Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Sevaplı Mücadele: Cihad ve Cidal

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

2 Şa'bân 1412 / 06.02.1992

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Cihadin En Faziletlisi, İslam Sevgi, Merhamet Dinidir, Cihat Yüksek Bir Ameldir, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Sevaplı Mücadele: Cihad ve Cidal

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

2 Şa'bân 1412 / 06.02.1992

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Cihadin En Faziletlisi, İslam Sevgi, Merhamet Dinidir, Cihat Yüksek Bir Ameldir, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillahirrahmanirrahim el-Hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn alâ külli hâlin ve fî külli hîn.Bismillahirrahmanirrahim

el-Hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn alâ külli hâlin ve fî külli hîn.
Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh hamden kemâ yenbeğî li-celâli vechihîHamden kesîran tayyiben mübâreken fîh hamden kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih hamden lâ âhire li-kâilihî illâ rıdâhu. ve li-azîmi sultânih hamden lâ âhire li-kâilihî illâ rıdâhu.

Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihîVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men tabiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn Emmâ ba'd. ve men tabiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn

Emmâ ba'd.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Her gün bir konuyu işliyoruz.Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Her gün bir konuyu işliyoruz.
Bugün konumuz bizi daha önceki konuların akışına göre cihat konusunu açıklamaya getirdi.Bugün konumuz bizi daha önceki konuların akışına göre cihat konusunu açıklamaya getirdi. Cihat üzerine konuşacağız. Önce kelime olarak izahını yapalım.Cihat üzerine konuşacağız. Önce kelime olarak izahını yapalım. "Cehd etmek" mastarından, sülâsîsinden gelmiş bir kelime. "Cehd etmek" mastarından, sülâsîsinden gelmiş bir kelime. Cehd etmek; "davranmak, gayret etmek, çalışmak" demek. Cehd etmek; "davranmak, gayret etmek, çalışmak" demek.

"Evladım! Cehd et de şu işi yap. Cehd et de filanca kimseye yetiş. Cehd et de sınıfını geç." "Evladım! Cehd et de şu işi yap. Cehd et de filanca kimseye yetiş. Cehd et de sınıfını geç."

"Bir gayret sarf et, bir davran, bir hamle yap!" mânasına geliyor."Bir gayret sarf et, bir davran, bir hamle yap!" mânasına geliyor. Mücahede veya cihat ise bu cehd etmenin müşâreket sîgasıdır;Mücahede veya cihat ise bu cehd etmenin müşâreket sîgasıdır; "Karşılıklı cehd sarf edişmek" mânasına geliyor."Karşılıklı cehd sarf edişmek" mânasına geliyor. Arapça'da bir fiili sülâsîsinden müfâale babına naklederseniz müşâreket mânası olur. Arapça'da bir fiili sülâsîsinden müfâale babına naklederseniz müşâreket mânası olur.

Mesela; katele "öldürdü" demek.Mesela; katele "öldürdü" demek. Ama kâtele yukâtilu mukâteleten ve kıtâlenAma kâtele yukâtilu mukâteleten ve kıtâlen "Karşılıklı birbirlerini öldürmeye kalkıştılar, savaştılar, öldürüştüler.""Karşılıklı birbirlerini öldürmeye kalkıştılar, savaştılar, öldürüştüler." Türkçe'de biz hep –iş fiilini kullanıyoruz; "güreşmek, vuruşmak" gibi.Türkçe'de biz hep –iş fiilini kullanıyoruz; "güreşmek, vuruşmak" gibi. Fiilin sonuna –iş takısını taktığımız zaman böyle oluyor.Fiilin sonuna –iş takısını taktığımız zaman böyle oluyor. Araplar'da da mufâaleye getirdikleri zaman bu oluyor. Câhede ne demek? Araplar'da da mufâaleye getirdikleri zaman bu oluyor.

Câhede ne demek?

İki taraf birbirlerine karşı bir sa'y u gayret sarf ediyorlar,İki taraf birbirlerine karşı bir sa'y u gayret sarf ediyorlar, cehd sarf ediyorlar; buna mücâhede deniliyor.cehd sarf ediyorlar; buna mücâhede deniliyor. Mücâhede ve cihad ikisi aynı mânaya; bu fiilin iki mastarı var. Mücâhede ve cihad ikisi aynı mânaya; bu fiilin iki mastarı var. Türkçe'de bir fiilin bir tek mastarı olur, Arapça'da çeşitli şekillerde pek çok mastarı olabilir.Türkçe'de bir fiilin bir tek mastarı olur, Arapça'da çeşitli şekillerde pek çok mastarı olabilir. Mücâhede ve cehd ikisi aynı kökten câhedû fiilinin mastarıdır; "Karşılıklı cehd sarf etmek." demektir. Mücâhede ve cehd ikisi aynı kökten câhedû fiilinin mastarıdır; "Karşılıklı cehd sarf etmek." demektir.

Demek ki bir düşman var, kâfir; bir de bu taraf var, mü'min.Demek ki bir düşman var, kâfir; bir de bu taraf var, mü'min. İkisi karşılıklı birbirlerine karşı cehd sarf edişiyorlar. İkisi karşılıklı birbirlerine karşı cehd sarf edişiyorlar. Ama düşmanlar sadece kâfir değildir. Daha başka düşmanlar da vardır.Ama düşmanlar sadece kâfir değildir. Daha başka düşmanlar da vardır. Onları söyleyeceğiz. Onları söyleyeceğiz. Bu kelimenin cehd kökünden geldiğini bastıra bastıra söylememizin,Bu kelimenin cehd kökünden geldiğini bastıra bastıra söylememizin, biraz zaman ayırmamızın sebebi şunun zihne yerleşmesidir;biraz zaman ayırmamızın sebebi şunun zihne yerleşmesidir; cihat demek "kılıçları, silahları alıp sadece düşmanla çarpışmak" demek değildir.cihat demek "kılıçları, silahları alıp sadece düşmanla çarpışmak" demek değildir. Daha geniş bir kavram.Daha geniş bir kavram. İnsan Allah yolunda hangi sahada ter döküp cehd sarf ediyorsa o cihattır. İnsan Allah yolunda hangi sahada ter döküp cehd sarf ediyorsa o cihattır. Bunun delillerini hadîs-i şerîflerden göstereceğim.Bunun delillerini hadîs-i şerîflerden göstereceğim. İlla ortada bir kılıç ve silah ve karşılıklı iki düşmanın vuruşması gerekmiyor. İlla ortada bir kılıç ve silah ve karşılıklı iki düşmanın vuruşması gerekmiyor. Buna da "cihat" deniliyor ama bunun dışında başka şeylere de cihat deniliyor. Buna da "cihat" deniliyor ama bunun dışında başka şeylere de cihat deniliyor.

Mesela hemen sıcağı sıcağına söyleyelim: Mesela hemen sıcağı sıcağına söyleyelim:

Efdalü'l-cihâdi kelimetü hakkın inde sultânin câir.Efdalü'l-cihâdi kelimetü hakkın inde sultânin câir. "Cihadın en faziletlisi zalim bir hükümdarın huzurunda onun yüzüne karşı dobra dobra hak sözü söylemektir." "Cihadın en faziletlisi zalim bir hükümdarın huzurunda onun yüzüne karşı dobra dobra hak sözü söylemektir."

"Sen zalimsin! Bunu böyle yapma! İşin doğrusu şudur." diyebilmek."Sen zalimsin! Bunu böyle yapma! İşin doğrusu şudur." diyebilmek. Kesilmekten, hapsedilmekten, ceza görmekten korkmuyor,Kesilmekten, hapsedilmekten, ceza görmekten korkmuyor, hak sözü söylüyor; bu da cihat. hak sözü söylüyor; bu da cihat. Çünkü onun karşısında cehd sarf ediyor, bir efor sarf ediyor ve bu işi yapıyor.Çünkü onun karşısında cehd sarf ediyor, bir efor sarf ediyor ve bu işi yapıyor. Kadın çocuk doğurmuş; emziriyor, bakıyor, sıkıntısını çekiyor,Kadın çocuk doğurmuş; emziriyor, bakıyor, sıkıntısını çekiyor, derdiyle zayıflıyor, iğne ipliğe dönüyor. Onunki de bir cihat.derdiyle zayıflıyor, iğne ipliğe dönüyor. Onunki de bir cihat. Daha başka çeşitlerini de yeri gelince söyleyeceğiz. Daha başka çeşitlerini de yeri gelince söyleyeceğiz. Ama düşmanla silah silaha cephede çarpışmaya da cihat deniliyor. Cihat eden kimseye mücahit deniliyor. Ama düşmanla silah silaha cephede çarpışmaya da cihat deniliyor. Cihat eden kimseye mücahit deniliyor.

Cihadın asıl maksadı; "Allah'ın rızasını kazanmak, Allah'ın dinini korumak,Cihadın asıl maksadı; "Allah'ın rızasını kazanmak, Allah'ın dinini korumak, Allah'ın dinini yaymak" olduğu için sözün arkasına el-cihâdü fî-sebîlillâh fî-sebîlillâh da ekleniyor.Allah'ın dinini yaymak" olduğu için sözün arkasına el-cihâdü fî-sebîlillâh fî-sebîlillâh da ekleniyor. Çünkü bazen Allah yolunda olmaz. Allah yolunda olmayınca da o hadis kitaplarında,Çünkü bazen Allah yolunda olmaz. Allah yolunda olmayınca da o hadis kitaplarında, âyetlerde bahsedilen sevapların hiç birisi kazanılmaz. âyetlerde bahsedilen sevapların hiç birisi kazanılmaz. Kazanılması için cihadın fî-sebîlillâh olması lazım. Kazanılması için cihadın fî-sebîlillâh olması lazım. Allah yolunda, Allah uğrunda, Allah rızasını kazanmak için olması lazım. Allah yolunda, Allah uğrunda, Allah rızasını kazanmak için olması lazım.

İki ordu, askerler karşı karşıya gelmişse bu mânada yapılan çarpışmalaraİki ordu, askerler karşı karşıya gelmişse bu mânada yapılan çarpışmalara mukâtele veya kıtal de deniliyor. mukâtele veya kıtal de deniliyor.

Yâ eyyühe'l-lezîne âmenû kâtilü'l-lezîne yelûneküm mine'l-küffâr.Yâ eyyühe'l-lezîne âmenû kâtilü'l-lezîne yelûneküm mine'l-küffâr. "Ey iman edenler! Size komşu bulunan mıntıkalardaki kâfirlerle kıtal ediniz!""Ey iman edenler! Size komşu bulunan mıntıkalardaki kâfirlerle kıtal ediniz!" Ve'l-yecidû fîküm gılzah. "Sizden sertlik, haşinlik görsünler."Ve'l-yecidû fîküm gılzah. "Sizden sertlik, haşinlik görsünler." Va'lemû enna'l-lâhe mea'l-muttekîn. "Bilin ki Allah muttakî kullarının yanındadır, onlarla beraberdir." Va'lemû enna'l-lâhe mea'l-muttekîn. "Bilin ki Allah muttakî kullarının yanındadır, onlarla beraberdir."

Onlarla savaşın. Sonra bir de mücadele kelimesi var; mücadele ve cidal.Onlarla savaşın. Sonra bir de mücadele kelimesi var; mücadele ve cidal. O da yine iştirak bildiren bir fiil; karşılıklı cedelleşmek.O da yine iştirak bildiren bir fiil; karşılıklı cedelleşmek. Cedelleşmeyi biz Türkçe'de "cebelleşmek" yapmışız.Cedelleşmeyi biz Türkçe'de "cebelleşmek" yapmışız. "Falanca adam filanca adamla cebelleşiyor." Halbuki aslı cedelleşmek. "Falanca adam filanca adamla cebelleşiyor." Halbuki aslı cedelleşmek.

"Sabah sabah benimle ne cedelleşip duruyorsun, ne uğraşıyorsun?" mânasına. "Sabah sabah benimle ne cedelleşip duruyorsun, ne uğraşıyorsun?" mânasına.

Cedel de mücadele, çekişmek demek. Sözle de olur "münakaşa" demek de olabilir.Cedel de mücadele, çekişmek demek. Sözle de olur "münakaşa" demek de olabilir. "Münazara, fikir çatışması çekişmesi" demek de olabilir. "Münazara, fikir çatışması çekişmesi" demek de olabilir.

Kur'ân-ı Kerîm'de bir sûre de var; sûretü'l-Mücâdele, Mücâdele sûresi. Kur'ân-ı Kerîm'de bir sûre de var; sûretü'l-Mücâdele, Mücâdele sûresi.

Tücâdilüke fî zevcihâ ve teştekî ila'l-lâh. Tücâdilüke fî zevcihâ ve teştekî ila'l-lâh.

Zevcesini Resûlullah'a şikâyet eden bir kadından bahseden sûre olduğu için Sûretü'l-Mücâdele;Zevcesini Resûlullah'a şikâyet eden bir kadından bahseden sûre olduğu için Sûretü'l-Mücâdele; Sûretü'l-Müddessir, Sûretü'l-Müzzemmil gibi.Sûretü'l-Müddessir, Sûretü'l-Müzzemmil gibi. İçinde geçen bir kelimeden dolayı o ismi almış; onun için mücadele.İçinde geçen bir kelimeden dolayı o ismi almış; onun için mücadele. "Mücadele eden kadın" mânasına harekenin esre olması uygundur."Mücadele eden kadın" mânasına harekenin esre olması uygundur. Ama o kadının da yaptığı netice itibariyle kocasıyla bir mücadele olduğundan;Ama o kadının da yaptığı netice itibariyle kocasıyla bir mücadele olduğundan; Sûretü'l-Mücâdile denilse de yanlış olmaz da daha doğru olanı tahmin ediyorum Sûretü'l-Mücâdele.Sûretü'l-Mücâdile denilse de yanlış olmaz da daha doğru olanı tahmin ediyorum Sûretü'l-Mücâdele. Kocasıyla mücadele edip de; Kocasıyla mücadele edip de;

"Ya Resûlallah! Gençliğinde benimle evlendi, benden istifade etti, gençliğimin baharını aldı, bitirdi."Ya Resûlallah! Gençliğinde benimle evlendi, benden istifade etti, gençliğimin baharını aldı, bitirdi. Şimdi ihtiyarladım; benimle bozuştu, bana talak verdi, benimle boşanıyor.Şimdi ihtiyarladım; benimle bozuştu, bana talak verdi, benimle boşanıyor. Böyle şey olur mu!" diye kocasını Resûlullah'a şikâyet eden bir kadından dolayı o ismi almış. Böyle şey olur mu!" diye kocasını Resûlullah'a şikâyet eden bir kadından dolayı o ismi almış.

Demek cidal sözle de olur, çekişme tarzında da olur, münazara tarzında da olur.Demek cidal sözle de olur, çekişme tarzında da olur, münazara tarzında da olur. Hatta münakaşa ilminin kanunlarını anlatan kitaplar vardır. Hatta münakaşa ilminin kanunlarını anlatan kitaplar vardır. Münazaranın usulünü anlatan kitaplar da vardır.Münazaranın usulünü anlatan kitaplar da vardır. Karşındakinin fikrini dinleyeceksin, ona karşı fikir söyleyeceksin, fikir münazarasında onu yeneceksin. Karşındakinin fikrini dinleyeceksin, ona karşı fikir söyleyeceksin, fikir münazarasında onu yeneceksin.

Buna ne derler? İlm-i cedel; "Fikir bakımından karşı tarafla çekişme"Buna ne derler?

İlm-i cedel; "Fikir bakımından karşı tarafla çekişme"
"Hangi mantık usûlünü kullanacak ve karşı tarafı nasıl yenecek?" ilmi, ilm-i cedel. "Hangi mantık usûlünü kullanacak ve karşı tarafı nasıl yenecek?" ilmi, ilm-i cedel.

"Gazâ" kelimesi kullanılıyor. Gaza-i ekber eyleriz. O da savaşmak demek."Gazâ" kelimesi kullanılıyor.

Gaza-i ekber eyleriz.

O da savaşmak demek.
Savaşan kimseye "gazi" diyoruz.Savaşan kimseye "gazi" diyoruz. Biz Türkçe'de daha ziyade savaşa gidip de ölmeden geri dönene "gazi" diyoruz. Biz Türkçe'de daha ziyade savaşa gidip de ölmeden geri dönene "gazi" diyoruz.

Ya şehit olursun ya gazi. Osmanlı hükümdarlarından ilk birkaç tanesinin unvanı budur.Ya şehit olursun ya gazi.

Osmanlı hükümdarlarından ilk birkaç tanesinin unvanı budur.
"Osman Gazi" diyoruz. Doğrusu "Osman-ı Gazi, Orhan-ı Gazi"dir."Osman Gazi" diyoruz. Doğrusu "Osman-ı Gazi, Orhan-ı Gazi"dir. Ya "Gazi Osman, Gazi Orhan" olmalı ya da Osman-ı Gazi, Abdulhamid Hân-ı Gazi'dir; Ya "Gazi Osman, Gazi Orhan" olmalı ya da Osman-ı Gazi, Abdulhamid Hân-ı Gazi'dir; doğrusu bu, "i" sesiyle bağlanmış olması lazım. doğrusu bu, "i" sesiyle bağlanmış olması lazım. Ama Osman Gazi, Orhan Gazi deniliyor. Türkçe'de sıfatı sona eklemeyiz, başa ekleriz.Ama Osman Gazi, Orhan Gazi deniliyor. Türkçe'de sıfatı sona eklemeyiz, başa ekleriz. O bakımdan ya Gazi Osman, Osman-ı Gazi ya da Sultan-ı Gazi Osman, Ertuğrul-u Gazi demek gerekir. O bakımdan ya Gazi Osman, Osman-ı Gazi ya da Sultan-ı Gazi Osman, Ertuğrul-u Gazi demek gerekir.

Savaşmış gelmiş bir kimseye; "Gazanız mübarek olsun!" deriz. Savaşmış gelmiş bir kimseye; "Gazanız mübarek olsun!" deriz.

"Çocukların, hanımların, dinleyenlerin hatırında kalır." diye bu gaza ve cihat meseleleri üzerine iki fıkra söyleyebilirim. "Çocukların, hanımların, dinleyenlerin hatırında kalır." diye bu gaza ve cihat meseleleri üzerine iki fıkra söyleyebilirim.

Bayram olmuş, II. Bayezid sarayda bayramlaşma töreninde tebrik için gelenleri kabul ediyor;Bayram olmuş, II. Bayezid sarayda bayramlaşma töreninde tebrik için gelenleri kabul ediyor; büyük bir salon. Kendisi tahta oturmuş, geliyorlar, büyük bir salon. Kendisi tahta oturmuş, geliyorlar, "Bayramınız mübarek olsun efendim!" diyorlar, töreye göre elini öpüyorlar. "Bayramınız mübarek olsun efendim!" diyorlar, töreye göre elini öpüyorlar. Sadrazam, komutanlar, vezirler yaşça büyük olsalar bile padişahın elini öpüyorlar.Sadrazam, komutanlar, vezirler yaşça büyük olsalar bile padişahın elini öpüyorlar. O da tahtında oturuyor. Hatibzâde Muhyiddin Efendi var.O da tahtında oturuyor. Hatibzâde Muhyiddin Efendi var. Fatih Sultan Mehmed Hân'ın yaptırmış olduğu Fatih'in çevresindekiFatih Sultan Mehmed Hân'ın yaptırmış olduğu Fatih'in çevresindeki o sahn-ı semanın en meşhur müderrislerinden.o sahn-ı semanın en meşhur müderrislerinden. Hatibzâde Muhyiddin Efendi aslen Denizlili, Honaz kalesinden.Hatibzâde Muhyiddin Efendi aslen Denizlili, Honaz kalesinden. Yanına bir iki talebesini alıp o da tebrikleşmeye gidiyor.Yanına bir iki talebesini alıp o da tebrikleşmeye gidiyor. Hoşuma giden bir hikâyedir bu. Hoşuma giden bir hikâyedir bu. Muayede salonuna giriyor, padişah hemen ayağa kalkıyor.Muayede salonuna giriyor, padişah hemen ayağa kalkıyor. Muayede de ıyd kelimesinden geliyor, müşâreket ifade ediyor. Muayede ne demek? Muayede de ıyd kelimesinden geliyor, müşâreket ifade ediyor.

Muayede ne demek?

"Karşılıklı bayramlaşmak." "Karşılıklı bayramlaşmak."

Padişah derhal ayağa kalkıyor."Oturayım da gelsin elimi öpsün." diye beklemiyor.Padişah derhal ayağa kalkıyor."Oturayım da gelsin elimi öpsün." diye beklemiyor. O bu tarafa doğru yürürken, padişah da; "Hoş geldin hocam!" diyerek ona doğru yürüyor yani protokol derhal değişiyor.O bu tarafa doğru yürürken, padişah da; "Hoş geldin hocam!" diyerek ona doğru yürüyor yani protokol derhal değişiyor. Sadrazama bile yapmadığı bir hürmet tavrı gösteriyor.Sadrazama bile yapmadığı bir hürmet tavrı gösteriyor. Karşılaşıyorlar, musafaha ediyorlar.Karşılaşıyorlar, musafaha ediyorlar. El öpmek yok; müsafaha ediyor, bayramını tebrik ediyor, ayrılıyor.El öpmek yok; müsafaha ediyor, bayramını tebrik ediyor, ayrılıyor. Tabi töre dışında, muayede merasiminin dışında bir tavır.Tabi töre dışında, muayede merasiminin dışında bir tavır. Yanındaki talebesi, çömezi, "danişmend" diyorlar Yanındaki talebesi, çömezi, "danişmend" diyorlar -o zaman danişmend medreseye devam edip ilim öğreniyor.-o zaman danişmend medreseye devam edip ilim öğreniyor. Farsça'da daniş "bilgi" demek, Farsça'da daniş "bilgi" demek, danişmend "bilgili, bilgili olma yoluna girmiş insan" demek- danişmendleri diyorlar ki; danişmend "bilgili, bilgili olma yoluna girmiş insan" demek- danişmendleri diyorlar ki;

"Yâ Üstaz! Bu bir gazi idi. Allah yolunda gaza ediyor, gazi."Yâ Üstaz! Bu bir gazi idi. Allah yolunda gaza ediyor, gazi. Gazilerin sultanı; sultânu'l-guzâti ve'l-mücâhidînGazilerin sultanı; sultânu'l-guzâti ve'l-mücâhidîn "gazilerin mücahidlerin sultanı" kendisi de gaza ediyor."gazilerin mücahidlerin sultanı" kendisi de gaza ediyor. Askerleri de hududa gelmişler, düşmanlarla savaşıyorlar.Askerleri de hududa gelmişler, düşmanlarla savaşıyorlar. Allah yolunda cihat etmek çok sevaplı bir şey.Allah yolunda cihat etmek çok sevaplı bir şey. Niye normal merasimin gereği olan el öpme işini yapmadın. Niye padişahın elini öpmedin?" Niye normal merasimin gereği olan el öpme işini yapmadın. Niye padişahın elini öpmedin?"

Talebe hocasına soruyor. Dönüyor; Talebe hocasına soruyor. Dönüyor;

"Evladım! rütbetü'l-ilmi a'le'r-rutebi. Hadîsi şeriflere göre: İlmin rütbesi, en yüksek rütbedir." diyor. "Evladım! rütbetü'l-ilmi a'le'r-rutebi. Hadîsi şeriflere göre: İlmin rütbesi, en yüksek rütbedir." diyor.

Padişah, sultan solda sıfır kalır. Sultan kim oluyor? İlim rütbesi en yüksek payedir. Padişah, sultan solda sıfır kalır. Sultan kim oluyor? İlim rütbesi en yüksek payedir.

"Benim onun sarayına tebrike gitmem ona şeref olarak yeter de artar bile." diyor."Benim onun sarayına tebrike gitmem ona şeref olarak yeter de artar bile." diyor. Aslında onun gelmesi lazım. Hatibzâde'nin bayramını tebrik etmeye padişahın gitmesi lazım. Aslında onun gelmesi lazım. Hatibzâde'nin bayramını tebrik etmeye padişahın gitmesi lazım.

"Benim onun sarayına gitmem ona şeref olarak yeter!" diyor. Rütbetü'l-ilmi ale'r-ruteb. "Benim onun sarayına gitmem ona şeref olarak yeter!" diyor.

Rütbetü'l-ilmi ale'r-ruteb.

"Hem gaza kelimesi geçti hem sultânü'l-guzâtı"Hem gaza kelimesi geçti hem sultânü'l-guzâtı ve'l-mücâhidîn geçti hem de bir fıkradır hatırda kalsın." diye bunu söylemiş olduk. ve'l-mücâhidîn geçti hem de bir fıkradır hatırda kalsın." diye bunu söylemiş olduk.

Niye gaza var, niye cihat var? İster topla tüfekle savaşmak olsun ister öteki mânasıyla niye savaş var? Niye gaza var, niye cihat var? İster topla tüfekle savaşmak olsun ister öteki mânasıyla niye savaş var?

Bu ilk başta garip bir şey. İlâhî görevi olan, mânevî görevi olan, rûhânî bir kişinin savaşması.Bu ilk başta garip bir şey. İlâhî görevi olan, mânevî görevi olan, rûhânî bir kişinin savaşması. Peygamber bile savaşıyor. Savaşan bir peygamber. Bir İngilizce kitap okumuştum.Peygamber bile savaşıyor. Savaşan bir peygamber. Bir İngilizce kitap okumuştum. Pakistanlı alimler yazmışlar; Profesees in the old books.Pakistanlı alimler yazmışlar; Profesees in the old books. Eski ilâhî kitaplarda -mesela İncil'de ve Tevrat'ta- istikbale aitEski ilâhî kitaplarda -mesela İncil'de ve Tevrat'ta- istikbale ait ileride bir peygamber geleceğine dair haberleri toplamış. " ileride bir peygamber geleceğine dair haberleri toplamış. " Bir peygamber gelecek, ismi şu olacak, hayatı şöyle geçecek." diye âyetler var.Bir peygamber gelecek, ismi şu olacak, hayatı şöyle geçecek." diye âyetler var. Allah, Peygamber Efendimiz'i bildiriyor; Tevrat'ta bildirmiş, İncil'de bildirmiş.Allah, Peygamber Efendimiz'i bildiriyor; Tevrat'ta bildirmiş, İncil'de bildirmiş. Bu bir gerçek; Tevrat ve İncil'de böyle cümleler.Bu bir gerçek; Tevrat ve İncil'de böyle cümleler. Hem Kur'ân-ı Kerîm böyle olduğunu bildiriyorHem Kur'ân-ı Kerîm böyle olduğunu bildiriyor hem Peygamber Efendimiz böyle olduğunu bildiriyor hem İslâm tarihi. hem Peygamber Efendimiz böyle olduğunu bildiriyor hem İslâm tarihi.

Peygamber Efendimiz; "Ben İbrahim aleyhisselam'ın duasıyım." buyuruyor. İbrahim aleyhisselam dua etti ya. Peygamber Efendimiz; "Ben İbrahim aleyhisselam'ın duasıyım." buyuruyor. İbrahim aleyhisselam dua etti ya.

Levh-i mahfûza ismi yazılmış, bütün peygamberler de onu biliyorlar ve ümmetlerine bildiriyorlar.Levh-i mahfûza ismi yazılmış, bütün peygamberler de onu biliyorlar ve ümmetlerine bildiriyorlar. Bazı eski kitaplardaki mâlumatta şöyle anlatılıyor:Bazı eski kitaplardaki mâlumatta şöyle anlatılıyor: Faran dağlarında, Mekke ve Mekke'nin etrafında; o civarda, oralarda yetişecek ve savaş yapacak.Faran dağlarında, Mekke ve Mekke'nin etrafında; o civarda, oralarda yetişecek ve savaş yapacak. Kavmi onu asıl yurdundan çıkaracak ve o da kavmiyle savaş yapacak.Kavmi onu asıl yurdundan çıkaracak ve o da kavmiyle savaş yapacak. Böyle peygamber görülmüş bir şey değil! Eski ümmetleri peygamberleri ezmişler.Böyle peygamber görülmüş bir şey değil! Eski ümmetleri peygamberleri ezmişler. Mesela Zekeriya aleyhisselam'ı testereyle biçmişler, katletmişler. Mesela Zekeriya aleyhisselam'ı testereyle biçmişler, katletmişler.

Fe-lime taktülûne enbiyâallah.Fe-lime taktülûne enbiyâallah. "Niçin Allah'ın peygamberlerini öldürdünüz be hey yahudiler, insafsızlar!" "Niçin Allah'ın peygamberlerini öldürdünüz be hey yahudiler, insafsızlar!" diye Kur'ân-ı Kerîm'de bildiriliyor.diye Kur'ân-ı Kerîm'de bildiriliyor. Peygamberler; Hz. İsa aleyhisselam ezâ görmüş, Musa aleyhisselam ezâ görmüş; firavundan vesaireden.Peygamberler; Hz. İsa aleyhisselam ezâ görmüş, Musa aleyhisselam ezâ görmüş; firavundan vesaireden. Bu peygamber –bizim Peygamberimiz- cihat eden peygamber.Bu peygamber –bizim Peygamberimiz- cihat eden peygamber. Hem de peygamberlerin en üstünü hem de sâhib-i seyf ü ve'l-kalem. Hem de peygamberlerin en üstünü hem de sâhib-i seyf ü ve'l-kalem.

Bir tarafta ilim, irfan bir tarafta kılıç; bu niye? İslâm hayat dini olduğu için.Bir tarafta ilim, irfan bir tarafta kılıç; bu niye?

İslâm hayat dini olduğu için.
İslâm realist bir din olduğu için.İslâm realist bir din olduğu için. İslâm gerçekçi olduğu, meseleleri rasyonel, tabii, olması gereken şekilde çözen bir din olduğu için.İslâm gerçekçi olduğu, meseleleri rasyonel, tabii, olması gereken şekilde çözen bir din olduğu için. Papazlar; "Hırıstiyanlık'ta savaş yok." diyorlar. İncil'den aldıkları bir cümleden faydalanarak; Papazlar;

"Hırıstiyanlık'ta savaş yok." diyorlar. İncil'den aldıkları bir cümleden faydalanarak;

"Birisi sana bir tokat vurursa –sen de ona tokat vur demiyor-"Birisi sana bir tokat vurursa –sen de ona tokat vur demiyor- öteki yanağını da çevir bir de oraya vursun." diyor. öteki yanağını da çevir bir de oraya vursun." diyor.

Sabır meselesi, affetmek meselesi, merhamet etmek meselesi; İslâm'da zirve.Sabır meselesi, affetmek meselesi, merhamet etmek meselesi; İslâm'da zirve. Çok yüksek derecede mevcut ama bir de savaş var. Çok yüksek derecede mevcut ama bir de savaş var.

Katoliklikte boşanmak yok; İslâm'da evlilik çok sevap ama boşanmak da var. Neden? Katoliklikte boşanmak yok; İslâm'da evlilik çok sevap ama boşanmak da var.

Neden?

Sen boşanmayı tıkarsan düdüklü tencerenin deliğini perçinle kapatmış gibi olursun. Sen boşanmayı tıkarsan düdüklü tencerenin deliğini perçinle kapatmış gibi olursun.

Olur mu? Düdüklü tencerenin kapağına niye lastik yapıyorlar? Olur mu? Düdüklü tencerenin kapağına niye lastik yapıyorlar?

"Tazyik fazla olduğu zaman oradan çıksın tencere patlamasın." diye."Tazyik fazla olduğu zaman oradan çıksın tencere patlamasın." diye. Sen tencerenin her tarafını yekpare kapat. Sen tencerenin her tarafını yekpare kapat. Deliğine de bir conta koy, alttan üstten vidayla sıkıştır; ocağın üstüne koy.Deliğine de bir conta koy, alttan üstten vidayla sıkıştır; ocağın üstüne koy. Evi havaya uçurursun, evin tavanı gökyüzüne gider, bomba gibi olur. Evi havaya uçurursun, evin tavanı gökyüzüne gider, bomba gibi olur. Düdüklü tencere çelik tencere gibi değil; altını ısıttıkça içindeki buharDüdüklü tencere çelik tencere gibi değil; altını ısıttıkça içindeki buhar tank olsa patlatır, kaç zırh olsa patlatır. tank olsa patlatır, kaç zırh olsa patlatır. O genleşmenin gücünü durduracak bir şey yoktur. O genleşmenin gücünü durduracak bir şey yoktur. Isıyı verdin de içi genleşti mi çare yok patlar.Isıyı verdin de içi genleşti mi çare yok patlar. Onun için İslâm'da evlenmek var, sevap ama boşanmak da bir yol. Onun için İslâm'da evlenmek var, sevap ama boşanmak da bir yol.

Ebğazü'l-halâli ila'l-lâhi et-talâku. "Allah'ın en sevmediği helal -hem helal hem sevmiyor- talaktır, boşanmadır." Ebğazü'l-halâli ila'l-lâhi et-talâku. "Allah'ın en sevmediği helal -hem helal hem sevmiyor- talaktır, boşanmadır."

Bir emniyet sübabı olarak var.Bir emniyet sübabı olarak var. Sevilen bir şey değil, makbul bir şey değil, istenen bir şey değil ama gerekebilir. Sevilen bir şey değil, makbul bir şey değil, istenen bir şey değil ama gerekebilir.

İslâm'da da ana durum böyledir. İslâm merhamet dinidir. Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. İslâm'da da ana durum böyledir. İslâm merhamet dinidir. Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.

İrhemû men fi'l-ardı yerhamükum men fi's-semâ.İrhemû men fi'l-ardı yerhamükum men fi's-semâ. "Siz yerdekilere merhamet edin de size de semadan merhamet gelsin." "Siz yerdekilere merhamet edin de size de semadan merhamet gelsin."

Men lâ yerham lâ yürham. "Merhamet etmeyene merhamet yok." Men lâ yerham lâ yürham. "Merhamet etmeyene merhamet yok."

Kişi ettiğini bulur, ektiğini biçer. İslâm merhamet dini, İslâm sulh dini. Kişi ettiğini bulur, ektiğini biçer. İslâm merhamet dini, İslâm sulh dini.

Ve's-sulhu hayrun. "Anlaşmak, sulh yapmak daha hayırlıdır." Ve's-sulhu hayrun. "Anlaşmak, sulh yapmak daha hayırlıdır."

İslâm bunu böyle bildiriyor. Esas itibariyle İslâm sevgi dinidir, aşkullah muhabbetullah dinidir. İslâm bunu böyle bildiriyor. Esas itibariyle İslâm sevgi dinidir, aşkullah muhabbetullah dinidir.

Yâ eyyühe'l-lezîne âmenû. "Ey iman edenler! Aklınızı başınıza derleyin, toplayın."Yâ eyyühe'l-lezîne âmenû. "Ey iman edenler! Aklınızı başınıza derleyin, toplayın." Men yertedde minküm an dînihî. "Sizden biriniz dinini bırakıp da irtidat ederse Men yertedde minküm an dînihî. "Sizden biriniz dinini bırakıp da irtidat ederse dininden dönerse dönsün, kendisi kaybeder.dininden dönerse dönsün, kendisi kaybeder. 'Siz irtidat ettiniz, edeceksiniz, dinden döneceksiniz.' diye Allah'a bir zarar gelmez."'Siz irtidat ettiniz, edeceksiniz, dinden döneceksiniz.' diye Allah'a bir zarar gelmez." Fe-sevfe ye'ti'l-lâhu bi-kavmin yuhibbühüm ve yuhibbûnehû.Fe-sevfe ye'ti'l-lâhu bi-kavmin yuhibbühüm ve yuhibbûnehû. "Siz isterseniz dönün ama Allah ileride öyle bir kavim getirecek ki Allah onları sever"Siz isterseniz dönün ama Allah ileride öyle bir kavim getirecek ki Allah onları sever ve o kavim de Allah'a âşıktır, Allah âşığıdır, âşık-ı sâdıklardır; onlar da Allah'ı sever." ve o kavim de Allah'a âşıktır, Allah âşığıdır, âşık-ı sâdıklardır; onlar da Allah'ı sever."

"İleride böyle bir kavim getirecek."İleride böyle bir kavim getirecek. Onlar Allah yolunda cihat edecekler, kınayanın kınamasından korkmayacaklar ve İslâm için çalışacaklar.Onlar Allah yolunda cihat edecekler, kınayanın kınamasından korkmayacaklar ve İslâm için çalışacaklar. Siz isterseniz dininizden dönün, Allah'ın size ihtiyacı yok. Siz isterseniz dininizden dönün, Allah'ın size ihtiyacı yok. İslâm, hâmîsiz himayesiz kalmayacak." mânasına âyet-i kerîme var.İslâm, hâmîsiz himayesiz kalmayacak." mânasına âyet-i kerîme var. Demek ki Allah'ın sevdiği ve Allah'ı seven insanlar olacak. Demek ki Allah'ın sevdiği ve Allah'ı seven insanlar olacak.

Geçen gün bir soru münasebetiyle söz, Kehf sûresinden bir âyet-i kerîmeye gelmişti. Geçen gün bir soru münasebetiyle söz, Kehf sûresinden bir âyet-i kerîmeye gelmişti.

Bismillahirrahmanirrahim. Bismillahirrahmanirrahim.

Va'sbir nefseke maa'l-lezîne yed'ûne rabbehüm bi'l-gadâti ve'l-aşiyyi yürîdûne vechehûVa'sbir nefseke maa'l-lezîne yed'ûne rabbehüm bi'l-gadâti ve'l-aşiyyi yürîdûne vechehû ve lâ ta'du aynâke anhüm türîdü ziynete'l-hayâti'd-dünyâ. ve lâ ta'du aynâke anhüm türîdü ziynete'l-hayâti'd-dünyâ. "Allah'ın zâtını, vechini özleyip isteyip gece gündüz ibadet ve taatle meşgul olan bazı kimseler var,"Allah'ın zâtını, vechini özleyip isteyip gece gündüz ibadet ve taatle meşgul olan bazı kimseler var, sen onların yanında ol, onlarla beraber ol." sen onların yanında ol, onlarla beraber ol."

Allah celle celâlüh bazı Allah âşıklarının olduğunu, âşık-ı sâdıklar olduğunu bildiriyor.Allah celle celâlüh bazı Allah âşıklarının olduğunu, âşık-ı sâdıklar olduğunu bildiriyor. Allah'ı sevmek, İslâm'ın esası. Aşkullah, muhabbetullah, şevkullah yüzde yüz kesin, var olan bir şey. Allah'ı sevmek, İslâm'ın esası. Aşkullah, muhabbetullah, şevkullah yüzde yüz kesin, var olan bir şey.

"İslâm'da sevgi yoktur." diyenlerin yalanlarının"İslâm'da sevgi yoktur." diyenlerin yalanlarının ne kadar korkunç bir iftira olduğunu göstermek içinne kadar korkunç bir iftira olduğunu göstermek için bunları söylüyoruz, İslâm'ın sevgi dini olduğunu anlatıyoruz. bunları söylüyoruz, İslâm'ın sevgi dini olduğunu anlatıyoruz. Allah'ı sevmek var, Allah'ı sevince Allah ile ilgili şeyleri sevmek de var. Allah'ı sevmek var, Allah'ı sevince Allah ile ilgili şeyleri sevmek de var. İnsan bir şeyi sevdi mi her şeyiyle sever. "Allah'ı seviyorum!" İnsan bir şeyi sevdi mi her şeyiyle sever.

"Allah'ı seviyorum!"

Seviyorsan Resûl'ünü de seversin, kelamını da seversin,Seviyorsan Resûl'ünü de seversin, kelamını da seversin, hükmünü de seversin, kaderini de seversin.hükmünü de seversin, kaderini de seversin. Allah'ın her şeyini seversin; lütfunu da seversin kahrını da, kazasını da kaderini de, Allah'ın her şeyini seversin; lütfunu da seversin kahrını da, kazasını da kaderini de, verişini de alışını da, hatta hayatı da seversin ölümü de. verişini de alışını da, hatta hayatı da seversin ölümü de.

Ölüm âsûde bir bahar ülkesidir bu dinde, ölüm bir düğün gecesidir,Ölüm âsûde bir bahar ülkesidir bu dinde, ölüm bir düğün gecesidir, âşık-ı sâdıka şeb-i arûstur, gerdeğe girme gecesidi . âşık-ı sâdıka şeb-i arûstur, gerdeğe girme gecesidi . Arus "s" ile yazılır, "z" ile olursa başka mânaya geliyor.Arus "s" ile yazılır, "z" ile olursa başka mânaya geliyor. Arûs "gelin" demek, şeb-i arûs "gelin gecesi" gelinin güvey ile buluştuğu gece. Arûs "gelin" demek, şeb-i arûs "gelin gecesi" gelinin güvey ile buluştuğu gece.

Muhabbet-i Resûlullah da yüzde yüz var: Muhabbet-i Resûlullah da yüzde yüz var:

Kul in küntüm tuhibbûna'l-lâhe fe't-tebiûnî yuhbibkümü'l-lâh. Kul in küntüm tuhibbûna'l-lâhe fe't-tebiûnî yuhbibkümü'l-lâh.

"Allah'ı seviyorum." diyorsunuz ama "Allah'ı seviyorsanız Resûlullah'a tâbi olun da Allah da sizi sevsin.""Allah'ı seviyorum." diyorsunuz ama "Allah'ı seviyorsanız Resûlullah'a tâbi olun da Allah da sizi sevsin." Peygamber Efendimiz'in sahih bir hadîs-i şerîfi var, biliyoruz, ezberimizde olması lazım.Peygamber Efendimiz'in sahih bir hadîs-i şerîfi var, biliyoruz, ezberimizde olması lazım. "Hareketlerimiz ona göre ayarlansın." diye her fırsatta söylenen bir hadîs-i şerîf: "Hareketlerimiz ona göre ayarlansın." diye her fırsatta söylenen bir hadîs-i şerîf:

Ve'l-lezî nefsî bi-yedihî. "Canım, nefsim kudretinin elinde olan Allah'a and olsun ki:"Ve'l-lezî nefsî bi-yedihî. "Canım, nefsim kudretinin elinde olan Allah'a and olsun ki:" Lâ tedhulü'l-cennete hattâ tü'minû. "İnanmadıkça cennete giremeyeceksiniz." Lâ tedhulü'l-cennete hattâ tü'minû. "İnanmadıkça cennete giremeyeceksiniz." Ve lâ tü'minû hattâ tehâbbû. "Birbirinizi sevmedikçe de mü'min olamayacaksınız. Cennete de giremezsiniz." Ve lâ tü'minû hattâ tehâbbû. "Birbirinizi sevmedikçe de mü'min olamayacaksınız. Cennete de giremezsiniz."

"Birbirinizi seveceksiniz." demek. Tabi bu, mü'minin mü'mini sevmesinin ispatı."Birbirinizi seveceksiniz." demek. Tabi bu, mü'minin mü'mini sevmesinin ispatı. Bir de Peygamber Efendimiz yine sahih hadîs-i şerîflerle şöyle buyuruyor: Bir de Peygamber Efendimiz yine sahih hadîs-i şerîflerle şöyle buyuruyor:

Lâ yü'minü ehadüküm hattâ ekûne ehabbe ileyhi min vâlidihîLâ yü'minü ehadüküm hattâ ekûne ehabbe ileyhi min vâlidihî ve veledihî ve'n-nâsi ecmaîn.ve veledihî ve'n-nâsi ecmaîn. "Sizin yanınızda ben, -Resûlullah- babasından da, evladından da ve bütün diğer insanlardan da daha"Sizin yanınızda ben, -Resûlullah- babasından da, evladından da ve bütün diğer insanlardan da daha yakın, sevgili olmadıkça o kimse hakiki mü'min olamaz." yakın, sevgili olmadıkça o kimse hakiki mü'min olamaz."

"Mü'min olamaz." diyor da mü'mindir; Allah diyor, lâ ilâhe illallah diyor ama olmaz işte. "Mü'min olamaz." diyor da mü'mindir; Allah diyor, lâ ilâhe illallah diyor ama olmaz işte. "Kâmil mü'min olamaz!" O bakımdan. Kur'ân-ı Kerîm'de Allah sevgisi var mı? "Kâmil mü'min olamaz!" O bakımdan.

Kur'ân-ı Kerîm'de Allah sevgisi var mı?

Dinimizde çok kuvvetlidir. Resûlullah sevgisi var mı? Dinimizde çok kuvvetlidir.

Resûlullah sevgisi var mı?

Çok önemli, o kadar önemli ki babasından bile çok sevecek. Fidâke ebî ve ümmi yâ Resûllallah! diyecek. Çok önemli, o kadar önemli ki babasından bile çok sevecek. Fidâke ebî ve ümmi yâ Resûllallah! diyecek.

Mü'minin mü'mini sevmesi var mı? Var.Mü'minin mü'mini sevmesi var mı?

Var.
Çünkü "Gerçek müslüman olamazsınız, cennete giremezsiniz." diye bir hadîs-i şerîf var.Çünkü "Gerçek müslüman olamazsınız, cennete giremezsiniz." diye bir hadîs-i şerîf var. İslâm sevgi dini, bütün insanlara karşı. Yaratılanı hoş görmek yaratandan ötürü; sevmek, acımak.İslâm sevgi dini, bütün insanlara karşı. Yaratılanı hoş görmek yaratandan ötürü; sevmek, acımak. İnsanları bir tarafa bırak, hayvanlara merhamet etmek!İnsanları bir tarafa bırak, hayvanlara merhamet etmek! Kanadı kırık kuşların kanadını tedavi etmek,Kanadı kırık kuşların kanadını tedavi etmek, uçamayan kuşlara vakıflar tayin etmek, serçeler için evcikler yapmak,uçamayan kuşlara vakıflar tayin etmek, serçeler için evcikler yapmak, evlerin köşesinde köşkçükler yapmak, caminin önünde güvercinlere yem atmak vesaire. Hayvan sevgisi var. evlerin köşesinde köşkçükler yapmak, caminin önünde güvercinlere yem atmak vesaire. Hayvan sevgisi var.

Bütün yaratıklara, can taşıyan bütün yaratıklara karşı sevgi var da niye cihat var? Bütün yaratıklara, can taşıyan bütün yaratıklara karşı sevgi var da niye cihat var?

Realist din, gerçekçi din olduğu için var. Realist din, gerçekçi din olduğu için var.

Peygamber Efendimiz işe elinde kılıçla başlamadı. Akrabasını toplayıp; Peygamber Efendimiz işe elinde kılıçla başlamadı. Akrabasını toplayıp;

"Ey insanlar! Benim sözüme güvenir misiniz? Ben nasıl bir insanım?"Ey insanlar! Benim sözüme güvenir misiniz? Ben nasıl bir insanım? Bir söz söylersem inanır mısınız?Bir söz söylersem inanır mısınız? 'Şu dağın arkasında düşman ordusu var, şimdi bu tarafa çıkıp gelecek.' desem tedbir alır mısınız? 'Şu dağın arkasında düşman ordusu var, şimdi bu tarafa çıkıp gelecek.' desem tedbir alır mısınız? Bana güvenir misiniz?" dedi. "Güveniriz. Sen Muhammed el-Emîn'sin, sen doğru söylersin. Bana güvenir misiniz?" dedi.

"Güveniriz. Sen Muhammed el-Emîn'sin, sen doğru söylersin.
Yanlış yapmazsın. Paralarımızı sana emanet ederiz, sözün doğrudur.Yanlış yapmazsın. Paralarımızı sana emanet ederiz, sözün doğrudur. Senden hiçbir kötü hal görmedik." dediler. Senden hiçbir kötü hal görmedik." dediler.

"Öyle ise size söylüyorum; putları bırakın, Allah'a iman edin, "Öyle ise size söylüyorum; putları bırakın, Allah'a iman edin, ehl-i tevhîd olun, lâ ilâhe illallah deyin! Ben Allah'ın peygamberiyim, Allah beni görevlendirdi.ehl-i tevhîd olun, lâ ilâhe illallah deyin! Ben Allah'ın peygamberiyim, Allah beni görevlendirdi. Eğer böyle yapmazsanız, imana gelmezseniz âhirette büyük azaba uğrarsınız, feci durumlara düşersiniz.Eğer böyle yapmazsanız, imana gelmezseniz âhirette büyük azaba uğrarsınız, feci durumlara düşersiniz. Bak şimdiden söylüyorum, cehennem azabı var." dedi, işe böyle başladı. Bak şimdiden söylüyorum, cehennem azabı var." dedi, işe böyle başladı.

"Yâ Muhammed! Bizi bunun için mi topladın? Amma saçma iş." dediler. "Yâ Muhammed! Bizi bunun için mi topladın? Amma saçma iş." dediler. Bazıları ukalalık ettiler, dağıldılar. Bazıları ukalalık ettiler, dağıldılar.

O kendi kendine ibadet ederken ezâ cefâ ettiler, ibadetine tasallut ettiler,O kendi kendine ibadet ederken ezâ cefâ ettiler, ibadetine tasallut ettiler, secde ettiği yeri kirlettiler, başına işkembe koymaya kalktılar.secde ettiği yeri kirlettiler, başına işkembe koymaya kalktılar. Müslüman olanlara işkence etmeye, bazılarını işkence ederek öldürmeye başladılar.Müslüman olanlara işkence etmeye, bazılarını işkence ederek öldürmeye başladılar. Ammar ailesini; Sümeyye hatunu, Ammar b. Yasir'i şehit ettiler -rahmetullahi aleyhim ecmain-. Ammar ailesini; Sümeyye hatunu, Ammar b. Yasir'i şehit ettiler -rahmetullahi aleyhim ecmain-.

Tecavüz nereden başladı? Müşriklerden başladı. Zulüm nereden başladı? Kâfirlerden başladı.Tecavüz nereden başladı?

Müşriklerden başladı.

Zulüm nereden başladı?

Kâfirlerden başladı.
Hatta o kadar ki bunlar sadece "Rabbim Allah!" diyor diye "Hayır! Hatta o kadar ki bunlar sadece "Rabbim Allah!" diyor diye "Hayır! O inancı bırak, putlarımıza inan!" diyerek bir Habeşli'ye işkence ediyorlardı.O inancı bırak, putlarımıza inan!" diyerek bir Habeşli'ye işkence ediyorlardı. O da "Ehad Ehad Allah tektir, birdir." diye söylüyor.O da "Ehad Ehad Allah tektir, birdir." diye söylüyor. Onlar da işkencelerine, ezâ ve cefâ etmeye devam ediyorlardı.Onlar da işkencelerine, ezâ ve cefâ etmeye devam ediyorlardı. Sonunda Peygamber Efendimiz'i öldürmeye kalktılar.Sonunda Peygamber Efendimiz'i öldürmeye kalktılar. Kendi anasının babasının memleketinden, yurdundan çıkardılar; Kendi anasının babasının memleketinden, yurdundan çıkardılar; dedesinin devletin başkanı olduğu şehirde yaşayamadı.dedesinin devletin başkanı olduğu şehirde yaşayamadı. Taif'e gitti, taş attılar, dizlerini yaraladılar,Taif'e gitti, taş attılar, dizlerini yaraladılar, yüzü gözü ayakları kan ter içinde bir bağ evine sığındı. Sonunda "Bunu öldürelim." dediler.yüzü gözü ayakları kan ter içinde bir bağ evine sığındı. Sonunda "Bunu öldürelim." dediler. "Tek başımıza öldürürsek kabilesi kan davası yapar, hep birlikte öldürelim." diye de karar aldılar."Tek başımıza öldürürsek kabilesi kan davası yapar, hep birlikte öldürelim." diye de karar aldılar. "Her kabileden bir tane yiğit delikanlı çıksın, hepsi birden karambole getirsinler, linç etsinler."Her kabileden bir tane yiğit delikanlı çıksın, hepsi birden karambole getirsinler, linç etsinler. Kureyş hepimizle de kavga edemez ya, bu işi yutar gider, diyetini de veririz." dediler.Kureyş hepimizle de kavga edemez ya, bu işi yutar gider, diyetini de veririz." dediler. Efendimiz hicret etti. Görülüyor ki İslâm mütecaviz değil ama kâfirler mütecaviz.Efendimiz hicret etti.

Görülüyor ki İslâm mütecaviz değil ama kâfirler mütecaviz.
Şimdi de öyle, şu sırada da öyle. Dünyanın her yerinde böyle olmuştur.Şimdi de öyle, şu sırada da öyle. Dünyanın her yerinde böyle olmuştur. Müslüman, bıçak kemiğe dayanmadıkça bir şey yapmaz.Müslüman, bıçak kemiğe dayanmadıkça bir şey yapmaz. Çifte standart, zulüm, istismar, ezâ cefâ karşı taraftan.Çifte standart, zulüm, istismar, ezâ cefâ karşı taraftan. Ondan sonra, "Müslüman niye cihat ediyor? derler. Ondan sonra, "Müslüman niye cihat ediyor? derler. "Bir yanağına çat diye tokat vurunca öbür yanağını da çevirsin." isterler."Bir yanağına çat diye tokat vurunca öbür yanağını da çevirsin." isterler. Çevirmesine çevirir ama onunla da durmuyorlar ki.Çevirmesine çevirir ama onunla da durmuyorlar ki. Onun için eşiddâü ale'l-küffâri ruhamâü beynehüm. Onun için eşiddâü ale'l-küffâri ruhamâü beynehüm.

İslâm realist bir dindir.İslâm realist bir dindir. Onun için mü'minlere karşı merhametlidir ama azgın olan kâfire de sadece taviz vermekleOnun için mü'minlere karşı merhametlidir ama azgın olan kâfire de sadece taviz vermekle bu işin olmayacağını bildiğinden, haddini bildirmek gerektiğinden cihat da farzdır.bu işin olmayacağını bildiğinden, haddini bildirmek gerektiğinden cihat da farzdır. Yeri geldiği zaman cihat da gereklidir buna da kimse itiraz edemez.Yeri geldiği zaman cihat da gereklidir buna da kimse itiraz edemez. Zaten bunun dışında bir yaşam tarzı da dünyada hiçbir yerde görmemişiz;Zaten bunun dışında bir yaşam tarzı da dünyada hiçbir yerde görmemişiz; ne hırıstiyanlarda ne de yahudilerde.ne hırıstiyanlarda ne de yahudilerde. Yahudiler yıllar yılı "mazlum olduk, ezildik" dediler ama şimdi zalimliği kendileri yapıyorlar.Yahudiler yıllar yılı "mazlum olduk, ezildik" dediler ama şimdi zalimliği kendileri yapıyorlar. Tarih boyunca yaptıkları gibi ellerine geçirdiler mi her türlü zulmü yapıyorlar.Tarih boyunca yaptıkları gibi ellerine geçirdiler mi her türlü zulmü yapıyorlar. Hıristiyanlar "Bir yanağına tokadı yedin mi diğer yanağını da çevir." diyorlar amaHıristiyanlar "Bir yanağına tokadı yedin mi diğer yanağını da çevir." diyorlar ama Afrika'yı talan eden, köyleri basan, esir alan Amerika'dakiAfrika'yı talan eden, köyleri basan, esir alan Amerika'daki Kızılderililere, zencilere köpek diye hitap ederek tarlalarda çalıştıran kendileri.Kızılderililere, zencilere köpek diye hitap ederek tarlalarda çalıştıran kendileri. Dünyanın her bir yanını kana, ateşe veren kendileri;Dünyanın her bir yanını kana, ateşe veren kendileri; medeniyetleri yok eden, kıtaları istilâ eden, Kızılderililer'in kökünü kazımaya çalışan,medeniyetleri yok eden, kıtaları istilâ eden, Kızılderililer'in kökünü kazımaya çalışan, Avustralya'daki Aborjinler'i mahveden kendileri.Avustralya'daki Aborjinler'i mahveden kendileri. Afrika'daki büyük medeniyetleri silip süpüren, izlerini yok eden, katliam eden kendileri.Afrika'daki büyük medeniyetleri silip süpüren, izlerini yok eden, katliam eden kendileri. Atom bombalarını çıkaran kendileri. Büyük cihan savaşlarını çıkaran kendileri. Atom bombalarını çıkaran kendileri. Büyük cihan savaşlarını çıkaran kendileri.

Kimi aldatıyorsun, kimi kandırıyorsun, kimi uyutuyorsun? Kimi aldatıyorsun, kimi kandırıyorsun, kimi uyutuyorsun?

Bu ne perhiz be ne lahana turşusu! Bu ne perhiz be ne lahana turşusu!

Reklam ve propagandaları kuvvetli olduğu için bilinmiyor.Reklam ve propagandaları kuvvetli olduğu için bilinmiyor. Lafa gelince sevgi, kardeşlik, medeniyet, insan hakları vesaire. Lafa gelince sevgi, kardeşlik, medeniyet, insan hakları vesaire.

Yalan! Çünkü suçları daha büyük, bildikleri halde yapmıyorlar hainler! Yalan! Çünkü suçları daha büyük, bildikleri halde yapmıyorlar hainler!

Bilmeyen, dağdan inme insanlar olsalar da öyle yapsalar tamam.Bilmeyen, dağdan inme insanlar olsalar da öyle yapsalar tamam. "Dağdan inme, bir şey görmemiş ki medeniyet görmemiş ki." dersin, hoş görürsün."Dağdan inme, bir şey görmemiş ki medeniyet görmemiş ki." dersin, hoş görürsün. Medeniyetin âlâsını biliyorlar; tilki gibi, domuz gibi biliyorlar ama yapmıyorlar.Medeniyetin âlâsını biliyorlar; tilki gibi, domuz gibi biliyorlar ama yapmıyorlar. Demek ki suçları daha büyük. Tabi o zaman cihat farz. O zaman cihat etmek gerekiyor.Demek ki suçları daha büyük. Tabi o zaman cihat farz. O zaman cihat etmek gerekiyor. Gerekmiştir, gerekiyor, gerekecek; hiç şüphe yok. Kıyamete kadar böyle olacak.Gerekmiştir, gerekiyor, gerekecek; hiç şüphe yok. Kıyamete kadar böyle olacak. Kıyamete kadar Allah'ın dinini tutan bir mert zümre mevcut olacak.Kıyamete kadar Allah'ın dinini tutan bir mert zümre mevcut olacak. Kıyamete kadar da bu hücumlar devam edecek.Kıyamete kadar da bu hücumlar devam edecek. Allah'ın imtihanı; her yerde her devirde oluyor.Allah'ın imtihanı; her yerde her devirde oluyor. Müslümanlar büyük imparatorluklar kurdukları zaman da bu savaşlar vardı,Müslümanlar büyük imparatorluklar kurdukları zaman da bu savaşlar vardı, Osmanlı Devlet-i Aliyyesi dimdik ayaktayken de bu savaşlar oluyordu.Osmanlı Devlet-i Aliyyesi dimdik ayaktayken de bu savaşlar oluyordu. Şimdi de oluyor, ileride de olacak, çünkü imtihan.Şimdi de oluyor, ileride de olacak, çünkü imtihan. Bir mü'min dağın başına gitse, bir kovuğun içine girse Allah orada onu taciz edecek birisini gönderir. Bir mü'min dağın başına gitse, bir kovuğun içine girse Allah orada onu taciz edecek birisini gönderir.

Neden? İmtihan dünyası olduğu için. Bunlardan bilir ki müslüman imtihandadır.Neden?

İmtihan dünyası olduğu için. Bunlardan bilir ki müslüman imtihandadır.
Yılmaz ve çalışmasına fütur getirmez. Cihat onun için var, tarih boyunca böyle olmuştur. Yılmaz ve çalışmasına fütur getirmez. Cihat onun için var, tarih boyunca böyle olmuştur.

Üzine li'l-lezîne yukâtilûne bi-ennehüm zulimû.Üzine li'l-lezîne yukâtilûne bi-ennehüm zulimû. "Kendilerine savaş açılmış olan mü'minlere mukabele etmeye izin verildi."Kendilerine savaş açılmış olan mü'minlere mukabele etmeye izin verildi. Çünkü çok zulme uğruyorlar, mazlum durumdalar." diyeÇünkü çok zulme uğruyorlar, mazlum durumdalar." diye âyet-i kerîmede bunun için müsaade verildiği bildiriliyor.âyet-i kerîmede bunun için müsaade verildiği bildiriliyor. Müslüman aslında para pul, servet zenginlik için "fütuhat olsun,Müslüman aslında para pul, servet zenginlik için "fütuhat olsun, kıtalar ele geçsin, servet olsun" diye veya kini için savaşmaz.kıtalar ele geçsin, servet olsun" diye veya kini için savaşmaz. Çünkü dünya onun asıl yurdu değildir ve mü'minin kalbinde dünya sevgisi yoktur,Çünkü dünya onun asıl yurdu değildir ve mü'minin kalbinde dünya sevgisi yoktur, kalbinde dünya sevgisine yer yoktur, olmaması gerekir. kalbinde dünya sevgisine yer yoktur, olmaması gerekir.

Hubbü'd-dünyâ re'sü külli hatîetin. "Dünya sevgisi bütün hataların başıdır." Hubbü'd-dünyâ re'sü külli hatîetin. "Dünya sevgisi bütün hataların başıdır."

Ve buğzu'd-dünyâ re'sü külli fadîletin. "Her faziletin başı da dünyayı sevmemektir, dünyaya buğzetmektir." Ve buğzu'd-dünyâ re'sü külli fadîletin. "Her faziletin başı da dünyayı sevmemektir, dünyaya buğzetmektir."

Zorbaların karşısında durmak gerektiğinden, adaletin yerine getirilmesi gerektiğinden cihat vardır. Zorbaların karşısında durmak gerektiğinden, adaletin yerine getirilmesi gerektiğinden cihat vardır.

Elhamdülillah ki cihat vardır. O da Allah'ın bir nimetidir.Elhamdülillah ki cihat vardır. O da Allah'ın bir nimetidir. O da Hakk'ın, hakimiyetin yeryüzüne yerleşmesi, zulmün kalkması için yapılan bir çeşit faaliyettir.O da Hakk'ın, hakimiyetin yeryüzüne yerleşmesi, zulmün kalkması için yapılan bir çeşit faaliyettir. O da bir sevgi faaliyetidir. Cihat bir sevgi faaliyetidir çünkü mazluma yardım ediliyor. O da bir sevgi faaliyetidir. Cihat bir sevgi faaliyetidir çünkü mazluma yardım ediliyor. Cihat bir sevgi faaliyetidir çünkü hak ve hakikatin yerini bulmasına gayret ediliyor.Cihat bir sevgi faaliyetidir çünkü hak ve hakikatin yerini bulmasına gayret ediliyor. Mü'minin düşmanları çoktur. Bunu âyet-i kerîmelerle, hadîs-i şerîflerle biliyoruz.Mü'minin düşmanları çoktur. Bunu âyet-i kerîmelerle, hadîs-i şerîflerle biliyoruz. Çok net olarak "düşman" diye vasıflandırılmış olan şeytan vardır.Çok net olarak "düşman" diye vasıflandırılmış olan şeytan vardır. Çok net olarak biliyoruz ki şeytan bizim düşmanımızdır; bu mâlum. Çok net olarak biliyoruz ki şeytan bizim düşmanımızdır; bu mâlum.

İnne'ş-şeytâne leküm adüvvün fe'ttehizûhü adüvvâ.İnne'ş-şeytâne leküm adüvvün fe'ttehizûhü adüvvâ. "Hiç şüphe yok ki şeytan sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman belleyin." buyruluyor. "Hiç şüphe yok ki şeytan sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman belleyin." buyruluyor.

Şeytanın düşman olduğunu bilerek onunla savaşmak lazım gelir.Şeytanın düşman olduğunu bilerek onunla savaşmak lazım gelir. Sonra insanın en azılı düşmanı kendisidir, nefsidir. Sonra insanın en azılı düşmanı kendisidir, nefsidir.

Adüvveki nefsike'l-letî beyne cenbeyk.Adüvveki nefsike'l-letî beyne cenbeyk. "Senin en azılı düşmanın, en şiddetli düşmanın,"Senin en azılı düşmanın, en şiddetli düşmanın, şu iki yanının içinde olan yani sağının solunun arasında yer alan nefsindir." şu iki yanının içinde olan yani sağının solunun arasında yer alan nefsindir."

Sen, hedefin ta kendisi, on ikinin ta kendisi, sen kendinin düşmanısın. Sen, hedefin ta kendisi, on ikinin ta kendisi, sen kendinin düşmanısın.

"İçindeki nefsin senin en büyük düşmanındır." deniliyor."İçindeki nefsin senin en büyük düşmanındır." deniliyor. Tabi nefis görünmüyor, şeytan görünmüyor.Tabi nefis görünmüyor, şeytan görünmüyor. Dürtüklemelerini, içeriden kışkırtmalarını biliyoruz; hissediyoruz.Dürtüklemelerini, içeriden kışkırtmalarını biliyoruz; hissediyoruz. Şeytan bizi kışkırtıyor, nefis bizi kışkırtıyor. Şeytan bizi kışkırtıyor, nefis bizi kışkırtıyor. "Adam öldür, hırsızlık yap, arsızlık yap, yüzsüzlük yap, günah işle." vesaire"Adam öldür, hırsızlık yap, arsızlık yap, yüzsüzlük yap, günah işle." vesaire içeriden bir takım emirler geliyor; rahmânî olmadığı belli. içeriden bir takım emirler geliyor; rahmânî olmadığı belli.

İşte onlar şeytandan ve nefisten. Hangisi şeytandan, hangisi nefisten?İşte onlar şeytandan ve nefisten.

Hangisi şeytandan, hangisi nefisten?
İçeriden gelen dürtüklemeler, kışkırtmalar, tahrikler, emirler, fitne fesat arzuları, duyguları nereden? İçeriden gelen dürtüklemeler, kışkırtmalar, tahrikler, emirler, fitne fesat arzuları, duyguları nereden?

Eğer ısrarla aynı şekilde geliyorsa nefistendir.Eğer ısrarla aynı şekilde geliyorsa nefistendir. "Ya yemek yiyeceğim, karnım acıktı, ne olur!""Ya yemek yiyeceğim, karnım acıktı, ne olur!" İçeriden boyuna yemek istiyor, beş dakika, on dakika, yirmi dakika hep devam ediyor.İçeriden boyuna yemek istiyor, beş dakika, on dakika, yirmi dakika hep devam ediyor. Nefis acıktı, yemek istiyor. Bir şeyin üzerinde ısrarla duruyorsa nefistendir.Nefis acıktı, yemek istiyor. Bir şeyin üzerinde ısrarla duruyorsa nefistendir. Çünkü nefis aptaldır ve inatçıdır. Çünkü nefis aptaldır ve inatçıdır. Değişmez, gabîdir, dönmez, çevik değildir, hantaldır, aynı şey üzerinde ısrar eder. Değişmez, gabîdir, dönmez, çevik değildir, hantaldır, aynı şey üzerinde ısrar eder.

"Uyku uyumak istiyorum, uyku uyumak istiyorum." İllallah! "Uyku uyumak istiyorum, uyku uyumak istiyorum."

İllallah!

"Yemek istiyorum, yemek istiyorum." "Yar bana bir eğlence, yar bana bir eğlence!" "Yemek istiyorum, yemek istiyorum."

"Yar bana bir eğlence, yar bana bir eğlence!"

"İçki içmek istiyorum, içki içmek istiyorum." "İçki içmek istiyorum, içki içmek istiyorum."

Ateş bacayı sarar gibi adam illa içki içecek, içemeden duramaz.Ateş bacayı sarar gibi adam illa içki içecek, içemeden duramaz. Meyhanenin kapısından geçerken sanki mıknatıs toplu iğneyi çekiyor gibi kapılır, gider.Meyhanenin kapısından geçerken sanki mıknatıs toplu iğneyi çekiyor gibi kapılır, gider. Kendini meyhanenin içinde bulur. Kendini meyhanenin içinde bulur. Neden?Neden? Nefis bir şeyi tutturdu mu, kancayı taktı mı bırakmaz. Israrla ister. İnatçı bir çocuk gibidir.Nefis bir şeyi tutturdu mu, kancayı taktı mı bırakmaz. Israrla ister. İnatçı bir çocuk gibidir. Çocuğun ağlayıp da illa şunu isterim, şu şekeri isterim diye tepindiği gibidir, verinceye kadar ağlar. Çocuğun ağlayıp da illa şunu isterim, şu şekeri isterim diye tepindiği gibidir, verinceye kadar ağlar.

Eğer oyundan oyuna geçiyorsa şeytandır. Çünkü şeytan kurnazdır, hilebazdır.Eğer oyundan oyuna geçiyorsa şeytandır. Çünkü şeytan kurnazdır, hilebazdır. Ta ezelden beri bu işi yaptığı için tam profesyoneldir ve oyundan oyuna geçer. Nasıl geçer? Ta ezelden beri bu işi yaptığı için tam profesyoneldir ve oyundan oyuna geçer. Nasıl geçer? Kitaplar bir misal yazıyor. Kitaplar bir misal yazıyor. Mesela maksadı günah işletmek olduğu için günahın hangisi olursa olsun Mesela maksadı günah işletmek olduğu için günahın hangisi olursa olsun onu işlettirse memnun olur ama en feci günaha düşürmekten daha çok memnun olur. onu işlettirse memnun olur ama en feci günaha düşürmekten daha çok memnun olur.

Sabahları büyük şeytan öbür şeytanları etrafına toplarmış; Sabahları büyük şeytan öbür şeytanları etrafına toplarmış; "Akşamleyin en güzel, en âlâ, en kötü şeytanlığı yapanın başına taç giydireceğim." dermiş. "Akşamleyin en güzel, en âlâ, en kötü şeytanlığı yapanın başına taç giydireceğim." dermiş.

Hadi yallah vazife başına dağılın bakalım!Hadi yallah vazife başına dağılın bakalım! Sanki çete reisi mafyasını etrafına salıyor gibi bütün şeytanlar dağılırmış.Sanki çete reisi mafyasını etrafına salıyor gibi bütün şeytanlar dağılırmış. Sonra rapor alıyor; "Falanca insanı kandırdım." diyor, "Başına taç giydirsin." diye bekliyor ama yok. Sonra rapor alıyor;

"Falanca insanı kandırdım." diyor, "Başına taç giydirsin." diye bekliyor ama yok.

Sen ne yaptın? Sen ne yaptın?

"Bugün falanca insanı şu günaha sürükledim, bu hataya sürükledim,"Bugün falanca insanı şu günaha sürükledim, bu hataya sürükledim, şu edepsizliği yaptırdım, bu edepsizliği yaptırdım." Değil, değil, değil!şu edepsizliği yaptırdım, bu edepsizliği yaptırdım."

Değil, değil, değil!
En son avenesinden bir tanesine sorarmış; "Sen ne yaptın? En son avenesinden bir tanesine sorarmış;

"Sen ne yaptın?

Karı kocanın arasına girdim; bir onu kışkırttım bir bunu kışkırttım,Karı kocanın arasına girdim; bir onu kışkırttım bir bunu kışkırttım, bir onu körükledim bir bunu körükledim. Nihayet birbirleriyle darılttım ve boşattırdım, yuvayı yıktım. bir onu körükledim bir bunu körükledim. Nihayet birbirleriyle darılttım ve boşattırdım, yuvayı yıktım.

"Tamam! Aradığım sensin. Gel bakalım. Başına şeytanlık tâcını takalım." der, tâcı ona giydirirmiş. "Tamam! Aradığım sensin. Gel bakalım. Başına şeytanlık tâcını takalım." der, tâcı ona giydirirmiş.

Şeytanın oyunları hileleri çok, her şeyi yapar. En hoşuna giden ara bozmaktır.Şeytanın oyunları hileleri çok, her şeyi yapar. En hoşuna giden ara bozmaktır. Karı kocanın arasını bozmak, arkadaşların arasını bozmak, fitne fesat, nifak çıkarmak.Karı kocanın arasını bozmak, arkadaşların arasını bozmak, fitne fesat, nifak çıkarmak. Taktik değiştirir. Bir şeyle yıkamayacağını anlayınca öbür taraftan yıkmaya çalışır. Taktik değiştirir. Bir şeyle yıkamayacağını anlayınca öbür taraftan yıkmaya çalışır.

Kişiye gelir der ki; "Namaz kılma!" "Yok, kılmam lazım.Kişiye gelir der ki;

"Namaz kılma!"

"Yok, kılmam lazım.
Allah, Kur'ân-ı Kerîm'de 'namaz kılın' buyuruyor." der, kılmam lazım diye direnir. Allah, Kur'ân-ı Kerîm'de 'namaz kılın' buyuruyor." der, kılmam lazım diye direnir.

"Kılma! Bak kar yağdı, şimdi sular buz gibidir, derin çatlar alimallah,"Kılma! Bak kar yağdı, şimdi sular buz gibidir, derin çatlar alimallah, üşürsün zangır zangır titrersin.üşürsün zangır zangır titrersin. Çoraplarını çıkaracaksın, ayakların ıslanacak, havlu yok, evdeki gibi sıcak su yok, kılma!" "Yok, kılacağım." Çoraplarını çıkaracaksın, ayakların ıslanacak, havlu yok, evdeki gibi sıcak su yok, kılma!"

"Yok, kılacağım."

"Elbisenin ütüsü bozulur, öğleden sonra bir yere gideceksin." "Elbisenin ütüsü bozulur, öğleden sonra bir yere gideceksin."

Değiştiriyor. Maksat namaz kıldırmamak.Değiştiriyor. Maksat namaz kıldırmamak. Onun için soğuğu gösterir, ütünün bozulmasını gösterir, başka bir şey gösterir. Onun için soğuğu gösterir, ütünün bozulmasını gösterir, başka bir şey gösterir.

"Kılacağım! Allah'ın emri. Ütü de bozulsa kılacağım, hava soğuk da olsa kılacağım." "Kılacağım! Allah'ın emri. Ütü de bozulsa kılacağım, hava soğuk da olsa kılacağım."

"Tamam, tamam pekala. Madem kılacaksın o zaman hızlı hızlı çarçabuk kıl."Tamam, tamam pekala. Madem kılacaksın o zaman hızlı hızlı çarçabuk kıl. Yetişeceğin yere çarçabuk yetiş." "Yok, niye hızlı kılacakmışım?Yetişeceğin yere çarçabuk yetiş."

"Yok, niye hızlı kılacakmışım?
Namazın vakar içinde, sekîne içinde kılınması lazım;Namazın vakar içinde, sekîne içinde kılınması lazım; ben şuurlu bir tarzda kılarım, öyle aceleye getirmem.ben şuurlu bir tarzda kılarım, öyle aceleye getirmem. Çünkü namaz paldır küldür kılındı mı sevap olmuyor. İnsan namaz kılmamış gibi oluyor.Çünkü namaz paldır küldür kılındı mı sevap olmuyor. İnsan namaz kılmamış gibi oluyor. İbadette acele makbul bir şey değil. Usulünce kılacağım." İbadette acele makbul bir şey değil. Usulünce kılacağım."

"Mâşaallah! Çok iyiymişsin, akıllıymışsın."Mâşaallah! Çok iyiymişsin, akıllıymışsın. Pekâlâ, o zaman şöyle halkın karşısında, görünen bir yerde, özene bezene namazını kıl daPekâlâ, o zaman şöyle halkın karşısında, görünen bir yerde, özene bezene namazını kıl da herkes nasıl huşu ve huzur içinde namaz kılındığını sende bir görsünler, halka ibret olsun." herkes nasıl huşu ve huzur içinde namaz kılındığını sende bir görsünler, halka ibret olsun."

Şimdi de riyaya düşürmek istiyor.Şimdi de riyaya düşürmek istiyor. Onu da atlatırsa "Ben gösteriş ve riyayı sevmem." derse "Doğru, tamam gösteriş olmasın.Onu da atlatırsa "Ben gösteriş ve riyayı sevmem." derse "Doğru, tamam gösteriş olmasın. O zaman evde kıl." der. Cemaat sevabından vazgeçirecek. Çünkü camide 27 kat sevap. O zaman evde kıl." der. Cemaat sevabından vazgeçirecek. Çünkü camide 27 kat sevap.

"Yok, camide kılmam lazım." deyince bir başka oyuna geçer. Bir namaz işinde kırk tane kılığa girer."Yok, camide kılmam lazım." deyince bir başka oyuna geçer. Bir namaz işinde kırk tane kılığa girer. Eğer böyle içindeki günaha doğru meyil veya sevabı kaçırma şekli oyundan oyuna geçiyorsa bu şeytandandır. Eğer böyle içindeki günaha doğru meyil veya sevabı kaçırma şekli oyundan oyuna geçiyorsa bu şeytandandır.

Şeytan insanın düşmanı; nefsi, hevâ-i nefsi düşmanı.Şeytan insanın düşmanı; nefsi, hevâ-i nefsi düşmanı. İnsan nefsinin arzularının rüzgârına kapıldı mı fırtına gibi, kasırga gibi yerden yere çalar.İnsan nefsinin arzularının rüzgârına kapıldı mı fırtına gibi, kasırga gibi yerden yere çalar. Dünya, düşmanı. Şu dünya; maddesiyle, güzelliğiyle, manzarasıyla, plajıyla, gazinosuyla,Dünya, düşmanı. Şu dünya; maddesiyle, güzelliğiyle, manzarasıyla, plajıyla, gazinosuyla, boğazdaki eğlence yerleriyle, lüks lokantalarıyla, barlarıyla, pavyonlarıyla düşman. Neden? boğazdaki eğlence yerleriyle, lüks lokantalarıyla, barlarıyla, pavyonlarıyla düşman.

Neden?

Çünkü tuzak; çeşitli şekillerde insanı Allah'ın rızasından ayırıyor. Çünkü tuzak; çeşitli şekillerde insanı Allah'ın rızasından ayırıyor.

Sonra kâfir düşman, biliyoruz; istila etmek ister, esir etmek ister, öldürmek ister.Sonra kâfir düşman, biliyoruz; istila etmek ister, esir etmek ister, öldürmek ister. İşte duyuyoruz; Hindistan'da Assan eyaletinde Hindular müslüman kardeşlerimize saldırmışlar, İşte duyuyoruz; Hindistan'da Assan eyaletinde Hindular müslüman kardeşlerimize saldırmışlar, beş bin kişiyi öldürmüşler. beş bin kişiyi öldürmüşler. Seylan'da, Tamil gerillaları saldırmışlar, şu kadar müslümanı camide öldürmüşler. Kâfir saldırır.Seylan'da, Tamil gerillaları saldırmışlar, şu kadar müslümanı camide öldürmüşler. Kâfir saldırır. Keşmir'de Hindular müslümanların üzerine ateş açtı şu kadar insanı öldürdü.Keşmir'de Hindular müslümanların üzerine ateş açtı şu kadar insanı öldürdü. Azerbaycan'da Ermeniler köyleri bastılar, şöyle zulümler yaptılar.Azerbaycan'da Ermeniler köyleri bastılar, şöyle zulümler yaptılar. Kıbrıs'ta köyü bastılar, şu kadar insanı öldürdüler. Kıbrıs'ta köyü bastılar, şu kadar insanı öldürdüler.

Kâfir düşman, sonra münafık düşman; dışı mü'min içi kâfir.Kâfir düşman, sonra münafık düşman; dışı mü'min içi kâfir. Müslümanların arasında yaşıyor, sinmiş ama müslümanları sevmiyor,Müslümanların arasında yaşıyor, sinmiş ama müslümanları sevmiyor, fırsat kolluyor ve fırsatını bulduğu zaman o da zarar verecek. O da münafık. O da bir düşman.fırsat kolluyor ve fırsatını bulduğu zaman o da zarar verecek. O da münafık. O da bir düşman. İnsan şeytanla cihat edecek. Nefisle cihat edecek; bu cihadın en büyüğü. Kâfirle cihat edecek. İnsan şeytanla cihat edecek. Nefisle cihat edecek; bu cihadın en büyüğü. Kâfirle cihat edecek.

Hadîs-i şerîfe göre bir tanesi de hasetçi müslüman. Hadîs-i şerîfe göre bir tanesi de hasetçi müslüman.

Mü'minün yahsüdühû. Hased eden. Mü'minün yahsüdühû. Hased eden. Düşman yani kâfirler yetmiyormuş gibi başka düşmanlar yetmiyormuş gibiDüşman yani kâfirler yetmiyormuş gibi başka düşmanlar yetmiyormuş gibi "Müslümanlar birbirlerinin hasmıdır, hasetçisidir.""Müslümanlar birbirlerinin hasmıdır, hasetçisidir." Çekişirler uğraşırlar; öbür taraftan atı alan Üsküdar'ı geçer, öteye gider.Çekişirler uğraşırlar; öbür taraftan atı alan Üsküdar'ı geçer, öteye gider. Müslümanlar hâlâ çekişmede. Cezayir Tunus'la ihtilaftadır.Müslümanlar hâlâ çekişmede. Cezayir Tunus'la ihtilaftadır. Mısır Libya ile ihtilaftadır, Suudi Arabistan Yemen'le ihtilaftadır,Mısır Libya ile ihtilaftadır, Suudi Arabistan Yemen'le ihtilaftadır, Kuzey Yemen Güney Yemen'le ihtilaftadır, Irak Kuveyt'e saldırır, İran'a saldırır şöyle böyle...Kuzey Yemen Güney Yemen'le ihtilaftadır, Irak Kuveyt'e saldırır, İran'a saldırır şöyle böyle... Mü'min mü'mine yetiyor artıyor. O da Allah ıslah etsin, çeşitli şeyler.Mü'min mü'mine yetiyor artıyor. O da Allah ıslah etsin, çeşitli şeyler. İşte bunların her birisiyle uğraşmak gerekiyor. Bu uğraşmak cihat oluyor.İşte bunların her birisiyle uğraşmak gerekiyor. Bu uğraşmak cihat oluyor. Sadece düşmanla, kâfirle uğraşmak değil her çeşidiyle uğraşmak. Nefisle uğraşmak cihadın en büyüğü oluyor. Sadece düşmanla, kâfirle uğraşmak değil her çeşidiyle uğraşmak. Nefisle uğraşmak cihadın en büyüğü oluyor.

Onun hadîs-i şerîfini hep duymuşsunuzdur ki: Savaştan dönüp Medine'ye geldikleri esnadaOnun hadîs-i şerîfini hep duymuşsunuzdur ki: Savaştan dönüp Medine'ye geldikleri esnada Peygamber sallallahu aleyhi vesellem hazretleri; "Şimdi küçük cihattan büyük cihada, Peygamber sallallahu aleyhi vesellem hazretleri; "Şimdi küçük cihattan büyük cihada, kişinin nefsiyle cihadına dönüyoruz." buyurduğunu biliyoruz. kişinin nefsiyle cihadına dönüyoruz." buyurduğunu biliyoruz. Bu hususta sahih hadîs-i şerîfler vardır. Bu hususta sahih hadîs-i şerîfler vardır.

Hadîs-i şerîfler vardır. Cidde'de bir Arap doktor bana; Hadîs-i şerîfler vardır. Cidde'de bir Arap doktor bana;

"Yâ üstad! Acaba müslümanları uyuşturmak için mi tasavvufu aralarına sokuyorlar?"Yâ üstad! Acaba müslümanları uyuşturmak için mi tasavvufu aralarına sokuyorlar? 'Kâfirlerle çarpışılmasın diye mi en büyük cihat nefisle cihatmış.' diyorlar.'Kâfirlerle çarpışılmasın diye mi en büyük cihat nefisle cihatmış.' diyorlar. Bu hadîs-i şerîfler yanlış olmasın." diye bir laf söyledi. Bu hadîs-i şerîfler yanlış olmasın." diye bir laf söyledi.

"Öyle şey olur mu?" dedim, hadîs-i şerîfleri söyledim."Öyle şey olur mu?" dedim, hadîs-i şerîfleri söyledim. Kendisi Arap ama hadislerden şüphe ediyor; onun için okuyorum. Kendisi Arap ama hadislerden şüphe ediyor; onun için okuyorum.

Fudayl radıyallahu anh'ten Tirmizî rivayet etmiş. "Hasen hadis." diyor. Fudayl radıyallahu anh'ten Tirmizî rivayet etmiş. "Hasen hadis." diyor.

el-Mücâhidü men câhede nefsehû fî zâti'l-lâh.el-Mücâhidü men câhede nefsehû fî zâti'l-lâh. "Mücahit Allahu Teâlâ hazretlerinin zâtı yolunda, O'nun uğrunda,"Mücahit Allahu Teâlâ hazretlerinin zâtı yolunda, O'nun uğrunda, Allah uğrunda, Allah için nefsiyle cihat edendir." Ortada düşman yok.Allah uğrunda, Allah için nefsiyle cihat edendir."

Ortada düşman yok.
Nefsi var, nefsiyle cihat ediyor; mücahit budur. Sonra Ebû Zer hazretlerinden başka bir rivayet var: Nefsi var, nefsiyle cihat ediyor; mücahit budur. Sonra Ebû Zer hazretlerinden başka bir rivayet var:

Efdalü'l-cihâdi en yücâhede'r-racülü nefsehû ve hevâhü.Efdalü'l-cihâdi en yücâhede'r-racülü nefsehû ve hevâhü. "Cihadın en faziletlisi, kişinin kendi nefsiyle ve hevasıyla, içindeki arzular,"Cihadın en faziletlisi, kişinin kendi nefsiyle ve hevasıyla, içindeki arzular, istekler ve ihtiraslarla uğraşmasıdır." Demek ki o doktorun endişeleri yersiz.istekler ve ihtiraslarla uğraşmasıdır."

Demek ki o doktorun endişeleri yersiz.
Tasavvuf uyuşturucu bir meslek değildir.Tasavvuf uyuşturucu bir meslek değildir. "Kültür, medeniyet, insan hakları" diye müslümanları asıl başkaları uyutuyor."Kültür, medeniyet, insan hakları" diye müslümanları asıl başkaları uyutuyor. Kimin uyuttuğunu Allah daha iyi biliyor. Kimin uyuttuğunu Allah daha iyi biliyor.

Tarih boyunca en büyük mücahitlerin hepsi mutasavvıftır;Tarih boyunca en büyük mücahitlerin hepsi mutasavvıftır; erbâb-ı tasavvuf arasından, meşâyih-i kirâmın içinden çıkmıştır.erbâb-ı tasavvuf arasından, meşâyih-i kirâmın içinden çıkmıştır. Bizim Kübreviyye tarikatimizin pîri Necmeddin-i Kübrâ Efendimiz Hive'de, Bizim Kübreviyye tarikatimizin pîri Necmeddin-i Kübrâ Efendimiz Hive'de, Harezm'de Moğollar'ın karşısında cihat ederken şehit olmuştur.Harezm'de Moğollar'ın karşısında cihat ederken şehit olmuştur. Kafkas kahramanları Şeyh Şamiller bizim Nakşibendî tarikatinin Kafkasya'daki mücahitleridir. Kafkas kahramanları Şeyh Şamiller bizim Nakşibendî tarikatinin Kafkasya'daki mücahitleridir. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin sultanlarla nasıl cedelleştiğini, hapislere girdiğini herkes bilir.İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin sultanlarla nasıl cedelleştiğini, hapislere girdiğini herkes bilir. Müslümanların başındaki bu evliyâullahın, şeyhlerin müritlerini alarak beraberce seferlere,Müslümanların başındaki bu evliyâullahın, şeyhlerin müritlerini alarak beraberce seferlere, gazalara gittiklerini ve düşmanlarla çarpıştıklarını herkes bilir.gazalara gittiklerini ve düşmanlarla çarpıştıklarını herkes bilir. Gümüşhaneli [Ahmed Ziyaeddin] hazretlerinin Ruslarla cihadını millet biliyor. Gümüşhaneli [Ahmed Ziyaeddin] hazretlerinin Ruslarla cihadını millet biliyor.

Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri rüya görmüş. Ertesi gün bir ihvanına; Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri rüya görmüş. Ertesi gün bir ihvanına;

"Rüyada cihat etmem emir olundu."Rüyada cihat etmem emir olundu. Tabi kendisi yaşlı. Kılıçları, kalkanları, zırhları, okları hazırlamaya başlayalım." diyor. Tabi kendisi yaşlı. Kılıçları, kalkanları, zırhları, okları hazırlamaya başlayalım." diyor.

O yaşlı ihvanı; "Efendi Hazretleri! Siz zaten cihâd-ı ekber ediyorsunuz.O yaşlı ihvanı;

"Efendi Hazretleri! Siz zaten cihâd-ı ekber ediyorsunuz.
Nefisle mücadele en büyük cihattır. Rüya ona yorulsa." diyor. Nefisle mücadele en büyük cihattır. Rüya ona yorulsa." diyor.

"Hayır! Benim anlayışıma göre gerçekten savaşa gitmemiz gerekiyor."Hayır! Benim anlayışıma göre gerçekten savaşa gitmemiz gerekiyor. Rüyadan çıkardığım mâna odur. Kılıçları hazırlayalım." diyor. Rüyadan çıkardığım mâna odur. Kılıçları hazırlayalım." diyor.

Hazırlığa girişiyorlar. Demirci dervişler, müritler, demir kılıçlar yapmaya başlıyorlar;Hazırlığa girişiyorlar. Demirci dervişler, müritler, demir kılıçlar yapmaya başlıyorlar; oklar hazırlanıyor, savaş malzemeleri hazırlanıyor. Aylarca çalışıyorlar.oklar hazırlanıyor, savaş malzemeleri hazırlanıyor. Aylarca çalışıyorlar. Öbür taraftan Padişah hazretleri, Nemçe kralı,Öbür taraftan Padişah hazretleri, Nemçe kralı, Avusturya kralıyla savaş yapmaya karar vermiş, kendisi de savaşa gidecek. Avusturya kralıyla savaş yapmaya karar vermiş, kendisi de savaşa gidecek. Kanûnî'den sonra padişahlar savaşa çıkmıyorlar, komutan gönderiyorlarKanûnî'den sonra padişahlar savaşa çıkmıyorlar, komutan gönderiyorlar ama bu padişah çıkmaya karar vermiş "Evliyâullah-ı kirâmı da toplayalım, savaşa öyle gidelim." diyor.ama bu padişah çıkmaya karar vermiş "Evliyâullah-ı kirâmı da toplayalım, savaşa öyle gidelim." diyor. Tabi kazanmasını garanti etmek istiyor.Tabi kazanmasını garanti etmek istiyor. İstanbul'dan Sivas'a haber gönderiyor. Haberci, ulak doludizgin geliyor; İstanbul'dan Sivas'a haber gönderiyor. Haberci, ulak doludizgin geliyor;

"Padişah hazretlerinin fermanı, selamı ve hürmetleri vardır,"Padişah hazretlerinin fermanı, selamı ve hürmetleri vardır, sizi Nemçe kralıyla yapılacak savaşa davet ediyor." diyor. O da; sizi Nemçe kralıyla yapılacak savaşa davet ediyor." diyor. O da;

"Biz zaten kaç aydır hazırlanıyorduk, rüya görmüştük." diyor. "Biz zaten kaç aydır hazırlanıyorduk, rüya görmüştük." diyor.

Ulak bu haberi İstanbul'a getirdiği zaman padişah dehşetli seviniyor, "Bu da bir hayra alamettir." diyor.Ulak bu haberi İstanbul'a getirdiği zaman padişah dehşetli seviniyor, "Bu da bir hayra alamettir." diyor. Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri Sivas'tan kalkıyor, İstanbul'a doğru yola çıkıyor. Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri Sivas'tan kalkıyor, İstanbul'a doğru yola çıkıyor.

İzmit'e kadar yaklaşmışken Üsküdar'dan Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî hazretleri ihvanıylaİzmit'e kadar yaklaşmışken Üsküdar'dan Aziz Mahmûd-ı Hüdâyî hazretleri ihvanıyla İzmit'e kadar onu karşılamaya geliyor.İzmit'e kadar onu karşılamaya geliyor. Üç merhale, üç günlük yola İzmit şehrine kadar karşılamaya geliyor. Üç merhale, üç günlük yola İzmit şehrine kadar karşılamaya geliyor. Oradan İstanbul'a geliyor, nihayet savaşa gidiyorlar. Haçova meydan savaşı kazanılıyor.Oradan İstanbul'a geliyor, nihayet savaşa gidiyorlar. Haçova meydan savaşı kazanılıyor. O orduyla Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri ve Tâcü't-tevârih sahibi Hoca Sâdeddin EfendiO orduyla Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri ve Tâcü't-tevârih sahibi Hoca Sâdeddin Efendi ve büyük evliyâullahın, hocaların ve şeyhlerin o savaşın kazanılmasında kati tesiri oluyor.ve büyük evliyâullahın, hocaların ve şeyhlerin o savaşın kazanılmasında kati tesiri oluyor. Ordu bozulduğu sırada Padişah kaçacak duruma geliyor; onlar diretiyorlar ve savaşı kazanıyorlar. Ordu bozulduğu sırada Padişah kaçacak duruma geliyor; onlar diretiyorlar ve savaşı kazanıyorlar.

Onun için o bir iftiradır.Onun için o bir iftiradır. Erbâb-ı tasavvufun uyuşuk olduğu, tekkelerde miskin miskin durduğu bir safsatadır, yalanın ta kendisidir! Erbâb-ı tasavvufun uyuşuk olduğu, tekkelerde miskin miskin durduğu bir safsatadır, yalanın ta kendisidir!

Cihadın faziletine dair hadîs-i şerîfler var amaCihadın faziletine dair hadîs-i şerîfler var ama "Cihadın sadece düşmanla savaşmak olmadığına dair misaller var." demiştim."Cihadın sadece düşmanla savaşmak olmadığına dair misaller var." demiştim. Mesela "Kadının çocuğunu yetiştirmesi cihattır." "Alimin zalim hükümdar karşısında hak söz söylemesi cihattır." Mesela "Kadının çocuğunu yetiştirmesi cihattır." "Alimin zalim hükümdar karşısında hak söz söylemesi cihattır."

Bu konuda bir başka hadîs-i şerîf okuyayım: Bu konuda bir başka hadîs-i şerîf okuyayım:

Leyse'l-cihâdü en-yadribe'r-racülü bi-seyfihî fî sebîlillâhi inneme'l-cihadü min âli vâlideyhiLeyse'l-cihâdü en-yadribe'r-racülü bi-seyfihî fî sebîlillâhi inneme'l-cihadü min âli vâlideyhi ve âli veledihî fe-hüve fî cihâdi ve min âli nefsihî yekfühâ ani'n-nâsi fe-hüve fî cihâd. ve âli veledihî fe-hüve fî cihâdi ve min âli nefsihî yekfühâ ani'n-nâsi fe-hüve fî cihâd.

Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz birkaç misalle şöyle buyurmuş: Peygamber Efendimiz birkaç misalle şöyle buyurmuş:

Leyse'l-cihâdü en yadribe'r-racülü bi-seyfihî fî sebîlillah. Leyse'l-cihâdü en yadribe'r-racülü bi-seyfihî fî sebîlillah. "Adamın kılıcıyla vurması, Allah yolunda cihat değildir." "Adamın kılıcıyla vurması, Allah yolunda cihat değildir."

Çekmiş kılıcı; "ya Allah!" deyip sağa sola savuruyor, bu cihat değildir. Çekmiş kılıcı; "ya Allah!" deyip sağa sola savuruyor, bu cihat değildir.

İnneme'l-cihadü. "Cihat ancak" Min âli vâlideyhi.İnneme'l-cihadü. "Cihat ancak" Min âli vâlideyhi. "Ana babasının ihtiyaçlarını görüp gözetip onlara bakmaktır.""Ana babasının ihtiyaçlarını görüp gözetip onlara bakmaktır." Ve âli veledihî. "Çoluk çocuğuna bakmaktır."Ve âli veledihî. "Çoluk çocuğuna bakmaktır." Fe-hüve fî cihâdi. "O cihat içindedir, cihat etmektedir."Fe-hüve fî cihâdi. "O cihat içindedir, cihat etmektedir." Ve min âli nefsihî.Ve min âli nefsihî. "Kim nefsini geçindirmek için onların nafakasını temin için çalışıyorsa" Yekfühâ ani'n-nâsi."Kim nefsini geçindirmek için onların nafakasını temin için çalışıyorsa" Yekfühâ ani'n-nâsi. "İnsanlardan kendisini çekmek, korumak için muhtaç olmamak için"İnsanlardan kendisini çekmek, korumak için muhtaç olmamak için insanlara yük olmamak için çalışıyorsa" Fe-hüve fî cihâd. "O da bir cihat içindedir." insanlara yük olmamak için çalışıyorsa" Fe-hüve fî cihâd. "O da bir cihat içindedir."

Demek ki zamana ve şartlara göre cihat sevabı muhtelif fiillerden alınabiliyor.Demek ki zamana ve şartlara göre cihat sevabı muhtelif fiillerden alınabiliyor. Düşman kapıya dayandığı zaman herkes silaha sarılır, çarpışır amaDüşman kapıya dayandığı zaman herkes silaha sarılır, çarpışır ama Efendimiz anne babası varsa onlara bakmayı tavsiye etmiştir. Ashâb-ı kirâmdan birisi; Efendimiz anne babası varsa onlara bakmayı tavsiye etmiştir. Ashâb-ı kirâmdan birisi;

"Yâ Resûlallah! Eğer kabul ederseniz ben cihada katılmak istiyorum, sefere çıkmak istiyorum."Yâ Resûlallah! Eğer kabul ederseniz ben cihada katılmak istiyorum, sefere çıkmak istiyorum. Beni bir müfrezeyle bir seriyyeyle gönderin veyahut gideyim, orduda çarpışayım." diyor. Beni bir müfrezeyle bir seriyyeyle gönderin veyahut gideyim, orduda çarpışayım." diyor.

Seriyye; "geceleyin gizlice sefere çıkan kuvvet" demek, müfreze de "bir birlikten ifraz edilmiş,Seriyye; "geceleyin gizlice sefere çıkan kuvvet" demek, müfreze de "bir birlikten ifraz edilmiş, çıkarılmış bir grup asker" demek. Efendimiz; "Senin annen baban var mı?" diye soruyor. çıkarılmış bir grup asker" demek. Efendimiz;

"Senin annen baban var mı?" diye soruyor.

"Var." deyince; "Onlara kim bakacak?" diyor. "Kimseleri yok ama işte Allah Kerîm." diyor. Efendimiz; "Var." deyince;

"Onlara kim bakacak?" diyor.

"Kimseleri yok ama işte Allah Kerîm." diyor. Efendimiz;

"Hayır! Sen onlara bak, o senin cihadın." buyuruyor. "Hayır! Sen onlara bak, o senin cihadın." buyuruyor.

Mesela bir insan cihat etmek istiyor. Peygamber Efendimiz ona soruyor; "Haccettin mi?" Mesela bir insan cihat etmek istiyor. Peygamber Efendimiz ona soruyor;

"Haccettin mi?"

"Etmedim." diyorsa ona; "Tamam, sen haccet." diyor. "Etmedim." diyorsa ona;

"Tamam, sen haccet." diyor.

Haccetmeyen kimsenin haccetmesi cihattan daha üstün oluyor.Haccetmeyen kimsenin haccetmesi cihattan daha üstün oluyor. Haccetmişse bir daha haccetmesi yerine cihat etmesi daha üstün oluyor. Haccetmişse bir daha haccetmesi yerine cihat etmesi daha üstün oluyor. Buna benzer çeşitli incelikler var. Buna benzer çeşitli incelikler var.

Cihadın sevabıyla ilgili hadîs-i şerîfler çok. Bunlardan birkaç tanesini söyleyeyim; Cihadın sevabıyla ilgili hadîs-i şerîfler çok. Bunlardan birkaç tanesini söyleyeyim;

Sâatün fî sebîlillâhi hayrun min hamsîne haccetin.Sâatün fî sebîlillâhi hayrun min hamsîne haccetin. "Allah yolunda -bir miktar- bir saat cihat etmek 50 kez haccetmekten daha hayırlıdır." "Allah yolunda -bir miktar- bir saat cihat etmek 50 kez haccetmekten daha hayırlıdır."

İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş. Diğer bir hadîs-i şerîf: İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş. Diğer bir hadîs-i şerîf:

es-Salâtü imâdü'l-îmân ve'l-cihâdü senâmü'l-ameli ve'z-zekâtü tüsbitu zâlike.es-Salâtü imâdü'l-îmân ve'l-cihâdü senâmü'l-ameli ve'z-zekâtü tüsbitu zâlike. "Namaz imanın direğidir, cihat da amelin zirvesidir."Namaz imanın direğidir, cihat da amelin zirvesidir. -Müslüman âmâl-i sâlihayla meşgul olur, çeşit çeşit işler yapar- -Müslüman âmâl-i sâlihayla meşgul olur, çeşit çeşit işler yapar- cihat bunun en yükseklerinden birisidir." Ve'z-zekâtü tüsbitu zâlike. "Zekât da bunu sabitleştirir." cihat bunun en yükseklerinden birisidir." Ve'z-zekâtü tüsbitu zâlike. "Zekât da bunu sabitleştirir."

Hepsini yapmak lazım; namaz da lazım, zekât da lazım amaHepsini yapmak lazım; namaz da lazım, zekât da lazım ama "Cihat yüksek bir ameldir." diye bu hadîs-i şerîften anlaşılıyor. "Cihat yüksek bir ameldir." diye bu hadîs-i şerîften anlaşılıyor.

Li-külli ümmetin rahbâniyyetün. "Her ümmetin bir ruhbanlığı vardır."Li-külli ümmetin rahbâniyyetün. "Her ümmetin bir ruhbanlığı vardır." Ve rahbâniyyetü hâzihi'l-ümmeti el-cihâdü fi sebilillah. Ve rahbâniyyetü hâzihi'l-ümmeti el-cihâdü fi sebilillah. "Bu ümmetin yani Ümmeti Muhammed'in ruhbanlığı da Allah yolunda cihat etmektir." "Bu ümmetin yani Ümmeti Muhammed'in ruhbanlığı da Allah yolunda cihat etmektir."

Ruhbanlık ne demek? Rahbâniyye "r" harfi üstünlü olarak kullanılır. Ruhbanlık ne demek?

Rahbâniyye "r" harfi üstünlü olarak kullanılır.
Kur'ân-ı Kerîm'de de hadîs-i şerîfte de geçen bir kelime.Kur'ân-ı Kerîm'de de hadîs-i şerîfte de geçen bir kelime. Ruhbanlık ne demek?Ruhbanlık ne demek? Rehebe "korkmak" demek. Rahip "korkan" demek. Neden korkuyor? Rehebe "korkmak" demek. Rahip "korkan" demek.

Neden korkuyor?

Allah'tan korkuyor, günahtan korkuyor, bir kenara çekiliyor.Allah'tan korkuyor, günahtan korkuyor, bir kenara çekiliyor. Rahip, dağın başına gidiyor, mağaraya giriyor, ibadetle meşgul oluyor. Neden? Korktuğu için.Rahip, dağın başına gidiyor, mağaraya giriyor, ibadetle meşgul oluyor.

Neden?

Korktuğu için.
"İnsanlara karışırsam, günahlara dalarsam, Allah'ın cezasına uğrarsam" diye terk ediyor,"İnsanlara karışırsam, günahlara dalarsam, Allah'ın cezasına uğrarsam" diye terk ediyor, manastıra çekiliyor, mağaraya çekiliyor. manastıra çekiliyor, mağaraya çekiliyor. Bir tenha yere gidiyor; ağaç kovuğunda, şurada burada ibadet ediyor.Bir tenha yere gidiyor; ağaç kovuğunda, şurada burada ibadet ediyor. Eski ümmetlerde böyle kimseler varmış. Eski ümmetlerde böyle kimseler varmış.

Bursa'nın karşısında iki hörgüçlü bir dağ varmış, Selmânü'l-Fârisî gelmiş,Bursa'nın karşısında iki hörgüçlü bir dağ varmış, Selmânü'l-Fârisî gelmiş, orada bir müddet bir rahibin yanında bulunmuş. Dağın tepelerinde, tenha yerlerde ibadet ederlermiş. orada bir müddet bir rahibin yanında bulunmuş. Dağın tepelerinde, tenha yerlerde ibadet ederlermiş.

Peygamber Efendimiz; "Bu ümmetin ruhbanlığı Allah yolunda cihattır." diyor.Peygamber Efendimiz;

"Bu ümmetin ruhbanlığı Allah yolunda cihattır." diyor.
Kenara çekilmek, inzivâya çekilmek yerine Allah yolunda savaşmayı tavsiye ediyor.Kenara çekilmek, inzivâya çekilmek yerine Allah yolunda savaşmayı tavsiye ediyor. Bu konuda başka bir hadîs-i şerîfte de; Bu konuda başka bir hadîs-i şerîfte de;

"Her ümmetin seyahati vardır; benim ümmetimin seyahati Allah yolunda cihattır."Her ümmetin seyahati vardır; benim ümmetimin seyahati Allah yolunda cihattır. Her ümmetin ruhbanlığı vardır; benim ümmetimin ruhbanlığı düşmanın ensesinde gözetleme yapmaktır." Her ümmetin ruhbanlığı vardır; benim ümmetimin ruhbanlığı düşmanın ensesinde gözetleme yapmaktır."

er-Ribâtu fî nuhûri'l-adüvvi.er-Ribâtu fî nuhûri'l-adüvvi. O da cihadın bir bölümüdür.O da cihadın bir bölümüdür. "Ribat, râbıtlık yapmak, hudut kalesinde asker olarak beklemek "Ribat, râbıtlık yapmak, hudut kalesinde asker olarak beklemek ve düşmanın gelmesine karşı nöbetçilik etmek de cihadın bir bölümüdür." ve düşmanın gelmesine karşı nöbetçilik etmek de cihadın bir bölümüdür."

Eski insanlar kemâle ermek için seyahat ederlermiş. Eski insanlar kemâle ermek için seyahat ederlermiş.

"Benim ümmetimin seyahati, -kemâlâta ermek için yapılan seyahat- cihattır." "Benim ümmetimin seyahati, -kemâlâta ermek için yapılan seyahat- cihattır."

Çıkınlarını torbalarını alırlarmış, Allah yolunda "Ya Allah!" deyip seyahate çıkarlarmış.Çıkınlarını torbalarını alırlarmış, Allah yolunda "Ya Allah!" deyip seyahate çıkarlarmış. Bu, dervişlerde de var.Bu, dervişlerde de var. Seyahat etmek olgunlaştırdığı için bizim Nakşî tarikatinde de "sefer der vatan" prensibi vardır.Seyahat etmek olgunlaştırdığı için bizim Nakşî tarikatinde de "sefer der vatan" prensibi vardır. "Kendi vatanının içinde sen o mânevî seferini yap, kemâlâtını sağla." diye büyüklerimiz nasihat etmişler. "Kendi vatanının içinde sen o mânevî seferini yap, kemâlâtını sağla." diye büyüklerimiz nasihat etmişler.

Bir başka hadîs i şerîf: el-Mücâhidü fî sebîlillahi madmûnün ale'l-lâh.Bir başka hadîs i şerîf:

el-Mücâhidü fî sebîlillahi madmûnün ale'l-lâh.
"Allah yolunda cihat eden kimseye Allah şunu garanti eder." "Allah yolunda cihat eden kimseye Allah şunu garanti eder." İmmâ en yekfitehû ilâ mağfiretihî ve rahmetihî.İmmâ en yekfitehû ilâ mağfiretihî ve rahmetihî. "Ya onu mağfiretine, rahmetine erdirir; adam gaza eder, şehit olur,"Ya onu mağfiretine, rahmetine erdirir; adam gaza eder, şehit olur, Allah'ın rahmetine erer, cenneti bulur." Ve immâ en yerciahû bi-ecrin ve ganîmetin.Allah'ın rahmetine erer, cenneti bulur." Ve immâ en yerciahû bi-ecrin ve ganîmetin. "Yahut da sevapla, sâlimen, gâliben, ganimetler de elde etmiş olarak döndürür." "Yahut da sevapla, sâlimen, gâliben, ganimetler de elde etmiş olarak döndürür."

"Allah, yolunda cihat eden kimseye bu ikisinden birisini garanti etmiştir;"Allah, yolunda cihat eden kimseye bu ikisinden birisini garanti etmiştir; ya ölecek şehit olacak, Allah'ın rahmetine, mağfiretine erecektirya ölecek şehit olacak, Allah'ın rahmetine, mağfiretine erecektir ya da hem sevap kazanmış hem de ganimet kazanmış olarak geri dönecektir. ya da hem sevap kazanmış hem de ganimet kazanmış olarak geri dönecektir.

Ve meselü'l-mücâhidi fîsebilillâh.Ve meselü'l-mücâhidi fîsebilillâh. "Allah yolunda cihat eden kimsenin misali" Ke-meseli sâimi'l-kâimi'l-lezî lâ yeftüru hattâ yercia."Allah yolunda cihat eden kimsenin misali" Ke-meseli sâimi'l-kâimi'l-lezî lâ yeftüru hattâ yercia. "Mücahit, seyahate çıkmasından evine dönünceye kadar gece gündüz hiç durmadan namaz kılan, "Mücahit, seyahate çıkmasından evine dönünceye kadar gece gündüz hiç durmadan namaz kılan, ibadet eden, oruç tutan insan kadar sevap alır." ibadet eden, oruç tutan insan kadar sevap alır."

Duası makbul insanlardan birisi de gazidir.Duası makbul insanlardan birisi de gazidir. Evinden çıkıp dönünceye kadar duası makbul olan bazı insanlar vardır. Evinden çıkıp dönünceye kadar duası makbul olan bazı insanlar vardır. Mesela hacının duası makbuldür, hac ve umre yapanın duası makbuldür, gazinin duası makbuldür. Mesela hacının duası makbuldür, hac ve umre yapanın duası makbuldür, gazinin duası makbuldür. Yola çıktığından dönünceye kadar kendisi için başkası için yaptığı dualar makbul oluyor.Yola çıktığından dönünceye kadar kendisi için başkası için yaptığı dualar makbul oluyor. Allah yolunda at beslemek, ok yapmak, silah yapmak da çok sevaplıdır. Allah yolunda at beslemek, ok yapmak, silah yapmak da çok sevaplıdır. Öyle sevaplıdır ki Peygamber Efendimiz; "Allah, bir ok sebebiyle üç kişiyi cennete sokar." Diyor. Öyle sevaplıdır ki Peygamber Efendimiz; "Allah, bir ok sebebiyle üç kişiyi cennete sokar." Diyor.

İnna'l-lâhe azze ve celle li-yüdhilü bi'sehmi'l-vâhidi'l-cennete selâseten.İnna'l-lâhe azze ve celle li-yüdhilü bi'sehmi'l-vâhidi'l-cennete selâseten. "Allah bir oktan dolayı üç kimseyi cennete sokar.""Allah bir oktan dolayı üç kimseyi cennete sokar." Sâniahû. "Oku imal eden kimse, sanatkâr, usta. Onu cennete sokar."Sâniahû. "Oku imal eden kimse, sanatkâr, usta. Onu cennete sokar." Muhtesiben bihî. "Bunu Allah rızası için yapıyorsa" Muhtesiben bihî. "Bunu Allah rızası için yapıyorsa" "Allah rızası için oku imal edeni cennete sokar.""Allah rızası için oku imal edeni cennete sokar." Ve'l-muîni bihî. "Yapana yardımcı olanı da cennete sokar." Ve'l-muîni bihî. "Yapana yardımcı olanı da cennete sokar."

Kendisi usta değil, yapmıyor ama yapılışına yardım ediyor. Nasıl yardım ediyor? Kendisi usta değil, yapmıyor ama yapılışına yardım ediyor.

Nasıl yardım ediyor?

Ya ustaya çıraklık, kalfalık ederek yardım ediyor ya da mâlî destek olarak yardım ediyor.Ya ustaya çıraklık, kalfalık ederek yardım ediyor ya da mâlî destek olarak yardım ediyor. "Yardımcısı da cennete girer usta da cennete girer." "Yardımcısı da cennete girer usta da cennete girer."

Ve'r-râmiye bihî fî sebilillâh. Ve'r-râmiye bihî fî sebilillâh. "Allah yolunda kınına, yayına koyup da oku düşmana atan da cennete girer." "Allah yolunda kınına, yayına koyup da oku düşmana atan da cennete girer."

Düşmana oku atan cennete giriyor. İmal eden cennete giriyor.Düşmana oku atan cennete giriyor. İmal eden cennete giriyor. Maddeten, mânen imaline yardım eden de cennete giriyor. Maddeten, mânen imaline yardım eden de cennete giriyor.

Bir insan cihadı terk ederse ne olur? Günaha girer. Bir cemiyet ne olur? Zillete dûçar olur. Bir insan cihadı terk ederse ne olur?

Günaha girer.

Bir cemiyet ne olur?

Zillete dûçar olur.

İn entüm itteba'tüm eznâbe'l-bakarü ve tebâya'tüm bi'l-înetiİn entüm itteba'tüm eznâbe'l-bakarü ve tebâya'tüm bi'l-îneti ve terektümü'l-cihâdü fî sebîlillâhi li-yelzemennekümü'l-lâhü mezelleten fî a'nâkıküm.ve terektümü'l-cihâdü fî sebîlillâhi li-yelzemennekümü'l-lâhü mezelleten fî a'nâkıküm. "Eğer cihadı terk ederseniz, öküzlerin kuyruklarına yapışırsanız." "Eğer cihadı terk ederseniz, öküzlerin kuyruklarına yapışırsanız."

"Sabanın peşinde ziraatle meşgul oluyorsunuz.""Sabanın peşinde ziraatle meşgul oluyorsunuz." Bunu; "öküzün kuyruğuna yapışmak" diye tabir ediyor.Bunu; "öküzün kuyruğuna yapışmak" diye tabir ediyor. Hileli alışverişlerle haram helal demeden "Ticaretlerle meşgul olacağım, ziraatle meşgul olacağım." derken; Hileli alışverişlerle haram helal demeden "Ticaretlerle meşgul olacağım, ziraatle meşgul olacağım." derken;

Ve terektümü'l-cihâd. "Allah yolunda cihadı bırakırsanız"Ve terektümü'l-cihâd. "Allah yolunda cihadı bırakırsanız" Li-yelzemennekümü'l-lâhü mezelleten fi a'nâkıküm. Li-yelzemennekümü'l-lâhü mezelleten fi a'nâkıküm. "Allah boyunlarınıza öyle bir zillet takar ki, öyle bir zillet yapıştırır ki" Sümme la tünzeu minküm."Allah boyunlarınıza öyle bir zillet takar ki, öyle bir zillet yapıştırır ki" Sümme la tünzeu minküm. "Sonra bu zilletten kurtulamazsınız. Boynunuza takılan bu mezelleti çekip atamazsınız." "Sonra bu zilletten kurtulamazsınız. Boynunuza takılan bu mezelleti çekip atamazsınız."

Boyuna takmaktan murat şudur:Boyuna takmaktan murat şudur: Esirlerin boynuna halka takarlardı, halka da zincirli olurdu.Esirlerin boynuna halka takarlardı, halka da zincirli olurdu. Yani omuzlarınıza öyle bir mânevî halka, zillet halkası takılır ki bunu çıkaramazsınız. Yani omuzlarınıza öyle bir mânevî halka, zillet halkası takılır ki bunu çıkaramazsınız.

Esir, boynuna takılmış bu halkayı koparmak istese koparabilir mi? Esir, boynuna takılmış bu halkayı koparmak istese koparabilir mi?

Koparamaz, şangır şungur gidecek. İnsan Allah yolunda cihadı terk ederse o duruma düşer. Koparamaz, şangır şungur gidecek. İnsan Allah yolunda cihadı terk ederse o duruma düşer.

Hattâ terciûne ilâ dîniküm mâ küntüm aleyh.Hattâ terciûne ilâ dîniküm mâ küntüm aleyh. "Dininizin size emrettiği, olmanız gereken duruma dönünceye kadar,"Dininizin size emrettiği, olmanız gereken duruma dönünceye kadar, cihat vazifenizi idrak edinceye kadar bu zillet başınızdan eksik olmaz. cihat vazifenizi idrak edinceye kadar bu zillet başınızdan eksik olmaz.

Ve tetübûne ila'l-lah. "Allah'a tevbe edinceye kadar başınıza bu zillet belası gelir." Ve tetübûne ila'l-lah. "Allah'a tevbe edinceye kadar başınıza bu zillet belası gelir."

Cihadı terk etti mi toplum zillete uğrar. Ve nihayet sonuncu hadîs-i şerîf: Cihadı terk etti mi toplum zillete uğrar.

Ve nihayet sonuncu hadîs-i şerîf:

Efendimiz gazileri, gazaya çıkanları cihada uğurlarken şöyle uğurlarmış. Efendimiz gazileri, gazaya çıkanları cihada uğurlarken şöyle uğurlarmış.

Peygamber Efendimiz uğurlardı, yaya olarak onları teşcî ederdi. Çünkü sevaptır. Peygamber Efendimiz uğurlardı, yaya olarak onları teşcî ederdi. Çünkü sevaptır.

Hz. Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz halife seçilmişti.Hz. Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz halife seçilmişti. Bunun öncesinde Peygamber Efendimiz, Üsame b. Zeyd'i komutan tayin etmişti,Bunun öncesinde Peygamber Efendimiz, Üsame b. Zeyd'i komutan tayin etmişti, Bizans üzerine gönderiyordu, gönderecekti. İrtihal eyleyince işler biraz gecikti.Bizans üzerine gönderiyordu, gönderecekti. İrtihal eyleyince işler biraz gecikti. Hz. Ebû Bekir es-Sıddîk radıyallahu anh halife seçildi. Hz. Ebû Bekir es-Sıddîk radıyallahu anh halife seçildi. İlk işi, Peygamber Efendimiz'in tertip ettiği o sefere müslümanları göndermek oldu. Bazı kimseler; İlk işi, Peygamber Efendimiz'in tertip ettiği o sefere müslümanları göndermek oldu. Bazı kimseler;

"Bu bir kölenin çocuğudur."Bu bir kölenin çocuğudur. Bizden şöyle asaletli soylu bir kimseyi başa komutan yapsan da orduyu öyle göndersen" dediler.Bizden şöyle asaletli soylu bir kimseyi başa komutan yapsan da orduyu öyle göndersen" dediler. Ebû Bekir es-Sıddîk; "Öyle şey olur mu?Ebû Bekir es-Sıddîk;

"Öyle şey olur mu?
Onu Resûlullah Efendimiz tayin etmiş. Kim tayin edilmişse komutan odur." dedi.Onu Resûlullah Efendimiz tayin etmiş. Kim tayin edilmişse komutan odur." dedi. Üsame b. Zeyd'i bineğine bindirdi. Üsame b. Zeyd'i bineğine bindirdi.

"Yapma yâ emire'l-mü'minîn!" demesine rağmen kendisi yaya olduğu halde"Yapma yâ emire'l-mü'minîn!" demesine rağmen kendisi yaya olduğu halde onun bineğinin dizginlerini tuttu, Medine'nin dışına kadar uğurladı, dualar etti, gönderdi. onun bineğinin dizginlerini tuttu, Medine'nin dışına kadar uğurladı, dualar etti, gönderdi.

Peygamber Efendimiz de sefere çıkacağı zaman orduyu dualar ederek gönderirdi. Peygamber Efendimiz de sefere çıkacağı zaman orduyu dualar ederek gönderirdi.

Şimdi nasıl dua ettiğinin bir misalini okuyorum. Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş: Şimdi nasıl dua ettiğinin bir misalini okuyorum. Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş:

İntalikû bi'smillâhi ve billâhi ve alâ milleti resûlillah.İntalikû bi'smillâhi ve billâhi ve alâ milleti resûlillah. "Gidiniz! Allah'ın adı ile Allah ile ve Resûlullah'ın milleti üzere gidiniz." "Gidiniz! Allah'ın adı ile Allah ile ve Resûlullah'ın milleti üzere gidiniz."

"Sefere çıkıyorsunuz, hadi güle güle! Ama Allah adıyla gidiniz!" Bismillâh ve billâh."Sefere çıkıyorsunuz, hadi güle güle! Ama Allah adıyla gidiniz!" Bismillâh ve billâh. "Allah'ın sizin yanınızda olduğunun şuuruyla, Allah'ın beraberliğinde gidiniz!"Allah'ın sizin yanınızda olduğunun şuuruyla, Allah'ın beraberliğinde gidiniz! Allah yanınızda olsun, Allah sizinle beraber olsun! Allah'ın beraberliğine gidiniz." Allah yanınızda olsun, Allah sizinle beraber olsun! Allah'ın beraberliğine gidiniz."

Ve alâ milleti resûlillah. "Ve Resûlullah'ın milleti üzere gidiniz." Ve alâ milleti resûlillah. "Ve Resûlullah'ın milleti üzere gidiniz."

Millet, burada "imanı ve dini" demek.Millet, burada "imanı ve dini" demek. "Resûlullah'ın inancı, imanı, dini üzere Resûlullah'ın görevlendirildiği"Resûlullah'ın inancı, imanı, dini üzere Resûlullah'ın görevlendirildiği o vazifenin gereği üzere yola çıkın. Hadi bakalım, uğurlar ola!" o vazifenin gereği üzere yola çıkın. Hadi bakalım, uğurlar ola!"

La taktülû şeyhen fâniyen. "Sakın çok yaşlı kimseleri öldürmeyin!" La taktülû şeyhen fâniyen. "Sakın çok yaşlı kimseleri öldürmeyin!"

Şeyh Arapça'da "ihtiyar" demek.Şeyh Arapça'da "ihtiyar" demek. Bizim Türkçe'de şeyhü't-tarîka yani "tarikatin başındaki kimse" o ayrı da Arapça'da şeyh "ihtiyar" demek.Bizim Türkçe'de şeyhü't-tarîka yani "tarikatin başındaki kimse" o ayrı da Arapça'da şeyh "ihtiyar" demek. Şeyhûhât "ihtiyarlamak, saçı sakalı ağarmak" demek.Şeyhûhât "ihtiyarlamak, saçı sakalı ağarmak" demek. "Şeyh-i fânîyi öldürmeyin!" "Şeyh-i fânîyi öldürmeyin!" Adam artık ihtiyarlamış, savaşma ihtimali yok, kılıç almak ok atmak gibi bir durumu yok. Adam artık ihtiyarlamış, savaşma ihtimali yok, kılıç almak ok atmak gibi bir durumu yok. Şeyh-i fânî. "Bir şeyh-i fânîyi öldürmeyin!" Şeyh-i fânî. "Bir şeyh-i fânîyi öldürmeyin!"

Ve lâ tıflen ve lâ sağîren. "Tıfıl öldürmeyin, küçük öldürmeyin!Ve lâ tıflen ve lâ sağîren. "Tıfıl öldürmeyin, küçük öldürmeyin! Bir küçüğü, bir çocuğu, bir tıfılı öldürmeyin." Ve le'mreeten. "Bir kadını öldürmeyin." Bir küçüğü, bir çocuğu, bir tıfılı öldürmeyin." Ve le'mreeten. "Bir kadını öldürmeyin."

Çünkü tıfıl daha çocuktur, sağîr daha gücü yetmez, ufacık tefeciktir;Çünkü tıfıl daha çocuktur, sağîr daha gücü yetmez, ufacık tefeciktir; "Hadi çekil git şuradan" dersiniz. Kadın. O da kadındır. Bu işleri beyler yapıyor, o ne yapsın? "Hadi çekil git şuradan" dersiniz. Kadın. O da kadındır.

Bu işleri beyler yapıyor, o ne yapsın?

O evde oturuyor. "Onları öldürmeyin! O evde oturuyor. "Onları öldürmeyin!

Tabi mücahitlerine başka tavsiyeleri de vardır:Tabi mücahitlerine başka tavsiyeleri de vardır: "Tarlalara, bahçelere, ağaçlara zarar vermeyin!" "Tarlalara, bahçelere, ağaçlara zarar vermeyin!" Onları yakıp yıkıp tahrip etmemek hususunda tavsiyesi vardır. Burada onlar yazılmamış. Onları yakıp yıkıp tahrip etmemek hususunda tavsiyesi vardır. Burada onlar yazılmamış.

"Allah'ın adıyla gidin, Allah beraberinizde olsun ve Resûlullah'ın inancı,"Allah'ın adıyla gidin, Allah beraberinizde olsun ve Resûlullah'ın inancı, tesiri ve imanı üzere, o dinî inançla yola gidin.tesiri ve imanı üzere, o dinî inançla yola gidin. Sakın bir fânî şeyhi, çok yaşlanmış bir ihtiyarı öldürmeyin.Sakın bir fânî şeyhi, çok yaşlanmış bir ihtiyarı öldürmeyin. Bir çocuk öldürmeyin, bir küçük öldürmeyin, bir kadın öldürmeyin." Bir çocuk öldürmeyin, bir küçük öldürmeyin, bir kadın öldürmeyin."

Ve lâ tegullû. "Ganimet malını tırtıklamayın. Ganimet malı çalmayın." Ve lâ tegullû. "Ganimet malını tırtıklamayın. Ganimet malı çalmayın." Ve zummû ganâimeküm. "Toplanan malları bir yerde toplayın, ordunun komutanı taksim etsin." Ve zummû ganâimeküm. "Toplanan malları bir yerde toplayın, ordunun komutanı taksim etsin."

Gazi mücahid taksimden evvel bulduğunu gördüğünü cebine alırsa buna "gulul" derler.Gazi mücahid taksimden evvel bulduğunu gördüğünü cebine alırsa buna "gulul" derler. Yani bir çeşit hırsızlık sayılıyor. Yani bir çeşit hırsızlık sayılıyor.

"Kim böyle yaparsa kıyamet günü o sakladığı eşya ile beraber"Kim böyle yaparsa kıyamet günü o sakladığı eşya ile beraber huzur-ı Rabbü'l-izzete getirilir ve ondan dolayı cezaya uğrar." Hırsızlıktır.huzur-ı Rabbü'l-izzete getirilir ve ondan dolayı cezaya uğrar."

Hırsızlıktır.
Taksimden evvel bir ayakkabı bağcığı alsa cehennemden bir ateşten bağ almıştır. Gazi ne yapacak?Taksimden evvel bir ayakkabı bağcığı alsa cehennemden bir ateşten bağ almıştır. Gazi ne yapacak? Toplanan malları; altın, gümüş, gerdanlık, yüzük,Toplanan malları; altın, gümüş, gerdanlık, yüzük, bilezik vesaire getirecek, komutana teslim edecek. bilezik vesaire getirecek, komutana teslim edecek. Komutan her birini ortaya koyacak;Komutan her birini ortaya koyacak; ganimetler, herkesin huzurunda gazilere mütesâviyen tevzî olunacak.ganimetler, herkesin huzurunda gazilere mütesâviyen tevzî olunacak. Ganimetin haricinde cebe alınan haramdır, günahtır, cehennemden bir ateştir. Ganimetin haricinde cebe alınan haramdır, günahtır, cehennemden bir ateştir. İslâm böyle emrediyor.İslâm böyle emrediyor. Ganimet malı çalmaya gulul derler. Ganimet malı çalmaya gulul derler.

Ben Kıbrıs'a gidenlere sordum. Savaşmışlar. Bizim tankçı, astsubay kardeşler vardı. Ben Kıbrıs'a gidenlere sordum. Savaşmışlar. Bizim tankçı, astsubay kardeşler vardı.

"Bir şey aldın mı?" diye sordum. "Bir şey aldın mı?" diye sordum.

"Yok. Ama herkes aldı hocam, girdikleri evde ne buldularsa aldılar." dedi. "Yok. Ama herkes aldı hocam, girdikleri evde ne buldularsa aldılar." dedi.

Çünkü düşman kaçmış. Sen eve giriyorsun; yüzük, bilezik, taşınabilir eşya ne bulduysan alıyorsun.Çünkü düşman kaçmış. Sen eve giriyorsun; yüzük, bilezik, taşınabilir eşya ne bulduysan alıyorsun. İslâm'da böyle değil. İslâm'da her şey toplanır, ortaya konulur, eşit olarak dağıtılır. İslâm'da böyle değil. İslâm'da her şey toplanır, ortaya konulur, eşit olarak dağıtılır.

"Ganimeti tırtıklamayınız, şahsen el koymayınız." "Ganimeti tırtıklamayınız, şahsen el koymayınız."

Ve zummû ganâimeküm. "Ganimetleri bir araya getiriniz."Ve zummû ganâimeküm. "Ganimetleri bir araya getiriniz." Ve aslihû. "Salih kimse olunuz ve yahut ganimetleri ondan sonra ıslah ederekVe aslihû. "Salih kimse olunuz ve yahut ganimetleri ondan sonra ıslah ederek uygun bir tarzda dağıtınız." Ve ahsinû inna'l-lâhe yuhibbü'l-muhsinîn.uygun bir tarzda dağıtınız." Ve ahsinû inna'l-lâhe yuhibbü'l-muhsinîn. "Ve iyilik yapınız çünkü Allah iyilik yapanları, muhsinleri sever." "Ve iyilik yapınız çünkü Allah iyilik yapanları, muhsinleri sever."

"Savaşıyorsunuz ama ihsan hâlini, iyilik hâlini unutmayın. İyiliği asla unutmayın." buyurmuş oluyor. "Savaşıyorsunuz ama ihsan hâlini, iyilik hâlini unutmayın. İyiliği asla unutmayın." buyurmuş oluyor.

Müslümanın cihadı böyledir, müslüman böyle cihat etmiştir.Müslümanın cihadı böyledir, müslüman böyle cihat etmiştir. Kadına, yaşlıya dokunmamıştır. Kadına, yaşlıya dokunmamıştır. Âbid ve zahidlere dokunmamıştır.Âbid ve zahidlere dokunmamıştır. Kendi başına ibadet eden, kıyıda köşede savaşa katılmadan duran, Kendi başına ibadet eden, kıyıda köşede savaşa katılmadan duran, havrasında kilisesinde ibadet edene dokunmamıştır.havrasında kilisesinde ibadet edene dokunmamıştır. Mücahitler sadece çarpışanlarla çarpışmıştır ve onları yenmiştir.Mücahitler sadece çarpışanlarla çarpışmıştır ve onları yenmiştir. Çarpışmayıp müslümanların hâkimiyetini kabul edenlere de eman vermiştir.Çarpışmayıp müslümanların hâkimiyetini kabul edenlere de eman vermiştir. "İlla öldürecek." diye de bir kural yoktur. Allah'ın dinine gelir."İlla öldürecek." diye de bir kural yoktur. Allah'ın dinine gelir. Allah'ın dinine gelince mücahitle aynı olur, hiç bir fark kalmaz; bitti. "Yok, gelmiyoruz!"Allah'ın dinine gelince mücahitle aynı olur, hiç bir fark kalmaz; bitti. "Yok, gelmiyoruz!" "O zaman cizye verin, vergi verin." Vergi verirse canı bağışlanır."O zaman cizye verin, vergi verin." Vergi verirse canı bağışlanır. "Savaşmayın, karayı teslim edin!" O zaman da canı bağışlanıyor."Savaşmayın, karayı teslim edin!" O zaman da canı bağışlanıyor. Buna aykırı, bunun aksine iş yapılmamıştır. Buna aykırı, bunun aksine iş yapılmamıştır.

Demin anlattığım Haçova savaşı esnasında Avusturyalılar bir kaleye geliyorlar. Demin anlattığım Haçova savaşı esnasında Avusturyalılar bir kaleye geliyorlar. Kalenin içinde beş bin mücahit var; çoluk çocukları, hanımları var. Yalçın bir kale.Kalenin içinde beş bin mücahit var; çoluk çocukları, hanımları var. Yalçın bir kale. 200 bin kişilik pür silahlı, zırhlı Avusturya ordusu topuyla tüfeğiyle aylarca muhasara ediyorlar.200 bin kişilik pür silahlı, zırhlı Avusturya ordusu topuyla tüfeğiyle aylarca muhasara ediyorlar. Mücahitler sonunda çaresiz kalıyorlar. Muhasara eden düşman anlaşma teklif ediyor; Mücahitler sonunda çaresiz kalıyorlar. Muhasara eden düşman anlaşma teklif ediyor;

"Kaleyi teslim edin, canınıza dokunmayacağız, bize kale lazım." diyorlar."Kaleyi teslim edin, canınıza dokunmayacağız, bize kale lazım." diyorlar. Anlaşma yapılıyor. Buna vire deniliyor. Düşmanla bir anlaşma gereği kalenin vire ile teslim edilmesi; Anlaşma yapılıyor. Buna vire deniliyor. Düşmanla bir anlaşma gereği kalenin vire ile teslim edilmesi;

"Tamam, al kaleyi, biz eşyamızla malımızla çekilelim." Anlaşmayı yapıyorlar."Tamam, al kaleyi, biz eşyamızla malımızla çekilelim."

Anlaşmayı yapıyorlar.
Mücahitler kaleyi teslim edince çocuklar kadınlar dahil hepsi öldürülüyorlar.Mücahitler kaleyi teslim edince çocuklar kadınlar dahil hepsi öldürülüyorlar. Bunu yapan düşman; hain, alçak! Sözüne güven olmaz, ahit olmaz, ahidlerine hiç sadakatleri yoktur. Bunu yapan düşman; hain, alçak! Sözüne güven olmaz, ahit olmaz, ahidlerine hiç sadakatleri yoktur.

Müslüman söz verdi mi sözünde durur; ahdi ahittir, akidi akittir.Müslüman söz verdi mi sözünde durur; ahdi ahittir, akidi akittir. Hatta bir müslüman bir kâfire eman verse müslümanların zimmeti tektir, yekparedir, bölünmez.Hatta bir müslüman bir kâfire eman verse müslümanların zimmeti tektir, yekparedir, bölünmez. Onun eman verdiğinin emanı kabul edilir. Böyledir.Onun eman verdiğinin emanı kabul edilir. Böyledir. İslâm'da savaşın son derece asil bir ahkâmı vardır. İslâm'da savaşın son derece asil bir ahkâmı vardır.

Savaşla ilgili öğrenilecek başka şeyler de olabilir. Ne gibi hususlar olabilir? Savaşla ilgili öğrenilecek başka şeyler de olabilir.

Ne gibi hususlar olabilir?

Cihat ve silah için düşmanı korkutmak için hazırlık yapmak âyet-i kerîmede vardır.Cihat ve silah için düşmanı korkutmak için hazırlık yapmak âyet-i kerîmede vardır. Tavsiyeler; "Müslüman kuvvetli olacak." tarzındadır.Tavsiyeler; "Müslüman kuvvetli olacak." tarzındadır. Ben de onun için tavsiye ediyorum ki herkesin evinde bir av tüfeği olsun.Ben de onun için tavsiye ediyorum ki herkesin evinde bir av tüfeği olsun. Avcılar kulübüne gitsinler, yazılsınlar. Mutlaka bir av tüfeği olsun. Avcılar kulübüne gitsinler, yazılsınlar. Mutlaka bir av tüfeği olsun.

Kaddafi bir şey yapmış, hoşuma gidiyor; bütün apartmanları birlik kabul etmiş. Kaddafi bir şey yapmış, hoşuma gidiyor; bütün apartmanları birlik kabul etmiş.

"Her apartman başlı başına bir askerî birliktir."Her apartman başlı başına bir askerî birliktir. Apartmanın bir komutanı vardır ve apartmanın sakinleri Apartmanın bir komutanı vardır ve apartmanın sakinleri savaş anında ne görev yapacaklarını önceden görüşürler,savaş anında ne görev yapacaklarını önceden görüşürler, konuşurlar ve apartmanın savunması kendilerine aittir." konuşurlar ve apartmanın savunması kendilerine aittir."

Güzeldi, hoşuma gitti.Güzeldi, hoşuma gitti. "Bir düşman gelirse" diye bütün millet yekpare, tepeden tırnağa organize olmuş oluyor."Bir düşman gelirse" diye bütün millet yekpare, tepeden tırnağa organize olmuş oluyor. Düşmana karşı böyle hazırlıklı olmak, düşman için caydırıcı olmak, Düşmana karşı böyle hazırlıklı olmak, düşman için caydırıcı olmak, savaşın hiç olmamasına yol açtığı için güzel bir yoldur. savaşın hiç olmamasına yol açtığı için güzel bir yoldur.

"Hazır ol cenge eğer ister isen sulh u salah" demiş şair."Hazır ol cenge eğer ister isen sulh u salah" demiş şair. Hazırlıklı olmanın sevabı vardır, hazırlıksız olmanın vebali vardır. Hazırlıklı olmanın sevabı vardır, hazırlıksız olmanın vebali vardır. Bazen insan mücahit olur savaşa katılır ama savaşın şartlarına, Bazen insan mücahit olur savaşa katılır ama savaşın şartlarına, âdâbına riayet etmezse mücahit sevabı alamayabilir. âdâbına riayet etmezse mücahit sevabı alamayabilir. Hacca gider ama haccın âdâbına riayet etmezse fısk ü fücur, günah, çekişme, çatışma,Hacca gider ama haccın âdâbına riayet etmezse fısk ü fücur, günah, çekişme, çatışma, cidal olursa haccın sevabı olmaz. Sadaka verir ama sadakayı ezâ ile başa kakarsa sevabı olmaz.cidal olursa haccın sevabı olmaz. Sadaka verir ama sadakayı ezâ ile başa kakarsa sevabı olmaz. Namaz kılıyor ama aklı şuuru başka yerde olursa, riyayla kılarsa sevabı olmaz. Cihadın da olmayabilir. Namaz kılıyor ama aklı şuuru başka yerde olursa, riyayla kılarsa sevabı olmaz.

Cihadın da olmayabilir.

Men dayaka menzilen. "Bir gazi bir evi sıkıştırırsa" Ev kataa tarîkan.Men dayaka menzilen. "Bir gazi bir evi sıkıştırırsa" Ev kataa tarîkan. "Yahut bir yolu keserse" Ev azâ mü'minen."Yahut bir yolu keserse" Ev azâ mü'minen. "Yahut mü'min bir kardeşine eza verirse" Fe lâ cihâde lehû. "Ona cihat sevabı yoktur." "Yahut mü'min bir kardeşine eza verirse" Fe lâ cihâde lehû. "Ona cihat sevabı yoktur."

Bunun izahı nedir? Mücahit her zaman sevap almıyor. Bunun izahı nedir?

Mücahit her zaman sevap almıyor.

Vallâhu a'lemü bi-men yücâhidü fîsebîlihî. "Allah kimin kendi yolunda cihat ettiğini daha iyi bilir." Vallâhu a'lemü bi-men yücâhidü fîsebîlihî. "Allah kimin kendi yolunda cihat ettiğini daha iyi bilir."

"Allah'ın dini hâkim olsun." diye cihat eder, fî sebîlillah cihat sevabını alır."Allah'ın dini hâkim olsun." diye cihat eder, fî sebîlillah cihat sevabını alır. Şöhret için cihat eden, gösteriş için cihat edenŞöhret için cihat eden, gösteriş için cihat eden ve cihadın sevabını kaçıracak işleri yapan sevap alamaz. ve cihadın sevabını kaçıracak işleri yapan sevap alamaz.

"Bir evi sıkıştıran" Yani silahıyla kapıya dayanıyor. "Bir evi sıkıştıran" Yani silahıyla kapıya dayanıyor.

Men dayaka menzilen. "Açın kapıyı, verin paraları!" Bunun sevabı olmaz.Men dayaka menzilen. "Açın kapıyı, verin paraları!" Bunun sevabı olmaz. Disiplin dışı bir iş yapmış oluyor. Bir yolu kesiyor, kimseyi geçirmiyor; sevabı olmaz. Disiplin dışı bir iş yapmış oluyor. Bir yolu kesiyor, kimseyi geçirmiyor; sevabı olmaz. Sonra gidilen yerde de mü'min olabilir, geçilen yerde de mü'min olabilirSonra gidilen yerde de mü'min olabilir, geçilen yerde de mü'min olabilir veyahut ordunun içinde de müslüman kardeşler için bahis konusudur;veyahut ordunun içinde de müslüman kardeşler için bahis konusudur; öteki müslümanlara ezâ veriyor; sevabı olmaz.öteki müslümanlara ezâ veriyor; sevabı olmaz. Gazi arkadaşlarına ezâ veriyor, ezâlandırıyor; sevabı olmaz.Gazi arkadaşlarına ezâ veriyor, ezâlandırıyor; sevabı olmaz. Onun için her şeyi Allah rızası için yapmak; sevabını kaçıracak, ameli ifsad edecek, Onun için her şeyi Allah rızası için yapmak; sevabını kaçıracak, ameli ifsad edecek, fesada verecek, iptal edecek şeylerden de kaçınmak gerekir. Yirminci yüzyıldayız, Türkiye'deyiz.fesada verecek, iptal edecek şeylerden de kaçınmak gerekir.

Yirminci yüzyıldayız, Türkiye'deyiz.
Türkiye'nin değişen ve gelişen şartları var. Türkiye'nin değişen ve gelişen şartları var. Konferanslarla konuşmalarla bunları müzakere ediyoruz, yazıyoruz çiziyoruz.Konferanslarla konuşmalarla bunları müzakere ediyoruz, yazıyoruz çiziyoruz. Gazetelerde, İslâmî neşriyatta yazılar çıkıyor. Ne yapacağız? Gazetelerde, İslâmî neşriyatta yazılar çıkıyor.

Ne yapacağız?

Biz de öteki müslümanlar gibi Allah yolunda cehd edeceğiz, cihat edeceğiz.Biz de öteki müslümanlar gibi Allah yolunda cehd edeceğiz, cihat edeceğiz. Malımızla canımızla, her türlü imkânımızla,Malımızla canımızla, her türlü imkânımızla, İslâm'a nasıl faydalı olmak gerektiğini düşüneceğiz, taşınacağız; onu yapacağız.İslâm'a nasıl faydalı olmak gerektiğini düşüneceğiz, taşınacağız; onu yapacağız. Afganistan'daki gibi fiilen bir savaş olursa o zaman silahı alıp çarpışırsınız.Afganistan'daki gibi fiilen bir savaş olursa o zaman silahı alıp çarpışırsınız. Yunanlı İzmir'e hücum etti, elbette silah alıp çarpışacaksınız.Yunanlı İzmir'e hücum etti, elbette silah alıp çarpışacaksınız. Bulgar Edirne'ye saldırdı, Ermeni Kars'ı almaya gayret etti, elbette çarpışacaksınız. Bulgar Edirne'ye saldırdı, Ermeni Kars'ı almaya gayret etti, elbette çarpışacaksınız. Ama insanın aklını başına toplaması lazım.Ama insanın aklını başına toplaması lazım. "Bir jet uçağı 56 milyar mı?" diyorlardı, ben şöyle bir bakmıştım, aşağı yukarı öyle."Bir jet uçağı 56 milyar mı?" diyorlardı, ben şöyle bir bakmıştım, aşağı yukarı öyle. Belki şimdi daha yüksek. Savaşta hava kuvvetlerinin bir jet uçağına o kadar milyar.Belki şimdi daha yüksek. Savaşta hava kuvvetlerinin bir jet uçağına o kadar milyar. Bir füze, patlattığın zaman üç evi birden yıkacak; şu kadar para.Bir füze, patlattığın zaman üç evi birden yıkacak; şu kadar para. Hatta şöyle kaliteli bir kurşun kim bilir ne kadar para? Hatta şöyle kaliteli bir kurşun kim bilir ne kadar para? İslâm'a hizmeti, işi savaşa getirmeden, sulh zamanında basiretle yapmak lazım. İslâm'a hizmeti, işi savaşa getirmeden, sulh zamanında basiretle yapmak lazım.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Şöyle bir şeyden bahsediliyor; bu işi bilen mâneviyat ehli insanlar söylüyorlar,Şöyle bir şeyden bahsediliyor; bu işi bilen mâneviyat ehli insanlar söylüyorlar, âyetlerin hadîslerin kelimelerinin sıralanmasından çıkarıyorlar: âyetlerin hadîslerin kelimelerinin sıralanmasından çıkarıyorlar:

Allah ilk önce insanlara söz ve yazıyla İslâm'ı anlatma, gerçekleri söyleme, irşat vazifesi verir.Allah ilk önce insanlara söz ve yazıyla İslâm'ı anlatma, gerçekleri söyleme, irşat vazifesi verir. Şimdi bizim durumumuz budur.Şimdi bizim durumumuz budur. Bu çok rahat bir şeydir; bundan hiçbir zarar gelmez, keder gelmez, elem gelmez.Bu çok rahat bir şeydir; bundan hiçbir zarar gelmez, keder gelmez, elem gelmez. Şeref gelir; tatlıdır, hoştur.Şeref gelir; tatlıdır, hoştur. İnsan bunu ihmal etti mi, yapmadı mı bu sefer iş biraz daha zorlaştırılır.İnsan bunu ihmal etti mi, yapmadı mı bu sefer iş biraz daha zorlaştırılır. Bu sefer iş; bedenî meşakkate, zahmete gelir, mâlî sıkıntıya gelir. Bu sefer iş; bedenî meşakkate, zahmete gelir, mâlî sıkıntıya gelir.

Kendimiz zahmete de düşmeden birazcık yardımla bu hizmetleri yürütebiliriz.Kendimiz zahmete de düşmeden birazcık yardımla bu hizmetleri yürütebiliriz. İnsan bunu yapmazsa mâlî külfet büyür.İnsan bunu yapmazsa mâlî külfet büyür. O zaman bir savaş uçağına milyarlar vermek zorunda kalır.O zaman bir savaş uçağına milyarlar vermek zorunda kalır. Düşünün; Afganistan'da taş üstünde taş kalmamıştır, evler gitmiştir,Düşünün; Afganistan'da taş üstünde taş kalmamıştır, evler gitmiştir, yollar tahrip olmuştur, köprüler yıkılmıştır.yollar tahrip olmuştur, köprüler yıkılmıştır. Şu savaşta Bağdat harap oldu, Kuveyt harap oldu; biliyoruz. Maddî kayıp büyür.Şu savaşta Bağdat harap oldu, Kuveyt harap oldu; biliyoruz. Maddî kayıp büyür. Ona da aldırmazsa o hususta mâlî destek de yapmazsaOna da aldırmazsa o hususta mâlî destek de yapmazsa bu sefer imtihan Allah tarafından daha da zorlaştırılır.bu sefer imtihan Allah tarafından daha da zorlaştırılır. Bu sefer canını vereceksin ya da düşman gelecek yenecek, ezecek geçecek, öldürecek.Bu sefer canını vereceksin ya da düşman gelecek yenecek, ezecek geçecek, öldürecek. Ya sen karşısına çıkacaksın ya da düşman seni alacak asacak kesecek; o noktaya gelir. Ya sen karşısına çıkacaksın ya da düşman seni alacak asacak kesecek; o noktaya gelir.

O bakımdan bu işler kademe kademe, sıkışmadan, sulh u sükûn devrinde;O bakımdan bu işler kademe kademe, sıkışmadan, sulh u sükûn devrinde; insanlar sanki ta en son canhıraş devresine gelmiş gibi, en son devreye gelmiş gibi,insanlar sanki ta en son canhıraş devresine gelmiş gibi, en son devreye gelmiş gibi, ev ne kelime mal ne kelime, her şey gitmiş gibi, ev ne kelime mal ne kelime, her şey gitmiş gibi, düşman kapıda insan can derdine düşmüş gibi o devri düşünerek, düşman kapıda insan can derdine düşmüş gibi o devri düşünerek, o hâle düşmemek için Allah yolunda olanca gayretini göstermesi lazım.o hâle düşmemek için Allah yolunda olanca gayretini göstermesi lazım. Müslümanların olanca himmetleriyle, olanca gayretleriyle, olanca dikkatleriyle bu hususta çalışması lazım. Müslümanların olanca himmetleriyle, olanca gayretleriyle, olanca dikkatleriyle bu hususta çalışması lazım.

Eski müslümanların menâkıbını okuyorsunuz,Eski müslümanların menâkıbını okuyorsunuz, yine o Hadislerle Müslümanlık kitabını tavsiye edebilirim, okursanız orada göreceksiniz.yine o Hadislerle Müslümanlık kitabını tavsiye edebilirim, okursanız orada göreceksiniz. Onlar nasıl fedakârca çalışmışlar, nasıl ölmeyi zevk ü sefa bilmişler,Onlar nasıl fedakârca çalışmışlar, nasıl ölmeyi zevk ü sefa bilmişler, şehit olmayı arzu etmişler hedeflemişlerse biz de aynı müslümanız,şehit olmayı arzu etmişler hedeflemişlerse biz de aynı müslümanız, aynı Allah'ın kuluyuz, aynı kitabın okuyucularıyız, aynı Peygamber'in ümmetiyiz.aynı Allah'ın kuluyuz, aynı kitabın okuyucularıyız, aynı Peygamber'in ümmetiyiz. Bizim de ciddi olarak İslâm'a yardımcı olma durumumuz vardır.Bizim de ciddi olarak İslâm'a yardımcı olma durumumuz vardır. Aynı vazifeler bizim de omuzumuzdadır, boynumuza borçtur. Aynı vazifeler bizim de omuzumuzdadır, boynumuza borçtur.

Allah, mesuliyetlerimizi idrak edip Allah yolunda uygun çalışma yapmayı nasip eylesin. Allah, mesuliyetlerimizi idrak edip Allah yolunda uygun çalışma yapmayı nasip eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2