Namaz Vakitleri

26 Cemâziye'l-Âhir 1446
27 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:21
Öğle
13:10
İkindi
15:29
Akşam
17:49
Yatsı
19:16
Detaylı Arama

Peygamber Efendimiz İçin Dua

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

30 Cemâziye'l-Evvel 1409 / 08.01.1989
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Mescide Girerken ve Çıkarken Ettikleri Dua, Mescide Girerken Hanımları İçin Dua Etmesi, Çarşıya Pazara Girdiği Zaman | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Peygamber Efendimiz İçin Dua

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

30 Cemâziye'l-Evvel 1409 / 08.01.1989
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Mescide Girerken ve Çıkarken Ettikleri Dua, Mescide Girerken Hanımları İçin Dua Etmesi, Çarşıya Pazara Girdiği Zaman | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillahirrahmanirrahim. Bismillahirrahmanirrahim.

El-Hamdü li'l-lâhi rabbi'l-âlemîn.El-Hamdü li'l-lâhi rabbi'l-âlemîn. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn.Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Seyyidina ve senedinâ ve mededinâ ve şefîi'l-müznibîne tabîbi kulûbinâ Muhammedini'l-MustafâSeyyidina ve senedinâ ve mededinâ ve şefîi'l-müznibîne tabîbi kulûbinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'âhu bi-ihsânin zevi's-sıdkı ve'l-vefâ. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'âhu bi-ihsânin zevi's-sıdkı ve'l-vefâ.

Emmâ ba'd: fağlemu eyyuhel ihvan fe inna eftalil hadîsi kitabullahEmmâ ba'd: fağlemu eyyuhel ihvan fe inna eftalil hadîsi kitabullah ve eftalil hedi hediye seyyidil Muhammedin sallallahu aleyhi vesellem ve şerral umuru muhtesatuha ve eftalil hedi hediye seyyidil Muhammedin sallallahu aleyhi vesellem ve şerral umuru muhtesatuha ve külli muhtesatin bidah ve külli bidaten ve külli dalaletin ve sahibeha finnar. ve külli muhtesatin bidah ve külli bidaten ve külli dalaletin ve sahibeha finnar. Ve bi's-senedi'l-muttasili ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle: Ve bi's-senedi'l-muttasili ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle:

Kâne izâ dahele'l-mescide yekûlu: Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah, Allahümma'ğfirlî zunûbîKâne izâ dahele'l-mescide yekûlu: Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah, Allahümma'ğfirlî zunûbî ve'ftahlî ebvâbe rahmetik. Ve izâ haraca kâle; Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah,ve'ftahlî ebvâbe rahmetik. Ve izâ haraca kâle; Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah, Allahümma'ğfirlî zunûbî ve'ftahlî ebvâbe fazlik. Allahümma'ğfirlî zunûbî ve'ftahlî ebvâbe fazlik.

Hz. Fâtımatu'z-Zehrâ radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş.Hz. Fâtımatu'z-Zehrâ radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş. Peygamber Efendimiz'in mescide girerken ve çıkarken nasıl dua ettiği. Peygamber Efendimiz'in mescide girerken ve çıkarken nasıl dua ettiği.

Biz bu duaları ve bu rivayetleri okumaya başlamadan önceBiz bu duaları ve bu rivayetleri okumaya başlamadan önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruh-i pâkine hediye olsun diyePeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruh-i pâkine hediye olsun diye ve onun âl'inin, ashâbının, etbâının ve ahbâbının ruhlarına dereceleri üzere hediye olsun diye;ve onun âl'inin, ashâbının, etbâının ve ahbâbının ruhlarına dereceleri üzere hediye olsun diye; sâir enbiyâ ve mürselînin ve cümle evliyâullâh-ı mukarrabînin ve hâssaten ümmet-i Muhammed'in mürşitleri, sâir enbiyâ ve mürselînin ve cümle evliyâullâh-ı mukarrabînin ve hâssaten ümmet-i Muhammed'in mürşitleri, mürebbileri olan verese-i nebî, ulemâ-i muhakkıkîn, meşâyih-i vâsılîn sâdât-ı turuk-i aliyyemizinmürebbileri olan verese-i nebî, ulemâ-i muhakkıkîn, meşâyih-i vâsılîn sâdât-ı turuk-i aliyyemizin ve halifelerinin, müridlerinin ve muhiblerinin ruhlarına hediye olsun diye; ve halifelerinin, müridlerinin ve muhiblerinin ruhlarına hediye olsun diye; kendisinden feyz aldığımız hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'nin ruhuna hediye olsun diye;kendisinden feyz aldığımız hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'nin ruhuna hediye olsun diye; kitabını okuduğumuz Gümüşhaneli Ahmed Ziyaüddin Efendi hocamızın ruhu şâd olsun diye; kitabını okuduğumuz Gümüşhaneli Ahmed Ziyaüddin Efendi hocamızın ruhu şâd olsun diye; bu beldeleri canlarını, mallarını ortaya koyarak Allah'ın rızasını kazanmak için cihad ederek bu beldeleri canlarını, mallarını ortaya koyarak Allah'ın rızasını kazanmak için cihad ederek fethetmiş olan ecdâdımızın, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, Fatih Sultan Mehmed Han'ınfethetmiş olan ecdâdımızın, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin, Fatih Sultan Mehmed Han'ın ve ordusunun ve sâir mücahitlerin ve muvahhid askerlerin ruhlarına hediye olsun diyeve ordusunun ve sâir mücahitlerin ve muvahhid askerlerin ruhlarına hediye olsun diye ve cümle hayır sahiplerinin ve bilhassa içinde bu dersi yaptığımızve cümle hayır sahiplerinin ve bilhassa içinde bu dersi yaptığımız şu caminin bânisi İskender Paşa'nın ve bu camiyi zaman zaman tamir, tadil,şu caminin bânisi İskender Paşa'nın ve bu camiyi zaman zaman tamir, tadil, tevsi ve tecrit eylemiş olanların ruhlarına, küçük büyük yardım etmiş olanların kendilerinin tevsi ve tecrit eylemiş olanların ruhlarına, küçük büyük yardım etmiş olanların kendilerinin ve geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye ve biz yaşayan müslümanların dave geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye ve biz yaşayan müslümanların da gafletten uyanıp ömürümüz Rabbimizin rızasına uygun geçirmemize vesile olsun,gafletten uyanıp ömürümüz Rabbimizin rızasına uygun geçirmemize vesile olsun, Kur'an-ı Kerîm'in yolunda yürüyelim, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine uyalım,Kur'an-ı Kerîm'in yolunda yürüyelim, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine uyalım, onu şu karmaşık asırda ihya eyleyip yüzlerce şehit sevabı kazanalım diye onu şu karmaşık asırda ihya eyleyip yüzlerce şehit sevabı kazanalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerif okuyalım öyle başlayalım. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerif okuyalım öyle başlayalım.

Okuduğumuz rivayetler Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 532. sayfasında yer alıyor. Okuduğumuz rivayetler Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 532. sayfasında yer alıyor.

Fâtımatu'z-Zehrâ ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in çok kıymetli kerimeleriFâtımatu'z-Zehrâ ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in çok kıymetli kerimeleri ve biz mü'minlerin annesi, cennet hatunlarının efendisi olan mübarek kişidir.ve biz mü'minlerin annesi, cennet hatunlarının efendisi olan mübarek kişidir. Allah şefaatine nail eylesin. Şöyle rivayet etmiş ki; Allah şefaatine nail eylesin. Şöyle rivayet etmiş ki;

Kâne izâ dahele'l-mescide yekûlu.Kâne izâ dahele'l-mescide yekûlu. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz mescide girdikleri zaman şöyle buyururlardı…" "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz mescide girdikleri zaman şöyle buyururlardı…" Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah, Allahümma'ğfirlî zunûbî ve'ftahlî ebvâbe rahmetik.Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah, Allahümma'ğfirlî zunûbî ve'ftahlî ebvâbe rahmetik. "Allah'ın adıyla 'bismillah' diye girerlermiş…" Ve's-selâmu alâ Resûlillah."Allah'ın adıyla 'bismillah' diye girerlermiş…" Ve's-selâmu alâ Resûlillah. "'Selam Allah'ın resûlüne olsun.' diye dua edermiş." "'Selam Allah'ın resûlüne olsun.' diye dua edermiş."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bize örnek olmak hususundaPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bize örnek olmak hususunda ne kadar bariz bir numune olduğunu görüyorsunuz.ne kadar bariz bir numune olduğunu görüyorsunuz. Resûlullah kendisi, kendisi ama içeri girerken, Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah, Resûlullah kendisi, kendisi ama içeri girerken, Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah, "Allah'ın Resûlüne de selam olsun." diyor. "Allah'ın Resûlüne de selam olsun." diyor. Kendinden sonra tüm ümmeti böyle diyecek, böyle desin diye böyle dua ediyor. Kendinden sonra tüm ümmeti böyle diyecek, böyle desin diye böyle dua ediyor. Sanki kendisi başka bir şahısmış, başkasına selam ediyormuş gibi, Sanki kendisi başka bir şahısmış, başkasına selam ediyormuş gibi, Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah diyor kendisine. Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah diyor kendisine.

Mü'minler -sizler ve bizler- içinde insan olmayan bir eve girebilirler.Mü'minler -sizler ve bizler- içinde insan olmayan bir eve girebilirler. Bir mekâna kapısını açıp girdiğimiz zaman nasıl selam vereceğiz?Bir mekâna kapısını açıp girdiğimiz zaman nasıl selam vereceğiz? Kapıdan girince bir selam vermek lazım ama içeride kimse yok, meskûn değil.Kapıdan girince bir selam vermek lazım ama içeride kimse yok, meskûn değil. İçinde insan yok, nasıl diyeceğiz?İçinde insan yok, nasıl diyeceğiz? es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâlihîn.es-Selâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhi's-sâlihîn. "Bize ve Allah'ın salih kullarına selam olsun." diye kendimize dua edeceğiz."Bize ve Allah'ın salih kullarına selam olsun." diye kendimize dua edeceğiz. Bizim de böyle bir duaya hakkımız var. Bizim de böyle bir duaya hakkımız var.

İnsan varsa, es-selâmu aleyküm, "Size selam olsun."; insan yoksa, es-selâmu aleynâ,İnsan varsa, es-selâmu aleyküm, "Size selam olsun."; insan yoksa, es-selâmu aleynâ, "Bize selam olsun." diyeceğiz, kendimize selam vermiş olacağız. Demek ki İslâm'da bu var. "Bize selam olsun." diyeceğiz, kendimize selam vermiş olacağız. Demek ki İslâm'da bu var.

Peygamber Efendimiz, camiye girerken Bismillâhi ve's-selâmu alâ ResûlillahPeygamber Efendimiz, camiye girerken Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah yani "Allah'ın adıyla ve Allah'ın resûlüne selam olsun." diyerek girerlerdi.yani "Allah'ın adıyla ve Allah'ın resûlüne selam olsun." diyerek girerlerdi. Tabi o Allah'ın resûlü! Kendi kendisine selam etmiş oluyor ve bu caiz.Tabi o Allah'ın resûlü! Kendi kendisine selam etmiş oluyor ve bu caiz. Diğer rivayeti de onun için söyledik.Diğer rivayeti de onun için söyledik. Biz de şimdi söylediğimiz zaman bizim selamımız ona Allah'ın lütfuyla ulaşmış olur. Biz de şimdi söylediğimiz zaman bizim selamımız ona Allah'ın lütfuyla ulaşmış olur.

Allahümma'ğfirlî zunûbî. "Yâ Rabbi! Ey benim yaradanım, rabbim,Allahümma'ğfirlî zunûbî. "Yâ Rabbi! Ey benim yaradanım, rabbim, hâlıkım, razıkım, her şeyimi bana bahşetmiş olan!" İğfirlî zunûbî. "Sen benim günahlarımı bağışla." hâlıkım, razıkım, her şeyimi bana bahşetmiş olan!" İğfirlî zunûbî. "Sen benim günahlarımı bağışla."

Halbuki Allahu Teâlâ hazretleri Fetih sûresinin başındaki âyet-i kerîmelerleHalbuki Allahu Teâlâ hazretleri Fetih sûresinin başındaki âyet-i kerîmelerle Peygamber Efendimiz'in şahsına öyle büyük bir teveccüh göstermiş, öyle büyük iltifatta bulunmuş ki; Peygamber Efendimiz'in şahsına öyle büyük bir teveccüh göstermiş, öyle büyük iltifatta bulunmuş ki;

Li-yağfira lekallâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhara.Li-yağfira lekallâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhara. "Senin evvelki hatalarını, zellelerini, kusurlarını, ayak sürçmelerini, küçük yanılmalarını da"Senin evvelki hatalarını, zellelerini, kusurlarını, ayak sürçmelerini, küçük yanılmalarını da ileriye dönük hatalarını, kusurlarını da mağfiret etti, mağfiret edecek." diyeileriye dönük hatalarını, kusurlarını da mağfiret etti, mağfiret edecek." diye Allahu Teâlâ hazretleri,resûlünün her şeyini peşin olarak affetmiş olduğunu bildirmiş oluyor.Allahu Teâlâ hazretleri,resûlünün her şeyini peşin olarak affetmiş olduğunu bildirmiş oluyor. Peygamber Efendimiz'in yaptıkları da affolmuştur, hayatının sonuna kadar yapacakları da…Peygamber Efendimiz'in yaptıkları da affolmuştur, hayatının sonuna kadar yapacakları da… Daha yapmadan, ileride belki bir hatası olur ama onu önceden Allah affetmiş. Daha yapmadan, ileride belki bir hatası olur ama onu önceden Allah affetmiş.

Li-yağfira lekallâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhara. Li-yağfira lekallâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhara.

Öyle bir peygamber! Öyle bir üstün kul, sevgili kul!Öyle bir peygamber! Öyle bir üstün kul, sevgili kul! Ama görüyorsunuz nasıl yemek yerken, yemekten kalkınca, bir şey giyerken,Ama görüyorsunuz nasıl yemek yerken, yemekten kalkınca, bir şey giyerken, bir yere girerken, çıkarken dua ediyor… bir yere girerken, çıkarken dua ediyor… Her anı yaradanı ile. Zihninden hiçbir anda Allahu Teâlâ hazretlerinin, yaradanının şuuru, bilgisi, Her anı yaradanı ile. Zihninden hiçbir anda Allahu Teâlâ hazretlerinin, yaradanının şuuru, bilgisi, irfanı, marifeti eksik olmuyor; öyle bir mübarek! irfanı, marifeti eksik olmuyor; öyle bir mübarek! Fakat öyle olmasına rağmen o kadar da mütevazı, diyor ki; Fakat öyle olmasına rağmen o kadar da mütevazı, diyor ki;

"Yâ Rabbi! Sen benim günahlarımı afv u mağfiret eyle." "Yâ Rabbi! Sen benim günahlarımı afv u mağfiret eyle."

Halbuki affedilmiş. Zaten günah işlemez.Halbuki affedilmiş. Zaten günah işlemez. Peygamberler "ismet" sıfatıyla muttasıftırlar, masumdurlar. Peygamberler "ismet" sıfatıyla muttasıftırlar, masumdurlar. Masum demek, "ismet" sıfatıyla muttasıf demekMasum demek, "ismet" sıfatıyla muttasıf demek yani Allahu Teâlâ hazretleri peygamberleri günah işlemekten mahfuz tutmuştur.yani Allahu Teâlâ hazretleri peygamberleri günah işlemekten mahfuz tutmuştur. İçtihatlarında, düşünce tarzlarında ufak tefek hataları, yanılmaları olur;İçtihatlarında, düşünce tarzlarında ufak tefek hataları, yanılmaları olur; bu ufak tefek hatalara "zelle" denir yani ayak sürçmesi... bu ufak tefek hatalara "zelle" denir yani ayak sürçmesi... Hani insan normal tıkır tıkır yürürken, bir takılır, bir sendeler… Hani insan normal tıkır tıkır yürürken, bir takılır, bir sendeler… Sendeleme, ayak sürçmesi mânasına eskiler edeben, edebe riayet ederek öyle demişler. Sendeleme, ayak sürçmesi mânasına eskiler edeben, edebe riayet ederek öyle demişler.

Peygamberler günahlardan masumdur, günah işlemezler.Peygamberler günahlardan masumdur, günah işlemezler. Allah günah işleyecek kimseyi peygamber seçmez, peygamber seçmiş kuluna da günah işlettirmez.Allah günah işleyecek kimseyi peygamber seçmez, peygamber seçmiş kuluna da günah işlettirmez. Günah işlemekten mahfuzdurlar, korunmuşturlar. Günah işlemekten mahfuzdurlar, korunmuşturlar.

Bir keresinde Peygamber Efendimiz daha küçücük iken,Bir keresinde Peygamber Efendimiz daha küçücük iken, arkadaşları memleketin düğününü seyretmeye gitmişler.arkadaşları memleketin düğününü seyretmeye gitmişler. O da, "Bu gece de ben göreyim şu düğünü." demiş. Gidecek, uzaktan düğüne bakacak. O da, "Bu gece de ben göreyim şu düğünü." demiş. Gidecek, uzaktan düğüne bakacak. Hani biz de küçüklüğümüzde köylerde düğün olduğu zaman, kenardan bakmışızdır.Hani biz de küçüklüğümüzde köylerde düğün olduğu zaman, kenardan bakmışızdır. Şöyle düğün oluyor, gelin böyle çıkıyor, döşek böyle çıkıyor, kına gecesinde şöyle oluyor,Şöyle düğün oluyor, gelin böyle çıkıyor, döşek böyle çıkıyor, kına gecesinde şöyle oluyor, lüksler yanıyor, kavak ağaçları hışır hışır sallanırken, tepsiler içinde çerez gidiyor, vs… lüksler yanıyor, kavak ağaçları hışır hışır sallanırken, tepsiler içinde çerez gidiyor, vs… İşte insan bu merasimi, buna benzer şeyleri seyretmek ister. İşte insan bu merasimi, buna benzer şeyleri seyretmek ister.

Peygamber Efendimiz düğün seyretmeye giderken Allah bir uyku veriyor,Peygamber Efendimiz düğün seyretmeye giderken Allah bir uyku veriyor, yolda uyuyup kalıyor, sabaha doğru uyanıyor.yolda uyuyup kalıyor, sabaha doğru uyanıyor. Yani Allah ona, o düğünü bile seyrettirmemiş, öyle korumuş.Yani Allah ona, o düğünü bile seyrettirmemiş, öyle korumuş. Ama ona rağmen öyle mütevazı, öyle mahviyetkârâne hareketleri var ki…Ama ona rağmen öyle mütevazı, öyle mahviyetkârâne hareketleri var ki… Tabi bize numune olsun diye ve numune olacak şekilde. Öyle bir şahıs! Tabi bize numune olsun diye ve numune olacak şekilde. Öyle bir şahıs!

"Yâ Rabbi! Sen benim günahlarımı aff-ı mağfiret et." diyor. "Yâ Rabbi! Sen benim günahlarımı aff-ı mağfiret et." diyor.

Tabi burada birşey daha söylemek lazım. Tabi burada birşey daha söylemek lazım.

Derler ki; hasenâtü'l-ebrâri seyyiâtü'l-mukarrabîn. Derler ki; hasenâtü'l-ebrâri seyyiâtü'l-mukarrabîn.

Kullar derece derece; iyisi var, daha iyisi, en iyisi, ekstra ekstrası, şahaneleri var.Kullar derece derece; iyisi var, daha iyisi, en iyisi, ekstra ekstrası, şahaneleri var. Kulların her birisi aynı değil ki! Çeşit çeşit kullar var.Kulların her birisi aynı değil ki! Çeşit çeşit kullar var. Müslüman var; namazını zar zor kılar, günahlara bir düşer bir çıkar, çamura bir batar bir temizlenir…Müslüman var; namazını zar zor kılar, günahlara bir düşer bir çıkar, çamura bir batar bir temizlenir… Müslüman var; sapa sağlam, ömrünü hayırla hasenatla geçirir… Müslüman var; arif, irfan sahibi… Müslüman var; sapa sağlam, ömrünü hayırla hasenatla geçirir… Müslüman var; arif, irfan sahibi…

Büyüklerden birisi, Resûlullah Efendimiz'den dört-beş asır sonra yaşamış ama diyor ki; Büyüklerden birisi, Resûlullah Efendimiz'den dört-beş asır sonra yaşamış ama diyor ki;

"Resûlullah Efendimiz'in mübarek siması, mübarek cemali"Resûlullah Efendimiz'in mübarek siması, mübarek cemali gözümün önünden bir an ayrılsa kendimi müslüman saymam." Ne halse, tatmayan bilmez. gözümün önünden bir an ayrılsa kendimi müslüman saymam."

Ne halse, tatmayan bilmez.

Men lem yezuk lem ya'rif. "Tatmayan bilmez." Tatmayan bu gibi şeylerin ne olduğunu bilmez.Men lem yezuk lem ya'rif. "Tatmayan bilmez."

Tatmayan bu gibi şeylerin ne olduğunu bilmez.
Demek ki Resûlullah Efendimiz'in mübarek siması devamlı karşısında, Demek ki Resûlullah Efendimiz'in mübarek siması devamlı karşısında, "Bir an kaybolsa kendimi müslüman saymam." diyor. Öyle mübarekler, öyle üstün insanlar var. "Bir an kaybolsa kendimi müslüman saymam." diyor. Öyle mübarekler, öyle üstün insanlar var.

Eskiden mi olmuş bunlar? Eskiden mi olmuş bunlar?

Bizim Fakülte'nin sekreteri vardı, Allah rahmet eylesin, cümle geçmişlerimizle beraber.Bizim Fakülte'nin sekreteri vardı, Allah rahmet eylesin, cümle geçmişlerimizle beraber. İyi bir insandı; mutekid, musalli ve imanlı, ibadetli bir kimseydi. İyi bir insandı; mutekid, musalli ve imanlı, ibadetli bir kimseydi. Hak yemez dürüst bir kimseydi.Hak yemez dürüst bir kimseydi. Allah rahmet eylesin.Allah rahmet eylesin. O anlattı: Memleketinde bir kimse komaya girmiş.O anlattı:

Memleketinde bir kimse komaya girmiş.
Hasta, kendinde değil, yakınları etrafında bekleşiyorlar.Hasta, kendinde değil, yakınları etrafında bekleşiyorlar. Konuşamıyor, gözlerini açamıyor, kıpırdayamıyor.Konuşamıyor, gözlerini açamıyor, kıpırdayamıyor. Birden yatağın içinde gözlerini açmış, oturmuş, doğrulmuş; Birden yatağın içinde gözlerini açmış, oturmuş, doğrulmuş;

"Zahmet buyurdunuz yâ Resûlallah." demiş. "Zahmet buyurdunuz yâ Resûlallah." demiş.

Ondan sonra da kelime-i şehadet getirip ruhunu teslim edivermiş.Ondan sonra da kelime-i şehadet getirip ruhunu teslim edivermiş. Demek ki Resûlullah Efendimiz'in ruhaniyeti geliverdi; o şevk, o heyecan ile komayı bile deldi, geçti.Demek ki Resûlullah Efendimiz'in ruhaniyeti geliverdi; o şevk, o heyecan ile komayı bile deldi, geçti. Doğrulmuş, tabi Resûlullah Efendimiz gelince insan kendisine bir çekidüzen vermek ister, normal... Doğrulmuş, tabi Resûlullah Efendimiz gelince insan kendisine bir çekidüzen vermek ister, normal...

Ebû Hüreyre radıyallahu anh da açlığın verdiği tâkatsizlikten kenara yığılmıştı da ayak sesleriniEbû Hüreyre radıyallahu anh da açlığın verdiği tâkatsizlikten kenara yığılmıştı da ayak seslerini ve mübarek kokusunu duyar duymaz, "Resûlullah Efendimiz geliyor." diye ayağa kalktı. ve mübarek kokusunu duyar duymaz, "Resûlullah Efendimiz geliyor." diye ayağa kalktı.

Mübarek, hani takatsizlikten gözlerin kararmıştı da yere yığılmıştın. Mübarek, hani takatsizlikten gözlerin kararmıştı da yere yığılmıştın.

"Yığıldım ama Resûlullah geliyor." O zaman hemen ayağa kalkıverdi."Yığıldım ama Resûlullah geliyor."

O zaman hemen ayağa kalkıverdi.
Yani insanın canına can katılıyor. Allah bizim de canımıza can katsın. Yani insanın canına can katılıyor. Allah bizim de canımıza can katsın.

Ve'ftahlî ebvâbe rahmetik.Ve'ftahlî ebvâbe rahmetik. "Yâ Rabbi! Sen benim kusurlarımı, günahlarımı bağışla"Yâ Rabbi! Sen benim kusurlarımı, günahlarımı bağışla ve bana rahmetinin kapılarını aç." diye dua ederdi. ve bana rahmetinin kapılarını aç." diye dua ederdi.

Ne zaman dua ederdi, bu duayı ne zaman yapardı? Mescidin kapısından içeri girerken…Ne zaman dua ederdi, bu duayı ne zaman yapardı?

Mescidin kapısından içeri girerken…
Kapı olduğu için duasında da "kapı" kelimesi geçiyor. "Bismillah." diye Allah'ın adıyla giriyor. Kapı olduğu için duasında da "kapı" kelimesi geçiyor. "Bismillah." diye Allah'ın adıyla giriyor. Her yaptığı şeyde Allah'ı düşünerek yapıyor. Besmelenin mânası da o! "Ben Allah'ı düşünüyorum.Her yaptığı şeyde Allah'ı düşünerek yapıyor. Besmelenin mânası da o! "Ben Allah'ı düşünüyorum. Allah'ın bu işi sevdiğini, sevaplı olduğunu biliyorum.Allah'ın bu işi sevdiğini, sevaplı olduğunu biliyorum. O, Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla, O buna müsaade etti diye yapıyorum.O, Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla, O buna müsaade etti diye yapıyorum. Haram kılsaydı, müsaade etmeseydi yapmazdım." demek. Haram kılsaydı, müsaade etmeseydi yapmazdım." demek.

Besmelenin derin mânası var. Günaha besmele çekilir mi? Besmelenin derin mânası var.

Günaha besmele çekilir mi?

Günaha besmele çekersen daha büyük günah olur hatta bazı alimler "küfür olur" demiş.Günaha besmele çekersen daha büyük günah olur hatta bazı alimler "küfür olur" demiş. Günahlı birşeye besmele çekilir mi?Günahlı birşeye besmele çekilir mi? Mesela, içki içiyor, Bismillahirrahmanirrahim dese olur mu? Olmaz! Kâfir olur. Neden? Mesela, içki içiyor, Bismillahirrahmanirrahim dese olur mu?

Olmaz! Kâfir olur.

Neden?

Alay mı ediyorsun? Oyuncak mı? Allah'ın senin ibadetine, senin besmelene ihtiyacı mı var, edepsiz?Alay mı ediyorsun? Oyuncak mı? Allah'ın senin ibadetine, senin besmelene ihtiyacı mı var, edepsiz? Bir tane vurur; dokuz takla atar, hücrelerini toplayamaz, zerrelerini bir daha bir araya getiremezsin. Bir tane vurur; dokuz takla atar, hücrelerini toplayamaz, zerrelerini bir daha bir araya getiremezsin.

Adamın birisi sıcak bir ülkede beton suluyormuş.Adamın birisi sıcak bir ülkede beton suluyormuş. Yeni dökülmüş betonun üstüne su dökerler ki yeniden su alsın da çatlamasın, iyice betonlaşsın diye.Yeni dökülmüş betonun üstüne su dökerler ki yeniden su alsın da çatlamasın, iyice betonlaşsın diye. Üstünden yüksek gerilim hattı yani elektrik telleri geçiyormuş.Üstünden yüksek gerilim hattı yani elektrik telleri geçiyormuş. Yüksek gerilimin 320 voltu mu 320 bin volt mu ne kadar oluyorsa…Yüksek gerilimin 320 voltu mu 320 bin volt mu ne kadar oluyorsa… Bizim lambaları yakan elektriğin voltajı 220, onunki mesela 320 bin - 350 bin…Bizim lambaları yakan elektriğin voltajı 220, onunki mesela 320 bin - 350 bin… Çok yüksek voltaj var. Betonun üstüne suyu dökerken su buharlaşır.Çok yüksek voltaj var. Betonun üstüne suyu dökerken su buharlaşır. Buharlaşınca hava buharla doluyor. Yukarıya, tellere doğru her taraf buhar oluyor.Buharlaşınca hava buharla doluyor. Yukarıya, tellere doğru her taraf buhar oluyor. O voltaj, o yüksek gerilim, su zerreleri olan buhardan atlayarakO voltaj, o yüksek gerilim, su zerreleri olan buhardan atlayarak yere bir iniyor, yıldırım çakar gibi bir çakıyor… Adamın kendisi yok oluyor. yere bir iniyor, yıldırım çakar gibi bir çakıyor… Adamın kendisi yok oluyor.

320 bin voltluk elektrik bir insanın vücudundan geçer de aşağıya giderse ne olur? 320 bin voltluk elektrik bir insanın vücudundan geçer de aşağıya giderse ne olur?

Buhar oluyor. Adam biraz önce çatının üstünde ortalığı suluyordu, biraz sonra bakıyorlar, yok! Buhar oluyor. Adam biraz önce çatının üstünde ortalığı suluyordu, biraz sonra bakıyorlar, yok!

Ne oldu? Buhar oldu. 320 bin - 350 bin volt vs. bilmiyorum ne kadarsaNe oldu?

Buhar oldu. 320 bin - 350 bin volt vs. bilmiyorum ne kadarsa
hatlardaki o kadar yüksek gerilimden buhar oluyor. Haydi aradınsa bul, adam yok. Astsubaymış, gitmiş. hatlardaki o kadar yüksek gerilimden buhar oluyor. Haydi aradınsa bul, adam yok. Astsubaymış, gitmiş.

Yani Allah dilerse bir kulunu bir anda kahreder, bir anda mahveder,Yani Allah dilerse bir kulunu bir anda kahreder, bir anda mahveder, bir anda başına yıldırım geçirir, bir anda yedi kat yerin içine sokar, batırır. bir anda başına yıldırım geçirir, bir anda yedi kat yerin içine sokar, batırır. Bir anda bir zelzele olur, yer bir açılır, adam içine bir düşer, yer kapanır.Bir anda bir zelzele olur, yer bir açılır, adam içine bir düşer, yer kapanır. Haydi, ara bul bakalım. Böyle misaller var. Haydi, ara bul bakalım. Böyle misaller var. Allah'ın kahrının, gazabının karşısında hiçbir yaratık duramaz. Allah'ın kahrının, gazabının karşısında hiçbir yaratık duramaz.

Bismillahirrahmanirrahim, "Bu işi Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla yapıyorum." demek.Bismillahirrahmanirrahim, "Bu işi Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla yapıyorum." demek. "O müsaade ettiği için, O'nun izni var diye, bunu yapınca O'ndan sevap kazanırım diye yapıyorum." demek. "O müsaade ettiği için, O'nun izni var diye, bunu yapınca O'ndan sevap kazanırım diye yapıyorum." demek.

Besmelenin kim bilir düşünsek daha nice ince mânaları var. Besmelenin kim bilir düşünsek daha nice ince mânaları var.

Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah diyor.Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah diyor. Allah'ın adını anmanın hemen arkasından Resûlullah Efendimiz'e salât ü selâm geliyor. Neden? Allah'ın adını anmanın hemen arkasından Resûlullah Efendimiz'e salât ü selâm geliyor.

Neden?

Muhterem kardeşlerim! Hiç kendi kendinize "din nasıl olur, nasıl olmalı" filan diyeMuhterem kardeşlerim!

Hiç kendi kendinize "din nasıl olur, nasıl olmalı" filan diye
düşünseydiniz bulabilir miydiniz? Bak, Allahu Teâlâ hazretleri yaratıklarından bir mübarek kulunun düşünseydiniz bulabilir miydiniz? Bak, Allahu Teâlâ hazretleri yaratıklarından bir mübarek kulunun adını kendi adıyla beraber semalara zikrettiriyor, bağırttırıyor: adını kendi adıyla beraber semalara zikrettiriyor, bağırttırıyor:

Allahu ekber Allahu ekber, Allahu ekber Allahu ekber, Eşhedü en lâ ilâhe illallah Allahu ekber Allahu ekber, Allahu ekber Allahu ekber,

Eşhedü en lâ ilâhe illallah

Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah Allah, Resûlü'nün sedasını semalara, fezalara bağırttırıyor.Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah

Allah, Resûlü'nün sedasını semalara, fezalara bağırttırıyor.
Öyle bir peygamber ki her namazımızın tahiyyatının arkasından,Öyle bir peygamber ki her namazımızın tahiyyatının arkasından, oturduktan sonra ona salât u selâm getiriyoruz.oturduktan sonra ona salât u selâm getiriyoruz. Öyle bir peygamber ki bir insan, lâ ilâhe illallah dese tamam olmuyor,Öyle bir peygamber ki bir insan, lâ ilâhe illallah dese tamam olmuyor, Muhammedün resûlullah demedikçe.Muhammedün resûlullah demedikçe. Eşhedü en lâ ilâhe illallah dese yetmiyor, Eşhedü en lâ ilâhe illallah dese yetmiyor, ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû demesi lazım geliyor. Neden? ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû demesi lazım geliyor.

Neden?

"Ben, sana elçi gönderdim."Ben, sana elçi gönderdim. Git, senden ne istediğimi, onun hadisini, onun hayatını oku, belle, öyle yap." demek.Git, senden ne istediğimi, onun hadisini, onun hayatını oku, belle, öyle yap." demek. "Evet, sen benim varlığımı kabul ettin, tamam. "Evet, sen benim varlığımı kabul ettin, tamam. Lâ ilâhe illallah dedin ama sen bana muhatap olacak bir kimse değilsin ki...Lâ ilâhe illallah dedin ama sen bana muhatap olacak bir kimse değilsin ki... Ben sana elçi gönderdim, git o elçimle konuş." demiş oluyor. Yani mâna adeta böyle.Ben sana elçi gönderdim, git o elçimle konuş." demiş oluyor. Yani mâna adeta böyle. Sen kim, doğrudan doğruya o yüce dergâh-ı izzet ile irtibat kurmak kim!Sen kim, doğrudan doğruya o yüce dergâh-ı izzet ile irtibat kurmak kim! Git bakalım Resûlullah'ın kapısına, seni kabul etsin.Git bakalım Resûlullah'ın kapısına, seni kabul etsin. Onun için hemen arasından, ve's-selâmu alâ Resûlillah, "Allah'ın elçisine selam olsun." Onun için hemen arasından, ve's-selâmu alâ Resûlillah, "Allah'ın elçisine selam olsun."

Bir varlık mensup olduğu şeyden şeref kazanır. Bu cami! Caminin şerefi ne?Bir varlık mensup olduğu şeyden şeref kazanır. Bu cami! Caminin şerefi ne? Mesela, burada birçok şey yapılamaz, burası mukaddes bir mıntıkadır.Mesela, burada birçok şey yapılamaz, burası mukaddes bir mıntıkadır. Bu cami yapılmadan önce burası bir bostandı, bir tarlaydı,Bu cami yapılmadan önce burası bir bostandı, bir tarlaydı, bir arsaydı ama Allah'ın ibadethanesi oldu, şeref kazandı. bir arsaydı ama Allah'ın ibadethanesi oldu, şeref kazandı. Bu caminin içinde şunu yapamazsın bunu yapamazsın, şunu edemezsin bunu edemezsin,Bu caminin içinde şunu yapamazsın bunu yapamazsın, şunu edemezsin bunu edemezsin, şöyle yapman lazım böyle yapmaman lazım…şöyle yapman lazım böyle yapmaman lazım… Boş bir kâğıt! Matbaaya gelmeden önce fabrikadan çıkan bir kâğıttır, ne yaparsan yap.Boş bir kâğıt! Matbaaya gelmeden önce fabrikadan çıkan bir kâğıttır, ne yaparsan yap. Ama üstüne Kur'an, hadis veya din kitabı, bir dinî ifade basıldığı zaman hususiyet kazanır. Neden? Ama üstüne Kur'an, hadis veya din kitabı, bir dinî ifade basıldığı zaman hususiyet kazanır.

Neden?

Dinle alaka peyda etti. Bir insan! Bir insan ama Allah'ın gönderdiği bir elçi!Dinle alaka peyda etti. Bir insan! Bir insan ama Allah'ın gönderdiği bir elçi! O zaman o çok büyük hürmet kazanır. Bir veli! Bir kul ama Allah'ın sevdiği bir kul olmuş.O zaman o çok büyük hürmet kazanır. Bir veli! Bir kul ama Allah'ın sevdiği bir kul olmuş. Sen onun kalbini kırarsan, hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz, "Kim benim evliyamdan,Sen onun kalbini kırarsan, hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz, "Kim benim evliyamdan, velilerimden bir velinin kalbini kırarsa ben ona harp ilan ederim.velilerimden bir velinin kalbini kırarsa ben ona harp ilan ederim. Sen misin benim bir velime karşı çıkan diye harp ilan ederim." diyor. Hadîs-i şerîfte var.Sen misin benim bir velime karşı çıkan diye harp ilan ederim." diyor. Hadîs-i şerîfte var. Fe kad âzentuhû bi'l-muhârebe. "Onunla harp ederim, harp ilan ederim." Fe kad âzentuhû bi'l-muhârebe. "Onunla harp ederim, harp ilan ederim." Başına gelecekleri görsün bakalım, demek. Neden? O kul basit bir kuldu.Başına gelecekleri görsün bakalım, demek.

Neden?

O kul basit bir kuldu.
Ben onun babasını, anasını, kendisini, küçüklüğünü, hastalandığı ve sıhhatli olduğu zamanı tanırdım.Ben onun babasını, anasını, kendisini, küçüklüğünü, hastalandığı ve sıhhatli olduğu zamanı tanırdım. Ama o, Allah'ın sevgili kulu oldu. Allah'ın sevgili kulu olunca o zaman bir şey kazanıyor. Ama o, Allah'ın sevgili kulu oldu. Allah'ın sevgili kulu olunca o zaman bir şey kazanıyor. Ayrı bir mahiyet kazanıyor. Onun için Resûlullah bizim dinimizin direğidir. Ayrı bir mahiyet kazanıyor.

Onun için Resûlullah bizim dinimizin direğidir.
Resûlullah'a bağlanmadan, inanmadan, sarılmadan, salât u selâm getirmeden [olmaz.]Resûlullah'a bağlanmadan, inanmadan, sarılmadan, salât u selâm getirmeden [olmaz.] Peygamber Efendimiz, "Ben bir toplantıda anılırım da bir kimse bana salât u selâm getirmezse…" Peygamber Efendimiz, "Ben bir toplantıda anılırım da bir kimse bana salât u selâm getirmezse…"

Fe-kad cefânî. "Bana zulmetmiş olur." diyor. Fe-kad cefânî. "Bana zulmetmiş olur." diyor.

Bir başka hadîs-i şerîfte, "Burnu yere sürtsün." diyor. Kimin? Bir başka hadîs-i şerîfte, "Burnu yere sürtsün." diyor.

Kimin?

"Ben yanında anıldığım zaman bana salât ü selâm getirmeyenin." "Ben yanında anıldığım zaman bana salât ü selâm getirmeyenin."

Rağime enfu raculin zükirtu ındehû fe-lem yusalli aleyye. Rağime enfu raculin zükirtu ındehû fe-lem yusalli aleyye.

İnsanın burnunun yere sürtmesi ne demek? Hiç senin burnun yere sürttü mü?İnsanın burnunun yere sürtmesi ne demek? Hiç senin burnun yere sürttü mü? Tepe taklak gideceksin, burnun yerlere sürtecek, alnın, burnun kanayacak; kötü bir durum.Tepe taklak gideceksin, burnun yerlere sürtecek, alnın, burnun kanayacak; kötü bir durum. "Burnu yerlerde sürtsün." diyor yani "Baş aşağı gelsin." demek oluyor. Sürtsün demek değil de, sürter! "Burnu yerlerde sürtsün." diyor yani "Baş aşağı gelsin." demek oluyor. Sürtsün demek değil de, sürter!

Ankara'da vaazın arkasından bana bir kâğıt verdiler. Diyor ki;Ankara'da vaazın arkasından bana bir kâğıt verdiler. Diyor ki; "Hocam! Buraya birisi geldi. Resûlullah'ın hadislerini inkâr ediyor." "Hocam! Buraya birisi geldi. Resûlullah'ın hadislerini inkâr ediyor."

Hey cahil! Hey gafil! Hey ahmak! Sen nereye sataştığının farkında mısın?Hey cahil! Hey gafil! Hey ahmak! Sen nereye sataştığının farkında mısın? Yaptığın işin, cahilliğinin büyüklüğünün farkında mısın? Yaptığın işin, cahilliğinin büyüklüğünün farkında mısın?

Onun için; Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah. Ondan sonra; Allahümma'ğfirlî zunûbî.Onun için; Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah. Ondan sonra; Allahümma'ğfirlî zunûbî. "Yâ Rabbi! Benim kusurlarımı, günahlarımı affet. Bana rahmetinin kapılarını aç." "Yâ Rabbi! Benim kusurlarımı, günahlarımı affet. Bana rahmetinin kapılarını aç."

Ve izâ haraca kâle. "Peygamber Efendimiz çıkarken ne derdi?"Ve izâ haraca kâle. "Peygamber Efendimiz çıkarken ne derdi?" Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah.Bismillâhi ve's-selâmu alâ Resûlillah. "Yine ilk başta Allah'ın adıyla ve Resûlullah'a salât u selâm ederek." "Yine ilk başta Allah'ın adıyla ve Resûlullah'a salât u selâm ederek."

Sonra; Allahümma'ğfirlî zunûbî ve'ftahlî ebvâbe fazlik. "Yâ Rabbi! Benim günahlarımı mağfiret eyle."Sonra; Allahümma'ğfirlî zunûbî ve'ftahlî ebvâbe fazlik.

"Yâ Rabbi! Benim günahlarımı mağfiret eyle."
Ve'ftahlî ebvâbe fazlik. "Bana ihsanının, kereminin, fazlının kapılarını aç." Ve'ftahlî ebvâbe fazlik. "Bana ihsanının, kereminin, fazlının kapılarını aç."

Ötekisinde, "Rahmetinin kapılarını aç." dedi, çıkarken de,Ötekisinde, "Rahmetinin kapılarını aç." dedi, çıkarken de, "Fazlının, kereminin kapılarını aç." diye dua ettiği rivayet edilmiş. "Fazlının, kereminin kapılarını aç." diye dua ettiği rivayet edilmiş.

Hocamız bu hadîs-i şerîfin şerhinde diyor ki: Hocamız bu hadîs-i şerîfin şerhinde diyor ki:

İçeri girerken, "Yâ Rabbi, sen bana rahmetinin kapılarını aç." diye dua etti,İçeri girerken, "Yâ Rabbi, sen bana rahmetinin kapılarını aç." diye dua etti, çıkarken "Yâ Rabbi, sen bana ihsanının, ikramının, fazlının kapılarını aç." dedi. çıkarken "Yâ Rabbi, sen bana ihsanının, ikramının, fazlının kapılarını aç." dedi. Ne demek?Ne demek? Niçin böyle dedi? Çünkü bir mescide giren ilk önce Allah'ın rahmetini arar.Niçin böyle dedi? Çünkü bir mescide giren ilk önce Allah'ın rahmetini arar. Allah'ın kendisine acımasını, rahmet ve merhamet eylemesini, lütfeylemesini düşünür.Allah'ın kendisine acımasını, rahmet ve merhamet eylemesini, lütfeylemesini düşünür. İlk önce Allah kendisine merhamet edecek, rahmet edecek; onu düşünür. Sonra orada ibadet etti. İlk önce Allah kendisine merhamet edecek, rahmet edecek; onu düşünür. Sonra orada ibadet etti. Çıkarken de artık Allah'ın emrini yerine getirmiş, buyruğunu tutmuş bir kul olduğu için,Çıkarken de artık Allah'ın emrini yerine getirmiş, buyruğunu tutmuş bir kul olduğu için, "Fazl u keremini isterim yâ Rabbi!" demiş oluyor. "Fazl u keremini isterim yâ Rabbi!" demiş oluyor.

Mesela, cuma gününde namaz kılmayı bildiren âyet-i kerîmenin arkasından ne deniliyor? Mesela, cuma gününde namaz kılmayı bildiren âyet-i kerîmenin arkasından ne deniliyor?

Fe-izâ kudiyeti's-salâtu. "Namaz kılındığı zaman…" Fe'nteşirû fi'l-ard. "Yeryüzüne dağılın."Fe-izâ kudiyeti's-salâtu. "Namaz kılındığı zaman…" Fe'nteşirû fi'l-ard. "Yeryüzüne dağılın." Ve'bteğû min fazlillah.Ve'bteğû min fazlillah. "Allah'ın fazl u kereminden nasibiniz neyse onlardan istifade edin, alın." deniliyor. "Allah'ın fazl u kereminden nasibiniz neyse onlardan istifade edin, alın." deniliyor.

Dışarıda, günlük hayatta Allah'ın kendisineDışarıda, günlük hayatta Allah'ın kendisine geçim vs. bâbından ne ihsanı, ne ikramı olacaksa artık onları ister.geçim vs. bâbından ne ihsanı, ne ikramı olacaksa artık onları ister. Burada Allah'ın rahmetine erdin, şimdi ibadetini yapmış bir kimse olarak kapıdan dışarıda Burada Allah'ın rahmetine erdin, şimdi ibadetini yapmış bir kimse olarak kapıdan dışarıda artık dünya çalışmalarına, geçim meselelerine meşgul olabilirsin, gibi bir mâna...artık dünya çalışmalarına, geçim meselelerine meşgul olabilirsin, gibi bir mâna... Allah'ın fazl u keremi, ikramı; gıdalar, yiyecekler, içecekler, kazançlar dışarıda.Allah'ın fazl u keremi, ikramı; gıdalar, yiyecekler, içecekler, kazançlar dışarıda. İlahî vazifeni yaptın, şimdi dünyevî çalışmalarına müsaade kapısı açıldı, gibi oluyor.İlahî vazifeni yaptın, şimdi dünyevî çalışmalarına müsaade kapısı açıldı, gibi oluyor. Onun için, "Yâ Rabbi! Sen bana fazl u kereminin Onun için, "Yâ Rabbi! Sen bana fazl u kereminin yani ihsan ve ikramının kapılarını aç." diye çıkarken [istiyor.] yani ihsan ve ikramının kapılarını aç." diye çıkarken [istiyor.] Rahmet caminin içinde, rızıklar vs. de caminin dışındaki çalışmalarla elde edeceği içinRahmet caminin içinde, rızıklar vs. de caminin dışındaki çalışmalarla elde edeceği için çıkarken fazlik diye fazlını istiyor.çıkarken fazlik diye fazlını istiyor. Mescide girerken yapılan duayı Gümüşhaneli hocamız bir başka hadis kitabından nakletmiş,Mescide girerken yapılan duayı Gümüşhaneli hocamız bir başka hadis kitabından nakletmiş, oradaki rivayet şöyle; oradaki rivayet şöyle;

Kâne izâ dahale'l-mescide sallâ alâ Muhammedin ve selleme ve kâle,Kâne izâ dahale'l-mescide sallâ alâ Muhammedin ve selleme ve kâle, Rabbi'ğfirlî zunûbî ve'ftahlî ebvâbe rahmetike.Rabbi'ğfirlî zunûbî ve'ftahlî ebvâbe rahmetike. Ve izâ harace sallâ alâ Muhammedin ve selleme, Rabbi'ğfirlî zunûbî ve'ftahlî ebvâbe fazlike. Ve izâ harace sallâ alâ Muhammedin ve selleme, Rabbi'ğfirlî zunûbî ve'ftahlî ebvâbe fazlike.

İki kaynağın rivayeti birbirine çok yakın ama ufak tefek kelime değişiklikleri bile olsaİki kaynağın rivayeti birbirine çok yakın ama ufak tefek kelime değişiklikleri bile olsa hadis ilmi ciddi bir ilim olduğundan alimler, "ikisi de aynı kapıya çıkar" diye bırakmamış.hadis ilmi ciddi bir ilim olduğundan alimler, "ikisi de aynı kapıya çıkar" diye bırakmamış. "Filanca kaynak şöyle yazmış." diye kelimesi kelimesine, noktası noktasına onu yazıyor."Filanca kaynak şöyle yazmış." diye kelimesi kelimesine, noktası noktasına onu yazıyor. "Öbür kaynakta şöyle demiş." diye kelimesi kelimesine, noktası noktasına yazıyor."Öbür kaynakta şöyle demiş." diye kelimesi kelimesine, noktası noktasına yazıyor. Onlar bir harfini, bir kelimeyi değiştirmezler. Ve veya fe'yi değiştirmezler.Onlar bir harfini, bir kelimeyi değiştirmezler. Ve veya fe'yi değiştirmezler. Hadis ilmi o kadar ciddidir, o kadar önemlidir, kelimeye o kadar dikkat ederler. Hadis ilmi o kadar ciddidir, o kadar önemlidir, kelimeye o kadar dikkat ederler.

Burada mâna şöyle; "Peygamber Efendimiz mescide girdiği zaman…" Sallâ alâ Muhammedin.Burada mâna şöyle;

"Peygamber Efendimiz mescide girdiği zaman…" Sallâ alâ Muhammedin.
"Muhammed'e salât ederdi." Ve selemle. "Salât ve selam ederdi." Yukarıda ne dedi? "Muhammed'e salât ederdi." Ve selemle. "Salât ve selam ederdi."

Yukarıda ne dedi?

Ve's-selâmu alâ Resûlillah dedi. Orada selam ettiğini söyledi,Ve's-selâmu alâ Resûlillah dedi. Orada selam ettiğini söyledi, burada "Muhammed'e salât ve selam eylerdi." diye ne yaptığını hikâye etmiş. Sonra ne derdi? burada "Muhammed'e salât ve selam eylerdi." diye ne yaptığını hikâye etmiş. Sonra ne derdi?

Rabbi'ğfirlî zunûbî ve'ftahlî ebvâbe rahmetike. "Yâ Rabbim! Benim günahlarımı bağışlaRabbi'ğfirlî zunûbî ve'ftahlî ebvâbe rahmetike. "Yâ Rabbim! Benim günahlarımı bağışla ve bana rahmetinin kapılarını aç." ve bana rahmetinin kapılarını aç." Ve izâ harace sallâ alâ Muhammedin ve selleme. "Dışarı çıkarken de Muhammed'eVe izâ harace sallâ alâ Muhammedin ve selleme. "Dışarı çıkarken de Muhammed'e salât eder ve selam eylerdi." Ve kâle. "Derdi ki…" Rabbi'ğfirlî zunûbî ve'ftahlî ebvâbe fazlike. salât eder ve selam eylerdi." Ve kâle. "Derdi ki…" Rabbi'ğfirlî zunûbî ve'ftahlî ebvâbe fazlike. "Yâ Rabbi! Günahlarımı bağışla ve bana fazlının, ihsanının, ikramının, kereminin kapılarını aç." "Yâ Rabbi! Günahlarımı bağışla ve bana fazlının, ihsanının, ikramının, kereminin kapılarını aç."

Aynı şeymiş demek ki Gümüşhaneli Hocamız iki rivayeti birden nakletti. Aynı şeymiş demek ki Gümüşhaneli Hocamız iki rivayeti birden nakletti.

[Ahmed Ziyaeddin-i Gümüşhânevî] Hocamız, bu kitabı yazmış olan alim kişidir.[Ahmed Ziyaeddin-i Gümüşhânevî] Hocamız, bu kitabı yazmış olan alim kişidir. Âdet-i seniyyesi böyledir; muhtelif rivayetleri peş peşe alır.Âdet-i seniyyesi böyledir; muhtelif rivayetleri peş peşe alır. "Bak, bu hususta şu alim böyle dedi, bu alim de şöyle dedi." der."Bak, bu hususta şu alim böyle dedi, bu alim de şöyle dedi." der. Bir de bazen bir hadîs-i şerîf alır, ona "Filanca alimler zayıf veyahut senedi munkatıBir de bazen bir hadîs-i şerîf alır, ona "Filanca alimler zayıf veyahut senedi munkatı veya şöyle böyle demişlerdir." yazar. Altında bir başka rivayet daha alır,veya şöyle böyle demişlerdir." yazar. Altında bir başka rivayet daha alır, orada senet sağlamdır, hadis zayıf değildir. Hasen veya sahih hadistir. Hocamız demek ister ki; orada senet sağlamdır, hadis zayıf değildir. Hasen veya sahih hadistir. Hocamız demek ister ki;

"Bu rivayette böyle ama aslında bu sağlamdır. Bunu Peygamber Efendimiz söylemiştir."Bu rivayette böyle ama aslında bu sağlamdır. Bunu Peygamber Efendimiz söylemiştir. İşte ikinci delilim budur." Onun için aynı mânada birkaç hadis peş peşe geliyor. İşte ikinci delilim budur."

Onun için aynı mânada birkaç hadis peş peşe geliyor.

Kâne izâ dahale'l-mescide kâle, Bismillâhi Allâhümme salli alâ Muhammedin ve ezvâc-i Muhammedin. Kâne izâ dahale'l-mescide kâle, Bismillâhi Allâhümme salli alâ Muhammedin ve ezvâc-i Muhammedin.

Enes radıyallahu anh'ten… Buyurmuş ki; Enes radıyallahu anh'ten…

Buyurmuş ki;

"Peygamber Efendimiz mescide girdiği zaman 'bismillah' derdi.""Peygamber Efendimiz mescide girdiği zaman 'bismillah' derdi." "Sonra, Allahümme salli alâ Muhammedin ve ezvâc-i Muhammedin,"Sonra, Allahümme salli alâ Muhammedin ve ezvâc-i Muhammedin, 'Yâ Rabbi! Muhammed'e ve zevcelerine, hanımlarına salât eyle.' derdi." 'Yâ Rabbi! Muhammed'e ve zevcelerine, hanımlarına salât eyle.' derdi."

Belki bir keresinde de böyle etmiştir, onun için bu rivayet de gelmiştir. Muhterem kardeşlerim! Belki bir keresinde de böyle etmiştir, onun için bu rivayet de gelmiştir.

Muhterem kardeşlerim!

Hanımlarını da duadan unutmamış.Hanımlarını da duadan unutmamış. Ben camiye giderken, selamünaleyküm derim, bizim hatun arkadan seslenir;Ben camiye giderken, selamünaleyküm derim, bizim hatun arkadan seslenir; "Bizi duadan unutma." der. "Bizi duadan unutma." der. Bilmiyorum, siz kapıdan girerken hanımlarınızı duadan unuttunuz mu, unutmadınız mı? Bilmiyorum, siz kapıdan girerken hanımlarınızı
duadan unuttunuz mu, unutmadınız mı?
Bu hadîs-i şerîf hatırınızda kalsın, onları da duadan unutmayın. Kusuru varsa kusuru düzelsin diye;Bu hadîs-i şerîf hatırınızda kalsın, onları da duadan unutmayın. Kusuru varsa kusuru düzelsin diye; keremi, ihsanı varsa ziyade olsun diye; Allah razı olsun diye dua edersiniz.keremi, ihsanı varsa ziyade olsun diye; Allah razı olsun diye dua edersiniz. Peygamber Efendimiz bizim numunemiz; camiden içeri girerken hanımları için de dua edermiş.Peygamber Efendimiz bizim numunemiz; camiden içeri girerken hanımları için de dua edermiş. Buradan o anlaşılıyor. Buradan o anlaşılıyor.

Hz. Ömer radıyallahu anh'a birisi hanımından şikâyet için gitmek istemiş.Hz. Ömer radıyallahu anh'a birisi hanımından şikâyet için gitmek istemiş. Hanımı hakkında ne şikâyet edecekse, halife olduğu için ona gitmiş. Hanımı hakkında ne şikâyet edecekse, halife olduğu için ona gitmiş. Kapısının yanına kadar gelmiş, bakmış içeriden biraz gürültü patırtı geliyor.Kapısının yanına kadar gelmiş, bakmış içeriden biraz gürültü patırtı geliyor. Kapıyı vurmamış, öyle durmuş, "Herhalde şimdi girmem münasip olmayacak." diye döndüğü sırada Kapıyı vurmamış, öyle durmuş, "Herhalde şimdi girmem münasip olmayacak." diye döndüğü sırada kapıyı Hz. Ömer Efendimiz açmış. "Ne o?" demiş. Gülmüş, demiş ki; kapıyı Hz. Ömer Efendimiz açmış. "Ne o?" demiş. Gülmüş, demiş ki;

"Ey halife, yâ Ömer! Ben sana bizim hatundan birkaç söz söyleyecektim"Ey halife, yâ Ömer! Ben sana bizim hatundan birkaç söz söyleyecektim ama baktım içeriden sesler biraz yüksek çıkıyordu. ama baktım içeriden sesler biraz yüksek çıkıyordu. Sizde de aynı durum var, onun için söylemekten vazgeçtim, dönüyordum." Hz. Ömer Efendimiz demiş ki; Sizde de aynı durum var, onun için söylemekten vazgeçtim, dönüyordum." Hz. Ömer Efendimiz demiş ki;

"Onlar bizim ihtiyaçlarımızı giderirler, yemeklerimizi yaparlar, ev işlerimizde bize yardımcı olurlar."Onlar bizim ihtiyaçlarımızı giderirler, yemeklerimizi yaparlar, ev işlerimizde bize yardımcı olurlar. Onları hoş görmek lazım..." Onları hoş görmek lazım..."

Sahabe rıdvanullahi aleyhim ecmain evliyâ tabakasının en üstünüdür.Sahabe rıdvanullahi aleyhim ecmain evliyâ tabakasının en üstünüdür. Öteki, tanıdığımız evliyâların en yükseği derecede sahabenin en aşağısından sonra gelir.Öteki, tanıdığımız evliyâların en yükseği derecede sahabenin en aşağısından sonra gelir. Çünkü onlar Peygamber Efendimiz'i gördüler, sohbetine erdiler.Çünkü onlar Peygamber Efendimiz'i gördüler, sohbetine erdiler. O gözleri ile o mübarek zâtın cemalini gördüler, kulakları [ile sesini işittiler.]O gözleri ile o mübarek zâtın cemalini gördüler, kulakları [ile sesini işittiler.] Onun için onların derecesine kimse erişemez. Onun için onların derecesine kimse erişemez.

Sanıyor ve seziyorum ki o gelirken Hz. Ömer anladı,Sanıyor ve seziyorum ki o gelirken Hz. Ömer anladı, ona ders olsun diye içeride gürültü patırtı mahsustan yaptırdı. Allahu a'lem, bana öyle gibi geliyor. ona ders olsun diye içeride gürültü patırtı mahsustan yaptırdı. Allahu a'lem, bana öyle gibi geliyor. "Bak! Her evde böyle olabilir, sen hanımından şikâyet etme." demek yani. "Bak! Her evde böyle olabilir, sen hanımından şikâyet etme." demek yani.

Bizim bir kütüphaneci tanıdığımız vardı. Diyordu ki; Bizim bir kütüphaneci tanıdığımız vardı. Diyordu ki;

"Ben evlendiğim zaman hanımla pazarlık ettim." "Ben evlendiğim zaman hanımla pazarlık ettim."

Nasıl pazarlık ettin? Nasıl pazarlık ettin?

Demiş ki; "Hanım! Ben bazen dışarıdan canım sıkkın gelirim.Demiş ki; "Hanım! Ben bazen dışarıdan canım sıkkın gelirim. Bağırır çağırırsam sen hiçbir şey deme, sus. Benim sinirim geçince söyleyeceğini söylersin.Bağırır çağırırsam sen hiçbir şey deme, sus. Benim sinirim geçince söyleyeceğini söylersin. Senin de bir şeye canın sıkılıp yüksek sesle bir şey dersen ben de sana bir şey demeyeceğim.Senin de bir şeye canın sıkılıp yüksek sesle bir şey dersen ben de sana bir şey demeyeceğim. O iş geçtikten sonra söyleyeceğimi söyleyeceğim. Tamam mı?" "Tamam!" demişler, öyle anlaşmışlar.O iş geçtikten sonra söyleyeceğimi söyleyeceğim. Tamam mı?" "Tamam!" demişler, öyle anlaşmışlar. Çok iyi ve uygun olur.Çok iyi ve uygun olur. O sinirliyken sen bir şey söylersen, sen sinirliyken o bir şey söylerse kavga kıyamet kopar. O sinirliyken sen bir şey söylersen, sen sinirliyken o bir şey söylerse kavga kıyamet kopar.

Duydum ki bir dış ülkede, orduda iki asker arasında kavga olsaDuydum ki bir dış ülkede, orduda iki asker arasında kavga olsa yirmi dört saat geçmeden şikâyet edemezmiş.yirmi dört saat geçmeden şikâyet edemezmiş. Hele bir yirmi dört saat geçsin, bir soğusun, adamın burnundan soluması geçsin, bakalım.Hele bir yirmi dört saat geçsin, bir soğusun, adamın burnundan soluması geçsin, bakalım. Haklı mı haksız mı o zaman düşünecek, sinirleri yatışacak, uyuyacak, yemek yiyecek vs.Haklı mı haksız mı o zaman düşünecek, sinirleri yatışacak, uyuyacak, yemek yiyecek vs. Ondan sonra her şeyi daha etraflı düşünmeye başlayacak.Ondan sonra her şeyi daha etraflı düşünmeye başlayacak. "O zaman çok sinirliydim ama biraz da kabahat bendeydi galiba." der, gitmekten vazgeçer."O zaman çok sinirliydim ama biraz da kabahat bendeydi galiba." der, gitmekten vazgeçer. Yirmi dört saatten önce müracaat etmek yasakmış. Yirmi dört saatten önce müracaat etmek yasakmış. Demek ki Peygamber Efendimiz camiye girerken mübarek zevcelerine kiDemek ki Peygamber Efendimiz camiye girerken mübarek zevcelerine ki her birisi biz mü'minlerin analarıdır -ümmehât-ı mü'minîn- dua eder, öyle girermiş.her birisi biz mü'minlerin analarıdır -ümmehât-ı mü'minîn- dua eder, öyle girermiş. Ne güzel numune bizim için. Kâne izâ dahele's-sûka kâle:Ne güzel numune bizim için.

Kâne izâ dahele's-sûka kâle:
Bismillâhi, Allahümme innî es'elüke min hayri hâzihi's-sûkiBismillâhi, Allahümme innî es'elüke min hayri hâzihi's-sûki ve hayri mâ fîhâ ve eûzu bike min şerrihâ ve şerri mâ fîhâ.ve hayri mâ fîhâ ve eûzu bike min şerrihâ ve şerri mâ fîhâ. Allahümme innî eûzu bike en usîbe fîhâ yemînen fâciraten safkaten hâsirah. Allahümme innî eûzu bike en usîbe fîhâ yemînen fâciraten safkaten hâsirah.

Büreyde radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.Büreyde radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Peygamber Efendimiz çarşıya, pazara gittiği zaman da dua ederdi.Peygamber Efendimiz çarşıya, pazara gittiği zaman da dua ederdi. Pazara girdiği zaman nasıl dua ederdi? İşte bu okuduğum duayı ederdi: Pazara girdiği zaman nasıl dua ederdi? İşte bu okuduğum duayı ederdi:

Bismillâh, Allahümme innî es'elüke min hayri hâzihi's-sûkiBismillâh, Allahümme innî es'elüke min hayri hâzihi's-sûki ve hayri mâ fîhâ ve eûzu bike min şerrihâ ve şerri mâ fîhâ.ve hayri mâ fîhâ ve eûzu bike min şerrihâ ve şerri mâ fîhâ. Allahümme innî eûzu bike en usîbe fîhâ yemînen fâciraten ve safkaten hâsirah diye dua ederdi.Allahümme innî eûzu bike en usîbe fîhâ yemînen fâciraten ve safkaten hâsirah diye dua ederdi. Bunu çarşıya, pazara girerken siz de söyleyin. Ne diyormuş? Bunu çarşıya, pazara girerken siz de söyleyin.

Ne diyormuş?

Başında yine bismillah diyormuş. Allah'ın adıyla giriyor.Başında yine bismillah diyormuş. Allah'ın adıyla giriyor. Çarşıdaki alış veriş de Allah rızası için, orada davranışları da Allah rızası için. Çarşıdaki alış veriş de Allah rızası için, orada davranışları da Allah rızası için.

Bismillah der, sonra dua ederdi. Allahümme innî es'elüke.Bismillah der, sonra dua ederdi. Allahümme innî es'elüke. "Allahım! Ben senden isterim ki…" Min hayri hâzihi's-sûki. "Bu çarşının hayrını isterim.""Allahım! Ben senden isterim ki…" Min hayri hâzihi's-sûki. "Bu çarşının hayrını isterim." Ve hayri mâ fîhâ. "İçindeki metâların da hayırlısını isterim." Ve hayri mâ fîhâ. "İçindeki metâların da hayırlısını isterim."

Bunun içinde ne mal, ne meta, ne alışveriş edeceğim malzeme varsa onun da hayırlısını isterim.Bunun içinde ne mal, ne meta, ne alışveriş edeceğim malzeme varsa onun da hayırlısını isterim. Çarşıya girişimin de hayrını isterim. Çarşıya girişimin de hayrını isterim. Yani, "Burada hayırlı bir şeyle karşılaşayım ve alacağım malzeme de hayırlı olsun." diye dua edermiş. Yani, "Burada hayırlı bir şeyle karşılaşayım ve alacağım malzeme de hayırlı olsun." diye dua edermiş.

Tabi hayırlısını isterim sözü biraz belki eksik kaldı.Tabi hayırlısını isterim sözü biraz belki eksik kaldı. Hayır kelimesi Arapça'da aynı zamanda ism-i tafdil mânasınadır yani tercümesinde,Hayır kelimesi Arapça'da aynı zamanda ism-i tafdil mânasınadır yani tercümesinde, "Bu çarşının en hayırlısını isterim, bu çarşıdaki şeylerin en hayırlısını isterim." olur. "Bu çarşının en hayırlısını isterim, bu çarşıdaki şeylerin en hayırlısını isterim." olur. İsm-i tafdil mânasıyla "en" kelimesini de eklemek caiz olur.İsm-i tafdil mânasıyla "en" kelimesini de eklemek caiz olur. Yani, "Ben burada ne alacaksam onun en hayırlısını isterim. Yani, "Ben burada ne alacaksam onun en hayırlısını isterim. Bu çarşının, pazarın içinde ne gibi olaylarla karşılaşacaksam en hayırlısıyla karşılaşayım." dermiş. Bu çarşının, pazarın içinde ne gibi olaylarla karşılaşacaksam en hayırlısıyla karşılaşayım." dermiş.

Ve eûzu bike. "Sana sığınırım..." Min şerrihâ. "Bu çarşının şerrinden sana sığınırım."Ve eûzu bike. "Sana sığınırım..." Min şerrihâ. "Bu çarşının şerrinden sana sığınırım." Ve şerri mâ fîhâ. "İçindeki metaın, malın, malzemenin de şerrinden, kötülüğünden sana sığınırım." Ve şerri mâ fîhâ. "İçindeki metaın, malın, malzemenin de şerrinden, kötülüğünden sana sığınırım."

Bunu da ism-i tafdil mânasına alabiliriz. Şer, Arapça'da ism-i tafdil mânasına da kullanılır.Bunu da ism-i tafdil mânasına alabiliriz. Şer, Arapça'da ism-i tafdil mânasına da kullanılır. "Bu çarşının en kötü taraflarından ve mallarının en kötüsünden sana sığınırım." diye de düşünülebilir."Bu çarşının en kötü taraflarından ve mallarının en kötüsünden sana sığınırım." diye de düşünülebilir. Demek ki gayet güzel bir dua!Demek ki gayet güzel bir dua! İçine girdiği zaman hayırla karşılaşmasını istiyor ve alacağın şeyin de hayırlı olmasını istiyor;İçine girdiği zaman hayırla karşılaşmasını istiyor ve alacağın şeyin de hayırlı olmasını istiyor; içindeki metaların şerli olmamasını ve şerle karşılaşmamayı istiyor. içindeki metaların şerli olmamasını ve şerle karşılaşmamayı istiyor.

Allahümme innî eûzu bike. "Yâ Rabbi! Hiç şüphe yok ki ben sana sığınırım."Allahümme innî eûzu bike. "Yâ Rabbi! Hiç şüphe yok ki ben sana sığınırım." En usîbe fîhâ yemînen fâciraten. "Burada birisi kalkıp da bana yalan yere yemin etmesin." En usîbe fîhâ yemînen fâciraten. "Burada birisi kalkıp da bana yalan yere yemin etmesin."

Birisinin yalan yemininden sana sığınırım. Beni kandırmasın. Birisinin yalan yemininden sana sığınırım. Beni kandırmasın.

"Vallahi idare etmez, billahi idare etmez. Senden önce gelen çok daha fazlasını vermişti…" "Vallahi idare etmez, billahi idare etmez. Senden önce gelen çok daha fazlasını vermişti…"

Yalan! Öyle bir yalancıyla karşılaşmasın, yalan bir yeminle karşı karşıya gelmesin diye dua ederdi. Yalan! Öyle bir yalancıyla karşılaşmasın, yalan bir yeminle karşı karşıya gelmesin diye dua ederdi.

Bir de; ve safkaten hâsiraten, "Kayba uğratıcı bir hile ile karşılaşmaktan sana sığınırım." Bir de; ve safkaten hâsiraten, "Kayba uğratıcı bir hile ile karşılaşmaktan sana sığınırım."

İnsan bir şey alıyor, eve geliyor bakıyor ki filanca yeri kusurlu, falanca yeri bozuk,İnsan bir şey alıyor, eve geliyor bakıyor ki filanca yeri kusurlu, falanca yeri bozuk, üst tarafı doğru, alt tarafı eğri… üst tarafı doğru, alt tarafı eğri… Meyveleri sen ne güzel görmüştün, orada ne güzel pırıl pırıldı, imrenmiştin,Meyveleri sen ne güzel görmüştün, orada ne güzel pırıl pırıldı, imrenmiştin, "pahalı pahalı şundan alayım da iyisi olsun" dedin. İçine kaç tane çürük sokuşturmuş… "pahalı pahalı şundan alayım da iyisi olsun" dedin. İçine kaç tane çürük sokuşturmuş…

Ben bir keresinde öğleyin geldim, evde yemek yok. Hanım, "yumurta al" dedi.Ben bir keresinde öğleyin geldim, evde yemek yok. Hanım, "yumurta al" dedi. Çıktım dışarıya, bir yumurtacı… Param az, her şeyim ölçülü, beş tane yumurta aldım. Çıktım dışarıya, bir yumurtacı… Param az, her şeyim ölçülü, beş tane yumurta aldım. Eve geldik, hemen yiyeceğim yine Fakülte'ye gideceğim. Eve geldik, hemen yiyeceğim yine Fakülte'ye gideceğim. Hanım tavayı ocağa koydu; yumurtanın birini kırdı, içinde bir şey yok, ikincisini kırdı,Hanım tavayı ocağa koydu; yumurtanın birini kırdı, içinde bir şey yok, ikincisini kırdı, içinde bir şey yok, üçüncüsünü kırdı, içinde bir şey yok, dördüncüsünü kırdı,içinde bir şey yok, üçüncüsünü kırdı, içinde bir şey yok, dördüncüsünü kırdı, içinde bir şey yok, beşincisini kırdı, içinde bir şey yok. içinde bir şey yok, beşincisini kırdı, içinde bir şey yok. Anlaşılan, adam gitmiş yumurtacıdan çürüğe ayrılmış yumurtaları almış.Anlaşılan, adam gitmiş yumurtacıdan çürüğe ayrılmış yumurtaları almış. Onları yıkamış, pırıl pırıl da görünüyor. Onları yıkamış, pırıl pırıl da görünüyor. Köylü kıyafeti de giymiş; başına kep, kasket, beline kuşak, ayağına çarık, elinde sepet…Köylü kıyafeti de giymiş; başına kep, kasket, beline kuşak, ayağına çarık, elinde sepet… Ben de köy yumurtası diye gittim, aldım. Âhirette de bunun bir hesabı var.Ben de köy yumurtası diye gittim, aldım.

Âhirette de bunun bir hesabı var.
Dünyada, birinci rauntta o galip. Birinci rauntta o galip ama bir de bunun âhireti var.Dünyada, birinci rauntta o galip. Birinci rauntta o galip ama bir de bunun âhireti var. Hemen dışarı çıktım, yok! Aradınsa bul; burada bir köylü dayı vardı, elinde bir sepet vardı… Hemen dışarı çıktım, yok! Aradınsa bul; burada bir köylü dayı vardı, elinde bir sepet vardı… Adam sattığı malın ne olduğunu biliyor, hain, ben dışarı çıkarım bulurum diye hemen kaybolmuş. Adam sattığı malın ne olduğunu biliyor, hain, ben dışarı çıkarım bulurum diye hemen kaybolmuş.

Ankara'nın Ulus diye merkezî bir hal çarşısı var. Bir keresinde oraya gittim.Ankara'nın Ulus diye merkezî bir hal çarşısı var. Bir keresinde oraya gittim. Yumurtaları dizmiş, bayılırsınız. Deterjanla yıkanmış gibi tertemiz yumurtalar.Yumurtaları dizmiş, bayılırsınız. Deterjanla yıkanmış gibi tertemiz yumurtalar. Tavuk hiç kirletmemiş, çok titiz bir tavuk sanki… Bütün yumurtalar tertemiz.Tavuk hiç kirletmemiş, çok titiz bir tavuk sanki… Bütün yumurtalar tertemiz. Zabıta geldi, "Yine mi sen?" dedi. Adam eğildi, büzüldü filan... Demek ki onlar biliyorlar.Zabıta geldi, "Yine mi sen?" dedi. Adam eğildi, büzüldü filan... Demek ki onlar biliyorlar. Suçluları, sabıkalıları biliyorlar. Adam çürük yumurta satmayı meslek edinmiş… Suçluları, sabıkalıları biliyorlar. Adam çürük yumurta satmayı meslek edinmiş…

Allah akıl fikir versin. Kendisini aldatıyor. Kendisini aldatıyor. Kendisini aldatıyor. Allah akıl fikir versin. Kendisini aldatıyor. Kendisini aldatıyor. Kendisini aldatıyor.

Peygamber Efendimiz çarşıya girince nasıl dua edermiş?; Peygamber Efendimiz çarşıya girince nasıl dua edermiş?;

"Yâ Rabbi! Ben bu çarşının ve içindeki malların hayırlısını isterim. Bu alışverişin hayırlısını isterim,"Yâ Rabbi! Ben bu çarşının ve içindeki malların hayırlısını isterim. Bu alışverişin hayırlısını isterim, şerlisinden sana sığınırım. Malların da şerlisinden sana sığınırım. şerlisinden sana sığınırım. Malların da şerlisinden sana sığınırım. Burada bir yalan yere yeminle karşılaşmaktanBurada bir yalan yere yeminle karşılaşmaktan veyahut ziyana uğratıcı bir hileye uğramaktan sana sığınırım." diye dua ederek çarşıya girermiş. veyahut ziyana uğratıcı bir hileye uğramaktan sana sığınırım." diye dua ederek çarşıya girermiş.

Bir keresinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz çarşıya girdi.Bir keresinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz çarşıya girdi. Peygamber Efendimiz peygamberdi ama hem devlet reisiydi, hem belediye reisiydi,Peygamber Efendimiz peygamberdi ama hem devlet reisiydi, hem belediye reisiydi, hem ordu komutanıydı, her şeydi, her şeyi tamdı.hem ordu komutanıydı, her şeydi, her şeyi tamdı. Çarşıya girdi, dolaşırken orada satılan mallardan birisinin içine, alt tarafına elini soktu, çevirdi.Çarşıya girdi, dolaşırken orada satılan mallardan birisinin içine, alt tarafına elini soktu, çevirdi. Altı ıslak, üstü kuru; neyse o mal. Aslında ıslak olmaması, kuru olması lazım! O zaman dedi ki: Altı ıslak, üstü kuru; neyse o mal. Aslında ıslak olmaması, kuru olması lazım! O zaman dedi ki:

Men gaşşenâ fe-leyse minnâ. "Kim bizi aldatır, kandırırsa o bizden değildir." Men gaşşenâ fe-leyse minnâ. "Kim bizi aldatır, kandırırsa o bizden değildir."

Mü'minliğe, Müslümanlığa yakışmaz.Mü'minliğe, Müslümanlığa yakışmaz. Müslüman, dobra dobra malını ortaya koyar, kusuru varsa kusurunu da söyler. Müslüman, dobra dobra malını ortaya koyar, kusuru varsa kusurunu da söyler.

"Bak, şu malın gösterişi yoktur ama bu daha iyi pişer, fiyatı da daha ucuzdur."Bak, şu malın gösterişi yoktur ama bu daha iyi pişer, fiyatı da daha ucuzdur. Şu mal gösterişlidir ama suni yemle şişirilmiş, büyütülmüştür. Bunun parası çok ama şu kusuru vardır…" Şu mal gösterişlidir ama suni yemle şişirilmiş, büyütülmüştür. Bunun parası çok ama şu kusuru vardır…"

Fasulyeleri gördüm, hiçbir yerinde deliği yok.Fasulyeleri gördüm, hiçbir yerinde deliği yok. Abim maldan anlıyor, dedi ki; "Bu fasulyelerin içi kurtludur." Abim maldan anlıyor, dedi ki; "Bu fasulyelerin içi kurtludur." Deme! Açtık, baktık, içinde tombul tombul kurtlar var. Hiç deliği yok, bir şeyi yok.Deme! Açtık, baktık, içinde tombul tombul kurtlar var. Hiç deliği yok, bir şeyi yok. Onun neresinden giriyor, Allah nasıl yaratıyor anlayamadım. Hiç deliği yok, içi kurtlu...Onun neresinden giriyor, Allah nasıl yaratıyor anlayamadım. Hiç deliği yok, içi kurtlu... O fasulye ucuzdur, öteki fasulye pahalıdır. "Bundan alma, bu kurtlu olur.O fasulye ucuzdur, öteki fasulye pahalıdır. "Bundan alma, bu kurtlu olur. Bunun cinsi böyle, bu kurtsuzdur." filan diye söylemek lazım!Bunun cinsi böyle, bu kurtsuzdur." filan diye söylemek lazım! Malın ayıbını söylemeden satarsa o da bir aldatma olur. Ayıbını da söylemesi gerekiyor.Malın ayıbını söylemeden satarsa o da bir aldatma olur. Ayıbını da söylemesi gerekiyor. Veyahut "haliyle satıyorum" demesi lazım! Veyahut "haliyle satıyorum" demesi lazım!

Ankara'da göğsünde istiklal madalyası olan bir tanıdık amcamız var.Ankara'da göğsünde istiklal madalyası olan bir tanıdık amcamız var. Bir ara bakkallık yapmış. Yaşlı bir kadın gelmiş; Bir ara bakkallık yapmış. Yaşlı bir kadın gelmiş;

"Şuradan tereyağ ver. Nasıl tereyağın, iyi mi?" demiş. "Eh işte, tereyağ gibi tereyağ." demiş. "Şuradan tereyağ ver. Nasıl tereyağın, iyi mi?" demiş.

"Eh işte, tereyağ gibi tereyağ." demiş.

"Canım sen benimle alay mı ediyorsun?" deyince; "Tereyağ gibi tereyağ…"Canım sen benimle alay mı ediyorsun?" deyince;

"Tereyağ gibi tereyağ…
Bilmem, ben imal etmedim ki. Getiriyorlar, satıyorum. Bilmem, ben imal etmedim ki. Getiriyorlar, satıyorum. Tereyağına benziyor, tereyağı gibi ama ötesini söylemiyor." Tereyağına benziyor, tereyağı gibi ama ötesini söylemiyor."

Kadın ona kızmış, zabıtaya şikâyet etmiş. Zabıta gelmiş, ona da öyle söylemiş; Kadın ona kızmış, zabıtaya şikâyet etmiş. Zabıta gelmiş, ona da öyle söylemiş;

"Tereyağ gibi tereyağ… Benim bunun tahlilini yapacak gücüm, kuvvetim yok."Tereyağ gibi tereyağ… Benim bunun tahlilini yapacak gücüm, kuvvetim yok. Sakallı, dürüst bir adamım. Ben buna 'halis' dersem, içinde bir katışık varsa ona ortak olmuş olurum.Sakallı, dürüst bir adamım. Ben buna 'halis' dersem, içinde bir katışık varsa ona ortak olmuş olurum. Onun için olduğu haliyle, olduğu gibi söylüyorum." demiş. Onun için olduğu haliyle, olduğu gibi söylüyorum." demiş.

Ne mübarek insanlar! 90 yaşına gelmiş, belki daha fazla; dinç!Ne mübarek insanlar! 90 yaşına gelmiş, belki daha fazla; dinç! İbadetten diri, beli iki kat bükülmüş ama namazını bırakmaz. Sapa sağlam insan! İbadetten diri, beli iki kat bükülmüş ama namazını bırakmaz. Sapa sağlam insan!

Allah razı olsun, perdeci bir kardeşimiz vardı. Birisi perdesinin demirlerini soruyor; Allah razı olsun, perdeci bir kardeşimiz vardı. Birisi perdesinin demirlerini soruyor;

"Bu demirin üstündeki yaldızlar acaba bozulur mu?" diyor."Bu demirin üstündeki yaldızlar acaba bozulur mu?" diyor. "Üstündeki yaldızlar çıkmaz, bozulmaz değil mi?" diyor. "Üstündeki yaldızlar çıkmaz, bozulmaz değil mi?" diyor.

"Bozulmaz" dese yetecek, "he he" dese geçiştirecek. Öyle demiyor. "Bozulmaz" dese yetecek, "he he" dese geçiştirecek. Öyle demiyor.

"Geçen gün götürürken elime çıktı, bozuluyor." diyor. Aferin yani doğruyu söylüyor. "Geçen gün götürürken elime çıktı, bozuluyor." diyor.

Aferin yani doğruyu söylüyor.

Bir başka kardeşimiz vardı, ticareti hoşuma giderdi. Dükkânına gider otururdum.Bir başka kardeşimiz vardı, ticareti hoşuma giderdi. Dükkânına gider otururdum. Müşteri gelir; onu çıkartır, bunu çıkartır, onu çıkartır, bunu çıkartır, almaz… Müşteri gelir; onu çıkartır, bunu çıkartır, onu çıkartır, bunu çıkartır, almaz…

"Kusura bakmayın, sizi yordum." der; "Estağfurullah vazifemiz." der. "Kusura bakmayın, sizi yordum." der;

"Estağfurullah vazifemiz." der.

"Efendim, daha aşağı olmaz mı?" deyince; "Daha aşağı veremeyeceğim."Efendim, daha aşağı olmaz mı?" deyince;

"Daha aşağı veremeyeceğim.
Hakkınızdır, gidin başka dükkânlarda bakın.Hakkınızdır, gidin başka dükkânlarda bakın. Eğer yine uygun görürseniz buyurun, bekleriz, şeref verirsiniz." filan diye uğurlardı. Eğer yine uygun görürseniz buyurun, bekleriz, şeref verirsiniz." filan diye uğurlardı.

Filozof gibi, gayet güzel konuşa konuşa… Hoşuma giderdi. Filozof gibi, gayet güzel konuşa konuşa… Hoşuma giderdi.

Allah ticareti güzel yapmayı nasip etsin.Allah ticareti güzel yapmayı nasip etsin. Ticaret güzeldir, Peygamber Efendimiz ticaret yapmış ama ticareti güzel yapmak lazım!Ticaret güzeldir, Peygamber Efendimiz ticaret yapmış ama ticareti güzel yapmak lazım! Ticaretin içine hile katmamak, helal malın alışverişini harama döndürmemek lazım!Ticaretin içine hile katmamak, helal malın alışverişini harama döndürmemek lazım! İki paralık menfaat için âhiretini mahvetmemek, adamın hakkını sırtına yüklenmemek lazım! İki paralık menfaat için âhiretini mahvetmemek, adamın hakkını sırtına yüklenmemek lazım! Yapacağın şeyi doğru düzgün yap! Peygamber Efendimiz çarşıda böyle dua edermiş. Sonraki hadîs-i şerîf: Yapacağın şeyi doğru düzgün yap!

Peygamber Efendimiz çarşıda böyle dua edermiş. Sonraki hadîs-i şerîf:

Kâne izâ dahale beytehû bede'e bi's-sivâk. Kâne izâ dahale beytehû bede'e bi's-sivâk.

Müslim, İbn Mâce, Ebû Dâvud ve Nesaî Hz. Âişe validemizden rivayet etmiş.Müslim, İbn Mâce, Ebû Dâvud ve Nesaî Hz. Âişe validemizden rivayet etmiş. Bu hadîs-i şerîf, Peygamber Efendimiz'in evine girerken ilk iş olarak ne yaptığını anlatıyor. Bu hadîs-i şerîf, Peygamber Efendimiz'in evine girerken ilk iş olarak ne yaptığını anlatıyor.

Ne tahmin edersiniz? Misvak kullanırmış. Hemen içeri girerken misvak kullanırmış.Ne tahmin edersiniz?

Misvak kullanırmış. Hemen içeri girerken misvak kullanırmış.
Peygamber Efendimiz'in dişleri inci gibiydi.Peygamber Efendimiz'in dişleri inci gibiydi. Ağzını açtığı zaman, konuşurken dişlerinden etrafa nurlar saçılırdı.Ağzını açtığı zaman, konuşurken dişlerinden etrafa nurlar saçılırdı. Pırıl pırıl, inci gibi dişleri vardı. Pırıl pırıl, inci gibi dişleri vardı. Evine girerken ilk önce hemen misvaklanıyor ve sahabesine tavsiyesi var.Evine girerken ilk önce hemen misvaklanıyor ve sahabesine tavsiyesi var. Hadîs-i şerîften biliyoruz, diyor ki; Hadîs-i şerîften biliyoruz, diyor ki;

"Benim karşıma dişleriniz sararmış, ağzınız kokulu bir tarzda gelmeyin." "Benim karşıma dişleriniz sararmış, ağzınız kokulu bir tarzda gelmeyin."

Ne zaman söylüyor bunu? Ne zaman söylüyor bunu?

1400 küsur yıl önce söylüyor. Nerede söylüyor? 1400 küsur yıl önce söylüyor.

Nerede söylüyor?

Suudi Arabistan idaresi altında bulunan Hicaz mıntıkasında... Suudi Arabistan idaresi altında bulunan Hicaz mıntıkasında...

O zaman nasıl bir ortamda söylüyor? O zaman nasıl bir ortamda söylüyor?

Gıda yok, dükkân yok, su yok, kumaş yok, alışveriş zor, hayat şartları zor, evler basit, şunu yok, bunu yok…Gıda yok, dükkân yok, su yok, kumaş yok, alışveriş zor, hayat şartları zor, evler basit, şunu yok, bunu yok… Her türlü zorluğun olduğu sırada söylüyor. Her türlü zorluğun olduğu sırada söylüyor.

Nasıl sağlıyor bu diş temizliğini? Nasıl sağlıyor bu diş temizliğini?

Misvak otu denilen bir ağaç var. Belki o ağacın başka adı da var.Misvak otu denilen bir ağaç var. Belki o ağacın başka adı da var. Zaten otuz-kırk çeşit ağaçtan yapılabilirmiş. O ağacın köklerini topraktan çıkartıyorlar.Zaten otuz-kırk çeşit ağaçtan yapılabilirmiş. O ağacın köklerini topraktan çıkartıyorlar. Topraktaki kökleri ağzınıza alıp da hafif hafif,Topraktaki kökleri ağzınıza alıp da hafif hafif, bastıra bastıra biraz dişinizle çiğnerseniz lifleri tellenir.bastıra bastıra biraz dişinizle çiğnerseniz lifleri tellenir. Sonra onun hafif baharlı, biberli gibi yakıcı ve tuzluca bir tadı vardır. Sonra onun hafif baharlı, biberli gibi yakıcı ve tuzluca bir tadı vardır.

Misvak son derece şifalı bir ot veya ağaç kökü… Son derece şifalı…Misvak son derece şifalı bir ot veya ağaç kökü… Son derece şifalı… Bir dişçi kardeşimiz içindeki maddeleri tahlil etmiş.Bir dişçi kardeşimiz içindeki maddeleri tahlil etmiş. Bunun içinde bir kere antiseptik yani temizleyici ve mikropları öldürücü maddeler var.Bunun içinde bir kere antiseptik yani temizleyici ve mikropları öldürücü maddeler var. Ve baz özelliğinde… O ne işe yarıyor. Ağızdaki mikroplar gıda artıklarını asite çeviriyorlar.Ve baz özelliğinde… O ne işe yarıyor. Ağızdaki mikroplar gıda artıklarını asite çeviriyorlar. Bozuşturdukları zaman ekşitiyor, fokurdatıyor.Bozuşturdukları zaman ekşitiyor, fokurdatıyor. Hani bir yemeği bir yerde birkaç gün bıraksanız fokurdar, fışkırır… Hani bir yemeği bir yerde birkaç gün bıraksanız fokurdar, fışkırır…

Bir tadına bak bakalım… Ekşi! Yani asit oluyor. Fışkırdı, bozuldu, tahammur etti, asit oldu.Bir tadına bak bakalım…

Ekşi! Yani asit oluyor. Fışkırdı, bozuldu, tahammur etti, asit oldu.
Tabi ağızdaki gıda artıkları da temizlenmediği zaman Tabi ağızdaki gıda artıkları da temizlenmediği zaman içindeki mikroplar yani canlılar o gıdaları çürüttürüyor. içindeki mikroplar yani canlılar o gıdaları çürüttürüyor. Havada da, suda da, her yerde birçok canlılar var. Ağızda da canlılar var. Havada da, suda da, her yerde birçok canlılar var. Ağızda da canlılar var. O canlılar o gıdaları bozuşturuyor ve asit çıkıyor.O canlılar o gıdaları bozuşturuyor ve asit çıkıyor. Asit de dişlerin malzemesini, kireçli yapısını, minesini vesairesini eritiyor.Asit de dişlerin malzemesini, kireçli yapısını, minesini vesairesini eritiyor. Hani mermerin üzerine tuzruhunu döktüğünüzde fışır fışır bakarsınız mermeri delmiş;Hani mermerin üzerine tuzruhunu döktüğünüzde fışır fışır bakarsınız mermeri delmiş; onun gibi yapıyor. onun gibi yapıyor. Misvakın baz özelliğin onu yani ağızda meydana gelmiş asiditeyi-asitlik ortamını söndürüyor. Misvakın baz özelliğin onu yani ağızda meydana gelmiş asiditeyi-asitlik ortamını söndürüyor.

Bir de antiseptik özelliği var. Bir de mideye yararmış. Bir de göze yararmış…Bir de antiseptik özelliği var. Bir de mideye yararmış. Bir de göze yararmış… Peygamber Efendimiz, on tane faydasını sayıyor. Peygamber Efendimiz, on tane faydasını sayıyor. Ağzı temizleyicidir ve Rabbin rızasını kazanmaya vesiledir. Neden? Ağzı temizleyicidir ve Rabbin rızasını kazanmaya vesiledir.

Neden?

Rabbimiz temizliğin her çeşidini seviyor onun için. Rabbimiz temizliğin her çeşidini seviyor onun için.

"Ama benim abam yamalı, pantolonum yamalı, çorabım gözenmiş ve tamir edilmiş…" "Ama benim abam yamalı, pantolonum yamalı, çorabım gözenmiş ve tamir edilmiş…"

Olsun! Temiz olsun yeter ki. Su bulamıyor musun, buluyorsun. Yıka şöyle!Olsun! Temiz olsun yeter ki. Su bulamıyor musun, buluyorsun. Yıka şöyle! Hiç bekârlık çekmedin mi, hiç mendil, çorap yıkamadın mı? Yıka, as!Hiç bekârlık çekmedin mi, hiç mendil, çorap yıkamadın mı? Yıka, as! İki-üç tane al, o kuruyunca ötekisini giy, her gün değiştir. İki-üç tane al, o kuruyunca ötekisini giy, her gün değiştir.

Kimisi, ayakları teke gibi koka koka gezer. Maşallah sıhhatlidir, ciğeri sağlamdır; ayakları kokar.Kimisi, ayakları teke gibi koka koka gezer. Maşallah sıhhatlidir, ciğeri sağlamdır; ayakları kokar. Pabucunu bir çıkarttı mı otobüsün içinde duramazsınız. Yaz günlerinde öyle oluyor.Pabucunu bir çıkarttı mı otobüsün içinde duramazsınız. Yaz günlerinde öyle oluyor. Otobüste adamın ayağı terliyor, bir çıkartıyor, hemen muavin geliyor, "ayağını giy" diyor. Neden? Otobüste adamın ayağı terliyor, bir çıkartıyor, hemen muavin geliyor, "ayağını giy" diyor.

Neden?

Otobüste müşteri kalmayacak, hepsi kaçacak. Kokudan… Bu ayağı da bu çorabı da yıkamak lazım! Otobüste müşteri kalmayacak, hepsi kaçacak. Kokudan… Bu ayağı da bu çorabı da yıkamak lazım!

Millet camiye geliyor, ben o çorapla bastığı yere acıyorum.Millet camiye geliyor, ben o çorapla bastığı yere acıyorum. Bu çorabı pabucun içine tık, içeri sokma! Şadırvanda da ayağını güzelce, gıcır gıcır yıka, içeri gel.Bu çorabı pabucun içine tık, içeri sokma! Şadırvanda da ayağını güzelce, gıcır gıcır yıka, içeri gel. Çıplak ayakla namaz kılmak günah değil, bir şey değil; gayet normal. Temiz o.Çıplak ayakla namaz kılmak günah değil, bir şey değil; gayet normal. Temiz o. Senin o kirli ayağın, ıslak çorabınla gelip bastığın yerlereSenin o kirli ayağın, ıslak çorabınla gelip bastığın yerlere öbür kardeşin başını koyacak, alnını koyacak. Onun için temizliğe topluca riayet etmemiz lazım! öbür kardeşin başını koyacak, alnını koyacak. Onun için temizliğe topluca riayet etmemiz lazım!

Allah korumazsa biz mahvoluruz. Toplu ibadet yerlerinde Allah korumazsa halimiz harap olur.Allah korumazsa biz mahvoluruz. Toplu ibadet yerlerinde Allah korumazsa halimiz harap olur. Peygamber Efendimiz temizliğin her çeşidine çok dikkat ederdi.Peygamber Efendimiz temizliğin her çeşidine çok dikkat ederdi. Saçına, sakalına, dişine dikkat ederdi. Fazla kıllarının izalesine, traşına dikkat ederdi. Saçına, sakalına, dişine dikkat ederdi. Fazla kıllarının izalesine, traşına dikkat ederdi.

Bir keresinde Peygamber Efendimiz'in zevcelerinden bir tanesi;Bir keresinde Peygamber Efendimiz'in zevcelerinden bir tanesi; "Yâ Resûlallah! Kapıda bir misafir var, sizi görmek istiyor.""Yâ Resûlallah! Kapıda bir misafir var, sizi görmek istiyor." Peygamber Efendimiz ne yaptı? Oradaki su kabına eğildi.Peygamber Efendimiz ne yaptı? Oradaki su kabına eğildi. Ayna şimdi bizim için çok basit bir maddedir ya, o zaman ayna yoktu, kolay bulunan bir şey değildi.Ayna şimdi bizim için çok basit bir maddedir ya, o zaman ayna yoktu, kolay bulunan bir şey değildi. Nasıl yapacak aynayı? Ancak gümüş aynalar vardı. Nasıl yapacak aynayı? Ancak gümüş aynalar vardı. Gümüşü iyice silip parlattığı zaman düz ve çok cilalı ise bir metalik ayna gibi oluyor, Gümüşü iyice silip parlattığı zaman düz ve çok cilalı ise bir metalik ayna gibi oluyor, yüzünü biraz görebiliyordu. Eğildi su kabına, saçını sakalını düzeltti.yüzünü biraz görebiliyordu. Eğildi su kabına, saçını sakalını düzeltti. Onun üzerine Peygamber Efendimiz'in zevcesi olan mü'minlerin anası dedi ki; "Sen de mi yâ Resûlallah!" Onun üzerine Peygamber Efendimiz'in zevcesi olan mü'minlerin anası dedi ki;

"Sen de mi yâ Resûlallah!"

Peygamber Efendimiz'e Allah temizliği, güzelliği emretti. Efendimiz çok itinalı idi.Peygamber Efendimiz'e Allah temizliği, güzelliği emretti. Efendimiz çok itinalı idi. Saçını düzeltti, sakalını intizama soktu, öyle çıktı.Saçını düzeltti, sakalını intizama soktu, öyle çıktı. Biz şimdi derbeder derbeder, dağınık çıkıyoruz.Biz şimdi derbeder derbeder, dağınık çıkıyoruz. Ceket bir omuzda, pantolon, çoraplar, ayakkabımız öyle, sokaklarımız çamur…Ceket bir omuzda, pantolon, çoraplar, ayakkabımız öyle, sokaklarımız çamur… Bir yürüdük mü dizlerimize kadar, bir de hızlı koşarsak Bir yürüdük mü dizlerimize kadar, bir de hızlı koşarsak pabuçların arka tarafından ensemize kadar çamur çıkıyor.pabuçların arka tarafından ensemize kadar çamur çıkıyor. Hiç denediniz mi veya başınıza geldi mi? Bakıyorsunuz, ensede çamur var. Niye koştun ya? Hiç denediniz mi veya başınıza geldi mi? Bakıyorsunuz, ensede çamur var.

Niye koştun ya?

Otobüse yetişeceğim diye koşarken pabucun arkasından çamur bir zıplıyor, insanın ensesine, sırtına...Otobüse yetişeceğim diye koşarken pabucun arkasından çamur bir zıplıyor, insanın ensesine, sırtına... Paltonun arkası tepeye kadar çamur olmuş, farkında değil. Paltonun arkası tepeye kadar çamur olmuş, farkında değil.

Biz müslümanlara bu şeyler yakışmazdı. Bizim sokaklarımız eskiden Arnavut kaldırımıydı.Biz müslümanlara bu şeyler yakışmazdı. Bizim sokaklarımız eskiden Arnavut kaldırımıydı. Arnavut kardeşlerimiz gelir, taşları döşermiş. En çok onların işi imiş, kaldırım yaparlarmış.Arnavut kardeşlerimiz gelir, taşları döşermiş. En çok onların işi imiş, kaldırım yaparlarmış. Sonradan kesme parke taş çıkmış filan ama temizmiş. Şimdi bir acayip olduk. Temizliği de unuttuk. Sonradan kesme parke taş çıkmış filan ama temizmiş. Şimdi bir acayip olduk. Temizliği de unuttuk.

Herkes evinin önünü temizlesin diyen kim? Bir belediye reisi mi? Hayır, Peygamber Efendimiz! Herkes evinin önünü temizlesin diyen kim? Bir belediye reisi mi?

Hayır, Peygamber Efendimiz!

Herkes evinin önünü temizlerse belde tertemiz olur.Herkes evinin önünü temizlerse belde tertemiz olur. O hadîs-i şerîfi belediye ilgililerinin yazması lazım!O hadîs-i şerîfi belediye ilgililerinin yazması lazım! Herkes evinin önünü temizlerse, çamurunu izale ederse ortalık tertemiz olur. Herkes evinin önünü temizlerse, çamurunu izale ederse ortalık tertemiz olur. Allah temizlik duygusunu bizlere ihsan eylesin. Allah temizlik duygusunu bizlere ihsan eylesin.

Adam geliyor yüznumarayı, lavaboyu kullanıyor… Sen kullandıktan sonra geleni de düşün.Adam geliyor yüznumarayı, lavaboyu kullanıyor… Sen kullandıktan sonra geleni de düşün. Burası caminin yüznumarası! Cami olur, otel olur, neresi olursa olsun…Burası caminin yüznumarası! Cami olur, otel olur, neresi olursa olsun… "Bir beyefendi girmiş çıkmış." desinler. Orayı tertemiz bırak. Biraz suları attır."Bir beyefendi girmiş çıkmış." desinler. Orayı tertemiz bırak. Biraz suları attır. Çamur, kir, pas bırakma. Neyi yıkadıysan onun izini bırakma, orası tertemiz dursun.Çamur, kir, pas bırakma. Neyi yıkadıysan onun izini bırakma, orası tertemiz dursun. Bunlara dikkat etmiyoruz! Bunu çocuklarımıza da öğretmeliyiz, küçük şeyler ama öğretmeliyiz. Bunlara dikkat etmiyoruz! Bunu çocuklarımıza da öğretmeliyiz, küçük şeyler ama öğretmeliyiz.

Bizim büyüklerimizden gördüğümüz; paket geldi mi düğümleri açıp ipi sarardık.Bizim büyüklerimizden gördüğümüz; paket geldi mi düğümleri açıp ipi sarardık. Parmağımıza sarar fiyonk yapardık.Parmağımıza sarar fiyonk yapardık. Parmaklarına sarıp içinden geçirdiğin zaman o ip fiyonk haline gelir. Parmaklarına sarıp içinden geçirdiğin zaman o ip fiyonk haline gelir. Koyarsın onu oraya, bir başka zaman paket için bir ip lazım olduğunda oradan onu alırsın.Koyarsın onu oraya, bir başka zaman paket için bir ip lazım olduğunda oradan onu alırsın. Atmazdık. Şimdi bir makas, bir bıçak, dört yanından paketin ipi kesiliyor. Ne oldu? Atmazdık. Şimdi bir makas, bir bıçak, dört yanından paketin ipi kesiliyor. Ne oldu? Ziyan oldu, israf oldu. Eskiden onu israf etmeyelim diye düşünürdük.Ziyan oldu, israf oldu. Eskiden onu israf etmeyelim diye düşünürdük. Büyüklerimizden gördüğümüz öyle idi. Siz de çocuklarınıza öğreteceksiniz.Büyüklerimizden gördüğümüz öyle idi.

Siz de çocuklarınıza öğreteceksiniz.
"İsraf haramdır, israf etmeyin." diye söyleyeceksiniz. "İsraf haramdır, israf etmeyin." diye söyleyeceksiniz. Büyüklerden birisinin lambası sönmüş. Talebesi o lambayı almış, gitmiş dışarıda patlatmış.Büyüklerden birisinin lambası sönmüş. Talebesi o lambayı almış, gitmiş dışarıda patlatmış. Hani ampulü duvara vurduğun zaman "pat" diye bir güzel ses çıkıyor ya… Hani ampulü duvara vurduğun zaman "pat" diye bir güzel ses çıkıyor ya… Hocası ona onu ödetmiş. Niye ödetmiş? Patlamış bir ampulün ödenmesi ne olacak!Hocası ona onu ödetmiş. Niye ödetmiş? Patlamış bir ampulün ödenmesi ne olacak! Nasıl ödettiyse, üç kuruş beş kuruş neyse onu ödetmiş. Niye? Nasıl ödettiyse, üç kuruş beş kuruş neyse onu ödetmiş.

Niye?

Sen yapılmış bir şeyi bozdun diye. Yapılmış bir şey değil miydi, sağlam bir şeydi… Sen yapılmış bir şeyi bozdun diye. Yapılmış bir şey değil miydi, sağlam bir şeydi…

Bir işe yaramaz! Belki yarar. Bir işe yaramaz!

Belki yarar.

Benim tanıdığım kimseler var, altını kesiyor, üstünü kesiyor bir şeyler yapıyor.Benim tanıdığım kimseler var, altını kesiyor, üstünü kesiyor bir şeyler yapıyor. Bundan çaydanlık yapıyor, demlik yapıyor… Bundan çaydanlık yapıyor, demlik yapıyor…

Allah rahmet eylesin, Hafız Yusuf [Ararat] diye bir hocamız vardı. Acayip bir adamdı.Allah rahmet eylesin, Hafız Yusuf [Ararat] diye bir hocamız vardı. Acayip bir adamdı. Manav dükkânında yatardı. Manav dükkânında yatardı. Bir köşesinde yatağı, bir köşesinde aleti edevatı, bir köşesinde de kütüphanesi vardı. Bir köşesinde yatağı, bir köşesinde aleti edevatı, bir köşesinde de kütüphanesi vardı. Bizim profesör beni aldı, onun yanına götürdü. Allah hepsine rahmet eylesin. Dedi ki; Bizim profesör beni aldı, onun yanına götürdü. Allah hepsine rahmet eylesin. Dedi ki;

"Öp bakalım! Bu senin ikinci hocan." Birisi benim profesör, ben onun asistanıyım."Öp bakalım! Bu senin ikinci hocan."

Birisi benim profesör, ben onun asistanıyım.
Ötekisi de manav dükkânında duran Hafız Yusuf Efendi. Ötekisi de manav dükkânında duran Hafız Yusuf Efendi.

"Bu da senin ikinci hocan, öp bakalım bunun elini." dedi. Ama bize neler öğretti…"Bu da senin ikinci hocan, öp bakalım bunun elini." dedi.

Ama bize neler öğretti…
Yani neler biliyor adam... Derya! Ezberinde İran edebiyatı, Osmanlı edebiyatı, Arap edebiyatı… Yani neler biliyor adam... Derya! Ezberinde İran edebiyatı, Osmanlı edebiyatı, Arap edebiyatı… Lügati ezberlemiş, Arapça'yı şahane biliyor. En büyük şairlerden her şeyi biliyor. Lügati ezberlemiş, Arapça'yı şahane biliyor. En büyük şairlerden her şeyi biliyor.

Onun dükkânında gördüm.Onun dükkânında gördüm. Büyük ampulleri, küçük ampullerin madenî kısımlarını çıkartmış, kesmiş,Büyük ampulleri, küçük ampullerin madenî kısımlarını çıkartmış, kesmiş, kendisine bir çaydanlık, demlik yapmış. Yapan yapar.kendisine bir çaydanlık, demlik yapmış.

Yapan yapar.
Onun için çocuklarımıza yapılmış bir şeyi bozmamayı öğreteceğiz. Onun için çocuklarımıza yapılmış bir şeyi bozmamayı öğreteceğiz. Temizliği öğreteceğiz. Eve temiz girmeyi öğreteceğiz. Temizliği öğreteceğiz. Eve temiz girmeyi öğreteceğiz.

"Gel bakayım buraya oğlum. Nerede bu pabucun teki?" "Valla bilmem."Gel bakayım buraya oğlum. Nerede bu pabucun teki?"

"Valla bilmem.
İçeri bir adım attım, öteki ayağımdaki pabucu bir savurdum, İçeri bir adım attım, öteki ayağımdaki pabucu bir savurdum, ensemin yanından bir taraflara gitti ama nereye gittiğinin pek farkında değilim anneciğim." ensemin yanından bir taraflara gitti ama nereye gittiğinin pek farkında değilim anneciğim."

"Bul bakalım onu. İkisini yan yana koy."Bul bakalım onu. İkisini yan yana koy. Çamuru varsa yıka, rafa kaldır, çamurladığın yerleri bir temizle. Bir daha böyle girme.Çamuru varsa yıka, rafa kaldır, çamurladığın yerleri bir temizle. Bir daha böyle girme. Dışarıda ayakkabılarını sil, içeriye temiz olarak gir." filan dememiz lazım!Dışarıda ayakkabılarını sil, içeriye temiz olarak gir." filan dememiz lazım! Yüznumaraya girmiş çıkmışsa, lavaboyu kullanmışsa; Yüznumaraya girmiş çıkmışsa, lavaboyu kullanmışsa;

"Gel bakalım oğlum. Bak, buraya su dökmen, temizlemen lazımdı." diye"Gel bakalım oğlum. Bak, buraya su dökmen, temizlemen lazımdı." diye öğretmeliyiz aziz kardeşlerim. Çocuklar bir şey bilmezler. öğretmeliyiz aziz kardeşlerim. Çocuklar bir şey bilmezler. Sen ona nasıl öğretirsen öyle yetişir. Büyüdüğü zaman da öyle gider. Sen ona nasıl öğretirsen öyle yetişir. Büyüdüğü zaman da öyle gider.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz eve girdiği zaman misvakla başlardı.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz eve girdiği zaman misvakla başlardı. Hemen ilk önce misvaklanırdı. Dişleri pırıl pırıl, ağzı hoş kokulu idi.Hemen ilk önce misvaklanırdı. Dişleri pırıl pırıl, ağzı hoş kokulu idi. Sonra o antiseptik; diş etleri çok sağlam oluyor. Sonra o antiseptik; diş etleri çok sağlam oluyor.

Dişçiye gittik, orada ben diş tedavisi gördüm. Bir arkadaş dedi ki: Dişçiye gittik, orada ben diş tedavisi gördüm. Bir arkadaş dedi ki:

"Benim iki üç sene önce dişlerim çok fena idi. Diş etlerim yaraydı."Benim iki üç sene önce dişlerim çok fena idi. Diş etlerim yaraydı. Her abdest alışta saatlerce beklemek zorunda kalırdım. Sürekli kanardı.Her abdest alışta saatlerce beklemek zorunda kalırdım. Sürekli kanardı. Birazcık ağzımı dudağımı sıkıştırsam içeriden hemen tükürüğüm kanlanırdı." Birazcık ağzımı dudağımı sıkıştırsam içeriden hemen tükürüğüm kanlanırdı."

"Nasıl geçti?" dedim. "Misvak kullandım geçti." Dişçi; "Nasıl geçti?" dedim.

"Misvak kullandım geçti." Dişçi;

"Otur bakalım şu dişçi sandalyesine, dişlerini görelim." dedi."Otur bakalım şu dişçi sandalyesine, dişlerini görelim." dedi. İki üç sene önce bütün ağzı yara olan, dişleri kökünden sallanan bir insan. İki üç sene önce bütün ağzı yara olan, dişleri kökünden sallanan bir insan. Oturdu, ağzımı açtı, dişçi hayretler içinde kaldı. "Aaaa! Maşaallah!" filan dedi. Oturdu, ağzımı açtı, dişçi hayretler içinde kaldı.

"Aaaa! Maşaallah!" filan dedi.

Biz onun üzerine başımızı eğdik, o kardeşin ağzına baktık kiBiz onun üzerine başımızı eğdik, o kardeşin ağzına baktık ki yani o diş etlerinin renginin güzelliği, pembeliği…yani o diş etlerinin renginin güzelliği, pembeliği… Latif, sıhhatli dişlerin pırıl pırıl rengi, sedef gibi parlamasına hayran kaldık.Latif, sıhhatli dişlerin pırıl pırıl rengi, sedef gibi parlamasına hayran kaldık. Misvağın böyle bir özeliği, böyle bir hassası var. Tabii kıl fırça sakın almayın.Misvağın böyle bir özeliği, böyle bir hassası var.

Tabii kıl fırça sakın almayın.
Ekseriye domuz kılından yapıyorlar. İthal malı domuz kılından yapılıyor. Ekseriye domuz kılından yapıyorlar. İthal malı domuz kılından yapılıyor. "Tabii kıl iyidir." diyorlardı, doğru değil! Dişçi kardeşlerimle konuştum. "Tabii kıl iyidir." diyorlardı, doğru değil! Dişçi kardeşlerimle konuştum. Tabii kılın içinde kıl kanalı olduğu için… Kılın içinde kanal vardır yani kıl yekpare değildir.Tabii kılın içinde kıl kanalı olduğu için… Kılın içinde kanal vardır yani kıl yekpare değildir. Organik bir şey o, onun içinde bir kanal vardır. O kanalın içine mikrop girip saklı kalıyormuş. Organik bir şey o, onun içinde bir kanal vardır. O kanalın içine mikrop girip saklı kalıyormuş. Onun için kıldan fırça iyi değil. Alacaksanız ağzınıza sürttüğünüz zaman kökündenOnun için kıldan fırça iyi değil. Alacaksanız ağzınıza sürttüğünüz zaman kökünden "çıt çıt" kırılıp da ağzınızda parçaları kalan değil de dayanıklı "çıt çıt" kırılıp da ağzınızda parçaları kalan değil de dayanıklı sentetik malzemeden yapılmış fırçalar kullanabilirsiniz. Onlarla ağzınızın temizlenmesi için…sentetik malzemeden yapılmış fırçalar kullanabilirsiniz. Onlarla ağzınızın temizlenmesi için… Bulabilirseniz misvak kullanırsınız. Bulabilirseniz misvak kullanırsınız.

Çok güzel. Çok güzel.

Hiç birini bulamadınız ama ağzınızın, dişlerinizin temiz olması lazım, ne yapacaksınız? Hiç birini bulamadınız ama ağzınızın, dişlerinizin temiz olması lazım, ne yapacaksınız?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

el-Esâbiu tecrî mecra's-sivâk. "Parmaklar da misvak yerine geçer." el-Esâbiu tecrî mecra's-sivâk. "Parmaklar da misvak yerine geçer."

O zaman parmağınla dişlerini abdest alırken temizleyeceksin.O zaman parmağınla dişlerini abdest alırken temizleyeceksin. Çör çöp, et ekmek, gıda parçası kalmayacak, çalkalayacaksın. Namaza temiz olarak geleceksin. Çör çöp, et ekmek, gıda parçası kalmayacak, çalkalayacaksın. Namaza temiz olarak geleceksin.

Misvaklanarak kılınmış olan namaz misvaksız olarak kılınmışMisvaklanarak kılınmış olan namaz misvaksız olarak kılınmış namazdan kaç kat daha sevaplıdır, tahmin edin. Yetmiş kat daha sevaptır.namazdan kaç kat daha sevaplıdır, tahmin edin. Yetmiş kat daha sevaptır. Ağız temizlenmiş, misvaklanmış, öyle geliyorsun. Ağzın tertemiz; kokusu yok, sarısı yok...Ağız temizlenmiş, misvaklanmış, öyle geliyorsun. Ağzın tertemiz; kokusu yok, sarısı yok... O namaz öteki namazdan yetmiş kat daha sevaplıdır. O namaz öteki namazdan yetmiş kat daha sevaplıdır.

Sarıkla kılınan namaz sarıksız kılınan namazdan kaç kat sevaplıdır? Sarıkla kılınan namaz sarıksız kılınan namazdan kaç kat sevaplıdır?

70 kat sevaplıdır. Onun için bazı kardeşlerimiz sarık bulunduruyorlar, çıkartıyorlar, doluyorlar…70 kat sevaplıdır. Onun için bazı kardeşlerimiz sarık bulunduruyorlar, çıkartıyorlar, doluyorlar… Dolaması ne kadar çok olursa sevabı o kadar artıyor. Dolaması ne kadar çok olursa sevabı o kadar artıyor. Onunla kılıyorlar, yetmiş kat sevabı fazla oluyor. Onun için tavsiye ederim, teşvik ederim. Onunla kılıyorlar, yetmiş kat sevabı fazla oluyor. Onun için tavsiye ederim, teşvik ederim.

"Ulemâya mahsus…" Yok ulemâya, züafâya!.. Herkese mahsus!"Ulemâya mahsus…"

Yok ulemâya, züafâya!..

Herkese mahsus!
Herkes Peygamber Efendimiz'in tavsiye ettiği şeyi yapsın. Sarığı sarsın, sevabı çok olsun. Herkes Peygamber Efendimiz'in tavsiye ettiği şeyi yapsın. Sarığı sarsın, sevabı çok olsun.

Kâne izâ dehale kâle: Hel ındeküm taâmun? Fe-in kîle: lâ, kâle: İnnî sâim. Kâne izâ dehale kâle: Hel ındeküm taâmun? Fe-in kîle: lâ, kâle: İnnî sâim.

Hz. Ayşe anamızdan radıyallahu anhâ, şöyle rivayet gelmiş; Hz. Ayşe anamızdan radıyallahu anhâ, şöyle rivayet gelmiş;

Peygamber Efendimiz eve girdiği zaman derdi ki; "Yanınızda yiyecek bir şey var mı?" Peygamber Efendimiz eve girdiği zaman derdi ki;

"Yanınızda yiyecek bir şey var mı?"

Yiyecekten bir şeyler var mı? Yenilecek ne olsa razı...Yiyecekten bir şeyler var mı? Yenilecek ne olsa razı... Yani baklava, börek, çörek, kızartma, külbastı, köfte, tatlı, tuzlu isterim; öyle şey yok. Yani baklava, börek, çörek, kızartma, külbastı, köfte, tatlı, tuzlu isterim; öyle şey yok.

"Yiyecek bir şey var mı evde?" Çünkü olmayabilir. "Yiyecek bir şey var mı evde?"

Çünkü olmayabilir.

Eğer, lâ denirse, "Yok yâ Resûlallah!" denirse, o zaman… Eğer, lâ denirse, "Yok yâ Resûlallah!" denirse, o zaman…

İnnî sâimun. "Ben bugün oruçluyum." derdi, oruca başlardı. İnnî sâimun. "Ben bugün oruçluyum." derdi, oruca başlardı.

"Zaten öyle istiyordum, düşünüyordum. Madem yiyecek bir şey de yokmuş, oruçluyum." derdi. "Zaten öyle istiyordum, düşünüyordum. Madem yiyecek bir şey de yokmuş, oruçluyum." derdi.

Görün ki muhterem kardeşlerim, Peygamber Efendimiz'in hanesi nasıl! Ne mahrumiyetler!..Görün ki muhterem kardeşlerim, Peygamber Efendimiz'in hanesi nasıl! Ne mahrumiyetler!.. Aylarca ocağının tütmediğini kitaplar yazıyor. Ocakta yemek pişmiyor...Aylarca ocağının tütmediğini kitaplar yazıyor. Ocakta yemek pişmiyor... Hurma bulursa hurmayı yiyiveriyorlar, tamam. Süt gelmişse sütü içiveriyorlar, tamam.Hurma bulursa hurmayı yiyiveriyorlar, tamam. Süt gelmişse sütü içiveriyorlar, tamam. Et olursa o zaman eti pişiriyorlar ama iki ay, üç ay hiç ocağın tütmediği olurmuş. Et olursa o zaman eti pişiriyorlar ama iki ay, üç ay hiç ocağın tütmediği olurmuş.

Biz şimdi nice nice bolluklar içindeyiz. Bizim bu halimize çok şükretmemiz lazım!Biz şimdi nice nice bolluklar içindeyiz. Bizim bu halimize çok şükretmemiz lazım! Bu günümüze çok çok şükretmemiz lazım! Allah bizi şükreden kullardan eylesin.Bu günümüze çok çok şükretmemiz lazım! Allah bizi şükreden kullardan eylesin. Çünkü Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; Çünkü Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;

"Nice gıdayı, rızkı yiyip de şükreden insan vardır; oruç tutan insan gibi sevap kazanır." "Nice gıdayı, rızkı yiyip de şükreden insan vardır; oruç tutan insan gibi sevap kazanır."

Yani yiyip de şükretmek de, yemeyip oruç tutmak da insana sevabı kazandırıyor.Yani yiyip de şükretmek de, yemeyip oruç tutmak da insana sevabı kazandırıyor. Oruç tutarsan da sevap, yiyip de "Çok şükür yâ Rabbi! Bana bu nimeti verdin." demek de sevap.Oruç tutarsan da sevap, yiyip de "Çok şükür yâ Rabbi! Bana bu nimeti verdin." demek de sevap. Hepsi güzel! Demek ki insan her şeyden sevap kazanabilir.Hepsi güzel! Demek ki insan her şeyden sevap kazanabilir. İyi müslüman olur, akıllı olursa; şükretmesini, sabretmesini, İyi müslüman olur, akıllı olursa; şükretmesini, sabretmesini, dua etmesini bilirse her şeyden sevap kazanır. dua etmesini bilirse her şeyden sevap kazanır.

Allah bizi de öyle şuurlu, güzel müslümanlardan eylesin. Allah bizi de öyle şuurlu, güzel müslümanlardan eylesin.

Fâtiha-i şerife meal besmele. Fâtiha-i şerife meal besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2