Namaz Vakitleri

9 Zilka'de 1445
17 Mayıs 2024
İmsak
03:50
Güneş
05:37
Öğle
13:06
İkindi
17:01
Akşam
20:24
Yatsı
22:04
Detaylı Arama

1992 Mehmed Zahid Kotku Hocamızın Yâdı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Cemâziye'l-Evvel 1413 / 13.11.1992
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi’miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır.

Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Hocamız Mehmed Zahid-i Bursevî (Mehmed Zahid KOTKU) hazretlerinin yanı sıra Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler de bulunmaktadır.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânihî.Kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânihî. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayri halkıhî eşrafi'l-verâ muhammedini'l-mustafâVe's-salâtu ve's-selâmu alâ hayri halkıhî eşrafi'l-verâ muhammedini'l-mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-din. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-din.

Aziz ve mübarek ve sevgili kardeşlerim! Aziz ve mübarek ve sevgili kardeşlerim!

Çok muhterem Hocamız'ın ruhuna okunmuş olan hatimleri,Çok muhterem Hocamız'ın ruhuna okunmuş olan hatimleri, çekilen salavât-ı şerîfeleri ve sair süver-i Kur'âniyeyi ve kelime-i tevhid hatimlerini,çekilen salavât-ı şerîfeleri ve sair süver-i Kur'âniyeyi ve kelime-i tevhid hatimlerini, okunmuş olan bunların burada duasını yapalım diye şurada toplanmış bulunuyoruz. okunmuş olan bunların burada duasını yapalım diye şurada toplanmış bulunuyoruz.

Bundan önceki senelerde muhterem hocamızın [vefatının] sene-i devriyelerindeBundan önceki senelerde muhterem hocamızın [vefatının] sene-i devriyelerinde çeşitli şekillerde hocamızı anmağa, ruhu şâd olsun diye çeşitli çalışmalar yapmaya gayret etmiştik.çeşitli şekillerde hocamızı anmağa, ruhu şâd olsun diye çeşitli çalışmalar yapmaya gayret etmiştik. Bir keresinde, yolu tasavvuf olduğu için, tasavvuf sempozyumu tertiplemiştik, bir kitap halinde çıktı.Bir keresinde, yolu tasavvuf olduğu için, tasavvuf sempozyumu tertiplemiştik, bir kitap halinde çıktı. Çok kıymetli üniversite hocaları, ilim adamları bu husustaÇok kıymetli üniversite hocaları, ilim adamları bu hususta çok kıymetli bilgiler ihtiva eden tebliğler sunmuşlardı. çok kıymetli bilgiler ihtiva eden tebliğler sunmuşlardı.

Bu sene hocamızın anılmasına geçtiğimiz Pazartesi'den önümüzdeki Pazar'a kadarBu sene hocamızın anılmasına geçtiğimiz Pazartesi'den önümüzdeki Pazar'a kadar bir hafta anma haftası tertip etmiş olduk.bir hafta anma haftası tertip etmiş olduk. Bu anma haftasının içinde bu akşam, hocamıza indirilmiş olan hatimlerin,Bu anma haftasının içinde bu akşam, hocamıza indirilmiş olan hatimlerin, yapılan ibadetlerin duası gecesidir. Hocamızı cemaatimizin büyük kısmı bilir ve tanır.yapılan ibadetlerin duası gecesidir.

Hocamızı cemaatimizin büyük kısmı bilir ve tanır.
Bilmeyenler için de bir bilgi olsun diye hatırlatalım.Bilmeyenler için de bir bilgi olsun diye hatırlatalım. Hocamız rahmetullahi aleyh Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in evlatlarından idi.Hocamız rahmetullahi aleyh Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in evlatlarından idi. Onun mübarek sülalesinden Kafkasya'ya gelmiş seyyidlerden, seyyid ailesinden idi.Onun mübarek sülalesinden Kafkasya'ya gelmiş seyyidlerden, seyyid ailesinden idi. Kafkasya'nın eski bir hanlık merkezi olan Nuha şehrinde dünyaya gelmiş.Kafkasya'nın eski bir hanlık merkezi olan Nuha şehrinde dünyaya gelmiş. Şimdi Azerbaycan'ın iç kısımlarında Dağıstan'ın güneyinde yer alan Nuha şehrinde dünyaya gelmiş.Şimdi Azerbaycan'ın iç kısımlarında Dağıstan'ın güneyinde yer alan Nuha şehrinde dünyaya gelmiş. Bu şehrin şimdiki adı Şeki kasabası.Bu şehrin şimdiki adı Şeki kasabası. Ben görmedim görenlere sordum, hocamızın ailesinin yerleşmiş olduğu Bursa'ya benzeyen, Ben görmedim görenlere sordum, hocamızın ailesinin yerleşmiş olduğu Bursa'ya benzeyen, ipekçilikle geçinen, dağ yamacında, ahalisi tertemiz has müslüman olan ipekçilikle geçinen, dağ yamacında, ahalisi tertemiz has müslüman olan güzel bir kasaba olduğunu Azerbaycan Müftülüğü'nden bir hocaefendi anlatmıştı. güzel bir kasaba olduğunu Azerbaycan Müftülüğü'nden bir hocaefendi anlatmıştı.

"Hocamız rahmetullahi aleyh cennet mekân[ın] şemâili, simâsı, şekli nasıldı?" diye soranlara"Hocamız rahmetullahi aleyh cennet mekân[ın] şemâili, simâsı, şekli nasıldı?" diye soranlara bir açıklama olsun diye söylüyorum. Çok heybetli bir kimseydi.bir açıklama olsun diye söylüyorum. Çok heybetli bir kimseydi. Heybeti kadar da sevimli, hoş ve güzel bir kimseydi.Heybeti kadar da sevimli, hoş ve güzel bir kimseydi. Herkes sevdiğini güzel görür de, yalnız hocamızın tanımadığı insanlar üzerindeki intibâsı da böyleydi.Herkes sevdiğini güzel görür de, yalnız hocamızın tanımadığı insanlar üzerindeki intibâsı da böyleydi. İlk defa Ankara'ya geldiği zaman, bizim evimizin sahibesi,İlk defa Ankara'ya geldiği zaman, bizim evimizin sahibesi, o civardaki bir kasabadan bir Anadolu hanımı, ev sahibesi yaşlı teyze geldi bana soruyor;o civardaki bir kasabadan bir Anadolu hanımı, ev sahibesi yaşlı teyze geldi bana soruyor; şöyle şu cümleyle soruyor; Kimdi o güzel adam? Yani sizin eve gelmiş o güzel adam kimdi? şöyle şu cümleyle soruyor;

Kimdi o güzel adam? Yani sizin eve gelmiş o güzel adam kimdi?

Hocamızı uzaktan görmüş, böyle anlatıyor.Hocamızı uzaktan görmüş, böyle anlatıyor. Anadolu tabiriyle, kalbinden geçeni diliyle aynen söyleyen bir safiyet içinde, Anadolu tabiriyle, kalbinden geçeni diliyle aynen söyleyen bir safiyet içinde, "Kimdi o güzel adam?" diye öyle soruyor. "Kimdi o güzel adam?" diye öyle soruyor.

Hocamız rahmetullahi aleyh cennet mekân biz evlatlarını zaman zaman yanında gezdirirdi.Hocamız rahmetullahi aleyh cennet mekân biz evlatlarını zaman zaman yanında gezdirirdi. "Gel bakalım." diye alırdı muhtelif şehirlere giderdik, muhtelif camilerde namaz kılardık."Gel bakalım." diye alırdı muhtelif şehirlere giderdik, muhtelif camilerde namaz kılardık. Onu uzaktan görenler yanıma yanaşıp sorarlardı; Kim bu zât-ı muhterem? Bu mübarek şahıs kim? Onu uzaktan görenler yanıma yanaşıp sorarlardı;

Kim bu zât-ı muhterem? Bu mübarek şahıs kim?

Yani derhal bir kalabalığın içinde müstesna olarak dikkati çeken bir güzelliği, heybeti ve cazibesi vardı.Yani derhal bir kalabalığın içinde müstesna olarak dikkati çeken bir güzelliği, heybeti ve cazibesi vardı. Pembe beyaz teni, kırmızı yanakları vardı. Uzun, heybetli sakalı vardı. Güleç bir yüzü vardı.Pembe beyaz teni, kırmızı yanakları vardı. Uzun, heybetli sakalı vardı. Güleç bir yüzü vardı. Görenleri kendisine bendeden bir güzel hali vardı. Görenleri kendisine bendeden bir güzel hali vardı.

Çok güzel konuşurdu, tesirli konuşurdu ve irticalen konuşurdu.Çok güzel konuşurdu, tesirli konuşurdu ve irticalen konuşurdu. Önceden hazırlanmaya ihtiyaç duymayan bir coşkunlukla konuşurdu, bilhassa hutbeleri müthiş idi.Önceden hazırlanmaya ihtiyaç duymayan bir coşkunlukla konuşurdu, bilhassa hutbeleri müthiş idi. Yani müthiş kelimesi, insanı korkutan, dehşet veren, çok heybetli hutbe irâd ederdi. Yani müthiş kelimesi, insanı korkutan, dehşet veren, çok heybetli hutbe irâd ederdi.

Rahmetli Ali Rıza Sağman'ın ziyaretine gitmiştik. O da aynı şeyi dikkatini çekmiş.Rahmetli Ali Rıza Sağman'ın ziyaretine gitmiştik. O da aynı şeyi dikkatini çekmiş. Öyle tanıtmıştı [beni] yanındakilere; "Bu şahsın hocası şöyle kimseydi." diyeÖyle tanıtmıştı [beni] yanındakilere; "Bu şahsın hocası şöyle kimseydi." diye hutbelerdeki heybetinden, heybeti dikkatini çekmiş onun üzerinde durarak anlatmıştı. hutbelerdeki heybetinden, heybeti dikkatini çekmiş onun üzerinde durarak anlatmıştı.

Hocamız hutbede, sanki bir İslâm ordusunun önündeki bir başkomutan gibi,Hocamız hutbede, sanki bir İslâm ordusunun önündeki bir başkomutan gibi, o kadar heybetli olurdu. o kadar heybetli olurdu. Başımızı kaldırıp da konuşurken yüzüne bakmaya cesaret edemeyecek kadar tesiri altına alırdı Başımızı kaldırıp da konuşurken yüzüne bakmaya cesaret edemeyecek kadar tesiri altına alırdı ve çok güzel konuları işlerdi. Haftalarca bir konuyu işlerdi ve bıktırmadan işlerdi.ve çok güzel konuları işlerdi. Haftalarca bir konuyu işlerdi ve bıktırmadan işlerdi. Üç hafta, dört hafta, beş hafta, altı hafta bir konuyu aldı mı derinliğine,Üç hafta, dört hafta, beş hafta, altı hafta bir konuyu aldı mı derinliğine, derinliğinden daha derinliğine öyle işlerdi. derinliğinden daha derinliğine öyle işlerdi.

Bendeniz kardeşiniz ilahiyat fakültesinde profesörüm.Bendeniz kardeşiniz ilahiyat fakültesinde profesörüm. Bir ev dolusu, daire dolusu kitabım var ama kitaplarda olmayan, kitaplarda görülemeyecek olan,Bir ev dolusu, daire dolusu kitabım var ama kitaplarda olmayan, kitaplarda görülemeyecek olan, profesörlerin bilmediği, bilemeyeceği çok şeyi kendisinden öğrendim, dinledim.profesörlerin bilmediği, bilemeyeceği çok şeyi kendisinden öğrendim, dinledim. Başkaları da muhakkak öyle görmüşlerdir, dinlemişlerdir, aynı kanaate gelmişlerdir. Başkaları da muhakkak öyle görmüşlerdir, dinlemişlerdir, aynı kanaate gelmişlerdir.

Müridleri, muhibleri arasında çok yüksek şahsiyetler vardı.Müridleri, muhibleri arasında çok yüksek şahsiyetler vardı. Yurt içinden, yurt dışından bakanlar, reisicumhurlar vardı, ziyaretine gelirlerdi.Yurt içinden, yurt dışından bakanlar, reisicumhurlar vardı, ziyaretine gelirlerdi. Onların arasında, hürmet ettiğim şahıslar arasında mesela Irak'ın Diyanet İşleri BaşkanıOnların arasında, hürmet ettiğim şahıslar arasında mesela Irak'ın Diyanet İşleri Başkanı meşhur alim Emced ez-Zehâvî'yi hatırlarım.meşhur alim Emced ez-Zehâvî'yi hatırlarım. Memleketin içinden de nice tanınmış büyük şahıslar ziyaretine gelirlerdi. Memleketin içinden de nice tanınmış büyük şahıslar ziyaretine gelirlerdi.

Bunlardan birkaç tanesini söylemek istiyorum.İstanbula ilk geldiği zaman,Bunlardan birkaç tanesini söylemek istiyorum.İstanbula ilk geldiği zaman, Ali Haydar Efendi hazretleri, yaşlı, ayaklarında hafif felç gibi bir durum olduğu için Ali Haydar Efendi hazretleri, yaşlı, ayaklarında hafif felç gibi bir durum olduğu için evinden dışarıya çıkamıyor. Hocamız kendisini babamla beraber ziyarete gitmiş. evinden dışarıya çıkamıyor. Hocamız kendisini babamla beraber ziyarete gitmiş. Merdivenden yukarıya, bulunduğu daireye çıkacaklar. Merdivenden yukarıya, bulunduğu daireye çıkacaklar. Fakat merdivenin başına Ali Haydar Hoca efendi gelmiş, ev halkı da; Fakat merdivenin başına Ali Haydar Hoca efendi gelmiş, ev halkı da;

"Otursanız, kalkmasanız, zaten rahatsızsınız.""Otursanız, kalkmasanız, zaten rahatsızsınız." Zaten yaşı da daha yüksek, tabii hocamızdan daha yaşlı mübarek.Zaten yaşı da daha yüksek, tabii hocamızdan daha yaşlı mübarek. "İşte otursanız, kalkmasanız." deyince; "Bu zâta mı kalmayacakmışım! Bu zâta mı kalmayacakmışım!"İşte otursanız, kalkmasanız." deyince;

"Bu zâta mı kalmayacakmışım! Bu zâta mı kalmayacakmışım!
Bu zâta mı kalmayacakmışım!" diye tekrar tekrar söylediğini hocamız nakleder. Bu zâta mı kalmayacakmışım!" diye tekrar tekrar söylediğini hocamız nakleder.

Dikkatimi çeken ziyaretlerinden, ziyaretlerden biriside rahmetullahi aleyh Sami Efendi.Dikkatimi çeken ziyaretlerinden, ziyaretlerden biriside rahmetullahi aleyh Sami Efendi. Ramazanoğlu Sami Efendi hazretleri 20-30 müridiyle hocamızı ziyarete geldiler.Ramazanoğlu Sami Efendi hazretleri 20-30 müridiyle hocamızı ziyarete geldiler. Çok dikkatimi çeken bir husus, hiç konuşma olmadı. İçeriye girdiler, mindere oturdular.Çok dikkatimi çeken bir husus, hiç konuşma olmadı. İçeriye girdiler, mindere oturdular. Hocamız şöyle köşede oturuyordu.Hocamız şöyle köşede oturuyordu. Bütün müridân oturdu, ben merak ediyorum bakalım ne konuşacaklar filan diye.Bütün müridân oturdu, ben merak ediyorum bakalım ne konuşacaklar filan diye. Fakat hiç sözü ağızdan dışarıya çıkartmadılar. Fakat hiç sözü ağızdan dışarıya çıkartmadılar. Herhalde gönülden gönüle, kimsenin anlamadığı şekilde konuştular, ondan sonra ziyaretçiler ayrıldılar. Herhalde gönülden gönüle, kimsenin anlamadığı şekilde konuştular, ondan sonra ziyaretçiler ayrıldılar.

Hacda, Arafat'a çıkılmış, hocamız çadırda.Hacda, Arafat'a çıkılmış, hocamız çadırda. Arkadaşlarımız, ağabey yaşta olanlar, büyükler çadırda bulunuyorlar. Kalabalık bizim çadır.Arkadaşlarımız, ağabey yaşta olanlar, büyükler çadırda bulunuyorlar. Kalabalık bizim çadır. İki tane Pakistanlı gelmiş, kapının önünde, çadırın kapısının önünde diz çökmüşler, İki tane Pakistanlı gelmiş, kapının önünde, çadırın kapısının önünde diz çökmüşler, öyle bir hürmetkâr vaziyette böyle, öyle gelmişler. Ve bir taraftan da bir şeyler söylüyorlarmış. öyle bir hürmetkâr vaziyette böyle, öyle gelmişler. Ve bir taraftan da bir şeyler söylüyorlarmış. Bir arkadaş, öteki o dili bilenden anlattığına göre şöyle, dediklerini bana anlattı; Bir arkadaş, öteki o dili bilenden anlattığına göre şöyle, dediklerini bana anlattı;

Biz Pakistan'da gökte bir nur gördük. O nuru takip ederek Hacca kadar geldik.Biz Pakistan'da gökte bir nur gördük. O nuru takip ederek Hacca kadar geldik. Hacda bu nuru takip ettik, Arafat'a kadar geldik.Hacda bu nuru takip ettik, Arafat'a kadar geldik. Arafat'ta bu nuru takip ettik bu çadırın yanına kadar geldik.Arafat'ta bu nuru takip ettik bu çadırın yanına kadar geldik. Bu çadırdan çıkıyor bu nur." diye böyle diyormuş gelen iki Pakistanlı.Bu çadırdan çıkıyor bu nur." diye böyle diyormuş gelen iki Pakistanlı. Gelmişler, sonra hocamızın elini öpmüşler. Gelmişler, sonra hocamızın elini öpmüşler.

Suud'dan bakanlar vardı yani vekil dediğimiz, kabinede görev almış kimseler.Suud'dan bakanlar vardı yani vekil dediğimiz, kabinede görev almış kimseler. Kendilerine Harem-i Şerif'teki dairelerini vermişlerdi. Kendilerine Harem-i Şerif'teki dairelerini vermişlerdi. Hocamız son senelerinde Kâbe-i Müşerrefe'nin olduğu o el-Mescidü'l-Haram'da itikâf eylemişti.Hocamız son senelerinde Kâbe-i Müşerrefe'nin olduğu o el-Mescidü'l-Haram'da itikâf eylemişti. Ramazan'ın dışında ve Ramazan'da orada özel, Harem-i Şerif'in içinde vekillere mahsus,Ramazan'ın dışında ve Ramazan'da orada özel, Harem-i Şerif'in içinde vekillere mahsus, tahsis edilmiş olan dairede itikâf etmişti. Yurt dışından müftülerden müridleri vardı.tahsis edilmiş olan dairede itikâf etmişti.

Yurt dışından müftülerden müridleri vardı.
Mesela Haleb Müftüsü onlardan, benim hatırladıklarımdan birisi. Mesela Haleb Müftüsü onlardan, benim hatırladıklarımdan birisi. Daha başka yerlerde de muhakkak hatırlamadığım kimseler vardır.Daha başka yerlerde de muhakkak hatırlamadığım kimseler vardır. Milyonlarca tanıyan, kendisini seven kimse vardı. Milyonlarca tanıyan, kendisini seven kimse vardı.

Bizim, Baba Tahir diye severek lakaplandırdığımız kardeşimiz anlatıyor;Bizim, Baba Tahir diye severek lakaplandırdığımız kardeşimiz anlatıyor; "Böyle hacca gittiğimiz zaman mübarek sandığım insanları "Böyle hacca gittiğimiz zaman mübarek sandığım insanları anlamaya çalışırdım simalarından, yanlarına sokulurdum. anlamaya çalışırdım simalarından, yanlarına sokulurdum. Pakistanlı mıdır, Malezyalı mıdır, Hindistanlı mıdır, çok nurlu kimse gördüm,Pakistanlı mıdır, Malezyalı mıdır, Hindistanlı mıdır, çok nurlu kimse gördüm, etrafında da herkes hürmet ediyorlar, elini öpüyorlar. etrafında da herkes hürmet ediyorlar, elini öpüyorlar. Aldım, 'Bir hocamız var.' dedim, hocamızın yanına getirdim." diyor kendisi.Aldım, 'Bir hocamız var.' dedim, hocamızın yanına getirdim." diyor kendisi. Fakat, "Efendim işte bunu şurada gördüm, şöyle bir kimseymiş." filan derken hocamız, Fakat, "Efendim işte bunu şurada gördüm, şöyle bir kimseymiş." filan derken hocamız, "Tanıyorum, tanıyorum." demiş. "Tanıyorum, tanıyorum." demiş. Kendi aralarında öyle, sanki 40 yıllık âşina gibi konuşmuşlar diye hayretle anlatıyordu. Kendi aralarında öyle, sanki 40 yıllık âşina gibi konuşmuşlar diye hayretle anlatıyordu. "Nereden tanışıyorsa... Evliyâ divanından mı tanışıyor?" demek istiyordu yani. "Nereden tanışıyorsa... Evliyâ divanından mı tanışıyor?" demek istiyordu yani.

Biz geçtiğimiz anmalarda bir tasavvuf sempozyumu yaptık ki yani bu ilmin ehemmiyeti ve şerî ilimler,Biz geçtiğimiz anmalarda bir tasavvuf sempozyumu yaptık ki yani bu ilmin ehemmiyeti ve şerî ilimler, şeriat ilimleri arasındaki mevkiinin kıymeti anlaşılsın, o hususta bilgiler tazelensin diye. şeriat ilimleri arasındaki mevkiinin kıymeti anlaşılsın, o hususta bilgiler tazelensin diye.

Rüyada görenler, onun mânevî makamı hakkında rüyalarda işaretlerini görenlerRüyada görenler, onun mânevî makamı hakkında rüyalarda işaretlerini görenler ve nasıl mertebesinin yüksek olduğunu rüyada kendilerine, işte kutbu'l-aktabtır, gavs-ı âzamdır diyeve nasıl mertebesinin yüksek olduğunu rüyada kendilerine, işte kutbu'l-aktabtır, gavs-ı âzamdır diye rüyada bildirildiğini nakleden kardeşlerimiz var.rüyada bildirildiğini nakleden kardeşlerimiz var. O mânevî hayatın incelikleri tabii, oralara girmek istemiyoruz. Girsek de esrardandır... O mânevî hayatın incelikleri tabii, oralara girmek istemiyoruz. Girsek de esrardandır...

Hocamız rahmetullahi aleyh bundan 12 yıl önce 1980 yılında haccı yapmış olarak geldilerHocamız rahmetullahi aleyh bundan 12 yıl önce 1980 yılında haccı yapmış olarak geldiler ve bir hafta sonra o tertemiz haliyle, yatakta hasta olarak geldilerve bir hafta sonra o tertemiz haliyle, yatakta hasta olarak geldiler ve âhirete bir Perşembe günü öğleden önce irtihal eylediler. ve âhirete bir Perşembe günü öğleden önce irtihal eylediler. Kabri de bu şu anda bulunduğumuz Süleymaniye Camii'nin önünde, Kabri de bu şu anda bulunduğumuz Süleymaniye Camii'nin önünde, Kanûnî Süleyman Han'ın türbesinin az ilersindedir. Kanûnî Süleyman Han'ın türbesinin az ilersindedir.

Tabii o türbenin kenarında tekkenin, Gümüşhaneli Tekkesi'ne ismini vermiş mübarek hocasıTabii o türbenin kenarında tekkenin, Gümüşhaneli Tekkesi'ne ismini vermiş mübarek hocası Ahmed Ziyaeddin Efendi hazretleri var, valide hatunla beraber orada metfunlar.Ahmed Ziyaeddin Efendi hazretleri var, valide hatunla beraber orada metfunlar. Az ilersinde de hocamızın kendisinden ilk defa tasavvuf dersini aldığı Ömer Ziyaeddin Efendi hazretleri var.Az ilersinde de hocamızın kendisinden ilk defa tasavvuf dersini aldığı Ömer Ziyaeddin Efendi hazretleri var. Hususi notlarını yazdığı hatıra defterinde, bir yaz ayında nasıl gidip ona intisab ettiğini yazıyor.Hususi notlarını yazdığı hatıra defterinde, bir yaz ayında nasıl gidip ona intisab ettiğini yazıyor. O hocası yakınında. Kendisinin yanında tasavvufi terbiyesini gördüğü,O hocası yakınında. Kendisinin yanında tasavvufi terbiyesini gördüğü, halvetler çıkardığı Tekirdağlı Mustafa Feyzi Efendi hazretleride az ileride.halvetler çıkardığı Tekirdağlı Mustafa Feyzi Efendi hazretleride az ileride. Hocamızın şöyle yatışı itibariyle durumu, her ikisininin kabrinden kıbleye göreHocamızın şöyle yatışı itibariyle durumu, her ikisininin kabrinden kıbleye göre biraz daha geride her ikisine doğru böyle duruyor.biraz daha geride her ikisine doğru böyle duruyor. Fakat yatış tarzı her ikisinden de biraz daha yukarı tarafta, hocalarının yakınlarında,Fakat yatış tarzı her ikisinden de biraz daha yukarı tarafta, hocalarının yakınlarında, aralarında kısa bir mesafe, böyle hocalarıyla beraber şu ön taraftaki kabristanda bulunuyor. aralarında kısa bir mesafe, böyle hocalarıyla beraber şu ön taraftaki kabristanda bulunuyor.

Vefat ettiği gün perşembeydi, Cuma günü cenaze namazı kılındı.Vefat ettiği gün perşembeydi, Cuma günü cenaze namazı kılındı. Bu Süleymaniye Camii'nde kılındı ve bu Süleymaniye Camii doldu. Bu Süleymaniye Camii'nde kılındı ve bu Süleymaniye Camii doldu. Ben biraz erken geldiğim için şu ön taraftan dışarıya çıkma imkânı bulamadım.Ben biraz erken geldiğim için şu ön taraftan dışarıya çıkma imkânı bulamadım. O kadar izdihamlı idi ve neredeyse kabrin yanına giremeyecektim.O kadar izdihamlı idi ve neredeyse kabrin yanına giremeyecektim. Damadıyım diyerek ancak polisler kapıyı açtılar. Kapıdan kabristan tarafına geçip başına gelebildim. Damadıyım diyerek ancak polisler kapıyı açtılar. Kapıdan kabristan tarafına geçip başına gelebildim.

Cenaze namazı tâ esnaf hastanesinin yanına kadar devam ediyordu ve Şehzadebaşında trafik aksamıştı.Cenaze namazı tâ esnaf hastanesinin yanına kadar devam ediyordu ve Şehzadebaşında trafik aksamıştı. Cenaze o kadar [kalabalıktı.] Bir gün içinde yani duyan uçakla, otomobille gelmişCenaze o kadar [kalabalıktı.] Bir gün içinde yani duyan uçakla, otomobille gelmiş ve cenaze namazında bulunmaya gayret etmişler.ve cenaze namazında bulunmaya gayret etmişler. Ayrıca haber verdiler ki Mekke-i Mükerreme'de gıyabında,Ayrıca haber verdiler ki Mekke-i Mükerreme'de gıyabında, oradaki sevenleri gıyab cenaze namazı kılmışlar.oradaki sevenleri gıyab cenaze namazı kılmışlar. Kuveyt'te sevenleri gıyabında cenaze namazı kılmışlar.Kuveyt'te sevenleri gıyabında cenaze namazı kılmışlar. Böyle sevgisi yurdun içine, dışına her tarafa yayılmış bir kimseydi. Böyle sevgisi yurdun içine, dışına her tarafa yayılmış bir kimseydi.

Tasavvufun tabii kıymetini bilenler var, kıymetinden habersiz olanlar var, tenkit edenler var. Tasavvufun tabii kıymetini bilenler var, kıymetinden habersiz olanlar var, tenkit edenler var.

Hocamız cennet mekân rahmetullahı aleyh hazretleri,Hocamız cennet mekân rahmetullahı aleyh hazretleri, bu kadar geniş bir mühib ve kendisine bağlı bu kadar geniş bir daire tesis etmiş olmasının yanısırabu kadar geniş bir mühib ve kendisine bağlı bu kadar geniş bir daire tesis etmiş olmasının yanısıra başka kimselerde rastlanılmayacak, ibret alınacak bir takım vasıfları da olan bir kimse. başka kimselerde rastlanılmayacak, ibret alınacak bir takım vasıfları da olan bir kimse.

Balkanlar'ın ve Türkiye'nin en büyük motor fabrikasını ilk önce o kurdurmuştur.Balkanlar'ın ve Türkiye'nin en büyük motor fabrikasını ilk önce o kurdurmuştur. Onun dizi dibinde, onun işaretleriyle ve bu kadar büyük çapta yani teknik bir iş.Onun dizi dibinde, onun işaretleriyle ve bu kadar büyük çapta yani teknik bir iş. Aslında dinî bir iş değil ama nasıl, âyet-i kerîmede düşmanlar içinAslında dinî bir iş değil ama nasıl, âyet-i kerîmede düşmanlar için her çeşit gücün kuvvetin hazırlanması Kur'ân-ı Kerîm'de emredilmişse; her çeşit gücün kuvvetin hazırlanması Kur'ân-ı Kerîm'de emredilmişse; nasıl Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri; el-Mü'minü'l-kaviyyu hayrunnasıl Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri; el-Mü'minü'l-kaviyyu hayrun ve ehabbü ilallâhi mine'l-mü'mini'd-da'îfi ve fî küllin hayrun.ve ehabbü ilallâhi mine'l-mü'mini'd-da'îfi ve fî küllin hayrun. "Kuvvetli müslüman zayıf müslümandan daha hayırlıdır."Kuvvetli müslüman zayıf müslümandan daha hayırlıdır. Her ikisi de hayırlı olmakla beraber hem daha hayırlıdır hem de Allah onu daha çok sever.Her ikisi de hayırlı olmakla beraber hem daha hayırlıdır hem de Allah onu daha çok sever. Allah indinde daha sevgilidir." buyurduğu için, yani sadece tasavvufi bir çalışmayla kalmamışAllah indinde daha sevgilidir." buyurduğu için, yani sadece tasavvufi bir çalışmayla kalmamış aynı zamanda bu çeşit çalışmalarda sosyal ve teknik ve ekonomik aynı zamanda bu çeşit çalışmalarda sosyal ve teknik ve ekonomik çeşitli birçok teşebbüsleri başlatmış bir kimse olması bakımından, balkanlarınçeşitli birçok teşebbüsleri başlatmış bir kimse olması bakımından, balkanların yani Türkiye ve diğer devletler dahil en büyük motor fabrikasını kurdurmuştu. yani Türkiye ve diğer devletler dahil en büyük motor fabrikasını kurdurmuştu.

Sonra sosyal hayatta pasif bir şekilde, yalnız ibadetle meşgul olmayıp aynı zamandaSonra sosyal hayatta pasif bir şekilde, yalnız ibadetle meşgul olmayıp aynı zamanda sosyal hayatın tanzimi, cemiyetin yükselmesi için politika tarafına da yani devletin yönetilmesine,sosyal hayatın tanzimi, cemiyetin yükselmesi için politika tarafına da yani devletin yönetilmesine, devletin iyi insanlar tarafından yönetilmesi tarafına da işareti ve o tarafa da himmeti olduğundandevletin iyi insanlar tarafından yönetilmesi tarafına da işareti ve o tarafa da himmeti olduğundan o sahada da çalışmalar yapılmıştır. Onun işaretiyle nice tesisleri açıyoruz.o sahada da çalışmalar yapılmıştır.

Onun işaretiyle nice tesisleri açıyoruz.
Bu gün de, bir hastanemiz olsun diye işaret etmiş, o hastanenin bir çekirdeği olan bir tesisi gündüz açtık. Bu gün de, bir hastanemiz olsun diye işaret etmiş, o hastanenin bir çekirdeği olan bir tesisi gündüz açtık.

Böyle şu noktaya işaret etmek istiyorum ki yani dervişlik, tasavvuf, işte bir kenara çekilipBöyle şu noktaya işaret etmek istiyorum ki yani dervişlik, tasavvuf, işte bir kenara çekilip terki dünya eyleyip, dünyayla meşgul olmamak, pasif kalmak, bu sebepten de, terki dünya eyleyip, dünyayla meşgul olmamak, pasif kalmak, bu sebepten de, böyle olduğundan dolayıda zararlı olmak, başkasının sırtından geçinmek gibi tenkitler yapılıyor.böyle olduğundan dolayıda zararlı olmak, başkasının sırtından geçinmek gibi tenkitler yapılıyor. Bunun doğru olmadığının müşahhas misalidir Hocamız rahmetullahi aleyh ki, yani evet, böyle bir ârif idi.Bunun doğru olmadığının müşahhas misalidir Hocamız rahmetullahi aleyh ki, yani evet, böyle bir ârif idi. Manevî makamı böyle yüksekti. Şânı, şöhreti hudutlardan cihanın her tarafına yayılmıştı. Manevî makamı böyle yüksekti. Şânı, şöhreti hudutlardan cihanın her tarafına yayılmıştı.

Memleketin içinden, dışından nice halifeleri, nice mühibbanı vardı ama bir taraftan da yani hayat içinMemleketin içinden, dışından nice halifeleri, nice mühibbanı vardı ama bir taraftan da yani hayat için lüzumlu, İslâm'ın kuvvetlenmesi için gerekli, müslümanların saadeti için, selameti içinlüzumlu, İslâm'ın kuvvetlenmesi için gerekli, müslümanların saadeti için, selameti için lazım olan her işte de önder idi. lazım olan her işte de önder idi. Ve onları yaptıran, fiilen yapan ve bunlar için gerekli zemini tesis eden, ettiren bir kimse idi.Ve onları yaptıran, fiilen yapan ve bunlar için gerekli zemini tesis eden, ettiren bir kimse idi. Hayatı, tasavvufun ne kadar güzel olduğunu gösteren Hayatı, tasavvufun ne kadar güzel olduğunu gösteren ve tasavvufa yapılan tenkitlerin hepsine müşahhas bir cevap mahiyetinde olan bir kimse idi.ve tasavvufa yapılan tenkitlerin hepsine müşahhas bir cevap mahiyetinde olan bir kimse idi. Hayatında binlerce kerâmetleri zâhir ve bâhir idi. Hayatında binlerce kerâmetleri zâhir ve bâhir idi.

Geçtiğimiz günlerde kardeşlerimiz İlksav İlim Kültür Sanat Vakfı'mızın Eyüp'teki merkezindeGeçtiğimiz günlerde kardeşlerimiz İlksav İlim Kültür Sanat Vakfı'mızın Eyüp'teki merkezinde çok güzel konuşmalar yapmışlar. Ben konferans münasebetiyle Ankara'da olduğum içinçok güzel konuşmalar yapmışlar. Ben konferans münasebetiyle Ankara'da olduğum için onlara katılamadım, bantlarını dinleyeceğim. onlara katılamadım, bantlarını dinleyeceğim. Orada, hocamızı tanıyanlar, hocamızdan gördükleri mânevî işaretleri,Orada, hocamızı tanıyanlar, hocamızdan gördükleri mânevî işaretleri, iltifatları çok güzel anlatmışlar geçtiğimiz günlerde. iltifatları çok güzel anlatmışlar geçtiğimiz günlerde.

Her sözü hikmetli, her hâli kerâmetli bir müstesna kimse idi ki,Her sözü hikmetli, her hâli kerâmetli bir müstesna kimse idi ki, birkaç tanesini mesela ben şöylece anlatayım. birkaç tanesini mesela ben şöylece anlatayım.

Ankara'da, komşularımızdan birileri ziyaretine geliyorlar ama sarımsaklı yemekler yemişler.Ankara'da, komşularımızdan birileri ziyaretine geliyorlar ama sarımsaklı yemekler yemişler. Çekine çekine geliyorlar. Hocamızı sevdikleri için ziyaret edecekler. Çekine çekine geliyorlar. Hocamızı sevdikleri için ziyaret edecekler. Üstelik bir tanesi bir başka şeyh efendiye bağlı fakat [Hocamızı] seviyorlar.Üstelik bir tanesi bir başka şeyh efendiye bağlı fakat [Hocamızı] seviyorlar. Daha kapıdan girerken elinde bir kitap, açmış; Daha kapıdan girerken elinde bir kitap, açmış; bakın demiş, bu kitapta ne güzel sarımsağın vücuda şöyle faydalı olduğu, tansiyonu tanzim ettiği, bakın demiş, bu kitapta ne güzel sarımsağın vücuda şöyle faydalı olduğu, tansiyonu tanzim ettiği, antiseptik olduğu, mikropları öldürdüğünü yazıyor filan diye böyle hemen işaret etmiş. antiseptik olduğu, mikropları öldürdüğünü yazıyor filan diye böyle hemen işaret etmiş.

Bendeniz de bir gün Ankara'dan [İstanbul'a] geliyorum tek başıma.Bendeniz de bir gün Ankara'dan [İstanbul'a] geliyorum tek başıma. Otobüse bindim, otobüste aklıma bir ilahi geliyor. Mehmet Kundak kardeşimizin söylediği sözleri şöyle; Otobüse bindim, otobüste aklıma bir ilahi geliyor. Mehmet Kundak kardeşimizin söylediği sözleri şöyle;

Gönül ayinesin sôfî Eğer kılur isen sâfî Açılır sana bir kapu Ayan olur Cemâlullah. Gönül ayinesin sôfî

Eğer kılur isen sâfî

Açılır sana bir kapu

Ayan olur Cemâlullah.

"Ey sofi, ey derviş! Gönül aynasını paslardan siler temizlersen, tertemiz olursa gönlün,"Ey sofi, ey derviş! Gönül aynasını paslardan siler temizlersen, tertemiz olursa gönlün, o zaman sana bir mânevî kapı açılır ve Cemâlullahı gönlünle müşâhede edersin." mânasına bir ilahi.o zaman sana bir mânevî kapı açılır ve Cemâlullahı gönlünle müşâhede edersin." mânasına bir ilahi. Sözü de güzel, sadası da güzel, bestesi de güzel. Sözü de güzel, sadası da güzel, bestesi de güzel.

Ben şimdi otobüse bindim içim bunu söylüyor, uyuyorum uyanıyorum içim bunu söylüyor.Ben şimdi otobüse bindim içim bunu söylüyor, uyuyorum uyanıyorum içim bunu söylüyor. Dikkatimi çekti, dedim ki, "Ya benim zihnim niye buna takıldı?Dikkatimi çekti, dedim ki, "Ya benim zihnim niye buna takıldı? Biraz da başka ilahi söyleyeyim, başka konularla meşgul olayım." Biraz da başka ilahi söyleyeyim, başka konularla meşgul olayım."

Zorluyorum kendimi başka konulara geçiyorum,Zorluyorum kendimi başka konulara geçiyorum, onlar üzerinde tekrarlarda bulunuyorum ama biraz sonra yine bu konu. Yine bu konu geliyor önüme.onlar üzerinde tekrarlarda bulunuyorum ama biraz sonra yine bu konu. Yine bu konu geliyor önüme. Bütün gece yol boyunca, Ankara'dan İstanbul'a kadar içim bunu söyledi. Bütün gece yol boyunca, Ankara'dan İstanbul'a kadar içim bunu söyledi.

Sonra Topkapı'ya geldim, sabah vakti.Sonra Topkapı'ya geldim, sabah vakti. Namazı orada terminalde kıldım, dolmuşa atladım, İskenderpaşa'ya geliyorum, içim yine bunu söylüyor.Namazı orada terminalde kıldım, dolmuşa atladım, İskenderpaşa'ya geliyorum, içim yine bunu söylüyor. İçeri girdim, hocamız işrak namazını camide kılmışlar, yeni gelmiş köşesine oturmuş. İçeri girdim, hocamız işrak namazını camide kılmışlar, yeni gelmiş köşesine oturmuş.

Avluya bakan odada minderin üstünde şöyle heybetli bir tarzda otururdu.Avluya bakan odada minderin üstünde şöyle heybetli bir tarzda otururdu. Sarığını arkaya doğru şöyle attırmış, yüzü güneş gibi pırıl pırıl nurlu, mütebessim.Sarığını arkaya doğru şöyle attırmış, yüzü güneş gibi pırıl pırıl nurlu, mütebessim. Hoş geldin dedi, halimizi hatırımızı sordu, kızlarını torunlarını sordu ben cevap verdim. Hoş geldin dedi, halimizi hatırımızı sordu, kızlarını torunlarını sordu ben cevap verdim. "Bak." dedi, "Ne güzel söylemiş değil mi?" dedi."Bak." dedi, "Ne güzel söylemiş değil mi?" dedi. Hemen şöyle elinin yanında duvar rafı vardı, telden bir raf.Hemen şöyle elinin yanında duvar rafı vardı, telden bir raf. Duvar rafında telefon dururdu tek olarak, başka bir şey de durmazda.Duvar rafında telefon dururdu tek olarak, başka bir şey de durmazda. Oradan bir kitabı aldı; ince, matbu değil, el yazması bir kitap.Oradan bir kitabı aldı; ince, matbu değil, el yazması bir kitap. Aldı, sayfayı açtı, "Bak ne güzel söylemiş, al." dedi. Bana verdi kitabı, ben de aldım.Aldı, sayfayı açtı, "Bak ne güzel söylemiş, al." dedi. Bana verdi kitabı, ben de aldım. Baktım, benim Ankara'dan söylediğim ilahi yazılı orada. Baktım, benim Ankara'dan söylediğim ilahi yazılı orada.

Gönül ayinesin sôfî Eğer kılur isen sâfî Açılır sana bir kapu Ayan olur Cemâlullah. Gönül ayinesin sôfî

Eğer kılur isen sâfî

Açılır sana bir kapu

Ayan olur Cemâlullah.

Yani oradan beni tesiri altına almış, oradan beri onu söylettiriyor, ondan sonra elime tutuşturuyor.Yani oradan beni tesiri altına almış, oradan beri onu söylettiriyor, ondan sonra elime tutuşturuyor. Ondan sonra da tabii kitapları bana intikal etti, yani kütüphanesi bende.Ondan sonra da tabii kitapları bana intikal etti, yani kütüphanesi bende. O kitabı aradım ama o kitap yok, kütüphanesinde de yok. O kitabı aradım ama o kitap yok, kütüphanesinde de yok.

Nereden getirdi kerâmet yoluyla, nasıl bana gösterdi, sonra nereye gönderdi onu bilmiyorum. Ama böyle. Nereden getirdi kerâmet yoluyla, nasıl bana gösterdi, sonra nereye gönderdi onu bilmiyorum. Ama böyle.

Arkasında birisi çıkıyor camide, aklından bir şey geçiriyor, şöyle döner onun cevabını verir.Arkasında birisi çıkıyor camide, aklından bir şey geçiriyor, şöyle döner onun cevabını verir. Böyle bir hali vardı. Böyle bir hali vardı. Yani Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfuyla, keremiyle bu gibi haller kendisine ikram olunmuş bir kimseydi. Yani Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfuyla, keremiyle bu gibi haller kendisine ikram olunmuş bir kimseydi.

Serâpâ zikir idi. Ben kendisiyle seyahatlarde beraber yattığımız oldu aynı odada,Serâpâ zikir idi. Ben kendisiyle seyahatlarde beraber yattığımız oldu aynı odada, başka zaman cesaret edemem.başka zaman cesaret edemem. Tabii kendisinin odası vardır, ben utanırım ama seyahattir diye tabii yattığımız oldu. Tabii kendisinin odası vardır, ben utanırım ama seyahattir diye tabii yattığımız oldu. Derin uykudayken, horul horul uyurken, uykusunun en derin yerindeykenDerin uykudayken, horul horul uyurken, uykusunun en derin yerindeyken kendisinden muntazaman Allah Allah Allah Allah... diye böyle zikir sedasının geldiğini bilirim.kendisinden muntazaman Allah Allah Allah Allah... diye böyle zikir sedasının geldiğini bilirim. Yani uykuda uyanıklıkta, gecesinde gündüzünde, demek ki tepeden tırnağa,Yani uykuda uyanıklıkta, gecesinde gündüzünde, demek ki tepeden tırnağa, zâhirden bâtına çok zikirle meşgul olmasından serâpâ zikir hâline gelmiş bir kimseydi. zâhirden bâtına çok zikirle meşgul olmasından serâpâ zikir hâline gelmiş bir kimseydi.

Şimdi Avrupalılar İslâm'ı tabii anlasalar, anlayanları müslüman oluyor.Şimdi Avrupalılar İslâm'ı tabii anlasalar, anlayanları müslüman oluyor. Ama menfaati bozulacak olanlar veyahut liyakati olmayanlar İslâm'ın kıymetini anlamıyor.Ama menfaati bozulacak olanlar veyahut liyakati olmayanlar İslâm'ın kıymetini anlamıyor. Müslümanlığa, hidayete layık olmayanlara Allah bunun kıymetini bildirmiyor.Müslümanlığa, hidayete layık olmayanlara Allah bunun kıymetini bildirmiyor. Onu da anlıyorum çünkü hidayet Allah'ın bir insana vereceği en kıymetli ikram.Onu da anlıyorum çünkü hidayet Allah'ın bir insana vereceği en kıymetli ikram. Hidayete erdi mi bir insan cennete girecek. Hidayete erdi mi bir insan cennete girecek. Allah sevmediği kimselere de, zalimlere, kâfirlere, fâsıklara, günahkârlara da bu güzel ikramı vermiyor. Allah sevmediği kimselere de, zalimlere, kâfirlere, fâsıklara, günahkârlara da bu güzel ikramı vermiyor.

Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'z-zâlimîne. "Zalimlere Allah hidayet vermez."Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'z-zâlimîne. "Zalimlere Allah hidayet vermez." Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'l-fâsıkîne. "Fasıklara Allah hidayet vermez." Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'l-fâsıkîne. "Fasıklara Allah hidayet vermez."

Anlayan anlıyor İslâm'ın kıymetini, fakat anlamayan da İslâm'ın aleyhinde, herhalde yediği haramlardan,Anlayan anlıyor İslâm'ın kıymetini, fakat anlamayan da İslâm'ın aleyhinde, herhalde yediği haramlardan, işlediği zulümlerden, günahlardan dolayı İslâm'ın nurunu göremediği için,işlediği zulümlerden, günahlardan dolayı İslâm'ın nurunu göremediği için, kör olduğu için aleyhinde konuşuyor. kör olduğu için aleyhinde konuşuyor.

İslâm kılıç diniymiş, kılıçla yayılmış, yani zorla, zorbalıkla yayılmış, gibi sözler söylüyorlar. İslâm kılıç diniymiş, kılıçla yayılmış, yani zorla, zorbalıkla yayılmış, gibi sözler söylüyorlar.

İslâm tarihinin çıkışını,İslâm tarihinin çıkışını, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin hayatını düşünelim. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin hayatını düşünelim.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz İslâm'ı nasıl getirdi? Elinde kılıç mı vardı? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz İslâm'ı nasıl getirdi?

Elinde kılıç mı vardı?

Kılıç mı çekti? Mekke-i Mükerreme'de nasıl yaşadı? Kılıç mı çekti?

Mekke-i Mükerreme'de nasıl yaşadı?

Nasıl ilk baştan müşrikler kendisine hakaret ettiler? Nasıl tazyik ettiler? Nasıl ilk baştan müşrikler kendisine hakaret ettiler?

Nasıl tazyik ettiler?

Nasıl müslümanları işkenceye mâruz tuttular? Nasıl bazılarını şehit ettiler? Nasıl müslümanları işkenceye mâruz tuttular?

Nasıl bazılarını şehit ettiler?

Nasıl Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i Mekke-i Mükerreme'denNasıl Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i Mekke-i Mükerreme'den hicret ettirmeye mecbur ettiler? hicret ettirmeye mecbur ettiler?

Allah'ın hikmeti var ama zalimlerin de zulmü ve baskısı dolayısıyla hicret oldu.Allah'ın hikmeti var ama zalimlerin de zulmü ve baskısı dolayısıyla hicret oldu. Medine-i Münevvere'de yine rahat bırakmadılar.Medine-i Münevvere'de yine rahat bırakmadılar. Medine-i Münevvere'de ordular göndererek, tazyikler yaparak müslümanlara eza cefa ettiler.Medine-i Münevvere'de ordular göndererek, tazyikler yaparak müslümanlara eza cefa ettiler. Ondan sonra büyük devletler ordu toplayıp, Peygamber Efendimiz'in peygamberliğini duyduktan sonra,Ondan sonra büyük devletler ordu toplayıp, Peygamber Efendimiz'in peygamberliğini duyduktan sonra, Tebük'e kadar Bizans orduları geldi, müslümanlarla çarpıştılar.Tebük'e kadar Bizans orduları geldi, müslümanlarla çarpıştılar. Küçük bir müfrezeyi çoğunu şehit ettiler pek azı Medine-i Münevvere'ye döndü. Küçük bir müfrezeyi çoğunu şehit ettiler pek azı Medine-i Münevvere'ye döndü.

Bunların hepsi biliniyor. Nasıl haçlı orduları geldikleri zaman Kudüs'te 70 bin kadın,Bunların hepsi biliniyor. Nasıl haçlı orduları geldikleri zaman Kudüs'te 70 bin kadın, erkek, çocuk demeden ahaliyi kestiler, yollarda nasıl zulümler yaptılar, bunların hepsi biliniyor. erkek, çocuk demeden ahaliyi kestiler, yollarda nasıl zulümler yaptılar, bunların hepsi biliniyor.

Demek ki aslında İslâm'ın özünde sevgi var, muhabbet var.Demek ki aslında İslâm'ın özünde sevgi var, muhabbet var. İslâm sevgi dini, mazlumiyet dini, merhamet dini fakat karşı taraf bu baskıları, hücumları,İslâm sevgi dini, mazlumiyet dini, merhamet dini fakat karşı taraf bu baskıları, hücumları, zulümleri arttırdığı zaman onların zulmüne karşılık vermek ve savunmak mecburiyeti hâsıl olmuş. zulümleri arttırdığı zaman onların zulmüne karşılık vermek ve savunmak mecburiyeti hâsıl olmuş.

İslâm'ın bu sevgi dini [oluşu] en başta, yuhibbühüm ve yuhibbûnehû. "Allah'ın kulları sevmesi."İslâm'ın bu sevgi dini [oluşu] en başta, yuhibbühüm ve yuhibbûnehû. "Allah'ın kulları sevmesi." Ve yuhibbûnehû. "Ve kulların Allahu Teâlâ hazretlerini sevmesi." Ve yuhibbûnehû. "Ve kulların Allahu Teâlâ hazretlerini sevmesi."

Başta Allah sevgisi olarak tezahür ediyor ama bu sevginin iki istikameti var;Başta Allah sevgisi olarak tezahür ediyor ama bu sevginin iki istikameti var; önce Allah'tan kullarına sevgi, sonra kulların gönlünde Allahu Teâlâ hazretlerine karşıönce Allah'tan kullarına sevgi, sonra kulların gönlünde Allahu Teâlâ hazretlerine karşı aşkullah, muhabbetullah ateşinin yanması, O'na karşı sevginin belirmesi. Allah kullarını niçin seviyor? aşkullah, muhabbetullah ateşinin yanması, O'na karşı sevginin belirmesi.

Allah kullarını niçin seviyor?

Allahu Teâlâ hazretleri kullarını kendisine mutî olduğu zaman, itaat ettiği zaman seviyorAllahu Teâlâ hazretleri kullarını kendisine mutî olduğu zaman, itaat ettiği zaman seviyor ve kendisine ibadet ettiği zaman, kendisini zikrettiği zaman seviyor.ve kendisine ibadet ettiği zaman, kendisini zikrettiği zaman seviyor. Ondan sonra o sevgiden kulun gönlünde Allah'a karşı muhabbet hâsıl oluyor Ondan sonra o sevgiden kulun gönlünde Allah'a karşı muhabbet hâsıl oluyor ve Müslümanlık ilerledikçe, iman kuvvetlendikçe kul terakki ettikçeve Müslümanlık ilerledikçe, iman kuvvetlendikçe kul terakki ettikçe Allahu Teâlâ hazretlerine karşı sevgisi ziyadeleşiyor. Her yaptığı iş Allah rızası için olmaya başlıyor.Allahu Teâlâ hazretlerine karşı sevgisi ziyadeleşiyor. Her yaptığı iş Allah rızası için olmaya başlıyor. Yani Allah için almak, Allah için vermek, Allah için kızmak, Allah için sevmek derecesine geliyor. Yani Allah için almak, Allah için vermek, Allah için kızmak, Allah için sevmek derecesine geliyor.

Allah'ı sevmek böylece dinin esası, temeli, aslı, direği oluyor.Allah'ı sevmek böylece dinin esası, temeli, aslı, direği oluyor. Allah'ın sevgiside birçok sevgileri beraberinde kulun gönlüne getiriyor.Allah'ın sevgiside birçok sevgileri beraberinde kulun gönlüne getiriyor. O sevgilerden birisi Allahu Teâlâ hazretlerinin elçisi, gönderdiği resûlü, vazifeli kulu, onu sevmek.O sevgilerden birisi Allahu Teâlâ hazretlerinin elçisi, gönderdiği resûlü, vazifeli kulu, onu sevmek. Allah'ın elçisi olduğu için sevmek, Allah sevmiş olduğu için sevmek,Allah'ın elçisi olduğu için sevmek, Allah sevmiş olduğu için sevmek, Allah güzel sıfatlarla tavsif etmiş olduğu için, güzel ahlâk ile mütehallik eylemiş olduğu için sevmek...Allah güzel sıfatlarla tavsif etmiş olduğu için, güzel ahlâk ile mütehallik eylemiş olduğu için sevmek... Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerini sevmek de buradan oluyor. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerini sevmek de buradan oluyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bunun gerekliliğiniPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bunun gerekliliğini sahih hadîs-i şerîflerle şöyle ifade ediyor: sahih hadîs-i şerîflerle şöyle ifade ediyor:

Vellezî nefsî bi-yedihî. "Şu canım, nefsim, kudreti elinde olan Rabbime, Allah'a yeminler olsun ki."Vellezî nefsî bi-yedihî. "Şu canım, nefsim, kudreti elinde olan Rabbime, Allah'a yeminler olsun ki." Lâ yü'minü ehadüküm. "Sizden biriniz iman etmiş olmaz."Lâ yü'minü ehadüküm. "Sizden biriniz iman etmiş olmaz." Hattâ ekûne ehabbe ileyhi min vâlidihî ve veledihî ve'n-nâsi ecmaîn.Hattâ ekûne ehabbe ileyhi min vâlidihî ve veledihî ve'n-nâsi ecmaîn. "Sizden birinizin yanında ben babasından da daha sevgili olmadıkça,"Sizden birinizin yanında ben babasından da daha sevgili olmadıkça, ben evladından da daha sevgili olmadıkça, ben bütün diğer insanlardan da daha sevgili olmadıkçaben evladından da daha sevgili olmadıkça, ben bütün diğer insanlardan da daha sevgili olmadıkça o kişi bu sevgiyi bu hâle getirmiş seviyeye gelmedikten sonra hakiki mü'min olmaz." o kişi bu sevgiyi bu hâle getirmiş seviyeye gelmedikten sonra hakiki mü'min olmaz."

Yani imanı kâmil olmaz, imanın tadını tam manasıyla tatmış olmaz,Yani imanı kâmil olmaz, imanın tadını tam manasıyla tatmış olmaz, imanı kalbine tam yerleştirmiş olmaz demiş oluyor. imanı kalbine tam yerleştirmiş olmaz demiş oluyor.

Demek ki Allah celle celâlühû hazretlerini elbette seveceğiz.Demek ki Allah celle celâlühû hazretlerini elbette seveceğiz. Çünkü Yaradanımızdır, her nimetimiz O'ndandır, varlığımız O'ndandır. Şairin dediği gibi; Çünkü Yaradanımızdır, her nimetimiz O'ndandır, varlığımız O'ndandır. Şairin dediği gibi;

Vücûd bahşi ilâhî, hayât bahşi kadîm. Vücâd cûd-u ilâhî, hayât bahşi kadîm. Vücûd bahşi ilâhî, hayât bahşi kadîm.

Vücâd cûd-u ilâhî, hayât bahşi kadîm.

Yani, "Varlığımız Allah'ın cûd u cömertliğinin bir icabı, hayat da O'nun lütfu.Yani, "Varlığımız Allah'ın cûd u cömertliğinin bir icabı, hayat da O'nun lütfu. Hayatın içindeki nimetlerler de O'nun ikramı. Hayatın içindeki nimetlerler de O'nun ikramı. Elbette o Allah'ın sevgisi, o nimetleri veren mün'im-i hakîkiye olan sevgi tabii." Elbette o Allah'ın sevgisi, o nimetleri veren mün'im-i hakîkiye olan sevgi tabii."

Onun neticesi olarak, Allah'ın sevdiği, güzel sıfatlarla bezediği Resûlullah'ı sevmek;Onun neticesi olarak, Allah'ın sevdiği, güzel sıfatlarla bezediği Resûlullah'ı sevmek; o da âyet-i kerîmeyle, hadîs-i şerîflerle, dinimizin esası olduğu bildirilmiş bir muhabbet şubesi.o da âyet-i kerîmeyle, hadîs-i şerîflerle, dinimizin esası olduğu bildirilmiş bir muhabbet şubesi. Yani İslâm muhabbet dinidir, aşk dinidir, sevgi dinidir. Önce Allah'a, Resûlullah'a. Yani İslâm muhabbet dinidir, aşk dinidir, sevgi dinidir. Önce Allah'a, Resûlullah'a. [Sonra,] Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yeryüzünde hayatından sonra makamına[Sonra,] Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yeryüzünde hayatından sonra makamına vâris kıldığı, ulûmuna vâris kıldığı alimler,vâris kıldığı, ulûmuna vâris kıldığı alimler, yani el ulemâ-u veresetü'l-enbiyâ hadîs-i şerîfinde bildirildiği gibi mürşidler. yani el ulemâ-u veresetü'l-enbiyâ hadîs-i şerîfinde bildirildiği gibi mürşidler.

Alim, Kur'ân-ı Kerîm'de anlatılan, hadîs-i şerîflerde anlatılan alim, coğrafya bilen,Alim, Kur'ân-ı Kerîm'de anlatılan, hadîs-i şerîflerde anlatılan alim, coğrafya bilen, tarih bilen, fizik bilen, kimya bilen değil; Allahu Teâlâ hazretlerini bilen, Resûlullah'ı bilen,tarih bilen, fizik bilen, kimya bilen değil; Allahu Teâlâ hazretlerini bilen, Resûlullah'ı bilen, Kur'an'ı bilen, dini bilen, dünyayı âhireti, hayrı şerri, Allah'ın sevgisi yollarını,Kur'an'ı bilen, dini bilen, dünyayı âhireti, hayrı şerri, Allah'ın sevgisi yollarını, gazabına uğrayacak sebepleri bilen kimse demek. O ulemâ yani mürşidler.gazabına uğrayacak sebepleri bilen kimse demek. O ulemâ yani mürşidler. Bunları sevmek de Resûlullah'ı sevmenin gereği, Allah'ı sevmenin gereği. Bunları sevmek de Resûlullah'ı sevmenin gereği, Allah'ı sevmenin gereği.

Nasıl Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i Allah'ın habibi diye, Allah'ın Resûlü diye,Nasıl Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i Allah'ın habibi diye, Allah'ın Resûlü diye, gönderdiği mübarek insan diye seviyorsak onun vârisleri olan mürşidîn-i kirâmı,gönderdiği mübarek insan diye seviyorsak onun vârisleri olan mürşidîn-i kirâmı, ulemâ-i muhakkikîni, meşâyıh-ı vâsılînimizi de o sevginin tabii bir devamı olarak seviyoruz. ulemâ-i muhakkikîni, meşâyıh-ı vâsılînimizi de o sevginin tabii bir devamı olarak seviyoruz.

İşte hocamız rahmetullahi aleyhi sevmemizin temeli bu, sevmemizin gerekçesi bu.İşte hocamız rahmetullahi aleyhi sevmemizin temeli bu, sevmemizin gerekçesi bu. Resûlullah'ın vekili olduğu için mürşidlerimiz, hocalarımız, ulemâ-i âmilînimiz, ulemâ-i râsihînimiz, Resûlullah'ın vekili olduğu için mürşidlerimiz, hocalarımız, ulemâ-i âmilînimiz, ulemâ-i râsihînimiz, yani akrauhum diye hadîs-i şerîfte bildirilen, Kur'ân-ı Kerîm'i en iyi bilen, en çok okuyan,yani akrauhum diye hadîs-i şerîfte bildirilen, Kur'ân-ı Kerîm'i en iyi bilen, en çok okuyan, en iyi nüfuz etmiş kimseler olarak, ondan dolayı seviyoruz. en iyi nüfuz etmiş kimseler olarak, ondan dolayı seviyoruz.

Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti, ikrâmâtı, ihsânâtı üzerlerinde dâim olsun. Kabirleri pürnûr olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti, ikrâmâtı, ihsânâtı üzerlerinde dâim olsun. Kabirleri pürnûr olsun. Allahu Teâlâ hazretleri kabir istirihatlerini müzdâd eylesin, nurlarını, sürurlarını ziyade eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri kabir istirihatlerini müzdâd eylesin, nurlarını, sürurlarını ziyade eylesin.

Bir insanın âhirette ruhunu şâd etmek için yapılacak şeyler,Bir insanın âhirette ruhunu şâd etmek için yapılacak şeyler, Allah'ın rızasına uygun faaliyetler onun niyetine yapılırsa onun ruhu şâd olur. Allah'ın rızasına uygun faaliyetler onun niyetine yapılırsa onun ruhu şâd olur.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki;

"Kişilerin yapmış olduğu ameller, Pazartesi Perşembe"Kişilerin yapmış olduğu ameller, Pazartesi Perşembe Allahu Teâlâ hazretlerinin divanına çıkartılır, arz olunur.Allahu Teâlâ hazretlerinin divanına çıkartılır, arz olunur. Kullar şunları işlediler, şu sevaplı şu günahlı işleri yaptılar diye.Kullar şunları işlediler, şu sevaplı şu günahlı işleri yaptılar diye. Cuma günleri de, âhirete göçmüş olan büyüklerine arz olunur.Cuma günleri de, âhirete göçmüş olan büyüklerine arz olunur. Geride kalan evlatların, yakınların şunları yaptılar,Geride kalan evlatların, yakınların şunları yaptılar, şu sevaplı işleri işlediler veya şu hataları yaptılar diye.şu sevaplı işleri işlediler veya şu hataları yaptılar diye. Eğer sevaplı işler yapmışsa geride kalanlar, onların nurları kabirlerinde artar,Eğer sevaplı işler yapmışsa geride kalanlar, onların nurları kabirlerinde artar, sürurları artar yani sevinçleri ziyadeleşir. sürurları artar yani sevinçleri ziyadeleşir. Eğer geride kalanlar, onların yakınları hatalı işler yapmışlarsa evlatlar,Eğer geride kalanlar, onların yakınları hatalı işler yapmışlarsa evlatlar, o zaman da onlar üzülürler ezalanırlar." Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, o zaman da onlar üzülürler ezalanırlar." Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, böyle günah işleyen kimselere o bakımdan; "Allah'tan korkun, kabirde mevtanızı ezalandırmayın." buyurmuş. böyle günah işleyen kimselere o bakımdan; "Allah'tan korkun, kabirde mevtanızı ezalandırmayın." buyurmuş.

Bir insanın vefat etmesiyle işi bitiyor, defteri kapanıyor ama bazı insanların defterleri kapanmıyor,Bir insanın vefat etmesiyle işi bitiyor, defteri kapanıyor ama bazı insanların defterleri kapanmıyor, sevapları yazılmaya devam ediyor. Hatta bazı kimselerin de günahları yazılmaya devam ediyor.sevapları yazılmaya devam ediyor. Hatta bazı kimselerin de günahları yazılmaya devam ediyor. Eğer bir insan arkasından kendisine dua edecekEğer bir insan arkasından kendisine dua edecek hayırlı evlat bırakmışsa onun defterine sevaplar yazılıyor.hayırlı evlat bırakmışsa onun defterine sevaplar yazılıyor. Eğer bir insan arkasında faydalanılan bir ilim bırakmışsa onun sevabı devam ediyor. Eğer bir insan arkasında faydalanılan bir ilim bırakmışsa onun sevabı devam ediyor. Eğer bir insan arkasında sadaka-i câriyeler bırakmışsa, yani faydası cereyan eden,Eğer bir insan arkasında sadaka-i câriyeler bırakmışsa, yani faydası cereyan eden, faydalandırması, kulların ondan istifadesi devam eden yapılmış hayrât u hasenâtlar,faydalandırması, kulların ondan istifadesi devam eden yapılmış hayrât u hasenâtlar, bir kimse bunların sahibiyse onlardan istifade edildiği müddetçebir kimse bunların sahibiyse onlardan istifade edildiği müddetçe o kimsenin sevapları yazılmaya devam ediyor.o kimsenin sevapları yazılmaya devam ediyor. İyi bir çığır açmışsa açtığı çığırda yürüyenlerin sevapları kadar, İyi bir çığır açmışsa açtığı çığırda yürüyenlerin sevapları kadar, onların sevaplarından bir şey eksilmeden o mübareğin ruhuna sevaplar gönderiliyor,onların sevaplarından bir şey eksilmeden o mübareğin ruhuna sevaplar gönderiliyor, ruhu şâd oluyor, defterine yazılıyor. Kötü çığır açanlara da tabii kötülükler gider. O ayrı mesele. ruhu şâd oluyor, defterine yazılıyor. Kötü çığır açanlara da tabii kötülükler gider. O ayrı mesele.

Burada hocamız rahmetullahi aleyh cennet mekanın tabii bizler evlatlarıyız.Burada hocamız rahmetullahi aleyh cennet mekanın tabii bizler evlatlarıyız. Nasıl ki bir mürşid-i kâmil insana babasından anasından yakınsa, nasıl sahâbe-i kirâmaNasıl ki bir mürşid-i kâmil insana babasından anasından yakınsa, nasıl sahâbe-i kirâma Peygamber Efendimiz analarından babalarından yakın idiyse, Peygamber Efendimiz analarından babalarından yakın idiyse, yolda olan evlat da yani mânevî evlat, derviş de yolda olmayan neseb evladından önde gelir. yolda olan evlat da yani mânevî evlat, derviş de yolda olmayan neseb evladından önde gelir.

Yani bir kimsenin, mesela diyelim ki bir mürşidin bir oğlu olsa ama babasının yolundan gitmiyor olsa.Yani bir kimsenin, mesela diyelim ki bir mürşidin bir oğlu olsa ama babasının yolundan gitmiyor olsa. Nuh aleyhisselam'ın oğlu babasına iman getirmemiş. Nuh aleyhisselam'ın oğlu babasına iman getirmemiş. "Gel evladım gemiye gir!" dediği zaman âsi olmuş, peygamberliğini kabul etmemiş."Gel evladım gemiye gir!" dediği zaman âsi olmuş, peygamberliğini kabul etmemiş. Karısı Nuh aleyhisselam'a iman etmemiş, zalimlerden olmuş.Karısı Nuh aleyhisselam'a iman etmemiş, zalimlerden olmuş. Lut aleyhisselam'ın karısı da aynı şekilde âsi olmuş. Tamam, Âsi olursa onun kıymeti yok.Lut aleyhisselam'ın karısı da aynı şekilde âsi olmuş. Tamam, Âsi olursa onun kıymeti yok. Ama onun yolunda yürüyen ötekiler onun evlatlarıdır.Ama onun yolunda yürüyen ötekiler onun evlatlarıdır. Biz de bu mühibbân, bu dervişân bu evlatları, evlatlarıyız hocamızın. Biz de bu mühibbân, bu dervişân bu evlatları, evlatlarıyız hocamızın.

Tabii bizim okuduğumuz hatimler, çektiğimiz tesbihât, tehlilâs,Tabii bizim okuduğumuz hatimler, çektiğimiz tesbihât, tehlilâs, salavât-ı şerîfeler elbette hem onun ruhu için okuyoruzsalavât-ı şerîfeler elbette hem onun ruhu için okuyoruz hem de eğer onun ruhu için okumasak bile onun evlâdı olduğumuz için,hem de eğer onun ruhu için okumasak bile onun evlâdı olduğumuz için, onun terbiyesiyle yetişmiş olduğumuz için,onun terbiyesiyle yetişmiş olduğumuz için, bizim sevaplarımızın bir misli biz ona bağışlasak da bağışlamasak da ona gidiyor.bizim sevaplarımızın bir misli biz ona bağışlasak da bağışlamasak da ona gidiyor. Yani milyonlarca müridinin yapmış olduğu âmâl-i sâlihanın misli hocamızın defterine yazılıyor.Yani milyonlarca müridinin yapmış olduğu âmâl-i sâlihanın misli hocamızın defterine yazılıyor. Hadîs-i şerîflerde müjdelendiği üzere. Hadîs-i şerîflerde müjdelendiği üzere.

Ayrıca kurmuş olduğu sosyal müesseseler, ictimai müesseseler,Ayrıca kurmuş olduğu sosyal müesseseler, ictimai müesseseler, daha başka emrettiği vakıflar ve diğer hayrât u hasenât tabii onların da sevapları kabrine gönderiliyor,daha başka emrettiği vakıflar ve diğer hayrât u hasenât tabii onların da sevapları kabrine gönderiliyor, Allah tarafından defter-i âmâline yazılıyor.Allah tarafından defter-i âmâline yazılıyor. Arkasında bırakmış olduğu ilim, kitapları, yetiştirdiği dervişler, halifeler,Arkasında bırakmış olduğu ilim, kitapları, yetiştirdiği dervişler, halifeler, irfana vâsıl olmuş olan kimseler, irfana vâsıl olmuş olan kimseler, tabii bu ilimler de başkalarına anlatıldıkça hocamızın kabrine sevaplar yağıyor. tabii bu ilimler de başkalarına anlatıldıkça hocamızın kabrine sevaplar yağıyor.

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki Hocamız rahmetullahi aleyh'in kabr-i şerîfine ne kadar sevapların,Bütün bunlardan anlaşılıyor ki Hocamız rahmetullahi aleyh'in kabr-i şerîfine ne kadar sevapların, her gün nasıl böyle melekler tarafından getirilip defterine yazıldığını, bu feyizlerin,her gün nasıl böyle melekler tarafından getirilip defterine yazıldığını, bu feyizlerin, seneler geçmesine rağmen bu muhabbetin, bu coşkunluğunun neden olduğunu oradan anlayabilirsiniz. seneler geçmesine rağmen bu muhabbetin, bu coşkunluğunun neden olduğunu oradan anlayabilirsiniz.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2