Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Ebû Hafs El-Haddâd (4)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Muharrem 1415 / 25.06.1994
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Velî Kimdir?, Mânevî Hallerin Sebebi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ebû Hafs El-Haddâd (4)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Muharrem 1415 / 25.06.1994
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Velî Kimdir?, Mânevî Hallerin Sebebi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm.Bismillâhirrahmânirrahîm. El-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn.

El-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn.
Hamden, kesiran, tayyiben, mübareken fîhiHamden, kesiran, tayyiben, mübareken fîhi âlâ küllî hâlin ve fî külli hînâlâ küllî hâlin ve fî külli hîn hamden kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. hamden kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Nahmedühu bi cemii mehamidihi.Nahmedühu bi cemii mehamidihi. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn tacü rüusina ve gurret-i uyuninatacü rüusina ve gurret-i uyunina Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihîMuhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-ceza.ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-ceza. Emma bad:Emma bad: Ebû Hafs-ı Haddâd hazretlerine sorulmuş:

Ebû Hafs-ı Haddâd hazretlerine sorulmuş:

Kâle ve süile eydan,Kâle ve süile eydan, yukarıdaki rivâyet zincirinde ismi geçen şahsa atıfta bulunuyor. yukarıdaki rivâyet zincirinde ismi geçen şahsa atıfta bulunuyor.

Kàle dediği o. O kimmiş bakalım, Kàle dediği o. O kimmiş bakalım, Ebû'l Hasen b. Miksen demiş ki;Ebû'l Hasen b. Miksen demiş ki; Bağdat'ta Ebû Muhammed el-Mürteîş'ten işittim. Bağdat'ta Ebû Muhammed el-Mürteîş'ten işittim. O da diyor ki, Ebû Hafs'dan şöyle duydum, dediğine göre;O da diyor ki, Ebû Hafs'dan şöyle duydum, dediğine göre; bu rivâyet de demek ki bu rivâyet de demek ki yine el-Mürteîş'ten rahmetullâhi aleyh'den rivâyet edilmiş oluyor: yine el-Mürteîş'ten rahmetullâhi aleyh'den rivâyet edilmiş oluyor:

Süile soruldu. Kime?Süile soruldu. Kime? Terceme-i hal sahibi Ebû Hafs-ı Haddâd en-Nîsâbûrî, Terceme-i hal sahibi Ebû Hafs-ı Haddâd en-Nîsâbûrî, kısaca Ebû Hafs hazretlerine soruldu; kısaca Ebû Hafs hazretlerine soruldu; meni'l-veliyyü? meni'l-veliyyü? Veli dediğimiz şahıs Allah'ın sevgili kulu, biz çoğulunu kullanıyoruz.Veli dediğimiz şahıs Allah'ın sevgili kulu, biz çoğulunu kullanıyoruz. Veli kelimesinin çoğulu evliyâ, veliyyullah çoğulu evliyâullah. Veli kelimesinin çoğulu evliyâ, veliyyullah çoğulu evliyâullah.

''Veli kimdir? Allah'ın sevgili kulu, evliyâsı kimdir?''Veli kimdir? Allah'ın sevgili kulu, evliyâsı kimdir? diye sormuşlar bu Ebû Hafs-ı Haddâd Hazretleri’ne.diye sormuşlar bu Ebû Hafs-ı Haddâd Hazretleri’ne. Bunun nasıl büyük bir zât olduğunu, geçtiğimiz derslerde okumuştuk. Bunun nasıl büyük bir zât olduğunu, geçtiğimiz derslerde okumuştuk. Bu soru size sorulsa siz ne cevap verirsiniz, Bu soru size sorulsa siz ne cevap verirsiniz, veli deyince ne anlıyorsunuz, veli deyince ne anlıyorsunuz, evliyâ deyince hatırınıza ne geliyor, evliyâ deyince hatırınıza ne geliyor, nasıl bir tarif yaparsınız, kendiniz düşünün. nasıl bir tarif yaparsınız, kendiniz düşünün. Ama tabii nihayetinde bu, sizin kendi bilginizle sınırlı bir söz olacak. Ama tabii nihayetinde bu, sizin kendi bilginizle sınırlı bir söz olacak. Siz bir söz söylüyorsunuz Siz bir söz söylüyorsunuz veya ben bir söz söylüyorum ama bu konuda salahiyetimiz,veya ben bir söz söylüyorum ama bu konuda salahiyetimiz, bilgimiz, tahsilimiz, görgümüz ne ise o kadar kıymetli bir söz. bilgimiz, tahsilimiz, görgümüz ne ise o kadar kıymetli bir söz.

Bu şahıs bu konunun en salâhiyetli şahsı.Bu şahıs bu konunun en salâhiyetli şahsı. Bunu hem bilgi olarak bilen hem de hal olarak yaşayan insan.Bunu hem bilgi olarak bilen hem de hal olarak yaşayan insan. Yaşadığı güzel haliyle herkesin kendisini tanıdığı,Yaşadığı güzel haliyle herkesin kendisini tanıdığı, tecrübe edip, tanıyıp bildiği bir mübarek insan.tecrübe edip, tanıyıp bildiği bir mübarek insan. Yani sıradan bir kimseye git ‘Veli kimdir?' diye sor;Yani sıradan bir kimseye git ‘Veli kimdir?' diye sor; cevabının kıymeti o kimse kadar olur,cevabının kıymeti o kimse kadar olur, o kimse ne kadar kıymetli ise cevabı da o kadar kıymetli olur. o kimse ne kadar kıymetli ise cevabı da o kadar kıymetli olur. Cevap bazen kıymetsiz de olabilir.Cevap bazen kıymetsiz de olabilir. Ama sorulan kimse zaten evliyâ olduğuna hüsn-i zan ettiğimiz kimse, Ama sorulan kimse zaten evliyâ olduğuna hüsn-i zan ettiğimiz kimse, zaten din ilimlerinde çok derinleşmiş bir kimse. zaten din ilimlerinde çok derinleşmiş bir kimse. Soruluyor ‘nedir evliyâ demek?';Soruluyor ‘nedir evliyâ demek?'; ‘kimdir veli dediğimiz şahıs?' meni'l-veliyy veli kimdir? ‘kimdir veli dediğimiz şahıs?' meni'l-veliyy veli kimdir?

Fe kâl cevap veriyor; şimdi bakın cevaba: Fe kâl cevap veriyor; şimdi bakın cevaba:

Men eyyede bi'l-kerâmâti ve guyyiba anhâ. Men eyyede bi'l-kerâmâti ve guyyiba anhâ.

Cevap kaç cümleden ibaret? Bir cümle.Cevap kaç cümleden ibaret? Bir cümle. Men, üyyide, kerâmât, guyyibe... Men, üyyide, kerâmât, guyyibe... Dört tane kelimeyi kullanarak tarif etmiş ama Allah razı olsun, Dört tane kelimeyi kullanarak tarif etmiş ama Allah razı olsun, o kadar güzel tarif yapmış ki çok beğendim. o kadar güzel tarif yapmış ki çok beğendim. Ben buraya gelmeden önceBen buraya gelmeden önce kitabı her zaman okuyamıyorum ama bu akşam biraz okudum. kitabı her zaman okuyamıyorum ama bu akşam biraz okudum. Aşağıda ne gelecek, yukarıda ne var biliyorum, çok hoşuma gitti. Aşağıda ne gelecek, yukarıda ne var biliyorum, çok hoşuma gitti.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in vasfıdır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in vasfıdır. Az söz ile çok özlü, çok güzel mâna söylemek. Az söz ile çok özlü, çok güzel mâna söylemek. Efendimiz'e verilmiş bir meziyettir, imtiyazdır. Efendimiz'e verilmiş bir meziyettir, imtiyazdır. Bir güzel vasıftır. Bir güzel vasıftır.

Peygamber Efendimiz; ''Bana beş şey verildi.'' diyor, birisi de bu.Peygamber Efendimiz; ''Bana beş şey verildi.'' diyor, birisi de bu. ‘Utîtü cevâmia'l-kelîm,‘Utîtü cevâmia'l-kelîm, bana derli toplu, özlü söz söyleme kabiliyeti de verildi. bana derli toplu, özlü söz söyleme kabiliyeti de verildi. Hakikaten Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini ezberleyebilirsiniz.Hakikaten Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini ezberleyebilirsiniz. Kırk tanesini ezberlerseniz, Kırk tanesini ezberlerseniz, kıyamet gününde Allah sizi âlim zümresinden haşredecek.kıyamet gününde Allah sizi âlim zümresinden haşredecek. Kolayca da ezberlenebilir, çünkü özlü, az söz çok mâna, çok güzel ifade. Kolayca da ezberlenebilir, çünkü özlü, az söz çok mâna, çok güzel ifade.

Evliyâullahın işi nedir?Evliyâullahın işi nedir? Peygamber Efendimiz'e tam ittibâ etmek, Peygamber Efendimiz'e tam ittibâ etmek, tam onun gibi olmaya çalışmak. tam onun gibi olmaya çalışmak. Çünkü o bizim numûne-i imtisâlimizdir, modelimizdir,Çünkü o bizim numûne-i imtisâlimizdir, modelimizdir, Allah celle celâlühü hazretlerinin, Allah celle celâlühü hazretlerinin, ''Ben bu kulumu sevdim, elçi olarak gönderdim. ''Ben bu kulumu sevdim, elçi olarak gönderdim. Bu benim habîbim, Bu benim habîbim, seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhırîn, kâinatın efendisi, seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhırîn, kâinatın efendisi, eşref-i mahlûkât olan zât, işte bunun gibi olun.'' eşref-i mahlûkât olan zât, işte bunun gibi olun.'' Belki anlamazsınız uzun boylu tariflerden, işte bak gösteriyorum, bunun gibi olun!” diyeBelki anlamazsınız uzun boylu tariflerden, işte bak gösteriyorum, bunun gibi olun!” diye Peygamber Efendimiz, Allah'ın bize gönderdiği model insan, Peygamber Efendimiz, Allah'ın bize gönderdiği model insan, O'na kendisini en iyi uydurabilmiş insan. O'na kendisini en iyi uydurabilmiş insan. Biz de uydurabilirsek ne mutlu!Biz de uydurabilirsek ne mutlu! O zaman Peygamber Efendimiz'in sünneti yolunda yürümüş oluruz.O zaman Peygamber Efendimiz'in sünneti yolunda yürümüş oluruz. Efendimiz'in ahlâkı ile ahlâklandığımız zamanEfendimiz'in ahlâkı ile ahlâklandığımız zaman fenâ fi'r-resûl dediğimiz hal olacak. fenâ fi'r-resûl dediğimiz hal olacak. Fenâ fi'llâh, bekâ billâh ne zaman olacak? Fenâ fi'llâh, bekâ billâh ne zaman olacak? Resûlullâh'ın hadîs-i şerîflerini, Resûlullâh'ın hadîs-i şerîflerini, sünnet-i seniyyesini bileceksin, sünnet-i seniyyesini bileceksin, kendini ona tam uydurup hazmedeceksin, kendini ona tam uydurup hazmedeceksin, o zaman fenâ fi'r-resûl makamına erişebileceksin.o zaman fenâ fi'r-resûl makamına erişebileceksin. Bu da az sözle çok güzel bir tarif yapmış, Bu da az sözle çok güzel bir tarif yapmış, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri gibi. Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri gibi.

Men üyyide bi'l-kerâmâti ve guyyibe anhâ. Men üyyide bi'l-kerâmâti ve guyyibe anhâ.

''Kerâmetlerle takviye olunan, teyit olunan,''Kerâmetlerle takviye olunan, teyit olunan, tasdik olunan ama kerâmetlerini görmeyen kimse. tasdik olunan ama kerâmetlerini görmeyen kimse. Kerâmetlerini zihninde tutmayan, Kerâmetlerini zihninde tutmayan, kerâmetlerini malzeme olarak kullanmayan, kerâmetlerini malzeme olarak kullanmayan, kerâmet satmayan, kerâmetini gizleyen kimse.'' kerâmet satmayan, kerâmetini gizleyen kimse.''

Evliyânın vasfı nedir?Evliyânın vasfı nedir? men evliyâ o kimsedir ki, üyyide teyit olunmuştur,men evliyâ o kimsedir ki, üyyide teyit olunmuştur, desteklenmiştir, tasdik olunmuştur, takviye olunmuştur,desteklenmiştir, tasdik olunmuştur, takviye olunmuştur, insanlar onun mübarek bir insan olduğunu bilsinler diye insanlar onun mübarek bir insan olduğunu bilsinler diye Allah'ın yardımına mazhar kılınmıştır. Allah'ın yardımına mazhar kılınmıştır. Neyle? Neyle? Bi'l-kerâmât kerametler ile, kerâmet gösterir. Bi'l-kerâmât kerametler ile, kerâmet gösterir. Sözü kerâmettir, bakışı kerâmettir, oturuşu, kalkışı kerâmettir. Sözü kerâmettir, bakışı kerâmettir, oturuşu, kalkışı kerâmettir. Her hali kerâmettir. Her hali kerâmettir.

Bakanlık yapmış bir arkadaşımız anlatıyor,Bakanlık yapmış bir arkadaşımız anlatıyor, -sağ kendisi, adresini versem gidip siz de görüşürsünüz.- -sağ kendisi, adresini versem gidip siz de görüşürsünüz.- ''Meksika'da uçağa bindim.''Meksika'da uçağa bindim. Uçak düşecekti nerdeyse, başladı sallanmaya. Uçak düşecekti nerdeyse, başladı sallanmaya. Ben de, ölümü düşündüm, Ben de, ölümü düşündüm, uçak düşerse parça parça olacağız. uçak düşerse parça parça olacağız. Sallanıyor uçak, düştü düşecek, herkes bağrışıyor, çığlık atıyor.'' diyor.Sallanıyor uçak, düştü düşecek, herkes bağrışıyor, çığlık atıyor.'' diyor. Gözünü kapatmış, şeyhi diye Mehmet Zâhid hocamıza râbıta yapmış. Gözünü kapatmış, şeyhi diye Mehmet Zâhid hocamıza râbıta yapmış. Hocamızı gözünün önüne getirmiş,Hocamızı gözünün önüne getirmiş, onunla râbıta yapmış, irtibat kurmuş.onunla râbıta yapmış, irtibat kurmuş. Sonra kurtulmuşlar, uçak düşmemiş, Sonra kurtulmuşlar, uçak düşmemiş, Meksika'dan, Türkiye'ye gelmiş, hocamızı ziyarete gitmiş, Meksika'dan, Türkiye'ye gelmiş, hocamızı ziyarete gitmiş, elini öpmüş, o daha hiçbir şey anlatmadan hocamız, elini öpmüş, o daha hiçbir şey anlatmadan hocamız, ''Uçak da bayağı korkuttu değil mi?'' demiş. ''Uçak da bayağı korkuttu değil mi?'' demiş. Daha hiçbir şey anlatmadı.Daha hiçbir şey anlatmadı. Meksika'da gerçekleşen bir olay. Meksika'da gerçekleşen bir olay. Kimseye bir şey söylemedi, haberle beraber kendisi geliyor. Kimseye bir şey söylemedi, haberle beraber kendisi geliyor. “Bayağı korkuttu değil mi uçak?” diyor “Bayağı korkuttu değil mi uçak?” diyor Kerâmet gösteriyor, onun hâlini biliyor.Kerâmet gösteriyor, onun hâlini biliyor. Uçakta iken kendisine râbıta yaptığının, Uçakta iken kendisine râbıta yaptığının, kendisiyle irtibatlandığının farkında, onu biliyor. kendisiyle irtibatlandığının farkında, onu biliyor. Allahu ‘âlem, belki uçak düşecekken,Allahu ‘âlem, belki uçak düşecekken, düşmesini de Allah'ın lütfuyla engellemiştir. düşmesini de Allah'ın lütfuyla engellemiştir. O da bir kerâmet. O da bir kerâmet. Belki öyle de engellemiştir. Belki öyle de engellemiştir. İşte böyle olur; sözü, özü, işi, hâli, ahlâkı her şeyi fevkalade; İşte böyle olur; sözü, özü, işi, hâli, ahlâkı her şeyi fevkalade; insan dikkat ettiği zaman anlar. insan dikkat ettiği zaman anlar.

Bir kardeşimiz annesiyle beraber hocamıza gelmiş amaBir kardeşimiz annesiyle beraber hocamıza gelmiş ama yolda sarımsaklı bir yemek yemişler. yolda sarımsaklı bir yemek yemişler. Hocamızı ziyaret etmek istiyorlar, üstelik de başka bir şeyhe bağlı insanlar. Hocamızı ziyaret etmek istiyorlar, üstelik de başka bir şeyhe bağlı insanlar. Başka bir şeyhe bağlılar ama, bizim Hocamız’ı da ziyarete geliyorlar.Başka bir şeyhe bağlılar ama, bizim Hocamız’ı da ziyarete geliyorlar. Çekine çekine içeriye girmişler, Çekine çekine içeriye girmişler, hocamızın oturduğu salona geçmişler, selam vermişler. hocamızın oturduğu salona geçmişler, selam vermişler. Salon uzun, onlar da kapıya yakın durmak istiyorlar ki Salon uzun, onlar da kapıya yakın durmak istiyorlar ki yaklaştıkları zaman ağızlarındaki sarımsak kokusuyaklaştıkları zaman ağızlarındaki sarımsak kokusu hocamızı rahatsız etmesin, uzak durmaya çalışıyor.hocamızı rahatsız etmesin, uzak durmaya çalışıyor. Hocamız selamlarını almış ''girin, gelin bakalım'' demiş,Hocamız selamlarını almış ''girin, gelin bakalım'' demiş, elinde bir kitap, ''Size sarımsağın faziletlerinden biraz okuyayım, elinde bir kitap, ''Size sarımsağın faziletlerinden biraz okuyayım, ne kadar şifalıymış, tansiyonu nasıl düşürüyormuş.'' ne kadar şifalıymış, tansiyonu nasıl düşürüyormuş.''

Misal olsun diye söylüyoruz.Misal olsun diye söylüyoruz. Hocamız da vefat etti, göçtü gitti. Hocamız da vefat etti, göçtü gitti. Ama hocamızı hâl-i hayatında tanıyan insanlar;Ama hocamızı hâl-i hayatında tanıyan insanlar; kerâmet-furuşluk yapmadı, kerâmet satmadı, büyüklük taslamadı. kerâmet-furuşluk yapmadı, kerâmet satmadı, büyüklük taslamadı. Daima çok mütevazı bir durumda oturdu, kalktı, konuştu.Daima çok mütevazı bir durumda oturdu, kalktı, konuştu. Kendisinden bahsederken, ''Âciz, naçiz, günahkâr kardeşiniz,Kendisinden bahsederken, ''Âciz, naçiz, günahkâr kardeşiniz, nerede o eski büyüklerin halleri, biz maalesef onlar gibi değiliz, yapamıyoruz, olmuyor işte.'' dedi.nerede o eski büyüklerin halleri, biz maalesef onlar gibi değiliz, yapamıyoruz, olmuyor işte.'' dedi. Her hâli ile mütevazı idi. Her hâli ile mütevazı idi. Gören de der ki; ''İşte bir köy hocası, gelmiş burada imamlık yapıyor.'' Gören de der ki; ''İşte bir köy hocası, gelmiş burada imamlık yapıyor.'' Kimisi sakalına çatar, kimisi göbeğine, kimisi boyuna, kimisi sözüne,Kimisi sakalına çatar, kimisi göbeğine, kimisi boyuna, kimisi sözüne, kimisi telaffuzuna çatar,kimisi orasını hor görür, kimisi şurasını hor görür. kimisi telaffuzuna çatar,kimisi orasını hor görür, kimisi şurasını hor görür.

Halvete girmiş, kırk gün terbiye görmüş adam, diyor ki,Halvete girmiş, kırk gün terbiye görmüş adam, diyor ki, ''Hocamızın çok kerâmetlerini gördüm.''''Hocamızın çok kerâmetlerini gördüm.'' Yanındaki arkadaşı ile halvetten çıkmış,Yanındaki arkadaşı ile halvetten çıkmış, bahçeden hocamızın evine doğru geliyorlar, bahçeden hocamızın evine doğru geliyorlar, -yan taraf bahçe, sol taraf koridor, kapıya gelecekler,-yan taraf bahçe, sol taraf koridor, kapıya gelecekler, yanındaki arkadaşına demiş ki; yanındaki arkadaşına demiş ki; ''Bak şimdi, biz daha kapıyı çalmadan kapı açılacak.'' ''Bak şimdi, biz daha kapıyı çalmadan kapı açılacak.'' Koridordan yürümüşler, kapıya gelince hakikaten açılmış.Koridordan yürümüşler, kapıya gelince hakikaten açılmış. Böyle kerâmetlerinin olduğu biliniyor. Böyle kerâmetlerinin olduğu biliniyor.

''Hocamız iyidir, hoştur, evliyâdır ama siyasetten anlamaz.''''Hocamız iyidir, hoştur, evliyâdır ama siyasetten anlamaz.'' Halt etmişsin şimdi sen! Halt etmişsin şimdi sen! İşte bu olmadı. Kimisi öyle dedi, kimisi böyle dedi. İşte bu olmadı. Kimisi öyle dedi, kimisi böyle dedi. Ama vefat ettikten sonra her şey daha iyi anlaşıldı,Ama vefat ettikten sonra her şey daha iyi anlaşıldı, herkes birbirine, ''Benim başımdan şöyle bir olay geçmişti, herkes birbirine, ''Benim başımdan şöyle bir olay geçmişti, şöyle bir kerâmetini görmüştüm, şöyle bir kerâmetini görmüştüm, böyle bir kerametine şahit olmuştum.'' Demeye başladı. böyle bir kerametine şahit olmuştum.'' Demeye başladı.

Fuzulî'nin:''Vay yüz bin vay kim ne nisbet yârdan ayrılmışam, Fuzulî'nin:''Vay yüz bin vay kim ne nisbet yârdan ayrılmışam,

Bir kadd-i şimşâd-ü gül-i ruhsârdan ayrılmışam.'' Bir kadd-i şimşâd-ü gül-i ruhsârdan ayrılmışam.''

dediği gibi, ah vah ettiler, saç baş yoldular,dediği gibi, ah vah ettiler, saç baş yoldular, '' Kadrini kıymetini bilememişiz.'' dediler, ben de dahil.'' Kadrini kıymetini bilememişiz.'' dediler, ben de dahil. Hocamızın sağlığında kadrini kıymetini bilemedik. Hocamızın sağlığında kadrini kıymetini bilemedik. Ankara'da profesörlük yapacağız diye kalktık gittik.Ankara'da profesörlük yapacağız diye kalktık gittik. Müteaddit defalar gelmek istedim. Müteaddit defalar gelmek istedim. Hocamız; ''Profesör ol da öyle,'' dedi. O da kerâmet.Hocamız; ''Profesör ol da öyle,'' dedi. O da kerâmet. ''Ben daha asistanım,''Ben daha asistanım, Ankara'da durmayayım, geleyim hizmetinizde olayım,'' diyorum. Ankara'da durmayayım, geleyim hizmetinizde olayım,'' diyorum. ''Profesör ol da öyle, diyor.''Profesör ol da öyle, diyor. Profesör oldum öyle geldim buraya. Profesör oldum öyle geldim buraya. Kerâmet; evvelden olacak şeyi biliyor ve söylüyor.Kerâmet; evvelden olacak şeyi biliyor ve söylüyor. ''Ne zaman profesör olacaksın?'' ''Ne zaman profesör olacaksın?'' ''Bu sakalla beni profesör yaparlar mı, mümkün mü?''Bu sakalla beni profesör yaparlar mı, mümkün mü? Başörtülüyü sınıfta tutmuyorlar.Başörtülüyü sınıfta tutmuyorlar. Sakallıyı profesör yaparlar mı?'' Allah dilerse yaparlar.Sakallıyı profesör yaparlar mı?'' Allah dilerse yaparlar. ''Senatoda bir şey demezler mi?'' derler ama Allah göstermezse görmezler. ''Senatoda bir şey demezler mi?'' derler ama Allah göstermezse görmezler.

Profesör olduğum zaman benim sakalım vardı,Profesör olduğum zaman benim sakalım vardı, doçent olduğum zaman sakalım vardı, lisan imtihanında taktılar.doçent olduğum zaman sakalım vardı, lisan imtihanında taktılar. Ondan sonra askerlik vazifemi yapmak için askere gittim.Ondan sonra askerlik vazifemi yapmak için askere gittim. Askerde sakal bıyık dümdüz, kesiliyor. Yedek subay olduk.Askerde sakal bıyık dümdüz, kesiliyor. Yedek subay olduk. Yedek subay iken, doçentlik imtihanlarına geldik,Yedek subay iken, doçentlik imtihanlarına geldik, sakal bıyık dümdüz, bizi anlamadılar,sakal bıyık dümdüz, bizi anlamadılar, o zaman İstanbul'da imtihanları geçtik. o zaman İstanbul'da imtihanları geçtik. Ankara'da olmadı, kimse bilmedi, rahat geçtik. Ankara'da olmadı, kimse bilmedi, rahat geçtik. Çok yüksek notlar alarak geçtik. Çok yüksek notlar alarak geçtik. Ötekilerde de notumuz yüksekti, itiraz da etmiştik hatta. Ötekilerde de notumuz yüksekti, itiraz da etmiştik hatta. Doçentken öyle geçirdi Allah, profesörken böyle geçirdi.Doçentken öyle geçirdi Allah, profesörken böyle geçirdi. Ben asistanken sakal bıraktığım zaman bizim fakültede yaşlı bir öğretim üyesi, Ben asistanken sakal bıraktığım zaman bizim fakültede yaşlı bir öğretim üyesi,

''Teessüf ederim sana.'' dedi. ''Teessüf ederim sana.'' dedi.

Neden? Sakal bıraktın, sen artık bundan sonra profesör olamazsın,Neden? Sakal bıraktın, sen artık bundan sonra profesör olamazsın, deşifre oldun, çelme takarlar, seni atarlar.deşifre oldun, çelme takarlar, seni atarlar. Profesör etmek, etmemek, takdir Allah'ın. Profesör etmek, etmemek, takdir Allah'ın. Allah dileyince oluyor, nasıl oluyorsa oluyor. Allah dileyince oluyor, nasıl oluyorsa oluyor. Nasıl oluyorsa oluyor ama, biz nereden açtık sözü?Nasıl oluyorsa oluyor ama, biz nereden açtık sözü? Hep kendimden bahsettim, beni affedin, kusurumu bağışlayın. İnsan böyle, avcı hikâyesi gibi,Hep kendimden bahsettim, beni affedin, kusurumu bağışlayın. İnsan böyle, avcı hikâyesi gibi, kendi bildiği şeyleri söylüyor. kendi bildiği şeyleri söylüyor. ''Profesör ol da öyle gel, profesör ol da öyle.'' ''Profesör ol da öyle gel, profesör ol da öyle.'' Asistanken ''Geleyim.'' dedim, ''profesör ol da öyle. Asistanken ''Geleyim.'' dedim, ''profesör ol da öyle. '' Doçentken ''Geleyim, askerden sonra beni artık fakülteye almak istemiyorlar,'' Doçentken ''Geleyim, askerden sonra beni artık fakülteye almak istemiyorlar, zorluk çıkarıyorlar, geleyim İstanbul'da durayım''. zorluk çıkarıyorlar, geleyim İstanbul'da durayım''. ''Hayır, profesör ol da öyle, ''Hayır, profesör ol da öyle, kaç sene kaldı, ne zaman profesör olacaksın?'' Biliyor. kaç sene kaldı, ne zaman profesör olacaksın?'' Biliyor.

Gelelim Ebû Hafs hazretlerinin sözüne, veli kimdir?Gelelim Ebû Hafs hazretlerinin sözüne, veli kimdir? Kerâmetlerle tasdîk ve takviye olunan ama kerâmet satmayan insan. Kerâmetlerle tasdîk ve takviye olunan ama kerâmet satmayan insan. Mütevâzı; hocamız nasıldı? Mütevâzıydı. Mütevâzı; hocamız nasıldı? Mütevâzıydı. Nasıl tanırlardı hocamızı? Bir köylü şahıs sanırlardı. Nasıl tanırlardı hocamızı? Bir köylü şahıs sanırlardı. Hocamız biraz da böyle ‘kardaşlar' filan diye konuşurdu, Hocamız biraz da böyle ‘kardaşlar' filan diye konuşurdu, telaffuzu da çok tatlıydı.telaffuzu da çok tatlıydı. Mesela bir sözü var, onu yazmışlar kartona, beze, duvara asmak için: Mesela bir sözü var, onu yazmışlar kartona, beze, duvara asmak için:

''Arkadaşlık, pekey demekle kâimdir.'' ''Arkadaşlık, pekey demekle kâimdir.''

Biz ‘pekiyi' deriz. O ‘pekey' derdi mesela.Biz ‘pekiyi' deriz. O ‘pekey' derdi mesela. ‘Eyi,' o da Anadolu telaffuzudur. ‘Eyi,' o da Anadolu telaffuzudur. ‘Kardaş,' derdi, ‘kardaşlarım,' derdi. ‘Kardaş,' derdi, ‘kardaşlarım,' derdi. Tabii bazıları o haliyle hocamızı küçümserlerdi, bir şeye benzetemezlerdi.Tabii bazıları o haliyle hocamızı küçümserlerdi, bir şeye benzetemezlerdi. Ama Allah yüceltti mi bir insanı, yücelir.Ama Allah yüceltti mi bir insanı, yücelir. Kerâmet verdi mi verir, mevki makam verdi mi verir. Kerâmet verdi mi verir, mevki makam verdi mi verir. Ama o özellikle saklıyordu, ben biliyorum şimdi.Ama o özellikle saklıyordu, ben biliyorum şimdi. Bütün gün beraberiz, yan yanayız. Bütün gün beraberiz, yan yanayız. Birisi bir konuyu anlatıyor, dinliyor,Birisi bir konuyu anlatıyor, dinliyor, o gidiyor başkası geliyor aynı konuyu anlatıyor, o gidiyor başkası geliyor aynı konuyu anlatıyor, aynı merakla dinliyor, aynı merakla. aynı merakla dinliyor, aynı merakla. Ötekisi de hocamızı bilmiyor sanıyor,Ötekisi de hocamızı bilmiyor sanıyor, ballandıra ballandıra izah etmeye çalışıyor, sabırla dinliyor. ballandıra ballandıra izah etmeye çalışıyor, sabırla dinliyor. O da gidiyor, ondan sonra bir başkası aynı şeyi anlatıyor. O da gidiyor, ondan sonra bir başkası aynı şeyi anlatıyor. Ben biliyorum, mâlum olan şeyler. Ben biliyorum, mâlum olan şeyler. Karşı taraf bilmiyor sanıyor, izah etmeye kalkıyor, yeniden anlatıyor. Karşı taraf bilmiyor sanıyor, izah etmeye kalkıyor, yeniden anlatıyor.

Hacda bir keresinde, ''Hocam, bu akşam filanca zâtı ziyarete gidelim,'' demişler.Hacda bir keresinde, ''Hocam, bu akşam filanca zâtı ziyarete gidelim,'' demişler. ''Peki,'' demiş. ''Peki,'' demiş. Çünkü ''Peki demek lazım, arkadaşlık peki demekle olur,Çünkü ''Peki demek lazım, arkadaşlık peki demekle olur, itirazla arkadaşlık olmaz.'' prensibi bu. itirazla arkadaşlık olmaz.'' prensibi bu.

‘Peki'. Biraz sonra bir başka şahıs gelmiş,‘Peki'. Biraz sonra bir başka şahıs gelmiş, ''Hocam, Medine'de şöyle mübarek bir zât varmış, bu akşam ona gidelim. ''Hocam, Medine'de şöyle mübarek bir zât varmış, bu akşam ona gidelim. ‘Peki'.‘Peki'. Üçüncü bir şahıs gelmiş, ''Hoca akşam filancaya da gidelim,''Üçüncü bir şahıs gelmiş, ''Hoca akşam filancaya da gidelim,'' Orada şu var, bu var...” demiş.Orada şu var, bu var...” demiş. ‘Peki'.‘Peki'. Etti üç. Etti üç. Üç ayrı yere ‘peki,' dedi.Üç ayrı yere ‘peki,' dedi. Yanındaki ihvanımızdan mühendis, dayanamamış. Yanındaki ihvanımızdan mühendis, dayanamamış.

''Hocam, şimdi bu akşam için üç yere, üç ayrı şahsa peki dediniz.''''Hocam, şimdi bu akşam için üç yere, üç ayrı şahsa peki dediniz.'' ''Sen sonunu seyret.'' Demiş. ''Sen sonunu seyret.'' Demiş. Biraz zaman geçmiş, birinciden bir haber gelmiş, Biraz zaman geçmiş, birinciden bir haber gelmiş, hani filanca zâta gidecektik ya, hani filanca zâta gidecektik ya, işte o Medine dışındaymış, yokmuş burada, olmuyor; tamam.işte o Medine dışındaymış, yokmuş burada, olmuyor; tamam. İndi ikiye. Biraz sonra bir haber daha gelmiş, İndi ikiye. Biraz sonra bir haber daha gelmiş, bir sebeple o da olmuyor. Tamam, tek ihtimale düştü. bir sebeple o da olmuyor. Tamam, tek ihtimale düştü. ''Gördünüz mü, ben yıllardır size arkadaşlıkta uyumu öğretmeye çalışıyorum, ''Gördünüz mü, ben yıllardır size arkadaşlıkta uyumu öğretmeye çalışıyorum, ‘peki' demeyi öğretmeye çalışıyorum. ‘peki' demeyi öğretmeye çalışıyorum. Birbirinize itiraz etmeyin, uyumlu, tatlı, sevimli olun, kardeş olun.'' demiş. Birbirinize itiraz etmeyin, uyumlu, tatlı, sevimli olun, kardeş olun.'' demiş.

Geçtiğimiz günlerde bizim Bayramiç'e gittik.Geçtiğimiz günlerde bizim Bayramiç'e gittik. İhvanımız iki gruba ayrılmış, İhvanımız iki gruba ayrılmış, hatm-i hâcegânın başında şu duayı okuyanlar, okumayanlar. hatm-i hâcegânın başında şu duayı okuyanlar, okumayanlar. Oradan birisi bize soru sormuş, ''Hatm-i hâcegânı nasıl yapalım?''Oradan birisi bize soru sormuş, ''Hatm-i hâcegânı nasıl yapalım?'' Şöyle şöyle yapın.'' demişiz,Şöyle şöyle yapın.'' demişiz, ona göre hatm-i hâcegân yapanlar iki kısım. ona göre hatm-i hâcegân yapanlar iki kısım. Birinciler, ikincileri reddetmişler... Birinciler, ikincileri reddetmişler... Demişler ki, ''filanca hatun hanımefendi zamanında biz hatm-i hâcegânı şöyle yapıyorduk, Demişler ki, ''filanca hatun hanımefendi zamanında biz hatm-i hâcegânı şöyle yapıyorduk, şimdi siz böyle yapıyorsunuz, olmaz böyle şey!'' Nedir mesele?şimdi siz böyle yapıyorsunuz, olmaz böyle şey!'' Nedir mesele? Hatm-i hâcegânın aslı, 7 Fatiha, 100 salavât-ı şerîfe, 79 Elem neşrahleke,Hatm-i hâcegânın aslı, 7 Fatiha, 100 salavât-ı şerîfe, 79 Elem neşrahleke, 1001 İhlâs, 7 Fatiha, 100 salâvat-ı şerife, tertip bu.1001 İhlâs, 7 Fatiha, 100 salâvat-ı şerife, tertip bu. Burada bir değişme yok. Burada bir değişme yok. Hatunlar başına gelen duaların farkından birbirlerine tutuşmuşlar, darılmışlar, Hatunlar başına gelen duaların farkından birbirlerine tutuşmuşlar, darılmışlar, gitmemeye, gelmemeye, konuşmamaya, toplanmamaya başlamışlar. gitmemeye, gelmemeye, konuşmamaya, toplanmamaya başlamışlar. ''Peki,'' demeyi öğrensene, ne olacak ?''Peki,'' demeyi öğrensene, ne olacak ? Aynı yolun yolcusu, aynı evin kardeşleri, aynı tekkenin müritleri, ihvanı. Aynı yolun yolcusu, aynı evin kardeşleri, aynı tekkenin müritleri, ihvanı. Küçük şeylerden mühim olmayan şeylerden, ihtilaflar çıkartabiliyorlar. Küçük şeylerden mühim olmayan şeylerden, ihtilaflar çıkartabiliyorlar. Hocamız, ''Ben size yıllardır ‘peki' demeyi öğretmek istiyorum.'' demiş. Hocamız, ''Ben size yıllardır ‘peki' demeyi öğretmek istiyorum.'' demiş. Üç şeye ‘evet' diyor ama Üç şeye ‘evet' diyor ama iki tanesinin olmayacağını bildiği için ‘bak, iki tanesinin olmayacağını bildiği için ‘bak, sen işin sonuna dikkat et.' diye de söylüyor. sen işin sonuna dikkat et.' diye de söylüyor. Olacağını, olmayacağını da biliyor. Veli böyledir. Olacağını, olmayacağını da biliyor. Veli böyledir.

Veli, Allah'ın sevip de kendisine kerâmet nasip ettiği kimsedir ama o;Veli, Allah'ın sevip de kendisine kerâmet nasip ettiği kimsedir ama o; kerâmetini gizler, saklar, satmaz. kerâmetini gizler, saklar, satmaz. Kerâmet satmaz, göstermez, söylemez.Kerâmet satmaz, göstermez, söylemez. Belki bizim söylememizi bile istemiyordur. Belki bizim söylememizi bile istemiyordur. Allah rahmet eylesin, biz dayanamıyoruz, hayret ediyoruz söylüyoruz.Allah rahmet eylesin, biz dayanamıyoruz, hayret ediyoruz söylüyoruz. Bir de ‘insanlar kerâmeti inkâr etmesinler,Bir de ‘insanlar kerâmeti inkâr etmesinler, evliyâyı inkâr etmesinler.' diye söylemek zorunda kalıyoruz. evliyâyı inkâr etmesinler.' diye söylemek zorunda kalıyoruz.

Kimisi diyor ki, ''Olmaz böyle şey.'' Kimisi diyor ki, ''Olmaz böyle şey.'' Ben de ‘olmaz' diyen bir tahsilde yetiştim; Ben de ‘olmaz' diyen bir tahsilde yetiştim; senin kadar ben de fizik okudum, matematik okudum,senin kadar ben de fizik okudum, matematik okudum, enerjinin akımı kanununu okudum, şunu okudum, bunu okudum. enerjinin akımı kanununu okudum, şunu okudum, bunu okudum. Sizin safsatalarınızı hep beraber biz de okuduk, hepsini biliyoruz.Sizin safsatalarınızı hep beraber biz de okuduk, hepsini biliyoruz. Felsefeyi de, matematiği de biliyoruz, fizikten de iyi notlar alırdık elhamdülillah.Felsefeyi de, matematiği de biliyoruz, fizikten de iyi notlar alırdık elhamdülillah. Kendimizden üstteki sınıfların kitaplarını okurduk. Kendimizden üstteki sınıfların kitaplarını okurduk. Hepsini biliyoruz ama bu bilgiyle,Hepsini biliyoruz ama bu bilgiyle, sizin o şüpheciliğinizle biz o mübarek şahıslarla karşılaştık,sizin o şüpheciliğinizle biz o mübarek şahıslarla karşılaştık, bu gibi şeyleri gözlerimizle gördük,bu gibi şeyleri gözlerimizle gördük, kulaklarımızla duyduk dakulaklarımızla duyduk da ondan ‘evet' diyoruz, ondan evliyâ var, kerâmet-i evliyâ hak diyoruz. ondan ‘evet' diyoruz, ondan evliyâ var, kerâmet-i evliyâ hak diyoruz.

Adam hiç görmemiş, öyle bir topluma girmemiş, itiraz ediyor. Adam hiç görmemiş, öyle bir topluma girmemiş, itiraz ediyor.

Bu akşam aklıma geldi, dergide de yazayım diye düşündüm:Bu akşam aklıma geldi, dergide de yazayım diye düşündüm: Muhterem kardeşlerim, insanın bir ihvan grubu olması, ne güzel şeydir. Muhterem kardeşlerim, insanın bir ihvan grubu olması, ne güzel şeydir. Şu camideki kardeşlerin ihvan olması, kardeş olması, birbirinin yakını olması.Şu camideki kardeşlerin ihvan olması, kardeş olması, birbirinin yakını olması. Tanışıyor, evine gidiyor, ziyarete geliyor, birbirini seviyor. Tanışıyor, evine gidiyor, ziyarete geliyor, birbirini seviyor. İnsanın adıyla sanıyla bir grubu olması çok güzel bir şeydir.İnsanın adıyla sanıyla bir grubu olması çok güzel bir şeydir. İnsan bir yerde tek başına yaşayamaz. İnsan bir yerde tek başına yaşayamaz. Almanya'ya gidersin, başka bir ülke veya şehre gidersin,Almanya'ya gidersin, başka bir ülke veya şehre gidersin, hiç tanıdığın insan yok, yalnız kalırsın, sıkılırsın. hiç tanıdığın insan yok, yalnız kalırsın, sıkılırsın. İnsanın sohbet edeceği, dertleşeceği, anlaşacağı,İnsanın sohbet edeceği, dertleşeceği, anlaşacağı, yardımlaşacağı, sevincini ve acısını paylaşacağı bir grubu olması çok büyük bir nimettir.yardımlaşacağı, sevincini ve acısını paylaşacağı bir grubu olması çok büyük bir nimettir. İhvanlık çok büyük bir nimettir.İhvanlık çok büyük bir nimettir. Bir toplumun, bir sosyal grubun mensubu olmak çok güzel bir nimet. Bir toplumun, bir sosyal grubun mensubu olmak çok güzel bir nimet. Bazısı bu nimete sahip değil bir de ukala.Bazısı bu nimete sahip değil bir de ukala. Hem sahip değil, hem dînî tahsil görmemiş. Hem sahip değil, hem dînî tahsil görmemiş. Hocamız bizi sevk etti, ilahiyatta profesör olduk, Hocamız bizi sevk etti, ilahiyatta profesör olduk, kendi kafama kalsaydı ben ne olacaktım? kendi kafama kalsaydı ben ne olacaktım?

Halk tabiri olarak ''Kendi bildiğine varan, ya davulcuya, ya zurnacıya varır.'' derler.Halk tabiri olarak ''Kendi bildiğine varan, ya davulcuya, ya zurnacıya varır.'' derler. Ben kendi aklıma kalsaydım tayyare mühendisi olacaktım, isteğim oydu.Ben kendi aklıma kalsaydım tayyare mühendisi olacaktım, isteğim oydu. Bana sorarlardı ''Ne olacaksın Esad?'' diye, Bana sorarlardı ''Ne olacaksın Esad?'' diye, ben de, ''Tayyare mühendisi olacağım.'' derdim. ben de, ''Tayyare mühendisi olacağım.'' derdim. Sanırdım ki tayyare mühendisi olunca çok uçacağım. Sanırdım ki tayyare mühendisi olunca çok uçacağım. Hâlbuki mühendisler aşağıda çizer bu işi. Hâlbuki mühendisler aşağıda çizer bu işi. Uçan, pilot, hostes.Uçan, pilot, hostes. Onlar da her gün uçuyor, gına geliyor.Onlar da her gün uçuyor, gına geliyor. O zamanki aklım olsa uçağa binmek tatlı geldiğindenO zamanki aklım olsa uçağa binmek tatlı geldiğinden desem desem ''Pilot olacağım.'' diyebilirdim, desem desem ''Pilot olacağım.'' diyebilirdim, ama ''Tayyare mühendisi olacağım.'' derdim. ama ''Tayyare mühendisi olacağım.'' derdim.

Ne olacak? Tayyare mühendisi olmak veya olmamak.Ne olacak? Tayyare mühendisi olmak veya olmamak. O da önemli, o da kıymetli bir meslek ama O da önemli, o da kıymetli bir meslek ama hocalarımız bizi böyle evirdiler çevirdiler, döndürdüler. hocalarımız bizi böyle evirdiler çevirdiler, döndürdüler. Arapça öğrendik elhamdülillah. Arapça öğrendik elhamdülillah. İlahiyat fakültesinde profesörlük nasip oldu. İlahiyat fakültesinde profesörlük nasip oldu. O grup içinde, hadis, tefsir, kelam hocaları, O grup içinde, hadis, tefsir, kelam hocaları, dergiler, yazılar, kitaplar, öyle bir toplumda, o ortamda yetiştik.dergiler, yazılar, kitaplar, öyle bir toplumda, o ortamda yetiştik. Adam liseden terk, tahsili, Arapçası yok,Adam liseden terk, tahsili, Arapçası yok, böyle bir sosyal gruba girip bu gibi olayları da gözleriyle görmemiş. böyle bir sosyal gruba girip bu gibi olayları da gözleriyle görmemiş. Peygamber Efendimiz ümmi, amennâ ve saddaknâ. Peygamber Efendimiz ümmi, amennâ ve saddaknâ. Ümmi ama eddebenî rabbî ve ahsene te'dîbîÜmmi ama eddebenî rabbî ve ahsene te'dîbî ''Beni Rabbim yetiştirdi,''Beni Rabbim yetiştirdi, terbiyemi, yetişmemi çok güzel yaptı.'' diye söylüyor.terbiyemi, yetişmemi çok güzel yaptı.'' diye söylüyor. Allah ona her türlü bilgiyi vermiş. Allah ona her türlü bilgiyi vermiş.

Bir insan içinde bulunduğu toplumdan da eğitim alır,Bir insan içinde bulunduğu toplumdan da eğitim alır, iyi bir toplum içinde bulunmanın, böyle toplum halinde olmanın faydası da o. iyi bir toplum içinde bulunmanın, böyle toplum halinde olmanın faydası da o. Yeni ihvan eski ihvandan âdab öğrenir.Yeni ihvan eski ihvandan âdab öğrenir. ''Tekke âdabı görmüş.'' derler.''Tekke âdabı görmüş.'' derler. Bir insanın, oturmasına, kalkmasına, hitabına,Bir insanın, oturmasına, kalkmasına, hitabına, konuşmasındaki inceliğe, zarafete, nezakete bakarlar,konuşmasındaki inceliğe, zarafete, nezakete bakarlar, ''Tekke âdabı görmüş.'' derler.''Tekke âdabı görmüş.'' derler. ''Osmanlı efendisi veya hanımefendisi,'' derler.''Osmanlı efendisi veya hanımefendisi,'' derler. Veyahut bir adama da ''Hiç aile terbiyesi bile almamış.'' Veyahut bir adama da ''Hiç aile terbiyesi bile almamış.'' Çünkü insan ailede de, tekkede de, toplumda da bir terbiye alıyor. Çünkü insan ailede de, tekkede de, toplumda da bir terbiye alıyor.

Bugünün toplumunda ne terbiye alıyor?Bugünün toplumunda ne terbiye alıyor? Bizim toplum, modern Türkiye'nin toplumu mensuplarına ne öğretiyor? Bizim toplum, modern Türkiye'nin toplumu mensuplarına ne öğretiyor? ''Arkadaş, baban bile olsa itimat etmeyeceksin,''Arkadaş, baban bile olsa itimat etmeyeceksin, önüne geleni kazıklayacaksın, cebini doldurmaya bakacaksın,önüne geleni kazıklayacaksın, cebini doldurmaya bakacaksın, ‘devlet malı deniz yemeyen domuz,' yiyeceksin, içeceksin, keyfine bakacaksın.''‘devlet malı deniz yemeyen domuz,' yiyeceksin, içeceksin, keyfine bakacaksın.'' Toplum şimdi bunları öğretmiyor mu? Toplum şimdi bunları öğretmiyor mu? Batı bunu öğretmiyor mu?Batı bunu öğretmiyor mu? Bunu öğretmiyor mu yâni insanlara?..Bunu öğretmiyor mu yâni insanlara?.. ''Kendi işini yürütmeye bak, gemisini yürüten kaptandır, ''Kendi işini yürütmeye bak, gemisini yürüten kaptandır, sen al işini bitir. sen al işini bitir. Ötekiler ne olacak? Ötekiler ne olacak? Bu kardeşin, bu fakir ne olacak? Bu kardeşin, bu fakir ne olacak? Sen bunları böyle aldığın zaman tüyü bitmedik yetimin, Sen bunları böyle aldığın zaman tüyü bitmedik yetimin, zavallı dulun hakkı ne olacak? zavallı dulun hakkı ne olacak?

Toplum bu eğitimi veriyor. Toplum bu eğitimi veriyor. Bugünün insanları, bu günün genci Bugünün insanları, bu günün genci yetiştiği zaman komşunun bahçesinden elma koparıyor,yetiştiği zaman komşunun bahçesinden elma koparıyor, oradan üç tane dut almayı kâr sayıyor, oradan üç tane dut almayı kâr sayıyor, manavın yanından geçerken göstermeden tezgâhından bir tane şeftali alıp ısırıyor. manavın yanından geçerken göstermeden tezgâhından bir tane şeftali alıp ısırıyor. Ötekisi ''Aferin be! Sen bunu becerdin, ben de bir deneyeyim.'' diyor.Ötekisi ''Aferin be! Sen bunu becerdin, ben de bir deneyeyim.'' diyor. Toplum ne öğretiyor, bunları hep gördük. Toplum ne öğretiyor, bunları hep gördük. Mahallede görmedik mi?Mahallede görmedik mi? Komşunun bahçesine atlayıp meyveleri koparanları, Komşunun bahçesine atlayıp meyveleri koparanları, camları kıranları, haylazlık yapanları gördük. camları kıranları, haylazlık yapanları gördük. Toplum insana bir terbiye veriyor. İyi veya kötü. Toplum insana bir terbiye veriyor. İyi veya kötü. Bizim müslümanlar bir araya gelir de güzel ahlâklı, Bizim müslümanlar bir araya gelir de güzel ahlâklı, temiz, nûrânî, rûhânî bir toplum meydana getirirse fena mı olur? temiz, nûrânî, rûhânî bir toplum meydana getirirse fena mı olur?

Kahvehanenin sigara dumanı mı, yoksa bu güzel nûrânî hava mı daha iyi?Kahvehanenin sigara dumanı mı, yoksa bu güzel nûrânî hava mı daha iyi? Adam bu havayı görmemiş, hiç haberi yok.Adam bu havayı görmemiş, hiç haberi yok. İlimden de, modern ilimden de haberi yok. İlimden de, modern ilimden de haberi yok. Kerâmet yoktur.Kerâmet yoktur. Niye yoktur babam, paşam, ağam, hayrola?Niye yoktur babam, paşam, ağam, hayrola? Nereden esti kafana bu rüzgâr böyle,Nereden esti kafana bu rüzgâr böyle, şeytan mı zılgıtladı, fitledi, vesvese verdi.şeytan mı zılgıtladı, fitledi, vesvese verdi. ''Kerâmet yoktur.'' ''Kerâmet yoktur.'' Kur'ân-ı Kerîm'de var ya kerâmet, Kur'ân-ı Kerîm'de var ya kerâmet, hiç Kur'ân-ı Kerîm okumadın mı?hiç Kur'ân-ı Kerîm okumadın mı? Kur'ân-ı Kerîm'de olağanüstü kaç tane olay var, Kur'ân-ı Kerîm'de olağanüstü kaç tane olay var, Allah celle celâlühû âyet-i kerîme ile bildiriyor.Allah celle celâlühû âyet-i kerîme ile bildiriyor. Sen kafanı değiştir.Sen kafanı değiştir. ''Efendim olmaz öyle şey!'' Kur'ân-ı Kerîm ‘olur' diyor, ''Efendim olmaz öyle şey!'' Kur'ân-ı Kerîm ‘olur' diyor, fizikçinin lafına mı inanacaksın,fizikçinin lafına mı inanacaksın, Kur'ân-ı Kerîm'deki bu ayeti kerimeye mi inanacaksın? Kur'ân-ı Kerîm'deki bu ayeti kerimeye mi inanacaksın? Sonra ben elbette gözümle gördüğüme inanacağım,Sonra ben elbette gözümle gördüğüme inanacağım, senin inkârına mı kulak asacağım? senin inkârına mı kulak asacağım? Ben gözümle görüyorum. Ben gözümle görüyorum. Olayı gözümle görüyorum, sen görmemişsin inkâr ediyorsun. Evet! Olayı gözümle görüyorum, sen görmemişsin inkâr ediyorsun. Evet!

Bazen kerâmetleri söylememizin sebepleri vardır, Bazen kerâmetleri söylememizin sebepleri vardır, ''Sakın inkâr etmeyin.'' demek için. ''Sakın inkâr etmeyin.'' demek için. Bu da çok güzel bir şeydir. Tarif kısadır. Bu da çok güzel bir şeydir. Tarif kısadır.

Men üyyide bi'l-kerâmât ve guyyibe anhâ Men üyyide bi'l-kerâmât ve guyyibe anhâ

Kendisine kerâmet veriliyor, kerâmetleri var amaKendisine kerâmet veriliyor, kerâmetleri var ama onlarla hiç ilgisi yok, nazarı dikkate almıyor, o söylemiyor,onlarla hiç ilgisi yok, nazarı dikkate almıyor, o söylemiyor, göstermiyor, böbürlenmiyor,göstermiyor, böbürlenmiyor, guyyibe anha onlardan uzak, onlarla hiç ilişkisi yokmuş gibi duruyor. guyyibe anha onlardan uzak, onlarla hiç ilişkisi yokmuş gibi duruyor. İşte veli budur. İşte veli budur.

Bir başka tabiri hatırladım.Bir başka tabiri hatırladım. Dergide yazmıştım. Diyordu ki bir başka şahıs... Belki bu kitabın da bir yerinde gelir o şahsın o sözüDergide yazmıştım. Diyordu ki bir başka şahıs... Belki bu kitabın da bir yerinde gelir o şahsın o sözü Bir diğer kişi, ''Veli kimdir?'' sorusuna, Bir diğer kişi, ''Veli kimdir?'' sorusuna,

Men zaharât aleyhi'l-kerâmâtü. Men zaharât aleyhi'l-kerâmâtü.

''Veli sözünde, işinde, halinde kerametler görünen kimsedir.'' diye cevap veriyor. ''Veli sözünde, işinde, halinde kerametler görünen kimsedir.'' diye cevap veriyor.

Ama: Ama:

Men azhara kerâmâtihi fe hüve müddeinMen azhara kerâmâtihi fe hüve müddein ...... ‘Keramet furuşluk yapan palavracıdır, ‘Keramet furuşluk yapan palavracıdır, ama yapmadığı, saklamağa çalıştığı haldeama yapmadığı, saklamağa çalıştığı halde halinde, sözünde, işinde olağanüstülükler görülen hakiki velidir.'' diyor.halinde, sözünde, işinde olağanüstülükler görülen hakiki velidir.'' diyor. Aynı mânâ, çok güzel ifade edilmiş.Aynı mânâ, çok güzel ifade edilmiş. İşin aslı budur.İşin aslı budur. Hülasası ne sözümüzün,Hülasası ne sözümüzün, ''Evliyâlık diye bir güzel hal vardır.''''Evliyâlık diye bir güzel hal vardır.'' Evliyâ; dost demek, Allah'ın dostu. Evliyâ; dost demek, Allah'ın dostu. Evliyâullah, veliyyullah, Allah'ın dostu. Evliyâullah, veliyyullah, Allah'ın dostu.

Veliyyullah deyince aklıma geldi, bir de hikâye anlatayım.Veliyyullah deyince aklıma geldi, bir de hikâye anlatayım. Bana bunu anlatan İslâm Tarihi'ni yazan Asım Köksal Hoca.Bana bunu anlatan İslâm Tarihi'ni yazan Asım Köksal Hoca. Diyanet'te bir bölümde müdür iken, bir şehirden bir şahıs geliyor.Diyanet'te bir bölümde müdür iken, bir şehirden bir şahıs geliyor. Diyanet'te müdürlerin yanında, memleketinden bir şahıstan şikayet ediyor.Diyanet'te müdürlerin yanında, memleketinden bir şahıstan şikayet ediyor. Falanca şahıs için bir isim söylüyor, ben o ismi biliyorum ama burda söylemiyorum şimdi.Falanca şahıs için bir isim söylüyor, ben o ismi biliyorum ama burda söylemiyorum şimdi. ''Bizim memleketin müftüsüdür, çok fena adamdır.'' ''Bizim memleketin müftüsüdür, çok fena adamdır.'' şöyledir, çirkeftir, kötüdür...” diye çok aleyhinde konuşuyor. şöyledir, çirkeftir, kötüdür...” diye çok aleyhinde konuşuyor. Diyanet’te bu müdürlerin yanındaDiyanet’te bu müdürlerin yanında Şehirden gelen şahıs, o şehrin müftüsünü batırıp çıkarıyor, kötülüyor.Şehirden gelen şahıs, o şehrin müftüsünü batırıp çıkarıyor, kötülüyor. Bunlar da diyorlar ki, ''Vah vah, tüh, yazıklar olsun,Bunlar da diyorlar ki, ''Vah vah, tüh, yazıklar olsun, bu söylenen haller bir müftüye yakışır mı, bu söylenen haller bir müftüye yakışır mı, yazık, din adamları ne hale gelmiş.'' diyorlar,yazık, din adamları ne hale gelmiş.'' diyorlar, onlar da müftünün aleyhine bir kanaat ve tavır takınıyorlar. onlar da müftünün aleyhine bir kanaat ve tavır takınıyorlar.

Asım Köksal Hoca anlatıyor, kendisi de bu işi yapanlardan birisi.Asım Köksal Hoca anlatıyor, kendisi de bu işi yapanlardan birisi. Geceleyin yatsı namazını kıldıktan sonra malum işte çalışılıyor, okunuyor filan... Geceleyin yatsı namazını kıldıktan sonra malum işte çalışılıyor, okunuyor filan... Yatma zamanı gelince abdest alınıyor, tesbihi eline alıyor, zikrediyor filan dervişler. Yatma zamanı gelince abdest alınıyor, tesbihi eline alıyor, zikrediyor filan dervişler. Başkası gibi cup diye yatağa atmıyor kendisini… Başkası gibi cup diye yatağa atmıyor kendisini… Abdest alıyor, namaz kılıyor, eline tesbih alıyor, vazifelerini yapıyor, zikrini yapıyor.Abdest alıyor, namaz kılıyor, eline tesbih alıyor, vazifelerini yapıyor, zikrini yapıyor. ''Böyle vazifelerimi yaptım, abdestli olarak yattım, uyudum.'' diyor. ''Böyle vazifelerimi yaptım, abdestli olarak yattım, uyudum.'' diyor. İyi bir insan, güzel bir hal üzere uyumuş. İyi bir insan, güzel bir hal üzere uyumuş. ''Rüyamda Hacı Bayrâm-ı Velî hazretlerini gördüm.'' diyor. ''Rüyamda Hacı Bayrâm-ı Velî hazretlerini gördüm.'' diyor. Hacı Bayram-ı Velî diyoruz ya, yâni evliyâullahtan olan Hacı Bayram-ı Velî...Hacı Bayram-ı Velî diyoruz ya, yâni evliyâullahtan olan Hacı Bayram-ı Velî... Hakikaten öyle olduğu anlaşılıyor birçok delillerden. Hakikaten öyle olduğu anlaşılıyor birçok delillerden. Hacı Bayrâm-ı Velî mübarek, kollarını abdest alacakmış gibi sıvamış, Hacı Bayrâm-ı Velî mübarek, kollarını abdest alacakmış gibi sıvamış, yuvarlak bir yüzü var, güneşten yanmış. yuvarlak bir yüzü var, güneşten yanmış. Ankara'nın ovasında ziraat yaparmış, o güneş esmerletmiş,Ankara'nın ovasında ziraat yaparmış, o güneş esmerletmiş, tıknazca, ayaklarında takunyalar, abdest alacakmış.tıknazca, ayaklarında takunyalar, abdest alacakmış. Ama böyle Asım Köksal’a bakmış. Keşke onun da ismini söylemeseydim. Neyse... İsimsiz olsaydı yâni. Ama böyle Asım Köksal’a bakmış. Keşke onun da ismini söylemeseydim. Neyse... İsimsiz olsaydı yâni. Ama olmuş bir hadise olduğu bilinsin diye söylemiş olduk.Ama olmuş bir hadise olduğu bilinsin diye söylemiş olduk. Kaşlarını çatıp ona bakmış, başını sallayıp bir bağırmış. Kaşlarını çatıp ona bakmış, başını sallayıp bir bağırmış.

''O müftü efendi evliyâullahtır, o evliyâullahtır.'' diye''O müftü efendi evliyâullahtır, o evliyâullahtır.'' diye ismini de söyleyerek bir bağırmış. ismini de söyleyerek bir bağırmış. ''O rüyada bağırdı ama o bağırmasından''O rüyada bağırdı ama o bağırmasından benim kulağımın zarı patlayacak gibi oldu.'' diyor. benim kulağımın zarı patlayacak gibi oldu.'' diyor. Uykudan uyanmış,Uykudan uyanmış, ''Allah Allah, Fesübhanallah, Estağfirullah!'' demiş.''Allah Allah, Fesübhanallah, Estağfirullah!'' demiş. Yani Hacı Bayrâm-ı Velî hazretleri Asım Köksal Hoca'yı azarlıyor.Yani Hacı Bayrâm-ı Velî hazretleri Asım Köksal Hoca'yı azarlıyor. ''Sen onun aleyhinde düşündün, konuştun ama o evliyâullahtandır.'' diyor.''Sen onun aleyhinde düşündün, konuştun ama o evliyâullahtandır.'' diyor. Bayağı bağırarak söylemiş.Bayağı bağırarak söylemiş. Ertesi gün gitmiş,Ertesi gün gitmiş, Diyanet'teki arkadaşlarının hepsine de rüyasını anlatmış. Diyanet'teki arkadaşlarının hepsine de rüyasını anlatmış. ''Ben o sözlerimin hepsinden rücû ediyorum, tevbe ediyorum.'' demiş. ''Ben o sözlerimin hepsinden rücû ediyorum, tevbe ediyorum.'' demiş.

“—Hayrola ne oldu?”

“—Hayrola ne oldu?”
“—Böyle bir müthiş rüya gördüm, gece fena halde azarladılar beni… O adam herhalde iyi bir adam!” demiş.

“—Böyle bir müthiş rüya gördüm, gece fena halde azarladılar beni… O adam herhalde iyi bir adam!” demiş.
“—Allah Allah, çok aleyhinde konuştu ötekisi?”

“—Allah Allah, çok aleyhinde konuştu ötekisi?”
“—Kim bilir?..” filan...“—Kim bilir?..” filan... Sonunda demişler ki:

Sonunda demişler ki:
“—Araştıralım şu müftüyü… O adam kötü dedi ama bir de başka kaynaklardan araştıralım!”“—Araştıralım şu müftüyü… O adam kötü dedi ama bir de başka kaynaklardan araştıralım!” Başkalarına sormuşlar. İşte bir müftü varmış, kötüymüş filan...Başkalarına sormuşlar. İşte bir müftü varmış, kötüymüş filan... “—Yooo,“—Yooo, ''Melek gibidir, tatlı dillidir, cömerttir, güzel huyludur, ''Melek gibidir, tatlı dillidir, cömerttir, güzel huyludur, gece uyumaz, mahallede sabaha kadar ışıklarını görürüz, ibadet eder, gece uyumaz, mahallede sabaha kadar ışıklarını görürüz, ibadet eder, ilimle meşgul olur, kimseyi incitmez, hayır hasenât sahibidir, iyi insandır.'' ilimle meşgul olur, kimseyi incitmez, hayır hasenât sahibidir, iyi insandır.'' Birisine sormuşlar, ötekisine sormuşlar, öyle. Tamam, anlaşılmış.Birisine sormuşlar, ötekisine sormuşlar, öyle. Tamam, anlaşılmış. Tahkik etmeğe bile lüzum yok, Hacı Bayrâm-ı Velî hazretleri savunduğuna göre Tahkik etmeğe bile lüzum yok, Hacı Bayrâm-ı Velî hazretleri savunduğuna göre müftünün iyi bir insan olduğu belli. müftünün iyi bir insan olduğu belli.

Asım Köksal Hoca diyor ki, ''Peki neden Hacı BayramAsım Köksal Hoca diyor ki, ''Peki neden Hacı Bayram o müftüyü müdafaa etti acaba?'' diye zihnime takıldı. o müftüyü müdafaa etti acaba?'' diye zihnime takıldı. Anladım, tamam o müftü iyi insanmış, anladık da niye Hacı Bayram beni azarladı o müftü için?.. Onu da sonradan anladık.Anladım, tamam o müftü iyi insanmış, anladık da niye Hacı Bayram beni azarladı o müftü için?.. Onu da sonradan anladık. Araştırınca anladım ki meğer müftü efendi, Bayramiyye tarikatındanmış. Araştırınca anladım ki meğer müftü efendi, Bayramiyye tarikatındanmış. Onun için pîr efendi, asırlarca sonra gelen dervişine laf söylettirmiyormuş.Onun için pîr efendi, asırlarca sonra gelen dervişine laf söylettirmiyormuş. Burada hem asırlar sonra Hacı Bayrâm-ı Velî hazretlerinin kerâmeti görülüyor, Burada hem asırlar sonra Hacı Bayrâm-ı Velî hazretlerinin kerâmeti görülüyor, kendi müridinin birisinin aleyhine kötü bir kanaat besleyen bir insanın rüyasına giriyor, haşlıyor onu;kendi müridinin birisinin aleyhine kötü bir kanaat besleyen bir insanın rüyasına giriyor, haşlıyor onu; seni seni diye haşlıyor. O da Hacı Bayram’ın kerameti seni seni diye haşlıyor. O da Hacı Bayram’ın kerameti Bir taraftan da o berideki adamın, yâni müftünün evliya olduğunun bir delili bu…Bir taraftan da o berideki adamın, yâni müftünün evliya olduğunun bir delili bu… hem de müftü efendinin evliyâullahtan olduğu anlaşılıyor. hem de müftü efendinin evliyâullahtan olduğu anlaşılıyor.

Muhterem kardeşlerim, evliyâullah,Muhterem kardeşlerim, evliyâullah, Allah'ın sevgili kulları, dostları, işte böyledir.Allah'ın sevgili kulları, dostları, işte böyledir. Bu dediğimiz, anlattığımız şeyler vardır, gerçekleşmiştir. Bu dediğimiz, anlattığımız şeyler vardır, gerçekleşmiştir. Size böyle damgalı, tasdikli, imzalı delillerini getirebilirim.Size böyle damgalı, tasdikli, imzalı delillerini getirebilirim. Münkir insanlar var ya, kerâmetleri inkâr ediyor, evliyâyı inkâr ediyor. Münkir insanlar var ya, kerâmetleri inkâr ediyor, evliyâyı inkâr ediyor. Falanca ilerici gazetenin, filanca dinsiz adamın inkâr etmesi ayrı, Falanca ilerici gazetenin, filanca dinsiz adamın inkâr etmesi ayrı, Tamam, onu tabii karşılıyoruz, adam namazsız, niyazsız, oruçsuz, bıyıksız, sakalsız,Tamam, onu tabii karşılıyoruz, adam namazsız, niyazsız, oruçsuz, bıyıksız, sakalsız, nursuz, arsız, yüzsüz... Tamam, inkâr edecek, bir şey değil, ona bir şey demiyo nursuz, arsız, yüzsüz... Tamam, inkâr edecek, bir şey değil, ona bir şey demiyo ama kürsüden söyleyene ne demeli?ama kürsüden söyleyene ne demeli? Sarıklı cübbelilerden inkâr edenler oluyor.Sarıklı cübbelilerden inkâr edenler oluyor. Onun için, böyle imzalı, tasdikli, gören insanların imzasıyla gösterebilirim.Onun için, böyle imzalı, tasdikli, gören insanların imzasıyla gösterebilirim. Evliyânın kerâmeti haktır, ehl-i sünnet akîdesi de böyledir. Evliyânın kerâmeti haktır, ehl-i sünnet akîdesi de böyledir. Kur'ân-ı Kerîm'de kerâmet vardır, hadîs-i şerîfte de vardır. Kur'ân-ı Kerîm'de kerâmet vardır, hadîs-i şerîfte de vardır.

Hz. Ömer minberde hutbe okurken Hz. Ömer minberde hutbe okurken ''yâ Sâriye ile'l-cebel!'' diye İran'daki komutanına emir vermiş ve duyurmuştur. ''yâ Sâriye ile'l-cebel!'' diye İran'daki komutanına emir vermiş ve duyurmuştur. Kerâmet sahabede de vardır. Kerâmet sahabede de vardır. Eski ümmetlerde de vardır. Eski ümmetlerde de vardır. Şimdi de vardır, her zaman da olur. Şimdi de vardır, her zaman da olur. Allah'ın sevgili kulunun olduğu her yerde kerâmet olur. Allah'ın sevgili kulunun olduğu her yerde kerâmet olur.

Allah'ın sevgili kulları, evliyâsı kimlerdir? Allah'ın sevgili kulları, evliyâsı kimlerdir?

Kerâmetlerle tasdiklenen, desteklenenKerâmetlerle tasdiklenen, desteklenen ama onları hiç hatırında tutmayan, onlara aldırmayan,ama onları hiç hatırında tutmayan, onlara aldırmayan, onları kullanmayan, onları satmayan insan.onları kullanmayan, onları satmayan insan. Allah'ın kendisine verdiği makamı istismar etmiyor .Allah'ın kendisine verdiği makamı istismar etmiyor . Onlar ne diyorlar biliyor musunuz? Onlar ne diyorlar biliyor musunuz? Duymadıysanız hayret edeceksiniz,Duymadıysanız hayret edeceksiniz, -hanımlar beni affetsin.- Kerâmete ne derlermiş büyüklerimiz? -hanımlar beni affetsin.- Kerâmete ne derlermiş büyüklerimiz? Hayz-ı ricâl kadın hayız görüyor, âdet görüyor, biliyoruz daHayz-ı ricâl kadın hayız görüyor, âdet görüyor, biliyoruz da buna da ‘erkeğin hayz'ı deniliyor.buna da ‘erkeğin hayz'ı deniliyor. Ne demek? Kadın utanır saklar, o halini söylemez.Ne demek? Kadın utanır saklar, o halini söylemez. Evliyâullah da kerâmetini öyle saklar, utanır,Evliyâullah da kerâmetini öyle saklar, utanır, ''Millet de beni iyi bir şey sanacak, estağfirullah, kim bilir nasıl oldu bu, ''Millet de beni iyi bir şey sanacak, estağfirullah, kim bilir nasıl oldu bu, ben bir naçiz kulum, hiç bir kıymetim yok, kadrim yok, ben bir naçiz kulum, hiç bir kıymetim yok, kadrim yok, Allah'ın günahkâr, yüzü kara kuluyum.'' der, Allah'ın günahkâr, yüzü kara kuluyum.'' der, açığa çıkmasından ödü patlar, saklamaya çalışır.açığa çıkmasından ödü patlar, saklamaya çalışır. Kadının aybaşı halini saklamaya çalıştığı gibi,Kadının aybaşı halini saklamaya çalıştığı gibi, kimseye duyurmadığı gibi, ''Gel namaz kıl diyorsun.'' kimseye duyurmadığı gibi, ''Gel namaz kıl diyorsun.'' Kılamayacak durumda ama söyleyemiyor, utanıyor. Kılamayacak durumda ama söyleyemiyor, utanıyor. Evliyâ da kerâmetini saklar. Evliyâ da kerâmetini saklar. Saklar, göstermek istemezSaklar, göstermek istemez ama bazen de Allah kerâmeti verir de verir,ama bazen de Allah kerâmeti verir de verir, böyle ortaya çıkar da çıkar. O da olur. böyle ortaya çıkar da çıkar. O da olur.

Evliyâullahın hepsinin kerâmeti olur mu?Evliyâullahın hepsinin kerâmeti olur mu? Hayır, kerâmetsiz evliyâ da olur.Hayır, kerâmetsiz evliyâ da olur. Allah'ın evliyâsıdır, ama kerâmetini kimse bilmez.Allah'ın evliyâsıdır, ama kerâmetini kimse bilmez. Evliyâ olduğunu bilmeyen de vardır. Evliyâ olduğunu bilmeyen de vardır. ''Hızır aleyhisselâm'ın bilmediği evliyâ da vardır.'' diyor.''Hızır aleyhisselâm'ın bilmediği evliyâ da vardır.'' diyor. İmam-ı Kuşeyrî, Risale-i Kuşeyriye isimli o meşhur eserindeİmam-ı Kuşeyrî, Risale-i Kuşeyriye isimli o meşhur eserinde O da güzel bir eserdir, keşke bunu bitirdikten sonra bir de onu okuyabilsek. O da güzel bir eserdir, keşke bunu bitirdikten sonra bir de onu okuyabilsek.

Onu okumağa başlamadık. Neden?.. Çünkü onun üç- beş tercümesi var da tercüme edilmiş olan şeyi Onu okumağa başlamadık. Neden?.. Çünkü onun üç- beş tercümesi var da tercüme edilmiş olan şeyi okumak sizin için mümkündür. Gerçi tercümelerde düzeltilmesi gereken yerler var.okumak sizin için mümkündür. Gerçi tercümelerde düzeltilmesi gereken yerler var. Bu oyuncak değil. Başka bir iş yâni bu. Onun için, belki o da ileride okunsa iyi olur. Bu oyuncak değil. Başka bir iş yâni bu. Onun için, belki o da ileride okunsa iyi olur. O kanaatteyim. Okunulabilir. Ama bu hiç tercüme edilmemiş olduğu için biz bu kaynak eseri O kanaatteyim. Okunulabilir. Ama bu hiç tercüme edilmemiş olduğu için biz bu kaynak eseri herkes istifade etsin diye böyle damla damla, damla damla fırsat buldukça herkes istifade etsin diye böyle damla damla, damla damla fırsat buldukça okuyup anlatmağa çalışıyoruz.okuyup anlatmağa çalışıyoruz. Şöyle namaza yarım saat kala bitirelim bu dersi, fazla uzatmayalım!..Şöyle namaza yarım saat kala bitirelim bu dersi, fazla uzatmayalım!.. Gelelim ikinci sözüne. Bakın büyüklerin sözleri nasıl. Yâni buradan şunu anlıyoruz kiGelelim ikinci sözüne. Bakın büyüklerin sözleri nasıl. Yâni buradan şunu anlıyoruz ki Bu evliyâullah, mübarek insanlar çok edepli,Bu evliyâullah, mübarek insanlar çok edepli, böbürlenmeyi, kibirlenmeyi, gösterişi sevmiyorlar, kendilerini belli etmiyorlar. böbürlenmeyi, kibirlenmeyi, gösterişi sevmiyorlar, kendilerini belli etmiyorlar. Bizim büyüklerimiz bunu bildiklerinden demişlerdir ki, Bizim büyüklerimiz bunu bildiklerinden demişlerdir ki, ''Her geceni kadir bil, her gördüğünü Hızır bil!'' ''Her geceni kadir bil, her gördüğünü Hızır bil!''

Dilenci gibi görürsün, aldırmazsın, önem vermezsin ama Dilenci gibi görürsün, aldırmazsın, önem vermezsin ama bakarsın evliyâdır, belki Hızır aleyhisselâm'dır.bakarsın evliyâdır, belki Hızır aleyhisselâm'dır. Onun için dikkatli olacaksın.Onun için dikkatli olacaksın. Allah'ın kullarını hor hakir görmeyeceksin, tepeden bakmayacaksın. Allah'ın kullarını hor hakir görmeyeceksin, tepeden bakmayacaksın. Bilemezsin ki belki Allah onu senden daha çok sever, Bilemezsin ki belki Allah onu senden daha çok sever, seni sevmez, senin kötü düşüncelerini, kibrini, gururunu sevmez de onu sever. seni sevmez, senin kötü düşüncelerini, kibrini, gururunu sevmez de onu sever. Allah hepimizi sevdiği kul etsin,Allah hepimizi sevdiği kul etsin, sevmediği kul olmaktan bizleri korusun sevmediği kul olmaktan bizleri korusun ve bizde ne gibi sevmediği sıfat, ahlâk, huy, hal varsa onlardan bizi kurtarsın. ve bizde ne gibi sevmediği sıfat, ahlâk, huy, hal varsa onlardan bizi kurtarsın.

Kimisinin kibri, ucûbu, kimisinin hasedi, kimisinin gıybeti var;Kimisinin kibri, ucûbu, kimisinin hasedi, kimisinin gıybeti var; kimisi şöyle, kimisi böyle, herkesin kendine göre çeşitli kusurları olabiliyor.kimisi şöyle, kimisi böyle, herkesin kendine göre çeşitli kusurları olabiliyor. Bizim de vardır. Tepeden tırnağa, serâpâ, baştan ayağa kusuruz biz. Bizim de vardır. Tepeden tırnağa, serâpâ, baştan ayağa kusuruz biz.

Her dem hatadır kârımız.' diyor, ne güzel söylüyor.Her dem hatadır kârımız.' diyor, ne güzel söylüyor. Her dem hatadır kârımız. Her dem hatadır kârımız. Aziz Mahmud Hüdâyî Efendimiz hazretleri de çok büyük bir zât-ı muhteremdir.Aziz Mahmud Hüdâyî Efendimiz hazretleri de çok büyük bir zât-ı muhteremdir. ''Her dem hatadır kârımız,'' ‘kâr' ‘iş' demek, ''Her dem hatadır işimiz.'' ''Her dem hatadır kârımız,'' ‘kâr' ‘iş' demek, ''Her dem hatadır işimiz.'' ‘dem' de ‘an' demek,'' Her an işimiz hata.'' ‘dem' de ‘an' demek,'' Her an işimiz hata.'' ''Çok hatalı işler yapıyoruz.'' mânasına.''Çok hatalı işler yapıyoruz.'' mânasına. İşin içinde bir de çeşitli edebî sanatlar var. İşin içinde bir de çeşitli edebî sanatlar var. Kâr, ticaretten elde edilen şeye de derler,Kâr, ticaretten elde edilen şeye de derler, bu dünyaya gelmişiz, güya sevap kazanacağız: bu dünyaya gelmişiz, güya sevap kazanacağız:

Hel edüllüküm alâ ticâratin tüncîküm min azâbin elîm. Hel edüllüküm alâ ticâratin tüncîküm min azâbin elîm.

Kâr edeceğiz güya, ''Her dem hata bizim kârımız.''Kâr edeceğiz güya, ''Her dem hata bizim kârımız.'' Negatif kâr.Ne demek? Zarar demek.Negatif kâr.Ne demek? Zarar demek. İktisatçılar bilir, zarar da ‘negatif kâr' demek. İktisatçılar bilir, zarar da ‘negatif kâr' demek.

İkinci söze geliyoruz. Bir tane söz ama çok önemliydi.İkinci söze geliyoruz. Bir tane söz ama çok önemliydi. Önemli olduğu için böyle uzun boylu anlattım. Önemli olduğu için böyle uzun boylu anlattım. Caminin kürsüsünde fıkra anlatmak, hikâye anlatmak doğru değildir.Caminin kürsüsünde fıkra anlatmak, hikâye anlatmak doğru değildir. Dînî gerçekleri konuşmak lazım, âyet hadis konuşmak lazım, oyuncak değildir.Dînî gerçekleri konuşmak lazım, âyet hadis konuşmak lazım, oyuncak değildir. bu cemaatin içinde bile belki vardır.bu cemaatin içinde bile belki vardır. Burada da, cemaatin dışında da yığınla insan var; Burada da, cemaatin dışında da yığınla insan var; hem müslümanım diyor hem de bir takım İslamî gerçekleri bilmiyor, inkâr ediyor.hem müslümanım diyor hem de bir takım İslamî gerçekleri bilmiyor, inkâr ediyor. İşin içinde inkâr olduğu için, inkâr da onu felakete götüreceğinden İşin içinde inkâr olduğu için, inkâr da onu felakete götüreceğinden Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde var.Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde var. Allahu Teâlâ hazretleri, ''Benim evliyâmdan birisini ezâlandıran, Allahu Teâlâ hazretleri, ''Benim evliyâmdan birisini ezâlandıran, üzen kimse, bana harp ilan etmiş olur.'' diyor.üzen kimse, bana harp ilan etmiş olur.'' diyor. Sen Allah'ın evliyâsına sataşırsan,Sen Allah'ın evliyâsına sataşırsan, Allah senin başına bir bela verir, iflah olmazsın, Allah senin başına bir bela verir, iflah olmazsın, Eğer müslüman, derviş bir kişide yüksek bir çeşit hal,Eğer müslüman, derviş bir kişide yüksek bir çeşit hal, olağanüstü bir durum zuhura gelmişse, bu nedendir?olağanüstü bir durum zuhura gelmişse, bu nedendir? İllâ min mülâzemeti aslin sahîh. İllâ min mülâzemeti aslin sahîh.

Asıl da Arapça'da kök demek,Asıl da Arapça'da kök demek, ''O âlî hal, sağlam bir köke yapışmış olmaktandır.'' ''O âlî hal, sağlam bir köke yapışmış olmaktandır.'' Çürük bir kaynaktan böyle bir şey olmaz.Çürük bir kaynaktan böyle bir şey olmaz. Sağlam bir şeye yapışmış da ondan o yüksek hale ermiş.Sağlam bir şeye yapışmış da ondan o yüksek hale ermiş. Diyelim ki rüya görüyor, ertesi gün çıkıyor.Diyelim ki rüya görüyor, ertesi gün çıkıyor. “—Aynen ben bunu gördüm hocam rüyamda, dün gece şöyle oldu, şimdi böyle oldu, aynen görmüştüm daha önce.”

“—Aynen ben bunu gördüm hocam rüyamda, dün gece şöyle oldu, şimdi böyle oldu, aynen görmüştüm daha önce.”
Bir olağanüstü güzel hal var, herkesin rüyası çıkmaz.Bir olağanüstü güzel hal var, herkesin rüyası çıkmaz. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemPeygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem peygamber olmadan önce uzun zaman rüyaları böyle,peygamber olmadan önce uzun zaman rüyaları böyle, gece ne gördüyse ertesi gün aynen felâk-ı subh gibi aynen zahir olurmuş. gece ne gördüyse ertesi gün aynen felâk-ı subh gibi aynen zahir olurmuş. Neden? Neden?

Gönlünün pırıl pırıl nûrâniyeti var.Gönlünün pırıl pırıl nûrâniyeti var. Onun gönlü bizim gönlümüz gibi değil;Onun gönlü bizim gönlümüz gibi değil; mânevî gerçekleri alacak bir gönül, kavrayacak bir gönül.mânevî gerçekleri alacak bir gönül, kavrayacak bir gönül. Bizim de etrafımızda o dalgalar dolaşıyordur ama biz o dalgaları algılayamıyoruz. Bizim de etrafımızda o dalgalar dolaşıyordur ama biz o dalgaları algılayamıyoruz. Radyo alıyor da biz o sesleri alamıyoruz. Radyo alıyor da biz o sesleri alamıyoruz. Zelzele başlamamış ama olacak; hayvan huysuzlanıyor, kişnemeye başlıyor,Zelzele başlamamış ama olacak; hayvan huysuzlanıyor, kişnemeye başlıyor, zincirini, kösteğini, dizginini koparıyor, ahırdan kaçıyor.zincirini, kösteğini, dizginini koparıyor, ahırdan kaçıyor. Kafesin içinde kuş, bir oraya bir buraya uçuyor.Kafesin içinde kuş, bir oraya bir buraya uçuyor. Küçücük kuşcağız ama bir şey seziyor, insanoğlu sezmiyor. Küçücük kuşcağız ama bir şey seziyor, insanoğlu sezmiyor.

On dakika, yirmi dakika sonra gümbür gümbür bir zelzele geliyor.On dakika, yirmi dakika sonra gümbür gümbür bir zelzele geliyor. Bazı hayvanların kabiliyetleri bazı insanlardan daha iyi.Bazı hayvanların kabiliyetleri bazı insanlardan daha iyi. Hayvan ama kabiliyetli. Hayvan ama kabiliyetli. Kimisinin görüşü iyi; baykuş geceleyin görüyor. Kimisinin görüşü iyi; baykuş geceleyin görüyor. Ben gündüz gözlüksüz de kırk santim öteyi göremiyorum. Ben gündüz gözlüksüz de kırk santim öteyi göremiyorum. Baykuş geceleyin karanlıkta görüyor, delikten çıkmış fareyi yakalıyor. Baykuş geceleyin karanlıkta görüyor, delikten çıkmış fareyi yakalıyor. Onun gece görme kabiliyeti yüksek.Onun gece görme kabiliyeti yüksek. Kaplan çok uzaktan sesi, kokuyu alıyor.Kaplan çok uzaktan sesi, kokuyu alıyor. İnsanın yaklaştığını kokusundan alıp toz oluyor, kayboluyor.İnsanın yaklaştığını kokusundan alıp toz oluyor, kayboluyor. Bazı kabiliyetleri farklı oluyor. Bazı kabiliyetleri farklı oluyor.

Peygamber Efendimiz'in her rüyası çıkarmış.Peygamber Efendimiz'in her rüyası çıkarmış. Bu şahsın da rüyası çıkıyor, güzel, iyi bir hâlet. Bu şahsın da rüyası çıkıyor, güzel, iyi bir hâlet. Bu neden oldu acaba? Bu neden oldu acaba? Gece yatarken abdestli yatmıştır da, ondandır.Gece yatarken abdestli yatmıştır da, ondandır. Tesbihini güzel, feyizli çekmiştir de ondandır.Tesbihini güzel, feyizli çekmiştir de ondandır. Sağlam bir köke yapışmıştır,Sağlam bir köke yapışmıştır, sağlam kökten iyi sonuç olur, çürük işten sağlam sonuç çıkmaz. sağlam kökten iyi sonuç olur, çürük işten sağlam sonuç çıkmaz.

Şeyh Sadi'nin bir şiiri var: Şeyh Sadi'nin bir şiiri var:

Şemşirinik ziahenibed çünkünepkesi. Şemşirinik ziahenibed çünkünepkesi.

''Sanatkâr, kötü demirden iyi kılıcı nasıl yapsın?!'' ''Sanatkâr, kötü demirden iyi kılıcı nasıl yapsın?!''

Mümkün mü?Mümkün mü? Bu kötü demirden kükürtlü, piritli,Bu kötü demirden kükürtlü, piritli, uygun olmayan demirden güzel kılıcı nasıl yapsın.uygun olmayan demirden güzel kılıcı nasıl yapsın. Şemşirinik güzel kılıcı ziahenibed kötü demirden Şemşirinik güzel kılıcı ziahenibed kötü demirden çünkünepkesi nasıl yapabilir bir insan.çünkünepkesi nasıl yapabilir bir insan. Maya iyi olacak, yapılan, tutulan iyi olacak, Maya iyi olacak, yapılan, tutulan iyi olacak, yapılan işin aslı sünnete uygun olacak, Kur'ân-ı Kerîm'e uygun olacak,yapılan işin aslı sünnete uygun olacak, Kur'ân-ı Kerîm'e uygun olacak, evliyânın yoluna âdetine,evliyânın yoluna âdetine, Allah'ın sevdiği ahlâka uygun olacak ki, Allah'ın sevdiği ahlâka uygun olacak ki, güzel bir hâlet zuhura gelsin. güzel bir hâlet zuhura gelsin.

Muhterem kardeşlerim, buradan neyi alıyoruz?Muhterem kardeşlerim, buradan neyi alıyoruz? ''Gerçek tasavvufun temeli, aslı, kaynağı nedir?'' ''Gerçek tasavvufun temeli, aslı, kaynağı nedir?'' bunu öğrenmek için bu kitabı okuyoruz, okutuyoruz.bunu öğrenmek için bu kitabı okuyoruz, okutuyoruz. Tasavvuftan bahseden binlerce insan var.Tasavvuftan bahseden binlerce insan var. Gerçek tasavvufu bilelim,Gerçek tasavvufu bilelim, gerçek tasavvufu gerçek mutasavvıflardan dinleyelim. gerçek tasavvufu gerçek mutasavvıflardan dinleyelim. Yani adamlar sorsalarYani adamlar sorsalar herkes kendisine,herkes kendisine, ''Dünyanın kutbu Kutbu'l-aktâb, gavsu'l-âzam benim.'' diyor. ''Dünyanın kutbu Kutbu'l-aktâb, gavsu'l-âzam benim.'' diyor. İşin aslı neymiş, bilinsin. İşin aslı neymiş, bilinsin. Kitaba uygun olacak, Kitabullah; Kur'ân-ı Kerîm.Kitaba uygun olacak, Kitabullah; Kur'ân-ı Kerîm. Ona uygun olursa iyi bir sonuç çıkar,Ona uygun olursa iyi bir sonuç çıkar, Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine uyarsa iyi bir noktaya ulaşır. Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine uyarsa iyi bir noktaya ulaşır. Uymazsa ne olur? Onun misalini vereyim. Uymazsa ne olur? Onun misalini vereyim.

Bizim camiye de gelen giden bir insan vardı: Tahsilsiz bir insan.Bizim camiye de gelen giden bir insan vardı: Tahsilsiz bir insan. Tahsilsizlerin içinde de hürmet ettiğimiz, sevdiğimiz,Tahsilsizlerin içinde de hürmet ettiğimiz, sevdiğimiz, elini değil ayağını öpeceğimiz mübarek insanlar olabilir. elini değil ayağını öpeceğimiz mübarek insanlar olabilir. Bilgisi yok, dînî tahsili yok.Bilgisi yok, dînî tahsili yok. Sonradan bir yerden esmiş adamın kafasına, Sonradan bir yerden esmiş adamın kafasına, şeyhlik taslamaya başamış.şeyhlik taslamaya başamış. İlmi, irfânı, yetişmesi, salahiyeti yok, icâzeti,İlmi, irfânı, yetişmesi, salahiyeti yok, icâzeti, mührü, belgesi, mânevî tasdîki yok, şeyhlik yapmaya kalkmış. mührü, belgesi, mânevî tasdîki yok, şeyhlik yapmaya kalkmış. Millet de şapla şekeri ayırt edemiyor, uzaktan ikisi birbirine benziyor;Millet de şapla şekeri ayırt edemiyor, uzaktan ikisi birbirine benziyor; birisi şap, acı; ötekisi şeker, tatlı, ayırt edemiyor. birisi şap, acı; ötekisi şeker, tatlı, ayırt edemiyor. Camla elması fark edemiyor, iyi ile kötüyü ayırt edemiyor. Camla elması fark edemiyor, iyi ile kötüyü ayırt edemiyor. Yâni ekşiyi, turşuyu bir şey sanabiliyor. Yâni ekşiyi, turşuyu bir şey sanabiliyor. Bizim o civarlarda, bu adamı görmeye başlamışlar. Bizim o civarlarda, bu adamı görmeye başlamışlar. Bir kolunda bir kadın, diğer kolunda bir başka kadın, Bir kolunda bir kadın, diğer kolunda bir başka kadın, edalar, tavırlar, göbeğe kadar sakallar,edalar, tavırlar, göbeğe kadar sakallar, beyaz giyimler bilmem neler. beyaz giyimler bilmem neler. Kusura bakmayın ben de bugün ince olsun diye beyaz giydim,Kusura bakmayın ben de bugün ince olsun diye beyaz giydim, geçen hafta sucuk gibi terledim de, evde ince bu varmış, bunu giydim.geçen hafta sucuk gibi terledim de, evde ince bu varmış, bunu giydim. Aslında bana en yakışanı en karasıdır.Aslında bana en yakışanı en karasıdır. Çünkü yüzü karaya, yüzü gibi kara cübbe yakışır. Çünkü yüzü karaya, yüzü gibi kara cübbe yakışır. Başlamış kolunda kadınlarla gezmeye. Ne anladınız? Başlamış kolunda kadınlarla gezmeye. Ne anladınız?

Ben adamın sakat olduğunu anladım.Ben adamın sakat olduğunu anladım. Peygamber Efendimiz kadınlarla kol kola gezmiş mi? Gezmemiş. Peygamber Efendimiz kadınlarla kol kola gezmiş mi? Gezmemiş. Bu adamın işi yamuk anlaşılıyor.Bu adamın işi yamuk anlaşılıyor. Tabii herkes anlamış.Tabii herkes anlamış. Bazısı yutsa, kansa bile, bir kısmı da işin özünü biliyor. Bazısı yutsa, kansa bile, bir kısmı da işin özünü biliyor. Kur'ân'a uygun olması lazım, hadîs'e uygun olması lazım. Kur'ân'a uygun olması lazım, hadîs'e uygun olması lazım. Peygamber-i zîşânımız;Peygamber-i zîşânımız; sahabesi olan kadınlarla seyahat ederken elini tutmamış, tokalaşmamış. sahabesi olan kadınlarla seyahat ederken elini tutmamış, tokalaşmamış. Böyle kola girmek yok ki. Nereden çıktı bu? Böyle kola girmek yok ki. Nereden çıktı bu?

Kim bilir neler söylüyor?Kim bilir neler söylüyor? Bazıları şiir söylemesini, bazıları edalı laf söylemesini bilir. Bazıları şiir söylemesini, bazıları edalı laf söylemesini bilir. Bazıları lastikli, rumuzlu şeyler söyler. Bazıları lastikli, rumuzlu şeyler söyler. Aman Allah'ım! Herkes böyle dinler. Aman Allah'ım! Herkes böyle dinler. Kimisi de tatlı konuları seçer, aşkullah, muhabbetullah, Allah...Kimisi de tatlı konuları seçer, aşkullah, muhabbetullah, Allah... Kadınlar bayılır, ölürler, erkekler serilirler,Kadınlar bayılır, ölürler, erkekler serilirler, aşkullah dedi, muhabbetullah dedi, müsamaha dedi, hoşgörü dedi. aşkullah dedi, muhabbetullah dedi, müsamaha dedi, hoşgörü dedi. Hoşgörü deyince, tamam.Hoşgörü deyince, tamam. ''Ben içki içiyorum, bu benim içkimi hoş görecek, iyi hoca.''''Ben içki içiyorum, bu benim içkimi hoş görecek, iyi hoca.'' Sana kusurunu söylemeyen arkadaş, iyi arkadaş değil.Sana kusurunu söylemeyen arkadaş, iyi arkadaş değil. İçki içiyorsan içkin kötü diyecek,İçki içiyorsan içkin kötü diyecek, günah işliyorsan yasak diyecek, seni uyaracak. günah işliyorsan yasak diyecek, seni uyaracak.

Müsamahakâr, iyi. Öyle şey olur mu? Gevşek.Müsamahakâr, iyi. Öyle şey olur mu? Gevşek. Vidaları, cıvataları, contaları kaçırıyor, bu adamın kıymeti yok, onu ayırt edemiyor. Vidaları, cıvataları, contaları kaçırıyor, bu adamın kıymeti yok, onu ayırt edemiyor. Sonra işin sonunda ne olmuş? Sonra işin sonunda ne olmuş? İşi ilerletmiş vs. vs. vs. filan da, sonra ne oldu sonuna bak! Sonra ne olmuş?İşi ilerletmiş vs. vs. vs. filan da, sonra ne oldu sonuna bak! Sonra ne olmuş? Adam giymiş grand tuvalet kıyafetlerini, Adam giymiş grand tuvalet kıyafetlerini, kravatı boynuna takmış, fötrü başına geçirmiş. kravatı boynuna takmış, fötrü başına geçirmiş. Nereden heves etti onlara? Kravata, redingota, fraka, kıyafete... Nereden heves etti onlara? Kravata, redingota, fraka, kıyafete... Demek ki içinde ona karşı bir meyil var ki böyle giyinmiş. Demek ki içinde ona karşı bir meyil var ki böyle giyinmiş.

Muhterem kardeşlerim, Allah bazılarını kullarına ibret ediyor.Muhterem kardeşlerim, Allah bazılarını kullarına ibret ediyor. İbreti âlem olsun diye denir ya, işte öyle ibret ediyor.İbreti âlem olsun diye denir ya, işte öyle ibret ediyor. O kıyafetle sandalyenin üstüne çıkmış, ipi boynuna geçirmiş, O kıyafetle sandalyenin üstüne çıkmış, ipi boynuna geçirmiş, sandalyeye bir tekme vurup intihar etmiş, ahirete böyle göçmüş.sandalyeye bir tekme vurup intihar etmiş, ahirete böyle göçmüş. Nereye gitti?Nereye gitti? Kravatla, fötrle, grand tuvaletle süslendi, nereye gitti?Kravatla, fötrle, grand tuvaletle süslendi, nereye gitti? Cehenneme.Cehenneme. Nereden biliyorsun? Nereden biliyorsun? Peygamber Efendimiz, ''İntihar eden cehenneme gider.'' diyor, oradan biliyoruz. Peygamber Efendimiz, ''İntihar eden cehenneme gider.'' diyor, oradan biliyoruz. İntihar etmek yok. Canı sen almadın ki, sen intihar ediyorsun. İntihar etmek yok. Canı sen almadın ki, sen intihar ediyorsun. Sen canını çarşıdan, pazardan kendin mi aldın?Sen canını çarşıdan, pazardan kendin mi aldın? Allah verdi, Allah alır. Allah verdi, Allah alır. Veren Allah, alan Allah.Veren Allah, alan Allah. Senin, canını alma, verme, intihara kalkma hakkın yok.Senin, canını alma, verme, intihara kalkma hakkın yok. Can sana emanet, sen onun bekçisisin. Can sana emanet, sen onun bekçisisin. Emanete hıyanet etmeye hakkın var mı? Emanete hıyanet etmeye hakkın var mı?

İslâm, canı korumayı hedef alıyor, İslâm, canı korumayı hedef alıyor, nesli korumayı hedef alıyor, malı korumayı hedef alıyor.nesli korumayı hedef alıyor, malı korumayı hedef alıyor. İslâm büyük bir din. İslâm büyük bir din. Sen bir incele bakalım, başka sosyal düzenlerle,Sen bir incele bakalım, başka sosyal düzenlerle, başka dinlerle bir mukayese et, gör bakalım. İslâm yüce din. başka dinlerle bir mukayese et, gör bakalım. İslâm yüce din. İslâm'da intihar etmek haram, intihar etmek yok, intihar edemez.İslâm'da intihar etmek haram, intihar etmek yok, intihar edemez. ''Çok ızdırap çekiyorum.''''Çok ızdırap çekiyorum.'' ''Sabret sevabın artsın, Allah kurtarsın, ızdırap da çekme tabii. ''Sabret sevabın artsın, Allah kurtarsın, ızdırap da çekme tabii. Allah acını dindirsin ama intihar edemezsin, intihar yok.'' Allah acını dindirsin ama intihar edemezsin, intihar yok.''

Kahraman birisi savaşta çarpışıyor, önüne geleni deviriyordu..Kahraman birisi savaşta çarpışıyor, önüne geleni deviriyordu.. Dediler ki, ''Er meydanında bir mücahit şahıs var,Dediler ki, ''Er meydanında bir mücahit şahıs var, koçlar gibi dönüyor, önüne geleni deviriyor, koçlar gibi dönüyor, önüne geleni deviriyor, şöyle kahraman, böyle kahraman, herhalde cennetlik olur.''şöyle kahraman, böyle kahraman, herhalde cennetlik olur.'' Peygamber Efendimiz buyurdu ki: ''O cehennemliktir.''Peygamber Efendimiz buyurdu ki: ''O cehennemliktir.'' Sahabe-i kirâm dondu kaldı.Sahabe-i kirâm dondu kaldı. ''Ya Resûlallah! Müslümanların safında, kâfirlerle aslanlar gibi çarpışıyor,''Ya Resûlallah! Müslümanların safında, kâfirlerle aslanlar gibi çarpışıyor, Efendimiz ''O cehennemliktir'' buyurdu. Neden? Efendimiz ''O cehennemliktir'' buyurdu. Neden?

Muhterem kardeşlerim, şu anda çarpışıyor ama âkıbet önemli.Muhterem kardeşlerim, şu anda çarpışıyor ama âkıbet önemli. Âkıbet, en son nefes önemli.Âkıbet, en son nefes önemli. Sahabe-i kirâm şaşırdı.Sahabe-i kirâm şaşırdı. Bakın bu vaazda ne güzel konular geldi. Sahabe-i kirâm dondular kaldılar, şaşırdılar.Bakın bu vaazda ne güzel konular geldi. Sahabe-i kirâm dondular kaldılar, şaşırdılar. Resûlullah'ı inkâr edemezler, ama anlayamadılar;Resûlullah'ı inkâr edemezler, ama anlayamadılar; koçlar gibi, aslanlar gibi çarpışan bir kahraman asker, koçlar gibi, aslanlar gibi çarpışan bir kahraman asker, nasıl cehennemlik olabilir, anlayamadılar. nasıl cehennemlik olabilir, anlayamadılar.

Biraz sonra haber geldi, dediler ki,Biraz sonra haber geldi, dediler ki, ''Ya Resûlallah! Az önce sana bahsettiğimiz o kahraman asker yaralanmıştı,''Ya Resûlallah! Az önce sana bahsettiğimiz o kahraman asker yaralanmıştı, yarası çok acıyordu, yarası çok acıyordu, acısına dayanamamış, kılıcının kabzasını yere dayamış,acısına dayanamamış, kılıcının kabzasını yere dayamış, sivri tarafını karnına getirmiş, sivri tarafını karnına getirmiş, kılıcın üstüne abanmak suretiyle kendi canına kıymış.''kılıcın üstüne abanmak suretiyle kendi canına kıymış.'' Ne oldu? İntihar etti. Ne oldu? İntihar etti. Yaranın acısına dayanamadı, intihar etti. Yaranın acısına dayanamadı, intihar etti. Ne oldu? Cehennemlik oldu.Ne oldu? Cehennemlik oldu. Peygamber Efendimiz ,''O adam cehennemliktir.'' demişti.Peygamber Efendimiz ,''O adam cehennemliktir.'' demişti. İşte Resûlullah böyle söyler, evliyâullah böyle yapar. İşte Resûlullah böyle söyler, evliyâullah böyle yapar. Tabii evliyânın en yükseği enbiyâullah. Tabii evliyânın en yükseği enbiyâullah.

Muhterem kardeşlerim buradan bize yine bir pay çıkıyor.Muhterem kardeşlerim buradan bize yine bir pay çıkıyor. Hepimiz Allah'ın âciz, nâçiz, bîçare,Hepimiz Allah'ın âciz, nâçiz, bîçare, yoksul, sefil, miskin kullarıyız, işin sonu önemli. yoksul, sefil, miskin kullarıyız, işin sonu önemli. Şu anda olduğun nokta önemli değil. Şu anda olduğun nokta önemli değil. Şu anda camidesin, namazdasın elhamdülillah.Şu anda camidesin, namazdasın elhamdülillah. Ama sonun ne olacak, son nefes ne olacak? Ama sonun ne olacak, son nefes ne olacak? Ölüm kolay bir şey değil ki. Ölüm kolay bir şey değil ki. Şimdi sıhhatliyken ölümün zorluğunu anlayamazsın. Şimdi sıhhatliyken ölümün zorluğunu anlayamazsın.

''Ya Rabbi! Canımı al!'' diye yalvardığı halde yıllarca yaşayan hastaları biliyorum.''Ya Rabbi! Canımı al!'' diye yalvardığı halde yıllarca yaşayan hastaları biliyorum. “Al artık yâ Rabbi canımı!..”

“Al artık yâ Rabbi canımı!..”
İstiyor ama istiyor diye insanın canı da çıkmıyor. İstiyor ama istiyor diye insanın canı da çıkmıyor. Kim ister Sırp'ın eline düşüp de işkence görmeyi, öleyim kurtulayım der. Kim ister Sırp'ın eline düşüp de işkence görmeyi, öleyim kurtulayım der.

''Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor, ''Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor,

Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor!'' Bir hilâl uğruna ya Rab ne güneşler batıyor!''

Bu kolay bir ölüm.Bu kolay bir ölüm. ‘Tak!' bir kurşun, İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn ve cennet.‘Tak!' bir kurşun, İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn ve cennet. Kolay. Bu kolay ama acaba herkesin ölümü böyle mi oluyor?Kolay. Bu kolay ama acaba herkesin ölümü böyle mi oluyor? Hayır.Hayır. Senelerce yatalak oluyor, çok ızdırap çekiyor, Senelerce yatalak oluyor, çok ızdırap çekiyor, ihtiyarlıyor, kötü durumlara düşüyor. ihtiyarlıyor, kötü durumlara düşüyor.

Şöyle oluyor, böyle oluyor...Şöyle oluyor, böyle oluyor... Muhterem kardeşlerim, Allah bize acısın, kötü durumlara düşürmesin.Muhterem kardeşlerim, Allah bize acısın, kötü durumlara düşürmesin. Sevdiği hallere sahip eylesin, Sevdiği hallere sahip eylesin, sevmediği, cezalandıracağı işleri yapmağa bulaştırmasın. sevmediği, cezalandıracağı işleri yapmağa bulaştırmasın. Huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip etsin. Huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip etsin.

Hüsn ü hatimeler ile ahirete göçmeyi nasip eylesin.Hüsn ü hatimeler ile ahirete göçmeyi nasip eylesin. Bi-hürmeti esrar-ı suretil-Fatiha! ...Bi-hürmeti esrar-ı suretil-Fatiha! ...
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2