Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Mü'min ve Kâfirin Hayat Anlayışındaki Farklar (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Falanca yere bağlı bazı dergiler Humeyni hakkında pek iyi şeyler yazmıyorlar. Bir kitabında onun şöyle şöyle dediğini | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Mü'min ve Kâfirin Hayat Anlayışındaki Farklar (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Falanca yere bağlı bazı dergiler Humeyni hakkında pek iyi şeyler yazmıyorlar. Bir kitabında onun şöyle şöyle dediğini | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Soru: Falanca yere bağlı bazı dergiler Humeyni hakkında pek iyi şeyler yazmıyorlar.Soru: Falanca yere bağlı bazı dergiler Humeyni hakkında pek iyi şeyler yazmıyorlar. Bir kitabında onun şöyle şöyle dediğini söylüyorlar. Böyle biriyse neden ona bazı kimseler çok değer veriyor. Bir kitabında onun şöyle şöyle dediğini söylüyorlar. Böyle biriyse neden ona bazı kimseler çok değer veriyor. Acaba o sizce fazla abartılıyor mu? Allah razı olsun.

Acaba o sizce fazla abartılıyor mu? Allah razı olsun.

Muhterem kardeşlerim!

Muhterem kardeşlerim!

Humeyni veyahut başka bir ülkedeki bir müslüman idareci. Uzaktan tanıdığımız bir insan.

Humeyni veyahut başka bir ülkedeki bir müslüman idareci. Uzaktan tanıdığımız bir insan.

Bizim bunlar hakkında bilgilerimiz neye dayanıyor?

Bizim bunlar hakkında bilgilerimiz neye dayanıyor?

Gazetelerin yazdığına, radyoların söylediğine dayanıyor. Adamları yakından tanıma imkânını bulamıyoruz.Gazetelerin yazdığına, radyoların söylediğine dayanıyor. Adamları yakından tanıma imkânını bulamıyoruz. Sonra onlarla doğrudan doğruya bir alışverişimiz, işimiz yoksaSonra onlarla doğrudan doğruya bir alışverişimiz, işimiz yoksa sadece onların hakkındaki lehlerindeki-aleyhlerindeki sözlerle [tanıyoruz].sadece onların hakkındaki lehlerindeki-aleyhlerindeki sözlerle [tanıyoruz]. Aleyhinde olduğu takdirde dedikodudan ibaret oluyor.

Aleyhinde olduğu takdirde dedikodudan ibaret oluyor.

Benim âcizane kanaatim müslümanın müslüman hakkında gıybet, dedikodu yapmaması.Benim âcizane kanaatim müslümanın müslüman hakkında gıybet, dedikodu yapmaması. Efendimiz de bunu yasaklamış. İş yapacak olan bir insan varsa ona bu işin incelikleri söylenir:

Efendimiz de bunu yasaklamış. İş yapacak olan bir insan varsa ona bu işin incelikleri söylenir:

"Bak sen falanca kimseyle iş yaptın, o adam hilekârdır. Falanca kimseyle ortaklık yaptı da onu aldattı."Bak sen falanca kimseyle iş yaptın, o adam hilekârdır. Falanca kimseyle ortaklık yaptı da onu aldattı. Sermayesinin üstüne oturdu. Senetleri ödemedi…" filan denilebilir.Sermayesinin üstüne oturdu. Senetleri ödemedi…" filan denilebilir. Ama müslüman müslümanın aleyhinde konuşmamayı esas itibariyle prensip edinmeli.

Ama müslüman müslümanın aleyhinde konuşmamayı esas itibariyle prensip edinmeli.

"Hiçbir müslüman aleyhinde benim ağzımdan gerekmiyorsa söz çıkmayacak!.."

"Hiçbir müslüman aleyhinde benim ağzımdan gerekmiyorsa söz çıkmayacak!.."

Şahitlikte söylenir. Mesela beni mahkemeye çağırsalar:

Şahitlikte söylenir. Mesela beni mahkemeye çağırsalar:

"Falanca adamla filanca adamın arasında bir mesele var, ne dersin?"

O zaman söylerim.
"Falanca adamla filanca adamın arasında bir mesele var, ne dersin?"

O zaman söylerim.
Ama gerekmeyen yerlerde müslümanın müslümanı çekiştirmesi, gıybet etmesi, dedikodu etmesiAma gerekmeyen yerlerde müslümanın müslümanı çekiştirmesi, gıybet etmesi, dedikodu etmesi müslüman ümmetleri birbirine düşürüyor. Onu sevenler oluyor, sevmeyenler oluyor.müslüman ümmetleri birbirine düşürüyor. Onu sevenler oluyor, sevmeyenler oluyor. Ötekisini sevenler oluyor, sevmeyenler oluyor. Fitne fesat oluyor.Ötekisini sevenler oluyor, sevmeyenler oluyor. Fitne fesat oluyor. Bizim şahsen kendi dergilerimizde İslâm Dergisi, Kadın Aile Dergisi, Gül Çocuk Dergisi,Bizim şahsen kendi dergilerimizde İslâm Dergisi, Kadın Aile Dergisi, Gül Çocuk Dergisi, İlim Sanat Dergileri'mizde genel prensibimiz: Şahıs tenkidi yapmıyoruz, şahısların aleyhinde bulunmuyoruz! İlim Sanat Dergileri'mizde genel prensibimiz: Şahıs tenkidi yapmıyoruz, şahısların aleyhinde bulunmuyoruz! Eğer kişilerde bir kusur görüyorsak kişilerin gördüğümüz kusurlarına tedavi olacak, Eğer kişilerde bir kusur görüyorsak kişilerin gördüğümüz kusurlarına tedavi olacak, Allah'ın doğru olan emrini dergilerimizde yazıyoruz.

Mesea birisi bir şeyi inkâr etmişse;

Allah'ın doğru olan emrini dergilerimizde yazıyoruz.

Mesea birisi bir şeyi inkâr etmişse;

"Evliyânın keramâtı yoktur!"

"Evliyânın keramâtı yoktur!"

Hâlbuki kitaplarımız;

Hâlbuki kitaplarımız;

Keramâtı evliyâ hakkun diye yazıyor. O zaman bu hususta gidiyoruz falanca alimle röportaj yapıyoruz.Keramâtı evliyâ hakkun diye yazıyor. O zaman bu hususta gidiyoruz falanca alimle röportaj yapıyoruz. Filanca kimseyle konuşma yapıyoruz. O gerçeği yazıyoruz ama "Filanca böyle demiş…" [diye]Filanca kimseyle konuşma yapıyoruz. O gerçeği yazıyoruz ama "Filanca böyle demiş…" [diye] tenkit etmeden yapıyoruz, belli etmiyoruz.

tenkit etmeden yapıyoruz, belli etmiyoruz.

Biz birisini tenkit ettik mi gıybet olmasın diye ismen zikretmiyoruz.Biz birisini tenkit ettik mi gıybet olmasın diye ismen zikretmiyoruz. Tenkidimizi o da bizim yazımızı okumuş olsa insafa gelsin diye yumuşak yapıyoruz.Tenkidimizi o da bizim yazımızı okumuş olsa insafa gelsin diye yumuşak yapıyoruz. Çünkü bir insana bağırarak çağırarak söverek tenkit yaparsan tesiri başka türlü olur. O da inatlaşır.Çünkü bir insana bağırarak çağırarak söverek tenkit yaparsan tesiri başka türlü olur. O da inatlaşır. Yumuşak yumuşak söylersen; "Haklısın galiba, ben de biraz aşırı gittim filan…" diye kendisini düzeltebilir.

Yumuşak yumuşak söylersen; "Haklısın galiba, ben de biraz aşırı gittim filan…" diye kendisini düzeltebilir.

Bizim dergilerimizde umumi prensibimiz müslümanlara sataşmamaktır. Kendileri bize sataşırlar.Bizim dergilerimizde umumi prensibimiz müslümanlara sataşmamaktır. Kendileri bize sataşırlar. Bizim aleyhimizde broşür dağıtırlar, yazarlar çizerler… Biz güler geçeriz. Hiç aleyhlerinde yazmayız.

Bizim aleyhimizde broşür dağıtırlar, yazarlar çizerler… Biz güler geçeriz. Hiç aleyhlerinde yazmayız.

Neden?

Gıybet olmasın diye!

Sonra?

Evet, o edepsizle ben uğraşmasını bilirim.
Neden?

Gıybet olmasın diye!

Sonra?

Evet, o edepsizle ben uğraşmasını bilirim.
Makale yazarım, canına okurum. Rezil ederim. Benim dergilerimin tirajı şu kadar bin…Makale yazarım, canına okurum. Rezil ederim. Benim dergilerimin tirajı şu kadar bin… Yaparım ama müslümanın müslümanla uğraşmaktan önce yapacağı şeyler var:

Yaparım ama müslümanın müslümanla uğraşmaktan önce yapacağı şeyler var:

Kâfirler memleketimizi istila etmiş, alıp gidiyor! Şimdi ben onlarla uğraşmayı mı öne alayımKâfirler memleketimizi istila etmiş, alıp gidiyor! Şimdi ben onlarla uğraşmayı mı öne alayım yoksa kâfirlerle uğraşmayı mı öne alayım?!..

Ben büyük meseleleri öne alıyorum.
yoksa kâfirlerle uğraşmayı mı öne alayım?!..

Ben büyük meseleleri öne alıyorum.
Bana Mekke-i Mükerreme'de bir gazetenin yazarı olan bir kardeşimizBana Mekke-i Mükerreme'de bir gazetenin yazarı olan bir kardeşimiz -eskiden beri tanıdığım meşhur bir yazar- dedi ki;

-eskiden beri tanıdığım meşhur bir yazar- dedi ki;

"Hocam, sen yazılarında filancanın falancanın aleyhinde hiç fikir beyan etmiyorsun."Hocam, sen yazılarında filancanın falancanın aleyhinde hiç fikir beyan etmiyorsun. Onun da şöyle şöyle kusurları var, yazsana…"

Onun da şöyle şöyle kusurları var, yazsana…"

Ben elime kalemi aldığım zaman düşünüyorum.Ben elime kalemi aldığım zaman düşünüyorum. Bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyorum, büyüklerimize bağışlıyorum:

Bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyorum, büyüklerimize bağışlıyorum:

"Yâ Rabbi! Bana senin rızana uygun yazı yazdır. Günah olacak yazı yazdırma!.." diye öyle yazıyorum."Yâ Rabbi! Bana senin rızana uygun yazı yazdır. Günah olacak yazı yazdırma!.." diye öyle yazıyorum. Şahıslarla ilgili münakaşalara girmiyorum. Falanca gazetede benim aleyhime röportaj yapmışlar.Şahıslarla ilgili münakaşalara girmiyorum. Falanca gazetede benim aleyhime röportaj yapmışlar. İftira etmişler yalan yanlış şeyler… Cevap vermiyorum. Müslümanlık hakkında bir şey olmuşsa bir hücum olmuşsa;

İftira etmişler yalan yanlış şeyler… Cevap vermiyorum. Müslümanlık hakkında bir şey olmuşsa bir hücum olmuşsa;

"İslâmda kadın hakları çiğnenmiştir!.."

"İslâmda kadın hakları çiğnenmiştir!.."

O zaman alıyorum elime kalemi; seni edepsiz, alçak, namusuz,O zaman alıyorum elime kalemi; seni edepsiz, alçak, namusuz, ilimsiz irfansız, izansız… diye o zaman ona yazıyorum.

ilimsiz irfansız, izansız… diye o zaman ona yazıyorum.

"İslâm şöyle yapmadı mı böyle yapmadı mı? Kız çocukları toprağa gömülürken kız çocuklarını kurtarmadı mı?"İslâm şöyle yapmadı mı böyle yapmadı mı? Kız çocukları toprağa gömülürken kız çocuklarını kurtarmadı mı? Avrupa'da yirminci yüzyıla kadar kadının miras hakkı yokken İslâm kadına miras hakkı tanımadı mı?.."

Avrupa'da yirminci yüzyıla kadar kadının miras hakkı yokken İslâm kadına miras hakkı tanımadı mı?.."

O zaman yazıp çiziyorum.

Neden?

İslâmı savunmak olduğu için!

O zaman yazıp çiziyorum.

Neden?

İslâmı savunmak olduğu için!

Biz de öyle yapalım. Şahıslarla uğraşmayalım. Komşularla uğraşıyoruz.Biz de öyle yapalım. Şahıslarla uğraşmayalım. Komşularla uğraşıyoruz. Partiyle, öteki ülkelerle uğraşıyoruz filan derken çeşitli ekoller birbirlerine çatıyor.

Partiyle, öteki ülkelerle uğraşıyoruz filan derken çeşitli ekoller birbirlerine çatıyor.

"Efendim bu radikal müslüman. Ötekisi bilmemne müslüman. Bu tasavvufa karşı müslüman."Efendim bu radikal müslüman. Ötekisi bilmemne müslüman. Bu tasavvufa karşı müslüman. Şu Nurcu kardeşimiz, bu Süleymancı kardeşimiz, bu bilmemne kardeşimiz…"

Şu Nurcu kardeşimiz, bu Süleymancı kardeşimiz, bu bilmemne kardeşimiz…"

Bunlarla uğraşmak kâfirlere fırsat veriyor. Atı alan Üsküdar'a geçiyor,Bunlarla uğraşmak kâfirlere fırsat veriyor. Atı alan Üsküdar'a geçiyor, biz birbirimizle yakapaça uğraşmış oluyoruz.

Onlar bizim kardeşlerimiz.
biz birbirimizle yakapaça uğraşmış oluyoruz.

Onlar bizim kardeşlerimiz.
Kusurları varsa ilk önce kâfirleri haklayalım, "Bak senin de şu kusurun var." diye ondan sonra konuşalım.Kusurları varsa ilk önce kâfirleri haklayalım, "Bak senin de şu kusurun var." diye ondan sonra konuşalım. Ama kâfir bize hücum edip dururken bizim birbirimizle uğraşmamız uygun olmuyor. Ama kâfir bize hücum edip dururken bizim birbirimizle uğraşmamız uygun olmuyor. Onun için biz şahıs isimleri üzerinde neşriyat yapmıyoruz.

Onun için biz şahıs isimleri üzerinde neşriyat yapmıyoruz.

Mekke-i Mükerreme'de Ramazan'da bir hoca konuşuyordu. Çok güzel ders yapıyor.Mekke-i Mükerreme'de Ramazan'da bir hoca konuşuyordu. Çok güzel ders yapıyor. Fıkıh bilgisi çok kuvvetli. Harem-i Şerîf'in üst katındaFıkıh bilgisi çok kuvvetli. Harem-i Şerîf'in üst katında sabah namazından sonra işrak vaktine kadar çok güzel ders yapıyor. Ben de zevkle dinliyorum.sabah namazından sonra işrak vaktine kadar çok güzel ders yapıyor. Ben de zevkle dinliyorum. Tane tane Arapça konuşuyor. Sonra kendisiyle de tanıştık. Cin gibi zeki bir alim, ezberinde çok şeyler var.

Tane tane Arapça konuşuyor. Sonra kendisiyle de tanıştık. Cin gibi zeki bir alim, ezberinde çok şeyler var.

Kâğıtlar veriyorlar. Bir tanesi kâğıt verdi:

"Cemaatü't-tebliğ hakkında ne dersiniz?
Kâğıtlar veriyorlar. Bir tanesi kâğıt verdi:

"Cemaatü't-tebliğ hakkında ne dersiniz?
Bunların yaptıkları doğru mudur eğri midir?"

Çeşitli yerlere gidip [tebliğ] yapan bir cemaat var ya!

Bunların yaptıkları doğru mudur eğri midir?"

Çeşitli yerlere gidip [tebliğ] yapan bir cemaat var ya!

Bu soruyu sorar sormaz dedi ki;

"Seni gelen soru kâğıtlarını okumaktan azlettim! Makamımdan seni attım.
Bu soruyu sorar sormaz dedi ki;

"Seni gelen soru kâğıtlarını okumaktan azlettim! Makamımdan seni attım.
Şu kâğıtları okumak vazifesini senden aldım, azlettim! Sen bilmiyor musun ki ben şahıslarla ilgili,Şu kâğıtları okumak vazifesini senden aldım, azlettim! Sen bilmiyor musun ki ben şahıslarla ilgili, zümrelerle ilgili konuşma yapmıyorum! Sadece Allah'ın rızasına uygun olan veya uygun olmayan,zümrelerle ilgili konuşma yapmıyorum! Sadece Allah'ın rızasına uygun olan veya uygun olmayan, fıkıh bakımından bir mesele varsa ona cevap veriyorum! Sen benim prensibimi bilmiyor muydun?.."

fıkıh bakımından bir mesele varsa ona cevap veriyorum! Sen benim prensibimi bilmiyor muydun?.."

Cevap vermedi!

Cemaatü't-tebliğ "Kötüdür." dese bir fitne olacak. "İyidir." dese
Cevap vermedi!

Cemaatü't-tebliğ "Kötüdür." dese bir fitne olacak. "İyidir." dese
belki kendisi birtakım kusurlarını görmüştür.

"Ben böyle sorulara cevap vermiyorum!" dedi.

belki kendisi birtakım kusurlarını görmüştür.

"Ben böyle sorulara cevap vermiyorum!" dedi.

Hoşuma gitti. Biz de kendi aramızda gıybet etmemeye iyi bir karar verelim. Komşumuzu gıybet etmeyelim.Hoşuma gitti. Biz de kendi aramızda gıybet etmemeye iyi bir karar verelim. Komşumuzu gıybet etmeyelim. Arkadaşımızı gıybet etmeyelim.

Lâ ilâhe illallah diyen insanların hesabını kim görecek?

Arkadaşımızı gıybet etmeyelim.

Lâ ilâhe illallah diyen insanların hesabını kim görecek?

Allah görecek!

Sana şu sırada lazım mı?

Değil.

Allah görecek!

Sana şu sırada lazım mı?

Değil.

Eh, o hâlde sus! Kâfirlerle uğraş! İslâm'a hücum eden, müslümanları kesen,Eh, o hâlde sus! Kâfirlerle uğraş! İslâm'a hücum eden, müslümanları kesen, müslümanları yurtlarından çıkartan, mallarını alan bir sürü zalim var. Önce onlarla uğraşalım.müslümanları yurtlarından çıkartan, mallarını alan bir sürü zalim var. Önce onlarla uğraşalım. Benim prensibim bu. Onun için ben de şahıslarla ilgili [tenkit] yapmıyorum. Benim prensibim bu. Onun için ben de şahıslarla ilgili [tenkit] yapmıyorum. Birisi bana şahsen hücum etse kendimi müdafaa bile etmiyorum.

Birisi bana şahsen hücum etse kendimi müdafaa bile etmiyorum.

Benim dergilerim benim kendi müdafaanamem mi? Ne diye [yazayım], yazma hakkım yok ki benim!Benim dergilerim benim kendi müdafaanamem mi? Ne diye [yazayım], yazma hakkım yok ki benim! Ben orada İslâmî hakikatleri yazarım, diye düşünüyorum. Onun için bu konuları [tartışma konusu] yapmayalım.

Ben orada İslâmî hakikatleri yazarım, diye düşünüyorum. Onun için bu konuları [tartışma konusu] yapmayalım.

Bakarsın onun masum bir tarafı vardır, Allah indinde makbul bir tarafı vardır; Allah affeder.Bakarsın onun masum bir tarafı vardır, Allah indinde makbul bir tarafı vardır; Allah affeder. Bakarsın bir kusuru vardır, Allah cezalandırır. Hesabı Allaha ait! Biz herkesin hayrını isteriz.

Bakarsın bir kusuru vardır, Allah cezalandırır. Hesabı Allaha ait! Biz herkesin hayrını isteriz.

Allah iyilikler, hayırlar murad etsin.

Allahu Teâla hazretleri;
Allah iyilikler, hayırlar murad etsin.

Allahu Teâla hazretleri;
Peygamber Efendimiz gibi sevgili bir peygamberi, Abdullah b. Ümmü Mektûm'un sözünePeygamber Efendimiz gibi sevgili bir peygamberi, Abdullah b. Ümmü Mektûm'un sözüne biraz yüzünü buruşturdu diye Abese sûresini, Abese ve tevellâ sûresini indirdi.

biraz yüzünü buruşturdu diye Abese sûresini, Abese ve tevellâ sûresini indirdi.

Allah'ın dergâhı azametli bir dergâhtır. Orada edepsizlik yapanın hâlinin ne olacağı belli olmaz.Allah'ın dergâhı azametli bir dergâhtır. Orada edepsizlik yapanın hâlinin ne olacağı belli olmaz. Bakarsın paddadak tokatı yer, makamından aşağı düşer. Onun için müslümanların müslümanlara sözüyle,Bakarsın paddadak tokatı yer, makamından aşağı düşer. Onun için müslümanların müslümanlara sözüyle, kaşıyla, gözüyle bile zarar vermemesi lazım.

Veylül li-külli hümezeti'l-lümezeh.

kaşıyla, gözüyle bile zarar vermemesi lazım.

Veylül li-külli hümezeti'l-lümezeh.

Allahu Teâla hazretleri; "Kaşıyla gözüyle işaret eden, alay edenlere veyl olsun!" diyor.Allahu Teâla hazretleri; "Kaşıyla gözüyle işaret eden, alay edenlere veyl olsun!" diyor. Demek müslüman müslümana kaş göz işareti bile yapmayacak.Demek müslüman müslümana kaş göz işareti bile yapmayacak. "Bak bak bak ne söylüyor…" filan bile demeyecek. Söz söylemese bile "Bak bak bak ne söylüyor…" filan bile demeyecek. Söz söylemese bile kaş göz işaretiyle alay ve imâda bulunsa bile makbul olmuyor.kaş göz işaretiyle alay ve imâda bulunsa bile makbul olmuyor. Onun için gelin biz müslümanlar birbirimizi törpüleyip yıpratmayalım.

Onun için gelin biz müslümanlar birbirimizi törpüleyip yıpratmayalım.

İki tane şeyi birbirine sürtersen birbirini çizer. Biz birbirimizle [uğraşmayalım].İki tane şeyi birbirine sürtersen birbirini çizer. Biz birbirimizle [uğraşmayalım]. Uğraşacaksak kâfirlerle uğraşalım. Buyurun Bulgaristan, buyurun Rusya, buyrun… İslâm'ı yaymakla uğraşalım.

Uğraşacaksak kâfirlerle uğraşalım. Buyurun Bulgaristan, buyurun Rusya, buyrun… İslâm'ı yaymakla uğraşalım.

Bir yapılan hücumlara cevap vermek var, menfî bir şey; bir de İslâm'ın güzelliğini doğrudan doğruyaBir yapılan hücumlara cevap vermek var, menfî bir şey; bir de İslâm'ın güzelliğini doğrudan doğruya dünyanın her yerine gidip anlatmak var! Bir insanların iyi tarafını görmek var bir de kötü tarafını görmek var!

dünyanın her yerine gidip anlatmak var! Bir insanların iyi tarafını görmek var bir de kötü tarafını görmek var!

Falanca adam veya kendi çocuğun, bazen kendi çocuğun, hem iyi şey yapar hem kötü şey yapar.

Falanca adam veya kendi çocuğun, bazen kendi çocuğun, hem iyi şey yapar hem kötü şey yapar.

Sen çocuğuna ne yaparsın?

Kötü şeylerine rağmen "Çocuğum." diye yine seversin.
Sen çocuğuna ne yaparsın?

Kötü şeylerine rağmen "Çocuğum." diye yine seversin.
Müslüman da müslümanı kusurlarına rağmen sevmeyi öğrenecek. Başka çaremiz yoktur.Müslüman da müslümanı kusurlarına rağmen sevmeyi öğrenecek. Başka çaremiz yoktur. Çünkü kusursuz insan yoktur. Birbirimizi sevmezsek Allah bizi sevmez.

Hadîs-i şerîfte ne buyuruluyor?

Çünkü kusursuz insan yoktur. Birbirimizi sevmezsek Allah bizi sevmez.

Hadîs-i şerîfte ne buyuruluyor?

Lâ tedhulü'l-cennete hattâ tü'minûn. "İnanmadıkça cennete giremezsiniz, giremeyeceksiniz."Lâ tedhulü'l-cennete hattâ tü'minûn. "İnanmadıkça cennete giremezsiniz, giremeyeceksiniz." Ve lâ tü'minû hattâ tehabbû. "Birbirinizi sevmedikçe de cennete giremezsiniz, giremeyeceksiniz."

Ve lâ tü'minû hattâ tehabbû. "Birbirinizi sevmedikçe de cennete giremezsiniz, giremeyeceksiniz."

Mü'min birbirini sevmedikçe cennete girmez!

Allah kulları affeder affeder de;
Mü'min birbirini sevmedikçe cennete girmez!

Allah kulları affeder affeder de;
"Yâ Rabbi şu iki kulun da var. Onları da affet…"

"Yâ Rabbi şu iki kulun da var. Onları da affet…"

"Hayır, onların birbirlerine karşı kızgınlığı vardır. "Hayır, onların birbirlerine karşı kızgınlığı vardır. O birbirlerine karşı kızgınlıkları bırakıncaya kadar onları bırakın kenarda!" der Allahu Teâla hazretleri.

O birbirlerine karşı kızgınlıkları bırakıncaya kadar onları bırakın kenarda!" der Allahu Teâla hazretleri.

Müslüman müslümana kin tuttuğu zaman öteki müslümanlar affolurken onları Allah ayırır.Müslüman müslümana kin tuttuğu zaman öteki müslümanlar affolurken onları Allah ayırır. Hele bir kinleri geçsin, geçinceye kadar dursun, diye affetmez. Onun için müslüman müslümana kin tutmaz. Hele bir kinleri geçsin, geçinceye kadar dursun, diye affetmez. Onun için müslüman müslümana kin tutmaz. Müslüman müslümana gıybet etmez. Müslüman müslümanı tenkit etmez.Müslüman müslümana gıybet etmez. Müslüman müslümanı tenkit etmez. Müslüman yapacağı müsbet işi söyler, müsbet işi yapar gider. Sen müsbet işi tutturur Müslüman yapacağı müsbet işi söyler, müsbet işi yapar gider. Sen müsbet işi tutturur müsbet işi yaparsan zaten menfî işlerle uğraşmaya vaktin bile kalmaz. Bu prensibi edinelim,müsbet işi yaparsan zaten menfî işlerle uğraşmaya vaktin bile kalmaz. Bu prensibi edinelim, şahısların gıybetiyle meşgul olmayalım!

O zümre kalkıyor, bu zümreyi kötülüyor.
şahısların gıybetiyle meşgul olmayalım!

O zümre kalkıyor, bu zümreyi kötülüyor.
Bu zümre kalkıyor öteki zümreyi kötülüyor. Hatta tarikatlar oluyor. Tarikatlar aynı tarikat oluyor.Bu zümre kalkıyor öteki zümreyi kötülüyor. Hatta tarikatlar oluyor. Tarikatlar aynı tarikat oluyor. Diyelim ki Nakşibendî tarikatı oluyor. Nakşibendî tarikatının bir hocası filanca şehirde,Diyelim ki Nakşibendî tarikatı oluyor. Nakşibendî tarikatının bir hocası filanca şehirde, bir hocası öteki şehirde; O onun aleyhine!.. Veya aynı şehirde; birisi bir mahallede, ötekisi öteki mahallede.bir hocası öteki şehirde; O onun aleyhine!.. Veya aynı şehirde; birisi bir mahallede, ötekisi öteki mahallede. Onun dervişleri ötekisinin aleyinde!..

Böyle Müslümanlık olmaz yahu!
Onun dervişleri ötekisinin aleyinde!..

Böyle Müslümanlık olmaz yahu!
İkisi de aynı tarikattansa ne diye birbirlerine düşmanlık ediyorlar, diye Bahaeddin Nakşibend hazretleri razı gelmez bu işe!

İkisi de aynı tarikattansa ne diye birbirlerine düşmanlık ediyorlar, diye Bahaeddin Nakşibend hazretleri razı gelmez bu işe!

Bu düşmanlıkların sonu gelmiyor. Bıktım. Güzel bir şey değil. Onun için dostluktan bahsetmek varsa varım.Bu düşmanlıkların sonu gelmiyor. Bıktım. Güzel bir şey değil. Onun için dostluktan bahsetmek varsa varım. Ama düşmanlıkları, hele müslümanlar arasındaki ihtilafları zikretmek; Ama düşmanlıkları, hele müslümanlar arasındaki ihtilafları zikretmek; yarayı kaşıyıp kabuğunu tekrar yırtıp yine kanatmaktır. Bize o düşmez. yarayı kaşıyıp kabuğunu tekrar yırtıp yine kanatmaktır. Bize o düşmez. İnsanların iyi taraflarını görüp iyi taraflarını teşvik etmek lazım.

İnsanların iyi taraflarını görüp iyi taraflarını teşvik etmek lazım.

Bir çocuk hem küfretse hem namaz kılsa ne yaparsın?

"Aferin, evladım namaz kılıyor.
Bir çocuk hem küfretse hem namaz kılsa ne yaparsın?

"Aferin, evladım namaz kılıyor.
Hadi bakalım, bundan sonra [namaza] devam et. Al sana para pul…" dersin. Çocuğun iyi tarafını teşvik edersin.Hadi bakalım, bundan sonra [namaza] devam et. Al sana para pul…" dersin. Çocuğun iyi tarafını teşvik edersin. "Bak bir daha böyle şeyler yapma!" dersin. Daha iyi olur. Biz de iyi taraflarını teşvik ede ede,"Bak bir daha böyle şeyler yapma!" dersin. Daha iyi olur. Biz de iyi taraflarını teşvik ede ede, konuşa konuşa vaktimizi geçirelim. Eğer boş vakit kalırsa o zaman insanın kötü tarafları tenkide geçeriz amakonuşa konuşa vaktimizi geçirelim. Eğer boş vakit kalırsa o zaman insanın kötü tarafları tenkide geçeriz ama zaten boş vakti kalmaz. Yapılacak o kadar iş var ki öyle başka şeye fırsat kalmıyor.

zaten boş vakti kalmaz. Yapılacak o kadar iş var ki öyle başka şeye fırsat kalmıyor.

Soru: Bazı müslüman siyasi liderler İslâm'a aykırı davranış ve hareketlerde bulunuyorlar.Soru: Bazı müslüman siyasi liderler İslâm'a aykırı davranış ve hareketlerde bulunuyorlar. Mesela kadınlarla tokalaşıyorlar. Bu zatlar bu işi kendi kafalarınca mı yoksa bir fetvaya göre mi yapıyorlar?Mesela kadınlarla tokalaşıyorlar. Bu zatlar bu işi kendi kafalarınca mı yoksa bir fetvaya göre mi yapıyorlar? Açıklama yaparsanız memnun olurum.

Bu soruyu bana değil onlara sormak lazım.
Açıklama yaparsanız memnun olurum.

Bu soruyu bana değil onlara sormak lazım.
Ama eğer şöyle sorulsaydı:

"İslâm'da erkeğin kadınla tokalaşması var mıdır?"

Ama eğer şöyle sorulsaydı:

"İslâm'da erkeğin kadınla tokalaşması var mıdır?"

Yoktur. İslâm'da kadının elini tutmak, kadınla tokalaşmak yoktur.Yoktur. İslâm'da kadının elini tutmak, kadınla tokalaşmak yoktur. Ancak akrabası olan büyük hanımların elini öpebilir. Hani teyzesi olur, halası olur filan;Ancak akrabası olan büyük hanımların elini öpebilir. Hani teyzesi olur, halası olur filan; büyüklerinin elini öpebilir. Bu hususta İslâm âleminin çeşitli yerlerinde çeşitli şaşkınlıklar var.

büyüklerinin elini öpebilir. Bu hususta İslâm âleminin çeşitli yerlerinde çeşitli şaşkınlıklar var.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz beyat ederken kadınların elini tutmadı.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz beyat ederken kadınların elini tutmadı. Beyat ederken öteki erkeklerle musafaha yaptığı hâlde kadınların elini tutmadı. Hâlbuki kendisi peygamberdir.Beyat ederken öteki erkeklerle musafaha yaptığı hâlde kadınların elini tutmadı. Hâlbuki kendisi peygamberdir. Kalbi pırıl pırıldır, safîdir.

Benim gördüğüm şudur ki kadınlarla erkeklerin haremlikleri selamlıkları,
Kalbi pırıl pırıldır, safîdir.

Benim gördüğüm şudur ki kadınlarla erkeklerin haremlikleri selamlıkları,
birbirinin elini tutmamaları vs. çok uygun oluyor.birbirinin elini tutmamaları vs. çok uygun oluyor. Bu işi biraz gevşetip de biraz başka türlü bir şey yaptın mı çeşitli günahlar çıkıyor.

Bu işi biraz gevşetip de biraz başka türlü bir şey yaptın mı çeşitli günahlar çıkıyor.

Geliyor, bana dert yanıyor:

Geliyor, bana dert yanıyor:

"Hocam, gözüm bir kere takıldı, kendimi alamıyorum." diyor.

Hadi, al başına belayı!

"Hocam, gözüm bir kere takıldı, kendimi alamıyorum." diyor.

Hadi, al başına belayı!

En iyisi görülmemesi!

"Duyuyorum; filanca mektepten filanca kurstan falanca vaiz efendi
En iyisi görülmemesi!

"Duyuyorum; filanca mektepten filanca kurstan falanca vaiz efendi
falanca hocaefendi güzel Kur'an okuyor…"

Ona ilgi oluyor.

En iyisi görmeleleri!
falanca hocaefendi güzel Kur'an okuyor…"

Ona ilgi oluyor.

En iyisi görmeleleri!
Allah'ın emri neyse o uygundur. Allah'ın emrine aykırı şeyler uygun değildir. Onun için tokalaşmak yoktur.Allah'ın emri neyse o uygundur. Allah'ın emrine aykırı şeyler uygun değildir. Onun için tokalaşmak yoktur. Uzaktan selamlaşır. Konuşacaksa konuşur. El sıkmak, tokalaşmak olmaz.

Uzaktan selamlaşır. Konuşacaksa konuşur. El sıkmak, tokalaşmak olmaz.

Bizim eskiden bir yerde bölge müdürüyken bakanlık da yapmış kardeşlerimizden birisi [anlatmıştı]:Bizim eskiden bir yerde bölge müdürüyken bakanlık da yapmış kardeşlerimizden birisi [anlatmıştı]: Kadınlar geliyormuş, elini uzatıyormuş!

Prensibin var!

Kadınlar geliyormuş, elini uzatıyormuş!

Prensibin var!

Buyur iç, diye sana şarap ikram etse içecek misin?

İçmezsin.

Neden?

"Şarap haram!" dersin.

Buyur iç, diye sana şarap ikram etse içecek misin?

İçmezsin.

Neden?

"Şarap haram!" dersin.

Bizim fakültede bazı bilgisi biraz eksik, başka mezhepten filan hocalar vardı.Bizim fakültede bazı bilgisi biraz eksik, başka mezhepten filan hocalar vardı. Benim karşıma geçmiş, bana soruyor:

"Ramazan Bayramı'nda arkadaşımın evine gittim.
Benim karşıma geçmiş, bana soruyor:

"Ramazan Bayramı'nda arkadaşımın evine gittim.
Bana likör ikram etti, içmeyecek miyim?" diyor.

"Tabii içmeyeceksin, haram!" dedim.

Bana likör ikram etti, içmeyecek miyim?" diyor.

"Tabii içmeyeceksin, haram!" dedim.

"Bayramda içmeyecek miyim?" diyor.

İçmeyeceksin. Haram olan şey yapılmaz. Böyle cahiller oluyor.

"Bayramda içmeyecek miyim?" diyor.

İçmeyeceksin. Haram olan şey yapılmaz. Böyle cahiller oluyor.

İslâm'da el sıkmak yoktur. O sorunun cevabı böyle.

İslâm'da el sıkmak yoktur. O sorunun cevabı böyle.

"Bunu kendi kafasından mı yapıyor fetvadan mı yapıyor?"

"Bunu kendi kafasından mı yapıyor fetvadan mı yapıyor?"

Fetvayı biraz tarif etmek lazım.Fetvayı biraz tarif etmek lazım. Fetva; "İnsanların kendi kafalarına göre ortaya koydukları fikirler." demek değildir.Fetva; "İnsanların kendi kafalarına göre ortaya koydukları fikirler." demek değildir. Fetvanın şer'î bir delili varsa; bir şeriatten, âyetten hadisten bir mesnedi varsa o konuda öyle bir fetva olur.Fetvanın şer'î bir delili varsa; bir şeriatten, âyetten hadisten bir mesnedi varsa o konuda öyle bir fetva olur. Kaynak, delil göstermesi lazım. Sonra umumi bir kaide vardır:

Kaynak, delil göstermesi lazım. Sonra umumi bir kaide vardır:

"Mevrid-i nassta içtihada mesağ yoktur!"

Hakkında bir emir olan bir konuda içtihat yapılıp fetva verilmez!

"Mevrid-i nassta içtihada mesağ yoktur!"

Hakkında bir emir olan bir konuda içtihat yapılıp fetva verilmez!

Mesela hakkında kesin emir bulunan şey nedir?

Diyelim ki namazların beş vakit kılınması!

Mesela hakkında kesin emir bulunan şey nedir?

Diyelim ki namazların beş vakit kılınması!

"Efendim beş vakit olmasın, haftada bire indirsek olmaz mı? Bir yerden bir fetva alalım…"

"Efendim beş vakit olmasın, haftada bire indirsek olmaz mı? Bir yerden bir fetva alalım…"

Hiçkimse fetva veremez ki! Hakkında kesin emir var. Âyet var, hadis var.Hiçkimse fetva veremez ki! Hakkında kesin emir var. Âyet var, hadis var. Onu değiştirmeye kimsenin gücü yetmez.

Fetva hangi konuda olur?

Onu değiştirmeye kimsenin gücü yetmez.

Fetva hangi konuda olur?

Özel bir konuda olur. Hakkında âyet hadis olmayan bir konuda olur. O zaman alime sorulur:

Özel bir konuda olur. Hakkında âyet hadis olmayan bir konuda olur. O zaman alime sorulur:

"Ben bu meselenin delilini bulamadım, bunun delili nedir? Neresi doğrudur?.."

"Ben bu meselenin delilini bulamadım, bunun delili nedir? Neresi doğrudur?.."

Alim de ona göre söyler. Fetva dinde haram olan bir şeyi helal kılamaz. Helal olan bir şeyi de yasaklayamaz.Alim de ona göre söyler. Fetva dinde haram olan bir şeyi helal kılamaz. Helal olan bir şeyi de yasaklayamaz. Fetva, keyfî bir müessese değildir.

Fetva, zaten dinin emirlerini ortaya koymak,
Fetva, keyfî bir müessese değildir.

Fetva, zaten dinin emirlerini ortaya koymak,
onu açıkça yazmak demektir. Onun için dinin emri neyse onu söyleyecek.onu açıkça yazmak demektir. Onun için dinin emri neyse onu söyleyecek. Başka bir şey kimse söyleyemez.

"Ben söyledim…"

Başka bir şey kimse söyleyemez.

"Ben söyledim…"

Sen söylediysen o zaman işkembe-i kübrâdan atıp da söylemişsin! O da fetva olmaz.Sen söylediysen o zaman işkembe-i kübrâdan atıp da söylemişsin! O da fetva olmaz. Ona dalalet derler, fetva demezler. Atmasyon derler.

"Yeni yeni durumlar meydana geliyor,
Ona dalalet derler, fetva demezler. Atmasyon derler.

"Yeni yeni durumlar meydana geliyor,
onlara karşı ne yapacağız?"

Onların karşısında da İslâm'ın hükmünü bulmak için âyetlerden delil,
onlara karşı ne yapacağız?"

Onların karşısında da İslâm'ın hükmünü bulmak için âyetlerden delil,
hadîs-i şerîflerden delil arayacaksın. Eski fukahânın kıyasını, hadîs-i şerîflerden delil arayacaksın. Eski fukahânın kıyasını, ümmetin icmâını göz önünde bulunduracaksın! Bu iş öyle çoluk çocuk işi değildir. Herkes yapamaz. ümmetin icmâını göz önünde bulunduracaksın! Bu iş öyle çoluk çocuk işi değildir. Herkes yapamaz. Büyük alimlerin işidir. Bu meselenin inceliklerini onlar bilirler.

Büyük alimlerin işidir. Bu meselenin inceliklerini onlar bilirler.

Soru: Asrın şartlarında sünnet-i seniyyeyi nasıl yaşamalıyız?

Soru: Asrın şartlarında sünnet-i seniyyeyi nasıl yaşamalıyız?

Asrın şartları nedir, bilmiyorum. Ne kastettiğini anlayamadım.Asrın şartları nedir, bilmiyorum. Ne kastettiğini anlayamadım. İnsan sünnet-i seniyyeyi öğrendi mi tatbik eder.

İnsan sünnet-i seniyyeyi öğrendi mi tatbik eder.

Bir hadis kitabını aldın, okudun. Bir fıkıh kitabını aldın, okudun. Bir din kitabını aldın, okudun.Bir hadis kitabını aldın, okudun. Bir fıkıh kitabını aldın, okudun. Bir din kitabını aldın, okudun. Bir alim yazmış, doğru bir şey yazmış. Onu okudun; onu uygularsın!Bir alim yazmış, doğru bir şey yazmış. Onu okudun; onu uygularsın! Okuduğumuz hadîs-i şerîflerden neyi kaydettiysen aklında ne kaldıysa uygulayacaksın.Okuduğumuz hadîs-i şerîflerden neyi kaydettiysen aklında ne kaldıysa uygulayacaksın. İşte bunu böyle yapmak lazım.

Mesela sakal bırakmamız lazım ama polislere sakal bıyık bıraktırtmıyorlar.
İşte bunu böyle yapmak lazım.

Mesela sakal bırakmamız lazım ama polislere sakal bıyık bıraktırtmıyorlar.
Askerlere bıraktırtmıyorlar. Memur olanlara şunu yaptırtmıyorlar bunu yaptırtmıyorlar…Askerlere bıraktırtmıyorlar. Memur olanlara şunu yaptırtmıyorlar bunu yaptırtmıyorlar… [Bunu kast ediyorsa] o, asrın icabı değil; asrın engelleri oluyor.[Bunu kast ediyorsa] o, asrın icabı değil; asrın engelleri oluyor. Müslümanın, o engelleri mümkün olduğu kadar aşması lazım. Çünkü müslümana esas tavsiye edilenMüslümanın, o engelleri mümkün olduğu kadar aşması lazım. Çünkü müslümana esas tavsiye edilen Peygamber Efendimiz'e tam uymaktır. Bir mânî çıktı, uyamıyor. O mânîyi aşmaya, geçmeye çalışır.Peygamber Efendimiz'e tam uymaktır. Bir mânî çıktı, uyamıyor. O mânîyi aşmaya, geçmeye çalışır. O mânîyi kaldırmaya çalışır. Başını açtırıyor! Açtırtmamaya çalışacak.O mânîyi kaldırmaya çalışır. Başını açtırıyor! Açtırtmamaya çalışacak. Allah'ın emrine, Peygamber Efendimiz'in sünnetine aykırı şey yapmamaya direnecek!

Allah'ın emrine, Peygamber Efendimiz'in sünnetine aykırı şey yapmamaya direnecek!

Soru: Bende sabit diş var. Kimileri "Cünüblüğün çıkmaz." diye fetva veriyorlar.Soru: Bende sabit diş var. Kimileri "Cünüblüğün çıkmaz." diye fetva veriyorlar. "Söktür, seyyar yaptır." diyorlar.

Bu sözün aslı esası yoktur.
"Söktür, seyyar yaptır." diyorlar.

Bu sözün aslı esası yoktur.
Bu mesele Diyanet İşleri'nin yetkililerine sorulmuştur. Ulema arasında müzakere edilmiştir. Bu mesele Diyanet İşleri'nin yetkililerine sorulmuştur. Ulema arasında müzakere edilmiştir. Dişi yaptırır. Hiç cünüblüğe mânî olma gibi bir durum olmaz.Dişi yaptırır. Hiç cünüblüğe mânî olma gibi bir durum olmaz. Peygamber Efendimiz'in zamanında diş kaplaması yapıldığına dair rivayetler vardır.Peygamber Efendimiz'in zamanında diş kaplaması yapıldığına dair rivayetler vardır. Ağzın çürüğüne karşı altın olarak kaplanıldığı vs. rivayet ediliyor.Ağzın çürüğüne karşı altın olarak kaplanıldığı vs. rivayet ediliyor. Altın, ağızda koku yapmadığı için orada kullanması caiz oluyor.



Altın, ağızda koku yapmadığı için orada kullanması caiz oluyor.



Çünkü öteki maddeler okside oluyor, ağzın içinde bozuluyor. Ayrıca koku yapıyor.Çünkü öteki maddeler okside oluyor, ağzın içinde bozuluyor. Ayrıca koku yapıyor. Diş kaplaması yaptırılabilir. Dolgu yaptırılabilir. Sabit bir diş takılabilir. Bunların bir mânîsi yoktur. Diş kaplaması yaptırılabilir. Dolgu yaptırılabilir. Sabit bir diş takılabilir. Bunların bir mânîsi yoktur. Yapılmış olanların sökülmesi gerekmez. Din, zorluk dini değildir. Meşakkat, teysiri celbeder. Yapılmış olanların sökülmesi gerekmez. Din, zorluk dini değildir. Meşakkat, teysiri celbeder. Böyle bir zorlamaya lüzum yoktur. Caizdir. Kullansınlar, sökmesine lüzum yoktur.

Böyle bir zorlamaya lüzum yoktur. Caizdir. Kullansınlar, sökmesine lüzum yoktur.

Soru: On bir yaşındaki kızım ilkokulu bitirdi. Bir de komşunun kızı var. Aynı yerde okuyacaklar.Soru: On bir yaşındaki kızım ilkokulu bitirdi. Bir de komşunun kızı var. Aynı yerde okuyacaklar. Okusunlar mı?

Böyle bir münasip okuma imkânı varsa tesettüre riayet ederek
Okusunlar mı?

Böyle bir münasip okuma imkânı varsa tesettüre riayet ederek
Allah'ın emirlerini çiğnemeden okumaları mümkünse okusunlar. Çünkü ilim en kıymetli çalışmadır.Allah'ın emirlerini çiğnemeden okumaları mümkünse okusunlar. Çünkü ilim en kıymetli çalışmadır. Biz müslümanların en hayırlı çalışması ilimdir.

Biz müslümanların en hayırlı çalışması ilimdir.

Bir alime sormuşlar:

"Ertesi gün ölecek olsan bu gün ne yapardın?"

O büyük alimden öğrenmek istiyorlar.
Bir alime sormuşlar:

"Ertesi gün ölecek olsan bu gün ne yapardın?"

O büyük alimden öğrenmek istiyorlar.
"Acaba en sevaplı iş nedir, neyle meşgul olacak?.." filan diye öğrenmek istiyorlar.

Demişler ki;

"Acaba en sevaplı iş nedir, neyle meşgul olacak?.." filan diye öğrenmek istiyorlar.

Demişler ki;

"Hocam yarın ölecek olsan neyle vakit geçirirdin? Bir günün kaldı,"Hocam yarın ölecek olsan neyle vakit geçirirdin? Bir günün kaldı, yarın öleceksin; ne yapardın?" diye sormuşlar?

O da demiş ki;

"İlimle meşgul olurdum!"

yarın öleceksin; ne yapardın?" diye sormuşlar?

O da demiş ki;

"İlimle meşgul olurdum!"

Çünkü ilimle meşgul olmak en sevaplı iştir. İnsanın ilimden bir bâb öğrenmesiÇünkü ilimle meşgul olmak en sevaplı iştir. İnsanın ilimden bir bâb öğrenmesi Allah yolunda cihattanda önde geliyor. Çünkü din, ilimle ayakta duruyor. İlim olmayınca mahvoluyor.

Allah yolunda cihattanda önde geliyor. Çünkü din, ilimle ayakta duruyor. İlim olmayınca mahvoluyor.

Soru: Dişimizi yaptırırken abdest alsak olur mu?

Gerekmez, böyle bir şeye ihtiyaç yok.
Soru: Dişimizi yaptırırken abdest alsak olur mu?

Gerekmez, böyle bir şeye ihtiyaç yok.
Zaten diş yaptırırken kanıyor, abdesti de gidiyor. Abdest almış bile olsa delerken vs. zaten kanıyor.Zaten diş yaptırırken kanıyor, abdesti de gidiyor. Abdest almış bile olsa delerken vs. zaten kanıyor. Öyle bir mecburiyet yoktur.

Soru: Bir şahsın güzel arsasına haksız yere el atanın durumu nedir?

Öyle bir mecburiyet yoktur.

Soru: Bir şahsın güzel arsasına haksız yere el atanın durumu nedir?

Arsa ister güzel olsun ister çirkin olsun, bir başkasının malına el atmak haramdır!

Arsa ister güzel olsun ister çirkin olsun, bir başkasının malına el atmak haramdır!

"Kim zulüm ile bir başkasının arsasından, arazisinden bir karış yer alırsa "Kim zulüm ile bir başkasının arsasından, arazisinden bir karış yer alırsa cehennemden bir karış arazi almış demektir!" diyor Peygamber Efendimiz.

cehennemden bir karış arazi almış demektir!" diyor Peygamber Efendimiz.

Hatta değil arsayı almak, bir başkasının arsasından onun izni olmadan geçilmez bile! Hatta değil arsayı almak, bir başkasının arsasından onun izni olmadan geçilmez bile! Arsa sahibinin izni olmadan o arsanın bir ucundan öbür tarafına geçilmez bile!

Muhterem kardeşlerim!

Arsa sahibinin izni olmadan o arsanın bir ucundan öbür tarafına geçilmez bile!

Muhterem kardeşlerim!

İslâm mülkiyete çok önem vermiştir. Gasp eden cehennemde ateşten bir şey almış oluyor.

İslâm mülkiyete çok önem vermiştir. Gasp eden cehennemde ateşten bir şey almış oluyor.

Allah sizden razı olsun. Haramlardan korusun. Dinde fakih eylesin.Allah sizden razı olsun. Haramlardan korusun. Dinde fakih eylesin. Yolunda daim eylesin. İki cihanda aziz olun.


el-Fâtiha!

Yolunda daim eylesin. İki cihanda aziz olun.


el-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2