Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Müslümanın Yardımına Koşmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Safer 1406 / 27.10.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Müslümanın İhtiyacı İçin Yürümek, Zâlime Yardım İçin Yürümek, Karanlıkta Mescide Gitmek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Müslümanın Yardımına Koşmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Safer 1406 / 27.10.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Müslümanın İhtiyacı İçin Yürümek, Zâlime Yardım İçin Yürümek, Karanlıkta Mescide Gitmek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Nahmeduhû bi-cemîi mehâmidih.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Nahmeduhû bi-cemîi mehâmidih. Lehü'l-hamdü kemâ yenbeği li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.Lehü'l-hamdü kemâ yenbeği li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkıhî seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkıhî seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: ve âlihi ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyiFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Men meşâ fî hâceti ahîhi ve beleğa ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Men meşâ fî hâceti ahîhi ve beleğa
fîhâ kâne hayren min i'tikâfi ışrîne seneten ve men i'tekefe yevmen ibtiğâefîhâ kâne hayren min i'tikâfi ışrîne seneten ve men i'tekefe yevmen ibtiğâe vechillâhi azze ve cele ceala'llâhu beynehû ve beyne'n-nâri selâse hanâdıkavechillâhi azze ve cele ceala'llâhu beynehû ve beyne'n-nâri selâse hanâdıka eb'ade mimmâ beyne'l-hâfikayni. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. eb'ade mimmâ beyne'l-hâfikayni.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti,Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti,
bereketi cümlemizin üzerine olsun. Rabbimiz ibadetlerimizi kabul eylesin. bereketi cümlemizin üzerine olsun. Rabbimiz ibadetlerimizi kabul eylesin. Dünya ve âhirete müteâllik dileklerimizi ihsan eylesin. Dünya ve âhirete müteâllik dileklerimizi ihsan eylesin.

Efendimiz, Peygamberimiz, numûne-i imtisâlimiz Muhammed-i Mustafâ Efendimiz, Peygamberimiz, numûne-i imtisâlimiz Muhammed-i Mustafâ aleyhi efdalü's-salavât ve ekmelü't-tahiyyât ve't-teslimât hazretlerinin hadîs-i şerîflerindenaleyhi efdalü's-salavât ve ekmelü't-tahiyyât ve't-teslimât hazretlerinin hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup izahına çalışacağım. Râmûzü'l-ehâdîs isimli bir demet okuyup izahına çalışacağım. Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 445. sayfasındaki hadisler... Bu hadîs-i şerîflerin okunmasınahadis kitabının 445. sayfasındaki hadisler...

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına
ve izahına başlamazdan önce, buyurun beraberce başta Efendimiz, Peygamberimiz Muhammed-ive izahına başlamazdan önce, buyurun beraberce başta Efendimiz, Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ hazretleri olmak üzere, cümle enbiyâ ve mürselînin, başta sâdât Mustafâ hazretleri olmak üzere, cümle enbiyâ ve mürselînin, başta sâdât ve meşâyih-i turûk-u aliyyemiz olmak üzere cümle evliyâullahın, şehitlerin, gazilerin,ve meşâyih-i turûk-u aliyyemiz olmak üzere cümle evliyâullahın, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, ashâb-ı hayrât u hasenâtın, âhirete göçmüş olan yakınlarımızın,mücahitlerin, ashâb-ı hayrât u hasenâtın, âhirete göçmüş olan yakınlarımızın, okuduğumuz kitabı telif eylemiş olan Gümüşhaneli Hocamız'ın, kendisinden feyz aldığımız okuduğumuz kitabı telif eylemiş olan Gümüşhaneli Hocamız'ın, kendisinden feyz aldığımız Muhammed Zahid Kotku Hocamız'ın, bu hadis kitabının içindeki bilgilerin bize kadarMuhammed Zahid Kotku Hocamız'ın, bu hadis kitabının içindeki bilgilerin bize kadar gelmesine emek sarfetmiş râvilerin, âlimlerin ruhlarına hediye olmak üzere; gelmesine emek sarfetmiş râvilerin, âlimlerin ruhlarına hediye olmak üzere; biz yaşayan müslümanların da Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürüp,biz yaşayan müslümanların da Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürüp, salih ameller işleyip huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olsun diye salih ameller işleyip huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olsun diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım.

En başındaki hadîs-i şerîfin başlangıcı bir önceki sayfada,En başındaki hadîs-i şerîfin başlangıcı bir önceki sayfada, onun için oradan alıyorum. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem müslüman onun için oradan alıyorum.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem müslüman
kişinin diğer müslüman kardeşine yardımı hususunda buyurmuş ki; kişinin diğer müslüman kardeşine yardımı hususunda buyurmuş ki;

Men meşâ fî hâceti ahîhi. "Her kim ki müslüman kardeşinin ihtiyacınıMen meşâ fî hâceti ahîhi. "Her kim ki müslüman kardeşinin ihtiyacını görmek için harekete geçerse..." Ve beleğa fîhâ. "Ve işi de başarırsa,görmek için harekete geçerse..." Ve beleğa fîhâ. "Ve işi de başarırsa, o kardeşin işini hallediverirse." Kâne hayren min i'tikâfi ışrîne seneten.o kardeşin işini hallediverirse." Kâne hayren min i'tikâfi ışrîne seneten. "20 yıl itikâf etmekten daha hayırlı bir sevap kazanmış olur." "20 yıl itikâf etmekten daha hayırlı bir sevap kazanmış olur."

Ve men i'tekefe yevmen. Efendimiz arkasındaki cümlede itikâf denilen [ibadeti] izah ediyor:Ve men i'tekefe yevmen. Efendimiz arkasındaki cümlede itikâf denilen [ibadeti] izah ediyor: "Her kim ki bir güncük itikâf eylese." İbtiğâe vechillâhi azze ve celle. "Her kim ki bir güncük itikâf eylese." İbtiğâe vechillâhi azze ve celle. "Aziz ve celil olan Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanmak için bir gün, "Aziz ve celil olan Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanmak için bir gün, bir camide bir itikâf ediverse..." Ceala'llâhu beynehû ve beyne'n-nâri selâse hanâdıka. bir camide bir itikâf ediverse..." Ceala'llâhu beynehû ve beyne'n-nâri selâse hanâdıka. "Allahu Teâlâ hazretleri o itikâf eden kulun cehennemle arasında üç tane mânia, çukur, "Allahu Teâlâ hazretleri o itikâf eden kulun cehennemle arasında üç tane mânia, çukur, geçilmesi imkânsız hendek meydana getirir." Eb'ade mimmâ beyne'l-hâfikayni.geçilmesi imkânsız hendek meydana getirir." Eb'ade mimmâ beyne'l-hâfikayni. "Maşrık ile mağrip arasındaki mesafeden daha geniş olmak şartıyla""Maşrık ile mağrip arasındaki mesafeden daha geniş olmak şartıyla" üç hendek meydana getirir." İbn Abbas radıyallahu anh rivayet etmiş. üç hendek meydana getirir."

İbn Abbas radıyallahu anh rivayet etmiş.
Tayâlisî'de, Hatîb-i Bağdadî'de, İbn Hibban'da nakledilmiş bir hadîs-i şerîf kiTayâlisî'de, Hatîb-i Bağdadî'de, İbn Hibban'da nakledilmiş bir hadîs-i şerîf ki zaten daha başka hadîs-i şerîflerle mânası teyid olunmuştur. zaten daha başka hadîs-i şerîflerle mânası teyid olunmuştur.

Bu hadîs-i şerîften müslümanın müslüman kardeşinin yardımına koşması gerektiği delili var. Bu hadîs-i şerîften müslümanın müslüman kardeşinin yardımına koşması gerektiği delili var. Ortaya o çıkıyor. Ve bunun sevabı var. Umumiyetle insan, İslâm'ı iyi bilmezse, Ortaya o çıkıyor. Ve bunun sevabı var. Umumiyetle insan, İslâm'ı iyi bilmezse, şekle bakar. Zaten insanların akıl seviyesi, kültür seviyesi itibariyle şekilden öze şekle bakar. Zaten insanların akıl seviyesi, kültür seviyesi itibariyle şekilden öze doğru yükselmek daha yüksek insanların işidir. Basit insanlar şekille uğraşır. doğru yükselmek daha yüksek insanların işidir. Basit insanlar şekille uğraşır. Öze inmek, daha yükseklere çıkmak gelişmiş insanların işidir. Öze inmek, daha yükseklere çıkmak gelişmiş insanların işidir.

Müslümanlık nedir? Namaz kılmak mı, oruç tutmak mı, hacca gitmek mi? Müslümanlık nedir? Namaz kılmak mı, oruç tutmak mı, hacca gitmek mi?

Evet, İslâm'ın, Allah'ın emirleri arasında bunlar var. Hemen hatıra gelen şeyler...Evet, İslâm'ın, Allah'ın emirleri arasında bunlar var. Hemen hatıra gelen şeyler... Üstelik bunların hatıra gelmesi yanlış da değil. Hakikaten bunlar hakkında, Üstelik bunların hatıra gelmesi yanlış da değil. Hakikaten bunlar hakkında, bunların sevaplarının çokluğu hakkında rivayetler de var; namaz kılmanın bunların sevaplarının çokluğu hakkında rivayetler de var; namaz kılmanın sevabı hakkında çok rivayetler var, hacca gitmenin, oruç tutmanın hakkında çok rivayetler var.sevabı hakkında çok rivayetler var, hacca gitmenin, oruç tutmanın hakkında çok rivayetler var. Ramazan'da itikâf etmenin, Allah rızası için bir Allahu ekber, bir sübhanallah, Ramazan'da itikâf etmenin, Allah rızası için bir Allahu ekber, bir sübhanallah, bir lâ ilâhe illallah demenin sevabı hakkında hadîs-i şerîfler var ki okuduk. bir lâ ilâhe illallah demenin sevabı hakkında hadîs-i şerîfler var ki okuduk. Bir lâ ilâhe illallah insanın cennete girmesine vesîle oluyor. Bir lâ ilâhe illallah insanın cennete girmesine vesîle oluyor. Bir sübhanallah mizanının ağır bastırmasına sebep oluyor. Bir sübhanallah mizanının ağır bastırmasına sebep oluyor. Bunlar hakkında rivayetler var. Bunlar şeklen, ilk önce hemen karşımıza gelen ibadetlerdir.Bunlar hakkında rivayetler var. Bunlar şeklen, ilk önce hemen karşımıza gelen ibadetlerdir. Ama bunların ötesinde daha başka şeyler var ki bunlar insanın kalbine, Ama bunların ötesinde daha başka şeyler var ki bunlar insanın kalbine, iç âlemine, niyetine, gönlüne taâlluk ediyor. İşte işin aslı oradadır. iç âlemine, niyetine, gönlüne taâlluk ediyor. İşte işin aslı oradadır.

İnsanın kalbi pâk olmazsa, gönlü temiz olmazsa, iç âlemi intizamlı olmazsa,İnsanın kalbi pâk olmazsa, gönlü temiz olmazsa, iç âlemi intizamlı olmazsa, içi güzel olmazsa dış güzelliğinin kıymeti kalmayıverir. İç güzelliği dış güzelliğinden içi güzel olmazsa dış güzelliğinin kıymeti kalmayıverir. İç güzelliği dış güzelliğinden kat kat daha üstündür. Nice insan vardır ki zâhiri mâmurdur, içi haraptır. kat kat daha üstündür. Nice insan vardır ki zâhiri mâmurdur, içi haraptır. Bir ev ki dışı pırıl pırıl boyanmış ama içinde merdivenleri yıkık, Bir ev ki dışı pırıl pırıl boyanmış ama içinde merdivenleri yıkık, her tarafından hava geliyor, kaloriferi yok, suyu yok, böcekler, fareler dolaşıyor... her tarafından hava geliyor, kaloriferi yok, suyu yok, böcekler, fareler dolaşıyor... Kıymeti yok. İç haraplığı daha fenadır. İçi mâmur oldu mu varsın dışı... Kıymeti yok. İç haraplığı daha fenadır. İçi mâmur oldu mu varsın dışı... Dış da önemli ama o ikinci planda gelir. Hatıra gelen kıymetli ibadetlerden birisi,Dış da önemli ama o ikinci planda gelir.

Hatıra gelen kıymetli ibadetlerden birisi,
Ramazan gelince yine söyleyeceğiz; "Aman Ramazan'ın son on gününde Efendimiz Ramazan gelince yine söyleyeceğiz; "Aman Ramazan'ın son on gününde Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem itikâf eylemiştir, on gününü camide geçirmiştir, sallallahu aleyhi ve sellem itikâf eylemiştir, on gününü camide geçirmiştir, kendini ibadete vakfetmiştir. Kadir gecesinde evde ibadet etmek imkânı da vardır.kendini ibadete vakfetmiştir. Kadir gecesinde evde ibadet etmek imkânı da vardır. Ama ey müslümanlar; durumu müsait olan kardeşlerim! Aman etmeyin eylemeyin, Ama ey müslümanlar; durumu müsait olan kardeşlerim! Aman etmeyin eylemeyin, gelin bu çok kazançlı on günü camide itikâf ederek geçirin." diyeceğiz. Bu muhakkak, gelin bu çok kazançlı on günü camide itikâf ederek geçirin." diyeceğiz. Bu muhakkak, hakikaten sevaplı. Ama bakın bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz ne buyuruyor, hakikaten sevaplı.

Ama bakın bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz ne buyuruyor,
İbn Abbas radıyallahu anh'ın rivayet ettiğine göre; İbn Abbas radıyallahu anh'ın rivayet ettiğine göre;

"Bir müslümanın bir müslüman kardeşinin ihtiyacı peşinde koşup onu bitirivermesi "Bir müslümanın bir müslüman kardeşinin ihtiyacı peşinde koşup onu bitirivermesi 20 yıl itikâf etmekten daha hayırlıdır." 20 yıl itikâf etmekten daha hayırlıdır."

İşte her zaman söylediğim bir noktaya bu hadîs-i şerîf işaret ediyor: İşte her zaman söylediğim bir noktaya bu hadîs-i şerîf işaret ediyor:

Bizi birbirimize muhabbetle bağlayan İslâm'dır, imandır, bu hadîs-i şerîflerdir. Bizi birbirimize muhabbetle bağlayan İslâm'dır, imandır, bu hadîs-i şerîflerdir.

Bunlar alınırsa ne olur? Tesbihin ipi alınmış gibi olur. Bunlar alınırsa ne olur?

Tesbihin ipi alınmış gibi olur.
Tesbihin ipini çekip aldığın zaman, o 99 tane, her birisi 99 yere gider.Tesbihin ipini çekip aldığın zaman, o 99 tane, her birisi 99 yere gider. Hatta toplamak istesen bazısını da bulamazsın; kimisi sedirin altına gider,Hatta toplamak istesen bazısını da bulamazsın; kimisi sedirin altına gider, kimisi koltuğun altına gider. Artık toplayamazsın da, bir dağıldı mı bir daha toplayamazsın... kimisi koltuğun altına gider. Artık toplayamazsın da, bir dağıldı mı bir daha toplayamazsın... Milletin fertleri de, ümmetin fertleri de böyledir. İslâm gelmiş, birbirlerine düşman olan,Milletin fertleri de, ümmetin fertleri de böyledir.

İslâm gelmiş, birbirlerine düşman olan,
ezelî ebedî birbirleriyle çekişip duran insanları kardeş etmiş; insanlara edebi, ahlâkı öğretmiş, ezelî ebedî birbirleriyle çekişip duran insanları kardeş etmiş; insanlara edebi, ahlâkı öğretmiş, birbirine sevgiyle saygıyla muamele etmeyi öğretmiş. Allah rızası için fedakârlık yapmayı öğretmiş. birbirine sevgiyle saygıyla muamele etmeyi öğretmiş. Allah rızası için fedakârlık yapmayı öğretmiş. Malından bağışta bulunmayı öğretmiş. Canını arkadaşları için ortaya koymayı, cihat etmeyi, Malından bağışta bulunmayı öğretmiş. Canını arkadaşları için ortaya koymayı, cihat etmeyi, vatanı milleti için hayır yapmayı, canından bile icabında vazgeçmeyi öğretmiş. vatanı milleti için hayır yapmayı, canından bile icabında vazgeçmeyi öğretmiş.

Şimdi biz milleti bundan vazgeçirmeye çalışıyoruz. İyilik mi? Vallâhi de billâhi de iyilik değil.Şimdi biz milleti bundan vazgeçirmeye çalışıyoruz.

İyilik mi?

Vallâhi de billâhi de iyilik değil.
Tesbihin tane ipini koparmak gibi bir şey. İşte o gittiği için, bu eğitim eksik kaldığı için,Tesbihin tane ipini koparmak gibi bir şey.

İşte o gittiği için, bu eğitim eksik kaldığı için,
"Bu imanın özü, esâsı, dinin aslı müslümanın müslümanı sevmesidir." "Bu imanın özü, esâsı, dinin aslı müslümanın müslümanı sevmesidir." diye o nokta ihmal edildiği için sosyal problemler çıkıyor. Onun için insanlar sınıf sınıf, diye o nokta ihmal edildiği için sosyal problemler çıkıyor. Onun için insanlar sınıf sınıf, grup grup ayrılıyor, birbirlerini boğazlamaya kalkışıyor. Bunu başka şeyle sağlayabilir misiniz? grup grup ayrılıyor, birbirlerini boğazlamaya kalkışıyor.

Bunu başka şeyle sağlayabilir misiniz?

Sağlayamazsınız, sağlayamazsınız, sağlayamazsınız! Sağlanmaz! Bu nizamı, Sağlayamazsınız, sağlayamazsınız, sağlayamazsınız! Sağlanmaz!

Bu nizamı,
bu kâideyi Allahu Teâlâ hazretleri koymuştur, Yaradanımız, her şeyi bilen Rabbü'l-âlemîn koymuştur. bu kâideyi Allahu Teâlâ hazretleri koymuştur, Yaradanımız, her şeyi bilen Rabbü'l-âlemîn koymuştur.

"Bir şeyi bir bilene soralım." demiyor muyuz? İnsaf edin,"Bir şeyi bir bilene soralım." demiyor muyuz? İnsaf edin, bir hukuk meselesini bir hukukçuya sormuyor musunuz?Hastalandığın zaman bir doktora sormuyor musun? bir hukuk meselesini bir hukukçuya sormuyor musunuz?Hastalandığın zaman bir doktora sormuyor musun?

Bu kâideleri bilenlerin en iyi bileni Allahu Teâlâ hazretleri koymuştur. Bu kâideleri bilenlerin en iyi bileni Allahu Teâlâ hazretleri koymuştur.

Şimdi istiyoruz ki bunları kaldıralım. Niye kaldıralım? İçki içeceğiz, İslâm mâni; Şimdi istiyoruz ki bunları kaldıralım.

Niye kaldıralım?

İçki içeceğiz, İslâm mâni;
flört edeceğiz, İslâm mâni; rüşvet alacağız, İslâm mâni;başkasının hakkını çiğneyeceğiz, İslâm mâni…flört edeceğiz, İslâm mâni; rüşvet alacağız, İslâm mâni;başkasının hakkını çiğneyeceğiz, İslâm mâni… İslâm'ı bütün nefsânî arzularımızın karşısına çekilmiş bir kocaman duvar gibi görüyoruz, kızıyoruz. İslâm'ı bütün nefsânî arzularımızın karşısına çekilmiş bir kocaman duvar gibi görüyoruz, kızıyoruz.

"Kardeşim, sen kendine kız, ne diye İslâm'a kızıyorsun? Sen de ötekisi gibi rüşvet almayan,"Kardeşim, sen kendine kız, ne diye İslâm'a kızıyorsun? Sen de ötekisi gibi rüşvet almayan, hırsızlık etmeyen, arsızlık etmeyen insan olsana!" "Hayır, ben öyle olmakta devam edeceğim.hırsızlık etmeyen, arsızlık etmeyen insan olsana!"

"Hayır, ben öyle olmakta devam edeceğim.
İslâm yıkılsın, bu duvar yıkılsın önümden yahu, istediğimi yapayım, İslâm yıkılsın, bu duvar yıkılsın önümden yahu, istediğimi yapayım, istediğim edepsizliği yapayım." İstediğin edepsizliği yaparsan bu gemi batar. istediğim edepsizliği yapayım."

İstediğin edepsizliği yaparsan bu gemi batar.

Hani farz-ı muhâl; imkânsız bir farz, "Hadi yap istersen..." diye desek...Hani farz-ı muhâl; imkânsız bir farz, "Hadi yap istersen..." diye desek... Diyemeyiz, dememiz mümkün değil de... "Yap, tamam rüşvet yiyen rüşvet yesin,Diyemeyiz, dememiz mümkün değil de... "Yap, tamam rüşvet yiyen rüşvet yesin, cehenneme kadar yolu var, zıkkım olsun, yesin. Hırsızlık yapan buyursun yapsın. cehenneme kadar yolu var, zıkkım olsun, yesin. Hırsızlık yapan buyursun yapsın. Arsızlık eden etsin..." Ama bu nizam, bu cemiyet durmaz ki; gemi batar. Arsızlık eden etsin..."

Ama bu nizam, bu cemiyet durmaz ki; gemi batar.
Geminin alt tarafını deldiğin zaman, içine su geldiği zaman gemi durmaz ki, batar. Geminin alt tarafını deldiğin zaman, içine su geldiği zaman gemi durmaz ki, batar.

"Efendim bir deneyelim." Ama sen batmaya başladıktan sonra gemiyi kurtaramazsın ki... "Efendim bir deneyelim."

Ama sen batmaya başladıktan sonra gemiyi kurtaramazsın ki...

"Bırakalım, bir deneyelim hocam. Sen dokunma, bırak, herkes istediği edepsizliği yapsın." "Bırakalım, bir deneyelim hocam. Sen dokunma, bırak, herkes istediği edepsizliği yapsın."

Yok, öyle şey yok. Millet tecrübe tahtası mı? Bir batarsa koca denizin ortasında... Yok, öyle şey yok. Millet tecrübe tahtası mı? Bir batarsa koca denizin ortasında...

"Şunu bir deneyelim bakalım. Deldiğimiz zaman batacak mı şu gemi?" Batar. "Şunu bir deneyelim bakalım. Deldiğimiz zaman batacak mı şu gemi?"

Batar.
Bu, iki kere iki dört eden bir şey. Gemi batar. Gemi misalini Peygamber Efendimiz veriyor. Bu, iki kere iki dört eden bir şey. Gemi batar.

Gemi misalini Peygamber Efendimiz veriyor.
Efendimiz: "Sizden biriniz bir gemide olsanız, bir kısmı üst güvertede olsa, Efendimiz:

"Sizden biriniz bir gemide olsanız, bir kısmı üst güvertede olsa,
bir kısmı ambarda olsa... Ambardakiler su almak için yukarıya çıkıyorlar iniyorlar,bir kısmı ambarda olsa... Ambardakiler su almak için yukarıya çıkıyorlar iniyorlar, çıkıyorlar iniyorlar, çıkıyorlar iniyorlar... Merdivenden inip çıkmak zor geliyor, çıkıyorlar iniyorlar, çıkıyorlar iniyorlar... Merdivenden inip çıkmak zor geliyor, 'Şuradan bir delik açayım, suyu kestirmeden alayım.' dese olur mu?" diyor. 'Şuradan bir delik açayım, suyu kestirmeden alayım.' dese olur mu?" diyor.

Olmaz, gemi batar. Onun için bize kızsalar da kızmasalar da... Olmaz, gemi batar.

Onun için bize kızsalar da kızmasalar da...

Küçük çocuk, şurubu içmek istiyor mu? İstemez ama ağzını tutarız, elini tutarız,Küçük çocuk, şurubu içmek istiyor mu?

İstemez ama ağzını tutarız, elini tutarız,
"Sus bakalım." deriz, biraz bağırırız, "Bu şifa olacak, bak sen bunu [içmezsen] zatürre olursun, "Sus bakalım." deriz, biraz bağırırız, "Bu şifa olacak, bak sen bunu [içmezsen] zatürre olursun, ölürsün." diye biz ona zorla [içiririz]. Çocuk bağırır çağırır... Çocuk iğne yaptırmayı ister mi? ölürsün." diye biz ona zorla [içiririz]. Çocuk bağırır çağırır...

Çocuk iğne yaptırmayı ister mi?

İstemez, doktoru gördüğü zaman annesinin kucağına sarılır. Annesi onun [elini] tutuverir, İstemez, doktoru gördüğü zaman annesinin kucağına sarılır. Annesi onun [elini] tutuverir, yine o iğne yapılır. Neden? Şifa var. Acı da olsa şifa var. yine o iğne yapılır.

Neden?

Şifa var. Acı da olsa şifa var.

Şimdi biz yüzyılların denenmiş sosyal kâidelerini değiştirmeye çalışanların karşısında Şimdi biz yüzyılların denenmiş sosyal kâidelerini değiştirmeye çalışanların karşısında bigâne olarak duramayız. Çünkü o geminin içinde biz de varız.bigâne olarak duramayız. Çünkü o geminin içinde biz de varız. Sadece o yansa, o zaman bir şey değil ama biz de yanarız. Onun için bu cemiyeti sıhhatli tutmak zorundayız. Sadece o yansa, o zaman bir şey değil ama biz de yanarız. Onun için bu cemiyeti sıhhatli tutmak zorundayız.

Bu cemiyetin yolu bizimle ilgilidir, suyu bizimle ilgilidir, çocukların eğitimi bizimle ilgilidir, Bu cemiyetin yolu bizimle ilgilidir, suyu bizimle ilgilidir, çocukların eğitimi bizimle ilgilidir, her şeyiyle ilgileniriz. Çünkü biziz, çünkü bize dedelerimizin emanetidir. her şeyiyle ilgileniriz. Çünkü biziz, çünkü bize dedelerimizin emanetidir. İşte İslâm da bize dedelerimizin emaneti... İşte İslâm da bize dedelerimizin emaneti...

Benim bu anlattıklarım, bir bakıma utanarak anlatıyorum, faydacı nokta-ı nazardan,Benim bu anlattıklarım, bir bakıma utanarak anlatıyorum, faydacı nokta-ı nazardan, faydası var diye anlatıyorum. Hâlbuki biz mü'miniz, faydayı zararı düşünecek insan değiliz ki;faydası var diye anlatıyorum. Hâlbuki biz mü'miniz, faydayı zararı düşünecek insan değiliz ki; Rabbimiz böyle emretmiş, Resûl-ü Edîb'i Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi Rabbimiz böyle emretmiş, Resûl-ü Edîb'i Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem böyle buyurmuş; biter. Resûlullah bir şey söyledikten sonra bize ikinci ve sellem böyle buyurmuş; biter.

Resûlullah bir şey söyledikten sonra bize ikinci
bir sözle karşısına çıkmak yakışır mı? Olmaz! "Efendimiz böyle buyurmuş, bitti kardeşim, bir sözle karşısına çıkmak yakışır mı?

Olmaz!

"Efendimiz böyle buyurmuş, bitti kardeşim,
tamam, boşuna artık çırpınma, debelenme. Tamam, bu böyledir." deriz. tamam, boşuna artık çırpınma, debelenme. Tamam, bu böyledir." deriz.

Ama biz bir de işin fayda tarafını anlatıyoruz. Neden? İnanmayanlara anlatıyoruz kardeşim, Ama biz bir de işin fayda tarafını anlatıyoruz.

Neden?

İnanmayanlara anlatıyoruz kardeşim,
inanmayanlara anlatıyoruz. Bilsinler diye… "Bak bir sosyoloji diye ilim vardır.inanmayanlara anlatıyoruz. Bilsinler diye…

"Bak bir sosyoloji diye ilim vardır.
Bak bir milletin yükselmesi alçalması neyle olur, tarih bunu kaydetmiş. Tarih ilmi var, Bak bir milletin yükselmesi alçalması neyle olur, tarih bunu kaydetmiş. Tarih ilmi var, tarihten çıkarılacak ibretler var..." Biz inat edenlere anlatıyoruz;tarihten çıkarılacak ibretler var..." Biz inat edenlere anlatıyoruz; "Etmeyin eylemeyin" diye onlara anlatıyoruz, yoksa sözümüz size değil. "Etmeyin eylemeyin" diye onlara anlatıyoruz, yoksa sözümüz size değil.

Biz "hadis" dedik mi tamam, akan sular durur. Efendimiz böyle buyurmuş, bitti. Biz "hadis" dedik mi tamam, akan sular durur. Efendimiz böyle buyurmuş, bitti. Ama başkasına da anlatmak zorunda kalıyoruz ki o da edepsizlik etmesin diye. Ama başkasına da anlatmak zorunda kalıyoruz ki o da edepsizlik etmesin diye.

İslâm geldi mi, müslüman kardeşinin işine koşmak için çalışacak. Bu hadisi duyan insan durur mu? İslâm geldi mi, müslüman kardeşinin işine koşmak için çalışacak. Bu hadisi duyan insan durur mu?

Şimdi ben yarın bir müslüman kardeşimin bir işi olsa, sabahtan akşama ona koştururum... Şimdi ben yarın bir müslüman kardeşimin bir işi olsa, sabahtan akşama ona koştururum...

"E tatil..." Olsun, sevap kazanacağım. "20 yıllık itikâf etmiş gibi sevap kazanacağım." "E tatil..."

Olsun, sevap kazanacağım. "20 yıllık itikâf etmiş gibi sevap kazanacağım."
diye koştururum. Bu güzel bir kâide, kaçırılır bir şey değil ki. diye koştururum.

Bu güzel bir kâide, kaçırılır bir şey değil ki.

Hatırlıyorum, [Mehmed Zahid] Hocamız rahmetullahi aleyh sağdı, arkadaşlarımız itikâfa girdi.Hatırlıyorum, [Mehmed Zahid] Hocamız rahmetullahi aleyh sağdı, arkadaşlarımız itikâfa girdi. Teşvik ediyor çünkü sünnet... Bir beldede hiç kimse itikâfa girmese… Teşvik ediyor çünkü sünnet...

Bir beldede hiç kimse itikâfa girmese…

İtikâf ne demek? Bir camiye geleceksin, orada kalacaksın, ibadet edeceksin, İtikâf ne demek?

Bir camiye geleceksin, orada kalacaksın, ibadet edeceksin,
gece de orada yatacaksın. İtikâf bu. Tabii on gün itikâfa yatınca, camide ibadet edince, gece de orada yatacaksın. İtikâf bu.

Tabii on gün itikâfa yatınca, camide ibadet edince,
onun da kendine göre problemleri var. İtikâfın da problemleri var. İtikâf eden insan ne der? onun da kendine göre problemleri var. İtikâfın da problemleri var.

İtikâf eden insan ne der?

Der ki: "Ooh, var mı benim gibisi? On gün itikâf etmişim, Der ki:

"Ooh, var mı benim gibisi? On gün itikâf etmişim,
hem de itikâf etmenin bu kadar sevabı var. Günah işlemedim, tesbih çektim, hem de itikâf etmenin bu kadar sevabı var. Günah işlemedim, tesbih çektim, Kur'an okudum, ibadet ettim, namaz kıldım, oruç tuttum..." Bu iş biraz hoşuna gider. Böbürlenir, Kur'an okudum, ibadet ettim, namaz kıldım, oruç tuttum..."

Bu iş biraz hoşuna gider. Böbürlenir,
koltukları kabarır. Arkadaşlar da herhâlde, biraz öyle heveslendiler. koltukları kabarır.

Arkadaşlar da herhâlde, biraz öyle heveslendiler.
Hocamız rahmetullahi aleyh bu İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan bu mânada bir Hocamız rahmetullahi aleyh bu İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan bu mânada bir hadise nakletti, şöyle: Bir gün, İbn Abbas radıyallahu anhümâ ki sahâbe-i kirâm hadise nakletti, şöyle:

Bir gün, İbn Abbas radıyallahu anhümâ ki sahâbe-i kirâm
içinde ilmiyle tanınmış, müstesna güzellikte olan bir kimseydi. içinde ilmiyle tanınmış, müstesna güzellikte olan bir kimseydi. Güzelliğinden görenlerin gözleri kamaşırdı. Kureyş kabilesinden, Efendimiz'in amcazâdesi, Güzelliğinden görenlerin gözleri kamaşırdı. Kureyş kabilesinden, Efendimiz'in amcazâdesi, o güzellikten o da pay almış, çok güzel bir delikanlı idi. Efendimiz'in sağlığında gençti.o güzellikten o da pay almış, çok güzel bir delikanlı idi. Efendimiz'in sağlığında gençti. Çok da alimdi, çok da edepliydi. Genç olduğu halde Hz. Ömer radıyallahu anh Çok da alimdi, çok da edepliydi. Genç olduğu halde Hz. Ömer radıyallahu anh onu meclisinde müstesna bir mevkiye oturturdu. Herkes onun yanında konuşamazdı amaonu meclisinde müstesna bir mevkiye oturturdu. Herkes onun yanında konuşamazdı ama İbn Abbas radıyallahu anhümâ'ya çok itibar ederdi. İbn Abbas itikâfa girmiş. Namazda. İbn Abbas radıyallahu anhümâ'ya çok itibar ederdi.

İbn Abbas itikâfa girmiş. Namazda.
Tabii dışarıdan gelenler oluyor ya... İtikâfın Cuma namazı kılınan bir mescitte yapılması efdâl. Tabii dışarıdan gelenler oluyor ya... İtikâfın Cuma namazı kılınan bir mescitte yapılması efdâl. Bakmış, müslümanlardan birisi camiye gelmiş ama hâli perişan. İnsan baktı mı görür ya... Bakmış, müslümanlardan birisi camiye gelmiş ama hâli perişan. İnsan baktı mı görür ya...

"Yahu senin benzin sararmış, seni üzüntülü görüyorum. Niye böyle üzüntülüsün, "Yahu senin benzin sararmış, seni üzüntülü görüyorum. Niye böyle üzüntülüsün, bir derdin mi var?" diye sormuş. "Evet ey Abbas'ın oğlu, benim bir sıkıntım var." bir derdin mi var?" diye sormuş.

"Evet ey Abbas'ın oğlu, benim bir sıkıntım var."

"Nedir derdin?" diyor. "Filanca kimseden borç almıştım, vakti geldi, "Nedir derdin?" diyor.

"Filanca kimseden borç almıştım, vakti geldi,
ödeyecek imkânım yok. Söz de vermiştim, çok sıkıştım, borcumu ödeyemediğim için çok utanıyorum.ödeyecek imkânım yok. Söz de vermiştim, çok sıkıştım, borcumu ödeyemediğim için çok utanıyorum. Üzüntüm odur." "Ha, ben o şahsı tanırım. İster misin gideyim senin nâmına ricada bulunsam? Üzüntüm odur."

"Ha, ben o şahsı tanırım. İster misin gideyim senin nâmına ricada bulunsam?
İster misin?" "Çok makbûle geçer." diyor, "lütfedersiniz" demek istiyor. İster misin?"

"Çok makbûle geçer." diyor, "lütfedersiniz" demek istiyor.

İbn Abbas radıyallahu anh mescitten çıkmış, başlamış onunla beraber yürümeye... İbn Abbas radıyallahu anh mescitten çıkmış, başlamış onunla beraber yürümeye... Adamcağız hemen fark etmiş, demiş ki; "Ey Abbas'ın oğlu! İtikâftaydınız. Adamcağız hemen fark etmiş, demiş ki;

"Ey Abbas'ın oğlu! İtikâftaydınız.
İtikâftan dışarı çıkınca itikâfınız bozulacak." Diyor ki; İtikâftan dışarı çıkınca itikâfınız bozulacak."

Diyor ki;

"Şurada yatan zâttan bizzat işittim ki; -Peygamber Efendimiz'in türbe-i saadetini gösteriyor- "Şurada yatan zâttan bizzat işittim ki; -Peygamber Efendimiz'in türbe-i saadetini gösteriyor- 'Bir müslüman kardeşinin işini görmek 20 yıllık itikâftan daha hayırlıdır.' buyurdu. 'Bir müslüman kardeşinin işini görmek 20 yıllık itikâftan daha hayırlıdır.' buyurdu. Ben o fırsatı kaçırmayayım." O yardım etmeye koşuyor. Herhâlde rica ediyor, ya affettirir,Ben o fırsatı kaçırmayayım."

O yardım etmeye koşuyor. Herhâlde rica ediyor, ya affettirir,
bağışlattırır veyahut tecil ettirtir. Neyse, bir işini görmek... bağışlattırır veyahut tecil ettirtir. Neyse, bir işini görmek...

İşte böyle olacağız. Bir günlük itikâf da cehennemle insanın arasında üç taneİşte böyle olacağız.

Bir günlük itikâf da cehennemle insanın arasında üç tane
ulu hendek meydana getirir ki her bir hendeğin mesafesi doğu ile batı arası kadardır. ulu hendek meydana getirir ki her bir hendeğin mesafesi doğu ile batı arası kadardır. "Cehenneme girme ihtimali çok azalır, tehlikelerden emniyette olur." demek. İşte böyle..."Cehenneme girme ihtimali çok azalır, tehlikelerden emniyette olur." demek.

İşte böyle...
Müslümanlar birbirlerini sevsin, birbirlerinin yardımına koşsun, imdadına yetişsin, Müslümanlar birbirlerini sevsin, birbirlerinin yardımına koşsun, imdadına yetişsin, her hususta hizmet imkânı arasın. Gümüşhâneli Hocamız -ki şu hadis kitabını yazmış olan mübarektir,her hususta hizmet imkânı arasın.

Gümüşhâneli Hocamız -ki şu hadis kitabını yazmış olan mübarektir,
Allah şefaatlerine nâil etsin- bir kitap yazmıştır Tarikatlerde Usûl diye,Allah şefaatlerine nâil etsin- bir kitap yazmıştır Tarikatlerde Usûl diye, yeni harflerle de Arapça'dan tercüme edilip neşredildi. Orada diyor ki; yeni harflerle de Arapça'dan tercüme edilip neşredildi. Orada diyor ki;

"Şazelî tarikati şöyledir, Kadirî tarikati böyledir, Bedevî tarikati şöyledir, "Şazelî tarikati şöyledir, Kadirî tarikati böyledir, Bedevî tarikati şöyledir, Desûkî tarikati şöyledir. Ama hepsinin müşterek bir hususiyeti, müşterek olan bir esâsı vardır; Desûkî tarikati şöyledir. Ama hepsinin müşterek bir hususiyeti, müşterek olan bir esâsı vardır; hepsinde hizmet şarttır, hizmet." Derviş hizmet ehli olacak, hizmete koşacak, yardıma koşacak.hepsinde hizmet şarttır, hizmet."

Derviş hizmet ehli olacak, hizmete koşacak, yardıma koşacak.
Büyüklere saygı, küçüklere sevgi, yapabileceği tarzda hizmete koşacak. Büyüklere saygı, küçüklere sevgi, yapabileceği tarzda hizmete koşacak.

İşte bizim cemiyetimiz böyle bir cemiyetti; tepeden tırnağa, binası, camisi, medresesi,İşte bizim cemiyetimiz böyle bir cemiyetti; tepeden tırnağa, binası, camisi, medresesi, şusu busu, hepsi hayırdır. Herkes millete hizmet için koşuşmuştur, neler yapmışlardır, şusu busu, hepsi hayırdır. Herkes millete hizmet için koşuşmuştur, neler yapmışlardır, iyilik için fırsat aramışlardır... Allah bize de imanın o lezzetini, o şuurunu, iyilik için fırsat aramışlardır...

Allah bize de imanın o lezzetini, o şuurunu,
İslâm'ın bu derinliğini kavramak nimetini ihsân eylesin. İkinci hadîs-i şerîf: İslâm'ın bu derinliğini kavramak nimetini ihsân eylesin.

İkinci hadîs-i şerîf:

Men meşâ mea zâlimin li-yuînehû ve hüve ya'lemu ennehû zâlimun fekad harece mine'l-İslâmi. Men meşâ mea zâlimin li-yuînehû ve hüve ya'lemu ennehû zâlimun fekad harece mine'l-İslâmi.

Bu hadîs-i şerîf Taberânî'de, Buhârî'de, Begavî'de, Ebû Nuaym'da zikredilmiş bir hadîs-i şerîftir. Bu hadîs-i şerîf Taberânî'de, Buhârî'de, Begavî'de, Ebû Nuaym'da zikredilmiş bir hadîs-i şerîftir.

Bu da işi başka bir yönden alan, demin söylediğimiz hadîs-i şerîfe Bu da işi başka bir yönden alan, demin söylediğimiz hadîs-i şerîfe kutup bir başka istikâmeti gösteriyor. Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz; kutup bir başka istikâmeti gösteriyor.

Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz;

Men meşâ mea zâlimin li-yuînehû. Men meşâ mea zâlimin li-yuînehû. "Her kim ki bir zalimin yanı başında ona yardım edeyim diye, yürürse... "Her kim ki bir zalimin yanı başında ona yardım edeyim diye, yürürse... "Ve hüve ya'lemu ennehû zâlimun. "Ve biliyorsa ki o zalimdir..." Ama yine de yardımdan vazgeçmiyor."Ve hüve ya'lemu ennehû zâlimun. "Ve biliyorsa ki o zalimdir..."

Ama yine de yardımdan vazgeçmiyor.
Maaş gelecek, menfaat gelecek diye onun yanında gidiyor. Böyle bir kimse; Maaş gelecek, menfaat gelecek diye onun yanında gidiyor. Böyle bir kimse;

Fekad harece mine'l-İslâm. "İslâm'dan çıkar."Fekad harece mine'l-İslâm. "İslâm'dan çıkar." Çünkü zulüm İslâm'ın en büyük düşmanlarından biridir. İslâm bazı şeyleri kökünden kazımıştır,Çünkü zulüm İslâm'ın en büyük düşmanlarından biridir. İslâm bazı şeyleri kökünden kazımıştır, yıkmıştır; birisi zulüm, birisi şirk. Birisi zulüm. İslâm'da zulme hiç taviz yoktur. yıkmıştır; birisi zulüm, birisi şirk.

Birisi zulüm. İslâm'da zulme hiç taviz yoktur.
Müslüman bir zalime "Ey efendim!" bile diyemez. "Yâ seyyidî!" diyemez. Derse Arş-ı Âlâ titrer.Müslüman bir zalime "Ey efendim!" bile diyemez. "Yâ seyyidî!" diyemez. Derse Arş-ı Âlâ titrer. "Vay! Bu müslüman zalime dedi!" diye Arş-ı Âlâ titrer. Öyle şey yok. Sözle bile taviz yoktur. "Vay! Bu müslüman zalime dedi!" diye Arş-ı Âlâ titrer. Öyle şey yok. Sözle bile taviz yoktur. Zalime yardım yok. Neden? Zulüm fenadır da ondan. İçinizde hiç zulmü beğenen var mı?Zalime yardım yok.

Neden?

Zulüm fenadır da ondan.

İçinizde hiç zulmü beğenen var mı?
Hiç beğenilir mi? Mümkün değil. Onun için zalime de yardım yok. Hiç beğenilir mi?

Mümkün değil.

Onun için zalime de yardım yok.

Zalim kendisi ateş olsa cirmi kadar yer yakar. Ne kadar; 180 santim boyunda, 55 santim eninde... Zalim kendisi ateş olsa cirmi kadar yer yakar. Ne kadar; 180 santim boyunda, 55 santim eninde... O kadar yer yakar. Tepeden tırnağa ateş olsa o kadar yer yakar. O kadar yer yakar. Tepeden tırnağa ateş olsa o kadar yer yakar. Zalimi bayağı anlı şanlı bir zalim yapan, tarihlere geçirten, etrafındaki dalkavuklardır.Zalimi bayağı anlı şanlı bir zalim yapan, tarihlere geçirten, etrafındaki dalkavuklardır. Zalimi zalim yapan; sen ve ben… Onun için İslâm hastalığı öyle kıyısından köşesindenZalimi zalim yapan; sen ve ben…

Onun için İslâm hastalığı öyle kıyısından köşesinden
azıcık kurcalamaz, kökünden temizler, kökünden söküp atar. Hiç imkân bırakmaz. İçki haram! azıcık kurcalamaz, kökünden temizler, kökünden söküp atar. Hiç imkân bırakmaz.

İçki haram!

"Peki haram ama ben imal ederim, satarım, kendim içmem." İmal de edemezsin, "Peki haram ama ben imal ederim, satarım, kendim içmem."

İmal de edemezsin,
satamazsın da! "Hayır, ben içmiyorum da satmıyorum da sadece hammallığını yapıyorum, satamazsın da!

"Hayır, ben içmiyorum da satmıyorum da sadece hammallığını yapıyorum,
kamyona yüklüyorum, öbür tarafa taşıyorum." Taşıyamazsın da! Onu da yasaklamış. kamyona yüklüyorum, öbür tarafa taşıyorum."

Taşıyamazsın da! Onu da yasaklamış.

"Efendim ben sunmuyorum ama misafir odasında, salonda, Amerikan barda likör şişesi duruyor. "Efendim ben sunmuyorum ama misafir odasında, salonda, Amerikan barda likör şişesi duruyor. Misafir geldiği zaman hizmetçime ikram ettirtiyorum. Kendim elimi sürmem, Misafir geldiği zaman hizmetçime ikram ettirtiyorum. Kendim elimi sürmem, tövbe estağfirullah, hacıyım ben, korkarım..." Olmaz ya! Hacının misafir odasında tövbe estağfirullah, hacıyım ben, korkarım..."

Olmaz ya! Hacının misafir odasında
bar Amerikan olur mu? Olmaz ama olduğunu ben gördüm. Böyle bir acayip dünyada bar Amerikan olur mu?

Olmaz ama olduğunu ben gördüm. Böyle bir acayip dünyada
yaşıyoruz ki kardeşlerim, öyle tezatlar içinde yaşıyoruz ki şapla şeker bir arada... yaşıyoruz ki kardeşlerim, öyle tezatlar içinde yaşıyoruz ki şapla şeker bir arada...

Yahu sen hacı mısın? "Hacıyım. Elhamdülillah, hacca gittim." Peki bu ne? Yahu sen hacı mısın?

"Hacıyım. Elhamdülillah, hacca gittim."

Peki bu ne?

er-Rızku alâ'llah. Bakkal kocaman, güzel levha yazdırmış, eski yazı, altına da Türkçe'sini yazmış.er-Rızku alâ'llah.

Bakkal kocaman, güzel levha yazdırmış, eski yazı, altına da Türkçe'sini yazmış.
İyi, güzel… Tam içki şişelerinin yanına koymuş. "Rızk Allah tarafından verilir." demek. İyi, güzel… Tam içki şişelerinin yanına koymuş. "Rızk Allah tarafından verilir." demek. Kadere imanın bir [göstergesi]. "Rızkı Allah verir, ben kimseden korkmam. Rızkı bana Allah veriyor. Kadere imanın bir [göstergesi]. "Rızkı Allah verir, ben kimseden korkmam. Rızkı bana Allah veriyor. Ben rızk için kimseye serfûru etmem, başımı eğmem, eyvallah demem, Ben rızk için kimseye serfûru etmem, başımı eğmem, eyvallah demem, dalkavukluk yapmam." demek o. İçki niye satıyorsun, içiyor musun yoksa? dalkavukluk yapmam." demek o.

İçki niye satıyorsun, içiyor musun yoksa?

"Yok hocam, içmem ama bunu koyduğum zaman müşteri çok geliyor."Yok hocam, içmem ama bunu koyduğum zaman müşteri çok geliyor. Satmazsam müşteri gelmiyor." diyor. Tezatlı, acayip şey... Satmazsam müşteri gelmiyor." diyor.

Tezatlı, acayip şey...

Bir müslüman, zalim olduğunu bildi mi o zalime yardım edemez; yanında yürüse İslâm'dan çıkar!Bir müslüman, zalim olduğunu bildi mi o zalime yardım edemez; yanında yürüse İslâm'dan çıkar! Bu, zalimin yanına varmayın diye büyük tehdittir. Âyet-i kerîmede de böyle buyurulmuş ki; Bu, zalimin yanına varmayın diye büyük tehdittir.

Âyet-i kerîmede de böyle buyurulmuş ki;

Ve lâ terkenû ile'llezîne zalemû ve fe-temessekümû'n-nâru. "Sakın ha zalimlere meyletmeyiniz, Ve lâ terkenû ile'llezîne zalemû ve fe-temessekümû'n-nâru. "Sakın ha zalimlere meyletmeyiniz, sonra size de cehennem ateşi gelir, dokunur. sonra size de cehennem ateşi gelir, dokunur. Siz de onun yüzünden, o zalime meylettiğinizden dolayı o cehennem azabının tadını tadarsınız." Siz de onun yüzünden, o zalime meylettiğinizden dolayı o cehennem azabının tadını tadarsınız."

Zalime taviz yok! Ben yakınlarıma, akrabama bile söylüyorum: Zalime taviz yok!

Ben yakınlarıma, akrabama bile söylüyorum:

"Çocuk bir kabahat yaptığı zaman gülmeyin." Diyelim ki mesela, hani babasının sigarasını almış..."Çocuk bir kabahat yaptığı zaman gülmeyin."

Diyelim ki mesela, hani babasının sigarasını almış...
Küçük bebek, farz edelim, babasının sigarasını gördü, ağzına alıyor. Küçük bebek, farz edelim, babasının sigarasını gördü, ağzına alıyor. Bütün herkes 'kah kah kah, kih kih kih' gülüyor. Böyle şey yok! Bütün herkes 'kah kah kah, kih kih kih' gülüyor.

Böyle şey yok!

Çocuk edepsizlik yaptığı zaman, edebe mugâyir bir şey yaptığı zaman gülmeyin, Çocuk edepsizlik yaptığı zaman, edebe mugâyir bir şey yaptığı zaman gülmeyin, taviz olur. Çocuk gülündüğü için onu tekrar yapar. Çocuğa o tavizi vermeyin. taviz olur. Çocuk gülündüğü için onu tekrar yapar. Çocuğa o tavizi vermeyin.

Zalime haydi haydi... İnsan kale gibi sağlam dursun. Zalime haydi haydi... İnsan kale gibi sağlam dursun.

"Efendim şu benim akrabam, şu yabancı. Bu benim komşum, çok sevdiğim bir kimse, "Efendim şu benim akrabam, şu yabancı. Bu benim komşum, çok sevdiğim bir kimse, bu ötekisi. Bu haksız ama komşum..." Öyle şey olmaz. O zaman mahkemeleri kapatalım, bu ötekisi. Bu haksız ama komşum..."

Öyle şey olmaz. O zaman mahkemeleri kapatalım,
hâkimlerin hepsini hâkimlikten terhis edelim; "Git, ne yaparsan yap; bakkallık yap,hâkimlerin hepsini hâkimlikten terhis edelim; "Git, ne yaparsan yap; bakkallık yap, komisyonculuk yap, başka işle meşgul ol…" Mahkemeye lüzum kalmaz. komisyonculuk yap, başka işle meşgul ol…" Mahkemeye lüzum kalmaz. Eğer ben sevdiğim adamı kayıracaksam, o sevdiği adamı kayıracaksa, Eğer ben sevdiğim adamı kayıracaksam, o sevdiği adamı kayıracaksa, hiç mahkemeye filan lüzum yok. Ama fiilen öyle oluyor. Neden? hiç mahkemeye filan lüzum yok. Ama fiilen öyle oluyor.

Neden?

İslâm ahlâkından, İslâmî ahlâktan uzaklaştık. Eski hâkimlerden,İslâm ahlâkından, İslâmî ahlâktan uzaklaştık.

Eski hâkimlerden,
eski devrin büyük alimlerinden bir tanesinin huzuruna -kadının huzuruna- Harûn-u Reşid gelmiş, bir de gayrimüslim geliyor.eski devrin büyük alimlerinden bir tanesinin huzuruna -kadının huzuruna- Harûn-u Reşid gelmiş, bir de gayrimüslim geliyor. Birisi Abbasî halifesi, ötekisi gayrimüslim. Kadı efendinin içinden yüreği cız etmiş. Birisi Abbasî halifesi, ötekisi gayrimüslim. Kadı efendinin içinden yüreği cız etmiş. Harûn-u Reşid müslüman diye sevmiş, ötekisinin de kıyafetinden gayrimüslim olduğu belli... Harûn-u Reşid müslüman diye sevmiş, ötekisinin de kıyafetinden gayrimüslim olduğu belli... İstemiş ki Harûn-u Reşid müslüman olduğu için o haklı çıksın. Ama dinlemiş, bakmış haksız. İstemiş ki Harûn-u Reşid müslüman olduğu için o haklı çıksın. Ama dinlemiş, bakmış haksız. Gayrimüslime "Sen haklısın." demiş, ötekisini mahkûm etmiş, "Sen haksızsın." demiş. Gayrimüslime "Sen haklısın." demiş, ötekisini mahkûm etmiş, "Sen haksızsın." demiş. "Ne yapması gerekirse onu yapsın." diye söylemiş. Ama kitaplar yazıyor ki;"Ne yapması gerekirse onu yapsın." diye söylemiş.

Ama kitaplar yazıyor ki;
ömrünün sonuna kadar "Tevbe yâ Rabbi! Estağfirullah yâ Rabbi!" diye tevbe etmiş. Niye? ömrünün sonuna kadar "Tevbe yâ Rabbi! Estağfirullah yâ Rabbi!" diye tevbe etmiş.

Niye?

"Ben onlar içeri girdiği zaman müslümana kalbim meyletti." diye ona tevbe etmiş. "Ben onlar içeri girdiği zaman müslümana kalbim meyletti." diye ona tevbe etmiş.

Hükmü bozuk vermemiş de, sadece kalbinin meyline bile tevbe ediyor. Hükmü bozuk vermemiş de, sadece kalbinin meyline bile tevbe ediyor.

İslâm böyledir. Fatih Sultan Mehmed ile İstanbul'un ilk kadısının macerası belli değil mi? İslâm böyledir.

Fatih Sultan Mehmed ile İstanbul'un ilk kadısının macerası belli değil mi?

Fatih Sultan Mehmed geliyor; yakışıklı bir komutan, devletin başkanı, ayakları yere değmiyor, Fatih Sultan Mehmed geliyor; yakışıklı bir komutan, devletin başkanı, ayakları yere değmiyor, cıva gibi... İstanbul'u fethetmiş. İstiyor, burayı imâr etsin. Büyük bir ibadethane cıva gibi... İstanbul'u fethetmiş. İstiyor, burayı imâr etsin. Büyük bir ibadethane yaptırmak istiyor. Mimarı Rum; kendisinin verdiği malzemeyi çalmış çırpmış, kesmiş, yaptırmak istiyor. Mimarı Rum; kendisinin verdiği malzemeyi çalmış çırpmış, kesmiş, istediğinin aksini yapmış. Basıyor cezayı. Ama öyle adalet yerleşmiş ki istediğinin aksini yapmış. Basıyor cezayı. Ama öyle adalet yerleşmiş ki gayrimüslim mimar sultanı dava ediyor. Kadı efendinin huzuruna geliyorlar; gayrimüslim mimar sultanı dava ediyor.

Kadı efendinin huzuruna geliyorlar;
padişah pervâsız geçiyor, sedire oturuyor. Kadı efendinin yüzü bir karış, diyor ki; padişah pervâsız geçiyor, sedire oturuyor. Kadı efendinin yüzü bir karış, diyor ki;

"Sultanım burası adalet yeridir, geç bakalım şuraya, aşağı otur, diz çök bakalım." "Sultanım burası adalet yeridir, geç bakalım şuraya, aşağı otur, diz çök bakalım."

"Peki" diyor, hemen aşağı iniyor. Adalet en önemli şey. Geçiyor, aşağı oturuyor. "Peki" diyor, hemen aşağı iniyor.

Adalet en önemli şey.

Geçiyor, aşağı oturuyor.

"Sen sanık mevkiindesin. Aleyhinde dava var, öyle başköşeye geçip oturamazsın. "Sen sanık mevkiindesin. Aleyhinde dava var, öyle başköşeye geçip oturamazsın. İstersen sultan ol, otur bakayım oraya." diyor. Beri tarafı dinliyor, bu tarafı dinliyor.İstersen sultan ol, otur bakayım oraya." diyor.

Beri tarafı dinliyor, bu tarafı dinliyor.
"Tamam" diyor, "Padişah haksız, bu haklı." "Tamam" diyor, "Padişah haksız, bu haklı."

Şimdi ne olur? Filmi, kitabı, romanı burada kapatalım; bunun arkasından ne olabileceğiniŞimdi ne olur?

Filmi, kitabı, romanı burada kapatalım; bunun arkasından ne olabileceğini
biz düşünelim. Bunu bilmeyen bir insan düşünsün. Bence ne olur? biz düşünelim. Bunu bilmeyen bir insan düşünsün.

Bence ne olur?

"Mademki padişahtır, İstanbul'u bile fethetmiş; o kadının canına okur. "Mademki padişahtır, İstanbul'u bile fethetmiş; o kadının canına okur. Anadolu'nun en uzak köşesine sürer. Veyahut boynuna bir kement taktırtır, öldürtür, Anadolu'nun en uzak köşesine sürer. Veyahut boynuna bir kement taktırtır, öldürtür, ya boğdurtur... Sayıyla mı verdiler, kim ne soracak... Belki boynuna bir ip taktırır...ya boğdurtur... Sayıyla mı verdiler, kim ne soracak... Belki boynuna bir ip taktırır... Veyahut bilem nereye sürer, veyahut maaşını keser, "Defol! Sana kadılık parası Veyahut bilem nereye sürer, veyahut maaşını keser, "Defol! Sana kadılık parası verdirtmiyorum!" der... Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır... Bütün ihtimallere hayır! verdirtmiyorum!" der...

Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır... Bütün ihtimallere hayır!

Fatih Sultan Mehmed kalkıyor, dava bittikten sonra tebrik ediyor, kendisi mahkûm oldu, diyor ki; Fatih Sultan Mehmed kalkıyor, dava bittikten sonra tebrik ediyor, kendisi mahkûm oldu, diyor ki;

"Kadı efendi, Allah senden razı olsun, adaleti icrâ eyledin. Eğer ben sultanım "Kadı efendi, Allah senden razı olsun, adaleti icrâ eyledin. Eğer ben sultanım diye bana meyletseydin, o zaman seni fena cezalandıracaktım!" diye bana meyletseydin, o zaman seni fena cezalandıracaktım!"

O zaman devlet reisi olarak cezalandırması gerekiyor. Çünkü kadı eğri büğrü, O zaman devlet reisi olarak cezalandırması gerekiyor. Çünkü kadı eğri büğrü, adaleti iyi icrâ edemiyor diye o zaman cezalandırması lazım. Ama, "Seni tebrik ederim. adaleti iyi icrâ edemiyor diye o zaman cezalandırması lazım.

Ama, "Seni tebrik ederim.
İyi ki tam benim gönlümce adaletten ayrılmadın, eğri büğrü bana biraz tabasbus,İyi ki tam benim gönlümce adaletten ayrılmadın, eğri büğrü bana biraz tabasbus, dalkavukluk yapıp da benim tarafıma meyletmedin, yoksa cezalandıracaktım.dalkavukluk yapıp da benim tarafıma meyletmedin, yoksa cezalandıracaktım. Tebrik ederim seni." diyor. O da gülüyor, minderini kaldırmış, minderinin altını gösteriyor,Tebrik ederim seni." diyor.

O da gülüyor, minderini kaldırmış, minderinin altını gösteriyor,
orada bir eğri hançer duruyor, minderin alt tarafında... "Bu nedir?" diyor. orada bir eğri hançer duruyor, minderin alt tarafında...

"Bu nedir?" diyor.

"Padişahım, sen de Şer-i Şerîf'in hükmüne razı olmasaydın bu hançerle seni hançerleyecektim!" "Padişahım, sen de Şer-i Şerîf'in hükmüne razı olmasaydın bu hançerle seni hançerleyecektim!" diyor. Kitaplar böyle yazıyor. Yazması bile güzel ki olmuştur da... diyor.

Kitaplar böyle yazıyor. Yazması bile güzel ki olmuştur da...

eksik metineksik metin Osmanlı sahasındaki adalet anlayışını, o devrin adalet anlayışını göstermesi bakımından güzel.Osmanlı sahasındaki adalet anlayışını, o devrin adalet anlayışını göstermesi bakımından güzel. İdeali buymuş, böyle olmasını istiyormuş. Ama bu dava hak, olmuş. İdeali buymuş, böyle olmasını istiyormuş. Ama bu dava hak, olmuş. Bir hıristiyan, devlet reisini dava edebilmiş. Neresinden baksan Bir hıristiyan, devlet reisini dava edebilmiş. Neresinden baksan inkara imkân olmayan güzellikler var, faziletler var. İşte İslâm böyleydi, biz böyleydik. inkara imkân olmayan güzellikler var, faziletler var.

İşte İslâm böyleydi, biz böyleydik.
Adalet yerini bulsun diye babasının lehine karar almaz, kardeşinin lehine karar almaz,Adalet yerini bulsun diye babasının lehine karar almaz, kardeşinin lehine karar almaz, kendi aleyhine karara imzasını basar. Adalet bu. İslâmî anlayış buydu. kendi aleyhine karara imzasını basar. Adalet bu. İslâmî anlayış buydu.

Kardeşlerim! İşte İslâm'dan uzaklaşınca biz bunları kaybettik... Kardeşlerim!

İşte İslâm'dan uzaklaşınca biz bunları kaybettik...

"Batı Batı" dedik; hiç adaletten nasipleri var mı şu adamların? "Batı Batı" dedik; hiç adaletten nasipleri var mı şu adamların?

Bugünlerde biraz fazlaca gazete okuyorum, hem de çeşitlerine de bakıyorum, Bugünlerde biraz fazlaca gazete okuyorum, hem de çeşitlerine de bakıyorum, her çeşidini karıştırıyorum, sayfaları... Şu Avrupalıların yaptığı, şu Amerikalılarınher çeşidini karıştırıyorum, sayfaları...

Şu Avrupalıların yaptığı, şu Amerikalıların
yaptığı hiç ipe sapa gelir şey mi, vefaya sığar mı, anlaşmaya, dürüstlüğe sığar mı? yaptığı hiç ipe sapa gelir şey mi, vefaya sığar mı, anlaşmaya, dürüstlüğe sığar mı?

Islak satıhta sabun gibi adamlar, fırt fırt oraya oraya kayıyor, tutmak mümkün değil. Islak satıhta sabun gibi adamlar, fırt fırt oraya oraya kayıyor, tutmak mümkün değil. Bizim anlayışımıza hiç uygun değil. Adamlarda ahde vefa, oturmuş devlet, Bizim anlayışımıza hiç uygun değil. Adamlarda ahde vefa, oturmuş devlet, itimat edilen, sözüne, sıdkına sadakâtına güvenilen devlet olmak hiç yok. Bir şey sandık, itimat edilen, sözüne, sıdkına sadakâtına güvenilen devlet olmak hiç yok. Bir şey sandık, onların peşinden gittik, neleri bırakmışız... onların peşinden gittik, neleri bırakmışız...

Vay, yüz bin vay kim dildârdan ayrılmışam. Vay, yüz bin vay kim dildârdan ayrılmışam.

Ne güzelliklerden ayrılmışız, farkında değiliz. Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık, Ne güzelliklerden ayrılmışız, farkında değiliz.

Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık,

Zîra ki zarar ortada bilmem ne kazandık. Bu oyunda biz yandık. Yine zarar ortada, bir kâr yok. Zîra ki zarar ortada bilmem ne kazandık.

Bu oyunda biz yandık. Yine zarar ortada, bir kâr yok.

İnsan benliğini, örfünü, ahlâkını, edebini, haysiyetini, kafasını bırakır mı? İnsan benliğini, örfünü, ahlâkını, edebini, haysiyetini, kafasını bırakır mı?

"O benden ileri, güzel otomobil yapmış, Mercedes yapmış..." "O benden ileri, güzel otomobil yapmış, Mercedes yapmış..."

"Otururum, daha âlâsını yaparım! Uğraşırım, didinirim; yaparım!" "Otururum, daha âlâsını yaparım! Uğraşırım, didinirim; yaparım!"

İnsanın benliği oldu mu yapar; benliği olmadığı zaman köle olur. Biz neyi bırakmışız?.. İnsanın benliği oldu mu yapar; benliği olmadığı zaman köle olur.

Biz neyi bırakmışız?..

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üçüncü hadîs-i şerîf:

Men meşâ fî zulmeti'l-leyleti ile'l-mesâcidi âtâhu'llâhu nûran yevme'l-kıyâmeti. Men meşâ fî zulmeti'l-leyleti ile'l-mesâcidi âtâhu'llâhu nûran yevme'l-kıyâmeti.

Üçüncü hadîs-i şerîf, ibadetin gayretinde olmanın, ibadet ehli olmanın sevabını anlatanÜçüncü hadîs-i şerîf, ibadetin gayretinde olmanın, ibadet ehli olmanın sevabını anlatan bir hadîs-i şerîf. bir hadîs-i şerîf.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; İbn Hibban'da, Taberânî'de, İbn Asâkir'de var. Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş, daha başka râvileri de var. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

İbn Hibban'da, Taberânî'de, İbn Asâkir'de var. Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş, daha başka râvileri de var.

"Her kim ki gecenin karanlığında mescide doğru yürürse..." Âtâhu'llâhu nûran yevme'l-kıyâmeti. "Her kim ki gecenin karanlığında mescide doğru yürürse..."

Âtâhu'llâhu nûran yevme'l-kıyâmeti.
"Evet, o gecenin karanlığında yürümüştür ama Allah ona kıyâmet gününde nurunu bahşeder, nur verir." "Evet, o gecenin karanlığında yürümüştür ama Allah ona kıyâmet gününde nurunu bahşeder, nur verir."

"Kıyâmetin karanlıklarında bırakmaz, âhirette karanlıkta koymaz. "Kıyâmetin karanlıklarında bırakmaz, âhirette karanlıkta koymaz. Yani mükâfatlandırır, ecre erdirir." Mâlum ibadet, namaz… Yani mükâfatlandırır, ecre erdirir."

Mâlum ibadet, namaz…

İnne's-salâte kânet ale'l-mü'minîne kitâben mevkûtâ. Günde belirli zamanlardaİnne's-salâte kânet ale'l-mü'minîne kitâben mevkûtâ. Günde belirli zamanlarda mutlaka yapmamız gereken bir kulluk borcumuzdur. Belli zamanlarda yapacağız. mutlaka yapmamız gereken bir kulluk borcumuzdur. Belli zamanlarda yapacağız.

Niye beş tane olmuş; üçe, ikiye indirsek ya? Hepsinin hikmeti var! Niye beş tane olmuş; üçe, ikiye indirsek ya?

Hepsinin hikmeti var!
Zaten indirmek bizim elimizde değil de... Çok şükür ki beş tane.Zaten indirmek bizim elimizde değil de... Çok şükür ki beş tane. Ne güzel, beş tane olmasında ne hikmetler var... Sabahleyin, öğlenleyin, ikindi vakti, Ne güzel, beş tane olmasında ne hikmetler var... Sabahleyin, öğlenleyin, ikindi vakti, akşamleyin, gece yatma vakti. Ne kadar kritik zamanlarda, ne güzel, ne kadar güzel! akşamleyin, gece yatma vakti. Ne kadar kritik zamanlarda, ne güzel, ne kadar güzel!

Gündüz namaz kılacağız. Ortalık aydınlık, önümüzü görürüz, arkamızı görürüz, tehlike yoktur;Gündüz namaz kılacağız. Ortalık aydınlık, önümüzü görürüz, arkamızı görürüz, tehlike yoktur; camiye gideriz. Zaten uykumu da aldım, zaten yatakta bir o tarafa bir o tarafa döndüm, camiye gideriz. Zaten uykumu da aldım, zaten yatakta bir o tarafa bir o tarafa döndüm, uykum hiç kalmamış, uyuyamadım. 'Hop' kalkarım. Tamam, insan gider. uykum hiç kalmamış, uyuyamadım. 'Hop' kalkarım. Tamam, insan gider.

Ama akşam namazı, yatsı namazı ve sabah namazı, bunlar biraz fedakârlığı daha fazla istiyor.Ama akşam namazı, yatsı namazı ve sabah namazı, bunlar biraz fedakârlığı daha fazla istiyor. Yatsı namazı karanlık bastırdığı zaman gidilen bir namazdır. Sabah namazı da Yatsı namazı karanlık bastırdığı zaman gidilen bir namazdır. Sabah namazı da karanlıkta evinden çıkacaksın ki mescide yürüyüp varacaksın, o da öyle birazkaranlıkta evinden çıkacaksın ki mescide yürüyüp varacaksın, o da öyle biraz karanlıkta kılınan namazdır. Üstelik uykudan fedakârlık yapmayı gerektirir. karanlıkta kılınan namazdır. Üstelik uykudan fedakârlık yapmayı gerektirir. İşte asıl babayiğitlik, asıl vefalılık orada belli oluyor. Sabah namazında camiye gider misin? İşte asıl babayiğitlik, asıl vefalılık orada belli oluyor.

Sabah namazında camiye gider misin?

"Hiç hocam, gidemiyorum." Senin vefan biraz az. Ben senin adını bilmiyorum, "Hiç hocam, gidemiyorum."

Senin vefan biraz az.

Ben senin adını bilmiyorum,
şimdi rahat rahat konuşabilirim. Adını bilsem hatırı kırılır diye söylemeye utanırım belki... şimdi rahat rahat konuşabilirim. Adını bilsem hatırı kırılır diye söylemeye utanırım belki...

Senin vefan az kardeşim. Senin vefan olsaydı Allahu Teâlâ hazretlerinin Senin vefan az kardeşim. Senin vefan olsaydı Allahu Teâlâ hazretlerinin hatırı için o sabah namazına uykundan fedakârlık yapıp o camiye gelirdin. hatırı için o sabah namazına uykundan fedakârlık yapıp o camiye gelirdin.

"Hocam kılmıyor değilim, kılıyorum, yanlış anlama." "Hocam kılmıyor değilim, kılıyorum, yanlış anlama."

Tamam, kıldığını biliyorum. Allah kabul etsin. Ama olmaz. Geleceksin, camide kılacaksın. Tamam, kıldığını biliyorum. Allah kabul etsin. Ama olmaz. Geleceksin, camide kılacaksın.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; "Canım öyle istiyor ki şu mihrâbı birisine havale edeyim, Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Canım öyle istiyor ki şu mihrâbı birisine havale edeyim,
o mihrâpta namazı kıldıradursun; ben elime bir meşâle - yanan bir şey- alayım, o mihrâpta namazı kıldıradursun; ben elime bir meşâle - yanan bir şey- alayım, camiye gelmeyip de evinde namaz kılanların evlerini birer birer birer tutuşturayım!" camiye gelmeyip de evinde namaz kılanların evlerini birer birer birer tutuşturayım!"

Efendimiz böyle buyurmuş. Böyle buyurmuşken ben şimdi sana; Efendimiz böyle buyurmuş. Böyle buyurmuşken ben şimdi sana; "Buyur, namazı evinde kıl." diyemem ki! Efendimiz camiye gelmemizi istiyor. "Buyur, namazı evinde kıl." diyemem ki!

Efendimiz camiye gelmemizi istiyor.

Neden istiyor acaba? Birbirimizi tanıyacağız. Sen beni tanıyacaksın, ben seni tanıyacağım. Neden istiyor acaba?

Birbirimizi tanıyacağız. Sen beni tanıyacaksın, ben seni tanıyacağım.
Benim param var, sen yoksulsun; ben paramı sana vereceğim. Benim ihtiyacım var, sen güçlüsün; Benim param var, sen yoksulsun; ben paramı sana vereceğim. Benim ihtiyacım var, sen güçlüsün; sen bana yardım edeceksin. Bir arada konuşacağız; "Ya şu bizim mahallemizde bir dul adam,sen bana yardım edeceksin.

Bir arada konuşacağız;

"Ya şu bizim mahallemizde bir dul adam,
kadıncağız var. Bu kış ne yapacak, ne yakacak? Hadi çıkartın bakalım kesenizden biraz paraları... kadıncağız var. Bu kış ne yapacak, ne yakacak? Hadi çıkartın bakalım kesenizden biraz paraları... Hadi odununu gönderiverelim bugün, sevinsin fukaracık. Yahu şu bizim mahallede filanca yetim var,Hadi odununu gönderiverelim bugün, sevinsin fukaracık. Yahu şu bizim mahallede filanca yetim var, şunu baş göz ediverelim. İşte namusludur, bak köyden gelmiş, Erzurum'dan, şunu baş göz ediverelim. İşte namusludur, bak köyden gelmiş, Erzurum'dan, Erzincan'dan gelmiş bir çocuk, burada çırak girmiş, kalfa olmuş, namuslu bir insan, Erzincan'dan gelmiş bir çocuk, burada çırak girmiş, kalfa olmuş, namuslu bir insan, onu da baş göz ediverelim. Hadi bakalım düğün masrafı, toplaşın..." Hep toplulukla olur.onu da baş göz ediverelim. Hadi bakalım düğün masrafı, toplaşın..."

Hep toplulukla olur.
Hayırlar toplulukla olur. Onun için buraya geleceksin. "Evimde kılıyorum ya hocam." Hayırlar toplulukla olur. Onun için buraya geleceksin.

"Evimde kılıyorum ya hocam."

Olmaz!Öyle kaçaklık yok... Buraya geleceksin, muhabbet edeceksin, öteki müslümanları tanıyacaksın.Olmaz!Öyle kaçaklık yok...

Buraya geleceksin, muhabbet edeceksin, öteki müslümanları tanıyacaksın.
Onlar senin kardeşin. Sonra sen, evde kıldığın namazı Allah ya kabul eder ya kabul etmez,Onlar senin kardeşin.

Sonra sen, evde kıldığın namazı Allah ya kabul eder ya kabul etmez,
güzel kılmazsın kabul olmaz, ama burada paket hâlinde gittiği için senin namazını ayırmazlar, güzel kılmazsın kabul olmaz, ama burada paket hâlinde gittiği için senin namazını ayırmazlar, "Ha, şu namaz iki para etmez, bunu paketten çıkar, at suratına!" Mevlâ öyle yapmıyor,"Ha, şu namaz iki para etmez, bunu paketten çıkar, at suratına!" Mevlâ öyle yapmıyor, topluca kabul ediyor. Burada namaz kabul olur da evinde ya kabul olur ya kabul olmaz. topluca kabul ediyor. Burada namaz kabul olur da evinde ya kabul olur ya kabul olmaz.

Üstelik burada namaz kıldığın zaman sevap 27 kat fazladır, evinde 1 tane. Bir mi iyi, 27 mi iyi? Üstelik burada namaz kıldığın zaman sevap 27 kat fazladır, evinde 1 tane.

Bir mi iyi, 27 mi iyi?

Üstelik camiye gelirken attığın her adım için bir günahın affolur, bir hasene yazılır, Üstelik camiye gelirken attığın her adım için bir günahın affolur, bir hasene yazılır, bir günahın affolur, bir hasene yazılır. İnsan bunları kaçırır mı? Kaçırır... Nasıl kaçırır? bir günahın affolur, bir hasene yazılır.

İnsan bunları kaçırır mı?

Kaçırır...

Nasıl kaçırır?

Gevşeklik, tembellik sarmışsa her tarafını, vefası azalmışsa, âhiret kazancına pek aldırmıyorsa... Gevşeklik, tembellik sarmışsa her tarafını, vefası azalmışsa, âhiret kazancına pek aldırmıyorsa...

"Hocam filanca yerde bir bakkal var, şeker ki fiyatı belli, 20 lira ucuza veriyor." "Hocam filanca yerde bir bakkal var, şeker ki fiyatı belli, 20 lira ucuza veriyor."

Hemen gidelim oraya... Beş kilo, on kilo... Herkes oraya gider, 20 lira ucuza veriyor diye. Hemen gidelim oraya... Beş kilo, on kilo... Herkes oraya gider, 20 lira ucuza veriyor diye.

"Hocam bir kasap var, çok temiz et satıyor ve başka yerden 100 lira daha ucuz." "Hocam bir kasap var, çok temiz et satıyor ve başka yerden 100 lira daha ucuz."

Herkes hemen oraya gider. Ama bu manevî sevaplara gelince onu anlamıyor. Herkes hemen oraya gider.

Ama bu manevî sevaplara gelince onu anlamıyor.

Demin dedim ya; şekil, ibtidâî insanların gördüğü şeydir. Burada bir zengin çıksa, Demin dedim ya; şekil, ibtidâî insanların gördüğü şeydir. Burada bir zengin çıksa, çantasına kağıt paraları doldursa; "Namaz kılanın her birine, ister zengin olsun ister fukara,çantasına kağıt paraları doldursa;

"Namaz kılanın her birine, ister zengin olsun ister fukara,
şu kapıdan çıkarken eline birer tane mor binlik vereceğim..." Yapamaz mı? şu kapıdan çıkarken eline birer tane mor binlik vereceğim..."

Yapamaz mı?

300 kişi alır, 300 bin lira dağıtır. "Sen mi namaz kıldın, al arkadaş, al arkadaş..." 300 kişi alır, 300 bin lira dağıtır.

"Sen mi namaz kıldın, al arkadaş, al arkadaş..."

"Ben zenginim..." Ya zenginsen al parayı, bir fakire ver. "Ben zenginim..."

Ya zenginsen al parayı, bir fakire ver.

"Ama ben vereceğim işte, öyle ahdettim." İnsan 300 bin lira dağıtabilir. "Ama ben vereceğim işte, öyle ahdettim."

İnsan 300 bin lira dağıtabilir.

"Filanca camide, camiden çıkana 1000 lira para veriyorlarmış!" deseler"Filanca camide, camiden çıkana 1000 lira para veriyorlarmış!" deseler alimallah müslümanlar caminin kubbesinde namaz kılar. alimallah müslümanlar caminin kubbesinde namaz kılar.

1000 lira bulunmaz bir şey değil ama 1000 lira için Beyoğlu'ndan, Sarıyer'den, Üsküdar'dan,1000 lira bulunmaz bir şey değil ama 1000 lira için Beyoğlu'ndan, Sarıyer'den, Üsküdar'dan, Ümraniye'den buraya gelir muhterem kardeşlerim. Çünkü bedava sirke baldan tatlıdır, Ümraniye'den buraya gelir muhterem kardeşlerim. Çünkü bedava sirke baldan tatlıdır, bedavadan cebine 1000 lira geliyor. Şimdi hesaplar o... "Vapura 30 lira vereceğim, bedavadan cebine 1000 lira geliyor. Şimdi hesaplar o... "Vapura 30 lira vereceğim, otobüse 20 lira vereceğim, -bilmiyorum fiyatlarını kusuruma bakmayın, yanlış olabilir- otobüse 20 lira vereceğim, -bilmiyorum fiyatlarını kusuruma bakmayın, yanlış olabilir- şöyle yapacağım; şu kadarı yanıma kâr." Onun için gelir. O zaman zihni de başlar doğru çalışmaya... şöyle yapacağım; şu kadarı yanıma kâr." Onun için gelir. O zaman zihni de başlar doğru çalışmaya... Hem de hadis dersi var, hem de sevabı da çok diye... Ama asıl 1000 lira. Hem de hadis dersi var, hem de sevabı da çok diye... Ama asıl 1000 lira.

Sevabı düşünerek bu gayreti kim gösterir? İmanı hakiki olan. Sevabı söylüyoruz ya, Sevabı düşünerek bu gayreti kim gösterir?

İmanı hakiki olan.

Sevabı söylüyoruz ya,
"Allah bu kadar sevap veriyor." diye, inanmıyor musun? "İnanıyorum hocam." "Allah bu kadar sevap veriyor." diye, inanmıyor musun?

"İnanıyorum hocam."

Tamam, o zaman geleceksin. Gece karanlığında camiye yürüyen insanın âhirette karanlığı olmayacak, Tamam, o zaman geleceksin.

Gece karanlığında camiye yürüyen insanın âhirette karanlığı olmayacak,
Allah nur verecek, âhireti aydın olacak, sevaplara girecek. Muhterem kardeşlerim! Allah nur verecek, âhireti aydın olacak, sevaplara girecek.

Muhterem kardeşlerim!

Küçük çocuğa bir şey yaptırmak için şeker vaadedersin; "Gel kızım. Yapma evladım.Küçük çocuğa bir şey yaptırmak için şeker vaadedersin; "Gel kızım. Yapma evladım. Bak sana çikolata vereceğim, şeker vereceğim. İşte görüyorsun, gel al bunu, hadi kendin aç... Bak sana çikolata vereceğim, şeker vereceğim. İşte görüyorsun, gel al bunu, hadi kendin aç... " Oradan maksat, buraya getirmek. İyi müslüman, kaliteli insan, zeki insan bunu böyle yapmaz." Oradan maksat, buraya getirmek.

İyi müslüman, kaliteli insan, zeki insan bunu böyle yapmaz.
Kendiliğinden yapar. Kendisi üretici olur. Tüketici olmaz. Kendisi güdülen olmaz, Kendiliğinden yapar. Kendisi üretici olur. Tüketici olmaz. Kendisi güdülen olmaz, kendisi hayır üreten bir hayır membâı hâline gelir. Öyle olmamız lazım. kendisi hayır üreten bir hayır membâı hâline gelir.

Öyle olmamız lazım.

Ne diye itile kakıla müslüman? Zorla cennete, itile kakıla arkasından cennete... Ne diye itile kakıla müslüman? Zorla cennete, itile kakıla arkasından cennete...

Bir müftü efendi vardı, beraber bir seyahat ettik, kulakları çınlasın.Bir müftü efendi vardı, beraber bir seyahat ettik, kulakları çınlasın. Bir de hâkim efendi vardı. Hava soğuk, biz de yolcuyuz, tir tir titriyoruz. Abdest aldık,Bir de hâkim efendi vardı. Hava soğuk, biz de yolcuyuz, tir tir titriyoruz. Abdest aldık, ellerimiz dondu. İkindi vakti. İkindiyi iki rekât kılacağız, arabaya binip gideceğiz. Hakkımız;ellerimiz dondu. İkindi vakti. İkindiyi iki rekât kılacağız, arabaya binip gideceğiz. Hakkımız; dört rekâtı iki rekât kılabiliriz, seferîlik var. Ama bizim hâkim bey, şaka mı yaptı, dört rekâtı iki rekât kılabiliriz, seferîlik var. Ama bizim hâkim bey, şaka mı yaptı, ciddi mi yaptı bilmiyorum, elini tehditkâr bir şekilde savurarak; "Sünnet kılınacak!" dedi. ciddi mi yaptı bilmiyorum, elini tehditkâr bir şekilde savurarak; "Sünnet kılınacak!" dedi. Mecburiyet yok, farz bile iki rekât kılınıyor. Zaten üşüyoruz, titriyoruz. Mecburiyet yok, farz bile iki rekât kılınıyor. Zaten üşüyoruz, titriyoruz. Ama "Sünnet kılınacak!" dedi, öyle tehditli söyledi ki "gık" diyemedik, sünneti de kıldık. Ama "Sünnet kılınacak!" dedi, öyle tehditli söyledi ki "gık" diyemedik, sünneti de kıldık. Farzı da iki rekât kıldık, gideceğiz. Müftü Efendi yutkundu yutkundu; Farzı da iki rekât kıldık, gideceğiz.

Müftü Efendi yutkundu yutkundu;

"Yahu insanı zorla sevaba sokuyorlar," diyor. Hani zorla günaha sokmak var ya..."Yahu insanı zorla sevaba sokuyorlar," diyor.

Hani zorla günaha sokmak var ya...
Zorla sevaba sokuyor. Biz hep zorla sevaba sokulan müslüman mı olalım? Zorla sevaba sokuyor.

Biz hep zorla sevaba sokulan müslüman mı olalım?
"Yürü cennete, hadi kalk!.." mı diyeceğiz? Yoksa insan cennete koşa koşa mı gider? "Yürü cennete, hadi kalk!.." mı diyeceğiz? Yoksa insan cennete koşa koşa mı gider?

Allah bizlere imanın lezzetini versin. İnsan âşık oldu mu, o zaman her şey kolay gelir. Allah bizlere imanın lezzetini versin.

İnsan âşık oldu mu, o zaman her şey kolay gelir.
Ne geceyi görür gözü, ne gündüzü görür, ne yolu görür... Bir koyulur... "Nereye gidiyorsun?" Ne geceyi görür gözü, ne gündüzü görür, ne yolu görür... Bir koyulur...

"Nereye gidiyorsun?"

"Filanca yerde evliyâullahtan filanca zât varmış, onu ziyarete gidiyorum." "Filanca yerde evliyâullahtan filanca zât varmış, onu ziyarete gidiyorum."

"Ya yol yok orada, dağbaşında, filanca köyde..." "Olsun, ben 'yâ Allah!' derim, arabadan indim mi,"Ya yol yok orada, dağbaşında, filanca köyde..."

"Olsun, ben 'yâ Allah!' derim, arabadan indim mi,
bir de bakarım gelivermişim." Bak âşık oldu mu dağ dere tepe demiyor, 'şıp' gidiveriyor. bir de bakarım gelivermişim."

Bak âşık oldu mu dağ dere tepe demiyor, 'şıp' gidiveriyor.

Allah bize, içimize aşk versin, şevk versin. Allahu Teâlâ hazretleri Allah bize, içimize aşk versin, şevk versin.

Allahu Teâlâ hazretleri
okuduklarımızdan istifade etmeyi, okuduklarımızı tatbik etmeyi nasip eylesin.okuduklarımızdan istifade etmeyi, okuduklarımızı tatbik etmeyi nasip eylesin. Aramıza muhabbet ilkâ eylesin. Gönüllerimizi, kalplerimizi birbirlerine cem' ve te'lif eylesin. Aramıza muhabbet ilkâ eylesin. Gönüllerimizi, kalplerimizi birbirlerine cem' ve te'lif eylesin. Aramızdaki buğz-u adâvetleri, kinleri izâle eylesin. Bizleri yekvücut yolunda dâim, Aramızdaki buğz-u adâvetleri, kinleri izâle eylesin. Bizleri yekvücut yolunda dâim, zikrinde kâim, bünyânun mersus gibi, kale duvarları gibi perçinlenmiş, kenetlenmiş, zikrinde kâim, bünyânun mersus gibi, kale duvarları gibi perçinlenmiş, kenetlenmiş, has hâlis bir yekpâre, azîz, şerîf ümmet eylesin. Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele. has hâlis bir yekpâre, azîz, şerîf ümmet eylesin.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2