Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

İman ve İlim (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Şa'bân 1405 / 12.05.1985

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bir Kimse Maişetini Temin Etmek İçin Ecnebi Bir Gemide Çalışsa Bu Gemide Çıkan İaşeden Yemek Yiyebilir Mi?, Oruç | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

İman ve İlim (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Şa'bân 1405 / 12.05.1985

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bir Kimse Maişetini Temin Etmek İçin Ecnebi Bir Gemide Çalışsa Bu Gemide Çıkan İaşeden Yemek Yiyebilir Mi?, Oruç | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Soru: Bir kimse maişetini temin etmek için ecnebi bir gemide çalışsaSoru: Bir kimse maişetini temin etmek için ecnebi bir gemide çalışsa bu gemide çıkan iaşeden yemek yiyebilir mi? bu gemide çıkan iaşeden yemek yiyebilir mi?

Cevap: Yabancı bir şirkette çalışıyor helal olmak şartıyla malzeme yiyebilir.Cevap: Yabancı bir şirkette çalışıyor helal olmak şartıyla malzeme yiyebilir. Domuz eti olursa, şarap olursa, haram olursa onları yiyemez ötekileri yiyebilir.Domuz eti olursa, şarap olursa, haram olursa onları yiyemez ötekileri yiyebilir. Gemi ecnebi olmuş o anlının teriyle çalışıyor, iş yapıyor işinin karşılığını alıyor; mahzuru yoktur. Gemi ecnebi olmuş o anlının teriyle çalışıyor, iş yapıyor işinin karşılığını alıyor; mahzuru yoktur.

Soru: Oruç tutamıyorum hastayım, oruç kefaretini bunu anama verebilir miyim? Soru: Oruç tutamıyorum hastayım, oruç kefaretini bunu anama verebilir miyim?

Cevap: Veremez başka bir fakire verecek. Cevap: Veremez başka bir fakire verecek.

Soru: Kan nakli yapılıyor mesela sarhoş bir kimsenin kanı da olabilir açıklama yapar mısınız;Soru: Kan nakli yapılıyor mesela sarhoş bir kimsenin kanı da olabilir açıklama yapar mısınız; bu olabilir mi olmaz mı? bu olabilir mi olmaz mı?

Cevap: Kan nakli tıbbî bir mecburiyetten yapılıyor.Cevap: Kan nakli tıbbî bir mecburiyetten yapılıyor. Muayene ediliyor kanın hastalıklı olmaması vesairesi… Onun bir mahzuru olmayacak inşallah Muayene ediliyor kanın hastalıklı olmaması vesairesi… Onun bir mahzuru olmayacak inşallah

Soru: Mescidde musafaha yapmanın sakıncası var mıdır? Soru: Mescidde musafaha yapmanın sakıncası var mıdır?

Cevap: Yoktur. Musafaha yapılabilir, yemek yenilebilir, yatılabilir.Cevap: Yoktur. Musafaha yapılabilir, yemek yenilebilir, yatılabilir. İçeri girerken diyecek ki: Neveytü'l-sünnete'l-i'tikâf fî haze'l-mescid.İçeri girerken diyecek ki: Neveytü'l-sünnete'l-i'tikâf fî haze'l-mescid. "Bu mescidde itikafa niyet ettim." Böyle derse mescidde yatar da, yemek de yer."Bu mescidde itikafa niyet ettim." Böyle derse mescidde yatar da, yemek de yer. Yalnız mescidde levhiyat olmaz, boş şeyler olmaz. Yalnız mescidde levhiyat olmaz, boş şeyler olmaz. Öteki ibadet edenlerin ibadetine mâni olmak doğru değil.Öteki ibadet edenlerin ibadetine mâni olmak doğru değil. Onun dışında bir kardeşiyle musafaha eder mahzuru yok. Onun dışında bir kardeşiyle musafaha eder mahzuru yok.

"Ben devemi kaybettim gören var mı?" "Ben devemi kaybettim gören var mı?"

Mescidde Peygamber Efendimiz zamanında mesela böyle seslendirmek isteyenler olmuş,Mescidde Peygamber Efendimiz zamanında mesela böyle seslendirmek isteyenler olmuş, Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Kaybettiğini bulamasın." Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

"Kaybettiğini bulamasın."

Mescid oyuncak değil ciddi yerdir. Ciddiyetine uygun olmak şartıylaMescid oyuncak değil ciddi yerdir. Ciddiyetine uygun olmak şartıyla bazı şeyler olabilir bazı şeyler ciddiyetine aykırı olduğu için olmaz.bazı şeyler olabilir bazı şeyler ciddiyetine aykırı olduğu için olmaz. Musafahanın mahzuru yoktur; musafaha kardeşliktir o kardeşlikten dolayıMusafahanın mahzuru yoktur; musafaha kardeşliktir o kardeşlikten dolayı iki müslümanın elini tutup birbiriyle musafaha ettiği zaman iki müslümanın elini tutup birbiriyle musafaha ettiği zaman günahları hazan yaprakları dökülür gibi ağaçtan dökülür. O muhabbetten dolayı hayır olur iyi olur inşallah. günahları hazan yaprakları dökülür gibi ağaçtan dökülür. O muhabbetten dolayı hayır olur iyi olur inşallah.

Soru: Hocam "hazret" ne demektir? Tarikat ehline "filanca hazretleri" denilebilir mi? Soru: Hocam "hazret" ne demektir? Tarikat ehline "filanca hazretleri" denilebilir mi?

Cevap: Denilir. Hazret hürmet ifadesidir.Cevap: Denilir. Hazret hürmet ifadesidir. Asıl mânası "bir şeyin huzuru" demektir. Hürmet edilen şahsın kendisi söylenmiyor daAsıl mânası "bir şeyin huzuru" demektir. Hürmet edilen şahsın kendisi söylenmiyor da edeben "huzuru" denmiş oluyor. Filancanın huzuru hani babamın ismi anılmayıp daedeben "huzuru" denmiş oluyor. Filancanın huzuru hani babamın ismi anılmayıp da lakabı söylendiği gibi bir şey oluyor. Hürmet ifadesidir, mahzuru yoktur.lakabı söylendiği gibi bir şey oluyor. Hürmet ifadesidir, mahzuru yoktur. Muhterem her kimseye hazret denilir Muhterem her kimseye hazret denilir

Soru: Ahmed Ziyaüddin-i Gümüşhânevi hazretlerinin Levâmiu'l-ukûl,Soru: Ahmed Ziyaüddin-i Gümüşhânevi hazretlerinin Levâmiu'l-ukûl, Câmiü'l-usûl, Garâibu'l-ehâdîs, Mecmûatü'l-ahzâb, Necâtü'l-gâfilîn, Hadîs-i Erbaîn,Câmiü'l-usûl, Garâibu'l-ehâdîs, Mecmûatü'l-ahzâb, Necâtü'l-gâfilîn, Hadîs-i Erbaîn, Devâü'l-müslimîn, Gazâu'l-cihad, Ehl-i Sünnet İtikadı adlı eserleri hakkındaDevâü'l-müslimîn, Gazâu'l-cihad, Ehl-i Sünnet İtikadı adlı eserleri hakkında kısa özlü bilgi verir misiniz eserlerinin konuları nelerdir? kısa özlü bilgi verir misiniz eserlerinin konuları nelerdir?

Cevap: Bu hususta, Gümüşhânevî hazretlerinin hayatı eserleriyle ilgili bir kitap yazıldı, neşredildi.Cevap: Bu hususta, Gümüşhânevî hazretlerinin hayatı eserleriyle ilgili bir kitap yazıldı, neşredildi. Ona bakıversin, bu kitapların her birisi hakkında geniş bilgi sahibi olur Ona bakıversin, bu kitapların her birisi hakkında geniş bilgi sahibi olur

Soru: Amik ovası olayı nedir? Soru: Amik ovası olayı nedir?

Cevap: Hadîs-i şerîfde geçiyor bu.Cevap: Hadîs-i şerîfde geçiyor bu. Peygamber Efendimiz bildiriyor ki; Amik ovasında müslümanlarla kafirler bir savaş yapacak,Peygamber Efendimiz bildiriyor ki; Amik ovasında müslümanlarla kafirler bir savaş yapacak, müslümanlar galip gelecek. Bu hadise kıyamete yakın zamanda olacak. Odur müslümanlar galip gelecek. Bu hadise kıyamete yakın zamanda olacak. Odur

Soru: Gece zakir olmak ne demek? Soru: Gece zakir olmak ne demek?

Cevap: Gündüz kaim gece zakir olmak diyorlar. Geceleyin eline tesbih alıpCevap: Gündüz kaim gece zakir olmak diyorlar. Geceleyin eline tesbih alıp insanın Allah, Lâ ilâhe illallah demesi, Allah'ı anması demek yani ibadet etmesi demek insanın Allah, Lâ ilâhe illallah demesi, Allah'ı anması demek yani ibadet etmesi demek

Soru: Sürme ve ismit çekmek nedir? Soru: Sürme ve ismit çekmek nedir?

Cevap: Sürme göze çekilen koyulaştırıcı malzemeye derler.Cevap: Sürme göze çekilen koyulaştırıcı malzemeye derler. İsmit de o sürme malzemesinden bir çeşidinin adıdır, bir madde adıdır.İsmit de o sürme malzemesinden bir çeşidinin adıdır, bir madde adıdır. Gözü sürmelemek gözün etrafını koyulaştırdığı için sanki renkli gözlük camı gibi güneşli beldelerde işe yararmış.Gözü sürmelemek gözün etrafını koyulaştırdığı için sanki renkli gözlük camı gibi güneşli beldelerde işe yararmış. Onun için sürme çekmenin Arabistan'da çok ehemmiyeti vardır çünkü güneş fazladır.Onun için sürme çekmenin Arabistan'da çok ehemmiyeti vardır çünkü güneş fazladır. Peygamber Efendimiz sürme çekerdi, sahâbe-i kirâmına tavsiye etmişti. Peygamber Efendimiz sürme çekerdi, sahâbe-i kirâmına tavsiye etmişti. Sürme çekmek sünnettir. Erkekler de çeker.Sürme çekmek sünnettir. Erkekler de çeker. Yanlış duymadınız, erkekler de çeker kadınlar da çekebilir.Yanlış duymadınız, erkekler de çeker kadınlar da çekebilir. Başkasına ziynetini göstermemek şartıyla göz ağrılarına iyi geliyor. Başkasına ziynetini göstermemek şartıyla göz ağrılarına iyi geliyor.

Soru: Cima nedir? Soru: Cima nedir?

Cevap: Cima erkek kadın arasındaki evlilik münasebeti demektir. Cevap: Cima erkek kadın arasındaki evlilik münasebeti demektir.

Soru: Halvet görmek nedir? Soru: Halvet görmek nedir?

Cevap: Halvet görmek dervişin 40 gün bir kenara çekilip hocasının nezaretinde koyu bir ibadet yapmaktır.Cevap: Halvet görmek dervişin 40 gün bir kenara çekilip hocasının nezaretinde koyu bir ibadet yapmaktır. Her türlü âdâbına riayet ederek kendine göre şiddetli bir usul erkanı olan,Her türlü âdâbına riayet ederek kendine göre şiddetli bir usul erkanı olan, 40 gün süren, dışarıya çıkılmadan devam ettirilen ibadet demektir.40 gün süren, dışarıya çıkılmadan devam ettirilen ibadet demektir. Arapça'da erbaîn de derler. Farsça'da çile derler, çile çekmek deniliyor da oradan gelmiş. Arapça'da erbaîn de derler. Farsça'da çile derler, çile çekmek deniliyor da oradan gelmiş.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2