eksik bırakmayacak;Ve yese'uhüm adluhû. "Hepsine yardımı kavuşacak, hiç kimseyi geride eksik bırakmayacak; bu cömertliği, adaleti hepsini ihata edecek." bu cömertliği, adaleti hepsini ihata edecek."

Ve öyle olacak ki durum: Ve öyle olacak ki durum:

Hattâ ennehû ye'müru münâdiyen fe-yünâdî men lehû hâcetün ileyye fe'tihi.Hattâ ennehû ye'müru münâdiyen fe-yünâdî men lehû hâcetün ileyye fe'tihi. "Seslendirecek bir tellala, bir ilancıya ilan ettirecek,"Seslendirecek bir tellala, bir ilancıya ilan ettirecek, ihtiyacı olan, bana muhtaç olan gelsin, diyecek."ihtiyacı olan, bana muhtaç olan gelsin, diyecek." Femâ ye'tîhi ehadün. "Böyle ilan ettiği hâlde kimse gelmeyecek." Femâ ye'tîhi ehadün. "Böyle ilan ettiği hâlde kimse gelmeyecek."

Çünkü herkesin gözü tok, gönlü tok, mala sahipler, kimse gelmeyecek. Çünkü herkesin gözü tok, gönlü tok, mala sahipler, kimse gelmeyecek.

İllâ racülün vâhidün ye'tîhi fe-yes'elühü. "Ancak bir adam gelecek ve mal isteyecek." İllâ racülün vâhidün ye'tîhi fe-yes'elühü. "Ancak bir adam gelecek ve mal isteyecek." "O da diyecek ki." "O da diyecek ki." İ'ti's-sâdine. "Hazinedarıma, beytülmale mallara bakan, taksimi yapan memuruma git, iste!" İ'ti's-sâdine. "Hazinedarıma, beytülmale mallara bakan, taksimi yapan memuruma git, iste!" Hattâ yu'tiyeke. "O da gidecek." Fe-ye'tîhi fe-yekûlü. "Ona diyecek ki." Hattâ yu'tiyeke. "O da gidecek." Fe-ye'tîhi fe-yekûlü. "Ona diyecek ki." Ene resûlü'l-Mehdî. "Ben Mehdi aleyhisselam'ın sana gönderdiği kimseyim." Ene resûlü'l-Mehdî. "Ben Mehdi aleyhisselam'ın sana gönderdiği kimseyim."

"O gönderdi. Ben ona müracaat etmiştim, beni sana o gönderdi mânasına." "O gönderdi. Ben ona müracaat etmiştim, beni sana o gönderdi mânasına."

İleyke li-tu'tiyenî mâlen. "'Bana mal veresin.' diye, beni sana gönderdi, hadi ver." diyecek.İleyke li-tu'tiyenî mâlen. "'Bana mal veresin.' diye, beni sana gönderdi, hadi ver." diyecek. Fe-yekûlü. "Onun üzerine bekçi, o mala bakan vazifeli memur diyecek kiFe-yekûlü. "Onun üzerine bekçi, o mala bakan vazifeli memur diyecek ki "Aç alacağın kucağını, eteğini.'" O da açacak. O kadar yüklenecek ki; "Aç alacağın kucağını, eteğini.'"

O da açacak. O kadar yüklenecek ki;

Ve lâ yestetîu en yahmilehû. "Verilen miktarı taşımaya gücü yetmeyecek." Ve lâ yestetîu en yahmilehû. "Verilen miktarı taşımaya gücü yetmeyecek."

Kucağını mı açtı, eteğini mi açtı, ceplerini mi doldurdu, artık neyse taşıyamayacak hâle gelecek. Kucağını mı açtı, eteğini mi açtı, ceplerini mi doldurdu, artık neyse taşıyamayacak hâle gelecek.

Fe-yülkî. "Onun üzerine bazısını atacak." Fe-yülkî. "Onun üzerine bazısını atacak."

Çünkü taşıyamıyor; taşıyamadığını atacak. Çünkü taşıyamıyor; taşıyamadığını atacak.

Hattâ yekûne kadre mâ-yestetîu en yahmilehû.Hattâ yekûne kadre mâ-yestetîu en yahmilehû. "Taşıyabileceği kadarı yanında kalıncaya kadar atacak, üzerindeki fazlalığını bırakacak." "Taşıyabileceği kadarı yanında kalıncaya kadar atacak, üzerindeki fazlalığını bırakacak."

Her şey o kadar bol. Her şey o kadar bol.

Fe-yehrucü bihî. "Sonra bu malla hazinedarın yanından, hazine dairesinden çıkacak."Fe-yehrucü bihî. "Sonra bu malla hazinedarın yanından, hazine dairesinden çıkacak." Fe-yendemü. "Ama nadim olacak, pişman olacak."Fe-yendemü. "Ama nadim olacak, pişman olacak." Ene küntü ecşea Ümmet-i Muhammedin nefsen.Ene küntü ecşea Ümmet-i Muhammedin nefsen. "Ümmet-i Muhammed'in malca, kalpçe, kalıpça, zâtça"Ümmet-i Muhammed'in malca, kalpçe, kalıpça, zâtça en huşûlusu olsaydım daha iyi değil miydi?" diyecek. en huşûlusu olsaydım daha iyi değil miydi?" diyecek.

"Nedir bu benim aç gözlülüğüm? Ne diye geldim?"Nedir bu benim aç gözlülüğüm? Ne diye geldim? Herkese ilan edildi; 'Bu malı alsın.' diye, herkes davet edildi, benden gayrı hiç kimse gelmedi,Herkese ilan edildi; 'Bu malı alsın.' diye, herkes davet edildi, benden gayrı hiç kimse gelmedi, herkes geri durdu, bir ben mi geldim?" diye bir pişmanlık duyacak.herkes geri durdu, bir ben mi geldim?" diye bir pişmanlık duyacak. Böyle bolluk olacak. Peygamber Efendimiz böyle anlatıyor. Böyle bolluk olacak. Peygamber Efendimiz böyle anlatıyor.

Fe-yelbesü fî zâlike sitten ev seb'an ev semâniyen ev tis'a sinîne.Fe-yelbesü fî zâlike sitten ev seb'an ev semâniyen ev tis'a sinîne. "Böylece böyle hâl, bu güzel hâl, bolluk bereket, tatlılık hoşluk, göz tokluğu,"Böylece böyle hâl, bu güzel hâl, bolluk bereket, tatlılık hoşluk, göz tokluğu, gönül hoşluğu ile altı veya yedi veya sekiz veya dokuz yıl geçecek." gönül hoşluğu ile altı veya yedi veya sekiz veya dokuz yıl geçecek."

Başka rivayetler de var: Başka rivayetler de var:

"Allahu Teâlâ hazretleri bu Mehdî aleyhisselam'ı üç bin melekle teyit edecek;"Allahu Teâlâ hazretleri bu Mehdî aleyhisselam'ı üç bin melekle teyit edecek; onlar muhaliflerini darp edecekler, men edecekler; otuzla kırk yaşı arasında olacak." onlar muhaliflerini darp edecekler, men edecekler; otuzla kırk yaşı arasında olacak."

Ondan sonra ne olacağı hakkında şu cümle var: Ondan sonra ne olacağı hakkında şu cümle var:

Ve lâ hayre fi'l-hayâti ba'dehû.Ve lâ hayre fi'l-hayâti ba'dehû. "O bu vazifeyi gördükten, vefat edip de müslümanların arasından ayrıldıktan sonra..." "O bu vazifeyi gördükten, vefat edip de müslümanların arasından ayrıldıktan sonra..."

Müslümanlar onun namazını kılacaklar; çok güzel vasıflara sahip bir kimse. Müslümanlar onun namazını kılacaklar; çok güzel vasıflara sahip bir kimse.

Ve lâ hayra fi'l-hayâti ba'dehû.Ve lâ hayra fi'l-hayâti ba'dehû. "Ondan sonra felaketler sökün edecek, ondan sonra hayatın bir tadı kalmayacak." "Ondan sonra felaketler sökün edecek, ondan sonra hayatın bir tadı kalmayacak."

Li-zuhûri'l-eşrâri.Li-zuhûri'l-eşrâri. "Şerlilerin çoğalmasından dolayı böyle durumlar olacak." diye bir hadîs-i şerîfte bildiriyor. "Şerlilerin çoğalmasından dolayı böyle durumlar olacak." diye bir hadîs-i şerîfte bildiriyor.

Peygamber Efendimiz, ileride böyle bir Mehdî'nin geleceğini asrından bildiriyor.Peygamber Efendimiz, ileride böyle bir Mehdî'nin geleceğini asrından bildiriyor. Dünyanın ileriye dönük hâlleri hakkında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'inDünyanın ileriye dönük hâlleri hakkında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in istikbali ihbar eden hadîs-i şerîflerinden bir grubu da budur: istikbali ihbar eden hadîs-i şerîflerinden bir grubu da budur:

"Mehdi gelecek, şöyle olacak böyle olacak." diye."Mehdi gelecek, şöyle olacak böyle olacak." diye. Kıyamet alametleriyle ilgili çok şeyleri biliyorsunuz, Kıyamet alametleriyle ilgili çok şeyleri biliyorsunuz, zaman zaman hadîs-i şerîflerde geçti, biz de izah ettik; bir de Mehdî'nin gelme hadisesi var. zaman zaman hadîs-i şerîflerde geçti, biz de izah ettik; bir de Mehdî'nin gelme hadisesi var.

Heyecanlı; gerçekten herkesin dikkatini çeken bir mevzu.Heyecanlı; gerçekten herkesin dikkatini çeken bir mevzu. Müslümanlar biraz sıkıntıda olduğu için herkes de canla başla dinliyor.Müslümanlar biraz sıkıntıda olduğu için herkes de canla başla dinliyor. Şu sırada böyle bir Mehdî gelmesini bekleyenler çok.Şu sırada böyle bir Mehdî gelmesini bekleyenler çok. Ehl-i Sünnet dışındaki Şia mezhebi, Mehdî'nin on iki imamın gelmesinden sonra geleceğini söylüyorlarEhl-i Sünnet dışındaki Şia mezhebi, Mehdî'nin on iki imamın gelmesinden sonra geleceğini söylüyorlar ve "Geldi ama bin iki yüz senedir kayıp, saklı; çıkacak." Diyorlar ve "Geldi ama bin iki yüz senedir kayıp, saklı; çıkacak." Diyorlar

Bir insan bu kadar uzun yaşar mı? Bir insan bu kadar uzun yaşar mı?

"Allah Hızır aleyhisselam'a nasıl uzun ömür vermiş olabilir?" filan gibi sözler söylüyorlar,"Allah Hızır aleyhisselam'a nasıl uzun ömür vermiş olabilir?" filan gibi sözler söylüyorlar, tevillerle hâlâ "O imam, Mehdî el-Muntazar gelecek." diye bekliyorlar.tevillerle hâlâ "O imam, Mehdî el-Muntazar gelecek." diye bekliyorlar. Hatta ben İran'a gittiğim zaman bu hususta kitaplar filan yazılmıştı, bize de verdiler, ben de;Hatta ben İran'a gittiğim zaman bu hususta kitaplar filan yazılmıştı, bize de verdiler, ben de; "Şunların mezhepleri nedir?" diye okudum."Şunların mezhepleri nedir?" diye okudum. "Bin yüz küsur yıldan beri o kaybolmuş zât, hâlâ o çıkacak, gelecek." diye bekliyorlar."Bin yüz küsur yıldan beri o kaybolmuş zât, hâlâ o çıkacak, gelecek." diye bekliyorlar. Aradan binden fazla yıl geçtiği hâlde.Aradan binden fazla yıl geçtiği hâlde. Onların Mehdî hakkındaki itikadı bu hadîs-i şerîfte anlatılan şekilde değil.Onların Mehdî hakkındaki itikadı bu hadîs-i şerîfte anlatılan şekilde değil. Farsça şöyle dua ediyorlardı: Hodaya Hodaya tâ inkılâbı Mehdi Homeynîrâ nigehdâr. Farsça şöyle dua ediyorlardı:

Hodaya Hodaya tâ inkılâbı Mehdi Homeynîrâ nigehdâr.

Manası şu ki: Manası şu ki:

"Ey Allah, ey Rabbimiz! Mehdi gelinceye kadar şu Humeyni'yi sağ tut, yaşasın, "Ey Allah, ey Rabbimiz! Mehdi gelinceye kadar şu Humeyni'yi sağ tut, yaşasın, Mehdî'nin gelmesiyle vefat etsin. Mehdî'nin gelmesiyle vefat etsin.

O zamana kadar bu başımızda dursun." diyorlardı Humeyni için. Humeyni vefat etti; beşer. O zamana kadar bu başımızda dursun." diyorlardı Humeyni için. Humeyni vefat etti; beşer.

Ve mâ Muhammedün illâ resûl kad halet min kablihi'r-rusülüVe mâ Muhammedün illâ resûl kad halet min kablihi'r-rusülü e fe in mâte ev kutile'nkalabtüm alâ-a'kâbiküm. âyet-i kerîmesi var. e fe in mâte ev kutile'nkalabtüm alâ-a'kâbiküm. âyet-i kerîmesi var.

Peygamberler gelmiş geçmiş; Peygamber Efendimiz de...Peygamberler gelmiş geçmiş; Peygamber Efendimiz de... Bu âyet-i kerimede;Bu âyet-i kerimede; "Ölünce, siz İslâm'dan vazgeçip geri cahiliyeye mi döneceksiniz?" diye bildiriliyor. "Ölünce, siz İslâm'dan vazgeçip geri cahiliyeye mi döneceksiniz?" diye bildiriliyor.

O vefat etti; ondan sonra başka hâller oldu. Onların bekledikleri Mehdî daha gelmedi. O vefat etti; ondan sonra başka hâller oldu. Onların bekledikleri Mehdî daha gelmedi.

Bizim de arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin, tanıdıklarımızın arasında Mehdi meselesini çok seven,Bizim de arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin, tanıdıklarımızın arasında Mehdi meselesini çok seven, onunla çok ilgilenen, bu meseleyi çok karıştıran, kurcalayan, bu husustaki kitapları okuyan,onunla çok ilgilenen, bu meseleyi çok karıştıran, kurcalayan, bu husustaki kitapları okuyan, takip eden, her sohbetinde bu hususta çok konuşmalar yapan kardeşlerimiz var.takip eden, her sohbetinde bu hususta çok konuşmalar yapan kardeşlerimiz var. İstikbale ait bir mesele bu. İstikbale ait bir mesele bu.

İnsanların bazen rüyaları da oluyor; şahsen benim de rüyalarım oldu, kendi şahsıma ait.İnsanların bazen rüyaları da oluyor; şahsen benim de rüyalarım oldu, kendi şahsıma ait. Herkese söylemediğim rüyalar oluyor.Herkese söylemediğim rüyalar oluyor. Ama bu hususta insanın âşikâre bir alamet olmadan bir şey söylemesi uygun olmuyor,Ama bu hususta insanın âşikâre bir alamet olmadan bir şey söylemesi uygun olmuyor, yanlış oluyor ve birtakım gevşemelere yol açıyor, toplulukların dağılmasına yol açıyor,yanlış oluyor ve birtakım gevşemelere yol açıyor, toplulukların dağılmasına yol açıyor, vazifelerin ihmaline yol açıyor; o duruma düşmemek lazım. vazifelerin ihmaline yol açıyor; o duruma düşmemek lazım.

Mehdî gelecek. Geldiğini müslümanlar bilecekler, haberdar olacaklar.Mehdî gelecek. Geldiğini müslümanlar bilecekler, haberdar olacaklar. Haberdar oldukları zaman elbirliğiyle onun etrafında toplanıp çalışacaklar.Haberdar oldukları zaman elbirliğiyle onun etrafında toplanıp çalışacaklar. O ayrı ama spekülasyon dediğimiz yani ortada bir şey yokken, bu işin spekülasyonunu yapmak,O ayrı ama spekülasyon dediğimiz yani ortada bir şey yokken, bu işin spekülasyonunu yapmak, gürültüsünü patırtısını yapmak ve şu anda yapması gereken vazifeleri bu yüzden ihmal etmek,gürültüsünü patırtısını yapmak ve şu anda yapması gereken vazifeleri bu yüzden ihmal etmek, canlı tutması gereken bağlılıklardan kopmak yanlış oluyor; öyle hareket etmek yanlış oluyor. canlı tutması gereken bağlılıklardan kopmak yanlış oluyor; öyle hareket etmek yanlış oluyor.

Bazı arkadaşlar böyle çeşitli sorular sordukları zamanlar oluyor.Bazı arkadaşlar böyle çeşitli sorular sordukları zamanlar oluyor. İşte kıyamet ne zaman kopacak, kıyamet alametleri, Mehdî'nin çıkması vesaire…İşte kıyamet ne zaman kopacak, kıyamet alametleri, Mehdî'nin çıkması vesaire… Hıristiyanların da buna benzer bazı inançları var, onlar da bazen acayip şeyler yazarlar. Hıristiyanların da buna benzer bazı inançları var, onlar da bazen acayip şeyler yazarlar. Amerika'da bir gazetede "İsa aleyhisselam geliyor." yazmış.Amerika'da bir gazetede "İsa aleyhisselam geliyor." yazmış. İsa aleyhisselam'ın geleceğine dair de rivayetler var.İsa aleyhisselam'ın geleceğine dair de rivayetler var. Onlar zaten bekliyorlar, hıristiyanların kendi dînî literatürlerinde de var. Onlar zaten bekliyorlar, hıristiyanların kendi dînî literatürlerinde de var.

Bizim buradaki arkadaşlar da; "Aman Amerika'ya İsa aleyhisselam geliyormuş!" diyeBizim buradaki arkadaşlar da; "Aman Amerika'ya İsa aleyhisselam geliyormuş!" diye onlar da burada bakıyorsun ona tâbi olmuş. onlar da burada bakıyorsun ona tâbi olmuş.

Bir kere rivayeti kimden alıyorsun? Bir hıristiyanın rivayetine ne kadar güvenebilirsin? Bir kere rivayeti kimden alıyorsun?

Bir hıristiyanın rivayetine ne kadar güvenebilirsin?

Geliyor! Neye göre yazdı, neyin nesi? Geliyor!

Neye göre yazdı, neyin nesi?

Bu kaç sene önce oldu; hâlâ "Geliyor, gelecek." Sonradan onların bir oyunu olduğu anlaşıldı.Bu kaç sene önce oldu; hâlâ "Geliyor, gelecek." Sonradan onların bir oyunu olduğu anlaşıldı. Bu gibi hususlarda şöyle rahat hareket edin; Allah insana takatinin üstünde yük yüklemez.Bu gibi hususlarda şöyle rahat hareket edin; Allah insana takatinin üstünde yük yüklemez. Herkese takati kadar yük yükler ve sorumlu olmadığı meseleden sorumlu tutmaz.Herkese takati kadar yük yükler ve sorumlu olmadığı meseleden sorumlu tutmaz. Adaletinin icabıdır; Allah, size Mehdi'nin çıktığını gönlünüzün razı olacağı bir şekilde duyurur.Adaletinin icabıdır; Allah, size Mehdi'nin çıktığını gönlünüzün razı olacağı bir şekilde duyurur. Duyurunca tâbi olursunuz.Duyurunca tâbi olursunuz. Öyle "Galiba otuz yaşındaymış, filanca yerde saklanıyormuş, bilmem neymiş."Öyle "Galiba otuz yaşındaymış, filanca yerde saklanıyormuş, bilmem neymiş." gibi çeşitli rivayetler çıkıyor. Aslı çıkmıyor.gibi çeşitli rivayetler çıkıyor. Aslı çıkmıyor. Aslı çıkmayınca da hem kendilerinin moralleri bozuluyor hem deAslı çıkmayınca da hem kendilerinin moralleri bozuluyor hem de bu işi çok konuştukları kimselerin moralleri bozuluyor.bu işi çok konuştukları kimselerin moralleri bozuluyor. Bu sefer çeşitli problemler başlıyor. Bu meseleyi böylece söylemiş olalım. Bu sefer çeşitli problemler başlıyor. Bu meseleyi böylece söylemiş olalım.

Gelelim bu dersin, bu oturumumuzun üçüncü hadîs-i şerîfine: Gelelim bu dersin, bu oturumumuzun üçüncü hadîs-i şerîfine:

Eb'adü'l-halki mina'llâhi racülâni racülün yücâlisü'l-ümerâe femâ kâlû min cevrinEb'adü'l-halki mina'llâhi racülâni racülün yücâlisü'l-ümerâe femâ kâlû min cevrin saddakahüm aleyhi ve muallimü's-sıbyâni lâ yüvâsî beynehüm ve lâ yurâkıbu'llâhe fi'l-yetîm. saddakahüm aleyhi ve muallimü's-sıbyâni lâ yüvâsî beynehüm ve lâ yurâkıbu'llâhe fi'l-yetîm.

Bu hadîs-i şerîf; İbn Asâkir'den Ebû Ümame radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.Bu hadîs-i şerîf; İbn Asâkir'den Ebû Ümame radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Şöyle buyruluyor: Şöyle buyruluyor:

Eb'adü'l-halki mina'llâhi. "Mahlukatın, özellikle insanların Allah'tan en uzak olanı; Eb'adü'l-halki mina'llâhi. "Mahlukatın, özellikle insanların Allah'tan en uzak olanı; Allah'ın rahmetinden uzak, Allah'ın sevmediği, yanlış yolda olan,Allah'ın rahmetinden uzak, Allah'ın sevmediği, yanlış yolda olan, Allah'ın gazap ettiği kötü durumda olan kişi." Allah'ın gazap ettiği kötü durumda olan kişi."

Racülâni. "İki tip adamdır." "Mahlukatın Allah'tan en uzağı iki tip adamdır." Racülâni. "İki tip adamdır."

"Mahlukatın Allah'tan en uzağı iki tip adamdır."

Çok büyük kusurlu iki kimse anlatılacak: Bunlar Allah'ın sevmediği insanlardır, Çok büyük kusurlu iki kimse anlatılacak: Bunlar Allah'ın sevmediği insanlardır, Allah'tan uzaktır, Allah'ın rahmetinden uzaktır, Allah'ın gazabına müstahaktırlar. Allah'tan uzaktır, Allah'ın rahmetinden uzaktır, Allah'ın gazabına müstahaktırlar.

Raculâni. "İki sınıf insan, iki adam." diyor ama "sınıf" kast ediliyor, "tip" kast ediliyor. Raculâni. "İki sınıf insan, iki adam." diyor ama "sınıf" kast ediliyor, "tip" kast ediliyor.

Racülün yücâlisü'l-ümerâe femâ kâlû min cevrin saddakahüm aleyhi. Racülün yücâlisü'l-ümerâe femâ kâlû min cevrin saddakahüm aleyhi.

Allah'ın en sevmediği, Allah'tan en uzak olan insanlardan birisi kimdir? Allah'ın en sevmediği, Allah'tan en uzak olan insanlardan birisi kimdir?

"Bir adamdır ki bir adam tipidir ki emirler, komutanlar, başbuğlar,"Bir adamdır ki bir adam tipidir ki emirler, komutanlar, başbuğlar, siyasî iktidar sahibi kimselerin meclislerinde bulunurlar, onlarla düşüp kalkarlar, otururlar.siyasî iktidar sahibi kimselerin meclislerinde bulunurlar, onlarla düşüp kalkarlar, otururlar. O siyasîlerin, başkanların, emirlerin cevr ü cefâ, zulüm bâbında,O siyasîlerin, başkanların, emirlerin cevr ü cefâ, zulüm bâbında, yalan yanlış günah bâbında söyledikleri şeyleri tasdik ederler.yalan yanlış günah bâbında söyledikleri şeyleri tasdik ederler. Dalkavukluk yaparlar; 'İsabet buyurdunuz, çok haklısınız efendim, gerçekten öyle efendim!' derler." Dalkavukluk yaparlar; 'İsabet buyurdunuz, çok haklısınız efendim, gerçekten öyle efendim!' derler."

Ne gerçekten öyle! Bunlar zulmediyor, cevrediyor, yanlış söylüyor;Ne gerçekten öyle!

Bunlar zulmediyor, cevrediyor, yanlış söylüyor;
nefsinden, şeytanî ve dine aykırı konuşuyor. Ne tasdik ediyorsun? nefsinden, şeytanî ve dine aykırı konuşuyor. Ne tasdik ediyorsun?

Allah'ın indinde en uzak, Allah'ın rahmetinden en uzak insanlardan bir tip bu.Allah'ın indinde en uzak, Allah'ın rahmetinden en uzak insanlardan bir tip bu. İktidar sahiplerinin koltuğunun altında, meclisinde, yakınında el pençe divan, ne derse,İktidar sahiplerinin koltuğunun altında, meclisinde, yakınında el pençe divan, ne derse, "Eyvallah efendim, tamam efendim!" diye dalkavukluk eden kimse. "Eyvallah efendim, tamam efendim!" diye dalkavukluk eden kimse.

Peygamber Efendimiz iki tip insandan bahsediyor,: Peygamber Efendimiz iki tip insandan bahsediyor,:

İktidar sahipleri, emir, komutan vesaire paralı pullu ağa,İktidar sahipleri, emir, komutan vesaire paralı pullu ağa, paşa insanların yanına sokulup onlara dalkavukluk eden paşa insanların yanına sokulup onlara dalkavukluk eden cevr ü cefâ bâbında söyledikleri şeyleri bile tasdik eden; bu bir. cevr ü cefâ bâbında söyledikleri şeyleri bile tasdik eden; bu bir.

Ve muallimü's-sibyâni. "Çocuklara öğretmenlik yapan kişi ki."Ve muallimü's-sibyâni. "Çocuklara öğretmenlik yapan kişi ki." Lâ yüvâsî beynehüm. "Aralarında eşit davranmıyor. Vereceği şeyleri eşit olarak vermiyor."Lâ yüvâsî beynehüm. "Aralarında eşit davranmıyor. Vereceği şeyleri eşit olarak vermiyor." Ve lâ yurâkıbu'llâhe fi'l-yetîmi. "Yetimi gözetmek hususunda Allah'tan korkmuyor." Ve lâ yurâkıbu'llâhe fi'l-yetîmi. "Yetimi gözetmek hususunda Allah'tan korkmuyor."

Bu ikisine Allah çok kızar. Bunlar Allah'tan en uzak insanlardır.Bu ikisine Allah çok kızar. Bunlar Allah'tan en uzak insanlardır. Bu iki tipi biraz bahis konusu etmek istiyorum. Bu iki tipi biraz bahis konusu etmek istiyorum.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

İslâm'ın en teşvik ettiği, en güzel vasıflardan birisi adalettir.İslâm'ın en teşvik ettiği, en güzel vasıflardan birisi adalettir. Adalet, dürüstlük, doğruluk, hakkaniyetlilik.Adalet, dürüstlük, doğruluk, hakkaniyetlilik. Terazi elinde olup her şeyi hakkaniyetli yapmak çok önemlidir.Terazi elinde olup her şeyi hakkaniyetli yapmak çok önemlidir. Ve İslâm adalete o kadar büyük bir önem vermiştir ki müslümanın;Ve İslâm adalete o kadar büyük bir önem vermiştir ki müslümanın; kendinin aleyhine bile olsa canı gibi sevdiği anasının babasının, akrabasının aleyhine bile olsakendinin aleyhine bile olsa canı gibi sevdiği anasının babasının, akrabasının aleyhine bile olsa adaletten ayrılmaması lazım gelir. Kendi kendini mahkum etmesi lazım;adaletten ayrılmaması lazım gelir. Kendi kendini mahkum etmesi lazım; "Evet, ben bu hususta suçluyum, şu cezayı hak ettim." diye kendisini yargılaması lazım. "Evet, ben bu hususta suçluyum, şu cezayı hak ettim." diye kendisini yargılaması lazım.

Şeyh Şâmil'i böyle anlatırlar: Kendini mahkûm etmiş, Kendisini -bilmem kaç kırbaç- kırbaçlattırmış.Şeyh Şâmil'i böyle anlatırlar: Kendini mahkûm etmiş, Kendisini -bilmem kaç kırbaç- kırbaçlattırmış. Anasına sokulmuşlar, demişler ki; Anasına sokulmuşlar, demişler ki;

"Biz bu Ruslarla baş edemeyiz, bu heriflerin silahları, güçleri, kuvvetleri var; "Biz bu Ruslarla baş edemeyiz, bu heriflerin silahları, güçleri, kuvvetleri var; her şeyleri yerli yerinde. Şu Şeyh Efendi hazretlerine söyleseniz de bunlarlaher şeyleri yerli yerinde. Şu Şeyh Efendi hazretlerine söyleseniz de bunlarla bir anlaşma yoluna gitse, sulh etse, biz bunlarla savaşmasak." bir anlaşma yoluna gitse, sulh etse, biz bunlarla savaşmasak."

Kendileri söyleyemiyorlar. Şeyh Şâmil'in anasına gitmişler. Kendileri söyleyemiyorlar. Şeyh Şâmil'in anasına gitmişler. "Sen annesisin, sana bir şey diyemez, seni de kıramaz." demişler; "Sen annesisin, sana bir şey diyemez, seni de kıramaz." demişler; öyle bir politikayla anasına gelmişler;öyle bir politikayla anasına gelmişler; teslim olmayı, sulh olmayı veya anlaşma yapmayı teklif etmişler. teslim olmayı, sulh olmayı veya anlaşma yapmayı teklif etmişler.

Anası da; "Evladım, böyle böyle diyorlar.Anası da; "Evladım, böyle böyle diyorlar. Bu mücadelenin sonu yok; acaba, bıraksan mı bu mücadeleyi?Bu mücadelenin sonu yok; acaba, bıraksan mı bu mücadeleyi? Bunlarla bir sulh, bir anlaşma, bir vazgeçme olsa mı?" deyinceBunlarla bir sulh, bir anlaşma, bir vazgeçme olsa mı?" deyince bir durmuş mübarek, bizim tarikatimizden şeyh; "Şeyh Şâmil" Nakşibendî tarikatinin büyüklerindenbir durmuş mübarek, bizim tarikatimizden şeyh; "Şeyh Şâmil" Nakşibendî tarikatinin büyüklerinden Hâlid-i Bağdadî Efendimiz'in Kafkasya'daki halifelerinden,Hâlid-i Bağdadî Efendimiz'in Kafkasya'daki halifelerinden, mücahitlerin en meşhurlarından mübarek zât. Demiş ki; mücahitlerin en meşhurlarından mübarek zât.

Demiş ki;

"Ana, bu sözü başkası söyleseydi çok büyük suç olduğu için"Ana, bu sözü başkası söyleseydi çok büyük suç olduğu için ona şu kadar kırbaç cezası vermem gerekirdi. Sen söyledin.ona şu kadar kırbaç cezası vermem gerekirdi. Sen söyledin. Şimdi ben ne yapayım? Bu lafı sen söyledin, söylenecek laf mı bu?" Şimdi ben ne yapayım? Bu lafı sen söyledin, söylenecek laf mı bu?"

Müslüman kâfirin karşısında geri durur mu? Ruslar yenilmezmiş! Müslüman kâfirin karşısında geri durur mu?

Ruslar yenilmezmiş!

Bak, Afganlıları yenebildiler mi? Bak, Afganlıları yenebildiler mi?

İnsan gözü korktuğu zaman yeniliyor. Gözü korkmadığı zaman bir şey olmuyor. İnsan gözü korktuğu zaman yeniliyor. Gözü korkmadığı zaman bir şey olmuyor.

Amerika Irak'a bir şey yapabildi mi? Amerika Irak'a bir şey yapabildi mi?

Herkes sanıyordu ki iki günde tepeleyecek.Herkes sanıyordu ki iki günde tepeleyecek. Gözü korktuğu zaman insan zaten yıkılmış oluyor, savaşta yenik düşmüş oluyor. Gözü korktuğu zaman insan zaten yıkılmış oluyor, savaşta yenik düşmüş oluyor.

"Şimdi bunu bakası söyleseydi şu kadar kırbaç vurduracaktım."Şimdi bunu bakası söyleseydi şu kadar kırbaç vurduracaktım. Sen benim anamsın, sana kırbaç vursam elimde kalırsın, Sen benim anamsın, sana kırbaç vursam elimde kalırsın, şu kadar yaşlısın, belin kambur, yaşın yetmiş seksen.şu kadar yaşlısın, belin kambur, yaşın yetmiş seksen. Ölsen ben senin malına mirasçı olacaktım; senin cezanı benim çekmem lazım." demiş,Ölsen ben senin malına mirasçı olacaktım; senin cezanı benim çekmem lazım." demiş, sırtını açtırmış; "Kaç kırbaç vurulması lazım gelirsesırtını açtırmış; "Kaç kırbaç vurulması lazım gelirse anamın yerine bana vurun!" diye kendisine vurdurtmuş. anamın yerine bana vurun!" diye kendisine vurdurtmuş.

"Anası o sözü teklif etti." diye, kırbacı kendisine vurdurtmuş."Anası o sözü teklif etti." diye, kırbacı kendisine vurdurtmuş. Büyüklerin hâli böyle enteresan oluyor. Büyüklerin hâli böyle enteresan oluyor.

Adalet, İslâm'ın esasıdır. Adaleti, hakkı söyleyeceksiniz.Adalet, İslâm'ın esasıdır. Adaleti, hakkı söyleyeceksiniz. Kimin karşısında olursa olsun doğruyu söyleyeceksiniz. Kimin karşısında olursa olsun doğruyu söyleyeceksiniz.

"Dokuz köyden kovarlar!" Kovsunlar be! Allah'ın mülkü geniş, onuncu köyü kurarsınız."Dokuz köyden kovarlar!"

Kovsunlar be! Allah'ın mülkü geniş, onuncu köyü kurarsınız.
İki köyün arasından, dağın kenarından bir başka köy kurarsınız.İki köyün arasından, dağın kenarından bir başka köy kurarsınız. Hep dürüst insanlardan müteşekkil güzel bir köy olur.Hep dürüst insanlardan müteşekkil güzel bir köy olur. Bir sürü yalancının, dolancının arasında olacağınıza daha rahat edersiniz.Bir sürü yalancının, dolancının arasında olacağınıza daha rahat edersiniz. Biraz kovulur gibi olursunuz ama ertesi gün daha rahat edersiniz. Biraz kovulur gibi olursunuz ama ertesi gün daha rahat edersiniz.

Zulüm nereden çıkıyor? Zulüm iki şeyden çıkıyor:Zulüm nereden çıkıyor?

Zulüm iki şeyden çıkıyor:
Bir, cahillikten. İki, kaba kuvvetten. Adam cahil, Allah'tan korkmuyor.Bir, cahillikten. İki, kaba kuvvetten. Adam cahil, Allah'tan korkmuyor. Başına âhirette ne belalar geleceğini bilmiyor. Din konusunda bilgisi yok, Başına âhirette ne belalar geleceğini bilmiyor. Din konusunda bilgisi yok, hadislerden âyetlerden nasibi yok, imandan nasibi kıt... Zır cahil adam...hadislerden âyetlerden nasibi yok, imandan nasibi kıt... Zır cahil adam... Aldırmıyor, Allah'tan korkmuyor, pervasız, eşkıyâ...Aldırmıyor, Allah'tan korkmuyor, pervasız, eşkıyâ... Böyle bir sürü eşkıyâ olabilir, Allah'tan korkmayan, dini imanı zayıf insanlar olabilir.Böyle bir sürü eşkıyâ olabilir, Allah'tan korkmayan, dini imanı zayıf insanlar olabilir. Ama bir de elinde güç kuvvet, silah, para pul oluyor; bir köyü basıyor,Ama bir de elinde güç kuvvet, silah, para pul oluyor; bir köyü basıyor, şu kadar çocuğu öldürüyor. Bu çocuklardan, bu köy halkından ne istedin? şu kadar çocuğu öldürüyor.

Bu çocuklardan, bu köy halkından ne istedin?

"Olsun, ben bir mücadele veriyorum, ben bunları öldüreceğim!" diyor. "Olsun, ben bir mücadele veriyorum, ben bunları öldüreceğim!" diyor.

Yahu bunlar sana ne yaptı? Bu kadın sana bir şey yaptı mı? Bu çocuk sana bir şey yaptı mı? Yapmadı. Yahu bunlar sana ne yaptı? Bu kadın sana bir şey yaptı mı? Bu çocuk sana bir şey yaptı mı?

Yapmadı.

"Savaşmayan kadınlara, çocuklara, ihtiyarlara dokunmayın."Savaşmayan kadınlara, çocuklara, ihtiyarlara dokunmayın. Kendi hâlinde ibadethanesinde ibadet eden rahiplere, insanlara dokunmayın." diyor Kendi hâlinde ibadethanesinde ibadet eden rahiplere, insanlara dokunmayın." diyor Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. Savaşa gönderdiği kimselere tavsiyesi bu. "Sadece savaşan, size silah çekenlerle savaşın." diyor. Savaşa gönderdiği kimselere tavsiyesi bu. "Sadece savaşan, size silah çekenlerle savaşın." diyor.

Onun için müslümanlar zafer kazanmışlar. Adaletle hareket etmişler. Onun için müslümanlar zafer kazanmışlar. Adaletle hareket etmişler.

Saddam Kuveyt'e girmiş, Bangladeşliler'in bütün paralarını almış. Saddam Kuveyt'e girmiş, Bangladeşliler'in bütün paralarını almış.

Bangladeşliler'den ne istedin? Bu adamcıklar zaten dünyanın en fakir müslüman milleti;Bangladeşliler'den ne istedin? Bu adamcıklar zaten dünyanın en fakir müslüman milleti; parasız pulsuz, yoksul, hizmetçi, çöpçü...parasız pulsuz, yoksul, hizmetçi, çöpçü... Bu zavallılar Allahu âlem Kuveyt'in en aşağı işlerini yapıyorlardır. Bunların içinde zengini yoktur. Bu zavallılar Allahu âlem Kuveyt'in en aşağı işlerini yapıyorlardır. Bunların içinde zengini yoktur. Hepsi fukarânın fukarası, gıdasızlıktan çıtı pıtı karınca gibi ufak tefek insanlardır.Hepsi fukarânın fukarası, gıdasızlıktan çıtı pıtı karınca gibi ufak tefek insanlardır. Sen bunların parasını niye aldın? Kaç senedir orada para biriktirdi zavallı,Sen bunların parasını niye aldın?

Kaç senedir orada para biriktirdi zavallı,
şimdi memleketine gidecek parası yok. Büyük zulüm! şimdi memleketine gidecek parası yok.

Büyük zulüm!

Hadi Kuveytli zengin, ağa paşa; onun konağına girdin, bileziğini aldın, pırlantalarını cebine doldurdun...Hadi Kuveytli zengin, ağa paşa; onun konağına girdin, bileziğini aldın, pırlantalarını cebine doldurdun... Peki bu Bangladeşli'den ne istedin? Bu fukaracıktan ne istedin? Ağzı var dili yok, zavallı... Peki bu Bangladeşli'den ne istedin? Bu fukaracıktan ne istedin? Ağzı var dili yok, zavallı...

Bir, cahillik oluyor, gaddarlık oluyor, kalbi kararmış oluyor. İki, elinde güç kuvvet oluyor.Bir, cahillik oluyor, gaddarlık oluyor, kalbi kararmış oluyor. İki, elinde güç kuvvet oluyor. İki şeyden yapıyor. İki şeyden yapıyor.

Güç kuvvet nereden oluyor? Destekleyenlerden oluyor.Güç kuvvet nereden oluyor?

Destekleyenlerden oluyor.
Etrafında menfaat şebekesi teşekkül ediyor. Para dağıttığı zaman ona razı olan insanlar oluyor. Etrafında menfaat şebekesi teşekkül ediyor. Para dağıttığı zaman ona razı olan insanlar oluyor. Onlar da onun etrafına silahlanıyorlar. Bakıyorsun kırk kişilik kırk harami çetesiOnlar da onun etrafına silahlanıyorlar. Bakıyorsun kırk kişilik kırk harami çetesi o köyü basıyor bu köyü basıyor. Neden? o köyü basıyor bu köyü basıyor.

Neden?

Aldıklarını bölüşecekler. O istifade ediyor. Menfaat şebekesi bir mafya teşekkül ediyor, böyle oluyor. Aldıklarını bölüşecekler. O istifade ediyor. Menfaat şebekesi bir mafya teşekkül ediyor, böyle oluyor.

İslâm her ikisine de savaş ilan etmiş. Cahilliğe savaş ilan etmiş. Herkes haddini bilecek.İslâm her ikisine de savaş ilan etmiş. Cahilliğe savaş ilan etmiş. Herkes haddini bilecek. Kur'an'ı bilecek, hadisi bilecek. Allah'tan korkacak. İlim irfan sahibi olacak. Bu bir. Kur'an'ı bilecek, hadisi bilecek. Allah'tan korkacak. İlim irfan sahibi olacak. Bu bir.

İkincisi; herkes zulmün karşısında olacak. Hak sözü söyleyecekİkincisi; herkes zulmün karşısında olacak. Hak sözü söyleyecek ve zalime asla yardım etmeyecek.ve zalime asla yardım etmeyecek. "Sakın zulmeden kimselere meyletmeyiniz, destek olmayınız. Sonra siz de cehenneme düşersiniz, "Sakın zulmeden kimselere meyletmeyiniz, destek olmayınız. Sonra siz de cehenneme düşersiniz, cehennem ateşi sizi de yakar!" diye Kur'ân-ı Kerîm'de tehdit var. cehennem ateşi sizi de yakar!" diye Kur'ân-ı Kerîm'de tehdit var. Onun için bir zalime tebessümle bile destek olmamak lazım. Kaşını çatacaksın. Onun için bir zalime tebessümle bile destek olmamak lazım. Kaşını çatacaksın. Alkış bile olmayacak. Yanına sokulmak da olmayacak.Alkış bile olmayacak. Yanına sokulmak da olmayacak. Adam yalnız kaldı diye hiçbir şey yapamaz, sudan çıkmış balığa döner.Adam yalnız kaldı diye hiçbir şey yapamaz, sudan çıkmış balığa döner. Bu muydu eşkıyâların reisi? Yanında kimse kalmamış.Bu muydu eşkıyâların reisi? Yanında kimse kalmamış. Şimdi sokakta çocukların maskarası durumuna düştü. Neden? Etrafında kimse kalmadı.Şimdi sokakta çocukların maskarası durumuna düştü.

Neden?

Etrafında kimse kalmadı.
Etrafında kimse kimse kalmayınca gücü kuvveti kalmıyor. Onun için, destek olmamak lazım. Etrafında kimse kimse kalmayınca gücü kuvveti kalmıyor. Onun için, destek olmamak lazım.

Allah'ın rahmetinden en uzak insanlardan birisi zalimlerin, sultanların, emirlerin,Allah'ın rahmetinden en uzak insanlardan birisi zalimlerin, sultanların, emirlerin, komutanların, güç kuvvet sahibi insafsız cahil gaddar insanların yanındakomutanların, güç kuvvet sahibi insafsız cahil gaddar insanların yanında ne söylerse "eyvallah" diyor, tasdik ediyor, "Haklısın efendim. Doğru efendim. Evet efendim. ne söylerse "eyvallah" diyor, tasdik ediyor, "Haklısın efendim. Doğru efendim. Evet efendim. Tabi efendim... Hücum etmek lazım efendim. Kesmek lazım efendim..."Tabi efendim... Hücum etmek lazım efendim. Kesmek lazım efendim..." Pohpohluyorlar, destekliyorlar; bir kese altın, cebine koyuyor, "Bugün bu adamı kandırdık, Pohpohluyorlar, destekliyorlar; bir kese altın, cebine koyuyor, "Bugün bu adamı kandırdık, bir haftalık maaşımız tamam." diyor, gidiyor. bir haftalık maaşımız tamam." diyor, gidiyor.

Her yerde müslüman dobra dobra doğruyu söyleyecek ve hiç zalime destek vermeyecek. Her yerde müslüman dobra dobra doğruyu söyleyecek ve hiç zalime destek vermeyecek.

Peygamber Efendimiz; "Cihadın en faziletlisi zalim sultanın karşısında hak sözü söylemektir." diyor. Peygamber Efendimiz;

"Cihadın en faziletlisi zalim sultanın karşısında hak sözü söylemektir." diyor.

Sen çıkıp; "Yanlıştır, bunu yapman doğru değildir!" diye söyleyeceksin. Sen çıkıp; "Yanlıştır, bunu yapman doğru değildir!" diye söyleyeceksin.

İkincisi de çocuk yetiştiren insan çocuklara eşit muamele etmiyor, kendisine verilen şeyleriİkincisi de çocuk yetiştiren insan çocuklara eşit muamele etmiyor, kendisine verilen şeyleri onlara eşit dağıtmıyor, yemesi içmesi, öğretimi vesairesi hususunda eşit muamele etmiyor.onlara eşit dağıtmıyor, yemesi içmesi, öğretimi vesairesi hususunda eşit muamele etmiyor. Ve yetime göz kulak olmuyor. Peygamber Efendimiz zamanında tabii yetimler çoktu. Ve yetime göz kulak olmuyor. Peygamber Efendimiz zamanında tabii yetimler çoktu.

Neden? Herkes savaşa gidiyordu, şehit oluyordu, geride yetimler kalıyordu.Neden?

Herkes savaşa gidiyordu, şehit oluyordu, geride yetimler kalıyordu.
Onlara bakılması geride kalan ümmetin boynuna borç oluyordu. Peygamber Efendimiz; Onlara bakılması geride kalan ümmetin boynuna borç oluyordu.

Peygamber Efendimiz;

"Yetimi kollayan cennette benimle böyle olacak buyurdu." "Yetimi kollayan cennette benimle böyle olacak buyurdu."

Yani "yan yana olacak, cennetlik olacak" demek. Yani "yan yana olacak, cennetlik olacak" demek.

Evine alacak, yetime bakacak, koruyacak kollayacak. Müslümanın vazifesi bu. Evine alacak, yetime bakacak, koruyacak kollayacak. Müslümanın vazifesi bu.

Sonra o yetim çocuklar annesiz babasız; onlar eğitimsiz kalmayacak, yetiştirileceklerdi.Sonra o yetim çocuklar annesiz babasız; onlar eğitimsiz kalmayacak, yetiştirileceklerdi. Bunun yetiştirilmesi için birisine teslim ediliyor; "Sen bunların muallimi ol. Bunun yetiştirilmesi için birisine teslim ediliyor; "Sen bunların muallimi ol. Al sana beytülmâlden şu kadar para, bunları eşit dağıt. Giyimlerine kuşamlarına dikkat et." diye.Al sana beytülmâlden şu kadar para, bunları eşit dağıt. Giyimlerine kuşamlarına dikkat et." diye. Tabii o onu öyle yapmazsa; birisini kayırır ötekisini ezerse, Tabii o onu öyle yapmazsa; birisini kayırır ötekisini ezerse, yetimi gözetmezse bu bir görevi kötüye kullanma numunesi. yetimi gözetmezse bu bir görevi kötüye kullanma numunesi.

Buradan başka misallere geçebiliriz. Bize verilmiş olan daha başka sorumlulukları da suiistimal etmek,Buradan başka misallere geçebiliriz. Bize verilmiş olan daha başka sorumlulukları da suiistimal etmek, yanlış kullanmak da aynı Allah'ın gazabını celbedici durum olabilir. yanlış kullanmak da aynı Allah'ın gazabını celbedici durum olabilir. Hangi görevi almışsak adaletli yapacağız, güzel yapacağız. Kimsenin hakkının yemeyeceğiz.Hangi görevi almışsak adaletli yapacağız, güzel yapacağız. Kimsenin hakkının yemeyeceğiz. Kimsenin hakkını çiğnemeyeceğiz. Hakkının korumasını bilmese bile hakkını biz koruyacağız. Kimsenin hakkını çiğnemeyeceğiz. Hakkının korumasını bilmese bile hakkını biz koruyacağız.

Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk EfendimizHz. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz Peygamberimiz'in vefatından sonra, halife olduğu zaman bir hutbe irad etmişti. Orada demişti ki; Peygamberimiz'in vefatından sonra, halife olduğu zaman bir hutbe irad etmişti. Orada demişti ki;

"Sizin içinizde haklı olan, hakkı alınıncaya kadar sanki sizin eşrâfınızdanmış, en şerefli,"Sizin içinizde haklı olan, hakkı alınıncaya kadar sanki sizin eşrâfınızdanmış, en şerefli, en itibarlı ailenin ağasıymış, en kıymetli, hatırı kollanacak insanmış gibien itibarlı ailenin ağasıymış, en kıymetli, hatırı kollanacak insanmış gibi benim nazarımda en kuvvetlinizdir. Haksız olan da isterse bir kabile reisi olsun,benim nazarımda en kuvvetlinizdir. Haksız olan da isterse bir kabile reisi olsun, ister arkasında kavmi kabilesi silahlı ordusu olsun, ister arkasında kavmi kabilesi silahlı ordusu olsun, benim gözümde sinek kadar kıymeti yoktur, en zayıfınızdır." Bu ne demek? benim gözümde sinek kadar kıymeti yoktur, en zayıfınızdır."

Bu ne demek?

"Ben sizin içinizden haklıyı tutarım, tutacağım, destekleyeceğim ve onun hakkını alıncaya kadar"Ben sizin içinizden haklıyı tutarım, tutacağım, destekleyeceğim ve onun hakkını alıncaya kadar icap ederse sizin ağalarınızla, kabile reislerinizle, mafyalarınızla çatır çatır çarpışırım. icap ederse sizin ağalarınızla, kabile reislerinizle, mafyalarınızla çatır çatır çarpışırım. Bir kişinin hatırına haksızlık yapan bir kabileyi karşıma alırım, mücadeleyi göze alırım, tedip ederim." demek. Bir kişinin hatırına haksızlık yapan bir kabileyi karşıma alırım, mücadeleyi göze alırım, tedip ederim." demek.

Adalet bu. Bir kişi haklı oldu mu tamam... Şimdi hak adalet vesaire bu ölçülerle yapılmıyor;Adalet bu. Bir kişi haklı oldu mu tamam...


Şimdi hak adalet vesaire bu ölçülerle yapılmıyor;
adamın itibarına, mevkiine makamına göre [yapılıyor].adamın itibarına, mevkiine makamına göre [yapılıyor]. İtibarlı kimseyse baş köşeye, maraton koltuğuna oturtuluyor.İtibarlı kimseyse baş köşeye, maraton koltuğuna oturtuluyor. "Tamam efendim, siz buyurun gidin." deniliyor. Öbür taraftaki haklı adam hakkını arayacağım derken "Tamam efendim, siz buyurun gidin." deniliyor. Öbür taraftaki haklı adam hakkını arayacağım derken aradan on sene geçiyor, yirmi sene geçiyor, hakkını aramaktan pişman oluyor, perişan oluyor;aradan on sene geçiyor, yirmi sene geçiyor, hakkını aramaktan pişman oluyor, perişan oluyor; Allah'a bırakıp göçüp gidiyor. Halbuki adaleti 'şıp' diye anında tahakkuk ettirmek lazım. Allah'a bırakıp göçüp gidiyor. Halbuki adaleti 'şıp' diye anında tahakkuk ettirmek lazım.

Bizim memleketimizde bir trafik sigortası var mesela, hiçbir işe yaramaz.Bizim memleketimizde bir trafik sigortası var mesela, hiçbir işe yaramaz. Kaç defa başımdan kaza geçti, hiçbir işe yaramaz. Neden? Kaç defa başımdan kaza geçti, hiçbir işe yaramaz.

Neden?

O paralar sadece trafik sigorta şirketlerinin yaşamasına sebep oluyor, göstermelik.O paralar sadece trafik sigorta şirketlerinin yaşamasına sebep oluyor, göstermelik. Kaza olduğu zaman sana hiçbir faydası olmuyor. Kaza olduğu zaman sana hiçbir faydası olmuyor.

Benim evimin önünde duran arabama adam sarhoş, geliyor çarpıyor;Benim evimin önünde duran arabama adam sarhoş, geliyor çarpıyor; adalet tahakkuk edecek diye altı ay bekliyorsun. Değişecek parçaların bilirkişiden fiyat listesi alınıyor...adalet tahakkuk edecek diye altı ay bekliyorsun. Değişecek parçaların bilirkişiden fiyat listesi alınıyor... Senin zararının üçte biri bile ödenmeden geçip gidiyor. Böyle şey olmaz. Senin zararının üçte biri bile ödenmeden geçip gidiyor. Böyle şey olmaz. Üç ay, altı ay sen arabasız kalıyorsun; arabanın değeri yüzde elli düşüyor, sıfıra iniyor. Böyle adalet olmaz. Üç ay, altı ay sen arabasız kalıyorsun; arabanın değeri yüzde elli düşüyor, sıfıra iniyor. Böyle adalet olmaz.

Almanya'da nasıl oluyor? Almanya'da adamın arabası haksızlığa uğramışsaAlmanya'da nasıl oluyor?

Almanya'da adamın arabası haksızlığa uğramışsa
gidip yenisini alabilecek kadar para alıyor. Hemen anında, çarçabuk, derhal temin ediliyor. gidip yenisini alabilecek kadar para alıyor. Hemen anında, çarçabuk, derhal temin ediliyor.

Adaletin hızlı yürümesi lazım. Adaletin öyle altı ay bekleyinceye kadar tahammülü yok.Adaletin hızlı yürümesi lazım. Adaletin öyle altı ay bekleyinceye kadar tahammülü yok. Süratle halledilmesi, bitmesi lazım. Allah bizi haktan adaletten ayırmasın.Süratle halledilmesi, bitmesi lazım.

Allah bizi haktan adaletten ayırmasın.
Kimseye cebir zulüm yaptırtmasın. Cebir zulüm yapan insanlara destek oldurtmasın.Kimseye cebir zulüm yaptırtmasın. Cebir zulüm yapan insanlara destek oldurtmasın. İnsanların ihtilaflarında zalim haksız tarafta bulundurtmasın. İnsanların ihtilaflarında zalim haksız tarafta bulundurtmasın. Allah'ın sevdiği kul olmayı nasip etsin. Allah'ın sevdiği yolda yürümeyi nasip etsin. Allah'ın sevdiği kul olmayı nasip etsin. Allah'ın sevdiği yolda yürümeyi nasip etsin. Allah'ın sevdiği gibi yaşamayı nasip etsin. Alah'ın sevdiği işleri, salih amelleri,Allah'ın sevdiği gibi yaşamayı nasip etsin. Alah'ın sevdiği işleri, salih amelleri, güzel sevaplı işleri işlemeyi nasip etsin. Hayırlı, sevaplı, ecirli, uzun bir ömür sürüpgüzel sevaplı işleri işlemeyi nasip etsin. Hayırlı, sevaplı, ecirli, uzun bir ömür sürüp huzûr-u izzetine sevdiği razı olduğu, yüzü ak alnı ak kulları olarak varmayı nasip eylesin. huzûr-u izzetine sevdiği razı olduğu, yüzü ak alnı ak kulları olarak varmayı nasip eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.

Bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha. Bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2