Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Kur’an-ı Kerim’in Te’vil Edilmesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Cemâziye'l-Âhir 1406 / 09.03.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ümmetin Helâk Olma Sebepleri, Çok Mal Toplamanın Zararı, Hanımlara İtaatın Zararı, Kişi Rızkını Yemeden Ölmez, Haram Lokmanın Zararı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kur’an-ı Kerim’in Te’vil Edilmesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Cemâziye'l-Âhir 1406 / 09.03.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ümmetin Helâk Olma Sebepleri, Çok Mal Toplamanın Zararı, Hanımlara İtaatın Zararı, Kişi Rızkını Yemeden Ölmez, Haram Lokmanın Zararı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Lehü'l-hamdü kemâ yenbeği li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.Lehü'l-hamdü kemâ yenbeği li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn.Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Helâku ümmetî fi'l-kitâbi ve'l-lebeni. Helâku ümmetî fi'l-kitâbi ve'l-lebeni. Emme'l-kitâbu fe-yekraûne'l-Kur'âne ve yete'evvelûne alâ ğayri te'vîlihî Emme'l-kitâbu fe-yekraûne'l-Kur'âne ve yete'evvelûne alâ ğayri te'vîlihî ve yuhibbûne'l-lebene fe-yebdûne fe-yedeûne'l-cemââti ve'l-cumaa. ve yuhibbûne'l-lebene fe-yebdûne fe-yedeûne'l-cemââti ve'l-cumaa.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Çok aziz ve muhterem kardeşlerim! Çok aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi dünya ve âhirette üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi dünya ve âhirette üzerinize olsun. Rabbimiz Teâlâ saadet-i dâreyne sizleri ve bizleri nâil eylesin.Rabbimiz Teâlâ saadet-i dâreyne sizleri ve bizleri nâil eylesin. Efendimiz'in şefaatine, iltifatına mazhar eylesin. Âhirette kendisine komşu eylesin. Efendimiz'in şefaatine, iltifatına mazhar eylesin. Âhirette kendisine komşu eylesin.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup izahına geçmeden önce, ona olan sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızın, bir demet okuyup izahına geçmeden önce, ona olan sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızın, ümmetliğimizin bir nişanesi olmak üzere ve onun cümle pak âl'inin ve temiz ashabının, etbâınınümmetliğimizin bir nişanesi olmak üzere ve onun cümle pak âl'inin ve temiz ashabının, etbâının ruhlarına, kendisine hüsnü ittiba eden kıyamete kadar gelecek olan kimselerin ruhlarına; ruhlarına, kendisine hüsnü ittiba eden kıyamete kadar gelecek olan kimselerin ruhlarına; sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullah ve mukarrebîninsâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullah ve mukarrebînin ve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan verese-i enbiyâ sâdât ve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan verese-i enbiyâ sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ervâhına; ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ervâhına; sahâbe-i kirâm rıdvanullahi aleyhim ecmaîn hazerâtından kendisinden feyz aldığımızsahâbe-i kirâm rıdvanullahi aleyhim ecmaîn hazerâtından kendisinden feyz aldığımız Hocamız Muhammed Zahid Kotku b. İbrahim el-Bursevî hazretlerine kadarHocamız Muhammed Zahid Kotku b. İbrahim el-Bursevî hazretlerine kadar silsilelerimizden güzerân eylemiş zevât-ı muhteremenin ve halifelerinin, müritlerinin, silsilelerimizden güzerân eylemiş zevât-ı muhteremenin ve halifelerinin, müritlerinin, muhiplerinin ruhlarına; okuduğumuz istifade ettiğimiz hadîs-i şerîflerin bu kitapta toplayıcısı olanmuhiplerinin ruhlarına; okuduğumuz istifade ettiğimiz hadîs-i şerîflerin bu kitapta toplayıcısı olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi Hocamız'ın ruhuna, Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi Hocamız'ın ruhuna, bu hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan bu hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan hadis alimlerinin ve râvilerin ve basanların, yayanların ruhlarına; hadis alimlerinin ve râvilerin ve basanların, yayanların ruhlarına; bu beldeleri canlarını mallarını ortaya koyup Allah yolunda dine hizmet etmek aşkıyla çarpışıp bu beldeleri canlarını mallarını ortaya koyup Allah yolunda dine hizmet etmek aşkıyla çarpışıp fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin,fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, salihlerin ruhlarına hediye olsun diye; salihlerin ruhlarına hediye olsun diye; cümle hayrât u hasenât sahiplerinin ve hâsseten bu camiyi evvela bina etmiş olan İskender Paşa'nın,cümle hayrât u hasenât sahiplerinin ve hâsseten bu camiyi evvela bina etmiş olan İskender Paşa'nın, sonra bu caminin yaşamasına ve bu ana kadar ayakta durmasına hatta gelişip güzelleşmesine, sonra bu caminin yaşamasına ve bu ana kadar ayakta durmasına hatta gelişip güzelleşmesine, genişlemesine az ve çok candan yardım etmiş ve hizmetine koşturmuş olanlarının genişlemesine az ve çok candan yardım etmiş ve hizmetine koşturmuş olanlarının kendilerinin ve geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye; kendilerinin ve geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye; uzaktan ve yakından şu hadislere şevkinden,uzaktan ve yakından şu hadislere şevkinden, Peygamber Efendimiz'e sevgisinden, muhabbetinden,Peygamber Efendimiz'e sevgisinden, muhabbetinden, bağlılığından şu hadis meclisine koşup gelen siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin bağlılığından şu hadis meclisine koşup gelen siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun,ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun, kendileri de bizler de Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürelimkendileri de bizler de Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürelim ve huzur-u Rabbi'l-izzete sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım diyeve huzur-u Rabbi'l-izzete sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. Buyurun. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. Buyurun.

Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 455. sayfasındadır. Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 455. sayfasındadır.

Mukaddimede metnini okuduğum hadîs-i şerîf ikinci hadîs-i şerîftir. Mukaddimede metnini okuduğum hadîs-i şerîf ikinci hadîs-i şerîftir. Ukbe b. Âmir radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş olan, AUkbe b. Âmir radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş olan, A hmed b. Hanbel'de ve İbn Hibban'da bulunan bu hadîs-i şerîftehmed b. Hanbel'de ve İbn Hibban'da bulunan bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki;

Helâku ümmetî fi'l-kitâbi ve'l-lebeni.Helâku ümmetî fi'l-kitâbi ve'l-lebeni. "Benim ümmetimin mahvolması, helak olması Kur'an ve süt yüzünden olacak." "Benim ümmetimin mahvolması, helak olması Kur'an ve süt yüzünden olacak."

Tabii "Nasıl olur da Kur'an'dan helak olur? Nasıl olur da sütten helak olur?" diye meraktan çatlıyorsunuz. Tabii "Nasıl olur da Kur'an'dan helak olur? Nasıl olur da sütten helak olur?" diye meraktan çatlıyorsunuz.

Efendimiz arkasından izah buyurmuş: Emme'l-kitâbu. Efendimiz arkasından izah buyurmuş:

Emme'l-kitâbu.
"Allah'ın kitabı olan Kur'ân-ı Kerîm'den"Allah'ın kitabı olan Kur'ân-ı Kerîm'den helak olmaları sebebine gelince, onu açıklayayım..." demek istiyor. helak olmaları sebebine gelince, onu açıklayayım..." demek istiyor.

Fe-yekraûne'l-Kur'âne. "Ümmetimin şaşkınları Kur'an'ı okurlar."Fe-yekraûne'l-Kur'âne. "Ümmetimin şaşkınları Kur'an'ı okurlar." Ve yete'evvelûne alâ ğayri te'vîlihî.Ve yete'evvelûne alâ ğayri te'vîlihî. "Nâhak yere tevil ederler, mânasını başka tarafa çekerler, teviline kalkışırlar." "Nâhak yere tevil ederler, mânasını başka tarafa çekerler, teviline kalkışırlar."

"Allah'ın kelâmı şu mânaya geliyor, şöyle oluyor." diye "Allah'ın kelâmı şu mânaya geliyor, şöyle oluyor." diye teviline kendileri cüret ederler, kalkışırlar. Ama yersiz, hatalı, yanlış istikamete tevil ederler.teviline kendileri cüret ederler, kalkışırlar. Ama yersiz, hatalı, yanlış istikamete tevil ederler. Çünkü; Vemâ ya'lemu te'vîlehû illallah. Çünkü;

Vemâ ya'lemu te'vîlehû illallah.
"Allahu Teâlâ hazretleri, Nazm-ı Celîl'inin muradını, mânasını kendisi bilir." "Allahu Teâlâ hazretleri, Nazm-ı Celîl'inin muradını, mânasını kendisi bilir."

Kullarından da bildirdiği, öğrettiği, ârif, kâmil, ileri alimler bilir.Kullarından da bildirdiği, öğrettiği, ârif, kâmil, ileri alimler bilir. Öyle önüne gelen iki paralık Arapça bilmekle bu kitabı anlayamaz.Öyle önüne gelen iki paralık Arapça bilmekle bu kitabı anlayamaz. Bu kitabın derinliklerine eremez. Bu kitabın derinliklerine eremez. Bu Kitâb-ı Kerîm'e eğildikçe, insan üzerindeki mânaları anlamaya çalıştıkça,Bu Kitâb-ı Kerîm'e eğildikçe, insan üzerindeki mânaları anlamaya çalıştıkça, dibe daldıkça daha derinleşir, daha derine indikçe daha derinleşir...dibe daldıkça daha derinleşir, daha derine indikçe daha derinleşir... İnsan dibini bulmaya imkân bulamaz. İnsan dibini bulmaya imkân bulamaz.

O halde haddini bilmeli, boynunu bükmeli, konuşurken büyük alimlerin sözlerini iyice okuyup da O halde haddini bilmeli, boynunu bükmeli, konuşurken büyük alimlerin sözlerini iyice okuyup da bu Kur'ân-ı Kerîm'in tefsiri hakkında onların bildirdiği şeyleri iyice öğrendikten sonra,bu Kur'ân-ı Kerîm'in tefsiri hakkında onların bildirdiği şeyleri iyice öğrendikten sonra, ihtiyat ile; "Aman bir hata etmeyeyim!ihtiyat ile; "Aman bir hata etmeyeyim! Rabbimin kelâmını tahir etmeyeyim, bozmayayım, yanlış bir mâna vermeyeyim!" diyeRabbimin kelâmını tahir etmeyeyim, bozmayayım, yanlış bir mâna vermeyeyim!" diye çok dikkat etmek lazım. Bir kere ehil olmayanın bu işe hiç karışmaması lazım. çok dikkat etmek lazım.

Bir kere ehil olmayanın bu işe hiç karışmaması lazım.

Herkes hoca! Yahu Arapça bilir misin? Anlamaz. Herkes hoca!

Yahu Arapça bilir misin?

Anlamaz.

Din ilimlerinde bir nasibin var mı, okudun mu? Okumamış. Mühendis, doktor, hukukçu... Din ilimlerinde bir nasibin var mı, okudun mu?

Okumamış.

Mühendis, doktor, hukukçu...

Yahu sen mühendis olursun ama müfessir olamazsın ki... Hukukçu olursun ama meal yazamazsın ki... Yahu sen mühendis olursun ama müfessir olamazsın ki... Hukukçu olursun ama meal yazamazsın ki...

"Ben Lugat-i Nâci kitabını önüme alıyorum, kelimelere oradan bakıyorum, mânasını anlıyorum. "Ben Lugat-i Nâci kitabını önüme alıyorum, kelimelere oradan bakıyorum, mânasını anlıyorum. Benim kafam çalışır." Senin kafan çalışır ama eğri büğrü çalışır. Benim kafam çalışır."

Senin kafan çalışır ama eğri büğrü çalışır.

Herkesin kafası çalışıyor. Herkesin bir tarafa çalışıyor; kimisinin şeytana çalışıyor, Herkesin kafası çalışıyor. Herkesin bir tarafa çalışıyor; kimisinin şeytana çalışıyor, kimisinin rahmânî tarafa çalışıyor. Kafası çalışmıyor diyen yok. kimisinin rahmânî tarafa çalışıyor. Kafası çalışmıyor diyen yok. Delinin de çalışıyor ama huniyi kafasına şapka diye geçiriyor.Delinin de çalışıyor ama huniyi kafasına şapka diye geçiriyor. Çünkü deli… O şapka değil, biraz benzettiği için huniyi kafasına öyle geçiriyor. O da öyle yapıyor. Çünkü deli… O şapka değil, biraz benzettiği için huniyi kafasına öyle geçiriyor. O da öyle yapıyor.

Allah'ın kelâmı oyuna gelmez.Allah'ın kelâmı oyuna gelmez. Onun için burada herkes haddini bilmeli, çizgisinde durmalı, daha öteye gitmeye kalkışmamalı. Onun için burada herkes haddini bilmeli, çizgisinde durmalı, daha öteye gitmeye kalkışmamalı.

Giderse ne olur? Helâk olur, helâkine sebep olur. Giderse ne olur?

Helâk olur, helâkine sebep olur.

Allah'ın kelâmına dikkat etmek lazım. Allah'ın kelâmına dikkat etmek lazım. Onun için bizim gibi avamdan olan insanlar büyük alimlerin yazmış olduğu,Onun için bizim gibi avamdan olan insanlar büyük alimlerin yazmış olduğu, dinimizi iyice hazmetmiş olan, iyice ömrünü verip de dinimizi iyice hazmetmiş olan, iyice ömrünü verip de anlamış olan insanların anlattığı kitapları okumalı.anlamış olan insanların anlattığı kitapları okumalı. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'i anlamak kolay bir iş değildir. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'i anlamak kolay bir iş değildir. Anayasayı okumak gibidir. Ona da benzemez ya... Anayasayı okumak gibidir. Ona da benzemez ya... Hukukçu olmayan bir insan anayasayı okuyup da ne anlayacak?.. Hukukçu olmayan bir insan anayasayı okuyup da ne anlayacak?..

"Al sana Sicilli Kavanin kitabını hediye ettim." "Al sana Sicilli Kavanin kitabını hediye ettim."

"Hocam ben onu ne yapayım? Avukat olsam anlarım. "Hocam ben onu ne yapayım? Avukat olsam anlarım.

Bir sürü cilt, peşpeşe; oku babam oku, bir şey anlaşılmaz. Erbâbı anlar. Bir sürü cilt, peşpeşe; oku babam oku, bir şey anlaşılmaz. Erbâbı anlar.

Onun için bu işi de erbâbına bırakmalı. Dişçi diş doktoru olmazsa polis takip ediyor. Onun için bu işi de erbâbına bırakmalı. Dişçi diş doktoru olmazsa polis takip ediyor. Doktor tıp fakültesi mezunu olmazsa polis takip ediyor. Doktor tıp fakültesi mezunu olmazsa polis takip ediyor. Mühendis eğer hakikaten mühendis değilse tasdikten geçmiyor. Mühendis eğer hakikaten mühendis değilse tasdikten geçmiyor. Plana bakıyorlar; altında mühendis odasında kayıtlı bir mühendisin numarası, Plana bakıyorlar; altında mühendis odasında kayıtlı bir mühendisin numarası, imzası, sicili yazılı mı? Yazılıysa planı öyle kabul ediyorlar. imzası, sicili yazılı mı?

Yazılıysa planı öyle kabul ediyorlar.
Planı Karadenizli bir ustabaşı bile yapsa yine gidip bir mühendise gösteriyor,Planı Karadenizli bir ustabaşı bile yapsa yine gidip bir mühendise gösteriyor, onun imzası olmadan geçmiyor. onun imzası olmadan geçmiyor.

Peki bu Allah'ın kitabına ne cüret, cesaret?.. Peki bu Allah'ın kitabına ne cüret, cesaret?..

Önüne gelen bir şey söylüyor. İçkinin azı ziyan etmezmiş de, çoğu ziyan edermiş de... Önüne gelen bir şey söylüyor. İçkinin azı ziyan etmezmiş de, çoğu ziyan edermiş de... Faiz Kur'ân-ı Kerîm'de geçmiyormuş da riba geçiyormuş da, riba başkaymış da, faiz başkaymış da...Faiz Kur'ân-ı Kerîm'de geçmiyormuş da riba geçiyormuş da, riba başkaymış da, faiz başkaymış da... Allah insanın kalbine bakarmış da, kalbi temiz olursa dışı nasıl olursa olsunmuş da... Allah insanın kalbine bakarmış da, kalbi temiz olursa dışı nasıl olursa olsunmuş da...

Sen dur bakalım! Bunların hepsi yanlış! Zaman sana uymazsa senin zamana uyman lazımmış da... Sen dur bakalım! Bunların hepsi yanlış!

Zaman sana uymazsa senin zamana uyman lazımmış da...

Yoo, dinimiz hiç öyle değil. Dinimiz insanın rûhî, bedenî, maddî, Yoo, dinimiz hiç öyle değil. Dinimiz insanın rûhî, bedenî, maddî, mânevî her şeyine bir tarif getirmiş, bir hududu çizmiş, ölçü getirmiş. mânevî her şeyine bir tarif getirmiş, bir hududu çizmiş, ölçü getirmiş.

"Efendim zaman sana uymazsa sen zamana uy." "Efendim zaman sana uymazsa sen zamana uy."

Haram olan her şeyi yap! Öyle şey olur mu? Haram olan her şeyi yap! Öyle şey olur mu? Allah'ın haramlarını helal etmeye kimin selahiyeti var? "İşte azıcık içiversem ne olur?" Allah'ın haramlarını helal etmeye kimin selahiyeti var?

"İşte azıcık içiversem ne olur?"

Koca profesör bana öyle diyor: Koca profesör bana öyle diyor:

"Ben Ramazan Bayramı'nda arkadaşımın evine gitmişim."Ben Ramazan Bayramı'nda arkadaşımın evine gitmişim. Azıcık bana likör ikram etmiş. Azıcık içiversem ne olur?" Azıcık bana likör ikram etmiş. Azıcık içiversem ne olur?"

Haram olur. Günah işlemiş olursun. "E azıcık..." Haram olur. Günah işlemiş olursun.

"E azıcık..."

Ya Peygamber Efendimiz buyuruyor, sen okumamışsın, başka sahada profesör olmuşsun; Ya Peygamber Efendimiz buyuruyor, sen okumamışsın, başka sahada profesör olmuşsun;

"Çoğu sarhoş eden bir şeyin azı da haramdır." "Çoğu sarhoş eden bir şeyin azı da haramdır."

Bitti. Taşıması da haramdır, sunması da haramdır. Bitti. Taşıması da haramdır, sunması da haramdır.

"Yoo, ben kurnazım, kendim sunmuyorum, hizmetçimi çağırıyorum, 'Al evladım, "Yoo, ben kurnazım, kendim sunmuyorum, hizmetçimi çağırıyorum, 'Al evladım, bunu misafire sun.' diyorum." Sundurmak da haramdır. bunu misafire sun.' diyorum."

Sundurmak da haramdır.
Öyle şey yok. Dinimiz her tarafını yerli yerince tarif etmiştir. Herkes bir şey diyor... Öyle şey yok. Dinimiz her tarafını yerli yerince tarif etmiştir.

Herkes bir şey diyor...

Bizim oralarda -öyle anlatayım, başka nasıl anlatayım?- kedi enciğini yiyecek. Bizim oralarda -öyle anlatayım, başka nasıl anlatayım?- kedi enciğini yiyecek. Yeni doğmuş, daha gözlerini [açamıyor].Yeni doğmuş, daha gözlerini [açamıyor]. Yiyecek; yavrusunu fareye benzetirmiş.Yiyecek; yavrusunu fareye benzetirmiş. Yemek doğru bir şey değil de "fare bu" diye o niyetle yermiş. Yemek doğru bir şey değil de "fare bu" diye o niyetle yermiş.

Herkes dinimizin ahkâmını öyle bir şeye benzetiyor, yutuyor. Herkes dinimizin ahkâmını öyle bir şeye benzetiyor, yutuyor. O haramı yapacak da teselli arıyor. Öyle şey yok. Sen Allah'a teslim olacaksın.O haramı yapacak da teselli arıyor. Öyle şey yok.

Sen Allah'a teslim olacaksın.
"Yâ Rabbi! Ben senin hükmüne razı geldim. Ben senin kulunum. "Yâ Rabbi! Ben senin hükmüne razı geldim. Ben senin kulunum. Senin dinini sevdim, ahkâmına tâbiyim. Haram dersen bırakırım.Senin dinini sevdim, ahkâmına tâbiyim. Haram dersen bırakırım. Helal dersen yaparım. Her şeyimi senin [hükmüne] göre tanzim ederim." demesi lazım. Helal dersen yaparım. Her şeyimi senin [hükmüne] göre tanzim ederim." demesi lazım. Onu demedi mi zaten iyi müslüman olmaz. Kendi başına buyruk… Onu demedi mi zaten iyi müslüman olmaz. Kendi başına buyruk…

Hatta eski büyüklerden birisi -kendisi şeyh- diyor ki; Hatta eski büyüklerden birisi -kendisi şeyh- diyor ki;

"Derviş üç çeşittir. Birisi mürid-i mutlak, birisi mürid-i mecazî, birisi mürid-i mürted." "Derviş üç çeşittir. Birisi mürid-i mutlak, birisi mürid-i mecazî, birisi mürid-i mürted."

Mürid-i mutlak nedir? Mürid-i mutlak nedir?

Efendisi, hocası ne derse aynen yapıyor;Efendisi, hocası ne derse aynen yapıyor; usûlüne uygun çalışıyor, vazifeleri yerli yerinde intizamlı yürütüyor. Tamam, mürid-i mutlak. usûlüne uygun çalışıyor, vazifeleri yerli yerinde intizamlı yürütüyor. Tamam, mürid-i mutlak.

Mürid-i mecazî; zâhirde hocasına bağlı ama aslında kendi keyfine bağlı, kendi keyfinde.Mürid-i mecazî; zâhirde hocasına bağlı ama aslında kendi keyfine bağlı, kendi keyfinde. Hocası bir şey söylese bin tane cevap verir, on tane bahane bulur, Hocası bir şey söylese bin tane cevap verir, on tane bahane bulur, dediğini yapmaz, demediğini yapar. O mecâzen güya derviş ama aslında değil. dediğini yapmaz, demediğini yapar. O mecâzen güya derviş ama aslında değil.

Bizi Allah mecazî müslüman etmesin, hakiki müslüman etsin. Bizi Allah mecazî müslüman etmesin, hakiki müslüman etsin.

Teslim olduk mu?.. Müslim "teslim olmuş" demek, kendisini Allah'a teslim etmiş... Teslim olduk mu?..

Müslim "teslim olmuş" demek, kendisini Allah'a teslim etmiş...
Askerlik şubesine gitmiş de "Tamam, ben askere geldim, teslim oldum." demiş gibiAskerlik şubesine gitmiş de "Tamam, ben askere geldim, teslim oldum." demiş gibi kendisini Allah'a teslim etmiş.kendisini Allah'a teslim etmiş. Zaten teslimiz de, zaten hükmünden dışarıya çıkamayız daZaten teslimiz de, zaten hükmünden dışarıya çıkamayız da insanın "Yâ Rabbi! Senin her hükmüne razı geldim." demiş olması lazım. insanın "Yâ Rabbi! Senin her hükmüne razı geldim." demiş olması lazım.

Bunu demiyor. Kendisi bir yol tutturmuş, bir felsefe benimsemiş. Bunu demiyor. Kendisi bir yol tutturmuş, bir felsefe benimsemiş.

Nereden aldın bu felsefeyi? "Fransız filozofu falancadan, Alman filozofu falancadan..." Nereden aldın bu felsefeyi?

"Fransız filozofu falancadan, Alman filozofu falancadan..."

Tüh sana yazıklar olsun! Ya Allah'ın kelâmı varken başka filozofun lafı mı olur?! Tüh sana yazıklar olsun! Ya Allah'ın kelâmı varken başka filozofun lafı mı olur?! Onlar âciz nâçiz insanlar. "Ama çok güzel felsefe hocam..." Onlar âciz nâçiz insanlar.

"Ama çok güzel felsefe hocam..."

Onun bir yerden bir patlağı, bir zararı çıkar. Onun bir yerden bir patlağı, bir zararı çıkar.

Adamların halleri doğru düzgün olurdu; perişan... Avrupa'ya gittiğimiz zaman görüyoruz.Adamların halleri doğru düzgün olurdu; perişan... Avrupa'ya gittiğimiz zaman görüyoruz. Bu beşerî akıllar, her birisi insanı bir tarafa götürür. Bu beşerî akıllar, her birisi insanı bir tarafa götürür.

Ama insanlığı mutlu edememiş, didişmişler durmuşlar. Ama insanlığı mutlu edememiş, didişmişler durmuşlar. Komünizm'i de ortaya Avrupa felsefecileri çıkartmadı mı?Komünizm'i de ortaya Avrupa felsefecileri çıkartmadı mı? Onların her birisi her asırda ortaya yeni bir felsefe çıkartır.Onların her birisi her asırda ortaya yeni bir felsefe çıkartır. Birisi "Vitaminler vücuda lazımdır." der, Birisi "Vitaminler vücuda lazımdır." der, ötekisi "Hayır, vücuda zararlıdır." der, herkes bir şey söyler. ötekisi "Hayır, vücuda zararlıdır." der, herkes bir şey söyler.

Değişmeyen gerçekler Allah'ın kelâmında, Allah'ın ahkâmında. Değişmeyen gerçekler Allah'ın kelâmında, Allah'ın ahkâmında.

Onun için Allah bizi hakiki müslüman etsin. Onun için Allah bizi hakiki müslüman etsin. Yoksa öyle mecazî müslüman; müslüman görünüyor da içinden müslüman olmayan Yoksa öyle mecazî müslüman; müslüman görünüyor da içinden müslüman olmayan veyahut kendisini müslüman sanıyor da aslında Allah'ın kapısına girmeyen,veyahut kendisini müslüman sanıyor da aslında Allah'ın kapısına girmeyen, kabule şâyan olmayan insanlardan etmesin. kabule şâyan olmayan insanlardan etmesin.

Şimdi bunu anladık. Efendimiz izah etti.Şimdi bunu anladık. Efendimiz izah etti. Kur'an'ı demek ki kendi kafasına göre tevil edenler öyle helâk oluyorlar. Kur'an'ı demek ki kendi kafasına göre tevil edenler öyle helâk oluyorlar. Bir de sütten helâk olmak. O ne? Bir de sütten helâk olmak. O ne?

Sütten insan helâk olur mu, süt faydalı bir şey değil mi? O neymiş? Sütten insan helâk olur mu, süt faydalı bir şey değil mi? O neymiş?

Ve yuhibbûne'l-lebene fe-yebdûne fe-yedeûne'l-cemââti ve'l-cumaa. Ve yuhibbûne'l-lebene fe-yebdûne fe-yedeûne'l-cemââti ve'l-cumaa.

"Sütü severler." Süt güzel, yoğurt güzel, kaymak güzel. "Sütü severler." Süt güzel, yoğurt güzel, kaymak güzel. Hoş bir şey, her zaman hoş, bu devirde de güzel o devirde de beğenilen bir şey.Hoş bir şey, her zaman hoş, bu devirde de güzel o devirde de beğenilen bir şey. Sütü severler, şehirleri bırakırlar, yaylalara çıkarlar; kırlara, çiftliklere, köylere, bâdiyelere,Sütü severler, şehirleri bırakırlar, yaylalara çıkarlar; kırlara, çiftliklere, köylere, bâdiyelere, -oraya göre- develerin olduğu, sürülerin olduğu şehirden uzak yerlere giderler. -oraya göre- develerin olduğu, sürülerin olduğu şehirden uzak yerlere giderler.

Fe-yedeûn. "Bırakırlar, terk ederler." el-Cemââti ve'l-cumaa. Fe-yedeûn. "Bırakırlar, terk ederler." el-Cemââti ve'l-cumaa. "Cemaatleri terk ederler, Cumaları terk ederler de öyle helâk olurlar." "Cemaatleri terk ederler, Cumaları terk ederler de öyle helâk olurlar."

Bakın ne kadar mühim bir yere işaret geldi...Bakın ne kadar mühim bir yere işaret geldi... Sütü severler, yaylalara, kırlara, bayırlara, çayırlara çıkarlar; cemaatleri terk ederler,Sütü severler, yaylalara, kırlara, bayırlara, çayırlara çıkarlar; cemaatleri terk ederler, Cumaları terk ederler, ana gruptan koparlar, öyle helâk olurlar. Cumaları terk ederler, ana gruptan koparlar, öyle helâk olurlar.

Demek ki Peygamber Efendimiz bize cemaati tavsiye ediyor, birliği beraberliği tavsiye ediyor. Demek ki Peygamber Efendimiz bize cemaati tavsiye ediyor, birliği beraberliği tavsiye ediyor. Demek ki Cuma namazları kılmayı tavsiye ediyor.Demek ki Cuma namazları kılmayı tavsiye ediyor. Demek ki müslümanların dağların başlarına firar edip edip vazifelerden kaçıpDemek ki müslümanların dağların başlarına firar edip edip vazifelerden kaçıp cemiyetleri cemaatleri yardımsız bırakmasını istemiyor. cemiyetleri cemaatleri yardımsız bırakmasını istemiyor.

Müslüman vazifeli bir insandır. Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri bize bildirmiş ki; Müslüman vazifeli bir insandır. Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri bize bildirmiş ki;

Küntüm hayra ümmetin uhricet li'n-nâsi te'murûne bi'l-ma'rûfi ve tenhevne ani'l-münkeriKüntüm hayra ümmetin uhricet li'n-nâsi te'murûne bi'l-ma'rûfi ve tenhevne ani'l-münkeri ve tü'minûne billlâh.ve tü'minûne billlâh. "Siz en hayırlı ümmetsiniz, insanlar için çıkartıldınız, ortaya konuldunuz. "Siz en hayırlı ümmetsiniz, insanlar için çıkartıldınız, ortaya konuldunuz. Emr-i maruf yaparsınız, nehy-i münker edersiniz,Emr-i maruf yaparsınız, nehy-i münker edersiniz, Demek ki Allah bizi yeryüzüne vazifeli insanlar olarak göndermiş.Demek ki Allah bizi yeryüzüne vazifeli insanlar olarak göndermiş. "Aman! Öteki zıpırlar, her birisi bir günaha dalıyor. "Aman! Öteki zıpırlar, her birisi bir günaha dalıyor. Ey benim has kullarım, siz dine bağlı olun, dini öğretin, öğrenin, yayın." demiş oluyor. Ey benim has kullarım, siz dine bağlı olun, dini öğretin, öğrenin, yayın." demiş oluyor. "Emr-i maruf yapın, iyi şeyleri tavsiye edin, destekleyin. "Emr-i maruf yapın, iyi şeyleri tavsiye edin, destekleyin. Bu kadar zıpır insanın arasında Allah yolunda insanları doğru yola çeken götüren insanlar olun.Bu kadar zıpır insanın arasında Allah yolunda insanları doğru yola çeken götüren insanlar olun. Siz onları doğru yola çağırın. Nehy-i münker yapın.Siz onları doğru yola çağırın. Nehy-i münker yapın. O zıpırlar kimisi müstehcenliği sever, kimisi içkiyi sever, kimisi kumarı sever, O zıpırlar kimisi müstehcenliği sever, kimisi içkiyi sever, kimisi kumarı sever, kimisi haksızlığı sever, kimisi rüşveti sever... kimisi haksızlığı sever, kimisi rüşveti sever... Siz öyle yapmayın da kötülükleri engelleyin, iyilikleri destekleyin, Siz öyle yapmayın da kötülükleri engelleyin, iyilikleri destekleyin, yapın, yaptırın, yapılmasını teşvik edin. [kötülükleri engelleyin.] yapın, yaptırın, yapılmasını teşvik edin. [kötülükleri engelleyin.] Allah yolunda cihat edin." diye Allah bize vazife vermiş. Allah yolunda cihat edin." diye Allah bize vazife vermiş.

Vazifemiz bu. Gayesiz salma bırakıverilmiş değiliz. Vazifemiz bu. Gayesiz salma bırakıverilmiş değiliz. Başıboş değiliz. Bizi Allah yeryüzünde müslümansak vazifelendirmiş.Başıboş değiliz. Bizi Allah yeryüzünde müslümansak vazifelendirmiş. Müslüman değilsek, insanlar "müslüman değiliz" diyorlarsa Müslüman değilsek, insanlar "müslüman değiliz" diyorlarsa o zaman müslüman olmayan cennete girmeyecek, âhireti mahvolur. o zaman müslüman olmayan cennete girmeyecek, âhireti mahvolur.

Dünyada istediği yola gider ama müslümansa müslümanlığını bilecek, vazifesi var. Dünyada istediği yola gider ama müslümansa müslümanlığını bilecek, vazifesi var. Keyif çatamaz. Yan gelip yatamaz. "Bana ne, neme lazım!" diyemez. Keyif çatamaz. Yan gelip yatamaz. "Bana ne, neme lazım!" diyemez. Aldırmazlık edemez. Yüreği sızlayacak, ürperecek, Allah'tan korkacak.Aldırmazlık edemez. Yüreği sızlayacak, ürperecek, Allah'tan korkacak. "Rabbim bana bu zamanı sorar; 'Niye bu hususta şu hayrı işlemedin?"Rabbim bana bu zamanı sorar; 'Niye bu hususta şu hayrı işlemedin? Neden şu şu vazifeleri yapmadın?' diye sorgu suale mâruz kalırım da Neden şu şu vazifeleri yapmadın?' diye sorgu suale mâruz kalırım da cezalara uğrarım, ilâhî tokatlar gelir, yüzüme şamarlar iner.cezalara uğrarım, ilâhî tokatlar gelir, yüzüme şamarlar iner. Aman! Ben vazifemi bileyim de hak yolda çalışayım!" diyecek. Aman! Ben vazifemi bileyim de hak yolda çalışayım!" diyecek.

Müslümanın mantığı böyle çalışacak. Müslümanın mantığı böyle çalışacak.

Bizim arkadaşlarımızdan bir tanesi bir kasabada vazifeli. Bizim arkadaşlarımızdan bir tanesi bir kasabada vazifeli. Bir zenginin kapısını geç bir vakitte tak tak tak tak tak çalmış. Bir zenginin kapısını geç bir vakitte tak tak tak tak tak çalmış. Kendisinin de unvanı, rütbesi, üniforması var; oranın yüksek bir adamı. Kendisinin de unvanı, rütbesi, üniforması var; oranın yüksek bir adamı. Kapıyı çalmış, bakmış öyle adam. İnmiş; "Hayrola, gecenin bu vaktinde?" demiş. Kapıyı çalmış, bakmış öyle adam. İnmiş;

"Hayrola, gecenin bu vaktinde?" demiş.
Karşısındaki büyük adamı görünce telaşlanmış. O da sormuş; "Ne yapıyorsun?" Karşısındaki büyük adamı görünce telaşlanmış. O da sormuş;

"Ne yapıyorsun?"

"Hiç, istirahat ediyorum." "Ya yatılacak zaman mı; yürü, iş yap, çalış, çabala. "Hiç, istirahat ediyorum."

"Ya yatılacak zaman mı; yürü, iş yap, çalış, çabala.
Hizmet bekleyen bir sürü saha var." "Efendim kim yaparsa yapsın..." Hizmet bekleyen bir sürü saha var."

"Efendim kim yaparsa yapsın..."

Yoo! hırsızı, arsızı, edepsizi; iyiler kenara çekilirse meydan onlara kalır.Yoo! hırsızı, arsızı, edepsizi; iyiler kenara çekilirse meydan onlara kalır. İyiler, faziletli insanlar hâkim olacak. Allah'tan korkan insanlar işlere sahip olacak,İyiler, faziletli insanlar hâkim olacak. Allah'tan korkan insanlar işlere sahip olacak, takvâ ile hareket edecekler, haram yemeyecekler, yanlış iş yapmayacaklar, istismarı önleyecekler, takvâ ile hareket edecekler, haram yemeyecekler, yanlış iş yapmayacaklar, istismarı önleyecekler, sömürmeyi önleyecekler, hayrı tutup yapacaklar, şerri [kaldıracaklar.] sömürmeyi önleyecekler, hayrı tutup yapacaklar, şerri [kaldıracaklar.] Zayıfın ezilmesine mâni olacaklar, kavînin zorbalık yapmasına mâni olacaklar.Zayıfın ezilmesine mâni olacaklar, kavînin zorbalık yapmasına mâni olacaklar. Cemiyet gül gülistan olacak, intizama girecek. Cemiyet gül gülistan olacak, intizama girecek. Haklı olan alnı açık yürüyecek, hak hâkim olacak. Haklı olan alnı açık yürüyecek, hak hâkim olacak.

Allah'ın bize yüklediği vazife bu. Dünyanın her yerinde -omzumuzda- vazifemiz bu. Allah'ın bize yüklediği vazife bu. Dünyanın her yerinde -omzumuzda- vazifemiz bu. Müslüman olduk mu bu vazife, bu sorumluluk oluyor. Müslüman olduk mu bu vazife, bu sorumluluk oluyor.

"Benim aklım öyle şeylere ermez. Ben etliye sütlüye tatlıya karışmam, bir kenera çekilirim. "Benim aklım öyle şeylere ermez. Ben etliye sütlüye tatlıya karışmam, bir kenera çekilirim. Bir de güzel manzaralı bir yer olursa, biraz da güzel bir maaşım gelirseBir de güzel manzaralı bir yer olursa, biraz da güzel bir maaşım gelirse yerim içerim, yan gelir yatarım." Çok büyük vebale uğrarsın. Çok büyük vebal olur. yerim içerim, yan gelir yatarım."

Çok büyük vebale uğrarsın. Çok büyük vebal olur.
Elinden geldiğince malınla, canınla, dilinle, kaleminle emr-i maruf yapacaksın, Elinden geldiğince malınla, canınla, dilinle, kaleminle emr-i maruf yapacaksın, nehy-i münker yapacaksın; bu dine hizmet edeceksin,nehy-i münker yapacaksın; bu dine hizmet edeceksin, Allah'ın kullarını cehenneme düşmekten geri çevirmeye çalışacaksın,Allah'ın kullarını cehenneme düşmekten geri çevirmeye çalışacaksın, hak yola irşat etmeye çalışacaksın, ortaya bir hayır koymaya çalışacaksın.hak yola irşat etmeye çalışacaksın, ortaya bir hayır koymaya çalışacaksın. Çünkü; Hayru'n-nâs enfeuhum li'n-nâs. "İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olanıdır." Çünkü;

Hayru'n-nâs enfeuhum li'n-nâs. "İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olanıdır."

Hiç faydası olmayan ot gibidir ve vebali vardır. Hiç faydası olmayan ot gibidir ve vebali vardır. Çalışmadığı için Allah boş zamanını niye değerlendirmedi diye mutlaka sorar. Çalışmadığı için Allah boş zamanını niye değerlendirmedi diye mutlaka sorar. Bilin ki sorgu sual vardır. Vazifenizi idrak edin, çalışın. Bilin ki sorgu sual vardır. Vazifenizi idrak edin, çalışın.

Demek ki ne buyurmuş, bir kere daha hatırda iyi kalsın, Demek ki ne buyurmuş, bir kere daha hatırda iyi kalsın, herkese de söyleyin diye bir kere daha mealini zikredelim. herkese de söyleyin diye bir kere daha mealini zikredelim.

Ahmet b. Hanbel ki Hanbelî mezhebinin imamıdır, Ahmet b. Hanbel ki Hanbelî mezhebinin imamıdır, bu hadisi kendi kitabına o yazmış, oradan hatırınızda kalsın. bu hadisi kendi kitabına o yazmış, oradan hatırınızda kalsın.

"Benim ümmetimin helâki Allah'ın kitabı olan Kur'an ve süt konusunda olacak." "Benim ümmetimin helâki Allah'ın kitabı olan Kur'an ve süt konusunda olacak."

Kur'an, kitap konusunda şöyle olacak: Kur'an'ı okuyacaklar, Kur'an, kitap konusunda şöyle olacak: Kur'an'ı okuyacaklar, onun tevilinin asıl mânasını gayri yöne tevil etmeye yönelecekler, onun tevilinin asıl mânasını gayri yöne tevil etmeye yönelecekler, yanlış mânaya çekiştirmeye çalışacaklar.yanlış mânaya çekiştirmeye çalışacaklar. Oradan helâk olacaklar. Sütü sevecekler, şehirleri, yerleşme merkezlerini, Oradan helâk olacaklar. Sütü sevecekler, şehirleri, yerleşme merkezlerini, hizmet sahalarını terk edecekler, yaylalara gidecekler, cemaatleri bırakacaklar,hizmet sahalarını terk edecekler, yaylalara gidecekler, cemaatleri bırakacaklar, Cumaları terk edecekler, günahlara girecekler,Cumaları terk edecekler, günahlara girecekler, sevaplardan mahrum kalacaklar, öyle helâk olacaklar. sevaplardan mahrum kalacaklar, öyle helâk olacaklar.

Bizim işimiz, müslümanın işi cemaatledir, toplulukladır, topluluğa yöneliktir. Bizim işimiz, müslümanın işi cemaatledir, toplulukladır, topluluğa yöneliktir. Öyle "Rabbenâ hep bana!" deyip kenara çekilmek yok. Öyle "Rabbenâ hep bana!" deyip kenara çekilmek yok.

Gelelim ikinci hadîs-i şerîfe: Gelelim ikinci hadîs-i şerîfe:

Heleke'l-müksirûne illâ men kâle bi'l-mâli hâkezâ ve hâkezâ ve hâkezâ ve kalîlun mâ hüm. Heleke'l-müksirûne illâ men kâle bi'l-mâli hâkezâ ve hâkezâ ve hâkezâ ve kalîlun mâ hüm.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

Taberânî'de var. Ebû Said el-Hudrî hazretlerinden rivayet edilmiş. Başka râvileri de var. Taberânî'de var. Ebû Said el-Hudrî hazretlerinden rivayet edilmiş. Başka râvileri de var.

Heleke'l-müksirûn. "Çok mal devşiren, toplayanlar, para biriktirenlerHeleke'l-müksirûn. "Çok mal devşiren, toplayanlar, para biriktirenler , mal biriktirenler helâk oldu, helâk olacaklar." , mal biriktirenler helâk oldu, helâk olacaklar."

Heleke'l-müksirûn. "Helâk oldu" diyor.Heleke'l-müksirûn. "Helâk oldu" diyor. Mâzî siygasını kullanması Arapça'nın dil zevkine göre "helâki muhakkaktır" demek, Mâzî siygasını kullanması Arapça'nın dil zevkine göre "helâki muhakkaktır" demek, "muhakkak helâk olurlar" demek. "Helâk olacaklar" demiyor,"muhakkak helâk olurlar" demek. "Helâk olacaklar" demiyor, "helâk oldular" diyor, o "helâk oldu bil" demek. "helâk oldular" diyor, o "helâk oldu bil" demek. "Böyle giderse sen onları helâk oldu say" demek. "Helâk oldu." Kimler? "Böyle giderse sen onları helâk oldu say" demek.

"Helâk oldu."

Kimler?

Müksirûn. "Mal çoğaltanlar, para çoğaltanlar..." Müksirûn. "Mal çoğaltanlar, para çoğaltanlar..."

İllâ. İstisnası var: Men kâle bi'l-mâli hâkezâ ve hâkezâ ve hâkezâ. İllâ. İstisnası var:

Men kâle bi'l-mâli hâkezâ ve hâkezâ ve hâkezâ.
"Malıyla şöyle şöyle şöyle..." "Paranın bir kısmını al sana verdim, bir kısmını hayra verdim, "Malıyla şöyle şöyle şöyle..." "Paranın bir kısmını al sana verdim, bir kısmını hayra verdim, al bir kısmını şu tarafa verdim...al bir kısmını şu tarafa verdim... Hadi şu cami yapımına, şu hayır işine, şu fakire..." diye böyle verenler müstesna. Hadi şu cami yapımına, şu hayır işine, şu fakire..." diye böyle verenler müstesna.

Ve kalîlun mâ hüm. "Onlar da ne kadar azdır!" Ne kadar azdır onlarda. Ve kalîlun mâ hüm. "Onlar da ne kadar azdır!"

Ne kadar azdır onlarda.

İnsan bu paracıkları toplar, mezara götürür, harcayamaz.İnsan bu paracıkları toplar, mezara götürür, harcayamaz. Sever, kimsenin olmadığı zamanda kesesini açar, altıncıklarını sayar;Sever, kimsenin olmadığı zamanda kesesini açar, altıncıklarını sayar; "bir, iki, üç, oh yirmi oldu, otuz oldu, kırk oldu..." "bir, iki, üç, oh yirmi oldu, otuz oldu, kırk oldu..." Tekrar torbasına doldurur, sandığın içine koyar. Harcayamaz, yiyemez.Tekrar torbasına doldurur, sandığın içine koyar. Harcayamaz, yiyemez. Kendisi de yemez, ötekilere kalır. Böyle çok insanlar var. Kendisi de yemez, ötekilere kalır. Böyle çok insanlar var.

Ama Peygamber Efendimiz'in hayatına bakacak olursak,Ama Peygamber Efendimiz'in hayatına bakacak olursak, sahâbe-i kirâmın hayatına bakacak olursak; ellerinde para tutmamışlar. sahâbe-i kirâmın hayatına bakacak olursak; ellerinde para tutmamışlar.

Ebû Zerr-i Gıfârî hazretlerine halife çıkartmış dört bin altın vermiş.Ebû Zerr-i Gıfârî hazretlerine halife çıkartmış dört bin altın vermiş. Ertesi gün yanında yine para yok. Her tarafa dağıtmış. Ertesi gün yanında yine para yok. Her tarafa dağıtmış. Dört bin tane altın az değil. Para biriktirmeyi uygun görmezmiş. Dört bin tane altın az değil. Para biriktirmeyi uygun görmezmiş.

E yarın ne yapacaksın? "Bugün veren yarın da verir." E yarın ne yapacaksın?

"Bugün veren yarın da verir."

Öyle demişler. Biz diyemiyoruz. şimdi yani [biz diyemiyoruz... Öyle demişler. Biz diyemiyoruz. şimdi yani [biz diyemiyoruz... Saklamak, saklamak, saklamak, hayra sarf etmiyoruz.Saklamak, saklamak, saklamak, hayra sarf etmiyoruz. Ama çok yaygın bir hastalık; şerre sarf ediyoruz,Ama çok yaygın bir hastalık; şerre sarf ediyoruz, zevke sarf ediyoruz, şeytana sarf ediyoruz, nefse sarf ediyoruz.zevke sarf ediyoruz, şeytana sarf ediyoruz, nefse sarf ediyoruz. Bütün halk olarak, fakiri de zengini de... Köye gittim. Dediler ki; Bütün halk olarak, fakiri de zengini de...

Köye gittim. Dediler ki;

"Hocam artık köylüde altın maltın kalmadı. Eskiden kadınların kollarında bilezikleri olurdu,"Hocam artık köylüde altın maltın kalmadı. Eskiden kadınların kollarında bilezikleri olurdu, altın sermaye boyunlarında beşibiryerdeler olurdu. Kalmadı, gitti." altın sermaye boyunlarında beşibiryerdeler olurdu. Kalmadı, gitti."

"Ne oldu?" dedim. "Renkli televizyona gitti." dediler. "Ne oldu?" dedim.

"Renkli televizyona gitti." dediler.

Televizyonun siyahına bile razı değil, ille renkli alacak.Televizyonun siyahına bile razı değil, ille renkli alacak. Keyif, zevk... Gazino ayağına geliyor, gazinoya gitmesine lüzum kalmıyor.Keyif, zevk... Gazino ayağına geliyor, gazinoya gitmesine lüzum kalmıyor. O şimdi "kelepir" diyor. "Gazinoya gitsem şu kadar para vereceğim. O şimdi "kelepir" diyor. "Gazinoya gitsem şu kadar para vereceğim. Burada karşımda hânendesi var, sâzendesi var, çalgıcısı var, türkücüsü var, her çeşidi var.Burada karşımda hânendesi var, sâzendesi var, çalgıcısı var, türkücüsü var, her çeşidi var. Oh evim gazino oldu." diyor. Oh evim gazino oldu." diyor.

Evi gazino oldu. Parasını veriyor, renkli renkli seyrediyor.Evi gazino oldu. Parasını veriyor, renkli renkli seyrediyor. Müslümanlık nerede kalıyor, bilmem. Müslümanlık nerede kalıyor, bilmem.

"Efendim" demiş bir tanesi, "düğmesi elimizde değil mi, müstehcen bir şey oldu mu, "Efendim" demiş bir tanesi, "düğmesi elimizde değil mi, müstehcen bir şey oldu mu, açık seçik bir şey oldu mu şıp kapatırız." açık seçik bir şey oldu mu şıp kapatırız."

Hocamız bir celallenmiş, bir kızmış... Hocamız bir celallenmiş, bir kızmış... Bu sözü söyleyen, o da sakallı, hocalık yapan bir kimse. Evinde televizyon var.Bu sözü söyleyen, o da sakallı, hocalık yapan bir kimse. Evinde televizyon var. Televizyonun zararını söyleyince Hocamız, demiş ki; Televizyonun zararını söyleyince Hocamız, demiş ki;

"Hocam işte anahtarı elimizde değil mi, şıp çeviririz, kapatırız." "Hocam işte anahtarı elimizde değil mi, şıp çeviririz, kapatırız."

Hocamız arslan gibi oturduğu yerden bir doğrulmuş, sinirlenmiş, kızmış: Hocamız arslan gibi oturduğu yerden bir doğrulmuş, sinirlenmiş, kızmış:

"Onu yapmak için evliyâ olmak lazım!" demiş. "Onu yapmak için evliyâ olmak lazım!" demiş.

Kolay mı, filmin yarısında kapat bakayım, göreyim seni. Kolay mı, filmin yarısında kapat bakayım, göreyim seni.

Kapatamaz. Çocuklar başlarlar mızırdanmaya, ötekisi başlar mızırdanmaya;Kapatamaz. Çocuklar başlarlar mızırdanmaya, ötekisi başlar mızırdanmaya; "Tam yarısında kaldı baba, ne olursun..." el öper, yanak öper, bilmem ne öper, "Tam yarısında kaldı baba, ne olursun..." el öper, yanak öper, bilmem ne öper, ille hepsi artık hane sahibinin başına üşüşürler. ille hepsi artık hane sahibinin başına üşüşürler. "Hadi açın bakalım." Açar. Hadi biraz sonra kadın erkeğe sarılır, "Hadi açın bakalım." Açar. Hadi biraz sonra kadın erkeğe sarılır, bilmem ne olur; hadi bu tarafa bakar... bilmem ne olur; hadi bu tarafa bakar...

Ne oldu, niye o tarafa bakmıyorsun? Utandın değil mi? Ne oldu, niye o tarafa bakmıyorsun? Utandın değil mi?

Ama yine utanır, yüzü kızarır, yine geçer. Ama yine utanır, yüzü kızarır, yine geçer. Tabii yüz kızarıklığı hep durmaz ki, biraz sonra yine geçer. Tabii yüz kızarıklığı hep durmaz ki, biraz sonra yine geçer.

Allah bizi hakiki müslüman etsin. Nasıl imtihan ediyor Allah? Allah bizi hakiki müslüman etsin.

Nasıl imtihan ediyor Allah?

"Hayra para sarf edin." Yok, para yok. "Hayra para sarf edin."

Yok, para yok.

"Hocam daha mahsulü almadım da şöyle olmadı da bilmem ne..." bir sürü laf. "Hocam daha mahsulü almadım da şöyle olmadı da bilmem ne..." bir sürü laf.

Hac vazifeni yaptın mı? "Daha yapmadım. Çocuğu evlendirmedim de bilmem ne de..." Hac vazifeni yaptın mı?

"Daha yapmadım. Çocuğu evlendirmedim de bilmem ne de..."

Ama renkli televizyon oldu mu hepsi gitti Avrupa'ya paraların... Hepsi gitti. Ama renkli televizyon oldu mu hepsi gitti Avrupa'ya paraların... Hepsi gitti. Altın maltın kalmadı. İlgililer boşuna yerli finansman kaynağı aramasın; gitti. Altın maltın kalmadı. İlgililer boşuna yerli finansman kaynağı aramasın; gitti.

Heleketi'r-ricâlü hîne etâeti'n-nisâ'. Heleketi'r-ricâlü hîne etâeti'n-nisâ'.

Ebû Bekir radıyallahu anh'ten Taberânî ve Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş. Ebû Bekir radıyallahu anh'ten Taberânî ve Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş. Kısa bir hadîs-i şerîf, herkesin hatırında kalır. Kısa bir hadîs-i şerîf, herkesin hatırında kalır.

Heleketi'r-ricâlü. "Erkekler helâk oldular." Hîne etâeti'n-nisâ'. Heleketi'r-ricâlü. "Erkekler helâk oldular." Hîne etâeti'n-nisâ'. "Kadınlara itaat ettikleri zaman." "Kadınlara itaat ettikleri zaman erkekler helâk oldular." "Kadınlara itaat ettikleri zaman."

"Kadınlara itaat ettikleri zaman erkekler helâk oldular."

"Helak oldu belle" demek o. İtaat ederlerse onları helâk olmuş bil. Neden? "Helak oldu belle" demek o. İtaat ederlerse onları helâk olmuş bil.

Neden?

Kadınların hiç akıllısı uslusu yok mudur? Vardır ama ne kadar azdır... Kadınların hiç akıllısı uslusu yok mudur?

Vardır ama ne kadar azdır...
Kadın yüzük ister, küpe ister, entari ister, fistan ister, bir tane daha ister, bir tane daha...Kadın yüzük ister, küpe ister, entari ister, fistan ister, bir tane daha ister, bir tane daha... Biz de isteriz, erkekler de ondan aşağı kalmaz ama kadının zevk tarafı,Biz de isteriz, erkekler de ondan aşağı kalmaz ama kadının zevk tarafı, keyif tarafı, nefis tarafı kuvvetli, yaratılış icabı öyle, kuvvetli.keyif tarafı, nefis tarafı kuvvetli, yaratılış icabı öyle, kuvvetli. Öyle kuvvetli olduğu için hep -yeni modern tabirle- duygusal dediğimiz o tarafa doğru çalışır.Öyle kuvvetli olduğu için hep -yeni modern tabirle- duygusal dediğimiz o tarafa doğru çalışır. "Şunu da alalım, hadi bunu da yapalım..." "Şunu da alalım, hadi bunu da yapalım..."

Erkek Allah'ın rızasını düşünecek, ona göre hareket edecek. Erkek Allah'ın rızasını düşünecek, ona göre hareket edecek.

Bak deminki meseleye bağlandı. Hanım der ki; Bak deminki meseleye bağlandı. Hanım der ki;

"Efendi, renkli televizyonu alalım." "Hadi bak, almayalım." "Efendi, renkli televizyonu alalım."

"Hadi bak, almayalım."

Ötekisi ilk önce biraz nazlanıyor ama içinden de nefis kadın tarafında, o da onu destekler. Ötekisi ilk önce biraz nazlanıyor ama içinden de nefis kadın tarafında, o da onu destekler. Yine almayalım. "Ama efendi işte çocuklar akşam oldu mu Yine almayalım.

"Ama efendi işte çocuklar akşam oldu mu
komşunun evine gidiyorlar, gitmesi daha mı iyi? komşunun evine gidiyorlar, gitmesi daha mı iyi? Ne yaptığını bilmiyoruz, burada dursun da burada gözümüzün önünde seyretsin." Ne yaptığını bilmiyoruz, burada dursun da burada gözümüzün önünde seyretsin."

Nasıl bahaneler bulurlar, avukatlar bulamaz. Nasıl bahaneler bulurlar, avukatlar bulamaz. Avukatların bulamadığı bahaneleri bulurlar. Ötekisi de zaten içi yenik, nefis içeride düşman,Avukatların bulamadığı bahaneleri bulurlar. Ötekisi de zaten içi yenik, nefis içeride düşman, o[nun] da yavaşça hayır demesi yavaşlar.o[nun] da yavaşça hayır demesi yavaşlar. Evvelce "Hayır!" demişse sonra "hayır hayır" ondan sonra "eh eh" der, alındığı zaman daEvvelce "Hayır!" demişse sonra "hayır hayır" ondan sonra "eh eh" der, alındığı zaman da herkesten önce seyreder, ön sıraya geçer. herkesten önce seyreder, ön sıraya geçer.

İşte bu insanın nefsi böyledir. Şeytan insanı böyle aldatır.İşte bu insanın nefsi böyledir. Şeytan insanı böyle aldatır. Ondan sonra da bir sürü pişmanlıklar olur. Ondan sonra da bir sürü pişmanlıklar olur.

Bu devrin hakiki müslümanını, nefsine hâkim olan insanını anlamak için Bu devrin hakiki müslümanını, nefsine hâkim olan insanını anlamak için çok uzun öyle imtihana lüzum yok.çok uzun öyle imtihana lüzum yok. Dervişleri halvetlere sokarlarmış, uzun meşakkâtli işler yaptırtırlarmış.Dervişleri halvetlere sokarlarmış, uzun meşakkâtli işler yaptırtırlarmış. Fıs fıs fıs kulağına, kısaca soracasın: "Evinde televizyon var mı yok mu?" Fıs fıs fıs kulağına, kısaca soracasın:

"Evinde televizyon var mı yok mu?"

"Yok" diyorsa iyi derviş, tamam, ayır bu tarafa. "Var" diyorsa Allah ıslah etsin,"Yok" diyorsa iyi derviş, tamam, ayır bu tarafa. "Var" diyorsa Allah ıslah etsin, Allah akıl fikir versin, Allah kurtarsın. Allah akıl fikir versin, Allah kurtarsın.

Helummû ilâ hâzâ resûli rabbi'l-âlemîne. Helummû ilâ hâzâ resûli rabbi'l-âlemîne. Cibrîlu nefese fî rûî enne nefsen len temûte hattâ testekmile rızkahâ Cibrîlu nefese fî rûî enne nefsen len temûte hattâ testekmile rızkahâ ve in ebta'e anhâ. Fe'ttekullâhe ve ecmilû fi't-talebive in ebta'e anhâ. Fe'ttekullâhe ve ecmilû fi't-talebi ve lâ yahmilennekümü'stibtâu'r-rızki en te'huzûhu bi-ma'siyetillâhi fe-inna'llâhe ve lâ yahmilennekümü'stibtâu'r-rızki en te'huzûhu bi-ma'siyetillâhi fe-inna'llâhe lâ yünâlu mâ indehû illâ bi-tâatihî. lâ yünâlu mâ indehû illâ bi-tâatihî.

Huzeyfetübnü'l-Yemân hazretlerinden rivayet edilmiş. Neseî'de mevcut bir hadîs-i şerîf. Huzeyfetübnü'l-Yemân hazretlerinden rivayet edilmiş. Neseî'de mevcut bir hadîs-i şerîf.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Helummû ilâ hâzâ resûli rabbi'l-âlemîne. Helummû ilâ hâzâ resûli rabbi'l-âlemîne. "Buraya gelin. Rabbü'l-âlemîn'den bana gelen elçi Cebrail..." "Buraya gelin. Rabbü'l-âlemîn'den bana gelen elçi Cebrail..." Cibrîlu nefese fî rûî. "Benim içime ilham etti ki, Cebrail vahyetti ki, bildirdi ki..." Cibrîlu nefese fî rûî. "Benim içime ilham etti ki, Cebrail vahyetti ki, bildirdi ki..."

Enne nefsen len temûte hattâ testekmile rızkahâ. Enne nefsen len temûte hattâ testekmile rızkahâ. "Bir kişi, bir nefis rızkını tamamen alıp işini, nasibi olan rızkını tamamen yemeden ölmeyecek." "Bir kişi, bir nefis rızkını tamamen alıp işini, nasibi olan rızkını tamamen yemeden ölmeyecek."

Nasibi neyse ille o kadar nasibini yiyecek, görecek de ondan sonra ölecek. Nasibi neyse ille o kadar nasibini yiyecek, görecek de ondan sonra ölecek.

"'Nasibini tamamlamadan ölmek yok.' diye Cebrail bana geldi, bildirdi." "'Nasibini tamamlamadan ölmek yok.' diye Cebrail bana geldi, bildirdi."

Ve in ebta'e anhâ. "Bu rızk kendisinden biraz gecikse bile yazılı olduğu için muhakkak gelecek." Ve in ebta'e anhâ. "Bu rızk kendisinden biraz gecikse bile yazılı olduğu için muhakkak gelecek."

O rızk ona... Allah tarafından "Bu kulum bugün yarım kilo kaymak yiyecek." diye yazılmışsaO rızk ona... Allah tarafından "Bu kulum bugün yarım kilo kaymak yiyecek." diye yazılmışsa o kaymak ona gelecek. Muhakkak gelecek. Gelmeden insan ölmez.o kaymak ona gelecek. Muhakkak gelecek. Gelmeden insan ölmez. Yazıldığı için gelmeden ölmek yok. Yazıldığı için gelmeden ölmek yok.

Fe'ttekullâhe ve ecmilû fi't-talebi. Fe'ttekullâhe ve ecmilû fi't-talebi. "Madem hakikat budur, o halde Allah'tan korkun, rızkı isteme yolunda günaha sapmayın." diyor "Madem hakikat budur, o halde Allah'tan korkun, rızkı isteme yolunda günaha sapmayın." diyor Peygamber Efendimiz. Madem ki rızkı neyse insana muhakkak gelecek, Peygamber Efendimiz.

Madem ki rızkı neyse insana muhakkak gelecek,
o halde Allah'tan korkun da haram yola kaymayın.o halde Allah'tan korkun da haram yola kaymayın. Nasıl olsa gelecek. Merak etme ya, gidip ille kaymakçının camına bir taş vurup daNasıl olsa gelecek. Merak etme ya, gidip ille kaymakçının camına bir taş vurup da oradan çalmak gerekmez; şurada dursan o kaymak sana bir tabakla gelecek, yazılmış. oradan çalmak gerekmez; şurada dursan o kaymak sana bir tabakla gelecek, yazılmış. Onun için Allah'tan korkun, rızkınızı isteme yolunu güzel yoldan sağlayın. Onun için Allah'tan korkun, rızkınızı isteme yolunu güzel yoldan sağlayın.

Ya güzel yoldan olur ya kötü yoldan. Ya güzel yoldan olur ya kötü yoldan. Güzel yoldan sağlarsanız günaha girmezsiniz, sevap kazanırsınız, rahat edersiniz. Güzel yoldan sağlarsanız günaha girmezsiniz, sevap kazanırsınız, rahat edersiniz. Haram yoldan sağlarsanız size yine aynı rızık gelir ama o zaman haram olur,Haram yoldan sağlarsanız size yine aynı rızık gelir ama o zaman haram olur, günah olur, cezası olur, burnundan fitil fitil gelir. günah olur, cezası olur, burnundan fitil fitil gelir.

Ve lâ yahmilennekümü'stibtâu'r-rızki. "Rızkın gecikmiş gibi gelmesi..." Ve lâ yahmilennekümü'stibtâu'r-rızki. "Rızkın gecikmiş gibi gelmesi..." En te'huzûhu bi-ma'siyetillâhi. "Allah'a isyan yolundan onu almaya sizi sevk etmesin." En te'huzûhu bi-ma'siyetillâhi. "Allah'a isyan yolundan onu almaya sizi sevk etmesin."

"Biraz gecikti, karnım acıkmaya başladı, rızık nerede kaldı? "Biraz gecikti, karnım acıkmaya başladı, rızık nerede kaldı? Gelmeyecek galiba, haramdan sağlayayım..." diye harama dalmayın. Gelmeyecek galiba, haramdan sağlayayım..." diye harama dalmayın. O gecikmedi de sana öyle acelenden geliveriyor.O gecikmedi de sana öyle acelenden geliveriyor. "Onu öyle biraz gecikmiş gibi görmen"Onu öyle biraz gecikmiş gibi görmen günah yoluna, günaha saparak elde etmeye seni sevk etmesin." diyor Peygamber Efendimiz. günah yoluna, günaha saparak elde etmeye seni sevk etmesin." diyor Peygamber Efendimiz.

Fe-inna'llâhe lâ yünâlu mâ indehû illâ bi-tâatihî. Fe-inna'llâhe lâ yünâlu mâ indehû illâ bi-tâatihî. "Çünkü Allah'ın ecri sevabına, huzur-u Rabbi'l-izzette mevcut nimetlere, "Çünkü Allah'ın ecri sevabına, huzur-u Rabbi'l-izzette mevcut nimetlere, Allah'a ancak itaat ederek kavuşulur." Allah'a ancak itaat ederek kavuşulur."

Yoksa günahlara saptı mı insan, âhiret sevaplarından mahrum kalır. Yoksa günahlara saptı mı insan, âhiret sevaplarından mahrum kalır.

Muhterem kardeşlerim! Bu hadîs-i şerîf ve başka hadîs-i şerîfler bize çok kesin olarak bildiriyor ki; Muhterem kardeşlerim!

Bu hadîs-i şerîf ve başka hadîs-i şerîfler bize çok kesin olarak bildiriyor ki;

Allahu Teâlâ hazretleri rızkı, herkesin nasibini yazmıştır: Allahu Teâlâ hazretleri rızkı, herkesin nasibini yazmıştır: "Bu şunları yiyecek, bunları yiyecek, şunlara sahip olacak, "Bu şunları yiyecek, bunları yiyecek, şunlara sahip olacak, bunlara sahip olacak." diye o yazılan rızık gelecek. bunlara sahip olacak." diye o yazılan rızık gelecek. O bakımdan telaşlanmayın. Harama sapmayın. "Çalışmadan duralım mı?" O bakımdan telaşlanmayın. Harama sapmayın.

"Çalışmadan duralım mı?"

"Hayır, çalışın." diyor, Allahu Teâlâ hazretleri."Hayır, çalışın." diyor, Allahu Teâlâ hazretleri. Çalışın, gayret sarf edin, helal yoldan çalışın, bekleyin, az oldu çok oldu,Çalışın, gayret sarf edin, helal yoldan çalışın, bekleyin, az oldu çok oldu, o zaten sana ne yapsan o kadar olacak. Ne kadar uğraşsan o kadar olacak.o zaten sana ne yapsan o kadar olacak. Ne kadar uğraşsan o kadar olacak. Bu kader. Kadere inanıyoruz ya, Allah'ın kaderine.Bu kader. Kadere inanıyoruz ya, Allah'ın kaderine. O onun bir parçası olarak sana o kadarı nasipmiş, o gelecek. Ne yapsan öyle olacaktı.O onun bir parçası olarak sana o kadarı nasipmiş, o gelecek. Ne yapsan öyle olacaktı. Helaline bakacaksın. Helal yoldan kazanmaya bakacaksın. Harama kaymayacaksın. Helaline bakacaksın. Helal yoldan kazanmaya bakacaksın. Harama kaymayacaksın.

"Şu kadar haram şey alırsam, şu kadar teşebbüs yaparsam şöyle çok daha fazla para kazanırım." "Şu kadar haram şey alırsam, şu kadar teşebbüs yaparsam şöyle çok daha fazla para kazanırım."

Hayır! Çok daha fazla günah kazanırsın ama rızkın değişmez. Hayır! Çok daha fazla günah kazanırsın ama rızkın değişmez.

Onun için rızkı isteyişte güzel yolu seçmeye çalışmak lazım. Onun için rızkı isteyişte güzel yolu seçmeye çalışmak lazım.

Her zaman söylediğim bir hadiseyi burada yine nakledivereyim. Her zaman söylediğim bir hadiseyi burada yine nakledivereyim. Birkaç defa daha anlattım ama güzel bir şey, bu mânayı çok güzel ifade ediyor. Birkaç defa daha anlattım ama güzel bir şey, bu mânayı çok güzel ifade ediyor.

Hz. Ali Efendimiz namaz kılacakmış. Kufe mescidine giriyor. Hz. Ali Efendimiz namaz kılacakmış. Kufe mescidine giriyor. Atını bağlayacak bir yer bulamadığı için oradaki adama diyor ki; Atını bağlayacak bir yer bulamadığı için oradaki adama diyor ki;

"Tut şunun dizgininden, biz namaz kılalım, çıkıncaya kadar atıma bakıver." "Tut şunun dizgininden, biz namaz kılalım, çıkıncaya kadar atıma bakıver."

İçeri giriyor. Namazı kılıyorlar.İçeri giriyor. Namazı kılıyorlar. Yanındaki maiyetiyle beraber dışarı çıkarken de kesesinden avucuna diyelim ki Yanındaki maiyetiyle beraber dışarı çıkarken de kesesinden avucuna diyelim ki beş dirhem çıkartıyor, atı tutuveren adama vermek için hazırlık yapıyor.beş dirhem çıkartıyor, atı tutuveren adama vermek için hazırlık yapıyor. Ama dışarı çıkıyor, bakıyor ki adam yok, at da yok... Ama dışarı çıkıyor, bakıyor ki adam yok, at da yok... Biraz daha bakıyorlar; at ileride, tamam atı çalmamış ama Biraz daha bakıyorlar; at ileride, tamam atı çalmamış ama atın yanına gidiyorlar, atın dizginini çalmış.atın yanına gidiyorlar, atın dizginini çalmış. Atın dizgini yok, dizginini sıyırmış, ağzından kafasından almış götürmüş.Atın dizgini yok, dizginini sıyırmış, ağzından kafasından almış götürmüş. Demek güzel bir dizgin takımıydı, götürmüş. Demek güzel bir dizgin takımıydı, götürmüş.

Hz. Ali Efendimiz maiyetindeki adama: "E hadi git, bir başka dizgin al." diyor. Hz. Ali Efendimiz maiyetindeki adama:

"E hadi git, bir başka dizgin al." diyor.

O da gidiyor, dolaşıyor, biraz sonra elinde bir dizgin sallayarak geliyor. O da gidiyor, dolaşıyor, biraz sonra elinde bir dizgin sallayarak geliyor. Atın başına takacaklar, bakıyorlar ki eski dizgin. "Nereden buldun?" Atın başına takacaklar, bakıyorlar ki eski dizgin.

"Nereden buldun?"

"Satın aldım." diyor. Adam götürmüş satmış. "Satın aldım." diyor. Adam götürmüş satmış.

"Ben de çarşıda dizgin ararken aynı dizgini gördüm, 'A! Bu bizim dizgin!' dedim." "Ben de çarşıda dizgin ararken aynı dizgini gördüm, 'A! Bu bizim dizgin!' dedim."

"Az önce bir adam getirdi, bana beş dirheme sattı." deyince o da beş dirhemi vermiş, almış. "Az önce bir adam getirdi, bana beş dirheme sattı." deyince o da beş dirhemi vermiş, almış.

Bunun üzerine Hz. Ali Efendimiz diyor ki; "Ey cemaat!" Etrafı kalabalık, meraklı, toplanmış. Bunun üzerine Hz. Ali Efendimiz diyor ki;

"Ey cemaat!"

Etrafı kalabalık, meraklı, toplanmış.

"İbret alın şu olan hadiseden: Ben bu adama beş dirhem vermek için "İbret alın şu olan hadiseden: Ben bu adama beş dirhem vermek için camiden çıkarken avucuma hazırlamıştım, bahşiş verecektim,camiden çıkarken avucuma hazırlamıştım, bahşiş verecektim, beş dirhem kendisine gelecekti. beş dirhem kendisine gelecekti. Ama acele etti, dizgini çaldı, dizgin takımını götürdü, sattı. Ama acele etti, dizgini çaldı, dizgin takımını götürdü, sattı. Kaç para aldı? Yine beş dirhem aldı. Demek ki rızkı değişmedi. Kaç para aldı? Yine beş dirhem aldı. Demek ki rızkı değişmedi. Ama bekleseydi helalden alacaktı, beklemedi haramdan aldı." Ama bekleseydi helalden alacaktı, beklemedi haramdan aldı."

Hz. Ali Efendimiz'in kesesine dönelim.Hz. Ali Efendimiz'in kesesine dönelim. Hz. Ali Efendimiz'in kesesinden beş dirhem bahşiş olarak çıkacaktı. Hz. Ali Efendimiz'in kesesinden beş dirhem bahşiş olarak çıkacaktı. Bahşiş olarak hazırladı ama bu sefer dükkâncıya gitti.Bahşiş olarak hazırladı ama bu sefer dükkâncıya gitti. Dükkâncının kesesine bakalım. Dükkâncının kesesi alırken beş dirhem verdi,Dükkâncının kesesine bakalım. Dükkâncının kesesi alırken beş dirhem verdi, ondan sonra çalma olduğunu anlayınca beş dirhem aldı. ondan sonra çalma olduğunu anlayınca beş dirhem aldı. Orada bir şey değişmedi, yani hiç değişen bir şey yok.Orada bir şey değişmedi, yani hiç değişen bir şey yok. Sadece öteki adamın edepsizliğinden kazandığı günah var, başka bir şey yok. Sadece öteki adamın edepsizliğinden kazandığı günah var, başka bir şey yok.

Her hadiseyi buna kıyas edin. Hak yoldan, doğru yoldan, helal yoldan elde etmeye bakın. Her hadiseyi buna kıyas edin. Hak yoldan, doğru yoldan, helal yoldan elde etmeye bakın. Bu hadise kulağınıza küpe olsun, hadîs-i şerîfin izahı olarak hatırınızda iyi kalsın.Bu hadise kulağınıza küpe olsun, hadîs-i şerîfin izahı olarak hatırınızda iyi kalsın. Helalden kazanmaya bakın. Haramdan kazanırsanız ne olur? Helalden kazanmaya bakın.

Haramdan kazanırsanız ne olur?

Burnunuzdan fitil fitil gelir. Kanser olursunuz, hasta olursunuz, çocuğunuz arsız olur,Burnunuzdan fitil fitil gelir. Kanser olursunuz, hasta olursunuz, çocuğunuz arsız olur, yüzsüz olur, âsi olur, söz dinlemez, arabanız kaza yapar, yüzsüz olur, âsi olur, söz dinlemez, arabanız kaza yapar, malınız denizde batar, alacağınızı alamazsınız; yine sizden çıkar. malınız denizde batar, alacağınızı alamazsınız; yine sizden çıkar.

Kesede bir değişiklik olmaz. Haberiniz olsun. Kesede bir değişiklik olmaz. Haberiniz olsun. Haramdan alırsınız, yine kesenin öbür tarafından çıkar, haramdan aldığınızın vebali yanınıza kalır.Haramdan alırsınız, yine kesenin öbür tarafından çıkar, haramdan aldığınızın vebali yanınıza kalır. Çektiğiniz öteki şeyler kâr kalır. Çektiğiniz öteki şeyler kâr kalır.

Onun için Allah'ın Resûlü'nün buyurduğuna dikkat edin;Onun için Allah'ın Resûlü'nün buyurduğuna dikkat edin; "Cebrail geldi benim içime bunu, bu bilgiyi ilham eyledi, vahyeyledi."Cebrail geldi benim içime bunu, bu bilgiyi ilham eyledi, vahyeyledi. İnsan rızkını tamamlamadan ölmeyecek, biraz gecikmeli bile olsa rızkını alacak.İnsan rızkını tamamlamadan ölmeyecek, biraz gecikmeli bile olsa rızkını alacak. O halde Allah'tan korkun da rızkı isteyişte güzel yolu seçin. O halde Allah'tan korkun da rızkı isteyişte güzel yolu seçin. Ve onu biraz gecikti diye sanmanız onu günah yoldan kazanmaya sizi sevk etmesin.Ve onu biraz gecikti diye sanmanız onu günah yoldan kazanmaya sizi sevk etmesin. Çünkü Allahu Teâlâ hazretlerinin indindeki büyük mükâfatlara isyan ederek ulaşılmaz. Çünkü Allahu Teâlâ hazretlerinin indindeki büyük mükâfatlara isyan ederek ulaşılmaz. Allah'a itaat ederek hak yolda yürüyerek takvâya sahip olarak ulaşılır." diyor. Allah'a itaat ederek hak yolda yürüyerek takvâya sahip olarak ulaşılır." diyor.

Cenneti istiyor muyuz? İstemez miyiz, bayılıp ayılıp duruyoruz. Cenneti istiyoruz. Cenneti istiyor muyuz?

İstemez miyiz, bayılıp ayılıp duruyoruz. Cenneti istiyoruz.
Cennete gitmenin yolu helal yemektir.Cennete gitmenin yolu helal yemektir. Çünkü bir insan haram yedi mi o haramdan vücudunda mutlaka bir et hâsıl olur. Çünkü bir insan haram yedi mi o haramdan vücudunda mutlaka bir et hâsıl olur. O ete de mutlaka cehennem ateşi yakışır. Onu o cehennem ateşi temizler. Sonra; O ete de mutlaka cehennem ateşi yakışır. Onu o cehennem ateşi temizler. Sonra;

"Bir insan bir haram lokma yedi mi kırk sabah ibadeti kabul olmaz." diyor Peygamber Efendimiz. "Bir insan bir haram lokma yedi mi kırk sabah ibadeti kabul olmaz." diyor Peygamber Efendimiz.

Namazlar da boşa gitmeye başlar. Kılıyorum der, zaten bir zaman gelir, Namazlar da boşa gitmeye başlar. Kılıyorum der, zaten bir zaman gelir, namazdan da soğur. Kabul de olmaz. namazdan da soğur. Kabul de olmaz.

O bakımdan bu işin püf noktası, ince noktası, esrarlı noktası helal lokma yemektir. O bakımdan bu işin püf noktası, ince noktası, esrarlı noktası helal lokma yemektir.

"Bu iş" dediğim ne? Takvâ yolu. Allah'ın nimetine, iltifatına mazhar olmak. "Bu iş" dediğim ne?

Takvâ yolu. Allah'ın nimetine, iltifatına mazhar olmak.

Allah'ın sevgili kulu olmanın püf noktası, sırrı, anahtarı helal lokma yemektir.Allah'ın sevgili kulu olmanın püf noktası, sırrı, anahtarı helal lokma yemektir. Helal lokma yemeden öyle Allah'ın sevgili kulu olunmaz. Helal lokma yemeden öyle Allah'ın sevgili kulu olunmaz. İyi derviş olunmaz. İyi hoca olunmaz. İyi adam olunmaz.İyi derviş olunmaz. İyi hoca olunmaz. İyi adam olunmaz. Hayırlı evlat olunmaz. Bu iş böyle gider. Hayırlı evlat olunmaz. Bu iş böyle gider.

Vallâhi mâ zâle'ş-şeytânu ye'külü meahû hattâ semmâ felem yebka fî batnihî şey'ün illâ kâehû. Vallâhi mâ zâle'ş-şeytânu ye'külü meahû hattâ semmâ felem yebka fî batnihî şey'ün illâ kâehû.

Bu hadîs-i şerîf Ahmed b. Hanbel'de var, yani Hanbelî mezhebinin kurucusu. Bu hadîs-i şerîf Ahmed b. Hanbel'de var, yani Hanbelî mezhebinin kurucusu. Müslim'de var. Ebû Davud'da var, Neseî'de var.Müslim'de var. Ebû Davud'da var, Neseî'de var. Dârekutnî'de var. Taberânî'de var. Müstedrek'te var. Dârekutnî'de var. Taberânî'de var. Müstedrek'te var. Gümüşhaneli Hocamız çok kaynaklarını sıralamış ki sağlam bir hadîs-i şerîf olduğunu bilsin. Gümüşhaneli Hocamız çok kaynaklarını sıralamış ki sağlam bir hadîs-i şerîf olduğunu bilsin.

Niye? Çünkü bu görünmeyen bir şey olduğu için insanlar "Acaba?" diye tereddüt eder, Niye?

Çünkü bu görünmeyen bir şey olduğu için insanlar "Acaba?" diye tereddüt eder,
"Acaba hurafe mi?" diye düşünüverir. "Acaba hurafe mi?" diye düşünüverir. Hurafe olmadığını, gerçekten kitaplarımızda yazılı olduğunu bilsin diye kaynaklarını iki satır,Hurafe olmadığını, gerçekten kitaplarımızda yazılı olduğunu bilsin diye kaynaklarını iki satır, uzun boylu sıralamış. Diyor ki Peygamber Efendimiz, yemin ediyor; uzun boylu sıralamış.

Diyor ki Peygamber Efendimiz, yemin ediyor;

Vallâhi mâ zâle'ş-şeytânu ye'külü meahû. "Vallâhi şeytan onunla boyuna yiyip duruyordu."Vallâhi mâ zâle'ş-şeytânu ye'külü meahû. "Vallâhi şeytan onunla boyuna yiyip duruyordu." Hattâ semmâ. "Bismillah deyinceye kadar şeytan onunla beraber yiyordu. Hattâ semmâ. "Bismillah deyinceye kadar şeytan onunla beraber yiyordu. Bismillah dediği zaman, şeytanın karnında hiçbir şey kalmadı hepsini tekrar çıkarttı kustu." diyor. Bismillah dediği zaman, şeytanın karnında hiçbir şey kalmadı hepsini tekrar çıkarttı kustu." diyor.

Bu hadise ne zaman olmuş? Bu hadise ne zaman olmuş?

Enne racülen ekele inne'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem.Enne racülen ekele inne'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem. Adamın birisi, müslümanlardan birisi Peygamber Efendimiz'in zamanındaAdamın birisi, müslümanlardan birisi Peygamber Efendimiz'in zamanında Efendimiz'in karşısında, huzurunda bir şeyler yiyormuş.Efendimiz'in karşısında, huzurunda bir şeyler yiyormuş. Uzağında, yakınında neyse, onun gördüğü bir yerde bir şeyler yiyormuş. Uzağında, yakınında neyse, onun gördüğü bir yerde bir şeyler yiyormuş.

Felem yusemmi. Yemesine Bismillâhirrahmânirrahîm demeden başlamış. Felem yusemmi. Yemesine Bismillâhirrahmânirrahîm demeden başlamış.

Mesela elinde belki hurma vardı, belki başka bir çörek vardı, börek vardı, ekmek parçası vardı...Mesela elinde belki hurma vardı, belki başka bir çörek vardı, börek vardı, ekmek parçası vardı... Onlar kavrulmuş buğday filan yerlermiş, hani bizim leblebi yediğimiz gibi... Onlar kavrulmuş buğday filan yerlermiş, hani bizim leblebi yediğimiz gibi...

Bismillah demeden yemeğe başlamış, sonuna kadar böyle gitmiş. Bismillah demeden yemeğe başlamış, sonuna kadar böyle gitmiş. Sonunda Bismillâhi evvelehû ve âhirehû demiş, o sahabinin aklı başına gelmiş. Sonunda Bismillâhi evvelehû ve âhirehû demiş, o sahabinin aklı başına gelmiş.

Allah şefaatine erdirsin. Onlar kıymetli insanlar. Allah şefaatine erdirsin. Onlar kıymetli insanlar.

Bu sefer orada aklı başına gelmiş, demiş ki; Bu sefer orada aklı başına gelmiş, demiş ki;

Bismillâhi. "Allah'ın adıyla." Evvelehû ve âhirehû. "Evveli için de âhiri için de." Bismillâhi. "Allah'ın adıyla." Evvelehû ve âhirehû. "Evveli için de âhiri için de."

Tam başlangıcında unuttuğu için "Başı için de sonu için de bismillah." deyince Tam başlangıcında unuttuğu için "Başı için de sonu için de bismillah." deyince o zaman şeytan ne yediyse hepsini çıkartmış. Şeytan onun rızkına ortak oluyor. o zaman şeytan ne yediyse hepsini çıkartmış.

Şeytan onun rızkına ortak oluyor.

Başka hadîs-i şerîflerde okuduk ki şeytan insanın yemeğine, sofrasına oturur, Başka hadîs-i şerîflerde okuduk ki şeytan insanın yemeğine, sofrasına oturur, yemeğine ortak olur, Allah etmesin, karısına ortak olurmuş. yemeğine ortak olur, Allah etmesin, karısına ortak olurmuş.

Onun için her işimizi besmeleyle yapacağız. Her işi besmeleyle yapacak ki Onun için her işimizi besmeleyle yapacağız. Her işi besmeleyle yapacak ki şeytan ortak olmasın, sokulmasın. Hatta sahabe soruyor: şeytan ortak olmasın, sokulmasın. Hatta sahabe soruyor:

"Yâ Resûlallah! Şeytanın evladıyla kendi evladımızı nasıl ayıracağız?"Yâ Resûlallah! Şeytanın evladıyla kendi evladımızı nasıl ayıracağız? Bu hanımdan bir çocuk oldu; şeytanın çocuğu mu senin çocuğun mu, nasıl ayıracağız?" Bu hanımdan bir çocuk oldu; şeytanın çocuğu mu senin çocuğun mu, nasıl ayıracağız?"

"İşte o yüzsüzlüğünden anlaşılır." diyor. Arlanması utanması yoktur diye. "İşte o yüzsüzlüğünden anlaşılır." diyor. Arlanması utanması yoktur diye.

Onun için her şey imanda, her şey güzel ahlâkta...Onun için her şey imanda, her şey güzel ahlâkta... İman ve güzel ahlâk olmazsa insanlar insan olamaz. İman ve güzel ahlâk olmazsa insanlar insan olamaz. Evlatlar evlat olmaz. Aileler mutlu olamaz. Evlatlar evlat olmaz. Aileler mutlu olamaz. Cemiyetler yükselemez. Milletler kuvvetli olamaz. İşin aslı bu. Uğraşırlar... Cemiyetler yükselemez. Milletler kuvvetli olamaz. İşin aslı bu. Uğraşırlar...

"Efendim ben yirminci yüzyılda yaşıyorum, atom fiziği biliyorum, "Efendim ben yirminci yüzyılda yaşıyorum, atom fiziği biliyorum, elektronik biliyorum, bilgisayar kullanıyorum..." elektronik biliyorum, bilgisayar kullanıyorum..."

Ne yaparsan yap. Bunları bilmediğin zaman şeytandan bir çocuk olur, Ne yaparsan yap. Bunları bilmediğin zaman şeytandan bir çocuk olur, babasının burnundan fitil fitil getirir. babasının burnundan fitil fitil getirir. "Ya bu benim evladım; tövbe yâ Rabbi, ne biçim şey böyle!" "İllallah!" der. "Ya bu benim evladım; tövbe yâ Rabbi, ne biçim şey böyle!" "İllallah!" der. Her gün bir rezaletinin haberi gelir. Her gün bir komşudan bir [şikâyet] gelir. Her gün bir rezaletinin haberi gelir. Her gün bir komşudan bir [şikâyet] gelir.

Besmele ne demek? "Ben bu işe Allah'ın adıyla başlıyorum." demek. O ne demek? Besmele ne demek?

"Ben bu işe Allah'ın adıyla başlıyorum." demek.

O ne demek?

"Ben bu işi Allah'ın rızasına uygun yapmaya çalışıyorum. "Ben bu işi Allah'ın rızasına uygun yapmaya çalışıyorum. Allah'ın rızasına uygun olduğu için yapıyorum." demek. Allah'ın rızasına uygun olduğu için yapıyorum." demek.

İnsan niyetini, hayatını, memâtını, hareketini, sekenâtını, her işini hep Allah için yapacak.İnsan niyetini, hayatını, memâtını, hareketini, sekenâtını, her işini hep Allah için yapacak. Aldığını Allah için alacak, verdiğini Allah için verecek, sevdiğini Allah için sevecek,Aldığını Allah için alacak, verdiğini Allah için verecek, sevdiğini Allah için sevecek, kızdığına Allah için kızacak. Her işi ilâhî olacak, Allah için olacak.kızdığına Allah için kızacak. Her işi ilâhî olacak, Allah için olacak. O da besmeleyle tahakkuk ediyor. O da besmeleyle tahakkuk ediyor.

"E hocam bir insan, peki günahlı bir işi besmeleyle çekerse..." Allah'la alay etmiş olur. "E hocam bir insan, peki günahlı bir işi besmeleyle çekerse..."

Allah'la alay etmiş olur.

Bismilllâhirrahmânirrahîm diyor, içki içiyor. Bismilllâhirrahmânirrahîm diyor, içki içiyor. Alay etmiş olur, çok korkunç günaha girer. Alay etmiş olur, çok korkunç günaha girer.

İyi şeye besmele çekilir, kötü şeye çekilmez.İyi şeye besmele çekilir, kötü şeye çekilmez. Kötü olduğunu anlayınca besmele çekilmeyince oradan kendisini geri çeker. Kötü olduğunu anlayınca besmele çekilmeyince oradan kendisini geri çeker.

Muhterem kardeşlerim! O bakımdan aklınızı başınıza toplayın.Muhterem kardeşlerim!

O bakımdan aklınızı başınıza toplayın.
Şuurunuzu uyanık tutun, gaflete düşmeyin. Bu şeytan çok kurnaz bir kandırıcıdır. Şuurunuzu uyanık tutun, gaflete düşmeyin. Bu şeytan çok kurnaz bir kandırıcıdır.

Çünkü Hz. Âdem atamız zamanından beri profesyonel mesleği bu; kandırmak.Çünkü Hz. Âdem atamız zamanından beri profesyonel mesleği bu; kandırmak. Gelir kandırır. Sen daha toy bir insansın, o gelir seni doksan kere kandırır. Gelir kandırır. Sen daha toy bir insansın, o gelir seni doksan kere kandırır. Allah'a sığınacaksın, besmele çekeceksin, Eûzübillâhimineşşeytânirracîm diyeceksin,Allah'a sığınacaksın, besmele çekeceksin, Eûzübillâhimineşşeytânirracîm diyeceksin, Bismillâhirrahmânirrahîm diyeceksin, yaptığın işi şuurla yapacaksın. Bismillâhirrahmânirrahîm diyeceksin, yaptığın işi şuurla yapacaksın. Aldatır. Kimisini hak yoldan gösterir aldatır, kimisini sağdan gelir aldatır,Aldatır. Kimisini hak yoldan gösterir aldatır, kimisini sağdan gelir aldatır, kimisini soldan gelir aldatır.kimisini soldan gelir aldatır. Kimisinin ardından vesvese verir, kimisinin dobra dobra yüzünden "Şu günahı yap!" diye Kimisinin ardından vesvese verir, kimisinin dobra dobra yüzünden "Şu günahı yap!" diye her birini bir türlü aldatır. her birini bir türlü aldatır.

İnsanların çoğu ona taparlar, kulluk ederler. Nefse kulluk ederler. İnsanların çoğu ona taparlar, kulluk ederler. Nefse kulluk ederler. Dünyaya kulluk ederler. Şeytana kulluk ederler.Dünyaya kulluk ederler. Şeytana kulluk ederler. Bu etrafta gördüğün bir sürü insan şeytanın avanesidir, yardımcısıdır. Bu etrafta gördüğün bir sürü insan şeytanın avanesidir, yardımcısıdır.

Şeyâtine'l-insi ve'l-cinni. İnsanların da şeytanları var.Şeyâtine'l-insi ve'l-cinni. İnsanların da şeytanları var. Kur'ân-ı Kerîm öyle bildiriyor. Cinlerin de şeytanları var. İnsanların da şeytanları var. Kur'ân-ı Kerîm öyle bildiriyor. Cinlerin de şeytanları var. İnsanların da şeytanları var.

Allah bizi rahmânî kimselerle beraber eylesin. Allah bizi rahmânî kimselerle beraber eylesin. Şeytanlardan, şeytânîlerden hıfz eylesin. Şeytanlardan, şeytânîlerden hıfz eylesin.

Vallâhi lekad sebeka ilâ cennâti adnin akvâmun mâ kânû eksere'n-nâsi salâten Vallâhi lekad sebeka ilâ cennâti adnin akvâmun mâ kânû eksere'n-nâsi salâten ve lâ sıyâmen ve le'timâren velâkinnehüm akalû ani'llâhi mevâdıahû ve lâ sıyâmen ve le'timâren velâkinnehüm akalû ani'llâhi mevâdıahû fe-vecilet kulûbuhum vatmaennet ileyhi'n-nüfûsu ve haşeat minhümü'l-cevârihufe-vecilet kulûbuhum vatmaennet ileyhi'n-nüfûsu ve haşeat minhümü'l-cevârihu fe-fâkû'l-hâlîkate bi-tîbi'l-menzileti fe-fâkû'l-hâlîkate bi-tîbi'l-menzileti ve bi-hüsni'd-dereceti inde'n-nâsi ve inda'llâhi fi'l-âhireti. ve bi-hüsni'd-dereceti inde'n-nâsi ve inda'llâhi fi'l-âhireti.

Burada Peygamber Efendimiz yine yeminle başlamış. Burada Peygamber Efendimiz yine yeminle başlamış.

'Vav' ile başlayan hadislere geçtik. Bu ikinci hadis. 'Vav' ile başlayan hadislere geçtik. Bu ikinci hadis.

"Vallâhi, Allah'a and olsun ki, yemin ederim ki..." diyor Peygamber Efendimiz; "Vallâhi, Allah'a and olsun ki, yemin ederim ki..." diyor Peygamber Efendimiz;

Lekad sebeka ilâ cennâti adnin akvâmun.Lekad sebeka ilâ cennâti adnin akvâmun. "Adn cennetlerine, Cennât-i Adn'e birçok topluluklar, kavimler hızlı hızlı önden gittiler.""Adn cennetlerine, Cennât-i Adn'e birçok topluluklar, kavimler hızlı hızlı önden gittiler." Mâ kânû eksere'n-nâsi salâten ve lâ sıyâmen ve le'timâren. Mâ kânû eksere'n-nâsi salâten ve lâ sıyâmen ve le'timâren. "Ama bu adamlar namazca çok, oruçça çok, hac ve umrece çok insanlar olmadıkları halde "Ama bu adamlar namazca çok, oruçça çok, hac ve umrece çok insanlar olmadıkları halde Cennât-i Adn'e koşturup gittiler. Herkesten evvel gittiler." Cennât-i Adn'e koşturup gittiler. Herkesten evvel gittiler."

Namazı çok olduğundan değil, orucu çok olduğundan değil, umreye çok gittiğinden değil.Namazı çok olduğundan değil, orucu çok olduğundan değil, umreye çok gittiğinden değil. Herkesten evvel giden bu insanların namaz çokluğuyla,Herkesten evvel giden bu insanların namaz çokluğuyla, oruç çokluğuyla, hac umre çokluğuyla değil bu muvaffakiyetleri,oruç çokluğuyla, hac umre çokluğuyla değil bu muvaffakiyetleri, bu yüksek derecelere herkesten evvel gitmeleri... bu yüksek derecelere herkesten evvel gitmeleri...

Velâkinnehüm. "Neden bu dereceyi elde ettiler?" Velâkinnehüm.

"Neden bu dereceyi elde ettiler?"

Akalû ani'llâhi mevâdıahû. Akalû ani'llâhi mevâdıahû. "Allah'ın hududunu, emirlerini yasaklarını, koyduğu ahkâmın yerlerini bildiler." "Allah'ın hududunu, emirlerini yasaklarını, koyduğu ahkâmın yerlerini bildiler."

"Rabbimiz şunu sever, şuna gazap eder. Şunu ister, bunu istemez." "Rabbimiz şunu sever, şuna gazap eder. Şunu ister, bunu istemez."

Bunu şuurları sezdi, anladı. Şuurlu, uyanık insanlar; sezdiler, anladılar. Bunu şuurları sezdi, anladı. Şuurlu, uyanık insanlar; sezdiler, anladılar.

Fe-vecilet kulûbuhum. "Allah'ın sevgisiyle, Allah'a hürmet ile gönülleri titredi." Fe-vecilet kulûbuhum. "Allah'ın sevgisiyle, Allah'a hürmet ile gönülleri titredi."

Vatmaennet ileyhi'n-nüfûsu. "Gönüller, kalpler, nefisler huzura, sükuna kavuştu." Vatmaennet ileyhi'n-nüfûsu. "Gönüller, kalpler, nefisler huzura, sükuna kavuştu."

O idrakliğin yüceliği dolayısıyla o öyle ilâhî sükûna erdiler. O idrakliğin yüceliği dolayısıyla o öyle ilâhî sükûna erdiler.

Ve haşeat minhümü'l-cevârihu. "Ve âzâları huşû sahibi oldu." Ve haşeat minhümü'l-cevârihu. "Ve âzâları huşû sahibi oldu."

Hiçbir âzası Allah'a âsi gelmiyor. Hiçbir âzası Allah'a âsi gelmiyor.

Mâ zâğe'l-basaru ve mâ tağâ. buyrulduğu gibi göz harama bakmıyor.Mâ zâğe'l-basaru ve mâ tağâ. buyrulduğu gibi göz harama bakmıyor. El harama uzanmıyor. Kulak haramı dinlemiyor. Dil yalanı dolanı, haramı söylemiyor. El harama uzanmıyor. Kulak haramı dinlemiyor. Dil yalanı dolanı, haramı söylemiyor. Her âzâ huşû sahibi. Fe-fâkû'l-hâlîkate bi-tîbi'l-menzileti.Her âzâ huşû sahibi.

Fe-fâkû'l-hâlîkate bi-tîbi'l-menzileti.
"Böylece halkta yüksek güzel mevki kazanmak suretiyle üstünleştiler." "Böylece halkta yüksek güzel mevki kazanmak suretiyle üstünleştiler."

Ve bi-hüsni'd-dereceti inde'n-nâsi ve inda'llâhi fi'l-âhireti.Ve bi-hüsni'd-dereceti inde'n-nâsi ve inda'llâhi fi'l-âhireti. "Ve derece bakımından da insanların arasında da Allah âhirette de Allah indinde yükseldiler." "Ve derece bakımından da insanların arasında da Allah âhirette de Allah indinde yükseldiler."

Bu hadîs-i şerîfin bu kadar sözünden anladığımız şu ki; Bu hadîs-i şerîfin bu kadar sözünden anladığımız şu ki;

İnsanları yüksek derecelere çıkartan idrakleri ve şuurlarındaki sezgilerindeki inceliktir. İnsanları yüksek derecelere çıkartan idrakleri ve şuurlarındaki sezgilerindeki inceliktir. Yoksa şuuru eksik olduğu zaman, çok oruç tutmuş, çok namaz kılmış,Yoksa şuuru eksik olduğu zaman, çok oruç tutmuş, çok namaz kılmış, çok umreye gitmiş, yeterli olmuyor. Eğer Rabbinin huzurunda kulluğunu iyi bilir,çok umreye gitmiş, yeterli olmuyor. Eğer Rabbinin huzurunda kulluğunu iyi bilir, Allah'ın emirlerini yasaklarını, dinin inceliklerini iyi kavrarsaAllah'ın emirlerini yasaklarını, dinin inceliklerini iyi kavrarsa o zaman insanların hepsinden daha üstün oluyor. Buna "kalite" derler. o zaman insanların hepsinden daha üstün oluyor.

Buna "kalite" derler.

Şimdi mâlum: "Ne imal ediyorsun?" Şimdi mâlum:

"Ne imal ediyorsun?"

"Efendim bin tane kürek sopası imal ediyorum." "Kaç para eder?" "Efendim bin tane kürek sopası imal ediyorum."

"Kaç para eder?"

"Yetmiş beşer liradan şu kadar para eder." Öteki adama gidiyorsun; "Yetmiş beşer liradan şu kadar para eder."

Öteki adama gidiyorsun;

"Sen ne yapıyorsun?" "Hocam ben tesbih tanesi yapıyorum." "Sen ne yapıyorsun?"

"Hocam ben tesbih tanesi yapıyorum."

Cırt, cırt, cırt... Bir tesbih tanesi yapıyor, kuka tesbih, Cırt, cırt, cırt... Bir tesbih tanesi yapıyor, kuka tesbih, o bin tane kazma sapı sopasından çok daha fazla para ediyor. Kaliteli iş yapıyor. Miktar... o bin tane kazma sapı sopasından çok daha fazla para ediyor. Kaliteli iş yapıyor. Miktar...

Mesela bazen bin tane bir şey, öbür tarafta bir taneye denk gelmez. Mesela bazen bin tane bir şey, öbür tarafta bir taneye denk gelmez. "Kalitesiz, değersiz bir şey" deriz. Kalitenin güzelliği sayıyı yener. "Kalitesiz, değersiz bir şey" deriz. Kalitenin güzelliği sayıyı yener.

O halde namazın, orucun, haccın, umrenin sayı olarak çokluğuna bakma; O halde namazın, orucun, haccın, umrenin sayı olarak çokluğuna bakma;

"Dokuz defa hacca gittim, on defa umreye gittim, şu günde şu kadar rekât namaz kılarım... "Dokuz defa hacca gittim, on defa umreye gittim, şu günde şu kadar rekât namaz kılarım... Bir yılda şu kadar ay, şu kadar oruç tutarım..." Bir yılda şu kadar ay, şu kadar oruç tutarım..."

Ama şuurun nasıl? Yaptığın ibadetlerin kalitesi nasıl? Ama şuurun nasıl? Yaptığın ibadetlerin kalitesi nasıl? Senin anlayışın nasıl? Allah'ın rızasına uygun mu? Senin anlayışın nasıl? Allah'ın rızasına uygun mu?

Çünkü bazı insan "dam üstünde saksağan vur beline kazmayı" gibi acayip tipte oluyor; Çünkü bazı insan "dam üstünde saksağan vur beline kazmayı" gibi acayip tipte oluyor; başına siyah fötrü geçiriyor, boynuna kıravatı takıyor,başına siyah fötrü geçiriyor, boynuna kıravatı takıyor, sakalını uzatmış, eline papaz bastonunu almış...sakalını uzatmış, eline papaz bastonunu almış... İnsan tipine bakıyor; "Acaba selâm versem mi vermesem mi? Papaz mı hacı mı?" İnsan tipine bakıyor; "Acaba selâm versem mi vermesem mi? Papaz mı hacı mı?"

Tipine bakıyor, şaşırıyor. Tipine bakıyor, şaşırıyor. Çünkü olabilir, bakarsın Kadıköy tarafına giden papazdır, o da mümkün. Tipinden hiç belli değil. Çünkü olabilir, bakarsın Kadıköy tarafına giden papazdır, o da mümkün. Tipinden hiç belli değil.

Şuuru eksik. Evine gidiyorsun öyle, hanımına bakıyorsun öyle,Şuuru eksik. Evine gidiyorsun öyle, hanımına bakıyorsun öyle, çocuğuna bakıyorsun öyle, işine bakıyorsun... çocuğuna bakıyorsun öyle, işine bakıyorsun...

Muamele, iş çok önemli. Adam çok namaz kılıyor, çok oruç tutuyor; işi nasıl? Muamele, iş çok önemli. Adam çok namaz kılıyor, çok oruç tutuyor; işi nasıl? Beraber bir iş yaptın mı? Sözüne sadık mı? İşi dürüst mü? Hilesiz mi? Beraber bir iş yaptın mı? Sözüne sadık mı? İşi dürüst mü? Hilesiz mi?

İşte insanı kaliteli müslüman yapan onlar.İşte insanı kaliteli müslüman yapan onlar. Onlara dikkat etmediğin zaman kıymeti yok. Onlara dikkat etmediğin zaman kıymeti yok. Onlara dikkat edenler ince, zarif, kâmil müslüman. Onlar yükseliyorlar.Onlara dikkat edenler ince, zarif, kâmil müslüman. Onlar yükseliyorlar. Dikkat etmeyenler, konuş bakalım, uğraş bakalım, yerinde say bakalım... Dikkat etmeyenler, konuş bakalım, uğraş bakalım, yerinde say bakalım... Rap rap rap rap rap ses geliyor, tabur olduğu yerde duruyor. Neden? Rap rap rap rap rap ses geliyor, tabur olduğu yerde duruyor.

Neden?

"Yerinde say." demiş. Ses geliyor, ayaklar vuruyor, bir şey yapıyor ama "Yerinde say." demiş.

Ses geliyor, ayaklar vuruyor, bir şey yapıyor ama
yerinde sayıyor, ileriye gitmiyor. yerinde sayıyor, ileriye gitmiyor.

Onun için Allah bize bir kere dinimizi iyi anlamak nasip etsin. İlim nasip etsin. Onun için Allah bize bir kere dinimizi iyi anlamak nasip etsin. İlim nasip etsin. Ondan sonra da edep nasip etsin. Şuur nasip etsin.Ondan sonra da edep nasip etsin. Şuur nasip etsin. Rabbimiz'in rubûbiyetini iyi anlayalım, kendimizin kulluğumuzu, ubûdiyetimizi iyi anlayalım. Rabbimiz'in rubûbiyetini iyi anlayalım, kendimizin kulluğumuzu, ubûdiyetimizi iyi anlayalım. Ölçülü, ârif, zarif, güzel kulluk edelim. Ölçülü, ârif, zarif, güzel kulluk edelim.

Vallâhi lâ taktesimu veresetî ba'dî dînâren mâ terektü min şey'in ba'de nafakatiVallâhi lâ taktesimu veresetî ba'dî dînâren mâ terektü min şey'in ba'de nafakati nisâî ve mü'neti âmilî fe-hüve sadakatün. nisâî ve mü'neti âmilî fe-hüve sadakatün.

Bu yeni hadîs-i şerîfinde Peygamber Efendimiz buyurdu ki; Bu yeni hadîs-i şerîfinde Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

Vallâhi. "Allah'a and olsun ki." Lâ taktesimu veresetî ba'dî dînâren. Vallâhi. "Allah'a and olsun ki." Lâ taktesimu veresetî ba'dî dînâren. "Ben vefat ettikten sonra arkamdaki varislerim dinar dirhem, para pul miras bölüşmeyecekler."Ben vefat ettikten sonra arkamdaki varislerim dinar dirhem, para pul miras bölüşmeyecekler. Arkada para pul bırakmadım. Öyle bir şey bırakmadım." Arkada para pul bırakmadım. Öyle bir şey bırakmadım."

Mâ terektü min şey'in ba'de nafakati nisâî.Mâ terektü min şey'in ba'de nafakati nisâî. "Hanımlarımın nafakasından başka geride ne bıraktıysam...""Hanımlarımın nafakasından başka geride ne bıraktıysam..." Ve mü'neti âmilî. "Hizmetçimin, vazifelimin, emeğinin karşılığında, karşılığı olarak,Ve mü'neti âmilî. "Hizmetçimin, vazifelimin, emeğinin karşılığında, karşılığı olarak, onlara ayrılmak şartıyla, onlardan başka ne bıraktıysam..." onlara ayrılmak şartıyla, onlardan başka ne bıraktıysam..." Fe-hüve sadakatün. "Gerisi sadakadır. Beytülmâlindir. Zekâttır. Ümmet-i Muhammed'in hizmetinedir." Fe-hüve sadakatün. "Gerisi sadakadır. Beytülmâlindir. Zekâttır. Ümmet-i Muhammed'in hizmetinedir."

Peygamberler mal mülk miras bırakmazlar. Peygamber Efendimiz âhirete böyle göçtü. Peygamberler mal mülk miras bırakmazlar. Peygamber Efendimiz âhirete böyle göçtü. Peygamber Efendimiz arkasında bırakmadı, bıraktığı şeyleri dePeygamber Efendimiz arkasında bırakmadı, bıraktığı şeyleri de Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz beytülmâle aldı.Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz beytülmâle aldı. Yani Peygamber Efendimiz zevcât-ı tâhirâtının -bu hadîs-i şerîfe göre Yani Peygamber Efendimiz zevcât-ı tâhirâtının -bu hadîs-i şerîfe göre - nafakasının dışında mal vesaire mülk olarak bırakmadı. - nafakasının dışında mal vesaire mülk olarak bırakmadı.

Allah bizlere yolunda malımızla canımızla çalışmayı nasip etsin.Allah bizlere yolunda malımızla canımızla çalışmayı nasip etsin. Efendimiz bırakmadı, biriktirmedi; biz de hayra sarf etmezsek ne olacak, nasıl olacak?Efendimiz bırakmadı, biriktirmedi; biz de hayra sarf etmezsek ne olacak, nasıl olacak? Maldan vazgeçmek de çok zor... Öyle tatlı ki mal "canın yongası" demişler. Ne demek? Maldan vazgeçmek de çok zor... Öyle tatlı ki mal "canın yongası" demişler.

Ne demek?

"Canımı al, malımı alma!" diyor adam. Canının almasına razı, malını [vermiyor.] "Canımı al, malımı alma!" diyor adam. Canının almasına razı, malını [vermiyor.]

Bırakmak çok zor ama işte imtihan orada; hak yolda bırakılacak. Bırakmak çok zor ama işte imtihan orada; hak yolda bırakılacak.

Yalnız okuduğum hadislerden bir teselli noktası söyleyeyim kardeşlerim; Yalnız okuduğum hadislerden bir teselli noktası söyleyeyim kardeşlerim;

Âhir zamanda müslümanın biraz paraya ihtiyacı olacak.Âhir zamanda müslümanın biraz paraya ihtiyacı olacak. Yani başkalarına muhtaç olmayacak kadar biraz biriktirmesi olacak ama vazifeleri yapacak. Yani başkalarına muhtaç olmayacak kadar biraz biriktirmesi olacak ama vazifeleri yapacak. Zekât vazifesi, sadaka vazifesi, hizmet vazifesi, cihat vazifesi yine yapacak. Zekât vazifesi, sadaka vazifesi, hizmet vazifesi, cihat vazifesi yine yapacak. Başkasına muhtaç olmayacak kadar helalinden kazandığından biraz yanına [bırakabilir.] Başkasına muhtaç olmayacak kadar helalinden kazandığından biraz yanına [bırakabilir.]

Biz onlarla boy ölçüşemeyiz. Ölçüşsek Allah yine bırakmaz ama öyle bir müsadede var. Biz onlarla boy ölçüşemeyiz. Ölçüşsek Allah yine bırakmaz ama öyle bir müsadede var.

Vallâhi me'd-dünyâ fi'l-âhireti illâ misle mâ yec'alü ehadüküm Vallâhi me'd-dünyâ fi'l-âhireti illâ misle mâ yec'alü ehadüküm isbeahû hâzihî fi'l-yevmi fe'l-yenzur bime yerciu. isbeahû hâzihî fi'l-yevmi fe'l-yenzur bime yerciu.

Bu da Ahmed b. Hanbel, Müslim ve İbn Mâce'de var. Bu da Ahmed b. Hanbel, Müslim ve İbn Mâce'de var. Daha başka kaynaklarda var. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Daha başka kaynaklarda var.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Vallâhi. "Yeminle olsun ki..." Bu hadîs-i şerîfler her şeyi yeminle anlatıyor.Vallâhi. "Yeminle olsun ki..."

Bu hadîs-i şerîfler her şeyi yeminle anlatıyor.
"Bu sözler hakikattir, bu hakikate iyice aklınızı toplayın." demek. "Bu sözler hakikattir, bu hakikate iyice aklınızı toplayın." demek.

"Vallâhi, and olsun, yemin olsun ki dünya, "Vallâhi, and olsun, yemin olsun ki dünya, âhirete nazaran sizden birinizin parmağını denize sokup çıkarması gibidir.âhirete nazaran sizden birinizin parmağını denize sokup çıkarması gibidir. Baksın artık, parmağı ne kadar suyla döner..." Baksın artık, parmağı ne kadar suyla döner..."

Bir insan parmağını denizin kenarına gitti, suyun içine bir soktu bir çıkartı, Bir insan parmağını denizin kenarına gitti, suyun içine bir soktu bir çıkartı, denizden ne kadar var parmağının üzerinde? Birazcık ıslaklık var.denizden ne kadar var parmağının üzerinde?

Birazcık ıslaklık var.
Damlayan, işte şu kadarcık su. Deniz ne kadar? Deniz uçsuz bucaksız. Damlayan, işte şu kadarcık su.

Deniz ne kadar?

Deniz uçsuz bucaksız.

İşte dünya o uçsuz bucaksız denize göre şu parmaktaki ıslaklık gibidir. İşte dünya o uçsuz bucaksız denize göre şu parmaktaki ıslaklık gibidir.

Âhiret derya gibidir. Dünya şu parmaktaki ıslaklık gibidir. Âhiret derya gibidir. Dünya şu parmaktaki ıslaklık gibidir.

İnsanların çoğu dünyaya tamah ediyor da âhireti harap ediyor. İnsanların çoğu dünyaya tamah ediyor da âhireti harap ediyor. Bu parmak ıslaklığı kadar az meta için birbirini yiyorlar,Bu parmak ıslaklığı kadar az meta için birbirini yiyorlar, birbirlerini öldürüyorlar, birbirlerine kıyıyorlar. birbirlerini öldürüyorlar, birbirlerine kıyıyorlar. Ne kardeşlik kalıyor, ne insanlık kalıyor, ne Müslümanlık kalıyor. Hırs, hırs, hırs, hırs... Ne kardeşlik kalıyor, ne insanlık kalıyor, ne Müslümanlık kalıyor. Hırs, hırs, hırs, hırs... Âhiretler mahvolup gidiyor. Şimdi beni affetsin, kusurlu olabilirim,Âhiretler mahvolup gidiyor.

Şimdi beni affetsin, kusurlu olabilirim,
Allahu Teâlâ hazretleri hata ettirmesin, kabahat ettirmesin. Allahu Teâlâ hazretleri hata ettirmesin, kabahat ettirmesin. Geçen gün İran reisicumhuru Hamaney açıklama yapıyor; Geçen gün İran reisicumhuru Hamaney açıklama yapıyor;

"Bizim Irak'ın topraklarında gözümüz yok." "Bizim Irak'ın topraklarında gözümüz yok."

Saddam devrilsin be mübarek adam... Saddam devrilsin be mübarek adam... Madem topraklarında gözün yok, 5-6 senedir bu kadar insancıklar ölüyor...Madem topraklarında gözün yok, 5-6 senedir bu kadar insancıklar ölüyor... Benim aklım almıyor. Herhalde biraz safcayım, aklım küçük, anlayamıyorum.Benim aklım almıyor. Herhalde biraz safcayım, aklım küçük, anlayamıyorum. Madem toprağında gözün yok, yahu kesiverin şu [savaşı!].Madem toprağında gözün yok, yahu kesiverin şu [savaşı!]. Şu harbe darbe giden paralar müslümanların yerlerinin, yurtlarının,Şu harbe darbe giden paralar müslümanların yerlerinin, yurtlarının, canlarının, mallarının tamirine, imarına gitsin. canlarının, mallarının tamirine, imarına gitsin.

Mesela bu harp olmadan önce, bizim hocalarımızdan [öğrendiğimiz];Mesela bu harp olmadan önce, bizim hocalarımızdan [öğrendiğimiz]; "Kavga iki taraf istediği zaman olur." diyor."Kavga iki taraf istediği zaman olur." diyor. Bizim hocalarımız "Bir taraf istemezse kavga olmaz." derdi. Misal verirdi: Bizim hocalarımız "Bir taraf istemezse kavga olmaz." derdi. Misal verirdi:

Adamın birisi hamama gitmiş. Evlerde eskiden banyo filan yok, hamama gitmiş. Adamın birisi hamama gitmiş. Evlerde eskiden banyo filan yok, hamama gitmiş. Bir kabadayı da peşinden gitmiş. Ama kabadayıya; Bir kabadayı da peşinden gitmiş. Ama kabadayıya;

"Bu çok iyi, çok güzel huylu bir adamdır." demişler. "Bu çok iyi, çok güzel huylu bir adamdır." demişler.

"Ben onun güzel huyluluğunu size gösteririm. Ben onu nasıl baştan çıkartırım bak..." demiş. "Ben onun güzel huyluluğunu size gösteririm. Ben onu nasıl baştan çıkartırım bak..." demiş.

Arkasından hamama gitmiş. Tabii adam peştemalli filan, gitmiş bir kurnanın başında, tası var, Arkasından hamama gitmiş. Tabii adam peştemalli filan, gitmiş bir kurnanın başında, tası var, lifi var, kesesi var, sabunu var; tam yıkanacak, kabadayı dikilmiş başına; lifi var, kesesi var, sabunu var; tam yıkanacak, kabadayı dikilmiş başına;

"Kalk buradan, bu kurnada ben yıkanacağım." demiş. "Peki." "Kalk buradan, bu kurnada ben yıkanacağım." demiş.

"Peki."

Tasını tarağını toplamış, hani tabirde var ya; "Tası tarağı toplayıp gitmek."Tasını tarağını toplamış, hani tabirde var ya; "Tası tarağı toplayıp gitmek." Tası tarağı toplamış, öbür kurnanın başına gitmiş. Hamamda bir tane kurna yok ki!Tası tarağı toplamış, öbür kurnanın başına gitmiş. Hamamda bir tane kurna yok ki! Öbür kurnanın başına... Biraz sonra oradan kalkmış, oraya gelmiş bu sefer, yine; Öbür kurnanın başına... Biraz sonra oradan kalkmış, oraya gelmiş bu sefer, yine;

"Kalk buradan! Orasını beğenmedim, burada yıkanacağım." "Kalk buradan! Orasını beğenmedim, burada yıkanacağım."

"Peki." demiş yine tası tarağı almış, öbür tarafa... Bu sefer yine oraya gitmiş; "Peki." demiş yine tası tarağı almış, öbür tarafa...

Bu sefer yine oraya gitmiş;

"Orası da güzel değilmiş, burasının suyu daha çok, buraya geleceğim." "Peki." demiş. "Orası da güzel değilmiş, burasının suyu daha çok, buraya geleceğim."

"Peki." demiş.

Bakmış ki adam bir [itiraz etmeyecek]; Yahu" demiş, "özür dilerim, Bakmış ki adam bir [itiraz etmeyecek];

Yahu" demiş, "özür dilerim,
sen hakikaten güzel huyluymuşsun." demiş. sen hakikaten güzel huyluymuşsun." demiş.

Bir taraf istemeyince -yüzde doksan, tabii istisnaları vardır- kavga olmaz.Bir taraf istemeyince -yüzde doksan, tabii istisnaları vardır- kavga olmaz. Veyahut sulh olmak isteyince işler düzelebilir. Veyahut sulh olmak isteyince işler düzelebilir.

"Bize çok haksızlık etti, şöyle oldu, böyle oldu..." "Bize çok haksızlık etti, şöyle oldu, böyle oldu..."

Ne olurdu haksızlığa "Allah âhirette senin cezanı versin, belanı versin deNe olurdu haksızlığa "Allah âhirette senin cezanı versin, belanı versin de şu müslümanlar bu işe bu kadar devam etmesinler." denseydi deşu müslümanlar bu işe bu kadar devam etmesinler." denseydi de bu savaş bu kadar devam etmeseydi de, bu savaş bu kadar devam etmeseydi de, bu kardeşlerimiz bu kadar ölmeseydi de bu mallar bu kadar gitmeseydi... bu kardeşlerimiz bu kadar ölmeseydi de bu mallar bu kadar gitmeseydi...

Zarar ortada da elde ne kâr var? Nereye varacak işler? Zarar ortada da elde ne kâr var? Nereye varacak işler?

Artık hepimizin gözünde olduğu için... Beni Iraklılar da affetsin, İranlılar da affetsin,Artık hepimizin gözünde olduğu için... Beni Iraklılar da affetsin, İranlılar da affetsin, onu veya bunu sevenler de affetsin. Müslümanların umumiyetle işleri böyle. onu veya bunu sevenler de affetsin. Müslümanların umumiyetle işleri böyle. Türkiye içinde de böyle, hep birbirleriyle çekişmek, çatışmak, uğraşmak, didişmek,Türkiye içinde de böyle, hep birbirleriyle çekişmek, çatışmak, uğraşmak, didişmek, fırka fırka olmuşlar, grup grup olmuşlar, her biri bir yol tutturmuş... fırka fırka olmuşlar, grup grup olmuşlar, her biri bir yol tutturmuş...

Küllü hizbin bimâ ledeyhim ferihûn. "Herkes kendisini en doğru sayıyor." Küllü hizbin bimâ ledeyhim ferihûn. "Herkes kendisini en doğru sayıyor."

Hatta [ötekileri] kâfirlikle itham ediyor. Müslüman o da ama "O kâfir!" diyor. Hatta [ötekileri] kâfirlikle itham ediyor. Müslüman o da ama "O kâfir!" diyor.

Neden kâfir olmuş? Şöyle de, böyle de, bilmem ne de... Neden kâfir olmuş?

Şöyle de, böyle de, bilmem ne de...

O ona "münafık" diyor, o ona bilmem ne diyor... Olmaz. Müslümanların yekvücut olması lazım.O ona "münafık" diyor, o ona bilmem ne diyor...

Olmaz. Müslümanların yekvücut olması lazım.
Müslümanların muhabbeti olması lazım. Müslümanların muhabbeti olması lazım. Müslümanların birbirlerini affedici olması lazım. Varsa bile kusurunu bağışlayıcı olması lazım. Müslümanların birbirlerini affedici olması lazım. Varsa bile kusurunu bağışlayıcı olması lazım. Müslümanın müslümana zarar vermemesi, hayrına çalışması, koşturması lazım. Müslümanın müslümana zarar vermemesi, hayrına çalışması, koşturması lazım.

Ama bunların hepsinin olması için de insanın Ama bunların hepsinin olması için de insanın vicdan sahibi, has, hakiki, hâlis müslüman olması lazım. vicdan sahibi, has, hakiki, hâlis müslüman olması lazım.

Allah bize o hakiki imanı nasip eylesin. Allah bize o hakiki imanı nasip eylesin.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2