Namaz Vakitleri

21 Cemâziye'l-Âhir 1446
22 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:19
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:46
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

İsrailoğulları'na Peygamberlik Mesajı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İsrailoğulları'na Peygamberlik Mesajı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Bismillahirrahmanirrahim.

Bismillahirrahmanirrahim.
Ve iz kâle mûsâ li-kavmihî yâ kavmi li-me tü´zûnenî

Ve iz kâle mûsâ li-kavmihî yâ kavmi li-me tü´zûnenî
ve kad ta´lemûne ennî resûlullâhi ileyküm,ve kad ta´lemûne ennî resûlullâhi ileyküm, fe-lemmâ zâğû ezâğallâhu kulûbehüm,fe-lemmâ zâğû ezâğallâhu kulûbehüm, vallâhu lâ yehdi’l-kavme’l-fâsikîne.vallâhu lâ yehdi’l-kavme’l-fâsikîne. Sadakallâhü’l-azîm.

Sadakallâhü’l-azîm.
Ve iz kâle.

Ve iz kâle.
İz, arapça da, bir edat-ı tezkîr hatırlatma edatıdır.İz, arapça da, bir edat-ı tezkîr hatırlatma edatıdır. Hani hatırla o günleri ki, neydi o zamanlar, bir zamanlarHani hatırla o günleri ki, neydi o zamanlar, bir zamanlar tarihte şöyle olmuştu ya,tarihte şöyle olmuştu ya, hatırla o günleri manasında bir kelimedir.hatırla o günleri manasında bir kelimedir. Ve iz kâle mûsâ.Ve iz kâle mûsâ. Musa as. hani kavmine demişti ki,Musa as. hani kavmine demişti ki, Yahudilere, Benî İsrâil’e demişti ki;Yahudilere, Benî İsrâil’e demişti ki; Ya Benî İsrail!

Ya Benî İsrail!
Ey İsrâil’in evlatları!

Ey İsrâil’in evlatları!
İsrâil sıfattır.

İsrâil sıfattır.
İbrahim aleyhisselmın torununun torunu,İbrahim aleyhisselmın torununun torunu, Peygamber olan, İshâk aleyhisselamın sıfatıdır,Peygamber olan, İshâk aleyhisselamın sıfatıdır, lakabıdır yani diyelim veyahut.lakabıdır yani diyelim veyahut. Onun evlatlarına, ondan gelişen nesillere İsrâil in oğulları, yaniOnun evlatlarına, ondan gelişen nesillere İsrâil in oğulları, yani İshâk aleyhisselamın evlatları denmiş oluyor.İshâk aleyhisselamın evlatları denmiş oluyor. İshâk aleyhisselamın oğlu Yakup aleyhisselamdır.İshâk aleyhisselamın oğlu Yakup aleyhisselamdır. Yakup aleyhisselamın oğlu Yusuf aleyhisselamdır.Yakup aleyhisselamın oğlu Yusuf aleyhisselamdır. Yakup aleyhisselamı biliyorsunuz.Yakup aleyhisselamı biliyorsunuz. Yusuf aleyhisselamı biliyorsunuz.Yusuf aleyhisselamı biliyorsunuz. Nasıl efendim kardeşleri neler etmişler, zindana atılmış,Nasıl efendim kardeşleri neler etmişler, zindana atılmış, esirliğe satılmış falan.esirliğe satılmış falan. İşte yani Yusuf aleyhisselamın dedesinin lakabı olmuş oluyor yani.İşte yani Yusuf aleyhisselamın dedesinin lakabı olmuş oluyor yani. Sonuç itibariyle, İbrahim aleyhisselamınSonuç itibariyle, İbrahim aleyhisselamın oğlunun lakabı olmuş oluyor.oğlunun lakabı olmuş oluyor. Ey İsrâil’in oğulları!

Ey İsrâil’in oğulları!
Ey İshâk aleyhisselamın neslinden gelen kavmim!Ey İshâk aleyhisselamın neslinden gelen kavmim! Ey akrabalarım, dostlarım, ırktaşlarım!Ey akrabalarım, dostlarım, ırktaşlarım! Ennî resûlullâhi ileykum.

Ennî resûlullâhi ileykum.
Ben size Allah’ın gönderdiği elçiyim, Peygamberim.Ben size Allah’ın gönderdiği elçiyim, Peygamberim. Allah’ın size gönderdiği Peygamberim ben.Allah’ın size gönderdiği Peygamberim ben. Yâ benî isrâ-île innî rasûluallâhi ileykum.

Yâ benî isrâ-île innî rasûluallâhi ileykum.
Ve-iż kâle mûsâ likavmihi yâ kavmi lime tużûnenî.

Ve-iż kâle mûsâ likavmihi yâ kavmi lime tużûnenî.
Bu daha aşağıdaki âyet-i kerîmeye gitti.

Bu daha aşağıdaki âyet-i kerîmeye gitti.
Atlamayalım önündeki âyet-i kerîmeyi.Atlamayalım önündeki âyet-i kerîmeyi. Yâ kavmi. Ey kavmim! Dedi. Musa aleyhisselam.

Yâ kavmi. Ey kavmim! Dedi. Musa aleyhisselam.
Yâ kavmi lime tû´zûnenî?Yâ kavmi lime tû´zûnenî? Niye beni üzüyorsunuz yahu?Niye beni üzüyorsunuz yahu? Ve kad ta´lemûne ennî resûlullâhi ileykum.Ve kad ta´lemûne ennî resûlullâhi ileykum. Bilipte duruyorsunuz, benim Allah’ın size gönderdiğiBilipte duruyorsunuz, benim Allah’ın size gönderdiği hâk Peygamber olduğumu, bilip dururken,hâk Peygamber olduğumu, bilip dururken, niye beni böyle üzer durursunuz siz yahu?niye beni böyle üzer durursunuz siz yahu? Çünkü Benî İsrâil,

Çünkü Benî İsrâil,
Musa aleyhisselam kendilerini imana davet ettiği zaman,Musa aleyhisselam kendilerini imana davet ettiği zaman, çok çekimserlikler gösterdiler, çok üzücü itirazlarda bulundular,çok çekimserlikler gösterdiler, çok üzücü itirazlarda bulundular, madem seninle Cenâb-ı Hak vahiy yoluyla konuşuyormuş,madem seninle Cenâb-ı Hak vahiy yoluyla konuşuyormuş, bizimle de konuşsun dediler.bizimle de konuşsun dediler. Hattâ nerallâhe cehraten.

Hattâ nerallâhe cehraten.
Allah’ı bize apaçık şekilde göster de görelim dediler.

Allah’ı bize apaçık şekilde göster de görelim dediler.
Bir çok şartlar, bir sürü nazlanmalar.Bir çok şartlar, bir sürü nazlanmalar. Hem de Allah’ın Peygamberi olduğunu mucizelerden de görüyorlardı,Hem de Allah’ın Peygamberi olduğunu mucizelerden de görüyorlardı, görüp dururken ve görmüşlerdi.görüp dururken ve görmüşlerdi. Firavunun şerrinden nasıl kurtuldular,Firavunun şerrinden nasıl kurtuldular, denizi nasıl geçtiler, firavunun ordusu nasıl boğuldu.denizi nasıl geçtiler, firavunun ordusu nasıl boğuldu. Ama yine de çeşit çeşit nazlar, itirazlar, haylazlıklar.Ama yine de çeşit çeşit nazlar, itirazlar, haylazlıklar. Lime tû´zûnenî?

Lime tû´zûnenî?
Niye beni böyle üzüyorsunuz?Niye beni böyle üzüyorsunuz? Dedikodu ediyorlardı.Dedikodu ediyorlardı. Hatta hayâ ve edebinden dolayı, tesettürünüHatta hayâ ve edebinden dolayı, tesettürünü yanlış yorumluyorlardı.yanlış yorumluyorlardı. Bunun şurası noksan burası noksan gibi laflar söylüyorlardı.Bunun şurası noksan burası noksan gibi laflar söylüyorlardı. Hep bunlar dedikodu yani.Hep bunlar dedikodu yani. Hâlbuki Allah’ın Peygamberi ülü'l-azm Peygamberlerden, muazzam bir insan.Hâlbuki Allah’ın Peygamberi ülü'l-azm Peygamberlerden, muazzam bir insan. Hem Peygamber olduğunu sezinliyorlardı, hem görmüşlerdi,Hem Peygamber olduğunu sezinliyorlardı, hem görmüşlerdi, bilip duruyorlardı, hem de onu üzüyorlardı.bilip duruyorlardı, hem de onu üzüyorlardı. O da diyor ki; Lime tû´zûnenî ve kad ta´lemûne ennî resûlullâhi ileykum.

O da diyor ki; Lime tû´zûnenî ve kad ta´lemûne ennî resûlullâhi ileykum.
Bilip de duruyorsunuz, bilip dururken.Bilip de duruyorsunuz, bilip dururken. Ve kad ta´lemûne, hal cümlesidir.Ve kad ta´lemûne, hal cümlesidir. Bilip dururken beni niye üzüyorsunuz?Bilip dururken beni niye üzüyorsunuz? Hem Allah’ın hâk Peygamberi olduğumu biliyorsunuz.Hem Allah’ın hâk Peygamberi olduğumu biliyorsunuz. Çünkü Cenâb-ı Hak, Peygamberlerinin kızması ileÇünkü Cenâb-ı Hak, Peygamberlerinin kızması ile kızdığı kimseleri gazap eder.kızdığı kimseleri gazap eder. Sevmesi için dua ettiği kimselere de rahmetle mahzar eder.Sevmesi için dua ettiği kimselere de rahmetle mahzar eder. Peygamberler şakaya gelmez.

Peygamberler şakaya gelmez.
İtiraza gelmez.İtiraza gelmez. Peygamberlere de öyle, kimlere de öyleydi seyhan?Peygamberlere de öyle, kimlere de öyleydi seyhan? Hadîs-i şerîfte okumuştuk.Hadîs-i şerîfte okumuştuk. Gazileri, mücahitleri de üzmeyin diyor Peygamber efendimiz.Gazileri, mücahitleri de üzmeyin diyor Peygamber efendimiz. Çünkü Peygamberlere muamelesi gibi gazileri de Allah sever.Çünkü Peygamberlere muamelesi gibi gazileri de Allah sever. Onlara da mücahitlere öyle şey yapar.Onlara da mücahitlere öyle şey yapar. Mücahitlerin kızdığına gazap eder, sevdiğini sever,Mücahitlerin kızdığına gazap eder, sevdiğini sever, sevdiğini rahmetine erdirir.sevdiğini rahmetine erdirir. Âlimler mücahitlerin en yükseği zaten.Âlimler mücahitlerin en yükseği zaten. Bilip duruyorlar.

Bilip duruyorlar.
İtiraz ettikleri zaman bela geleceğini de biliyorlar.İtiraz ettikleri zaman bela geleceğini de biliyorlar. Öyle acayiplikler yaptılar ki.Öyle acayiplikler yaptılar ki. Mesela firavundan kurtuldular.Mesela firavundan kurtuldular. Firavunun gark olduğunu gördüler.Firavunun gark olduğunu gördüler. Fih sahrasında, çölde, Allah’ın kendilerine gönderdiğiFih sahrasında, çölde, Allah’ın kendilerine gönderdiği bıldırcın etleri ile beslendiler, kudret helvasını yediler.bıldırcın etleri ile beslendiler, kudret helvasını yediler. Bulutlarla gölgelendiler,Bulutlarla gölgelendiler, sıcaktan kavrulmadılar, açlıktan kırılmadılar.sıcaktan kavrulmadılar, açlıktan kırılmadılar. Bütün bu mucizelere gördükleri halde,Bütün bu mucizelere gördükleri halde, puta tapan bir kavmin yanından geçerlerken dediler ki;puta tapan bir kavmin yanından geçerlerken dediler ki; Yâ mûsâ ic’al lenâ ilâhen kemâ lehüm âlihetün.Yâ mûsâ ic’al lenâ ilâhen kemâ lehüm âlihetün. Bunların bak işte görünen putları var,Bunların bak işte görünen putları var, tapındıkları mabudları var.tapındıkları mabudları var. Sende bize bir mabud yapsana dediler.Sende bize bir mabud yapsana dediler. Bre insafsızlar yani Musa aleyhisselamBre insafsızlar yani Musa aleyhisselam putlardan kurtarmaya geldi sizi.putlardan kurtarmaya geldi sizi. Puta taptırmaya gelmedi ki.Puta taptırmaya gelmedi ki. Hâsılı yani Benî İsrâil’in,Hâsılı yani Benî İsrâil’in, Musa aleyhisselamı üzmesi çok çeşitli yönlerden oldu.Musa aleyhisselamı üzmesi çok çeşitli yönlerden oldu. Kur’an-ı Kerîm de çeşitli surelerde beyan ediliyor.Kur’an-ı Kerîm de çeşitli surelerde beyan ediliyor. Şahsi vücut yapısı ile ilgili dedikodular yaptılar.Şahsi vücut yapısı ile ilgili dedikodular yaptılar. Fe-berraehuallâhu mimmâ kâlû.

Fe-berraehuallâhu mimmâ kâlû.
Allah öyle kusuru olmadığını gösterdi.Allah öyle kusuru olmadığını gösterdi. Bilmem imanda kusurlar işlediler.Bilmem imanda kusurlar işlediler. Allah’ın yoluna davet edildiği zaman,Allah’ın yoluna davet edildiği zaman, tam böyle ihlâsa koşup gelmediler, üzdüler.tam böyle ihlâsa koşup gelmediler, üzdüler. Hatta Allah kâfir kavim ile savaşmayı emrettiği zaman.Hatta Allah kâfir kavim ile savaşmayı emrettiği zaman. Dedikler ki;Dedikler ki; Fe-zheb ente ve rabbüke fe-kâtilâ

Fe-zheb ente ve rabbüke fe-kâtilâ
innâ hâhünâ kâ’idûne.innâ hâhünâ kâ’idûne. Sen git rabbinle, o kâfirlerle çarpış,Sen git rabbinle, o kâfirlerle çarpış, biz burada oturuyoruz dediler,biz burada oturuyoruz dediler, oturacağız dediler, lafa bak.oturacağız dediler, lafa bak. Fe-żheb ente. Sen git.Fe-żheb ente. Sen git. Verabbuke rabbinle.Verabbuke rabbinle. Fekâtilâ. İkiniz çarpışın kâfirlerle, yenin onları.Fekâtilâ. İkiniz çarpışın kâfirlerle, yenin onları. İnnâ hâhunâ kâ’idûn.İnnâ hâhunâ kâ’idûn. Biz burada oturuyoruz, gelmeyeceğiz dediler.Biz burada oturuyoruz, gelmeyeceğiz dediler. Hâsılı cahillikleri çok.Hâsılı cahillikleri çok. Hatta Musa aleyhisselam, Tûr-i Sîna’ya çıktığı zaman,Hatta Musa aleyhisselam, Tûr-i Sîna’ya çıktığı zaman, kavmin ziynet eşyalarını toplayıp, Samiri ismindeki putçu,kavmin ziynet eşyalarını toplayıp, Samiri ismindeki putçu, onlara bir altından buzağı heykeli yapıverdi.onlara bir altından buzağı heykeli yapıverdi. Min huliyyihin ıclen ceseden lehû huvârun.

Min huliyyihin ıclen ceseden lehû huvârun.
Hem de bööö diye böğüren,Hem de bööö diye böğüren, ses çıkartan bir buzağı heykeli yaptı.ses çıkartan bir buzağı heykeli yaptı. Çünkü içini oyuk yapmıştı.Çünkü içini oyuk yapmıştı. Rüzgâra karşı konulduğu zaman, içinde vuuuRüzgâra karşı konulduğu zaman, içinde vuuu diye rüzgâr geçerken ses yapıyordu.diye rüzgâr geçerken ses yapıyordu. Sanatkâr.Sanatkâr. Ama altından.Ama altından. Harun aleyhisselam; yapmayın, şeytana uymayın,Harun aleyhisselam; yapmayın, şeytana uymayın, Allah’ın gazabını çekmeyin dediyse de,Allah’ın gazabını çekmeyin dediyse de, o buzağıya, Musa aleyhisselam Tur dağından gelinceye kadaro buzağıya, Musa aleyhisselam Tur dağından gelinceye kadar bazıları ibadet etti.bazıları ibadet etti. İşte yalan, yalanlarla, dolanlarla kavmini böyle aldattı.İşte yalan, yalanlarla, dolanlarla kavmini böyle aldattı. Kavminden bir kısmı da aldandı.Kavminden bir kısmı da aldandı. Hâsılı her türlü itirazı, her türlü dedikoduyu,Hâsılı her türlü itirazı, her türlü dedikoduyu, her türlü inançsızlığı, her türlü gevşekliğiher türlü inançsızlığı, her türlü gevşekliği yaptıklarına dair şeyler var, misaller var.yaptıklarına dair şeyler var, misaller var. Ondan lanete uğradılar zaten.Ondan lanete uğradılar zaten. Musa aleyhisselam böyle üzülünce.

Musa aleyhisselam böyle üzülünce.
Onlara dedi ki; Ya kavmi lime tû´zûnenîOnlara dedi ki; Ya kavmi lime tû´zûnenî Niye beni üzüyorsunuz?Niye beni üzüyorsunuz? Niye beni ezalandırıyorsunuz?Niye beni ezalandırıyorsunuz? Ve kad ta´lemûne ennî resûlullâhi ileykum.Ve kad ta´lemûne ennî resûlullâhi ileykum. Ben Allah’ın Resûlüyüm.Ben Allah’ın Resûlüyüm. Bunu bildiğiniz halde niye beni üzüyorsunuz yav dedi.Bunu bildiğiniz halde niye beni üzüyorsunuz yav dedi. Fe lemmâ zâgû ezâgallâhu kulûbehum.

Fe lemmâ zâgû ezâgallâhu kulûbehum.
Dinlemediler.Dinlemediler. Yoldan saptılar, sapıttılar, kıvırttılar, kıvrıldılar.Yoldan saptılar, sapıttılar, kıvırttılar, kıvrıldılar. Allah da onların kalplerini döndürdü.Allah da onların kalplerini döndürdü. Vallâhu lâ yehdi’l-kavme’l-fâsikîne.Vallâhu lâ yehdi’l-kavme’l-fâsikîne. Allah fâsık, fısk u fücur sıfatlı insanları,Allah fâsık, fısk u fücur sıfatlı insanları, kavimleri doğru yola sevk etmez, hidayet vermez onlarakavimleri doğru yola sevk etmez, hidayet vermez onlara hidayetini nasip etmez, onlarda sapıtıp kalırlar.hidayetini nasip etmez, onlarda sapıtıp kalırlar. Yani fâsıklık sıfatları ile sıfatlamış.Yani fâsıklık sıfatları ile sıfatlamış. Kavmel fâsikîn.Kavmel fâsikîn. Fâsık kavimler.Fâsık kavimler. Fisk u fücurla vakit geçiren kavimler.Fisk u fücurla vakit geçiren kavimler. Bu âyet-i kerîme’den tabi bizim çıkaracağımız çok ibretler var.

Bu âyet-i kerîme’den tabi bizim çıkaracağımız çok ibretler var.
Çünkü âyetler ibret alınsın diye iniyor,Çünkü âyetler ibret alınsın diye iniyor, okunsun, ibret alınsın diye.okunsun, ibret alınsın diye. Demek ki Peygamberler üzülmeyecek.Demek ki Peygamberler üzülmeyecek. Demek ki Peygamberlerin emirleri dinlenecek.Demek ki Peygamberlerin emirleri dinlenecek. Peki, ben Peygamber efendimizin emrini nasıl dinleyeceğim?

Peki, ben Peygamber efendimizin emrini nasıl dinleyeceğim?
Sünnetini okuyacaksın.Sünnetini okuyacaksın. Sünnetini öğreneceksin.Sünnetini öğreneceksin. Sünnetini uygulayacaksın.Sünnetini uygulayacaksın. Peygamber efendimizin sevmediği, yapmayın dediğiPeygamber efendimizin sevmediği, yapmayın dediği işleri yapmaktan sakınacaksınız.işleri yapmaktan sakınacaksınız. Resûllullah bunu görse, görüyor,Resûllullah bunu görse, görüyor, bilse biliyor, hoşlanmaz dediği işleri,bilse biliyor, hoşlanmaz dediği işleri, anladığın işleri yapmayacaksın.anladığın işleri yapmayacaksın. Şimdi sünneti öğrenmek onun için son derece önemli oluyor.Şimdi sünneti öğrenmek onun için son derece önemli oluyor. Bakalım Resûllullah bize ne buyurmuş?

Bakalım Resûllullah bize ne buyurmuş?
Bakalım Resûllullah tarafından sevilmenin yolları neymiş?Bakalım Resûllullah tarafından sevilmenin yolları neymiş? Diye çare sünnet kitaplarında.Diye çare sünnet kitaplarında. Hadîs kitaplarında.Hadîs kitaplarında. Onları çok güzel okumak ve uygulamak lazım.Onları çok güzel okumak ve uygulamak lazım. Hacı kardeşim! Sen niye sakal bırakmışsın?Hacı kardeşim! Sen niye sakal bırakmışsın? Sen niye sakal bırakmışsın?Sen niye sakal bırakmışsın? Sen niye sakal bırakmışsın?Sen niye sakal bırakmışsın? Herkes tıraş olurken, sen niye sakal bırakmışsın?Herkes tıraş olurken, sen niye sakal bırakmışsın? Çünkü Peygamber efendimiz sakal bırakmayıÇünkü Peygamber efendimiz sakal bırakmayı tavsiye etmiş.tavsiye etmiş. Sakal kazıtmak haram İslam da onun için.Sakal kazıtmak haram İslam da onun için. Peki, niye dişlerini misvaklıyorsun?

Peki, niye dişlerini misvaklıyorsun?
Sünnet olduğundan.Sünnet olduğundan. Niye namaz evvelinde dört rekât namaz kıldın?Niye namaz evvelinde dört rekât namaz kıldın? Sünnet olduğundan.Sünnet olduğundan. Niye şunu şöyle yaptın?Niye şunu şöyle yaptın? Sünnet olduğundan.Sünnet olduğundan. Yani her yaptığımız işi efendimizin

Yani her yaptığımız işi efendimizin
hadîs-i şerîflerine uygun olarak, sünnetine uygun olarak yapacağız.hadîs-i şerîflerine uygun olarak, sünnetine uygun olarak yapacağız. Efendimizin yasakladığı işleri de yapmaktan uzak duracağız.Efendimizin yasakladığı işleri de yapmaktan uzak duracağız. Çünkü Allah’ın Resûlü mü?Çünkü Allah’ın Resûlü mü? Amenna ve saddakna.Amenna ve saddakna. Elbette Hâtemü'n-Nebiyyîn.Elbette Hâtemü'n-Nebiyyîn. Allah’ın elbette Resûlu.Allah’ın elbette Resûlu. Onu üzecek işler yapmaktan sakınacağız.Onu üzecek işler yapmaktan sakınacağız. Peygamber efendimizin üzüleceği işlerden birisi de,Peygamber efendimizin üzüleceği işlerden birisi de, hadîs-i şerîflerde ashabına dil uzatmak.hadîs-i şerîflerde ashabına dil uzatmak. Onun için ashabına dilde uzatmayacağız.Onun için ashabına dilde uzatmayacağız. Resûllulah’ın sevdiği insanları dedikodu mevzuResûllulah’ın sevdiği insanları dedikodu mevzu yapmayacak hiçbir Müslüman,yapmayacak hiçbir Müslüman, itham etmeyecek, onlar hakkında ileri geri konuşmayacak,itham etmeyecek, onlar hakkında ileri geri konuşmayacak, edebi muhafaza edecek.edebi muhafaza edecek. İşte Efendimiz Kur’an’ı nasıl okuyun diyorsa, öyle okunacak.

İşte Efendimiz Kur’an’ı nasıl okuyun diyorsa, öyle okunacak.
Nasıl yaşayın diyorsa, öyle yaşanacak.Nasıl yaşayın diyorsa, öyle yaşanacak. Nasıl temizlenin diyorsa, öyle temizlenilecek.Nasıl temizlenin diyorsa, öyle temizlenilecek. Nasıl düğün yapın diyorsa, öyle düğün yapılacak.Nasıl düğün yapın diyorsa, öyle düğün yapılacak. Ne aşırı gidecek, ne geri kalınacak.Ne aşırı gidecek, ne geri kalınacak. Efendimizin sünnetine uyacak.Efendimizin sünnetine uyacak. Bazıları aşırı gitmek istediler ibadette.Bazıları aşırı gitmek istediler ibadette. Onları da yasakladı peygamber efendimiz.Onları da yasakladı peygamber efendimiz. Ben sizin Allah’tan en çok korkanınızım.Ben sizin Allah’tan en çok korkanınızım. Böyle aşırı gitmeye lüzum yok.Böyle aşırı gitmeye lüzum yok. Benim sünnetime uyan, benimle beraberdir.Benim sünnetime uyan, benimle beraberdir. Benim sünnetime uymayan, benden değildir dedi.Benim sünnetime uymayan, benden değildir dedi. Kimisi çünkü evlenmemeye meyil etmek istediler.

Kimisi çünkü evlenmemeye meyil etmek istediler.
Kendimi hadım ettireceğim.Kendimi hadım ettireceğim. Ne başımıza geliyorsa bu nefisten geliyor,Ne başımıza geliyorsa bu nefisten geliyor, evlenmeyeceğim kadınlarla hiç ilişkim olmayacak,evlenmeyeceğim kadınlarla hiç ilişkim olmayacak, vaktimi ibadetle geçireceğim.vaktimi ibadetle geçireceğim. Yok, öyle şey yok.Yok, öyle şey yok. Neden? Herkes evlenmez ise, insan nesli biter.Neden? Herkes evlenmez ise, insan nesli biter. Olur mu? Evlenecek.Olur mu? Evlenecek. Evlat yetiştirecek.Evlat yetiştirecek. Hayırlı evlat yetiştirecek.Hayırlı evlat yetiştirecek. Bosna harbi oldu.

Bosna harbi oldu.
İki milyon, üç milyon Bosnalı öldü.İki milyon, üç milyon Bosnalı öldü. Öldürmeye çalışıyorlar düşmanlar zaten.Öldürmeye çalışıyorlar düşmanlar zaten. Ondan sonra da Vehbi Koç,Ondan sonra da Vehbi Koç, doğum kontrol vakfı kurdu Türkiye de,doğum kontrol vakfı kurdu Türkiye de, nüfusu azaltmak için.nüfusu azaltmak için. O da öldürmek gibi.O da öldürmek gibi. Ötekiler kalabalık çok diye harp ederek öldürüyor.Ötekiler kalabalık çok diye harp ederek öldürüyor. Berikiler doğum kontrol yoluyla nüfusu kısıyor.Berikiler doğum kontrol yoluyla nüfusu kısıyor. Çinliler bir aileye, bir çocuk yapma müsaadesi veriyorlarmış.Çinliler bir aileye, bir çocuk yapma müsaadesi veriyorlarmış. İkinci çocuk olursa otuz bin dolar ceza veriyorlarmış,İkinci çocuk olursa otuz bin dolar ceza veriyorlarmış, çocuk yaptırtmıyorlarmış filan.çocuk yaptırtmıyorlarmış filan. Bu ne demek?

Bu ne demek?
Anne baba belki memnun olur.Anne baba belki memnun olur. Benim bir çocuğum var, ohh rahat bakıyorum,Benim bir çocuğum var, ohh rahat bakıyorum, bilmem ne, kavga yok, gürültü yok, evde hoplama yok,bilmem ne, kavga yok, gürültü yok, evde hoplama yok, zıplama yok, bağırtı yok der.zıplama yok, bağırtı yok der. Ama ne demek?Ama ne demek? İki kişinin evlenip bir çocuğu olursa,İki kişinin evlenip bir çocuğu olursa, bir nesil sonra azalıyor demek.bir nesil sonra azalıyor demek. Bu ondan sonra aşağıdaki bir tanesi evlenecek,Bu ondan sonra aşağıdaki bir tanesi evlenecek, onun çocuğunun da bir çocuğu olursa ikinci nesilde daha da azalıyor demek.onun çocuğunun da bir çocuğu olursa ikinci nesilde daha da azalıyor demek. Bak, yok etmenin usulü, doğumu tahtit ediyor,Bak, yok etmenin usulü, doğumu tahtit ediyor, fazla doğum yapma diyor.fazla doğum yapma diyor. O halde gün gibi aşikâr olan şey nedir?

O halde gün gibi aşikâr olan şey nedir?
Müslümanlar evlat yetiştirecek.Müslümanlar evlat yetiştirecek. Çok çocuğu olacak.Çok çocuğu olacak. Ve evlatlarını da tam Müslüman yetiştirecek.Ve evlatlarını da tam Müslüman yetiştirecek. Hâfız yetiştirecek.Hâfız yetiştirecek. Kuvvetli Müslüman yetiştirecek.Kuvvetli Müslüman yetiştirecek. İhlâslı yetiştirecek.İhlâslı yetiştirecek. İmanlı yetiştirecek.İmanlı yetiştirecek. Vazife.Vazife. Yani önemli evlat yetiştirmek.Yani önemli evlat yetiştirmek. Efendim işte olmuyor da bilmem ne de,Efendim işte olmuyor da bilmem ne de, haa mevcutları hiç olmazsa Müslüman yetiştir.haa mevcutları hiç olmazsa Müslüman yetiştir. Kendi mekteplerimiz yok.Kendi mekteplerimiz yok. Sidney de bana arkadaş telefon ediyor.Sidney de bana arkadaş telefon ediyor. Diyor ki çocuğumu katolik mektebine vereyim mi?Diyor ki çocuğumu katolik mektebine vereyim mi? Nasıl söylersin bunu dedim. Olur mu?Nasıl söylersin bunu dedim. Olur mu? Katolik mektebine verirsen, onlar onu papaz gibi yetiştirirler.

Katolik mektebine verirsen, onlar onu papaz gibi yetiştirirler.
Tevfik Fikret oğlunuTevfik Fikret oğlunu protestanların kolejine verdi.protestanların kolejine verdi. Çocuk papaz oldu sonra.Çocuk papaz oldu sonra. Haluk dediği çocuk, papaz oldu sonra,Haluk dediği çocuk, papaz oldu sonra, Hristiyan oldu, papaz oldu, irtidat etti, dinden çıktı.Hristiyan oldu, papaz oldu, irtidat etti, dinden çıktı. Diyor ki oradaki eğitim daha sağlam, daha ciddi.Diyor ki oradaki eğitim daha sağlam, daha ciddi. Demek ki evlatlarımızıDemek ki evlatlarımızı iyi Müslüman yetiştirmek için mekteplerimizi kuracağız.iyi Müslüman yetiştirmek için mekteplerimizi kuracağız. Bu akşam kurduk şirketi.Bu akşam kurduk şirketi. Saliha ismini yazdırdık, İhsan.Saliha ismini yazdırdık, İhsan. Edication end Training Corparation.Edication end Training Corparation. Öyle mi?Öyle mi? Tamam, bir şirket kurduk.

Tamam, bir şirket kurduk.
Herkes karınca kararınca üye olacak.Herkes karınca kararınca üye olacak. Çocuğunu oraya verecek.Çocuğunu oraya verecek. Çocuğumuzu Müslüman, mütedeyyin,Çocuğumuzu Müslüman, mütedeyyin, namazlı niyazlı, imanlı, irfânlı yetiştireceğiz.namazlı niyazlı, imanlı, irfânlı yetiştireceğiz. Peygamber sallallahu aleyhi vessellem efendimizinPeygamber sallallahu aleyhi vessellem efendimizin sünnetini diriltmeye, canlandırmaya çalışacağız.sünnetini diriltmeye, canlandırmaya çalışacağız. Yahudiler uğraşarak Filistin’e yerleştiler.Yahudiler uğraşarak Filistin’e yerleştiler. Yahudi devletini kurdular, resmi dil olarakYahudi devletini kurdular, resmi dil olarak İbraniceyi seçtiler kendilerine.İbraniceyi seçtiler kendilerine. Hâlbuki İbranice tarihe gömülmüş,Hâlbuki İbranice tarihe gömülmüş, ölü, tarihi dillerden bir dil idi.ölü, tarihi dillerden bir dil idi. Artık konuşanı kalmamıştı.Artık konuşanı kalmamıştı. Devlet olarak onu resmi dil ilan ettiler,Devlet olarak onu resmi dil ilan ettiler, canlandırdılar, dirilttiler.canlandırdılar, dirilttiler. İbraniceyi konuşuyorlar şu anda.İbraniceyi konuşuyorlar şu anda. Hâlbuki İngilizce biliyorlar, Fransızca biliyorlar,Hâlbuki İngilizce biliyorlar, Fransızca biliyorlar, Almanca biliyorlar, Türkçe biliyorlar.Almanca biliyorlar, Türkçe biliyorlar. Geldikleri hangi yerden gelmişlerse oranın dilini biliyorlar.Geldikleri hangi yerden gelmişlerse oranın dilini biliyorlar. Çocuklarını okutuyorlar.Çocuklarını okutuyorlar. İbraniceyi öğretiyorlar çocuklarına.İbraniceyi öğretiyorlar çocuklarına. Biz niye Kur’an dilini öğretmiyoruz çocuklarımıza?

Biz niye Kur’an dilini öğretmiyoruz çocuklarımıza?
Niye Arapçayı öğretmiyoruz?Niye Arapçayı öğretmiyoruz? Okuduğu zaman Arapçayı anlayacak.Okuduğu zaman Arapçayı anlayacak. Peygamber efendimizin hadîs-i şerîflerini anlayacak.Peygamber efendimizin hadîs-i şerîflerini anlayacak. Bak ölü bir dili devlet gücüyle dirilttiler,Bak ölü bir dili devlet gücüyle dirilttiler, çölleri devlet gücüyle yeşerttiler,çölleri devlet gücüyle yeşerttiler, orman haline getirdiler, ağaçlık hale getirdiler,orman haline getirdiler, ağaçlık hale getirdiler, mal meyve ihraç ediyorlar,mal meyve ihraç ediyorlar, yetiştirdikleri meyveleri İsrail’de üretilmiştiryetiştirdikleri meyveleri İsrail’de üretilmiştir diye damga vuruyorlar.diye damga vuruyorlar. Bizde sünnet-i seniyeyi nebevîyeyiBizde sünnet-i seniyeyi nebevîyeyi ihyâ edeceğiz, dirilteceğiz. Neden?ihyâ edeceğiz, dirilteceğiz. Neden? Sünneti uygulayan kalmadı ki, kaç kişi kaldı.

Sünneti uygulayan kalmadı ki, kaç kişi kaldı.
Peygamber efendimiz böyle mi giyiniyordu.Peygamber efendimiz böyle mi giyiniyordu. Peygamber efendimizin hanımları böyle mi giyiniyorlardı?Peygamber efendimizin hanımları böyle mi giyiniyorlardı? Peygamber efendimizin ashâb-ı kirâmı böyle mi hareket ediyordu?Peygamber efendimizin ashâb-ı kirâmı böyle mi hareket ediyordu? Bizim hareketlerimiz onlarınBizim hareketlerimiz onların hareketlerine uygun mu?hareketlerine uygun mu? Bizim zihniyetimiz onların zihniyetine uygun mu?Bizim zihniyetimiz onların zihniyetine uygun mu? Hayır. Biz derece derece,

Hayır. Biz derece derece,
kademe kademe sünnetten uzaklaşmışkademe kademe sünnetten uzaklaşmış Müslüman evlatlarıyız.Müslüman evlatlarıyız. Öyle Müslüman evlatları var ki,Öyle Müslüman evlatları var ki, gavurlara benzemiş, gâvurlara yaklaşmış,gavurlara benzemiş, gâvurlara yaklaşmış, gavurlukla arasında ince birgavurlukla arasında ince bir bıçak sırtı kadar bir şey kalmış.bıçak sırtı kadar bir şey kalmış. Az sonra şey yapacak.Az sonra şey yapacak. Plaja gider, hanımı bikini giyer, meyhaneye gider,Plaja gider, hanımı bikini giyer, meyhaneye gider, içki içerler, hanımlı beyli toplantı yaparlar, dans ederler,içki içerler, hanımlı beyli toplantı yaparlar, dans ederler, birbirlerinin bellerine sarılırlar,birbirlerinin bellerine sarılırlar, karşılaştıkları zaman erkek kadın sarılıyor,karşılaştıkları zaman erkek kadın sarılıyor, birbirlerini öpüyor.birbirlerini öpüyor. Selamlaşma.Selamlaşma. Hacı efendi hem de hiç akrabası değil.Hacı efendi hem de hiç akrabası değil. Hem de Mısırlılarda harem-i şerîfte bile gördüm Mekke de.Hem de Mısırlılarda harem-i şerîfte bile gördüm Mekke de. Buradan 8-10 kişilik bir aile gurubu geliyordu,Buradan 8-10 kişilik bir aile gurubu geliyordu, buradan 8-10 kişilik bir aile gurubu geliyorburadan 8-10 kişilik bir aile gurubu geliyor kadınlı erkekli hacta harem-i şerifte, Kâbe-i müşerrefemiz şuradakadınlı erkekli hacta harem-i şerifte, Kâbe-i müşerrefemiz şurada bunlar burada müezzin vahyinin önünde ooobunlar burada müezzin vahyinin önünde ooo selâmun aleyküm, aleykümselam.selâmun aleyküm, aleykümselam. Keyfe hâlüke yâ ahî, bilmem ne falan.Keyfe hâlüke yâ ahî, bilmem ne falan. Tamam, yani arkadaştır, ahbaptırlar, sarıldılar,Tamam, yani arkadaştır, ahbaptırlar, sarıldılar, kadınlar erkeklerle sarıldı öpüştüler.kadınlar erkeklerle sarıldı öpüştüler. Neden? Sünet-i seniyyeyi unuttular.

Neden? Sünet-i seniyyeyi unuttular.
Kadınlar erkeklerle sarılmaz, öpüşmez diye bilmiyorlar, unutmuş.Kadınlar erkeklerle sarılmaz, öpüşmez diye bilmiyorlar, unutmuş. Bosna da, Bosna’ya gittik.Bosna da, Bosna’ya gittik. İmam tıraşlı, ne sakal var, ne bıyık.İmam tıraşlı, ne sakal var, ne bıyık. Traşlı. Dedik ki;Traşlı. Dedik ki; ya iyi güzel kıraati da güzel,ya iyi güzel kıraati da güzel, işte bir yerlerde yetişmiş, Mısırda falan okumuş.işte bir yerlerde yetişmiş, Mısırda falan okumuş. Orada Gazi Hüsrev caminde imam.Orada Gazi Hüsrev caminde imam. Güzel mesela.Güzel mesela. Arkada da medrese falan var, orada da hoca.Arkada da medrese falan var, orada da hoca. Bu ne böyle dedik ya, sakal, bıyık falan tıraşlanmış,

Bu ne böyle dedik ya, sakal, bıyık falan tıraşlanmış,
yani bize kabak gibi geliyor ve tabak gibi.yani bize kabak gibi geliyor ve tabak gibi. Bize uygun gelmiyor yani.Bize uygun gelmiyor yani. Dediler ki; bizde dediler böyledir.Dediler ki; bizde dediler böyledir. Bizde sakal, bıyık yoktur.Bizde sakal, bıyık yoktur. Bizde Sırplar sakal bırakıyor dediler sakalı bıyığı.Bizde Sırplar sakal bırakıyor dediler sakalı bıyığı. Duydun mu hacı.Duydun mu hacı. Sırplar bırakıyor dediler.Sırplar bırakıyor dediler. Ve biz sakal bırakırsak, siz Sırp mı oldunuz,Ve biz sakal bırakırsak, siz Sırp mı oldunuz, Sırp mısınız diyorlar dediler.Sırp mısınız diyorlar dediler. Bak nasıl tepetaklak dönmüş işler.Bak nasıl tepetaklak dönmüş işler. Bosna da.Bosna da. Bosna da ki bir adamı anlattılar.

Bosna da ki bir adamı anlattılar.
Karısını başını örtüyor diye harpten önce hırpalıyormuş.Karısını başını örtüyor diye harpten önce hırpalıyormuş. Baş örtmek, Allah’ın emri Kur’an-ı Kerîmde.Baş örtmek, Allah’ın emri Kur’an-ı Kerîmde. Neden? Unutmuş.Neden? Unutmuş. Arnavutluk’a cumhuriyet gazetesinin yazarı,Arnavutluk’a cumhuriyet gazetesinin yazarı, mülakat yapmaya gitmiş, röportaj yapmaya yani.mülakat yapmaya gitmiş, röportaj yapmaya yani. Orada bir tekkeye uğramış,Orada bir tekkeye uğramış, Bektaşî tekkesine.Bektaşî tekkesine. Bektaşî şeyhi, babası, halîsBektaşî şeyhi, babası, halîs tekkede yapılma rakı ikram etmiş ona.tekkede yapılma rakı ikram etmiş ona. Şaşırdınız ama onlar hiç şaşırmıyorlar.Şaşırdınız ama onlar hiç şaşırmıyorlar. Gayet tabii görüyorlar.Gayet tabii görüyorlar. Hem de bir de methediyor.Hem de bir de methediyor. Ben de Özbekistan’a gittim arkadaşlarla, yetmiş kişilik

Ben de Özbekistan’a gittim arkadaşlarla, yetmiş kişilik
bir kafile halinde.bir kafile halinde. Özbekistan’a Buhara’ya, Semerkand’a, İmam Buhârî’nin kabrini ziyaret ettik.Özbekistan’a Buhara’ya, Semerkand’a, İmam Buhârî’nin kabrini ziyaret ettik. Semerkand’ı ziyaret ettikSemerkand’ı ziyaret ettik vs vs. tüylerimiz diken diken oluyor.vs vs. tüylerimiz diken diken oluyor. Bahâeddin Nakşibendî efendimizin, Abdulhalık-ı Gücdevânî efendimizin

Bahâeddin Nakşibendî efendimizin, Abdulhalık-ı Gücdevânî efendimizin
kabirlerini ziyaret ediyoruz falan, camiler.kabirlerini ziyaret ediyoruz falan, camiler. Arkadaşlar kesenin ağzını açtılar, para yardımları yaptılar filan.Arkadaşlar kesenin ağzını açtılar, para yardımları yaptılar filan. Dedim ki ben, halkla tanışalım,Dedim ki ben, halkla tanışalım, halktan birileri ile tanışın, ahbaplık kurun dedim.halktan birileri ile tanışın, ahbaplık kurun dedim. Ahbaplık kurmuşlar gündüz.Ahbaplık kurmuşlar gündüz. Akşam dediler ki; bizi davet ettiler gelip alacaklar,Akşam dediler ki; bizi davet ettiler gelip alacaklar, iyi dedik, atladık arabaya gittik, bir bahçede,iyi dedik, atladık arabaya gittik, bir bahçede, ama bir bahçe ki, belki beş dönüm, büyük bir bahçede,ama bir bahçe ki, belki beş dönüm, büyük bir bahçede, her taraf elektiriklerle donatılmış,her taraf elektiriklerle donatılmış, belki 30 tane belki 40 uzun tane masa kurulmuş,belki 30 tane belki 40 uzun tane masa kurulmuş, masaların üstü de türlü türlü nimetlerle,masaların üstü de türlü türlü nimetlerle, meyvelerle, yiyeceklerle doldurulmuş.meyvelerle, yiyeceklerle doldurulmuş. Böyle dışardan bahçenin avlu kapısından içeri girerkenBöyle dışardan bahçenin avlu kapısından içeri girerken ışıl ışıl böyle, girdik içeriye.ışıl ışıl böyle, girdik içeriye. Semerkand da ya da Buhara da.Semerkand da ya da Buhara da. Belki de Buhara da.Belki de Buhara da. İçeri girdik, baktık çalgı çalıyorİçeri girdik, baktık çalgı çalıyor ve masaların arasında bir çengive masaların arasında bir çengi yani dansöz kadın oynuyor, gezerek oynuyor, her masaya,yani dansöz kadın oynuyor, gezerek oynuyor, her masaya, o masanın hatırı için göbek atarak oynuyor.o masanın hatırı için göbek atarak oynuyor. Şaşırdık çünkü toplantı şey,Şaşırdık çünkü toplantı şey, Japon denizinde bir Rus denizaltısı batmış,Japon denizinde bir Rus denizaltısı batmış, kazaya uğramış beş kişi kurtulmuş, bu denizaltıdan,kazaya uğramış beş kişi kurtulmuş, bu denizaltıdan, oradaki subaylardan bir tanesi bu ev sahibinin oğluymuş,oradaki subaylardan bir tanesi bu ev sahibinin oğluymuş, Müslüman Türk.Müslüman Türk. O ölmedim kurtuldum diye o toplantıyı ondan yapıyor.O ölmedim kurtuldum diye o toplantıyı ondan yapıyor. Yani çok şükür Ya Rabbi kurtuldum diye toplantı yapıyor.Yani çok şükür Ya Rabbi kurtuldum diye toplantı yapıyor. Biz içeri girdik, masaların arasında kadın çengi oynuyor.Biz içeri girdik, masaların arasında kadın çengi oynuyor. Haram. İslam da yok böyle bir şey, oynuyor.Haram. İslam da yok böyle bir şey, oynuyor. O hoş geldiniz.O hoş geldiniz. Misafirlerimiz Türliye’den.Misafirlerimiz Türliye’den. Bizi aldılar en baştaki, en itibarlı,Bizi aldılar en baştaki, en itibarlı, büyük masaya götürdüler.büyük masaya götürdüler. Her masanın boyu bu duvardan o duvara kadar,Her masanın boyu bu duvardan o duvara kadar, üstü meyve dolu, fındık fıstık dolu,üstü meyve dolu, fındık fıstık dolu, türlü türlü yiyecek, içecek dolu, bir de şişe dolu.türlü türlü yiyecek, içecek dolu, bir de şişe dolu. Aaaa şişelere baktık, votkalar, rakılar, haram içkiler.Aaaa şişelere baktık, votkalar, rakılar, haram içkiler. Şaşırdık bunlar ne dedik?

Şaşırdık bunlar ne dedik?
Bunlar dediler içki, vodka, rakı filan.Bunlar dediler içki, vodka, rakı filan. Dedik haram bunlar.Dedik haram bunlar. Siz çocuğunuz ölümden kurtuldu diyeSiz çocuğunuz ölümden kurtuldu diye merasim yapıyorsunuz.merasim yapıyorsunuz. Kur’an okur insan, hatim indirir falan.Kur’an okur insan, hatim indirir falan. Burada siz rakı ikram ediyorsunuz misafirlere.Burada siz rakı ikram ediyorsunuz misafirlere. Hemen topladılar topladılar bizim masadan.Hemen topladılar topladılar bizim masadan. Yok ettiler şeyleri.Yok ettiler şeyleri. Bizimde iyice keyfimiz kaçtı,Bizimde iyice keyfimiz kaçtı, canımız da sıkıldı,canımız da sıkıldı, kalkıp gideceğiz, gidemiyoruz da, fırsat arıyoruz.kalkıp gideceğiz, gidemiyoruz da, fırsat arıyoruz. Arkama birisi geldi.Arkama birisi geldi. Hoca efendi dedi.Hoca efendi dedi. Siz hocasınız anlaşılan içmiyorsunuz sakalınız makalınız var.Siz hocasınız anlaşılan içmiyorsunuz sakalınız makalınız var. Şu gençlere müsaade edinde sunalım içkileri.Şu gençlere müsaade edinde sunalım içkileri. Yani bizim kafilede gençler mi var.Yani bizim kafilede gençler mi var. Ben yaşlıyım, sakallıyım.Ben yaşlıyım, sakallıyım. Hiç olmazsa siz hocasınız içmiyorsunuz.Hiç olmazsa siz hocasınız içmiyorsunuz. Bari gençlere sunalım, yani bak İslam’ı ne kadar unutmuşlar.Bari gençlere sunalım, yani bak İslam’ı ne kadar unutmuşlar. Dedim ki, bu içki gence de,

Dedim ki, bu içki gence de,
yaşlıya da haram.yaşlıya da haram. Herkese de haram.Herkese de haram. Onlarda içmesinler.Onlarda içmesinler. Ben iç desem bile zaten içmez zaten.Ben iç desem bile zaten içmez zaten. Ama olmaz yani.Ama olmaz yani. Dini bakımdan falan dedik.Dini bakımdan falan dedik. Çok üzüldüm.Çok üzüldüm. Yani imanını unutmuş millet.Yani imanını unutmuş millet. Hem Kafkaslarda, hem Orta Asya da,Hem Kafkaslarda, hem Orta Asya da, hem Balkanlarda, hem de Türkiye de bile,hem Balkanlarda, hem de Türkiye de bile, hem de Mısırda bile unutmuş.hem de Mısırda bile unutmuş. Çünkü yapılanları görüyoruz.Çünkü yapılanları görüyoruz. Misallerden görülüyor.Misallerden görülüyor. Söz verir, sözünde durmaz vs vs. onlar ayrı.Söz verir, sözünde durmaz vs vs. onlar ayrı. Hepsi ayrı.Hepsi ayrı. Cenazeleri ölüyormuş,Cenazeleri ölüyormuş, namaz kıldırmasını bilmiyorlarmış, Dağıstan'da.namaz kıldırmasını bilmiyorlarmış, Dağıstan'da. Dağıstan Şeyh Şamillerin yetiştiği memleket.Dağıstan Şeyh Şamillerin yetiştiği memleket. Büyük evliyâullahın diyarı.Büyük evliyâullahın diyarı. Namazı kıldıracak adam bulamıyorlarmış.Namazı kıldıracak adam bulamıyorlarmış. Biz Müslümanız diyorlarmış ama İslam’dan hiç bir bilgileri yok imiş.Biz Müslümanız diyorlarmış ama İslam’dan hiç bir bilgileri yok imiş. Yani İslam tarihe gömülmüş,Yani İslam tarihe gömülmüş, iman unutulmuş.iman unutulmuş. İslamî bilgiler, Peygamber efendimizin sünneti uygulanmıyor.İslamî bilgiler, Peygamber efendimizin sünneti uygulanmıyor. Ne yapacağız?Ne yapacağız? Sünnet-i seniyyeyi ihyâ edeceğiz.Sünnet-i seniyyeyi ihyâ edeceğiz. Men ahyâ [temesseke] bi-sünnetî ‘ınde fesâdi ümmetî.

Men ahyâ [temesseke] bi-sünnetî ‘ınde fesâdi ümmetî.
Benim ümmetimin bozulduğu zaman,

Benim ümmetimin bozulduğu zaman,
benim sünnetimi ihyâ eden,benim sünnetimi ihyâ eden, uygulayan, tatbik eden öğrenen, öğreten, uygulayan.uygulayan, tatbik eden öğrenen, öğreten, uygulayan. Fe-lehû ecrü mietü şehidün.Fe-lehû ecrü mietü şehidün. Yüz şehit sevabı alır.Yüz şehit sevabı alır. Çok sevap.Çok sevap. Çoluk çocuğumuzu öyle yetiştireceğiz.Çoluk çocuğumuzu öyle yetiştireceğiz. Kendimiz öyle giyineceğiz.Kendimiz öyle giyineceğiz. Öyle oturacağız, öyle kalkacağız.Öyle oturacağız, öyle kalkacağız. Her şeyimiz Peygamber efendimizinHer şeyimiz Peygamber efendimizin sünnetine uygun olacak.sünnetine uygun olacak. Allahu Teâlâ hazretleri bizi

Allahu Teâlâ hazretleri bizi
bu söylediklerimizibu söylediklerimizi rızasına uygun şekilderızasına uygun şekilde yapmaya muvaffak eylesin.yapmaya muvaffak eylesin. Şu yabancı diyarlarda,Şu yabancı diyarlarda, İslam’ı çok güzel uygulayıp,İslam’ı çok güzel uygulayıp, tatbik edip Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmayı,tatbik edip Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmayı, bu diyarlara İslamî yerleştirmeyi, yaymayı,bu diyarlara İslamî yerleştirmeyi, yaymayı, evlatlarımızı iyi Müslüman yetiştirdiğimiz gibievlatlarımızı iyi Müslüman yetiştirdiğimiz gibi nice insanlarında imanı,nice insanlarında imanı, İslam’ı öğrenip de İslam’a gelmesini sağlamayıİslam’ı öğrenip de İslam’a gelmesini sağlamayı vesile olmayı nasip eylesin.vesile olmayı nasip eylesin. El Fâtiha.

El Fâtiha.
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2