Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Komşuluk ve Arkadaşlık Hakları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Rebîü'l-Evvel 1408 / 07.11.1987
Özelif Camii/ Ankara

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Cünüpken Kur'an Okunamaz, Kur'an'ın Lafzını Bilmek Yetmez, Cennet Ayakları Altındadır, Evden Önce Komşu, Yoldan Evvel Yol Arkadaşı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Komşuluk ve Arkadaşlık Hakları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Rebîü'l-Evvel 1408 / 07.11.1987
Özelif Camii/ Ankara

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Cünüpken Kur'an Okunamaz, Kur'an'ın Lafzını Bilmek Yetmez, Cennet Ayakları Altındadır, Evden Önce Komşu, Yoldan Evvel Yol Arkadaşı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîneel-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihi ve sahbihî ve men tebi'âhû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ'. Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihi ve sahbihî ve men tebi'âhû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ'.

Emmâ ba'd. Fa'lemû eyyühel ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd.

Fa'lemû eyyühel ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atünVe şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sahibehâ fi'n-nâri.ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sahibehâ fi'n-nâri. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

el-Cünübü ve'l-hâidu lâ yekraâni şey'en mine'l-kur'âni. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. el-Cünübü ve'l-hâidu lâ yekraâni şey'en mine'l-kur'âni.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi dünya ve âhirette üzerinize olsun.Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi dünya ve âhirette üzerinize olsun. Rabbimiz Teâlâ ibadetlerinizi, taatlerinizi kabul eyleyipRabbimiz Teâlâ ibadetlerinizi, taatlerinizi kabul eyleyip dünya ve âhirette müteallik dileklerinizi, taleplerinizi ihsan eylesin. dünya ve âhirette müteallik dileklerinizi, taleplerinizi ihsan eylesin.

Peygamberimiz Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerininPeygamberimiz Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadislerinden, bize olan öğütlerinden, emirlerinden, tavsiyelerindenmübarek hadislerinden, bize olan öğütlerinden, emirlerinden, tavsiyelerinden bir demet okuyup tefeyyüz, taallüm etmek üzere toplanmış bulunuyoruz. bir demet okuyup tefeyyüz, taallüm etmek üzere toplanmış bulunuyoruz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamazdan önceBu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamazdan önce Efendimiz'e olan sevgimizin, bağlılığımızın, saygımızın bir nişânesi olsun,Efendimiz'e olan sevgimizin, bağlılığımızın, saygımızın bir nişânesi olsun, rûh-u pâkine hediye olsun diyerûh-u pâkine hediye olsun diye ve onun cümle âl'inin ve ashabının ve etbaının ve ahbabının ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun; ve onun cümle âl'inin ve ashabının ve etbaının ve ahbabının ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun; sair enbiyâ ve mürselin ve cümle evliyâullâh-ı mukarrebînin ruhlarınasair enbiyâ ve mürselin ve cümle evliyâullâh-ı mukarrebînin ruhlarına ve bilhassa ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan ulemâ ve sadâtve bilhassa ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan ulemâ ve sadât ve meşâyih-ı turuk-ı aliyyemizin ruhlarına hediye olsun diye;ve meşâyih-ı turuk-ı aliyyemizin ruhlarına hediye olsun diye; okuduğumuz hadisleri nakil ve rivayet eden hadis alimlerininokuduğumuz hadisleri nakil ve rivayet eden hadis alimlerinin kitabı telif eyleyen zâtın, üstatlarımızın, hocalarımızın ruhlarına hediye olsun diye;kitabı telif eyleyen zâtın, üstatlarımızın, hocalarımızın ruhlarına hediye olsun diye; içinde yaşadığımız beldeleri Allah Allah diye çarpışarak, mallarıyla,içinde yaşadığımız beldeleri Allah Allah diye çarpışarak, mallarıyla, canlarıyla cihat ederek fethetmiş olan ecdadımızın, fatihlerin, şehitlerin, gazilerin,canlarıyla cihat ederek fethetmiş olan ecdadımızın, fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, cümle hayrât-u hasenât sahiplerinin, şu içinde toplandığımız caminin yapılmasına,cümle hayrât-u hasenât sahiplerinin, şu içinde toplandığımız caminin yapılmasına, yaşamasına sebep olanların ruhlarına ve geçmişlerine hediye olsun;yaşamasına sebep olanların ruhlarına ve geçmişlerine hediye olsun; biz yaşayan müslümanlar da Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayalım,biz yaşayan müslümanlar da Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayalım, Kur'ân-ı Kerîm yolunda yürüyelim, Peygamber Efendimiz'in sünnetini ihya eyleyipKur'ân-ı Kerîm yolunda yürüyelim, Peygamber Efendimiz'in sünnetini ihya eyleyip şehit sevapları kazanalım ve huzûr-u Rabbi'l-izzeteşehit sevapları kazanalım ve huzûr-u Rabbi'l-izzete sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım diyesevdiği razı olduğu kullar olarak varalım diye bir Fatiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım buyurun. bir Fatiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım buyurun.

Taberânî'nin rivayet etmiş olduğu metnini az önce okumuş bulunduğumuzTaberânî'nin rivayet etmiş olduğu metnini az önce okumuş bulunduğumuz birinci hadîs-i şerîf cünüplük ve hayz haliyle ilgilidir. birinci hadîs-i şerîf cünüplük ve hayz haliyle ilgilidir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyorlar ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyorlar ki;

"Cünüp olan ve hâiz olan Kur'an'dan herhangi bir âyet, bir şey okuyamaz.” "Cünüp olan ve hâiz olan Kur'an'dan herhangi bir âyet, bir şey okuyamaz.”

Cünüp erkek veya kadının olabileceği bir durumdur. Hayz da hanımların aybaşı halidir.Cünüp erkek veya kadının olabileceği bir durumdur. Hayz da hanımların aybaşı halidir. Cünüp olan erkek ve hayz halinde bulunan kadınlar, Kur'ân-ı Kerîm'i okuyamazlar.Cünüp olan erkek ve hayz halinde bulunan kadınlar, Kur'ân-ı Kerîm'i okuyamazlar. Bir âyet, bir sûre okuyamazlar. Yıkandıktan, temizlendikten sonra okuyabilirler.Bir âyet, bir sûre okuyamazlar. Yıkandıktan, temizlendikten sonra okuyabilirler. Bu Kur'ân-ı Kerîm'e hürmetin, saygının bir nişanesidir.Bu Kur'ân-ı Kerîm'e hürmetin, saygının bir nişanesidir. Ne kadar muhterem, ne kadar ihtirama şâyeste mübarek bir kitabımız vardır ki Ne kadar muhterem, ne kadar ihtirama şâyeste mübarek bir kitabımız vardır ki insanın ağzı, dili var fakat kendisi onu okumaya layık bulunmayan bir sıfatlainsanın ağzı, dili var fakat kendisi onu okumaya layık bulunmayan bir sıfatla muallel bulunduğu zaman okuyamıyor.muallel bulunduğu zaman okuyamıyor. Kur'ân-ı Kerîm'in bu kadar şânının yüceliğini her anımızda hissetmeliyiz.Kur'ân-ı Kerîm'in bu kadar şânının yüceliğini her anımızda hissetmeliyiz. Kur'ân-ı Kerîm'e layık olmaya, Kur'ân-ı Kerîm'in elimizde bulunduğunu bir ganimet bilmeyeKur'ân-ı Kerîm'e layık olmaya, Kur'ân-ı Kerîm'in elimizde bulunduğunu bir ganimet bilmeye gayret etmeliyiz. Kur'ân-ı Kerîm'i abdestli olarak okumalıyız.gayret etmeliyiz. Kur'ân-ı Kerîm'i abdestli olarak okumalıyız. Okunmasını öğrenmeliyiz, tefsirini takip etmeliyiz, ahkâmını bellemeliyiz, hayatımıza tatbik etmeliyiz.Okunmasını öğrenmeliyiz, tefsirini takip etmeliyiz, ahkâmını bellemeliyiz, hayatımıza tatbik etmeliyiz. Kur'ân-ı Kerîm şahsiyet-i mâneviyesinin insan üzerinde şefaat hakkı vardır.Kur'ân-ı Kerîm şahsiyet-i mâneviyesinin insan üzerinde şefaat hakkı vardır. Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatine ermeliyiz. Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatine ermeliyiz.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi Kur'ân-ı Kerîm kendilerinden davacı olan kimselerden eylemesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi Kur'ân-ı Kerîm kendilerinden davacı olan kimselerden eylemesin.

"Yâ Rabbî! Ben bu zatın evinde idim beni açmadı, okumadı, duymadı, dinlemedi,"Yâ Rabbî! Ben bu zatın evinde idim beni açmadı, okumadı, duymadı, dinlemedi, bana uymadı, benim emirlerime tâbi olmadı.” diye Allah'a şikâyet edilen kimselerden olmayalım.bana uymadı, benim emirlerime tâbi olmadı.” diye Allah'a şikâyet edilen kimselerden olmayalım. Kur'ân-ı Kerîm'in hakîki ehli olalım, Kur'ân-ı Kerîm'in şefaat ettiği,Kur'ân-ı Kerîm'in hakîki ehli olalım, Kur'ân-ı Kerîm'in şefaat ettiği, "Yâ Rabbî! Evet bu beni okudu, sevdi, bu benim ayetlerime tâbi oldu,"Yâ Rabbî! Evet bu beni okudu, sevdi, bu benim ayetlerime tâbi oldu, ben ona şefaat ediyorum.” dediği ehli Kur'an olan şefaat-i Kur'ân'a eren kimselerden olalım.ben ona şefaat ediyorum.” dediği ehli Kur'an olan şefaat-i Kur'ân'a eren kimselerden olalım. Evlatlarımıza, nesillerimize, zürriyetlerimize Kur'ân-ı Kerîm'i en güzel tarzda sevdirerek öğretmeyi,Evlatlarımıza, nesillerimize, zürriyetlerimize Kur'ân-ı Kerîm'i en güzel tarzda sevdirerek öğretmeyi, bu öğretmenin müesseselerini tesis etmeyi başlıca gayemiz bilelim. bu öğretmenin müesseselerini tesis etmeyi başlıca gayemiz bilelim.

Sevgili kardeşlerim! Geçenlerde de bir vesileyle söylediğim gibiSevgili kardeşlerim!

Geçenlerde de bir vesileyle söylediğim gibi
İstanbul Türkiye'nin kültür merkezidir.İstanbul Türkiye'nin kültür merkezidir. Asırlarca koskoca üç kıtaya yayılmış olan Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'nin hilafet merkezi olmuştur.Asırlarca koskoca üç kıtaya yayılmış olan Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'nin hilafet merkezi olmuştur. Sayısız medreseleri, camileri, ilim müesseseleri, çeşit çeşit üniversiteleri, okulları vardırSayısız medreseleri, camileri, ilim müesseseleri, çeşit çeşit üniversiteleri, okulları vardır fakat Kur'ân-ı Kerîm'i okumak isteyen bir münevver kimseye Kur'ân-ı Kerîm'i öğretecek bir müessese,fakat Kur'ân-ı Kerîm'i okumak isteyen bir münevver kimseye Kur'ân-ı Kerîm'i öğretecek bir müessese, şimdiki zamane insanlarına hitap edecek bir sistemşimdiki zamane insanlarına hitap edecek bir sistem geliştirememiş olduğumuz için büyük vebal altındayız. geliştirememiş olduğumuz için büyük vebal altındayız.

Bana Şişli'den, İstanbul'un sosyete ve zengin insanlarının yaşadığı semtinden bir müracaat olmuştu,Bana Şişli'den, İstanbul'un sosyete ve zengin insanlarının yaşadığı semtinden bir müracaat olmuştu, birisi Kur'ân-ı Kerîm öğrenmek istiyor diye haber getirdiler.birisi Kur'ân-ı Kerîm öğrenmek istiyor diye haber getirdiler. Kendisi de hanımı da doktor münevver iki kişi Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmek istiyorlar hocam dediler. Kendisi de hanımı da doktor münevver iki kişi Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmek istiyorlar hocam dediler. Ben de memnuniyetle, hay hay öğreteyim.Ben de memnuniyetle, hay hay öğreteyim. Kendim öğretemezsem Kur'ân-ı Kerîm'i öğretebilecek talebelerim var onlara söylerim.Kendim öğretemezsem Kur'ân-ı Kerîm'i öğretebilecek talebelerim var onlara söylerim. Eğer bu şahıslar doktor oldukları için meşguliyetleri fazlaysaEğer bu şahıslar doktor oldukları için meşguliyetleri fazlaysa benim tayin ettiğim talebem onların evine gider Kur'ân-ı Kerîm'i öğretir dedim. benim tayin ettiğim talebem onların evine gider Kur'ân-ı Kerîm'i öğretir dedim.

Hayır, onlar Kur'ân-ı Kerîm yazısını öğrenmek istemiyorlar,Hayır, onlar Kur'ân-ı Kerîm yazısını öğrenmek istemiyorlar, Kur'ân-ı Kerîm'in âyet âyet mânasını kendilerine anlatacak bir insan, bir müessese arıyorlar dediler.Kur'ân-ı Kerîm'in âyet âyet mânasını kendilerine anlatacak bir insan, bir müessese arıyorlar dediler. Ben de filanca hoca gayet güzel Kur'ân-ı Kerîm'i anlatır, onun yanına gidin.Ben de filanca hoca gayet güzel Kur'ân-ı Kerîm'i anlatır, onun yanına gidin. Filanca müessese bu iş için çalışmaktadır, oraya kaydolun diyemedim; çünkü yok.Filanca müessese bu iş için çalışmaktadır, oraya kaydolun diyemedim; çünkü yok. Sordum tefsir dersi veren bir hoca var mı diye bana bir müspet cevap veremediler.Sordum tefsir dersi veren bir hoca var mı diye bana bir müspet cevap veremediler. Koskoca İstanbul'da, koskoca daru'l-hilafeti'l-aliyye olmuş olan,Koskoca İstanbul'da, koskoca daru'l-hilafeti'l-aliyye olmuş olan, bütün dünya üzerindeki müslümanların tâbi olduğu bir devletin kültür başkenti olan yerde. bütün dünya üzerindeki müslümanların tâbi olduğu bir devletin kültür başkenti olan yerde.

Eskiler yapmamışlar mı, eskiler belki yapmışlar; ama biz muhafaza edememişiz.Eskiler yapmamışlar mı, eskiler belki yapmışlar; ama biz muhafaza edememişiz. Biz bu asra, bu çağa, zamana, bu zamanın insanının ihtiyacınaBiz bu asra, bu çağa, zamana, bu zamanın insanının ihtiyacına cevap verecek bir tarzda dönüştürememişiz hizmetleri.cevap verecek bir tarzda dönüştürememişiz hizmetleri. Bir de müslümanız diye ortada dolaşıyoruz. Paradan vazgeçememişiz,Bir de müslümanız diye ortada dolaşıyoruz. Paradan vazgeçememişiz, dünya işinden kendimizi çekememişiz, âhirette kendimize yarayacak işler yapamamışız.dünya işinden kendimizi çekememişiz, âhirette kendimize yarayacak işler yapamamışız. Sadece bir cami yapmayı biliyoruz, minare, şadırvan yapmayı biliyoruz;Sadece bir cami yapmayı biliyoruz, minare, şadırvan yapmayı biliyoruz; ama camileri yapacak, dini ayakta tutacak, ilmi,ama camileri yapacak, dini ayakta tutacak, ilmi, dindar insanı yetiştirecek müesseseleri kurmakta o titizliği göstermiyoruz. dindar insanı yetiştirecek müesseseleri kurmakta o titizliği göstermiyoruz.

Bir ara rahmetli Eşref Efendi diye tüccardan bir takva ehli kimse,Bir ara rahmetli Eşref Efendi diye tüccardan bir takva ehli kimse, Dâru'l-Kur'ân yapacağım dedi, yer aldı, bina yapımına başlandı.Dâru'l-Kur'ân yapacağım dedi, yer aldı, bina yapımına başlandı. O zaman Anadolu'nun fakir çocukları, orada okuyan çocuklarO zaman Anadolu'nun fakir çocukları, orada okuyan çocuklar ellerinde teskerelerle tuğla, harç taşıdılar, binasını yaptılar.ellerinde teskerelerle tuğla, harç taşıdılar, binasını yaptılar. Kocaman bir bina ortaya koydular ki ben de şöyle inşaat halindeyken gezdim, sevindim. Kocaman bir bina ortaya koydular ki ben de şöyle inşaat halindeyken gezdim, sevindim.

Bu koca bina, koca müessese Kur'an'a hizmet mi edecek Dâru'l-Kur'ân mı olacak? Bu koca bina, koca müessese Kur'an'a hizmet mi edecek Dâru'l-Kur'ân mı olacak?

Evet, Dâru'l-Kur'ân olacak. Evet, Dâru'l-Kur'ân olacak.

Hepimiz sevinç içinde bitmesini bekledik. Bitti, Dâru'l-Kur'ân olmadı.Hepimiz sevinç içinde bitmesini bekledik. Bitti, Dâru'l-Kur'ân olmadı. Şu anda kolej olarak hizmet görüyor. Kolej olması başka.Şu anda kolej olarak hizmet görüyor. Kolej olması başka. Dünya kadar kolej var İstanbul'da, Türkiye'de. Dünya kadar kolej var İstanbul'da, Türkiye'de. Türkiye'nin her yerinde para da getiren bir şey olduğu için bir yığın kolej var. Türkiye'nin her yerinde para da getiren bir şey olduğu için bir yığın kolej var.

Bizim müslümanların zenginleri, alimleri, bilginleri nerde,Bizim müslümanların zenginleri, alimleri, bilginleri nerde, Allah'ın dinine hizmet edecek babayiğitler nerde?! Eskiler canlarını vermiş,Allah'ın dinine hizmet edecek babayiğitler nerde?! Eskiler canlarını vermiş, şimdi can vermeye lüzum yok para verecek insan, vakit verecek insan nerde?şimdi can vermeye lüzum yok para verecek insan, vakit verecek insan nerde? Niçin Kur'ân-ı Kerîm'i öğretecek, sabahtan akşama öğretecek müesseseler kuramamışız. Niçin Kur'ân-ı Kerîm'i öğretecek, sabahtan akşama öğretecek müesseseler kuramamışız.

Topkapı sarayında, Peygamber Efendimiz'in mukaddes emanetlerinin,Topkapı sarayında, Peygamber Efendimiz'in mukaddes emanetlerinin, kılıcının, sakalının, mübarek dişinin, ayağının izinin bulunduğukılıcının, sakalının, mübarek dişinin, ayağının izinin bulunduğu mukaddes emanetlerin yer aldığı emanât-ı mukaddese dairesinde padişahlar ferman eylemişler kimukaddes emanetlerin yer aldığı emanât-ı mukaddese dairesinde padişahlar ferman eylemişler ki her gün, geceli gündüzlü, sabahtan akşama, hiç fasılasız Kur'ân-ı Kerîm okunurmuş.her gün, geceli gündüzlü, sabahtan akşama, hiç fasılasız Kur'ân-ı Kerîm okunurmuş. Hafızlar nöbet değiştirirlermiş, birisinin bıraktığı yerden Eûzü Besmele çekip ötekisi başlarmış,Hafızlar nöbet değiştirirlermiş, birisinin bıraktığı yerden Eûzü Besmele çekip ötekisi başlarmış, devamlı Kur'ân-ı Kerîm okunurmuş,devamlı Kur'ân-ı Kerîm okunurmuş, İstanbul'a o mukaddes emanetlerin Yavuz tarafından getirilmesinden itibaren çağımıza kadar bu devam etmiş.İstanbul'a o mukaddes emanetlerin Yavuz tarafından getirilmesinden itibaren çağımıza kadar bu devam etmiş. Kur'ân-ı Kerîm cıvıl cıvıl, şırıl şırıl, pırıl pırıl orada okunmuş durmuş. Kur'ân-ı Kerîm cıvıl cıvıl, şırıl şırıl, pırıl pırıl orada okunmuş durmuş.

Bizim de Kur'ân-ı Kerîm'i böyle cıvıl cıvıl, pırıl pırıl, insanlara öğretecek müesseseler kurmamız lazım.Bizim de Kur'ân-ı Kerîm'i böyle cıvıl cıvıl, pırıl pırıl, insanlara öğretecek müesseseler kurmamız lazım. Hayır sahipleri hayırlarını götürüyorlar bir yerlere veriyorlar.Hayır sahipleri hayırlarını götürüyorlar bir yerlere veriyorlar. Devlet teşvikte bulunuyor; devlet-millet iş birliğiyle okul[lar] [yapılıyor].Devlet teşvikte bulunuyor; devlet-millet iş birliğiyle okul[lar] [yapılıyor]. İlkokul, ortaokul yapılmış, 40 milyona, 50 milyona çıkmış;İlkokul, ortaokul yapılmış, 40 milyona, 50 milyona çıkmış; gazetelerde, televizyonlarda, radyolarda haber olarak duyuyoruz. gazetelerde, televizyonlarda, radyolarda haber olarak duyuyoruz. Binlerce ilkokul, binlerce lise, binlerce kolej var, bir sürü üniversite, bir sürü fakülte var.Binlerce ilkokul, binlerce lise, binlerce kolej var, bir sürü üniversite, bir sürü fakülte var. Yüzde 99'u müslüman olan bir ülkede Kur'ân-ı Kerîm'in her yaştaki insana öğretileceği, anlatılacağıYüzde 99'u müslüman olan bir ülkede Kur'ân-ı Kerîm'in her yaştaki insana öğretileceği, anlatılacağı müslümanlar bir müessese kuramamışlar; yazıklar olsun bize!müslümanlar bir müessese kuramamışlar; yazıklar olsun bize! Ben bu hususta başka bir şey diyemeyeceğim. Hepimiz büyük vebal altındayız. Ben bu hususta başka bir şey diyemeyeceğim. Hepimiz büyük vebal altındayız.

Allah bizleri ıslah eylesin. Öyle bir Kur'ân-ı Kerîm ki abdestsiz el değdiremiyorsunuz. Allah bizleri ıslah eylesin.

Öyle bir Kur'ân-ı Kerîm ki abdestsiz el değdiremiyorsunuz.

Öyle bir Kur'ân-ı Kerîm ki hayızlı olan bir kadın el değdiremiyor;Öyle bir Kur'ân-ı Kerîm ki hayızlı olan bir kadın el değdiremiyor; değdirmek şöyle dursun, dudaklarından o âyetleri okuyamıyor el değdirmiyor ama değdirmek şöyle dursun, dudaklarından o âyetleri okuyamıyor el değdirmiyor ama o da yetmiyor, dudaklarından bile okuyamıyor. Temizlenecek, pak olacak ondan sonra okuyacak. o da yetmiyor, dudaklarından bile okuyamıyor. Temizlenecek, pak olacak ondan sonra okuyacak.

Bu ne demek? Demek ki biz Kur'an'a layık değiliz ki Allah bize Kur'an'a hizmeti nasip etmiyor.Bu ne demek?

Demek ki biz Kur'an'a layık değiliz ki Allah bize Kur'an'a hizmeti nasip etmiyor.
Layık değiliz ki Allah Kur'ân-ı Kerîm'e hizmeti bize nasip etmiyor. Layık değiliz ki Allah Kur'ân-ı Kerîm'e hizmeti bize nasip etmiyor.

Allah bizleri kahrına uğratmadan gazabıyla ezmeden rahmetiyle ıslah eylesin.Allah bizleri kahrına uğratmadan gazabıyla ezmeden rahmetiyle ıslah eylesin. Kendi dinine hizmet etmeyi, etmeye koşmayı cümlemize nasip eylesin. Kendi dinine hizmet etmeyi, etmeye koşmayı cümlemize nasip eylesin. Şu mübarek Kur'ân-ı Kerîm'e en güzel tarzda hizmet etmeyi nasip eylesin. Şu mübarek Kur'ân-ı Kerîm'e en güzel tarzda hizmet etmeyi nasip eylesin.

Anadolu'nun hangi kasabasını gezdiysem oralarda çok muhteşem, tepenin üstünde,Anadolu'nun hangi kasabasını gezdiysem oralarda çok muhteşem, tepenin üstünde, etrafı avlulu, bahçeli bağlı çok büyük Kur'ân-ı Kerîm kursları gördüm.etrafı avlulu, bahçeli bağlı çok büyük Kur'ân-ı Kerîm kursları gördüm. Kimisi Süleyman Efendi merhum rahmetullahi aleyh'in talebeleri tarafından tesis edilmişKimisi Süleyman Efendi merhum rahmetullahi aleyh'in talebeleri tarafından tesis edilmiş Kur'ân-ı Kerîm kursları, kimisi Diyanet İşleri Başkanlığı tarafındanKur'ân-ı Kerîm kursları, kimisi Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından şu anda idare edilmekte olan Kur'ân-ı Kerîm kursları.şu anda idare edilmekte olan Kur'ân-ı Kerîm kursları. O Süleyman Efendi'ye bağlı talebelerin yönettiği Kur'ân-ı Kerîm kurslarından bazılarındanO Süleyman Efendi'ye bağlı talebelerin yönettiği Kur'ân-ı Kerîm kurslarından bazılarından bazı dostlar gelip benimle konuştular. Bende bazı kursları ziyarete gittim.bazı dostlar gelip benimle konuştular. Bende bazı kursları ziyarete gittim. Hafız yetiştirme çok zayıf, yetişenler az.Hafız yetiştirme çok zayıf, yetişenler az. Kur'ân-ı Kerîm'in diyanet müesseselerinde, Kur'an kurslarında eğitimine baktım talep az,Kur'ân-ı Kerîm'in diyanet müesseselerinde, Kur'an kurslarında eğitimine baktım talep az, yetiştirilen talebelerin bir senelik bir eğitim programı var.yetiştirilen talebelerin bir senelik bir eğitim programı var. Bir sene siyer okuyacak, şunu okuyacak, bunu okuyacak, ondan sonra dağılıp gidecek,Bir sene siyer okuyacak, şunu okuyacak, bunu okuyacak, ondan sonra dağılıp gidecek, göstermelik yani. Kur'ân-ı Kerîm'e yetmez.göstermelik yani. Kur'ân-ı Kerîm'e yetmez. Bir sene bir talebeyi al, birazcık öğret ondan sonra, yetmez! Hafızlık da yetmez!Bir sene bir talebeyi al, birazcık öğret ondan sonra, yetmez! Hafızlık da yetmez! Bir kenarda Kur'ân-ı Kerîm ayetlerini başını sallaya sallaya, belini sallaya sallayaBir kenarda Kur'ân-ı Kerîm ayetlerini başını sallaya sallaya, belini sallaya sallaya büyük bir gayretle bir çocuk öğreniyor. Sonra? Sonra Allah ıslah eylesin. büyük bir gayretle bir çocuk öğreniyor.

Sonra?

Sonra Allah ıslah eylesin.

Yani yeterli değil. Kur'ân-ı Kerîm'e hizmeti ciddi yapmalıyız.Yani yeterli değil. Kur'ân-ı Kerîm'e hizmeti ciddi yapmalıyız. Kur'ân-ı Kerîm Allah'ın kelamı, Kur'ân-ı Kerîm bizim bütün dinimizin ahkâmının kaynağı.Kur'ân-ı Kerîm Allah'ın kelamı, Kur'ân-ı Kerîm bizim bütün dinimizin ahkâmının kaynağı. Biz ona Selimiye Kışlası gibi binalar yapmalıyız.Biz ona Selimiye Kışlası gibi binalar yapmalıyız. Çeşit çeşit dallarında çeşit çeşit ilimlerinin öğretildiği yüzlerce, binlerce alimin girdiği çıktığı Çeşit çeşit dallarında çeşit çeşit ilimlerinin öğretildiği yüzlerce, binlerce alimin girdiği çıktığı müesseseler olmalı, hafızlarımız sadece lafızlarını ezberlememeli ahkâmını bilmeli.müesseseler olmalı, hafızlarımız sadece lafızlarını ezberlememeli ahkâmını bilmeli. Ahkâmını bilmekle yetinmemeli hayatta onu kendisine tatbik etmeli. Ahkâmını bilmekle yetinmemeli hayatta onu kendisine tatbik etmeli.

Dün akşam evime beni birisi getirdi Allah razı olsun.Dün akşam evime beni birisi getirdi Allah razı olsun. Benim dedem diyor, bayağı büyük alimdi. Benim dedem diyor, bayağı büyük alimdi. Filanca yerde yetişmişti ama ben dedeme buğuz ederdim.Filanca yerde yetişmişti ama ben dedeme buğuz ederdim. Çünkü tam benim istediğim, hayalimdeki alim tipinde değildi.Çünkü tam benim istediğim, hayalimdeki alim tipinde değildi. Domino oynardı, şöyle yapardı, böyle yapardı, fötr şapka giyerdi, filan filan böyle anlatıyor,Domino oynardı, şöyle yapardı, böyle yapardı, fötr şapka giyerdi, filan filan böyle anlatıyor, tenkit ediyor. Yani kendi dedesi olduğu halde tutarsızlıklarını tenkit ediyor. tenkit ediyor. Yani kendi dedesi olduğu halde tutarsızlıklarını tenkit ediyor.

Muhterem kardeşlerim! Kur'ân-ı Kerîm'in sadece lafızlarını, sözlerini ezberlemek yetmez. Muhterem kardeşlerim!

Kur'ân-ı Kerîm'in sadece lafızlarını, sözlerini ezberlemek yetmez.

Oku bakalım hafız efendi diyorsun okuyor, mânayı yarım başlıyor öbür tarafta yarım bırakıyor.Oku bakalım hafız efendi diyorsun okuyor, mânayı yarım başlıyor öbür tarafta yarım bırakıyor. Başlamış olan paragrafın yarısından alıyor öbür yarısına gelmeden bitiriyor; çünkü Arapça bilmiyor.Başlamış olan paragrafın yarısından alıyor öbür yarısına gelmeden bitiriyor; çünkü Arapça bilmiyor. Siz bakıyorsunuz tam yarım yerde kaldı, hadi devam et biraz daha, sadakallahulazim diyor. Siz bakıyorsunuz tam yarım yerde kaldı, hadi devam et biraz daha, sadakallahulazim diyor.

Neden? Yetişme yeterli değil. Neden?

Yetişme yeterli değil.

Hafız olacak, Arapça bilecek, ahkâmını bilecek, yaşayacak ve başkasına daHafız olacak, Arapça bilecek, ahkâmını bilecek, yaşayacak ve başkasına da o duygusuyla, o Kur'ân-ı Kerîm ehli olmasıyla ışık tutacak. Tutamıyor, yanlış yol gösteriyor.o duygusuyla, o Kur'ân-ı Kerîm ehli olmasıyla ışık tutacak. Tutamıyor, yanlış yol gösteriyor. Doğru yolda gidecek insanın önüne çıkıyor öyle yapma şöyle yap diyor.Doğru yolda gidecek insanın önüne çıkıyor öyle yapma şöyle yap diyor. Bir takım misalleri var zihnimde, bildiğim şeyler. Yola gitmiş doğru bir iş yapacak,Bir takım misalleri var zihnimde, bildiğim şeyler. Yola gitmiş doğru bir iş yapacak, caminin [imamıyla] karşılaşmış, sen öyle yapma böyle yap demiş yanlış yol göstermiş. caminin [imamıyla] karşılaşmış, sen öyle yapma böyle yap demiş yanlış yol göstermiş.

Yanlış yol göstermiş, neden? İlim azalmış, taklit başlamış. Öz gitmiş, ruh gitmiş; şekil kalmış. Yanlış yol göstermiş, neden?

İlim azalmış, taklit başlamış. Öz gitmiş, ruh gitmiş; şekil kalmış.

Yani çekirgenin kendisinin içinin gidip de kabuğunun kalması gibi.Yani çekirgenin kendisinin içinin gidip de kabuğunun kalması gibi. Ağustos böceğinin çatlayıp kabuğunun kalması, içinin gitmesi gibi bir durum var. Ağustos böceğinin çatlayıp kabuğunun kalması, içinin gitmesi gibi bir durum var.

Allah bizi samimi, candan, heyecanlı, gayretli, şuurlu müslüman eylesin.Allah bizi samimi, candan, heyecanlı, gayretli, şuurlu müslüman eylesin. Dinimizin ahkâmını Kur'ân-ı Kerîm'in mânasını, tefsirini, ruhunu iyice anlayıp, kavrayıp Dinimizin ahkâmını Kur'ân-ı Kerîm'in mânasını, tefsirini, ruhunu iyice anlayıp, kavrayıp güzel kulluk yapmaya muvaffak eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'e olan sevgimizi ve saygımızı arttırsın. güzel kulluk yapmaya muvaffak eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'e olan sevgimizi ve saygımızı arttırsın.

Bakın Kur'ân-ı Kerîm'e abdestsiz el değdirilmiyor.Bakın Kur'ân-ı Kerîm'e abdestsiz el değdirilmiyor. Kur'ân-ı Kerîm cünüpken, hayızken ağızdan bile okunamıyor, o kadar hürmete layık bir kitapKur'ân-ı Kerîm cünüpken, hayızken ağızdan bile okunamıyor, o kadar hürmete layık bir kitap ama biz o hürmete layık kitabın hiç bir şeyinden haberdar değiliz.ama biz o hürmete layık kitabın hiç bir şeyinden haberdar değiliz. Ahkâmını bilmiyoruz, çocuklarımız da bilmiyor, hanımlarımız da bilmiyor,Ahkâmını bilmiyoruz, çocuklarımız da bilmiyor, hanımlarımız da bilmiyor, profesörler de bilmiyor, kimse bilmiyor.profesörler de bilmiyor, kimse bilmiyor. Üniversitedeki profesörler bilmiyor, ondan sonra da müslümanız diyoruz geziyoruz. Üniversitedeki profesörler bilmiyor, ondan sonra da müslümanız diyoruz geziyoruz. Allah'ın gazap edeceği, başımıza taş yağdıracağı şeye de umursamıyoruz;Allah'ın gazap edeceği, başımıza taş yağdıracağı şeye de umursamıyoruz; canım olsa da olur olmasa da olur diye bir fetva veriyoruz.canım olsa da olur olmasa da olur diye bir fetva veriyoruz. Şöyle yapsan ziyanı yok, zaman sana uymuyorsa sen zamana uy, Allah gafûru'r-rahîm'dir,Şöyle yapsan ziyanı yok, zaman sana uymuyorsa sen zamana uy, Allah gafûru'r-rahîm'dir, affeder diyerek öyle günahlara teşvik ediliyor ki müslümanlar başlarına taş yağar.affeder diyerek öyle günahlara teşvik ediliyor ki müslümanlar başlarına taş yağar. Zaten günahların çokluğundan da belli. Zaten günahların çokluğundan da belli.

Yok mu bunlara bunun günah olduğunu söyleyecek bir zümre?Yok mu bunlara bunun günah olduğunu söyleyecek bir zümre? Dinde tefakkuh eylemiş, derinleşmiş bir zümre, Allah'tan korkan bir zümreDinde tefakkuh eylemiş, derinleşmiş bir zümre, Allah'tan korkan bir zümre bu yaptığınız yanlıştır diye söylese bu insanların çoğu hakikaten belki ıslah olacak?bu yaptığınız yanlıştır diye söylese bu insanların çoğu hakikaten belki ıslah olacak? Yaptığı şeyin yanlış olduğunu bilmiyor.Yaptığı şeyin yanlış olduğunu bilmiyor. Bilakis ona ters teşvikte bulunuyorlar diyorlar ki bu yaptığın şey de mahsur yoktur yapadur, devam et.Bilakis ona ters teşvikte bulunuyorlar diyorlar ki bu yaptığın şey de mahsur yoktur yapadur, devam et. O da ferah ferah yapıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?O da ferah ferah yapıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? "Sen müslümansın niye içki içiyorsun, kumar oynuyorsun; niye açılıp saçılıyorsun;"Sen müslümansın niye içki içiyorsun, kumar oynuyorsun; niye açılıp saçılıyorsun; niye böyle fitne çıkartıyorsun, dargınlık yapıyorsun?niye böyle fitne çıkartıyorsun, dargınlık yapıyorsun? Sen müslümansın niye böyle Allah'ın emirlerine ters işler yapıyorsun.” diyorsun; Sen müslümansın niye böyle Allah'ın emirlerine ters işler yapıyorsun.” diyorsun; benim kalbim temiz diyor, mahsur yok sanıyor. benim kalbim temiz diyor, mahsur yok sanıyor. Hep bunlar cahillikten doğan, kıyamet alametleri olan şeyler gibi görünüyor. Hep bunlar cahillikten doğan, kıyamet alametleri olan şeyler gibi görünüyor.

Allah tez elden bizleri halini, hatasını anlayıp da tevbe edip, yoluna dönenlerden eylesin. Allah tez elden bizleri halini, hatasını anlayıp da tevbe edip, yoluna dönenlerden eylesin.

İkinci hadîs-i şerîfe geçiyorum.İkinci hadîs-i şerîfe geçiyorum. Ama birinci hadîs-i şerîfin mucebince kendi kendimize söz verelim ki;Ama birinci hadîs-i şerîfin mucebince kendi kendimize söz verelim ki; bugünden itibaren Kur'ân-ı Kerîm'imizin her gün birer sayfasını okuyup mânasını anlayacağız,bugünden itibaren Kur'ân-ı Kerîm'imizin her gün birer sayfasını okuyup mânasını anlayacağız, tatbik edeceğiz. Kur'ân-ı Kerîm'e daha büyük saygı ve bağlılık göstereceğiz.tatbik edeceğiz. Kur'ân-ı Kerîm'e daha büyük saygı ve bağlılık göstereceğiz. Kur'ân-ı Kerîm'e daha çok hizmet edeceğiz diye söz verelim şu anda kendi kendimize.Kur'ân-ı Kerîm'e daha çok hizmet edeceğiz diye söz verelim şu anda kendi kendimize. Bugünden itibaren tevbe edelim eski gafletimize, tembelliğimize,Bugünden itibaren tevbe edelim eski gafletimize, tembelliğimize, hepimiz Kur'ân-ı Kerîm'in hizmetkarı ve ehli olalım. hepimiz Kur'ân-ı Kerîm'in hizmetkarı ve ehli olalım.

İkinci hadîs-i şerîf: el-Cennetü tahte akdâmi'l-ümmehâti. İkinci hadîs-i şerîf:

el-Cennetü tahte akdâmi'l-ümmehâti.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem "Cennet annelerin ayakları altındadır.” buyurmuş. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem "Cennet annelerin ayakları altındadır.” buyurmuş.

Tabii "Kaldır bakalım ayağını altında cenneti görebilecek miyim?” gibi bir mantığa girmeye lüzum yok.Tabii "Kaldır bakalım ayağını altında cenneti görebilecek miyim?” gibi bir mantığa girmeye lüzum yok. Burada mecazî bir mâna var.Burada mecazî bir mâna var. "Annenin bastığı yerin altı cennettir.” diye bir mâna çıkartmaya lüzum yok."Annenin bastığı yerin altı cennettir.” diye bir mâna çıkartmaya lüzum yok. Cennet annelerin ayakları altında demek;Cennet annelerin ayakları altında demek; annelere olağanüstü hürmet edin, hizmet edin ki cenneti bulasınız demek oluyor.annelere olağanüstü hürmet edin, hizmet edin ki cenneti bulasınız demek oluyor. Mecazî bir mâna var. O bakımdan hepimiz analarımızaMecazî bir mâna var. O bakımdan hepimiz analarımıza bilhassa analarımıza olağanüstü sevgi, saygı, gösterelim ve hizmet edelim. bilhassa analarımıza olağanüstü sevgi, saygı, gösterelim ve hizmet edelim.

Peygamber Efendimiz'e sahabeden birisi "Kime hürmet, hizmet edeyim?” diye sormuş. Anana. Peygamber Efendimiz'e sahabeden birisi "Kime hürmet, hizmet edeyim?” diye sormuş.

Anana.

"Kime hizmet edeyim?” Anana. "Kime hizmet edeyim?” Anana. "Kime hizmet edeyim?”

Anana.

"Kime hizmet edeyim?”

Anana.

"Kime hizmet edeyim?” Dördüncüde "Babana.” Demiş. "Kime hizmet edeyim?”

Dördüncüde "Babana.” Demiş.

Üç defa annene hizmet et diye tavsiye ettikten sonra, sonra babana demesindenÜç defa annene hizmet et diye tavsiye ettikten sonra, sonra babana demesinden alimlerimiz anneye saygı ve hürmetin, hizmetin daha önde geldiğini haklı olarak çıkartmışlar.alimlerimiz anneye saygı ve hürmetin, hizmetin daha önde geldiğini haklı olarak çıkartmışlar. Annenin hakkı daha büyük olduğu için. Annenin hakkı daha büyük olduğu için.

Baba dışarıdadır, çocuğun bakımıyla direkt meşgul olmaz, sabahleyin çıkar akşamleyin gelir.Baba dışarıdadır, çocuğun bakımıyla direkt meşgul olmaz, sabahleyin çıkar akşamleyin gelir. Evet, bir yorgunluk çekiyor ama sırf çocuk için çekmiyor,Evet, bir yorgunluk çekiyor ama sırf çocuk için çekmiyor, ailenin bütün fertleri için, anne için çekiyor.ailenin bütün fertleri için, anne için çekiyor. O bakımdan annelerin kocalarına, hanımların kocalarına tabii borçları var,O bakımdan annelerin kocalarına, hanımların kocalarına tabii borçları var, hakkı geçiyor fakat çocuğun üzerinde asıl zahmeti çekip de hakları biriken anne oluyor.hakkı geçiyor fakat çocuğun üzerinde asıl zahmeti çekip de hakları biriken anne oluyor. Bir kere dokuz ay kendi vücudunda bir ağırlık olarak taşıyıp büyütüyor,Bir kere dokuz ay kendi vücudunda bir ağırlık olarak taşıyıp büyütüyor, bin bir meşakkat çekiyor, midesi bulanıyor, yemek yiyemiyor, aş eriyor,bin bir meşakkat çekiyor, midesi bulanıyor, yemek yiyemiyor, aş eriyor, zorlukla yürüyor, ondan sonra son derece korkulu, tehlikeli birzorlukla yürüyor, ondan sonra son derece korkulu, tehlikeli bir hayat memat meselesi olan doğum hadisesi gelip çatıyor; hayat memat meselesi olan doğum hadisesi gelip çatıyor; bin bir üzüntü, sıkıntı, ızdırap ve acı ile hatta ölüm tehlikeleri de bazen tahakkuk ediyor.bin bir üzüntü, sıkıntı, ızdırap ve acı ile hatta ölüm tehlikeleri de bazen tahakkuk ediyor. Çocuğunu dünyaya getirirken anne ruhunu teslim edebiliyor.Çocuğunu dünyaya getirirken anne ruhunu teslim edebiliyor. Ondan sonra iki sene altını temizle, sütünü yemeğini ver, vesaire vesaire, bunları baba çekmiyor.Ondan sonra iki sene altını temizle, sütünü yemeğini ver, vesaire vesaire, bunları baba çekmiyor. Geceleyin kalkıyor, meşgul oluyor, hasta olduğu zaman şey yapıyor,Geceleyin kalkıyor, meşgul oluyor, hasta olduğu zaman şey yapıyor, ağladığı zaman eline, kucağına alıyor, ayağına koyuyor, sallıyor filan.ağladığı zaman eline, kucağına alıyor, ayağına koyuyor, sallıyor filan. O bakımdan annenin hizmeti çocuğuna fevkalade yüksek olduğundanO bakımdan annenin hizmeti çocuğuna fevkalade yüksek olduğundan annelerin hakkı ödenmez derecede fazladır, babalardan da önde gelir.annelerin hakkı ödenmez derecede fazladır, babalardan da önde gelir. O bakımdan evlatların annelerine büyük büyük hizmetler etmeleri,O bakımdan evlatların annelerine büyük büyük hizmetler etmeleri, sonuna kadar onlara sevgi, saygı ve hizmet göstermeleri icap ediyor.sonuna kadar onlara sevgi, saygı ve hizmet göstermeleri icap ediyor. Zayıf mahlûklar oldukları için ihtiyarladıkları zaman himayelerine almaları gerekiyor.Zayıf mahlûklar oldukları için ihtiyarladıkları zaman himayelerine almaları gerekiyor. Böyle yaparsa bir insan cenneti kazanıyor. Böyle yaparsa bir insan cenneti kazanıyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, "Burnu yere sürtsün ol kimsenin kiPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem, "Burnu yere sürtsün ol kimsenin ki annesinin veya babasının sağlığına yetişmiş olsun da cenneti kazanamasın.” diyor.annesinin veya babasının sağlığına yetişmiş olsun da cenneti kazanamasın.” diyor. Demek ki sağlığına yetişebildi mi insan, yani küçükken benim annem ölmüş hatırlayamıyorum,Demek ki sağlığına yetişebildi mi insan, yani küçükken benim annem ölmüş hatırlayamıyorum, babam ölmüş hatırlayamıyorum diyenler vardır. babam ölmüş hatırlayamıyorum diyenler vardır. Eh o fırsat onların elinde yok ama annesi veya babası veya her ikisine birden yetişmiş bir evlatEh o fırsat onların elinde yok ama annesi veya babası veya her ikisine birden yetişmiş bir evlat onlara hizmet edip, gönüllerini alıp, duasını kazanıp da cenneti kazanamamışsaonlara hizmet edip, gönüllerini alıp, duasını kazanıp da cenneti kazanamamışsa yazıklar olsun mânasında Peygamber Efendimiz diyor ki,yazıklar olsun mânasında Peygamber Efendimiz diyor ki, rağime enfühû. "Burnu yerlerde sürtsün o evladın.” diye söylüyor.rağime enfühû. "Burnu yerlerde sürtsün o evladın.” diye söylüyor. O bakımdan anne ve babaya hizmetin ve bilhassa anneye hizmetinO bakımdan anne ve babaya hizmetin ve bilhassa anneye hizmetin cenneti kazanma vesilesi olduğunu bileceğiz cenneti kazanma vesilesi olduğunu bileceğiz ve onlara son derece büyük hürmet göstereceğiz, saygı besleyeceğiz. İkinci hadîs-i şerîf de bu. ve onlara son derece büyük hürmet göstereceğiz, saygı besleyeceğiz.

İkinci hadîs-i şerîf de bu.

Bunlar bilinmeyen şeyler değil; anneye hürmet babaya hürmet klasik bir vaaz mevzuudur.Bunlar bilinmeyen şeyler değil; anneye hürmet babaya hürmet klasik bir vaaz mevzuudur. Herkes bunu biliyor ki, annelere hürmet gösterilir fakat fiilen gösterilmiyor.Herkes bunu biliyor ki, annelere hürmet gösterilir fakat fiilen gösterilmiyor. Fiilen gösterilmiyor, şeklen, fikren, bilgi olarak, ilmen biliniyor ki anneye babaya hürmet etmek lazım.Fiilen gösterilmiyor, şeklen, fikren, bilgi olarak, ilmen biliniyor ki anneye babaya hürmet etmek lazım. Ama çocuk bir kere annesini saymaz, hele biraz böyle ilkokul çağı geçti miAma çocuk bir kere annesini saymaz, hele biraz böyle ilkokul çağı geçti mi annesinin, babasının sözünü dinleyen çocuk parmakla gösterilecek kadar az olur.annesinin, babasının sözünü dinleyen çocuk parmakla gösterilecek kadar az olur. Evladım oraya gitme! Dinlemez, "Bana ne!” der kalkar kapıyı yüzüne çalar çarpar,Evladım oraya gitme! Dinlemez, "Bana ne!” der kalkar kapıyı yüzüne çalar çarpar, pat diye kapatır gider.pat diye kapatır gider. Biraz daha büyüdü mü daha dinlemez, artık o biraz daha büyüdü müBiraz daha büyüdü mü daha dinlemez, artık o biraz daha büyüdü mü aldığı terbiyenin eksikliğine fazlalığına göre karşı gelmeye başlar,aldığı terbiyenin eksikliğine fazlalığına göre karşı gelmeye başlar, biraz daha büyüdü mü hakaret etmeye başlar,biraz daha büyüdü mü hakaret etmeye başlar, biraz daha büyüdü mü icabında üstüne yürüyüp dövmeye, tartaklamaya kalkışır.biraz daha büyüdü mü icabında üstüne yürüyüp dövmeye, tartaklamaya kalkışır. Türkiye'de, etrafımızda gördüğümüz fiilî durum budur. Türkiye'de, etrafımızda gördüğümüz fiilî durum budur.

Annesine kusursuz saygı gösteren insan çok az.Annesine kusursuz saygı gösteren insan çok az. Bir tanesini gördüm onu da müspet misal olarak zikredeyim.Bir tanesini gördüm onu da müspet misal olarak zikredeyim. Zonguldak'a giderken orda bir küçük kasaba üzerinde bir zâta uğradık.Zonguldak'a giderken orda bir küçük kasaba üzerinde bir zâta uğradık. Beni götüren kardeşimizin, arkadaşımızın sınıf arkadaşı mıymış neymiş bir kimseye gittik.Beni götüren kardeşimizin, arkadaşımızın sınıf arkadaşı mıymış neymiş bir kimseye gittik. Ben o şahsın üzerine onun hayatını bir kitaba geçirmek,Ben o şahsın üzerine onun hayatını bir kitaba geçirmek, onun sözlerini banda almak, başkalarına örnek olsun diye dinlettirmek isterim. onun sözlerini banda almak, başkalarına örnek olsun diye dinlettirmek isterim. Onun kadar tatlı dilli, güzel konuşan, tatlı kelimeler bulup ifade eden;Onun kadar tatlı dilli, güzel konuşan, tatlı kelimeler bulup ifade eden; onun kadar annesine hürmet, izzet eden, sözleriyle insanı eriten,onun kadar annesine hürmet, izzet eden, sözleriyle insanı eriten, böyle hayran bırakan bir kimse ömrümde daha görmedim.böyle hayran bırakan bir kimse ömrümde daha görmedim. Hemen gideceksin yanına hatta istedim ki kendi oğlumu o şahsın yanına vereyimHemen gideceksin yanına hatta istedim ki kendi oğlumu o şahsın yanına vereyim üç ay konuşma öğrensin. Öyle bir insan. Böyleleri de var nâdirattan.üç ay konuşma öğrensin. Öyle bir insan. Böyleleri de var nâdirattan. Hiç yok demeyelim Allah'ın nice kulları var.Hiç yok demeyelim Allah'ın nice kulları var. O kadar tatlı dilli, güleç yüzlü, hassas, sevgili, sevimli, hürmetli.O kadar tatlı dilli, güleç yüzlü, hassas, sevgili, sevimli, hürmetli. Ben her sabah anamın elini öperim... yani neler neler diyor.Ben her sabah anamın elini öperim... yani neler neler diyor. Artık şu anda hatırlamayacağım da ama belki bir daha bir ziyaretine gidersemArtık şu anda hatırlamayacağım da ama belki bir daha bir ziyaretine gidersem cebime bir gizli teyp koyup sözlerini alacağım. Sözlerini alacağım çok çok müstesna. cebime bir gizli teyp koyup sözlerini alacağım. Sözlerini alacağım çok çok müstesna.

Yanımda bir telefon etti, hepimizin yaptığı şey telefon etmek,Yanımda bir telefon etti, hepimizin yaptığı şey telefon etmek, santraldeki kıza bir numara verecek beni şuraya bağla diyecek, bu kadar basit.santraldeki kıza bir numara verecek beni şuraya bağla diyecek, bu kadar basit. O konuşması bile tarihî, edebiyat kitabına geçmesi gereken bir konuşmaydı.O konuşması bile tarihî, edebiyat kitabına geçmesi gereken bir konuşmaydı. Ona nasıl tatlı hitap etti! Ben öbür taraftaki santralcı kız olsamOna nasıl tatlı hitap etti! Ben öbür taraftaki santralcı kız olsam bütün her işi bırakırım onun işini yaparım, çok tatlı. bütün her işi bırakırım onun işini yaparım, çok tatlı.

Bunları öğrenmeliyiz, güzel şeyleri bilmeli, bulmalı, öğrenmeli, tatbik etmeliyiz.Bunları öğrenmeliyiz, güzel şeyleri bilmeli, bulmalı, öğrenmeli, tatbik etmeliyiz. Böyleleri de var; hep tersten, ters misallerle dünyanızı karartmayalım,Böyleleri de var; hep tersten, ters misallerle dünyanızı karartmayalım, aydın aydın gününüzü kara gün etmeyelim böyle kalbinizi gözünüzü şey yapmayalım, iyiler de var.aydın aydın gününüzü kara gün etmeyelim böyle kalbinizi gözünüzü şey yapmayalım, iyiler de var. İyi misalleri bulursak, İyi misalleri bulursak, terviç edersek, teşvik edersek, çoluk çocuğumuza numûne alırsak, aldırırsak gelişiriz. terviç edersek, teşvik edersek, çoluk çocuğumuza numûne alırsak, aldırırsak gelişiriz. Şu anda ne kadar kusurlu olsak üç beş sene sonra toparlarız.Şu anda ne kadar kusurlu olsak üç beş sene sonra toparlarız. Kötüleri örnek alırsak o zaman şimdi ne kadar iyi durumda olursak olalımKötüleri örnek alırsak o zaman şimdi ne kadar iyi durumda olursak olalım üç beş sene sonra tepetaklak gideriz.üç beş sene sonra tepetaklak gideriz. Bir kızın hayalinde gidip de gazinoda barda artist olmak varsa bu memleket bitmiştir.Bir kızın hayalinde gidip de gazinoda barda artist olmak varsa bu memleket bitmiştir. Bir çocuğun hayalinde sahâbe-i kirâm gibiBir çocuğun hayalinde sahâbe-i kirâm gibi temiz, safî bir İslâm'ı yaşama arzusu varsa bu memleket kalkınmıştır. temiz, safî bir İslâm'ı yaşama arzusu varsa bu memleket kalkınmıştır. İşin aslı budur. O bakımdan inşallah güzel misalleri bulalım. İşin aslı budur. O bakımdan inşallah güzel misalleri bulalım.

Mecmualarımda ben dedim ki hep eski kitaplarda okuduğumuz eskiden yaşamış insanlarınMecmualarımda ben dedim ki hep eski kitaplarda okuduğumuz eskiden yaşamış insanların hayatlarını yazıyoruz.hayatlarını yazıyoruz. Sahâbe-i kirâmdan filanca, meşhur hatunlardan filanca diye eskileri anlatıyoruz.Sahâbe-i kirâmdan filanca, meşhur hatunlardan filanca diye eskileri anlatıyoruz. Zamanımızda müslüman bir insan yok mu, müslüman bir hanım yok mu?Zamanımızda müslüman bir insan yok mu, müslüman bir hanım yok mu? Gidin onu bulun, onunla röportaj yapın, onun hayatını bilsin halk.Gidin onu bulun, onunla röportaj yapın, onun hayatını bilsin halk. Çünkü şu 20. yüzyılda şu şartlar altında yaşıyoruz.Çünkü şu 20. yüzyılda şu şartlar altında yaşıyoruz. Bizim röportajcı kızlar, erkekler, mecmualarımızda bir seri başlattılar, güzel oluyor.Bizim röportajcı kızlar, erkekler, mecmualarımızda bir seri başlattılar, güzel oluyor. Yaşayan insanları, yaşayan insanların iyilerini numûne olarak ortaya koymalıyız kiYaşayan insanları, yaşayan insanların iyilerini numûne olarak ortaya koymalıyız ki gençler onları kendilerine örnek alsınlar, biz de rahat edelim.gençler onları kendilerine örnek alsınlar, biz de rahat edelim. Uzun boylu söze lüzum yok filancayı örnek al,Uzun boylu söze lüzum yok filancayı örnek al, filanca sana numûne olsun demek daha kestirme bir yol oluyor sevgili kardeşlerim. filanca sana numûne olsun demek daha kestirme bir yol oluyor sevgili kardeşlerim.

Üçüncü hadîs-i şerîf. Üçüncü hadîs-i şerîf.

el-Câru kable'd-dâri ve'r-refîku kable't-tarîki ve'z-zâdü kable'r-rahîli. el-Câru kable'd-dâri ve'r-refîku kable't-tarîki ve'z-zâdü kable'r-rahîli.

Efendimiz ne güzel buyurmuş. Zaten başka hadîs-i şerîfinde biliyoruz kiEfendimiz ne güzel buyurmuş. Zaten başka hadîs-i şerîfinde biliyoruz ki Peygamber Efendimiz'e Allah güzel konuşma melekesi vermiş. Ama nasıl güzel konuşma? Peygamber Efendimiz'e Allah güzel konuşma melekesi vermiş. Ama nasıl güzel konuşma? Az kelime ile çok mâna ifade etmek; derli toplu her birisi vecîze,Az kelime ile çok mâna ifade etmek; derli toplu her birisi vecîze, her birisi atalar sözünden üstün olan ölçülü, konsantre, öz, hülasa, kıymetli sözler.her birisi atalar sözünden üstün olan ölçülü, konsantre, öz, hülasa, kıymetli sözler. Bu hadîs-i şerîfi de öyle. Efendimiz üç kelimeyle ne mâna cihanları ifade ediyor, önümüze seriyor. Bu hadîs-i şerîfi de öyle. Efendimiz üç kelimeyle ne mâna cihanları ifade ediyor, önümüze seriyor.

el-Câru kable'd-dâri. el-Câru, komşu; kabl, önce; dar, ev.el-Câru kable'd-dâri. el-Câru, komşu; kabl, önce; dar, ev. el-Câru kable'd-dâr. "Evden evvel komşu.” Bu kadar. el-Câru kable'd-dâr. "Evden evvel komşu.” Bu kadar.

Ama bu sözün altında yatan mâna ben açayım ağzımı sende teybe bandı koy,Ama bu sözün altında yatan mâna ben açayım ağzımı sende teybe bandı koy, bir saat söyleyeyim bitmez. Çünkü Efendimiz öyle konuşurdu, az sözle öz konuşurdu. bir saat söyleyeyim bitmez. Çünkü Efendimiz öyle konuşurdu, az sözle öz konuşurdu. Nice mânaları ifade ederdi, burada da öyle. Evden evvel komşu.Nice mânaları ifade ederdi, burada da öyle. Evden evvel komşu. Bunu bizim ecdadımız nasıl söylemiş? "Ev alma da komşu al.”, "Ev alma komşu al.” demiş.Bunu bizim ecdadımız nasıl söylemiş? "Ev alma da komşu al.”, "Ev alma komşu al.” demiş. Önce komşu çünkü evin güzel olabilir ama yanındaki komşu Allah'ın belası olur, Önce komşu çünkü evin güzel olabilir ama yanındaki komşu Allah'ın belası olur, o güzel evi zindan eder insana.o güzel evi zindan eder insana. Ev acizâne, fakîrane, mütevâzi bir şey olur, yanında bir evliyâullah, Allah'ın sevgili kulu,Ev acizâne, fakîrane, mütevâzi bir şey olur, yanında bir evliyâullah, Allah'ın sevgili kulu, halim selim, komşuluktan anlayan, zarif, kamil bir insan olur,halim selim, komşuluktan anlayan, zarif, kamil bir insan olur, oh "İki gönül bir olunca samanlık seyran olur.” dedikleri gibioh "İki gönül bir olunca samanlık seyran olur.” dedikleri gibi o vîrâne bile insana saray gibi, kâşâne gibi gelir. Komşu çok önemli.o vîrâne bile insana saray gibi, kâşâne gibi gelir. Komşu çok önemli. Komşu evden önemli, o bakımdan iyi komşuları bulmaya çalışmalı,Komşu evden önemli, o bakımdan iyi komşuları bulmaya çalışmalı, daha kestirmesi bu işin, iyiler mahalle kurmalı.daha kestirmesi bu işin, iyiler mahalle kurmalı. İyi komşuyu arayacaksın tamam, bir yere gidiyorsun sağdaki komşu iyi, soldaki komşu fena.İyi komşuyu arayacaksın tamam, bir yere gidiyorsun sağdaki komşu iyi, soldaki komşu fena. Öndeki komşu iyi, arkadaki berbat.Öndeki komşu iyi, arkadaki berbat. Geceleyin açıyor şeyi sonuna kadar bangır bangır bağırttırıyor.Geceleyin açıyor şeyi sonuna kadar bangır bangır bağırttırıyor. Balkona çıkıyor rakı sofraları kuruyor, herkesin gözü önünde zıkkımlanıyor Balkona çıkıyor rakı sofraları kuruyor, herkesin gözü önünde zıkkımlanıyor veyahut falanca karşıdaki komşu perdeyi açıyor içerde soyunuyor mesela.veyahut falanca karşıdaki komşu perdeyi açıyor içerde soyunuyor mesela. Allah cezasını versin, hay Allah, ben bu mahallede durmam,Allah cezasını versin, hay Allah, ben bu mahallede durmam, kalkıp şehirde başka bir yere gidiyor mesela. kalkıp şehirde başka bir yere gidiyor mesela.

Birisi gitmiş Beyoğlu'nda bir ev tutmuş amaBirisi gitmiş Beyoğlu'nda bir ev tutmuş ama bir gün sonra karısı karakola müracaat etmek zorunda kalmış.bir gün sonra karısı karakola müracaat etmek zorunda kalmış. "Karşıdaki komşu perdeleri açıyor içerde çıplak soyunup geziyor.”"Karşıdaki komşu perdeleri açıyor içerde çıplak soyunup geziyor.” Karakolda demiş ki: Ne yapalım beyefendi, hanımefendi, evin içine biz karışamayız. Karakolda demiş ki:

Ne yapalım beyefendi, hanımefendi, evin içine biz karışamayız.

İslâm karışır. İşte bak dünya nizamının eksikliği, İslâm nizamının tamlığı.İslâm karışır. İşte bak dünya nizamının eksikliği, İslâm nizamının tamlığı. İslâm olsaydı o evin içinde de öyle gezemezdi. Biz karışamayız, ne yapalım. İslâm olsaydı o evin içinde de öyle gezemezdi. Biz karışamayız, ne yapalım.

Erkek çocuk kız kardeşini kötü yolda görmüş, dövmüş, karakola gitmişler,Erkek çocuk kız kardeşini kötü yolda görmüş, dövmüş, karakola gitmişler, karakolda dövülen kız şikâyetçi. Oğlan da diyor ki: karakolda dövülen kız şikâyetçi. Oğlan da diyor ki:

"Kötü yolda gördüm ondan dövdüm.” Kıza dönüyor, kız da diyor ki: "Kötü yolda gördüm ondan dövdüm.” Kıza dönüyor, kız da diyor ki:

"Ben 18 yaşını bitirdim ne istersem onu yaparım.” "Ben 18 yaşını bitirdim ne istersem onu yaparım.”

Buyur! Ben artık hürriyeti elde ettim ne istersem onu yaparım. Buyur! Ben artık hürriyeti elde ettim ne istersem onu yaparım.

Polis de insaflı "Git! Burası şikâyet yeri değil.Polis de insaflı "Git! Burası şikâyet yeri değil. Şikâyetin yeri savcılık, oraya ver.” demiş, mevkii muameleye vermemiş.Şikâyetin yeri savcılık, oraya ver.” demiş, mevkii muameleye vermemiş. Dayağı atan çocuk, davacı olan kız ama polis kızı kovmuş;Dayağı atan çocuk, davacı olan kız ama polis kızı kovmuş; çünkü bakmış bir insafsızlık var ortada, "18 yaşıma geldim istediğim edepsizliği yaparım.” diyor. çünkü bakmış bir insafsızlık var ortada, "18 yaşıma geldim istediğim edepsizliği yaparım.” diyor.

O bakımdan komşular önemli. Çevre fevkalade önemli. O bakımdan komşular önemli. Çevre fevkalade önemli.

Her zaman söylediğim gibi insan zengin mahallesi der,Her zaman söylediğim gibi insan zengin mahallesi der, gider sosyetik bir muhite yerleşir, çoluk çocuğu baştan çıkar.gider sosyetik bir muhite yerleşir, çoluk çocuğu baştan çıkar. Benim akrabamdan tanıdığım kimselerden var; İstanbul'un Bağdat caddesinde, tanesi 250 milyon,Benim akrabamdan tanıdığım kimselerden var; İstanbul'un Bağdat caddesinde, tanesi 250 milyon, 500 milyon, 700 milyon olan evlerde, dairelerde, lüks yerlerde oturuyorlar.500 milyon, 700 milyon olan evlerde, dairelerde, lüks yerlerde oturuyorlar. Orda cadde üzerindeki bir dükkân bir milyar, bir buçuk milyara satılıyor.Orda cadde üzerindeki bir dükkân bir milyar, bir buçuk milyara satılıyor. Türkiye'nin, İstanbul'un en lüks semti filan amaTürkiye'nin, İstanbul'un en lüks semti filan ama çocuklar dinden, imandan, ahlâktan, âdabtan uzak yetişiyor. çocuklar dinden, imandan, ahlâktan, âdabtan uzak yetişiyor.

Ne yapayım ben orayı? İstemez, orası bana gerekmez. Ne yapayım ben orayı?

İstemez, orası bana gerekmez.

Giderim ben bir gecekondu muhitinde benim müslüman vatandaşlarımla,Giderim ben bir gecekondu muhitinde benim müslüman vatandaşlarımla, kardeşlerimle seve seve otururum. Elhamdülillah, çok şükürkardeşlerimle seve seve otururum. Elhamdülillah, çok şükür bak bu evinde birazcık bir şey pişince onu getiriyor, bahçesinde bir meyve olunca onu getiriyor;bak bu evinde birazcık bir şey pişince onu getiriyor, bahçesinde bir meyve olunca onu getiriyor; hastalanınca ziyaret var, komşunun işiyle ilgilenmek var, ne güzel!hastalanınca ziyaret var, komşunun işiyle ilgilenmek var, ne güzel! İslâmî terbiye neredeyse o komşuyu tercih etmek lazım; manzarayı, lüksü değil. İslâmî terbiye neredeyse o komşuyu tercih etmek lazım; manzarayı, lüksü değil.

Olmuyorsa o zaman müslümanlar mahalle kurun. Müslüman mahalle kurun.Olmuyorsa o zaman müslümanlar mahalle kurun. Müslüman mahalle kurun. Çekilin bir kenara, biraz şehirden uzakta olsun, etrafı çevrili bir arazi alın,Çekilin bir kenara, biraz şehirden uzakta olsun, etrafı çevrili bir arazi alın, 50-100 tane ev yapın; kendi kendinize hepiniz birbirinize benziyorsunuz,50-100 tane ev yapın; kendi kendinize hepiniz birbirinize benziyorsunuz, hepiniz aynı zevke sahipsiniz, çocuklarınız aynı terbiye içinde şey yapmış tamam. hepiniz aynı zevke sahipsiniz, çocuklarınız aynı terbiye içinde şey yapmış tamam.

Bakıyorsun çocuklar güzel yetişiyor, leb demeden leblebiyi anlıyor,Bakıyorsun çocuklar güzel yetişiyor, leb demeden leblebiyi anlıyor, sormadan İslâm'ın şartı kaç biliyor, Peygamber Efendimiz'in ismi ne, babasının ismi ne,sormadan İslâm'ın şartı kaç biliyor, Peygamber Efendimiz'in ismi ne, babasının ismi ne, anasının ismi ne, sütannesinin ismi ne, sütkardeşinin ismi ne,anasının ismi ne, sütannesinin ismi ne, sütkardeşinin ismi ne, kızlarının ismi ne, çocuklarının ismi ne biliyor, nerden öğrendi bunları? kızlarının ismi ne, çocuklarının ismi ne biliyor, nerden öğrendi bunları? Muhit, mahalle güzel. Öbür taraftaki çocukta artistlerin ismini öğreniyor.Muhit, mahalle güzel. Öbür taraftaki çocukta artistlerin ismini öğreniyor. Avrupa'daki, Amerika'daki artistlerin ismini öğreniyor. Neden? Orası sosyetik muhit. Avrupa'daki, Amerika'daki artistlerin ismini öğreniyor.

Neden?

Orası sosyetik muhit.

el-Câru kable'd-dâr.el-Câru kable'd-dâr. Evden evvel komşu lazım insana lüks lazım değil, dünya lazım değil, âhiret lazım. Evden evvel komşu lazım insana lüks lazım değil, dünya lazım değil, âhiret lazım.

Ve'r-refîku kable't-tarîk. Bak bu da ne kadar kısa ne kadar güzel.Ve'r-refîku kable't-tarîk. Bak bu da ne kadar kısa ne kadar güzel. er-Refîku kable't-tarîk.er-Refîku kable't-tarîk. "Yoldan evvel yol arkadaşı.” Refîk, refakat edecek kimse, refakatçi, yol arkadaşı."Yoldan evvel yol arkadaşı.” Refîk, refakat edecek kimse, refakatçi, yol arkadaşı. İlk önce o lazım insana. Bir yola çıkarsın gidersin, diyelim ki hac yolu, umre yolu,İlk önce o lazım insana. Bir yola çıkarsın gidersin, diyelim ki hac yolu, umre yolu, diyelim ki Avrupa yolu, Anadolu'da bir yerden bir yere gitmek.diyelim ki Avrupa yolu, Anadolu'da bir yerden bir yere gitmek. Eskiden bu biraz daha kervanlarla olurdu, malum. Bir kasabadan bir kasabaya gidiş.Eskiden bu biraz daha kervanlarla olurdu, malum. Bir kasabadan bir kasabaya gidiş. O kervanların işlerini kolaylaştırmak için de hayır sahipleri durak yerlerine kervansaraylar yaparlardı,O kervanların işlerini kolaylaştırmak için de hayır sahipleri durak yerlerine kervansaraylar yaparlardı, develer atlar geldiği zaman bir tarafa bağlanırdı, insanlar bir tarafta rahat ederlerdi. develer atlar geldiği zaman bir tarafa bağlanırdı, insanlar bir tarafta rahat ederlerdi.

Yola çıkmadan evvel yol arkadaşını iyi seçmek lazım;Yola çıkmadan evvel yol arkadaşını iyi seçmek lazım; yol arkadaşı adam olmazsa yarı yolda insanı hançerler, parasını alır kaçar.yol arkadaşı adam olmazsa yarı yolda insanı hançerler, parasını alır kaçar. Veyahut yarı yolda bırakır gider, bir küçük şeyden bir münakaşa çıkartır, bırakır gider.Veyahut yarı yolda bırakır gider, bir küçük şeyden bir münakaşa çıkartır, bırakır gider. Yola beraber başladınız, yolda yapayalnız kalıverirsinizYola beraber başladınız, yolda yapayalnız kalıverirsiniz veya in arabamdan veya in atımdan deyiverir, neyse insan şeyde kalabilir.veya in arabamdan veya in atımdan deyiverir, neyse insan şeyde kalabilir. O bakımdan yolculuğa çıkmadan evvel yol arkadaşını insanın tespit etmesi, seçmesi lazım. O bakımdan yolculuğa çıkmadan evvel yol arkadaşını insanın tespit etmesi, seçmesi lazım.

Bir de İslâm'da çok güzel prensipler vardır.Bir de İslâm'da çok güzel prensipler vardır. Bir yolculuk prensibi de üç beş kişi yola gittiği zaman bir tanesinin imam olmasıdır esas.Bir yolculuk prensibi de üç beş kişi yola gittiği zaman bir tanesinin imam olmasıdır esas. İmam, yani başkan olmasıdır. Yol yolculuğun, kafilenin başkanı olacak birisi,İmam, yani başkan olmasıdır. Yol yolculuğun, kafilenin başkanı olacak birisi, ötekiler seçecekler ve o son söz, karar onun olacak. Ona göre hareket edilecek.ötekiler seçecekler ve o son söz, karar onun olacak. Ona göre hareket edilecek. Üç kişi yola gitse bir tanesinin başkan olması gerekiyor. Üç kişi yola gitse bir tanesinin başkan olması gerekiyor.

Bir de bunun fıkrasını anlatayım mahiyeti iyice anlaşılsın diye.Bir de bunun fıkrasını anlatayım mahiyeti iyice anlaşılsın diye. Birkaç böyle müslüman eski zamandan Türkistan'dan bir yerden bir yere yola gidiyorlarmışBirkaç böyle müslüman eski zamandan Türkistan'dan bir yerden bir yere yola gidiyorlarmış ama derviş tasavvuf erbabı olgun kimseler, bir tanesinin imam seçilmesi lazım.ama derviş tasavvuf erbabı olgun kimseler, bir tanesinin imam seçilmesi lazım. İçlerinde yaşlı bir mübarek zat varmış genç birisine demiş ki: İçlerinde yaşlı bir mübarek zat varmış genç birisine demiş ki:

İmam sen ol, yani kafilenin başkanı sen ol. İmam sen ol, yani kafilenin başkanı sen ol.

Estağfirullah efendim, ne demek! Zât-ı âliniz varken bize başkanlık mı düşer siz olun. Estağfirullah efendim, ne demek! Zât-ı âliniz varken bize başkanlık mı düşer siz olun.

Yok yok evladım sen ol. Aman efendim asla kabul etmem. "Siz olun.” demiş. Yok yok evladım sen ol.

Aman efendim asla kabul etmem. "Siz olun.” demiş.

İhtiyar boynunu bükmüş, peki öyleyse demiş. İhtiyar boynunu bükmüş, peki öyleyse demiş.

Yola çıkmışlar yağmur başlamış, bir ağaç kavuğuna sığınacaklar, iki kişilik yer var bunlar üç kişi.Yola çıkmışlar yağmur başlamış, bir ağaç kavuğuna sığınacaklar, iki kişilik yer var bunlar üç kişi. Başkan ikisini içeri koymuş kendisi dışarıda. Efendim siz içeri buyurun. Başkan ikisini içeri koymuş kendisi dışarıda.

Efendim siz içeri buyurun.

Yok demiş, ben başkanım söz benim, benim sizi himaye etmem lazım. Yok demiş, ben başkanım söz benim, benim sizi himaye etmem lazım.

Onlara öncelik tanımış kendisi zahmet çekmiş.Onlara öncelik tanımış kendisi zahmet çekmiş. Daha başka bir şey olmuş onlara yine öyle bir konfor ve rahatlık sağlamış kendisi sıkıntıda kalmış.Daha başka bir şey olmuş onlara yine öyle bir konfor ve rahatlık sağlamış kendisi sıkıntıda kalmış. Daha başka bir şey olmuş yine onları kollamış kendisi sıkıntıda kalmış.Daha başka bir şey olmuş yine onları kollamış kendisi sıkıntıda kalmış. O zaman genç anlamış ki başkanlık hizmet makamıymış,O zaman genç anlamış ki başkanlık hizmet makamıymış, hizmet etmek için ona başkanlığı kabul etmek daha uygun düşermiş.hizmet etmek için ona başkanlığı kabul etmek daha uygun düşermiş. Bu başkan olunca hizmeti kendisi yapıyor, gençler şeyde kalıyorlar, kendisi zahmeti çekiyor.Bu başkan olunca hizmeti kendisi yapıyor, gençler şeyde kalıyorlar, kendisi zahmeti çekiyor. Yol başkanlığı da bir kuru böbürlenme, ben başkan oldum diye çalım satmak meselesi değildir,Yol başkanlığı da bir kuru böbürlenme, ben başkan oldum diye çalım satmak meselesi değildir, kafileyi koruyup gözetmektir.kafileyi koruyup gözetmektir. Allah indinde vebal artık onun oluyor o sürünün çobanı o olmuş oluyor, yani sorumluluktur.Allah indinde vebal artık onun oluyor o sürünün çobanı o olmuş oluyor, yani sorumluluktur. İşte böyle yola gidecek insanların yol arkadaşını iyi seçmesi lazım gelir. İşte böyle yola gidecek insanların yol arkadaşını iyi seçmesi lazım gelir.

Bizim hacılar karayoluyla hacca gitmeye karar vermişler, bizim yakınlardan da birkaç kişi. Bizim hacılar karayoluyla hacca gitmeye karar vermişler, bizim yakınlardan da birkaç kişi. Yaşlı bir zat onlara demiş ki; "Aman bu hac yolculuğunda sevaba girmek için sabır şarttır,Yaşlı bir zat onlara demiş ki; "Aman bu hac yolculuğunda sevaba girmek için sabır şarttır, yolda birbirinizle çekişmeyin, münakaşa, kavga etmeyinyolda birbirinizle çekişmeyin, münakaşa, kavga etmeyin çünkü şeytan haccın sevabını kaçırttırmak için kışkırtır aman şeytana uymayın.” demiş. çünkü şeytan haccın sevabını kaçırttırmak için kışkırtır aman şeytana uymayın.” demiş.

Peki demişler, daha Şam'a gelmeden kafilenin içinde kavga, ihtilaf, çekişme başladı diyor.Peki demişler, daha Şam'a gelmeden kafilenin içinde kavga, ihtilaf, çekişme başladı diyor. Şeytan oyunu oynuyor tabii. Onun için yolda yolculuğa çok dikkat etmek lazım. Şeytan oyunu oynuyor tabii. Onun için yolda yolculuğa çok dikkat etmek lazım.

Ben de hatırlıyorum, bir kafileyle gitmiştik, hacdan geldik, Adana'da hacılar bir kavga ettiler;Ben de hatırlıyorum, bir kafileyle gitmiştik, hacdan geldik, Adana'da hacılar bir kavga ettiler; iki tanesi önden gitti, üç tanesi geriden gitti, birbirlerine küstüler müstüler,iki tanesi önden gitti, üç tanesi geriden gitti, birbirlerine küstüler müstüler, hacılık gidiyor gümbürtüye.hacılık gidiyor gümbürtüye. Öbür tarafta kazanılmış sevaplar hemen Türkiye'ye gelince kaçırılıyor farkında değiller.Öbür tarafta kazanılmış sevaplar hemen Türkiye'ye gelince kaçırılıyor farkında değiller. Onun için yol arkadaşını iyi seçmek, yol arkadaşına hürmet etmek, yol arkadaşına eza etmemek,Onun için yol arkadaşını iyi seçmek, yol arkadaşına hürmet etmek, yol arkadaşına eza etmemek, yol arkadaşına hizmet etmek, yol arkadaşını kollayıp gözetmek lazım. İslâmî terbiye bu. yol arkadaşına hizmet etmek, yol arkadaşını kollayıp gözetmek lazım. İslâmî terbiye bu.

Ve'z-zâdü kable'r-rahîl.Ve'z-zâdü kable'r-rahîl. "Bu da göçten, seyahatten evvel yol azığı tedarik etmek lazım.” mânasına geliyor."Bu da göçten, seyahatten evvel yol azığı tedarik etmek lazım.” mânasına geliyor. Zâd. "Yol azığı.” demek.Zâd. "Yol azığı.” demek. Kable'r-rahîl. "Seyahatten, yola çıkmadan, göçe başlamadan evvel.” yol azığını almak lazım. Kable'r-rahîl. "Seyahatten, yola çıkmadan, göçe başlamadan evvel.” yol azığını almak lazım.

Bu her çeşit hazırlığa şamildir, yola gidecek insanın bayağı bir düşünüp taşınıpBu her çeşit hazırlığa şamildir, yola gidecek insanın bayağı bir düşünüp taşınıp yolda bana neler lazım olur diye hazırlığını ona göre yapması uygun olur. yolda bana neler lazım olur diye hazırlığını ona göre yapması uygun olur. Yapmazsa yolda yaya kalabilir. Biz de hacca gideceğimiz zamanYapmazsa yolda yaya kalabilir. Biz de hacca gideceğimiz zaman arabamızın hangi parçaları bozulabilir [diye düşünüp] onları bile almıştık.arabamızın hangi parçaları bozulabilir [diye düşünüp] onları bile almıştık. Bilmem debriyaj teli, vantilatör kayışı yedek, filanca şey falanca şey yedek;Bilmem debriyaj teli, vantilatör kayışı yedek, filanca şey falanca şey yedek; hastalanırsak şu şu şu ilaçlar; yolda acıktığımız zaman yiyebileceğimiz bozulmayan yiyecekler filan.hastalanırsak şu şu şu ilaçlar; yolda acıktığımız zaman yiyebileceğimiz bozulmayan yiyecekler filan. İşte bunlar azık. İşte bunlar azık.

Bir de mânevî yolculuk olan âhiret yolculuğu var ki dünyadan insan geçiyor,Bir de mânevî yolculuk olan âhiret yolculuğu var ki dünyadan insan geçiyor, küçüklükten ihtiyarlığa doğru, ihtiyarlıktan sonra da âhirete gidiyor; bu da bir yolculuktur.küçüklükten ihtiyarlığa doğru, ihtiyarlıktan sonra da âhirete gidiyor; bu da bir yolculuktur. Bu âhiret yolculuğunda, âhirete doğru gidişimizde de bize azık lazım.Bu âhiret yolculuğunda, âhirete doğru gidişimizde de bize azık lazım. Bu da bir mânevî yolculuktur, buna bir mânevî yol azığı icap ediyor. Bu da bir mânevî yolculuktur, buna bir mânevî yol azığı icap ediyor.

O nedir? Fe-inne hayra'z-zâdi'd-takvâ. O nedir?

Fe-inne hayra'z-zâdi'd-takvâ.

"Âhiret yolculuğunun azığı, en hayırlı azık da takvadır.” "Âhiret yolculuğunun azığı, en hayırlı azık da takvadır.”

Madem hepimiz bu dünyaya geldik işte yaşlanıyoruz,Madem hepimiz bu dünyaya geldik işte yaşlanıyoruz, işte günler, aylar, yıllar geçiyor, ölüme doğru gitmekteyiz, işte göç vakti yaklaştı. işte günler, aylar, yıllar geçiyor, ölüme doğru gitmekteyiz, işte göç vakti yaklaştı.

O halde ne lazım bize de? Yolculuk için bir şeyler tedarikatta bulunmak lazım. O halde ne lazım bize de?

Yolculuk için bir şeyler tedarikatta bulunmak lazım.

O nedir? Takvadır. O nedir?

Takvadır.

Hepimiz takvayı kendimize azık edinelim, takva ehli olalım, Allah'tan korkalım,Hepimiz takvayı kendimize azık edinelim, takva ehli olalım, Allah'tan korkalım, günahlardan sakınalım çekinelim, günahlı yollara adım atmayalım, günahlı taraflara dönmeyelim,günahlardan sakınalım çekinelim, günahlı yollara adım atmayalım, günahlı taraflara dönmeyelim, bakmayalım, günahlı işleri yapmayalım,bakmayalım, günahlı işleri yapmayalım, hangi iş günahsa hangi iş yasaksa ondan son derece uzak duralım. Nefse uymayalım.hangi iş günahsa hangi iş yasaksa ondan son derece uzak duralım. Nefse uymayalım. Bu şeytan ki bizi her fırsatta kandırıp aldatıp günahlara bulaştırır,Bu şeytan ki bizi her fırsatta kandırıp aldatıp günahlara bulaştırır, Allah'a asi etmeye çalışır, şeytana uymayalım.Allah'a asi etmeye çalışır, şeytana uymayalım. Bu dünya ki zevkleri, eğlenceleri, hırsları, tamahları insanı Allah yolunda çalışmaktan alıkoyar,Bu dünya ki zevkleri, eğlenceleri, hırsları, tamahları insanı Allah yolunda çalışmaktan alıkoyar, Allah'ın rızasını kazanmasına mani olur, bu dünyanın fâni lezzetlerine takılmayalım.Allah'ın rızasını kazanmasına mani olur, bu dünyanın fâni lezzetlerine takılmayalım. Âhireti düşünelim, âhireti gözden uzak tutmayalım; cehennemi düşünelim,Âhireti düşünelim, âhireti gözden uzak tutmayalım; cehennemi düşünelim, cehennemdeki azapların şiddetini düşünelim,cehennemdeki azapların şiddetini düşünelim, cehenneme düşmemek için ne yapmamız gerekiyorsa tedbirleri alalım.cehenneme düşmemek için ne yapmamız gerekiyorsa tedbirleri alalım. Cenneti düşünelim, o nimet yurdunu kaçırmamak,Cenneti düşünelim, o nimet yurdunu kaçırmamak, o ebedi saadet diyarına mutlaka gitmek için neler yapmamız gerekiyorsa her türlü fedakârlığı yapalım.o ebedi saadet diyarına mutlaka gitmek için neler yapmamız gerekiyorsa her türlü fedakârlığı yapalım. Cihatsa cihat, zekâtsa zekât, fedakarlıksa fedakarlık, hizmetse hizmet,Cihatsa cihat, zekâtsa zekât, fedakarlıksa fedakarlık, hizmetse hizmet, nasihatse nasihat, ne yapmamız gerekiyorsa onu yapalım. Allah'tan korkalım, gayrıdan korkmayalım.nasihatse nasihat, ne yapmamız gerekiyorsa onu yapalım. Allah'tan korkalım, gayrıdan korkmayalım. Başka kimseden çekinmeyelim, hakkı söyleyelim hakkı işleyelim, takva ehli olalım,Başka kimseden çekinmeyelim, hakkı söyleyelim hakkı işleyelim, takva ehli olalım, bu yolda bize o lazım olacak. Âhirette bize fayda verecek olan o dur. bu yolda bize o lazım olacak. Âhirette bize fayda verecek olan o dur.

Diğer hadîs-i şerîfe geçtik. el-Câru ehakku bi-şuf'ati ahîhi. Diğer hadîs-i şerîfe geçtik.

el-Câru ehakku bi-şuf'ati ahîhi.

"Komşu kardeşinin şuf'asına daha layıktır.” Kardeşi dediği burada komşusu demek. "Komşu kardeşinin şuf'asına daha layıktır.” Kardeşi dediği burada komşusu demek. Komşu müslüman kardeşi olan öbür komşusunun şuf'asına daha layıktır.Komşu müslüman kardeşi olan öbür komşusunun şuf'asına daha layıktır. Şuf'a, "Satılan bir malda komşu olanın satın almada öncelik sahibi, ona öncelik tanınmasıdır.” Şuf'a, "Satılan bir malda komşu olanın satın almada öncelik sahibi, ona öncelik tanınmasıdır.” Diyelim ki ben tarlamı satıyorum. Diyelim ki ben tarlamı satıyorum. Bir yerde üç dönüm bir tarlam var; satmam gerekmiş, para lazım olmuş satacağım.Bir yerde üç dönüm bir tarlam var; satmam gerekmiş, para lazım olmuş satacağım. Birisi gelmiş bir fiyat vermiş. Tarlaya bitişik olan komşular veyahutBirisi gelmiş bir fiyat vermiş. Tarlaya bitişik olan komşular veyahut tarlada küçük bir hissesi bulunan kimse onu almaya daha salahiyetlidir, haklıdır;tarlada küçük bir hissesi bulunan kimse onu almaya daha salahiyetlidir, haklıdır; iddia da edebilir, mahkemeye de verebilir ve alır. iddia da edebilir, mahkemeye de verebilir ve alır. Aynı parayı verdikten sonra öncelikleAynı parayı verdikten sonra öncelikle -ben istediğime satarım, ona satmıyorum buna satıyorum filan olmaz- komşunun hakkı var.-ben istediğime satarım, ona satmıyorum buna satıyorum filan olmaz- komşunun hakkı var. Çünkü onun malı ona bitişik, onun işi görülsün diye satılacak şeyi ona satıvermek gerekiyor. Çünkü onun malı ona bitişik, onun işi görülsün diye satılacak şeyi ona satıvermek gerekiyor. İşte komşunun malında öteki komşunun şuf'a hakkı, hakk-ı şuf'ası vardır diyeİşte komşunun malında öteki komşunun şuf'a hakkı, hakk-ı şuf'ası vardır diye Efendimiz bu hakikate ifade ediyor. Efendimiz bu hakikate ifade ediyor.

Diğer hadîs-i şerîf. Habbibbullâhe ilâ 'ibâdihî yuhbibkümullâhu. Diğer hadîs-i şerîf.

Habbibbullâhe ilâ 'ibâdihî yuhbibkümullâhu.

Bu da son derece mühim bir vazifemizi bize hatırlatıyorBu da son derece mühim bir vazifemizi bize hatırlatıyor ve kârlı, bize kâr getirecek, bizi saadete erdirecek bir tavsiye. ve kârlı, bize kâr getirecek, bizi saadete erdirecek bir tavsiye.

Efendimiz buyuruyor ki, Habbibbullâhe ilâ 'ibâdihî. "Efendimiz buyuruyor ki, Habbibbullâhe ilâ 'ibâdihî. " Allah'ı kullarına sevdirtin. Allah celle celalühü hazretlerini kullarına sevdirtin.” Allah'ı kullarına sevdirtin. Allah celle celalühü hazretlerini kullarına sevdirtin.”

Yani kullarda aşkullah, muhabbetullah, Allah sevgisi uyandıracak işler yapın.Yani kullarda aşkullah, muhabbetullah, Allah sevgisi uyandıracak işler yapın. Onların gönlüne Allah sevgisini yerleştirecek işler yapın, yerleştirin nasıl yerleştirirseniz, Onların gönlüne Allah sevgisini yerleştirecek işler yapın, yerleştirin nasıl yerleştirirseniz, Allah'ı sevdirmeyi yapın. Böyle yaparsanız yuhbibkümullâhu.Allah'ı sevdirmeyi yapın.

Böyle yaparsanız yuhbibkümullâhu.
"Allah sizi sever.” Siz kullarına Allah'ı sevdirtin ki Allah da sizi sevsin. "Allah sizi sever.” Siz kullarına Allah'ı sevdirtin ki Allah da sizi sevsin.

Demek ki Allah'ın bizi sevmesini istiyorsak başvuracağımız çalışma, yön neymiş? Demek ki Allah'ın bizi sevmesini istiyorsak başvuracağımız çalışma, yön neymiş?

Öteki kullara Allah'ın sevgisini aşılamak, kullara Allah'ı sevdirtmek. Öteki kullara Allah'ın sevgisini aşılamak, kullara Allah'ı sevdirtmek.

Çocuğunuza Allah'ı anlatırsınız. Allahu Teâlâ hazretleri kudret, kuvvet sahibidir;Çocuğunuza Allah'ı anlatırsınız. Allahu Teâlâ hazretleri kudret, kuvvet sahibidir; her şeye Kâdir'dir, Kahhâr'dır, Cebbâr'dır ama lütfu çoktur, bize çok nimetler veriyor,her şeye Kâdir'dir, Kahhâr'dır, Cebbâr'dır ama lütfu çoktur, bize çok nimetler veriyor, affediyor, mağfiret ediyor; bir tevbe istiğfar ediverince nice yıllık günahları siliveriyor,affediyor, mağfiret ediyor; bir tevbe istiğfar ediverince nice yıllık günahları siliveriyor, bağışlayıveriyor, örtüyor, başkalarına göstermiyor, setrediyor.bağışlayıveriyor, örtüyor, başkalarına göstermiyor, setrediyor. Böyle rahmeti geniş, merhameti çok, ikramı bol Rabbimiz diye mesela bunları çocuklara anlatarakBöyle rahmeti geniş, merhameti çok, ikramı bol Rabbimiz diye mesela bunları çocuklara anlatarak Allah'ı sevdirmek, Allah sevgisini onların gönlüne yerleştirmek olabilir. Allah'ı sevdirmek, Allah sevgisini onların gönlüne yerleştirmek olabilir.

Diğer insanlara da yerleştirmek mümkün. Mesela bizim köyde birisi varmış, bir yaşlı imam,Diğer insanlara da yerleştirmek mümkün. Mesela bizim köyde birisi varmış, bir yaşlı imam, eskiden yaşamış bir kimse, çocukları ölüyormuş, ölünce feryat figan.eskiden yaşamış bir kimse, çocukları ölüyormuş, ölünce feryat figan. Doğuyormuş biraz yaşıyormuş ölüyormuş, doğuyormuş biraz yaşıyormuş ölüyormuş.Doğuyormuş biraz yaşıyormuş ölüyormuş, doğuyormuş biraz yaşıyormuş ölüyormuş. Kaç tane öldüyse, feryat figan, ağlama sızlama, gözyaşları.Kaç tane öldüyse, feryat figan, ağlama sızlama, gözyaşları. Ârif bir zat gelmiş, böyle ehl-i dil bir kimse.Ârif bir zat gelmiş, böyle ehl-i dil bir kimse. Bu bizim bahis konusu hocaefendiye demiş ki,Bu bizim bahis konusu hocaefendiye demiş ki, yahu sen kendini bu kadar paralıyorsun bu iş için üzülüyorsun. yahu sen kendini bu kadar paralıyorsun bu iş için üzülüyorsun.

Sana bu yavruları veren kim? Elbette Allahu Teâlâ hazretleri. Sana bu yavruları veren kim?

Elbette Allahu Teâlâ hazretleri.

Alan kim? Elbette Allahu Teâlâ hazretleri. Alan kim?

Elbette Allahu Teâlâ hazretleri.

Peki sen utanmıyor musun bu kadar itiraz etmeye, bu kadar bağırmaya çağırmaya? Peki sen utanmıyor musun bu kadar itiraz etmeye, bu kadar bağırmaya çağırmaya?

Boynunu bükmüş ama bu söz tesir etmiş ona, haklı demiş, ne yapalım Allah verdi Allah alıyor,Boynunu bükmüş ama bu söz tesir etmiş ona, haklı demiş, ne yapalım Allah verdi Allah alıyor, kendisi bilir, hikmetinden sual olmaz. kendisi bilir, hikmetinden sual olmaz. Ondan sonra itiraz içindeki isyan, ileri geri söz söyleme geçmiş.Ondan sonra itiraz içindeki isyan, ileri geri söz söyleme geçmiş. Ondan sonra bir çocuğu olmuş yaşamış. Ondan sonra bir çocuğu olmuş yaşamış.

Bazen bir küçücük söz karşıdaki bir insanın ıslahına güzelce vesile olur.Bazen bir küçücük söz karşıdaki bir insanın ıslahına güzelce vesile olur. Tatlı bir şekilde yerinde bir müdahale, güzel bir itiraz,Tatlı bir şekilde yerinde bir müdahale, güzel bir itiraz, sevgiyle yapılan bir şey karşı tarafı hatasından döndürtür. sevgiyle yapılan bir şey karşı tarafı hatasından döndürtür.

Allahu Teâlâ hazretlerini kullara sevdirmenin yolları herhalde çok çok çeşitlidir.Allahu Teâlâ hazretlerini kullara sevdirmenin yolları herhalde çok çok çeşitlidir. Şu anlattığım misallerden ibaret değildir, daha nice yolları vardır. O da erbabına malum.Şu anlattığım misallerden ibaret değildir, daha nice yolları vardır. O da erbabına malum. Yalnız şu kadar söyleyelim ki Allahu Teâlâ hazretlerininYalnız şu kadar söyleyelim ki Allahu Teâlâ hazretlerinin kulun içinde sevgisinin uyanması için yol tasavvuf yoludur. Yol tasavvuf yoludur.kulun içinde sevgisinin uyanması için yol tasavvuf yoludur. Yol tasavvuf yoludur. Tasavvufun esaslarına, zikrine, fikrine, âdabına, erkânına bir kimse iyice uyarsaTasavvufun esaslarına, zikrine, fikrine, âdabına, erkânına bir kimse iyice uyarsa onun gönlünde Allah sevgisi hâsıl olur. Onun gönlünde Allah sevgisi hâsıl olduğuna göre demek kionun gönlünde Allah sevgisi hâsıl olur. Onun gönlünde Allah sevgisi hâsıl olduğuna göre demek ki tasavvufî eğitimi yapan kimseler de böylece Allah'ın sevgili kulu olacaklar müjdesi çıkıyor buradan.tasavvufî eğitimi yapan kimseler de böylece Allah'ın sevgili kulu olacaklar müjdesi çıkıyor buradan. Çünkü kulda Allah sevgisi hâsıl oluyor. O da o sevginin hâsıl olmasına yardımcı olmuş oluyor. Çünkü kulda Allah sevgisi hâsıl oluyor. O da o sevginin hâsıl olmasına yardımcı olmuş oluyor.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi elimizden geldiğince dine hizmet etmeye muvaffak eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi elimizden geldiğince dine hizmet etmeye muvaffak eylesin. Allah'ın sevgisini kullara yaymakta çalışmaya muvaffak eylesin, yolunda zikrinde daim eylesin. Allah'ın sevgisini kullara yaymakta çalışmaya muvaffak eylesin, yolunda zikrinde daim eylesin.

Fâtiha-i şerîfe meâl besmele. Fâtiha-i şerîfe meâl besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2