Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Ahir Zamanın Halleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Ramazan 1413 / 07.03.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bir Hadis Duyunca Onu Kalbinize Danışın!, Ahir Zamanda Kötüler Makbul Olacak, Bir Kavmin Yere Batırılması, Doğu Tarafından Birtakım | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ahir Zamanın Halleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

13 Ramazan 1413 / 07.03.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bir Hadis Duyunca Onu Kalbinize Danışın!, Ahir Zamanda Kötüler Makbul Olacak, Bir Kavmin Yere Batırılması, Doğu Tarafından Birtakım | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn.el-Hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Muhammedini'l-Mustafa ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Muhammedini'l-Mustafa ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd.

Fa'lemû eyyuhe'l-ihvân! Fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâhi
Emmâ ba'd.

Fa'lemû eyyuhe'l-ihvân! Fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâhi
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedinsallallahu aleyhi ve sellemeve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedinsallallahu aleyhi ve selleme veşerre'-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünveşerre'-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nârive külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâri ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

İzâ semi'tümü'l hadîse annî ta'rifühû kulûbüküm ve telînü lehû eş'ârükümİzâ semi'tümü'l hadîse annî ta'rifühû kulûbüküm ve telînü lehû eş'ârüküm ve ebşârüküm ve teravne ennehû minküm karîbun fe ene evlâküm bihîve ebşârüküm ve teravne ennehû minküm karîbun fe ene evlâküm bihî ve izâ semi'tümü'l hadîse annî tünkiruhû kulûbüküm ve tenfiru minhü eş'ârükümve izâ semi'tümü'l hadîse annî tünkiruhû kulûbüküm ve tenfiru minhü eş'ârüküm ve ebşârüküm ve teravne ennehû baîdün minküm fe ene eb'adüküm minhü.

ve ebşârüküm ve teravne ennehû baîdün minküm fe ene eb'adüküm minhü.

Sadaka Resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Sadaka Resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı dünyada ve âhirette üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı dünyada ve âhirette üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretleri lütfuyla keremiyle cümlenizi iki cihan saadetine nâil eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri lütfuyla keremiyle cümlenizi iki cihan saadetine nâil eylesin. Cennetiyle, cemaliyle cümlenizi müşerref eylesin.

Cennetiyle, cemaliyle cümlenizi müşerref eylesin.

Peygamber sallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyoruz, anlatıyoruz.

Peygamber sallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyoruz, anlatıyoruz.

Bunların okunmasına başlamadan önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin Bunların okunmasına başlamadan önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin rûh-i pâkine hediye olsun diye ve onun mübarak âl'inin, pâk ashâbının ruhlarına hediye olsun diye, rûh-i pâkine hediye olsun diye ve onun mübarak âl'inin, pâk ashâbının ruhlarına hediye olsun diye, Peygamber Efendimiz'in mânevî varisleri, ümmetin mürşitleri, mânevî halifeleri,Peygamber Efendimiz'in mânevî varisleri, ümmetin mürşitleri, mânevî halifeleri, sâdât ve meşâyih-i aliyyemizin ruhlarına, Ebû Bekir es-Sıddîksâdât ve meşâyih-i aliyyemizin ruhlarına, Ebû Bekir es-Sıddîk ve Aliyyü'l-Murtezâ rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn'in ruhlarına, cümle sahabedenve Aliyyü'l-Murtezâ rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn'in ruhlarına, cümle sahabeden Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî hazretlerine kadar,Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî hazretlerine kadar, turuk-i aliyyemiz silsilelerinden, güzerân eylemiş olan, cümle sâdât ve meşâyihimizin ruhlarına,turuk-i aliyyemiz silsilelerinden, güzerân eylemiş olan, cümle sâdât ve meşâyihimizin ruhlarına, bu beldeleri fethedip bize emanet ve yâdigâr bırakmış olan ve müdafaa etmiş olan fatihlerin,bu beldeleri fethedip bize emanet ve yâdigâr bırakmış olan ve müdafaa etmiş olan fatihlerin, şehitlerin, mücahitlerin ruhlarına ve bu hadîs-i şerîfleri bize kadar nakil ve rivayet etmiş olan şehitlerin, mücahitlerin ruhlarına ve bu hadîs-i şerîfleri bize kadar nakil ve rivayet etmiş olan alimlerin, râvîlerin bu kitabı cem ve telif eylemiş olanalimlerin, râvîlerin bu kitabı cem ve telif eylemiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendimiz'in,Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendimiz'in, kendisinden feyiz aldığımız Muhammed Zâhid-i Bursevî Hocamız'ın ruhuna hediye olsun diye,kendisinden feyiz aldığımız Muhammed Zâhid-i Bursevî Hocamız'ın ruhuna hediye olsun diye, uzaktan yakından şu mübarek Ramazan gününde, kara soğuğa bakmadan bu dersi dinlemeye gelmiş, uzaktan yakından şu mübarek Ramazan gününde, kara soğuğa bakmadan bu dersi dinlemeye gelmiş, siz kardeşlerimizin bütün müslüman geçmişlerinin ruhlarına, sevdiklerinin ruhlarına hediye olsun,siz kardeşlerimizin bütün müslüman geçmişlerinin ruhlarına, sevdiklerinin ruhlarına hediye olsun, cümlesinin kabirleri nur dolsun; makamları âlâ, dereceleri yüksek olsun, cümlesinin kabirleri nur dolsun; makamları âlâ, dereceleri yüksek olsun, Allahu Teâlâ hazretleri bizlere de onlara da rahmetiyle muamele eylesin,Allahu Teâlâ hazretleri bizlere de onlara da rahmetiyle muamele eylesin, cümlemiz iki cihanda aziz ve bahtiyar olalım; cenneti ile cemali ile müşerref olalım diye cümlemiz iki cihanda aziz ve bahtiyar olalım; cenneti ile cemali ile müşerref olalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf okuyup öyle başlayalım.

bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf okuyup öyle başlayalım.

Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs isimli Gümüşhaneli Hocamız'ın yazdığı,Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs isimli Gümüşhaneli Hocamız'ın yazdığı, topladığı hadis külliyatının 50. sayfasında, 13. hadîs-i şerîften başlayıp devam ediyoruz.

topladığı hadis külliyatının 50. sayfasında, 13. hadîs-i şerîften başlayıp devam ediyoruz.

Bu hadîs-i şerîfi Ahmed b. Hanbel hazretleri ve diğer kaynaklar rivayet etmişler. Mealini verelim.

Bu hadîs-i şerîfi Ahmed b. Hanbel hazretleri ve diğer kaynaklar rivayet etmişler. Mealini verelim.

Peygamber sallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki:

Peygamber sallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki:

İzâ semi'tümü'l hadîse annî. "Benden bir söz, bir hadis işittiğiniz zaman."İzâ semi'tümü'l hadîse annî. "Benden bir söz, bir hadis işittiğiniz zaman." Ta'rifühû kulûbüküm ve telînü lehû eş'ârüküm ve ebşârüküm.Ta'rifühû kulûbüküm ve telînü lehû eş'ârüküm ve ebşârüküm. "Kalbiniz onu hoş karşıladı, iyi gördü, bildi, beğendiyse ve o hadîs-i şerîfin mânasından,"Kalbiniz onu hoş karşıladı, iyi gördü, bildi, beğendiyse ve o hadîs-i şerîfin mânasından, tüyleriniz, derileriniz yumuşadıysa içinize bir yumuşaklık yayıldıysa."tüyleriniz, derileriniz yumuşadıysa içinize bir yumuşaklık yayıldıysa." Ve teravne ennehû minküm garîbün. "Ve mânası size yakın geldiyse, sevdiyseniz." Ve teravne ennehû minküm garîbün. "Ve mânası size yakın geldiyse, sevdiyseniz." Fe-ene evlâküm bihî. "Ben bu hadise sizin en uygun olanınız, en layık olanınızım."

Fe-ene evlâküm bihî. "Ben bu hadise sizin en uygun olanınız, en layık olanınızım."

"Evet, râvî bu hadîs-i şerîfi doğru söylemiştir, bendendir, ben söylemişimdir, tamamdır.

"Evet, râvî bu hadîs-i şerîfi doğru söylemiştir, bendendir, ben söylemişimdir, tamamdır.

Ve izâ semi'tümü'l hadîse annî. "Aksine benden size bir şeyler rivayet ettiler.Ve izâ semi'tümü'l hadîse annî. "Aksine benden size bir şeyler rivayet ettiler. 'Peygamberimiz şöyle söyledi, böyle söyledi.' gibi bir şeyler naklettiler." Tünkiruhû kulûbüküm.'Peygamberimiz şöyle söyledi, böyle söyledi.' gibi bir şeyler naklettiler." Tünkiruhû kulûbüküm. "Kalbiniz onu inkâr ediyor, istemiyor, sevmiyor. O mâna gönlünüzün hoşuna gitmiyor.""Kalbiniz onu inkâr ediyor, istemiyor, sevmiyor. O mâna gönlünüzün hoşuna gitmiyor." Ve tenfirû minhü eş'ârüküm ve ebşârüküm. Ve tenfirû minhü eş'ârüküm ve ebşârüküm. "Tüyleriniz veya ciltleriniz ondan ikrah duyuyor, sevmiyor." Ve teravne ennehû minküm baîdün."Tüyleriniz veya ciltleriniz ondan ikrah duyuyor, sevmiyor." Ve teravne ennehû minküm baîdün. "Ve bunu sizden uzak görüyorsanız." Fe-ene eb'adüküm minhü."Ve bunu sizden uzak görüyorsanız." Fe-ene eb'adüküm minhü. "Ben o hadisten sizin en uzağınızım; yani ben onu söylememişimdir."

"Ben o hadisten sizin en uzağınızım; yani ben onu söylememişimdir."

Ahmed b. Hanbel, İbn Saad Ebû Useyb ve Ümeyye'den rivayet etmiş.

Ahmed b. Hanbel, İbn Saad Ebû Useyb ve Ümeyye'den rivayet etmiş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; peygamberlik vazifesini yapmaya başlayıncaPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; peygamberlik vazifesini yapmaya başlayınca etrafındaki sahabe-i kirâm; ona karşı bağlılıkları, sevgileri etrafındaki sahabe-i kirâm; ona karşı bağlılıkları, sevgileri dolayısıyla sözlerini can kulağı ile dinlediler ve hafızalarına tam almakdolayısıyla sözlerini can kulağı ile dinlediler ve hafızalarına tam almak ve tam nakletmek için çok dikkat etiler. Pür-dikkat dinlediler. Hatta öyle anlatılıyor ki;

ve tam nakletmek için çok dikkat etiler. Pür-dikkat dinlediler. Hatta öyle anlatılıyor ki;

"Biz Resûlullah'ı dinlerken sanki başımızın üstüne ürkek kuş gelmiş, konmuş da"Biz Resûlullah'ı dinlerken sanki başımızın üstüne ürkek kuş gelmiş, konmuş da kıpırdarsak kuş kaçacak gibi kıpırdarsak kuş kaçacak gibi -insan başına kuş konduğu zaman 'Ürkmesin, kaçmasın.' diye, nasıl kıpırdamazsa nefesini bile keserse--insan başına kuş konduğu zaman 'Ürkmesin, kaçmasın.' diye, nasıl kıpırdamazsa nefesini bile keserse- Resûlullah'ı öyle dinlerdik; öyle sevgi ile öyle dikkatle, kıpırdamadan,Resûlullah'ı öyle dinlerdik; öyle sevgi ile öyle dikkatle, kıpırdamadan, saatlerce aşk ile şevk ile dinlerdik."

saatlerce aşk ile şevk ile dinlerdik."

Tabi bu bereketle, bu sevgi ile Resûlullah Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri,Tabi bu bereketle, bu sevgi ile Resûlullah Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri, sözleri gönüllerine nakş olunuyor; kendileri öğreniyorlar, başkalarına da anlatıyorlar.

sözleri gönüllerine nakş olunuyor; kendileri öğreniyorlar, başkalarına da anlatıyorlar.

Öyle kimseler var ki ortak bahçeleri var. Bu ortak bahçede bir gün birisi çalışıyor, ortağına;

Öyle kimseler var ki ortak bahçeleri var. Bu ortak bahçede bir gün birisi çalışıyor, ortağına;

"Resûlullah Efendimiz'in mescidine bugün sen git, sabahtan akşama kadar etrafında bulun."Resûlullah Efendimiz'in mescidine bugün sen git, sabahtan akşama kadar etrafında bulun. Sonra gelir bana anlatırsın." diyor.

Sonra gelir bana anlatırsın." diyor.

Ertesi gün ötekisi gidiyor. Bu kez o, gördüklerini anlatıyor. Hiç bir günü kaçırmıyorlar.Ertesi gün ötekisi gidiyor. Bu kez o, gördüklerini anlatıyor. Hiç bir günü kaçırmıyorlar. Ortaklaşa; bir gün birisi bir gün birisi. Hem işler yürüyor, hurmalar sulanıyor,Ortaklaşa; bir gün birisi bir gün birisi. Hem işler yürüyor, hurmalar sulanıyor, bağ bahçe işleri tamam oluyor hem de Resûlullah dinleniyor.

bağ bahçe işleri tamam oluyor hem de Resûlullah dinleniyor.

O zaman teyp yok, ses kayıt cihazı yok; tek çare dinlemek.O zaman teyp yok, ses kayıt cihazı yok; tek çare dinlemek. Dikkatli dinlemek, dikkatli söylemek, başkalarına anlatmak. Sahabe-i kirâm bunu güzelce yaptılar.Dikkatli dinlemek, dikkatli söylemek, başkalarına anlatmak. Sahabe-i kirâm bunu güzelce yaptılar. Fakat eğer bir münafık, kalbinde hastalık olan bir kötü insan,Fakat eğer bir münafık, kalbinde hastalık olan bir kötü insan, başkalarını kandırmak isterse ne olacak?

başkalarını kandırmak isterse ne olacak?

"Resûlullah böyle söyledi." diye yalan söylerse"Resûlullah böyle söyledi." diye yalan söylerse söylemediği şeyi söylemiş gibi başkasına naklederse ne olacak?

Peygamber Efendimiz diyor ki;

söylemediği şeyi söylemiş gibi başkasına naklederse ne olacak?

Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Bu, sizin Müslümanlığınızın, irfanınızın, gönlünüzün ferasetine kalmış."Bu, sizin Müslümanlığınızın, irfanınızın, gönlünüzün ferasetine kalmış. Eğer birisi benden size bir hadis naklederse gönlünüz onu hoş karşılıyorsaEğer birisi benden size bir hadis naklederse gönlünüz onu hoş karşılıyorsa derinize bir tatlılık yayılıyorsa tüyleriniz, kıllarınız, deriniz yumuşuyorsaderinize bir tatlılık yayılıyorsa tüyleriniz, kıllarınız, deriniz yumuşuyorsa ve 'Tamam, bu tatlı sözü muhakkak Resûlullah söylemiştir.ve 'Tamam, bu tatlı sözü muhakkak Resûlullah söylemiştir. Muhakkak üslup, onun üslubudur.' diye içiniz kabul ediyorsa 'Tamam, o hadisi ben söylemişimdir, öyledir.'"

Muhakkak üslup, onun üslubudur.' diye içiniz kabul ediyorsa 'Tamam, o hadisi ben söylemişimdir, öyledir.'"

Mü'minin feraseti var ya Peygamber Efendimiz ona havale ediyor:

Mü'minin feraseti var ya Peygamber Efendimiz ona havale ediyor:

İttekû firâsete'l- mü'min. Fe-innehû yenzuru bi-nûri'llâh.İttekû firâsete'l- mü'min. Fe-innehû yenzuru bi-nûri'llâh. "Mü'minin ferasetinden sakının, korkun. Çünkü o baktı mı Allah'ın nuru ile bakar."

"Mü'minin ferasetinden sakının, korkun. Çünkü o baktı mı Allah'ın nuru ile bakar."

Şıp diye gerçeği görür, ondan bir şey saklanmaz. Anlar, bilir.

Şıp diye gerçeği görür, ondan bir şey saklanmaz. Anlar, bilir.

Gayrimüslimin birisi gelmiş; bizim mürşitlerimizden, evliyâullahtan birisine bu hadîs-i şerîfiGayrimüslimin birisi gelmiş; bizim mürşitlerimizden, evliyâullahtan birisine bu hadîs-i şerîfi sormuş ama müslüman kıyafetinde. sormuş ama müslüman kıyafetinde. Müslüman kıyafeti ile camiye gelmiş, oturmuş. Hoca efendi vaaz verirken;

Müslüman kıyafeti ile camiye gelmiş, oturmuş. Hoca efendi vaaz verirken;

"Yâ Üstat, yâ seyyid! Size bir soru sormak istiyorum."Yâ Üstat, yâ seyyid! Size bir soru sormak istiyorum. Peygamber Efendimiz; İttekû firâsete'l-mü'min buyurmuş. Peygamber Efendimiz; İttekû firâsete'l-mü'min buyurmuş. Bunu biraz açıklar mısınız?" demiş.

Bunu biraz açıklar mısınız?" demiş.

"Bu feraset nedir?"Bu feraset nedir? Karşı tarafın kalbinden geçeni nasıl anlayacak? Bunu biraz izah eder misiniz?" demiş.

Karşı tarafın kalbinden geçeni nasıl anlayacak? Bunu biraz izah eder misiniz?" demiş.

Hocamız, mürşidimiz ona bakmış;

Hocamız, mürşidimiz ona bakmış;

"Ya Kâfir! Kelime-i şehâdet getir, müslüman ol!"Ya Kâfir! Kelime-i şehâdet getir, müslüman ol! Müslüman olmanın zamanı geldi." demiş.

Müslüman olmanın zamanı geldi." demiş.

İki keramet gösteriyor.İki keramet gösteriyor. Bir; soru soranın kıyafeti müslüman kıyafeti olduğu halde onun aslında müslüman olmadığını biliyor.Bir; soru soranın kıyafeti müslüman kıyafeti olduğu halde onun aslında müslüman olmadığını biliyor. Yani ferasetiyle biliyor.Yani ferasetiyle biliyor. Ferasetin nasıl olduğunu fiilen gösteriyor, uygulamalı gösteriyor, canlı misali gösteriyor:

Ferasetin nasıl olduğunu fiilen gösteriyor, uygulamalı gösteriyor, canlı misali gösteriyor:

"Sen mü'min değilsin. Henüz imana girmemişsin, kâfirsin."Sen mü'min değilsin. Henüz imana girmemişsin, kâfirsin. Kelime-i şahadet getir, müslüman ol." diyor.

Kelime-i şahadet getir, müslüman ol." diyor.

Halbuki kıyafeti, müslüman kıyafeti; cübbesi, sarığı var; soru sormak için camiye gelmiş ama müslüman değil, gayrimüslim.Halbuki kıyafeti, müslüman kıyafeti; cübbesi, sarığı var; soru sormak için camiye gelmiş ama müslüman değil, gayrimüslim. Onun gayrimüslim olduğunu biliyor, bir.

Onun gayrimüslim olduğunu biliyor, bir.

İkincisi; "Kelime-i şehâdet getir, çünkü zamanı geldi." diyor.İkincisi; "Kelime-i şehâdet getir, çünkü zamanı geldi." diyor. Yani hidayete ermesinin zamanının, o zaman olduğunu da biliyor.Yani hidayete ermesinin zamanının, o zaman olduğunu da biliyor. İki keramet, çifte keramet gösteriyor.

İki keramet, çifte keramet gösteriyor.

"Yâ Kâfir! Yıkıl karşımdan. Sen kimi aldatıyorsun?"deseydi demek ki daha vakti gelmemişti,"Yâ Kâfir! Yıkıl karşımdan. Sen kimi aldatıyorsun?"deseydi demek ki daha vakti gelmemişti, belki hiç hidayete eremeyecekti ama "Hadi bakalım kelime-i şahâdeti getir; belki hiç hidayete eremeyecekti ama "Hadi bakalım kelime-i şahâdeti getir; senin artık müslüman olma zamanın geldi." diyor.

senin artık müslüman olma zamanın geldi." diyor.

O feraseti görünce, o hadîs-i şerîfin hak olduğunu ve karşıdaki insanın daO feraseti görünce, o hadîs-i şerîfin hak olduğunu ve karşıdaki insanın da mürşid-i kâmil olduğunu anlayınca daha ne bekleyecek?

mürşid-i kâmil olduğunu anlayınca daha ne bekleyecek?

O gayrimüslim tabi müslüman olacak.

O gayrimüslim tabi müslüman olacak.

Sorusuna bu kadar mükemmel bir karşılık görünce ne yapacak?

Sorusuna bu kadar mükemmel bir karşılık görünce ne yapacak?

"Senin dinin hak dindir, eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû diyecek."

"Senin dinin hak dindir, eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû diyecek."

Başka çaresi yok. İşte mü'minin böyle bir hâli vardır.

Başka çaresi yok. İşte mü'minin böyle bir hâli vardır.

Bir de icmâ-ı ümmet diye bir şey var.Bir de icmâ-ı ümmet diye bir şey var. "Ümmetin bir konu üzerinde ittifakı."

"Ümmetin bir konu üzerinde ittifakı."

"Güzeldir, doğrudur, tamamdır." demişse ümmetin o kararı da "icma" oluyor;"Güzeldir, doğrudur, tamamdır." demişse ümmetin o kararı da "icma" oluyor; o da güzel. Alimler, ümmetin aklı başında insanları ittifak etmişler; o da fıkhın ahkâmının bir kaynağı oluyor.

o da güzel. Alimler, ümmetin aklı başında insanları ittifak etmişler; o da fıkhın ahkâmının bir kaynağı oluyor.

Mü'minlerin zevk-i selîmi vardır, bir akl-ı selîmi vardır, bir hiss-i selîmi vardır.Mü'minlerin zevk-i selîmi vardır, bir akl-ı selîmi vardır, bir hiss-i selîmi vardır. Doğruyu bulurlar, görürler. Efendimiz böyle buyurmuş oluyor, bir ölçü vermiş oluyor.

Doğruyu bulurlar, görürler. Efendimiz böyle buyurmuş oluyor, bir ölçü vermiş oluyor.

O zamanın insanlarının bize gelen hadîs-i şerîfleri böyle ölçtükleri gibiO zamanın insanlarının bize gelen hadîs-i şerîfleri böyle ölçtükleri gibi bizim de ölçmemiz lazım. Bize birisi bir söz söyledi:

"Falan adam senin aleyhinde şöyle demiş."

bizim de ölçmemiz lazım. Bize birisi bir söz söyledi:

"Falan adam senin aleyhinde şöyle demiş."

Bir düşüneceğiz:

Bir düşüneceğiz:

"Hayır, ben onu tanıyorum; o bunu demez, o böyle söylemez. Burada bir bit yeniği var."

"Hayır, ben onu tanıyorum; o bunu demez, o böyle söylemez. Burada bir bit yeniği var."

Hakikaten kurcalıyorsun çıkıyor, yanlış anlaşılmış, yanlış söylenmiş veya yüzleştiriyorsun;

Hakikaten kurcalıyorsun çıkıyor, yanlış anlaşılmış, yanlış söylenmiş veya yüzleştiriyorsun;

"Gel bakalım, sen böyle söyledin mi?"

"Gel bakalım, sen böyle söyledin mi?"

"Evet, söyledim ama o maksatla söylemedim. Şöyle oldu, böyle oldu." diyor, izah ediyor.

"Evet, söyledim ama o maksatla söylemedim. Şöyle oldu, böyle oldu." diyor, izah ediyor.

Bir söz bize geldiği zaman irfan terazimizde bir tartalım, hemen karar vermeyelim.Bir söz bize geldiği zaman irfan terazimizde bir tartalım, hemen karar vermeyelim. Aldatmak isteyenin aldatmasına kapılmayalım.Aldatmak isteyenin aldatmasına kapılmayalım. Kışkırtırlar; aldatmak, şaşırtmak, saptırmak, dalalete düşürmek isterler.Kışkırtırlar; aldatmak, şaşırtmak, saptırmak, dalalete düşürmek isterler. İmanınızı almak isterler. Şeytan var, şeytan gibi insanlar var:

İmanınızı almak isterler. Şeytan var, şeytan gibi insanlar var:

Şeyâtînü'l-insi ve'l-cinni.

Şeyâtînü'l-insi ve'l-cinni.

İnsanların da şeytanları var. Yüzü insan suretinde ama kendisi şeytan. Her çeşidi var.

İnsanların da şeytanları var. Yüzü insan suretinde ama kendisi şeytan. Her çeşidi var.

Onun için mü'min ferasetini kullanacak.

Onun için mü'min ferasetini kullanacak.

İn câeküm fâsikun bi-nebein fe-tebeyyenû en tusîbû kavmen bi-cehâletin.

İn câeküm fâsikun bi-nebein fe-tebeyyenû en tusîbû kavmen bi-cehâletin.

Fâsıkın birisi, bir haber getirdiği zaman hemen aldanmayacak, inceleyecek.Fâsıkın birisi, bir haber getirdiği zaman hemen aldanmayacak, inceleyecek. Birtakım insanların aleyhinde yanlış düşüncelere kapılıp bazılarını haksız yere suçlama durumuna düşmeyecek.

Birtakım insanların aleyhinde yanlış düşüncelere kapılıp bazılarını haksız yere suçlama durumuna düşmeyecek.

Allah celle celâlüh bizi feraset sahibi eylesin.Allah celle celâlüh bizi feraset sahibi eylesin. Eğriyi doğrudan, doğruyu eğriden ayırt edecek, farkı fark edecek; bir temiz, kabiliyetli insan eylesin.Eğriyi doğrudan, doğruyu eğriden ayırt edecek, farkı fark edecek; bir temiz, kabiliyetli insan eylesin. Muhterem Kardeşlerim!

Kıyametin ahvalinden birisi de;

Muhterem Kardeşlerim!

Kıyametin ahvalinden birisi de;

"Âhir zamanda münkerler mâruf, mâruflar da münker olacak." diyor hadîs-i şerîf.

"Âhir zamanda münkerler mâruf, mâruflar da münker olacak." diyor hadîs-i şerîf.

Ne demektir?

İyi şeyler beğenilmeyecek, kötü şeyler makbul olacak.

Ne demektir?

İyi şeyler beğenilmeyecek, kötü şeyler makbul olacak.

Ne demek?

"Halkın zevki dejenere olmuş." demek.

Ne demek?

"Halkın zevki dejenere olmuş." demek.

İyiyi beğenmiyor, kötüyü beğeniyor. Çirkin şey alkışlanıyor, iyi şey yuhalanıyor.İyiyi beğenmiyor, kötüyü beğeniyor. Çirkin şey alkışlanıyor, iyi şey yuhalanıyor. İyi insanın kadri kıymeti bilinmiyor; ayaklar baş, başlar ayak oluyor.İyi insanın kadri kıymeti bilinmiyor; ayaklar baş, başlar ayak oluyor. Erâzil takımı, rezil rüsvâ takımı, başa geçiyor.Erâzil takımı, rezil rüsvâ takımı, başa geçiyor. Kıyametin alametlerinden birisi de bu; zevki kalmıyor, tadı kalmıyor.Kıyametin alametlerinden birisi de bu; zevki kalmıyor, tadı kalmıyor. İnsanların terazisi bozuluyor. Allah bizim terazimizi bozmasın!

İnsanların terazisi bozuluyor. Allah bizim terazimizi bozmasın!

Adam âyet-i kerîmeyi beğenmiyor.Adam âyet-i kerîmeyi beğenmiyor. Tevbe estağfirulah! Hadîs-i şerîfi beğenmiyor, sünnet-i seniyyeyi beğenmiyor.

+
Tevbe estağfirulah! Hadîs-i şerîfi beğenmiyor, sünnet-i seniyyeyi beğenmiyor.

+
Bizim ihvandan birisi camide sarık sarmış. Müftü efendi;

Bizim ihvandan birisi camide sarık sarmış. Müftü efendi;

"Çıkar şunu! Ne bu sarık marık?" demiş.

"Çıkar şunu! Ne bu sarık marık?" demiş.

Sarık sünnet. Peygamber Efendimiz;

"Sarın." demiş.
Sarık sünnet. Peygamber Efendimiz;

"Sarın." demiş.
Müftü efendi karşı koymaya kalkmış. Camide musafaha ediyoruz.Müftü efendi karşı koymaya kalkmış. Camide musafaha ediyoruz. Benim başka şehirde olduğum bir zamanda eski camilerden birinde bir kuyumcu;

Benim başka şehirde olduğum bir zamanda eski camilerden birinde bir kuyumcu;

"Yahu! Bırakın şu bid'at işleri, şu abuk sabuk işleri!" diyor.

"Yahu! Bırakın şu bid'at işleri, şu abuk sabuk işleri!" diyor.

Bu abuk sabuk iş değil ki senin yaptığın abuk sabuk, sonradan çıkma.Bu abuk sabuk iş değil ki senin yaptığın abuk sabuk, sonradan çıkma. Bu musafaha bizim ta 1400 yıldan beri, dedelerimizin yapageldiği şey;Bu musafaha bizim ta 1400 yıldan beri, dedelerimizin yapageldiği şey; sonradan çıkma bir şey değil ki. Sen yanlış yoldasın.sonradan çıkma bir şey değil ki. Sen yanlış yoldasın. Sen dedenin, babanın, ananın yolunu şaşırmışsın.

Sen dedenin, babanın, ananın yolunu şaşırmışsın.

Evren Paşa, bizim arkadaşlardan,Evren Paşa, bizim arkadaşlardan, eskiden bakanlık yapmış bir kardeşimize;

"Ne bu sakal ya? Ne diye sakal bıraktın?" demiş.
eskiden bakanlık yapmış bir kardeşimize;

"Ne bu sakal ya? Ne diye sakal bıraktın?" demiş.
O da zeki, karşısındaki cumhurbaşkanı tabi.

O da zeki, karşısındaki cumhurbaşkanı tabi.

"Niye sakal bıraktın?" deyince ne desin?

"Niye sakal bıraktın?" deyince ne desin?

"Efendim! Babanız gibi yaptım." demiş. Onun da babası sakallı.

"Efendim! Babanız gibi yaptım." demiş. Onun da babası sakallı.

"Şimdi beni zayıf yerimden yakaladın." demiş.

"Şimdi beni zayıf yerimden yakaladın." demiş.

Çarşaf, başörtü, tesettür, sakal bunlar elhamdülillahÇarşaf, başörtü, tesettür, sakal bunlar elhamdülillah babamızın, dedemizin, hatta senin ey ihtilalci herif!babamızın, dedemizin, hatta senin ey ihtilalci herif! Senin babanın, dedenin! Göster bakalım ninenin resmini.Senin babanın, dedenin! Göster bakalım ninenin resmini. Gel hadi! Aile albümünden dedenin resmini çıkar bakalım. İşte böyle.

Gel hadi! Aile albümünden dedenin resmini çıkar bakalım. İşte böyle.

Biz doğru yoldayız.

Sen kime benzemişsin?

Biz doğru yoldayız.

Sen kime benzemişsin?

Sen monşerlere, mösyölere, mistırlara benzemişsin.Sen monşerlere, mösyölere, mistırlara benzemişsin. Ben dosdoğru gidiyorum. Benim yolumda bir eğrilik yok, sen sapıtmışsın.Ben dosdoğru gidiyorum. Benim yolumda bir eğrilik yok, sen sapıtmışsın. Bana "Ters gidiyor." diyorsun ama sen terstesin.

Bana "Ters gidiyor." diyorsun ama sen terstesin.

Evet, seninle benim aramda bir terslik var ama sen benim bütün kültürüme tamamıyla ters düşmüşsün.Evet, seninle benim aramda bir terslik var ama sen benim bütün kültürüme tamamıyla ters düşmüşsün. Ben doğru yolda gidiyorum. Sen başka kültürdesin. Millet onu anlamıyor.

Ben doğru yolda gidiyorum. Sen başka kültürdesin. Millet onu anlamıyor.

"Bu asırda sakal bırakılır mı, bu asırda baş örtülür mü, bu asırda beş vakit namaz kılınır mı?"

"Bu asırda sakal bırakılır mı, bu asırda baş örtülür mü, bu asırda beş vakit namaz kılınır mı?"

Bu asrın nesi var? Ne olmuş asra? Bu asırda ne olacak?

Bu asrın nesi var? Ne olmuş asra? Bu asırda ne olacak?

Her türlü melaneti yapıyorsunuz da iyi şeyler yapılmayacak mı?

Her türlü melaneti yapıyorsunuz da iyi şeyler yapılmayacak mı?

Bu asırda yapılmayacak her şey yapılıyor.Bu asırda yapılmayacak her şey yapılıyor. Milet çıplak geziyor; çıplaklar kulübü var, plajlar var.Milet çıplak geziyor; çıplaklar kulübü var, plajlar var. Haramlar yeniliyor, her türlü rezalet, rüsvalık yapılıyor.

Haramlar yeniliyor, her türlü rezalet, rüsvalık yapılıyor.

Bu asırda bu yapılır mı?

Bu asırda bu yapılır mı?

Keşke yapılsa, keşke iyi şeyler yapılsa da kötü şeyler ortaya çıkmasa.Keşke yapılsa, keşke iyi şeyler yapılsa da kötü şeyler ortaya çıkmasa. Çıkan her kötü şey, toplumu berbat ediyor.

Çıkan her kötü şey, toplumu berbat ediyor.

Muhterem Kardeşlerim!

Allah gözümüzden basiret nurunu almasın.
Muhterem Kardeşlerim!

Allah gözümüzden basiret nurunu almasın.
Ters görüyor, bizi tamamen ters görüyor.Ters görüyor, bizi tamamen ters görüyor. Adamı baş aşağı asmışlar; tepesi aşağıda, bacakları yukarıda. Bize "Sen terssin!" diyor.

Adamı baş aşağı asmışlar; tepesi aşağıda, bacakları yukarıda. Bize "Sen terssin!" diyor.

Yok, biz doğruyuz. Biz yere basıyoruz, senin bacakların havaya asılmış.

Yok, biz doğruyuz. Biz yere basıyoruz, senin bacakların havaya asılmış.

Evet, aramızda bir terslik var ama sen tepesi aşağı durmuşsun; bu terslik ondan.

Evet, aramızda bir terslik var ama sen tepesi aşağı durmuşsun; bu terslik ondan.

Herkesin aklı var mı?

Var.

Tahsili var mı?

Var.

Diploması var mı?Var.

Herkesin aklı var mı?

Var.

Tahsili var mı?

Var.

Diploması var mı?Var.

Bazen birkaç tane oluyor. Adam muayenehânesine veya yazıhânesine üç tane, dört tane diploma asıyor.Bazen birkaç tane oluyor. Adam muayenehânesine veya yazıhânesine üç tane, dört tane diploma asıyor. Takdirnâme; yıldızlı, fiyonklu, kurdeleli belgeler oluyor.

Takdirnâme; yıldızlı, fiyonklu, kurdeleli belgeler oluyor.

Her akıl kıymetli değil, akl-ı selîm kıymetli.Her akıl kıymetli değil, akl-ı selîm kıymetli. Herkesin bir zevki var ama her zevk kıymetli değil; zevk-i selîm kıymetli.Herkesin bir zevki var ama her zevk kıymetli değil; zevk-i selîm kıymetli. Herkesin bir hissi, bir duygusu, bir sezgisi var.Herkesin bir hissi, bir duygusu, bir sezgisi var. Her his kıymetli değil, hiss-i selîm kıymetli.Her his kıymetli değil, hiss-i selîm kıymetli. Hepsinin selîm olması lazım.

Hepsinin selîm olması lazım.

Selîm ne demek?

Selîm ne demek?

"Hastalıktan, sakatlıktan, terslikten, acayiplikten kurtulmuş olmak." demek.

"Hastalıktan, sakatlıktan, terslikten, acayiplikten kurtulmuş olmak." demek.

Adam kitap yazmış; içindeki bilgilerin hepsi yanlışAdam kitap yazmış; içindeki bilgilerin hepsi yanlış ama kitabı Anadolu'nun bir taşra kasabasında yazdığı için kimse baş edememiş. Çenesi de kuvvetli demek ki.ama kitabı Anadolu'nun bir taşra kasabasında yazdığı için kimse baş edememiş. Çenesi de kuvvetli demek ki. Oradan bana mektup yazıyorlar:

Oradan bana mektup yazıyorlar:

"Müftü de, vaiz de bu adamın hakkından gelemedi. Kimse buna cevap veremiyor."Müftü de, vaiz de bu adamın hakkından gelemedi. Kimse buna cevap veremiyor. Hocam! Aman medet! Şuna bir cevap verin."

Hocam! Aman medet! Şuna bir cevap verin."

"Kitabını gönderin." dedim.

"Kitabını gönderin." dedim.

Gönderdiler. Her şeyi yanlış.

Neresini düzelteyim?

Gönderdiler. Her şeyi yanlış.

Neresini düzelteyim?

Hani deveye sormuşlar; "Boynun neden eğri?" diye. "Nerem doğru ki?" demiş. Boynu, bacağı, sırtı, her tarafı eğri.Hani deveye sormuşlar; "Boynun neden eğri?" diye. "Nerem doğru ki?" demiş. Boynu, bacağı, sırtı, her tarafı eğri. Kitabın her tarafı, deve gibi karmakarışık; her tarafı bozuk, her tarafı yanlış.

Kitabın her tarafı, deve gibi karmakarışık; her tarafı bozuk, her tarafı yanlış.

Âyet-i kerîmeyi delil getiriyor, bilmeyen inanır, işin tehlikesi burada.Âyet-i kerîmeyi delil getiriyor, bilmeyen inanır, işin tehlikesi burada. O âyetlere göre sözü doğru gibi görünüyor ama başka âyetler var.O âyetlere göre sözü doğru gibi görünüyor ama başka âyetler var. Başka âyetlerle incelediğin zaman onun öyle olmadığı anlaşılıyor.Başka âyetlerle incelediğin zaman onun öyle olmadığı anlaşılıyor. O âyetleri okumamış veyahut okumamış olduğunu sanıyorum.O âyetleri okumamış veyahut okumamış olduğunu sanıyorum. Bilip de saklayacak kadar akıllı da değil!Bilip de saklayacak kadar akıllı da değil! Ahmak, Aptal! Resmen aptal! Kitap yazıyor ama aptal; hatta bön, kafası odun gibi.

Ahmak, Aptal! Resmen aptal! Kitap yazıyor ama aptal; hatta bön, kafası odun gibi.

Allah celle celâlüh bir şeye "şöyle" demiş; o, "hayır, böyle" diyor.Allah celle celâlüh bir şeye "şöyle" demiş; o, "hayır, böyle" diyor. Kur'ân-ı Kerîm'in içinde "Allah böyle demiş." diye yazıyor, o tersini söylüyor.

Kur'ân-ı Kerîm'in içinde "Allah böyle demiş." diye yazıyor, o tersini söylüyor.

Buna ne diyelim?

Kelime zor bulunur. Bana telefon açtı:

Buna ne diyelim?

Kelime zor bulunur. Bana telefon açtı:

"Hocam! Her şey mi yanlış? Düzeltme imkanı yok mu?"

"Hocam! Her şey mi yanlış? Düzeltme imkanı yok mu?"

"Bu kafa ile olmaz. Her şeyin yanlış, neresini düzelteyim?" dedim.

"Bu kafa ile olmaz. Her şeyin yanlış, neresini düzelteyim?" dedim.

Her yaldızlı söze aldanmayın.Her yaldızlı söze aldanmayın. Gazetelerde makaleler, radyolarda konuşmalar, televizyonlarda görüşmeler, paneller bilmem neler.

Gazetelerde makaleler, radyolarda konuşmalar, televizyonlarda görüşmeler, paneller bilmem neler.

Gözünüzü açın; şu iman denilen cevherin peşine düşmüş,Gözünüzü açın; şu iman denilen cevherin peşine düşmüş, onu çalmak isteyen bir sürü hırsız var, şeytan var, kafir var, vesaire var.onu çalmak isteyen bir sürü hırsız var, şeytan var, kafir var, vesaire var. Hepsi de mü'minin iman cevherini çalmak;Hepsi de mü'minin iman cevherini çalmak; onu aldatmak, şaşırtmak, imanından etmek,onu aldatmak, şaşırtmak, imanından etmek, vesvese vermek ve kötü şeyi güzel göstermek için etrafında dolaşıp duruyor.

vesvese vermek ve kötü şeyi güzel göstermek için etrafında dolaşıp duruyor.

Müstehcenliği methediyor, hürriyet sayıyor.Müstehcenliği methediyor, hürriyet sayıyor. Çirkinliği, ayıbı methediyor; ona uymayı medeniyet sayıyor.Çirkinliği, ayıbı methediyor; ona uymayı medeniyet sayıyor. Güzel, namuslu ve temiz olan şeyi kötülüyor; bunu geri sayıyor.Güzel, namuslu ve temiz olan şeyi kötülüyor; bunu geri sayıyor. Misalleri çok.Misalleri çok. Onun için Allah bize hiss-i selîm, zevk-i selîm, akl-ı selîm ihsan eylesin.Onun için Allah bize hiss-i selîm, zevk-i selîm, akl-ı selîm ihsan eylesin. İmanımızda her türlü tehlikeden selamette eylesin!

İmanımızda her türlü tehlikeden selamette eylesin!

Kuru gürültüye pabuç bırakmayalım, ufak tefek sözlerden yanılıp şaşırmayalım.

Kuru gürültüye pabuç bırakmayalım, ufak tefek sözlerden yanılıp şaşırmayalım.

Gazete kültüründen Müslümanlık olmaz.Gazete kültüründen Müslümanlık olmaz. Ana kaynaklardan öğrenmeli.Ana kaynaklardan öğrenmeli. Ana kaynakları çok kimse okumuyor.

Ana kaynakları çok kimse okumuyor.

Kur'ân-ı Kerîm ana kitabımız değil mi?

Kur'ân-ı Kerîm ana kitabımız değil mi?

Dinimizin ana kaynağı, esas kaynağı nedir?

Dinimizin ana kaynağı, esas kaynağı nedir?

Kur'ân-ı Kerîm. Çok kimse okumamıştır.Kur'ân-ı Kerîm. Çok kimse okumamıştır. Tabi sen okumazsın; esnafsın, dinî tahsilin yok, vs.Tabi sen okumazsın; esnafsın, dinî tahsilin yok, vs. Sen de mâzur değilsin ama ben doçent, profesör biliyorum, okumamış;Sen de mâzur değilsin ama ben doçent, profesör biliyorum, okumamış; "İki kere iki dört eder." şeklinde ispat ederim."İki kere iki dört eder." şeklinde ispat ederim. Talebeliğimde bir profesör var, bana şöyle diyor:

Talebeliğimde bir profesör var, bana şöyle diyor:

"Yahu! Şu hocalar da dört kadınla evlenmeyi iyi çıkarmışlar; keyiflerine uygun olarak."

"Yahu! Şu hocalar da dört kadınla evlenmeyi iyi çıkarmışlar; keyiflerine uygun olarak."

Kaşlarımı çattım, dedim ki;

"Bu, hocaların çıkardığı bir şey değil.
Kaşlarımı çattım, dedim ki;

"Bu, hocaların çıkardığı bir şey değil.
Bu, oyuna gelecek, şakaya gelecek bir şey değil!"

Bu, oyuna gelecek, şakaya gelecek bir şey değil!"

Fe'nkihû mâ tâbe leküm mine'n-nisâi mesnâ ve sülâse ve rubâ.Fe'nkihû mâ tâbe leküm mine'n-nisâi mesnâ ve sülâse ve rubâ. "Kadınlardan sizin için uygun olanlardan iki, üç, dört tane alabilirsiniz." diye âyette müsaade var.

"Kadınlardan sizin için uygun olanlardan iki, üç, dört tane alabilirsiniz." diye âyette müsaade var.

Harp oluyor, kadınlar dul kalıyor, bakımsız kalıyor; toplumun gereği var.Harp oluyor, kadınlar dul kalıyor, bakımsız kalıyor; toplumun gereği var. Allah bizim işimizi bizden iyi bilir.

Allah bizim işimizi bizden iyi bilir.

Mesela müslümanlar şimdi Bosna'daki kadınlardan birer tanesini almak istemez mi?

Mesela müslümanlar şimdi Bosna'daki kadınlardan birer tanesini almak istemez mi?

Birer tanesini, iki tanesini.Birer tanesini, iki tanesini. Sen sadece kendi, daracık çerçevende düşünme;Sen sadece kendi, daracık çerçevende düşünme; asırları düşün, çağları düşün, çeşitli olayları düşün!

asırları düşün, çağları düşün, çeşitli olayları düşün!

"Bu, Kur'ân-ı Kerîm'in emri." dedim.

"Bu, Kur'ân-ı Kerîm'in emri." dedim.

"Yok!" dedi. Bilgiç ya, doçent ya, ben de talebeyim ya."Yok!" dedi. Bilgiç ya, doçent ya, ben de talebeyim ya. "Yok!" diyor. Ben de açtım Kur'ân-ı Kerîm'i, gösterdim."Yok!" diyor. Ben de açtım Kur'ân-ı Kerîm'i, gösterdim. Koca doçent beynelmilel, uluslararası şöhreti var.Koca doçent beynelmilel, uluslararası şöhreti var. Yurt içinde, yurt dışında kitapları basılıyor. Kur'an'ı okumamış.Yurt içinde, yurt dışında kitapları basılıyor. Kur'an'ı okumamış. Üstelik konusu da "İnsan Bilimleri."

Üstelik konusu da "İnsan Bilimleri."

Onun için her profesör, doktor, vesaire laflarına kulak asmayın.Onun için her profesör, doktor, vesaire laflarına kulak asmayın. Kur'ân-ı Kerîm'i ehil ve büyük alimlerden öğrenin.Kur'ân-ı Kerîm'i ehil ve büyük alimlerden öğrenin. Hadîs-i şerîfleri iyi tahkik edin.Hadîs-i şerîfleri iyi tahkik edin. Bilin ki bu işi karıştırmak isteyen çok insan var.Bilin ki bu işi karıştırmak isteyen çok insan var. Peygamber Efendimiz'in bu sözünden, bu hadîs-i şerifinden;Peygamber Efendimiz'in bu sözünden, bu hadîs-i şerifinden; "her şeyi tahkik etmek, her söze kulak vermemek gerektiği" anlaşılıyor.

"her şeyi tahkik etmek, her söze kulak vermemek gerektiği" anlaşılıyor.

Muhterem Kardeşlerim!

Muhterem Kardeşlerim!

Bu dua yeter. Allah duamızı kabul etsin; bizi şaşırtmasın, yanıltmasın.Bu dua yeter. Allah duamızı kabul etsin; bizi şaşırtmasın, yanıltmasın. Fitneli, fesatlı bir devirdeyiz; milletin öyle gözü dönmüş, öyle şaşırmış ki Allah'ın varlığını inkâr edenler,Fitneli, fesatlı bir devirdeyiz; milletin öyle gözü dönmüş, öyle şaşırmış ki Allah'ın varlığını inkâr edenler, dini inkâr edenler; ahlâkı, aileyi, namusu, helali haramı inkâr edenler var, her tip insan var.dini inkâr edenler; ahlâkı, aileyi, namusu, helali haramı inkâr edenler var, her tip insan var. Domuz kendi pisliğini yermiş; domuzdan beter insanlar var.

Domuz kendi pisliğini yermiş; domuzdan beter insanlar var.

İzâ semi'tüm bi-kavmin kad husife bihim hâhünâ karîben fe-kad (ezallet) ezleleti's-sâatü.

İzâ semi'tüm bi-kavmin kad husife bihim hâhünâ karîben fe-kad (ezallet) ezleleti's-sâatü.

Ezallet diye bir nüsha farkı da buraya yazılmış. Ezalleti's-sâ'atü.

Ezallet diye bir nüsha farkı da buraya yazılmış. Ezalleti's-sâ'atü.

Bu hadîs-i şerîf Ahmed b Hanbel'de, Taberânî'de ve diğer kaynaklarda var.

Bu hadîs-i şerîf Ahmed b Hanbel'de, Taberânî'de ve diğer kaynaklarda var.

Efendimiz şöyle buyurmuş:

Efendimiz şöyle buyurmuş:

"Burada, şurada, yakın yerde, yakın zamanda, bir kavmin yerin dibine geçirildiğini"Burada, şurada, yakın yerde, yakın zamanda, bir kavmin yerin dibine geçirildiğini işittiğiniz zaman bilin ki kıyamet tepenizdedir;işittiğiniz zaman bilin ki kıyamet tepenizdedir; sizin başınızda gölge edecek gibi tepenize gelmiştir, kopmak üzeredir."

sizin başınızda gölge edecek gibi tepenize gelmiştir, kopmak üzeredir."

Kıyamete yakın bir takım alametler var.Kıyamete yakın bir takım alametler var. Buna, eşratu's-sâa "kıyametin alametleri" deniliyor.Buna, eşratu's-sâa "kıyametin alametleri" deniliyor. Ahlâkın bozulması vs. Ama bir de herkesin gözle göreceği bir takım olaylar var.Ahlâkın bozulması vs. Ama bir de herkesin gözle göreceği bir takım olaylar var. Onlar; kıyametin büyük alametleri olarak hadîs-i şerîflerde zikredilmiş.

Onlar; kıyametin büyük alametleri olarak hadîs-i şerîflerde zikredilmiş.

Bazı kavimlerin yerin dibine geçirilmesi hadisesi de kıyamet alametlerinden biridir;Bazı kavimlerin yerin dibine geçirilmesi hadisesi de kıyamet alametlerinden biridir; Peygamber Efendimiz burada onu anlatıyor:

Peygamber Efendimiz burada onu anlatıyor:

"Şu yakın yerlerde, şuralarda bir kavmin,"Şu yakın yerlerde, şuralarda bir kavmin, toprağın altına batırılıp geçirildiğini gördüğünüz,toprağın altına batırılıp geçirildiğini gördüğünüz, işittiğiniz zaman bilin ki artık kıyamet."

işittiğiniz zaman bilin ki artık kıyamet."

Çünkü bir alamet belirdi mi ötekiler hemen peş peşe belirecek, kıyamet kopacak.Çünkü bir alamet belirdi mi ötekiler hemen peş peşe belirecek, kıyamet kopacak. İpi kopmuş tesbih tanesi gibi kıyamet alametlerinin hepsi artık peş peşe gelecek.İpi kopmuş tesbih tanesi gibi kıyamet alametlerinin hepsi artık peş peşe gelecek. Mekke-i Mükerreme'ye, Medine-i Münevvere'ye bir ordu hücum edecek;Mekke-i Mükerreme'ye, Medine-i Münevvere'ye bir ordu hücum edecek; fakat Allah, çölde onları yerin dibine geçirecek.fakat Allah, çölde onları yerin dibine geçirecek. Bu hadîs-i şerîfte anlatılan, o olay olabilir.

Bu hadîs-i şerîfte anlatılan, o olay olabilir.

İzâ semi'tüm bi-nâsin ye'tûne min-kibeli'l-meşriki evİzâ semi'tüm bi-nâsin ye'tûne min-kibeli'l-meşriki ev küverihâ ya'cebu'n-nâsü min ziyyihim fe-kad ezalleti's-sâatu.

küverihâ ya'cebu'n-nâsü min ziyyihim fe-kad ezalleti's-sâatu.

"Doğu tarafından, maşrık tarafından,"Doğu tarafından, maşrık tarafından, kıyafetlerini hayretle karşıladığınız veya kıyafetlerini görüp hayran kaldığınız, kıyafetlerini hayretle karşıladığınız veya kıyafetlerini görüp hayran kaldığınız, bir takım insanların geldiğini duyarsanız bu tarafa doğru;bir takım insanların geldiğini duyarsanız bu tarafa doğru; işte o zaman kıyametin yakın olduğunu anlayın."

işte o zaman kıyametin yakın olduğunu anlayın."

Mehdî aleyhisselam çıkacak.Mehdî aleyhisselam çıkacak. Kıyamet alametleriyle ilgili neşredilmiş müstakil kitaplar var.Kıyamet alametleriyle ilgili neşredilmiş müstakil kitaplar var. Onlarda böyle şeyler anlatılıyor.Onlarda böyle şeyler anlatılıyor. Sırasıyla olayların nasıl olacağı anlatılıyor.Sırasıyla olayların nasıl olacağı anlatılıyor. Bazı insanların siyah bayraklarla, Horasan tarafından geleceklerinden bahsediliyor.Bazı insanların siyah bayraklarla, Horasan tarafından geleceklerinden bahsediliyor. Kıyamet alametleri kitaplarında geniş teferruatlar vardır.

Kıyamet alametleri kitaplarında geniş teferruatlar vardır.

İzâ semmeytüm Muhammeden fe-lâ tücebbihûhü ve lâ tüharrimûhü ve lâİzâ semmeytüm Muhammeden fe-lâ tücebbihûhü ve lâ tüharrimûhü ve lâ tükabbihûhü bûrike fî Muhammedin ve fî beytin fîhi Muhammedün ve bi-meclisin fîhi Muhammedün.tükabbihûhü bûrike fî Muhammedin ve fî beytin fîhi Muhammedün ve bi-meclisin fîhi Muhammedün. Deylemî Câbir radıyallahu anh'ten rivayet etmiş:

Deylemî Câbir radıyallahu anh'ten rivayet etmiş:

"Siz bir kişiye, çocuğunuza 'Muhammed' ismini koyduğunuz zaman artık onu küçümsemeyin,"Siz bir kişiye, çocuğunuza 'Muhammed' ismini koyduğunuz zaman artık onu küçümsemeyin, onu mahrum etmeyin ve ona 'Sen çirkinsin.' demeyin, onu çirkin görmeyin. Allah, Muhammed adına mübareklik vermiştir;onu mahrum etmeyin ve ona 'Sen çirkinsin.' demeyin, onu çirkin görmeyin. Allah, Muhammed adına mübareklik vermiştir; içinde Muhammed olan eve, içinde Muhammed bulunan meclise bereket vermiştir."

içinde Muhammed olan eve, içinde Muhammed bulunan meclise bereket vermiştir."

Muhammed; Peygamber Efendimiz'in isimlerinden, muhterem bir isim.Muhammed; Peygamber Efendimiz'in isimlerinden, muhterem bir isim. Peygamber Efendimiz'in ismi çok yok, o asırlarda nadir kullanılmamış.Peygamber Efendimiz'in ismi çok yok, o asırlarda nadir kullanılmamış. Bir iki misal var ama çok nadir.Bir iki misal var ama çok nadir. Abdulmuttalib'e;

"Torununa niye bu ismi verdin?" diye sormuşlar.

Abdulmuttalib'e;

"Torununa niye bu ismi verdin?" diye sormuşlar.

"Yerde de gökte de methedilen, övülen insan olmasını istediğim için koydum." demiş.

"Yerde de gökte de methedilen, övülen insan olmasını istediğim için koydum." demiş.

Tabi ismi ona verdiren Allah.

Tabi ismi ona verdiren Allah.

Peygamber Efendimiz'in yüzlerce ismi var; ona duyulan sevgiden dolayı herkes çocuklarına o isimleri koyuyorlar.Peygamber Efendimiz'in yüzlerce ismi var; ona duyulan sevgiden dolayı herkes çocuklarına o isimleri koyuyorlar. Bize de isim soruyorlar. Biz de bazen;

Bize de isim soruyorlar. Biz de bazen;

"Adı Cevad olsun." diyoruz. Cevad, cömert demek ve Peygamber Efendimiz'in isimlerinden.

"Adı Cevad olsun." diyoruz. Cevad, cömert demek ve Peygamber Efendimiz'in isimlerinden.

"Adı Muhsin olsun." diyoruz. Muhsin, "ihsan sahibi"Adı Muhsin olsun." diyoruz. Muhsin, "ihsan sahibi veyahut güzel,güzel yapan" mânasına geliyor ama Peygamber Efendimiz'in isimlerinden.

veyahut güzel,güzel yapan" mânasına geliyor ama Peygamber Efendimiz'in isimlerinden.

Ahmed olsun, Mahmud olsun vs.

Ahmed olsun, Mahmud olsun vs.

Bunlar hep Peygamber Efendimiz'in isimlerinden.Bunlar hep Peygamber Efendimiz'in isimlerinden. Mücteba, Mürteza, Müşteba, Rauf, Rahim Kur'ân- Kerîm'de geçen isimleri.Mücteba, Mürteza, Müşteba, Rauf, Rahim Kur'ân- Kerîm'de geçen isimleri. Tevrat'ta, İncil'de bildirilmiş isimleri var.Tevrat'ta, İncil'de bildirilmiş isimleri var. Bu isimler konulabilir ama bu hadîs-i şerîfte diyor ki;

Bu isimler konulabilir ama bu hadîs-i şerîfte diyor ki;

"Çocuğunuza 'Muhammed' ismini koyduğunuz zaman artık onu küçümsemeyin,"Çocuğunuza 'Muhammed' ismini koyduğunuz zaman artık onu küçümsemeyin, onu mahrum etmeyin; ona 'Sen çirkinsin.' demeyin, çirkin görmeyin.onu mahrum etmeyin; ona 'Sen çirkinsin.' demeyin, çirkin görmeyin. Allah; 'Muhammed' adına mübareklik vermiştir.Allah; 'Muhammed' adına mübareklik vermiştir. İçinde Muhammed olan eve, İçinde Muhammed olan eve, içinde Muhammed olan meclise bereket vermiştir." diyor.

içinde Muhammed olan meclise bereket vermiştir." diyor.

"Muhamed" ismini koyabilirsiniz"Muhamed" ismini koyabilirsiniz ama o zaman "Muhammed" ismine azarlama olmayacak, ona hürmet olacak, dikkat olacak.

ama o zaman "Muhammed" ismine azarlama olmayacak, ona hürmet olacak, dikkat olacak.

İkinci hadîs-i şerîf:

İkinci hadîs-i şerîf:

İzâ şebbehe alâ ehadikümü'ş-şeytânu ve hüve fî salâtihî fe-kâleİzâ şebbehe alâ ehadikümü'ş-şeytânu ve hüve fî salâtihî fe-kâle ahdeste fe'l-yekul fî nefsihî kezebte hattâ yesmea savten bi üzüneyhi ev yecideahdeste fe'l-yekul fî nefsihî kezebte hattâ yesmea savten bi üzüneyhi ev yecide rîhan bi-enfihî ve izâ sallâ ehadüküm fe-lem yedrirîhan bi-enfihî ve izâ sallâ ehadüküm fe-lem yedri ezâde em nekasa fe'l-yescüd secdeteyni ve hüve câlisün.

ezâde em nekasa fe'l-yescüd secdeteyni ve hüve câlisün.

Ebû Saîd hazretlerinden rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Karşımıza çok sorulan bir konu geldi.

Ebû Saîd hazretlerinden rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Karşımıza çok sorulan bir konu geldi.

İzâ şebbeha alâ ehadikümü'ş-şeytânü ve hüve fî salâtihî.İzâ şebbeha alâ ehadikümü'ş-şeytânü ve hüve fî salâtihî. "Sizden birisi, namaz kılarken, şeytan ona bir vesvese verdi mi.""Sizden birisi, namaz kılarken, şeytan ona bir vesvese verdi mi." Fe-kâle ahdeste. "Bak işte abdestin kaçtı, yellendin." Kezebte. "Yalan söyledin."

Fe-kâle ahdeste. "Bak işte abdestin kaçtı, yellendin." Kezebte. "Yalan söyledin."

"Edepsiz, yalan söylüyorsun!" desin."Edepsiz, yalan söylüyorsun!" desin. Yani şeytanın vesvesine kanmasın; "Acaba hakikaten kaçtı mı?" demesin.Yani şeytanın vesvesine kanmasın; "Acaba hakikaten kaçtı mı?" demesin. İçinden ona öyle cevap versin.

İçinden ona öyle cevap versin.

"Abdestin kaçtı galiba, bak yellendin galiba, kıpırdadı biraz, hava çıkar gibi oldu." vesaire.

"Abdestin kaçtı galiba, bak yellendin galiba, kıpırdadı biraz, hava çıkar gibi oldu." vesaire.

"Yalan söylüyorsun, yalancı!" desin.

"Yalan söylüyorsun, yalancı!" desin.

Hattâ yesmea savten bi-üzüneyhi ev yecide rîhan bi-enfihî.Hattâ yesmea savten bi-üzüneyhi ev yecide rîhan bi-enfihî. "Eğer bir ses duyarsa veyahut bir koku hisserdese o zaman gerçekten bozulmuştur."

"Eğer bir ses duyarsa veyahut bir koku hisserdese o zaman gerçekten bozulmuştur."

Abdestin bozulma sebeplerinden birisi de, insanın yellenmesidir.

Abdestin bozulma sebeplerinden birisi de, insanın yellenmesidir.

"Oldu gibi galiba."

Oldu mu olmadı?

"Oldu gibi galiba."

Oldu mu olmadı?

Öyle şey yok! Burnu ile koku almadıysa kulağıyla ses duymadıysa, öyle gibi gelmesi,Öyle şey yok! Burnu ile koku almadıysa kulağıyla ses duymadıysa, öyle gibi gelmesi, "Kaçtı galiba, yellendim galiba." gibi bir düşünce doğru olmuyor."Kaçtı galiba, yellendim galiba." gibi bir düşünce doğru olmuyor. Şeytan böyle bir vesvese verince şeytana;

Şeytan böyle bir vesvese verince şeytana;

"Yalan söyledin. Yalancı! Beni kandırmaya çalışıyorsun." diyecek."Yalan söyledin. Yalancı! Beni kandırmaya çalışıyorsun." diyecek. Onun o vesvesesine pabuç bırakmayacak.

Onun o vesvesesine pabuç bırakmayacak.

"Ve sizden birisi namaz kılarken 'Tam mı kıldı; eksik mi kıldı, yoksa fazla bir rekât mı yaptı?'"Ve sizden birisi namaz kılarken 'Tam mı kıldı; eksik mi kıldı, yoksa fazla bir rekât mı yaptı?' bunu kararlaştıramazsa o zaman namazın sonunda 'sehiv secdesi' yapsın."

bunu kararlaştıramazsa o zaman namazın sonunda 'sehiv secdesi' yapsın."

Böyle bir hata olmuşsa, o zaman telafi edilmiş olur.

Böyle bir hata olmuşsa, o zaman telafi edilmiş olur.

Bu hususta bir hadîs-i şerîf daha var.Bu hususta bir hadîs-i şerîf daha var. Bu sayfada sekizinci hadis. Her halde oraya kadar gelemeyiz. Orada;

Bu sayfada sekizinci hadis. Her halde oraya kadar gelemeyiz. Orada;

"Galip kanaati, hakim kanaati, daha kuvvetli kanaati neyse ona göre namazını kılsın."

"Galip kanaati, hakim kanaati, daha kuvvetli kanaati neyse ona göre namazını kılsın."

Üç kıldım mı sanıyor, dörtlesin.Üç kıldım mı sanıyor, dörtlesin. "Dört mü kıldım, yoksa eksik mi?" tereddüt etti ama sonra "Tamam, kıldım." dedi. O daha kuvvetli."Dört mü kıldım, yoksa eksik mi?" tereddüt etti ama sonra "Tamam, kıldım." dedi. O daha kuvvetli. O zaman dörtte selam versin. Yalnız bir sehiv secdesi yapsın.O zaman dörtte selam versin. Yalnız bir sehiv secdesi yapsın. Yani galip kanaatine, esas kanaatine, kuvvetli kanaatine göre işi tamamlasın.Yani galip kanaatine, esas kanaatine, kuvvetli kanaatine göre işi tamamlasın. Efendimiz; "Bir sehiv secdesi yapsın." buyurmuş.

Efendimiz; "Bir sehiv secdesi yapsın." buyurmuş.

Çok olur bu. Bu da şeytanın insanı meşgul etmesi ile oluyor.

Çok olur bu. Bu da şeytanın insanı meşgul etmesi ile oluyor.

İnsanlar namaza kendilerini veremiyorlar.

İnsanlar namaza kendilerini veremiyorlar.

Namaza kendisini verememek neden? Zikre kendisini verememek neden?

Namaza kendisini verememek neden? Zikre kendisini verememek neden?

İş, abdest almaktan başlar.İş, abdest almaktan başlar. Abdesti güzel almazsa namazı da güzel olmaz; vesvese de gelir, başka şey de gelir.Abdesti güzel almazsa namazı da güzel olmaz; vesvese de gelir, başka şey de gelir. Abdestte eksiklik oldu mu şeytan o zaman vesvese verebilir ama abdesti tamam oldu mu şeytan,Abdestte eksiklik oldu mu şeytan o zaman vesvese verebilir ama abdesti tamam oldu mu şeytan, abdestli insana kolay diş geçiremiyor.

abdestli insana kolay diş geçiremiyor.

O bakımdan abdesti güzel almak lazım.

Abdesti güzel almak nasıl olacak?

O bakımdan abdesti güzel almak lazım.

Abdesti güzel almak nasıl olacak?

Su değmemiş kısım bırakmadan, güzel yıkayarak olacak. Dualarını yaparak olacak.Su değmemiş kısım bırakmadan, güzel yıkayarak olacak. Dualarını yaparak olacak. Abdestin; maddî ve mânevî yönü olan kıymetli bir iş olduğunu düşünerek olacak.

Abdestin; maddî ve mânevî yönü olan kıymetli bir iş olduğunu düşünerek olacak.

Abdestin iki yönü var:

Abdestin iki yönü var:

Maddî yönü; insanın terini, kirini temizliyor.Maddî yönü; insanın terini, kirini temizliyor. Elini yıkıyorsun, yüzünü yıkıyorsun, burnunu temizliyorsun,Elini yıkıyorsun, yüzünü yıkıyorsun, burnunu temizliyorsun, ayağını yıkıyorsun; kir, ter, koku gidiyor vesaire.ayağını yıkıyorsun; kir, ter, koku gidiyor vesaire. Maddi yönü bu.

Maddi yönü bu.

Bir de mânevî yönü var. Akan damlalarla beraber günahların affolunuyor.Bir de mânevî yönü var. Akan damlalarla beraber günahların affolunuyor. Günahlar gidiyor; insan mânevî bakımdan da temizleniyor.Günahlar gidiyor; insan mânevî bakımdan da temizleniyor. Hem maddî kirlerden pâk oluyor hem de mânevî bakımdan günahları affolunuyor, dökülüyor, siliniyor.

Hem maddî kirlerden pâk oluyor hem de mânevî bakımdan günahları affolunuyor, dökülüyor, siliniyor.

Abdest çok önemli bir işlem. Onun için onu tadını çıkara çıkara güzel yapmak lazım.Abdest çok önemli bir işlem. Onun için onu tadını çıkara çıkara güzel yapmak lazım. Umumiyetle abdest güzel alınmıyor.Umumiyetle abdest güzel alınmıyor. Çocukların başında bir durun; nasıl abdest aldıklarına bir bakınÇocukların başında bir durun; nasıl abdest aldıklarına bir bakın veyahut başka insanların nasıl aldığına bir bakın.veyahut başka insanların nasıl aldığına bir bakın. Dikkat edin; abdest âzâları tam yıkanmamış oluyor.

Dikkat edin; abdest âzâları tam yıkanmamış oluyor.

Ben dikkat ettim; birkaç defa başlarında bulundum, bekledim. Kolunu yıkadı.

Ben dikkat ettim; birkaç defa başlarında bulundum, bekledim. Kolunu yıkadı.

"Abdestin bitti mi?"

"Bitti."

"Abdestin bitti mi?"

"Bitti."

Bak şurasına hiç su gelmemiş. Kılları bile ıslanmamış. Dikkat edilmiyor.Bak şurasına hiç su gelmemiş. Kılları bile ıslanmamış. Dikkat edilmiyor. Yüzünü yıkayacak, ovuşturacak.Yüzünü yıkayacak, ovuşturacak. Hakkını vererek, dualarını yaparak elini güzel yıkayacak, kolunu güzel yıkayacak.Hakkını vererek, dualarını yaparak elini güzel yıkayacak, kolunu güzel yıkayacak. Duası oldu mu sevabı var. Duasız oldu mu sevabı yok. Duası oldu mu sevabı var. Duasız oldu mu sevabı yok. Duasını yaparak abdest alacak. Tamam. İş oradan güzel başladı.

Duasını yaparak abdest alacak. Tamam. İş oradan güzel başladı.

Camiye gelecek. Namaza tam huşu içinde duracak ve okuduğu şeylere kendisini verecek.Camiye gelecek. Namaza tam huşu içinde duracak ve okuduğu şeylere kendisini verecek. Yaptığı işe kendisini verecek.

Yaptığı işe kendisini verecek.

Ben kimin huzurunda duruyorum?

Allah'ın huzurunda duruyorum.

Ben kimin huzurunda duruyorum?

Allah'ın huzurunda duruyorum.

Kime secde ettim?

Allah'a secde ettim.

Kime secde ettim?

Allah'a secde ettim.

Ne söylüyorum?

Allah'a hamd ediyorum, şükrediyorum, sübhânallah diyorum.

Ne söylüyorum?

Allah'a hamd ediyorum, şükrediyorum, sübhânallah diyorum.

Kendisini yaptığı işe verecek. Aklı başka yerde olmayacak.Kendisini yaptığı işe verecek. Aklı başka yerde olmayacak. Abdesti güzel almıyor. Huzur ve rahata ermeden, huşuya kavuşmadan namaza duruyor.Abdesti güzel almıyor. Huzur ve rahata ermeden, huşuya kavuşmadan namaza duruyor. Aklı alışverişte, problemlerinde, yapacağı işlerde oluyor.Aklı alışverişte, problemlerinde, yapacağı işlerde oluyor. O zaman namazı şaşırıyor, rekâtı şaşırıyor. İkide miydi; üçte miydi, beşte miydi, bilemiyor.O zaman namazı şaşırıyor, rekâtı şaşırıyor. İkide miydi; üçte miydi, beşte miydi, bilemiyor. Farzı mı kıldı, sünneti mi bilemiyor. İhtiyar değil, yaşlı değil ama aklı başka yerde.Farzı mı kıldı, sünneti mi bilemiyor. İhtiyar değil, yaşlı değil ama aklı başka yerde. Onun için insan önce abdest almaktan başlayıp bunlara dikkat etmesi gerekiyor.

Onun için insan önce abdest almaktan başlayıp bunlara dikkat etmesi gerekiyor.

Peki, bütün bunlara rağmen tam hatırlayamazsa!

Peki, bütün bunlara rağmen tam hatırlayamazsa!

Kuvvetli kanaati ne ise ona göre hareket edecek.Kuvvetli kanaati ne ise ona göre hareket edecek. Bir de iki secde, "sehiv secdesi" yapacak, bitirecek. Şeytana da yüz vermeyecek.Bir de iki secde, "sehiv secdesi" yapacak, bitirecek. Şeytana da yüz vermeyecek. O vesvese vermek istedikçe; "Yalan söylüyorsun!" diyecek. Onu başından def edecek.

O vesvese vermek istedikçe; "Yalan söylüyorsun!" diyecek. Onu başından def edecek.

Sayfanın üçüncü hadîs-i şerîfi.

Sayfanın üçüncü hadîs-i şerîfi.

İzâ şeribe ehadüküm fe'l-yemussa messan ve lâ yeğubbu ğabben fe-inne'l-kübâde mine'l-ğabbi.

İzâ şeribe ehadüküm fe'l-yemussa messan ve lâ yeğubbu ğabben fe-inne'l-kübâde mine'l-ğabbi.

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte su içme âdâbını öğretiyor:

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte su içme âdâbını öğretiyor:

"Sizden biriniz herhangi bir şey, bir meşrubat içerken -hangisi olursa olur;"Sizden biriniz herhangi bir şey, bir meşrubat içerken -hangisi olursa olur; su da olur, ayran da olur, daha başka bir yazlık, kışlık içecek de olabilir-su da olur, ayran da olur, daha başka bir yazlık, kışlık içecek de olabilir- Haram olmayan her meşrubat olur. İki türlü içilebilir.Haram olmayan her meşrubat olur. İki türlü içilebilir. Bir lıkır lıkır, güp güp içilir; bir de yavaş yavaş içilir.- nasıl içecek? Yavaş yavaş içecek.

Bir lıkır lıkır, güp güp içilir; bir de yavaş yavaş içilir.- nasıl içecek? Yavaş yavaş içecek.

Peygamber Efendimiz;

"Sizden biriniz bir şey içerken süze süze içsin." buyuruyor.

Peygamber Efendimiz;

"Sizden biriniz bir şey içerken süze süze içsin." buyuruyor.

Dudaklarını, ağzını çok açmadan, güp güp yutmadan süze süze içsin, yavaş yavaş içsin.Dudaklarını, ağzını çok açmadan, güp güp yutmadan süze süze içsin, yavaş yavaş içsin. Öyle toplu toplu yutup gümbür gümbür içmesin.

Öyle toplu toplu yutup gümbür gümbür içmesin.

"Çünkü 'kübad hastalığı' ekseriyetle, hızlı ve çok içmekten olur."

"Çünkü 'kübad hastalığı' ekseriyetle, hızlı ve çok içmekten olur."

Ağzını doldurup doldurup güp güp yuta yuta içmekle olur; süze süze içmemekten olur.

Ağzını doldurup doldurup güp güp yuta yuta içmekle olur; süze süze içmemekten olur.

"Bu 'kübad hastalığı' nedir?" diye aşağıda izahat var:

"Bu 'kübad hastalığı' nedir?" diye aşağıda izahat var:

"Terli iken içmekten ciğerde meydana gelen hastalığa denilir."

"Terli iken içmekten ciğerde meydana gelen hastalığa denilir."

Hakikaten insan, soğuk bir şeyi, terli iken bu tarzda içince çeşitli hastalıklar oluşuyor.

Hakikaten insan, soğuk bir şeyi, terli iken bu tarzda içince çeşitli hastalıklar oluşuyor.

Ben hatırlıyorum; şampiyon birisi, abime söylemişti.Ben hatırlıyorum; şampiyon birisi, abime söylemişti. Türkiye şampiyonluğunu kazanmış, spor yapan, kuvvetli bir insan.Türkiye şampiyonluğunu kazanmış, spor yapan, kuvvetli bir insan. "Terli iken içtiğim soğuk meşrubat beni mahvetti." demiş."Terli iken içtiğim soğuk meşrubat beni mahvetti." demiş. Vereme kadar gitmiş ve sporu bırakmış. Vereme kadar gitmiş, ölümden dönmüş.Vereme kadar gitmiş ve sporu bırakmış. Vereme kadar gitmiş, ölümden dönmüş. Onun için biz de su içmenin âdâbı oturarak içmektir. Ayakta içmek mekruhtur.Onun için biz de su içmenin âdâbı oturarak içmektir. Ayakta içmek mekruhtur. Zemzem hariç oturarak içeceksin, yavaş yavaş içeceksin, süze süze içeceksin, güp güp yutmayacaksın.

Zemzem hariç oturarak içeceksin, yavaş yavaş içeceksin, süze süze içeceksin, güp güp yutmayacaksın.

Peş peşe iki hadîs-i şerîf var:

Peş peşe iki hadîs-i şerîf var:

Dördüncü hadîs-i şerîf, yine içmekle ilgili:

Dördüncü hadîs-i şerîf, yine içmekle ilgili:

İzâ şeribe ehadüküm fe lâ yeteneffes fî'l-inâi ve izâ eta'l-halâ'e fe lâİzâ şeribe ehadüküm fe lâ yeteneffes fî'l-inâi ve izâ eta'l-halâ'e fe lâ yemesse zekerehû bi-yemînihî ve lâ yetemessah bi-yemînihî.

yemesse zekerehû bi-yemînihî ve lâ yetemessah bi-yemînihî.

"Sizden biriniz bir meşrubat içerken içtiği kabın içine solumasın, hohlamasın."

"Sizden biriniz bir meşrubat içerken içtiği kabın içine solumasın, hohlamasın."

Mesela bardakla bir şey içiyor; nefes alacağı zaman bardağı ağzından çekecek,Mesela bardakla bir şey içiyor; nefes alacağı zaman bardağı ağzından çekecek, nefesi öyle alıp verecek. Hohladı mı bardağın rengi değişiyor, içi buğulanıyor.nefesi öyle alıp verecek. Hohladı mı bardağın rengi değişiyor, içi buğulanıyor. Kabın içine nefes teneffüs etmek yok. İçecek; teneffüs edeceği zaman, kabı ağzından uzaklaştıracak.Kabın içine nefes teneffüs etmek yok. İçecek; teneffüs edeceği zaman, kabı ağzından uzaklaştıracak. Kabın içine teneffüs etmeyecek.

Ne kadar güzel?

Niye?

Kabın içine teneffüs etmeyecek.

Ne kadar güzel?

Niye?

Sebebini söylemiyor ama biliyoruz ki birçok mikrop nefesle intikal edebilir.Sebebini söylemiyor ama biliyoruz ki birçok mikrop nefesle intikal edebilir. İşte onu ayırıyor. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem böyle tavsiye buyurmuş.İşte onu ayırıyor. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem böyle tavsiye buyurmuş. Devamında buyuruyor ki;

Devamında buyuruyor ki;

"Sizden biriniz tuvalete, ihtiyacını görmeye gittiği zaman"Sizden biriniz tuvalete, ihtiyacını görmeye gittiği zaman sağ eliyle tenasül uzvunu, idrar uzvunu tutmasın ve sağ eliyle taharetlenmesin."

sağ eliyle tenasül uzvunu, idrar uzvunu tutmasın ve sağ eliyle taharetlenmesin."

Bu büyük abdest, küçük abdest herkesin başında.Bu büyük abdest, küçük abdest herkesin başında. Avrupalı'nın da başında, Doğulu'nun da, Batılı'nın da başında.Avrupalı'nın da başında, Doğulu'nun da, Batılı'nın da başında. Yemek yiyen canlıların olağan durumu.Yemek yiyen canlıların olağan durumu. Bir kısmı idrar olarak çıkıyor, bir kısmı gaita olarak, büyük abdest olarak çıkıyor.Bir kısmı idrar olarak çıkıyor, bir kısmı gaita olarak, büyük abdest olarak çıkıyor. Her gün insanların başına gelen bir olay.Her gün insanların başına gelen bir olay. Temizlenmek lazım. İslâm'a göre bunların ikisi de pistir; bunlardan temizlenmek lazımdır.

Temizlenmek lazım. İslâm'a göre bunların ikisi de pistir; bunlardan temizlenmek lazımdır.

Medeni sandığımız Avrupa temizlenmiyor.

Muhterem Kardeşlerim!

Medeni sandığımız Avrupa temizlenmiyor.

Muhterem Kardeşlerim!

Sosyetik bir kadın, bizim bir doçent arkadaşa söylemiş.

Sosyetik bir kadın, bizim bir doçent arkadaşa söylemiş.

Ne yaparsınız?

"Biz sık sık külot değiştiririz" demiş.

Ne yaparsınız?

"Biz sık sık külot değiştiririz" demiş.

Yazıklar olsun! Demek ki temizlemiyor. Donu kirlenince, donu değiştiriyor.Yazıklar olsun! Demek ki temizlemiyor. Donu kirlenince, donu değiştiriyor. Yahu temizlemediği zaman insan pis kokar.Yahu temizlemediği zaman insan pis kokar. O koyu koyu parfümler ondan demek ki. "Öbürünün kokusu duyulmasın." diye parfüme kuvvet gidiyor.

O koyu koyu parfümler ondan demek ki. "Öbürünün kokusu duyulmasın." diye parfüme kuvvet gidiyor.

Olmaz!

Tertemiz yıkayacak, temizlenecek.
Olmaz!

Tertemiz yıkayacak, temizlenecek.
Bizim dinimiz hem küçük abdestten korunmayı hem büyük abdestten korunmayı,Bizim dinimiz hem küçük abdestten korunmayı hem büyük abdestten korunmayı, sakınmayı kuvvetle tavsiye etmiştir. Onun için bu hususta çok dikkatli olun!

sakınmayı kuvvetle tavsiye etmiştir. Onun için bu hususta çok dikkatli olun!

Ayakta idrar yapmak hadîs-i şerîflerle yasaktır.Ayakta idrar yapmak hadîs-i şerîflerle yasaktır. Yukarıdan şar şar döktüğü zaman ayakları, dizlerine kadar berbat olur, mahvolur.Yukarıdan şar şar döktüğü zaman ayakları, dizlerine kadar berbat olur, mahvolur. Öyle namaz olmaz! [Yani] o giyimle, o pantolonla namaz olmaz!

Öyle namaz olmaz! [Yani] o giyimle, o pantolonla namaz olmaz!

Ne yapacak?

Sıçramaması için dikkat edecek. Çömelecek, tedbir alacak.
Ne yapacak?

Sıçramaması için dikkat edecek. Çömelecek, tedbir alacak.
Bu pis bir şey; idrar pis. Sonra bunun sonunun tamamen alındığına dikkat edecek.Bu pis bir şey; idrar pis. Sonra bunun sonunun tamamen alındığına dikkat edecek. Sonunun alınması için tedbir alacak. İdrarını yapıyor; tamam mı tamam.Sonunun alınması için tedbir alacak. İdrarını yapıyor; tamam mı tamam. Çekiyor pantolonunu, vuruyor kapıyı, dışarıya çıkıyor.Çekiyor pantolonunu, vuruyor kapıyı, dışarıya çıkıyor. Üç adım attı mı, idrarın borularda kalan öteki kısmı iç çamaşırına gidiyor.Üç adım attı mı, idrarın borularda kalan öteki kısmı iç çamaşırına gidiyor. Mesela şu kadarı ıslanmış.

Mesela şu kadarı ıslanmış.

"Kurur hocam, ziyanı yok."

Olmaz ki! Pis oluyor.

"Kurur hocam, ziyanı yok."

Olmaz ki! Pis oluyor.

Ne yapacak?

Sonunun gelmesine dikkat edecek. Bir şey bırakmayacak.

Ne yapacak?

Sonunun gelmesine dikkat edecek. Bir şey bırakmayacak.

Namaz da olmaz. Çünkü namazda bir insanın elbisesinin ve vücudunun temiz olması şartı var:

Namaz da olmaz. Çünkü namazda bir insanın elbisesinin ve vücudunun temiz olması şartı var:

Ve siyâbeke fe-tahhir. "Elbisesinin de temiz olması" şartı var.

Ve siyâbeke fe-tahhir. "Elbisesinin de temiz olması" şartı var.

Namaz kıldığı yerin de temiz olması şartı var. İslâm, temizlik dini.Namaz kıldığı yerin de temiz olması şartı var. İslâm, temizlik dini. Onun için ne üstüne sıçratacak ne külotuna bulaştıracak ne damlatacak ne de sağ elini kullanacak.

Onun için ne üstüne sıçratacak ne külotuna bulaştıracak ne damlatacak ne de sağ elini kullanacak.

Sağ el, mübarek bir el. Sağ el, güzel işlerde kullanılacak, sol el de öteki işlerde kullanılacak.Sağ el, mübarek bir el. Sağ el, güzel işlerde kullanılacak, sol el de öteki işlerde kullanılacak. Tuvalette temizleme işlemini, yıkanmayı, kurulanmayı yaparken,Tuvalette temizleme işlemini, yıkanmayı, kurulanmayı yaparken, sol elin kullanılması lazım; ayırım orada oluyor. Tertemiz olacak.

sol elin kullanılması lazım; ayırım orada oluyor. Tertemiz olacak.

Bazıları tuvalet tipi konusunu taassup meselesi, milliyetçilik meselesi yapmış:

Bazıları tuvalet tipi konusunu taassup meselesi, milliyetçilik meselesi yapmış:

"Alaturka tuvalet bizimdir, alafranga tuvalet karşı tarafın." diyor."Alaturka tuvalet bizimdir, alafranga tuvalet karşı tarafın." diyor. Binaenaleyh alafranga bile olsa alaturkaya çeviriyor.Binaenaleyh alafranga bile olsa alaturkaya çeviriyor. Alafranga klozetin üstüne teşkilat yapıyor; oraya kadar dolduruyor, onu alaturkalaştırıyor.Alafranga klozetin üstüne teşkilat yapıyor; oraya kadar dolduruyor, onu alaturkalaştırıyor. Bazıları bu hususta bayağı dikkatli, gayretli. Ben bu işi yanlış görüyorum.

Bazıları bu hususta bayağı dikkatli, gayretli. Ben bu işi yanlış görüyorum.

Eski çağlarda durum başka türlüydü. Dedelerimiz bu işi güzel halletmişler.Eski çağlarda durum başka türlüydü. Dedelerimiz bu işi güzel halletmişler. Mesela eski camilerde tuvalet öyle güzel ki hiç sıçrama ihtimali olmayan şekilde tasarlanmış.Mesela eski camilerde tuvalet öyle güzel ki hiç sıçrama ihtimali olmayan şekilde tasarlanmış. Ama şimdi tuvaletlere konulan taşların şeklinden dolayıAma şimdi tuvaletlere konulan taşların şeklinden dolayı büyük abdest ve küçük abdest yapılırken çok sıçramalar oluyor.

büyük abdest ve küçük abdest yapılırken çok sıçramalar oluyor.

O bakımdan nasıl olsa olur?

O bakımdan nasıl olsa olur?

Bazı ihtiyar insanların dizleri bükülemiyor; alaturka da olur, alafranga da olur.Bazı ihtiyar insanların dizleri bükülemiyor; alaturka da olur, alafranga da olur. Alafranga denilen şekilde, klozet kapaklı tipte, etrafa sıçrama daha az oluyor.Alafranga denilen şekilde, klozet kapaklı tipte, etrafa sıçrama daha az oluyor. Yıkama daha kolay oluyor.Yıkama daha kolay oluyor. Yakın bir şeyde çekişme ve çatışma içine girmeye lüzum yok; mühim olan temizliği sağlamak.Yakın bir şeyde çekişme ve çatışma içine girmeye lüzum yok; mühim olan temizliği sağlamak. Sıçramamasını sağlamak; temizlemeyi ve korumayı sağlamak.

Sıçramamasını sağlamak; temizlemeyi ve korumayı sağlamak.

Kabir azabının ekseriyetle, "idrardan sakınmamaktan" dolayı olduğuna dair hadîs-i şerîfler vardır.Kabir azabının ekseriyetle, "idrardan sakınmamaktan" dolayı olduğuna dair hadîs-i şerîfler vardır. Önemsemez, önemsemediği için dikkat etmez, dikkat etmediği için de cezalı duruma düşebilir.Önemsemez, önemsemediği için dikkat etmez, dikkat etmediği için de cezalı duruma düşebilir. Kabirde, idrarından dolayı azap görüyor.

Kabirde, idrarından dolayı azap görüyor.

Müslüman kabre konuluyor, müslüman olmasına rağmen kabirde azap görüyor.Müslüman kabre konuluyor, müslüman olmasına rağmen kabirde azap görüyor. Çünkü idrarına dikkat etmedi.

Çünkü idrarına dikkat etmedi.

Çok dikkat edeceksin! Gayet dikkatli olacaksın!

Çok dikkat edeceksin! Gayet dikkatli olacaksın!

Bir de soruyorlar; kitaplarımızda yazılmış, kâğıtla taharetlenme mekruhtur.Bir de soruyorlar; kitaplarımızda yazılmış, kâğıtla taharetlenme mekruhtur. Doğru; kağıt, ilim irfan malzemesidir.Doğru; kağıt, ilim irfan malzemesidir. Defter yapılıyor, kitap basılıyor ama bu devirde artık özel olarak, onun için yapılmış,Defter yapılıyor, kitap basılıyor ama bu devirde artık özel olarak, onun için yapılmış, başka işte kullanılamayan tipte kâğıtlar var. Bez gibi. Bezden daha iyi.başka işte kullanılamayan tipte kâğıtlar var. Bez gibi. Bezden daha iyi. Neden daha iyi?Neden daha iyi? Bezle kuruluyorsun, kuruluyorsun; daha sonra ıslaklık olan yerde mikrop ürüyor.Bezle kuruluyorsun, kuruluyorsun; daha sonra ıslaklık olan yerde mikrop ürüyor. Ama kağıtta bir defa kuruladığın zaman atıyorsun. O zaman mikrop üreme olmuyor.

Ama kağıtta bir defa kuruladığın zaman atıyorsun. O zaman mikrop üreme olmuyor.

Mendiller de öyle. Eskiden bez mendillerimiz vardı, cebimizde dururdu, evde yıkanırdı.Mendiller de öyle. Eskiden bez mendillerimiz vardı, cebimizde dururdu, evde yıkanırdı. Şimdi kâğıt mendil var; siliyorsun, atıyorsun. İyi oluyor.Şimdi kâğıt mendil var; siliyorsun, atıyorsun. İyi oluyor. Bunları mâkul düşünmek lazım, temizliği esas almak lazım, lüzumsuz inatlara düşmemek lazım.Bunları mâkul düşünmek lazım, temizliği esas almak lazım, lüzumsuz inatlara düşmemek lazım. Dinimiz ana hedefleri gösteriyor; o ana hedeflere uygun hareket etmeye çalışmak lazım.

Dinimiz ana hedefleri gösteriyor; o ana hedeflere uygun hareket etmeye çalışmak lazım.

İzâ şeribe'l-kelbü fî inâi ehadiküm fe'l-yağsilhü seb'a merrât.

İzâ şeribe'l-kelbü fî inâi ehadiküm fe'l-yağsilhü seb'a merrât.

Birçok sahih kaynakta, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş:

Birçok sahih kaynakta, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş:

"Köpek sizden birinizin çanağından, kabından, kâsesinden bir şey içti mi o kabı yedi defa yıkayın."

"Köpek sizden birinizin çanağından, kabından, kâsesinden bir şey içti mi o kabı yedi defa yıkayın."

Bir defa değil, iki defa değil, "Yedi defa yıkayın." diyor, Peygamber Efendimiz.

Bir defa değil, iki defa değil, "Yedi defa yıkayın." diyor, Peygamber Efendimiz.

Köpeğe karşı gösterilen bu hassasiyetin, bu devirde ne kadar önemli olduğunu çok iyi anlıyoruz.Köpeğe karşı gösterilen bu hassasiyetin, bu devirde ne kadar önemli olduğunu çok iyi anlıyoruz. Hakikaten köpeğin kuduz mikrobu ve daha başka bir takım parazitler taşıdığı,Hakikaten köpeğin kuduz mikrobu ve daha başka bir takım parazitler taşıdığı, şu anda doktorlar tarafından biliniyor. Kuduz da zor bir hastalık!şu anda doktorlar tarafından biliniyor. Kuduz da zor bir hastalık! O bakımdan köpek beslemek tavsiye edilmemiş; Peygamber Efendimiz yasaklamış.

O bakımdan köpek beslemek tavsiye edilmemiş; Peygamber Efendimiz yasaklamış.

"Yâ Resûllallah! Sürülerimiz var, kurt gelir; köpek, bekçilik yapıyor."Yâ Resûllallah! Sürülerimiz var, kurt gelir; köpek, bekçilik yapıyor. Evimiz var, bekçi olması gerekiyor." demişler.

Evimiz var, bekçi olması gerekiyor." demişler.

"Pekâlâ, böyle zaruri ihtiyacı olanlar beslesin, ötekiler mümkün olduğu kadar beslemesin." tarzında;"Pekâlâ, böyle zaruri ihtiyacı olanlar beslesin, ötekiler mümkün olduğu kadar beslemesin." tarzında; tavsiye böyle. Çünkü kudurabiliyor ve oradan hastalık bulaşabiliyor.

tavsiye böyle. Çünkü kudurabiliyor ve oradan hastalık bulaşabiliyor.

Bazı hayvanların hastalık yapmasından dolayı dinimizde müslümanlar asırlar öncesinden ikaz edilmiş.Bazı hayvanların hastalık yapmasından dolayı dinimizde müslümanlar asırlar öncesinden ikaz edilmiş. Elhamdülillah! Domuz etinin durumu böyle; domuzun da, köpeğin de böyle durumları var.Elhamdülillah! Domuz etinin durumu böyle; domuzun da, köpeğin de böyle durumları var. O bakımdan uyarılmış, elhamdülillah!

O bakımdan uyarılmış, elhamdülillah!

Altıncı hadîs-i şerîf yine içmekle ilgili geldi:

Altıncı hadîs-i şerîf yine içmekle ilgili geldi:

İza şeribtüm fe'şrebû bi-selâseti enfâsin fe'l-ûlâ şükrun li-şerâbihîİza şeribtüm fe'şrebû bi-selâseti enfâsin fe'l-ûlâ şükrun li-şerâbihî ve's-saniyetü şifâün fî cevfihî ve's-sâlisetü matradetun li'ş-şeytâni fe-izâ şeribtümve's-saniyetü şifâün fî cevfihî ve's-sâlisetü matradetun li'ş-şeytâni fe-izâ şeribtüm fe-massûhü massen fe-innehû ecderu en-yecriye mecrâhu ve innehû ehneü ve emreü.

fe-massûhü massen fe-innehû ecderu en-yecriye mecrâhu ve innehû ehneü ve emreü.

Hz. Âişe validemizden, içmenin âdâbıyla ilgili bir hadîs-i şerîf:

Hz. Âişe validemizden, içmenin âdâbıyla ilgili bir hadîs-i şerîf:

İzâ şeribtüm. "Bir meşrubat, içecek içtiğiniz zaman."İzâ şeribtüm. "Bir meşrubat, içecek içtiğiniz zaman." Fe'şrebû bi-selâsi enfâsin. "Üçe bölerek için; üç nefeste, üç defada için."Fe'şrebû bi-selâsi enfâsin. "Üçe bölerek için; üç nefeste, üç defada için." Fe-ûlâ şükrun li-şerâbihî. "Bu içme, şükür mânasını taşır."

Fe-ûlâ şükrun li-şerâbihî. "Bu içme, şükür mânasını taşır."

Üçe bölüyorsun: İlk içiş, o meşrubat için bir Allah'a şükür mânasını taşır.

Üçe bölüyorsun: İlk içiş, o meşrubat için bir Allah'a şükür mânasını taşır.

Ve's-sâniyetü şifâün fî cevfihî. "İkinci içiş içenin içine şifa olur."

Ve's-sâniyetü şifâün fî cevfihî. "İkinci içiş içenin içine şifa olur."

Birinci şükür, ikinci şifa.

Birinci şükür, ikinci şifa.

Ve's-sâlisetü matradetün li'ş-şeytân. "Üçüncüsü de şeytanı def eder, şeytanı def edici olur."Ve's-sâlisetü matradetün li'ş-şeytân. "Üçüncüsü de şeytanı def eder, şeytanı def edici olur." Fe-izâ şeribtüm fe-massûhu massen. "İçerken süzerek için."

Fe-izâ şeribtüm fe-massûhu massen. "İçerken süzerek için."

Az önce de geçmişti hani; "Süzerek için, güp güp içmeyin. Süze süze, yavaş yavaş için."

Az önce de geçmişti hani; "Süzerek için, güp güp içmeyin. Süze süze, yavaş yavaş için."

Fe innehû ecderu en-yecriye mecrâhü. "Çünkü böyle içiş, yerine gitmesi için çok uygundur."Fe innehû ecderu en-yecriye mecrâhü. "Çünkü böyle içiş, yerine gitmesi için çok uygundur." Ve ehneü ve emreü. "Böyle yavaş yavaş içmek çok afiyetlidir ve sıhhate uygundur."

Ve ehneü ve emreü. "Böyle yavaş yavaş içmek çok afiyetlidir ve sıhhate uygundur."

Sıhhat, afiyet ve lezzet bakımından da yavaş yavaş içmek daha uygundur.

Sıhhat, afiyet ve lezzet bakımından da yavaş yavaş içmek daha uygundur.

Birileri galiba Amerika'da bizim Türkler'e kola ikram etmiş. Onlar da lıkır lıkır içmişler.

Birileri galiba Amerika'da bizim Türkler'e kola ikram etmiş. Onlar da lıkır lıkır içmişler.

"Biz kolayı böyle içmiyoruz." demişler.

"Biz kolayı böyle içmiyoruz." demişler.

Ya nasıl içiyorsunuz?

"Birer yudum, birer yudum. Yavaş yavaş."

Ya nasıl içiyorsunuz?

"Birer yudum, birer yudum. Yavaş yavaş."

Biz güp güp içiyoruz. Zaten asitli bir şey, mideyi deler.Biz güp güp içiyoruz. Zaten asitli bir şey, mideyi deler. Bir daha ver, bir daha içiyor; sıhhate zararlı.Bir daha ver, bir daha içiyor; sıhhate zararlı. Yavaş yavaş içmek ve tadını çıkarmak bakımından böyle tavsiye edilmiş.

Yavaş yavaş içmek ve tadını çıkarmak bakımından böyle tavsiye edilmiş.

İzâ şeribü'l-hamre fe'clidûhüm sümme in şerebûhâ fe'clidûhüm sümme in şerebûhâ fe'ktülûhüm.

İzâ şeribü'l-hamre fe'clidûhüm sümme in şerebûhâ fe'clidûhüm sümme in şerebûhâ fe'ktülûhüm.

Bu da sarhoşlar hakkında bir hadîs-i şerîf.Bu da sarhoşlar hakkında bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde şöyle buyuruyor:

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde şöyle buyuruyor:

"Bu ayyaşlar, sarhoşlar, içkiyi içtiler mi onlara meydan dayağı çekin."

"Bu ayyaşlar, sarhoşlar, içkiyi içtiler mi onlara meydan dayağı çekin."

Meydan dayağı, gelişigüzel, herkesin çullanıp yapacağı iş değil.Meydan dayağı, gelişigüzel, herkesin çullanıp yapacağı iş değil. Bağlanacak; kamçı veya sopa alınacak,Bağlanacak; kamçı veya sopa alınacak, çat çat belli ölçüde kaldıracak; hızla vurmak yok, yavaş vurmak yok.

çat çat belli ölçüde kaldıracak; hızla vurmak yok, yavaş vurmak yok.

"Standart ölçüler içinde, sopa cezası ile vurun."

"Standart ölçüler içinde, sopa cezası ile vurun."

"Değnek cezası, değnekle dövülme cezası."Değnek cezası, değnekle dövülme cezası. Bir daha içerse yine değnekle dövülme cezası, bir daha içerse yine değnekle dövülme cezası;Bir daha içerse yine değnekle dövülme cezası, bir daha içerse yine değnekle dövülme cezası; ondan sonra yine içer de bırakmazsa o zaman onu öldürün." buyurmuş.

ondan sonra yine içer de bırakmazsa o zaman onu öldürün." buyurmuş.

İçkiden vazgeçirmek için bu değnek cezası var.İçkiden vazgeçirmek için bu değnek cezası var. Israr ederse o zaman Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem böyle buyurmuş.

Israr ederse o zaman Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem böyle buyurmuş.

Şimdi de namazda şaşıranın durumu ile ilgili hadîs-i şerîf:

Şimdi de namazda şaşıranın durumu ile ilgili hadîs-i şerîf:

İzâ şekke ehadüküm fî salâtihî fe-lem yüdrik kem sallâİzâ şekke ehadüküm fî salâtihî fe-lem yüdrik kem sallâ selâsen em erbaan fe'l-yatrahi'ş-şekke ve'l-yebni alâ me'steykaneselâsen em erbaan fe'l-yatrahi'ş-şekke ve'l-yebni alâ me'steykane sümme yescud secdeteyni kable en yüsellime fe-in kâne sallâ hamsensümme yescud secdeteyni kable en yüsellime fe-in kâne sallâ hamsen şefa'ne lehû salâtehû ve kâne sallâ itmâmen li erbaîn kânetâ terğîmen li'ş-şeytân.

şefa'ne lehû salâtehû ve kâne sallâ itmâmen li erbaîn kânetâ terğîmen li'ş-şeytân.

"Sizden biriniz, namazını kaç rekât kıldığında tereddüt eder, şüpheye düşerse şüpheyi atsın. "Sizden biriniz, namazını kaç rekât kıldığında tereddüt eder, şüpheye düşerse şüpheyi atsın. Kuvvetli kanaati neyse ona binaen namazı tamamlasın.Kuvvetli kanaati neyse ona binaen namazı tamamlasın. Sonra iki secde ile secde etsin; 'sehiv secdesi' yapsın."

Sonra iki secde ile secde etsin; 'sehiv secdesi' yapsın."

Kable en yüsellime. "Selam vermeden evvel."

Kable en yüsellime. "Selam vermeden evvel."

Sehiv secdesinin nasıl yapılacağına dair, mezheplerde çeşitli görüşler vardır.

Sehiv secdesinin nasıl yapılacağına dair, mezheplerde çeşitli görüşler vardır.

Şefa'ne lehû salâtehû.

Sonra eğer beş rekât kılmışsa
Şefa'ne lehû salâtehû.

Sonra eğer beş rekât kılmışsa
"Melekler onun namazını altıya tamamlarlar." Yani eksik kalmaz.

"Melekler onun namazını altıya tamamlarlar." Yani eksik kalmaz.

Ve in kâne sallâ temamen. "Tamam kılmışsa bu da şeytanın burnunu yere sürtmesi olur."

Ve in kâne sallâ temamen. "Tamam kılmışsa bu da şeytanın burnunu yere sürtmesi olur."

Yani secde de yapılmış olur.

Yani secde de yapılmış olur.

Mü'min aldanmamış oldu, şeytan muradına eremedi. Şeytan kahrolur, burnu yerde sürter.Mü'min aldanmamış oldu, şeytan muradına eremedi. Şeytan kahrolur, burnu yerde sürter. Ama beş kılmışsa yanlış bile olmuşsa "Melekler onu altıya tamamlarlar." diyor.

Ama beş kılmışsa yanlış bile olmuşsa "Melekler onu altıya tamamlarlar." diyor.

Bu hadîs-i şerîflerden aldığımız şudur:

Bu hadîs-i şerîflerden aldığımız şudur:

Vesveseye mahal bırakmayacak, şeytana kezebte "Yalan söylüyorsun." diyecek.Vesveseye mahal bırakmayacak, şeytana kezebte "Yalan söylüyorsun." diyecek. Tereddüde meydan vermeyecek. Onu reddedecek ve genel kuvvetli kanaatine göre hareket edecek.Tereddüde meydan vermeyecek. Onu reddedecek ve genel kuvvetli kanaatine göre hareket edecek. İki rekât da secde edecek; gönlüne yük yapmayacak.

İki rekât da secde edecek; gönlüne yük yapmayacak.

Sonuncu hadîs-i şerîf, dokuzuncu. Onu da okuyalım.

Sonuncu hadîs-i şerîf, dokuzuncu. Onu da okuyalım.

İzâ sâre ehlü'l-cenneti ile'l-cenneti ve ehlü'n-nâri ile'n-nâri cîe bi'l-mevti hattâİzâ sâre ehlü'l-cenneti ile'l-cenneti ve ehlü'n-nâri ile'n-nâri cîe bi'l-mevti hattâ yuc'ale beyne'l-cenneti ve'n-nâri sümme yüzbehu sümme yünâdî munâdinyuc'ale beyne'l-cenneti ve'n-nâri sümme yüzbehu sümme yünâdî munâdin yâ ehle'l-cenneti hulûdün lâ mevte yâ ehle'n-nâr,yâ ehle'l-cenneti hulûdün lâ mevte yâ ehle'n-nâr, hulûdün lâ mevte fe-yezdâdü ehlü'l-cenneti ilâ'l-ferahan ve yezdâdu ehlu'n-nâri huznen ilâ huznihim.

hulûdün lâ mevte fe-yezdâdü ehlü'l-cenneti ilâ'l-ferahan ve yezdâdu ehlu'n-nâri huznen ilâ huznihim.

Bu hadîs-i şerîf Buhârî'de ve diğer kaynaklarda Abdullah b Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.Bu hadîs-i şerîf Buhârî'de ve diğer kaynaklarda Abdullah b Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Sayfanın onuncu hadîs-i şerîfi.

Sayfanın onuncu hadîs-i şerîfi.

İzâ sâre ehlü'l-cenneti ile'l-cenneti.İzâ sâre ehlü'l-cenneti ile'l-cenneti. "Cennet ehli, cennetlikler, cennete varıp gittikleri zaman.""Cennet ehli, cennetlikler, cennete varıp gittikleri zaman." Ve ehlü'n-nâri ile'n-nâri. Ve ehlü'n-nâri ile'n-nâri. "Cehennem ehli de cehenneme tıkıldı, atıldı; onlar da oraya girdi. Bitti bu iş.""Cehennem ehli de cehenneme tıkıldı, atıldı; onlar da oraya girdi. Bitti bu iş." Cîe bi'l-mevti. "Ölüm ortaya getirilir."Cîe bi'l-mevti. "Ölüm ortaya getirilir." Hatta yuc'al beyne'l-cenneti ve'n-nâr.Hatta yuc'al beyne'l-cenneti ve'n-nâr. "Cennetle cehennemin tam orta yerine kadar getirilir.""Cennetle cehennemin tam orta yerine kadar getirilir." Sümme yüzbehu. "Sonra boğazlanır, kesilir. Kara bir koç gibi orada kurban edilir."

Sümme yüzbehu. "Sonra boğazlanır, kesilir. Kara bir koç gibi orada kurban edilir."

Sembolik bir şey ama cennet ile cehennemin arasında ölüm denilen olayın kafası kesilir.

Sembolik bir şey ama cennet ile cehennemin arasında ölüm denilen olayın kafası kesilir.

Sümme yünâdî münâdin. "Sonra bir münâdî, seslenici seslenir.Sümme yünâdî münâdin. "Sonra bir münâdî, seslenici seslenir. " Yâ ehle'l-cenneti. "Ey cennetlikler!"" Yâ ehle'l-cenneti. "Ey cennetlikler!" Hulûdün. "Siz cennette ebedî kalacaksınız."Hulûdün. "Siz cennette ebedî kalacaksınız." Lâ mevte. "Orada ölüm yok."

Lâ mevte. "Orada ölüm yok."

"Bak ölümü kestik. Cennette ölmek yok. Ebedî kalacaksınız." der, münâdî.

"Bak ölümü kestik. Cennette ölmek yok. Ebedî kalacaksınız." der, münâdî.

Ve yâ ehle'n-nâr. "Ey cehennemlikler!"Ve yâ ehle'n-nâr. "Ey cehennemlikler!" Hulûdün lâ mevte. "Bak burada ölümü kestik. Siz o cehennem azabının içinde ebedî kalacaksınız.Hulûdün lâ mevte. "Bak burada ölümü kestik. Siz o cehennem azabının içinde ebedî kalacaksınız. Ölmek yok; artık ölüm olayı yok."

Ölmek yok; artık ölüm olayı yok."

Cennet ve cehennemin arasında ölüm kesiliyor, yok ediliyor.Cennet ve cehennemin arasında ölüm kesiliyor, yok ediliyor. Cehennemdekiler ölseler gördükleri azaptan kurtulacaklardı ama ölmek yok.

Cehennemdekiler ölseler gördükleri azaptan kurtulacaklardı ama ölmek yok.

Lâ yuktâ aleyhim. "Ölmek yok ki kurtulsunlar."

Lâ yuktâ aleyhim. "Ölmek yok ki kurtulsunlar."

Allah onlara ölmeden o azabı devamlı çektirecek.

Allah onlara ölmeden o azabı devamlı çektirecek.

Fe-yezdâdü ehli'l-cenneti ferahâ.Fe-yezdâdü ehli'l-cenneti ferahâ. "Cennet ehlinin sevinçlerine sevinç katılacak, çok ferahlanacaklar."

"Cennet ehlinin sevinçlerine sevinç katılacak, çok ferahlanacaklar."

"Ah ölüm yokmuş artık, elhamdülillah! Burada ebedî kalacakmışız." diye sevinecekler.

"Ah ölüm yokmuş artık, elhamdülillah! Burada ebedî kalacakmışız." diye sevinecekler.

Ve lâ yezdâdü ehlü'n-nâri huznen.Ve lâ yezdâdü ehlü'n-nâri huznen. "Cehennem ehlinin de gam ve dertlerine dert eklenecek. Hüzünlerine hüzün eklenecek."Cehennem ehlinin de gam ve dertlerine dert eklenecek. Hüzünlerine hüzün eklenecek. 'Eyvah! Ölmek de yok. Bu azabı sonsuz bir şekilde, ebedî çekeceğiz.' diye üzülecekler."

'Eyvah! Ölmek de yok. Bu azabı sonsuz bir şekilde, ebedî çekeceğiz.' diye üzülecekler."

Tabi bu arada şunu hatırlatmam lazım.Tabi bu arada şunu hatırlatmam lazım. Başka hadîs-i şerîflerden bildiğimiz bir hususu da anlatmamız gerekiyor.Başka hadîs-i şerîflerden bildiğimiz bir hususu da anlatmamız gerekiyor. Bazı müslümanlar, günahından dolayı cehenneme girecek.Bazı müslümanlar, günahından dolayı cehenneme girecek. Müslüman, mü'min, lâ ilâhe illallah diyen insan ama cehenneme girecek.

Müslüman, mü'min, lâ ilâhe illallah diyen insan ama cehenneme girecek.

Neden?

İşlemiş olduğu kusur ve günahlarından dolayı cehenneme girecek, cezasını çekecek.
Neden?

İşlemiş olduğu kusur ve günahlarından dolayı cehenneme girecek, cezasını çekecek.
Sonra onlar da cennete alınacak. Ölümün yok edilmesi olayı, onlar cennete alındıktan sonra olacak.Sonra onlar da cennete alınacak. Ölümün yok edilmesi olayı, onlar cennete alındıktan sonra olacak. O hususta hadîs-i şerîfler var.

O hususta hadîs-i şerîfler var.

Cehennemlikler onlara;

Cehennemlikler onlara;

"Lâ ilâhe illallah demeniz size yaramadı; bir faydası yok."Lâ ilâhe illallah demeniz size yaramadı; bir faydası yok. İşte siz de o Lât'a Uzzâ'ya, puta tapanlar gibi, bizim gibi cehennemde yanıyorsunuz." diyeceklermiş.

İşte siz de o Lât'a Uzzâ'ya, puta tapanlar gibi, bizim gibi cehennemde yanıyorsunuz." diyeceklermiş.

Allahu Teâlâ hazretleri onları, cayır cayır yanmış ve kömür gibi olmuşken hayat nehrine atacakmış,Allahu Teâlâ hazretleri onları, cayır cayır yanmış ve kömür gibi olmuşken hayat nehrine atacakmış, Orada, otların bittiği gibi yeniden bitecek, canlanacaklarmış.Orada, otların bittiği gibi yeniden bitecek, canlanacaklarmış. Bu kapkara kömür haline gelmiş olan yananlar, orada tekrar canlanacaklarmış.Bu kapkara kömür haline gelmiş olan yananlar, orada tekrar canlanacaklarmış. Ve o hayat nehrinde yıkandıktan, canlandıktan sonra cennete dâhil edileceklermiş.

Ve o hayat nehrinde yıkandıktan, canlandıktan sonra cennete dâhil edileceklermiş.

Cennet ehli orada, cehennemde azap görüp sonradan geldikleri için bunlara "cehennemîler, cehennemlikler;Cennet ehli orada, cehennemde azap görüp sonradan geldikleri için bunlara "cehennemîler, cehennemlikler; yani cehennemden gelmeler" diyeceklermiş.yani cehennemden gelmeler" diyeceklermiş. "Sonradan gelmeler, göçmenler" diye onlara isim vereceklermiş."Sonradan gelmeler, göçmenler" diye onlara isim vereceklermiş. Tabi onlar da bundan üzüleceklermiş.Tabi onlar da bundan üzüleceklermiş. Cehennemlik olduklarının böyle yüzlerine vurulması, söylenmesi onlara üzüntü olacakmış.Cehennemlik olduklarının böyle yüzlerine vurulması, söylenmesi onlara üzüntü olacakmış. Onun üzerine o isim de kaldırılacakmış; artık o isimle de anılmayacaklarmış.Onun üzerine o isim de kaldırılacakmış; artık o isimle de anılmayacaklarmış. Onlar da ehli cennet olacaklar. İşte bundan sonra, artık kâfirler cehennemde ebedi kalacaklar:

Onlar da ehli cennet olacaklar. İşte bundan sonra, artık kâfirler cehennemde ebedi kalacaklar:

Hüm fîhâ hâlidûn deniliyor, âyet-i kerîmelerde. Mü'minler de cennette ebedî kalacaklar.

Hüm fîhâ hâlidûn deniliyor, âyet-i kerîmelerde. Mü'minler de cennette ebedî kalacaklar.

Allah celle celâlüh, bizleri cehennemde hiç yanmadan,Allah celle celâlüh, bizleri cehennemde hiç yanmadan, hiç azaba dûçâr olmadan, hiç o korkunç elemlere, kederlere, üzüntülere uğramadan,hiç azaba dûçâr olmadan, hiç o korkunç elemlere, kederlere, üzüntülere uğramadan, doğrudan doğruya cennete gitmeyi nasip eylesin.

doğrudan doğruya cennete gitmeyi nasip eylesin.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-besmele.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-besmele.

Üç salavât-ı şerîfe.

Üç salavât-ı şerîfe.

Bir elem neşrahleke sûresi.

Bir elem neşrahleke sûresi.

11 Kulhuvallahu ehad besmele ile.

11 Kulhuvallahu ehad besmele ile.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-besmele.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-besmele.

Üç salavât-ı şerîfe.

Üç salavât-ı şerîfe.

Fa'lem ennehû lâ ilâhe illallah,Fa'lem ennehû lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, iâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah,lâ ilâhe illallah, iâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah,lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah,lâ ilâhe illallâhü'l-melikü'l-hakku'l-mübîn,lâ ilâhe illallah,lâ ilâhe illallâhü'l-melikü'l-hakku'l-mübîn, Muhammedün Resûllullâhi sâdiku'l-va'di'l-emîn ve âlihî ve sahbihi ve men tebi'ahum bi-ihsânin ecma'în.

Muhammedün Resûllullâhi sâdiku'l-va'di'l-emîn ve âlihî ve sahbihi ve men tebi'ahum bi-ihsânin ecma'în.

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Yâ eyyühe'n-nebiyyü innâ erselnâke şâhiden ve mübeşşiran ve nezîra.Yâ eyyühe'n-nebiyyü innâ erselnâke şâhiden ve mübeşşiran ve nezîra. Ve dâîyen ilâllâhi bi iznihî ve sirâcen munîrâ. Ve beşşiril mu'minîne bi enne lehum minallâhi fadlen kebîrâ.

Ve dâîyen ilâllâhi bi iznihî ve sirâcen munîrâ. Ve beşşiril mu'minîne bi enne lehum minallâhi fadlen kebîrâ.

Sadakallahu rabbine'l a'lâ.

Sadakallahu rabbine'l a'lâ.

Sübhâne rabbike rabbi'l-izzeti ammâ yesifûn ve selâmün ale'l-mürselîn ve'l-hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn.

Sübhâne rabbike rabbi'l-izzeti ammâ yesifûn ve selâmün ale'l-mürselîn ve'l-hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn.

Yâ Rabbi! Okunmuş olan 5 adet hatm-i Kur'ân- Kerîm'i,Yâ Rabbi! Okunmuş olan 5 adet hatm-i Kur'ân- Kerîm'i, çekilmiş olan iki adet 4444 tanelik salât-i tefrîciyeyi, hatm-i hâcegânımızı,çekilmiş olan iki adet 4444 tanelik salât-i tefrîciyeyi, hatm-i hâcegânımızı, hayrâtımızı hasenâtımızı, namazlarımızı, oruçlarımızı,hayrâtımızı hasenâtımızı, namazlarımızı, oruçlarımızı, zikirlerimizi, tesbihlerimizi, nasihatlerimizi, şu mübarek ayda,zikirlerimizi, tesbihlerimizi, nasihatlerimizi, şu mübarek ayda, lütfunla, kereminle, ahsen ve etem olarak kabul eyle.

lütfunla, kereminle, ahsen ve etem olarak kabul eyle.

Bu ayda hasenâta kat kat yüksek, fazla, başka aylardan ziyade ecirler verirsin.Bu ayda hasenâta kat kat yüksek, fazla, başka aylardan ziyade ecirler verirsin. Hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz müjdelemiş.

Hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz müjdelemiş.

Yâ Rabbi! Bize fazl u kereminden, ecr-i cezîl, sevâb-ı kesîrler ihsan eyle.

Yâ Rabbi! Bize fazl u kereminden, ecr-i cezîl, sevâb-ı kesîrler ihsan eyle.

Hâsıl olan bu ücûr u mesûbâtı evvelen ve hassetenHâsıl olan bu ücûr u mesûbâtı evvelen ve hasseten Peygamber Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinePeygamber Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine arz, hibe ve hediye eyledik; yâ Rabbi şu anda vâsıl eyle.

arz, hibe ve hediye eyledik; yâ Rabbi şu anda vâsıl eyle.

Peygamber Efendimiz'i cümlemizden hoşnut ve razı eyle.Peygamber Efendimiz'i cümlemizden hoşnut ve razı eyle. Peygamber Efendimiz'in sevgisine, şefaatine iltifatına, teveccühüne cümlemizi nâil eyle.

Peygamber Efendimiz'in sevgisine, şefaatine iltifatına, teveccühüne cümlemizi nâil eyle.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in, o mübarek âl'inin, ashâbının,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in, o mübarek âl'inin, ashâbının, etbâının, sâdât ve meşâyih-i turuk-ı aliyyemizin, evliyâullahın, mürşid-i kâmillerimizinetbâının, sâdât ve meşâyih-i turuk-ı aliyyemizin, evliyâullahın, mürşid-i kâmillerimizin ve sair salihlerin ruhlarına, dereceleri üzere ayrı ayrı hediye ettik, vâsıl eyle yâ Rabbi!

ve sair salihlerin ruhlarına, dereceleri üzere ayrı ayrı hediye ettik, vâsıl eyle yâ Rabbi!

O büyüklerimizin himmetlerine, teveccühlerine bizleri nâil eyle yâ Rabbi!

O büyüklerimizin himmetlerine, teveccühlerine bizleri nâil eyle yâ Rabbi!

Bu beldeleri fetheden, Fatih Sultan Mehmet Hân'ın ve ordusunun ve sair fatihlerin,Bu beldeleri fetheden, Fatih Sultan Mehmet Hân'ın ve ordusunun ve sair fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına ikram eyle yâ Rabbi!şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına ikram eyle yâ Rabbi! "Âmîn" diyen kardeşlerimizin, âhirete göçmüş olan yakınlarının"Âmîn" diyen kardeşlerimizin, âhirete göçmüş olan yakınlarının ve bu hatimleri okuyan kardeşlerimiz, kimlerin ruhları için okumuşlarsave bu hatimleri okuyan kardeşlerimiz, kimlerin ruhları için okumuşlarsa onların ruhlarına da vâsıl eyle yâ Rabbi!

onların ruhlarına da vâsıl eyle yâ Rabbi!

Ve sair mü'minîn ü mü'minât ve müslimîn ü müslimâtın da ruhlarına dereceleri üzere ikram eyle yâ Rabbi!Ve sair mü'minîn ü mü'minât ve müslimîn ü müslimâtın da ruhlarına dereceleri üzere ikram eyle yâ Rabbi! Cümlesinin kabirlerini pür-nûr eyle, ruhlarını mesrûr eyle.Cümlesinin kabirlerini pür-nûr eyle, ruhlarını mesrûr eyle. Makamlarını âlâ, derecelerini yüksek eyle yâ Rabbi!

Makamlarını âlâ, derecelerini yüksek eyle yâ Rabbi!

Bizlere rızana uygun yaşamayı nasip eyle yâ Rabbi!

Bizlere rızana uygun yaşamayı nasip eyle yâ Rabbi!

Bizde sevmediğin ne gibi hal, huy ve sıfat varsa şu mübarek ayda bizi bunlardan kurtar yâ Rabbi!Bizde sevmediğin ne gibi hal, huy ve sıfat varsa şu mübarek ayda bizi bunlardan kurtar yâ Rabbi! Bizi sevdiğin hallerle hallendir yâ Rabbi! Sevdiğin sıfatlarla muttasıf eyle yâ Rabbi!Bizi sevdiğin hallerle hallendir yâ Rabbi! Sevdiğin sıfatlarla muttasıf eyle yâ Rabbi! Sevdiğin huylarla mütehallik eyle yâ Rabbi!Sevdiğin huylarla mütehallik eyle yâ Rabbi! Sevdiğin salih amelleri işlemeye muvaffak eyle yâ Rabbi!

Sevdiğin salih amelleri işlemeye muvaffak eyle yâ Rabbi!

Yolunda daim, zikrinde kaim eyle yâ Rabbi!

Yolunda daim, zikrinde kaim eyle yâ Rabbi!

Ümmet-i Muhammed'e umumi olarak rahmeyle yâ Rabbi!

Ümmet-i Muhammed'e umumi olarak rahmeyle yâ Rabbi!

Hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva ver yâ Rabbi!

Hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva ver yâ Rabbi!

Mücahit kardeşlerimizi dünyanın her yerinde, kâfirlere karşı galip eyle yâ Rabbi!Mücahit kardeşlerimizi dünyanın her yerinde, kâfirlere karşı galip eyle yâ Rabbi! Mansur ve muzaffer eyle yâ Rabbi!

Mansur ve muzaffer eyle yâ Rabbi!

Hasseten Bosna'daki, Hersek'teki, Karabağ'daki, Hindistan'daki zulüm gören,Hasseten Bosna'daki, Hersek'teki, Karabağ'daki, Hindistan'daki zulüm gören, tecavüze uğrayan, canlarına kast edilen kardeşlerimize yardım eyle yâ Rabbi!

tecavüze uğrayan, canlarına kast edilen kardeşlerimize yardım eyle yâ Rabbi!

Bizleri kimsenin önünde hor ve zelil etme yâ Rabbi!Bizleri kimsenin önünde hor ve zelil etme yâ Rabbi! Kimsenin karşısında mağlup ve mahcup duruma düşürme yâ Rabbi!

Kimsenin karşısında mağlup ve mahcup duruma düşürme yâ Rabbi!

Bizlere nusret ver yâ Rabbi! Bizlere tevfîkini refîk eyle yâ Rabbi!Bizlere nusret ver yâ Rabbi! Bizlere tevfîkini refîk eyle yâ Rabbi! Bizleri nusretinle teyit ve takviye eyle yâ Rabbi!

Bizleri nusretinle teyit ve takviye eyle yâ Rabbi!

Dünyanın ve âhiretin bildiğimiz ve bilmediğimiz her türlü hayırlarını,Dünyanın ve âhiretin bildiğimiz ve bilmediğimiz her türlü hayırlarını, lütfunla kereminle bizlere nasip eyle yâ Rabbi!

lütfunla kereminle bizlere nasip eyle yâ Rabbi!

Dünyanın ve âhiretin, her türlü şerlerinden, cümlemizi koru yâ Rabbi!

Dünyanın ve âhiretin, her türlü şerlerinden, cümlemizi koru yâ Rabbi!

Yolunda daim, zikrinde kaim, sevdiğin kullar olarak yaşamayı,Yolunda daim, zikrinde kaim, sevdiğin kullar olarak yaşamayı, huzuruna hüsn ü hâtime ile göçüp sevdiğin razı olduğun kullar olarak gelmeyi nasip eyle yâ Rabbi!

huzuruna hüsn ü hâtime ile göçüp sevdiğin razı olduğun kullar olarak gelmeyi nasip eyle yâ Rabbi!

Kabirlerimizi cennet bahçesi eyle yâ Rabbi! Kabirde azap gösterme yâ Rabbi!Kabirlerimizi cennet bahçesi eyle yâ Rabbi! Kabirde azap gösterme yâ Rabbi! Kabirden kalktığımızda, bizi Arş-ı âlâ'nın gölgesinde gölgelendirdiğin kullar olarakKabirden kalktığımızda, bizi Arş-ı âlâ'nın gölgesinde gölgelendirdiğin kullar olarak gölgelendir yâ Rabbi!

gölgelendir yâ Rabbi!

Peygamber Efendimiz'in livâü'l-hamdi altında topla yâ Rabbi!Peygamber Efendimiz'in livâü'l-hamdi altında topla yâ Rabbi! Cennete bi-gayri hisâb dahil eyle yâ Rabbi! Cehenneme düşürme yâ Rabbi!Cennete bi-gayri hisâb dahil eyle yâ Rabbi! Cehenneme düşürme yâ Rabbi! Azaba, ikâba uğratma yâ Rabbi!Azaba, ikâba uğratma yâ Rabbi! Sana has kul, Habîb-i Edîbi'ne has ümmet olmayı nasip eyle yâ Rabbi!

Sana has kul, Habîb-i Edîbi'ne has ümmet olmayı nasip eyle yâ Rabbi!

Şu hatmini indirdiğimiz Kur'ân-ı Kerîm'in ahkamına en güzel tarzda ittibâ edipŞu hatmini indirdiğimiz Kur'ân-ı Kerîm'in ahkamına en güzel tarzda ittibâ edip ömrümüzü Kur'an yolunda geçirmeyi nasip eyle yâ Rabbi!ömrümüzü Kur'an yolunda geçirmeyi nasip eyle yâ Rabbi! Salât u selâmlar getirdiğimiz Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesini öğrenipSalât u selâmlar getirdiğimiz Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesini öğrenip ona göre yaşayıp sünnet-i seniyyeyi bu asırda ihya eyleyipona göre yaşayıp sünnet-i seniyyeyi bu asırda ihya eyleyip yüzlerce şehit sevabı kazanmayı bizlere de nasip eyle yâ Rabbi!

yüzlerce şehit sevabı kazanmayı bizlere de nasip eyle yâ Rabbi!

Dünyanın ve âhiretin, daha başka ne türlü hayırları varsaDünyanın ve âhiretin, daha başka ne türlü hayırları varsa bildiğimiz bilmediğimiz her türlü hayırlara bizleri erdir yâ Rabbi!

bildiğimiz bilmediğimiz her türlü hayırlara bizleri erdir yâ Rabbi!

Dünyanın ve âhiretin her türlü şerlerinden, şerlilerinden, tehlikelerden, üzüntülerinden,Dünyanın ve âhiretin her türlü şerlerinden, şerlilerinden, tehlikelerden, üzüntülerinden, elemlerinden bizleri koru ve kurtar yâ Rabbi!

elemlerinden bizleri koru ve kurtar yâ Rabbi!

Dualarımızı lütfunla, kereminle kabul eyle yâ Rabbi.

Dualarımızı lütfunla, kereminle kabul eyle yâ Rabbi.

Her hatim duası makbul, her hatim yapıldığı zaman yapılan dualar makbuldür;Her hatim duası makbul, her hatim yapıldığı zaman yapılan dualar makbuldür; Peygamber Efendimiz müjdelemiş.Peygamber Efendimiz müjdelemiş. Şu mübarek ayda hatim sonunda, bizim de yaptığımız şu dualarımızı eksiksiz kabul eyle yâ Rabbi!

Şu mübarek ayda hatim sonunda, bizim de yaptığımız şu dualarımızı eksiksiz kabul eyle yâ Rabbi!

Lütfuna erdir yâ Rabbi! Rahmetine mazhar eyle yâ Rabbi. Rızana vâsıl eyle yâ Rabbi!

Lütfuna erdir yâ Rabbi! Rahmetine mazhar eyle yâ Rabbi. Rızana vâsıl eyle yâ Rabbi!

Sübhâne rabbike rabbi'l-izzeti ammâ yesifûnSübhâne rabbike rabbi'l-izzeti ammâ yesifûn ve selâmün ale'l-mürselîn ve'l-hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemin. el-Fâtiha.

ve selâmün ale'l-mürselîn ve'l-hamdü li'llâhi Rabbi'l-âlemin. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2