Namaz Vakitleri

27 Cemâziye'l-Âhir 1446
28 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:21
Öğle
13:11
İkindi
15:29
Akşam
17:50
Yatsı
19:17
Detaylı Arama

Allah Bir Kulu Severse

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Rebîü'l-Evvel 1412 / 22.09.1991
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah Sevdiği Kulu Ahirete Yöneltir, Dünya Rahatlık Yeri Değildir, Allah Bir Kulu Sevdi mi, Melekler de Sever, Allah Sevdiği Kulu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah Bir Kulu Severse

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Rebîü'l-Evvel 1412 / 22.09.1991
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah Sevdiği Kulu Ahirete Yöneltir, Dünya Rahatlık Yeri Değildir, Allah Bir Kulu Sevdi mi, Melekler de Sever, Allah Sevdiği Kulu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî küllihîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî küllihîn. Hamden yüvafî ni'amehû ve yükâfî mezîdeh. Hamden kemâ yenbegî li-celâli vechihî veli azîmi sultânih.Hamden yüvafî ni'amehû ve yükâfî mezîdeh. Hamden kemâ yenbegî li-celâli vechihî veli azîmi sultânih. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ Seyyidina ve senedina ve mededina Muhammedini'l-MustafâVe's-salâtu ve's-selâmu alâ Seyyidina ve senedina ve mededina Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ. ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

İzâ ehabba'llâhu abden ağlaka aleyhi umûre'd-dünyâ ve feteha lehû umûre'l-âhireti. İzâ ehabba'llâhu abden ağlaka aleyhi umûre'd-dünyâ ve feteha lehû umûre'l-âhireti.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Çok aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Çok aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikrâmıAllahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikrâmı dünyada âhirette üzerinize olsun. Allah cümlemizi sevdiği salih kullarından eylesin.dünyada âhirette üzerinize olsun. Allah cümlemizi sevdiği salih kullarından eylesin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. Efendimiz'in yolunda yürümeyi, şefaatine ermeyi, âhirette ona komşu olmayı nasip eylesin. Efendimiz'in yolunda yürümeyi, şefaatine ermeyi, âhirette ona komşu olmayı nasip eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek sözlerinden, hadîs-i şerîflerindenPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek sözlerinden, hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyacağız, anlatacağız, feyz alacağız, sevap kazanacağız,bir demet okuyacağız, anlatacağız, feyz alacağız, sevap kazanacağız, ilim öğreneceğiz diye toplanmış bulunuyoruz. ilim öğreneceğiz diye toplanmış bulunuyoruz. Allah muradlarımıza, temennilerimize bizi nâil, sahip ve mazhar eylesin. Allah muradlarımıza, temennilerimize bizi nâil, sahip ve mazhar eylesin.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce, sonsuz minnettarlık duyduğumuz büyüklerimizeBu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce, sonsuz minnettarlık duyduğumuz büyüklerimize mânevî borcumuz olarak, şükrâne olarak,mânevî borcumuz olarak, şükrâne olarak, başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz olmak üzere mübarek âl'inin, ashâbının, başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz olmak üzere mübarek âl'inin, ashâbının, etbâının, ahbâbının ruhlarına ve hâsseten Peygamber Efendimiz'in hakiki vârisleri,etbâının, ahbâbının ruhlarına ve hâsseten Peygamber Efendimiz'in hakiki vârisleri, ümmetin mürebbîleri, mürşidleri, verese-i nebî, ulemâ-ı muhakkıkîn olanümmetin mürebbîleri, mürşidleri, verese-i nebî, ulemâ-ı muhakkıkîn olan sâdât-ı meşâyih-i turuk-u aliyyemizin, Ebû Bekr-i Sıddîksâdât-ı meşâyih-i turuk-u aliyyemizin, Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyi'l-Mürtezâ ve sâir sahabe-i kirâm rıdvânullâhi teâlâ aleyhim ecmaîn hazerâtındanve Aliyyi'l-Mürtezâ ve sâir sahabe-i kirâm rıdvânullâhi teâlâ aleyhim ecmaîn hazerâtından Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar gelmiş geçmiş cümle sâdât ve meşâyihimizin ruhlarına,Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar gelmiş geçmiş cümle sâdât ve meşâyihimizin ruhlarına, kitabını okuduğumuz Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddin Hocamız'ın ruhuna hediye olsun diye; kitabını okuduğumuz Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddin Hocamız'ın ruhuna hediye olsun diye; bu diyarları Allah rızası için cihat edip, can verip, zahmet çekip fethetmiş olanbu diyarları Allah rızası için cihat edip, can verip, zahmet çekip fethetmiş olan Fatih Sultan Mehmed Han aleyhi'r-rahmeti ve'l-gufrân hazretlerinin ruhunaFatih Sultan Mehmed Han aleyhi'r-rahmeti ve'l-gufrân hazretlerinin ruhuna ve onun ordusuna mensup mübarek, mücahit, evliyâ askerlerinin ruhlarına, şehitlerin, ve onun ordusuna mensup mübarek, mücahit, evliyâ askerlerinin ruhlarına, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye; şu camiyi bina edip de bizim hizmetimize kadar gazilerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye; şu camiyi bina edip de bizim hizmetimize kadar vesile olmuş olan, içinde ibadet etmemize sebep olmuş olan İskender Paşa'yavesile olmuş olan, içinde ibadet etmemize sebep olmuş olan İskender Paşa'ya ve bu camiyi tekrar tekrar tamir eden, genişleten insanlara, -tabii bunda sizin de payınız var,ve bu camiyi tekrar tekrar tamir eden, genişleten insanlara, -tabii bunda sizin de payınız var, cami küçücüktü, sayenizde 8-10 misli büyüdü- az da olsa yardım edenlere;cami küçücüktü, sayenizde 8-10 misli büyüdü- az da olsa yardım edenlere; -Allah hepinizden razı olsun- ve uzaktan yakından bu camiyi mânevî bakımdan imar [eden,]-Allah hepinizden razı olsun- ve uzaktan yakından bu camiyi mânevî bakımdan imar [eden,] -Sizin gelip de buralarda kalabalık cemaat olarak bulunmanız da bir çeşit imardır.-Sizin gelip de buralarda kalabalık cemaat olarak bulunmanız da bir çeşit imardır. İçinde cemaat olmayan cami harabedir. İçinde cemaati bol olan cami mâmuredir.İçinde cemaat olmayan cami harabedir. İçinde cemaati bol olan cami mâmuredir. Sizin bu mevcudiyetiniz de bir çeşit mânevî imardır.-Sizin bu mevcudiyetiniz de bir çeşit mânevî imardır.- uzaktan yakından buraya gelmiş siz kardeşlerimiz de Allah gönüllerinizin muradlarını versin,uzaktan yakından buraya gelmiş siz kardeşlerimiz de Allah gönüllerinizin muradlarını versin, geçmişlerinizin ruhu şâd olsun, iki cihan saadetine erin diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım;geçmişlerinizin ruhu şâd olsun, iki cihan saadetine erin diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım; hayırlı, feyizli, bereketli başlayalım, buyurun. hayırlı, feyizli, bereketli başlayalım, buyurun.

Enes b. Mâlik radıyallahu anh rivayet etmiş.Enes b. Mâlik radıyallahu anh rivayet etmiş. ed-Deylemî Müsnedü'l-firdevs isimli kitabına kaydeylemiş kied-Deylemî Müsnedü'l-firdevs isimli kitabına kaydeylemiş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurmuşlar: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyurmuşlar:

İzâ ehabba'llâhu abden ağlaka aleyhi umûre'd-dünyâ.İzâ ehabba'llâhu abden ağlaka aleyhi umûre'd-dünyâ. "Allah bir kulu sevdi mi onun üzerine dünya işlerini kapatır.""Allah bir kulu sevdi mi onun üzerine dünya işlerini kapatır." Ve feteha lehû umûre'l-âhireti. "Ve ona âhiret işlerini açar." Ve feteha lehû umûre'l-âhireti. "Ve ona âhiret işlerini açar."

"Allah bir kulu sevdi mi onun yüzüne dünya işlerini kapatır, âhiret kapılarını açar." "Allah bir kulu sevdi mi onun yüzüne dünya işlerini kapatır, âhiret kapılarını açar."

Dünya işlerine yol vermez, geçit vermez, imkân vermez ve dünyaya meyil için gayrete,Dünya işlerine yol vermez, geçit vermez, imkân vermez ve dünyaya meyil için gayrete, teşebbüse geçse bile ona zorluklar çıkartır. Çünkü onu seviyor. teşebbüse geçse bile ona zorluklar çıkartır. Çünkü onu seviyor. Sevdiği için engeller, engelleme yapar. Her şey kudretinde... Sevdiği için engeller, engelleme yapar. Her şey kudretinde... "Bu kulum dünyaya dalmasın" diye mâniler çıkartır. "Bu kulum dünyaya dalmasın" diye mâniler çıkartır. Kul "dünyaya dalacağım" diye uğraşır; dalabilirsen dal bakalım... Allah seviyor.Kul "dünyaya dalacağım" diye uğraşır; dalabilirsen dal bakalım... Allah seviyor. Dünyaya giderse helâk olacak, dünyalık içinde mahvolacak diye Dünyaya giderse helâk olacak, dünyalık içinde mahvolacak diye dünyalığın kapılarını kapatır, işi zorlaştırır.dünyalığın kapılarını kapatır, işi zorlaştırır. Ve âhiretin kapılarını açar, âhiretin sevabını kazanmasına sebep olacak yolları kolaylaştırır,Ve âhiretin kapılarını açar, âhiretin sevabını kazanmasına sebep olacak yolları kolaylaştırır, yolları açar, esbâbını ihsan eder. "O kulum türlü türlü dereceler kazansın" diyeyolları açar, esbâbını ihsan eder. "O kulum türlü türlü dereceler kazansın" diye âhirette işine yaracak durumları onun başına getirir. Sübhanallah! âhirette işine yaracak durumları onun başına getirir. Sübhanallah!

Bizim bir dünya görüşümüz var, bir isteğimiz, bir keyfimiz, bir zevkimiz var;Bizim bir dünya görüşümüz var, bir isteğimiz, bir keyfimiz, bir zevkimiz var; bir de Allah'ın muamelesi var. Yef'alu'llâhu mâ yeşâu. İnna'llâhe yahkumu mâ yürîd. bir de Allah'ın muamelesi var.

Yef'alu'llâhu mâ yeşâu.

İnna'llâhe yahkumu mâ yürîd.

Allah dilediğini yapar, dilediğine hükmeder. Vallâhu yahkumu lâ muakkibe li-hükmihî.Allah dilediğini yapar, dilediğine hükmeder.

Vallâhu yahkumu lâ muakkibe li-hükmihî.
"Hükmeder, hükmüne kimse itiraz [edemez.]" Temyiz vesaire bahis konusu değil."Hükmeder, hükmüne kimse itiraz [edemez.]" Temyiz vesaire bahis konusu değil. Hükmüne herkes razı olmak durumunda. Kahren veya hubben razı olacak, başka çaresi yok. Hükmüne herkes razı olmak durumunda. Kahren veya hubben razı olacak, başka çaresi yok.

Allah ne takdir etmiş de kim karşı gelmiş? Allah ne takdir etmiş de kim karşı gelmiş?

Falanca zıplamış, hoplamış, bağırmış, çağırmış, tepinmiş, camları kırmış, masaları yumruklamış...Falanca zıplamış, hoplamış, bağırmış, çağırmış, tepinmiş, camları kırmış, masaları yumruklamış... Sonra ne yapmış? Yine teslim olmuş, ne yapacak? Allah'a bir şey mi yapacak? Sonra ne yapmış?

Yine teslim olmuş, ne yapacak? Allah'a bir şey mi yapacak?

Tepinse, yırtınsa, çatlasa, patlasa yine Allah'ın dediği olur. Tepinse, yırtınsa, çatlasa, patlasa yine Allah'ın dediği olur.

Muhterem kardeşlerim! Allah celle celâlühû -şu kanunun esrarengizliğine, garabetine,Muhterem kardeşlerim!

Allah celle celâlühû -şu kanunun esrarengizliğine, garabetine,
acayipliğine bakın ki- ehli imana çeşitli sıkıntılar veriyor,acayipliğine bakın ki- ehli imana çeşitli sıkıntılar veriyor, ehli küfre de alabildiğine rahatlık, bolluk [veriyor.] Sübhanallah!ehli küfre de alabildiğine rahatlık, bolluk [veriyor.] Sübhanallah! Saraylar, keyifler, çengiler, çalgılar, içkiler, meyveler...Saraylar, keyifler, çengiler, çalgılar, içkiler, meyveler... Adam artık oturarak yiyecek hâli kalmıyor, yan gelip yatıyor, hizmetçi gelip ağzına tıkıyor...Adam artık oturarak yiyecek hâli kalmıyor, yan gelip yatıyor, hizmetçi gelip ağzına tıkıyor... Böyle keyifli keyifli [haller...] Allah bunu seviyor da mı ona bu kadar meyve, sebze, içki,Böyle keyifli keyifli [haller...] Allah bunu seviyor da mı ona bu kadar meyve, sebze, içki, meşrubat, ikrâm, alkış, etrafında asker, şaşaa, altınlar, gümüşler [veriyor?] Sevdiğinden mi? meşrubat, ikrâm, alkış, etrafında asker, şaşaa, altınlar, gümüşler [veriyor?] Sevdiğinden mi?

Hayır. Neden? Onlar onu meşgul eder. Zaten çoğu haramdan gelmiştir.Hayır.

Neden?

Onlar onu meşgul eder. Zaten çoğu haramdan gelmiştir.
Âhireti hiç düşünmez. Nefsinin esiridir. Yer, içer, keyfine bakar. Zaten ne demiş birisi; Âhireti hiç düşünmez. Nefsinin esiridir. Yer, içer, keyfine bakar. Zaten ne demiş birisi;

"Ye, iç, yan gel, keyfine bak." Görüyor musun tavsiyeyi? "Ye, iç, yan gel..." "Ye, iç, yan gel, keyfine bak."

Görüyor musun tavsiyeyi?

"Ye, iç, yan gel..."

Tabii yiyip içtikten sonra ayakta duracak hâli kalmıyor, yan gelecek.Tabii yiyip içtikten sonra ayakta duracak hâli kalmıyor, yan gelecek. Ondan sonra da keyfine bak...Ondan sonra da keyfine bak... Elini çırpıp ne demiş? "Çalsın sazlar, oynasın kızlar." Elini çırpıp ne demiş?

"Çalsın sazlar, oynasın kızlar."

İyi ama bu fâni dünyanın kâfirce, müşrikçe, inançsızca, insafsızca yaşam tarzı bu... İyi ama bu fâni dünyanın kâfirce, müşrikçe, inançsızca, insafsızca yaşam tarzı bu...

Allah'ın en sevgili kulu kim? Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ.Allah'ın en sevgili kulu kim?

Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ.
Eşref-i mahlukât; mahlukâtın Eşref-i mahlukât; mahlukâtın en şereflisi, efendilerin efendisi. Seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn; evvelkilerin, sonrakilerin efendisi.en şereflisi, efendilerin efendisi. Seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn; evvelkilerin, sonrakilerin efendisi. Resûlü's-sekaleyn; insin, cinnin peygamberi. Eşsiz emsalsiz bir insan. Resûlü's-sekaleyn; insin, cinnin peygamberi. Eşsiz emsalsiz bir insan.

Evliyâullahtan birisi Medine-i Münevvere'ye gitmiş, sormuş: Evliyâullahtan birisi Medine-i Münevvere'ye gitmiş, sormuş:

-Bilmez mi? Evliyâ; Allah gözünden perdeleri kaldırmış.- -Bilmez mi? Evliyâ; Allah gözünden perdeleri kaldırmış.-

"Peygamber Efendimiz'in sarayını gösterir misiniz bana?" demiş. Demişler ki; "Ne sarayı ya!" "Peygamber Efendimiz'in sarayını gösterir misiniz bana?" demiş.

Demişler ki;

"Ne sarayı ya!"

Biliyor ama mahsustan soruyor. "Gösterin bakalım, Peygamber Efendimiz'in sarayı nasıl?Biliyor ama mahsustan soruyor.

"Gösterin bakalım, Peygamber Efendimiz'in sarayı nasıl?
-Eski zamanda.- Peygamber Efendimiz'in sarayını ziyaret etmek istiyorum. Gösterin bakalım.-Eski zamanda.- Peygamber Efendimiz'in sarayını ziyaret etmek istiyorum. Gösterin bakalım. Altınlı mıydı, gümüşlü müydü, elmaslı mıydı, zümrütlü müydü,Altınlı mıydı, gümüşlü müydü, elmaslı mıydı, zümrütlü müydü, zebercetli miydi, pırıl pırıl mıydı, şıkır şıkır mıydı, ışıl ışıl mıydı?" zebercetli miydi, pırıl pırıl mıydı, şıkır şıkır mıydı, ışıl ışıl mıydı?"

Demişler ki; "Ne sarayı ya! Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemDemişler ki;

"Ne sarayı ya! Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem
hurma dallarıyla örtülmüş, sade toprakla sıvanmış öyle basit evlerde yaşadı ki..." hurma dallarıyla örtülmüş, sade toprakla sıvanmış öyle basit evlerde yaşadı ki..."

Medine-i Münevvere'ye geldiği zaman misafir olduğu şahıs kim? Medine-i Münevvere'ye geldiği zaman misafir olduğu şahıs kim?

Başımızın tacı Halid b. Zeyd el-Ensârî. Eyüp'te medfun bulunan sahabe-i güzîn.Başımızın tacı Halid b. Zeyd el-Ensârî. Eyüp'te medfun bulunan sahabe-i güzîn. Ebû Eyyûb el-Ensârî diyoruz. Ebû Eyyûb künyesidir, ismi Halid'dir. Ebû Eyyûb el-Ensârî diyoruz. Ebû Eyyûb künyesidir, ismi Halid'dir. Ebû Eyyûb Halid b. Zeyd el-Ensârî. Ensardan olduğu için o da nisbesidir.Ebû Eyyûb Halid b. Zeyd el-Ensârî. Ensardan olduğu için o da nisbesidir. Onun evine misafir oldu. Tevazua bak ki, dedi ki; Onun evine misafir oldu. Tevazua bak ki, dedi ki;

"Ben alt katta oturayım, siz evcek üst katta buyurun, oturun." "Ben alt katta oturayım, siz evcek üst katta buyurun, oturun."

Efendimiz alt kata razı oldu. O ısrar etti; "Olmaz efendim, nasıl olur?Efendimiz alt kata razı oldu. O ısrar etti;

"Olmaz efendim, nasıl olur?
Siz aşağıdayken biz yukarıda nasıl gezeriz?Siz aşağıdayken biz yukarıda nasıl gezeriz? Peygamber Efendimiz'in üstündeki katta duramayız..." Peygamber Efendimiz'in üstündeki katta duramayız..."

Efendimiz alt katta durdu. Fakat bir gün testi devrilmiş, aşağıya su akmış. Efendimiz alt katta durdu. Fakat bir gün testi devrilmiş, aşağıya su akmış.

"Yâ Resûlallah, artık dayanamam, lütfen siz üst tarafa buyurun." dedi ve Efendimiz'i üst kata geçirdi. "Yâ Resûlallah, artık dayanamam, lütfen siz üst tarafa buyurun." dedi ve Efendimiz'i üst kata geçirdi.

Efendimiz ondan sonra da kısa zamandaEfendimiz ondan sonra da kısa zamanda mescidi yaptı. İlk önce neyi yaptı? Ne kadar ibretli! Devesi ilk önce nerede çöktü? "Bırakın" dedi. mescidi yaptı.

İlk önce neyi yaptı?

Ne kadar ibretli!

Devesi ilk önce nerede çöktü?

"Bırakın" dedi.

Herkes devenin dizginine yapışıyor: "Aman bize gelin, aman bize misafir olun yâ Resûlallah!" Herkes devenin dizginine yapışıyor:

"Aman bize gelin, aman bize misafir olun yâ Resûlallah!"

"Bırakın, deve vazifeli. Allah deveye ilham edecek. Bırakın bakalım, nerede durursa orada dursun." dedi. "Bırakın, deve vazifeli. Allah deveye ilham edecek. Bırakın bakalım, nerede durursa orada dursun." dedi.

Deve geldi geldi, sağa baktı, sola baktı, böğürdü, geldi bir yere çöktü. Ondan sonra kalktı.Deve geldi geldi, sağa baktı, sola baktı, böğürdü, geldi bir yere çöktü. Ondan sonra kalktı. Çöktü, yani tam durmadı, yine kalktı. Biraz daha ileriye gitti.Çöktü, yani tam durmadı, yine kalktı. Biraz daha ileriye gitti. Halid b. Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî Efendimiz'in evi önünde durdu.Halid b. Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî Efendimiz'in evi önünde durdu. Peygamber Efendimiz'in kime misafir olacağı belli oldu. İlk durduğu yer işaretti. Peygamber Efendimiz'in kime misafir olacağı belli oldu.

İlk durduğu yer işaretti.
Orada durması Allah'ın Peygamber Efendimiz'e bir işaretiydi.Orada durması Allah'ın Peygamber Efendimiz'e bir işaretiydi. Peygamber Efendimiz orada mescid-i saadetini bina etti. İlk işi mescit [inşa] etmek. Neden? Peygamber Efendimiz orada mescid-i saadetini bina etti. İlk işi mescit [inşa] etmek.

Neden?

Mescit bir İslâm cemiyetinin iliğidir, iliği!Mescit bir İslâm cemiyetinin iliğidir, iliği! Özüdür, canıdır, ana hareket noktasıdır, hayat merkezidir, kalbidir, enerji kaynağıdır, orasıdır; mescit.Özüdür, canıdır, ana hareket noktasıdır, hayat merkezidir, kalbidir, enerji kaynağıdır, orasıdır; mescit. Önce mescit lazım! Gidiyorsun, bakıyorsun; falanca yerde şu kadar müslüman var.Önce mescit lazım!

Gidiyorsun, bakıyorsun; falanca yerde şu kadar müslüman var.
İyi, gidelim ziyarete, gidiyorsun. 40 aile, 50 aile, 100 aile, 200 yüz aile... Mescitleri yok!İyi, gidelim ziyarete, gidiyorsun. 40 aile, 50 aile, 100 aile, 200 yüz aile... Mescitleri yok! Mescitleri var; kapısı kilitli, hocaları yok. Ben "Olmaz!" diyorum, gittiğim yerde söylüyorum. Diyorum ki; Mescitleri var; kapısı kilitli, hocaları yok. Ben "Olmaz!" diyorum, gittiğim yerde söylüyorum. Diyorum ki;

"Bir insana hava lazım mı? Lazım. Ağzını, burnunu tıkasan ölür. Tepine tepine ölür, patlar. Hava lazım. "Bir insana hava lazım mı?

Lazım. Ağzını, burnunu tıkasan ölür. Tepine tepine ölür, patlar. Hava lazım.

Su lazım mı? Lazım. Su olmazsa kurur. Yemek lazım mı? Lazım. Yemek yemezse ölür. Su lazım mı?

Lazım. Su olmazsa kurur.

Yemek lazım mı?

Lazım. Yemek yemezse ölür.

Havadan, sudan, yemekten daha önce bir insana dinini öğretecek hoca lazım!" diyorum. Neden? Havadan, sudan, yemekten daha önce bir insana dinini öğretecek hoca lazım!" diyorum.

Neden?

Ölürse imanla göçsün. Bir insan ölürse ölür. Nasıl olsa öleceğiz.Ölürse imanla göçsün. Bir insan ölürse ölür. Nasıl olsa öleceğiz. Zaten ecelinden önce ölmek yok. Bir insana zaten rızkı Allah gönderir. Nasıl gönderir? Zaten ecelinden önce ölmek yok. Bir insana zaten rızkı Allah gönderir.

Nasıl gönderir?

Kanat verir, gönderir. Mânevî postayla gönderir, pattadak karşına gelir.Kanat verir, gönderir. Mânevî postayla gönderir, pattadak karşına gelir. Rızkı insanın burnuna toslar. Muhakkak gelir. İstersen dene; gelir. Çünkü; Rızkı insanın burnuna toslar. Muhakkak gelir. İstersen dene; gelir. Çünkü;

İnna'llâhe hüve'r-rezzâku zü'l-kuvveti'l-metîn. "Allah rezzâk-ı âlemdir." Rızkı O veriyor.İnna'llâhe hüve'r-rezzâku zü'l-kuvveti'l-metîn. "Allah rezzâk-ı âlemdir."

Rızkı O veriyor.
Tayin etmiş, tespit etmiş. Tayin etmiş, tespit etmiş. Hem de daha çocuk doğmadan, anasının karnındayken bir melek gönderiyor, yazdırıyor.Hem de daha çocuk doğmadan, anasının karnındayken bir melek gönderiyor, yazdırıyor. Daha anasının karnındayken, çocuk dünyaya gelmeden rızkı belli! Olur mu böyle bir şey? Daha anasının karnındayken, çocuk dünyaya gelmeden rızkı belli!

Olur mu böyle bir şey?

İstersen "olmaz" de... Olmadığını ispat edemezsin ki, mânevî bir şey.İstersen "olmaz" de... Olmadığını ispat edemezsin ki, mânevî bir şey. Senin gördüğün, anladığın, kafanın ereceği bir şey değil zaten. Rızkını Allah önceden tespit etmiş. Senin gördüğün, anladığın, kafanın ereceği bir şey değil zaten. Rızkını Allah önceden tespit etmiş.

Mâ urîdu minhüm min rızkin ve mâ urîdu en yut'imûn.Mâ urîdu minhüm min rızkin ve mâ urîdu en yut'imûn. "Ben kullarımdan rızık istemiyorum, ziyafet çekmelerini istemiyorum." "Ben kullarımdan rızık istemiyorum, ziyafet çekmelerini istemiyorum."

İnna'llâhe hüve'r-rezzâku zü'l-kuvveti'l-metîn. Rızkı Allah veriyor, O gönderiyor.İnna'llâhe hüve'r-rezzâku zü'l-kuvveti'l-metîn.

Rızkı Allah veriyor, O gönderiyor.
Gökten yağmur yağdırmasa, yerden nebat bitirmese, meyveleri oldurmasa sen ne yiyeceksin?Gökten yağmur yağdırmasa, yerden nebat bitirmese, meyveleri oldurmasa sen ne yiyeceksin? Buğday yapabilir misin? Mahsul çıkartabilir misin? Ne yapacaksın? Hiçbir şey yapamazsın. Buğday yapabilir misin? Mahsul çıkartabilir misin? Ne yapacaksın?

Hiçbir şey yapamazsın.

Rızkı böyle mi veriyor? Hayır.Rızkı böyle mi veriyor?

Hayır.
Sadece böyle vermiyor; tek tek şahısların kaç gram yiyeceği bile belli.Sadece böyle vermiyor; tek tek şahısların kaç gram yiyeceği bile belli. Ne kadar yiyeceği, boğazından ne kadar geçeceği belli. Hepsi belli, tespit edilmiş. Neden? Ne kadar yiyeceği, boğazından ne kadar geçeceği belli. Hepsi belli, tespit edilmiş.

Neden?

Kâinatın senaryosunu Rabbü'l-âlemîn takdir eylemiş, o yazmış. Var mı bir diyeceğin?Kâinatın senaryosunu Rabbü'l-âlemîn takdir eylemiş, o yazmış. Var mı bir diyeceğin? Bu piyesi niye böyle yapmışlar; en sonunda kahraman sırt üstü düşüyor, ölüyor.Bu piyesi niye böyle yapmışlar; en sonunda kahraman sırt üstü düşüyor, ölüyor. Ne yapalım, git yazarın yakasına yapış. Ne diyebilirsin; piyesi böyle yazmış, var mı bir diyeceğin? Ne yapalım, git yazarın yakasına yapış. Ne diyebilirsin; piyesi böyle yazmış, var mı bir diyeceğin?

Kâinatın mukadderatını kim tespit etmiş? Âlemlerin rabbi, Rabbü'l-âlemîn tespit etmiş.Kâinatın mukadderatını kim tespit etmiş?

Âlemlerin rabbi, Rabbü'l-âlemîn tespit etmiş.
Var mı bir diyeceğin? "Acaba genel konuları biliyordu da bazı konuları bilmiyordu." diyebilir misin? Var mı bir diyeceğin?

"Acaba genel konuları biliyordu da bazı konuları bilmiyordu." diyebilir misin?

Deli misin sen! Rabbü'l-âlemîn her şeyi bilir. Bilmediği hiçbir şey olmaz.Deli misin sen! Rabbü'l-âlemîn her şeyi bilir. Bilmediği hiçbir şey olmaz. Bilmediği bir şeyi söyleyemezsin, "bilmiyor" diyemezsin. Her şeyi bildiğine amennâ ve saddaknâ. Bilmediği bir şeyi söyleyemezsin, "bilmiyor" diyemezsin. Her şeyi bildiğine amennâ ve saddaknâ.

Ve hüve alîmun bi-zâti's-sudûr. Kalbinden geçenleri de bilir, olmuşu da bilir, olacağı da bilir.Ve hüve alîmun bi-zâti's-sudûr.

Kalbinden geçenleri de bilir, olmuşu da bilir, olacağı da bilir.
Çünkü olduracak olan kendisi, planını yapan kendisi, kaderi takdir eden kendisi.Çünkü olduracak olan kendisi, planını yapan kendisi, kaderi takdir eden kendisi. Bir insanın rızkı da belli. Onun için ârif, evliyâdan bir kimse diyor ki; Bir insanın rızkı da belli.

Onun için ârif, evliyâdan bir kimse diyor ki;

"Bir insan 'rızık arayacağım' diye çalışmak peşinde koşuyor da kullukta kusur ediyorsa o adam kör!" "Bir insan 'rızık arayacağım' diye çalışmak peşinde koşuyor da kullukta kusur ediyorsa o adam kör!"

Hadi ya! Gözlük kullanmıyor,Hadi ya! Gözlük kullanmıyor, değnek yok, yanında koluna girip götüren adam yok, her tarafı görüyor.değnek yok, yanında koluna girip götüren adam yok, her tarafı görüyor. Görüyor ama mâneviyatı görmüyor, gerçekleri görmüyor. Adam kör! Görüyor ama mâneviyatı görmüyor, gerçekleri görmüyor. Adam kör!

Gözünün kör olduğuna alâmet nedir? Gözünün kör olduğuna alâmet nedir?

Allah'ın garantilemiş olduğu rızkın peşinde ömrünü çürütüyor;Allah'ın garantilemiş olduğu rızkın peşinde ömrünü çürütüyor; Allah'ın kuldan istemiş olduğu ibadeti yapmakta alabildiğine tembel, yapmıyor. "Hadi gel, Cuma'yı kıl." Allah'ın kuldan istemiş olduğu ibadeti yapmakta alabildiğine tembel, yapmıyor.

"Hadi gel, Cuma'yı kıl."

"İşim var." "Hadi namazını kıl." "Ticaretim var." "Hadi kalk, ibadet eyle." "İşim var."

"Hadi namazını kıl."

"Ticaretim var."

"Hadi kalk, ibadet eyle."

"Aman, memuriyetim var!" "Hadi gel, şunu yap." "Vazife de mukaddestir." Hadi oradan, yalancı!"Aman, memuriyetim var!"

"Hadi gel, şunu yap."

"Vazife de mukaddestir."

Hadi oradan, yalancı!
Mukaddes olan Allah'a ibadet etmektir. Allah'a âsilik ederek, isyan ederek vazife diye bir şey olur mu? Mukaddes olan Allah'a ibadet etmektir. Allah'a âsilik ederek, isyan ederek vazife diye bir şey olur mu?

Rabbü'l-âlemîne isyan edeceksin; "vazife mukaddes" [diyeceksin!]Rabbü'l-âlemîne isyan edeceksin; "vazife mukaddes" [diyeceksin!] Vazifeyi öyle tanzim et, her şey elinde.Vazifeyi öyle tanzim et, her şey elinde. Mesai saatleri elinde; yaz saati, kış saati, nasıl oynuyorsun...Mesai saatleri elinde; yaz saati, kış saati, nasıl oynuyorsun... Çocuğun topaçla oynadığı gibi her şeyle oynuyorsun.Çocuğun topaçla oynadığı gibi her şeyle oynuyorsun. Bir saat önceye al, bir saat sonraya al. Cuma [günü]Bir saat önceye al, bir saat sonraya al. Cuma [günü] Cuma'ya gitme, vazife mukaddestir, vazife yap. Sen niye Allah'ın emrine karşı geliyorsun?Cuma'ya gitme, vazife mukaddestir, vazife yap. Sen niye Allah'ın emrine karşı geliyorsun? Cuma saatine ne diye vazife koyuyorsun? Vazife koyma. Tatili o tarafa alıver.Cuma saatine ne diye vazife koyuyorsun? Vazife koyma. Tatili o tarafa alıver. Ötekiler yemeği yarım saat önce yese kıyamet mi kopar? Hiçbir şey olmaz, daha iyi olur.Ötekiler yemeği yarım saat önce yese kıyamet mi kopar? Hiçbir şey olmaz, daha iyi olur. Herkes sevap kazanır, memleket nurlanır.Herkes sevap kazanır, memleket nurlanır. Nasıl şimdi burada elektrikler yanınca ortalık pırıl pırıl, nurlu, daha güzel olur. Nasıl şimdi burada elektrikler yanınca ortalık pırıl pırıl, nurlu, daha güzel olur.

"Canım olur mu; kanun, nizam..." Kanunu kim yapıyor? Meclisteki 450 kişi yapıyor."Canım olur mu; kanun, nizam..."

Kanunu kim yapıyor?

Meclisteki 450 kişi yapıyor.
Oturup parmak kaldırırlarsa, 450'nin yarısı 225, bir kişiyi daha ekle 226;Oturup parmak kaldırırlarsa, 450'nin yarısı 225, bir kişiyi daha ekle 226; 226 kişi bir karar verirse mesai saati de değişir, her şey değişir. 226 kişi bir karar verirse mesai saati de değişir, her şey değişir.

Ben Adapazarı Mühendislik Akademisi'nde hocalık yaptığım zamanBen Adapazarı Mühendislik Akademisi'nde hocalık yaptığım zaman cumartesi pazar günleri orada ders vardı. Benim dört saat cumartesi günü dersim vardı.cumartesi pazar günleri orada ders vardı. Benim dört saat cumartesi günü dersim vardı. Nasıl olur bu? Cumartesi günü tatil değil mi? Nasıl olur bu? Cumartesi günü tatil değil mi?

Tatil ama oturmuşlar, karar almışlar; hoca ihtiyacını karşılamak için, burası taşra vilayetidir,Tatil ama oturmuşlar, karar almışlar; hoca ihtiyacını karşılamak için, burası taşra vilayetidir, tatil zamanında öteki hocalar buraya gelebilsin diye,tatil zamanında öteki hocalar buraya gelebilsin diye, cumartesiyi pazarı -hem de devletin yüksek okulu- mesai saati yapmışlar,cumartesiyi pazarı -hem de devletin yüksek okulu- mesai saati yapmışlar, tatili de çarşamba gününe atmışlar. Oldu mu bu? Devlet yıkıldı mı? Hayır.tatili de çarşamba gününe atmışlar.

Oldu mu bu? Devlet yıkıldı mı?

Hayır.
Ne kadar güzel talebe yetişti, ne kadar güzel okul çalıştı, Ne kadar güzel talebe yetişti, ne kadar güzel okul çalıştı, ne kadar güzel memleketin ilmine irfânına hizmet oldu. Bu kadar basit! ne kadar güzel memleketin ilmine irfânına hizmet oldu.

Bu kadar basit!
Ne diye şeytanlık ediyorsun, inat ediyorsun? Ne diye şeytanlık ediyorsun, inat ediyorsun? Kanunmuş, nizammış, vazifeymiş, mukaddesmiş... Kimi kandırıyorsun? Allah'ı kandırabilir misin ya?! Kanunmuş, nizammış, vazifeymiş, mukaddesmiş... Kimi kandırıyorsun? Allah'ı kandırabilir misin ya?!

Oturmuşsun sultan gibi, millet iki dudağının arasından bir ses çıkacak diye bakıyor.Oturmuşsun sultan gibi, millet iki dudağının arasından bir ses çıkacak diye bakıyor. "Başörtüsüne dokunmayın!" diyecekler, dokunulmayacak."Başörtüsüne dokunmayın!" diyecekler, dokunulmayacak. "Dokunun!" deyince hadi bakalım, bir gürültü, bir patırtı... Ne oluyor? İki dudağının arasında."Dokunun!" deyince hadi bakalım, bir gürültü, bir patırtı... Ne oluyor?

İki dudağının arasında.
İyi insan geliyor, iyi şeyler yapılıyor; kötü insan geliyor, kötü şeyler yapılıyor. İyi insan geliyor, iyi şeyler yapılıyor; kötü insan geliyor, kötü şeyler yapılıyor. Adamın yetişmesine bağlı bir şey. Rızkı Allah veriyor. Millet rızkın peşinde koşuyor. Adamın yetişmesine bağlı bir şey.

Rızkı Allah veriyor. Millet rızkın peşinde koşuyor.
Allah kullarına; "Bana ibadet edin." diyor, ibadeti yapmıyor. Allah kullarına; "Bana ibadet edin." diyor, ibadeti yapmıyor.

"Kulum, niye ibadet etmiyorsun, gel bakalım." "İşim var." "Ne işi?" "Kulum, niye ibadet etmiyorsun, gel bakalım."

"İşim var."

"Ne işi?"

"Memuriyet, ıvır zıvır, iş, güç..." "Peki, bu namazı kıl, ondan sonra git."Memuriyet, ıvır zıvır, iş, güç..."

"Peki, bu namazı kıl, ondan sonra git.
İki saat daha fazla çalış.İki saat daha fazla çalış. Cumartesiyi nasıl tatil yaptın, pazarı nasıl tatil yaptın,Cumartesiyi nasıl tatil yaptın, pazarı nasıl tatil yaptın, istediğin zaman koca koca günleri nasıl tatil yapıyorsun?" "Çalışmazsak memleket geri kalırmış." istediğin zaman koca koca günleri nasıl tatil yapıyorsun?"

"Çalışmazsak memleket geri kalırmış."

Haftada iki gün tatili nasıl yapıyorsun? Haftada iki gün tatili nasıl yapıyorsun?

Akılla mantıkla hiç ilgisi yok; imanla imansızlıkla, iyi niyetle kötü niyetle ilgili bir şey.Akılla mantıkla hiç ilgisi yok; imanla imansızlıkla, iyi niyetle kötü niyetle ilgili bir şey. Senin ibadete yanaşman, yanaşmaman da öyle. İbadete yanaşmıyor, bin dereden su getiriyor.Senin ibadete yanaşman, yanaşmaman da öyle. İbadete yanaşmıyor, bin dereden su getiriyor. Oruç tutmuyor, midesi rahatsızmış. Kerata, miden rahatsız ama turşuyu nasıl yiyorsun sevdiğin için?Oruç tutmuyor, midesi rahatsızmış. Kerata, miden rahatsız ama turşuyu nasıl yiyorsun sevdiğin için? O zaman doktorları dinliyor musun? O zaman doktorları dinliyor musun? Sigaranın zararlı olduğunu askeri akademiler, Gülhane akedemileri, doktorlar, raporlar, araştırmalar, Sigaranın zararlı olduğunu askeri akademiler, Gülhane akedemileri, doktorlar, raporlar, araştırmalar, karton ilanlar, hepsi söylüyor; niye sigarayı içiyorsun? karton ilanlar, hepsi söylüyor; niye sigarayı içiyorsun?

Gel bakalım, sen zararlı şeylerin hepsinden kaçan bir insan mısın? "Kaçarım." Gel bakalım, sen zararlı şeylerin hepsinden kaçan bir insan mısın?

"Kaçarım."

Niye sigara içiyorsun? Keyfine uygun oldu mu nasıl zararlı işi yapıyorsun? Kimi aldatıyorsun? Niye sigara içiyorsun? Keyfine uygun oldu mu nasıl zararlı işi yapıyorsun?

Kimi aldatıyorsun?

Kendini aldatıyorsun! Niye ibadeti yapmıyorsun? Kendini aldatıyorsun!

Niye ibadeti yapmıyorsun?

İçinde iman zayıf, Allah'a bağlılığın zayıf, ondan. Şeytan seni eline almış, kukla gibi oynatıyor.İçinde iman zayıf, Allah'a bağlılığın zayıf, ondan.

Şeytan seni eline almış, kukla gibi oynatıyor.
İpini buradan çektirtiyor, elini kaldırıyorsun. Şeytanın kuklası!İpini buradan çektirtiyor, elini kaldırıyorsun. Şeytanın kuklası! Şeytanın maskarası; sadece kukla olsa iyi... Şeytan seninle alay ediyor.Şeytanın maskarası; sadece kukla olsa iyi... Şeytan seninle alay ediyor. Şeytan insana kahkahayla gülüyor.Şeytan insana kahkahayla gülüyor. Aldattığı zaman, Allah'a âsi ettiği zaman şeytan seviniyor, gülüyor. Yazık değil mi?Aldattığı zaman, Allah'a âsi ettiği zaman şeytan seviniyor, gülüyor. Yazık değil mi? Öyle fena bir düşmanı sevindiriyorsun ve güldürüyorsun da melekleri ağlatıyorsun!Öyle fena bir düşmanı sevindiriyorsun ve güldürüyorsun da melekleri ağlatıyorsun! Melekleri ağlatacak günahları işliyorsun da şeytanı güldürecek işleri işliyorsun da kılın kıpırdamıyor! Melekleri ağlatacak günahları işliyorsun da şeytanı güldürecek işleri işliyorsun da kılın kıpırdamıyor!

Hesaplarımız çok ters. Kafamız tam çalışmıyor. İşi çok anlayamıyoruz.Hesaplarımız çok ters. Kafamız tam çalışmıyor. İşi çok anlayamıyoruz. Bu işler senin bildiğin gibi değil, Allah'ın kanunları bir başka türlü. Neden? Bu işler senin bildiğin gibi değil, Allah'ın kanunları bir başka türlü.

Neden?

Allah celle celâlühû bizi buraya imtihana gönderdiğinden, imtihan ediyor. Var mı diyeceğin? Allah celle celâlühû bizi buraya imtihana gönderdiğinden, imtihan ediyor. Var mı diyeceğin?

İmtihan ediyor. İmtihan ediyor.

İzâ ehabba'llâhu abden. Allah bir kulu sevdi mi dünyalık kapılarını ona kapatıyor.İzâ ehabba'llâhu abden. Allah bir kulu sevdi mi dünyalık kapılarını ona kapatıyor. Gitmek istese de tosluyor, olmuyor. "Hay Allah!.." Bir tanesi diyor ki; Gitmek istese de tosluyor, olmuyor. "Hay Allah!.."

Bir tanesi diyor ki;

"Ya ben namaz kılıyorum, oruç tutuyorum; benim mahsulüm zarar ediyor, koyunlarım ölüyor..." "Ya ben namaz kılıyorum, oruç tutuyorum; benim mahsulüm zarar ediyor, koyunlarım ölüyor..."

Nerdeyse dinden imandan çıkacak.Nerdeyse dinden imandan çıkacak. Sanıyor ki namaz kılınca, oruç tutunca her işinin rast gitmesi şart. Sanıyor ki namaz kılınca, oruç tutunca her işinin rast gitmesi şart. Sanki Allah namaz kıldı diye onun her işini rast getirmek mecburiyetindeymiş sanıyor. Sanki Allah namaz kıldı diye onun her işini rast getirmek mecburiyetindeymiş sanıyor.

İki kardeş var; birisi imanlı, ötekisi sarhoş, birisi deniz kenarında plaj işletiyor,İki kardeş var; birisi imanlı, ötekisi sarhoş, birisi deniz kenarında plaj işletiyor, ötekisi kasabasında, dindar. Ama dindar olanın söylediği söz sarhoşunkinden daha tehlikeli. ötekisi kasabasında, dindar. Ama dindar olanın söylediği söz sarhoşunkinden daha tehlikeli. Teşebbüslerinde, işlerinde zarar etmiş.Teşebbüslerinde, işlerinde zarar etmiş. Zarar edince; "Ya Allah benimle neden uğraşıyor?" diyormuş.Zarar edince; "Ya Allah benimle neden uğraşıyor?" diyormuş. "Ben namaz kılıyorum, oruç tutuyorum, işlerim rast gitmiyor..." İmtihan."Ben namaz kılıyorum, oruç tutuyorum, işlerim rast gitmiyor..." İmtihan. Şeytanın tuzağına düşüyorsun. Sabredeceksin. Şeytanın tuzağına düşüyorsun. Sabredeceksin.

Allah bir kulu sevdi mi dünyanın kapılarını kapatıyor, âhiretin kapılarını açıyor.Allah bir kulu sevdi mi dünyanın kapılarını kapatıyor, âhiretin kapılarını açıyor. Sevap kazanacak işler yapmasına yöneltiyor, gaflete düşecek, günaha girecek işleri yaptırtmıyor.Sevap kazanacak işler yapmasına yöneltiyor, gaflete düşecek, günaha girecek işleri yaptırtmıyor. Daha iyi değil mi? Daha iyi. Daha iyi ama insancıklar onun iyi olduğunu anlayamıyor.Daha iyi değil mi?

Daha iyi.

Daha iyi ama insancıklar onun iyi olduğunu anlayamıyor.
Hep ehli dünyanın istediği, kâfirlerin istediği şeyleri temenni ediyor. Kâfirler gibi olmak istiyor.Hep ehli dünyanın istediği, kâfirlerin istediği şeyleri temenni ediyor. Kâfirler gibi olmak istiyor. Onlar gibi rahat etmek istiyor. Bu da ilâhî bir kanun, öyle olmuyor. Öyle olsa ne olur? Onlar gibi rahat etmek istiyor. Bu da ilâhî bir kanun, öyle olmuyor.

Öyle olsa ne olur?

Bir de öyle düşünelim: Her mü'min insan milyoner olsa,Bir de öyle düşünelim: Her mü'min insan milyoner olsa, her mü'min olan insanın her işi rast gitse, 'şıp' dediği zaman istediği olsa,her mü'min olan insanın her işi rast gitse, 'şıp' dediği zaman istediği olsa, elini açmadan dilediği temin edilse ne olur? Tüm menfaatperestler o zaman İslâm'a gelir.elini açmadan dilediği temin edilse ne olur?

Tüm menfaatperestler o zaman İslâm'a gelir.
Herkes menfaat için İslâm'a gelir. Çünkü müslüman olunca her işi oluyor, herkes müslüman olur. Herkes menfaat için İslâm'a gelir. Çünkü müslüman olunca her işi oluyor, herkes müslüman olur.

Neden? Menfaat var. Menfaat olan yere herkes koşuyor. Onun için gelir. Neden?

Menfaat var. Menfaat olan yere herkes koşuyor. Onun için gelir.

Allah menfaatsiz gibi görünen imtihanlarla belalara uğratıyor, sıkıntılara düşürüyor;Allah menfaatsiz gibi görünen imtihanlarla belalara uğratıyor, sıkıntılara düşürüyor; hem onlara sabrettiği zaman sevap alıyor hem de imtihanın [amacı] tahakkuk ediyor. hem onlara sabrettiği zaman sevap alıyor hem de imtihanın [amacı] tahakkuk ediyor.

Maddî menfaat yüzünden bir insanın müslüman olması mümkün değil. Neden? Müslümanlık zor.Maddî menfaat yüzünden bir insanın müslüman olması mümkün değil.

Neden?

Müslümanlık zor.
Hatta âhir zamana doğru o kadar zorlaşacakmış kiHatta âhir zamana doğru o kadar zorlaşacakmış ki müslüman olmak elinde ateş parçası tutmak kadar zor olacakmış. müslüman olmak elinde ateş parçası tutmak kadar zor olacakmış.

Mangaldan koru alıp da elinde tutabilir misin? Mangaldan koru alıp da elinde tutabilir misin?

Tutamazsın, cayır cayır yanar, dumanı çıkar, etlerin cılk yara olur. Ateşi tutamazsın, elin yanar. Tutamazsın, cayır cayır yanar, dumanı çıkar, etlerin cılk yara olur. Ateşi tutamazsın, elin yanar.

Âhir zamanda müslüman olmak o kadar zor olacakmış. Bazı ülkelerde zor oldu.Âhir zamanda müslüman olmak o kadar zor olacakmış.

Bazı ülkelerde zor oldu.
Burgaristan'da bir insan nasıl Müslümanlığını yaşadı, Burgaristan'da bir insan nasıl Müslümanlığını yaşadı, geçtiğimiz devirlerde neler çekti, işkenceyle nasıl öldürüldü... geçtiğimiz devirlerde neler çekti, işkenceyle nasıl öldürüldü...

Davudoğlu Hocamız rahmetullâhi aleyh ne diyor? "Ölüm daha güzeldi." diyor.Davudoğlu Hocamız rahmetullâhi aleyh ne diyor?

"Ölüm daha güzeldi." diyor.
Hapisteki işkencelerden ölmek daha güzeldi. Keşke ölseydi de kurtulsaydı insan...Hapisteki işkencelerden ölmek daha güzeldi. Keşke ölseydi de kurtulsaydı insan... "Ben de o ızdırapları çektim." demek istiyor."Ben de o ızdırapları çektim." demek istiyor. "Ölüm daha güzeldi ama ölümden beter işkencelere uğradık." demek istiyor. Rusya'da öyle oldu."Ölüm daha güzeldi ama ölümden beter işkencelere uğradık." demek istiyor.

Rusya'da öyle oldu.
Azerbaycan'da öyle oldu. Özbekistan'da öyle oldu. Başka diyarlarda öyle oldu. İmtihan işte... Azerbaycan'da öyle oldu. Özbekistan'da öyle oldu. Başka diyarlarda öyle oldu. İmtihan işte...

Allah mü'min kulunu hep galip eylese, hiç ızdırap olmasa? Allah mü'min kulunu hep galip eylese, hiç ızdırap olmasa?

Peygamber Efendimiz'in ashâbı sıkıntı çekmiş, Peygamber Efendimiz'in kendisi sıkıntı çekmiş.Peygamber Efendimiz'in ashâbı sıkıntı çekmiş, Peygamber Efendimiz'in kendisi sıkıntı çekmiş. Sen Peygamber Efendimiz'in uğradığı belaların binde birine tahammül edemezsin. Sen Peygamber Efendimiz'in uğradığı belaların binde birine tahammül edemezsin. Biraz sıkıntı görsen hemen başlarsın isyan etmeye, başlarsın itiraz etmeye, başlarsın dilini uzatmaya,Biraz sıkıntı görsen hemen başlarsın isyan etmeye, başlarsın itiraz etmeye, başlarsın dilini uzatmaya, başlarsın ağzını açıp gözünü yumup olmadık laflar söylemeye... başlarsın ağzını açıp gözünü yumup olmadık laflar söylemeye...

İnsan bir minibüse bindiği zaman; minibüsün şoförü gitmiş,İnsan bir minibüse bindiği zaman; minibüsün şoförü gitmiş, nereden almışsa bir bant almış, [takıyor,] bir dinliyorsun; küfür. Adam Allah'a çatıyor. nereden almışsa bir bant almış, [takıyor,] bir dinliyorsun; küfür. Adam Allah'a çatıyor. O [parça da] güya şarkı, güya türkü. O [parça da] güya şarkı, güya türkü. Adamla kavga mı edeceksin, bantı mı durduracaksın, aşağı mı ineceksin, 'ayıptır' mı diyeceksin?Adamla kavga mı edeceksin, bantı mı durduracaksın, aşağı mı ineceksin, 'ayıptır' mı diyeceksin? İnsan ne yapacağını şaşırıyor. Aziz ve muhterem kardeşlerim! İnsan ne yapacağını şaşırıyor.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Eğer dünyanın Allah indinde sivrisinek kanadı kadar kadr ü kıymeti olsaydı,Eğer dünyanın Allah indinde sivrisinek kanadı kadar kadr ü kıymeti olsaydı, birazcık bir kıymeti var diye Allah onu kâfire koklatmazdı!birazcık bir kıymeti var diye Allah onu kâfire koklatmazdı! O kadar da kıymeti yok, sıfır kıymeti olduğundan veriyor, kıymetsiz olduğundan veriyor. Ne olacak peki? O kadar da kıymeti yok, sıfır kıymeti olduğundan veriyor, kıymetsiz olduğundan veriyor.

Ne olacak peki?

Sen Allah sana ne takdir etmişse kale gibi sağlam duracaksın, ondan sonra vazifeni yapacaksın. Sen Allah sana ne takdir etmişse kale gibi sağlam duracaksın, ondan sonra vazifeni yapacaksın.

Allah yolunda yürümenin, Allah yolunda meşakkat çekmenin, Allah yolunda zahmet çekmenin,Allah yolunda yürümenin, Allah yolunda meşakkat çekmenin, Allah yolunda zahmet çekmenin, Allah yolunda yorulmanın, Allah yolunda cihat etmenin, Allah yolunda ölmenin öyle bir zevki,Allah yolunda yorulmanın, Allah yolunda cihat etmenin, Allah yolunda ölmenin öyle bir zevki, öyle bir güzelliği var ki sen onu şehitlerle konuşabilsen de,öyle bir güzelliği var ki sen onu şehitlerle konuşabilsen de, şehitlerin söylediğini mânevî kulaklarla duyabilsen de bir anlasan! En yüksek mertebe ne İslâm'da? şehitlerin söylediğini mânevî kulaklarla duyabilsen de bir anlasan!

En yüksek mertebe ne İslâm'da?

Şehitlik. Şehitlik ne demek? Türkçesini söylesene. Şehitlik.

Şehitlik ne demek? Türkçesini söylesene.

Bir adamın çatır çutur öldürülmesi, kanının akıtılması... Bir adamın çatır çutur öldürülmesi, kanının akıtılması...

Görüyor musun mertebeyi; Allah yolunda can vermek en yüksek mertebe oluyor! Görüyor musun mertebeyi; Allah yolunda can vermek en yüksek mertebe oluyor!

Bu zamanın insanları neye çalışıyor? Yaşamaya çalışıyor. Hem de nasıl yaşamak? Bu zamanın insanları neye çalışıyor?

Yaşamaya çalışıyor. Hem de nasıl yaşamak?

Ya Çamlıca'da yaşayacak, ya Emirgan'da yaşayacak,Ya Çamlıca'da yaşayacak, ya Emirgan'da yaşayacak, her türlü konforla, zevkle, keyifle... Herkes onu istiyor. her türlü konforla, zevkle, keyifle... Herkes onu istiyor.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Lâ râhate fi'd-dünyâ. "Dünyada rahat yok." Rahat nerede? Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Lâ râhate fi'd-dünyâ. "Dünyada rahat yok."

Rahat nerede?

Kabirde. Orada yatarsın, sırt üstü uzanırsın. Memuriyet yok, mesai yok, bir şey yok.Kabirde. Orada yatarsın, sırt üstü uzanırsın. Memuriyet yok, mesai yok, bir şey yok. Yat yatabildiğin kadar... Kıyamet kopuncaya kadar yat. İstirahat kabirde. Peki hayatta ne olacak? Yat yatabildiğin kadar... Kıyamet kopuncaya kadar yat. İstirahat kabirde.

Peki hayatta ne olacak?

Müslüman hayatta Allah yolu için çalışacak, zahmet çekecek, masraf edecek,Müslüman hayatta Allah yolu için çalışacak, zahmet çekecek, masraf edecek, gayret edecek, cehd edecek, cihat edecek; Allah'ın rızasını kazanacak. Anlayabildik mi? gayret edecek, cehd edecek, cihat edecek; Allah'ın rızasını kazanacak.

Anlayabildik mi?

Acayip bir mantık. Bu mantığı bu camiye gelmeyen insan da anlamaz.Acayip bir mantık. Bu mantığı bu camiye gelmeyen insan da anlamaz. Kâfir, inançsız insan güler; "Hadi ya, ben bu dünyaya bir defa gelmişim." der.Kâfir, inançsız insan güler; "Hadi ya, ben bu dünyaya bir defa gelmişim." der. Onların nazariyelerini de biliyoruz, arkadaşlar. Siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz.Onların nazariyelerini de biliyoruz, arkadaşlar. Siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. Bir kâfirin, bir materyalistin, bir dinsizin, bir imansızın felsefesini, mantığını bilmiyor muyuz? Bir kâfirin, bir materyalistin, bir dinsizin, bir imansızın felsefesini, mantığını bilmiyor muyuz?

Biliyoruz. Onların keyiflerini, zevklerini bilmiyor muyuz? Biliyoruz.Biliyoruz.

Onların keyiflerini, zevklerini bilmiyor muyuz?

Biliyoruz.
Hepsini biliyoruz. İçkinin, çalgının, şunun bunun ne olduğunu, her şeyi biliyoruz. Hepsini biliyoruz. İçkinin, çalgının, şunun bunun ne olduğunu, her şeyi biliyoruz.

Ama tercihimizi yapmışız. Biz Allah'ın dostu olarak Allah yolunda gitmeye karar vermişiz. Ama tercihimizi yapmışız. Biz Allah'ın dostu olarak Allah yolunda gitmeye karar vermişiz.

Bizim bayrağımız, bir bayrak açılmış ki, ne yazıyor üzerinde? Bizim bayrağımız, bir bayrak açılmış ki, ne yazıyor üzerinde?

İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî. "Yâ Rabbi! Benim maksadım sensin. Ben senin yolundayım.İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî. "Yâ Rabbi! Benim maksadım sensin. Ben senin yolundayım. Senin rızanı istiyorum. Senin rızanın peşindeyim. Sen razı ol diye her şeyi yapmaya razıyım.Senin rızanı istiyorum. Senin rızanın peşindeyim. Sen razı ol diye her şeyi yapmaya razıyım. 'Öl' dediğin yerde ölmeye razıyım. 'Ver' dediğin yerde vermeye razıyım.'Öl' dediğin yerde ölmeye razıyım. 'Ver' dediğin yerde vermeye razıyım. 'Dur' dediğin yerde durmaya razıyım. 'Al' dediğin kadar alırım, 'ver' dediğin kadar veririm.'Dur' dediğin yerde durmaya razıyım. 'Al' dediğin kadar alırım, 'ver' dediğin kadar veririm. Sevdiklerini severim, sevmediklerini sevmem. Bütün planım, bütün ölçüm, bütün arzum sensin." Sevdiklerini severim, sevmediklerini sevmem. Bütün planım, bütün ölçüm, bütün arzum sensin."

İyyâke na'budu ve iyyâke nesteîn.İyyâke na'budu ve iyyâke nesteîn. "Biz mü'min kulların sadece ve sadece sana ibadet ederiz yâ Rabbi! "Biz mü'min kulların sadece ve sadece sana ibadet ederiz yâ Rabbi! Ancak ve ancak senden yardım isteriz. Başkasından medet de ummayız." Ancak ve ancak senden yardım isteriz. Başkasından medet de ummayız."

Amerikalılar zelzele oldu diye Çinliler'e yardım verdiler de;Amerikalılar zelzele oldu diye Çinliler'e yardım verdiler de; "Biz yabancının yardımını istemeyiz." dedi adamlar, dikkatimi çekti."Biz yabancının yardımını istemeyiz." dedi adamlar, dikkatimi çekti. Adamlar zelzele dolayısıyla gelen Amerikan yardımı istemedi. Biraz da hoşuma gitti. Adamlar zelzele dolayısıyla gelen Amerikan yardımı istemedi. Biraz da hoşuma gitti. Biz onu gösteremiyoruz. Üç yıl sığınakta harp olursa diye beklettikleri, bayatlamış, Biz onu gösteremiyoruz. Üç yıl sığınakta harp olursa diye beklettikleri, bayatlamış, tarihi dolmuş etleri, ilaçları, giyilmiş elbiseleri buraya gönderiyorlar ve millet alıyor.tarihi dolmuş etleri, ilaçları, giyilmiş elbiseleri buraya gönderiyorlar ve millet alıyor. Hayret edilecek bir şey! Evvelki hafta Doğu Anadolu'yu -birkaç şehri- gezdim.Hayret edilecek bir şey!

Evvelki hafta Doğu Anadolu'yu -birkaç şehri- gezdim.
"Burada en çok Suriye'den kullanılmış müstamel elbise gelir, onu kullanırlar." dediler."Burada en çok Suriye'den kullanılmış müstamel elbise gelir, onu kullanırlar." dediler. Müstamel elbiseleri Avrupa'dan kilise topluyor.Müstamel elbiseleri Avrupa'dan kilise topluyor. Giymediğiniz, üzerine şarap dökülmüş, çişli, kakalı elbiseler...Giymediğiniz, üzerine şarap dökülmüş, çişli, kakalı elbiseler... Hadi bakalım, kilise topluyor, onu satıyor, kiliseye yardım.Hadi bakalım, kilise topluyor, onu satıyor, kiliseye yardım. Adamlar çöpe atacaklardı, çöpe atmıyorlar, kilise onları değerlendiriyor.Adamlar çöpe atacaklardı, çöpe atmıyorlar, kilise onları değerlendiriyor. Bozuk kırık şişeleri, kırık dökük malzemeyi, kullanılmış, okunmuş gazete,Bozuk kırık şişeleri, kırık dökük malzemeyi, kullanılmış, okunmuş gazete, mecmua tomarlarını kilise alıyor, kendisine gelir yapıyor. mecmua tomarlarını kilise alıyor, kendisine gelir yapıyor. Her yere, sokak başlarına depo koymuş. Oraya alınanları kamyonuyla fabrikaya getiriyor.Her yere, sokak başlarına depo koymuş. Oraya alınanları kamyonuyla fabrikaya getiriyor. Ondan bir kâr sağlıyor. "Kullanılmış elbiselerinizi, çamaşırlarınızı bize verin,Ondan bir kâr sağlıyor. "Kullanılmış elbiselerinizi, çamaşırlarınızı bize verin, Afrika'nın fakirlerine vereceğiz." diyor. Bilmiyorum, oraya da gidiyordur herhalde.Afrika'nın fakirlerine vereceğiz." diyor. Bilmiyorum, oraya da gidiyordur herhalde. Ama Suriye'ye geliyor, Suriye'den Ermeni mi alır, başkası mı, yahudi mi [alır],Ama Suriye'ye geliyor, Suriye'den Ermeni mi alır, başkası mı, yahudi mi [alır], nasılsa bizim Anadolu'ya geliyor. nasılsa bizim Anadolu'ya geliyor. Bizim hacı babalar da, Anadolu'nun zavallı benim vatandaşlarım da ucuz diye onu alıyor. Bizim hacı babalar da, Anadolu'nun zavallı benim vatandaşlarım da ucuz diye onu alıyor.

Ya insan alır mı ya? Şuradan bir şayak alır, Sümerbank'tan bir basit kumaş alır.Ya insan alır mı ya? Şuradan bir şayak alır, Sümerbank'tan bir basit kumaş alır. Türkiye kumaşsız bir ülke değil ki. Şeker çuvalı al, kendine biç, giy ya! Ne olacak? Türkiye kumaşsız bir ülke değil ki. Şeker çuvalı al, kendine biç, giy ya! Ne olacak? Maksat örtünmek değil mi? Üşümemek değil mi? Ne diye elin kullanılmış [kıyafetini] kullanıyorsun? Maksat örtünmek değil mi? Üşümemek değil mi? Ne diye elin kullanılmış [kıyafetini] kullanıyorsun?

Nasıl kullandı, bilmiyorsun ki.Nasıl kullandı, bilmiyorsun ki. Adam AIDS'ten mi öldü, frengiden mi öldü, neden öldüğünü bilmiyorsun ki.Adam AIDS'ten mi öldü, frengiden mi öldü, neden öldüğünü bilmiyorsun ki. Ekseriyetle AIDS'ten ölüyor. Adam kendisi giymiyor, ondan sonra buraya gönderiyor. Ekseriyetle AIDS'ten ölüyor. Adam kendisi giymiyor, ondan sonra buraya gönderiyor.

Hâsılı, Allah bize İslâm'ın güzelliklerini duyursun.Hâsılı, Allah bize İslâm'ın güzelliklerini duyursun. Allah'ın rızası için her şeyi yapacak bir şuura erdirsin.Allah'ın rızası için her şeyi yapacak bir şuura erdirsin. Bütün mesele bir anlayış, şuur ve asalet meselesi, duygu meselesi.Bütün mesele bir anlayış, şuur ve asalet meselesi, duygu meselesi. İnsan fakir olabilir, yoksul olabilir, yamalı giyebilir... Kalbi nasıl? İnsan fakir olabilir, yoksul olabilir, yamalı giyebilir... Kalbi nasıl?

Onun için bazen bakıyorsun, yırtık pırtık, hırpânî elbiselerinin içinden karşına bir evliyâ çıkıyor. Onun için bazen bakıyorsun, yırtık pırtık, hırpânî elbiselerinin içinden karşına bir evliyâ çıkıyor.

Neden? Dünyaya meyletmiyor, Allah'ın rızasını düşünüyor. Allah'ın öyle kulları var. Neden?

Dünyaya meyletmiyor, Allah'ın rızasını düşünüyor. Allah'ın öyle kulları var.

Birisinin içinden bir ses kendisine demiş ki; "Sen cimrisin be!Birisinin içinden bir ses kendisine demiş ki;

"Sen cimrisin be!
Nekessin, pintisin, cimrisin, cömertliğin yok!" İçinden bir ses kendisini itham ediyor. O da; Nekessin, pintisin, cimrisin, cömertliğin yok!"

İçinden bir ses kendisini itham ediyor. O da;

"Ne cimriyim ya, değilim!" İnsan kendisini savunmak ister ya... "Cimri değilim ben!" "Ne cimriyim ya, değilim!"

İnsan kendisini savunmak ister ya...

"Cimri değilim ben!"

"Yok, cimrisin!" "Değilim ya!" Böyle olmuş bitmiş."Yok, cimrisin!"

"Değilim ya!"

Böyle olmuş bitmiş.
Bazen insanın içinden böyle bir ses gelir. Bazen insanın içinden böyle bir ses gelir. Bir ses kendisini itham ediyor, o da cimri olmadığı kanaatinde savunuyor. Bir ses kendisini itham ediyor, o da cimri olmadığı kanaatinde savunuyor.

Biraz sonra halifeden bir kese altın geliyor.Biraz sonra halifeden bir kese altın geliyor. O adam evliyâullahtan meşhur bir kimse olduğu için,O adam evliyâullahtan meşhur bir kimse olduğu için, "Al bu parayı, uygun gördüğün yerlere harca." diye adam para göndermiş."Al bu parayı, uygun gördüğün yerlere harca." diye adam para göndermiş. En kestirme, garantili yol; o nasıl olsa fukarâyı, harcayacak sevaplı yeri bilir diye ona getirmişler.En kestirme, garantili yol; o nasıl olsa fukarâyı, harcayacak sevaplı yeri bilir diye ona getirmişler. "Ben gideyim de bir fukarâ birisine bunu vereyim." diye keseyi alıyor. "Ben gideyim de bir fukarâ birisine bunu vereyim." diye keseyi alıyor.

Orada bakıyor ki kenarda bir berber birisini tıraş ediyor.Orada bakıyor ki kenarda bir berber birisini tıraş ediyor. Eskiden güzel berber dükkânları belki yoktu, köylerden bilirsiniz.Eskiden güzel berber dükkânları belki yoktu, köylerden bilirsiniz. Sokağın bir kenarında adam oturacak, ötekisi de usturayla kafasını kazıyacak...Sokağın bir kenarında adam oturacak, ötekisi de usturayla kafasını kazıyacak... Bakıyor ki fukarâ, hırpânî, üstü başı pejmürde, perişan birisi tıraş oluyor, berber onu tıraş ediyor.Bakıyor ki fukarâ, hırpânî, üstü başı pejmürde, perişan birisi tıraş oluyor, berber onu tıraş ediyor. "Tamam, işte şu fakire vereyim, hırpânî..." diyor. Keseyi götürüyor."Tamam, işte şu fakire vereyim, hırpânî..." diyor. Keseyi götürüyor. O fakire verecek. Fakir şöyle bir bakıyor; "Berbere ver." diyor. O fakire verecek. Fakir şöyle bir bakıyor;

"Berbere ver." diyor.

Bir kese para geliyor, küçük de olsa büyük de olsa içinde birkaç parça altın var.Bir kese para geliyor, küçük de olsa büyük de olsa içinde birkaç parça altın var. En aşağı on tane olsa bugünün parasıyla bayağı bir para.En aşağı on tane olsa bugünün parasıyla bayağı bir para. 20 tane olsa, 50 tane olsa, bir keseye ne kadar konulur bilmiyorum ama bayağı bir para... 20 tane olsa, 50 tane olsa, bir keseye ne kadar konulur bilmiyorum ama bayağı bir para...

Adam hırpânî ama elini bile uzatmıyor. "Berbere ver." diyor, emrediyor. Adam hırpânî ama elini bile uzatmıyor.

"Berbere ver." diyor, emrediyor.

Diyor ki; "Bu para berber için fazladır. Berberin bir tıraş ücreti vardır."Diyor ki;

"Bu para berber için fazladır. Berberin bir tıraş ücreti vardır."
deyince, o hırpânî adam diyor ki; "Deminden beri ben sana 'cimrisin' demiyor muydum?" deyince, o hırpânî adam diyor ki;

"Deminden beri ben sana 'cimrisin' demiyor muydum?"

Deminden beri hani içinden bir ses geliyordu ya, demek ki o gönderiyormuş sinyalleri...Deminden beri hani içinden bir ses geliyordu ya, demek ki o gönderiyormuş sinyalleri... Bak, para senin değil, nihayet birisine vereceksin.Bak, para senin değil, nihayet birisine vereceksin. 'Ver' dediğim yere vermiyorsun, 'çoktur' diye [vermek istemiyorsun.] 'Ver' dediğim yere vermiyorsun, 'çoktur' diye [vermek istemiyorsun.] Para senin değil, nasıl olsa elinden çıkacak, versene!Para senin değil, nasıl olsa elinden çıkacak, versene! Onun bir bildiği var tabii, kimbilir neyin nesidir... Hocamıza, buraya bir havale ile para gelmiş.Onun bir bildiği var tabii, kimbilir neyin nesidir...

Hocamıza, buraya bir havale ile para gelmiş.
Hocamız'ın vefatından sonra postacı anlatıyor. Hanesinde eline teslim havale göndermişler.Hocamız'ın vefatından sonra postacı anlatıyor. Hanesinde eline teslim havale göndermişler. Mesela 4 bin lira para göndermişler. Postacı getirmiş; "Efendim size bir havale var.Mesela 4 bin lira para göndermişler. Postacı getirmiş; "Efendim size bir havale var. Elinize teslim. Şurayı imzalar mısınız?" İmzalamış.Elinize teslim. Şurayı imzalar mısınız?" İmzalamış. Hocamız ihtiyar, postaneye gidip, hüviyet ibraz edip parayı almasın diye gönderen böyle göndermiş.Hocamız ihtiyar, postaneye gidip, hüviyet ibraz edip parayı almasın diye gönderen böyle göndermiş. Kibar kimse. Hocamız parayı almış, postacıya demiş ki; Kibar kimse. Hocamız parayı almış, postacıya demiş ki;

"Gel, bu parayı ikimiz senle yarı yarıya bölüşelim." "Gel, bu parayı ikimiz senle yarı yarıya bölüşelim."

"Bir şey demedim, 2 bin lirayı çıkarttı, bana verdi." diyor. "Bir şey demedim, 2 bin lirayı çıkarttı, bana verdi." diyor.

O zamanın 2 bin lirası şimdinin 200 bin lirası belki... Çıkartmış o kadar parayı, vermiş. O zamanın 2 bin lirası şimdinin 200 bin lirası belki... Çıkartmış o kadar parayı, vermiş.

"Emin ol, kış yaklaşıyordu, odun kömür alacaktık, odun kömür parası yoktu,"Emin ol, kış yaklaşıyordu, odun kömür alacaktık, odun kömür parası yoktu, tam o kadar paraya ihtiyaç vardı. Çıkarttı, 'Gel, bunu bölüşelim.' diye verdi. tam o kadar paraya ihtiyaç vardı. Çıkarttı, 'Gel, bunu bölüşelim.' diye verdi. Ve evimizin yakacak ihtiyacını öyle karşıladık." diyor. Ve evimizin yakacak ihtiyacını öyle karşıladık." diyor.

Evliyâullahın hâli böyle olmaz. "Sen cimrisin, sen cimrisin" diyen ötekiymiş demek ki... Evliyâullahın hâli böyle olmaz. "Sen cimrisin, sen cimrisin" diyen ötekiymiş demek ki...

Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri yatağına girmiş; o tarafa dönmüş, uyuyacak, uyku tutmamış,Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri yatağına girmiş; o tarafa dönmüş, uyuyacak, uyku tutmamış, bu tarafa dönmüş, uyuyacak, uyku tutmamış, hiç uykusu yok. bu tarafa dönmüş, uyuyacak, uyku tutmamış, hiç uykusu yok. Kalkmış, cübbesini giymiş, evden dışarıya çıkmış. Sokaktan birisi demiş ki; Kalkmış, cübbesini giymiş, evden dışarıya çıkmış. Sokaktan birisi demiş ki;

"Selâmun aleyküm yâ Abdelkâdir!" "Aleyküm selam." "Selâmun aleyküm yâ Abdelkâdir!"

"Aleyküm selam."

"Deminden beri dışarı çıkmanı istiyorum, amma da geç çıktın ha!" demiş. "Deminden beri dışarı çıkmanı istiyorum, amma da geç çıktın ha!" demiş.

Evliyâullahın halleri böyle... Allah bir kulu sevdi mi böyle oluyor tabii. Evliyâullahın halleri böyle... Allah bir kulu sevdi mi böyle oluyor tabii.

Mühim olan Allah'ın rızasını kazanmak. Allah kulunu sevdiği zaman da neler oluyor...Mühim olan Allah'ın rızasını kazanmak. Allah kulunu sevdiği zaman da neler oluyor... Onlar, "böyle olsun" diye Allah'ın ibadetini yapmıyorlar, rızasını kazanmak için öyle yapıyorlar,Onlar, "böyle olsun" diye Allah'ın ibadetini yapmıyorlar, rızasını kazanmak için öyle yapıyorlar, Allah da onlara böyle ikrâm ediyor, daha başka ikrâm ediyor, daha bilmediğimiz nice ikrâmları ediyor. Allah da onlara böyle ikrâm ediyor, daha başka ikrâm ediyor, daha bilmediğimiz nice ikrâmları ediyor.

Peygamber Efendimiz'e Cebrail aleyhisselam gelmiş; Peygamber Efendimiz'e Cebrail aleyhisselam gelmiş;

"İstersen Allahu Teâlâ hazretleri şu dağları taşları sana altın yapacak." "İstersen Allahu Teâlâ hazretleri şu dağları taşları sana altın yapacak."

"İstemem." demiş Peygamberimiz. Dünyayı gözleri görmemiş ki!"İstemem." demiş Peygamberimiz.

Dünyayı gözleri görmemiş ki!
Allah'ın belasına, imtihanına, meşakkatine, kaderine rıza göstermişler, öyle yaşamışlar. Allah'ın belasına, imtihanına, meşakkatine, kaderine rıza göstermişler, öyle yaşamışlar.

Bizim de ayağımıza diken batsa, aman Allah, yanına yaklaşma, müslüman mı değil mi,Bizim de ayağımıza diken batsa, aman Allah, yanına yaklaşma, müslüman mı değil mi, o zaman bir anla bakalım. Başına azıcık bir üzüntülü hal gelse; o zaman bir anla bakalım. Başına azıcık bir üzüntülü hal gelse; "Moralim bozuldu, strese düştüm..." yeni kelimeler, uydurma uydurma bir sürü ağız dolusu laf... "Moralim bozuldu, strese düştüm..." yeni kelimeler, uydurma uydurma bir sürü ağız dolusu laf...

Allah kulunu sevdi mi böyle yapar, sevmedi mi dünyanın kapısını açar.Allah kulunu sevdi mi böyle yapar, sevmedi mi dünyanın kapısını açar. Var mı bir diyeceğin? Var mı bir itirazın? Dilekçeyi ver, itiraz et, edebilirsen! Var mı bir diyeceğin? Var mı bir itirazın?

Dilekçeyi ver, itiraz et, edebilirsen!

Zaten takdir ne ise öyle olacak. AmaZaten takdir ne ise öyle olacak. Ama başına bela, üzüntü geldiği zaman anla ki Allah seni mükâfatlandırmak ve dereceni yükseltmek istiyor.başına bela, üzüntü geldiği zaman anla ki Allah seni mükâfatlandırmak ve dereceni yükseltmek istiyor. Üzülme. Bela istenir mi? İstenmez. Bela da istenmez. Üzülme.

Bela istenir mi?

İstenmez. Bela da istenmez.

"Yâ Rabbi! Sen bana bela ver de derecem artsın." Şaşkın adam!"Yâ Rabbi! Sen bana bela ver de derecem artsın."

Şaşkın adam!
"Yâ Rabbi! Sen bana yüksek dereceler ver ama belasız ver." desen kıyamet mi kopar?"Yâ Rabbi! Sen bana yüksek dereceler ver ama belasız ver." desen kıyamet mi kopar? Belasız veremez mi Allah? Belasız da verir. Belasız veremez mi Allah?

Belasız da verir.

Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr.Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr. "Yâ Rabbi! Ben fakir kuluna dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver."Yâ Rabbi! Ben fakir kuluna dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Azaplardan koru, cehenneme düşürme." Azaplardan koru, cehenneme düşürme."

Bu duayı tavsiye ediyor: "Dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver." Dünyada iyilik nedir? Bu duayı tavsiye ediyor: "Dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver."

Dünyada iyilik nedir?

Mutluluktur, rahattır, huzurdur. Mutluluktur, rahattır, huzurdur.

Allâhümme innâ nes'elüke'l-afve ve'l-âfiyete ve'l-muâfte'd-dâimete fi'd-dîni ve'd-dünyâ ve'l-âhireti.Allâhümme innâ nes'elüke'l-afve ve'l-âfiyete ve'l-muâfte'd-dâimete fi'd-dîni ve'd-dünyâ ve'l-âhireti. "Yâ Rabbi! Sen bize dinimiz konusunda, dünyamız konusunda, âhiretimiz konusunda huzur,"Yâ Rabbi! Sen bize dinimiz konusunda, dünyamız konusunda, âhiretimiz konusunda huzur, saadet, âfiyet, selamet ihsan et." diye dua ediyoruz. Her konuda selamet [istiyoruz.] saadet, âfiyet, selamet ihsan et." diye dua ediyoruz. Her konuda selamet [istiyoruz.]

Peki bu belalar ne? Muhterem kardeşlerim! Zaten insanların bela görmeyeni yoktur.Peki bu belalar ne?

Muhterem kardeşlerim!

Zaten insanların bela görmeyeni yoktur.
Mü'min de bela görür, kâfir de bela görür. Mü'min de hasta olur, kâfir de hasta olur.Mü'min de bela görür, kâfir de bela görür. Mü'min de hasta olur, kâfir de hasta olur. Mü'min de zenginlik, fakirlik, ızdırap, iş hayatı, aile hayatı problemleriyle karşılaşır, kâfir de karşılaşır.Mü'min de zenginlik, fakirlik, ızdırap, iş hayatı, aile hayatı problemleriyle karşılaşır, kâfir de karşılaşır. Sanki birisi hep böyle baklava börek yiyip de ötekisi [mahrum] olmaz. İmtihan bu, herkes imtihan olur. Sanki birisi hep böyle baklava börek yiyip de ötekisi [mahrum] olmaz. İmtihan bu, herkes imtihan olur.

Bu hadîs-i şerîfler -Allahu âlem- bizde ne duygu uyandıracak? Bu hadîs-i şerîfler -Allahu âlem- bizde ne duygu uyandıracak?

"Başına bir bela gelirse imtihanı kaybetme!" demek bu. "Bütün insanlara böyle şeyler geliyor."Başına bir bela gelirse imtihanı kaybetme!" demek bu. "Bütün insanlara böyle şeyler geliyor. Sadece sen misin ilk hasta olan? Sadece sen misin arabası kaza yapan? Sadece sen misin ilk hasta olan? Sadece sen misin arabası kaza yapan? Sadece sen misin senedi ödenmeyen? Sadece sen misin şu veya bu problemi olan? Sadece sen misin senedi ödenmeyen? Sadece sen misin şu veya bu problemi olan? Dünyada bir sürü insan aynı derdi çekiyor, geçiyor, kurtuluyor. Ne diye sen Allah'a âsi oluyorsun?Dünyada bir sürü insan aynı derdi çekiyor, geçiyor, kurtuluyor. Ne diye sen Allah'a âsi oluyorsun? Ne diye küçük bir imtihanı kaybediyorsun?Ne diye küçük bir imtihanı kaybediyorsun? Kaybetme, kadere razı ol!" demektir, muhterem kardeşlerim. Kaybetme, kadere razı ol!" demektir, muhterem kardeşlerim.

İkinci hadîs-i şerîfe geçiyoruz. İkinci hadîs-i şerîfe geçiyoruz.

Bu hadîs-i şerîfler hep böyle; "Allah bir kulu sevdi mi ne olur?" diye onları [anlatıyor.] Bu hadîs-i şerîfler hep böyle; "Allah bir kulu sevdi mi ne olur?" diye onları [anlatıyor.]

İkinci hadîs-i şerîf: 25. sayfanın dördüncü hadisine geldik. İkinci hadîs-i şerîf:

25. sayfanın dördüncü hadisine geldik.

İzâ ehabba'llâhu abdenİzâ ehabba'llâhu abden kazefe hubbehû fî kulûbi'l-melâiketikazefe hubbehû fî kulûbi'l-melâiketi ve izâ ebğada'llâhu abden kazefe buğdahû fî kulûbi'l-melâiketi sümme yakzufuhû fî kulûbi'l-âdemiyyin. ve izâ ebğada'llâhu abden kazefe buğdahû fî kulûbi'l-melâiketi sümme yakzufuhû fî kulûbi'l-âdemiyyin.

Bu ikinci hadîs-i şerîf de yine Enes radıyallahu anh'ten. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Bu ikinci hadîs-i şerîf de yine Enes radıyallahu anh'ten.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Allah bir kulunu sevdi mi sevgisini meleklerin gönüllerine yerleştirir, ulaştırır." "Allah bir kulunu sevdi mi sevgisini meleklerin gönüllerine yerleştirir, ulaştırır."

O sevginin hamurunu, malzemesini, sermayesini meleklerin gönlüne de atarO sevginin hamurunu, malzemesini, sermayesini meleklerin gönlüne de atar Allah sevdi mi melekleri de sevmeye başlar. Allah sevdi mi melekleri de sevmeye başlar.

Ve izâ ebğada'llâhu abden. "Bir kula buğz etti mi, sevmedi mi..."Ve izâ ebğada'llâhu abden. "Bir kula buğz etti mi, sevmedi mi..." Kazefe buğdahû fî kulûbi'l-melâiketi. Kazefe buğdahû fî kulûbi'l-melâiketi. "Buğzunu, kızğınlığını, sevmemesini meleklerin gönlüne de atar, onlara da aşılar. "Buğzunu, kızğınlığını, sevmemesini meleklerin gönlüne de atar, onlara da aşılar. Allah'ın sevmemesi durumu onlara da gelir." Sümme yakzufuhû fî kulûbi'l-âdemiyyin.Allah'ın sevmemesi durumu onlara da gelir." Sümme yakzufuhû fî kulûbi'l-âdemiyyin. "Sonra bu duyguyu âdemoğullarının gönlüne de atar. Onların içinde de böyle duygular hâsıl olur." "Sonra bu duyguyu âdemoğullarının gönlüne de atar. Onların içinde de böyle duygular hâsıl olur."

Allah bir kulu seviyorsa melekler de sever; çünkü Allah onların gönüllerine de o duyguyu verir.Allah bir kulu seviyorsa melekler de sever; çünkü Allah onların gönüllerine de o duyguyu verir. Sonunda âdemoğulları da sever.Sonunda âdemoğulları da sever. Allah bir kulu sevmiyorsa meleklere de sevmeme duygusu gelir, oradan da âdemoğullarına o duygu gelir. Allah bir kulu sevmiyorsa meleklere de sevmeme duygusu gelir, oradan da âdemoğullarına o duygu gelir.

Onun için Allah'ın evliyâsını asırlar boyu herkes sevmiş.Onun için Allah'ın evliyâsını asırlar boyu herkes sevmiş. Yunus Emreler, Abdülkâdir-i Geylânîler, Bahâeddîn-i Nakşbendler, evliyâullah büyüklerimiz,Yunus Emreler, Abdülkâdir-i Geylânîler, Bahâeddîn-i Nakşbendler, evliyâullah büyüklerimiz, asırlar boyu sevgisi pırıl pırıl, dip diri, altın gibi; asırlar boyu sevgisi pırıl pırıl, dip diri, altın gibi; ne okside oluyor, ne bozuluyor, toprak altında da kalsa öyle devam ediyor. ne okside oluyor, ne bozuluyor, toprak altında da kalsa öyle devam ediyor.

Peki evliyâullahı herkes sever mi? Her zaman sever mi? Yok. Mü'minler sever, kâfirler kızar.Peki evliyâullahı herkes sever mi? Her zaman sever mi?

Yok. Mü'minler sever, kâfirler kızar.
Mü'minler sever, münafıklar kızar. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Bir de o tarafı var.Mü'minler sever, münafıklar kızar. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Bir de o tarafı var. Mü'minler sever. Âdemoğullarının gönlüne de sevgisi giriyor ama adam olanların gönlüne giriyor.Mü'minler sever. Âdemoğullarının gönlüne de sevgisi giriyor ama adam olanların gönlüne giriyor. Adam olanlar sever. Mücevherin kadrini kuyumcular bilir, onlar sever. "Hocam, doğru mu bu sözün?" Adam olanlar sever. Mücevherin kadrini kuyumcular bilir, onlar sever.

"Hocam, doğru mu bu sözün?"

Doğru. Kur'ân-ı Kerîm'den delilim var ki;Doğru. Kur'ân-ı Kerîm'den delilim var ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e ne cefalar ettiler.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e ne cefalar ettiler. O kadar sevilecek insan karşılarına gelmiş, zamanlarında yetişmişler de,O kadar sevilecek insan karşılarına gelmiş, zamanlarında yetişmişler de, nice insan iman etmedi de Peygamber Efendimiz'e ne laflar söylediler... Eski peygamberler...nice insan iman etmedi de Peygamber Efendimiz'e ne laflar söylediler... Eski peygamberler... Nuh aleyhisselam... Nuh aleyhisselâm'ın Kur'ân-ı Kerîm'de şikâyeti var, diyor ki; Nuh aleyhisselam... Nuh aleyhisselâm'ın Kur'ân-ı Kerîm'de şikâyeti var, diyor ki;

Bismillâhirrahmânirrahîm. Kâle rabbi innî deavtu kavmî leylen ve nehâran.Bismillâhirrahmânirrahîm.

Kâle rabbi innî deavtu kavmî leylen ve nehâran.
"Yâ Rabbi! Sen vazife verdin, peygamberlik verdin,"Yâ Rabbi! Sen vazife verdin, peygamberlik verdin, ben de kavmimi gece gündüz senin yoluna çağırdım."ben de kavmimi gece gündüz senin yoluna çağırdım." Fe lem yezidhüm duâî illâ firâran. "Ben onları doğru yola çağırdıkça onlar firar ettiler."Fe lem yezidhüm duâî illâ firâran. "Ben onları doğru yola çağırdıkça onlar firar ettiler." Ve innî küllemâ deavtühüm li-tağfire lehüm. "Ben, sen onları afv u mağfiret et diye ne zaman çağırsam..."Ve innî küllemâ deavtühüm li-tağfire lehüm. "Ben, sen onları afv u mağfiret et diye ne zaman çağırsam..." Cealû esâbiahüm fî âzânihim. "Benim sözümü duymamak için, inatlarındanCealû esâbiahüm fî âzânihim. "Benim sözümü duymamak için, inatlarından parmaklarını kulaklarına tıkadılar."parmaklarını kulaklarına tıkadılar." Ve esarrû ve's-tekberu's-tikbâran. "Küfürlerinde, hakkı kabul etmemekVe esarrû ve's-tekberu's-tikbâran. "Küfürlerinde, hakkı kabul etmemek [ve] yanlış yolda gitme konusunda devam ettiler durdular." [ve] yanlış yolda gitme konusunda devam ettiler durdular."

Nasihati bile dinlememek için kulaklarını tıkadılar. Nasihati bile dinlememek için kulaklarını tıkadılar.

Nuh aleyhisselam Allah'ın peygamberi, niye böyle olmuş?Nuh aleyhisselam Allah'ın peygamberi, niye böyle olmuş? Bu hadîs-i şerîfte "Allah meleklerine sevdirir, kullarına sevdirir." diyor. Niye sevmemişler? Bu hadîs-i şerîfte "Allah meleklerine sevdirir, kullarına sevdirir." diyor. Niye sevmemişler?

Mü'minler sever de ondan. Adam olanlar sever de ondan.Mü'minler sever de ondan. Adam olanlar sever de ondan. Mücevherin kıymetini bilenler sever de ondan. Sevmeyen kâfirlerin de buğzu artar. Mücevherin kıymetini bilenler sever de ondan. Sevmeyen kâfirlerin de buğzu artar.

Kur'ân-ı Kerîm mü'minler için şifadır, kâfirler için hasrettir, kâfirin küfrünü arttırır.Kur'ân-ı Kerîm mü'minler için şifadır, kâfirler için hasrettir, kâfirin küfrünü arttırır. Allah'ın kitabı ama iki tesirli, kılıç gibi; bir o tarafa tesiri, bir bu tarafa tesiri var. Allah'ın kitabı ama iki tesirli, kılıç gibi; bir o tarafa tesiri, bir bu tarafa tesiri var. Allah'ın sevgili kulları severler, sevmeyen kulları da mümkünse kan kusturacak zulümler yaparlar.Allah'ın sevgili kulları severler, sevmeyen kulları da mümkünse kan kusturacak zulümler yaparlar. Âd kavminin, Semûd kavminin, daha başka kavimlerin peygamberlere yaptıklarını biliyorsunuz. Âd kavminin, Semûd kavminin, daha başka kavimlerin peygamberlere yaptıklarını biliyorsunuz.

Yâsîn sûresinde; Vadrib lehüm meselen ashâbe'l-karyeti. Yâsîn sûresinde;

Vadrib lehüm meselen ashâbe'l-karyeti.

Hani o köydeki, o karyedeki insanların kendilerine gönderilen salih kimselere,Hani o köydeki, o karyedeki insanların kendilerine gönderilen salih kimselere, habercilere takındıkları tavır... Buyur; öldürdüler! habercilere takındıkları tavır... Buyur; öldürdüler!

Zekeriyyâ aleyhisselâm'ı testere ile biçtiler. Yahya aleyhisselâm'ı şehit ettiler. Zekeriyyâ aleyhisselâm'ı testere ile biçtiler. Yahya aleyhisselâm'ı şehit ettiler.

Peygamber Efendimiz'e kast etmediler mi? Öldürmek istemediler mi? Harp etmediler mi?Peygamber Efendimiz'e kast etmediler mi? Öldürmek istemediler mi? Harp etmediler mi? Hücum etmediler mi? Taş atmadılar mı? Kılıç çekmediler mi? Dişini kırmadılar mı?Hücum etmediler mi? Taş atmadılar mı? Kılıç çekmediler mi? Dişini kırmadılar mı? Ayağını yaralamadılar mı? O Allah'ın en sevgili kulu... Ayağını yaralamadılar mı? O Allah'ın en sevgili kulu...

Demek ki mücevherin kıymetini kuyumcu bilir. Adam olanlar adam olanın kıymetini bilir.Demek ki mücevherin kıymetini kuyumcu bilir. Adam olanlar adam olanın kıymetini bilir. Mü'minin kıymetini mü'min bilir de kâfir hırsından, hıncından, gözünü kan bürüdüğünden,Mü'minin kıymetini mü'min bilir de kâfir hırsından, hıncından, gözünü kan bürüdüğünden, gaflet perdesi adamakıllı kalın olduğundan görmez. gaflet perdesi adamakıllı kalın olduğundan görmez. Onun için, evliyâullahın, peygamberlerin vârisleri olan büyüklerin halk arasında dedikodularını da duyarsın. Onun için, evliyâullahın, peygamberlerin vârisleri olan büyüklerin halk arasında dedikodularını da duyarsın.

Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri diyor ki; Bir acep sevdaya düşmüş Şemsî nâdânı gör, Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri diyor ki;

Bir acep sevdaya düşmüş Şemsî nâdânı gör,

Hakka mahbûb olmak ister, halka menfûr olmadan. Hakka mahbûb olmak ister, halka menfûr olmadan.

Rahmetli Muammer Dolmacı kardeşimiz çok güzel bir ilahi olarak bunu böyle söylerdi.Rahmetli Muammer Dolmacı kardeşimiz çok güzel bir ilahi olarak bunu böyle söylerdi. Çok dokunurdu bana, güzel bir ilahi... Şemseddîn-i Sivâsî bu beyitinde diyor ki...Çok dokunurdu bana, güzel bir ilahi...

Şemseddîn-i Sivâsî bu beyitinde diyor ki...
Kendisini kastediyor. "Şemsî" dediği kendisi. Şemseddin, kısaca Şemsî demiş.Kendisini kastediyor. "Şemsî" dediği kendisi. Şemseddin, kısaca Şemsî demiş. "Şu Şemseddin'in hâline bak ki ne kadar olmayacak bir fikir, duygunun peşinde;"Şu Şemseddin'in hâline bak ki ne kadar olmayacak bir fikir, duygunun peşinde; Cenâb-ı Hakk'ın sevgili kulu olmak istiyor, halkın nefretini çekmeden." Mümkün mü? Cenâb-ı Hakk'ın sevgili kulu olmak istiyor, halkın nefretini çekmeden." Mümkün mü?

"Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. O imtihan başından geçer." demek istiyor."Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. O imtihan başından geçer." demek istiyor. Herkes doğruyu söyleyince kızar. "İçki içme. Kumarı bırak. Ailene yardımcı ol.Herkes doğruyu söyleyince kızar.

"İçki içme. Kumarı bırak. Ailene yardımcı ol.
Bu çocuklarına acı. Namazını kıl. İbadetini et..." "Her gün aynı şeyi söylüyorsun!" derler.Bu çocuklarına acı. Namazını kıl. İbadetini et..."

"Her gün aynı şeyi söylüyorsun!" derler.
"İşte sakallı, ihtiyar; takmış kafayı, hep aynı şeyi söylüyor." derler. Kızarlar. Kim kızar? "İşte sakallı, ihtiyar; takmış kafayı, hep aynı şeyi söylüyor." derler. Kızarlar.

Kim kızar?

Mü'minin hoşuna gider, kâfir kızar. Mü'min teşekkür eder; "Allah senden razı olsun, ağzına sağlık." der.Mü'minin hoşuna gider, kâfir kızar. Mü'min teşekkür eder; "Allah senden razı olsun, ağzına sağlık." der. Kâfirin de hıncı artar; "Şunu bir kenara kıstıralım da söylemez hâle getirelim.Kâfirin de hıncı artar; "Şunu bir kenara kıstıralım da söylemez hâle getirelim. Nedir bu adamın dilinden çektiğimiz!" derler. Nedir bu adamın dilinden çektiğimiz!" derler.

Halbuki Allah emr-i mâruf nehy-i münkeri emrettiğinden, o her zaman söyleyecek. Halbuki Allah emr-i mâruf nehy-i münkeri emrettiğinden, o her zaman söyleyecek.

"Bir defa söylerim, dinlerse dinler, ondan sonra söylemem; hem ben rahat ederim hem onlar rahat eder." "Bir defa söylerim, dinlerse dinler, ondan sonra söylemem; hem ben rahat ederim hem onlar rahat eder."

O da doğru değil. Günahkâr günahını yapmaktan inat ve ısrar ediyor mu? Ediyor. O da doğru değil. Günahkâr günahını yapmaktan inat ve ısrar ediyor mu?

Ediyor.

"Her zaman yapıyor. Söylüyorum söylüyorum, yine yapıyor." "Her zaman yapıyor. Söylüyorum söylüyorum, yine yapıyor."

O günahta bu kadar vefalı, bu kadar ısrarlı da sen nasihat edince sevap kazanıyorsun,O günahta bu kadar vefalı, bu kadar ısrarlı da sen nasihat edince sevap kazanıyorsun, sen sevapta niye bu kadar kararsız ve sebatsızsın? Sen de söyle, sen de sevaba devam et.sen sevapta niye bu kadar kararsız ve sebatsızsın?

Sen de söyle, sen de sevaba devam et.
O günah işledikçe sen de sevaplı şeyi söyle, sen sevap kazanmaya devam et. Bir gün gelir de [düzelir.] O günah işledikçe sen de sevaplı şeyi söyle, sen sevap kazanmaya devam et. Bir gün gelir de [düzelir.]

Ama bir de bir insana söyleyiş üslubu var. Öyle bir tarzda söylersin ki ters reaksiyon yapar.Ama bir de bir insana söyleyiş üslubu var. Öyle bir tarzda söylersin ki ters reaksiyon yapar. Mesela çocuk bile;Mesela çocuk bile; anası babası çok sevmiş, kucağına almış, öpmüş, koklamış, çocuğu şımartmış;anası babası çok sevmiş, kucağına almış, öpmüş, koklamış, çocuğu şımartmış; "Şöyle yapma!" diyorsun, "Yapacağım!" diyor. Annesi babası terliyorlar, üzülüyorlar. "Şöyle yapma!" diyorsun, "Yapacağım!" diyor. Annesi babası terliyorlar, üzülüyorlar.

"Yapma evlâdım." "Yapacağım!" "Yapma evlâdım." "Yapacağım!" "Yapma evlâdım."

"Yapacağım!"

"Yapma evlâdım."

"Yapacağım!"

Ya döveceksin, altına alacaksın... Bacak kadar çocuk, yine sırıta sırıta "yapacağım" diyor.Ya döveceksin, altına alacaksın... Bacak kadar çocuk, yine sırıta sırıta "yapacağım" diyor. Demek ki söyleyiş üslubu da önemli. Rahmetli anam derdi ki; Demek ki söyleyiş üslubu da önemli.

Rahmetli anam derdi ki;

Bir anne varmış, evlâdına 30 yıl hiçbir şey emretmemiş. "Şunu şöyle yap. Bunu böyle yap.Bir anne varmış, evlâdına 30 yıl hiçbir şey emretmemiş. "Şunu şöyle yap. Bunu böyle yap. Git bir kova su getir. Git ekmek al..." hiç emirde bulunmamış. Neden? Git bir kova su getir. Git ekmek al..." hiç emirde bulunmamış.

Neden?

Anne evliyâ, çocuğuna "Şöyle yap." diyecek amaAnne evliyâ, çocuğuna "Şöyle yap." diyecek ama "Yapmazsa anaya âsi olur da çocuğum günaha girer." diye hiç emretmemiş."Yapmazsa anaya âsi olur da çocuğum günaha girer." diye hiç emretmemiş. "Çocuğum âsi evlat durumuna düşüp de Allah'ın cezasına uğramasın, sille yemesin." diye"Çocuğum âsi evlat durumuna düşüp de Allah'ın cezasına uğramasın, sille yemesin." diye hiç ses çıkartmamış. hiç ses çıkartmamış. Sabretmiş, ekmeği kendisi almış, kovayı kendisi taşımış, evlâdına hiçbir şey dememiş. Sabretmiş, ekmeği kendisi almış, kovayı kendisi taşımış, evlâdına hiçbir şey dememiş.

Evliyâulllahın da, meşâyihin de dervişlere muamelesi böyledir. Çok şey söylemezler.Evliyâulllahın da, meşâyihin de dervişlere muamelesi böyledir. Çok şey söylemezler. "Şöyle olsa nasıl olur acaba? Ne dersiniz?" derler. Adam sırıtır, sanır ki hoca kendisine akıl danışıyor."Şöyle olsa nasıl olur acaba? Ne dersiniz?" derler. Adam sırıtır, sanır ki hoca kendisine akıl danışıyor. Ya o akıl danışmak değil ki,Ya o akıl danışmak değil ki, o sana kibarca "Böyle yap." demek istiyor.o sana kibarca "Böyle yap." demek istiyor. "Vay be! Hoca bana akıl soruyor, demek ben ondan daha akıllıyım." hindi gibi kabarıyor."Vay be! Hoca bana akıl soruyor, demek ben ondan daha akıllıyım." hindi gibi kabarıyor. Ya o kibarca sana "Şunu şöyle yap." demek istiyor.Ya o kibarca sana "Şunu şöyle yap." demek istiyor. Çünkü "yap" dese, şımarık çocuk gibi sen de "yapmam" desen günaha girersin diye. Çünkü "yap" dese, şımarık çocuk gibi sen de "yapmam" desen günaha girersin diye.

Demek ki bir insanı Allah sevdi mi meleklerine sevdirir.Demek ki bir insanı Allah sevdi mi meleklerine sevdirir. Meleklerin sevmesi başka bir iş, ayrı bir âlem. Onlar dua ederlerse o adam çeşitli hayırlara erer.Meleklerin sevmesi başka bir iş, ayrı bir âlem. Onlar dua ederlerse o adam çeşitli hayırlara erer. Ondan sonra da insanlara sevdirir. İnsanların hepsi sever mi? Hayır.Ondan sonra da insanlara sevdirir.

İnsanların hepsi sever mi?

Hayır.
Hatta cümle insanların sevgisini kazanmak iyi bir şey de değildir. Hatta cümle insanların sevgisini kazanmak iyi bir şey de değildir.

"Hocam, sen bugün olmadık acayip cümlelerle başladın vaaza, olmadık acayip cümlelerle devam ediyorsun." "Hocam, sen bugün olmadık acayip cümlelerle başladın vaaza, olmadık acayip cümlelerle devam ediyorsun."

Herkesin sevgisini kazanmak iyi değil mi? Vallaha iyi değil. Herkesin sevgisini kazanmak iyi değil mi?

Vallaha iyi değil.

Evliyâullahtan birisi demiş ki; "Bu hal münafıklık alâmetidir." Çünkü herkes seviyor.Evliyâullahtan birisi demiş ki;

"Bu hal münafıklık alâmetidir."

Çünkü herkes seviyor.
Demek ki herkese yağ çekiyor. Demek ki haksızın karşısına çıkmıyor.Demek ki herkese yağ çekiyor. Demek ki haksızın karşısına çıkmıyor. Demek ki emr-i mâruf nehy-i münker yapmıyor.Demek ki emr-i mâruf nehy-i münker yapmıyor. Demek ki Allah için hubbu fillah var, buğzu fillah yok; yarım. "Münafıklık alâmetidir." demiş. Demek ki Allah için hubbu fillah var, buğzu fillah yok; yarım. "Münafıklık alâmetidir." demiş.

İnsanın biraz düşmanı olacak, o da lazım. Yemekte tuz da lazım, biber de lazım, acı biber lazım,İnsanın biraz düşmanı olacak, o da lazım. Yemekte tuz da lazım, biber de lazım, acı biber lazım, Arnavut biberi lazım, Maraş biberi lazım, kırmızı biber lazım... O zaman tatlı oluyor. Arnavut biberi lazım, Maraş biberi lazım, kırmızı biber lazım... O zaman tatlı oluyor.

Çatır çatur biberi yiyor; "Of, yandım! Aman ağzım!" "E yeme istersen." "Yok, hoşuma gidiyor." Çatır çatur biberi yiyor;

"Of, yandım! Aman ağzım!"

"E yeme istersen."

"Yok, hoşuma gidiyor."

Neden? Biber de lazım. Neden?

Biber de lazım.

İnsanın düşmanı da olur, o da lazım. Olmazsa demek ki dürüst insan değil,İnsanın düşmanı da olur, o da lazım. Olmazsa demek ki dürüst insan değil, demek ki dobra dobra gidip de konuşmamış, herkese yağ çekmiş; demek ki dobra dobra gidip de konuşmamış, herkese yağ çekmiş; gidene, gelene, durana, sorana, herkese "haklısın" demiş, Nasreddin Hoca gibi... gidene, gelene, durana, sorana, herkese "haklısın" demiş, Nasreddin Hoca gibi...

"Ya hoca, birinci adama 'haklısın' dedin. Ötekisi geldi, aksini söyledi, ona da 'sen de haklısın' dedin."Ya hoca, birinci adama 'haklısın' dedin. Ötekisi geldi, aksini söyledi, ona da 'sen de haklısın' dedin. Olur mu böyle bir şey?" Hoca gülmüş; "Sen de haklısın." demiş. Olur mu böyle bir şey?"

Hoca gülmüş;

"Sen de haklısın." demiş.

O Nasreddin Hoca'nın işi, o fıkra. Ama evliyâullah diyor ki; O Nasreddin Hoca'nın işi, o fıkra. Ama evliyâullah diyor ki;

"Emr-i mâruf nehy-i münker yapacak; seven sever, sevmeyen sevmez." Neden? "Emr-i mâruf nehy-i münker yapacak; seven sever, sevmeyen sevmez."

Neden?

O Allah'ın rızasını düşünüyor, başka bir şey düşünmüyor ki. Yalnız usûlüne,O Allah'ın rızasını düşünüyor, başka bir şey düşünmüyor ki.

Yalnız usûlüne,
üslubuna dikkat edecek. Kibarca, zarif bir tarzda, güzel bir tarzda gönül alarak yapacak. üslubuna dikkat edecek. Kibarca, zarif bir tarzda, güzel bir tarzda gönül alarak yapacak. Yapmasını mümkün kılacak bir tarzda yapacak, ters bir tarzda yapmayacak. Yapmasını mümkün kılacak bir tarzda yapacak, ters bir tarzda yapmayacak. O da emr-i mâruf nehy-i münkerin tekniği, usûlü, inceliği. Bunu da öğrenmek lazım. O da emr-i mâruf nehy-i münkerin tekniği, usûlü, inceliği. Bunu da öğrenmek lazım.

Herkes emr-i mâruf nehy-i münker yapamaz. "Nasılsın kör kadı? Merhaba!" derse;Herkes emr-i mâruf nehy-i münker yapamaz. "Nasılsın kör kadı? Merhaba!" derse; "Vay! Bu benim kör olduğumu söyledi!" diye, kadı efendi kancayı takar. "Kör kadı" denmez."Vay! Bu benim kör olduğumu söyledi!" diye, kadı efendi kancayı takar. "Kör kadı" denmez. Doğrudur ama denmez. Her doğru söylenmez. Doğrudur ama denmez. Her doğru söylenmez. Usûlüyle söylenir, zamanı gelince söylenir, tam demir tavına geldiği zaman dövülür.Usûlüyle söylenir, zamanı gelince söylenir, tam demir tavına geldiği zaman dövülür. Öyle olması lazım, aziz kardeşlerim. Öyle olması lazım, aziz kardeşlerim.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

İzâ ehabba'llâhu kavmen ibtelâhüm. Fe-men sabera fe-lehü's-sabru ve men cezia fe-lehü'l-cezeu. İzâ ehabba'llâhu kavmen ibtelâhüm. Fe-men sabera fe-lehü's-sabru ve men cezia fe-lehü'l-cezeu.

Bu hadîs-i şerîfte de Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Bu hadîs-i şerîfte de Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Allah bir kulu severse onu belalara uğratır, müptela kılar." "Allah bir kulu severse onu belalara uğratır, müptela kılar."

Bi-envâi'l-belâ'. Gümüşhaneli Hocamız şerhinde öyle diyor.Bi-envâi'l-belâ'. Gümüşhaneli Hocamız şerhinde öyle diyor. Günahları aklansın, sevabı çoğalsın diye çeşitli belalarla dûçâr eder.Günahları aklansın, sevabı çoğalsın diye çeşitli belalarla dûçâr eder. Bela ne demek? Bela, bizim bildiğimiz mânası var; "Ya sen benim başıma bela mısın?Bela ne demek?

Bela, bizim bildiğimiz mânası var; "Ya sen benim başıma bela mısın?
Sabah sabah geldin, başıma dikildin be adam!" filan deriz. Bir bu mânası var.Sabah sabah geldin, başıma dikildin be adam!" filan deriz. Bir bu mânası var. Bir de Arapça'da bela, "imtihan" demek. İbtilâ, "müptela olmak" demek. Öyle imtihan oluyor.Bir de Arapça'da bela, "imtihan" demek. İbtilâ, "müptela olmak" demek. Öyle imtihan oluyor. Bu başımıza gelen olayların hepsi zaten dünya hayatının imtihanıdır. Bu başımıza gelen olayların hepsi zaten dünya hayatının imtihanıdır.

Allah bir kulu sevdi mi onu çeşitli belalara dûçâr kılar. Neden? Allah bir kulu sevdi mi onu çeşitli belalara dûçâr kılar.

Neden?

Günahları silinsin, sevapları çoğalsın, dünyaya sevgisi kalmasın, âhirete rağbeti artsın diye.Günahları silinsin, sevapları çoğalsın, dünyaya sevgisi kalmasın, âhirete rağbeti artsın diye. "Bu dünya mı? Aman aman, istemem! Bu insanlar mı?"Bu dünya mı? Aman aman, istemem! Bu insanlar mı? Bu insanlara güvenilmez, Allah'ın dostluğu bana lazım."Bu insanlara güvenilmez, Allah'ın dostluğu bana lazım." Hepsi gözünden silinsin, hiçbir şeyi gözü görmesin, sırf Allah'a dayansın,Hepsi gözünden silinsin, hiçbir şeyi gözü görmesin, sırf Allah'a dayansın, tam Allah'a dayansın, tam Hakk'a sarılsın. tam Allah'a dayansın, tam Hakk'a sarılsın.

"Ey Resûlüm, sen onlara peygamberliğini bildir, tebliğ et, vazifeni yap, söyle."Ey Resûlüm, sen onlara peygamberliğini bildir, tebliğ et, vazifeni yap, söyle. Sırt dönüp giderlerse..." Fe-in tevellev fe-kul hasbiyallâh. "Sırt dönüp giderlerse..." Fe-in tevellev fe-kul hasbiyallâh. " 'Siz giderseniz gidin, kabul ederseniz edin, etmezseniz etmeyin. Allah bana kâfi.' de."'Siz giderseniz gidin, kabul ederseniz edin, etmezseniz etmeyin. Allah bana kâfi.' de." Lâ ilâhe illâ hû. "'Ondan başka ilah yok, tek merci O.'" Lâ ilâhe illâ hû. "'Ondan başka ilah yok, tek merci O.'" Aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbü'l-arşi'l-azîm.Aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbü'l-arşi'l-azîm. "'Ben O'na tevekkül etmişim, O'na dayanmışım, O arşın sahibi, "'Ben O'na tevekkül etmişim, O'na dayanmışım, O arşın sahibi, azamet, kudret sahibi Allahu Teâlâ hazretleridir. Ben O'na dayanmışım.' de. Bu duyguda ol." azamet, kudret sahibi Allahu Teâlâ hazretleridir. Ben O'na dayanmışım.' de. Bu duyguda ol."

Peygamber Efendimiz'in mü'minlere ihtiyacı mı vardı? Yoktu. Muhtaç gibi mi davrandı? Hayır.Peygamber Efendimiz'in mü'minlere ihtiyacı mı vardı?

Yoktu.

Muhtaç gibi mi davrandı?

Hayır.
Hakkı tebliğ etti ve öyle ciddi davrandı. Bir gün mescitte bir uzanmış... Hakkı tebliğ etti ve öyle ciddi davrandı.

Bir gün mescitte bir uzanmış...
Mescidin duvarları, çatısı zaten ne kadar, azıcık bir şey... Bakmış ki orada bir binanın ikinci katı var. Mescidin duvarları, çatısı zaten ne kadar, azıcık bir şey... Bakmış ki orada bir binanın ikinci katı var. İki katlı. Bütün binalar bir katlı, bir tanesi keyiflenmiş,İki katlı. Bütün binalar bir katlı, bir tanesi keyiflenmiş, manzara çok olsun diye anlaşılan bir kat daha yapmış. "Kimin bu bina?" dedi. manzara çok olsun diye anlaşılan bir kat daha yapmış.

"Kimin bu bina?" dedi.

"Filanca zâtın." dediler. O şahıs mescide geldi, Efendimiz'e selam verdi, Efendimiz selâmını almadı!"Filanca zâtın." dediler.

O şahıs mescide geldi, Efendimiz'e selam verdi, Efendimiz selâmını almadı!
Halbuki es-selâmu aleyküm deyince ve aleyküm selam demek mecburiyet, olması lazım.Halbuki es-selâmu aleyküm deyince ve aleyküm selam demek mecburiyet, olması lazım. Selâmı hiç almadı. Adam sahabeden, Allah şefaatine erdirsin, Efendimiz'i seviyor.Selâmı hiç almadı. Adam sahabeden, Allah şefaatine erdirsin, Efendimiz'i seviyor. "Peygamber Efendimiz selam verdiğim halde bana karşılık vermedi, selâmımı iade etmedi, "Peygamber Efendimiz selam verdiğim halde bana karşılık vermedi, selâmımı iade etmedi, ve aleyküm selam demedi. Acaba neden?" diye etrafına soruşturdu. Dediler ki; ve aleyküm selam demedi. Acaba neden?" diye etrafına soruşturdu.

Dediler ki;

"Bilmiyoruz ama filanca vakitte senin yeni çıktığın katı gördü; 'Kim yaptı bunu?' diye sordu."Bilmiyoruz ama filanca vakitte senin yeni çıktığın katı gördü; 'Kim yaptı bunu?' diye sordu. Senin adını söyledik.Senin adını söyledik. Belki ondan selâmını almamıştır. İkinci katı yapmandan memnun olmamıştır." Belki ondan selâmını almamıştır. İkinci katı yapmandan memnun olmamıştır."

Hakikaten hadîs-i şerîf var. Peygamber Efendimiz; Hakikaten hadîs-i şerîf var. Peygamber Efendimiz;

"Bir insan yedi zirâdan daha yüksek bina yaparsa"Bir insan yedi zirâdan daha yüksek bina yaparsa Allah o kimseye; 'Ey zalim! Ne tarafa doğru hevesin?Allah o kimseye; 'Ey zalim! Ne tarafa doğru hevesin? Yukarı doğru boyuna gidiyorsun, nereye gitmek istiyorsun?' diye [kızar.]" diyor. Yukarı doğru boyuna gidiyorsun, nereye gitmek istiyorsun?' diye [kızar.]" diyor.

Peygamber Efendimiz çok bina yapımına eğilmeyi, meyletmeyi, heves etmeyi istememiş.Peygamber Efendimiz çok bina yapımına eğilmeyi, meyletmeyi, heves etmeyi istememiş. O günün şartları... O günün şartları... Evler şimdi yersizliktenEvler şimdi yersizlikten sefer tası gibi üst üste. Katlar şimdi yersizlikten, mecburiyetten yapılıyor. Allah inşaallah affeder.sefer tası gibi üst üste. Katlar şimdi yersizlikten, mecburiyetten yapılıyor. Allah inşaallah affeder. Azametten, kibirden değil de mecburiyetten oluyor. Azametten, kibirden değil de mecburiyetten oluyor.

Adamcağız, mübarek, radıyallahu anh, Peygamber Efendimiz'e hiçbir şey dememiş.Adamcağız, mübarek, radıyallahu anh, Peygamber Efendimiz'e hiçbir şey dememiş. Gitmiş, çıktığı katı yerle bir etmiş, kırmış, aşağı indirmiş. Katı hemen alaşağı etmiş.Gitmiş, çıktığı katı yerle bir etmiş, kırmış, aşağı indirmiş. Katı hemen alaşağı etmiş. Kalmış evin bir katı, ikinci katı yok etmiş. Ondan sonra meraklı, yine mescide gelmiş; Kalmış evin bir katı, ikinci katı yok etmiş. Ondan sonra meraklı, yine mescide gelmiş; es-selâmu aleyküm yâ Resûlallah diye selam verince es-selâmu aleyküm yâ Resûlallah diye selam verince Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem o zaman selâmını almış. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem o zaman selâmını almış.

Allah bir kulu sevdi mi çeşitli belalara müptela kılar. Allah bir kulu sevdi mi çeşitli belalara müptela kılar.

Fe-men sabera. "Bu belaların karşısında kim sabrederse..."Fe-men sabera. "Bu belaların karşısında kim sabrederse..." Fe-lehü's-sabru. "Ona sabrın mükâfatı vardır." Sabrın mükâfatı nedir? Fe-lehü's-sabru. "Ona sabrın mükâfatı vardır."

Sabrın mükâfatı nedir?

İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrehüm bi-ğayri hisâb. "Hesaba sığmayacak kadar çoktur."İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrehüm bi-ğayri hisâb. "Hesaba sığmayacak kadar çoktur." Allah çok verir. Sabredene mükâfatını bi-ğayri hisâb, ölçüye sığmayacak kadar bol bol verir. Allah çok verir. Sabredene mükâfatını bi-ğayri hisâb, ölçüye sığmayacak kadar bol bol verir.

Demek ki insanın başına bela gelirse ne yapacak? Sabredecek. Demek ki insanın başına bela gelirse ne yapacak?

Sabredecek.

Ve men cezia fe-lehü'l-cezeu. "Aksine kim de kabul etmez, sabretmez, telaş, itirazVe men cezia fe-lehü'l-cezeu. "Aksine kim de kabul etmez, sabretmez, telaş, itiraz ve reaksiyon gösterirse ona da sabırsızlığının karşılığı olarak hak ettiği verilir." ve reaksiyon gösterirse ona da sabırsızlığının karşılığı olarak hak ettiği verilir."

Allah bir kulu sevdi mi belalara uğratır. Sabreden derece kazanır, yükselir, iyi olur.Allah bir kulu sevdi mi belalara uğratır. Sabreden derece kazanır, yükselir, iyi olur. Sabretmeyen de imtihanı kaybeder. Sabretmeyen de imtihanı kaybeder.

Bir keresinde Peygamber Efendimiz bir kadının yanından geçti ki feryâd-ı figân ediyor,Bir keresinde Peygamber Efendimiz bir kadının yanından geçti ki feryâd-ı figân ediyor, saçını başını yoluyor, göğsünü bağrını [yumrukluyor.] Birtakım insanlarsaçını başını yoluyor, göğsünü bağrını [yumrukluyor.] Birtakım insanlar böyle olaylarda çok acındığını, üzüldüğünü ifade eden aşırı reaksiyonlar, işler yapıyorlar.böyle olaylarda çok acındığını, üzüldüğünü ifade eden aşırı reaksiyonlar, işler yapıyorlar. Peygamber Efendimiz onu uygun görmediği için o kadının yanına gitti, dedi ki; Peygamber Efendimiz onu uygun görmediği için o kadının yanına gitti, dedi ki;

"Ya kadın, ey filanca! Böyle yapmazsan daha uygun olur."Ya kadın, ey filanca! Böyle yapmazsan daha uygun olur. Allah'ın kaderine, takdirâtına sabretmen lazım. Allah'ın kaderine, takdirâtına sabretmen lazım. Başına bir üzücü bir olay, bir ölüm, bir kalım, bir sıkıntı gelmiş;Başına bir üzücü bir olay, bir ölüm, bir kalım, bir sıkıntı gelmiş; ama sabretsen mükâfatın çok olur." deyince, kadın daha beter, şımarık bir tarzda; ama sabretsen mükâfatın çok olur." deyince, kadın daha beter, şımarık bir tarzda;

"Sen benim başıma ne geldi, biliyor musun ki bana böyle [söylüyorsun!]"Sen benim başıma ne geldi, biliyor musun ki bana böyle [söylüyorsun!] Benim belamı dağlara yüklesen tahammül etmez..." Benim belamı dağlara yüklesen tahammül etmez..."

Kim bilir neler söylediyse bir sürü laf söylemeye kalkınca,Kim bilir neler söylediyse bir sürü laf söylemeye kalkınca, Peygamber Efendimiz hemen yanından sakince uzaklaşmış, gitmiş. Peygamber Efendimiz hemen yanından sakince uzaklaşmış, gitmiş.

Arkadan gelenler kadının yanına gitmişler; "Ya sen ne yaptın?" "E ne yaptım?" Arkadan gelenler kadının yanına gitmişler;

"Ya sen ne yaptın?"

"E ne yaptım?"

"Sana gelen, bu sözü söyleyen Peygamberdi." "Ya öyle mi? Peygamber mi?" "Sana gelen, bu sözü söyleyen Peygamberdi."

"Ya öyle mi? Peygamber mi?"

"Sen ona edepsizce cevaplar verdin, karşılık verdin. 'Peki efendim."Sen ona edepsizce cevaplar verdin, karşılık verdin. 'Peki efendim. Peki yâ Resûlallah, senin hatırın için her şeye katlanırım.' demen lazımdı, demedin." Peki yâ Resûlallah, senin hatırın için her şeye katlanırım.' demen lazımdı, demedin."

"Eyvah! Ben onun Peygamberimiz olduğunu bilemedim, ondan biraz ölçüsüz hareket [ettim."] dedi. "Eyvah! Ben onun Peygamberimiz olduğunu bilemedim, ondan biraz ölçüsüz hareket [ettim."] dedi.

Kadın koştu, dedi ki; "Yâ Resûlallah! Ben senin Peygamber olduğunu bilemedim." Kadın koştu, dedi ki;

"Yâ Resûlallah! Ben senin Peygamber olduğunu bilemedim."

Peygamber Efendimiz o zaman diyor ki; es-Sabru inde's-sadmeti'l-ûlâ. Peygamber Efendimiz o zaman diyor ki;

es-Sabru inde's-sadmeti'l-ûlâ.

Herhalde, "Bilemedim, tamam, sabredeceğim." dedi. Peygamber Efendimiz o zaman dedi ki; Herhalde, "Bilemedim, tamam, sabredeceğim." dedi. Peygamber Efendimiz o zaman dedi ki;

"Sabır darbe ilk geldiği zaman gösterilen sabırdır." Mükâfatı o zamandır."Sabır darbe ilk geldiği zaman gösterilen sabırdır."

Mükâfatı o zamandır.
İş işten geçtikten sonra, "Tamam, sabrediyorum." demenin kıymeti kalmaz. İlk önce olacaktı. İş işten geçtikten sonra, "Tamam, sabrediyorum." demenin kıymeti kalmaz. İlk önce olacaktı.

Sana bir bela, bir üzüntü geldiği zaman bileceksin ki takdir eden Allah, sabredeceksin.Sana bir bela, bir üzüntü geldiği zaman bileceksin ki takdir eden Allah, sabredeceksin. İnsan; "Yâ Rabbi! Senin kaderine rızam var. Sen beni feraha çıkar. Üzüntümü feraha çevir.İnsan; "Yâ Rabbi! Senin kaderine rızam var. Sen beni feraha çıkar. Üzüntümü feraha çevir. Bu sıkıntımı def eyle..." gibi dualar edecek.Bu sıkıntımı def eyle..." gibi dualar edecek. Böyle dua ettiği zaman hayra eriyor; etmediği zaman fırsatı kaçırmış oluyor,Böyle dua ettiği zaman hayra eriyor; etmediği zaman fırsatı kaçırmış oluyor, bir eli boş gidiyor, hem o belayı çekmiş oluyor hem de mükâfatı alamamış oluyor. Daha fena...bir eli boş gidiyor, hem o belayı çekmiş oluyor hem de mükâfatı alamamış oluyor. Daha fena... Nasılsa belaya çare yok, imtihan, Allah onu [takdir etmiş.]Nasılsa belaya çare yok, imtihan, Allah onu [takdir etmiş.] Halbuki sabretseydi kâr edecekti, fırsatı kaçırmış oluyor. Halbuki sabretseydi kâr edecekti, fırsatı kaçırmış oluyor. Milli maçta galibiyet golü kaçmış oluyor. Hadi bakalım, hay Allah...Milli maçta galibiyet golü kaçmış oluyor.

Hadi bakalım, hay Allah...
Futbolcular yerlere yatıyor, diz çöküyorlar, saçlarını başlarını yoluyorlar. Futbolcular yerlere yatıyor, diz çöküyorlar, saçlarını başlarını yoluyorlar. Gol attığı zaman da birbirlerinin üstüne semaya kadar zıplıyorlar, çıkıyorlar. Gol attığı zaman da birbirlerinin üstüne semaya kadar zıplıyorlar, çıkıyorlar. "Ne kahraman! Gol atmış!" diye... Gol atamadığı zaman da yere diz çöküyor, saçlarını yoluyor,"Ne kahraman! Gol atmış!" diye... Gol atamadığı zaman da yere diz çöküyor, saçlarını yoluyor, "ah vah!" diyor, sanki çok önemliymiş gibi... "ah vah!" diyor, sanki çok önemliymiş gibi... Ama mânevî bakımdan bir fırsat kaçtı mı millet öyle bir şey yapmıyor.Ama mânevî bakımdan bir fırsat kaçtı mı millet öyle bir şey yapmıyor. Mânevî fırsatlar kaçtığı zaman milletin hiç aldırdığı yok; maddî bir gol fırsatı kaçsa tamam... Mânevî fırsatlar kaçtığı zaman milletin hiç aldırdığı yok; maddî bir gol fırsatı kaçsa tamam...

Allah bize gönül gözümü açıp gerçekleri göstersin. Asıl kârları, asıl zararları anlatsın.Allah bize gönül gözümü açıp gerçekleri göstersin. Asıl kârları, asıl zararları anlatsın. Allah bize âfiyet, sıhhat, saadet, selamet versin. Allah bize âfiyet, sıhhat, saadet, selamet versin. Ama dünya hayatının cilvesi olarak, "hayatın cilveleri" diyoruz ya,Ama dünya hayatının cilvesi olarak, "hayatın cilveleri" diyoruz ya, hayatın cilveleri oluyor işte bunlar, bir çeşit cilve, hayatın cilveleri oluyor işte bunlar, bir çeşit cilve, bu cilvelerin karşısında imtihanı kazanmayı nasip etsin. İmtihanı kaybetmemeyi nasip etsin. bu cilvelerin karşısında imtihanı kazanmayı nasip etsin. İmtihanı kaybetmemeyi nasip etsin.

Ben her zaman şöyle diyorum: "Yâ Rabbi! Mâlumun, ben senin zayıf bir kulunum.Ben her zaman şöyle diyorum: "Yâ Rabbi! Mâlumun, ben senin zayıf bir kulunum. Beni zorlu imtihanlara uğratma." Bela istemek olmadığından bela istemiyorum. Beni zorlu imtihanlara uğratma." Bela istemek olmadığından bela istemiyorum. "Lütfunla, kereminle vereceğini sen yine sebepsiz, karşılıksız verirsin; ihsan eyle." diye, "Lütfunla, kereminle vereceğini sen yine sebepsiz, karşılıksız verirsin; ihsan eyle." diye, öyle dua ediyorum. Çünkü öyle dua etmek lazım, âfiyet istemek lazım.öyle dua ediyorum. Çünkü öyle dua etmek lazım, âfiyet istemek lazım. Ama hayatın cilvesi, kaderin cilvesi bir şey gelirse de erkekçe sabretsin.Ama hayatın cilvesi, kaderin cilvesi bir şey gelirse de erkekçe sabretsin. Kadın da olsa mertçe sabretsin. Kadın da olsa erkek de olsa herkes sabredecek. Kadın da olsa mertçe sabretsin. Kadın da olsa erkek de olsa herkes sabredecek.

"Çok sevdiğim filancam öldü." Ne yapalım? Herkes ölecek."Çok sevdiğim filancam öldü."

Ne yapalım? Herkes ölecek.
Ölüm üzücü bir şey ama sabret, sevap kazan. Ölüm üzücü bir şey ama sabret, sevap kazan.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2