Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Âhir 1446
24 Aralık 2024
İmsak
06:48
Güneş
08:20
Öğle
13:09
İkindi
15:27
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Sahabe Müslümanlığı ve Zamane Müslümanlığı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

6 Muharrem 1417 / 24.05.1996
Konya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allahu Teâlâ Bir Kavmin Hayrını Murad Ederse Alimlerini Arttırır, İslâm'da El-Hubbu Fillah Var; El-Buğzu Fillah da Var | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Sahabe Müslümanlığı ve Zamane Müslümanlığı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

6 Muharrem 1417 / 24.05.1996
Konya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allahu Teâlâ Bir Kavmin Hayrını Murad Ederse Alimlerini Arttırır, İslâm'da El-Hubbu Fillah Var; El-Buğzu Fillah da Var | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîne alâ külli hâlin ve fî külli hîn.el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîne alâ külli hâlin ve fî külli hîn. es-Salâtü ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn.es-Salâtü ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Çok aziz ve değerli kardeşlerim! Çok aziz ve değerli kardeşlerim!

Allah hepinizden razı olsun. Allah hepinizden razı olsun.

Yoldan gelen bir kardeşimizim.Yoldan gelen bir kardeşimizim. Yanımda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadis kitabını getirdim.Yanımda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadis kitabını getirdim. Hadîs-i şerîf okuyalım, taallüm, tefeyyüz eyleyelim diye ayrıca bu kadar geniş, büyük bir salonda, Hadîs-i şerîf okuyalım, taallüm, tefeyyüz eyleyelim diye ayrıca bu kadar geniş, büyük bir salonda, bu kadar muhteşem bir kalabalık. Tabii güzel bir konferans, iyi bir hazırlık olmalıydı. bu kadar muhteşem bir kalabalık. Tabii güzel bir konferans, iyi bir hazırlık olmalıydı. Tabii ben yolcu olduğum için gariban sınıfındanım.Tabii ben yolcu olduğum için gariban sınıfındanım. Öyle bir hazırlık yapacak zamanım, hâlim olmadı.Öyle bir hazırlık yapacak zamanım, hâlim olmadı. Bitmez tükenmez hazine; müslümanın hâlinin, ilim yolunda olan insanın sermayesiBitmez tükenmez hazine; müslümanın hâlinin, ilim yolunda olan insanın sermayesi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sözleridir.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sözleridir. Sözleri, hareketleri, bizim numune-i imtisalimizdir. Peygamber Efendimiz, başımızın tacıdır.Sözleri, hareketleri, bizim numune-i imtisalimizdir.

Peygamber Efendimiz, başımızın tacıdır.
Onun için hadîs-i şerîfleri okuyayım izah edeyim. Onun için hadîs-i şerîfleri okuyayım izah edeyim. Benim âciz naçiz sözlerim yerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inBenim âciz naçiz sözlerim yerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden birkaç tanesi müzâkere edilmiş olsun.hadîs-i şerîflerinden birkaç tanesi müzâkere edilmiş olsun. Zaman daha hayırlı, daha bereketli geçmiş olsun. Allah hepinizden razı olsun.Zaman daha hayırlı, daha bereketli geçmiş olsun. Allah hepinizden razı olsun. Peygamber Efendimiz'in şefaatine nâil eylesin. Peygamber Efendimiz'in şefaatine nâil eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir hadîs-i şerîflerinde buyurmuşlar ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir hadîs-i şerîflerinde buyurmuşlar ki;

İzâ erâdallâhu bi-kavmin hayran kessera fukahâehüm ve ekalle cühhâlehüm.İzâ erâdallâhu bi-kavmin hayran kessera fukahâehüm ve ekalle cühhâlehüm. Fe izâ tekelleme'l-fakîhu vecede a'vânen ve izâ tekelleme'l-câhilü kuhira. Fe izâ tekelleme'l-fakîhu vecede a'vânen ve izâ tekelleme'l-câhilü kuhira.

İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan; halife-i müslimîn, emîrü'l-mü'minîn Hz. Ömer radıyallahu anh'ınİbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan; halife-i müslimîn, emîrü'l-mü'minîn Hz. Ömer radıyallahu anh'ın mübarek, alim oğlu Abâdile-i Erbaa'dan Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ rivayet eylemiş.mübarek, alim oğlu Abâdile-i Erbaa'dan Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ rivayet eylemiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyorlar ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyorlar ki;

İzâ erâdallâhu bi-kavmin hayran kessera fukahâehüm. "Allahu Teâlâ bir kavmin hayrını murad ederseİzâ erâdallâhu bi-kavmin hayran kessera fukahâehüm. "Allahu Teâlâ bir kavmin hayrını murad ederse o kavmin hayrını, felahını, salahını, ilerlemesini, mutlu olmasını murad ederse alimlerini arttırır; çoğaltır.o kavmin hayrını, felahını, salahını, ilerlemesini, mutlu olmasını murad ederse alimlerini arttırır; çoğaltır. O kavmin içinde dini, imanı bilen, Kuran'ı,O kavmin içinde dini, imanı bilen, Kuran'ı, hadisi, fıkhı, itikadı bilen, dinin inceliklerini bilen insanları çoğaltır." hadisi, fıkhı, itikadı bilen, dinin inceliklerini bilen insanları çoğaltır."

Ve ekalle cühhâlehüm. "Cahilleri de azaltır." Ve ekalle cühhâlehüm. "Cahilleri de azaltır."

Fakih, dini bilen, dinin inceliklerine âgâh olan kişi konuştuğu zaman destek bulur, yardımcı bulur.Fakih, dini bilen, dinin inceliklerine âgâh olan kişi konuştuğu zaman destek bulur, yardımcı bulur. Kendisini destekleyecek etrafında bir halka, bir çevre bulur. Cahil konuştuğu zaman da susturulur.Kendisini destekleyecek etrafında bir halka, bir çevre bulur. Cahil konuştuğu zaman da susturulur. "Sus, haddini bil; otur kenara!" denilir. Cahilin sözü olmaz. İş biter. "Sus, haddini bil; otur kenara!" denilir. Cahilin sözü olmaz. İş biter.

Bunun aksine ve bunun karşısında ikinci durum: Bunun aksine ve bunun karşısında ikinci durum:

"Allahu Teâlâ bir kavmin kahrını murad ederse -yani o kavmin başına bela gelsin, ceza gelsin,"Allahu Teâlâ bir kavmin kahrını murad ederse -yani o kavmin başına bela gelsin, ceza gelsin, ne bulacaksa bulsun, ne hali varsa görsün gibi; herhalde yine Allahu Teâlâ hazretlerine karşıne bulacaksa bulsun, ne hali varsa görsün gibi; herhalde yine Allahu Teâlâ hazretlerine karşı kulaklarındaki kusurlarından olmalıdır- Allahu Teâlâ hazretleri onların başına bela gelsin, şerre sapsınlar,kulaklarındaki kusurlarından olmalıdır- Allahu Teâlâ hazretleri onların başına bela gelsin, şerre sapsınlar, şer içinde olsunlar dilerse o zaman alimlerini, fakihlerini azaltır. Cahillerini arttırır. şer içinde olsunlar dilerse o zaman alimlerini, fakihlerini azaltır. Cahillerini arttırır.

Cahil konuştuğu zaman çeşitli dostlar, yardakçılar, destekçiler bulur.Cahil konuştuğu zaman çeşitli dostlar, yardakçılar, destekçiler bulur. Fakih konuştuğu zaman ezilir, herkes üstüne çullanır, horlanır. Fakih konuştuğu zaman ezilir, herkes üstüne çullanır, horlanır.

Bu hadîs-i şerîfteki ölçüye göre düşünecek olursak bilmem acaba Allahu Teâlâ hazretleriBu hadîs-i şerîfteki ölçüye göre düşünecek olursak bilmem acaba Allahu Teâlâ hazretleri yeniden bize şu yaşadığımız asırda, şu yaşadığımız mıntıkadaki insanlara ne murad eylemiş? yeniden bize şu yaşadığımız asırda, şu yaşadığımız mıntıkadaki insanlara ne murad eylemiş?

el-İlmü hayâtü'l-İslâmi. "İlim, İslâm'ın hayatıdır, sebeb-i hayatıdır." el-İlmü hayâtü'l-İslâmi. "İlim, İslâm'ın hayatıdır, sebeb-i hayatıdır."

İlim oldu mu İslâm canlanır, yaşar. İlim olmadığı zaman da ölür.İlim oldu mu İslâm canlanır, yaşar. İlim olmadığı zaman da ölür. Bugün gerçekten çevremize baktığımız zaman bu zamane müslümanlarının hâlini anlamamız mümkün olmuyor. Bugün gerçekten çevremize baktığımız zaman bu zamane müslümanlarının hâlini anlamamız mümkün olmuyor.

İstatistiklerden öğreniyoruz ki Türkiye'nin %99'u müslüman imiş.İstatistiklerden öğreniyoruz ki Türkiye'nin %99'u müslüman imiş. Ama cemiyete baktığımız zaman, kalabalıkların arasına girdiğimiz zaman Ama cemiyete baktığımız zaman, kalabalıkların arasına girdiğimiz zaman çarşıda, pazarda dolaştığımız zaman Konya'yı bilmiyorum ama çarşıda, pazarda dolaştığımız zaman Konya'yı bilmiyorum ama İstanbul'da, Ankara'da hele bir Kızılay tarafına gidiverin, İstanbul'da hele bir Kadıköy, Moda tarafına geçiverin.İstanbul'da, Ankara'da hele bir Kızılay tarafına gidiverin, İstanbul'da hele bir Kadıköy, Moda tarafına geçiverin. Acaba bu diyar İslâm diyarı mı yoksa Avrupaî devletlerden birisi mi gayrimüslimlerle meskûn bir şehir!Acaba bu diyar İslâm diyarı mı yoksa Avrupaî devletlerden birisi mi gayrimüslimlerle meskûn bir şehir! Gözümüzü kapatsak, birisi tepeden sizi oraya indirse anlayamazsınız. Gözümüzü kapatsak, birisi tepeden sizi oraya indirse anlayamazsınız. Ne giyiminden anlarsınız ne tavrından anlarsınız. Ne giyiminden anlarsınız ne tavrından anlarsınız.

İran'a gittik, orada Pakistanlı bir kişi ile tanışmıştık. Güney Afrika'da vazife görüyormuş.İran'a gittik, orada Pakistanlı bir kişi ile tanışmıştık. Güney Afrika'da vazife görüyormuş. Başında kalpak, sakallı bir mübarek insan. Bizim Türkiye'den geldiğimizi anlayınca iltifat buyurdu.Başında kalpak, sakallı bir mübarek insan. Bizim Türkiye'den geldiğimizi anlayınca iltifat buyurdu. Onlar zaten biz ıslah olalım diye iltifat ediyorlar! "Siz aslansınız, ağasınız, paşasınız.Onlar zaten biz ıslah olalım diye iltifat ediyorlar! "Siz aslansınız, ağasınız, paşasınız. Sizin dedeleriniz şöyle kahramandı, böyle iyiydi. Sizi yine başımızda görmek istiyoruz…"Sizin dedeleriniz şöyle kahramandı, böyle iyiydi. Sizi yine başımızda görmek istiyoruz…" Bize iltifat buyurdu, dedi ki; "Benim babam Osmanlı âşığı idi.Bize iltifat buyurdu, dedi ki; "Benim babam Osmanlı âşığı idi. Osmanlılar'ı anmaya başladı mı gözlerinden de yaşlar da boşalmaya başlardı.Osmanlılar'ı anmaya başladı mı gözlerinden de yaşlar da boşalmaya başlardı. 'Ah, o Osmanlı! Hepsi evliyâ, hepsi mübarek insanlar. Onlar kendilerini Allah'ın emrine vakfetmiş insanlar.'Ah, o Osmanlı! Hepsi evliyâ, hepsi mübarek insanlar. Onlar kendilerini Allah'ın emrine vakfetmiş insanlar. Onlar hudutlarda İslâm âlemini koruyan kahramanlar.Onlar hudutlarda İslâm âlemini koruyan kahramanlar. Onlar hayatı düşünmezler, onlar hayatlarını Allah yolunda feda etmişlerdir.'"Onlar hayatı düşünmezler, onlar hayatlarını Allah yolunda feda etmişlerdir.'" Savaşmışlardır, şehit olmayı ganimet bilmişlerdir. Babası kasideler yazarmış. Savaşmışlardır, şehit olmayı ganimet bilmişlerdir. Babası kasideler yazarmış.

O hava içinde büyümüş o Pakistanlı dedi ki; "Hocam, İstanbul'a geldim. Tüm hayallerim yıkıldı.O hava içinde büyümüş o Pakistanlı dedi ki; "Hocam, İstanbul'a geldim. Tüm hayallerim yıkıldı. Ben nasıl bir ülke tasavvur ediyordum? Eminönü'ne bir gittim.Ben nasıl bir ülke tasavvur ediyordum? Eminönü'ne bir gittim. Aman Allah'ım! Gazete almak için gazete kulübelerine bir yanaştım. Aman Allah'ım! Neler görüyorum!Aman Allah'ım! Gazete almak için gazete kulübelerine bir yanaştım. Aman Allah'ım! Neler görüyorum! Bütün hayallerim yıkıldı." Aziz ve muhterem kardeşlerim! Türkiye'nin %99 nasıl müslüman bilmiyorum. Bütün hayallerim yıkıldı."

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Türkiye'nin %99 nasıl müslüman bilmiyorum.
Ama yavaş yavaş iki çeşit Müslümanlık tespit etmeye başladım.Ama yavaş yavaş iki çeşit Müslümanlık tespit etmeye başladım. Sisler gözümün önünde dağıldıkça iki çeşit Müslümanlık var. Bir yirminci yüzyılın zamane Müslümanlığı var. Sisler gözümün önünde dağıldıkça iki çeşit Müslümanlık var. Bir yirminci yüzyılın zamane Müslümanlığı var. Ayrı bir tip, ayrı bir acayip ucube şekil.Ayrı bir tip, ayrı bir acayip ucube şekil. Bir de Peygamber Efendimiz'in hadislerinde olan sahâbe-i kirâmın hayatında olan,Bir de Peygamber Efendimiz'in hadislerinde olan sahâbe-i kirâmın hayatında olan, o Asr-ı Saadet'te olan bir Müslümanlık var. Kitaplarda kalmış, kitaplardan okuyoruz. o Asr-ı Saadet'te olan bir Müslümanlık var. Kitaplarda kalmış, kitaplardan okuyoruz.

Bir sahabe Müslümanlığı var bir de zamane Müslümanlığı var.Bir sahabe Müslümanlığı var bir de zamane Müslümanlığı var. Birisinin ötekisinden ilgisini anlamak, bulmak mümkün değil. Birisinin ötekisinden ilgisini anlamak, bulmak mümkün değil. Adam yeni dükkân açmaya niyetlenmiş, Erenköy'de bir dükkân açacak.Adam yeni dükkân açmaya niyetlenmiş, Erenköy'de bir dükkân açacak. İyi, güzel açsın.İyi, güzel açsın. Ne iş yapacak, diye komşuları merak etmiş. Varmışlar yanına ve sormuşlar: Ne iş yapacak, diye komşuları merak etmiş. Varmışlar yanına ve sormuşlar:

"Meze satacağım, kuruyemiş satacağım, içki satacağım. Burada çok gider." demiş. "Meze satacağım, kuruyemiş satacağım, içki satacağım. Burada çok gider." demiş.

"Aman! Hiç gitmez. İçki falan sakın satma burada. Burası hep dolu."Aman! Hiç gitmez. İçki falan sakın satma burada. Burası hep dolu. Etraftaki apartmanlarda müslüman mütedeyyin kimseler vardır. Sen açma, fenâ olur açarsan.Etraftaki apartmanlarda müslüman mütedeyyin kimseler vardır. Sen açma, fenâ olur açarsan. İyi olmaz, fenâ olur." demişler. "Biz namaza gittik, namazdan geldik.İyi olmaz, fenâ olur." demişler.

"Biz namaza gittik, namazdan geldik.
Benim konuştuğum delikanlı bir kimseydi. Dükkânı açarken o arada gelmiş. Önümde dikildi: Benim konuştuğum delikanlı bir kimseydi. Dükkânı açarken o arada gelmiş. Önümde dikildi: Siz ne demek istediniz, fenâ olur ne demek? Ne demek fenâ olur, yani siz bizi tehdit mi ediyorsunuz?Siz ne demek istediniz, fenâ olur ne demek? Ne demek fenâ olur, yani siz bizi tehdit mi ediyorsunuz? Biz müslüman değil miyiz?" demiş. "Tehdit etmedik, tehdit etmek değildi. Sadece günah olur." Biz müslüman değil miyiz?" demiş.

"Tehdit etmedik, tehdit etmek değildi. Sadece günah olur."

"Biz müslüman değil miyiz?" "Vallahi bilmem ama müslüman içki satmaz." Müslüman içki satmaz! "Biz müslüman değil miyiz?"

"Vallahi bilmem ama müslüman içki satmaz."

Müslüman içki satmaz!

"Hocam, bizim mahallede bakkal var, o da satıyor."Hocam, bizim mahallede bakkal var, o da satıyor. Hem de camiye de geliyor hem de bakkalın içinde kocaman, eski yazıyla bir levha da asmış: Hem de camiye de geliyor hem de bakkalın içinde kocaman, eski yazıyla bir levha da asmış: er-Rızku alâllah yazıyor." er-Rızku alâllah. "Rızkı, sana Allah veriyor.er-Rızku alâllah yazıyor."

er-Rızku alâllah. "Rızkı, sana Allah veriyor.
Hiç korkma, elem çekme, hiç merak etme, Allah sana rızkını verecek!" diye yazıyor levha da var. Hiç korkma, elem çekme, hiç merak etme, Allah sana rızkını verecek!" diye yazıyor levha da var.

Soruyorsun: "İşte, ne yapalım. Müşteri başka türlü gelmiyor.Soruyorsun:

"İşte, ne yapalım. Müşteri başka türlü gelmiyor.
İşte mecbur kalıyorum, bunu satarken ötekisini de alıyor…" "Bu haram." "İçmiyorum hocam." İşte mecbur kalıyorum, bunu satarken ötekisini de alıyor…"

"Bu haram."

"İçmiyorum hocam."

"İçmek de haram, satmak da haram." Hamalın kasasını taşıması bile haram. Hepsi kıyametlik bir şey."İçmek de haram, satmak da haram."

Hamalın kasasını taşıması bile haram. Hepsi kıyametlik bir şey.
Adam oğlunu imam-hatip okuluna vermiş, Yüksek İslam Enstitüsüne seviyesine kadar okutturmuş. Adam oğlunu imam-hatip okuluna vermiş, Yüksek İslam Enstitüsüne seviyesine kadar okutturmuş. İyi, güzel bir şey. Demek ki mü'min kimse. Ama yol üzerindeki lokantasına içki koymaya karar vermiş. İyi, güzel bir şey. Demek ki mü'min kimse. Ama yol üzerindeki lokantasına içki koymaya karar vermiş.

Çocuk dikilmiş karşısına, demiş ki; "Baba eğer sen bu lokantaya içki koyacaksan Allaha ısmarladık.Çocuk dikilmiş karşısına, demiş ki; "Baba eğer sen bu lokantaya içki koyacaksan Allaha ısmarladık. Ben gidiyorum. Ya evladını tercih et ya içkiyi! O evde ikisi bir arada olmaz." Ben gidiyorum. Ya evladını tercih et ya içkiyi! O evde ikisi bir arada olmaz."

Hâsılı bakıyorsunuz Mevlânâ hazretleri ile konuşan bir kadın vardı! Konuşuyormuş da Türkçe olarak söylüyormuş.Hâsılı bakıyorsunuz Mevlânâ hazretleri ile konuşan bir kadın vardı! Konuşuyormuş da Türkçe olarak söylüyormuş. Bizim fakülteye gelmişti. İhtiyar, yanakları allıklı, dudakları rujlu, eteği kısaydı. Fakülteye gelmiş.Bizim fakülteye gelmişti. İhtiyar, yanakları allıklı, dudakları rujlu, eteği kısaydı. Fakülteye gelmiş. Dindarmış ve Mevlânâ hazretleri ile konuşacak kadar mâneviyat âleminden, ruh âlemindenmiş.Dindarmış ve Mevlânâ hazretleri ile konuşacak kadar mâneviyat âleminden, ruh âlemindenmiş. O da müslüman yani. Hem başı açık hem yaşı geçkin hem yüzünü boyamış hem eteği kısaO da müslüman yani. Hem başı açık hem yaşı geçkin hem yüzünü boyamış hem eteği kısa hem de dindar hem de bir ekolün bayağı ileri durumundaymış da hem de dindar hem de bir ekolün bayağı ileri durumundaymış da başka başka şehirlerde de taraftarları da varmış. başka başka şehirlerde de taraftarları da varmış. Mâşaallah bizim generallerden falan bazı kimseler de kendisine itibar ediyorlarmış.Mâşaallah bizim generallerden falan bazı kimseler de kendisine itibar ediyorlarmış. Biz de bazı kimselerden böyle duyduk. Kadıncağız müslüman, çok iyi müslüman.Biz de bazı kimselerden böyle duyduk.

Kadıncağız müslüman, çok iyi müslüman.
Otobüse binerken bismillâhirrahmânirrahîm falan diyormuş.Otobüse binerken bismillâhirrahmânirrahîm falan diyormuş. Arada senede bir kere Hacı Bayrâm-ı Velî'nin türbesini ziyaret ediyor.Arada senede bir kere Hacı Bayrâm-ı Velî'nin türbesini ziyaret ediyor. Bir başörtüsü örtüyor üstüne, yine müslüman. Hâsılı zaman sana uymazsa sen zamana uy! Bir başörtüsü örtüyor üstüne, yine müslüman. Hâsılı zaman sana uymazsa sen zamana uy!

Bizim ilâhiyat fakültesinde bir profesör var, şimdi yine var da ben orada yokum. Ben emekli oldum.Bizim ilâhiyat fakültesinde bir profesör var, şimdi yine var da ben orada yokum. Ben emekli oldum. Biz kurban bayramında münâkaşaya tutuştuk, kapıştık: Biz kurban bayramında münâkaşaya tutuştuk, kapıştık:

"Kurban bayramında, Ramazan bayramında ben arkadaşımın evine bayramını tebrik etmeye gitmişim."Kurban bayramında, Ramazan bayramında ben arkadaşımın evine bayramını tebrik etmeye gitmişim. O da bana ikram olarak bir kadehçik likör ikram etmiş. İçmeyecek miyim yani?.." diyor. Tabii içmeyeceksin! O da bana ikram olarak bir kadehçik likör ikram etmiş. İçmeyecek miyim yani?.." diyor.

Tabii içmeyeceksin!

"Ama olur mu? Onun kalbi kırılır mı? Bir kadehçik ne olacak!""Ama olur mu? Onun kalbi kırılır mı? Bir kadehçik ne olacak!" İki tane profesör karşıma dikildi. Birisi din tarihinden, bize muvakkaten gelme, sonra gitti. İki tane profesör karşıma dikildi. Birisi din tarihinden, bize muvakkaten gelme, sonra gitti. Ötekisi bizim yerli malı.Ötekisi bizim yerli malı. Yani az, diyor. Bunun azı çoğu olmaz.Yani az, diyor.

Bunun azı çoğu olmaz.
Bunun zerresi bile haram; sarhoş edecek kadar değil, sarhoş etmese bile haram.Bunun zerresi bile haram; sarhoş edecek kadar değil, sarhoş etmese bile haram. Bir şeyin çoğu sarhoş etti mi azı da haramdır. Müslümanlığı bırakmıyor: "Yani siz biraz sakal bırakmışsınız. Bir şeyin çoğu sarhoş etti mi azı da haramdır.

Müslümanlığı bırakmıyor:

"Yani siz biraz sakal bırakmışsınız.
Sert müslümansınız. Bu kadar sertlik iyi değil, bu kadar da zikir yapmayın!Sert müslümansınız. Bu kadar sertlik iyi değil, bu kadar da zikir yapmayın! Bu kadar koyu Müslümanlık iyi değil…" Ne olacak? "Biraz sulandırın!" Bir Müslümanlık var.Bu kadar koyu Müslümanlık iyi değil…"

Ne olacak?

"Biraz sulandırın!"

Bir Müslümanlık var.
Adam kendini daha iyi müslüman sanıyor. Kadın kendisini daha iyi müslüman sayıyor. Adam kendini daha iyi müslüman sanıyor. Kadın kendisini daha iyi müslüman sayıyor. Allah'ın emri bir tarafta, bu adamların Müslümanlık anlayışı bir tarafta!Allah'ın emri bir tarafta, bu adamların Müslümanlık anlayışı bir tarafta! Hoşgörü, müsamaha, sevgi; her şey sevgi.Hoşgörü, müsamaha, sevgi; her şey sevgi. Her şeyi seveceksin, ne varsa seveceksin. Her şeyi seveceksin, ne varsa seveceksin.

İslâm'da; el-Hubbu fillah var; geri tarafı yok, öbür tarafı yok. İslâm'da; el-Hubbu fillah var; geri tarafı yok, öbür tarafı yok.

el-Buğzu fillah, yok. Buğz olur mu, yakışır mı müslümana? Hiç kızmayacaksın! el-Buğzu fillah, yok.

Buğz olur mu, yakışır mı müslümana? Hiç kızmayacaksın!

Peki, ne olacak? "Herkesi seveceksin, her şeyi seveceksin…" Peki, ne olacak?

"Herkesi seveceksin, her şeyi seveceksin…"

Bütün bunlar; cemiyetimizde hem içki satan hem camiye gelen,Bütün bunlar; cemiyetimizde hem içki satan hem camiye gelen, hem içki şişelerini rafa dizen hem oraya er-Rızku alallah yazan, hem müslüman olan hem başını açan, hem içki şişelerini rafa dizen hem oraya er-Rızku alallah yazan, hem müslüman olan hem başını açan, hem türbe ziyaretine gelen hem kısa etek giyen, hem Mevlânâ ile konuşan hem türbe ziyaretine gelen hem kısa etek giyen, hem Mevlânâ ile konuşan hem "Şöyle böyle, namazları ikiye indirsek olmaz mı, hem "Şöyle böyle, namazları ikiye indirsek olmaz mı, haftada bir kılsak olmaz mı?.." diye namazlardan tenzilata kalkan... Böyle bir şey anlayış! haftada bir kılsak olmaz mı?.." diye namazlardan tenzilata kalkan... Böyle bir şey anlayış!

29 Ekim'de isimli meşhur gazetenin basımıydı. "Eğer Ata'dan korksaydınız başınızı böyle örtmezdiniz.29 Ekim'de isimli meşhur gazetenin basımıydı.

"Eğer Ata'dan korksaydınız başınızı böyle örtmezdiniz.
Eğer siz Ata'dan korksaydınız, Atatürk'ten korksaydınız başınızı böyle örtmezdiniz." Eğer siz Ata'dan korksaydınız, Atatürk'ten korksaydınız başınızı böyle örtmezdiniz."

Biz Allah'tan korktuğumuz için başımızı örtüyoruz.Biz Allah'tan korktuğumuz için başımızı örtüyoruz. Bizim hanımımız, bizim bacımız, bizim kardeşimiz Allah'tan korktuğu için başını örtüyor.Bizim hanımımız, bizim bacımız, bizim kardeşimiz Allah'tan korktuğu için başını örtüyor. Allah emretmiş, diye başını örtüyor. O da çıkartmış onun karşısına; hem de bir avukat hanım böyle demiş.Allah emretmiş, diye başını örtüyor. O da çıkartmış onun karşısına; hem de bir avukat hanım böyle demiş. Hem de din ve vicdan hürriyeti var. Hiç kimse inancından dolayı kınanmaz. Hem de din ve vicdan hürriyeti var. Hiç kimse inancından dolayı kınanmaz. Allahu Teâlâ hazretlerinin karşısına alternatif çıkartıyor. Allahu Teâlâ hazretlerinin karşısına alternatif çıkartıyor. Başka bir alternatif çıkartıyor: Allah'tan korkmak yerine başka şeylerden korkmak! Başka bir alternatif çıkartıyor: Allah'tan korkmak yerine başka şeylerden korkmak!

"Ata'yı sevseydiniz başınızı örtmezdiniz." Ata'yı sevmek için dinsiz mi olmak lazım?"Ata'yı sevseydiniz başınızı örtmezdiniz."

Ata'yı sevmek için dinsiz mi olmak lazım?
Yani öyle demek istiyor. İyi o zaman sen Ata'yı sevecek insan zor bulursun.Yani öyle demek istiyor. İyi o zaman sen Ata'yı sevecek insan zor bulursun. Çünkü milletimiz yüzde şu kadarı inanmış.Çünkü milletimiz yüzde şu kadarı inanmış. Sen onun karşısına böyle çıkarsan,Sen onun karşısına böyle çıkarsan, böylesine bir mantıkla çıkarsan hangi taraftasın, neye hizmet ediyorsun, bu işin sonu nereye varır? böylesine bir mantıkla çıkarsan hangi taraftasın, neye hizmet ediyorsun, bu işin sonu nereye varır?

Hatta Ankara'da bir konuşma teklif ettiler. Galiba büyük bir tepki topladı. Hatta Ankara'da bir konuşma teklif ettiler. Galiba büyük bir tepki topladı. Benim konuşmalarım birilerini kızdırdı anlaşılan: Benim konuşmalarım birilerini kızdırdı anlaşılan:

"Alimlik bizde böyle değildir, daha başka bir şeydir. Bazen diplomalılar da cahillik eder."Alimlik bizde böyle değildir, daha başka bir şeydir. Bazen diplomalılar da cahillik eder. Diplomalı cahiller de vardır!.." diye falan söyledim.Diplomalı cahiller de vardır!.." diye falan söyledim. Sonra herhalde bazı kimseler pek memnun olmadılar.Sonra herhalde bazı kimseler pek memnun olmadılar. Bazı diplomalılar benim söylediğimden alındılar, gocundular. Bazı diplomalılar benim söylediğimden alındılar, gocundular.

Muhterem kardeşlerim! Bütün bunlar gösteriyor ki:Muhterem kardeşlerim!

Bütün bunlar gösteriyor ki:
Konya hariç, İllâ Konya, Konya mâşaallah, Allah razı olsun ve Allah nazardan saklasın.Konya hariç, İllâ Konya, Konya mâşaallah, Allah razı olsun ve Allah nazardan saklasın. Güzel bir hâli var. Bütün bunlar gösteriyor ki Konya hariç cahiller çoğalmış ve fakihler azalmış.Güzel bir hâli var. Bütün bunlar gösteriyor ki Konya hariç cahiller çoğalmış ve fakihler azalmış. Dikkat ettiğimizde hadîs-i şerîfte "fakih" deniliyor. Fakih ne demek? Dikkat ettiğimizde hadîs-i şerîfte "fakih" deniliyor.

Fakih ne demek?

Dinin inceliklerini bilen insan, dinin inceliklerini, ahkâm-ı şer'iyyenin hudutlarını, inceliklerini, Dinin inceliklerini bilen insan, dinin inceliklerini, ahkâm-ı şer'iyyenin hudutlarını, inceliklerini, detayını tamamıyla bilen, bir konuda meseleye hakkıyla vâkıf olan insan. Yarım yamalak, az bilen değil. detayını tamamıyla bilen, bir konuda meseleye hakkıyla vâkıf olan insan. Yarım yamalak, az bilen değil.

Demek ki bir kavmin Allah iyiliğini murad ederse dini iyi bilen insanları çoğaltır. Neden? Demek ki bir kavmin Allah iyiliğini murad ederse dini iyi bilen insanları çoğaltır.

Neden?

İstediğini iyi bilen insanlar Allah yolunu gösterirler.İstediğini iyi bilen insanlar Allah yolunu gösterirler. Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerine uygun hareket olur. Edebe riayet eden bir toplum olur.Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerine uygun hareket olur. Edebe riayet eden bir toplum olur. Müslümanlar edebe riayet ederler. O zaman o toplum felâh bulur, hayra gider. Giderler.Müslümanlar edebe riayet ederler. O zaman o toplum felâh bulur, hayra gider. Giderler. Aksi olduğu zaman o toplum mahva doğru sürüklenir. Aksi olduğu zaman o toplum mahva doğru sürüklenir.

Allahu Teâlâ hazretleri, cümlemizi cahillikten korusun, cahillerden korusun.Allahu Teâlâ hazretleri, cümlemizi cahillikten korusun, cahillerden korusun. Memleketimizi ve tüm İslâm beldelerini de cahillerin istilasından, fâsıkların, fâcirlerin,Memleketimizi ve tüm İslâm beldelerini de cahillerin istilasından, fâsıkların, fâcirlerin, zalimlerin, istilasından, kâfirlerin istilasından hıfz eylesin. zalimlerin, istilasından, kâfirlerin istilasından hıfz eylesin.

Bu hadîs-i şerîften din ilminin kıymetini anlıyoruz. Fıkhın kıymetini anlıyoruz.Bu hadîs-i şerîften din ilminin kıymetini anlıyoruz. Fıkhın kıymetini anlıyoruz. Ahkâm-ı şer'iyyenin bir toplumun felahı olduğunu, salah ve felâh sebebi olduğunu anlıyoruz. Ahkâm-ı şer'iyyenin bir toplumun felahı olduğunu, salah ve felâh sebebi olduğunu anlıyoruz.

Onun için Konya'daki kardeşlerime ben seneler önce rica etmiştim ki: "Siz burada bir fıkıh enstitüsü kurun!Onun için Konya'daki kardeşlerime ben seneler önce rica etmiştim ki: "Siz burada bir fıkıh enstitüsü kurun! Devlet eliyle olmasa da halk kendi işi ile, hamiyet duygusu ile bu işi yapabilir. Devlet eliyle olmasa da halk kendi işi ile, hamiyet duygusu ile bu işi yapabilir. Bir fıkıh enstitüsü kurun ki Konya'nın toprağı münbittir, bereketlidir, güzeldir. Bir fıkıh enstitüsü kurun ki Konya'nın toprağı münbittir, bereketlidir, güzeldir. Buradan Allah'ın dinini tam bilen ve asra uydurmak için eğip bükmeyen,Buradan Allah'ın dinini tam bilen ve asra uydurmak için eğip bükmeyen, basının karşısında veya hücumları karşısında gayrimüslimlerin, şunların bunların tahribatı karşısında basının karşısında veya hücumları karşısında gayrimüslimlerin, şunların bunların tahribatı karşısında bir meselede ne yapacağını şaşırmayan, edille-i şer'iyyeyi bilen, bir meselede ne yapacağını şaşırmayan, edille-i şer'iyyeyi bilen, ona göre dinin asıl hükmünü söyleyebilecek insanlar yetişsin!" ona göre dinin asıl hükmünü söyleyebilecek insanlar yetişsin!"

Elhamdülillah Konya'da büyüğümüz çoktur. Allahu Teâlâ hazretleri onların emarelerini de bize gösteriyor:Elhamdülillah Konya'da büyüğümüz çoktur. Allahu Teâlâ hazretleri onların emarelerini de bize gösteriyor: Hakikaten dini bilen ve ona göre hareket eden insanlar yetişiyor. Hakikaten dini bilen ve ona göre hareket eden insanlar yetişiyor.

Hadîs-i şerîf, bir kavmin hayra ermesi, felahı, salahıyla ilgili bir hadîs-i şerîf: Hadîs-i şerîf, bir kavmin hayra ermesi, felahı, salahıyla ilgili bir hadîs-i şerîf:

İzâ erâdallâhu bi-kavmin hayran vellâ aleyhim hulemâehüm ve kadâ beynehüm ulemâühümİzâ erâdallâhu bi-kavmin hayran vellâ aleyhim hulemâehüm ve kadâ beynehüm ulemâühüm ve ceale'l-mâle fî sümehâihim ve izâ erâdallâhu bi-kavmin şerran vellâ aleyhim süfehâehümve ceale'l-mâle fî sümehâihim ve izâ erâdallâhu bi-kavmin şerran vellâ aleyhim süfehâehüm ve kadâ beynehüm cühhâlühüm ve ceale'l-mâle fî buhalâihim. ve kadâ beynehüm cühhâlühüm ve ceale'l-mâle fî buhalâihim.

Deylemî'nin kitabından alınmış bir rivayettir. Bu da birinci konunun çerçevesi içindedir. Deylemî'nin kitabından alınmış bir rivayettir. Bu da birinci konunun çerçevesi içindedir.

İzâ erâdallâhu bi-kavmin hayran vellâ aleyhim hulemâehüm. "Allahu Teâlâ hazretleri bir kavmin hayranı murad etti mi,İzâ erâdallâhu bi-kavmin hayran vellâ aleyhim hulemâehüm. "Allahu Teâlâ hazretleri bir kavmin hayranı murad etti mi, o kavmin felaha ermesini, iyi olmasını, hüsn-i âkıbete mazhar olmasını, mutlu olmasını o kavmin felaha ermesini, iyi olmasını, hüsn-i âkıbete mazhar olmasını, mutlu olmasını dünya ve âhireti bakımından iyi durumda olmasını murad etti midünya ve âhireti bakımından iyi durumda olmasını murad etti mi onların üzerine telaşla alelacele hükmetmeyen, halkını seven, onlara zulmetmeyen,onların üzerine telaşla alelacele hükmetmeyen, halkını seven, onlara zulmetmeyen, onların menfaatlerini koruyan halim selim insanları başlarına getirir." onların menfaatlerini koruyan halim selim insanları başlarına getirir." Ve kadâ beynehüm ulemâühüm. "Aralarında mesele çıktığı zaman söz alimlerin olur. Ve kadâ beynehüm ulemâühüm. "Aralarında mesele çıktığı zaman söz alimlerin olur. Alimler hükmederler. Halk da, o ahali de o hükme uyar." Alimler hükmederler. Halk da, o ahali de o hükme uyar."

Tabii alimlerin hükmü rüşd olur ve güzel olur. Toplum hayra gider, haksızlık olmaz, adaletsizlik olmaz. Tabii alimlerin hükmü rüşd olur ve güzel olur. Toplum hayra gider, haksızlık olmaz, adaletsizlik olmaz.

Ve ceale'l-mâle fî sümehâihim. "Allah celle celâlüh malı da cömertlerine verir." Ve ceale'l-mâle fî sümehâihim. "Allah celle celâlüh malı da cömertlerine verir."

Tabii bu cömertlik sahibi kimseler de malı ihtiyacı olan kimselere verirler. Fakirleri mahrum bırakmazlar.Tabii bu cömertlik sahibi kimseler de malı ihtiyacı olan kimselere verirler. Fakirleri mahrum bırakmazlar. Sefahate harcamazlar, paralarını gösterişe harcamazlar. Sefahate harcamazlar, paralarını gösterişe harcamazlar. Ümmet-i Muhammed onların paralarından istifade eder.Ümmet-i Muhammed onların paralarından istifade eder. Yoksullar, yetimler, dullar, fakirler istifade eder. Toplum güzel bir duruma gelir. Yoksullar, yetimler, dullar, fakirler istifade eder. Toplum güzel bir duruma gelir.

"Eğer Allah bir kavmin şerrini murad ederse cezalandırılmasını, şerre uğramasını isterse"Eğer Allah bir kavmin şerrini murad ederse cezalandırılmasını, şerre uğramasını isterse onların başına yönetici olarak akılsız, beyinsiz, idraki kıt kimseleri getirir. Hükmetmek cahillerin eline düşer.onların başına yönetici olarak akılsız, beyinsiz, idraki kıt kimseleri getirir. Hükmetmek cahillerin eline düşer. Onlar; hükmedenler aralarında ihtilaf çıktığı zaman Onlar; hükmedenler aralarında ihtilaf çıktığı zaman kadı, hâkim durumunda olanlar cahil ve hiçbir şey bilmiyorlar.kadı, hâkim durumunda olanlar cahil ve hiçbir şey bilmiyorlar. Kendi reyleriyle veyahut keyifleri ile nefislerinin kendilerine fısıldadığıKendi reyleriyle veyahut keyifleri ile nefislerinin kendilerine fısıldadığı yanlış istikamette hükmedenler kimseye mallarını ayırmazlar, sarf etmezler.yanlış istikamette hükmedenler kimseye mallarını ayırmazlar, sarf etmezler. Toplumda hayır işleri gelişmez ve fukarâ bir tarafta inler, zengin bir tarafta onlardan habersiz yaşar.Toplumda hayır işleri gelişmez ve fukarâ bir tarafta inler, zengin bir tarafta onlardan habersiz yaşar. Böyle bir durum olur." Böyle bir durum olur."

Allahu Teâlâ hazretleri tüm dünya ülkelerinde mü'minlerin başlarına halim insanları getirsin.Allahu Teâlâ hazretleri tüm dünya ülkelerinde mü'minlerin başlarına halim insanları getirsin. Zalimleri başından def eylesin, aralarındaki meseleleri çözmek için alimleri hükmedici, karar verici,Zalimleri başından def eylesin, aralarındaki meseleleri çözmek için alimleri hükmedici, karar verici, hâkimlik yapıcı mertebelerde eylesin. Malı da Allah yolunda sarf edebilecek, cömert kimselere ihsan eylesin. hâkimlik yapıcı mertebelerde eylesin. Malı da Allah yolunda sarf edebilecek, cömert kimselere ihsan eylesin.

Ni'me'l-mâlü's-sâlih li'r-racüli's-sâlih. "Salih bir kimseye mal ne kadar çok yaraşır." Ni'me'l-mâlü's-sâlih li'r-racüli's-sâlih. "Salih bir kimseye mal ne kadar çok yaraşır."

Çünkü o nereye sarf edeceğini bilir. Birçok hayırlar yapılır.Çünkü o nereye sarf edeceğini bilir. Birçok hayırlar yapılır. Sanıyorum ki bu koca, muhteşem bina da böyle hayırseverlerin eseri olmuş oluyor.Sanıyorum ki bu koca, muhteşem bina da böyle hayırseverlerin eseri olmuş oluyor. Allah; bina edenlerden, sebep olanlardan, yapanlardan razı olsun.Allah; bina edenlerden, sebep olanlardan, yapanlardan razı olsun. İstifade edenleri de Allah zengin eylesin.İstifade edenleri de Allah zengin eylesin. Müteakip, ilerideki zamanda onlar da böyle kendinden sonrakilere hayırlar yapsınlar inşaallah. Müteakip, ilerideki zamanda onlar da böyle kendinden sonrakilere hayırlar yapsınlar inşaallah.

Bir fıkra ile araya bir dinlenme faslı koymuş olayım.Bir fıkra ile araya bir dinlenme faslı koymuş olayım. İhtiyar adamcağız beli iki kat, bembeyaz sakallı bir zât fidan dikiyormuş. İhtiyar adamcağız beli iki kat, bembeyaz sakallı bir zât fidan dikiyormuş. Fidan dikerken tebdil-i kıyafet eylemiş olan padişah ve veziri yanına gelmişler.Fidan dikerken tebdil-i kıyafet eylemiş olan padişah ve veziri yanına gelmişler. Selam vermişler, demişler ki; "Amca, dede! Sen bu fidanı ne diye dikiyorsun?Selam vermişler, demişler ki;

"Amca, dede! Sen bu fidanı ne diye dikiyorsun?
Sen bu fidanın sanki meyvesini yiyecek misin; meyvesini yiyecek kadar yaşayacak mısın,Sen bu fidanın sanki meyvesini yiyecek misin; meyvesini yiyecek kadar yaşayacak mısın, görecek misin ki bu incecik fidanı buraya dikmişsin?" İhtiyar belini doğrultmuş, ona bakmış.görecek misin ki bu incecik fidanı buraya dikmişsin?"

İhtiyar belini doğrultmuş, ona bakmış.
Tabii tebdil-i kıyafet, kim oldukları belli değil. Demiş ki; "Evlat, bu iş böyle geldi, böyle gider.Tabii tebdil-i kıyafet, kim oldukları belli değil. Demiş ki;

"Evlat, bu iş böyle geldi, böyle gider.
Bizden öncekiler diktiler, biz onların diktikleri ağaçların meyvelerini yedik.Bizden öncekiler diktiler, biz onların diktikleri ağaçların meyvelerini yedik. Biz de dikeceğiz, bizim ağaçlarımızın meyvelerini de bizden sonrakiler yiyecek. Biz de dikeceğiz, bizim ağaçlarımızın meyvelerini de bizden sonrakiler yiyecek. Böyle gelir, böyle gider bu iş. Bizden sonrakiler yesinler diye dikiyorum. O da beni memnun eder, mutlu eder." Böyle gelir, böyle gider bu iş. Bizden sonrakiler yesinler diye dikiyorum. O da beni memnun eder, mutlu eder."

Padişah vezire demiş ki; "Biraz ikramda bulun. Bir kese ver." Vezir; Padişah vezire demiş ki;

"Biraz ikramda bulun. Bir kese ver." Vezir;

"Dede, çok güzel cevap verdin. Al sen şu keseyi!" demiş. Bir kese eline tutuşturmuş."Dede, çok güzel cevap verdin. Al sen şu keseyi!" demiş. Bir kese eline tutuşturmuş. Adam keseye bakmış, karşısındaki insanlara bakmış. Adam keseye bakmış, karşısındaki insanlara bakmış.

Biraz düşünmüş, mütebessim. Başını kaldırmış, demiş ki; "Beyler! -Keseyi göstermiş.-Biraz düşünmüş, mütebessim. Başını kaldırmış, demiş ki;

"Beyler! -Keseyi göstermiş.-
Bakın, siz bu fidan meyve vermez, diyordunuz. Şimdi meyve verdi." Bakın, siz bu fidan meyve vermez, diyordunuz. Şimdi meyve verdi."

Tabii padişah bu latifeyi yine çok beğenmiş.Tabii padişah bu latifeyi yine çok beğenmiş. Vezirine "Birkaç kese daha ver." diye birkaç işaret daha yapmış. Bir kese daha tutuşturmuş eline.Vezirine "Birkaç kese daha ver." diye birkaç işaret daha yapmış. Bir kese daha tutuşturmuş eline. Adam bir keseye bakıyor bir ona bakıyor. Adam bir keseye bakıyor bir ona bakıyor.

Demiş ki; "Beyler, bakın, başkasının diktiği fidan bir mahsul verir. Benimki iki mahsul verdi." Demiş ki;

"Beyler, bakın, başkasının diktiği fidan bir mahsul verir. Benimki iki mahsul verdi."

Onun üzerine padişah demiş ki; "Sen buna bir kese daha ver.Onun üzerine padişah demiş ki;

"Sen buna bir kese daha ver.
Bir söz söylemeden buradan kaçalım. Alacak elimizden bütün keseleri!" demiş. Bir söz söylemeden buradan kaçalım. Alacak elimizden bütün keseleri!" demiş.

İşte bizden öncekiler bize böyle hayır yapar inşaallah. Siz de sizden sonrakiler için hayır yaparsınız.İşte bizden öncekiler bize böyle hayır yapar inşaallah. Siz de sizden sonrakiler için hayır yaparsınız. Allah hepinizin ecrini çok eylesin. Allah hepinizin ecrini çok eylesin.

Gelelim sayfamızdaki üçüncü hadîs-i şerîfe: Gelelim sayfamızdaki üçüncü hadîs-i şerîfe:

İzâ erâdallâhu bi-kavmin hayran ehdâ ileyhim hediyyete'd-dayfi yenzilü bi-rizkihiİzâ erâdallâhu bi-kavmin hayran ehdâ ileyhim hediyyete'd-dayfi yenzilü bi-rizkihi ve yertehillü ve kad ğaferallâhu li-ehli'l-menzili. ve yertehillü ve kad ğaferallâhu li-ehli'l-menzili.

Misafirle ilgili bir hadîs-i şerîf. Misafirle ilgili bir hadîs-i şerîf.

"Allahu Teâlâ hazretleri bir topluluğun, bir kavmin, bir kabilenin,"Allahu Teâlâ hazretleri bir topluluğun, bir kavmin, bir kabilenin, bir ev halkının hayrını murad ettiği zaman onlara bir hediye gönderirmiş." bir ev halkının hayrını murad ettiği zaman onlara bir hediye gönderirmiş."

Bu hediye, "misafir" veyahut "misafir hediyesini" gönderir şeklinde de okuyabiliriz. Bu hediye, "misafir" veyahut "misafir hediyesini" gönderir şeklinde de okuyabiliriz.

Bir hediye gibi olan misafiri gönderir. Misafir Allah'ın hediyesidir. Bir hediye gibi olan misafiri gönderir. Misafir Allah'ın hediyesidir.

Hediyyete'd-dayfi yenzilü bi-rizkihi. "Misafir eve geldiği zaman kendi rızkı ile beraber gelir.Hediyyete'd-dayfi yenzilü bi-rizkihi. "Misafir eve geldiği zaman kendi rızkı ile beraber gelir. Allah onun rızkını getirir. Beraber o ev sahibine onun rızkını gönderir."Allah onun rızkını getirir. Beraber o ev sahibine onun rızkını gönderir." Ve yertehillü ve kad ğaferallâhu li-ehli'l-menzili.Ve yertehillü ve kad ğaferallâhu li-ehli'l-menzili. "Misafirlik bitip de adam giderken Allah, ev sahibi olan kişileri, evde olanları afv u mağfiret eylemiş olarak gider." "Misafirlik bitip de adam giderken Allah, ev sahibi olan kişileri, evde olanları afv u mağfiret eylemiş olarak gider."

Misafir, ev sahiplerini Allah'ın afv u mağfiretine erdirir, öyle gider.Misafir, ev sahiplerini Allah'ın afv u mağfiretine erdirir, öyle gider. Kendi rızkıyla gelir, ev sahibinin rızkı eksilmez. Günahları alıp götürmüş olur. Kendi rızkıyla gelir, ev sahibinin rızkı eksilmez. Günahları alıp götürmüş olur.

Buradan anlıyoruz ki evimize gelen misafire Allah'ın hediyesi gözüyle bakacağız. Buradan anlıyoruz ki evimize gelen misafire Allah'ın hediyesi gözüyle bakacağız.

Bir başka hadîs-i şerîfte geçiyor, onu da zaman zaman arkadaşlarıma söylerim. Bir başka hadîs-i şerîfte geçiyor, onu da zaman zaman arkadaşlarıma söylerim.

"Mü'minin kapısına gelip bir şey isteyen dilenci bile Allah'ın o mü'mine hediyesidir." "Mü'minin kapısına gelip bir şey isteyen dilenci bile Allah'ın o mü'mine hediyesidir."

Çünkü hayır kapısına kadar gelmiş oluyor; hayır yapma imkânı, fırsatı kapısına kadar gelmiş oluyor.Çünkü hayır kapısına kadar gelmiş oluyor; hayır yapma imkânı, fırsatı kapısına kadar gelmiş oluyor. Onun da bir şey verip o hayrı değerlendirmesi kalıyor. Bunu neye benzetiyoruz? Onun da bir şey verip o hayrı değerlendirmesi kalıyor.

Bunu neye benzetiyoruz?

Dükkânda "Müşteri velînimetimizdir." sözü vardır, bazı dükkânlardaDükkânda "Müşteri velînimetimizdir." sözü vardır, bazı dükkânlarda "Müşteri velînimetimizdir." diye levha vardır, ona benzetiyorum. "Müşteri velînimetimizdir." diye levha vardır, ona benzetiyorum.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi misafir sevenlerden eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi misafir sevenlerden eylesin.

el-Îmânü uryânün ve libâsühu et-takvâ ve zinetühu el-hayâü ve mâluhu el-fikhu ve semeratühu el-amelü. el-Îmânü uryânün ve libâsühu et-takvâ ve zinetühu el-hayâü ve mâluhu el-fikhu ve semeratühu el-amelü.

Hadîs-i şerîf İbn Mes'ûd radıyallahu anh'ten.Hadîs-i şerîf İbn Mes'ûd radıyallahu anh'ten. Sanıyorum genç kardeşlerimize bir düstur olarak karyolaların başucuna yazılacak bir rivayet oluyor. Sanıyorum genç kardeşlerimize bir düstur olarak karyolaların başucuna yazılacak bir rivayet oluyor.

Bu ifadede buyurmuş oluyor ki; el-Îmânü uryânün. "İman giyimsizdir, çıplaktır." Bu ifadede buyurmuş oluyor ki;

el-Îmânü uryânün. "İman giyimsizdir, çıplaktır."

Ben Allah'a inanıyorum, âhiret gününe inanıyorum, Kur'an'a inanıyorum vs. Tamam.Ben Allah'a inanıyorum, âhiret gününe inanıyorum, Kur'an'a inanıyorum vs. Tamam. Bu sadece giyimsiz, çıplak, üryan bir varlıktır. Bunun giyimi; Bu sadece giyimsiz, çıplak, üryan bir varlıktır. Bunun giyimi;

Ve libâsühu et-takvâ. "İmanın libası, giyimi, elbisesi takvâdır." Ve libâsühu et-takvâ. "İmanın libası, giyimi, elbisesi takvâdır."

Elbise bizi nasıl soğuktan koruyorsa, nasıl bizim avret mahallerimizi nâmahreme göstermekten muhafaza ediyorsaElbise bizi nasıl soğuktan koruyorsa, nasıl bizim avret mahallerimizi nâmahreme göstermekten muhafaza ediyorsa takvâ da insanın imanını öylece korur. takvâ da insanın imanını öylece korur. Hepimizin takvâ denilen hâlet-i rûhiyeyi, sıfatı mutlaka elde etmemiz gerekiyor. Hepimizin takvâ denilen hâlet-i rûhiyeyi, sıfatı mutlaka elde etmemiz gerekiyor.

Allahu Teâlâ hazretleri pek çok âyet-i kerîmede bize takvâyı tavsiye ediyor, Allahu Teâlâ hazretleri pek çok âyet-i kerîmede bize takvâyı tavsiye ediyor, takvâ ehli olmamızı emrediyor. Binâenaleyh iyi müslüman olmayı hedefledik. Azmettik. takvâ ehli olmamızı emrediyor. Binâenaleyh iyi müslüman olmayı hedefledik. Azmettik. "Ben iyi müslüman olacağım." diyen herkesin,"Ben iyi müslüman olacağım." diyen herkesin, "İyi derviş, halis, kâmil, olgun bir müslüman olacağım." diyen herkesin"İyi derviş, halis, kâmil, olgun bir müslüman olacağım." diyen herkesin takvânın ne olduğunu öğrenmesi lazım. Güzel öğrenmesi lazım. takvânın ne olduğunu öğrenmesi lazım. Güzel öğrenmesi lazım.

Herhalde biraz da kendine göre incelikleri olmalı kiHerhalde biraz da kendine göre incelikleri olmalı ki Hz. Ömer radıyallahu anh Übeyy b. Kâ'b radıyallahu anh'a "Takvâ nedir?" diye o dahi soruyor. Hz. Ömer radıyallahu anh Übeyy b. Kâ'b radıyallahu anh'a "Takvâ nedir?" diye o dahi soruyor.

Demek ki sahâbe-i kirâmın güzel huylarından birisi bu rivayette karşımıza geliyor kiDemek ki sahâbe-i kirâmın güzel huylarından birisi bu rivayette karşımıza geliyor ki onlar ilmi öğrenmek için birbirlerine sormaktan çekinmezlerdi. onlar ilmi öğrenmek için birbirlerine sormaktan çekinmezlerdi. Hatta rivayetlerden biliyoruz ki sahabenin meşhur, yaşça büyük olanlarıHatta rivayetlerden biliyoruz ki sahabenin meşhur, yaşça büyük olanları Hz. Âişe-i Sıddîka validemize gelirlerdi, mesele sorarlardı: Hz. Âişe-i Sıddîka validemize gelirlerdi, mesele sorarlardı:

"Ey mü'minlerin anası, yâ ümme'l-mü'minîn!"Ey mü'minlerin anası, yâ ümme'l-mü'minîn! Şu meselede senin kanaatin nedir, şu hususta Peygamber Efendimiz'den bildiğin bir rivayet var mı?.." gibi, Şu meselede senin kanaatin nedir, şu hususta Peygamber Efendimiz'den bildiğin bir rivayet var mı?.." gibi, gelir kendisine mesele sorarlardı. gelir kendisine mesele sorarlardı.

Hz. Ömer de radıyallahu anh Peygamber Efendimiz'in has ashabından olduğu muhakkak olanHz. Ömer de radıyallahu anh Peygamber Efendimiz'in has ashabından olduğu muhakkak olan Aşere-i Mübeşşere'den bir kimse olduğu halde soruyor: "Takvâ nedir?" Aşere-i Mübeşşere'den bir kimse olduğu halde soruyor:

"Takvâ nedir?"

Kendisinin istifade edeceği bir cevap bulurum, diye aldığı cevap gözümüzün önüne güzel bir sahne seriyor.Kendisinin istifade edeceği bir cevap bulurum, diye aldığı cevap gözümüzün önüne güzel bir sahne seriyor. Soruyu sormuş ki kendisine; "Sen dikenli tarlada hiç yürümedin mi? "Yürüdüm?" Soruyu sormuş ki kendisine;

"Sen dikenli tarlada hiç yürümedin mi?

"Yürüdüm?"

"Diken ayaklarıma batmasın diye dikkat eyledim, eteklerime paçama takılmasın diye"Diken ayaklarıma batmasın diye dikkat eyledim, eteklerime paçama takılmasın diye eteğimi, paçamı toparladım. Dikkat ederek de yürüdüm. Sakına sakına yürüdüm." eteğimi, paçamı toparladım. Dikkat ederek de yürüdüm. Sakına sakına yürüdüm."

Zaten takvâ demek "sakınmak" demek.Zaten takvâ demek "sakınmak" demek. Kendisini koruması, insanın günahlardan korunması veyahut Allah'ın cezasına uğramasıKendisini koruması, insanın günahlardan korunması veyahut Allah'ın cezasına uğraması ya da Allah'ın lütfundan mahrum kalması, sakınması, çekilmesi mânasına geliyorya da Allah'ın lütfundan mahrum kalması, sakınması, çekilmesi mânasına geliyor kelime olarak vikâye kökünden geldiği için.kelime olarak vikâye kökünden geldiği için. Cevabında işte böyle "Dikenli tarlada yürümek gibidir." buyurmuş. Cevabında işte böyle "Dikenli tarlada yürümek gibidir." buyurmuş.

Demek ki biz müslümanlar da şu dünyanın hâlini dikenli tarlaya benzetirsek;Demek ki biz müslümanlar da şu dünyanın hâlini dikenli tarlaya benzetirsek; günahları dikenlere benzetirsek, haramları günaha benzetirsek; günahları dikenlere benzetirsek, haramları günaha benzetirsek; bunlar bize zarar vermesin diye bastığımız yere, attığımız adıma dikkat etmeliyiz.bunlar bize zarar vermesin diye bastığımız yere, attığımız adıma dikkat etmeliyiz. İman ancak böyle korunur. Nasıl elbise insanın yüzünü koruyorsa, çıplak olan imanı koruyan takvâ duygusudur. İman ancak böyle korunur. Nasıl elbise insanın yüzünü koruyorsa, çıplak olan imanı koruyan takvâ duygusudur.

Her müslümanın sanıyorum ki en başta öğrenmesi gereken konulardan bir tanesi takvâ konusudur. Her müslümanın sanıyorum ki en başta öğrenmesi gereken konulardan bir tanesi takvâ konusudur.

Takvâyı bir ders olarak galiba ilkokulda, ortaokulda kuvvetli bir şekilde gençlerimize öğretmeliyiz.Takvâyı bir ders olarak galiba ilkokulda, ortaokulda kuvvetli bir şekilde gençlerimize öğretmeliyiz. "Takvâ şudur. Aman bu takvâ sıfatının senden uçup gitmemesine, senden nesh olunmamasına, "Takvâ şudur. Aman bu takvâ sıfatının senden uçup gitmemesine, senden nesh olunmamasına, sen de onsuz olmana fırsat verme, bunlara dikkat et!.." diye takvâyı öğretmeliyiz;sen de onsuz olmana fırsat verme, bunlara dikkat et!.." diye takvâyı öğretmeliyiz; çünkü iman çıplaktır, takvâ onu korur. Örter insanın imanı böyle sağlam olur. çünkü iman çıplaktır, takvâ onu korur. Örter insanın imanı böyle sağlam olur.

Ve zinetühu el-hayâü. "Hayâ duygusu da imanın ziynetidir, süsüdür." Ve zinetühu el-hayâü. "Hayâ duygusu da imanın ziynetidir, süsüdür."

Bazen insan bir tane ile örtülür. Bir de tezeyyün ister.Bazen insan bir tane ile örtülür. Bir de tezeyyün ister. Mesela kadınları düşünecek olursak yüzükler takıyorlar, gerdanlıklar falan takıyorlar. Mesela kadınları düşünecek olursak yüzükler takıyorlar, gerdanlıklar falan takıyorlar.

Mü'minin libası takvâdır, ziyneti de hayâdır. Mü'min utangaç olacak, utanacak. Mü'minin libası takvâdır, ziyneti de hayâdır. Mü'min utangaç olacak, utanacak.

Utanma tabii nâhak yerde olmayacak. Hak konusunda utanma olmayacak. Utanma tabii nâhak yerde olmayacak. Hak konusunda utanma olmayacak.

Delikanlıya söylüyorum: "Hadi, ezan oku." "Utanıyorum." diyor. "Aşr-ı şerîf oku." Delikanlıya söylüyorum:

"Hadi, ezan oku."

"Utanıyorum." diyor.

"Aşr-ı şerîf oku."

"Hocam, ömrümde hiç aşır okumadım." diyor. Yüksekokul bitirmiş, utanıyor; olmaz."Hocam, ömrümde hiç aşır okumadım." diyor. Yüksekokul bitirmiş, utanıyor; olmaz. Hak yolda, hakkın söylenmesinde utanma olmayacak.Hak yolda, hakkın söylenmesinde utanma olmayacak. O zaman onu göğsünü gere gere, alnı açık; kınayanın kınamasından korkmadan söyleyecek. O zaman onu göğsünü gere gere, alnı açık; kınayanın kınamasından korkmadan söyleyecek.

Kendi başımdan geçmiş bir hâdisedir.Kendi başımdan geçmiş bir hâdisedir. İnsanın bazı utangaçlığı kendisini büyükşehirlerde günahlardan koruyan bir şeydir. İnsanın bazı utangaçlığı kendisini büyükşehirlerde günahlardan koruyan bir şeydir. O yüzden bu "Utanmayı bırak!" falan diye nasihat etmeye lüzum yok. O yüzden bu "Utanmayı bırak!" falan diye nasihat etmeye lüzum yok.

Birisi kardeşine "Bu kadar utangaç olma!.." diye nasihat ediyordu daBirisi kardeşine "Bu kadar utangaç olma!.." diye nasihat ediyordu da Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "Onu bırak. Çünkü hayâ imandandır." Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "Onu bırak. Çünkü hayâ imandandır."

Utanma duygusu güzel; ama hak söylenirken, hakkın yapılması bahis konusu iken olduğu zaman utanmamalıyız. Utanma duygusu güzel; ama hak söylenirken, hakkın yapılması bahis konusu iken olduğu zaman utanmamalıyız.

"Kızım, hadi bakalım, başını ört, manto giy, örtün." "Utanırım arkadaşlarımdan, utanırım." "Kızım, hadi bakalım, başını ört, manto giy, örtün."

"Utanırım arkadaşlarımdan, utanırım."

Utanma burada olmaz. "Hadi bak, namaz vakti geçiyor. Gel şurada namazı kılıverelim." Utanma burada olmaz.

"Hadi bak, namaz vakti geçiyor. Gel şurada namazı kılıverelim."

"Bu kadar insanın karşısında seccadeyi eline al, bu kadar meydanda toplulukta olur mu?" Olur."Bu kadar insanın karşısında seccadeyi eline al, bu kadar meydanda toplulukta olur mu?"

Olur.
Onlar da görsünler, "Bak. Allah'ın emrini dinliyor, Allah'ın emri yerini bulsun diye Onlar da görsünler, "Bak. Allah'ın emrini dinliyor, Allah'ın emri yerini bulsun diye hiç sakınmıyor ve çekinmiyor." diyebilmeli. Utanma güzel; fakat kendini Allah'ın emirlerinin icrasında, hiç sakınmıyor ve çekinmiyor." diyebilmeli.

Utanma güzel; fakat kendini Allah'ın emirlerinin icrasında,
farzların ifâsında utanma duygusu ile onları yapmaktan geri kalmamalıyız.farzların ifâsında utanma duygusu ile onları yapmaktan geri kalmamalıyız. Utanma ancak günahların karşısında olmalı. Günahları izlememek duygusuna götürmeli insanı. Utanma ancak günahların karşısında olmalı. Günahları izlememek duygusuna götürmeli insanı.

Evliyâullahtan bir zatın bu amentü ve iman meselesinde güzel şeyleri var, hoşuma gidiyor. Diyor ki; Evliyâullahtan bir zatın bu amentü ve iman meselesinde güzel şeyleri var, hoşuma gidiyor. Diyor ki;

"Ey mü'min! Sen meleklere inandım diyorsun." "Ey mü'min! Sen meleklere inandım diyorsun."

Tamam. Amentü billâhi ve melâiketihî, hemen ikinci cümle. İkinci kelime, "Meleklerine inandım." diyorsun. Tamam. Amentü billâhi ve melâiketihî, hemen ikinci cümle. İkinci kelime, "Meleklerine inandım." diyorsun.

"Fakat yalnız kaldığın zaman, insanların yanında yapmadığın bazı kusurları yapmaktan çekinmiyorsun." "Fakat yalnız kaldığın zaman, insanların yanında yapmadığın bazı kusurları yapmaktan çekinmiyorsun."

Mesela insanların yanında "Aman yapmayayım, etmeyeyim…" diye kendini tutuyorsun.Mesela insanların yanında "Aman yapmayayım, etmeyeyim…" diye kendini tutuyorsun. İnsanlar olmadığı zaman o işi yapıyorsun. "Nerede kaldı senin meleklere inandığın?" İnsanlar olmadığı zaman o işi yapıyorsun.

"Nerede kaldı senin meleklere inandığın?"

Eğer meleklere gerçekten inanmış olsaydın meleklerin senin vücudunda müvekkel meleklerin olduğunu, Eğer meleklere gerçekten inanmış olsaydın meleklerin senin vücudunda müvekkel meleklerin olduğunu, hiç olmazsa hafaza melekleri olduğunu biliyordun!hiç olmazsa hafaza melekleri olduğunu biliyordun! Âzâlarında müvekkel melekler olduğunu biliyordun!Âzâlarında müvekkel melekler olduğunu biliyordun! Tabii çevrende de birçok melekler, vazifeli melekler vardır.Tabii çevrende de birçok melekler, vazifeli melekler vardır. Tabii Allahu Teâlâ hazretlerinin seni gördüğünü biliyordun.Tabii Allahu Teâlâ hazretlerinin seni gördüğünü biliyordun. O halde insanın halvette de tenhada da yalnız başına iken de hayâ duygusu ile günahlardan korunabilmesi lazım. O halde insanın halvette de tenhada da yalnız başına iken de hayâ duygusu ile günahlardan korunabilmesi lazım.

İnsan kendisini kontrol ederse, hareketlerini kontrol ederse imanı ile yaptığı işler arasındakiİnsan kendisini kontrol ederse, hareketlerini kontrol ederse imanı ile yaptığı işler arasındaki böyle aykırılıkları yavaş yavaş izale edebilir:böyle aykırılıkları yavaş yavaş izale edebilir: "Meleklere inanıyorum, o halde yalnızken de günah işlemeyeceğim.""Meleklere inanıyorum, o halde yalnızken de günah işlemeyeceğim." Hayâ duygusu orada da meleklerden utanma şeklinde bizi men edecek. Hayâ duygusu orada da meleklerden utanma şeklinde bizi men edecek.

Bir hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki; Bir hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki;

Allahu Teâlâ hazretleri hayîdir, Allahu Teâlâ hazretleri hayâ sahibidir.Allahu Teâlâ hazretleri hayîdir, Allahu Teâlâ hazretleri hayâ sahibidir. Binâenaleyh müslüman banyoda bile çırılçıplak, soyunmaz. Tamamen soyunmayacak. Binâenaleyh müslüman banyoda bile çırılçıplak, soyunmaz. Tamamen soyunmayacak. İşte bunlar gerçek hayâ duygusunun, edep duygusunun müslümanın özel hayatındaki tezahürleri oluyor.İşte bunlar gerçek hayâ duygusunun, edep duygusunun müslümanın özel hayatındaki tezahürleri oluyor. Hepimiz, kendimiz hanımımız, çoluk çocuğumuz vs. ile bu hayâ duygusuna sahip olacağız. Hepimiz, kendimiz hanımımız, çoluk çocuğumuz vs. ile bu hayâ duygusuna sahip olacağız. Çünkü imanın ziynetidir. Ve mâluhu el-fikhu. "İmanın malı, sermayesi fıkıhtır." Çünkü imanın ziynetidir.

Ve mâluhu el-fikhu. "İmanın malı, sermayesi fıkıhtır."

Dinî bilgi, dinî ahkâma aşinalıktır.Dinî bilgi, dinî ahkâma aşinalıktır. Bugün çok yaygın bir cehalet içinde olduğunu, halkın büyük çoğunluğunun Bugün çok yaygın bir cehalet içinde olduğunu, halkın büyük çoğunluğunun dinî konularda cahil olduğunu görüyorsunuz. Nikâha giden hoca efendilerden duyuyorum.dinî konularda cahil olduğunu görüyorsunuz.

Nikâha giden hoca efendilerden duyuyorum.
"Nikâhı kıyılacak olan şahıs, peygamberinin adını bilmiyor hocam!" diyor."Nikâhı kıyılacak olan şahıs, peygamberinin adını bilmiyor hocam!" diyor. Rahmetli Hacı Bayrâm-ı Velî Camii imamından duymuştum: "Gusülü bilmiyor. Rahmetli Hacı Bayrâm-ı Velî Camii imamından duymuştum: "Gusülü bilmiyor. Evlenmek için, nikâh kıydırmak için beni çağırıyor; gusül diye bir şeyden haberi yok. Evlenmek için, nikâh kıydırmak için beni çağırıyor; gusül diye bir şeyden haberi yok. Yıkanması gerektiğini, boy abdesti alması gerektiğini bilmiyor." diyor. Yıkanması gerektiğini, boy abdesti alması gerektiğini bilmiyor." diyor.

Demek ki imamın malı fıkıhtır. Mal bakımından çok yoksul. Onların imanı var, imanı olduğu için hoca çağırmışlar.Demek ki imamın malı fıkıhtır. Mal bakımından çok yoksul. Onların imanı var, imanı olduğu için hoca çağırmışlar. Hoca çağırmış ama imanı var ama gusül abdestini dahi, onu dahi bilmiyorlar.Hoca çağırmış ama imanı var ama gusül abdestini dahi, onu dahi bilmiyorlar. İçki içiyor, daha başka şeylerden farkına varmadan sakınmayabiliyor.İçki içiyor, daha başka şeylerden farkına varmadan sakınmayabiliyor. Burada ilmi yaygınlaştırmak hususunda tabii hepimize görev düşüyor. Burada ilmi yaygınlaştırmak hususunda tabii hepimize görev düşüyor. Hepimize emr-i mâruf nehy-i münker vazifesi düşüyor. Hepimize emr-i mâruf nehy-i münker vazifesi düşüyor.

Yumuşak yumuşak, tatlı tatlı, güzel nasihat ile öğüt ile çevremizdeki insanları ürkütmeden,Yumuşak yumuşak, tatlı tatlı, güzel nasihat ile öğüt ile çevremizdeki insanları ürkütmeden, kaçırmadan İslâm'ı sevdirecek tarzda anlatmamız gerekiyor. kaçırmadan İslâm'ı sevdirecek tarzda anlatmamız gerekiyor.

Ve mâluhu el-fikhu. Kendimizin de bu mala sahip olmamız gerekiyor.Ve mâluhu el-fikhu.

Kendimizin de bu mala sahip olmamız gerekiyor.
Fıkıh denilen şeye sahip olmamız gerekiyor. Onun için kütüphanelerde çok çeşitli kitaplar vardır.Fıkıh denilen şeye sahip olmamız gerekiyor. Onun için kütüphanelerde çok çeşitli kitaplar vardır. Biliyorum, falanca büyük aliminin yazdığı eser, falanca yerden yapılmış tercüme vs. çok çeşitli kitaplar var. Biliyorum, falanca büyük aliminin yazdığı eser, falanca yerden yapılmış tercüme vs. çok çeşitli kitaplar var. Bunların hepsinden evvel mutlaka bilinmesi gereken ilmihâlini, fıkhını bilmesi lazım. Bunların hepsinden evvel mutlaka bilinmesi gereken ilmihâlini, fıkhını bilmesi lazım. Fıkıh mâlumâtı her şeyin önünde geliyor. Bunu çocuğumuza da akşamları öğretmemiz, intikal ettirmemiz lazım.Fıkıh mâlumâtı her şeyin önünde geliyor. Bunu çocuğumuza da akşamları öğretmemiz, intikal ettirmemiz lazım. Çocuğumuz da bilmeli, hanımımız da bilmeli, kızımız da bilmeli. Çocuğumuz da bilmeli, hanımımız da bilmeli, kızımız da bilmeli.

Ve semeratühu el-amelü. "İmanın semeresi de ameldir." Ve semeratühu el-amelü. "İmanın semeresi de ameldir."

İnsan, imanının gereği olarak birtakım icraatta bulunacak.İnsan, imanının gereği olarak birtakım icraatta bulunacak. Hasan-ı Basrî hazretleri kaddesallahu sırrahü'l-azîz, Hasan-ı Basrî hazretleri kaddesallahu sırrahü'l-azîz, rahmetullahi aleyh Allah'ın rahmeti üzerine olsun, diyor ki; rahmetullahi aleyh Allah'ın rahmeti üzerine olsun, diyor ki;

"Uygulama olmayınca, amel işlemeyince sadece ilmi, insana fayda vermez." "Uygulama olmayınca, amel işlemeyince sadece ilmi, insana fayda vermez."

İlmi de olacak, öğrenecek, bilecek. Bildiğini de uygulayacak.İlmi de olacak, öğrenecek, bilecek. Bildiğini de uygulayacak. İman da öyle, imanın semeresi sonucu, meyvesi; bildiğini uygulamaktır. İman da öyle, imanın semeresi sonucu, meyvesi; bildiğini uygulamaktır.

Hasan-ı Basrî hazretleri birkaç merhale sıralıyor. Hasan-ı Basrî hazretleri birkaç merhale sıralıyor.

"İlim fayda vermez, amel olmayınca!" "İlim fayda vermez, amel olmayınca!"

"Amel de fayda vermez, niyeti güzel olmayınca!" "Amel de fayda vermez, niyeti güzel olmayınca!"

Niyeti halis olmadığı zaman, güzel olmadığı zaman, Rıza-yı Bârî'ye uygun olmadığı zaman o da fayda vermez. Niyeti halis olmadığı zaman, güzel olmadığı zaman, Rıza-yı Bârî'ye uygun olmadığı zaman o da fayda vermez.

Bilim uygulamalı, niyeti iyi; fakat sünnete uygun olmadığı zaman yine fayda vermez.Bilim uygulamalı, niyeti iyi; fakat sünnete uygun olmadığı zaman yine fayda vermez. O halde biz dönüp dolaşıp yine bid'atlardan kaçınmak, sünnet-i seniyyeye uygun, O halde biz dönüp dolaşıp yine bid'atlardan kaçınmak, sünnet-i seniyyeye uygun, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in koyduğu esaslara muvafık,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in koyduğu esaslara muvafık, Asr-ı Saadet Müslümanlığına tâbi olmak, o tarzda yaşamak meselesine geliyoruz. Asr-ı Saadet Müslümanlığına tâbi olmak, o tarzda yaşamak meselesine geliyoruz.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sonuncu hadîs-i şerîfi okuyup huzurunuzdan izin istemek istiyorum. Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Sonuncu hadîs-i şerîfi okuyup huzurunuzdan izin istemek istiyorum.

Hz. Ali radıyallahu anh'ın sözüyle bitireceğim. Hz. Ali radıyallahu anh'ın sözüyle bitireceğim.

Herhalde Deylemî, Hz. Ali radıyallahu anh'ten rivayet etmiş.Herhalde Deylemî, Hz. Ali radıyallahu anh'ten rivayet etmiş. Hz. Ali Efendimiz de Peygamber Efendimiz'den duyduğunu nakletmiş oluyor: Hz. Ali Efendimiz de Peygamber Efendimiz'den duyduğunu nakletmiş oluyor:

"Peygamberler "Peygamberler

Toplulukları sevk eden komutan gibi, kılavuzlar gibi kimselerdir. Önderlerdir, ümmetleri onlar sevk ederler. Toplulukları sevk eden komutan gibi, kılavuzlar gibi kimselerdir. Önderlerdir, ümmetleri onlar sevk ederler.

"Din alimleri; dinin inceliklerini asıl bilen alim kişiler, efendilerdir, seyyidlerdir." "Din alimleri; dinin inceliklerini asıl bilen alim kişiler, efendilerdir, seyyidlerdir."

Toplumun en önde gelen zümresi onlardır. Toplumun en önde gelen zümresi onlardır.

"Onlarla oturmak da insanın sevabını arttırıcı, ilmini arttırıcı, takvâsını arttırıcı, "Onlarla oturmak da insanın sevabını arttırıcı, ilmini arttırıcı, takvâsını arttırıcı, ahlâkını düzeltici makbul bir şeydir." ahlâkını düzeltici makbul bir şeydir."

Demek ki fakihlerle insanların bir arada bulunması, onların sohbetinde, meclisinde olması gerekiyor;Demek ki fakihlerle insanların bir arada bulunması, onların sohbetinde, meclisinde olması gerekiyor; çünkü fakihler kavimlerin efendileridir, seyyidleridir. çünkü fakihler kavimlerin efendileridir, seyyidleridir.

Bu hususta Osmanlı tarihinden bir menkıbe nakledeyim:Bu hususta Osmanlı tarihinden bir menkıbe nakledeyim: Fatih Sultan Mehmed zamanında da yaşamış olan, Fatih Sultan Mehmed'in vefatından sonraFatih Sultan Mehmed zamanında da yaşamış olan, Fatih Sultan Mehmed'in vefatından sonra Sofu Bayazıd denilen bir kimse Beyazıd-ı Velî zamanında da yaşamış olanSofu Bayazıd denilen bir kimse Beyazıd-ı Velî zamanında da yaşamış olan Hatibzâde Muhyiddin Efendi hakkında bir menkabedir. Hatibzâde Muhyiddin Efendi hakkında bir menkabedir.

Bu zât Denizli'nin Honaz kasabasından İznik'e yerleşmiş bir aileden bir ailedendir.Bu zât Denizli'nin Honaz kasabasından İznik'e yerleşmiş bir aileden bir ailedendir. Oradan da Fatih'in kurduğu Sahn-ı Semân'ın yani sekiz büyük medresenin Oradan da Fatih'in kurduğu Sahn-ı Semân'ın yani sekiz büyük medresenin dört büyük meşhur aliminden biri hâline gelmiş. Çok meşhur bir zât, büyük bir zât. dört büyük meşhur aliminden biri hâline gelmiş. Çok meşhur bir zât, büyük bir zât.

Bayram olmuş, muayede de var. Padişahın Sarayı'nda bayramlaşma var.Bayram olmuş, muayede de var. Padişahın Sarayı'nda bayramlaşma var. Yanına iki tane talebesini alıyor, saraya gidiyor. Hatibzâde Muhyiddin Efendi müderris, saraya gidiyor. Yanına iki tane talebesini alıyor, saraya gidiyor. Hatibzâde Muhyiddin Efendi müderris, saraya gidiyor. O zamanın töresi öyleymiş, padişah tahta oturmuş. O zamanın töresi öyleymiş, padişah tahta oturmuş. Vezirler, başta sadrazam olmak üzere geliyorlar, elini öpüyorlar.Vezirler, başta sadrazam olmak üzere geliyorlar, elini öpüyorlar. Padişahın yaşı muhakkak vezirden daha aşağıdır, gençtir ama hürmeti ifade etmenin şekli Padişahın yaşı muhakkak vezirden daha aşağıdır, gençtir ama hürmeti ifade etmenin şekli o zaman bir kavmin âdeti olarak öyle olduğu için gelip padişahın elini öpüyorlar.o zaman bir kavmin âdeti olarak öyle olduğu için gelip padişahın elini öpüyorlar. Padişah olduğu yerde oturuyor. Hepsinin bayram tebrikini kabul ediyor. Padişah olduğu yerde oturuyor. Hepsinin bayram tebrikini kabul ediyor. Bayramlaşanlar kenara çekilip protokoldeki sırasına, bulunması gereken yerde Bayramlaşanlar kenara çekilip protokoldeki sırasına, bulunması gereken yerde hürmetkâr bir şekilde cübbeleri ile kavuklarıyla duruyorlar. Padişah tahtında oturur vaziyette. hürmetkâr bir şekilde cübbeleri ile kavuklarıyla duruyorlar. Padişah tahtında oturur vaziyette.

Hatibzâde Muhyiddin Efendi muayede salonun kapısından görününce padişah derhâl ayağa kalkıyor.Hatibzâde Muhyiddin Efendi muayede salonun kapısından görününce padişah derhâl ayağa kalkıyor. Tahtından derhâl kalkıyor; çünkü alim geliyor. Kalkıyor ayağa.Tahtından derhâl kalkıyor; çünkü alim geliyor. Kalkıyor ayağa. Ondan sonra Hatibzâde Muhyiddin Efendi salondan giriş yerinden bu tarafa doğru yürürken Ondan sonra Hatibzâde Muhyiddin Efendi salondan giriş yerinden bu tarafa doğru yürürken padişah da ona doğru yürümeye başlıyor. Ve telaki olunca, birbirleri ile karşılaşınca musafaha ediyorlar. padişah da ona doğru yürümeye başlıyor. Ve telaki olunca, birbirleri ile karşılaşınca musafaha ediyorlar.

Hatibzâde Muhyiddin Efendi el öpmüyor. Musafaha ediyorlar ve tebrikte bulunuyor.Hatibzâde Muhyiddin Efendi el öpmüyor. Musafaha ediyorlar ve tebrikte bulunuyor. Ondan sonra ayrılıyor. Padişah da hürmetini arz ediyor. "Hocam, zahmet buyurdunuz…" falan diyor.Ondan sonra ayrılıyor. Padişah da hürmetini arz ediyor. "Hocam, zahmet buyurdunuz…" falan diyor. Şimdi Hatibzâde Muhyiddin Efendi'nin talebesi de yanında. Onlar giderken bir tanesi; Şimdi Hatibzâde Muhyiddin Efendi'nin talebesi de yanında. Onlar giderken bir tanesi;

"Hatib Muhyiddin hocam; bir şey zihnime takıldı, müsaade ederseniz size sorayım."Hatib Muhyiddin hocam; bir şey zihnime takıldı, müsaade ederseniz size sorayım. Siz biliyorsunuz ki padişah, devletin başında olan bir kimsedir. Küffâr ile gazâ ediyor, harbe çıkıyorlar.Siz biliyorsunuz ki padişah, devletin başında olan bir kimsedir. Küffâr ile gazâ ediyor, harbe çıkıyorlar. Düşmanlarla cenk ediyorlar. Toplumu kâfirin tasallutundan koruyorlar. Düşmanlarla cenk ediyorlar. Toplumu kâfirin tasallutundan koruyorlar. Müslümanlar âsude; ibadetinde, taatinde oluyorlar. Bunlar gazidir, mücahiddir.Müslümanlar âsude; ibadetinde, taatinde oluyorlar. Bunlar gazidir, mücahiddir. Töreye uygun olarak acaba elini öpseydiniz, niye öpmediniz?.." deyince diyor ki; Töreye uygun olarak acaba elini öpseydiniz, niye öpmediniz?.." deyince diyor ki;

"Rütbetü'l-ilmi ale'r-rüteb. Evladım, ilim rütbesi, rütbelerin en üstünüdür."Rütbetü'l-ilmi ale'r-rüteb. Evladım, ilim rütbesi, rütbelerin en üstünüdür. Bizim onun ayağına bayramını tebrik etmek için gitmemiz ona şeref olarak yeter." Bizim onun ayağına bayramını tebrik etmek için gitmemiz ona şeref olarak yeter."

Osmanlı devresinde, saltanatın böyle izzetli olduğu devrede alimin rütbesi!Osmanlı devresinde, saltanatın böyle izzetli olduğu devrede alimin rütbesi! Tabii Allah'tan korkan çok [takvâlı] bir kimse imiş. Takvâ ehli bir babası var. Tabii Allah'tan korkan çok [takvâlı] bir kimse imiş. Takvâ ehli bir babası var. Muhammed isminde bir babası var diye Molla Yegân'ın talebesi, hocasının elini bırakıp da ayağını öpüyor. Muhammed isminde bir babası var diye Molla Yegân'ın talebesi, hocasının elini bırakıp da ayağını öpüyor. Babasından o şeyi görmüş. Molla Yegân, hacca niyetlenmiş, İstanbul'dan hac kafilesi ile yola çıkıyor.Babasından o şeyi görmüş.

Molla Yegân, hacca niyetlenmiş, İstanbul'dan hac kafilesi ile yola çıkıyor.
Kaç menzil önceden hocasını karşılıyor.Kaç menzil önceden hocasını karşılıyor. Ondan sonra abdest alması için suyunu döktükten, havlusunu tuttuktan sonraOndan sonra abdest alması için suyunu döktükten, havlusunu tuttuktan sonra elini bırakmış da elini değil, ayağını öpmüş. "Kalk, etme, eyleme…" falan derken ayağını öpmüş.elini bırakmış da elini değil, ayağını öpmüş. "Kalk, etme, eyleme…" falan derken ayağını öpmüş. Tabii kendisi de müderris. Ötekisi de hocası diye o hürmeti gösteriyor. O aileden yetişmiş. Tabii kendisi de müderris. Ötekisi de hocası diye o hürmeti gösteriyor. O aileden yetişmiş.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Osmanlı'nın, eski ecdadımızın buralaraAziz ve muhterem kardeşlerim!

Osmanlı'nın, eski ecdadımızın buralara
küçük aşiretler hâlinde gelmiş olmasına rağmenküçük aşiretler hâlinde gelmiş olmasına rağmen ondan sonra yedi asır payidar olan bir devlet kurması [ilme hürmetten]!ondan sonra yedi asır payidar olan bir devlet kurması [ilme hürmetten]! Tabii hâlâ aslında aynı halk devam ediyor. Bizim yanlış anlaşılmış bir durum var:Tabii hâlâ aslında aynı halk devam ediyor.

Bizim yanlış anlaşılmış bir durum var:
Devletler yıkılınca başka şeyler düşünüyoruz. Devletler yıkılınca başka şeyler düşünüyoruz. Halbuki devletlerin yıkılması, isimlerinin değişmesi; eski tarihimizde iktidar değişmesi gibi bir şeydir.Halbuki devletlerin yıkılması, isimlerinin değişmesi; eski tarihimizde iktidar değişmesi gibi bir şeydir. O parti gitmiş bu parti gelmiş gibi bir şeydir.O parti gitmiş bu parti gelmiş gibi bir şeydir. Halk aynı, devlet aynı; ta kaç bin seneden beri, oralarda hüküm süren insanlar; biri gidiyor, birisi geliyor.Halk aynı, devlet aynı; ta kaç bin seneden beri, oralarda hüküm süren insanlar; biri gidiyor, birisi geliyor. Halk aynı, halk, düzen aynı düzen! İşleyiş aynı işleyiş.Halk aynı, halk, düzen aynı düzen! İşleyiş aynı işleyiş. Osmanlı'nın bu diyarlara mücahid olarak gelmesi, ondan sonra da cihanın dikkatini çeken bir büyük,Osmanlı'nın bu diyarlara mücahid olarak gelmesi, ondan sonra da cihanın dikkatini çeken bir büyük, azametli Devlet-i Aliyye kurmasının birinci temeli ilme verdiği önem, azametli Devlet-i Aliyye kurmasının birinci temeli ilme verdiği önem, ilme verdiği büyük payedir, alimlere verdiği büyük payedir. ilme verdiği büyük payedir, alimlere verdiği büyük payedir.

İlk zamanlar alimlerin; padişahların üstünde otoritesi vardır.İlk zamanlar alimlerin; padişahların üstünde otoritesi vardır. Tabii ondan sonra bir kuvvet sahibi olan ötekini ezmiş de ezmiş; Tabii ondan sonra bir kuvvet sahibi olan ötekini ezmiş de ezmiş; ama oradan da devletin feri kaçmış ve devlet ters istikamete gitmeye başlamış. ama oradan da devletin feri kaçmış ve devlet ters istikamete gitmeye başlamış.

Osmanlı'nın başarısında ulemâya olan izzettin büyük rolü vardır.Osmanlı'nın başarısında ulemâya olan izzettin büyük rolü vardır. Osmân-ı Gazî oğlu Orhân-ı Gazî'ye vasiyetinde diyor ki; "Evladım alimlere izzet eyle! Osmân-ı Gazî oğlu Orhân-ı Gazî'ye vasiyetinde diyor ki; "Evladım alimlere izzet eyle! Onlara itibar eyle öyle itibar eyle ki başka ülkelerin alimleri senin ülkene gelmeye rağbet eylesin!Onlara itibar eyle öyle itibar eyle ki başka ülkelerin alimleri senin ülkene gelmeye rağbet eylesin! Burada ilim kıymeti biliniyor diye koşarak gelsinler." Burada ilim kıymeti biliniyor diye koşarak gelsinler."

Bugünkü problemlerimizin çoğu yine büyük ölçüde ilimle ilgilidir. Bugünkü problemlerimizin çoğu yine büyük ölçüde ilimle ilgilidir.

Bahsettiğim hadîs-i şerîflerde konu birliğine dikkat edecek olursanız Allah;Bahsettiğim hadîs-i şerîflerde konu birliğine dikkat edecek olursanız Allah; bir kavmin hayrını murad etti mi alimlerini çoğaltıyor, cahillerini azaltıyor. bir kavmin hayrını murad etti mi alimlerini çoğaltıyor, cahillerini azaltıyor. O hadîs-i şerîften başladım. Ondan sonraki hadîs-i şerîfler de aynı konuyu takviye ede ede geldi. O hadîs-i şerîften başladım. Ondan sonraki hadîs-i şerîfler de aynı konuyu takviye ede ede geldi.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Bizim bugünkü felahımız ve salahımız için de;Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Bizim bugünkü felahımız ve salahımız için de;
ilme çok sıkı sarılmak, ilme itibar etmek, ilmi önder etmek, alimleri seyyid etmek, ilme çok sıkı sarılmak, ilme itibar etmek, ilmi önder etmek, alimleri seyyid etmek, efendi etmek, baş tacı etmek, onların sohbetlerine riayet etmek, ilmi öğrenmekefendi etmek, baş tacı etmek, onların sohbetlerine riayet etmek, ilmi öğrenmek ve uygulamak gerekiyor. Bizim reçetemiz, toplumun reçetesi budur.ve uygulamak gerekiyor. Bizim reçetemiz, toplumun reçetesi budur. Eğer biz o günkü imanımızı bulamazsak o dedelerimizin canını, malını Allah yolundaEğer biz o günkü imanımızı bulamazsak o dedelerimizin canını, malını Allah yolunda gözünü kırpmadan verdiği hâlet-i ruhiyyesini,gözünü kırpmadan verdiği hâlet-i ruhiyyesini, bir gül bahçesine girercesine kara toprağa girmesi hâlet-i ruhiyyesini; bir gül bahçesine girercesine kara toprağa girmesi hâlet-i ruhiyyesini;

Cânı cânân dilemiş vermemek olmaz ey dil Ne nizâ eyleyelim ol ne senindir ne benim dediği gibi şairin;Cânı cânân dilemiş vermemek olmaz ey dil

Ne nizâ eyleyelim ol ne senindir ne benim

dediği gibi şairin;
can benim değil ki Allah yoluna feda olsun diye Allah yoluna verecek. can benim değil ki Allah yoluna feda olsun diye Allah yoluna verecek. O edep, o hayâ, o takvâ, onun hepsinin kaynağı bizim imanımızdır. Bu iman da kendi başına duramaz. O edep, o hayâ, o takvâ, onun hepsinin kaynağı bizim imanımızdır. Bu iman da kendi başına duramaz. Çıplak hâliyle durmaz. Onun takvâ ile örtülmesi, korunması lazım. Hayâ ile ziynetlenmesi lazım.Çıplak hâliyle durmaz. Onun takvâ ile örtülmesi, korunması lazım. Hayâ ile ziynetlenmesi lazım. İlim ile desteklenmesi lazım. Ve o din ilmine göre ilminin hayatını sürmesi lazım.İlim ile desteklenmesi lazım. Ve o din ilmine göre ilminin hayatını sürmesi lazım. Uygulamaya, hayata intikal etmesi lazım. Uygulamaya, hayata intikal etmesi lazım.

Biz böyle yaptığımız zaman Allahu Teâlâ hazretleri tekrar bizi aziz eder.Biz böyle yaptığımız zaman Allahu Teâlâ hazretleri tekrar bizi aziz eder. Allahu Teâlâ hazretleri bizi, düştüğümüz şu bataktan kurtarır.Allahu Teâlâ hazretleri bizi, düştüğümüz şu bataktan kurtarır. Tekrar eski ecdadımıza ihsan ettiği lütufları bizlere de ihsan eder. Eğer biz Allah'ın dininden dönersek; Tekrar eski ecdadımıza ihsan ettiği lütufları bizlere de ihsan eder. Eğer biz Allah'ın dininden dönersek;

Yâ eyyühe'l-lezîne âmenû men yertedde minküm an dînihiYâ eyyühe'l-lezîne âmenû men yertedde minküm an dînihi fe sevfe ye'tillâhu bi-kavmin yuhibbühüm ve yuhibbûnehu. fe sevfe ye'tillâhu bi-kavmin yuhibbühüm ve yuhibbûnehu. "Bir kavim Allah'ın yolunda hizmet etmekten dönerse, irtidad ederse İslâm'dan gayrı yola giderse "Bir kavim Allah'ın yolunda hizmet etmekten dönerse, irtidad ederse İslâm'dan gayrı yola giderse İslâm'dan gayrı hayat nizamlarını benimserse o zaman o kavim cehenneme gider." Allah o kavme muhtaç değildir. İslâm'dan gayrı hayat nizamlarını benimserse o zaman o kavim cehenneme gider." Allah o kavme muhtaç değildir.

Öyle bir kavim cehenneme gider. Allah'ın kavimleri çoktur. Allah'ın dinine hizmet edecek kavimler çoktur. Öyle bir kavim cehenneme gider. Allah'ın kavimleri çoktur. Allah'ın dinine hizmet edecek kavimler çoktur.

Bir kavim Allah'ın dinine hizmetten yüz çevirirse Allah kendisini seven,Bir kavim Allah'ın dinine hizmetten yüz çevirirse Allah kendisini seven, yolunda cihad eden, kendisinin sevdiği kavmi ve halk etmeye kâdirdir. Onlar Allah'ın dinine hizmet eder.yolunda cihad eden, kendisinin sevdiği kavmi ve halk etmeye kâdirdir. Onlar Allah'ın dinine hizmet eder. Şeref onların kavmine geçer. Allah'ın dinine hizmet etmeyenler mahrum kalırlar.Şeref onların kavmine geçer. Allah'ın dinine hizmet etmeyenler mahrum kalırlar. Allah'ın dininden uzaklaşmaktan başka, kendileri hüsrana uğramaktan başka bir şey elde etmezler. Allah'ın dininden uzaklaşmaktan başka, kendileri hüsrana uğramaktan başka bir şey elde etmezler.

Kırık dökük cümlelerimden çıkartmak istediğim mesaj, size vermek istediğim mesaj şudur: Kırık dökük cümlelerimden çıkartmak istediğim mesaj, size vermek istediğim mesaj şudur:

Aziz ve muhterem gençler! Muhterem misafirler, kıymetli kardeşlerim! Aziz ve muhterem gençler! Muhterem misafirler, kıymetli kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin dininin özüne sımsıkı sarılalım.Allahu Teâlâ hazretlerinin dininin özüne sımsıkı sarılalım. Bazı profesörler bile takvâdan yoksun olduğu için şimdiye kadar ulemâmızın birçoğuna kötü sözler söyleyebiliyor.Bazı profesörler bile takvâdan yoksun olduğu için şimdiye kadar ulemâmızın birçoğuna kötü sözler söyleyebiliyor. "Müslümanlık da, Yahudilik de, Hristiyanlık da birdir!" diyebiliyor."Müslümanlık da, Yahudilik de, Hristiyanlık da birdir!" diyebiliyor. "Peygamber Efendimiz'e uymak şart değildir, mecburiyet değildir. Uymadan da olur!" diyebiliyor. "Peygamber Efendimiz'e uymak şart değildir, mecburiyet değildir. Uymadan da olur!" diyebiliyor.

Onun için Allahu Teâlâ hazretleri, bize dinimizin özünü iyi öğrenmeyi nasip eylesin.Onun için Allahu Teâlâ hazretleri, bize dinimizin özünü iyi öğrenmeyi nasip eylesin. Evlatlarımıza bu dini güzel öğretebilmeyi, onları İslâm'a güzel arz edebilmeyi,Evlatlarımıza bu dini güzel öğretebilmeyi, onları İslâm'a güzel arz edebilmeyi, onları İslâm'ın güzel ahlâkı ve fıkhın derin bilgisiyle yetiştirebilmeyi nasip eylesin.onları İslâm'ın güzel ahlâkı ve fıkhın derin bilgisiyle yetiştirebilmeyi nasip eylesin. Dünya saadeti, izzeti, itibarı ve âhiretteki felahımız buna bağlıdır.Dünya saadeti, izzeti, itibarı ve âhiretteki felahımız buna bağlıdır. Allahu Teâlâ hazretleri, hepimizi bu yolda üstün gayretli eylesin ve üstün başarılı eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri, hepimizi bu yolda üstün gayretli eylesin ve üstün başarılı eylesin. Hepimizin sonunu hayır eylesin. Dünyada mutlu ve bahtiyar eylesin.Hepimizin sonunu hayır eylesin. Dünyada mutlu ve bahtiyar eylesin. Âhirette cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. Âhirette cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.

Bi-hürmeti Esmâihi'l-Hüsnâ ve Habibihi'l-müctebâ ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha!Bi-hürmeti Esmâihi'l-Hüsnâ ve Habibihi'l-müctebâ ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha!
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2