Namaz Vakitleri

26 Cemâziye'l-Âhir 1446
27 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:21
Öğle
13:10
İkindi
15:29
Akşam
17:49
Yatsı
19:16
Detaylı Arama

Peygamber Efendimizin Sevdiği Şeyler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Cemâziye'l-Âhir 1410 / 07.01.1990
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dizlerini Dikip Oturmayı Severdi, Yere Otururdu, Yerde Yemek Yerdi, Peygamber Efendimiz’in Hutbe Okuyuşu, Namazları Cem Edişi, Karpuzla | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Peygamber Efendimizin Sevdiği Şeyler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Cemâziye'l-Âhir 1410 / 07.01.1990
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dizlerini Dikip Oturmayı Severdi, Yere Otururdu, Yerde Yemek Yerdi, Peygamber Efendimiz’in Hutbe Okuyuşu, Namazları Cem Edişi, Karpuzla | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Nahmedühû bi-cemî'i mehâmidihî lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.Nahmedühû bi-cemî'i mehâmidihî lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-hsânin ilâ yevmi'l-cezâ. ve sahbihî ve men tebiahû bi-hsânin ilâ yevmi'l-cezâ.

Emmâ ba'd. Emmâ ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ MuhammedinFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atinsallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n'nâr. Ve bi's-sennedi'l-müttasıli dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n'nâr. Ve bi's-sennedi'l-müttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Kâne yeclisü'l-kurfüsâ'. Kâne yeclisü'l-kurfüsâ'.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretleri cümlenizden razı olsun. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inAllahu Teâlâ hazretleri cümlenizden razı olsun. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek âdetlerinden, sîret-i seniyyesinden bahseden rivayetleri okumaya devam edeceğiz inşaallah. mübarek âdetlerinden, sîret-i seniyyesinden bahseden rivayetleri okumaya devam edeceğiz inşaallah.

Bu rivayetlerin okunup izah edilmesine başlamadan önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'eBu rivayetlerin okunup izah edilmesine başlamadan önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sevgimizin saygımızın bağlılığımızın, ona ümmet oluşumuzun bir nişânesi olmak üzeresevgimizin saygımızın bağlılığımızın, ona ümmet oluşumuzun bir nişânesi olmak üzere ve onun mübarek âl'inin, ashabının, etbâının, ahbâbının ruhlarına ve hâsseten sâdât ve meşâyih-i turuk-ıve onun mübarek âl'inin, ashabının, etbâının, ahbâbının ruhlarına ve hâsseten sâdât ve meşâyih-i turuk-ı aliyyemizin Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyü'l Murtazâ'dan Hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî'yealiyyemizin Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyü'l Murtazâ'dan Hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî'ye kadar güzerân eylemiş olan cümle zevât-ı muhteremesinin, meşâyihimizin, pîrlerimizin ruhlarına,kadar güzerân eylemiş olan cümle zevât-ı muhteremesinin, meşâyihimizin, pîrlerimizin ruhlarına, Hz. Âdem atamız aleyhisselam'dan Peygamber Efendimiz'e kadar gelmiş geçmiş cümle enbiyâHz. Âdem atamız aleyhisselam'dan Peygamber Efendimiz'e kadar gelmiş geçmiş cümle enbiyâ ve mürselînin ervâhına, cümle evliyâullahın ruhlarına, bu beldeleri fethedip bize miras bırakmış olanve mürselînin ervâhına, cümle evliyâullahın ruhlarına, bu beldeleri fethedip bize miras bırakmış olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına, cümle hayır-hasenât sahiplerinin ruhlarına fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına, cümle hayır-hasenât sahiplerinin ruhlarına ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelen siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş olan bütünve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelen siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun, cümlesinin ruhları şâd olsun, makamları âlâ olsun sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun, cümlesinin ruhları şâd olsun, makamları âlâ olsun diye ve biz yaşayan müslümanlar da Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayalım, Peygamber Efendimiz'indiye ve biz yaşayan müslümanlar da Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayalım, Peygamber Efendimiz'in sünnetine uygun ömür sürelim, Rabbimiz'in rızasını Peygamber Efendimiz'in şefaatini kazanalım, sünnetine uygun ömür sürelim, Rabbimiz'in rızasını Peygamber Efendimiz'in şefaatini kazanalım, iki cihan saadetine erelim diye bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. iki cihan saadetine erelim diye bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım.

Taberânî İyas b. Sâlebe radıyallahu anh'ten nakletmiş, rivayet etmiş.Taberânî İyas b. Sâlebe radıyallahu anh'ten nakletmiş, rivayet etmiş. Râmûzü'l-ehâdîs kitabının 552. sayfasının birinci rivayeti: Râmûzü'l-ehâdîs kitabının 552. sayfasının birinci rivayeti:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in oturuş şekilleri hakkında.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in oturuş şekilleri hakkında. Tabi muhtelif oturuş şekilleri olabilir. Tabi muhtelif oturuş şekilleri olabilir.

"Efendimiz dizlerini dikip elleriyle dizlerinin üst taraflarından kavuşturup öyle oturmayı severdi." "Efendimiz dizlerini dikip elleriyle dizlerinin üst taraflarından kavuşturup öyle oturmayı severdi."

Çünkü o zaman bir yana yaslanma mecburiyeti olmuyor, insan dengeli bir şekilde oturabiliyor,Çünkü o zaman bir yana yaslanma mecburiyeti olmuyor, insan dengeli bir şekilde oturabiliyor, nispeten de bir rahatlık oluyor. Böyle dizlerini dikip ellerini dizlerine sararak oturmak,nispeten de bir rahatlık oluyor. Böyle dizlerini dikip ellerini dizlerine sararak oturmak, kurfusa oturuşu diye tabir ediliyor. Arapça'da kelime bu. kurfusa oturuşu diye tabir ediliyor. Arapça'da kelime bu.

Kâne yeclisü'l-kurfusâe "Dizlerini dikip kaldırıp şöylece ellerini onlara sararakKâne yeclisü'l-kurfusâe "Dizlerini dikip kaldırıp şöylece ellerini onlara sararak kavuşturup öyle oturmak" mânasına. Efendimiz bu oturuşu severmiş. kavuşturup öyle oturmak" mânasına. Efendimiz bu oturuşu severmiş.

Tabii oturmanın şekli şemâili var, yatmanın şekli şemâili var. Mesela yüzü koyun uzanarakTabii oturmanın şekli şemâili var, yatmanın şekli şemâili var. Mesela yüzü koyun uzanarak yatan bir kimseyi ayağıyla dürterek "Böyle yatma! Bu şeytan yatışıdır" diye nasihat etmiş,yatan bir kimseyi ayağıyla dürterek "Böyle yatma! Bu şeytan yatışıdır" diye nasihat etmiş, ikaz etmiştir. İnsan bir yere dayansa uyuduğu zaman abdesti kaçar. ikaz etmiştir. İnsan bir yere dayansa uyuduğu zaman abdesti kaçar. O bakımdan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz oturuşların içinde bunu beğenmiş.O bakımdan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz oturuşların içinde bunu beğenmiş. Sultanlar olsaydı, zenginler olsaydı şiltelerde, rahat koltuklarda, tahtlarda otururlardı.Sultanlar olsaydı, zenginler olsaydı şiltelerde, rahat koltuklarda, tahtlarda otururlardı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem toprak üzerinde otururdu, toprak üzerinde yatardı,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem toprak üzerinde otururdu, toprak üzerinde yatardı, hasır üzerinde yatardı. Hasırın izleri kırmızı kırmızı, ellerine yanağına otururdu. hasır üzerinde yatardı. Hasırın izleri kırmızı kırmızı, ellerine yanağına otururdu. Ona rağmen dünyalığa tenezzül etmemişti, dünyalığa meyletmemişti. Ona rağmen dünyalığa tenezzül etmemişti, dünyalığa meyletmemişti.

"Birazını da kendime ayırayım, nasıl olsa ben bu işin merkezindeyim, nasıl olsa bir vazife görüyorum, "Birazını da kendime ayırayım, nasıl olsa ben bu işin merkezindeyim, nasıl olsa bir vazife görüyorum, elbette biraz imkânlarım olması lazım." gibi bir düşünceye kapılsaydı, elbette biraz imkânlarım olması lazım." gibi bir düşünceye kapılsaydı, isteseydi gücü yetecek imkânlar zaman zaman eline geçiyordu.isteseydi gücü yetecek imkânlar zaman zaman eline geçiyordu. Kendisine yığınla ganimet gelirdi, yığınla altın gümüş gelirdi; akşam geleni sabaha yanında bırakmazdı, Kendisine yığınla ganimet gelirdi, yığınla altın gümüş gelirdi; akşam geleni sabaha yanında bırakmazdı, sabah geleni akşama bırakmazdı; hepsini dağıtırdı. sabah geleni akşama bırakmazdı; hepsini dağıtırdı.

Hatta -daha önceleri de bir vesile ile anlatmıştım- Hz. Ali Efendimiz'le Fâtımatü'z-ZehrâHatta -daha önceleri de bir vesile ile anlatmıştım- Hz. Ali Efendimiz'le Fâtımatü'z-Zehrâ radıyallahu anhümâ hazerâtının ev işleri yapmaktan, kuyudan ip çekmekten, el değirmeninde buğdayları radıyallahu anhümâ hazerâtının ev işleri yapmaktan, kuyudan ip çekmekten, el değirmeninde buğdayları öğütmekten, çalışmaktan elleri yara olmuş. Allah'ın arslanı Hz. Ali radıyallahu anh ve hanımıöğütmekten, çalışmaktan elleri yara olmuş. Allah'ın arslanı Hz. Ali radıyallahu anh ve hanımı "Gidelim de babamız harp esirlerinden "Gidelim de babamız harp esirlerinden Adamlar İslâm'a silah çekmişler ama müslümanlar yine "Islah olurlar." Efendimiz; Adamlar İslâm'a silah çekmişler ama müslümanlar yine "Islah olurlar." Efendimiz;

birini de bize, bizim hizmetimize versin." diye düşünmüşler. -Nasıl olsa hayatı bağışlanmış.birini de bize, bizim hizmetimize versin." diye düşünmüşler. -Nasıl olsa hayatı bağışlanmış. "Ben onları satacağım da onların gelirleriyle şu yoksul sahabe var ya -Ashâb-ı Suffe denilen;"Ben onları satacağım da onların gelirleriyle şu yoksul sahabe var ya -Ashâb-ı Suffe denilen; evsiz mübarekler. Mescidin bir kenarında suffe denilen yerde yatıyorlar, rakamları 70'e kadar çıkıyor.evsiz mübarekler. Mescidin bir kenarında suffe denilen yerde yatıyorlar, rakamları 70'e kadar çıkıyor. Gündüzleri daha da çok gelen oluyor ama onlar geceleri de orada yatıyorlar- daha onların yemeleri,Gündüzleri daha da çok gelen oluyor ama onlar geceleri de orada yatıyorlar- daha onların yemeleri, içmeleri için gerekli masrafı sağlayacak kaynak dahi bulamadım. Ben bunları satıp onlara biraz içmeleri için gerekli masrafı sağlayacak kaynak dahi bulamadım. Ben bunları satıp onlara biraz yiyecek içecek temin etmeyi düşünüyorum. Size dua öğreteyim; o duaları, tesbihleri çekin." diye yiyecek içecek temin etmeyi düşünüyorum. Size dua öğreteyim; o duaları, tesbihleri çekin." diye sevgili ciğerparesi cennetlik Hz. Fatıma anamızın isteğine dua ile cevap verdi. sevgili ciğerparesi cennetlik Hz. Fatıma anamızın isteğine dua ile cevap verdi. Onlara hizmetçi vermedi, rahat etsinler diye düşünmedi. Kendisi de dünyada rahatı düşünmedi, Onlara hizmetçi vermedi, rahat etsinler diye düşünmedi. Kendisi de dünyada rahatı düşünmedi, daima mütavazı bir tarzda yaşadı. daima mütavazı bir tarzda yaşadı.

Bizler de şimdi çok değişik insanlar olduk, çünkü biz İslâm'ı yeni yeni öğreniyoruz.Bizler de şimdi çok değişik insanlar olduk, çünkü biz İslâm'ı yeni yeni öğreniyoruz. Kimimiz 40 yaşında öğreniyor, kimimiz 50 yaşında. Kimimizin de kafasında İslâm diye bir şey varKimimiz 40 yaşında öğreniyor, kimimiz 50 yaşında. Kimimizin de kafasında İslâm diye bir şey var ama o İslâm acaba Peygamber Efendimiz'in zamanının İslâm'ı mı? Değil! Bu zamane Müslümanlığı! ama o İslâm acaba Peygamber Efendimiz'in zamanının İslâm'ı mı? Değil! Bu zamane Müslümanlığı! "Elhamdülülillah ben müslümanım." diyor, neredeyse çıkacak, göğsünü yumruklayıp böbürlenecek;"Elhamdülülillah ben müslümanım." diyor, neredeyse çıkacak, göğsünü yumruklayıp böbürlenecek; "Var mı bana yan bakan?" gibilerden. "Var mı bana yan bakan?" gibilerden.

''Ben Müslümanım! O zaman herkes bana kul köle olsun, her şey benim etrafımda dönsün." ''Ben Müslümanım! O zaman herkes bana kul köle olsun, her şey benim etrafımda dönsün."

Hayır! Öyle değil! İşte bak "Örnek alalım." diye Peygamber Efendimiz'in hayat tarzını okuyoruz. Hayır! Öyle değil! İşte bak "Örnek alalım." diye Peygamber Efendimiz'in hayat tarzını okuyoruz.

Peygamber Efendimiz'in hayatı son derece mütevazı idi. Umumiyetle öbür peygamberlerin de öyleydi. Peygamber Efendimiz'in hayatı son derece mütevazı idi. Umumiyetle öbür peygamberlerin de öyleydi. Hz. İsa aleyhisselam'ın tevazuu ortada. Şimdi papalığın şaşaası, tantanası ortada. Demek ki Hz. İsa aleyhisselam'ın tevazuu ortada. Şimdi papalığın şaşaası, tantanası ortada. Demek ki insanlar zamanla ölçüleri kaçırabiliyorlar. Bu ölçüleri kaçırmanın muhtelif sebepleri araştırılırsa; insanlar zamanla ölçüleri kaçırabiliyorlar. Bu ölçüleri kaçırmanın muhtelif sebepleri araştırılırsa; her gelen önüne bir şey ekleyince, ardına bir şey ekleyince iş yavaş yavaş, kıvrıla döne,her gelen önüne bir şey ekleyince, ardına bir şey ekleyince iş yavaş yavaş, kıvrıla döne, eğrile büğrüle bir başka noktaya gidebiliyor. eğrile büğrüle bir başka noktaya gidebiliyor.

Ne yapmak lazım? Ne yapmak lazım?

Peygamber Efendimiz'in zamanının Müslümanlığını örnek almak lazım. Ona göre yaşamak lazım. Peygamber Efendimiz'in zamanının Müslümanlığını örnek almak lazım. Ona göre yaşamak lazım.

Biz niye burada bu hadîs-i şerîfleri okuyoruz? Biz niye burada bu hadîs-i şerîfleri okuyoruz?

"Bozulmayan asıl kaynağa, asıl modele, asıl numene hayat tarzına göre hayatımızı tanzim edelim,"Bozulmayan asıl kaynağa, asıl modele, asıl numene hayat tarzına göre hayatımızı tanzim edelim, her şeyimizi ona göre yapalım." diye. her şeyimizi ona göre yapalım." diye.

Neden? Neden?

Zaman geçti mi, işler ortalığa yayıldı mı,herkes bir ilave yaptı mı bu işin nereye varacağı belli olmaz.Zaman geçti mi, işler ortalığa yayıldı mı,herkes bir ilave yaptı mı bu işin nereye varacağı belli olmaz. Asıl hedef alınan, model alınan şeyle doğrudan doğruya, direkt temasa geçip her şeyimizi ona göreAsıl hedef alınan, model alınan şeyle doğrudan doğruya, direkt temasa geçip her şeyimizi ona göre yapmalıyız ki şaşırma olmasın,sapıtma olmasın. Herkes "Ben Müslümanım." diyor,Müslümanlıktan vazgeçmiyor.yapmalıyız ki şaşırma olmasın,sapıtma olmasın. Herkes "Ben Müslümanım." diyor,Müslümanlıktan vazgeçmiyor. Tabi o da güzel bir şey. Müslüman olmanın şuurunda olmak iyi güzel bir şey ama müslümanın nasılTabi o da güzel bir şey. Müslüman olmanın şuurunda olmak iyi güzel bir şey ama müslümanın nasıl yaşayacağını, nasıl düşüneceğini; örfünün, âdetinin, töresinin,yaşayacağını, nasıl düşüneceğini; örfünün, âdetinin, töresinin, ahlâkının, âdâbının ne olacağını düşünmüyor. ahlâkının, âdâbının ne olacağını düşünmüyor.

Bakıyorsunuz hıristiyanlar gibi noel baba eğlencelerinde. Bakıyorsunuz hıristiyanlar gibi noel baba eğlencelerinde.

Hani sen müslümandın? Hani sen müslümandın?

Hindi kızartması peşinde, çam ağacını pamukla süsleme peşinde. Hindi kızartması peşinde, çam ağacını pamukla süsleme peşinde.

Hani sen müslümandın? Hani sen müslümandın?

Ne giyim benziyor, ne düşünce benziyor, ne eğlence benziyor, ne oturma kalkma benziyor,Ne giyim benziyor, ne düşünce benziyor, ne eğlence benziyor, ne oturma kalkma benziyor, ne kazanma benziyor ne de kazandığını harcama benziyor. Uzaklaşa, uzaklaşa, uzaklaşa ayrı ayrıne kazanma benziyor ne de kazandığını harcama benziyor. Uzaklaşa, uzaklaşa, uzaklaşa ayrı ayrı bir yere düşmüşüz. Yirminci yüzyılın zavallı insanlığı Asr-ı Saadet Müslümanlığından çok uzaklara düşmüş.bir yere düşmüşüz. Yirminci yüzyılın zavallı insanlığı Asr-ı Saadet Müslümanlığından çok uzaklara düşmüş. Çok uzaklara düşmüş de farkında değil. Çok uzaklara düşmüş de farkında değil.

"Vay! Ben yolumu kaybetmişim de genel merkezden ne kadar uzaklaşmışım." diye"Vay! Ben yolumu kaybetmişim de genel merkezden ne kadar uzaklaşmışım." diye aklımızı başımıza toplamamız lazım. aklımızı başımıza toplamamız lazım.

Resûlullah Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine sarılmamız lazım. Zamane Müslümanlığını bırakıpResûlullah Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine sarılmamız lazım. Zamane Müslümanlığını bırakıp sahabe Müslümanlığına, Asr-ı Saadet Müslümanlığına gitmemiz lazım, başka çare yok! Ancak o zihniyetle,sahabe Müslümanlığına, Asr-ı Saadet Müslümanlığına gitmemiz lazım, başka çare yok! Ancak o zihniyetle, o ahlâk ile o âdâb ile o tevazu ile hareket edersek kurtuluruz. o ahlâk ile o âdâb ile o tevazu ile hareket edersek kurtuluruz.

Bugünkü gazetelere şöyle göz ucuyla bir baktım; kozmetik sanayiine bilmem kaç milyar harcıyormuşuz. Bugünkü gazetelere şöyle göz ucuyla bir baktım; kozmetik sanayiine bilmem kaç milyar harcıyormuşuz.

Ne demek kozmetik sanayi? Ne demek kozmetik sanayi?

Allık, pudra, rastık, oje, krem saç malzemeleri, ıvır zıvırları. Allık, pudra, rastık, oje, krem saç malzemeleri, ıvır zıvırları.

Bunlar olmasa ne olur? Bunlar olmasa ne olur?

Hiçbir şey olmaz. Hiçbir şey olmaz.

Kıyamet mi kopar? Kıyamet mi kopar?

Hiçbir şey olmaz. Ama bakıyorum, gittiğim evlerde de yakınlarımız, sevdiğimiz kardeşlerimizHiçbir şey olmaz. Ama bakıyorum, gittiğim evlerde de yakınlarımız, sevdiğimiz kardeşlerimiz ve dostlarımızın banyolardaki eşyalarına; Allah'ım! Nereden gelmiş bunca şey? İsimleri yabancı,ve dostlarımızın banyolardaki eşyalarına; Allah'ım! Nereden gelmiş bunca şey? İsimleri yabancı, kendileri yabancı. Traştan önce krem, traştan sonra krem, bilmem ne spreyi, bilmem ne eczası,kendileri yabancı. Traştan önce krem, traştan sonra krem, bilmem ne spreyi, bilmem ne eczası, bilmem ne kremi, bilmem ne aleti, bilmem ne edevâtı. Bir sürü ıvır zıvıra milyarlar gidiyor. bilmem ne kremi, bilmem ne aleti, bilmem ne edevâtı. Bir sürü ıvır zıvıra milyarlar gidiyor. Öbür tarafta fakr u zaruret içinde çırpınıyoruz, İslâmî hizmetlerde geri duruyoruz. Öbür tarafta fakr u zaruret içinde çırpınıyoruz, İslâmî hizmetlerde geri duruyoruz.

"Hadi bakalım elbirliğiyle bir dergi çıkaralım, bu işler kolay olmuyor." dedik,"Hadi bakalım elbirliğiyle bir dergi çıkaralım, bu işler kolay olmuyor." dedik, arkadaşlarla bir toplantı yaptık. Bir rakam çıkarmışlar; arkadaşlarla bir toplantı yaptık. Bir rakam çıkarmışlar;

"Ben emekli bir profesör olarak bunu tek başıma kendim veririm." dedim. "Ben emekli bir profesör olarak bunu tek başıma kendim veririm." dedim.

Ne olacak? Eğer hizmet ise hizmete sarf etmek lazım. Biz evimizdeki lüksten vazgeçsek,Ne olacak? Eğer hizmet ise hizmete sarf etmek lazım. Biz evimizdeki lüksten vazgeçsek, bak "boğazımızdan keselim" demiyorum, lüksten vazgeçsek, işe yaramayan maddeleri evimizdenbak "boğazımızdan keselim" demiyorum, lüksten vazgeçsek, işe yaramayan maddeleri evimizden tasfiye etsek o da yeter. tasfiye etsek o da yeter.

Bu ne işe yarar? Bu ne işe yarar?

Hiçbir işe yaramaz, süs. Hiçbir işe yaramaz, süs.

Bu ne işe yarar? Bu ne işe yarar?

Bu da bir işe yaramaz; o da süs. Bu da bir işe yaramaz; o da süs.

Bu vitrin ne işe yarar? Süs. Ya bu ne? Bu vitrin ne işe yarar? Süs. Ya bu ne?

Gösteriş. Gösteriş.

Ya bu ne? Ya bu ne?

O da gösteriş. Avizeler, aplikler, aletler, edevatlar, mobilyalar. Hem de pahalı pahalı.O da gösteriş. Avizeler, aplikler, aletler, edevatlar, mobilyalar. Hem de pahalı pahalı. Mobilyalar odaları doldurmuş, salonları doldurmuş; insanlara yer yok. İnsanlar gidiyor dört tanesiMobilyalar odaları doldurmuş, salonları doldurmuş; insanlara yer yok. İnsanlar gidiyor dört tanesi dört koltuğa oturuyor; geri kalanlar ne yapacak? Kedinin ciğere baktığı gibi bakıp yalanacak. dört koltuğa oturuyor; geri kalanlar ne yapacak? Kedinin ciğere baktığı gibi bakıp yalanacak.

Neden? Neden?

Birkaç kişi koltukları doldurmuş. Bir de ev küçük oldu mu tamam. Evlenenler de illa yatak odası takımı,Birkaç kişi koltukları doldurmuş. Bir de ev küçük oldu mu tamam. Evlenenler de illa yatak odası takımı, misafir odası takımı alacaklar ya. Bilmem ne odası takımı; şark odası, garp odası derkenmisafir odası takımı alacaklar ya. Bilmem ne odası takımı; şark odası, garp odası derken evin içi bir doluyor; hadi, insanlar neredeyse oturacak yer bulamayacak. evin içi bir doluyor; hadi, insanlar neredeyse oturacak yer bulamayacak.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Çok şaşırmışız. Ben bunu kimseyi kınamak için söylemiyorum. Hepimiz şaşırmışız,Çok şaşırmışız. Ben bunu kimseyi kınamak için söylemiyorum. Hepimiz şaşırmışız, hepimiz ölçüyü kaçırmışız. Hepimiz zıvanadan çıkmışız. "Zıvanadan çıkmak" derler, hepimiz ölçüyü kaçırmışız. Hepimiz zıvanadan çıkmışız. "Zıvanadan çıkmak" derler, hani kapıların zıvanaları vardır; girdisi sağlam, dönme eklem yeri vesaire. Zıvanadan çıktı mıhani kapıların zıvanaları vardır; girdisi sağlam, dönme eklem yeri vesaire. Zıvanadan çıktı mı kapı sarkar, çalışmaz, gacırdar gıcırdar. Hepimiz ana çizgiden sapmışız, ana yapıdan çıkmışız, kapı sarkar, çalışmaz, gacırdar gıcırdar. Hepimiz ana çizgiden sapmışız, ana yapıdan çıkmışız, bozulmuşuz. Çok dikkat edelim. bozulmuşuz. Çok dikkat edelim.

Yol ne yolu? Yol ne yolu?

Bak ben sözün başında Arapça bazı şeyler söyleyip [Mehmed Zahid] Hocamız'dan öğrendiğimizBak ben sözün başında Arapça bazı şeyler söyleyip [Mehmed Zahid] Hocamız'dan öğrendiğimiz töre ve an'aneye göre vaaza öyle başlıyorum. töre ve an'aneye göre vaaza öyle başlıyorum.

Efdalele'l-hadîsi kitabullâh. "Sözlerin en güzeli Allah'ın sözü, Kur'ân-ı Kerîm." Efdalele'l-hadîsi kitabullâh. "Sözlerin en güzeli Allah'ın sözü, Kur'ân-ı Kerîm."

Âmennâ ve saddaknâ; inandık, kabul ettik. Kabul ettik ama yetmiyor. "Kabul ettik." diyoruz,Âmennâ ve saddaknâ; inandık, kabul ettik. Kabul ettik ama yetmiyor. "Kabul ettik." diyoruz, ondan sonra okumuyoruz. ondan sonra okumuyoruz.

Hani kabul etmiştin? Allah'ın kitabı en güzel sözdü? Hani kabul etmiştin? Allah'ın kitabı en güzel sözdü?

En güzel sözü okumuyor, en kötü sözleri okuyor! Romanları bitiriyor, mecmuaları bitiriyor,En güzel sözü okumuyor, en kötü sözleri okuyor! Romanları bitiriyor, mecmuaları bitiriyor, gazeteleri bitiriyor, müstehcenleri göz ucuyla seyrediyor; her şeyi okuyor. gazeteleri bitiriyor, müstehcenleri göz ucuyla seyrediyor; her şeyi okuyor.

Allah'ın kitabını okudun mu? Allah'ın kitabını okudun mu?

Okumadım. Okumadım.

Okumasını bilir misin? Okumasını bilir misin?

Bilmem. Bilmem.

Ne emrediyor farkında mısın? Ne emrediyor farkında mısın?

Farkında değil. Namaz kılıyor da namazın içinde kullandığı kelamın, sözlerin mânasını bilmiyor. Farkında değil. Namaz kılıyor da namazın içinde kullandığı kelamın, sözlerin mânasını bilmiyor.

Sen bebek misin, çocuk musun, ilkokul talebesi misin? Sen bebek misin, çocuk musun, ilkokul talebesi misin?

Değil! 40 yaşında, 50 yaşında, 60 yaşında, 70 yaşında ama daha İslâm'ı öğrenmemiş. Değil! 40 yaşında, 50 yaşında, 60 yaşında, 70 yaşında ama daha İslâm'ı öğrenmemiş.

Ne zaman öğreneceksin? Ömür geçti, rüzgâr gibi geçti. Ne zaman öğreneceksin? Ne zaman öğreneceksin? Ömür geçti, rüzgâr gibi geçti. Ne zaman öğreneceksin?

"Hocam! O kadar çok işimiz var ki. Ben muhasebeciyim, sen hukukçusun,"Hocam! O kadar çok işimiz var ki. Ben muhasebeciyim, sen hukukçusun, berikisi bilmem neci. Ötekisinin dükkânı var, berikisinin atölyesi var." berikisi bilmem neci. Ötekisinin dükkânı var, berikisinin atölyesi var."

Şeytan usta bir kandırıcı olduğu için hepimizi kandırıyor. Dünya hepimizi oyalıyor.Şeytan usta bir kandırıcı olduğu için hepimizi kandırıyor. Dünya hepimizi oyalıyor. Bunlar âhiretten, Allah'ın rızasını kazanmaktan bizi oyalıyor.Şeytan sessiz sedasız dünyalığı sevdiriyor,Bunlar âhiretten, Allah'ın rızasını kazanmaktan bizi oyalıyor.Şeytan sessiz sedasız dünyalığı sevdiriyor, dünyanın peşine takıyor. Şeytanın oyununa geldiğimizin farkında bile olmuyoruz. Nefis bizi bir aldatıyor,dünyanın peşine takıyor. Şeytanın oyununa geldiğimizin farkında bile olmuyoruz. Nefis bizi bir aldatıyor, nefsin oyununun içine düştüğümüzün bile farkında değiliz. Bir yol tutturmuşuz, gidiyoruz. Böyle bir nefsin oyununun içine düştüğümüzün bile farkında değiliz. Bir yol tutturmuşuz, gidiyoruz. Böyle bir acayip yol! Peygamber Efendimiz'in hayatını çok okuyalım da, Kur'ân-ı Kerîm'i çok okuyalım da. acayip yol! Peygamber Efendimiz'in hayatını çok okuyalım da, Kur'ân-ı Kerîm'i çok okuyalım da.

Efdale'l-hadîsi kitâbullâh. "Sözün en güzeli Allah'ın kitabı, Kur'ân-ı Kerîm'dir." Efdale'l-hadîsi kitâbullâh. "Sözün en güzeli Allah'ın kitabı, Kur'ân-ı Kerîm'dir."

Ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. "Yolların Ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. "Yolların en güzeli de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yoludur." diyor. en güzeli de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yoludur." diyor.

Gitmiyoruz, gidemiyoruz. Gitmiyoruz, gidemiyoruz.

Arapların bir şiiri var: Arapların bir şiiri var:

Li-külli şey'in mâniun ve li'l-ilmi mevâniu. "Her şeyin bir engeli çıkar, ilme engeller tomar tomardır, Li-külli şey'in mâniun ve li'l-ilmi mevâniu. "Her şeyin bir engeli çıkar, ilme engeller tomar tomardır, ton tondur, tümen tümendir." ton tondur, tümen tümendir."

İlme, hak yola, İslâm'a, Allah'ın sevabını kazanmaya yönelik bir şeye kalkıştı mı İlme, hak yola, İslâm'a, Allah'ın sevabını kazanmaya yönelik bir şeye kalkıştı mı insanın önüne tümen tümen mâniler yığılır. insanın önüne tümen tümen mâniler yığılır.

Neden? Neden?

Ah! Cennete gidecek. Şeytan telaşa kapılır; Ah! Cennete gidecek. Şeytan telaşa kapılır;

"Vay! Ben cehenneme giderken bu müslüman şimdi cennete mi gidecek? Ya Allah'ın rızasını kazanırsa."Vay! Ben cehenneme giderken bu müslüman şimdi cennete mi gidecek? Ya Allah'ın rızasını kazanırsa. Ben onu nasıl aldatayım? Dünyayı allayayım, pullayayım, süsleyeyim; bunun önüne çıkartayım. Ben onu nasıl aldatayım? Dünyayı allayayım, pullayayım, süsleyeyim; bunun önüne çıkartayım. Takılsın dünyanın peşine; zevkin, keyfin peşine takılsın .Takılsın dünyanın peşine; zevkin, keyfin peşine takılsın

.
Herkesin evinin içine birer kutu girmiş. Televizyon denilen telef makinesi girmiş; millet sabahtan akşamaHerkesin evinin içine birer kutu girmiş. Televizyon denilen telef makinesi girmiş; millet sabahtan akşama aman şu filmi kaçırma, aman şu diziyi unutma! Çok mühim bir yerde söylediler de unuttum. Meclis mi dedileraman şu filmi kaçırma, aman şu diziyi unutma! Çok mühim bir yerde söylediler de unuttum. Meclis mi dediler başka bir yer mi? Bir dizi varmış da; "O diziyi seyredeceğiz." orada kimse bulunmamış. başka bir yer mi? Bir dizi varmış da; "O diziyi seyredeceğiz." orada kimse bulunmamış.

Hey Allah'ım! Yâ Rabbi! Sen bize akıl fikir ver. Her şeyi vermişsin, akıl fikir de ihsan et. Hey Allah'ım! Yâ Rabbi! Sen bize akıl fikir ver. Her şeyi vermişsin, akıl fikir de ihsan et.

Tabi herkesin aklı var, akılsız değil, cin gibi; şeytana çarığı ters giydirir. Tabi herkesin aklı var, akılsız değil, cin gibi; şeytana çarığı ters giydirir. Şeytan kolay kolay aldatılır mı? Bizimkiler aldatır. Dünya aklı var ama ona akıl denmez.Şeytan kolay kolay aldatılır mı? Bizimkiler aldatır. Dünya aklı var ama ona akıl denmez. Bir insanı aklı, kendisini cehennem azabından kurtaracak yolu görmeye yaramıyorsaBir insanı aklı, kendisini cehennem azabından kurtaracak yolu görmeye yaramıyorsa ben ona akıl demem ki. Cehenneme düşmekten kurtaramıyorsa, yanlışı eğriden ayırttıramıyorsa ben ona akıl demem ki. Cehenneme düşmekten kurtaramıyorsa, yanlışı eğriden ayırttıramıyorsa ben ona akıl demem ki. ben ona akıl demem ki.

"Hocam! Ama bunun Mercedes'i var, köşkü var, sarayı var, adamları var, hizmetçileri var." "Hocam! Ama bunun Mercedes'i var, köşkü var, sarayı var, adamları var, hizmetçileri var."

Kendisini cehennemden kurtarabiliyor mu, cenneti kazanacak yolda mı? Allah'ın rızasının yolunda mı? Kendisini cehennemden kurtarabiliyor mu, cenneti kazanacak yolda mı? Allah'ın rızasının yolunda mı?

Maalesef değil. Namaz da kılmaz, içki de içer, kazancı da şüpheli, soru işaretli,Maalesef değil. Namaz da kılmaz, içki de içer, kazancı da şüpheli, soru işaretli, nidâ işaretli, o adam aptal! nidâ işaretli, o adam aptal!

Neden? Neden?

Allah'ın rızasını kazanmasını bilemiyor da ondan. Ebedî cehennem azabınınAllah'ın rızasını kazanmasını bilemiyor da ondan. Ebedî cehennem azabının ne kadar korkunç olduğu o kalın kafasına girmemiş. ne kadar korkunç olduğu o kalın kafasına girmemiş.

Sen hiç demir-çelik fabrikasına gittin mi? Orada yüksek fırının kapağı açıldığı zaman içini gördün mü? Sen hiç demir-çelik fabrikasına gittin mi? Orada yüksek fırının kapağı açıldığı zaman içini gördün mü?

Sobanın kapağını aç, taş kömür sobasının kapağını bir aç, elini şöyle birazcık uzat. Ateş,Allah'ın azabı,Sobanın kapağını aç, taş kömür sobasının kapağını bir aç, elini şöyle birazcık uzat. Ateş,Allah'ın azabı, cehennem ateşi! İnsanların üstüne alevleriyle saldıracak; melekler zincirlerle zor tutacaklar; "cehennem ateşi! İnsanların üstüne alevleriyle saldıracak; melekler zincirlerle zor tutacaklar; " Doldun mu ey cehennem?" diye Allahu Teâlâ hazretleri seslenecek de; Doldun mu ey cehennem?" diye Allahu Teâlâ hazretleri seslenecek de;

"Doldun mu, boş yer var mı?" "Doldun mu, boş yer var mı?"

Hel min mezîd. "Daha var mı yâ Rabbi?" diyecek. Hel min mezîd. "Daha var mı yâ Rabbi?" diyecek.

"Dolmak ne? Ne kadar âsi mücrim kul gönderirsen hepsini alacak yerim var." "Dolmak ne? Ne kadar âsi mücrim kul gönderirsen hepsini alacak yerim var."

Öyle kükreyecek, saldıracak. Biz de bir demir-çelik fabrikasına gittik. Fırının kapağını açıyorlar,Öyle kükreyecek, saldıracak. Biz de bir demir-çelik fabrikasına gittik. Fırının kapağını açıyorlar, sonra uzun çubuklarla kapatıyorlar. Kapağı açıldığı zaman dışarıya bembeyaz kıpkırmızı alevler saçılıyor.sonra uzun çubuklarla kapatıyorlar. Kapağı açıldığı zaman dışarıya bembeyaz kıpkırmızı alevler saçılıyor. Neyse onu kapattılar, biz önünden geçtik ama geçerken sıcaktan yanağımız kızardı.Neyse onu kapattılar, biz önünden geçtik ama geçerken sıcaktan yanağımız kızardı. O insanlar, o cehennemin içine atılacak. O insanlar, o cehennemin içine atılacak.

"Cehennemin zakkumunun bir damlası dünya denizlerine damlasa tüm okyanuslar, "Cehennemin zakkumunun bir damlası dünya denizlerine damlasa tüm okyanuslar, tüm dünya denizleri zehir gibi acı olurdu." diyor, Peygamber Efendimiz. O insanlar onu yiyecek,tüm dünya denizleri zehir gibi acı olurdu." diyor, Peygamber Efendimiz. O insanlar onu yiyecek, o ateşin içinde yanacak. Ölse kurtulur ama ölmeyecek. o ateşin içinde yanacak. Ölse kurtulur ama ölmeyecek.

Lâ yukdâ aleyhim fe-yemûtû. "Ölmek yok ki kurtulsun." Lâ yukdâ aleyhim fe-yemûtû. "Ölmek yok ki kurtulsun."

Allah azabı çektirecek; yanan derileri tekrar tazelenecek, tekrar yanacak.Allah azabı çektirecek; yanan derileri tekrar tazelenecek, tekrar yanacak. Bunlar her zaman fırsat geldikçe söylediğimiz şeyler. Bunlar her zaman fırsat geldikçe söylediğimiz şeyler.

Ama bizde bir büyük kusur var; düşüncemizi uygulamaya geçirmememiz, fikrimizi eyleme dönüştürmememiz. Ama bizde bir büyük kusur var; düşüncemizi uygulamaya geçirmememiz, fikrimizi eyleme dönüştürmememiz.

"Tamam, hoca güzel söyledi." "Tamam, hoca güzel söyledi."

Peki sonuç? Peki sonuç?

"Tamam, hadîs-i şerîf doğru." "Tamam, hadîs-i şerîf doğru."

Peki netice? Yapacak mısın onu? Peki netice? Yapacak mısın onu?

"E dur bakalım." "E dur bakalım."

Ne zamana kadar durayım? Bak 40 sene geçmiş, 50 sene geçmiş, 60 sene geçmiş;Ne zamana kadar durayım? Bak 40 sene geçmiş, 50 sene geçmiş, 60 sene geçmiş; ne kadar durayım. Şeytan aldatıyor, dünya aldatıyor. ne kadar durayım. Şeytan aldatıyor, dünya aldatıyor.

Bu dünyayı bir kocakarıya benzetmişler; yüzüne gözüne boyayı çalıp kendisini genç gösteren, allık,pudra,Bu dünyayı bir kocakarıya benzetmişler; yüzüne gözüne boyayı çalıp kendisini genç gösteren, allık,pudra, rastık, rimel derken çok süslü püslü görünüp uzaktan "Ay ne kadar genç, aman ne kadar güzel!"rastık, rimel derken çok süslü püslü görünüp uzaktan "Ay ne kadar genç, aman ne kadar güzel!" dedirten, aldatan bir kocakarıya benzetmişler. dedirten, aldatan bir kocakarıya benzetmişler.

Neden kocakarı? Neden kocakarı?

Köhne dünya olduğundan. Eski, nice nice asırlardan kalma. Allaması pullaması sahte; derisi buruşmuş,Köhne dünya olduğundan. Eski, nice nice asırlardan kalma. Allaması pullaması sahte; derisi buruşmuş, çağı geçmiş. Sana vefası yok; daha öncekilere de vefası yoktu, hiç birine vefa göstermedi.çağı geçmiş. Sana vefası yok; daha öncekilere de vefası yoktu, hiç birine vefa göstermedi. "Dünya dünya" diye kendisine sarılanların hiçbirisine yar olmadı, sana da yar olmayacak. "Dünya dünya" diye kendisine sarılanların hiçbirisine yar olmadı, sana da yar olmayacak.

Ne yapıyor? Ne yapıyor?

Aldatıyor, önünde kıvırttırıyor, aldatıyor. Sen de aldanıyorsun, ben de aldanıyorum,Aldatıyor, önünde kıvırttırıyor, aldatıyor. Sen de aldanıyorsun, ben de aldanıyorum, çoluk çocuklarımız da aldanıyor, hanımlar da aldanıyor. çoluk çocuklarımız da aldanıyor, hanımlar da aldanıyor.

Bunu niye takarsın, bunu niye istersin? Bunu niye takarsın, bunu niye istersin?

Çok güzel. Çok güzel.

Ne olacak? Ne olacak?

İşte parmakta bir yuvarlak taş. Taş be! İşte parmakta bir yuvarlak taş. Taş be!

"Ama Hocam! Elmas, yakut, altın." "Ama Hocam! Elmas, yakut, altın."

Olmasa ne olur? Isıtıyor mu? Şu şiddetli soğukta, karların arasında kalsan ısıtır mı? Olmasa ne olur? Isıtıyor mu? Şu şiddetli soğukta, karların arasında kalsan ısıtır mı?

Isıtmaz. Isıtmaz.

"Hocam! O böyle ışığın altında bir parıldadığı zaman renk renk olur, onun pırıltısına doyum olmaz." "Hocam! O böyle ışığın altında bir parıldadığı zaman renk renk olur, onun pırıltısına doyum olmaz."

Sen kendi keyfin için mi yaşıyorsun, başkasının keyfi için mi? Gösteriş, nefis. İnsan istiyor kiSen kendi keyfin için mi yaşıyorsun, başkasının keyfi için mi? Gösteriş, nefis. İnsan istiyor ki ben güzel olayım, herkes beni beğensin. Bir de karşı tarafı çatlatmayı seviyor, ben güzel olayım, herkes beni beğensin. Bir de karşı tarafı çatlatmayı seviyor, karşımdaki kıvransın. Bende var onda yok, çatlasın! karşımdaki kıvransın. Bende var onda yok, çatlasın!

Bütün bunların hepsi çirkin huy, kötü huy.Olmayıversin; sade giyin, evin sade olsun, giyimin sade olsun,Bütün bunların hepsi çirkin huy, kötü huy.Olmayıversin; sade giyin, evin sade olsun, giyimin sade olsun, süsün olmasın. Fazlasını Allah yolunda sarf et, sevap kazan, âhirete kazan, âhirete gönder. süsün olmasın. Fazlasını Allah yolunda sarf et, sevap kazan, âhirete kazan, âhirete gönder. Âhiretteki köşkün güzel olsun, âhiretteki kazancın güzel olsun. Âhiretteki köşkün güzel olsun, âhiretteki kazancın güzel olsun.

"Hocam etrafımda öyle yapan yok ki." "Hocam etrafımda öyle yapan yok ki."

Sen yap, sen numune ol, sen gözünü aç. Cümle cihan halkı felakete giderken sen kendini kurtar.Sen yap, sen numune ol, sen gözünü aç. Cümle cihan halkı felakete giderken sen kendini kurtar. Akıntıya kapılma, arkası uçurum; Niagara şelalasi gibi. Yuvarlanıp gideceksin. Oraya geldin mi; Akıntıya kapılma, arkası uçurum; Niagara şelalasi gibi. Yuvarlanıp gideceksin. Oraya geldin mi;

"Aa! Burası uçurummuş. Eyvah! Döndür kayığı." "Aa! Burası uçurummuş. Eyvah! Döndür kayığı."

Dönmez ki. Akıntıya kapıldın; ucuna geldin mi, aşağıyı bir boyladın mıDönmez ki. Akıntıya kapıldın; ucuna geldin mi, aşağıyı bir boyladın mı kafan kayalara çarpar, ne olacağın belli olmaz. kafan kayalara çarpar, ne olacağın belli olmaz.

Onun için hepimiz doğru olduğuna inandığımız bir fikri uygulamaya geçirmemiz lazım, uyutmamamız lazım. Onun için hepimiz doğru olduğuna inandığımız bir fikri uygulamaya geçirmemiz lazım, uyutmamamız lazım.

"Tamam, doğru. Yapacağım." "Tamam, doğru. Yapacağım."

Yine uyuyor. Bu şeye benziyor; sabah namazı için ezan okunuyor; Yine uyuyor. Bu şeye benziyor; sabah namazı için ezan okunuyor;

"Tamam, müezzin efendi! Kalkacağım, çok bağırma. Birazcık gözümü kapatayım da şu uykumun"Tamam, müezzin efendi! Kalkacağım, çok bağırma. Birazcık gözümü kapatayım da şu uykumun sersemliği biraz geçsin." diyor; ondan sonra bir daha gözünü açıyor, ortalık bembeyaz olmuş. sersemliği biraz geçsin." diyor; ondan sonra bir daha gözünü açıyor, ortalık bembeyaz olmuş. Sabah namazı geçmiş, üstüne güneş doğmuş. Sabah namazı geçmiş, üstüne güneş doğmuş.

Neden? Neden?

"Birazcık başının sersemliği geçsin." diye gözünü kapattığından oldu. Anında zıplamazsan şeytan,"Birazcık başının sersemliği geçsin." diye gözünü kapattığından oldu. Anında zıplamazsan şeytan, nefis yatağın sıcaklığı seni yine namazdan alıkoyar. nefis yatağın sıcaklığı seni yine namazdan alıkoyar.

Sahabe-i kirâmın çok güzel vasıfları var; en güzel vasıflarından biri; Resûlullah sallallahuSahabe-i kirâmın çok güzel vasıfları var; en güzel vasıflarından biri; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den bir nasihat duydukları zaman derhal uygulamalarıydı; en güzelaleyhi ve sellem Efendimiz'den bir nasihat duydukları zaman derhal uygulamalarıydı; en güzel vasıfları bu. İçki haram kılındı, küpleri sokaklara döktüler; zekât vermek farz oldu,vasıfları bu. İçki haram kılındı, küpleri sokaklara döktüler; zekât vermek farz oldu, herkes zekâtını verdi. Hadi bakalım savaş var, sefere çıkılacak; delikanlı evlenmiş, gerdeğe girmiş; herkes zekâtını verdi. Hadi bakalım savaş var, sefere çıkılacak; delikanlı evlenmiş, gerdeğe girmiş;

"Düşman geliyor Resûlullah sizi savaşa çağırıyor." diye düğün gecesi sokaktan bir ses duyuyor."Düşman geliyor Resûlullah sizi savaşa çağırıyor." diye düğün gecesi sokaktan bir ses duyuyor. Daha yıkanamadan gerdek evinden çıktı, çarpıştı, öldü, şehit oldu. Allah şefaatine erdirsin.Daha yıkanamadan gerdek evinden çıktı, çarpıştı, öldü, şehit oldu. Allah şefaatine erdirsin. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;

"Şu kardeşinizin hali nicedir? Meleklerin onu yıkadığını görüyorum." dedi. "Şu kardeşinizin hali nicedir? Meleklerin onu yıkadığını görüyorum." dedi.

"Yâ Resûlallah! Düğün yapmıştı, gerdeğe girmişti. Daha gusül abdesti alamadan sen çağırdın, "Yâ Resûlallah! Düğün yapmıştı, gerdeğe girmişti. Daha gusül abdesti alamadan sen çağırdın, sefere geldi; ondandır." dediler. sefere geldi; ondandır." dediler.

Allah aklımızı akl-ı selîm; fikrimizi fikr-i selîm eylesin. Hakkı duyduğu, anladığı zaman hemenAllah aklımızı akl-ı selîm; fikrimizi fikr-i selîm eylesin. Hakkı duyduğu, anladığı zaman hemen onu uygulamayı nasip eylesin.Batıldan korunmayı nasip eylesin. İslâm'ın imdadına yetişmeyi nasip eylesin.onu uygulamayı nasip eylesin.Batıldan korunmayı nasip eylesin. İslâm'ın imdadına yetişmeyi nasip eylesin. İslâm "İmdat!" diye bağırıyor; millet yılbaşında hindi sofrasının başında, çam ağacının yanında,İslâm "İmdat!" diye bağırıyor; millet yılbaşında hindi sofrasının başında, çam ağacının yanında, kırmızı cübbeli Noel Baba gelecek, çocuklara hediye verecek, diye bekliyor.kırmızı cübbeli Noel Baba gelecek, çocuklara hediye verecek, diye bekliyor. Hey müslüman hey! Hey gafil müslüman âlemi hey! Hey müslüman hey! Hey gafil müslüman âlemi hey!

Kâne yeclisü alâ'l-ardi ve ye'külü alâ'l-ardi ve ya'tekilü'ş-şâtKâne yeclisü alâ'l-ardi ve ye'külü alâ'l-ardi ve ya'tekilü'ş-şât ve yücîbü'd-da'vete'l-memlûk alâ hubzi'ş-şe'îr. ve yücîbü'd-da'vete'l-memlûk alâ hubzi'ş-şe'îr.

İbn Abbas radıyallahu anh'ten Taberânî rivayet etmiş. İbn Abbas radıyallahu anh'ten Taberânî rivayet etmiş.

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri toprağa otururdu." "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri toprağa otururdu."

Min ğayri hâil. "Örtü olmadan" kumun üstüne, toprağın üstüne otururdu. Minder, Min ğayri hâil. "Örtü olmadan" kumun üstüne, toprağın üstüne otururdu. Minder, yastık beklemeden; döşek, sergi, koltuk beklemeden toprağın üstüne otururdu. yastık beklemeden; döşek, sergi, koltuk beklemeden toprağın üstüne otururdu.

Efendimiz'in âdetlerini söylüyor ya. İkinci rivayete geçtik. İnsanların en üstünü peygamberler,Efendimiz'in âdetlerini söylüyor ya. İkinci rivayete geçtik. İnsanların en üstünü peygamberler, peygamberlerin en üstünü bizim Peygamberimiz. Peygamberler peygamberi Hz. Muhammed Mustafapeygamberlerin en üstünü bizim Peygamberimiz. Peygamberler peygamberi Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem toprak üzerine otururdu, örtüsüz yaygısız otururdu. sallallahu aleyhi ve sellem toprak üzerine otururdu, örtüsüz yaygısız otururdu.

Ve ye'külü ale'l-ardı. "Toprak üzerinde yerdi." Ve ye'külü ale'l-ardı. "Toprak üzerinde yerdi."

Masası yok muydu; altı koltuklu, sekiz koltuklu. Masası yok muydu; altı koltuklu, sekiz koltuklu.

Yanında güzel mobilyalardan, vitrinli yemek takımı yok muydu? Kanatlı kuyruklu mobilyaları? Yanında güzel mobilyalardan, vitrinli yemek takımı yok muydu? Kanatlı kuyruklu mobilyaları?

Yoktu, yoktu. Toprak üzerine otururdu ve toprakta yerdi. Yoktu, yoktu. Toprak üzerine otururdu ve toprakta yerdi.

Ve ya'tekılü'ş-şât. "Koyun sağardı." Ve ya'tekılü'ş-şât. "Koyun sağardı."

Ayakları arasına alıp koyunu sağardı. Ayakları arasına alıp koyunu sağardı.

"Canım onu hizmetçiler yapsın; o elini bulaştırmasın, yorulmasın." "Canım onu hizmetçiler yapsın; o elini bulaştırmasın, yorulmasın."

Hayır, kendi işini kendi görmeyi severdi, kimseye yük olmayı istemezdi. Peygamberim diyeHayır, kendi işini kendi görmeyi severdi, kimseye yük olmayı istemezdi. Peygamberim diye etrafa caka satmazdı, fiyaka yapmazdı, emir yağdırmazdı. etrafa caka satmazdı, fiyaka yapmazdı, emir yağdırmazdı.

"Herkes benim karşımda kul köle olacak, eğilecek, yatacak kalkacak." demezdi."Herkes benim karşımda kul köle olacak, eğilecek, yatacak kalkacak." demezdi. Böyle yaşardı Peygamber Efendimiz. Böyle yaşardı Peygamber Efendimiz.

Hatta müşrikler böyle bir peygamberi tasavvur edemiyorlar da; "Peygamberse iki tarafında meleklerHatta müşrikler böyle bir peygamberi tasavvur edemiyorlar da; "Peygamberse iki tarafında melekler dolaşmalı değil miydi?" diyorlar.Madem peygamber,illa bir saltanat olsun istiyorlar.Tantanalı, saltanatlı dolaşmalı değil miydi?" diyorlar.Madem peygamber,illa bir saltanat olsun istiyorlar.Tantanalı, saltanatlı

"İki tarafından melekler olmalı değil mi, müstesna bahçeleri olup da oralardan"İki tarafından melekler olmalı değil mi, müstesna bahçeleri olup da oralardan mânevî meyveler gelmeli değil mi?" diyorlar. mânevî meyveler gelmeli değil mi?" diyorlar.

Senin benim gibi sade bir beşer olmanın içindeki ahlâk yüceliğinin güzelliğini göremiyorlar. Senin benim gibi sade bir beşer olmanın içindeki ahlâk yüceliğinin güzelliğini göremiyorlar.

İnsanoğlu dış boyaya, yaldıza önem veriyor. Altın yaldız veya metalik boya, şöyle veya böyle dışı İnsanoğlu dış boyaya, yaldıza önem veriyor. Altın yaldız veya metalik boya, şöyle veya böyle dışı pırıl pırıl olacak. İnsan parlayan şeyleri seviyor. Yakutu da ondan seviyor, elması da, altını da.pırıl pırıl olacak. İnsan parlayan şeyleri seviyor. Yakutu da ondan seviyor, elması da, altını da. Çünkü parlıyor, küflenmiyor. Altın küflenmediği için her zaman pırıl pırıl. Ne parlıyorsa onu seviyor;Çünkü parlıyor, küflenmiyor. Altın küflenmediği için her zaman pırıl pırıl. Ne parlıyorsa onu seviyor; işi gücü dışı parlatmak, ayakkabıyı parlatmak, cilalamak vesaire. işi gücü dışı parlatmak, ayakkabıyı parlatmak, cilalamak vesaire.

Birisi nasihat istemiş de, İbrahim b. Edhem rahmetullahi aleyh ne diyor? Birisi nasihat istemiş de, İbrahim b. Edhem rahmetullahi aleyh ne diyor?

"Sana altı nasihatim var. Birincisi; herkes dışını süslemeye bakar ama sen içini süsle, "Sana altı nasihatim var. Birincisi; herkes dışını süslemeye bakar ama sen içini süsle, sen kalbini süsle, sen aklını süsle, sen ahlâkını süsle." sen kalbini süsle, sen aklını süsle, sen ahlâkını süsle."

Allahu Teâlâ hazretleri insanın elbisesine bakmaz; Merinos kumaşı mı, İngiliz kumaşı mı" ona bakmaz. Allahu Teâlâ hazretleri insanın elbisesine bakmaz; Merinos kumaşı mı, İngiliz kumaşı mı" ona bakmaz.

Nesine bakar? Nesine bakar?

Kalbine, gönlüne, niyetine, içinin güzelliğine bakar. Onun için dağdaki çoban evliyâ olur,Kalbine, gönlüne, niyetine, içinin güzelliğine bakar. Onun için dağdaki çoban evliyâ olur, cenneti bulur; şehirdeki zengin cehennemin dibine yuvarlanır. Allah korusun! cenneti bulur; şehirdeki zengin cehennemin dibine yuvarlanır. Allah korusun!

Peki, müslümanlardan zengin olanlar yok muydu? Peki, müslümanlardan zengin olanlar yok muydu?

Vardı. Peygamber Efendimiz'in etrafındaki yakın sahabesinden, aşere-i mübeşşereden,Vardı. Peygamber Efendimiz'in etrafındaki yakın sahabesinden, aşere-i mübeşşereden, cennetliklerden de zenginler vardı. Dünyaya meyl etmemek, zühd sahibi olmak, "mal sahibi olmamak"cennetliklerden de zenginler vardı. Dünyaya meyl etmemek, zühd sahibi olmak, "mal sahibi olmamak" mânasına değil; "mala köle olmamak, malın mülkün dünyanın esiri olmamak." mânasına. mânasına değil; "mala köle olmamak, malın mülkün dünyanın esiri olmamak." mânasına.

Ebû Bekir es-Sıddîk zengindi, eşraftandı. Ebû Bekir es-Sıddîk zengindi, eşraftandı.

Hz. Osman-ı Zinnûreyn çok zengindi, varlıklı vâridatlı insandı. Aşere-i mübeşşereden.Hz. Osman-ı Zinnûreyn çok zengindi, varlıklı vâridatlı insandı. Aşere-i mübeşşereden. Peygamber Efendimiz ona iki kızını vermiş; birisi vefat edince öteki kızını da vermiş. Onun içinPeygamber Efendimiz ona iki kızını vermiş; birisi vefat edince öteki kızını da vermiş. Onun için zinnûreyn deniliyor; "iki nura sahip olmuş" demek. Resûlullah Efendimiz'in bir kızıyla nikâhlanmış, zinnûreyn deniliyor; "iki nura sahip olmuş" demek. Resûlullah Efendimiz'in bir kızıyla nikâhlanmış, Resûlullah Efendimiz'e damat olmuş. O vefat edince; "Sen ağlama! Benim kaç tane kızım olsaResûlullah Efendimiz'e damat olmuş. O vefat edince; "Sen ağlama! Benim kaç tane kızım olsa hepsini sana veririm." diyor Efendimiz ve öteki kızını da ona nikahlıyor. hepsini sana veririm." diyor Efendimiz ve öteki kızını da ona nikahlıyor.

Çok zengindi. 100 tane deve Şam'dan mal, erzak yükletmiş getiriyor.Çok zengindi. 100 tane deve Şam'dan mal, erzak yükletmiş getiriyor. Tüccar; parası var, imkânı var, sermayesi var. Geldiler; Tüccar; parası var, imkânı var, sermayesi var. Geldiler;

"Yâ Osman! Kervanın geliyormuş, duyduk."Yâ Osman! Kervanın geliyormuş, duyduk. Ne kadar masraf ettiysen yüzde yüz kâr verelim, bize devret." dediler. Ne kadar masraf ettiysen yüzde yüz kâr verelim, bize devret." dediler.

"Yok, ben daha çok kârla satacağım." dedi. "Yok, ben daha çok kârla satacağım." dedi.

Sonra bir başkası geldi; Sonra bir başkası geldi;

"Yüze iki yüz kâr veriyorum."Yüze iki yüz kâr veriyorum. Ne kadar masraf ettiysen sana onun iki-üç katını vereceğim. Böyle daha fazla kâr et." dedi.Ne kadar masraf ettiysen sana onun iki-üç katını vereceğim. Böyle daha fazla kâr et." dedi. "Hayır, ben daha fazla kâr etmeyi düşünüyorum." dedi, onu da reddetti."Hayır, ben daha fazla kâr etmeyi düşünüyorum." dedi, onu da reddetti. Sonra o yüz deve Medine-i Müneverre'ye gelince tüm malları ortaya yığıyor, Sonra o yüz deve Medine-i Müneverre'ye gelince tüm malları ortaya yığıyor, Medine'nin fukarasına dağıtıyor. Tüm develeri kesiyor, etlerini fukaraya dağıtıyor.Medine'nin fukarasına dağıtıyor. Tüm develeri kesiyor, etlerini fukaraya dağıtıyor. Millet açlıktan kırılmış, kıtlıktan yılmış, evlerinde erzak kalmamış.Millet açlıktan kırılmış, kıtlıktan yılmış, evlerinde erzak kalmamış. Ne fiyat koysa satılır. On misli fiyat koysa büyük kâr eder.Ne fiyat koysa satılır. On misli fiyat koysa büyük kâr eder. Onun için öteki tüccarlar teklif ediyorlar. Açıkgöz ya, uyanık ya, daha kervan gelmeden teklif ediyorlar.Onun için öteki tüccarlar teklif ediyorlar. Açıkgöz ya, uyanık ya, daha kervan gelmeden teklif ediyorlar. "Yâ Osman bize devret; sen keyfine, rahatına bak."Yâ Osman bize devret; sen keyfine, rahatına bak. Biz sana yüzde yüz kâr verelim, yüzde iki yüz, üç yüz, dört yüz kâr verelim." diyorlar. Biz sana yüzde yüz kâr verelim, yüzde iki yüz, üç yüz, dört yüz kâr verelim." diyorlar.

"Hayır! Ben daha kârlı satacağım." diyor. "Hayır! Ben daha kârlı satacağım." diyor.

Acaba on misline mi, bin misline mi satacak! Acaba on misline mi, bin misline mi satacak!

Zaten Medine köy, nüfuslar şimdiki gibi patlamış büyük nüfuslar değil. 100 deve. Zaten Medine köy, nüfuslar şimdiki gibi patlamış büyük nüfuslar değil. 100 deve.

Az mı 100 deve? Az mı 100 deve?

Her birisi kesildiği zaman eti var,budu var,kaburgası var. 100 deveyi kurban ediyor;iki taraflı 100 deveHer birisi kesildiği zaman eti var,budu var,kaburgası var. 100 deveyi kurban ediyor;iki taraflı 100 deve yükünü de tasadduk ediyor. Hz. Osman zengin ama paranın, dünyanın esiri değil;Allah yolunda verebiliyor. yükünü de tasadduk ediyor. Hz. Osman zengin ama paranın, dünyanın esiri değil;Allah yolunda verebiliyor.

İnsan dünyanın esiri olduğu zaman mahvoluyor. Onun için büyükler şöyle demişler: İnsan dünyanın esiri olduğu zaman mahvoluyor. Onun için büyükler şöyle demişler:

ed-Dünyâ bahrun amîkun kesîrun mine'n-nâsi yuğraku fîhâ.ed-Dünyâ bahrun amîkun kesîrun mine'n-nâsi yuğraku fîhâ. "Dünya engin, derin bir denizdir, insanların çoğu bunun içinde boğulur." "Dünya engin, derin bir denizdir, insanların çoğu bunun içinde boğulur."

Girer; dipsiz, engin olduğundan, kenarı sahili olmadığından ortasında boğulur, ölür. Girer; dipsiz, engin olduğundan, kenarı sahili olmadığından ortasında boğulur, ölür.

Neden? Neden?

Dünyaya gark oldu; para, pul, şöhret, imkân. Çekil oradan! O geliyor. Binsin arabasına.Dünyaya gark oldu; para, pul, şöhret, imkân. Çekil oradan! O geliyor. Binsin arabasına. Şöför buradan koşuyor, kapıyı açacak, patron geliyor. Şöför buradan koşuyor, kapıyı açacak, patron geliyor.

Oyuncak mı şaka mı? Oyuncak mı şaka mı?

Kapı açılıyor. Bel iki kat bükülüyor, kapı kapanıyor. Şaşaa, debdebe,Kapı açılıyor. Bel iki kat bükülüyor, kapı kapanıyor. Şaşaa, debdebe, dünyada misli emsali görülmemiş, son model araba. dünyada misli emsali görülmemiş, son model araba.

Türkiye'den de giyinilir miymiş? Türkiye'den de giyinilir miymiş?

Hadi Avrupa'ya, yallah! Hadi Avrupa'ya, yallah!

Türkiye'nin gıdaları da yenir miymiş? Türkiye'nin gıdaları da yenir miymiş?

Hadi oradan eritme peynirleri gelsin, filancalar gelsin, vesaire. Hadi oradan eritme peynirleri gelsin, filancalar gelsin, vesaire.

İşte bu da yaşm tarzı ama insan dünyada boğulunca,âhireti unutunca sonra burnundan fitil fitil geliyor. İşte bu da yaşm tarzı ama insan dünyada boğulunca,âhireti unutunca sonra burnundan fitil fitil geliyor.

Çavuşesku ne oldu? Çavuşesku ne oldu?

Herhalde biz insanlar unutuyoruz da Allah her sene başka bir misal çıkarıyor karşımıza. Şah'ın nasılHerhalde biz insanlar unutuyoruz da Allah her sene başka bir misal çıkarıyor karşımıza. Şah'ın nasıl gümbür gümbür gümbürdediğini gördü millet. İran Şahı nasıl gümbür gümbür yuvarlandı, gitti. Saltanatı,gümbür gümbür gümbürdediğini gördü millet. İran Şahı nasıl gümbür gümbür yuvarlandı, gitti. Saltanatı, heykelleri vardı; tel taktılar, paldır küldür çektiler. Bir zamanlar bu heykellerin önünde ne merasimler,heykelleri vardı; tel taktılar, paldır küldür çektiler. Bir zamanlar bu heykellerin önünde ne merasimler, ne komik manzaralar oluyordu, hepsi devrildi. Millet galiba unuttu; şimdine komik manzaralar oluyordu, hepsi devrildi. Millet galiba unuttu; şimdi Allah Çavuşesku'yu misal gösteriyor. Bir oradan bir buradan, bir o taraftan bir bu taraftan.Allah Çavuşesku'yu misal gösteriyor. Bir oradan bir buradan, bir o taraftan bir bu taraftan. Komünizmde eşitlik varmış, mal taksim edilecek. Hatta edepsizler bir ara nazariyatıKomünizmde eşitlik varmış, mal taksim edilecek. Hatta edepsizler bir ara nazariyatı o noktaya götürmüşlerdi ki her şey müşterek olacak. Namus yok. Ben utancımdan ötekisini söylemiyorum.o noktaya götürmüşlerdi ki her şey müşterek olacak. Namus yok. Ben utancımdan ötekisini söylemiyorum. Her şey müşterek hale gelmişti. Her şey müşterek hale gelmişti.

Ne oldu, ne eşitliği? Kimi kandırıyorsun? Partinin adamları, politbüronun üyeleriNe oldu, ne eşitliği? Kimi kandırıyorsun? Partinin adamları, politbüronun üyeleri Karun gibi zengin. Ötekisi sefil. Sefalette eşitlik! O da aldatmaca, ötekisi de aldatmaca. Karun gibi zengin. Ötekisi sefil. Sefalette eşitlik! O da aldatmaca, ötekisi de aldatmaca.

Hangi şey doğru? Hangi şey doğru?

İnsanın vicdanına hitap eden, kalbine, imanına hitap eden, polisi müfettişiİnsanın vicdanına hitap eden, kalbine, imanına hitap eden, polisi müfettişi insanın kalbine yerleştiren rejim güzel, İslâm güzel! insanın kalbine yerleştiren rejim güzel, İslâm güzel!

"Hocam! İslâm güzel olsaydı müslümanlar güzel olurdu." "Hocam! İslâm güzel olsaydı müslümanlar güzel olurdu."

Doğru! Görülmesi lazımdı. Herkesin, İslâm'ın güzelliğini müslümanların üzerinde görmesi lazımdı.Doğru! Görülmesi lazımdı. Herkesin, İslâm'ın güzelliğini müslümanların üzerinde görmesi lazımdı. İşte burada karşımıza bir vebal daha çıkıyor: İyi müslüman değiliz! İşte burada karşımıza bir vebal daha çıkıyor: İyi müslüman değiliz! Bize bakıp da müslüman olacaklar da kaçıyor. Bize bakıp da müslüman olacaklar da kaçıyor.

"Bunlar müslüman mı? Beni bu dine mi çağırıyorsun? Bunlar gibi mi olacağım?" deyip dönüp gidiyor. "Bunlar müslüman mı? Beni bu dine mi çağırıyorsun? Bunlar gibi mi olacağım?" deyip dönüp gidiyor.

Neden? Neden?

İyi müslüman değiliz de ondan. Güzel müslüman değiliz, güzel ahlâklı değiliz deİyi müslüman değiliz de ondan. Güzel müslüman değiliz, güzel ahlâklı değiliz de başkalarının İslâm'a gelmesini bile engelliyoruz. başkalarının İslâm'a gelmesini bile engelliyoruz.

Benim tanıdığım bir profesör Amerika'da ihtisas yapmış.Benim tanıdığım bir profesör Amerika'da ihtisas yapmış. "Hoca benim ahlâkımdan müslüman olacaktı." diyor. Sevgisinden, saygısından, ahlâkındaki"Hoca benim ahlâkımdan müslüman olacaktı." diyor. Sevgisinden, saygısından, ahlâkındaki dürüstlüğünden müslüman olacaktı diyor. Öyle olmamız lazım. Millet bizi görünce; dürüstlüğünden müslüman olacaktı diyor. Öyle olmamız lazım. Millet bizi görünce;

"Allah Allah! Dünyada hâlâ böyle insanlar var mıymış; bu kadar dürüst, bu kadar hilesiz, bu kadar temiz,"Allah Allah! Dünyada hâlâ böyle insanlar var mıymış; bu kadar dürüst, bu kadar hilesiz, bu kadar temiz, güleç yüzlü, tatlı dilli, iyi niyetli, kötülüğe iyilikle muamele eden var mıymış?" demesi lazım. güleç yüzlü, tatlı dilli, iyi niyetli, kötülüğe iyilikle muamele eden var mıymış?" demesi lazım.

Öyle değil! İslâm ne diyorsa -işte kitaplar burada- müslamanlar tam onun aksini yapıyor.Öyle değil! İslâm ne diyorsa -işte kitaplar burada- müslamanlar tam onun aksini yapıyor. Gâvur âdetlerini benimsemişler, gâvur ahlâkını benimsemişler. Gâvur derken dinsiz, imansız,Gâvur âdetlerini benimsemişler, gâvur ahlâkını benimsemişler. Gâvur derken dinsiz, imansız, âhirete inanmayan kimseyi kastediyorum. O ahlâkı beğenmişler. Beğenmişler değil de o ahlâkın içine,âhirete inanmayan kimseyi kastediyorum. O ahlâkı beğenmişler. Beğenmişler değil de o ahlâkın içine, bataklığa düşmüşler; öyle gidiyor. Şeytan, dünya onları aldatmış.bataklığa düşmüşler; öyle gidiyor. Şeytan, dünya onları aldatmış. Para, mevki, makam vesaire işte bunlar büyük tehlike. Para, mevki, makam vesaire işte bunlar büyük tehlike.

Kitaplarımız bunları söylüyor, Efendimiz bunlara hiç iltifat etmemiş. Kitaplarımız bunları söylüyor, Efendimiz bunlara hiç iltifat etmemiş.

Acaba imkânı yok muydu? Acaba imkânı yok muydu?

Melek, Cebrail aleyhisselam geliyor; Melek, Cebrail aleyhisselam geliyor;

"Yâ Resûlallah! Allahu Teâlâ hazretleri sana selam söylüyor. Dilersen Mekke'nin iki tarafında"Yâ Resûlallah! Allahu Teâlâ hazretleri sana selam söylüyor. Dilersen Mekke'nin iki tarafında şu gördüğün dağları Allah senin için altın yapacak." diyor. şu gördüğün dağları Allah senin için altın yapacak." diyor.

"İstemem" diyor. "İstemem" diyor.

"Hükümdar bir peygamber olmakla, kul bir peygamber olmak arasında muhayyersin,"Hükümdar bir peygamber olmakla, kul bir peygamber olmak arasında muhayyersin, hangisini istiyorsan tercih et, Allah onu yapacak." hangisini istiyorsan tercih et, Allah onu yapacak."

"İstemem." diyor. "İstemem." diyor.

Saltanatlı hükümdar bir peygamber olmayı istemiyor. Saltanatlı, hükümdar peygamberler de var.Saltanatlı hükümdar bir peygamber olmayı istemiyor. Saltanatlı, hükümdar peygamberler de var. Süleyman aleyhisselam'ın saltanatı dillere destan. Cinler, insanlar emrinde. Sabâ melikesi Belkıs'ınSüleyman aleyhisselam'ın saltanatı dillere destan. Cinler, insanlar emrinde. Sabâ melikesi Belkıs'ın sarayını ışınlama yoluyla -artık ne yolla ise ben ışınlama diyorum millet onu anlar- getirmiş. sarayını ışınlama yoluyla -artık ne yolla ise ben ışınlama diyorum millet onu anlar- getirmiş. Saba melikesi Yemen'den yola çıkmış; aylarca süren seyahatten sonra Süleyman aleyhisselam'ın ülkesine geliyor.Saba melikesi Yemen'den yola çıkmış; aylarca süren seyahatten sonra Süleyman aleyhisselam'ın ülkesine geliyor. Süleyman aleyhisselam "Kim o gelmeden onun tahtını buraya getirir?" diyor etrafındaki sahabesine;Süleyman aleyhisselam "Kim o gelmeden onun tahtını buraya getirir?" diyor etrafındaki sahabesine; -tabi onlar da Süleyman peygamberin sahabesi- -tabi onlar da Süleyman peygamberin sahabesi-

Cinlerden bir tanesi; "Ben, sen yerinden kalkmadan onu getiririm." diyor. Cinlerden bir tanesi; "Ben, sen yerinden kalkmadan onu getiririm." diyor.

İlim sahibi olan insanlardan bir tanesi de; İlim sahibi olan insanlardan bir tanesi de;

"Gözün açılıp kapanıncaya kadar ben onu getiririm yâ Süleyman!" diyor. "Gözün açılıp kapanıncaya kadar ben onu getiririm yâ Süleyman!" diyor.

Fe-lammâ reâhü müstekirren indehû. "Bir de bakıyor ki taht yanında duruyor." Fe-lammâ reâhü müstekirren indehû. "Bir de bakıyor ki taht yanında duruyor."

Hakikaten göz kapayıp açıncaya kadar tahtı getirmiş; evliyâ. Rivayetlerde bunu yapanHakikaten göz kapayıp açıncaya kadar tahtı getirmiş; evliyâ. Rivayetlerde bunu yapan kimse için sadrazamı, veziri diyorlar. Tahtı oraya koyuyorlar. Tuttuğun zaman taht işte;kimse için sadrazamı, veziri diyorlar. Tahtı oraya koyuyorlar. Tuttuğun zaman taht işte; hayal değil, oyun değil. Tahtı bu tarafa getiriyor. hayal değil, oyun değil. Tahtı bu tarafa getiriyor.

Nasıl getirir? Nasıl getirir?

Canım Amerikan filmlerini seyredersen anlarsın. Hiç uzay yolu filmi görmedin mi?Canım Amerikan filmlerini seyredersen anlarsın. Hiç uzay yolu filmi görmedin mi? Orada olanları hiç yadsımıyorsun, garipsemiyorsun. Demek ki eskiden de böyle garip şeyler olmuş.Orada olanları hiç yadsımıyorsun, garipsemiyorsun. Demek ki eskiden de böyle garip şeyler olmuş. Tahtı getirtiyor. Sabâ melikesi Belkıs, uzun yolculuklardan sonra saraya geliyor, Tahtı getirtiyor. Sabâ melikesi Belkıs, uzun yolculuklardan sonra saraya geliyor, kabul olunuyor. Süleyman aleyhisselam soruyor: kabul olunuyor. Süleyman aleyhisselam soruyor:

E hâkezâ arşuk. "Memleketindeki, aylar ötesi uzak mesafedeki sarayındaki tahtın böyle miydi?"E hâkezâ arşuk. "Memleketindeki, aylar ötesi uzak mesafedeki sarayındaki tahtın böyle miydi?" Kâlet ke-ennehûhü. "Sanki ta kendisi!" diyor. Kâlet ke-ennehûhü. "Sanki ta kendisi!" diyor.

Tabi ta kendisi; oraya getirdi. O mucizeleri, kerametleri görünce, Süleyman aleyhisselam'ın mucizelerini,Tabi ta kendisi; oraya getirdi. O mucizeleri, kerametleri görünce, Süleyman aleyhisselam'ın mucizelerini, ashabının kerametlerini görünce Saba melikesi Belkıs da iman ediyor;ashabının kerametlerini görünce Saba melikesi Belkıs da iman ediyor; putperest iken, müşrik iken imana geliyor. putperest iken, müşrik iken imana geliyor.

İsteseydi, Peygamber Efendimiz'e Süleyman aleyhisselam gibi bir peygamberİsteseydi, Peygamber Efendimiz'e Süleyman aleyhisselam gibi bir peygamber olma teklif olunmuştu, istemiyor. Dünyayı istememiş; toprak üstünde oturmuş, olma teklif olunmuştu, istemiyor. Dünyayı istememiş; toprak üstünde oturmuş, toprak üstünde yemek yemiş, koyun sağmış. toprak üstünde yemek yemiş, koyun sağmış.

Ve yücîbü'd-da'vete'l-memlûk. "Tevazuan kölenin davetine bile icabet edip gidermiş." Ve yücîbü'd-da'vete'l-memlûk. "Tevazuan kölenin davetine bile icabet edip gidermiş."

"Sen kimsin be! Otur oturduğun yerde. Allah Allah! Medine'de zengin adam mı kalmadı?"Sen kimsin be! Otur oturduğun yerde. Allah Allah! Medine'de zengin adam mı kalmadı? Eşraftan insan mı kalmadı? Sen ki kölesin bir hukukun yok, bir şeyin yok,Eşraftan insan mı kalmadı? Sen ki kölesin bir hukukun yok, bir şeyin yok, paran yoktur, pulun yoktur, evin gecekondudan beterdir." demezdi.paran yoktur, pulun yoktur, evin gecekondudan beterdir." demezdi. Bu zamanın insanları böyle diyebilir. Şöyle bir bakar, burun kıvırır. Millet selamını bile almıyor.Bu zamanın insanları böyle diyebilir. Şöyle bir bakar, burun kıvırır. Millet selamını bile almıyor. "Es-Selâmu aleyküm" deyince selamını almıyor."Es-Selâmu aleyküm" deyince selamını almıyor. Şöyle bir bakıyor giyimini, kuşamını beğenmezse homurdanıyor, selamını bile almıyor. Şöyle bir bakıyor giyimini, kuşamını beğenmezse homurdanıyor, selamını bile almıyor.

Ama Peygamber Efendimiz köle de kendisini çağırsa alâ hubzi'ş-şaîrAma Peygamber Efendimiz köle de kendisini çağırsa alâ hubzi'ş-şaîr arpa ekmeği yemeğe de çağırsa giderdi. arpa ekmeği yemeğe de çağırsa giderdi.

"Yâ Resûlullah! Başka bir bir şey yok ki." "Yâ Resûlullah! Başka bir bir şey yok ki."

Hani et, kebap, kızartma, baklava, kaymak, börek çörek? Hani et, kebap, kızartma, baklava, kaymak, börek çörek?

Yok böyle şeyler, arpa ekmeği var. Kara renkli güneşte de Suudi Arabistan'ın sıcağında da katı olur,Yok böyle şeyler, arpa ekmeği var. Kara renkli güneşte de Suudi Arabistan'ın sıcağında da katı olur, belki ısırırken gıcır gıcır dişleri gıcırdayacak, takır takır koparacak. belki ısırırken gıcır gıcır dişleri gıcırdayacak, takır takır koparacak.

"Peygamber Efendimiz, bir köle kendisini arpa ekmeğine çağırsa giderdi.""Peygamber Efendimiz, bir köle kendisini arpa ekmeğine çağırsa giderdi." Öyle mütevazı idi, öyle gönül yapıcıydı. Öyle mütevazı idi, öyle gönül yapıcıydı.

Ya bizler? Ya bizler?

Bizler; gönül yıkma şampiyonu, kalp kırma şampiyonu. Evimizde bir harp,Bizler; gönül yıkma şampiyonu, kalp kırma şampiyonu. Evimizde bir harp, iş yerimizde bir harp, sosyal hayatımızda bir harp. iş yerimizde bir harp, sosyal hayatımızda bir harp.

Biz nereden geldik? Nasıl Müslümanız? Bu ahlâkı nasıl aldık?Biz nereden geldik? Nasıl Müslümanız? Bu ahlâkı nasıl aldık? Bu kirler içimize nasıl sızdı? Bu ziftler, bu katranlar etrafımıza nasıl birikti? Bu kirler içimize nasıl sızdı? Bu ziftler, bu katranlar etrafımıza nasıl birikti?

"Belki düşmanlar yaptı." "Belki düşmanlar yaptı."

Senin aklın yok muydu? Tabi düşmanlar yapacak. Senin aklın yok muydu? Tabi düşmanlar yapacak.

Peygamber Efendimiz'in zamanında düşman yok muydu? Peygamber Efendimiz'in zamanında düşman yok muydu?

Vardı. Bugün de var, ileride de olacak. Vardı. Bugün de var, ileride de olacak.

Neden? Neden?

Burası imtihan dünyası olduğu için. Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyuruyor: Burası imtihan dünyası olduğu için. Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyuruyor:

Velev şâe rabbüke le-âmene men fî'l-ardi küllühüm cemîâ. "Rabbin dileseydi yeryüzü cennet gibi olurdu,Velev şâe rabbüke le-âmene men fî'l-ardi küllühüm cemîâ. "Rabbin dileseydi yeryüzü cennet gibi olurdu, insanların hepsi toptan iman ederlerdi." insanların hepsi toptan iman ederlerdi."

İmtihan dünyası olduğundan serbest bırakmış. Kâfir kâfirliğini yapıyor, Kur'an'ı inkâr ediyor,İmtihan dünyası olduğundan serbest bırakmış. Kâfir kâfirliğini yapıyor, Kur'an'ı inkâr ediyor, Peygamber Efendimiz'e dil uzatıyor,İslâm'a çatıyor; küfrü, zinayı, edepsizliği,ahlâksızlığı meth ediyor. Peygamber Efendimiz'e dil uzatıyor,İslâm'a çatıyor; küfrü, zinayı, edepsizliği,ahlâksızlığı meth ediyor. Mü'min de orada eza çekiyor. Allah'ın sevgili kulları ızdırapta; Allah'ın düşmanları, firavunlar,Mü'min de orada eza çekiyor. Allah'ın sevgili kulları ızdırapta; Allah'ın düşmanları, firavunlar, nemrutlar saltanatlı. Dünya malına değmez de ondan. Dünyanın saltanatının kıymeti yok da nemrutlar saltanatlı. Dünya malına değmez de ondan. Dünyanın saltanatının kıymeti yok da Allah ondan onlara vermiş; zengin, paralı pullu, uzun masalar, üstü şamdanlarla donatılmış,Allah ondan onlara vermiş; zengin, paralı pullu, uzun masalar, üstü şamdanlarla donatılmış, gümüş takımlar, altın kaşıklar, hizmetçiler, merasimler, üniformalar, valslar, musikiler,gümüş takımlar, altın kaşıklar, hizmetçiler, merasimler, üniformalar, valslar, musikiler, şaşaalar, ışıklar! Ama değmez! şaşaalar, ışıklar! Ama değmez!

Ve in küllü zâlike lemmâ metâu'l-hayâti'd-dünyâ. "Hepsi dünya hayatının geçici süsleri, ziynetleri." Ve in küllü zâlike lemmâ metâu'l-hayâti'd-dünyâ. "Hepsi dünya hayatının geçici süsleri, ziynetleri."

İnsanı aldatmak, gözden düşürmek için. Çavuşesku'nun sarayını, mallarını gösterdiler,İnsanı aldatmak, gözden düşürmek için. Çavuşesku'nun sarayını, mallarını gösterdiler, resimlerini gazetelerde yayınladılar. Bak ne saltanatlı! resimlerini gazetelerde yayınladılar. Bak ne saltanatlı!

Bizimkiler daha mı aşağı? Bırakalım. Zenginlerimiz daha mı aşağı, orta hallerimiz daha mı aşağı? Bizimkiler daha mı aşağı? Bırakalım. Zenginlerimiz daha mı aşağı, orta hallerimiz daha mı aşağı?

Hepimizin evi saltanatlı. Saltanatsız ev varsa gösterin bir tane. "Fakirim" diye inim inim inleyeninHepimizin evi saltanatlı. Saltanatsız ev varsa gösterin bir tane. "Fakirim" diye inim inim inleyenin evine gitsek, malı sahabenin 15 tanesinin malından, mülkünden fazladır. Akşam yiyorlardı, evine gitsek, malı sahabenin 15 tanesinin malından, mülkünden fazladır. Akşam yiyorlardı, üç gün yemiyorlardı. Böyle her gün sabah, öğle, akşam yemek yiyemiyorlardı. Giyimleri yoktu,üç gün yemiyorlardı. Böyle her gün sabah, öğle, akşam yemek yiyemiyorlardı. Giyimleri yoktu, örtüleri yoktu. Adam örtünüyordu, camiye geliyordu, namaz kılıyordu, koşarak eve gidiyordu;örtüleri yoktu. Adam örtünüyordu, camiye geliyordu, namaz kılıyordu, koşarak eve gidiyordu; kadın da sabah namazının vakti geçmeden o örtüye bürünüp sabah namazını kılıyordu. Örtü yoktu,kadın da sabah namazının vakti geçmeden o örtüye bürünüp sabah namazını kılıyordu. Örtü yoktu, yatak yoktu, yastık yoktu, yiyecek yoktu, içecek yoktu, imkân yoktu, air condition yoktu. Evin içindeyatak yoktu, yastık yoktu, yiyecek yoktu, içecek yoktu, imkân yoktu, air condition yoktu. Evin içinde şırıl şırıl akan sular yoktu, çarşı pazar yoktu; fırın, kasap, süpermarket yoktu.Vardı ama her aradığını şırıl şırıl akan sular yoktu, çarşı pazar yoktu; fırın, kasap, süpermarket yoktu.Vardı ama her aradığını bulmak mümkün değildi. Mesela adamın birisinin keyfi gelecek de, bir deve kesecek de,bulmak mümkün değildi. Mesela adamın birisinin keyfi gelecek de, bir deve kesecek de, oraya asacak da, okkayla satacak. oraya asacak da, okkayla satacak.

Şimdi her şey var. Şimdi her şey var.

"Tavuğun budunu mu istersin?" "Tavuğun budunu mu istersin?"

"Evet, sadece budunu isterim." "Evet, sadece budunu isterim."

"Böyle düz mü vereyim, yoksa biftek gibi ezdire ezdire yaydırayım mı?" "Böyle düz mü vereyim, yoksa biftek gibi ezdire ezdire yaydırayım mı?"

"Yaydır!" "Yaydır!"

Ondan sonra pat pat pat, tak tak tak.. Bu böyle güzel kızartılır. Tamam. Ondan sonra pat pat pat, tak tak tak.. Bu böyle güzel kızartılır. Tamam.

Tavuk eti yeter mi? Tavuk eti yeter mi?

Yetmez. Yetmez.

"Hocam! Bu salatasız gitmez." Yanına salata, tamam. "Hocam! Bu salatasız gitmez." Yanına salata, tamam.

Salatanın içine sadece marul yeter mi? Salatanın içine sadece marul yeter mi?

Yetmez. Kırmızı lahana, limon, havuç rendesi, turp rendesi üstüne garnitür, turpun girintili çıkıntılıYetmez. Kırmızı lahana, limon, havuç rendesi, turp rendesi üstüne garnitür, turpun girintili çıkıntılı kesilip süslenmesi… İşte sofrada bir yemek, çift salatasıyla beraber; bu böyle. Önden çorba, kesilip süslenmesi… İşte sofrada bir yemek, çift salatasıyla beraber; bu böyle. Önden çorba, arkasından dolma, arkasından börek, arkasından zeytinyağlı, arkasından tatlı, arkasından bilmem ne. arkasından dolma, arkasından börek, arkasından zeytinyağlı, arkasından tatlı, arkasından bilmem ne.

"Midem ağrıyor." "Midem ağrıyor."

Tamam, onun da kolayı var; maden suyu, gazoz, Amerika'dan gelmiş ilaçlar, vesaireler.Tamam, onun da kolayı var; maden suyu, gazoz, Amerika'dan gelmiş ilaçlar, vesaireler. İşte bunları aldın mı hazmedersin; böyle gidiyor. Böyle gidiyoruz, böyle yapıyoruz. İşte bunları aldın mı hazmedersin; böyle gidiyor. Böyle gidiyoruz, böyle yapıyoruz.

İmam Gazzâlî; "Paranız pulunuz olsa bile çocuğunuza arada yemek vermeyin, biraz açlığı tatsın.İmam Gazzâlî; "Paranız pulunuz olsa bile çocuğunuza arada yemek vermeyin, biraz açlığı tatsın. Birazcık mahrumiyetin ne olduğunu anlasın, aç kalmanın nasıl bir duygu olduğunu sezsin." diyor. Birazcık mahrumiyetin ne olduğunu anlasın, aç kalmanın nasıl bir duygu olduğunu sezsin." diyor.

Yetişme bakımından. Allah verdiği zaman da; "Çok şükür yâ Rabbi! Bize ne nimetler vermişsin.Yetişme bakımından. Allah verdiği zaman da; "Çok şükür yâ Rabbi! Bize ne nimetler vermişsin. Biz sahabenin ayağının çamuru olamayız, tozu olamayız ama onlardan yüz misli güzel bir ömür sürüyoruz.Biz sahabenin ayağının çamuru olamayız, tozu olamayız ama onlardan yüz misli güzel bir ömür sürüyoruz. Yâ Rabbi! Ne nimetler vermişsin." diye şükretmek düşüyor. Yâ Rabbi! Ne nimetler vermişsin." diye şükretmek düşüyor.

Allah çok vermiş; bolluk var. Memleketimiz güzel, iklimi güzel, her türlü imkânı var.Allah çok vermiş; bolluk var. Memleketimiz güzel, iklimi güzel, her türlü imkânı var. Çok verilince hem yemeli hem şükretmeli hem de hayır yapmalı.Çok verilince hem yemeli hem şükretmeli hem de hayır yapmalı. İsrafa düşmeden bunu yaparsak Allahu Teâlâ hazretleri razı olur. İsrafa düşmeden bunu yaparsak Allahu Teâlâ hazretleri razı olur.

Bu iki hadîs-i şerîften Efendimiz'in tevazuunu anladık; süssüzlüğünü, sadeliğini, Bu iki hadîs-i şerîften Efendimiz'in tevazuunu anladık; süssüzlüğünü, sadeliğini, dış cilaya önem vermediğini, dünyaya kapılmadığını anladık. Biz de bu prensipleri hayatımıza geçirmeye,dış cilaya önem vermediğini, dünyaya kapılmadığını anladık. Biz de bu prensipleri hayatımıza geçirmeye, sindirmeye çalışmalıyız. Her şey bir akla, bir mantığa dayanmalı, lüzumsuz şey olmamalı.sindirmeye çalışmalıyız. Her şey bir akla, bir mantığa dayanmalı, lüzumsuz şey olmamalı. Hem faydasız şeyle vakit geçirmemeliyiz hem de ona masraf etmemeliyiz. İnşaallah biz de bu prensiplereHem faydasız şeyle vakit geçirmemeliyiz hem de ona masraf etmemeliyiz. İnşaallah biz de bu prensiplere göre Resûlullah'ın hayatına bakarak, onu kendimize örnek alalım. göre Resûlullah'ın hayatına bakarak, onu kendimize örnek alalım.

Çok şaşırmışız, çok uzak düşmüşüz; sahabe Müslümanlığından, Asr-ı Saadet MüslümanlığındanÇok şaşırmışız, çok uzak düşmüşüz; sahabe Müslümanlığından, Asr-ı Saadet Müslümanlığından çok ters durumlara gelmişiz. Avrupalı'yla bir farkımız kalmamış; Avrupalı'yı taklit ettiğimiz,çok ters durumlara gelmişiz. Avrupalı'yla bir farkımız kalmamış; Avrupalı'yı taklit ettiğimiz, Avrupalı'ya benzemeye çalıştığımız için onlar gibiyiz ama kötü bir kopyası, tam onlar gibi de olamıyoruz.Avrupalı'ya benzemeye çalıştığımız için onlar gibiyiz ama kötü bir kopyası, tam onlar gibi de olamıyoruz. Müslüman olduğumuzdan arada biraz fark oluyor fakat eskilerle mukayese edilirse,Müslüman olduğumuzdan arada biraz fark oluyor fakat eskilerle mukayese edilirse, kitaptaki rivayetlere bakılırsa, İslâm da içimizde sağlam değil. kitaptaki rivayetlere bakılırsa, İslâm da içimizde sağlam değil.

Biz neyiz o zaman? Biz neyiz o zaman?

Köşe kapmaca oyununda iki köşe de kapılmış, ortada kalmış, ebe olmuşuz. O köşeden çıkmışız,Köşe kapmaca oyununda iki köşe de kapılmış, ortada kalmış, ebe olmuşuz. O köşeden çıkmışız, İslâm köşesinden çıkmışız. "Batı medeniyetine gideceğiz." demişler. İslâm medeniyetinin her türlüİslâm köşesinden çıkmışız. "Batı medeniyetine gideceğiz." demişler. İslâm medeniyetinin her türlü tesirlerini silerek terk etmek niyetiyle, her türlü geleneğiyle Batı medeniyetini benimsemeye,tesirlerini silerek terk etmek niyetiyle, her türlü geleneğiyle Batı medeniyetini benimsemeye, Batı'ya yöneldik. Yönel bakalım, ne olacak? Tamam, Batı'ya yöneldi ama işte batmaya başladı.Batı'ya yöneldik. Yönel bakalım, ne olacak? Tamam, Batı'ya yöneldi ama işte batmaya başladı. Ayakları çamurda; bataklık dizine kadar, beline kadar geldi. Batı bataklık! Batı zaten kendisi çırpınıyor.Ayakları çamurda; bataklık dizine kadar, beline kadar geldi. Batı bataklık! Batı zaten kendisi çırpınıyor. Bizimkilerin de gırtlağına geldi. Batı'yı istediler; arayan Mevlâsını da bulur, belasını da bulur. Bizimkilerin de gırtlağına geldi. Batı'yı istediler; arayan Mevlâsını da bulur, belasını da bulur. İslâm'ı beğenmedi, belasını istedi. Sen benim dinimi mi beğenmiyorsun? İslâm'ı beğenmedi, belasını istedi. Sen benim dinimi mi beğenmiyorsun?

İnne'd-dîne inde'llâhi'l-İslâm. "Allah indinde hak din İslâmdır" İnne'd-dîne inde'llâhi'l-İslâm. "Allah indinde hak din İslâmdır"

Ve radiytu lekümü'l-İslâme dînen. "Ben sizin ancak müslüman olmanıza razıyım,Ve radiytu lekümü'l-İslâme dînen. "Ben sizin ancak müslüman olmanıza razıyım, İslâm'dan gayri bir dinle karşıma gelmeyin, ona rızam yoktur." İslâm'dan gayri bir dinle karşıma gelmeyin, ona rızam yoktur."

Allah beğendi, millet beğenmedi. Allah hak yolda yarattı, millet batıl yola kaydı.Allah beğendi, millet beğenmedi. Allah hak yolda yarattı, millet batıl yola kaydı. Allah güzel ahlâk öğretti, millet süflî, dejenere olmuş ahlâkı beğendi, uyguladı, uyguluyor. Allah güzel ahlâk öğretti, millet süflî, dejenere olmuş ahlâkı beğendi, uyguladı, uyguluyor.

Sen belki içinden; "Hocam! Elhamdülillah, çok şükür ben uygulamıyorum." diyorsun.Sen belki içinden; "Hocam! Elhamdülillah, çok şükür ben uygulamıyorum." diyorsun. Geç bakalım bir Kadıköy'e, bir yürü bakalım Bağdat caddesinde; çık bakalım Galata Köprüsü'ndenGeç bakalım bir Kadıköy'e, bir yürü bakalım Bağdat caddesinde; çık bakalım Galata Köprüsü'nden geçip de Taksim taraflarına, gör bakalım İslâm nerelerdeymiş? Yanına bir mum al, bir fener al, geçip de Taksim taraflarına, gör bakalım İslâm nerelerdeymiş? Yanına bir mum al, bir fener al, bir de mercek al; belki zerresini bulursun. Öyle gözle görmek mümkün değil.Allah bize akıl fikir versin, bir de mercek al; belki zerresini bulursun. Öyle gözle görmek mümkün değil.Allah bize akıl fikir versin, yanlış yolda olanları doğru yola hidayet eylesin. Bunlar yabancılar değil, bunlar bizim kardeşlerimiz,yanlış yolda olanları doğru yola hidayet eylesin. Bunlar yabancılar değil, bunlar bizim kardeşlerimiz, akrabamız, soyadları bazen bizim gibidir, bize benziyordur. akrabamız, soyadları bazen bizim gibidir, bize benziyordur. Bunlar bizim çocuklarımız, dostlarımız, vatandaşlarımız, dindaşlarımız. Bunlar bizim çocuklarımız, dostlarımız, vatandaşlarımız, dindaşlarımız.

İslâm'ın ve müslümanların yardıma çok ihtiyacı var. Bu yardımın en önemli cephesi eğitim cephesidir. İslâm'ın ve müslümanların yardıma çok ihtiyacı var. Bu yardımın en önemli cephesi eğitim cephesidir. Anlatılacak, öğretilecek, insanlar müslüman olacak. İslâm'ın prensipleriyle gayri İslâmî olanAnlatılacak, öğretilecek, insanlar müslüman olacak. İslâm'ın prensipleriyle gayri İslâmî olan prensiplerin mukayesesi yapılacak; "Senin böyle olman lazım." diye yol gösterilecek. O yol prensiplerin mukayesesi yapılacak; "Senin böyle olman lazım." diye yol gösterilecek. O yol gösterildiği zaman tesirli olur. Yol gösterme, en önemli irşat. En önemli çalışma tebliğ.gösterildiği zaman tesirli olur. Yol gösterme, en önemli irşat. En önemli çalışma tebliğ. Hakk'ı tebliğ etmek en önemli çalışma. Hakk'ı tebliğ etmek en önemli çalışma.

"Hocam söyledim, söyledim -mermerin üzerine su damladığı zaman bile oyuyor- ama bu taş bağırlı"Hocam söyledim, söyledim -mermerin üzerine su damladığı zaman bile oyuyor- ama bu taş bağırlı adamlara derdimi anlatamadım, dinlemediler." adamlara derdimi anlatamadım, dinlemediler."

Olabilir. Senin vazifen tebliğ etmektir, yılma devam et. Sen tebliğ ettikçe sevap kazanıyorsun,Olabilir. Senin vazifen tebliğ etmektir, yılma devam et. Sen tebliğ ettikçe sevap kazanıyorsun, tesirsiz olduğunu da sanma. Çünkü bir halı bile ilmik ilmik, kaç bin tane ilmikten örülüyor.tesirsiz olduğunu da sanma. Çünkü bir halı bile ilmik ilmik, kaç bin tane ilmikten örülüyor. Sen bir söz söylersin, bir tesir olur, bir daha söylersin bir tesir daha olur; kolay değil. Bir halının Sen bir söz söylersin, bir tesir olur, bir daha söylersin bir tesir daha olur; kolay değil. Bir halının altı ayda dokunduğunu; bir ipek halının bir senede, iki senede dokunduğunu biliyoruz. Bir insanın da altı ayda dokunduğunu; bir ipek halının bir senede, iki senede dokunduğunu biliyoruz. Bir insanın da gönlü böyle ilmik ilmik dokunacak, nokta nokta kurtulacak, kirler silinecek, iyi insan olacak. gönlü böyle ilmik ilmik dokunacak, nokta nokta kurtulacak, kirler silinecek, iyi insan olacak.

Onun için çok iyi çalışmak lazım. Özellikle eğitim müesseselerine, eğitime yönelmemiz lazım. Onun için çok iyi çalışmak lazım. Özellikle eğitim müesseselerine, eğitime yönelmemiz lazım. Millette bir aşk var şevk var, cami yaptırıyor. Tabi cami güzel. Bak oturduk, ibadet ediyoruz, Millette bir aşk var şevk var, cami yaptırıyor. Tabi cami güzel. Bak oturduk, ibadet ediyoruz, vaaz ediyoruz. Kur'an kursu yapıyor, elbette Kur'an kursu da güzel, Kur'ân-ı Kerîm öğrenilecek. vaaz ediyoruz. Kur'an kursu yapıyor, elbette Kur'an kursu da güzel, Kur'ân-ı Kerîm öğrenilecek. Yeterli değil, kâfi değil. Eğitime yönelecek. Yeterli değil, kâfi değil. Eğitime yönelecek.

Ta ki Rabbinin huzuruna vardığı zaman; "Yâ Rabbi! Ben gece gündüz insanları, kardeşlerimi hak yolaTa ki Rabbinin huzuruna vardığı zaman; "Yâ Rabbi! Ben gece gündüz insanları, kardeşlerimi hak yola davet ettim. Şu çalışmayı yaptım, bu çalışmayı yaptım." diyecek. Onu demeye hakkı olacak. davet ettim. Şu çalışmayı yaptım, bu çalışmayı yaptım." diyecek. Onu demeye hakkı olacak.

Kâne yeclisü izâ saîde'l-minbere hattâ yefruğâ'l-müezzinü sümme yekûmü fe-yahtubü sümme yeclisü fe-lâKâne yeclisü izâ saîde'l-minbere hattâ yefruğâ'l-müezzinü sümme yekûmü fe-yahtubü sümme yeclisü fe-lâ yetekellemü sümme yekûmu fe-yahtubü. yetekellemü sümme yekûmu fe-yahtubü.

Ebu Dâvud, İbn Ömer radıyallahu anhumâ'dan rivayet etmiş. Konu değişti. Peygamber Efendimiz'inEbu Dâvud, İbn Ömer radıyallahu anhumâ'dan rivayet etmiş. Konu değişti. Peygamber Efendimiz'in hutbeyi nasıl okuduğuna dair bir rivayet karşımıza geldi. hutbeyi nasıl okuduğuna dair bir rivayet karşımıza geldi.

Peygamber Efendimiz minbere çıktığı zaman ne yapardı? Minbere çıkardı otururdu. Ne zamana kadar? Peygamber Efendimiz minbere çıktığı zaman ne yapardı? Minbere çıkardı otururdu. Ne zamana kadar?

Hattâ yefruga'l müezzinü. "Müezzin ezan okumaktan fâriğ oluncaya kadar, okumayı bitirinceye kadar." Hattâ yefruga'l müezzinü. "Müezzin ezan okumaktan fâriğ oluncaya kadar, okumayı bitirinceye kadar."

O oraya çıkardı, müezzin ezana başlardı, ezan okunurdu. O zamana kadar otururdu. Sonra kalkardı,O oraya çıkardı, müezzin ezana başlardı, ezan okunurdu. O zamana kadar otururdu. Sonra kalkardı, hutbesini îrâd ederdi. Sonra hutbesini bitirirdi, otururdu. Demek ki birinci hutbe bitince otururdu,hutbesini îrâd ederdi. Sonra hutbesini bitirirdi, otururdu. Demek ki birinci hutbe bitince otururdu, konuşmadan otururdu; sonra tekrar kalkardı, hutbeye devam ederdi. İşte biz de bu rivayetlerden nâşi,konuşmadan otururdu; sonra tekrar kalkardı, hutbeye devam ederdi. İşte biz de bu rivayetlerden nâşi, bu sebepten cuma günü hutbe nasıl okunuyor? Kalkıyoruz, imam minbere çıkıyor, oturuyor;bu sebepten cuma günü hutbe nasıl okunuyor? Kalkıyoruz, imam minbere çıkıyor, oturuyor; müezzin ezan okuyor, ondan sonra kalkıyor, hutbeye başlıyor. Bitirdikten sonra oturuyormüezzin ezan okuyor, ondan sonra kalkıyor, hutbeye başlıyor. Bitirdikten sonra oturuyor tekrar ikinci hutbeye başlıyor, iniyor. Demek sünnet-i seniyye böyle rivayet edilmiş, kitaplar yazmış,tekrar ikinci hutbeye başlıyor, iniyor. Demek sünnet-i seniyye böyle rivayet edilmiş, kitaplar yazmış, hocalar da Peygamber Efendimiz'in yaptığı şekli aynen devam ettiriyorlar. hocalar da Peygamber Efendimiz'in yaptığı şekli aynen devam ettiriyorlar. İnşaallah her şeyimiz de böyle aynen o tarzda devam etmek şeklinde olacak. İnşaallah her şeyimiz de böyle aynen o tarzda devam etmek şeklinde olacak.

Peygamber Efendimiz'in minberi böyle değildi;küçücük, birkaç basamaklık bir şeydi. İlk önce bir kütüktü,Peygamber Efendimiz'in minberi böyle değildi;küçücük, birkaç basamaklık bir şeydi. İlk önce bir kütüktü, sonra birkaç basamaklı bir minber yaptılar. Şimdi caminin tavanına değecek kadar kocamansonra birkaç basamaklı bir minber yaptılar. Şimdi caminin tavanına değecek kadar kocaman minberler yapıyorlar. Getiriyorlar, mihraba yanaştırıyorlar; saf ikiye bölünüyor. İmamın arkasındaminberler yapıyorlar. Getiriyorlar, mihraba yanaştırıyorlar; saf ikiye bölünüyor. İmamın arkasında minberin yanına kadar saf duruyor; sol tarafı geniş, sağ tarafı dar. Ondan sonra ötekiler de minberin yanına kadar saf duruyor; sol tarafı geniş, sağ tarafı dar. Ondan sonra ötekiler de minberin öbür tarafına geliyorlar, o taraftan devam ediyorlar; saf bölünüyor.minberin öbür tarafına geliyorlar, o taraftan devam ediyorlar; saf bölünüyor. Önceden böyle değildi. Safın bölünmesi doğru değil. Peygamber Efendimiz "Mescidin direkleriÖnceden böyle değildi. Safın bölünmesi doğru değil. Peygamber Efendimiz "Mescidin direkleri arasında bile saf tutmayın." diyor. Saf sağlam olacak, bütün olacak. arasında bile saf tutmayın." diyor. Saf sağlam olacak, bütün olacak.

Niye getirdin bu minberi buraya dâhil ettin? Niye getirdin bu minberi buraya dâhil ettin?

"Vallahi bilmem işte, öyle gördük. Süleymaniye Camii'nde öyle, Fatih Camii'nde öyle. Bak dikkat et;"Vallahi bilmem işte, öyle gördük. Süleymaniye Camii'nde öyle, Fatih Camii'nde öyle. Bak dikkat et; Süleymaniye Camii'nde imamın arkasında yüksek bir yer var. 15x15 yüksek bir yer var. Hatta o,Süleymaniye Camii'nde imamın arkasında yüksek bir yer var. 15x15 yüksek bir yer var. Hatta o, bazı yerlerde parmaklıklıdır. "Cemaat az olduğu zaman orada namaz kılınsın." diye yapılmış.bazı yerlerde parmaklıklıdır. "Cemaat az olduğu zaman orada namaz kılınsın." diye yapılmış. Oraya ondan koyulmuş. Onun için minberleri, camilerle ölçü olarak safı bölmeyecek şekilde yapılmış. Oraya ondan koyulmuş. Onun için minberleri, camilerle ölçü olarak safı bölmeyecek şekilde yapılmış.

Adapazarı'nda güzel bir şey var; altı oyuk yapıyorlar,saf devam ediyor.Köprü gibi altından devam ediyor.Adapazarı'nda güzel bir şey var; altı oyuk yapıyorlar,saf devam ediyor.Köprü gibi altından devam ediyor. İnşaallah içinizde cami yapacaklar çıkarsa,-Allah hayırlı helal para versin,hayırlı hizmetler nasip etsinİnşaallah içinizde cami yapacaklar çıkarsa,-Allah hayırlı helal para versin,hayırlı hizmetler nasip etsin minberi kenara koymak lazım, bir de ölçüsüne uygun yapmak lazım. Benzin istasyonlarındaminberi kenara koymak lazım, bir de ölçüsüne uygun yapmak lazım. Benzin istasyonlarında namaz kılmaya giriyoruz. Küçücük bir oda namazgâh, kocaman bir minber. Buna lüzum yok;namaz kılmaya giriyoruz. Küçücük bir oda namazgâh, kocaman bir minber. Buna lüzum yok; orada üç basamaklı küçücük bir şey olsa yeter. Fazla bir şeye lüzum yok. Millet bilmiyor. Vazifelerinorada üç basamaklı küçücük bir şey olsa yeter. Fazla bir şeye lüzum yok. Millet bilmiyor. Vazifelerin ne olduğunu, yapılan işlerin sebebini unuttuğu ve taklîden yaptığı için her şeyi ölçüsüz yapıyor. ne olduğunu, yapılan işlerin sebebini unuttuğu ve taklîden yaptığı için her şeyi ölçüsüz yapıyor.

Dördüncü rivayet. Peygamber Efendimiz'in hayatıyla ilgili rivayetler. Dördüncü rivayet. Peygamber Efendimiz'in hayatıyla ilgili rivayetler.

Kâne yecmeü beyne'z-zuhri ve'l asri ve'l mağribi ve'l-işâe fi's-seferi.Kâne yecmeü beyne'z-zuhri ve'l asri ve'l mağribi ve'l-işâe fi's-seferi. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, yolculukta öğle ile ikindinin,"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, yolculukta öğle ile ikindinin, akşam ile yatsının beraber kılınmasını, cem'ini yapardı." akşam ile yatsının beraber kılınmasını, cem'ini yapardı."

Yolcu, öğleyi öğle vaktinde ikindi ile beraber kılar; buna cem-i takdim derler. Yani ikindiyi vaktindenYolcu, öğleyi öğle vaktinde ikindi ile beraber kılar; buna cem-i takdim derler. Yani ikindiyi vaktinden evvel getiriyor, öğlenin arkasından kılıyor. Veya ikindi vakti geliyor, öğleyi kılmamış; evvel getiriyor, öğlenin arkasından kılıyor. Veya ikindi vakti geliyor, öğleyi kılmamış; ikindi vaktinin içinde öğle ile ikindiyi kılıyor. Akşamın vaktinde akşamla yatsıyı kılıyor veya yatsınınikindi vaktinin içinde öğle ile ikindiyi kılıyor. Akşamın vaktinde akşamla yatsıyı kılıyor veya yatsının vaktinde akşamla yatsıyı kılıyor. Bizim Hanefî mezhebimizde bu ancak ihramlı iken Arafat'ta vaktinde akşamla yatsıyı kılıyor. Bizim Hanefî mezhebimizde bu ancak ihramlı iken Arafat'ta Müzdelife'de olur. Bizim büyüklerimiz, mezhep imamlarımız ona karar vermişler, Müzdelife'de olur. Bizim büyüklerimiz, mezhep imamlarımız ona karar vermişler, "başka zamanda uygun değil" demişler. Şâfiîler ve diğer mezhep imamları; "Olabilir ama terk-i evlâdır,"başka zamanda uygun değil" demişler. Şâfiîler ve diğer mezhep imamları; "Olabilir ama terk-i evlâdır, ayrı ayrı kılsa daha iyidir." demişler. Bizim büyüklerimiz; "Hiçbir namaz vaktinde öteki namaz kılınmazayrı ayrı kılsa daha iyidir." demişler. Bizim büyüklerimiz; "Hiçbir namaz vaktinde öteki namaz kılınmaz ancak haccın menâsikinin zorluğundan dolayı o günlere mahsus öyle yapmak lazımdır." diyor. ancak haccın menâsikinin zorluğundan dolayı o günlere mahsus öyle yapmak lazımdır." diyor. O öteki mezheplerde. Tabi Arafat'ta kılınmayacak; "Arafat'ta öğle ile ikindi beraber kılınacak."O öteki mezheplerde. Tabi Arafat'ta kılınmayacak; "Arafat'ta öğle ile ikindi beraber kılınacak." Onun da şartları var. "Müzdelife'de de akşam ile yatsı beraber kılınacak." Karar öyle. Onun da şartları var. "Müzdelife'de de akşam ile yatsı beraber kılınacak." Karar öyle.

Beşinci hadîs-i şerîf: Beşinci hadîs-i şerîf:

Kâne yecmeu beyne'l harbuzi ve'r-rutab.Kâne yecmeu beyne'l harbuzi ve'r-rutab. "Peygamber Efendimiz kavunun karpuzun yanı sıra hurma yemeyi de severdi." "Peygamber Efendimiz kavunun karpuzun yanı sıra hurma yemeyi de severdi."

Birisi suludur serindir,ötekisi tatlıdır. İkisini böyle severmiş, bir ondan bir ondan beraberce yermiş. Birisi suludur serindir,ötekisi tatlıdır. İkisini böyle severmiş, bir ondan bir ondan beraberce yermiş.

Kâne yuhibbu en yeliyehü'l-muhâcirûne ve'l-ensâru fî's-salâti li-yahfazû anhü. "MuhacirlerKâne yuhibbu en yeliyehü'l-muhâcirûne ve'l-ensâru fî's-salâti li-yahfazû anhü. "Muhacirler ve Ensar ‘ondan bilgi alsınlar, usul öğrensinler, okunan duaları ezberlesinler' diyeve Ensar ‘ondan bilgi alsınlar, usul öğrensinler, okunan duaları ezberlesinler' diye Peygamber Efendimiz'in yanında namaz kılmaya can atarlardı." Peygamber Efendimiz'in yanında namaz kılmaya can atarlardı."

"Yakınına ben gitsem, onunla beraber kılsam da ben de duysam." diye heveslenirlerdi."Yakınına ben gitsem, onunla beraber kılsam da ben de duysam." diye heveslenirlerdi. Bu, Peygamber Efendimiz'in hoşuna giderdi. Muhacirlerin ve Ensar'ın namazın inceliklerini, Bu, Peygamber Efendimiz'in hoşuna giderdi. Muhacirlerin ve Ensar'ın namazın inceliklerini, sûrelerini erkânını öğrenmek için namazda böyle yanına toplanmaya çalışmasından memnun olurdu.sûrelerini erkânını öğrenmek için namazda böyle yanına toplanmaya çalışmasından memnun olurdu. "İlme rağbet ediyorlar." diye severdi, hoşuna giderdi, beğenirdi, memnun olurdu, teşvik ederdi. "İlme rağbet ediyorlar." diye severdi, hoşuna giderdi, beğenirdi, memnun olurdu, teşvik ederdi.

Kâne yuhıbbü'd-dübbâ' "Yemekler arasında kabağı severdi." Kâne yuhıbbü'd-dübbâ' "Yemekler arasında kabağı severdi."

Arapça'da yaktîn denilen, dubbâ' denilen, Türkçe'de kabak dediğimiz yiyecek. Oraların kabağı artıkArapça'da yaktîn denilen, dubbâ' denilen, Türkçe'de kabak dediğimiz yiyecek. Oraların kabağı artık ne cins kabaksa Efendimiz onu severmiş. İbn Hacer; "Ben böyle bir şeyi gördüm" diye rivayet etmiş.ne cins kabaksa Efendimiz onu severmiş. İbn Hacer; "Ben böyle bir şeyi gördüm" diye rivayet etmiş. Zemahşerî; "Ben ne cins olduğunu bilmiyorum." demiş. Efendimiz oraya mahsus olanZemahşerî; "Ben ne cins olduğunu bilmiyorum." demiş. Efendimiz oraya mahsus olan o kabak cinsinden yiyeceği severmiş, severek yermiş. o kabak cinsinden yiyeceği severmiş, severek yermiş.

Kâne yuhibbü't-teyâmüne mestetâa fî tuhûrihî ve tene'ulihî ve tereccülihî ve fî şe'nihî küllihî. Kâne yuhibbü't-teyâmüne mestetâa fî tuhûrihî ve tene'ulihî ve tereccülihî ve fî şe'nihî küllihî.

Hz. Âişe validemiz radıyallahu teâlâ anhâ'dan tüm sahih hadis kaynaklarında rivayet edilmiş olanHz. Âişe validemiz radıyallahu teâlâ anhâ'dan tüm sahih hadis kaynaklarında rivayet edilmiş olan bir hadîs-i şerîf. bir hadîs-i şerîf.

"Peygamber Efendimiz gücünün yettiği her şeyi sağ eliyle yapmayı severdi. Sağı, sağ tarafı "Peygamber Efendimiz gücünün yettiği her şeyi sağ eliyle yapmayı severdi. Sağı, sağ tarafı ilk önce kullanmayı severdi. Sağ el, sağ ayak; bunu severdi, bundan memnunluk duyardı,ilk önce kullanmayı severdi. Sağ el, sağ ayak; bunu severdi, bundan memnunluk duyardı, hoşlanırdı. Böyle yapmaya çalışırdı." hoşlanırdı. Böyle yapmaya çalışırdı."

Mesela nelerde? Mesela nelerde?

Yemesinde, içmesinde, abdest almasında, elbiseyi giymesinde, bir şeyi almasında, birisine bir şeyYemesinde, içmesinde, abdest almasında, elbiseyi giymesinde, bir şeyi almasında, birisine bir şey vermesinde sağ elini kullanırdı. Bunlarn dışındaki işlerde sol elini kullanırdı. Hayırlı, sevaplıvermesinde sağ elini kullanırdı. Bunlarn dışındaki işlerde sol elini kullanırdı. Hayırlı, sevaplı güzel işlerde sağ elini kullanır, sağdan başlardı. Onun dışndaki şeylerde sol elini kullanırdı.güzel işlerde sağ elini kullanır, sağdan başlardı. Onun dışndaki şeylerde sol elini kullanırdı. Mesela temizlenmek vesaire gibi konularda sol elini kulanırdı. Mesela temizlenmek vesaire gibi konularda sol elini kulanırdı.

Fî tuhûrihî. "Temizlenirken, abdest alırken" Fî tuhûrihî. "Temizlenirken, abdest alırken"

"Önce sağ elimizi, sonra sol elimizi yıkıyoruz." gibi. "Önce sağ ayak, sonra sol ayak." "Önce sağ elimizi, sonra sol elimizi yıkıyoruz." gibi. "Önce sağ ayak, sonra sol ayak."

Ve tene'ulihî. "Ayakkabı giyerken." Ve tene'ulihî. "Ayakkabı giyerken."

Besmele ile önce sağ ayağını giymek. Besmele ile önce sağ ayağını giymek.

Ve tereccülihî. "Saçlarını taramakta." Ve tereccülihî. "Saçlarını taramakta."

Onda da ilk önce sağdan başlıyor. Her şeyin sağdan olmasını severdi. Onda da ilk önce sağdan başlıyor. Her şeyin sağdan olmasını severdi.

Ve fî şe'nihî küllihî. "Her işinde sağı kullanmayı severdi." Ve fî şe'nihî küllihî. "Her işinde sağı kullanmayı severdi."

Bu hayırlı, temiz, mübarek işlerde, güzel şeylerde böyle; onlarda sağı severdi.Bu hayırlı, temiz, mübarek işlerde, güzel şeylerde böyle; onlarda sağı severdi. Burada yemeği zikretmemiş ama yemek de sağ elle yenilecek.Burada yemeği zikretmemiş ama yemek de sağ elle yenilecek. Bazı şeylerde de sol elini kullanırdı mesela temizlenme, taharetlenme. Bazı şeylerde de sol elini kullanırdı mesela temizlenme, taharetlenme.

Mescitten çıkacağı zaman sol ayağı ile çıkardı. Çünkü en güzel yeri bırakıyor.Mescitten çıkacağı zaman sol ayağı ile çıkardı. Çünkü en güzel yeri bırakıyor. Mescit dünyanın en güzel yeridir.Mescit dünyanın en güzel yeridir. Neden? Neden?

Allahu Teâlâ hazretleri şu dünyaya değer vermez sevmez, rahmetle nazar etmez,Allahu Teâlâ hazretleri şu dünyaya değer vermez sevmez, rahmetle nazar etmez, ancak kendisine ibadet edilen mescitler, ibadethâneler müstesna. Allah'ın en sevdiği yerler. ancak kendisine ibadet edilen mescitler, ibadethâneler müstesna. Allah'ın en sevdiği yerler.

Yeryüzünün en güzel yeri neresi? Yeryüzünün en güzel yeri neresi?

Boğaziçi, Rio de Janerio, İstanbul, Sidney, Canberra veyahut filanca sahil,Boğaziçi, Rio de Janerio, İstanbul, Sidney, Canberra veyahut filanca sahil, filanca hoş manzaralı yer, Akdeniz'in bilmem hangi safalı yeri. filanca hoş manzaralı yer, Akdeniz'in bilmem hangi safalı yeri.

Değil, değil, değil! Değil, değil, değil!

Neresi? Neresi?

Mescitler! Mescitler!

Allah'ın -celle celâlühû' ve amme nevâlühû ve lâ ilâhe ğayruh- yeryüzünde en sevdiği yerler mescitler. Allah'ın -celle celâlühû' ve amme nevâlühû ve lâ ilâhe ğayruh- yeryüzünde en sevdiği yerler mescitler.

Neden? Neden?

Orada kendisine ibadet ediliyor. Orada kendisine inanan, mü'min kullar var. Orada Allah'ın varlığı,Orada kendisine ibadet ediliyor. Orada kendisine inanan, mü'min kullar var. Orada Allah'ın varlığı, birliği dile getiriliyor, ubudiyet icra olunuyor, tazim olunuyor. O bakımdan Peygamber Efendimiz birliği dile getiriliyor, ubudiyet icra olunuyor, tazim olunuyor. O bakımdan Peygamber Efendimiz mescitten çıkarken sol ayağı ile çıkıyor.Girerken sağ ayağı ile giriyor,çıkarken sol ayağı ile çıkıyor. mescitten çıkarken sol ayağı ile çıkıyor.Girerken sağ ayağı ile giriyor,çıkarken sol ayağı ile çıkıyor.

Tuvalete girerken sol ayağı ile giriyor, çıkarken sağ ayağı ile çıkıyor. Demek ki hayırlı, güzel şeyleriTuvalete girerken sol ayağı ile giriyor, çıkarken sağ ayağı ile çıkıyor. Demek ki hayırlı, güzel şeyleri sağ eliyle yapmayı severdi. Sol eliyle yapmayı sevmezdi. Öteki süflî dediğimiz cinsten işleri de sol elsağ eliyle yapmayı severdi. Sol eliyle yapmayı sevmezdi. Öteki süflî dediğimiz cinsten işleri de sol el ve sol ayakla yapmayı tercih ediyordu. Bir şey giyerken de daima sağdan başlıyordu. ve sol ayakla yapmayı tercih ediyordu. Bir şey giyerken de daima sağdan başlıyordu.

Kur'ân-ı Kerîm'de Müslümanlar; ashâbü'l-yemîn "sağcılar" diye geçer. Tabii bu "zamane sağcıları" Kur'ân-ı Kerîm'de Müslümanlar; ashâbü'l-yemîn "sağcılar" diye geçer. Tabii bu "zamane sağcıları" mânasına değil. O zamanın tabiri ile yümn ü bereket tarafı olarak cennetlikler,mânasına değil. O zamanın tabiri ile yümn ü bereket tarafı olarak cennetlikler, "sağcılar" olarak geçiyor. Demek ki bu, müslümanlara mahsus bir şey. "sağcılar" olarak geçiyor. Demek ki bu, müslümanlara mahsus bir şey.

Kâfirler küfürlerinde o kadar şuurlu ki. Ana akılları yok, detay akılları var; temeli yok, beyin yok. Kâfirler küfürlerinde o kadar şuurlu ki. Ana akılları yok, detay akılları var; temeli yok, beyin yok. Başka ufak tefek şeyleri var. İnadına her şeyi solla yapıyorlar. Sol elle kadeh kaldırıyor,Başka ufak tefek şeyleri var. İnadına her şeyi solla yapıyorlar. Sol elle kadeh kaldırıyor, sol elle zıkkımlanıyor, sol elle yiyor; her şeyi sol. Çatalı sol eline alıyor, bıçak sağ elde.sol elle zıkkımlanıyor, sol elle yiyor; her şeyi sol. Çatalı sol eline alıyor, bıçak sağ elde. Sağ elle kesiyor, sol elle yiyor. İngilizler yolun bile solundan gidiyorlardı. İngiltere'de öyleSağ elle kesiyor, sol elle yiyor. İngilizler yolun bile solundan gidiyorlardı. İngiltere'de öyle Avustralya'da öyle. İngilizler'in hâkimiyet kurduğu yerlerde öyle; yolun solundan solundan,Avustralya'da öyle. İngilizler'in hâkimiyet kurduğu yerlerde öyle; yolun solundan solundan, yampiri yampiri gidiyor. Kıbrıs'ta da onların hâkimiyeti olduğu için orada da öyle olmuş. yampiri yampiri gidiyor. Kıbrıs'ta da onların hâkimiyeti olduğu için orada da öyle olmuş.

Neden? Neden?

Onlar da solcu. Onlar da solcu.

"Ama hocam! Amerikalı kapitalist, İngiliz kapitalist." "Ama hocam! Amerikalı kapitalist, İngiliz kapitalist."

Solcu solcu. Müslümanlar sağ, ötekiler sol. İman sağ, küfür sol. Öyle işte. Onlar o husustaSolcu solcu. Müslümanlar sağ, ötekiler sol. İman sağ, küfür sol. Öyle işte. Onlar o hususta o kadar şuurlu, dikkatli. Bizim âdâb-ı muaşeret kitaplarına da onların kuralları giriyor. o kadar şuurlu, dikkatli. Bizim âdâb-ı muaşeret kitaplarına da onların kuralları giriyor.

"Aman çatalı sol eline al, lokantada ayıp olur. Sakın ha öyle yapma!" "Aman çatalı sol eline al, lokantada ayıp olur. Sakın ha öyle yapma!"

Niye ayıp olsun? Niye ayıp oluyormuş? Bu bize nereden geliyor? Niye ayıp olsun? Niye ayıp oluyormuş? Bu bize nereden geliyor?

Kültürlerimiz farklı, biz müslümanız. Bizim her şeyimiz müslümanca. Kültürlerimiz farklı, biz müslümanız. Bizim her şeyimiz müslümanca.

Kaynağımız ne? Kaynağımız ne?

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hayatı, âdetleri, sünnet-i seniyyesi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hayatı, âdetleri, sünnet-i seniyyesi. Biz böyle yaparız arkadaş! Sen ne dersen de biz böyle yaparız. Onun da ayrıca çok çok faydası vardır. Biz böyle yaparız arkadaş! Sen ne dersen de biz böyle yaparız. Onun da ayrıca çok çok faydası vardır.

Kim bilir ilim erbabı ne zaman anlayacak, ne zaman uyanacak, ne zaman aklı başına gelecek? Kim bilir ilim erbabı ne zaman anlayacak, ne zaman uyanacak, ne zaman aklı başına gelecek?

Mesela şu toprak üzerinde oturmanın -zikretmedim ben- toprak üstünde yatmanın çok faydası varmış.Mesela şu toprak üzerinde oturmanın -zikretmedim ben- toprak üstünde yatmanın çok faydası varmış. Anadolu'da zavallı fukarâ halkımız odanın zeminini toprak yapıyormuş, dövüyormuş, toprakta yatıyormuş.Anadolu'da zavallı fukarâ halkımız odanın zeminini toprak yapıyormuş, dövüyormuş, toprakta yatıyormuş. Öyle şifalıymış ki! Yani insanın belinden, bacağından romatizmayı, soğuğu,ağrıyı,elektriklenmeyi alıyor, Öyle şifalıymış ki! Yani insanın belinden, bacağından romatizmayı, soğuğu,ağrıyı,elektriklenmeyi alıyor, gayet iyi oluyormuş. Her şey güzel. Daha aşağıda Peygamber Efendimiz'in tıbbî başka gayet iyi oluyormuş. Her şey güzel. Daha aşağıda Peygamber Efendimiz'in tıbbî başka tedbirleri de gelecek. Onun muallimi Allah celle celâlüh olduğu için her yaptığı şey güzeldir. tedbirleri de gelecek. Onun muallimi Allah celle celâlüh olduğu için her yaptığı şey güzeldir.

Allah bizi, ona en güzel tarzda ittibâ edenlerden eylesin. İnsanların sapıttığı, şaşırdığı,Allah bizi, ona en güzel tarzda ittibâ edenlerden eylesin. İnsanların sapıttığı, şaşırdığı, İslâm'ı unuttuğu şu zamanda sünnetini uygulayanlardan, insanlara duyuranlardan, böylece şehit sevabıİslâm'ı unuttuğu şu zamanda sünnetini uygulayanlardan, insanlara duyuranlardan, böylece şehit sevabı kazananlardan olmayı cümlemize nasip eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. kazananlardan olmayı cümlemize nasip eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Cennette Habîbullah'a, Resûlullah'a bizleri komşu eylesin. Cennette Habîbullah'a, Resûlullah'a bizleri komşu eylesin.

Fâtiha-ı şerîfe mea'l-besmele. Fâtiha-ı şerîfe mea'l-besmele.

Sübhâne rabbiye'l-aliyyi'l a'le'l-vehhâb. Sübhâne rabbiye'l-aliyyi'l a'le'l-vehhâb.

el-Hamdü li'llâhi hakka hamdihî ve's-salâtü ve's-selâmü alâ hayri halkihî Muhammedin ve âlihîel-Hamdü li'llâhi hakka hamdihî ve's-salâtü ve's-selâmü alâ hayri halkihî Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Allahümme yâ Rabbenâ, yâ rabbenâ, yâ Rabbe'l-âlemîn. Allahümme yâ Rabbenâ, yâ rabbenâ, yâ Rabbe'l-âlemîn.

Âcizâne, nâçizâne yapmış olduğumuz ibadetlerimizi, taatlerimizi, hatme-i hâcegânımızı, kardeşlerimizÂcizâne, nâçizâne yapmış olduğumuz ibadetlerimizi, taatlerimizi, hatme-i hâcegânımızı, kardeşlerimiz tarafından okunmuş olan salât-ı tefriciyyeyi ve sair hayırlarımızı, hasenâtımızı lütfunla kereminletarafından okunmuş olan salât-ı tefriciyyeyi ve sair hayırlarımızı, hasenâtımızı lütfunla kereminle ahsen-i kabûl ile makbûl eyle. Hâsıl olan ücûr u mesûbâtı evvelen ve hâsseten Peygamberimiz ahsen-i kabûl ile makbûl eyle. Hâsıl olan ücûr u mesûbâtı evvelen ve hâsseten Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine hibe ve hediye eyledik, vâsıl eyle. Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine hibe ve hediye eyledik, vâsıl eyle. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek âl'inin, ashâbının, etbâınınPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek âl'inin, ashâbının, etbâının ve ahbabının ruhlarına ve sair enbiyâ ve ve mürselînin ervâhına, cümle evliyâullahın ve hâsseten sâdâtve ahbabının ruhlarına ve sair enbiyâ ve ve mürselînin ervâhına, cümle evliyâullahın ve hâsseten sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyü'l-Murtezâ'dan, [Mehmed Zahid] ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyü'l-Murtezâ'dan, [Mehmed Zahid] Hocamız'a kadar güzerân eylemiş olan cümle mensuplarının ruhlarına ve âhirete göçmüş olan Hocamız'a kadar güzerân eylemiş olan cümle mensuplarının ruhlarına ve âhirete göçmüş olan analarımızın babalarımızın, kardeşlerimizin, yakınlarımızın, sevdiklerimizin, dostlarımızınanalarımızın babalarımızın, kardeşlerimizin, yakınlarımızın, sevdiklerimizin, dostlarımızın ruhlarına ayrı ayrı hediye eyledik, vâsıl eyle. Cümlesinin kabirlerini pür-nûr, ruhlarını mesrûr eyle.ruhlarına ayrı ayrı hediye eyledik, vâsıl eyle. Cümlesinin kabirlerini pür-nûr, ruhlarını mesrûr eyle. Makamlarını âlâ, derecelerini yüksek eyle. Makamlarını âlâ, derecelerini yüksek eyle.

Yâ Rabbe'l-âlemîn, biz yaşayan mü'min kullarına da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemYâ Rabbe'l-âlemîn, biz yaşayan mü'min kullarına da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnetine uymayı, Kur'an yolunda yürümeyi nasip eyle. Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatine,Efendimiz'in sünnetine uymayı, Kur'an yolunda yürümeyi nasip eyle. Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatine, Peygamber Efendimiz'in şefaatine, iltifatına nâil eyle. Dertlerimize deva, hastalarımızaPeygamber Efendimiz'in şefaatine, iltifatına nâil eyle. Dertlerimize deva, hastalarımıza acilen şifalar ihsan eyle. acilen şifalar ihsan eyle.

Yâ Rabbe'l-âlemîn! Beldelerimizi ve sair İslâm beldelerini her çeşit âfetten,Yâ Rabbe'l-âlemîn! Beldelerimizi ve sair İslâm beldelerini her çeşit âfetten, musibetten, felaketten mahfuz eyle. musibetten, felaketten mahfuz eyle.

Yâ Rabbe'l-âlemîn! Dünyanın ve âhiretin bildiğimiz ve bilmediğimiz her türlü hayırlarına cümlemiziYâ Rabbe'l-âlemîn! Dünyanın ve âhiretin bildiğimiz ve bilmediğimiz her türlü hayırlarına cümlemizi nâil eyle. Dünyanın ve âhiretin bildiğimiz ve bilmediğimiz her türlü şerlerinden cümlemizinâil eyle. Dünyanın ve âhiretin bildiğimiz ve bilmediğimiz her türlü şerlerinden cümlemizi mahfuz eyle. Rızana uygun, hayırlı, uzun, sıhhatli, âfiyetli ömürler sürmeyi, mahfuz eyle. Rızana uygun, hayırlı, uzun, sıhhatli, âfiyetli ömürler sürmeyi, son nefeste iman ile âhirete göçmeyi nasip eyle. son nefeste iman ile âhirete göçmeyi nasip eyle.

Yâ Rabbe'l-âlemîn! Evlatlarımızı, ailelerimizi, nesillerimizi, zürriyetlerimizi sevdiğinYâ Rabbe'l-âlemîn! Evlatlarımızı, ailelerimizi, nesillerimizi, zürriyetlerimizi sevdiğin mü'min-i kâmil kullar eyle. mü'min-i kâmil kullar eyle.

Yâ Rabbe'l-âlemîn! Bizi burada,bu camide,şu vakitte şu münasebetle bir araya getirdiğin gibi âhirette deYâ Rabbe'l-âlemîn! Bizi burada,bu camide,şu vakitte şu münasebetle bir araya getirdiğin gibi âhirette de Peygamber Efendimiz'in livâü'l-hamd'i altında peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle, salihlerlePeygamber Efendimiz'in livâü'l-hamd'i altında peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle, salihlerle beraber haşreyle. Peygamber Efendimiz'e havz-ı kevseri başında mülakî olup onun iltifatına ermeyi, beraber haşreyle. Peygamber Efendimiz'e havz-ı kevseri başında mülakî olup onun iltifatına ermeyi, havz-ı kevserden doya doya nûş etmeyi cümlemize nasip eyle. Peygamber Efendimiz ile bi-gayri hisâbhavz-ı kevserden doya doya nûş etmeyi cümlemize nasip eyle. Peygamber Efendimiz ile bi-gayri hisâb duhûl-i evvelîn ile cennât-ı âliyâta girip âhirette ona komşu olmayı nasip eyle. duhûl-i evvelîn ile cennât-ı âliyâta girip âhirette ona komşu olmayı nasip eyle. Cemalinle cümlemizi müşerref eyle yâ Rabbi! Cemalinle cümlemizi müşerref eyle yâ Rabbi!

Bi-hürmeti esmâike'l hüsnâ ve habîbüke'l müctebâ ve bi hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha. Bi-hürmeti esmâike'l hüsnâ ve habîbüke'l müctebâ ve bi hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2