Namaz Vakitleri
İstanbul
27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Dünyayı Sevmek, Ölümden Korkmak (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Recep 1406 / 16.03.1986
İskenderpaşa Camii / İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

Cehenneme girip çıkanla cehenneme girmeden cennete girenler aynı mıdır? Cehenneme girip çıkanla cehenneme girmeden cennete girenler aynı mıdır?

Değildir. Cennete hiç cehenneme düşmeden girenlerin bile dereceleri farklıdır.Değildir. Cennete hiç cehenneme düşmeden girenlerin bile dereceleri farklıdır. İnsanların derece olarak en yüksekleri Kur'an'ı en iyi bilenleri, en iyi yaşayanları olacak. İnsanların derece olarak en yüksekleri Kur'an'ı en iyi bilenleri, en iyi yaşayanları olacak. Kur'an'ı tam bilen, tam kâmil insanın derecesi en yüksek olacak. Kur'an'ı tam bilen, tam kâmil insanın derecesi en yüksek olacak. Oradaki bilgisi az olduğuna göre derece derece azalacak.Oradaki bilgisi az olduğuna göre derece derece azalacak. Cennet ehlinin mertebe bakımından en aşağıda olanları cehennemde yanıp daCennet ehlinin mertebe bakımından en aşağıda olanları cehennemde yanıp da cennete sonradan girmiş olanlar. cennete sonradan girmiş olanlar. Ama en son giren insana bile Allahu Teâlâ hazretleri cennette Ama en son giren insana bile Allahu Teâlâ hazretleri cennette o kadar büyük nimetler ihsan edecek kio kadar büyük nimetler ihsan edecek ki o şahıs sanacak ki cennette bana verilen şey dünyada hiçbir kula nasip olmamış. o şahıs sanacak ki cennette bana verilen şey dünyada hiçbir kula nasip olmamış. Hiç kimseye bu kadar verilmemiştir sanacak. Hiç kimseye bu kadar verilmemiştir sanacak. En son girene bu dünya kadar, bu gökler kadar nimetler verecek. En son girene bu dünya kadar, bu gökler kadar nimetler verecek.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi cennetlik eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi cennetlik eylesin. Cenneti kaçırmak çok büyük bir mahrumiyet. Allah ehli cennetten eylesin. Cenneti kaçırmak çok büyük bir mahrumiyet. Allah ehli cennetten eylesin.

Kıravat takınmak sakıncalı mıdır? Sakıncalıdır. Şu bakımdan: Kıravat takınmak sakıncalı mıdır?

Sakıncalıdır. Şu bakımdan:

Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerle ifade buyuruyor, işaret buyuruyor;Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerle ifade buyuruyor, işaret buyuruyor; müslümanın kıyafet olarak, şekil olarak başkasını taklit etmesi uygun olmuyor. müslümanın kıyafet olarak, şekil olarak başkasını taklit etmesi uygun olmuyor.

Hâlifû yehûde ve'n-nasârâ. "Yahudilere, nasrânîlere muhalefet edin." buyurmuş. Hâlifû yehûde ve'n-nasârâ. "Yahudilere, nasrânîlere muhalefet edin." buyurmuş.

Mecburiyetler, insanı mecburiyetin ciddiyetine göre mazur tutabilir. Mecburiyetler, insanı mecburiyetin ciddiyetine göre mazur tutabilir. Ama esas itibariyle kıravat kelimesi lugatlarda açıp okuduğumuz zaman Ama esas itibariyle kıravat kelimesi lugatlarda açıp okuduğumuz zaman hırvat kelimesinden geliyor. Şimdiki Yugoslavya'da, Çekoslavakya'da yaşayan bir kavim var.hırvat kelimesinden geliyor. Şimdiki Yugoslavya'da, Çekoslavakya'da yaşayan bir kavim var. Hırvatlar'ın bir süs şekliymiş. Bu oradan Avrupa'ya geçmiş, oradan da bize gelmiş oluyor. Hırvatlar'ın bir süs şekliymiş. Bu oradan Avrupa'ya geçmiş, oradan da bize gelmiş oluyor.

O bakımdan bize ait bir âdet değil. Bizim kılığımızla, kıyafetimizle, sakalımızla, O bakımdan bize ait bir âdet değil. Bizim kılığımızla, kıyafetimizle, sakalımızla, cübbemizle, sarığımızla özümüzün, mazimizin bir gelişi gidişi var.cübbemizle, sarığımızla özümüzün, mazimizin bir gelişi gidişi var. Kâfiri taklit bize gerekmiyor. Bizim kendi [kıyafetlerimize] tâbi olmamız gerekiyor. Kâfiri taklit bize gerekmiyor. Bizim kendi [kıyafetlerimize] tâbi olmamız gerekiyor. Mecburiyetler, uniformalar, zaruretler hariç, insanın mümkün olduğu kadar İslâmî,Mecburiyetler, uniformalar, zaruretler hariç, insanın mümkün olduğu kadar İslâmî, İslâm'a uygun kıyafete sahip olması lazım. İslâm'a uygun kıyafete sahip olması lazım.

Ana ölçüler itibariyle insanın bir kere tesettürlü olması gerekiyor. Ana ölçüler itibariyle insanın bir kere tesettürlü olması gerekiyor. Avret yerlerini en aşağı örtmesi gerekiyor. Sonra öbür tarafları da örtmesi gerekiyor.Avret yerlerini en aşağı örtmesi gerekiyor. Sonra öbür tarafları da örtmesi gerekiyor. Tesettürde dikkat edilecek iki mühim esas oluyor, hem erkek için hem kadın için: Tesettürde dikkat edilecek iki mühim esas oluyor, hem erkek için hem kadın için:

Bir, şeffaf olup da altını göstermeyecek. "İşte örtündüm ya!" Bir, şeffaf olup da altını göstermeyecek.

"İşte örtündüm ya!"

Ne örtünmesi; altı görünüyor! Altı göründü mü olmaz, bir. Ne örtünmesi; altı görünüyor! Altı göründü mü olmaz, bir.

Bir de sımsıkı olup da bedeni belli olmayacak.Bir de sımsıkı olup da bedeni belli olmayacak. Umumiyetle bu sımsıkı olmayı kadınlar ve erkekler bu devirde yapıyorlar.Umumiyetle bu sımsıkı olmayı kadınlar ve erkekler bu devirde yapıyorlar. Pantolon giyiyorlar; etleri butları, kalçaları, kaburga kemikleri, göbekleri,Pantolon giyiyorlar; etleri butları, kalçaları, kaburga kemikleri, göbekleri, göbeğinin çukuru, çıkıntısı her şeyi meydanda… göbeğinin çukuru, çıkıntısı her şeyi meydanda…

Giyinik misin sen? "Giyiniğim." Giyinik misin sen?

"Giyiniğim."

Nasıl giyiniklik? Nasıl giyiniklik?

Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfte -kadınların öyle olanlarına, [dar] giyinenlere- buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfte -kadınların öyle olanlarına, [dar] giyinenlere- buyurmuş ki;

Kâsiyâtün âriyâtün. "Giyinmiş ama çıplaklar." Kâsiyâtün âriyâtün. "Giyinmiş ama çıplaklar."

Erkekler de öyle giyiniyorlar. Blucin modası çıktı şimdi; bir giyiniyor, Erkekler de öyle giyiniyorlar. Blucin modası çıktı şimdi; bir giyiniyor, kilosuyla [vesairesiyle] her tarafı meydanda. Bu kaç okkalık kurbanlık, hepsi belli. Olmaz ki! kilosuyla [vesairesiyle] her tarafı meydanda. Bu kaç okkalık kurbanlık, hepsi belli. Olmaz ki!

Bir de bazı yasaklar var. Mesela dinimizde erkeklere ipekli giyinmek yasaktır, haramdır.Bir de bazı yasaklar var. Mesela dinimizde erkeklere ipekli giyinmek yasaktır, haramdır. Altın istimali yüzük olarak yasaktır. Bunun dışına ana ölçü; Altın istimali yüzük olarak yasaktır.

Bunun dışına ana ölçü;

İbadet yaparken avret mahallerimizi belli etmeyecek rahat, serbest kıyafetler İbadet yaparken avret mahallerimizi belli etmeyecek rahat, serbest kıyafetler ve bizi arkamızdan önümüzden örtecek kıyafetler uygundur. ve bizi arkamızdan önümüzden örtecek kıyafetler uygundur. Onun için pardesü gibi uzun bir şey uygun oluyor, Onun için pardesü gibi uzun bir şey uygun oluyor, secdede vesairede avret mahalleri belli olmasın diye. secdede vesairede avret mahalleri belli olmasın diye. Öyle kıyafetler uygun oluyor. Rahat kıyafetler uygun oluyor.Öyle kıyafetler uygun oluyor. Rahat kıyafetler uygun oluyor. Onlara dikkat etmesi gerekiyor. Taklit olmaması gerekiyor. Onlara dikkat etmesi gerekiyor. Taklit olmaması gerekiyor.

Dinimizde gayrimüslimi taklit yasak. Dinimizde gayrimüslimi taklit yasak. Onun için kendi özümüze bağlı haysiyetli kimseler olmamız gerekiyor. Onun için kendi özümüze bağlı haysiyetli kimseler olmamız gerekiyor.

İş yerindeki banyolarda alınan abdestle namaz kılınabilir mi? İş yerindeki banyolarda alınan abdestle namaz kılınabilir mi?

Nereden abdest alırsan kılınır. Yalnız niye sordu anlayamadım. Nereden abdest alırsan kılınır. Yalnız niye sordu anlayamadım. Ama ben bazen duyarım, pek kendim görmedim ama duydum; Ama ben bazen duyarım, pek kendim görmedim ama duydum; topluca, örtüsüz, şaldır şuldur, herkes birbirini görerek filan oluyormuş. Öyle olmaz.topluca, örtüsüz, şaldır şuldur, herkes birbirini görerek filan oluyormuş. Öyle olmaz. Kendin perdeni çekeceksin, görünmeyeceksin. Kendin perdeni çekeceksin, görünmeyeceksin. Her tarafın meydanda görünerek olmaz. Avret mahallini başkası görmeden abdest alacaksın. Her tarafın meydanda görünerek olmaz. Avret mahallini başkası görmeden abdest alacaksın.

Mescid-i Haram ne demektir? Bu isim nereden alınmıştır? Mescid-i Haram ne demektir? Bu isim nereden alınmıştır?

Allahu Teâlâ hazretleri bazı şeyleri yapmayı orada haram kılmıştır. Allahu Teâlâ hazretleri bazı şeyleri yapmayı orada haram kılmıştır. Oraya hürmet, itibar ve itina etmek boyun borcudur.Oraya hürmet, itibar ve itina etmek boyun borcudur. Dikkat etmek gerekli bir yer olduğundan, oraya el-Mescidi'l-Haram deniliyor. Dikkat etmek gerekli bir yer olduğundan, oraya el-Mescidi'l-Haram deniliyor. "Harem mıntıkası" deniliyor, oraya girdiğin zaman her şeyi yapamazsın. "Harem mıntıkası" deniliyor, oraya girdiğin zaman her şeyi yapamazsın. Orası Allahu Teâlâ hazretlerinin mübarek mıntıkası diye dikkat etmen gerekenOrası Allahu Teâlâ hazretlerinin mübarek mıntıkası diye dikkat etmen gereken bir tavır takınman gerekiyor. Onun için Mescidi'l-Haram denmiş. bir tavır takınman gerekiyor. Onun için Mescidi'l-Haram denmiş. İhtirama layık mahal; içinde her şeyin yapılamayacağı, bazı yasakların olduğu yer, mahal. İhtirama layık mahal; içinde her şeyin yapılamayacağı, bazı yasakların olduğu yer, mahal.

Hocam mevcut zevcemin altınlarına zekât veriyorum. Hocam mevcut zevcemin altınlarına zekât veriyorum. Ancak kurban kesmek istiyoruz. Zevcem için mi kendi adıma mı keseceğiz? Ancak kurban kesmek istiyoruz. Zevcem için mi kendi adıma mı keseceğiz?

Altınlar kiminse kurban kesmek onun borcudur, onun adına kesilecek. Altınlar kiminse kurban kesmek onun borcudur, onun adına kesilecek. Kurban mecburiyeti, borcu, zekât hakkı altınlara teşekkül ediyor, onun vermesi lazım. Kurban mecburiyeti, borcu, zekât hakkı altınlara teşekkül ediyor, onun vermesi lazım. O vermiyor, kocası veriveriyor, Allah razı olsun, sevap kazanır. O vermiyor, kocası veriveriyor, Allah razı olsun, sevap kazanır. Eğer vermezse bile kocası altının bir kısmını bozdurup zekâtını vermesi lazım,Eğer vermezse bile kocası altının bir kısmını bozdurup zekâtını vermesi lazım, kurbanını alması lazım. kurbanını alması lazım.

Hızır aleyhisselam peygamber mi, melâike mi, insan mı? Öldü mü, sağ mı? Hızır aleyhisselam peygamber mi, melâike mi, insan mı? Öldü mü, sağ mı?

Peygamberlerden bir peygamber. Bir özel hayatla hayy olduğu söyleniyor. Peygamberlerden bir peygamber. Bir özel hayatla hayy olduğu söyleniyor.

"Fî mâ kâl, fî mâ kalle" bu ne demek, açıklar mısınız? "Fî mâ kâl, fî mâ kalle" bu ne demek, açıklar mısınız?

Fî mâ kâl. Olabilirse, olursa...Fî mâ kâl. Olabilirse, olursa... Peygamber Efendimiz'in hadisi okunduğu zaman denilir ki;Peygamber Efendimiz'in hadisi okunduğu zaman denilir ki; Sadaka Resûlullah. "Resûlullah doğru buyurdu."Sadaka Resûlullah. "Resûlullah doğru buyurdu." Tasdik makamında hani Kur'an okuyunca Sadaka'llâhü'l-azîm dediğimiz gibi Tasdik makamında hani Kur'an okuyunca Sadaka'llâhü'l-azîm dediğimiz gibi Sadaka Resûlullah denilir. Ama o rivayeti râvi tam bozmadan aynen kayıt mı etmiş,Sadaka Resûlullah denilir. Ama o rivayeti râvi tam bozmadan aynen kayıt mı etmiş, fî mâ kâl, yani "Resûlullah sözünde doğru buyurmuştur." fî mâ kâl, yani "Resûlullah sözünde doğru buyurmuştur." Ev kemâ kâl "Veyahut râvinin rivayet ettiğine göre bu üç aşağı beş yukarı Ev kemâ kâl "Veyahut râvinin rivayet ettiğine göre bu üç aşağı beş yukarı bu minval üzere buyurmuş, söylediğinde haklıdır." bu minval üzere buyurmuş, söylediğinde haklıdır." "Veyahut söylediğine yakın bir şekliyle bu sözü haktır, tasdik ederim." demiş oluyor. "Veyahut söylediğine yakın bir şekliyle bu sözü haktır, tasdik ederim." demiş oluyor.

Fimâ kâle. Kâle 'kâ'sı uzun olarak.Fimâ kâle. Kâle 'kâ'sı uzun olarak. Kalle olursa, 'l' harfi şeddeli olursa fî mâ kalle;Kalle olursa, 'l' harfi şeddeli olursa fî mâ kalle; "az olması halinde" demek olur. Bu bizim ibaremizde değil de böyle bir ibare de var. "az olması halinde" demek olur. Bu bizim ibaremizde değil de böyle bir ibare de var. Kur'ân-ı Kerîm'de de var. Mimmâ kalle minhü ev kesüra diye geçiyor. Kur'ân-ı Kerîm'de de var.

Mimmâ kalle minhü ev kesüra diye geçiyor.
"Ondan az olsun, çok olsun..." Min mâ kalle. "Az olan miktar" demek olur. "Ondan az olsun, çok olsun..." Min mâ kalle. "Az olan miktar" demek olur.

Nereden duyduysa ikisini de söylemiş olduk. Nereden duyduysa ikisini de söylemiş olduk.

Bugün bazı cahiller diyorlar ki; "Kur'ân-ı Kerîm'in anlamını bilmeden okunmasının ne mânası var?" Bugün bazı cahiller diyorlar ki; "Kur'ân-ı Kerîm'in anlamını bilmeden okunmasının ne mânası var?"

Bir insan Kur'ân-ı Kerîm'in okumasını da bilmiyor, harflerini de bilmiyor; yüzüne baksa sevabı var.Bir insan Kur'ân-ı Kerîm'in okumasını da bilmiyor, harflerini de bilmiyor; yüzüne baksa sevabı var. Öyle bir kitap ki açsa yüzüne hayran hayran sevgiyle baksa ondan bile sevap kazanır. Öyle bir kitap ki açsa yüzüne hayran hayran sevgiyle baksa ondan bile sevap kazanır.

Mânasını bilmeden okudu, elif lâm mîm dedi. Elif lâm mîm'in mânasını Arapça bilen de bilmiyor. Mânasını bilmeden okudu, elif lâm mîm dedi. Elif lâm mîm'in mânasını Arapça bilen de bilmiyor. Sen de bilmiyorsun. Ben de bilmiyorum. Sen de bilmiyorsun. Ben de bilmiyorum. Esrâr-ı ilâhîden, hurûf-u mukattâdan. Esrâr-ı ilâhîden, hurûf-u mukattâdan. Müfessirler bazı şeyleri söylemişler ama elif lâm mîmMüfessirler bazı şeyleri söylemişler ama elif lâm mîm acaba neye delalet ediyor, pek iyi bilemiyoruz. Müteşâbihâttan.acaba neye delalet ediyor, pek iyi bilemiyoruz. Müteşâbihâttan. Bilmediği halde elif lâm mîm dediği zaman elifine bir sevap, lamına bir sevap hasene, Bilmediği halde elif lâm mîm dediği zaman elifine bir sevap, lamına bir sevap hasene, mimine de bir sevap, her harfinde bir sevap var. Mânasını anlamasa bile... mimine de bir sevap, her harfinde bir sevap var. Mânasını anlamasa bile...

Çünkü bu iş böyle yavaş yavaş başlar. Çünkü bu iş böyle yavaş yavaş başlar. Çocuk önce emekler, debelenmeye başlar, yatağın üstüne koyarsın, Çocuk önce emekler, debelenmeye başlar, yatağın üstüne koyarsın, bakarsın öbür tarafa gitmiş, ondan sonra emeklemeye başlar. bakarsın öbür tarafa gitmiş, ondan sonra emeklemeye başlar. Ondan sonra ayağının üstünde durmaya başlar, ondan sonra masanın, Ondan sonra ayağının üstünde durmaya başlar, ondan sonra masanın, sehpanın ucundan tutarak sıralamaya başlar. sehpanın ucundan tutarak sıralamaya başlar. Ondan sonra yürümeye başlar, ondan sonra koşmaya başlar, ondan sonra uçmaya başlar. Ondan sonra yürümeye başlar, ondan sonra koşmaya başlar, ondan sonra uçmaya başlar. Bu böyle gider. Onun için onun da sevabı var.Bu böyle gider. Onun için onun da sevabı var. Oradan başlar, Kur'an'ı okumayı öğrenir. Bir zaman gelir, mânasını da öğrenir. Oradan başlar, Kur'an'ı okumayı öğrenir. Bir zaman gelir, mânasını da öğrenir.

Mânasına da gayret edeceğiz. Mânasına da gayret edeceğiz. "Allah'ın kelâmı, Rabbim bana ne buyurmuş?" diye gayret edeceğiz. "Allah'ın kelâmı, Rabbim bana ne buyurmuş?" diye gayret edeceğiz. Ona hepimiz çalışalım. Her gün üç-beş âyet okuyalım. Ona hepimiz çalışalım. Her gün üç-beş âyet okuyalım.

Böyle Müslümanlık olmaz. Bizim Müslümanlığımız taklit Müslümanlığı. Böyle Müslümanlık olmaz. Bizim Müslümanlığımız taklit Müslümanlığı. Dünya üzerinde berbat bir Müslümanlık sergiliyoruz.Dünya üzerinde berbat bir Müslümanlık sergiliyoruz. Böyle Müslümanlık olmaz. Allah kitap indirmiş, kitabını bilmiyoruz. Böyle Müslümanlık olmaz. Allah kitap indirmiş, kitabını bilmiyoruz. Ahkâmı var, ahkâmını bilmiyoruz. Şöyle buyurmuş, böyle gidiyoruz, dediğinin tersini yapıyoruz.Ahkâmı var, ahkâmını bilmiyoruz. Şöyle buyurmuş, böyle gidiyoruz, dediğinin tersini yapıyoruz. Böyle Müslümanlık olmaz. Ayıp, günah, yanlış, yalan.Böyle Müslümanlık olmaz. Ayıp, günah, yanlış, yalan. Onun için öğreneceğiz. Bu cahillikleri bırakacağız. Onun için öğreneceğiz. Bu cahillikleri bırakacağız.

Tarikat 12 kola ayrılmış, 12'si de haktır. Niye 12'ye ayrılmış? Tarikat 12 kola ayrılmış, 12'si de haktır. Niye 12'ye ayrılmış?

Tarikatler çoktur da ayrılmasının sebebi; her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğundandır.Tarikatler çoktur da ayrılmasının sebebi; her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğundandır. "Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var." demişler. "Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var." demişler.

Sonra yemekler çeşit çeşittir. Sonra giyimler çeşit çeşittir. Sonra yemekler çeşit çeşittir. Sonra giyimler çeşit çeşittir. Suudi Arabistan'ın kıyafetini burada giyersen ertesi gün hastaneye, Suudi Arabistan'ın kıyafetini burada giyersen ertesi gün hastaneye, inat edersen kabr-i şerîfe gidersin. inat edersen kabr-i şerîfe gidersin. Buranın kıyafetini Suudi Arabistan'da giyemezsin, patlarsın.Buranın kıyafetini Suudi Arabistan'da giyemezsin, patlarsın. Biz bu elbiselerle Suudi Arabistan'a gittik.Biz bu elbiselerle Suudi Arabistan'a gittik. Gece saat 12'de uçağın kapısı açıldı, dış havaya uçağın içinden bir çıktık;Gece saat 12'de uçağın kapısı açıldı, dış havaya uçağın içinden bir çıktık; ah bir şey oldu ayaklarıma, ne oldu?ah bir şey oldu ayaklarıma, ne oldu? Bir de baktım pantolonum havuza düşmüşüm gibi sırılsıklam oluverdi, ayağıma yapıştı. Bir de baktım pantolonum havuza düşmüşüm gibi sırılsıklam oluverdi, ayağıma yapıştı. Orada pantolonla mümkün değil. Hemen yapıştı, terledim, havuza düşmüş gibi...Orada pantolonla mümkün değil. Hemen yapıştı, terledim, havuza düşmüş gibi... Anında nereden fışkırdı o kadar ter anlayamadım. Pantolonum ayağıma yapışıverdi. Anında nereden fışkırdı o kadar ter anlayamadım. Pantolonum ayağıma yapışıverdi.

Her yerin kıyafeti olduğu gibi, her halkın çeşit çeşit görgüsü, töresi olduğu gibi,Her yerin kıyafeti olduğu gibi, her halkın çeşit çeşit görgüsü, töresi olduğu gibi, her yere göre de insanların bilgisi seviyesine göre, anlayışına,her yere göre de insanların bilgisi seviyesine göre, anlayışına, gayretine göre de tarikatlerde usüllerde, inceliklerde, çalışma şekillerinde farklar olmuştur. gayretine göre de tarikatlerde usüllerde, inceliklerde, çalışma şekillerinde farklar olmuştur.

Mezheplerde de bazı farklar vardır. Bu anlayış farkından da olur, Mezheplerde de bazı farklar vardır. Bu anlayış farkından da olur, ihtiyacın değişikliğinden de olur, muhatabın değişikliğinden de olur. ihtiyacın değişikliğinden de olur, muhatabın değişikliğinden de olur.

Anlayış farkından mezhepler doğmuştur. Mesela itikâdî mezhepler, amelî-fıkhî mezhepler doğmuştur. Anlayış farkından mezhepler doğmuştur. Mesela itikâdî mezhepler, amelî-fıkhî mezhepler doğmuştur. Hepsi haktır. Çünkü aynı şeye uymaya çalışıyor, Allah'ın rızasını bulmaya çalışıyor.Hepsi haktır. Çünkü aynı şeye uymaya çalışıyor, Allah'ın rızasını bulmaya çalışıyor. İlmî bakımdan bir arada fikir, kanaat, yorum farkı olmuş oluyor. Hepsi haktır. İlmî bakımdan bir arada fikir, kanaat, yorum farkı olmuş oluyor. Hepsi haktır.

O bakımdan bu tarikatlerde [de farklılıklar] olabilir.O bakımdan bu tarikatlerde [de farklılıklar] olabilir. Hepsinin esası şeriate konulacak, şeriatin dirhemiyle tartılacak.Hepsinin esası şeriate konulacak, şeriatin dirhemiyle tartılacak. Şeriatin dirheminde bir tartı [geliyorsa] tamam.Şeriatin dirheminde bir tartı [geliyorsa] tamam. Şeriatin ahkâmına uygunsa tamam, hak tarikattir. Bazı yerleri bozuk, at gitsin.Şeriatin ahkâmına uygunsa tamam, hak tarikattir. Bazı yerleri bozuk, at gitsin. Bu işin, bazı yerin bozuk olmasının tehlikesine tahammül edilmez, Bu işin, bazı yerin bozuk olmasının tehlikesine tahammül edilmez, âhirette insanın ayağı cehenneme kayıverir. âhirette insanın ayağı cehenneme kayıverir.

"Her tarafı güzel de işte kadın erkek karman çorman, şöyle yapıyorlar, böyle yapıyorlar..." "Her tarafı güzel de işte kadın erkek karman çorman, şöyle yapıyorlar, böyle yapıyorlar..."

Olmaz! Bir şehirde bizim hacı teyzelerden birisini çağırmışlar. Olmaz!

Bir şehirde bizim hacı teyzelerden birisini çağırmışlar.
Maksadım şehri kötülemek olmadığı için adını söylemiyorum. Çağırmışlar. Demişler ki; Maksadım şehri kötülemek olmadığı için adını söylemiyorum. Çağırmışlar. Demişler ki;

"Bizim bir güzel tasavvufî tarikat yolumuz var, oraya gel." "Bizim bir güzel tasavvufî tarikat yolumuz var, oraya gel."

Kadın da akıllılık etmiş, oğlunu almış gitmiş, kapıyı çalmış, içeriye girecek. Kadın da akıllılık etmiş, oğlunu almış gitmiş, kapıyı çalmış, içeriye girecek. Bir de bakmış ki içeride kadın erkek karman çorman beraber oturuyor. Bir de bakmış ki içeride kadın erkek karman çorman beraber oturuyor.

"Bu ne? Ben girmem böyle yere." demiş. "Canım biz kardeşiz." "Bu ne? Ben girmem böyle yere." demiş.

"Canım biz kardeşiz."

Canım Allah da biliyor müslümanların birbirlerinin kardeş olduğunu ama Canım Allah da biliyor müslümanların birbirlerinin kardeş olduğunu ama kadın erkek bir arada olmaz! kadın erkek bir arada olmaz!

"Hatta bir erkekle bir kadın yan yana kalmasın." dedi Peygamber Efendimiz de, dediler ki; "Hatta bir erkekle bir kadın yan yana kalmasın." dedi Peygamber Efendimiz de, dediler ki;

"Peki kocasının erkek kardeşiyle, o da yengesiyle yan yana tek bir odada yalnız kalmasın, "Peki kocasının erkek kardeşiyle, o da yengesiyle yan yana tek bir odada yalnız kalmasın, onun da mahsuru var mı?" diye sordu. onun da mahsuru var mı?" diye sordu.

Hani siz bana böyle şeyler soruyorsunuz ya, birisi deHani siz bana böyle şeyler soruyorsunuz ya, birisi de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e öyle sordu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e öyle sordu.

Efendimiz buyurdu ki; el-Hammu el-mevtü. "İşte o erkek kardeş yok mu, ölümdür!" Efendimiz buyurdu ki;

el-Hammu el-mevtü. "İşte o erkek kardeş yok mu, ölümdür!"

O daha büyük felaket. Çünkü bir şeytana uysalar ne olur? İş mahvolur. O daha büyük felaket. Çünkü bir şeytana uysalar ne olur? İş mahvolur.

Onun için İslâm tedbir almak bâbında ayırmıştır. Bunlar ayrılmıyorlar. Onun için İslâm tedbir almak bâbında ayırmıştır.

Bunlar ayrılmıyorlar.

Şeyh efendi o kadar kuvvetliymiş o kadar kuvvetliymiş ki ateşle pamuğu bir arada tutarmış! Şeyh efendi o kadar kuvvetliymiş o kadar kuvvetliymiş ki ateşle pamuğu bir arada tutarmış!

Hadi oradan! Hiçbir şey yapamaz!Hadi oradan! Hiçbir şey yapamaz! Allah'ın emrini kimse değiştiremez. Şeriatin ahkâmını kimsenin değiştirmeye hakkı selâhiyeti yoktur. Allah'ın emrini kimse değiştiremez. Şeriatin ahkâmını kimsenin değiştirmeye hakkı selâhiyeti yoktur.

Palavra atıyorlar. Böyle şey yok! Allah'ın emrine aykırı iş yapılmaz.Palavra atıyorlar. Böyle şey yok! Allah'ın emrine aykırı iş yapılmaz. Allah'ın emrine, şeriatin ahkâmına uygun hareket edilir. Allah'ın emrine, şeriatin ahkâmına uygun hareket edilir.

Tarikat demek, "şeriatin ahkâmını kendisine hâl edinmek, güzel yaşamak" demektir. Tarikat demek, "şeriatin ahkâmını kendisine hâl edinmek, güzel yaşamak" demektir.

Tarikat deyince millet sanıyor ki kanatlanacak, uçacak, hayaller görecek,Tarikat deyince millet sanıyor ki kanatlanacak, uçacak, hayaller görecek, televizyon seyreder gibi karşısındakinin kalbini seyredecek,televizyon seyreder gibi karşısındakinin kalbini seyredecek, televizyon seyreder gibi başka tarafa gidecek gelecek... televizyon seyreder gibi başka tarafa gidecek gelecek... Rahat bir şey; oh, uçaksız muçaksız kalk buradan, [oraya] git, öyle yap, böyle yap... Rahat bir şey; oh, uçaksız muçaksız kalk buradan, [oraya] git, öyle yap, böyle yap... Herkes işin turistik tarafında. Öyle şey olmaz. Herkes işin turistik tarafında. Öyle şey olmaz.

Hiç bunlara sahip olmadığı halde Allah'ın sevgili kulu olabilir. Hiç bunlara sahip olmadığı halde Allah'ın sevgili kulu olabilir.

Bir de rahmetli anam anlatmıştı. Birisi Hızır'ı görmek istiyormuş. Bir de rahmetli anam anlatmıştı. Birisi Hızır'ı görmek istiyormuş.

"Kime sorayım, kime gideyim?" "Filanca yerde bir hoca var, ona git." demişler. "Kime sorayım, kime gideyim?"

"Filanca yerde bir hoca var, ona git." demişler.

"Ben Hızır'ı görmek istiyorum." demiş. "Git be adam!" demiş. "Ben Hızır'ı görmek istiyorum." demiş.

"Git be adam!" demiş.

O da ısrar etmiş. "Peki falanca şahsa git." demiş, bir başka şahsa göndermiş.O da ısrar etmiş.

"Peki falanca şahsa git." demiş, bir başka şahsa göndermiş.
O da biraz tarikat tasavvuf yolunda ileri bir kimse. Ona gitmiş. O da biraz tarikat tasavvuf yolunda ileri bir kimse. Ona gitmiş.

"Beni falanca gönderdi, ben Hızır'ı görmek istiyorum." "Beni falanca gönderdi, ben Hızır'ı görmek istiyorum."

"Peki, bas ayağımın üstüne." demiş. O da ayağının üstüne basmış. "Peki, bas ayağımın üstüne." demiş. O da ayağının üstüne basmış.

"Kapat gözlerini." demiş, kapatmış. "Aç gözlerini." demiş, açmış. "Kapat gözlerini." demiş, kapatmış. "Aç gözlerini." demiş, açmış.

Bakmış ki Harem-i Şerif'te, Beytullah karşılarında. 'Fırt' oraya ışınlanma yoluyla gitmişler. Bakmış ki Harem-i Şerif'te, Beytullah karşılarında. 'Fırt' oraya ışınlanma yoluyla gitmişler.

Demiş ki; "Yarın burada namaza dur, Demiş ki;

"Yarın burada namaza dur,
Cuma namazını kıldıktan sonra sağ tarafındaki adama sımsıkı yapış, işte o Hızır." Cuma namazını kıldıktan sonra sağ tarafındaki adama sımsıkı yapış, işte o Hızır."

Ertesi gün olmuş, adam heyecandan ölüyor, Hızır aleyhisselam'ı göreceğim diye...Ertesi gün olmuş, adam heyecandan ölüyor, Hızır aleyhisselam'ı göreceğim diye... Ertesi gün Cuma namazını kılmışlar ama aklı hep yanındaki adamda.Ertesi gün Cuma namazını kılmışlar ama aklı hep yanındaki adamda. Esselâmu aleyküm ve rahmetullah, esselâmu aleyküm ve rahmetullah der demezEsselâmu aleyküm ve rahmetullah, esselâmu aleyküm ve rahmetullah der demez kaçırırım diye yanındaki adamı yakalamış. Demiş ki; kaçırırım diye yanındaki adamı yakalamış. Demiş ki;

"Göster sağ avucunu!" Hızır aleyhisselam'ın avucunda yeşil ben olacak. "Göster sağ avucunu!"

Hızır aleyhisselam'ın avucunda yeşil ben olacak.
Hızır aleyhisselam da demiş ki; "Akıbetin hayrolsun." Hızır aleyhisselam da demiş ki;

"Akıbetin hayrolsun."

"Aç, sen Hızır mısın? Göster şu avucunu, göreyim." "Aç, sen Hızır mısın? Göster şu avucunu, göreyim."

"Akıbetin hayrolsun." "Aç şu avucunu, bir göster bakayım, Hızır mısın?" "Akıbetin hayrolsun."

"Aç şu avucunu, bir göster bakayım, Hızır mısın?"

İnanacak. "Yahu" demiş, "ben sana deminden beri 'Akıbetin hayrolsun!' diyorum, İnanacak.

"Yahu" demiş, "ben sana deminden beri 'Akıbetin hayrolsun!' diyorum,
anlamıyor musun? 'Akıbetin hayrolsun, sonun hayırlı gelsin!' diyorum, anlamıyor musun?" anlamıyor musun? 'Akıbetin hayrolsun, sonun hayırlı gelsin!' diyorum, anlamıyor musun?"

"E ne oldu?" demiş. "Dün 'Aç gözünü, kapat gözünü' diye seni buraya getiren "E ne oldu?" demiş.

"Dün 'Aç gözünü, kapat gözünü' diye seni buraya getiren
adam bugün imansız göçtü." demiş. adam bugün imansız göçtü." demiş.

Kerâmet insanı kurtarmaz. Kerâmet Allah'ın ikramıdır; o ikramı hazmeden kurtulur,Kerâmet insanı kurtarmaz. Kerâmet Allah'ın ikramıdır; o ikramı hazmeden kurtulur, hazmetmeyen mahvolur. En büyük kerâmet nedir? hazmetmeyen mahvolur.

En büyük kerâmet nedir?

Sırât-ı müstakimde dosdoğru gitmektir. Allah yolunda gitmektir. Sırât-ı müstakimde dosdoğru gitmektir. Allah yolunda gitmektir.

Namazını kılacak, orucunu tutacak, haram yemeyecek, Namazını kılacak, orucunu tutacak, haram yemeyecek, kimsenin hakkını yemeyecek, doğru işler yapacak, hayırlı işler yapacak; en büyük kerâmet odur. kimsenin hakkını yemeyecek, doğru işler yapacak, hayırlı işler yapacak; en büyük kerâmet odur.

Ben öyle insanlar biliyorum ki; "Yâ Rabbi! Bana kerâmet gösterme!" Ben öyle insanlar biliyorum ki;

"Yâ Rabbi! Bana kerâmet gösterme!"

Neden? "Dayanamam, şımarırım, şaşırırım. Bana gösterme, ben hâlimi bilmeyeyim!" Neden?

"Dayanamam, şımarırım, şaşırırım. Bana gösterme, ben hâlimi bilmeyeyim!"

Çünkü insan şaşırıverir. Çünkü insan şaşırıverir.

Muhterem kardeşlerim! Onun için Allah bizi böyle görüntülere aldanmayan,Muhterem kardeşlerim!

Onun için Allah bizi böyle görüntülere aldanmayan,
rızası yolunu iyi bilen insanlardan eylesin. rızası yolunu iyi bilen insanlardan eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2