Namaz Vakitleri

26 Cemâziye'l-Âhir 1446
27 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:21
Öğle
13:10
İkindi
15:29
Akşam
17:49
Yatsı
19:16
Detaylı Arama

İbadetler ve Dua Yöntemleri (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

11 Zilhicce 1411 / 24.06.1991
Mekke

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bir buçuk metre karelik bir tuvalette, tuvaletli banyoda, alaturka tuvaleti olan bir banyoda gusül ve namaz abdesti alınabilir mi? | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İbadetler ve Dua Yöntemleri (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

11 Zilhicce 1411 / 24.06.1991
Mekke

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bir buçuk metre karelik bir tuvalette, tuvaletli banyoda, alaturka tuvaleti olan bir banyoda gusül ve namaz abdesti alınabilir mi? | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Allah celle celâlühû güzel lütfuyla muamele eylesin. Allah celle celâlühû güzel lütfuyla muamele eylesin.

Bir buçuk metre karelik bir tuvalette, tuvaletli banyoda,Bir buçuk metre karelik bir tuvalette, tuvaletli banyoda, alaturka tuvaleti olan bir banyoda gusül ve namaz abdesti alınabilir mi? alaturka tuvaleti olan bir banyoda gusül ve namaz abdesti alınabilir mi?

Biir buçuk metrekare ne demek? Biir buçuk metrekare ne demek?

Yetmiş beşe yetmiş olsa yedi kere yedi, kırk dokuz, birebirden fazla ama Yetmiş beşe yetmiş olsa yedi kere yedi, kırk dokuz, birebirden fazla ama küçük bir yer olmuş oluyor; bunu onun için söylemiş. küçük bir yer olmuş oluyor; bunu onun için söylemiş.

Bu, yerin genişliği veya darlığı şundan dolayıdır: Bu, yerin genişliği veya darlığı şundan dolayıdır:

"Bir insan gusül alacağı zaman dar yerde peştamalsiz yıkanabiliyor da "Bir insan gusül alacağı zaman dar yerde peştamalsiz yıkanabiliyor da geniş yerde peştamal takılması uygun oluyor." diye, yer bahis konusu edilmiştir.geniş yerde peştamal takılması uygun oluyor." diye, yer bahis konusu edilmiştir. Yer ister bir buçuk metre olsun, ister bin metre olsun, ister üç buçuk metre olsun;Yer ister bir buçuk metre olsun, ister bin metre olsun, ister üç buçuk metre olsun; "Bir kenarında yüznumara olan yerde gusül abdesti alabilir mi?" sorusu var. "Bir kenarında yüznumara olan yerde gusül abdesti alabilir mi?" sorusu var.

Netice itibariyle alabilir; başka alabilecek yeri yoksa alabilir. Netice itibariyle alabilir; başka alabilecek yeri yoksa alabilir. Namaz abdesti de alabilir, gusül abdesti de alabilir. Namaz abdesti de alabilir, gusül abdesti de alabilir. Yalnız yüznumara olan yerlerde dualar okunamaz; yüznumara var ya, onun için. Yalnız yüznumara olan yerlerde dualar okunamaz; yüznumara var ya, onun için.

el-Hamdü li'llâhi'llezî ceale'l-mâe tahûren ve ceale'l-İslâme nûrâ. el-Hamdü li'llâhi'llezî ceale'l-mâe tahûren ve ceale'l-İslâme nûrâ.

Allâhümme beyyid vechî bi-nûrike yevme tebyeddu vücûhün ve tesveddü vücûh. Allâhümme beyyid vechî bi-nûrike yevme tebyeddu vücûhün ve tesveddü vücûh.

Allâhümme a'tınî kitâbî bi-yemînî ve hâsibnî hisâben yesîrâ. gibi abdest dualarını yapamaz.Allâhümme a'tınî kitâbî bi-yemînî ve hâsibnî hisâben yesîrâ.

gibi abdest dualarını yapamaz.
Çünkü yüznumara olan yerde yapılmıyor; yoksa abdest abdestir, gusül gusüldür, mümkündür.Çünkü yüznumara olan yerde yapılmıyor; yoksa abdest abdestir, gusül gusüldür, mümkündür. Ama eğer sen kendin inşaatı yapmaya muktedirsen, evi tanzim etmeye muktedirsenAma eğer sen kendin inşaatı yapmaya muktedirsen, evi tanzim etmeye muktedirsen böyle yüznumaraları ayrı lavabo yapman, yüz numaradan başka yerde banyo yapman iyi olur. böyle yüznumaraları ayrı lavabo yapman, yüz numaradan başka yerde banyo yapman iyi olur.

Çünkü Peygamber Efendimiz; "Yıkandığınız yerde abdest yapmayınız." diye buyurmuştur. Çünkü Peygamber Efendimiz;

"Yıkandığınız yerde abdest yapmayınız." diye buyurmuştur.

Yalnız ben onu şöyledir, diye düşünüyorum: Eskiden bu teşkilatlar yoktu. Yalnız ben onu şöyledir, diye düşünüyorum:

Eskiden bu teşkilatlar yoktu.
Ev ve inşaat durumu, Peygamber Efendimiz'in zamanında o düzeyde değildi, doğrudur; Ev ve inşaat durumu, Peygamber Efendimiz'in zamanında o düzeyde değildi, doğrudur; sadece hurma dallarından çatı yapıyorlardı, kerpiçten duvar yapıyorlardı, sadece hurma dallarından çatı yapıyorlardı, kerpiçten duvar yapıyorlardı, zemini mermer dökülü vesaire güzel şekilde değildi. zemini mermer dökülü vesaire güzel şekilde değildi.

Belki bir insan kum üzerinde yıkanıyordu, değil mi?Belki bir insan kum üzerinde yıkanıyordu, değil mi? Zemini toprak olan, kum olan yerde yıkanıyordu belki; o kadar. Zemini toprak olan, kum olan yerde yıkanıyordu belki; o kadar.

Böyle bir yerde affedersiniz insan bir tarafına çiş yapsa, Böyle bir yerde affedersiniz insan bir tarafına çiş yapsa, öbür tarafta yıkansa sular oraya sıçrar, buraya gider, derken pislik olur. öbür tarafta yıkansa sular oraya sıçrar, buraya gider, derken pislik olur.

Ama şimdi bu yüznumaralar farklı. Alafranga yüz numaralar kapaklı oluyor. Ama şimdi bu yüznumaralar farklı. Alafranga yüz numaralar kapaklı oluyor. Alaturka yüznumaranın da üstüne bir tahta, bir taş filan konulabilse,Alaturka yüznumaranın da üstüne bir tahta, bir taş filan konulabilse, etrafı yıkansa, pis yere su sıçrayıp da üstüne sıçramasa daha mahzursuz olur.etrafı yıkansa, pis yere su sıçrayıp da üstüne sıçramasa daha mahzursuz olur. Böyle bir şey olduğu zaman o sıçramaların mahzurları olmuş oluyor. Böyle bir şey olduğu zaman o sıçramaların mahzurları olmuş oluyor. Yoksa gusül ve abdest caizdir. Yoksa gusül ve abdest caizdir.

Her farz namazın arkasından kaza namazı kılınabilir mi? Her farz namazın arkasından kaza namazı kılınabilir mi?

Kardeşimiz bunu niçin soruyor? Kardeşimiz bunu niçin soruyor?

Sabah namazından sonra, ikindi namazından sonra mekruh vakitler var. Sabah namazından sonra, ikindi namazından sonra mekruh vakitler var. Bir kere öğleden sonra kılınabiliyor, akşamdan sonra kılınabiliyor, yatsıdan sonra kılınabiliyor. Bir kere öğleden sonra kılınabiliyor, akşamdan sonra kılınabiliyor, yatsıdan sonra kılınabiliyor.

Sadece sabah ve ikindiden sonra farz kaza namazı kılınabilir mi? Sadece sabah ve ikindiden sonra farz kaza namazı kılınabilir mi?

Kılınabilir. O namazların arkasından nafile namaz kılınmadığı için bu soruyu sormuş kardeşimiz. Kılınabilir. O namazların arkasından nafile namaz kılınmadığı için bu soruyu sormuş kardeşimiz.

Diyor ki; "Acaba farz olan şeyi de kılamaz mıyız?" Kılabilirsin.Diyor ki;

"Acaba farz olan şeyi de kılamaz mıyız?"

Kılabilirsin.
Çünkü o farzdır. O ötekiler gibi değil; nafile namazlar öyle. Çünkü o farzdır. O ötekiler gibi değil; nafile namazlar öyle.

Kerahat vaktinde de kılabilir mi? Kerahat vakti iki çeşittir: Kerahat vaktinde de kılabilir mi?

Kerahat vakti iki çeşittir:
Bir, hiç namaz kılınmayan kerahat vaktidir. Bir, hiç namaz kılınmayan kerahat vaktidir. Güneşin doğmasından işrak zamanına kadar sabahki bu vakitte insan farz namazı da kılamaz. Güneşin doğmasından işrak zamanına kadar sabahki bu vakitte insan farz namazı da kılamaz.

Sabah namazı kılamadı, uyudu kaldı, bir mâni oldu, birden bayıldı,Sabah namazı kılamadı, uyudu kaldı, bir mâni oldu, birden bayıldı, uyandı baktı ki güneş doğmuş, abdest aldı ama o vakitte kılamaz. uyandı baktı ki güneş doğmuş, abdest aldı ama o vakitte kılamaz.

Neden? Çünkü o, namaz da kılınmayan kerahat vaktidir. Neden?

Çünkü o, namaz da kılınmayan kerahat vaktidir.

Bir de sabah namazının edasından güneşin doğuşuna kadar ki zaman,Bir de sabah namazının edasından güneşin doğuşuna kadar ki zaman, ikindi namazının edasından güneşin batışına kadar olan zaman. ikindi namazının edasından güneşin batışına kadar olan zaman.

Hiç namaz kılınamayan zamanlardan bir tanesi de güneşin tepeye geldiği zamandır. Hiç namaz kılınamayan zamanlardan bir tanesi de güneşin tepeye geldiği zamandır. Ona "zeval vakti" diyoruz. Öğlen vakti, öğlen namazındaki zamandan önceki bir miktar zamandır. Ona "zeval vakti" diyoruz. Öğlen vakti, öğlen namazındaki zamandan önceki bir miktar zamandır.

Bu miktar ne kadar? Bazı alimlere göre kırk elli dakikadır, bazı alimlere göre Bu miktar ne kadar?

Bazı alimlere göre kırk elli dakikadır, bazı alimlere göre
daha kısa bir zamandır.daha kısa bir zamandır. Bazı mevsimlere göre ve bazı bölgelere göre de bu zaman biraz değişir. Bazı mevsimlere göre ve bazı bölgelere göre de bu zaman biraz değişir. Gecenin gündüzün uzunluğuna göre, yaza kışa göre de değişir. Gecenin gündüzün uzunluğuna göre, yaza kışa göre de değişir.

O bakımdan biz umumiyetle kırk elli dakika evvelinden itibaren öğle namazından O bakımdan biz umumiyetle kırk elli dakika evvelinden itibaren öğle namazından evvel kılmama yönündeyiz. evvel kılmama yönündeyiz. Sabah namazında da güneşin doğmasından işrak vaktine kadarki otuz kırk dakika kılınmaz; Sabah namazında da güneşin doğmasından işrak vaktine kadarki otuz kırk dakika kılınmaz; akşamleyin de güneş batarken kılınmaz. akşamleyin de güneş batarken kılınmaz.

Demek ki güneş doğarken, güneş tepedeyken, güneş batarken hiç namaz kılınmayan zamanlar var. Demek ki güneş doğarken, güneş tepedeyken, güneş batarken hiç namaz kılınmayan zamanlar var. Güneş doğarkenki zaman aşağı yukarı garantili, öğlendeki zaman biraz tereddütlü, Güneş doğarkenki zaman aşağı yukarı garantili, öğlendeki zaman biraz tereddütlü, akşamdaki çok kısa bir zamandır. akşamdaki çok kısa bir zamandır.

Bir de bunun dışında nafile namaz kılınmayan vakitler var: Bir de bunun dışında nafile namaz kılınmayan vakitler var:

Sabah namazı eda edildikten sonra daha güneş doğmamış, o zamanki vakit.Sabah namazı eda edildikten sonra daha güneş doğmamış, o zamanki vakit. İkindi namazını eda ettikten sonra daha güneş batmamış,İkindi namazını eda ettikten sonra daha güneş batmamış, o zamanki vakitte nafile namazlar kılınamıyor ama farz borçlarını ödeyebilir. o zamanki vakitte nafile namazlar kılınamıyor ama farz borçlarını ödeyebilir.

Bir malın kaç fiyatı olabilir? Bir malın kaç fiyatı olabilir?

Bu deminki sorulmuş soru oluyor. Bu deminki sorulmuş soru oluyor. "Peşin fiyatına göre, vade fiyatına göre bir malın fiyatları değişik olabilir mi?" demek;"Peşin fiyatına göre, vade fiyatına göre bir malın fiyatları değişik olabilir mi?" demek; onun sorusunu cevaplandırdık. onun sorusunu cevaplandırdık.

Olabilir. Satış kesilip dikilip Olabilir. Satış kesilip dikilip olmadan çeşitli kayıtlar, konuşmalar yapılabilir; olduktan sonra değiştirme yapılamaz. olmadan çeşitli kayıtlar, konuşmalar yapılabilir; olduktan sonra değiştirme yapılamaz.

Soru: Sıkışmış bir tüccardan herhangi bir mal, emsalinin epey altında Soru: Sıkışmış bir tüccardan herhangi bir mal, emsalinin epey altında bir fiyattan satın alınabilir mi? bir fiyattan satın alınabilir mi?

Burada iki durum vardır:Burada iki durum vardır: Onun o düşkün durumundan istifade ederek malı ucuza kapatmak günahtır. Onun o düşkün durumundan istifade ederek malı ucuza kapatmak günahtır.

"Biraz daha sıkışsın da şu malı iyice bir ucuz fiyata alayım!" "Biraz daha sıkışsın da şu malı iyice bir ucuz fiyata alayım!"

Böyle bir duygu, böyle bir ticaret, böyle bir anlayış günahtır, doğru değildir. Böyle bir duygu, böyle bir ticaret, böyle bir anlayış günahtır, doğru değildir.

Ama adam sıkışmış, para bulamamış, malını satışa çıkarmış, herhangi bir kimse alacak. Ama adam sıkışmış, para bulamamış, malını satışa çıkarmış, herhangi bir kimse alacak. Kendisi satmaya razı, sen onun başının etrafında akbaba döner gibi dönmüyorsun.Kendisi satmaya razı, sen onun başının etrafında akbaba döner gibi dönmüyorsun. "Ölse de bir etini yesem." diye düşünmüyorsun. "Ölse de bir etini yesem." diye düşünmüyorsun.

Akbaba döner; hayvancağız sendelemeye başladı mı; "Ölse de şunun başını alsam." diye gezinir. Akbaba döner; hayvancağız sendelemeye başladı mı; "Ölse de şunun başını alsam." diye gezinir.

Böyle yapmıyorsun ama nasıl olsa satacak, sen böyle bir alış verişi de Böyle yapmıyorsun ama nasıl olsa satacak, sen böyle bir alış verişi de sevmiyorsun, almasan iyi olacak ama adam da müşteri bulamadığı için kıvranıyor. sevmiyorsun, almasan iyi olacak ama adam da müşteri bulamadığı için kıvranıyor. Aldı, ödeyemediği için sıkışık durumda, nasıl olsa satacak. Aldı, ödeyemediği için sıkışık durumda, nasıl olsa satacak.

"Kardeşim, sen şimdi düşkün durumdasın. "Kardeşim, sen şimdi düşkün durumdasın. Ben böyle şeyleri sevmiyorum ama sana bir iyilik olsun, diye razıysan alayım. Ben böyle şeyleri sevmiyorum ama sana bir iyilik olsun, diye razıysan alayım. Ama başka türlü gönül huzuru olmadan mal almak, mal satmak da iyi olmadığındanAma başka türlü gönül huzuru olmadan mal almak, mal satmak da iyi olmadığından ben satın almak istemiyorum." gibi bir duyguyla alınırsa olur. ben satın almak istemiyorum." gibi bir duyguyla alınırsa olur.

Ama baykuş gibi, akbaba gibi onun ölümünü beklercesine davranırsa, Ama baykuş gibi, akbaba gibi onun ölümünü beklercesine davranırsa, öteki duygulardaki insanlar gibi olursa, fırsatçılık olursa o herhalde doğru olmaz. öteki duygulardaki insanlar gibi olursa, fırsatçılık olursa o herhalde doğru olmaz. Allahuâlem; Allah insanı kalplerine göre niyetlerine göre değerlendiriyor.Allahuâlem; Allah insanı kalplerine göre niyetlerine göre değerlendiriyor. O zaman hatalı olur. O zaman hatalı olur.

İslâmî partilere zekât verilir mi? İslâmî partilere zekât verilir mi?

Verilemez. İslâmî partilere de verilemez, cami inşaatına da verilemez, hayır derneğine de verilemez.Verilemez. İslâmî partilere de verilemez, cami inşaatına da verilemez, hayır derneğine de verilemez. Birisi ölmüş, kefenlenecek; ona da verilemez. Neden? Birisi ölmüş, kefenlenecek; ona da verilemez.

Neden?

Bizim Hanefi fıkhımızda ölçü budur. Bizim Hanefi fıkhımızda ölçü budur. Büyük İslâm ilmihali'nde, mezhebimizin kitaplarında yazılan budur, "temlik şartı" vardır. Büyük İslâm ilmihali'nde, mezhebimizin kitaplarında yazılan budur, "temlik şartı" vardır.

Zekâtını zekâta müstahak olan kimsenin eline verip ona temlik etme; "Al bu senin malın." diyeZekâtını zekâta müstahak olan kimsenin eline verip ona temlik etme; "Al bu senin malın." diye verme şartı vardır. verme şartı vardır.

Ölü, alacak salahiyette canlı değildir, salahiyeti yoktur ki ölünün kefenine vermek câiz olsun. Ölü, alacak salahiyette canlı değildir, salahiyeti yoktur ki ölünün kefenine vermek câiz olsun.

Binaya vermek câiz değildir. "Bu binada üç yüz tane fakir talebe oturuyor;Binaya vermek câiz değildir.

"Bu binada üç yüz tane fakir talebe oturuyor;
bunların mutfağına harcayın." bunların mutfağına harcayın."

Olmaz! Çünkü mutfak canlı bir varlık değildir, şahıslara vermek gerekiyor. Olmaz! Çünkü mutfak canlı bir varlık değildir, şahıslara vermek gerekiyor.

Zekâtın sekiz verilme yeri vardır; o verilme yerlerine verilirZekâtın sekiz verilme yeri vardır; o verilme yerlerine verilir ve bizim mezhebimizde temlik şartı vardır. ve bizim mezhebimizde temlik şartı vardır.

Onun için herhangi bir yere verilemez. Onun için herhangi bir yere verilemez.

"Ama hocam, geçmişte bu şekilde verdiğimiz oldu." "Ama hocam, geçmişte bu şekilde verdiğimiz oldu."

Onları bir daha verirsiniz. Bizim mezhebimize uygun olmuyor. Onları bir daha verirsiniz. Bizim mezhebimize uygun olmuyor.

Şu anda Ehl-i Kitab var mıdır? Şu anda Ehl-i Kitab var mıdır?

Şu bakımdan soruyor: Kur'ân-ı Kerîm'de "ehl-i kitap" denilen,Şu bakımdan soruyor:

Kur'ân-ı Kerîm'de "ehl-i kitap" denilen,
kendilerine bizden önce kitap indirilmiş kavimler var; kendilerine bizden önce kitap indirilmiş kavimler var; yahudilere Tevrat indirilmiş, hıristiyanlara İncil indirilmiş. yahudilere Tevrat indirilmiş, hıristiyanlara İncil indirilmiş.

Onlara Kur'ân-ı Kerîm'de nasihat edilmiş: Onlara Kur'ân-ı Kerîm'de nasihat edilmiş:

Yâ ehle'l kitâb. "Ey kendilerine kitap verilmiş kavimler!" Yâ ehle'l kitâb. "Ey kendilerine kitap verilmiş kavimler!" Tealev ilâ kelimetin sevâin beynenâ ve beyneküm. Tealev ilâ kelimetin sevâin beynenâ ve beyneküm. "Sizinle bizim aramızda müşterek olan esasa gelin, "Sizinle bizim aramızda müşterek olan esasa gelin, Allah'ın varlığını birliğini bozacak laflar söylemeyin, yanlış işler yapmayın,Allah'ın varlığını birliğini bozacak laflar söylemeyin, yanlış işler yapmayın, Allah'tan gayrıya ibadet etmeyin, Allah'tan gayrıya ibadet etmeyin, Allah'ın gönderdiği peygamberleri veyahut onların analarını tanrı edinmeyin. Allah'ın gönderdiği peygamberleri veyahut onların analarını tanrı edinmeyin. Böyle yapıp da kendinizi kâfir durumuna, müşrik durumuna düşürmeyin." diyeBöyle yapıp da kendinizi kâfir durumuna, müşrik durumuna düşürmeyin." diye Kur'ân-ı Kerîm'de onlara hitap var. Kur'ân-ı Kerîm'de onlara hitap var.

Bir başka yerde de buyuruluyor ki; Bir başka yerde de buyuruluyor ki;

Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe hüve'l-Mesîhu'bnü Meryem. Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe hüve'l-Mesîhu'bnü Meryem. "'Allah, Hz. İsa'dır.' diyenler kâfir olmuşlardır." Ondan sonra; "'Allah, Hz. İsa'dır.' diyenler kâfir olmuşlardır."

Ondan sonra;

Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe sâlisü selâseh. Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe sâlisü selâseh.

Hıristiyanların ekânim-i selâsa dedikleri inanca sahip olanlar kâfirdir." diye bildiriyor. Hıristiyanların ekânim-i selâsa dedikleri inanca sahip olanlar kâfirdir." diye bildiriyor.

Kur'ân-ı Kerîm'de bunlar hakkında; "Kâfir oldular." diye bildirildiği için Kur'ân-ı Kerîm'de bunlar hakkında; "Kâfir oldular." diye bildirildiği için o zamanda da bu kanaatte olan insanlar olduğu anlaşılıyor. o zamanda da bu kanaatte olan insanlar olduğu anlaşılıyor. Şimdiki zamanın hıristiyanları da bu kanaatte. Aynı ananeyi devam ettirmişler. Şimdiki zamanın hıristiyanları da bu kanaatte. Aynı ananeyi devam ettirmişler.

O zaman onlar o kanaatte oldukları halde onlara yine ehl-i kitap deniliyordu;O zaman onlar o kanaatte oldukları halde onlara yine ehl-i kitap deniliyordu; bu zamanda da aynı kanaatteler; yine "ehl-i kitap" deniliyor. bu zamanda da aynı kanaatteler; yine "ehl-i kitap" deniliyor.

Binâenaleyh bu devirde de Allahuâlem, ehl-i kitap var amaBinâenaleyh bu devirde de Allahuâlem, ehl-i kitap var ama yine onlara Kur'ân-ı Kerîm'in o âyetleri nasihatte devam ediyor: yine onlara Kur'ân-ı Kerîm'in o âyetleri nasihatte devam ediyor:

Yâ ehle'l-kitâb. "Ey ehli kitap, kâfir duruma düşersiniz, bak böyle yapmayın, Yâ ehle'l-kitâb. "Ey ehli kitap, kâfir duruma düşersiniz, bak böyle yapmayın, Hz. İsa'yı tanrı edinmeyin, Hz. Meryem'e ubudiyet ihsan etmeyin,Hz. İsa'yı tanrı edinmeyin, Hz. Meryem'e ubudiyet ihsan etmeyin, Cebrail'e tapınmayın, veyahut; 'Hz. Üzeyir Allah'ın oğludur.' demeyin." Cebrail'e tapınmayın, veyahut; 'Hz. Üzeyir Allah'ın oğludur.' demeyin."

Yahudilerin de buna benzer saçma sapan inanışları var;Yahudilerin de buna benzer saçma sapan inanışları var; "Böyle demeyin!" diye o âyetler yine bunlara muhatap, yine bunlar kâfir; "Böyle demeyin!" diye o âyetler yine bunlara muhatap, yine bunlar kâfir; ehl-i kitap olunca kâfirlikten kurtulmuş değil. ehl-i kitap olunca kâfirlikten kurtulmuş değil.

Kâfir çünkü inançları sakat. Şu devirde de ehl-i kitap yok değil, var.Kâfir çünkü inançları sakat. Şu devirde de ehl-i kitap yok değil, var. Bu bize neden gerekiyor? "Ehl-i kitabın kestiği yenilir." diye bir hüküm var. Bu bize neden gerekiyor?

"Ehl-i kitabın kestiği yenilir." diye bir hüküm var.
Yahudinin kestiği, hıristiyanın kestiğini müslüman yiyebiliyor.Yahudinin kestiği, hıristiyanın kestiğini müslüman yiyebiliyor. Çünkü onlar puta kesmiyorlar, onlar Allah adına kesiyorlar. Çünkü onlar puta kesmiyorlar, onlar Allah adına kesiyorlar.

Ve taâmü'llezîne ûtü'l-kitâbe hıllün leküm. "Onların sahanları size helal oluyor." deniliyorVe taâmü'llezîne ûtü'l-kitâbe hıllün leküm. "Onların sahanları size helal oluyor." deniliyor çünkü onlar öteki kavimlerden biraz daha fazla, az çok inanç görmüşler, çünkü onlar öteki kavimlerden biraz daha fazla, az çok inanç görmüşler, az çok peygamber tanımışlar, az çok Allah âyetini okumuşlar,az çok peygamber tanımışlar, az çok Allah âyetini okumuşlar, hatta kitaplarında belki bazı âyetler sağlam, bazıları bozulmuş. hatta kitaplarında belki bazı âyetler sağlam, bazıları bozulmuş.

Yarım yamalak da olsa bir şeyleri olduğu için onlara ayrı muamele yapılıyor.Yarım yamalak da olsa bir şeyleri olduğu için onlara ayrı muamele yapılıyor. O muamele şimdi de yine devam eder. Neden? O muamele şimdi de yine devam eder.

Neden?

Çünkü bugünkü ehl-i kitabın durumu da Peygamber Efendimiz'in zamanındaki Çünkü bugünkü ehl-i kitabın durumu da Peygamber Efendimiz'in zamanındaki ehl-i kitabın durumu da aynıdır.ehl-i kitabın durumu da aynıdır. Onlar da kâfirdi bunlar da kâfir. Onlar da kâfirdi bunlar da kâfir.

Peygamber Efendimiz'i tanımadıktan sonra o zaman da onlar da kâfirdi, bugün de kâfirlar.Peygamber Efendimiz'i tanımadıktan sonra o zaman da onlar da kâfirdi, bugün de kâfirlar. Kâfirlikten çıkmış olmuyorlar. Ehl-i kitap ama müstesna bir durumları var; Kâfirlikten çıkmış olmuyorlar. Ehl-i kitap ama müstesna bir durumları var; bir adım daha atarlarsa imana gelir,bir adım daha atarlarsa imana gelir, Allah'ın yolunda hayırlı bir insan durumuna gelebilirler. Allah'ın yolunda hayırlı bir insan durumuna gelebilirler.

Tasavvufta aynîleşmek ne demektir? Tasavvufta aynîleşmek ne demektir?

Kardeşimiz bunu nereden duydu bilmiyorum. Aynîleşme, birkaç mânaya gelir: Kardeşimiz bunu nereden duydu bilmiyorum. Aynîleşme, birkaç mânaya gelir:

Bir, "tıpkılaşma, aynen onun gibi olma." Bir, "tıpkılaşma, aynen onun gibi olma."

Bir de âyin, "eşya" demektir, a'yan "eşyalar" demek oluyor. Bir de âyin, "eşya" demektir, a'yan "eşyalar" demek oluyor. Aynîleşme, "teşahhus etme, tecessüm etme, cisim hâline gelme" mânasına gelecektir. Aynîleşme, "teşahhus etme, tecessüm etme, cisim hâline gelme" mânasına gelecektir.

Soruyu soranın bunlardan hangi mânayı kast ettiğini bilemiyorum. Soruyu soranın bunlardan hangi mânayı kast ettiğini bilemiyorum. Tıpkılaşma, benzeşmeyi mi kastediyor? Yoksa bir şeyin teressüm etmesi,Tıpkılaşma, benzeşmeyi mi kastediyor? Yoksa bir şeyin teressüm etmesi, tecessüm etmesi, karşısına gelmesi gibi bir şeyi mi kast ediyor? tecessüm etmesi, karşısına gelmesi gibi bir şeyi mi kast ediyor?

Benzemek.. Mesela kimin kiminle benzeşmesi. Benzemek.. Mesela kimin kiminle benzeşmesi.

"Müridin mürşide benzemesi" kast ediliyormuş. "Müridin mürşide benzemesi" kast ediliyormuş.

Mürşidine uymaya gayret etmesi. Bu önemli bir noktadır. Mürşidine uymaya gayret etmesi. Bu önemli bir noktadır.

Biliyorsunuz İslâm terbiyesinde Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemBiliyorsunuz İslâm terbiyesinde Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem peygamber olarak geldi; etrafına, insanlara İslâm'ı tebliğ etti, onlar da onun ashâbı oldular.peygamber olarak geldi; etrafına, insanlara İslâm'ı tebliğ etti, onlar da onun ashâbı oldular. Etrafına halkalandılar, bir topluluk meydana getirdiler. Etrafına halkalandılar, bir topluluk meydana getirdiler. Bu topluluk Allah'ın dinine, yoluna hizmet etti, gelişti, Mekke'den Medine'ye göçtü, Bu topluluk Allah'ın dinine, yoluna hizmet etti, gelişti, Mekke'den Medine'ye göçtü, Medine'de organize oldu, İslâm devleti kuruldu.Medine'de organize oldu, İslâm devleti kuruldu. Peygamber Efendimiz'den sonra da bu devam etti. Peygamber Efendimiz'den sonra da bu devam etti.

İslâm'ın yetiştirme sisteminde; sistemin mükemmel örneği ortaya koyması, İslâm'ın yetiştirme sisteminde; sistemin mükemmel örneği ortaya koyması, ötekilerin ona benzemesidir. ötekilerin ona benzemesidir. Ana terbiye sistemi budur. Ondan dolayı Peygamber Efendimiz için deAna terbiye sistemi budur.

Ondan dolayı Peygamber Efendimiz için de
Kur'ân-ı Kerîm'de deniliyor ki; Kur'ân-ı Kerîm'de deniliyor ki;

Lekad kâne leküm fî resûli'llâhi üsvetün hasenetün li men kâne yercu'llâhe ve'l-yevme'l-âhire ve zekera'llâhe kesîrâ. Lekad kâne leküm fî resûli'llâhi üsvetün hasenetün li men kâne yercu'llâhe ve'l-yevme'l-âhire ve zekera'llâhe kesîrâ. "Allah'a ve âhiret gününe inanan ve Allah'ı çok zikreden insanlar için"Allah'a ve âhiret gününe inanan ve Allah'ı çok zikreden insanlar için Hz. Muhammed-i Mustafâ'da, Allah'ın Resûlü'nde örnek bir model olma vasfı vardır." Hz. Muhammed-i Mustafâ'da, Allah'ın Resûlü'nde örnek bir model olma vasfı vardır."

Demek ki Peygamber Efendimiz bizim için üsve-i hasenedir. Demek ki Peygamber Efendimiz bizim için üsve-i hasenedir. Üsve, "model" demektir. Üsve-i hasene, "en güzel model" dir. Üsve, "model" demektir. Üsve-i hasene, "en güzel model" dir.

Sahabe-i kirâmın işi nedir? Bizim işimiz nedir? Sahabe-i kirâmın işi nedir? Bizim işimiz nedir?

Peygamber Efendimiz'e benzemek. Vaazlarımızda söylediğimiz gibi... Peygamber Efendimiz'e benzemek. Vaazlarımızda söylediğimiz gibi...

Daha başka yerlerde söylediğimiz, her zaman söylediğimiz nedir? Daha başka yerlerde söylediğimiz, her zaman söylediğimiz nedir?

Resûlullah'ın ahlâkı ile ahlâklanmak, her şeyimizi ona benzetmek. Resûlullah'ın ahlâkı ile ahlâklanmak, her şeyimizi ona benzetmek.

Niye sakal bırakmışız? "Sakal sünnettir." diye. "Niye tırnaklarımızı kesiyoruz?" Niye sakal bırakmışız?

"Sakal sünnettir." diye.

"Niye tırnaklarımızı kesiyoruz?"

"Kesmek sünnettir." diye. "Niye koltuk altlarımızı kazıyoruz?" "Efendimiz emretmiş." diye. "Kesmek sünnettir." diye.

"Niye koltuk altlarımızı kazıyoruz?"

"Efendimiz emretmiş." diye.

"Niye dört rekât öğleden önce kılıyoruz, iki rekât sonra kılıyoruz?" "Niye dört rekât öğleden önce kılıyoruz, iki rekât sonra kılıyoruz?"

Hep Peygamber Efendimiz'e benzemeye çalışmaktan kaynaklanıyor. Hep Peygamber Efendimiz'e benzemeye çalışmaktan kaynaklanıyor.

Peygamber Efendimiz en güzel model olduğundan bu ümmetin ona benzemeye çalışması... Peygamber Efendimiz en güzel model olduğundan bu ümmetin ona benzemeye çalışması... Peygamber Efendimiz'in asr-ı saadetinden sonraki devrelerde de Peygamber Efendimiz'in asr-ı saadetinden sonraki devrelerde de aynı eğitim metodu devam etmiştir. aynı eğitim metodu devam etmiştir.

Aynı metot. Bir insana uzun boylu bir şeyler anlatsan diyecek ki; Aynı metot. Bir insana uzun boylu bir şeyler anlatsan diyecek ki;

"Ben köylüyüm, tüccarım, yaşlıyım. Ben bu laflardan pek bir şey anlamıyorum, "Ben köylüyüm, tüccarım, yaşlıyım. Ben bu laflardan pek bir şey anlamıyorum, bana şunu kısaca bir göstersene." bana şunu kısaca bir göstersene."

Hacca geleceklere uzun boylu anlatsam;Hacca geleceklere uzun boylu anlatsam; "Bak Arafat vardır, Mina vardır, Müzdelife vardır; orada şöyle yapacaksın böyle yapacaksın." "Bak Arafat vardır, Mina vardır, Müzdelife vardır; orada şöyle yapacaksın böyle yapacaksın."

"Vallahi hocam, aklım karıştı hiçbir şey anlayamadım." der. "Vallahi hocam, aklım karıştı hiçbir şey anlayamadım." der.

Neden? Nazarî bilgiler sözle anlaşılmaz ama resmini gösterirsen, uygulamasını yaptırırsan; Neden?

Nazarî bilgiler sözle anlaşılmaz ama resmini gösterirsen, uygulamasını yaptırırsan;
"Bak şöyle olacak; Kâbe şöyledir, şurasının Kâbe olduğunu kabul et, "Bak şöyle olacak; Kâbe şöyledir, şurasının Kâbe olduğunu kabul et, bu tarafa doğru döneceksin.bu tarafa doğru döneceksin. Kâbe'nin şu tarafında duvar vardır, yastıklar duvar olsun,Kâbe'nin şu tarafında duvar vardır, yastıklar duvar olsun, bu duvarın içinden geçersen olmaz, şu tarafından geçeceksin. bu duvarın içinden geçersen olmaz, şu tarafından geçeceksin. Burası da Kâbe'nin içinden sayılır, Hacerü'l-Esved tam şu köşededir, oraya geldiğin zaman Burası da Kâbe'nin içinden sayılır, Hacerü'l-Esved tam şu köşededir, oraya geldiğin zaman şöyle istilam edeceksin." filan diye gösterirsen anlar. şöyle istilam edeceksin." filan diye gösterirsen anlar.

Onun için gösterme, göze hitap etme iyi bir metottur. Onun için gösterme, göze hitap etme iyi bir metottur. Buna visual metot deniliyor; "göre göre, göstere göstere bir şeyi tarif etme metodu" deniliyor. Buna visual metot deniliyor; "göre göre, göstere göstere bir şeyi tarif etme metodu" deniliyor.

Halkın eğimi için en kolay, en geçerli yöntem budur.Halkın eğimi için en kolay, en geçerli yöntem budur. Zaten ustaların da çıraklarını yetiştirme metodu budur. Çırak nasıl yetişir? Zaten ustaların da çıraklarını yetiştirme metodu budur.

Çırak nasıl yetişir?

Ev ödevi mi yapar? Defter mi tutar? Yok! Ustasının yanında durarak ustasına yardımcı olur. Ev ödevi mi yapar? Defter mi tutar?

Yok! Ustasının yanında durarak ustasına yardımcı olur.

"Tut şurasını, ver çekici, ver bir tornavidayı, çevir bakayım bunu,"Tut şurasını, ver çekici, ver bir tornavidayı, çevir bakayım bunu, al bakayım bunu, yıka bakayım bunu..." al bakayım bunu, yıka bakayım bunu..."

Çırak böyle yetişir. Nasıl yetişiyor? Görerek yetişiyor. Bu, görme metodu. Çırak böyle yetişir.

Nasıl yetişiyor?

Görerek yetişiyor. Bu, görme metodu.
Arkadaşlık metodu, yanında bulunma metodu, buna "sohbet metodu" diyoruz. Arkadaşlık metodu, yanında bulunma metodu, buna "sohbet metodu" diyoruz.

Peygamber Efendimiz ashab-ı kirâmını sohbet metoduyla yetiştirdi. Peygamber Efendimiz ashab-ı kirâmını sohbet metoduyla yetiştirdi. Yoksa gökten pattadak bir kitap inerdi; Yoksa gökten pattadak bir kitap inerdi; "Herkes okusun, ona göre imtihan olacaklar, hazırlansınlar." denirdi. "Herkes okusun, ona göre imtihan olacaklar, hazırlansınlar." denirdi.

Öyle olmadı. Peygamber Efendimiz, yirmi üç senede onlara hayatın nasıl olması gerektiğini Öyle olmadı. Peygamber Efendimiz, yirmi üç senede onlara hayatın nasıl olması gerektiğini çırak usta usûlü gibi model olarak anlattı.çırak usta usûlü gibi model olarak anlattı. Model insan. Öğrenecek olan kimseler usûlüyle öğrendi. Model insan. Öğrenecek olan kimseler usûlüyle öğrendi.

Bu metodu en güzel bizim mürşitlerimiz uygulamışlardır. Aynen uygulamışlardır: Bu metodu en güzel bizim mürşitlerimiz uygulamışlardır. Aynen uygulamışlardır:

"Madem Peygamber Efendimiz ümmeti böyle terbiye etti. "Madem Peygamber Efendimiz ümmeti böyle terbiye etti. O halde ben de böyle terbiye edeyim, bizim de böyle yapmamız lazım." diye O halde ben de böyle terbiye edeyim, bizim de böyle yapmamız lazım." diye bu yolu sürdürmüşlerdir. bu yolu sürdürmüşlerdir.

Tıpkı Peygamber Efendimiz'in etrafına ashabını toplayarak onlara anlattığı gibi,Tıpkı Peygamber Efendimiz'in etrafına ashabını toplayarak onlara anlattığı gibi, şeyh efendi de müritlerini etrafına toplamıştır, İslâm'ı onlara öyle anlatmıştır; şeyh efendi de müritlerini etrafına toplamıştır, İslâm'ı onlara öyle anlatmıştır; aynı metotta, aynı tarzdadır. aynı metotta, aynı tarzdadır.

Müridin de ilk önce gördüğü şahıs olan mürşidine; namaz kılarken, davranışlarında, şeklinde,Müridin de ilk önce gördüğü şahıs olan mürşidine; namaz kılarken, davranışlarında, şeklinde, şemailinde uyması lazım. şemailinde uyması lazım. Benzemek buradan başlayacak. Model ortada; modele göre ötekiler kendisini benzetecekler. Benzemek buradan başlayacak. Model ortada; modele göre ötekiler kendisini benzetecekler.

Bu benzeme tamam olduktan sonra buna fenâ fi'ş-şeyh makamı derler, şeyhine benzedi. Bu benzeme tamam olduktan sonra buna fenâ fi'ş-şeyh makamı derler, şeyhine benzedi. Ondan sonra fenâ fi'r-resûl makamı gelir. Ondan sonra fenâ fi'llah makamı gelir. Ondan sonra fenâ fi'r-resûl makamı gelir. Ondan sonra fenâ fi'llah makamı gelir.

Ona getiren bir yol olduğundan müridin hocasını, mürşidini,Ona getiren bir yol olduğundan müridin hocasını, mürşidini, alimini aynen taklit etmesi, dediklerini tutması gerekiyor.alimini aynen taklit etmesi, dediklerini tutması gerekiyor. Tabi taklit, affedersiniz "maymun taklidi" şeklinde olmayacak. Tabi taklit, affedersiniz "maymun taklidi" şeklinde olmayacak.

Hani maymun tam ağacın altında uyuduğu sırada şapkacının, tüccarın, bir sürü şapkasını çalmış. Hani maymun tam ağacın altında uyuduğu sırada şapkacının, tüccarın, bir sürü şapkasını çalmış. Bakmış ki şapkaların hepsi maymunların kafasında. Bakmış ki şapkaların hepsi maymunların kafasında. Bağırmış çağırmış, maymunlardan şapkasını almak mümkün değil.Bağırmış çağırmış, maymunlardan şapkasını almak mümkün değil. Ağaçların üstünde kovalaması mümkün değil. Aklına bir kurnazlık gelmiş. Ağaçların üstünde kovalaması mümkün değil. Aklına bir kurnazlık gelmiş.

Başına şapkayı geçirmiş, onlar da geçirmişler, ondan sonra başındaki şapkayı çıkarmış, Başına şapkayı geçirmiş, onlar da geçirmişler, ondan sonra başındaki şapkayı çıkarmış, yere atmış bütün maymunlar da şapkaları yere atınca toplamış. yere atmış bütün maymunlar da şapkaları yere atınca toplamış.

Bir fıkra ama bu taklit, bu tarzda değil, tavsiyelerini tutmak tarzında. Bir fıkra ama bu taklit, bu tarzda değil, tavsiyelerini tutmak tarzında. Mürşidin her şeyini taklit etmek bazen tehlikeli olur. Çünkü mürşid, bazı işleriMürşidin her şeyini taklit etmek bazen tehlikeli olur. Çünkü mürşid, bazı işleri özel sebeplerle yapar.özel sebeplerle yapar. Öteki o özel sebepleri bilmiyorsa onu aynen taklit etmesi uygun olmaz.Öteki o özel sebepleri bilmiyorsa onu aynen taklit etmesi uygun olmaz. Buyruğunu ve tavsiyesini tutacak; ötekilerde de gözünün içine bakacak.Buyruğunu ve tavsiyesini tutacak; ötekilerde de gözünün içine bakacak. Yapması gerekeni yapacak, yapması gerekmiyorsa; "vardır bir hikmeti" diyecek. Yapması gerekeni yapacak, yapması gerekmiyorsa; "vardır bir hikmeti" diyecek.

Ben yazı yazıyorum; âyetten, hadisten, delilden örnekleri getirerek,Ben yazı yazıyorum; âyetten, hadisten, delilden örnekleri getirerek, sigara içmenin doğru olmadığını anlatmaya çalışıyorum.sigara içmenin doğru olmadığını anlatmaya çalışıyorum. Bazıları bana diyorlar ki; "Şeyhlerden falanca da içmiş!" Bazıları bana diyorlar ki; "Şeyhlerden falanca da içmiş!"

Şeyhlerden falanca içmişse onun bir başka sebebi vardır.Şeyhlerden falanca içmişse onun bir başka sebebi vardır. Ya içen insanlara yanaşıp onları da kurtarmak içindir ya da onlara göre bir başka sebebi vardır. Ya içen insanlara yanaşıp onları da kurtarmak içindir ya da onlara göre bir başka sebebi vardır.

Sigara içmek mekruhtur. Alimlerin, fıkhın hükmü kesindir. Sigara içmek mekruhtur. Alimlerin, fıkhın hükmü kesindir. Bazı alimler "Haramdır." demişler, ilk çıktığı zaman demişler, şimdi diyenler var.Bazı alimler "Haramdır." demişler, ilk çıktığı zaman demişler, şimdi diyenler var. İhtilaflı bir meseledir ama hiçbiri de; "İyidir, hoştur." dememiştir. İhtilaflı bir meseledir ama hiçbiri de; "İyidir, hoştur." dememiştir. Doktorlar da; "Zararlıdır." diyor. Doktorlar da; "Zararlıdır." diyor.

Bunun karşısına; "Bazı şeyhler içmiş." diye bir gerekçeyle çıkılmaz. Bunun karşısına; "Bazı şeyhler içmiş." diye bir gerekçeyle çıkılmaz. Çünkü onun o işi yapmasının irşatla ilgili bir sebebi vardır. Çünkü onun o işi yapmasının irşatla ilgili bir sebebi vardır.

Bir arkadaş, bir başka arkadaşını göstererek; Bir arkadaş, bir başka arkadaşını göstererek; "Bu teknik üniversitedeyken çok iyi futbolcuydu, yaman top oynardı. "Bu teknik üniversitedeyken çok iyi futbolcuydu, yaman top oynardı. Ben bunu derviş yapıncaya kadar, tekkemize alıştırıncaya kadar, getirinceye kadarBen bunu derviş yapıncaya kadar, tekkemize alıştırıncaya kadar, getirinceye kadar bunun yanında az mı top oynadım?" diyor. bunun yanında az mı top oynadım?" diyor.

Top oynamaya hevesli olduğundan değil; o arkadaşı sevmiş, onu kurtarmak istemiş Top oynamaya hevesli olduğundan değil; o arkadaşı sevmiş, onu kurtarmak istemiş onun yanında top oynayarak ahbaplığını elde ettikten sonra almış, getirmiş, onun yanında top oynayarak ahbaplığını elde ettikten sonra almış, getirmiş, Abdülaziz hocaefendiye bağlamış. Şimdi ondan daha iyi derviş.Abdülaziz hocaefendiye bağlamış. Şimdi ondan daha iyi derviş. Bağlanan birinciden daha iyi derviş şimdi. Bazen böyle olur. Bağlanan birinciden daha iyi derviş şimdi. Bazen böyle olur.

Evliyâullahtan birisini anlatıyorlar, hangi kitaptan okuduğumu Evliyâullahtan birisini anlatıyorlar, hangi kitaptan okuduğumu şu anda kesin bilemeyeceğim ama Risâle-i Kuşeyriye'de olabilir. şu anda kesin bilemeyeceğim ama Risâle-i Kuşeyriye'de olabilir.

Evliyâullahtan bir zât, namusunu satan kötü bir kadına gitmiş: Evliyâullahtan bir zât, namusunu satan kötü bir kadına gitmiş:

"Senin geceliğin kaç para?" demiş. "İki altın, üç altın, beş altın." neyse... "Senin geceliğin kaç para?" demiş.

"İki altın, üç altın, beş altın." neyse...

"Peki, al parayı, gel benimle." Gitmişler gitmişler, eve gelmişler. "Peki, al parayı, gel benimle."

Gitmişler gitmişler, eve gelmişler.

Eve gelince demiş ki; "Şimdi sen, ben ne dersem yapacak mısın?" "Yapacağım." Eve gelince demiş ki;

"Şimdi sen, ben ne dersem yapacak mısın?"

"Yapacağım."

"Tamam, gir şuraya, usûlüne uygun olarak güzel bir gusül abdesti al, "Tamam, gir şuraya, usûlüne uygun olarak güzel bir gusül abdesti al, ondan sonra şu elbiseleri giy." ondan sonra şu elbiseleri giy."

Ona gusül abdesti aldırmış, namaz abdesti aldırtmış, almasını söylemiş, güzelce örttürmüş.Ona gusül abdesti aldırmış, namaz abdesti aldırtmış, almasını söylemiş, güzelce örttürmüş. Ondan sonra; "Karşıma geç, benim söylediğim sözleri tekrar et bakalım." demiş,Ondan sonra; "Karşıma geç, benim söylediğim sözleri tekrar et bakalım." demiş, bir güzel tevbe ettirmiş: bir güzel tevbe ettirmiş:

Allâhümme ente Rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike Allâhümme ente Rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vâ'dike me'steta'tü eûzü bike min şerri mâ sana'tü ebûü leke bi-ni'metike aleyyeve vâ'dike me'steta'tü eûzü bike min şerri mâ sana'tü ebûü leke bi-ni'metike aleyye ve ebûü bi-zenbî fa'ğfirlî zünûbî fe-innehû lâ yağfırü'z-zünûbe illâ ente bi-rahmetike yâ erhame'r-râhimîn. ve ebûü bi-zenbî fa'ğfirlî zünûbî fe-innehû lâ yağfırü'z-zünûbe illâ ente bi-rahmetike yâ erhame'r-râhimîn.

Ondan sonra "Şu karşı odaya git, orada namaz kıl." demiş. Ondan sonra "Şu karşı odaya git, orada namaz kıl." demiş.

"Paranı vermedim mi? Namaz kıl." demiş, parayla namaz kıl. "Paranı vermedim mi? Namaz kıl." demiş, parayla namaz kıl.

Bu tarafta da açmış elini, göz yaşları içinde demiş ki; Bu tarafta da açmış elini, göz yaşları içinde demiş ki;

"Yâ Rabbi! Ben senin kullarından bir kulum, kötülükten çektim, parasını verdim, "Yâ Rabbi! Ben senin kullarından bir kulum, kötülükten çektim, parasını verdim, gusül abdesti aldırdım, tevbe ettirdim, namaz kıldırttım, benim yapacağım dışını düzeltmek,gusül abdesti aldırdım, tevbe ettirdim, namaz kıldırttım, benim yapacağım dışını düzeltmek, ben dışını düzelttim yâ Rabbi, sen de kalbini düzelt, aklını düzelt." demiş. ben dışını düzelttim yâ Rabbi, sen de kalbini düzelt, aklını düzelt." demiş.

İçeriden bir hıçkırık bir ağlama; kadıncağız tövbekar olmuş, ağlayarak kalkmış, gitmiş. İçeriden bir hıçkırık bir ağlama; kadıncağız tövbekar olmuş, ağlayarak kalkmış, gitmiş. "Ondan sonra iyi insan olmuş." derler, kitap böyle yazıyor. "Ondan sonra iyi insan olmuş." derler, kitap böyle yazıyor.

Bu evliyâullahın işlerine akıl ermez. Bu evliyâullahın işlerine akıl ermez. Akıl ermediği için de herkes her şeyini tam anlayamaz. Akıl ermediği için de herkes her şeyini tam anlayamaz.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2