Namaz Vakitleri

26 Cemâziye'l-Âhir 1446
27 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:21
Öğle
13:10
İkindi
15:29
Akşam
17:49
Yatsı
19:16
Detaylı Arama

Sevaplı Mücadele: Cihad ve Cidal (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

2 Şa'bân 1412 / 06.02.1992

İçerik

Ben coğrafya öğretmeniyim, bulunduğumuz yerde İmam Hatip Lisesi mevcut. İlâhiyat fakültesi mezunu hanımlar, tesettürsüz olarak derse giriyorlar. Ben ise maddî olarak yeterli olduğumuz halde çalışmayı düşünüyorum. Mümkün mü bu vazifeyi yapabilir miyim?

mutlak doğrudur, mutlak doğru ise Çin'de değil İslâm'dadır. Burada söylenmek istenen ilmin alınması değil bilginin alınmasıdır veya hikmetin alınmasıdır. Çünkü "Hikmet mü'minin yitik malıdır, onu nerede bulursa alır." buyuruluyor. Dolayısıyla "Çin'den ilmin alınması değil bilginin alınmasıdır." diyorlar. Bize a) İlim b) Bilgi c) Hikmetin ne olduğunu ve bu hadîs-i şerîfin sıhhat durumunu anlatır mısınız?

Bugün müslüman devletler, Batılılar'ın çeşitli oyunları, entrikaları ile kendi aralarında savaştırılıyor, savaştırılabiliyor. Ancak yapılan savaşın sebebi İslâmî değil, Allah rızası değil, Batılı müsteşriklerin bir takım menfaatleri oluyor, bu durumda daha çok halkı müslüman olan bu devletlerde savaşmak zorunda kalan müslümanlar mesela askerler ne yapacaklar, ne yapmalılar, durumları nedir?

İnsan vücudunda 'yetmiş beş çarpı on üzeri on iki' adet hücre olduğunu öğrendim. Geçen günkü sohbetinizde rakam sorulmuştu

Râbıta-i mürşid yaparken mürşit Allah ile kulun arasına girmiş olmuyor mu?

Avuç içinin yarısından biraz büyük kan lekesi namaza mâni olur mu?

Efendim bir şahıs daha önce bağlandığı ama sonra vefat eden şeyhine bağlılığı sürdürebilir mi sürdüremez mi? Bir kimsenin şeyh olduğu kaç yoldan kaç şekilden belirlenebilir?

Buradaki gibi eğitim kampları bundan sonra da devam edecek mi?

Özel televizyon için herhangi bir çalışmanız var mı? Düşünüyor musunuz?

Günümüzde İslâm adına mücadele ettiğini iddia eden birçok grup var, bunlar yaptıkları her şeyi cihat içine sokuyorlar ve yaptıklarının eleştirilmemesi için bu kelimenin yani cihadın arkasına sığınıyorlar belki bazen de bu kelimenin mânasını çok kısır hale getiriyorlar. Bu konuda ne buyurursunuz?

Zekat alan sınıflardan bir tanesi de Allah yolunda olanlar. Fî-sebîlillah Allah yolunda olanlardan kastedilenler kimlerdir? Günümüzde bu sınıfa girenler kimlerdir? Kendilerini bu sınıfa sokanlara karşı ne cevap verebiliriz?

Şu anda Türkiye'de -sürekli emniyet mensuplarının ağzından düşürmedikleri- Güney Doğu'da yaza doğru taarruz olayı var. Şayet böyle bir durumda müslümanlar bölgesel ayrıma düşürülüp bazı saflara sürüklenmek istenirse ne tavsiye edersiniz? Burada görevli emniyet mensupları nasıl bir tavır takınacaktır? Ölümlerin yapısı ne olacaktır?

Yönetim şekli belli.Böyle bir yönetimi olan ülkeyi savunmak nasıl mümkün olur?

Bazı müesseseler zekâtı alıp öğrencilere şartlı olarak verip ondan zekâtı geri o müesseseye vermesini istiyorlar. Bu duruma siz ne dersiniz?

Devlet nedir? Bizim bu günkü devlete bakışımız nasıl olmalı? Biz onu sahiplenebilir miyiz?

Mürşidin vefatından sonra vekiline intisap etmeyip başka bir mürşide intisap etmek olur mu?

İki mürşide birden bağlanılır mı?

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ben coğrafya öğretmeniyim, bulunduğumuz yerde İmam Hatip Lisesi mevcut. İlâhiyat fakültesi mezunu hanımlar | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Sevaplı Mücadele: Cihad ve Cidal (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

2 Şa'bân 1412 / 06.02.1992

İçerik

Ben coğrafya öğretmeniyim, bulunduğumuz yerde İmam Hatip Lisesi mevcut. İlâhiyat fakültesi mezunu hanımlar, tesettürsüz olarak derse giriyorlar. Ben ise maddî olarak yeterli olduğumuz halde çalışmayı düşünüyorum. Mümkün mü bu vazifeyi yapabilir miyim?

mutlak doğrudur, mutlak doğru ise Çin'de değil İslâm'dadır. Burada söylenmek istenen ilmin alınması değil bilginin alınmasıdır veya hikmetin alınmasıdır. Çünkü "Hikmet mü'minin yitik malıdır, onu nerede bulursa alır." buyuruluyor. Dolayısıyla "Çin'den ilmin alınması değil bilginin alınmasıdır." diyorlar. Bize a) İlim b) Bilgi c) Hikmetin ne olduğunu ve bu hadîs-i şerîfin sıhhat durumunu anlatır mısınız?

Bugün müslüman devletler, Batılılar'ın çeşitli oyunları, entrikaları ile kendi aralarında savaştırılıyor, savaştırılabiliyor. Ancak yapılan savaşın sebebi İslâmî değil, Allah rızası değil, Batılı müsteşriklerin bir takım menfaatleri oluyor, bu durumda daha çok halkı müslüman olan bu devletlerde savaşmak zorunda kalan müslümanlar mesela askerler ne yapacaklar, ne yapmalılar, durumları nedir?

İnsan vücudunda 'yetmiş beş çarpı on üzeri on iki' adet hücre olduğunu öğrendim. Geçen günkü sohbetinizde rakam sorulmuştu

Râbıta-i mürşid yaparken mürşit Allah ile kulun arasına girmiş olmuyor mu?

Avuç içinin yarısından biraz büyük kan lekesi namaza mâni olur mu?

Efendim bir şahıs daha önce bağlandığı ama sonra vefat eden şeyhine bağlılığı sürdürebilir mi sürdüremez mi? Bir kimsenin şeyh olduğu kaç yoldan kaç şekilden belirlenebilir?

Buradaki gibi eğitim kampları bundan sonra da devam edecek mi?

Özel televizyon için herhangi bir çalışmanız var mı? Düşünüyor musunuz?

Günümüzde İslâm adına mücadele ettiğini iddia eden birçok grup var, bunlar yaptıkları her şeyi cihat içine sokuyorlar ve yaptıklarının eleştirilmemesi için bu kelimenin yani cihadın arkasına sığınıyorlar belki bazen de bu kelimenin mânasını çok kısır hale getiriyorlar. Bu konuda ne buyurursunuz?

Zekat alan sınıflardan bir tanesi de Allah yolunda olanlar. Fî-sebîlillah Allah yolunda olanlardan kastedilenler kimlerdir? Günümüzde bu sınıfa girenler kimlerdir? Kendilerini bu sınıfa sokanlara karşı ne cevap verebiliriz?

Şu anda Türkiye'de -sürekli emniyet mensuplarının ağzından düşürmedikleri- Güney Doğu'da yaza doğru taarruz olayı var. Şayet böyle bir durumda müslümanlar bölgesel ayrıma düşürülüp bazı saflara sürüklenmek istenirse ne tavsiye edersiniz? Burada görevli emniyet mensupları nasıl bir tavır takınacaktır? Ölümlerin yapısı ne olacaktır?

Yönetim şekli belli.Böyle bir yönetimi olan ülkeyi savunmak nasıl mümkün olur?

Bazı müesseseler zekâtı alıp öğrencilere şartlı olarak verip ondan zekâtı geri o müesseseye vermesini istiyorlar. Bu duruma siz ne dersiniz?

Devlet nedir? Bizim bu günkü devlete bakışımız nasıl olmalı? Biz onu sahiplenebilir miyiz?

Mürşidin vefatından sonra vekiline intisap etmeyip başka bir mürşide intisap etmek olur mu?

İki mürşide birden bağlanılır mı?

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ben coğrafya öğretmeniyim, bulunduğumuz yerde İmam Hatip Lisesi mevcut. İlâhiyat fakültesi mezunu hanımlar | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Soru: Ben coğrafya öğretmeniyim, bulunduğumuz yerde İmam Hatip Lisesi mevcut.Soru: Ben coğrafya öğretmeniyim, bulunduğumuz yerde İmam Hatip Lisesi mevcut. İlâhiyat fakültesi mezunu hanımlar, tesettürsüz olarak derse giriyorlar.İlâhiyat fakültesi mezunu hanımlar, tesettürsüz olarak derse giriyorlar. Ben ise maddî olarak yeterli olduğumuz halde çalışmayı düşünüyorum. Ben ise maddî olarak yeterli olduğumuz halde çalışmayı düşünüyorum. Mümkün mü bu vazifeyi yapabilir miyim? Mümkün mü bu vazifeyi yapabilir miyim?

Cevap: Herhalde bu soruyu gönderen hanım olsa gerek, aşağıdan gelmişti.Cevap: Herhalde bu soruyu gönderen hanım olsa gerek, aşağıdan gelmişti. Hanım öğretmen. "Coğrafya öğretmenliği yapabilir miyim?" diyor.Hanım öğretmen. "Coğrafya öğretmenliği yapabilir miyim?" diyor. Bir hanım olduğu için muhatapları da önem kazanıyor. Bir hanım olduğu için muhatapları da önem kazanıyor. Coğrafya öğretmeni olduğu için muhatabı küçük tıfıl çocuklar değildir.Coğrafya öğretmeni olduğu için muhatabı küçük tıfıl çocuklar değildir. İlkokul seviyesi bitmiş, buluğa ermiş kimselerdir.İlkokul seviyesi bitmiş, buluğa ermiş kimselerdir. Karşısında sakallı bıyıklı, yetişkin, buluğa ermiş insanlar olduğu için mahzur bahis konusudur.Karşısında sakallı bıyıklı, yetişkin, buluğa ermiş insanlar olduğu için mahzur bahis konusudur. Sonra bu vazifeyi yaparken saçı başı, tesettürü nasıl olacak?Sonra bu vazifeyi yaparken saçı başı, tesettürü nasıl olacak? Gidip geldiği zaman orada konuşmalar vesaire olacak.Gidip geldiği zaman orada konuşmalar vesaire olacak. Başını açmadan, Allah'ın emirlerini çiğnemeden hizmetini kızlara yönelik yapabilirse yapabilir,Başını açmadan, Allah'ın emirlerini çiğnemeden hizmetini kızlara yönelik yapabilirse yapabilir, aksi takdirde mahzurlu olur. aksi takdirde mahzurlu olur.

Soru: "İlim Çin'de de olsa alınız." buyuruluyor.Soru: "İlim Çin'de de olsa alınız." buyuruluyor. İlim mutlak doğrudur, mutlak doğru ise Çin'de değil İslâm'dadır.İlim mutlak doğrudur, mutlak doğru ise Çin'de değil İslâm'dadır. Burada söylenmek istenen ilmin alınması değil bilginin alınmasıdır veya hikmetin alınmasıdır. Burada söylenmek istenen ilmin alınması değil bilginin alınmasıdır veya hikmetin alınmasıdır. Çünkü "Hikmet mü'minin yitik malıdır, onu nerede bulursa alır." buyuruluyor. Çünkü "Hikmet mü'minin yitik malıdır, onu nerede bulursa alır." buyuruluyor. Dolayısıyla "Çin'den ilmin alınması değil bilginin alınmasıdır." diyorlar.Dolayısıyla "Çin'den ilmin alınması değil bilginin alınmasıdır." diyorlar. Bize a) İlim b) Bilgi c) Hikmetin ne olduğunu ve bu hadîs-i şerîfin sıhhat durumunu anlatır mısınız? Bize a) İlim b) Bilgi c) Hikmetin ne olduğunu ve bu hadîs-i şerîfin sıhhat durumunu anlatır mısınız?

Cevap: "İlim Çin'de de olsa alınız." sözünün rivayetinde hadis alimleri bir takım araştırmalar yapmışlar.Cevap: "İlim Çin'de de olsa alınız." sözünün rivayetinde hadis alimleri bir takım araştırmalar yapmışlar. Rivayet yönünden zayıf bulmuşlar ama mâna yönünden öbür hadîs-i şerîflerin gösterdiği ana istikamete uygun.Rivayet yönünden zayıf bulmuşlar ama mâna yönünden öbür hadîs-i şerîflerin gösterdiği ana istikamete uygun. Nerede olsa alınır. O ilk tarif; "İlim mutlak doğrudur, kayıtsız şartsız tam doğru.Nerede olsa alınır. O ilk tarif; "İlim mutlak doğrudur, kayıtsız şartsız tam doğru. Mutlak doğruysa Çin'de değil İslâm'dadır." diyor. Mutlak doğruysa Çin'de değil İslâm'dadır." diyor.

İlim, bilmek demektir; her şeyin bilgisi onun ilmidir. İlim, ilim bilmektir İlim kendin bilmektir İlim, bilmek demektir; her şeyin bilgisi onun ilmidir.

İlim, ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendin bilmezsen Ya nice okumaktır. Yunus'un dörtlüğü. İlim her şeyi bilmektir.Sen kendin bilmezsen

Ya nice okumaktır.

Yunus'un dörtlüğü.

İlim her şeyi bilmektir.
Marangozun ilmi, ağacı güzel işlemektir. Marangozun ilmi, ağacı güzel işlemektir. O bakımdan bu ibarede ilim; "mutlak bilgi" mânasında değil;O bakımdan bu ibarede ilim; "mutlak bilgi" mânasında değil; geniş mânasıyla, "bilgi" mânasında kullanılmıştır ve "bilgi" nerede olursa olsungeniş mânasıyla, "bilgi" mânasında kullanılmıştır ve "bilgi" nerede olursa olsun o bilgiyi elde etmek için insan oraya seyahat edebilir, gayrimüslim bir hocadan okuyabilir.o bilgiyi elde etmek için insan oraya seyahat edebilir, gayrimüslim bir hocadan okuyabilir. Gayrimüslim bir diyara gidip oradan o bilgileri alabilir.Gayrimüslim bir diyara gidip oradan o bilgileri alabilir. Oradaki ilim bizim tebcil ettiğimiz, "yüksek ilim" mânasında değildir, genel bilgi mânasındadır. Oradaki ilim bizim tebcil ettiğimiz, "yüksek ilim" mânasında değildir, genel bilgi mânasındadır.

İlimler ikiye ayrılır; alet ilimleri ve yüksek ilimler.İlimler ikiye ayrılır; alet ilimleri ve yüksek ilimler. Yüksek ilimler, İslâm ile ilgili ilimlerdir.Yüksek ilimler, İslâm ile ilgili ilimlerdir. belagat, bedii, beyan, tarih, coğrafya, fizik, kimya" vesaire bunlar da ilimdir. belagat, bedii, beyan, tarih, coğrafya, fizik, kimya" vesaire bunlar da ilimdir. Öteki ilimler "Arapça, Farsça, Nahiv, Edebiyat,Öteki ilimler "Arapça, Farsça, Nahiv, Edebiyat, İslâm bunlara "ilim değildir" demiyor. Ama ilimlerin taksimatında fazilet dereceleri farklıdır.İslâm bunlara "ilim değildir" demiyor. Ama ilimlerin taksimatında fazilet dereceleri farklıdır. En yüksek ilim konusu; "en şerefli" olduğu için "mârifetullah, Allah'ı bilme" ilmidir.En yüksek ilim konusu; "en şerefli" olduğu için "mârifetullah, Allah'ı bilme" ilmidir. el-İlmu billahtır. Ama öteki ilimlerin, hadislerin rivayetlerindeki şahısların kritiğinin yapıldığı el-İlmu billahtır. Ama öteki ilimlerin, hadislerin rivayetlerindeki şahısların kritiğinin yapıldığı cerh ve tâdil ilmi vesaire hepsi ilimdir. Bir kısmı başka başka yerlerde olabilir. cerh ve tâdil ilmi vesaire hepsi ilimdir. Bir kısmı başka başka yerlerde olabilir.

Hikmet; "kutlu bilgi, ilâhî değeri olan her şeyi hakîmâne yerli yerinde yapabilmeyi gösteren bilgi" demektir.Hikmet; "kutlu bilgi, ilâhî değeri olan her şeyi hakîmâne yerli yerinde yapabilmeyi gösteren bilgi" demektir. Kur'ân-ı Kerîm'de methedilmiştir.Kur'ân-ı Kerîm'de methedilmiştir. Hakeme kökünden geliyor; hakeme Hakeme kökünden geliyor; hakeme "Bir hükmü, yerli yerinde, olması gerektiği şekilde vermek." demektir."Bir hükmü, yerli yerinde, olması gerektiği şekilde vermek." demektir. Veren kimseye de hakîm derler.Veren kimseye de hakîm derler. Verilen hüküm yerli yerindeyse ona da "hakîmâne söz" denir.Verilen hüküm yerli yerindeyse ona da "hakîmâne söz" denir. Ama hikmet Kur'ân-ı Kerîm'de "peygamberlere, salih kullara,Ama hikmet Kur'ân-ı Kerîm'de "peygamberlere, salih kullara, evliyâullaha verilen kutlu, güzel bilgi" mânasına "iç aydınlığı" ile beraber kullanılmış. evliyâullaha verilen kutlu, güzel bilgi" mânasına "iç aydınlığı" ile beraber kullanılmış.

Ve men yü'te'l-hikmete fe-kad ûtiye hayran kesîran.Ve men yü'te'l-hikmete fe-kad ûtiye hayran kesîran. "Kime hikmet verilmişse ona çok büyük hayırlar verilmiştir." "Kime hikmet verilmişse ona çok büyük hayırlar verilmiştir."

Lokman aleyhisselam'a hikmet verildiği bildirilmiştir. Lokman aleyhisselam'a hikmet verildiği bildirilmiştir.

Hadîs-i şerîflerde Peygamber Efendimiz'e Kur'ân-ı Kerîm ile beraber bir de hikmet verildiği bildirilmiştir.Hadîs-i şerîflerde Peygamber Efendimiz'e Kur'ân-ı Kerîm ile beraber bir de hikmet verildiği bildirilmiştir. Buradan hadîs-i şerîflerinin hikmet mahsulü olduğu anlaşılıyor.Buradan hadîs-i şerîflerinin hikmet mahsulü olduğu anlaşılıyor. Bu, "Kur'ân-ı Kerîm'in hikmeti" özel, olarak kutlu mânasına kullanılmasına rağmen Bu, "Kur'ân-ı Kerîm'in hikmeti" özel, olarak kutlu mânasına kullanılmasına rağmen İslâm literatüründe hikmet sözü gayr-i dinî ilimler için de kullanılmaya başlanmıştır.İslâm literatüründe hikmet sözü gayr-i dinî ilimler için de kullanılmaya başlanmıştır. İslâm tarihinde fizik, kimya, tabiat ilimleri vesaire ilimlere de ilm-i hikmet denildiği olmuştur.İslâm tarihinde fizik, kimya, tabiat ilimleri vesaire ilimlere de ilm-i hikmet denildiği olmuştur. Demek ki hikmet sözü de ilim sözü gibi.Demek ki hikmet sözü de ilim sözü gibi. İlim sözünün de bir kutlu mânası var, bir düz mânası var.İlim sözünün de bir kutlu mânası var, bir düz mânası var. Hikmetin de İslâm literatüründe bir kutlu, mübarek, kıymetli mânası vardır,Hikmetin de İslâm literatüründe bir kutlu, mübarek, kıymetli mânası vardır, bir de düz, normal mânası vardır.bir de düz, normal mânası vardır. Pozitif ilimlerde de bir şeyi doğrusunu bilmek hakîmâne kabul edilir. Pozitif ilimlerde de bir şeyi doğrusunu bilmek hakîmâne kabul edilir.

Tarih içinde kelimelerin mâcerâları vardır,Tarih içinde kelimelerin mâcerâları vardır, hayatları içinde kazandıkları mânalarda değişmeler vardır, onları gösteriyor.hayatları içinde kazandıkları mânalarda değişmeler vardır, onları gösteriyor. Türkiye'de ilmi ikiye ayırma temayülü var.Türkiye'de ilmi ikiye ayırma temayülü var. Bizim arkadaşlarımız yazılarında konuşmalarında bunu yapmışlardır, Bazı mütefekkirler;Bizim arkadaşlarımız yazılarında konuşmalarında bunu yapmışlardır, Bazı mütefekkirler; İslâmî değeri olan, mübarek olan, ilâhî yönü olan bilgilere "ilim" diyorlar. İslâmî değeri olan, mübarek olan, ilâhî yönü olan bilgilere "ilim" diyorlar.

Bu dünya ehlinin, Avrupa'nın, vesairenin bulup ortaya koyduğu bilgilere de "bilgi, bilim" diyorlar.Bu dünya ehlinin, Avrupa'nın, vesairenin bulup ortaya koyduğu bilgilere de "bilgi, bilim" diyorlar. İlimle bilimi ayırıyorlar ama bu keyfî bir ayırma işlemidir.İlimle bilimi ayırıyorlar ama bu keyfî bir ayırma işlemidir. O kardeşlerimiz böyle düşünmüşlerse de aslında öyle değil.O kardeşlerimiz böyle düşünmüşlerse de aslında öyle değil. Arapça'nın kendi içinde de ilim "yüksek ilimler, âlî ilimler, alet ilimleri" diye kullanılmıştır. Arapça'nın kendi içinde de ilim "yüksek ilimler, âlî ilimler, alet ilimleri" diye kullanılmıştır.

Her çeşit bilgiye ilim denmiştirHer çeşit bilgiye ilim denmiştir ve Kâtip Çelebi'nin Keşfü'z-zünûn an esâmi'l-kütübive'l-fünûn adlı eseri bu hususta güzel bir eserdir;ve Kâtip Çelebi'nin Keşfü'z-zünûn an esâmi'l-kütübive'l-fünûn adlı eseri bu hususta güzel bir eserdir; muazzam, derya gibi eserdir.muazzam, derya gibi eserdir. Orada her çeşit bilgiye "ilim" denmiştir, bu mânası doğrudur.Orada her çeşit bilgiye "ilim" denmiştir, bu mânası doğrudur. İlm-i cifr, ilm-i coğrafya, ilm-i mantık, ilm-i cedel; hepsi ilim. İlm-i cifr, ilm-i coğrafya, ilm-i mantık, ilm-i cedel; hepsi ilim. Halbuki mücadele ve münakaşa uygun olmadığından "cedel" makbul değil. Halbuki mücadele ve münakaşa uygun olmadığından "cedel" makbul değil. Demek ki bizim verdiğimiz kutlu mâna aslında tabiatte,Demek ki bizim verdiğimiz kutlu mâna aslında tabiatte, tarihte mevcut değil fakat şimdi biz onu o tarza döndürüyoruz. tarihte mevcut değil fakat şimdi biz onu o tarza döndürüyoruz.

O halde düz mânasıyla kullananı da ayıplayamayız.O halde düz mânasıyla kullananı da ayıplayamayız. Normal ilmi, normal "bilgi" mânasına kullanıyorsa ulûmu,Normal ilmi, normal "bilgi" mânasına kullanıyorsa ulûmu, "bilimler" diye tercüme ediyorsa o da haklıdır."bilimler" diye tercüme ediyorsa o da haklıdır. Ama bazı arkadaşlar; "İslâm'ın bilgileri ilimdir;Ama bazı arkadaşlar; "İslâm'ın bilgileri ilimdir; Avrupalılar'ın bilgileri ilim değildir, bilimdir çünkü onlar nûr-u imandan mahrum,Avrupalılar'ın bilgileri ilim değildir, bilimdir çünkü onlar nûr-u imandan mahrum, nûr-u hikmetten mahrum.nûr-u hikmetten mahrum. Binâenaleyh onlara "ilim" dersek yazık olur, onlar müslümanlardan daha geridir, aşağıdır." diyeBinâenaleyh onlara "ilim" dersek yazık olur, onlar müslümanlardan daha geridir, aşağıdır." diye bir ayırım yapmış oluyorlar. bir ayırım yapmış oluyorlar. Bu; Arapça'daki ve Türkçe'deki mânaya uygun olduğundan değil, zevkî ve keyfî bir ayırım. Bu; Arapça'daki ve Türkçe'deki mânaya uygun olduğundan değil, zevkî ve keyfî bir ayırım.

Soru: Bugün müslüman devletler, Batılılar'ın çeşitli oyunları,Soru: Bugün müslüman devletler, Batılılar'ın çeşitli oyunları, entrikaları ile kendi aralarında savaştırılıyor, savaştırılabiliyor. entrikaları ile kendi aralarında savaştırılıyor, savaştırılabiliyor. Ancak yapılan savaşın sebebi İslâmî değil, Allah rızası değil,Ancak yapılan savaşın sebebi İslâmî değil, Allah rızası değil, Batılı müsteşriklerin bir takım menfaatleri oluyor,Batılı müsteşriklerin bir takım menfaatleri oluyor, bu durumda daha çok halkı müslüman olan bu devletlerde savaşmak zorunda kalan müslümanlarbu durumda daha çok halkı müslüman olan bu devletlerde savaşmak zorunda kalan müslümanlar mesela askerler ne yapacaklar, ne yapmalılar, durumları nedir? mesela askerler ne yapacaklar, ne yapmalılar, durumları nedir?

Cevap: Çok güzel bir soru. Allah insanı bu duruma düşürmesin, hıfz eylesin.Cevap: Çok güzel bir soru. Allah insanı bu duruma düşürmesin, hıfz eylesin. Öyle bir fitnedir ki öyle büyük bir beladır ki ben mesela Iraklı askerlere daima acımışımdır,Öyle bir fitnedir ki öyle büyük bir beladır ki ben mesela Iraklı askerlere daima acımışımdır, çok acımışımdır, çünkü bir müslüman ülkeye saldırdılar, çok acımışımdır, çünkü bir müslüman ülkeye saldırdılar, başkanları tarafından yaptırılan haksız bir saldırıydı,başkanları tarafından yaptırılan haksız bir saldırıydı, faaliyetleri fî-sebîlillah bir saldırı değildi; temelinden çürük. faaliyetleri fî-sebîlillah bir saldırı değildi; temelinden çürük. Saddam; saldırmayanları, itiraz edenleri öldürüyordu.Saddam; saldırmayanları, itiraz edenleri öldürüyordu. Düşmanın karşısında silah atsalar karşı tarafı öldürseler "ölen de öldüren de cehennemde"Düşmanın karşısında silah atsalar karşı tarafı öldürseler "ölen de öldüren de cehennemde" kaidesinden zarara uğruyorlardı. kaidesinden zarara uğruyorlardı. Oradan bir kurşun gelse kendileri ölseler -âmiyâne tabiri ile- haybeye gidiyorlardı. Allah korusun!Oradan bir kurşun gelse kendileri ölseler -âmiyâne tabiri ile- haybeye gidiyorlardı. Allah korusun! Çok kötü bir durum. Allah rızası için yapılmayan bir savaşta rol ve yer almamak gerekir. Ölürse ne olur? Çok kötü bir durum. Allah rızası için yapılmayan bir savaşta rol ve yer almamak gerekir.

Ölürse ne olur?

Rol ve yer almadan ölürse Allah yolunda ölmüş olur.Rol ve yer almadan ölürse Allah yolunda ölmüş olur. "Bu yaptığınız doğru değildir." demesi lazımdı."Bu yaptığınız doğru değildir." demesi lazımdı. Bariz misal Irak olduğu için söylüyorum; "Ben bu şekilde savaşamam." Birkaç kişi ölebilirdi ama hakikat dile getirilmiş olurdu. Bariz misal Irak olduğu için söylüyorum; "Ben bu şekilde savaşamam." Birkaç kişi ölebilirdi ama hakikat dile getirilmiş olurdu.

"Kurşuna dizeriz!" "Zalim olarak dizersin, ne yaparsan yap! "Kurşuna dizeriz!"

"Zalim olarak dizersin, ne yaparsan yap!
Ben böyle bir müslümanın bir müslümanla yaptığı savaşta yer alamam." demesi lazım gelir,Ben böyle bir müslümanın bir müslümanla yaptığı savaşta yer alamam." demesi lazım gelir, ama bu zor bir şeydir, çok zordur. ama bu zor bir şeydir, çok zordur.

Artık bile bile ölümüne yapacak; o tarafa gitse ölüm, bu tarafa gitse ölümArtık bile bile ölümüne yapacak; o tarafa gitse ölüm, bu tarafa gitse ölüm ama hayırlı olanı gidip karşı tarafa kurşun atıp öldürmek değildir, mazlum olarak ölmektir.ama hayırlı olanı gidip karşı tarafa kurşun atıp öldürmek değildir, mazlum olarak ölmektir. Adam "sen çarpışmıyorsun" diye öldürüyor; Allah böyle bir duruma düşürmesin! Adam "sen çarpışmıyorsun" diye öldürüyor; Allah böyle bir duruma düşürmesin!

Türkiye bir İslâm ülkesi ile böyle bir savaşa girerse hakikaten zor bir durum olur.Türkiye bir İslâm ülkesi ile böyle bir savaşa girerse hakikaten zor bir durum olur. Irak'ta zor bir durum olmuştur, çok fena olmuştur. İran biraz haklıdır.Irak'ta zor bir durum olmuştur, çok fena olmuştur. İran biraz haklıdır. Çünkü zulme uğramıştır, tecavüz edilmiştir.Çünkü zulme uğramıştır, tecavüz edilmiştir. Kendisine tecavüze karşı koymak nispeten hafif bir şeydir. Ama o da doğru değil. Kendisine tecavüze karşı koymak nispeten hafif bir şeydir. Ama o da doğru değil.

Kuveyt'e saldırılmıştır; Mekke'de, Cidde'de veya Riyat'ta toplantı yapılmış,Kuveyt'e saldırılmıştır; Mekke'de, Cidde'de veya Riyat'ta toplantı yapılmış, buna karşı koymak için ulemâdan müsaade çıkmıştır.buna karşı koymak için ulemâdan müsaade çıkmıştır. Orada bulunanların hepsi çıkıp diyeceklerdi ki:Orada bulunanların hepsi çıkıp diyeceklerdi ki: "Evet, bir saldırı olmuştur ama iki taraf da müslümandır, bunu müzakere yoluyla çözmek zorundayız. "Evet, bir saldırı olmuştur ama iki taraf da müslümandır, bunu müzakere yoluyla çözmek zorundayız. Tazyik yaparız, baskı yaparız ama savaş olmaması gerekir." diyeTazyik yaparız, baskı yaparız ama savaş olmaması gerekir." diye orada bulunan herkes tarafından kıyasıya konuşulması lazımdı. orada bulunan herkes tarafından kıyasıya konuşulması lazımdı.

Çünkü sonuç hiç de müslümanların lehine olmamıştır. Çünkü sonuç hiç de müslümanların lehine olmamıştır.

"Körfez harbi müslümanların prestijini sıfıra indirmiştir, kâfirlerin istediği olmuştur." "Körfez harbi müslümanların prestijini sıfıra indirmiştir, kâfirlerin istediği olmuştur."

"Ne yapalım? Kuveyt'e saldırdı, o halde Irak'la savaşmak caizdir." diye fetva vermeye kalkışmak yerine; "Ne yapalım? Kuveyt'e saldırdı, o halde Irak'la savaşmak caizdir." diye fetva vermeye kalkışmak yerine;

"Evet, saldırmıştır haksızlık etmiştir ama bunu sulh yoluyla çözmek zorundayız." demesi lazımdı;"Evet, saldırmıştır haksızlık etmiştir ama bunu sulh yoluyla çözmek zorundayız." demesi lazımdı; "O toplantılarda bunların konuşulması gerekirdi." diye düşünüyorum."O toplantılarda bunların konuşulması gerekirdi." diye düşünüyorum. Allah insanı böyle zor imtihanlarla imtihan etmesin. Allah insanı böyle zor imtihanlarla imtihan etmesin.

Soru: "İnsan vücudunda 'yetmiş beş çarpı on üzeri on iki' adet hücre olduğunu öğrendim.Soru: "İnsan vücudunda 'yetmiş beş çarpı on üzeri on iki' adet hücre olduğunu öğrendim. Geçen günkü sohbetinizde rakam sorulmuştu." diyor. Geçen günkü sohbetinizde rakam sorulmuştu." diyor.

Cevap: Teşekkür ederiz. "75x1012" yani önüne 12 tane sıfır konulacak, öyle mi? Cevap: Teşekkür ederiz. "75x1012" yani önüne 12 tane sıfır konulacak, öyle mi?

Yoksa 12 sıfır koymak mı ya da bu rakamı 12 defa yazıp birbirine çarpmak mı? Yoksa 12 sıfır koymak mı ya da bu rakamı 12 defa yazıp birbirine çarpmak mı?

Şimdi bir dakika, "üç üzeri üç" dedik, "üç üzeri üç" dediğimiz zaman Şimdi bir dakika, "üç üzeri üç" dedik, "üç üzeri üç" dediğimiz zaman üçün önüne üç tane sıfır koyulur, yoksa üç çarpı üç çarpı üç müdür? üçün önüne üç tane sıfır koyulur, yoksa üç çarpı üç çarpı üç müdür?

Ha on üzeri olduğu için, 75 yanında nokta, 10 üzeri 12 dendiği içinHa on üzeri olduğu için, 75 yanında nokta, 10 üzeri 12 dendiği için 75'in önüne on iki tane sıfır koymak, tamam. 75 önüne 12 tane sıfır ne oluyor? 75'in önüne on iki tane sıfır koymak, tamam. 75 önüne 12 tane sıfır ne oluyor?

Yazalım, biz onu anlarız. Edebiyatçıyız, mühendis değiliz ki trilyondan sonraki kademe ne? Yazalım, biz onu anlarız. Edebiyatçıyız, mühendis değiliz ki trilyondan sonraki kademe ne?

Katrilyon? Dokuz tane sıfır olursa milyar oluyor, 75 katrilyon oluyor.Katrilyon?

Dokuz tane sıfır olursa milyar oluyor, 75 katrilyon oluyor.
Kentilyon mu katrilyon mu neyse, evet, "75 trilyon" oluyor, tamam. Kentilyon mu katrilyon mu neyse, evet, "75 trilyon" oluyor, tamam.

Soru: Râbıta-i mürşid yaparken mürşit Allah ile kulun arasına girmiş olmuyor mu? Soru: Râbıta-i mürşid yaparken mürşit Allah ile kulun arasına girmiş olmuyor mu?

Cevap: Olmuyor. Allah ile kul arasına girmek ne demek? Nereden çıkmış?Cevap: Olmuyor. Allah ile kul arasına girmek ne demek? Nereden çıkmış? İlgisi yok! İnsan namaza duracağı zaman Kâbe'yi karşısında tasavvur edecek.İlgisi yok! İnsan namaza duracağı zaman Kâbe'yi karşısında tasavvur edecek. Kâbe'ye doğru dönüyor ya; "Ben Kâbe'nin karşısında duruyorum;Kâbe'ye doğru dönüyor ya; "Ben Kâbe'nin karşısında duruyorum; mültezem şurada, Hâcer-i Esved şurada, hâtim şurada, makâm-ı İbrahim şurada" diyemültezem şurada, Hâcer-i Esved şurada, hâtim şurada, makâm-ı İbrahim şurada" diye tasavvur edince bu, Kâbe'nin Allah ile kulun arasına girmesi midir? tasavvur edince bu, Kâbe'nin Allah ile kulun arasına girmesi midir?

Değil! Böyle bir şey tasavvur edebilir.Değil! Böyle bir şey tasavvur edebilir. İnsan askerdeyken gözünü kapattı, annesini babasını düşündü;İnsan askerdeyken gözünü kapattı, annesini babasını düşündü; "Ah evim barkım, annem babam! Ellerinden öperim." dedi; bu, Allah ile kul arasına girmek değildir,"Ah evim barkım, annem babam! Ellerinden öperim." dedi; bu, Allah ile kul arasına girmek değildir, onunla bir ilgisi yoktur.onunla bir ilgisi yoktur. Şimdi biz karşı karşıya konuşuyoruz; Şimdi biz karşı karşıya konuşuyoruz; adam yalnız başına tesbih çekerken "beraber çekiyoruz" diye düşünüyor, ne var yani? adam yalnız başına tesbih çekerken "beraber çekiyoruz" diye düşünüyor, ne var yani?

Allah mekândan münezzehtir; aradan, aralıktan da münezzehtir,Allah mekândan münezzehtir; aradan, aralıktan da münezzehtir, "araya girmek" diye bir şey bahis konusu değildir. "araya girmek" diye bir şey bahis konusu değildir.

Soru: Avuç içinin yarısından biraz büyük kan lekesi namaza mâni olur mu? Soru: Avuç içinin yarısından biraz büyük kan lekesi namaza mâni olur mu?

Cevap: Avuç içinden daha büyük olursa mâni oluyor tabi.Cevap: Avuç içinden daha büyük olursa mâni oluyor tabi. "Bir dirhem büyüklüğü" derler, dirhemi şimdi kimse bilmiyor. Büyük para nedir?"Bir dirhem büyüklüğü" derler, dirhemi şimdi kimse bilmiyor. Büyük para nedir? On lira mıdır, beş lira mıdır? Onların ebatları da boyuna değişiyor.On lira mıdır, beş lira mıdır? Onların ebatları da boyuna değişiyor. Aşağı yukarı üç-dört santimlik bir şey, zarar etmez; ondan fazlası zarar eder. Aşağı yukarı üç-dört santimlik bir şey, zarar etmez; ondan fazlası zarar eder. Avuç içinden de büyük olunca mutlaka namaza mâni oluyor. Avuç içinden de büyük olunca mutlaka namaza mâni oluyor.

Soru: Efendim bir şahıs daha önce bağlandığıSoru: Efendim bir şahıs daha önce bağlandığı ama sonra vefat eden şeyhine bağlılığı sürdürebilir mi sürdüremez mi?ama sonra vefat eden şeyhine bağlılığı sürdürebilir mi sürdüremez mi? Bir kimsenin şeyh olduğu kaç yoldan kaç şekilden belirlenebilir? Bir kimsenin şeyh olduğu kaç yoldan kaç şekilden belirlenebilir?

Cevap: Şimdi bir insan bir şeyhe, terbiyesinin nezareti bakımından tabi oluyor.Cevap: Şimdi bir insan bir şeyhe, terbiyesinin nezareti bakımından tabi oluyor. Çeşitli sebeplerden tabi oluyor da "Terbiyesine nezaret etsin, tedavisini yapsın." diye bağlanıyor. Çeşitli sebeplerden tabi oluyor da "Terbiyesine nezaret etsin, tedavisini yapsın." diye bağlanıyor.

"Mazhar Osman çok iyi bir doktormuş" veyahut "Lokman Hekim çok iyi doktormuş." "Mazhar Osman çok iyi bir doktormuş" veyahut "Lokman Hekim çok iyi doktormuş."

İyi ama şu anda yaşamıyor ki. Yaşayan kimseye, yaşayan doktora tedavi olacak;İyi ama şu anda yaşamıyor ki. Yaşayan kimseye, yaşayan doktora tedavi olacak; yaşayan hocaya bağlanacak.yaşayan hocaya bağlanacak. Bir insan, bağlandığı kimse vefat etti mi yeni bir mürşide bağlanması icap eder. Bir insan, bağlandığı kimse vefat etti mi yeni bir mürşide bağlanması icap eder.

Ya o mürşidin, o eski hoca efendisinin tayin ettiği;Ya o mürşidin, o eski hoca efendisinin tayin ettiği; "Benim yerime makamıma sen kâim ol, bu dervişleri sen terbiye eyle,"Benim yerime makamıma sen kâim ol, bu dervişleri sen terbiye eyle, sen nezaret et, hizmetlere sen bak!" dediği kimsedirsen nezaret et, hizmetlere sen bak!" dediği kimsedir ya da bazen şeyh efendiler mânevî bir işaret olmayınca, bir halef bırakmazlar,ya da bazen şeyh efendiler mânevî bir işaret olmayınca, bir halef bırakmazlar, o zaman orada, o muhitte uygun olan bir mübarek zâta teslim olması ve intisap etmesi lazım. o zaman orada, o muhitte uygun olan bir mübarek zâta teslim olması ve intisap etmesi lazım.

Bu intisapta mürşidin evsafı, "şeriat-i garrâyı bilmesi, ahlâken müstakim olması,Bu intisapta mürşidin evsafı, "şeriat-i garrâyı bilmesi, ahlâken müstakim olması, bu mesleği yapabilecek şartlara haiz olması, sahih bir yol ile el almış,bu mesleği yapabilecek şartlara haiz olması, sahih bir yol ile el almış, kendisine selahiyet verilmiş olması" diye kitaplarda belirtiliyor.kendisine selahiyet verilmiş olması" diye kitaplarda belirtiliyor. Bir şeyh efendiden kendisine bir selahiyet verildi mi şeyh efendisi selahiyetli kimseyse alan kimse de o vazifeyi yapabilir.Bir şeyh efendiden kendisine bir selahiyet verildi mi şeyh efendisi selahiyetli kimseyse alan kimse de o vazifeyi yapabilir. Ama verenin selahiyeti yoksa alanın durumu da selahiyetsiz kalır. Ama verenin selahiyeti yoksa alanın durumu da selahiyetsiz kalır.

Bir tane şeyhten ders aldıktan sonra birkaç tanesinden almasına lüzum yoktur, bir tanesi yeter.Bir tane şeyhten ders aldıktan sonra birkaç tanesinden almasına lüzum yoktur, bir tanesi yeter. Mesela bir insanın bir kimseye bağlanması vefat ettikten sonra da devam etseydiMesela bir insanın bir kimseye bağlanması vefat ettikten sonra da devam etseydi bir şeyhe bağlanmaya lüzum yoktu. Peygamber Efendimiz'e bağlanılırdı, biterdi.bir şeyhe bağlanmaya lüzum yoktu. Peygamber Efendimiz'e bağlanılırdı, biterdi. Ama Peygamber Efendimiz vefat eder etmez Ümmet-i Muhammed'in sıhhat ve selametiAma Peygamber Efendimiz vefat eder etmez Ümmet-i Muhammed'in sıhhat ve selameti ve kargaşanın olmaması bakımından daha cenaze defnedilmeden Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e biat edilmiştir.ve kargaşanın olmaması bakımından daha cenaze defnedilmeden Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e biat edilmiştir. Bu durum; ümmetin sıhhati, selameti, huzuru ve karışıklık olmaması bakımından uygun olanıdır. Bu durum; ümmetin sıhhati, selameti, huzuru ve karışıklık olmaması bakımından uygun olanıdır.

Bazen mânevî işaret olmuyor, şeyh efendiye halife izni verilmiyor. Bazen mânevî işaret olmuyor, şeyh efendiye halife izni verilmiyor.

Misal:Misal: Emin Saraç Hoca bana anlatmıştı. Kayın pederi merhum Yekta Efendi idi.Emin Saraç Hoca bana anlatmıştı. Kayın pederi merhum Yekta Efendi idi. Bağlı oldukları şeyh efendi yaşlı, vefat etmek üzere. Bağlı oldukları şeyh efendi yaşlı, vefat etmek üzere.

"Efendim! Yerinize kimi tayin ediyorsunuz?" diye sormuşlar. "Efendim! Yerinize kimi tayin ediyorsunuz?" diye sormuşlar.

"Bekliyorum." demiş, sonra yine sıkıştırmışlar. "Bekliyorum." demiş, sonra yine sıkıştırmışlar.

"Yahu siz benim bu işi düşünmediğimi mi sanıyorsunuz?" demiş. "Yahu siz benim bu işi düşünmediğimi mi sanıyorsunuz?" demiş.

"Bak filanca insan var, falanca insan var." deyince; "Bak filanca insan var, falanca insan var." deyince;

"Bak, hepsinin icazetnâmelerini yazdım, altına bir imza atması kaldı."Bak, hepsinin icazetnâmelerini yazdım, altına bir imza atması kaldı. Bir işaret olursa yazacağım ama daha bir işaret yok." demiş. Bir işaret olursa yazacağım ama daha bir işaret yok." demiş.

Dört isim, birisi bu Yekta efendi. Bunu bana Emin Saraç Hoca anlattı. Dört isim, birisi bu Yekta efendi. Bunu bana Emin Saraç Hoca anlattı.

Ben onların bağlı oldukları o hocayı tanımadım.Ben onların bağlı oldukları o hocayı tanımadım. Sonra bu icazet imzalanmadan, işaret çıkmadan o şeyh efendi vefat etmiş. Neden işaret çıkmadı? Sonra bu icazet imzalanmadan, işaret çıkmadan o şeyh efendi vefat etmiş.

Neden işaret çıkmadı?

Bundan sonrası benim kendi yorumum. Neden? Hocamız var, mürşid-i kâmil.Bundan sonrası benim kendi yorumum.

Neden?

Hocamız var, mürşid-i kâmil.
Herkes illa kendisinden sonra birisini göstermek durumunda değil ki halkın,Herkes illa kendisinden sonra birisini göstermek durumunda değil ki halkın, müridin irşadı için Mehmed Zahid Hocamız var. Zaten o taraf kesilmiş.müridin irşadı için Mehmed Zahid Hocamız var. Zaten o taraf kesilmiş. Hatta o şahıs daha yaşlı olduğu halde Mehmed Zahid Hocamız'a çok hürmet edermiş. Hatta o şahıs daha yaşlı olduğu halde Mehmed Zahid Hocamız'a çok hürmet edermiş.

Hocamız bir seferinde babamla beraber onun ziyaretine gitmişler.Hocamız bir seferinde babamla beraber onun ziyaretine gitmişler. O zât ayağı felçli olduğu halde Hocamız'ı merdiven başında karşılamış. O zât ayağı felçli olduğu halde Hocamız'ı merdiven başında karşılamış.

"Efendim, kalkmasanız." demişler. Böyle şeylerde müridleri biraz tarafgirlik yaparlar."Efendim, kalkmasanız." demişler.

Böyle şeylerde müridleri biraz tarafgirlik yaparlar.
"O gençtir, ne diye kalkıyorsun?" gibilerden de düşünürler, protokolü düşünürler."O gençtir, ne diye kalkıyorsun?" gibilerden de düşünürler, protokolü düşünürler. Babam anlatıyor; "Kalkmasanız." gibi şeyler söylemişler de; Babam anlatıyor; "Kalkmasanız." gibi şeyler söylemişler de;

"Bu zâta mı kalkmayacağım, bu zâta mı kalkmayacağım, bu zâta mı kalkmayacağım?" "Bu zâta mı kalkmayacağım, bu zâta mı kalkmayacağım, bu zâta mı kalkmayacağım?"

Ona işaret olmamış. Şahsen, ben ondan ne mâna çıkarıyorum? Ona işaret olmamış.

Şahsen, ben ondan ne mâna çıkarıyorum?

Allah bilir, Allahu âlem bi's-sevâb mânevî işaret yok, demek ki müritler Hocamız'a gelecek, gelmesi lazım. Allah bilir, Allahu âlem bi's-sevâb mânevî işaret yok, demek ki müritler Hocamız'a gelecek, gelmesi lazım.

Zaten [Mehmed Zahid] Hocamız'a böyle birçok kimse gelmiştir.Zaten [Mehmed Zahid] Hocamız'a böyle birçok kimse gelmiştir. Mesela Abdulhay Efendi'nin vefatından sonra dervişleri Hocamız'a intikal etmiştir. Mesela Abdulhay Efendi'nin vefatından sonra dervişleri Hocamız'a intikal etmiştir.

Sonra Küçük Hüseyin Efendi vefat etmiş, onun dervişleri Hocamız'a gelmiştir.Sonra Küçük Hüseyin Efendi vefat etmiş, onun dervişleri Hocamız'a gelmiştir. Hocamız hakikaten mânevî makamı çok yüksek bir zât-ı muhterem olduğu için -Hocamız hakikaten mânevî makamı çok yüksek bir zât-ı muhterem olduğu için - zamanındaki şeyhler daha önceden vazife almışlar, Hocamız sonra İstanbul'a gelmiş-zamanındaki şeyhler daha önceden vazife almışlar, Hocamız sonra İstanbul'a gelmiş- vefatlarında yerine halef çıkmayan, işaret olmayan şeyhlerin müritleri ona intikal etmişler. vefatlarında yerine halef çıkmayan, işaret olmayan şeyhlerin müritleri ona intikal etmişler.

İşaret çıkmaması; "Dağılmayın, orada toplanın mânasındadır." diyorum. İşaret çıkmaması; "Dağılmayın, orada toplanın mânasındadır." diyorum.

Sonra müritler kendi aralarında toplanmışlar;Sonra müritler kendi aralarında toplanmışlar; "Böyle başsız olmuyor." diye bir tanesini kendi başlarına tayin etmişler. "Böyle başsız olmuyor." diye bir tanesini kendi başlarına tayin etmişler.

Müritlerin kendi başlarına tayini, mânevî işaret gibi olmaz.Müritlerin kendi başlarına tayini, mânevî işaret gibi olmaz. Müritler kendi başlarına birini tayin etmiş, olmuş. Müritler kendi başlarına birini tayin etmiş, olmuş. İyi ama sen tek başına değilsin ki etrafında bir toplum var,İyi ama sen tek başına değilsin ki etrafında bir toplum var, yaşayan başka kimseler var, mürşid-i kâmiller var. Sen onu tayin edince olmuyor.yaşayan başka kimseler var, mürşid-i kâmiller var. Sen onu tayin edince olmuyor. Zaten bir mürşid-i kâmil varken ötekisinin gelip ona tabi olması lazım. Zaten bir mürşid-i kâmil varken ötekisinin gelip ona tabi olması lazım.

Hülâsa sorunun cevabı; bir insanın şeyhi vefat etmişse hayatta olan bir zât-ı muhtereme bağlanması lazım. Hülâsa sorunun cevabı; bir insanın şeyhi vefat etmişse hayatta olan bir zât-ı muhtereme bağlanması lazım.

Hangi sebeplerden? Hangi sebeplerden?

Bir; tedavisinin, terbiyesinin devam etmesi bakımdan,Bir; tedavisinin, terbiyesinin devam etmesi bakımdan, iki; sırr-ı bey'atte faüllü duruma düşmemesi bakımından. iki; sırr-ı bey'atte faüllü duruma düşmemesi bakımından.

"Zamanının imamını, önderini bilmeden ölen, cahiliye ölümü ile ölür." dendiğinden"Zamanının imamını, önderini bilmeden ölen, cahiliye ölümü ile ölür." dendiğinden bey'atsiz gitmemesi, cahiliye ölümü üzere ölmemesi için hemen birisine bağlanması lazım.bey'atsiz gitmemesi, cahiliye ölümü üzere ölmemesi için hemen birisine bağlanması lazım. Vefat etmiş bir kimseye bağlılık olmaz. Vefat etmiş bir kimseye bağlılık olmaz. Öyle bir bağlılıkla, onu bahane ederek müstakil yaşamak olmaz; kendisi bağlanacak. Öyle bir bağlılıkla, onu bahane ederek müstakil yaşamak olmaz; kendisi bağlanacak.

Soru: Buradaki gibi eğitim kampları bundan sonra da devam edecek mi? Soru: Buradaki gibi eğitim kampları bundan sonra da devam edecek mi?

Cevap: Biz devam etmesini istiyoruz çünkü benim için bir yoğun eğitim programı oldu,Cevap: Biz devam etmesini istiyoruz çünkü benim için bir yoğun eğitim programı oldu, şahsen ben memnunum.şahsen ben memnunum. Buradaki kardeşlerimiz de kendileri, hanımları ve çocukları mutlaka istifade etmişlerdir.Buradaki kardeşlerimiz de kendileri, hanımları ve çocukları mutlaka istifade etmişlerdir. Çünkü burada bir konsantre eğitim oluyor; haftada bir, 15 günde bir camiye gelmek gibi olmuyor.Çünkü burada bir konsantre eğitim oluyor; haftada bir, 15 günde bir camiye gelmek gibi olmuyor. Devamını temenni ediyoruz. Ama kapasite az olmuştur, bu kapasiteyi çoğaltarak devam ettirmeyi düşünüyoruz. Devamını temenni ediyoruz. Ama kapasite az olmuştur, bu kapasiteyi çoğaltarak devam ettirmeyi düşünüyoruz.

Soru: Özel televizyon için herhangi bir çalışmanız var mı? Düşünüyor musunuz? Soru: Özel televizyon için herhangi bir çalışmanız var mı? Düşünüyor musunuz?

Cevap: Düşünmekse evet düşünüyoruz, temenni ediyoruz.Cevap: Düşünmekse evet düşünüyoruz, temenni ediyoruz. "Müslümanlar genel olarak düşünüyor, galiba müslümanlar bu hususta treni kaçırıyorlar." gibi "Müslümanlar genel olarak düşünüyor, galiba müslümanlar bu hususta treni kaçırıyorlar." gibi yazılar da çıkıyor basında. yazılar da çıkıyor basında. Düşünüyoruz ama bu büyük bir iştir, birkaç yönü vardır, taşıma su ile değirmen dönmez;Düşünüyoruz ama bu büyük bir iştir, birkaç yönü vardır, taşıma su ile değirmen dönmez; bu işin teknolojisine sahip olmamız lazım.bu işin teknolojisine sahip olmamız lazım. Bilmiyorum bu "Star Televizyonu" nasıl aldı uyduyu.Bilmiyorum bu "Star Televizyonu" nasıl aldı uyduyu. Galiba bir Alman şirketiyle ortaklık yaptı.Galiba bir Alman şirketiyle ortaklık yaptı. Almanya'ya gideceksin, adamların uydusuna muhtaç olacaksın.Almanya'ya gideceksin, adamların uydusuna muhtaç olacaksın. Elin gâvuru sakalınla, müslüman olarak gittiğin zaman sana kanal verecek mi, vermeyecek mi? Elin gâvuru sakalınla, müslüman olarak gittiğin zaman sana kanal verecek mi, vermeyecek mi?

Cihazlar bozulduğu zaman sen yürütebilecek misin, yürütemeyecek misin? Cihazlar bozulduğu zaman sen yürütebilecek misin, yürütemeyecek misin?

Benim zihnimde. Bunu şahsen yürütebilecek elemanlarımızın olması lazım.Benim zihnimde. Bunu şahsen yürütebilecek elemanlarımızın olması lazım. Geçen gün burada bir arkadaş bilgi verdi.Geçen gün burada bir arkadaş bilgi verdi. Yıllar önce bizim Mustafa Yazgan söyledi,Yıllar önce bizim Mustafa Yazgan söyledi, Siyasal'da okurken o zamandan daha Türkiye'de televizyon yokken Siyasal'daki hocalar;Siyasal'da okurken o zamandan daha Türkiye'de televizyon yokken Siyasal'daki hocalar; "Televizyon kurulmalı, elemanlar yetişmeli" diyerek adamlar göndermişler, "Televizyon kurulmalı, elemanlar yetişmeli" diyerek adamlar göndermişler, muhtelif diyarlarda yetiştirmişler. Bak başkaları nasıl açıkgöz, nasıl ileri görüşlü!muhtelif diyarlarda yetiştirmişler.

Bak başkaları nasıl açıkgöz, nasıl ileri görüşlü!
Tabi biz bunu yapamadık. Yapmamız lazım. Ben şahsen 1983 yılında bir stüdyo kurmayı düşündüm. Tabi biz bunu yapamadık. Yapmamız lazım. Ben şahsen 1983 yılında bir stüdyo kurmayı düşündüm.

"Bir televizyon çok önemli; televizyondan önce kaset, video kaset önemli, bir stüdyo kuralım." dedim."Bir televizyon çok önemli; televizyondan önce kaset, video kaset önemli, bir stüdyo kuralım." dedim. Camiamız bunu yapamadı.Camiamız bunu yapamadı. Biz bazı şeyleri düşünüyoruz da bizim camiamız umumiyetle talebelerden müteşekkil bir camiadır;Biz bazı şeyleri düşünüyoruz da bizim camiamız umumiyetle talebelerden müteşekkil bir camiadır; gençtir, dinamiktir, bilgilidir, münevverdir ama parasal gücü yoktur. gençtir, dinamiktir, bilgilidir, münevverdir ama parasal gücü yoktur.

Koca cami tıklım tıklım talebe doludur; sen vaazını verirsin, onlar hadîs-i şerîfleri dinler.Koca cami tıklım tıklım talebe doludur; sen vaazını verirsin, onlar hadîs-i şerîfleri dinler. Bir sergi açarsın, 30 bin lira para toplanır. Ne olacak? Bir sergi açarsın, 30 bin lira para toplanır.

Ne olacak?

Zaten talebenin harçlığı kendine bile yetmiyor.Zaten talebenin harçlığı kendine bile yetmiyor. Bizim parasal gücümüz çok olmadığı için o stüdyo kurulamadı. Kurulsaydı epeyce hizmetler olurdu.Bizim parasal gücümüz çok olmadığı için o stüdyo kurulamadı. Kurulsaydı epeyce hizmetler olurdu. Televizyona da hazırlık olabilirdi. Şimdi de aynı durum vardır.Televizyona da hazırlık olabilirdi. Şimdi de aynı durum vardır. Televizyona geçemesek bile hiç olmazsa bir video kamera, Televizyona geçemesek bile hiç olmazsa bir video kamera, video bant stüdyosunu güzel bir şekilde kurmak zorundayız.video bant stüdyosunu güzel bir şekilde kurmak zorundayız. Geçen akşam; "müslümanın yirmi dört saati" isimli bir filmi iki bölüm halinde seyrettik. Geçen akşam; "müslümanın yirmi dört saati" isimli bir filmi iki bölüm halinde seyrettik.

Fena değil, Allah razı olsun.Fena değil, Allah razı olsun. Ama veballi, çünkü hatalı şeyler var;Ama veballi, çünkü hatalı şeyler var; ibareler yanlış, bilgiler yanlış ve insanları yönlendirme tam Resûlullah'ın hayatına uygun değil.ibareler yanlış, bilgiler yanlış ve insanları yönlendirme tam Resûlullah'ın hayatına uygun değil. Biz onu başka türlü yapardık.Biz onu başka türlü yapardık. Her yiğidin bir başka yoğurt yiyiş tarzı vardır; o ayrı da İslâmî yaşantı o değil. Her yiğidin bir başka yoğurt yiyiş tarzı vardır; o ayrı da İslâmî yaşantı o değil. İslâmî yaşantıyı iyi yakalamak, tam göstermek lazım. Bu bir ihtiyaçtır.İslâmî yaşantıyı iyi yakalamak, tam göstermek lazım. Bu bir ihtiyaçtır. İnşaallah destek olursanız bir noktasından başlar, ileriye doğru götürürüz. İnşaallah destek olursanız bir noktasından başlar, ileriye doğru götürürüz.

Soru: Günümüzde İslâm adına mücadele ettiğini iddia eden birçok grup var,Soru: Günümüzde İslâm adına mücadele ettiğini iddia eden birçok grup var, bunlar yaptıkları her şeyi cihat içine sokuyorlar ve yaptıklarının eleştirilmemesi içinbunlar yaptıkları her şeyi cihat içine sokuyorlar ve yaptıklarının eleştirilmemesi için bu kelimenin yani cihadın arkasına sığınıyorlar bu kelimenin yani cihadın arkasına sığınıyorlar belki bazen de bu kelimenin mânasını çok kısır hale getiriyorlar.belki bazen de bu kelimenin mânasını çok kısır hale getiriyorlar. Bu konuda ne buyurursunuz? Bu konuda ne buyurursunuz?

Cevap: el-Cevap; doğrudur, haktır, hakikaten öyledir. Ben de öyle derim, cevabım o.Cevap: el-Cevap; doğrudur, haktır, hakikaten öyledir. Ben de öyle derim, cevabım o. Herkes yaptığı işin kendi nefsi için bile olsa cihat olduğunu iddia ediyor. Herkes yaptığı işin kendi nefsi için bile olsa cihat olduğunu iddia ediyor. Peygamber Efendimiz'e soruyorlar; "Kim Allah yolunda cihat edendir?" Peygamber Efendimiz'e soruyorlar;

"Kim Allah yolunda cihat edendir?"

"Allah yolunda kimin cihat ettiğini Allah daha iyi bilir." buyuruyor. "Allah yolunda kimin cihat ettiğini Allah daha iyi bilir." buyuruyor.

Kalplerine göredir, niyetlerine göredir. Yapılan işlere göredir.Kalplerine göredir, niyetlerine göredir. Yapılan işlere göredir. Yapılan işlerin plan program ve istikametine göredir. Yapılan işlerin plan program ve istikametine göredir. Ona göre cihat olur, Allah yoluna hizmet olur veyahut müslümanlara köstek olur,Ona göre cihat olur, Allah yoluna hizmet olur veyahut müslümanlara köstek olur, engel olur, zarar olur; ikisi de olabilir. Allah şaşırtmasın. engel olur, zarar olur; ikisi de olabilir. Allah şaşırtmasın.

Soru: Zekat alan sınıflardan bir tanesi de Allah yolunda olanlar.Soru: Zekat alan sınıflardan bir tanesi de Allah yolunda olanlar. Fî-sebîlillah Allah yolunda olanlardan kastedilenler kimlerdir?Fî-sebîlillah Allah yolunda olanlardan kastedilenler kimlerdir? Günümüzde bu sınıfa girenler kimlerdir? Kendilerini bu sınıfa sokanlara karşı ne cevap verebiliriz? Günümüzde bu sınıfa girenler kimlerdir? Kendilerini bu sınıfa sokanlara karşı ne cevap verebiliriz?

Cevap: Tabi fî-sebîlillah Allah yolunda olanlar zekâtı alacaklar.Cevap: Tabi fî-sebîlillah Allah yolunda olanlar zekâtı alacaklar. "Allah yolunda olanlara da verilir, esir olanların kurtulması için de verilir,"Allah yolunda olanlara da verilir, esir olanların kurtulması için de verilir, yolda kalmışa verilir." diye sekiz sınıf zikrediliyor. yolda kalmışa verilir." diye sekiz sınıf zikrediliyor.

Ve'l-müellefetü kulûbihim "Kalpleri İslâm'a ısındırılması gerekenler." Ve'l-müellefetü kulûbihim "Kalpleri İslâm'a ısındırılması gerekenler."

Tefsirlerde yazılmış; Allah yolunda cihat eden gazilere malzeme için silah için at,Tefsirlerde yazılmış; Allah yolunda cihat eden gazilere malzeme için silah için at, deve, kılıç, ok, kalkan için de verilen fî-sebîlilahtır. Asıl mâna budur.deve, kılıç, ok, kalkan için de verilen fî-sebîlilahtır. Asıl mâna budur. İnsanın hacca gitmesi de fî-sebîlillah seyahattir ama hacıya zekât verilmez,İnsanın hacca gitmesi de fî-sebîlillah seyahattir ama hacıya zekât verilmez, hacı zaten zengindir ama Allah yolunda cihat eden zengin de olsahacı zaten zengindir ama Allah yolunda cihat eden zengin de olsa ona bu zekâttan verilebilir, çünkü Allah yolunda cihat ediyor. ona bu zekâttan verilebilir, çünkü Allah yolunda cihat ediyor.

Bu fî-sebîlillahı başka mezhepler -zekât üzerine kitap yazmış olan Yusuf el-Karadâvî diyeBu fî-sebîlillahı başka mezhepler -zekât üzerine kitap yazmış olan Yusuf el-Karadâvî diye Mısırlı birisi vardır- onlar çok sulandırmış, genişletmişlerdir. Mısırlı birisi vardır- onlar çok sulandırmış, genişletmişlerdir.

Her şey Allah rızası için, ver parayı, kullan orada. Öyle şey yok!Her şey Allah rızası için, ver parayı, kullan orada.

Öyle şey yok!
Bizim fıkıh kitaplarımızda yazılmıştır ki bir kere zekât fukarânın hakkıdır,Bizim fıkıh kitaplarımızda yazılmıştır ki bir kere zekât fukarânın hakkıdır, fukarâ olmasa da mücahidin hakkıdır; onun fiilen paraya ihtiyacı var, çünkü cihat ediyor.fukarâ olmasa da mücahidin hakkıdır; onun fiilen paraya ihtiyacı var, çünkü cihat ediyor. Fukarâya verilmezse hükmî şahsiyetlere verilemez,Fukarâya verilmezse hükmî şahsiyetlere verilemez, Türk Hava Kurumu'na verilemez, Kızılay'a verilemez, Yeşilay'a verilemez;Türk Hava Kurumu'na verilemez, Kızılay'a verilemez, Yeşilay'a verilemez; senin veya benim dostum olan bir müesseseye verilemez. Neden verilemez? senin veya benim dostum olan bir müesseseye verilemez.

Neden verilemez?

Çünkü müessesedir, hükmî şahsiyettir. Oraya yardım yapmayacak mıyız? Çünkü müessesedir, hükmî şahsiyettir.

Oraya yardım yapmayacak mıyız?

Yaparsın ama zekât veremezsin, hayır yaparsın.Yaparsın ama zekât veremezsin, hayır yaparsın. Yapmak istiyorsan yap, kimsenin elini tutmuyoruz. Yapmak istiyorsan yap, kimsenin elini tutmuyoruz. "Zekât verilebilir mi verilemez mi?" diye sorarsan zekât verilemez, olmaz."Zekât verilebilir mi verilemez mi?" diye sorarsan zekât verilemez, olmaz. Fitre ve zekât fakirin hakkıdır, Türk Hava Kurumu alamaz. Bu işi nasıl yapmışlar? Fitre ve zekât fakirin hakkıdır, Türk Hava Kurumu alamaz.

Bu işi nasıl yapmışlar?

Ne bileyim? Diyanet'ten fetva mı aldılar, almadan mı yaptılar. Herkes bir şey yapıyor. Olmaz! Ne bileyim? Diyanet'ten fetva mı aldılar, almadan mı yaptılar. Herkes bir şey yapıyor. Olmaz!

Hanefî fıkhında; "Camiye yardım için zekât verilemez, kullanılamaz." "E cami!" Hanefî fıkhında;

"Camiye yardım için zekât verilemez, kullanılamaz."

"E cami!"

Cami ama hükmî şahsiyet, hakiki fakir şahsiyet değil.Cami ama hükmî şahsiyet, hakiki fakir şahsiyet değil. Birisi vefat etmiş; cenazesinin kaldırılması için zekât parası kullanılamaz. Neden? Birisi vefat etmiş; cenazesinin kaldırılması için zekât parası kullanılamaz.

Neden?

Öldü, canı çıktı onun paraya ihtiyacı kalmadı. E ne olacak? Cenaze açıkta mı kalacak? Öldü, canı çıktı onun paraya ihtiyacı kalmadı.

E ne olacak? Cenaze açıkta mı kalacak?

Açıkta kalmasın. Ver paraları, kefen alalım, kaldıralım ama zekât parası değil, zekât fakirin hakkı. Açıkta kalmasın. Ver paraları, kefen alalım, kaldıralım ama zekât parası değil, zekât fakirin hakkı.

Anlatabiliyor muyum? Bizim kitaplarımızda yazar. Partiye de zekât verilemez. Anlatabiliyor muyum?

Bizim kitaplarımızda yazar. Partiye de zekât verilemez.

"Ben Allah yolunda cihat yapıyorum." "Ben Allah yolunda cihat yapıyorum."

Kimin Allah yolunda cihat yaptığını Allah bilir.Kimin Allah yolunda cihat yaptığını Allah bilir. Sen "Ben Allah yolunda cihat yapıyorum." dersin, zekâtı alırsın, öteki;Sen "Ben Allah yolunda cihat yapıyorum." dersin, zekâtı alırsın, öteki; "Ben de Allah yolunda cihat yapıyorum, ben gâvur muyum?" der,"Ben de Allah yolunda cihat yapıyorum, ben gâvur muyum?" der, o da başka yere harcar, iş yozlaşır. Öyle şey olmaz!o da başka yere harcar, iş yozlaşır. Öyle şey olmaz! Allah yolunda cihat, savaş başladığı zaman Afganistan'daki mücahide verebilirsin.Allah yolunda cihat, savaş başladığı zaman Afganistan'daki mücahide verebilirsin. Paralar toplandı, Afganlı mücahitlere götürüldü, verildi. Tamam, olur. Neden? Paralar toplandı, Afganlı mücahitlere götürüldü, verildi. Tamam, olur.

Neden?

Çünkü fiilen Rus'la çarpışıyordu, o zaman olurdu. "Ama efendim, ben cihat yapıyorum." Çünkü fiilen Rus'la çarpışıyordu, o zaman olurdu.

"Ama efendim, ben cihat yapıyorum."

"E ben de cihat yapıyorum, ASFA'da eğitim cihadı yapıyorum, ver paraları." "E ben de cihat yapıyorum, ASFA'da eğitim cihadı yapıyorum, ver paraları."

Olmaz. Ben kendi müesseseme de alamam. Neden? Olmaz. Ben kendi müesseseme de alamam.

Neden?

Müesseseye verilmez de onun için. Müesseseye verilmez de onun için.

Hanefî fıkhının fetvası böyledir ama Yusuf el-Karadâvî farklı söylemiş.Hanefî fıkhının fetvası böyledir ama Yusuf el-Karadâvî farklı söylemiş. Yusuf el-Karadâvî müctehid değildir. Yusuf el-Karadâvî sıradan bir adamdır. Yusuf el-Karadâvî müctehid değildir. Yusuf el-Karadâvî sıradan bir adamdır.

"Partiye verilmez." deyince; "Onu hangi dangalak söylemiş?" diyor. "Partiye verilmez." deyince;

"Onu hangi dangalak söylemiş?" diyor.

O âlimlere dangalak diyen çok kötü bir durumdadır. Öyle şey olmaz!O âlimlere dangalak diyen çok kötü bir durumdadır. Öyle şey olmaz! Bu bir fıkıh meselesidir; dangalaklıkla, vesaireyle bu işin bir ilgisi yoktur.Bu bir fıkıh meselesidir; dangalaklıkla, vesaireyle bu işin bir ilgisi yoktur. Hiç olmazsa içtihat farkıdır, içtihadı farklı olan bir insana da Hiç olmazsa içtihat farkıdır, içtihadı farklı olan bir insana da "dangalak" demek edebe uygun değildir. Yakasına yapışır, sorarlar insana."dangalak" demek edebe uygun değildir. Yakasına yapışır, sorarlar insana. Allah sorar. Böyle şey olmaz! Ulemâmıza baskısız, tazyiksiz, bir kenarda,Allah sorar. Böyle şey olmaz! Ulemâmıza baskısız, tazyiksiz, bir kenarda, edeple meseleyi sorduğun zaman hiçbiri "Oraya zekât verilir." dememiştir. edeple meseleyi sorduğun zaman hiçbiri "Oraya zekât verilir." dememiştir.

Ne Mehmet Emin Er hoca demiştir, ne Ömer Nasuhi Bilmen hoca demiştir, ne de başkası demiştir.Ne Mehmet Emin Er hoca demiştir, ne Ömer Nasuhi Bilmen hoca demiştir, ne de başkası demiştir. Eğri otursa bile insanın her şeyi doğru doğru, dobra dobra konuşması lazım. Eğri otursa bile insanın her şeyi doğru doğru, dobra dobra konuşması lazım. Bu işler oyuncak değildir, din oyuncak değildir. Şahıslar gider, din ayakta kalır. Bu işler oyuncak değildir, din oyuncak değildir. Şahıslar gider, din ayakta kalır.

"Ama oradan bana para geliyor." "Ama oradan bana para geliyor."

Hırsızlıktan da para geliyor, alabiliyor musun? Hırsızlıktan da para geliyor, alabiliyor musun?

Gasptan da para geliyor, alabiliyor musun? Meşru yoldan alabilirsen alırsın.Gasptan da para geliyor, alabiliyor musun?

Meşru yoldan alabilirsen alırsın.
"İlla para gelecek." diye bir şeyler zorlanarak alınmaz ki. "İlla para gelecek." diye bir şeyler zorlanarak alınmaz ki.

Soru: Daha önce sorulan soruda iki müslüman ülkenin çarpışmasının tasvip edilemeyeceğini belirttiniz,Soru: Daha önce sorulan soruda iki müslüman ülkenin çarpışmasının tasvip edilemeyeceğini belirttiniz, şu anda Türkiye'de -sürekli emniyet mensuplarının ağzından düşürmedikleri- şu anda Türkiye'de -sürekli emniyet mensuplarının ağzından düşürmedikleri- Güney Doğu'da yaza doğru taarruz olayı var.Güney Doğu'da yaza doğru taarruz olayı var. Şayet böyle bir durumda müslümanlar bölgesel ayrıma düşürülüpŞayet böyle bir durumda müslümanlar bölgesel ayrıma düşürülüp bazı saflara sürüklenmek istenirse ne tavsiye edersiniz? bazı saflara sürüklenmek istenirse ne tavsiye edersiniz? Burada görevli emniyet mensupları nasıl bir tavır takınacaktır? Ölümlerin yapısı ne olacaktır? Burada görevli emniyet mensupları nasıl bir tavır takınacaktır? Ölümlerin yapısı ne olacaktır?

Cevap: Tabi bu da önemli bir soru.Cevap: Tabi bu da önemli bir soru. Bunu aslında müftülere veya fetva verecek kabiliyette ve ilimde olan kimselere sormak lazım.Bunu aslında müftülere veya fetva verecek kabiliyette ve ilimde olan kimselere sormak lazım. Devlet Diyanet İşleri'ne sorarsa diyanet mecburen bir cevap verirDevlet Diyanet İşleri'ne sorarsa diyanet mecburen bir cevap verir ama tazyik altında kalmış bir cevap verir.ama tazyik altında kalmış bir cevap verir. İslâm dini, müslümanın müslümanla çarpışmasını yasaklıyor ama burada mezra basılıyor;İslâm dini, müslümanın müslümanla çarpışmasını yasaklıyor ama burada mezra basılıyor; otobüsleri otomobille işine giden polis öldürülüyor. Şu oluyor, bu oluyor.otobüsleri otomobille işine giden polis öldürülüyor. Şu oluyor, bu oluyor. Burada bir tecavüz olayı vardır. Burada durum Saddam'ın Kuveyt'e saldırması gibi değildir.Burada bir tecavüz olayı vardır. Burada durum Saddam'ın Kuveyt'e saldırması gibi değildir. Burada daha başka bir durum var. Burada daha başka bir durum var.

Kendisi Kürt olan bir bakanın notlarından biliyorum. Kendisi Kürt'tür ama insaflı bir insandır. Kendisi Kürt olan bir bakanın notlarından biliyorum. Kendisi Kürt'tür ama insaflı bir insandır.

"Mesele Kürt meselesi değildir; arkasında Ermeni vardır." diyor; doğrusu odur."Mesele Kürt meselesi değildir; arkasında Ermeni vardır." diyor; doğrusu odur. Orada kurulmak istenen Kürt devleti değildir, arkadaşlarımızın uyanması lazım,Orada kurulmak istenen Kürt devleti değildir, arkadaşlarımızın uyanması lazım, Kürt olan kardeşlerimizin de uyanması lazım.Kürt olan kardeşlerimizin de uyanması lazım. Akrabalıklarımız olabilir, kardeşlerimiz olabilir, kendimiz Kürt olabilirizAkrabalıklarımız olabilir, kardeşlerimiz olabilir, kendimiz Kürt olabiliriz ama mesele Kürtlük meselesi değildir, orada kurulmak istenen bir Ermeni devletidir. ama mesele Kürtlük meselesi değildir, orada kurulmak istenen bir Ermeni devletidir.

Avrupalı, Kürt için, müslüman Kürt için kılını kıpırdatmaz. Gözünüzü açın!Avrupalı, Kürt için, müslüman Kürt için kılını kıpırdatmaz. Gözünüzü açın! Orada kurulmak istenen Ermeni devletidir, onun hazırlığıdırOrada kurulmak istenen Ermeni devletidir, onun hazırlığıdır ama bu arada mâsum halk vasıta, âlet ediliyor. Bunu bilen biliyor. ama bu arada mâsum halk vasıta, âlet ediliyor. Bunu bilen biliyor. Bilenler bu işin arkasını da biliyor.Bilenler bu işin arkasını da biliyor. Bakılırsa şimdi öldürülenlerin bir kısmı sünnetsizdir, eylemlerin içine katılmışların bir kısmı da Ermeni'dir.Bakılırsa şimdi öldürülenlerin bir kısmı sünnetsizdir, eylemlerin içine katılmışların bir kısmı da Ermeni'dir. Bu bilinen bir şey. Ama hiç bu işe kanıp da heveslenen Kürt yok mudur? Bu bilinen bir şey.

Ama hiç bu işe kanıp da heveslenen Kürt yok mudur?

O da vardır, o da ayrı.O da vardır, o da ayrı. Avrupa, Rusya'yla bile birleşip Avrupa'nın hudutlarını,Avrupa, Rusya'yla bile birleşip Avrupa'nın hudutlarını, Avrupa Topluluğu'nun hudutlarını Urallar'a kadar götürmek istiyor. Yazık değil mi bize? Avrupa Topluluğu'nun hudutlarını Urallar'a kadar götürmek istiyor.

Yazık değil mi bize?

Biz koca bir Osmanlıyken bölünmüşüz, şimdi daha da bölüneceğiz. Bölünüp ne olacaksın? Biz koca bir Osmanlıyken bölünmüşüz, şimdi daha da bölüneceğiz.

Bölünüp ne olacaksın?

Kürt kardeşlerimizle, Çerkez kardeşlerimizle, Abazalarla, İngüçlerle, Tatarlarla,Kürt kardeşlerimizle, Çerkez kardeşlerimizle, Abazalarla, İngüçlerle, Tatarlarla, Boşnaklarla, Pomaklarla hepsiyle başımız hoştur, bizim bir derdimiz yoktur; hepsi kardeşimizdir. Boşnaklarla, Pomaklarla hepsiyle başımız hoştur, bizim bir derdimiz yoktur; hepsi kardeşimizdir.

Müslüman olan herkes kardeşimizdir. Müslüman olan herkes kardeşimizdir.

Yusuf İslâm Yunanlı diye bizim ona bir ön yargımız yoktur, başımızın tâcıdır.Yusuf İslâm Yunanlı diye bizim ona bir ön yargımız yoktur, başımızın tâcıdır. Allah razı olsun, çok sevdiğimiz bir kardeşimiz. Allah razı olsun, çok sevdiğimiz bir kardeşimiz.

Ömer Abdullah Amerikalı diye bir hıncımız, düşmanlığımız yoktur, sevgimiz vardır. Ömer Abdullah Amerikalı diye bir hıncımız, düşmanlığımız yoktur, sevgimiz vardır.

"Acaba bizim boksör öteki tarafı yenecek mi?" diye Muhammed Ali için uykumuzu terk etmişizdir,"Acaba bizim boksör öteki tarafı yenecek mi?" diye Muhammed Ali için uykumuzu terk etmişizdir, candan muhabbetimiz vardır, bu muhabbeti yerleştirmeye çalışmalıyız. candan muhabbetimiz vardır, bu muhabbeti yerleştirmeye çalışmalıyız.

Orada, Güneydoğu'da çarpışan kardeşlerimizden polis olanlar olabilir.Orada, Güneydoğu'da çarpışan kardeşlerimizden polis olanlar olabilir. Onların durumu iki müslümanın bir araya gelmesi, birbiriyle savaşması tarzında değildir. Onların durumu iki müslümanın bir araya gelmesi, birbiriyle savaşması tarzında değildir.

Net olarak söylüyorum; bunu yağcılık, vesaire için söylemiyorum.Net olarak söylüyorum; bunu yağcılık, vesaire için söylemiyorum. Karşı tarafın yaptığının insanlıkla ilgisi yoktur, Kürtlükle de ilgisi yoktur.Karşı tarafın yaptığının insanlıkla ilgisi yoktur, Kürtlükle de ilgisi yoktur. Yapılan çok yanlış bir şeydir, elbette onun cevabı normal olarak verilir.Yapılan çok yanlış bir şeydir, elbette onun cevabı normal olarak verilir. Buradaki pozisyon Irak'la İran'ın, Irak'la Kuveyt'in durumu gibi değildir. Buradaki pozisyon Irak'la İran'ın, Irak'la Kuveyt'in durumu gibi değildir.

Muhterem kardeşlerim! Yeri gelmişken şunu da söyleyelim;Muhterem kardeşlerim!

Yeri gelmişken şunu da söyleyelim;
Doğu Anadolu ihmal edilmiş de Orta Anadolu ihmal edilmemiş midir, Batı Anadolu ihmal edilmemiş midir? Doğu Anadolu ihmal edilmiş de Orta Anadolu ihmal edilmemiş midir, Batı Anadolu ihmal edilmemiş midir?

Bizim köyümüzde hâlâ su yoktur. Ben Çanakkaleliyim, bizim köyümüzde hâlâ su yoktur.Bizim köyümüzde hâlâ su yoktur. Ben Çanakkaleliyim, bizim köyümüzde hâlâ su yoktur. Ahalinin nefesi kokar, veremdir. İhmal her yerde olmuştur.Ahalinin nefesi kokar, veremdir. İhmal her yerde olmuştur. Milletimize hizmet yapılmamıştır ama fakirlik devresi geçmiştir, Milletimize hizmet yapılmamıştır ama fakirlik devresi geçmiştir, önümüzdeki günler daha da iyi olacak inşaallah. önümüzdeki günler daha da iyi olacak inşaallah.

İhmalin istismarını, edebiyatını yapmak doğru değildir.İhmalin istismarını, edebiyatını yapmak doğru değildir. Bütçenin büyük bir kısmı çok adaletsiz bir tarzda GAP projesine harcanıyor, biz gık demiyoruz. Bütçenin büyük bir kısmı çok adaletsiz bir tarzda GAP projesine harcanıyor, biz gık demiyoruz.

"Harcanırsa harcansın, kardeşlerimiz zengin olsun, müreffeh yaşasınlar." diyoruz. "Harcanırsa harcansın, kardeşlerimiz zengin olsun, müreffeh yaşasınlar." diyoruz.

Adıyaman'ı gezdik. Yollar yapılıyor, koca şantiyeler kuruluyor, yöre kalkınıyor,Adıyaman'ı gezdik. Yollar yapılıyor, koca şantiyeler kuruluyor, yöre kalkınıyor, her taraf ışıl ışıl; memnunuz.her taraf ışıl ışıl; memnunuz. Her tarafın güzelleşmesini temenni ederiz ama Türkiye'nin her tarafı ihmal edilmiştir.Her tarafın güzelleşmesini temenni ederiz ama Türkiye'nin her tarafı ihmal edilmiştir. Aslında çok yaygara edenler daha çok payı koparıyorlar.Aslında çok yaygara edenler daha çok payı koparıyorlar. Sesini çıkarmayan mazlum kardeşler orada biraz geri kalıyor. Sesini çıkarmayan mazlum kardeşler orada biraz geri kalıyor.

Sonra biz "Kürt ve Türk" diye hiçbir ayrım yapmadık.Sonra biz "Kürt ve Türk" diye hiçbir ayrım yapmadık. Ne camiamızda, cemaatimizde ne devletimizde, memuriyetimizde Ne camiamızda, cemaatimizde ne devletimizde, memuriyetimizde "sen Kürtsün" diye bir kimseye hiçbir ters muamele yapılmamıştır."sen Kürtsün" diye bir kimseye hiçbir ters muamele yapılmamıştır. İstediği yere yerleşmiştir, istediği ticareti yapmıştır, Askeriye'ye girmiştir; İstediği yere yerleşmiştir, istediği ticareti yapmıştır, Askeriye'ye girmiştir; müdür olmuştur, bakan olmuştur. Biz hiç yadırgamayız. Kardeşimizdir; boynuna sarılırız, elini sıkarız. müdür olmuştur, bakan olmuştur. Biz hiç yadırgamayız. Kardeşimizdir; boynuna sarılırız, elini sıkarız.

Biz böyle bir ayrımın içinde değiliz. Ama bazı kimseler Kürt ayırımı yapmaya başlamışlardır.Biz böyle bir ayrımın içinde değiliz. Ama bazı kimseler Kürt ayırımı yapmaya başlamışlardır. Bundan dolayı da ellerini kana bulamışlardır; masumların, çocukların kanına bulamışlardır. Bundan dolayı da ellerini kana bulamışlardır; masumların, çocukların kanına bulamışlardır. Bunun ne Kürt ne Türk tarafından, ne Arap ne Çerkez tarafından hoşa gidecek bir tarafı yoktur.Bunun ne Kürt ne Türk tarafından, ne Arap ne Çerkez tarafından hoşa gidecek bir tarafı yoktur. Bu bir oyundur. Bu bir oyundur.

Soru: Yönetim şekli belli.Böyle bir yönetimi olan ülkeyi savunmak nasıl mümkün olur? Soru: Yönetim şekli belli.Böyle bir yönetimi olan ülkeyi savunmak nasıl mümkün olur?

Cevap: Yönetim şekli belli ama millet de belli, millet de müslüman.Cevap: Yönetim şekli belli ama millet de belli, millet de müslüman. Bir oyun olmuş, milletin yönetimi senin istemediğin bir şekle gelmiş. Bir oyun olmuş, milletin yönetimi senin istemediğin bir şekle gelmiş.

Devlet yönetimi senin istediğin veya istemediğin bir tarafa gelmiş diyeDevlet yönetimi senin istediğin veya istemediğin bir tarafa gelmiş diye milleti de defterden silecek misin? Milleti silebilir misin? milleti de defterden silecek misin? Milleti silebilir misin?

55 milyon kardeşini silemezsin. Hizmet edeceksin!55 milyon kardeşini silemezsin. Hizmet edeceksin! Her şey Rahmân'ın parmağının ucundadır.Her şey Rahmân'ın parmağının ucundadır. Yönetimler fânidir, iktidarlar fânidir, koltuklar devamlı değildir.Yönetimler fânidir, iktidarlar fânidir, koltuklar devamlı değildir. Bir zaman gelir, ehl-i insaf insanlar gelir, geldiği olmuştur.Bir zaman gelir, ehl-i insaf insanlar gelir, geldiği olmuştur. İnsafsız geldiği zaman ülke baştan aşağı zift kesilmez. İnsaflılar gelince düzelir.İnsafsız geldiği zaman ülke baştan aşağı zift kesilmez. İnsaflılar gelince düzelir. İnsafsızların da insafsızlığına mâni olmak lazımdır. İnsafsızların da insafsızlığına mâni olmak lazımdır.

Bu ülke benimdir, senindir; başkalarının değildir. Bu ülke benimdir, senindir; başkalarının değildir.

Ben bu ülkenin sahibiyim, tapum var elimde, mal benimdir.Ben bu ülkenin sahibiyim, tapum var elimde, mal benimdir. "Bağın bir kenarında yangın oldu." diye bağı bırakıp gidecek değilim ya,"Bağın bir kenarında yangın oldu." diye bağı bırakıp gidecek değilim ya, "Öbür tarafında pislik döküldü." diye mülkümü bırakacak değilim ya; mülk bizim, halk bizim."Öbür tarafında pislik döküldü." diye mülkümü bırakacak değilim ya; mülk bizim, halk bizim. Halk biziz, kendimiziz. "Yönetimde kusur var!" "Düzelt!" Yönetim serbestliği var.Halk biziz, kendimiziz.

"Yönetimde kusur var!"

"Düzelt!"

Yönetim serbestliği var.
Çalış. Niye çalışmıyorsun? Çalışınca düzeliyor.Çalış. Niye çalışmıyorsun? Çalışınca düzeliyor. Seçimlerde herkes bangır bangır bağırıyor. Bir tarafa bir rey veriyor, birisi seçiliyor.Seçimlerde herkes bangır bangır bağırıyor. Bir tarafa bir rey veriyor, birisi seçiliyor. Sen de çalış, sen de seçtir kendini.Sen de çalış, sen de seçtir kendini. Güzel.Güzel. Serbestlik var, istesen yapabilirsin, istediğin şeyleri yapabilirsin.Serbestlik var, istesen yapabilirsin, istediğin şeyleri yapabilirsin. Belediyelere seçilirsin, muhtarlığa seçilirsin, milletvekilliğine seçilirsin;Belediyelere seçilirsin, muhtarlığa seçilirsin, milletvekilliğine seçilirsin; her şey senin istediğin gibi olur. Yapabileceğin bir şey.her şey senin istediğin gibi olur.

Yapabileceğin bir şey.
Ben bu fikre katılmıyorum, samimi olarak katılmıyorum.Ben bu fikre katılmıyorum, samimi olarak katılmıyorum. "Yönetim şekli başka türlü" diye memuriyet yapmayacaksın, çalışmayacaksın. "Yönetim şekli başka türlü" diye memuriyet yapmayacaksın, çalışmayacaksın.

Olmaz! Halka hizmet konularında tekâsül doğru değildir.Olmaz! Halka hizmet konularında tekâsül doğru değildir. Doktor doktorluğunu yapacak, ötekisi öteki hizmeti yapacak, berikisi beriki hizmeti yapacak. Doktor doktorluğunu yapacak, ötekisi öteki hizmeti yapacak, berikisi beriki hizmeti yapacak.

Soru: Bazı müesseseler zekâtı alıp öğrencilere şartlı olarak veripSoru: Bazı müesseseler zekâtı alıp öğrencilere şartlı olarak verip ondan zekâtı geri o müesseseye vermesini istiyorlar. Bu duruma siz ne dersiniz? ondan zekâtı geri o müesseseye vermesini istiyorlar. Bu duruma siz ne dersiniz?

Cevap: Buna hile-i şer'iyye derler. Hile "tedbir" demektir.Cevap: Buna hile-i şer'iyye derler. Hile "tedbir" demektir. Hile-i şer'iyye "Şer'î bir tedbir." Çocuğa veriyor; ondan sonra çocuk da müessesesine bağışlıyor. Hile-i şer'iyye "Şer'î bir tedbir." Çocuğa veriyor; ondan sonra çocuk da müessesesine bağışlıyor. İsterse bağışlamaz. İsterse bağışlamaz. Para çocuğun eline geçtiği anda parayı alır, "teşekkür ederim" der, cebine koyabilir. Çünkü mal onundur. Para çocuğun eline geçtiği anda parayı alır, "teşekkür ederim" der, cebine koyabilir. Çünkü mal onundur.

"Bak ben sana bunu veriyorum, geri alacağım." Böyle bir şart batıldır, böyle bir şey olmaz."Bak ben sana bunu veriyorum, geri alacağım."

Böyle bir şart batıldır, böyle bir şey olmaz.
Çocuğa verirsin. Çocuğa verirsin.

Biz ne yapıyoruz? "İş alengirli olmasın." diye "Bizim vakfımız ücretlidir.Biz ne yapıyoruz?

"İş alengirli olmasın." diye "Bizim vakfımız ücretlidir.
Her talebe şu kadar ücret verecek." diyoruz. Talebenin parası yok. Her talebe şu kadar ücret verecek." diyoruz. Talebenin parası yok. Ücretini zekâttan ödesin. Yemek yiyor, oturuyor kalkıyor, çamaşır yıkanıyor, vesaire.Ücretini zekâttan ödesin. Yemek yiyor, oturuyor kalkıyor, çamaşır yıkanıyor, vesaire. Böyle bir şekil daha iyi olur. Böyle bir şekil daha iyi olur.

Soru: Devlet nedir? Bizim bu günkü devlete bakışımız nasıl olmalı? Biz onu sahiplenebilir miyiz? Soru: Devlet nedir? Bizim bu günkü devlete bakışımız nasıl olmalı? Biz onu sahiplenebilir miyiz?

Cevap: Devlet yönetimdir; insanların, insan toplumunun yönetilmesi mekanizmasıdır.Cevap: Devlet yönetimdir; insanların, insan toplumunun yönetilmesi mekanizmasıdır. Osmanlı zamanında bizim devlete bakışımız tereddütsüz idi, çünkü amaçlar;Osmanlı zamanında bizim devlete bakışımız tereddütsüz idi, çünkü amaçlar; Kur'an-ı Kerîm'le, İslâmî imanî kaidelerle aynen çakıştırılmıştı, tamamen aynı istikametteydi.Kur'an-ı Kerîm'le, İslâmî imanî kaidelerle aynen çakıştırılmıştı, tamamen aynı istikametteydi. Şimdi laik devlet olunca bakış değişiyor; bazı kimselerde bakış biraz soğuyor.Şimdi laik devlet olunca bakış değişiyor; bazı kimselerde bakış biraz soğuyor. Aslında laik devlet demek bazısına göre;Aslında laik devlet demek bazısına göre; "devletin dinî kurallara göre idare edilmemesi" demek, bazısına göre de;"devletin dinî kurallara göre idare edilmemesi" demek, bazısına göre de; "devletin içindeki fertlerin inançlarına müdahale etmemek, sadece hizmet etmek,"devletin içindeki fertlerin inançlarına müdahale etmemek, sadece hizmet etmek, inançları şahısların kendilerine bırakmak" demek. inançları şahısların kendilerine bırakmak" demek. Tabi laiklik anlayışı üzerinde karşı tarafa savunmada bulunupTabi laiklik anlayışı üzerinde karşı tarafa savunmada bulunup "Madem ki devletin halkının çoğu müslümandır, sen de hizmet müessesesisin,"Madem ki devletin halkının çoğu müslümandır, sen de hizmet müessesesisin, binaenaleyh hizmeti yap, laikliğin gereği budur." diye konuyu onlara doğru döndürmek mümkündür. binaenaleyh hizmeti yap, laikliğin gereği budur." diye konuyu onlara doğru döndürmek mümkündür.

Soru: Mürşidin vefatından sonra vekiline intisap etmeyip başka bir mürşide intisap etmek olur mu? Soru: Mürşidin vefatından sonra vekiline intisap etmeyip başka bir mürşide intisap etmek olur mu?

Cevap: Tabi mürşid "Şuna ittiba edin." demiş. Mürşidinin sözünü dinlememiş olur.Cevap: Tabi mürşid "Şuna ittiba edin." demiş. Mürşidinin sözünü dinlememiş olur. "Şuna ittiba edin." diye bıraktığı kimseye uymaması mürşidinin sözüne uymamak olur. "Şuna ittiba edin." diye bıraktığı kimseye uymaması mürşidinin sözüne uymamak olur.

Kendi mürşidi vefat etmeden de başka bir mürşide intisap edebilir. Kendi mürşidi vefat etmeden de başka bir mürşide intisap edebilir. Bu mürşidi beğenmiyorsan, sözünü tutmayacaksan veya kendisini mürşid-i kâmil olarak görmüyorsan,Bu mürşidi beğenmiyorsan, sözünü tutmayacaksan veya kendisini mürşid-i kâmil olarak görmüyorsan, şeriate aykırı bir takım hallerini görmüşsen zaten değiştirirsin, gider başkasını tutarsın.şeriate aykırı bir takım hallerini görmüşsen zaten değiştirirsin, gider başkasını tutarsın. Ama memnunsan kânî isen; "Mübarek mürşid-i kâmildi, evliyâullahtandı,Ama memnunsan kânî isen; "Mübarek mürşid-i kâmildi, evliyâullahtandı, çok kerametlerini gördüm." diyorsan, o zaman sözünü dinleyeceksin, çünkü o senin hocan. çok kerametlerini gördüm." diyorsan, o zaman sözünü dinleyeceksin, çünkü o senin hocan.

Soru: İki mürşide birden bağlanılır mı? Soru: İki mürşide birden bağlanılır mı?

Cevap: Bağlanılmaz. İnsanın mürşidi bir tanedir, bir tane olur, iki tane olursa anarşi olur. Cevap: Bağlanılmaz. İnsanın mürşidi bir tanedir, bir tane olur, iki tane olursa anarşi olur.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2