Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Arş-ı Âlânın Gölgesine Alınacak Kullar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Ramazan 1421 / 05.12.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İnsanlar Mahşerde Toplandığı Zaman, Bir Günlük Orucun Sevabı, Lâ İlâhe İllallah Derken Ölen Kimse Ne Olur?, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Arş-ı Âlânın Gölgesine Alınacak Kullar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Ramazan 1421 / 05.12.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İnsanlar Mahşerde Toplandığı Zaman, Bir Günlük Orucun Sevabı, Lâ İlâhe İllallah Derken Ölen Kimse Ne Olur?, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Euzubillahimineşşeytanirracim. Bismillâhirrahmânirrahîm Euzubillahimineşşeytanirracim. Bismillâhirrahmânirrahîm

el-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemine.el-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemine. Hamden, kesiran, tayyiben, mübareken fihi. alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Hamden, kesiran, tayyiben, mübareken fihi. alâ külli hâlin ve fî külli hîn.

Ve'sselâtü ve'sselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn..Ve'sselâtü ve'sselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.. Fe-men tebi'ahû bi-ihsanin ilâ yevmi'd-dîn. Emma ba'd. Fe-men tebi'ahû bi-ihsanin ilâ yevmi'd-dîn.

Emma ba'd.

Ve gale sallallahu aleyhi ve sellem; İzâ kâne yevmü'l-kıyâmeh.Ve gale sallallahu aleyhi ve sellem;

İzâ kâne yevmü'l-kıyâmeh.
Kıyamet günü olduğu zaman. Kıyamet kopup insanlar mahşer yerine toplandığı zaman. Kıyamet günü olduğu zaman. Kıyamet kopup insanlar mahşer yerine toplandığı zaman.

Yuhâsibullâhu azze ve celle abdeh. Cenâb-ı Hak kulunu hesaba çekmeye başlar.Yuhâsibullâhu azze ve celle abdeh. Cenâb-ı Hak kulunu hesaba çekmeye başlar. Kulunu hesaba çekmeye başlar aziz ve celil olan Allah. Kulunu hesaba çekmeye başlar aziz ve celil olan Allah.

Yüeddî mâ aleyhi mine'l-mezâlimi min sâiri amelih.Yüeddî mâ aleyhi mine'l-mezâlimi min sâiri amelih. Ve başkalarına hakkı geçmişse, başkalarına borçlu kalmışsa dünyadayken,Ve başkalarına hakkı geçmişse, başkalarına borçlu kalmışsa dünyadayken, başkalarının hakkı bunun üzerinde kalmışsa, onlar gelip dava edecekler. başkalarının hakkı bunun üzerinde kalmışsa, onlar gelip dava edecekler.

"Yâ Rabbi, bu kulunun şimdi hesabı görülüyor. Bizim bunda hakkımız var. Hakkımızı isteriz." diyecekler."Yâ Rabbi, bu kulunun şimdi hesabı görülüyor. Bizim bunda hakkımız var. Hakkımızı isteriz." diyecekler. "Bize haksızlık etmişti bize zulmetmişti. Bana vurmuştu. Benim hakkımı yemişti." "Bize haksızlık etmişti bize zulmetmişti. Bana vurmuştu. Benim hakkımı yemişti." Bir şeyler diyecekler şikayetçiler, hak sahipleri kullar gelecekler. Bir şeyler diyecekler şikayetçiler, hak sahipleri kullar gelecekler.

Allahu Teâlâ hazretleri bu yaptığı haksızlıkların karşılığını,Allahu Teâlâ hazretleri bu yaptığı haksızlıkların karşılığını, bütün işlediği sevaplı işlerden verir isteyenlere, alacaklılara.bütün işlediği sevaplı işlerden verir isteyenlere, alacaklılara. Mü'min kulun hesabı görülüyor. Alacaklılara veriliyor onun sevaplarından. Verilir. Mü'min kulun hesabı görülüyor. Alacaklılara veriliyor onun sevaplarından. Verilir.

Hattâ lâ yebkâ ille's-savm. Namazların sevapları gider. Haccın sevabı gider.Hattâ lâ yebkâ ille's-savm. Namazların sevapları gider. Haccın sevabı gider. Zekâtların sevapları, sadakaların sevapları gider, gider, gider.Zekâtların sevapları, sadakaların sevapları gider, gider, gider. Ama alacaklılar bitmedi daha. Alacaklılar var, borç var. Daha ödemesi lazım. Ama alacaklılar bitmedi daha. Alacaklılar var, borç var. Daha ödemesi lazım. "Oruçtan başka bir şey kalmaz." Her şeyin sevabı gitti gitti. Orucunun sevabı kaldı. Şimdi ondan verecek mi? "Oruçtan başka bir şey kalmaz." Her şeyin sevabı gitti gitti. Orucunun sevabı kaldı. Şimdi ondan verecek mi?

Fe-yetehammelullâhu mâ bakiye aleyhi mine'l-mezâlim.Fe-yetehammelullâhu mâ bakiye aleyhi mine'l-mezâlim. Allah orucun sevabını verdirmez. "Benimdir." dedi ya önceden, öyle dediği için bunun izahı buymuş.Allah orucun sevabını verdirmez. "Benimdir." dedi ya önceden, öyle dediği için bunun izahı buymuş. Bu zât-ı muhtereme göre. Namazların sevapları gitti. Sadakaların sevapları gitti. Bu zât-ı muhtereme göre. Namazların sevapları gitti. Sadakaların sevapları gitti. Öteki ibadetlerin sevapları gitti. Oruç da gidecek.Öteki ibadetlerin sevapları gitti. Oruç da gidecek. "Benim" dedi Cenâb-ı Hak. "Oruç benimdir" dedi ya. Onun sevabını verdirmez."Benim" dedi Cenâb-ı Hak. "Oruç benimdir" dedi ya. Onun sevabını verdirmez. O sevap kulun yanında kalır.O sevap kulun yanında kalır. Ve Cenâb-ı Hak öteki hak sahiplerine, kendisi vererek, kendi fazl u kereminden onları razı edipVe Cenâb-ı Hak öteki hak sahiplerine, kendisi vererek, kendi fazl u kereminden onları razı edip o kadar sevabı vererek, kulun borçlarını yüklenir. Cenâb-ı Hak ödemeye başlar.o kadar sevabı vererek, kulun borçlarını yüklenir. Cenâb-ı Hak ödemeye başlar. "Oruç benim" dediği için oruca dokundurtmuyor. "Oruç benim" dediği için oruca dokundurtmuyor.

Ve yüdhilühü bi's-savmi'l-cenneti. Orucu sebebiyle cennete sokar. Ve yüdhilühü bi's-savmi'l-cenneti. Orucu sebebiyle cennete sokar.

Alacaklılara hepsine kendisi verip verip kendisi borçları yüklenip ödediği için kulu nâmına.Alacaklılara hepsine kendisi verip verip kendisi borçları yüklenip ödediği için kulu nâmına. Orucun sevabı kalır. Orucun sevabı Allah tarafından el konulduğu için kimse dokunamıyor, alamıyor.Orucun sevabı kalır. Orucun sevabı Allah tarafından el konulduğu için kimse dokunamıyor, alamıyor. Kopartamıyor kuldan. O kalır. Ve o sevapla kul cennete girer.Kopartamıyor kuldan. O kalır.

Ve o sevapla kul cennete girer.
Hem de cennette oruçluların giriş kapısı ayrı bir kapıymış. Reyyân denilen bir kapıdan girecekmiş.Hem de cennette oruçluların giriş kapısı ayrı bir kapıymış. Reyyân denilen bir kapıdan girecekmiş. Yani bu izahlardan bir tanesi. Tabi Allahu âlem, orucun Allah için olmasının başka izahları da vardır belki. Yani bu izahlardan bir tanesi. Tabi Allahu âlem, orucun Allah için olmasının başka izahları da vardır belki.

Sonra buyurmuş ki; amülküm bissiyam. Orucu size emrederim. Tirmizî'nin rivayetinde. Size orucu emrederim. Sonra buyurmuş ki; amülküm bissiyam. Orucu size emrederim. Tirmizî'nin rivayetinde. Size orucu emrederim.

Bu orucu emrederim. Oruç çünkü neye benzer? Bir topluluğun içindeki bir adama benzer ki yanında misk var.Bu orucu emrederim. Oruç çünkü neye benzer? Bir topluluğun içindeki bir adama benzer ki yanında misk var. Misk aslında katı bir şey. Torbaya filan konuluyor. Şişeye değil de torbaya konuluyor.Misk aslında katı bir şey. Torbaya filan konuluyor. Şişeye değil de torbaya konuluyor. Ve herkes o kokudan ister. "İşte oruçlu kimse böyle bir kimse gibidir.Ve herkes o kokudan ister. "İşte oruçlu kimse böyle bir kimse gibidir. Yanında misk kesesi bulunan kimse gibidir. Yanında misk kesesi bulunan kimse gibidir. Oruçlunun ağzının kokusu Allah'a göre, Allah indinde misk kokusundan daha güzeldir.Oruçlunun ağzının kokusu Allah'a göre, Allah indinde misk kokusundan daha güzeldir. Yani etraf da o kokudan istifade ederler." Yani etraf da o kokudan istifade ederler."

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Muaz b. Cebel radıyallahu anh'a demiş buyurmuş ki; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Muaz b. Cebel radıyallahu anh'a demiş buyurmuş ki;

E lâ edüllüke alâ ebvâbi'l-hayr. Ben sana, dikkat et, bütün dikkatini topla, gözünü aç.E lâ edüllüke alâ ebvâbi'l-hayr. Ben sana, dikkat et, bütün dikkatini topla, gözünü aç. Hayırların kapısını öğreteyim mi? Delalet edeyim mi?Hayırların kapısını öğreteyim mi? Delalet edeyim mi? Sana hayırların kapısı nedir bildireyim mi? Onu bilmek ister misin? Onu göstereyim mi sana? Sana hayırların kapısı nedir bildireyim mi? Onu bilmek ister misin? Onu göstereyim mi sana?

Kuntu bela ya Resûlallah. Göster tabii, isterim ya Resûlallah, demiştim.Kuntu bela ya Resûlallah. Göster tabii, isterim ya Resûlallah, demiştim. Resûlullah böyle deyince. Peygamber Efendimiz orucu söylemiş. Yani ebvâbi'l-hayr.Resûlullah böyle deyince. Peygamber Efendimiz orucu söylemiş. Yani ebvâbi'l-hayr. Hayırların kapısı. Hayrın bir tanesinin değil de pek çok hayrın kapısı oluyor oruç. Hayırların kapısı. Hayrın bir tanesinin değil de pek çok hayrın kapısı oluyor oruç. Onun için ibadetin kapısı da denmiş. Onun için ibadetin kapısı da denmiş. Çünkü oruç tuttuğu zaman insan, pek çok başka çeşit çeşit hayırları kazanmış oluyor. Çünkü oruç tuttuğu zaman insan, pek çok başka çeşit çeşit hayırları kazanmış oluyor.

Burada yine buyurmuş es-savmu cünnetün. Oruç kalkandır, korur cehennemden insanı. Burada yine buyurmuş es-savmu cünnetün. Oruç kalkandır, korur cehennemden insanı.

Ama bir ifade daha var; ve's-sadakatü tutfiü'l-hatîete kemâ yutfiü'l-mâü'n-nâr.Ama bir ifade daha var; ve's-sadakatü tutfiü'l-hatîete kemâ yutfiü'l-mâü'n-nâr. Sadaka vermek de yani parayla hayır yapmak. Kesesini açıp fukaraya hayır yapmak. Sadaka vermek de yani parayla hayır yapmak. Kesesini açıp fukaraya hayır yapmak. Bu da günahları bir ateş gibi düşünecek olursak günahları, söndürür.Bu da günahları bir ateş gibi düşünecek olursak günahları, söndürür. Günahlar bir yangın gibiyse sadaka vermek günahları söndürür. Günahlar bir yangın gibiyse sadaka vermek günahları söndürür.

Kemâ yutfiü'l-mâü'n-nâr. Ateşin suyu söndürdüğü gibi.Kemâ yutfiü'l-mâü'n-nâr. Ateşin suyu söndürdüğü gibi. Demek ki yapacağımız güzel ibadetlerden birisi oruç tutmak. Demek ki yapacağımız güzel ibadetlerden birisi oruç tutmak. Bütün hayırların pek çoğuna da geçiş yeri oluyor, kapısı olmuş oluyor. Oruç tutacağız.Bütün hayırların pek çoğuna da geçiş yeri oluyor, kapısı olmuş oluyor. Oruç tutacağız. Bir de mümkün oldukça kesemizle, paramızla hayır yapmaya da gayret edeceğiz. Bir de mümkün oldukça kesemizle, paramızla hayır yapmaya da gayret edeceğiz.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Lev enne raculen sâme lillâhi yevmen tatavvuan.Lev enne raculen sâme lillâhi yevmen tatavvuan. Eğer adamın birisi bir gün oruç tutsa. Farz olmayan oruç hatta.Eğer adamın birisi bir gün oruç tutsa. Farz olmayan oruç hatta. Farz oruç daha kıymetli, daha kuvvetli. Farz olmayan, tatavvû dediğimiz,Farz oruç daha kıymetli, daha kuvvetli. Farz olmayan, tatavvû dediğimiz, nafile oruç dediğimiz, nefel dediğimiz cinsten, bir gün oruç tutsa… Orucu tuttu. Güzelce tuttu.nafile oruç dediğimiz, nefel dediğimiz cinsten, bir gün oruç tutsa… Orucu tuttu. Güzelce tuttu. Tabii orucun güzelce tutulması ana esastır.Tabii orucun güzelce tutulması ana esastır. Güzelce tutulmadığı zaman boşuna akşama aç kalmış gibi olur. Onu da unutmayalım hiçbir zaman.Güzelce tutulmadığı zaman boşuna akşama aç kalmış gibi olur. Onu da unutmayalım hiçbir zaman. Adam bir gün oruç tuttu. Adam bir gün oruç tuttu.

Sümme a'tâ mil'e'l-ardi zeheben.Sümme a'tâ mil'e'l-ardi zeheben. Sonra yer küresi dolusu, dünya dolusu, dünyanın içi boş olsa, içine altın doldurulsa,Sonra yer küresi dolusu, dünya dolusu, dünyanın içi boş olsa, içine altın doldurulsa, yerkürenin içinin alacağı kadar altın verilse bu oruç tutan kimseye. yerkürenin içinin alacağı kadar altın verilse bu oruç tutan kimseye.

Lem yestevfi sevâbehu. Sevabını karşılamaz.Lem yestevfi sevâbehu. Sevabını karşılamaz. Bu bir günlük orucun sevabını, dünyanın içindeki kadar,Bu bir günlük orucun sevabını, dünyanın içindeki kadar, dünyayı bir kap olarak düşünürsek, dünya dolusu altın verilse sevabını tam karşılamaz bir gün.dünyayı bir kap olarak düşünürsek, dünya dolusu altın verilse sevabını tam karşılamaz bir gün. Bir günlük nafile orucun sevabını tam karşılamaz. Bir günlük nafile orucun sevabını tam karşılamaz.

Dûne'l-hisâbi. Kıyamet gününden evvel. Yani asıl tamamlanması âhirette olacak. Dûne'l-hisâbi. Kıyamet gününden evvel. Yani asıl tamamlanması âhirette olacak.

Onun için çok çok güzel bir ibadeti yapmakta olduğumuzu hep bu hadîs-i şerîfler gösteriyor. Onun için çok çok güzel bir ibadeti yapmakta olduğumuzu hep bu hadîs-i şerîfler gösteriyor.

Kâle innallâhe Teâlâ kadâ alâ nefsihi ennehû men ateşe nefsehu lillâhi fî yevmi hârinKâle innallâhe Teâlâ kadâ alâ nefsihi ennehû men ateşe nefsehu lillâhi fî yevmi hârin kâne hakkan alallâhi azze ve celle en yervîhi yevme'l-kıyâmeti. kâne hakkan alallâhi azze ve celle en yervîhi yevme'l-kıyâmeti.

Bu hadîs-i şerîfin bu kısmında şöyle şey yapılmış.Bu hadîs-i şerîfin bu kısmında şöyle şey yapılmış. İnnallâhe Teâlâ kadâ alâ nefsihi.İnnallâhe Teâlâ kadâ alâ nefsihi. Allahu Teâlâ hazretleri kendisi şöyle kararı tensib buyurdu.Allahu Teâlâ hazretleri kendisi şöyle kararı tensib buyurdu. Kendisinin şöyle yapmasını kararlaştırdı. Kendi üzerine hükmetti böyle yapayım diye ki: Kendisinin şöyle yapmasını kararlaştırdı. Kendi üzerine hükmetti böyle yapayım diye ki:

Men ateşe nefsehu lillâhi fî yevmi hârin.Men ateşe nefsehu lillâhi fî yevmi hârin. Sıcak bir yaz gününde, uzun bir günde, sıcak bir ülkede, böyle zor şartlar altında,Sıcak bir yaz gününde, uzun bir günde, sıcak bir ülkede, böyle zor şartlar altında, kim oruç tutup canını nefsini susattırırsa. Susuzluktan ağzı kurudu filan. Susadı. kim oruç tutup canını nefsini susattırırsa. Susuzluktan ağzı kurudu filan. Susadı. Kim kendisini böyle Allah rızası için bir gün sıcak bir günde susattırırsa... Kim kendisini böyle Allah rızası için bir gün sıcak bir günde susattırırsa...

Kâne hakkan alallâhi azze ve celle. Kâne hakkan alallâhi azze ve celle.

En yervîhi yevme'l-kıyâmet.En yervîhi yevme'l-kıyâmet. Kıyamet gününde onu susuzluğunu giderip suya kandırmak Cenâb-ı Hakk'a hak olur.Kıyamet gününde onu susuzluğunu giderip suya kandırmak Cenâb-ı Hakk'a hak olur. Yani Cenâb-ı Hak onu kıyamet gününde susuzluk çektirtmez, sular. Yani Cenâb-ı Hak onu kıyamet gününde susuzluk çektirtmez, sular.

Tabii mahşer yerinin hallerini bilince bunun ne kadar önemli olduğunu insan daha iyi anlar.Tabii mahşer yerinin hallerini bilince bunun ne kadar önemli olduğunu insan daha iyi anlar. Güneş, hiç bulut olmadan insanların tepesine yaklaştırılacak. Bir mil kadar yaklaştırılacak deniliyor ki.Güneş, hiç bulut olmadan insanların tepesine yaklaştırılacak. Bir mil kadar yaklaştırılacak deniliyor ki. Güneş öyle yaklaştığı zaman insan ateşe atılmış gibi olur. Güneş öyle yaklaştığı zaman insan ateşe atılmış gibi olur. Şimdi milyonlarca kilometre olduğu halde yaz günlerinde sıcağa dayanamıyoruz. O kadar yaklaştırılacak. Şimdi milyonlarca kilometre olduğu halde yaz günlerinde sıcağa dayanamıyoruz. O kadar yaklaştırılacak.

Yani çok sıcak olacak kıyamet günü.Yani çok sıcak olacak kıyamet günü. Ve insanlar o kadar çok terleyecekler ki yerin içine yetmiş arşın derinliğe, terlerinin ıslaklığı işleyecek.Ve insanlar o kadar çok terleyecekler ki yerin içine yetmiş arşın derinliğe, terlerinin ıslaklığı işleyecek. Herhalde durdukları yere göre kimisinin topuğuna kadar, kimisinin dizine kadar, kimisinin beline,Herhalde durdukları yere göre kimisinin topuğuna kadar, kimisinin dizine kadar, kimisinin beline, kimisinin göğsüne, omuzuna kadar.kimisinin göğsüne, omuzuna kadar. Kimisinin kulağı hizasına kadar ve ağzını kapatacak şekilde ter yükselecek. Kimisinin kulağı hizasına kadar ve ağzını kapatacak şekilde ter yükselecek. O kadar terlere batacaklar insanlar. Ve tabii çok susayacaklar. Muazzam bir susuzluk olacak.O kadar terlere batacaklar insanlar. Ve tabii çok susayacaklar. Muazzam bir susuzluk olacak. İşte o zaman Cenâb-ı Hak susuzluğunu giderecek. Tabii bu sıcak günde gölge hiç yok mu? İşte o zaman Cenâb-ı Hak susuzluğunu giderecek. Tabii bu sıcak günde gölge hiç yok mu?

Hayır ve sadaka verenlerin zekâtları, sadakaları, hayırları başlarına gölge olacak.Hayır ve sadaka verenlerin zekâtları, sadakaları, hayırları başlarına gölge olacak. Sıcak yerde şemsiye kullanan insanlar gibi veyahut gölgelik bir yer bulup daSıcak yerde şemsiye kullanan insanlar gibi veyahut gölgelik bir yer bulup da bir çardak altı gibi oraya sığınanlar gibi. bir çardak altı gibi oraya sığınanlar gibi. Hayır ve hasenât yapan, sadaka ve zekât veren insanların bu yaptıkları hayırlar gölge olacak. Hayır ve hasenât yapan, sadaka ve zekât veren insanların bu yaptıkları hayırlar gölge olacak. Bir de Allah'ın en sevgili kulları en mübarek, dindar, takvâ ehli kulları daBir de Allah'ın en sevgili kulları en mübarek, dindar, takvâ ehli kulları da Allah'ın arş-ı âlâsının gölgesinde gölgelendirilecek. Allah'ın arş-ı âlâsının gölgesinde gölgelendirilecek.

Cenâb-ı Mevlâ'nın arş-ı âzamı muazzam bir şey. Varlık. Nasılsa.Cenâb-ı Mevlâ'nın arş-ı âzamı muazzam bir şey. Varlık. Nasılsa. O arş-ı âzamın gölgesinde gölgelenecek Allah'ın sevgili kulları. Evliyâ kulları.O arş-ı âzamın gölgesinde gölgelenecek Allah'ın sevgili kulları. Evliyâ kulları. Arşın gölgesinde gölgelenecek. Nurdan minberlere oturacaklar, nurdan koltuklara oturacaklar.Arşın gölgesinde gölgelenecek. Nurdan minberlere oturacaklar, nurdan koltuklara oturacaklar. Yüzleri ve elbiseleri nur olacak.Yüzleri ve elbiseleri nur olacak. Bunların kimler olduğunu yani Allah'ın sevgili kullarından hangileriBunların kimler olduğunu yani Allah'ın sevgili kullarından hangileri böyle arşın gölgesinde gölgelenecek onları da sayalım. böyle arşın gölgesinde gölgelenecek onları da sayalım.

Bir; Hz. Ömer gibi mesela devletin başına geçmiş de adaletle idarecilik yapmış olan hükümdar.Bir; Hz. Ömer gibi mesela devletin başına geçmiş de adaletle idarecilik yapmış olan hükümdar. İmam demek devlet başkanı demek burada. İmam demek devlet başkanı demek burada.

İki; gençliğinden beri hep Allah'a güzel kulluk ederek isyan ve günah yoluna sapmadan,İki; gençliğinden beri hep Allah'a güzel kulluk ederek isyan ve günah yoluna sapmadan, haramlara bulaşmadan, ibadetle yetişmiş olan genç.haramlara bulaşmadan, ibadetle yetişmiş olan genç. Onun için çocuklara bunu çok iyi öğretmemiz lazım. "Aman evladım, bak biz bu fırsatı kaçırdık.Onun için çocuklara bunu çok iyi öğretmemiz lazım. "Aman evladım, bak biz bu fırsatı kaçırdık. Sen kaçırma. Hiç harama günaha sapmadan, hiç yanlış yalan işler yapmadan,Sen kaçırma. Hiç harama günaha sapmadan, hiç yanlış yalan işler yapmadan, günah haram işlere bulaşmadan, aman böyle yetişmeye çalış. günah haram işlere bulaşmadan, aman böyle yetişmeye çalış. Arşın gölgesinde gölgeleneceksin." diye onu çocuklarımıza hiç olmazsa fırsatı kaçırmasınlar diye, Arşın gölgesinde gölgeleneceksin." diye onu çocuklarımıza hiç olmazsa fırsatı kaçırmasınlar diye, torunlarımıza öğretmeye çalışalım. Üç; birbirlerini Allah için sevenler. torunlarımıza öğretmeye çalışalım.

Üç; birbirlerini Allah için sevenler.
Yani âhiret kardeşi olmuş. "Hacı kardeşim selamün aleyküm ben seni kardeş edindim. Tamam mı?" "Tamam." Yani âhiret kardeşi olmuş. "Hacı kardeşim selamün aleyküm ben seni kardeş edindim. Tamam mı?" "Tamam."

Biz bazı toplantılarda da kura çekiyoruz. O onun kardeşi, o onun kardeşi oluyor. Avustralya'da.Biz bazı toplantılarda da kura çekiyoruz. O onun kardeşi, o onun kardeşi oluyor. Avustralya'da. O şehirden bu şehre geldiği zaman "benim burada kardeşim var" diyor.O şehirden bu şehre geldiği zaman "benim burada kardeşim var" diyor. Kardeşinin evine gidiyor. Tatlı oluyor yani.Kardeşinin evine gidiyor. Tatlı oluyor yani. Tamam tarikat kardeşiyiz ama bir de eğitim toplantısı kardeşliği. Kuradan çıkmış kardeşlik.Tamam tarikat kardeşiyiz ama bir de eğitim toplantısı kardeşliği. Kuradan çıkmış kardeşlik. İşte birbirlerini Allah için sevenler de arşın gölgesinde gölgelenecek. Yani Allah için. Din nâmına. İşte birbirlerini Allah için sevenler de arşın gölgesinde gölgelenecek. Yani Allah için. Din nâmına.

Peygamber Efendimiz de biliyorsunuz.Peygamber Efendimiz de biliyorsunuz. Medine-i Münevvere'ye gelen muhacirleri Medine'nin yerli ahalisiyle bir muhacir,Medine-i Münevvere'ye gelen muhacirleri Medine'nin yerli ahalisiyle bir muhacir, bir ensar, bir muhacir, bir ensar kardeş etmişti. bir ensar, bir muhacir, bir ensar kardeş etmişti. Mesela Ebû-d-Derdâ radıyallahu anh ile Selmân-ı Fârisî kardeş olmuşlardı mesela.Mesela Ebû-d-Derdâ radıyallahu anh ile Selmân-ı Fârisî kardeş olmuşlardı mesela. Herkes kardeş olmuştu, olmuştu; sayı çift değilmiş. Hz. Ali açıkta kalmıştı.Herkes kardeş olmuştu, olmuştu; sayı çift değilmiş. Hz. Ali açıkta kalmıştı. Hz. Ali açıkta kalınca radıyallahu anh Peygamber Efendimiz de onunla kendisi kardeşlik yaptı. Hz. Ali açıkta kalınca radıyallahu anh Peygamber Efendimiz de onunla kendisi kardeşlik yaptı. Hem damadı hem yeğeni hem de böyle mânevî yolla kardeş yaptı. Kardeşlik kurdu. Hem damadı hem yeğeni hem de böyle mânevî yolla kardeş yaptı. Kardeşlik kurdu.

Yani demek ki din kardeşliğinden öte bir kardeşlik kurma Efendimiz'in deYani demek ki din kardeşliğinden öte bir kardeşlik kurma Efendimiz'in de sünnet-i seniyyesinde olduğundan biz yapıyoruz.sünnet-i seniyyesinde olduğundan biz yapıyoruz. Evet böyle kardeşler, Allah için birbirini sevenler.Evet böyle kardeşler, Allah için birbirini sevenler. Onun için lütfen dervişliğinizin çok kıymetli bir şey olduğunu, kıymetini iyi bilin.Onun için lütfen dervişliğinizin çok kıymetli bir şey olduğunu, kıymetini iyi bilin. Ve lütfen tarikat kardeşlerinize böyle özel bir muhabbetle, candan yakınlık gösterin lütfen. Ve lütfen tarikat kardeşlerinize böyle özel bir muhabbetle, candan yakınlık gösterin lütfen. Bu vaadi kaçırmamak için. Bu vaadi kaçırmamak için.

Sonra, aklı camiye takılı, aklı, fikri camide olan insan.Sonra, aklı camiye takılı, aklı, fikri camide olan insan. Bir namazdan çıkıp öteki namaz vakti gelinceye kadar aklı hep camide.Bir namazdan çıkıp öteki namaz vakti gelinceye kadar aklı hep camide. "Aman vakti kaçırmayayım. Aman öğleni kıldım ama ikindiye yetişeyim."Aman vakti kaçırmayayım. Aman öğleni kıldım ama ikindiye yetişeyim. Aman işlerimi ona göre ayarlayayım." İki de birde saatine bakıyor, vesaire.Aman işlerimi ona göre ayarlayayım." İki de birde saatine bakıyor, vesaire. Bir namazı kıldı, çıkarken bile aklı hala mescitte. Öbür namaza aman yine yetişeyim, diye. Bir namazı kıldı, çıkarken bile aklı hala mescitte. Öbür namaza aman yine yetişeyim, diye.

Bu da çok önemli. İbadeti seviyor, mescidi seviyor.Bu da çok önemli. İbadeti seviyor, mescidi seviyor. Beş vakit namazı camide cemaatle kılmaya gayret ediyor. Beş vakit namazı camide cemaatle kılmaya gayret ediyor. Onun için beş vakit namaz kılınan camilerimizin olması lazım müslümanların. Bu sevapları kazanması için. Onun için beş vakit namaz kılınan camilerimizin olması lazım müslümanların. Bu sevapları kazanması için.

Beşincisi; namusunu koruyan adam. Yani birisi teklifte bulunuyor kendisine.Beşincisi; namusunu koruyan adam. Yani birisi teklifte bulunuyor kendisine. "Gel bizim eve." filan diye kapıyı açmaya razı. Pencereden işaret ediyor filan. Zengin. Güzel. "Gel bizim eve." filan diye kapıyı açmaya razı. Pencereden işaret ediyor filan. Zengin. Güzel. Diyor ki; ben Allah'tan korkarım. Kim gibi? Yusuf aleyhisselam gibi.Diyor ki; ben Allah'tan korkarım. Kim gibi?

Yusuf aleyhisselam gibi.
O da arşın gölgesinde gölgelenecek. Yusuf aleyhisselamın başına ne geldi?O da arşın gölgesinde gölgelenecek. Yusuf aleyhisselamın başına ne geldi? Yusuf aleyhisselamı Zeliha salonun kapısını kapattı. "Hadi bakalım gel" dedi. O da kaçtı.Yusuf aleyhisselamı Zeliha salonun kapısını kapattı. "Hadi bakalım gel" dedi. O da kaçtı. O da kovaladı. Kapıya kaçıyor Yusuf aleyhisselam. O da kovaladı. Kapıya kaçıyor Yusuf aleyhisselam. Yani "bir günah yapmayalım" diye, bir haram bir şey yapmayalım diye günahtan kaçıyor.Yani "bir günah yapmayalım" diye, bir haram bir şey yapmayalım diye günahtan kaçıyor. Yoksa kendisinin de canı istiyor. İstediğini âyet-i kerîmeden anlıyoruz.Yoksa kendisinin de canı istiyor. İstediğini âyet-i kerîmeden anlıyoruz. Canı istiyor ama Allah'tan korktuğu için "aman bunu yapmayayım" diye geri duruyor, kaçıyor.Canı istiyor ama Allah'tan korktuğu için "aman bunu yapmayayım" diye geri duruyor, kaçıyor. Kaçarken kapıya doğru, o da arkadan gitmesin diye tutunca Yusuf aleyhisselamın gömleği yırtıldı.Kaçarken kapıya doğru, o da arkadan gitmesin diye tutunca Yusuf aleyhisselamın gömleği yırtıldı. kapı açılmasın mı? Kapı açıldı, kocası geldi. Zeliha validenin. Kocası geldi kapıda.kapı açılmasın mı?

Kapı açıldı, kocası geldi. Zeliha validenin. Kocası geldi kapıda.
Baktı ki böyle acayip nefes nefese bir vaziyet, bir mücadele olmuş.Baktı ki böyle acayip nefes nefese bir vaziyet, bir mücadele olmuş. Bir kaçma, kovalamaca olmuş. Nedir bu filan? Yalan söyledi Zeliha. Bir kaçma, kovalamaca olmuş. Nedir bu filan?

Yalan söyledi Zeliha.
Dedi ki yani; "Bu köle senin eşine sarkıntılık yapmak istedi.Dedi ki yani; "Bu köle senin eşine sarkıntılık yapmak istedi. Senin eşine, hanımına sarkıntılık yapmaya kalkışan bir insanın hapsedilmekten, Senin eşine, hanımına sarkıntılık yapmaya kalkışan bir insanın hapsedilmekten, şiddetli azaba uğratılmaktan başka cezasını düşünebiliyor musun? Cezalandır bunu." dedi. şiddetli azaba uğratılmaktan başka cezasını düşünebiliyor musun? Cezalandır bunu." dedi.

Yusuf aleyhisselam da dedi ki: "Hayır ben bir şey yapmadım. O saldırdı. O teklif etti, o istedi.Yusuf aleyhisselam da dedi ki: "Hayır ben bir şey yapmadım. O saldırdı. O teklif etti, o istedi. Bende kaçtım." dedi. İki zıt iddia. Zeliha diyor ki; "Yusuf bana saldırdı.Bende kaçtım." dedi. İki zıt iddia.

Zeliha diyor ki; "Yusuf bana saldırdı.
Sarkıntılık yapmak istedi. Mücadele ondan oldu. Kaçışma kovalamaca ondan oldu." Sarkıntılık yapmak istedi. Mücadele ondan oldu. Kaçışma kovalamaca ondan oldu."

Yusuf aleyhisselam da "Hayır ben öyle yapmadım. O saldırdı ben kaçtım."Yusuf aleyhisselam da "Hayır ben öyle yapmadım. O saldırdı ben kaçtım." Şöyle düşündüler. Kocası sarayın itibarlı bir veziri. Şöyle düşündüler. Kocası sarayın itibarlı bir veziri. Kocasının yardımcılarından bir tanesi dedi ki; "Efendim şimdi bunun çözümü delil, belge. Nasıl olacak?" Kocasının yardımcılarından bir tanesi dedi ki; "Efendim şimdi bunun çözümü delil, belge. Nasıl olacak?"

"Eğer Yusuf'un gömleği önden yırtılmışsa demek ki bu ilk önce sarılmak istemiş, saldırmak istemiş."Eğer Yusuf'un gömleği önden yırtılmışsa demek ki bu ilk önce sarılmak istemiş, saldırmak istemiş. Ötekisi de yapma, etme filan derken gömlek önden yırtılmışÖtekisi de yapma, etme filan derken gömlek önden yırtılmış O zaman suçlu Yusuf demek olur. Eğer arkadan yırtılmışsa demek ki kaçmış, o arkadan yakalamış.O zaman suçlu Yusuf demek olur. Eğer arkadan yırtılmışsa demek ki kaçmış, o arkadan yakalamış. Oradan yırtılmış." Baktılar ki gömlek arkadan yırtılmış.Oradan yırtılmış."

Baktılar ki gömlek arkadan yırtılmış.
Yusuf aleyhisselamın masumluğu çıktı ortaya.Yusuf aleyhisselamın masumluğu çıktı ortaya. Yusuf aleyhisselam, Zeliha da itibarlı güzel bir insan olduğu halde haram ve günah olduğundan kaçtı.Yusuf aleyhisselam, Zeliha da itibarlı güzel bir insan olduğu halde haram ve günah olduğundan kaçtı. Hatta "hapse girmek daha iyidir" diye hapse girmeyi göze alarak namusunu korudu. İşte öyle insanlar, beş. Hatta "hapse girmek daha iyidir" diye hapse girmeyi göze alarak namusunu korudu. İşte öyle insanlar, beş.

Altıncısı, gösteriş için değil Allah rızası için hayır yapan, adının duyulmasını istemeyen,Altıncısı, gösteriş için değil Allah rızası için hayır yapan, adının duyulmasını istemeyen, sağ elinin verdiği hayrı sol eli bile duymayacak kadar gizli veren kimse. sağ elinin verdiği hayrı sol eli bile duymayacak kadar gizli veren kimse. Yani adımı yazın minarenin dibine. İşte bunu falanca yaptırmıştır. Ruhuna fatiha vesaire.Yani adımı yazın minarenin dibine. İşte bunu falanca yaptırmıştır. Ruhuna fatiha vesaire. Öyle bir şey yok. O kadar gizli yapıyor ki sadakayı, kimse anlamıyor bile. Çakmıyor bile.Öyle bir şey yok. O kadar gizli yapıyor ki sadakayı, kimse anlamıyor bile. Çakmıyor bile. Öyle gizli veriyor. Allah rızası için bu. Bir de tenhada Cenâb-ı Hakk'ı zikrediyor.Öyle gizli veriyor. Allah rızası için bu.

Bir de tenhada Cenâb-ı Hakk'ı zikrediyor.
Aşka, cûşa geliyor. Gözlerinden yaşlar dökülüyor. Böyle aşkullahtan, muhabbetullahtan ağlayan kimse. Aşka, cûşa geliyor. Gözlerinden yaşlar dökülüyor. Böyle aşkullahtan, muhabbetullahtan ağlayan kimse. Dervişlik yani. Dervişlik yani. Demek ki dervişliği güzel yaparsak birkaç koldan, arşın gölgesinde gölgelenmeyi kazanabiliriz. Demek ki dervişliği güzel yaparsak birkaç koldan, arşın gölgesinde gölgelenmeyi kazanabiliriz.

Burada geçen mükâfatı elde etmek içinde sıcak günde oruç tutmak da var.Burada geçen mükâfatı elde etmek içinde sıcak günde oruç tutmak da var. Bunu böyle söylemiş Peygamber Efendimiz. Bunu böyle söylemiş Peygamber Efendimiz.

Bu Ebû Musa el-Eş'ârî hazretleri ne yapardı? Bu Ebû Musa el-Eş'ârî hazretleri ne yapardı?

Yılın sıcak gününü gözlerdi.Yılın sıcak gününü gözlerdi. Sıcaktan insanın kavrulacak hâle geleceği günde oruç tutardı. Neden? Sıcaktan insanın kavrulacak hâle geleceği günde oruç tutardı. Neden?

Bu sevabı alayım diye. Yani inadına diyelim.Bu sevabı alayım diye. Yani inadına diyelim. Aksine sıcak gün arardı ki zorlukla ağzım kuruya kuruya,Aksine sıcak gün arardı ki zorlukla ağzım kuruya kuruya, böyle kavrula kavrula oruç tutayım da bu sevabı alayım diye öyle o günleri araştırırböyle kavrula kavrula oruç tutayım da bu sevabı alayım diye öyle o günleri araştırır ve o günlerde oruç tutardı diye tanıyanlar söylüyorlar Ebû Musa hazretlerinin. ve o günlerde oruç tutardı diye tanıyanlar söylüyorlar Ebû Musa hazretlerinin.

Diğer bir hadîs-i şerîf,Diğer bir hadîs-i şerîf, Huzeyfe radıyallahu anh dedi ki: Huzeyfe radıyallahu anh dedi ki:

Ahmet ibni Hanbel ve İsfehani tarafından rivayet edilmiş bu hadîs-i şerîf. Bu da müjdeli.Ahmet ibni Hanbel ve İsfehani tarafından rivayet edilmiş bu hadîs-i şerîf. Bu da müjdeli. Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz, Huzeyfe r.anh diyor ki;Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz, Huzeyfe r.anh diyor ki; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle göğsüme dayadım. Kucaklamış herhalde.Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle göğsüme dayadım. Kucaklamış herhalde. Nerede nasıl olduğunu burada yazmıyor, kalabalık bir yer miydi? Hac mıydı? Savaş mıydı?Nerede nasıl olduğunu burada yazmıyor, kalabalık bir yer miydi? Hac mıydı? Savaş mıydı? Böyle o kadar göğsüme bağrıma bastım. Böyle o kadar göğsüme bağrıma bastım.

Esneddünnebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ila sadri. "Resûlullah'ı bağrıma bastım." diyor. Esneddünnebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ila sadri. "Resûlullah'ı bağrıma bastım." diyor.

Fekale Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: Lâ ilâhe illallah diyen, hutumelehu biha,Fekale Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: Lâ ilâhe illallah diyen, hutumelehu biha, son nefesini böyle veren, ömrü bununla kapanan. Lâ ilâhe illallah derken ölen kimse ne olur? son nefesini böyle veren, ömrü bununla kapanan. Lâ ilâhe illallah derken ölen kimse ne olur?

Dehalel cenneh. Cennete girdi demektir. Girer yani. Kesin girer.Dehalel cenneh. Cennete girdi demektir. Girer yani. Kesin girer. Lâ ilâhe illallah deyip de ölen kimse cennete girer diyelim, biz düz olarak.Lâ ilâhe illallah deyip de ölen kimse cennete girer diyelim, biz düz olarak. Elhamdülillah her zaman diyoruz. Bir de son nefesin sıkıntılarında, acısı var, derdi var. Elhamdülillah her zaman diyoruz. Bir de son nefesin sıkıntılarında, acısı var, derdi var. Canın çıkmasının telaşı var, korkusu var. O zamanda lâ ilâhe illallah diyebilmek kolay bir şey değil.Canın çıkmasının telaşı var, korkusu var. O zamanda lâ ilâhe illallah diyebilmek kolay bir şey değil. Onun için Lâ ilâhe illallahı düzgün, sağlıklı zamanında çok demesi lazım kiOnun için Lâ ilâhe illallahı düzgün, sağlıklı zamanında çok demesi lazım ki o son nefeste Lâ ilâhe illallah diyebilsin. Yoksa insanlar nasıl yaşadıysa öyle ölürmüş.o son nefeste Lâ ilâhe illallah diyebilsin.

Yoksa insanlar nasıl yaşadıysa öyle ölürmüş.
Yaşadığı hal üzere. Ankara'da bir vaiz anlatıyordu. Adam ölecek diyor, yanına gittik.Yaşadığı hal üzere. Ankara'da bir vaiz anlatıyordu. Adam ölecek diyor, yanına gittik. Lâ ilâhe illallah, Eşhedü enlâ ilâhe illallah diyoruz, diyor. O da kendinden geçmiş, diyor.Lâ ilâhe illallah, Eşhedü enlâ ilâhe illallah diyoruz, diyor. O da kendinden geçmiş, diyor. "Vallahi olmaz. Yüz daha vermezsen vermem." Bilmem ne. Pazarlık yapıyor boyuna diyor."Vallahi olmaz. Yüz daha vermezsen vermem." Bilmem ne. Pazarlık yapıyor boyuna diyor. Ya bu hal nedir dedik, diyor. At alır satarmış adam. Ömrü öyle geçmiş, onun pazarlığında. Ya bu hal nedir dedik, diyor. At alır satarmış adam. Ömrü öyle geçmiş, onun pazarlığında.

Bir başkası Almanya'da Cuma hutbesinde anlattı, unutmuyorum.Bir başkası Almanya'da Cuma hutbesinde anlattı, unutmuyorum. "Beni ölmek üzere olan bir insanın yanına götürdüler. "Beni ölmek üzere olan bir insanın yanına götürdüler. Ben de ona Lâ ilâhe illallah Lâ ilâhe illallah demeye başladım diyor.Ben de ona Lâ ilâhe illallah Lâ ilâhe illallah demeye başladım diyor. Böyle telkin etmeye çalışıyorum. O da diyemiyor hırıl hırıl, hırıl hırıl böyle ölecek. Böyle telkin etmeye çalışıyorum. O da diyemiyor hırıl hırıl, hırıl hırıl böyle ölecek. Ölemiyor, diyor. Ondan sonra gözleri kapalı. Lâ ilâhe illallah de.Ölemiyor, diyor. Ondan sonra gözleri kapalı. Lâ ilâhe illallah de. Eşhedü enlâ ilâhe illallah de, diye biraz böyle zorlayınca, gözlerini açtı." diyor. Böyle kızgın bir şekilde.Eşhedü enlâ ilâhe illallah de, diye biraz böyle zorlayınca, gözlerini açtı." diyor.

Böyle kızgın bir şekilde.
"Yahu hoca görmüyor musun kantarın topuzunu ağzıma tıkıp tıkıp duruyorlar. "Yahu hoca görmüyor musun kantarın topuzunu ağzıma tıkıp tıkıp duruyorlar. Ben nasıl söyleyeyim." demiş. Böyle ölmüş.Ben nasıl söyleyeyim." demiş. Böyle ölmüş. "Kantarın topuzunu ağzıma ağzıma böyle tıkıştırıyorlar. Söyleyemiyorum ondan." demiş."Kantarın topuzunu ağzıma ağzıma böyle tıkıştırıyorlar. Söyleyemiyorum ondan." demiş. Diyemiyor yani. Kantarlar var ya iki taraf karşılıklı geçiyor. Topuzu oluyor.Diyemiyor yani. Kantarlar var ya iki taraf karşılıklı geçiyor. Topuzu oluyor. Şöyle çuvalı filan takıyorlar. Böyle tartılıyor. Anadolu usulü kantar. Onun topuzu ağzıma sokuluyor. Şöyle çuvalı filan takıyorlar. Böyle tartılıyor. Anadolu usulü kantar. Onun topuzu ağzıma sokuluyor. "Nasıl söyleyeyim, söyleyemiyorum." demiş. Ölmüş. Dışarı çıkmış. "Bacım bu ne hal?" demiş hanımına. "Nasıl söyleyeyim, söyleyemiyorum." demiş. Ölmüş. Dışarı çıkmış. "Bacım bu ne hal?" demiş hanımına.

"Hocam sorma. Ben bu herife çok nasihat ettim ama dinlemedi. Bu bakkaldı."Hocam sorma. Ben bu herife çok nasihat ettim ama dinlemedi. Bu bakkaldı. İki tane kantarı vardı. Birisi hileli kantar. Alırken onunla tartardı. Bu yüzde 10 eksik tartardı. İki tane kantarı vardı. Birisi hileli kantar. Alırken onunla tartardı. Bu yüzde 10 eksik tartardı. 100 kiloda 10 kilo eksik tartardı." 100 kiloluk malı o 90 kilo gibi gösteriyor.100 kiloda 10 kilo eksik tartardı." 100 kiloluk malı o 90 kilo gibi gösteriyor. 10 kilo kandırıyor satanı. "Satarken de başka bir hileli kantarı vardı. O da fazla tartardı.10 kilo kandırıyor satanı. "Satarken de başka bir hileli kantarı vardı. O da fazla tartardı. Ömrü böyle geçti. Çok söyledim yapma bu hileyi. Ölçüde, tartıda hile yapma, dedim dinlemedi." Ömrü böyle geçti. Çok söyledim yapma bu hileyi. Ölçüde, tartıda hile yapma, dedim dinlemedi."

İşte ölürken öyle ölmüş. Kantarın topuzunu ağzına sokuyormuş melekler.İşte ölürken öyle ölmüş. Kantarın topuzunu ağzına sokuyormuş melekler. Onun için Lâ ilâhe illallah Eşhedü enlâ ilâhe illallah diyemiyormuş. Onun için Lâ ilâhe illallah Eşhedü enlâ ilâhe illallah diyemiyormuş.

Yani bu dervişliğin Lâ ilâhe illallah'ı Allah'ı zikri çok söylemesinin, emretmesinin sebebi ne tarikatlarımızın? Yani bu dervişliğin Lâ ilâhe illallah'ı Allah'ı zikri çok söylemesinin, emretmesinin sebebi ne tarikatlarımızın?

Ömrü zikirle geçsin de ömrünün geçişine uygun bir âkibet olsun diye. Lâ ilâhe illallah diyelim.Ömrü zikirle geçsin de ömrünün geçişine uygun bir âkibet olsun diye. Lâ ilâhe illallah diyelim. Allah bize son nefeste Lâ ilâhe illallah'la göçmeye muvakkat etsin, bir. Allah bize son nefeste Lâ ilâhe illallah'la göçmeye muvakkat etsin, bir.

İkincisi, ve men sâme yevmen. Kim bir gün oruç tutarsa… İkincisi, ve men sâme yevmen. Kim bir gün oruç tutarsa…

İbtiğâe vechillâh. Allah'ın rızası için. Allah'ın rızasını düşünerek bir oruca niyet ederse… İbtiğâe vechillâh. Allah'ın rızası için. Allah'ın rızasını düşünerek bir oruca niyet ederse…

Hutime lehû bihâ. Ve bu oruçluyken o gün ölürse, Oruçlu oruçlu ölürse. Hutime lehû bihâ. Ve bu oruçluyken o gün ölürse, Oruçlu oruçlu ölürse.

Dehale'l-cenneh. Gene cennete girer. Oruçluyken ölen cennete girer.Dehale'l-cenneh. Gene cennete girer.

Oruçluyken ölen cennete girer.
Lâ ilâhe illallah deyip en son işi o olup ölen cennete girer. Lâ ilâhe illallah deyip en son işi o olup ölen cennete girer.

Üçüncüsü, Vemen tasaddaka bi sadakatin ibtidae vechillahi hutumelehu biha dehalel cenneh.Üçüncüsü, Vemen tasaddaka bi sadakatin ibtidae vechillahi hutumelehu biha dehalel cenneh. Kim bir hayır, sadaka verir de o sadaka, hayır verdiği gün, ölüm gelir, onunla vefat ederse, Kim bir hayır, sadaka verir de o sadaka, hayır verdiği gün, ölüm gelir, onunla vefat ederse, yine cennete girer, diye Peygamber Efendimiz müjdelemiş. yine cennete girer, diye Peygamber Efendimiz müjdelemiş.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi güzel işleri yapmaya, böylece cennete girmeye muvaffak eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi güzel işleri yapmaya, böylece cennete girmeye muvaffak eylesin. Rızasını kazanıp huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varmayı nasip eylesin. Rızasını kazanıp huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varmayı nasip eylesin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2