Namaz Vakitleri

5 Cemâziye'l-Âhir 1446
06 Aralık 2024
İmsak
06:36
Güneş
08:08
Öğle
13:00
İkindi
15:22
Akşam
17:43
Yatsı
19:09
Detaylı Arama

Sahabe Müslümanlığı ve Zamane Müslümanlığı (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Muharrem 1417 / 24.05.1996
Konya

İçerik

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Türkler hakkında bir hadîs-i şerîfi mevcut mudur?

rc;miyet zorla mı yayılmıştır? Peygamberimiz diğer ülke hükümdarlarına gönderdiği davet mektubunda üç şeyi şart koşmuş. Bir; İslâmiyet'i kabul, iki; cizye vermek, üçüncüsü -bu ikisi de olmazsa- savaş! Bunların zorlama olduğunu söyleyerek İslâmiyet'in asıl zorlamayla yayıldığını ve savaşan diğer ülke insanlarının suçsuz olduğunu iddia edenler var. Açıklama getirir misiniz?

Kelâm ilmini öğrenmek hakkında İslâm alimlerinin görüşleri nelerdir, fazlasını öğrenmek imandan çıkarır mı?

Etrafımızda dine, imana aykırı birçok hâdiseler cereyan ediyor. Bunların karşı tavrımız ne olmalıdır?

Dinimizde anne babaya verilen önem çok büyük. Anne, baba; çocuğunun İslâm'a girmesini istemiyor. Bu durumda anne ve babaya nasıl davranılır?

İmam-hatip mezunuyum. Sınıfımızda bazı arkadaşlar Cuma kılmamayı savunuyorlar. Bu nasıl oluyor, bu tür kişilere nasıl bir üslup takınmalıyız?

Kalıcı bir ilim tahsil etmek için biliyorsunuz ki kuvvetli bir hafızaya, büyük bir azme ve sabra ihtiyaç var. Zekâmızın zeki ve kıvrak olması için ve büyük bir azim için ne yapmalıyız?

Fâtiha'yı okurken bazıları Veleddâllîn, bazıları Velezzâllîn diyorlar. Bu fark neden vardır?

Hadislerin sahih olup olmadığını nasıl anlamalıyız?

Sakal bırakmak istiyorum. Annemin rızası yok. Annemin rızası mı önemli yoksa sakal sünnetini işlemek mi hayırlı, biraz bilgi verir misiniz?

Üzerinde bir bankanın ismi yazılı banklara oturulur mu, oturmak câiz mi?

Çalgı haram mıdır, hangi çalgılar haramdır?

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Türkler hakkında bir hadîs-i şerîfi mevcut mudur?, rc;miyet zorla mı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Sahabe Müslümanlığı ve Zamane Müslümanlığı (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Muharrem 1417 / 24.05.1996
Konya

İçerik

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Türkler hakkında bir hadîs-i şerîfi mevcut mudur?

rc;miyet zorla mı yayılmıştır? Peygamberimiz diğer ülke hükümdarlarına gönderdiği davet mektubunda üç şeyi şart koşmuş. Bir; İslâmiyet'i kabul, iki; cizye vermek, üçüncüsü -bu ikisi de olmazsa- savaş! Bunların zorlama olduğunu söyleyerek İslâmiyet'in asıl zorlamayla yayıldığını ve savaşan diğer ülke insanlarının suçsuz olduğunu iddia edenler var. Açıklama getirir misiniz?

Kelâm ilmini öğrenmek hakkında İslâm alimlerinin görüşleri nelerdir, fazlasını öğrenmek imandan çıkarır mı?

Etrafımızda dine, imana aykırı birçok hâdiseler cereyan ediyor. Bunların karşı tavrımız ne olmalıdır?

Dinimizde anne babaya verilen önem çok büyük. Anne, baba; çocuğunun İslâm'a girmesini istemiyor. Bu durumda anne ve babaya nasıl davranılır?

İmam-hatip mezunuyum. Sınıfımızda bazı arkadaşlar Cuma kılmamayı savunuyorlar. Bu nasıl oluyor, bu tür kişilere nasıl bir üslup takınmalıyız?

Kalıcı bir ilim tahsil etmek için biliyorsunuz ki kuvvetli bir hafızaya, büyük bir azme ve sabra ihtiyaç var. Zekâmızın zeki ve kıvrak olması için ve büyük bir azim için ne yapmalıyız?

Fâtiha'yı okurken bazıları Veleddâllîn, bazıları Velezzâllîn diyorlar. Bu fark neden vardır?

Hadislerin sahih olup olmadığını nasıl anlamalıyız?

Sakal bırakmak istiyorum. Annemin rızası yok. Annemin rızası mı önemli yoksa sakal sünnetini işlemek mi hayırlı, biraz bilgi verir misiniz?

Üzerinde bir bankanın ismi yazılı banklara oturulur mu, oturmak câiz mi?

Çalgı haram mıdır, hangi çalgılar haramdır?

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Türkler hakkında bir hadîs-i şerîfi mevcut mudur?, rc;miyet zorla mı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Soru: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Türkler hakkında bir hadîs-i şerîfi mevcut mudur? Soru: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Türkler hakkında bir hadîs-i şerîfi mevcut mudur?

Türkler hakkında bir tane değil, pek çok hadîs-i şerîfi var.Türkler hakkında bir tane değil, pek çok hadîs-i şerîfi var. Tabii bunları bazı alimler, bazı kitaplarda toplamış.Tabii bunları bazı alimler, bazı kitaplarda toplamış. Bunların sıhhati üzerine ulemânın çeşitli kavli vardır. Bunların sıhhati üzerine ulemânın çeşitli kavli vardır.

Yâ eyyuhellezîne âmenû men yertedde minkum an dînihî fe sevfe ye'tîllâhu bi kavmin yuhıbbuhum ve yuhıbbûnehû,Yâ eyyuhellezîne âmenû men yertedde minkum an dînihî fe sevfe ye'tîllâhu bi kavmin yuhıbbuhum ve yuhıbbûnehû, âyet-i kerîmesinin izahında "Bu âyet-i kerîmede bahsedilenler bizim ecdadımızdır." diyeâyet-i kerîmesinin izahında "Bu âyet-i kerîmede bahsedilenler bizim ecdadımızdır." diye açıklama yapan alimler olmuş. açıklama yapan alimler olmuş.

Âhir zamanda gelecek kavimler hakkında bilgiler verilirken yüzleri kalkan gibi geniş,Âhir zamanda gelecek kavimler hakkında bilgiler verilirken yüzleri kalkan gibi geniş, gözleri çekik, bazı kavimlerden bahsediliyor. Türkler hakkında da bazı rivayetler var, sıhhati muhtelif! gözleri çekik, bazı kavimlerden bahsediliyor. Türkler hakkında da bazı rivayetler var, sıhhati muhtelif!

Soru: İslâmiyet zorla mı yayılmıştır?Soru: İslâmiyet zorla mı yayılmıştır? Peygamberimiz diğer ülke hükümdarlarına gönderdiği davet mektubunda üç şeyi şart koşmuş.Peygamberimiz diğer ülke hükümdarlarına gönderdiği davet mektubunda üç şeyi şart koşmuş. Bir; İslâmiyet'i kabul, iki; cizye vermek, üçüncüsü -bu ikisi de olmazsa- savaş! Bir; İslâmiyet'i kabul, iki; cizye vermek, üçüncüsü -bu ikisi de olmazsa- savaş! Bunların zorlama olduğunu söyleyerek İslâmiyet'in asıl zorlamayla yayıldığınıBunların zorlama olduğunu söyleyerek İslâmiyet'in asıl zorlamayla yayıldığını ve savaşan diğer ülke insanlarının suçsuz olduğunu iddia edenler var. Açıklama getirir misiniz? ve savaşan diğer ülke insanlarının suçsuz olduğunu iddia edenler var. Açıklama getirir misiniz?

İslâmiyet zorlama ile yayılmış, diyemeyiz. Gönüllerin fethi yoluyla yayılmıştır, diyebiliriz.İslâmiyet zorlama ile yayılmış, diyemeyiz. Gönüllerin fethi yoluyla yayılmıştır, diyebiliriz. Hz. Ömer'in müslüman olmasından başlayarakHz. Ömer'in müslüman olmasından başlayarak bizim ecdadımızın yüz binlerce çadırlar hâlinde topluca müslüman olmaları,bizim ecdadımızın yüz binlerce çadırlar hâlinde topluca müslüman olmaları, çeşitli inanç yollarını görüp incelemiş insanlar olarak İslâm'ı beğenmelerinden olmuştur. çeşitli inanç yollarını görüp incelemiş insanlar olarak İslâm'ı beğenmelerinden olmuştur.

Buna rağmen ecdadımız mesela Budizm'i görmüştür. Yahudiliği tanımıştır, Hristiyanlığı tanımıştır.Buna rağmen ecdadımız mesela Budizm'i görmüştür. Yahudiliği tanımıştır, Hristiyanlığı tanımıştır. Totemizm'i veya Şamanizm'i yaşamıştır. Totemizm'i veya Şamanizm'i yaşamıştır. Onların arkasından hak din olarak İslâmiyet kendisine tebliğ edildiği zaman gönül hoşluğuyla kabul etmiştir. Onların arkasından hak din olarak İslâmiyet kendisine tebliğ edildiği zaman gönül hoşluğuyla kabul etmiştir. Yüz binlerce çadır hâlinde İslâmiyet'e girmiştir.Yüz binlerce çadır hâlinde İslâmiyet'e girmiştir. Buna rağmen tabii devletler arasında bazı savaşlar olmuştur. Buna rağmen tabii devletler arasında bazı savaşlar olmuştur.

Devletlerin savaşları iktidarlarının tutumları yüzündendir.Devletlerin savaşları iktidarlarının tutumları yüzündendir. Yoksa İslâmiyet'in o savaşların arkasından hâkim olduğu ülkelerde yayılmasıYoksa İslâmiyet'in o savaşların arkasından hâkim olduğu ülkelerde yayılması daha ziyade gönüllerin fethi sûretiyle olmuştur. Fakat İslâm öteki inançlar üzerinde bir ayrım yapıyor. daha ziyade gönüllerin fethi sûretiyle olmuştur. Fakat İslâm öteki inançlar üzerinde bir ayrım yapıyor.

Kendilerine kitap indirilen insanları Ehl-i kitap olarak ayırıyor.Kendilerine kitap indirilen insanları Ehl-i kitap olarak ayırıyor. Yahudiler ve hristiyanlar olarak Ehl-i kitap olarak ayırıyor.Yahudiler ve hristiyanlar olarak Ehl-i kitap olarak ayırıyor. Onların bir peygambere bağlı olması dolayısıyla, onların inancı bir kitaba bağlanmış kimseler olması dolayısıyla Onların bir peygambere bağlı olması dolayısıyla, onların inancı bir kitaba bağlanmış kimseler olması dolayısıyla cizye vermek sûretiyle İslâm'ın yüksek hâkimiyetini kabul etmek,cizye vermek sûretiyle İslâm'ın yüksek hâkimiyetini kabul etmek, cizye vermek şekliyle bir nisbî müsamaha durumu oluyor. cizye vermek şekliyle bir nisbî müsamaha durumu oluyor.

Fakat putperestliğe İslâm'ın müsaadesi yok.Fakat putperestliğe İslâm'ın müsaadesi yok. Yani İslâm'ın yönetiminin hâkim olduğu yerde bir insanın aklını çıldırtan,Yani İslâm'ın yönetiminin hâkim olduğu yerde bir insanın aklını çıldırtan, mantığını ayaklar altına alan bir şekilde [inancına] müsaade yoktur. mantığını ayaklar altına alan bir şekilde [inancına] müsaade yoktur.

O gibi durumlarda yani onlarla zecren, cebren mücadele ederekO gibi durumlarda yani onlarla zecren, cebren mücadele ederek onların o [yanlış inançlarını] bırakması, putları terk etmesi istenmiştir. onların o [yanlış inançlarını] bırakması, putları terk etmesi istenmiştir.

İslâmiyet bir bakıma da bazı yerlerde savaşla olmuştur.İslâmiyet bir bakıma da bazı yerlerde savaşla olmuştur. Çünkü İslâmiyet, kendisini; "Ben zorlama yapmadım, ben kuzu kuzuyum, ben şöyleyim, ben böyleyim…" diyeÇünkü İslâmiyet, kendisini; "Ben zorlama yapmadım, ben kuzu kuzuyum, ben şöyleyim, ben böyleyim…" diye müdafaa mecburiyeti hissetmez. Bir müslümanın hareket tarzının temeli Allah'ın emirleri ve yasaklarıdır.müdafaa mecburiyeti hissetmez. Bir müslümanın hareket tarzının temeli Allah'ın emirleri ve yasaklarıdır. Kur'ân-ı Kerîm'in ahkâmıdır. Allahu Teâlâ hazretlerinin emri neyse onu uygular. Kur'ân-ı Kerîm'in ahkâmıdır. Allahu Teâlâ hazretlerinin emri neyse onu uygular. Onun çizgisine sığmayan kimselerle gerekirse mücadele eder.Onun çizgisine sığmayan kimselerle gerekirse mücadele eder. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri hadîs-i şerîfinde buyuruyor: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri hadîs-i şerîfinde buyuruyor:

"Ben 'Lâ ilâhe illallah!' demeyi kabul edinceye kadar sizlerle savaşmakla emrolundum!""Ben 'Lâ ilâhe illallah!' demeyi kabul edinceye kadar sizlerle savaşmakla emrolundum!" Onun için, İslâm'da putperestliğe müsaade yoktur. Bazen bu sertlik de olmuştur; hem de iyi olmuştur.Onun için, İslâm'da putperestliğe müsaade yoktur. Bazen bu sertlik de olmuştur; hem de iyi olmuştur. Yine olsa yine de iyi olur. Sopayı göstermeden birtakım edepsizlerin doğru yola gelmesi mümkün değildir. Yine olsa yine de iyi olur. Sopayı göstermeden birtakım edepsizlerin doğru yola gelmesi mümkün değildir.

"Dayak cennetten çıkmadır." demek, "Bir bakıma da güzeldir. Bazı kimselere uygun." demektir."Dayak cennetten çıkmadır." demek, "Bir bakıma da güzeldir. Bazı kimselere uygun." demektir. Bazen insan bayağı olsa diye düşünür. Muhterem kardeşlerim! Asım Köksal Hoca ile konuştum.Bazen insan bayağı olsa diye düşünür.

Muhterem kardeşlerim!

Asım Köksal Hoca ile konuştum.
"Ben İslâm Tarihi'ni yazarken Avrupalı tenkit edecek diye rivayetleri tebdil ve tayin etmeye, "Ben İslâm Tarihi'ni yazarken Avrupalı tenkit edecek diye rivayetleri tebdil ve tayin etmeye, tevil etmeye lüzum duymadım.tevil etmeye lüzum duymadım. İslâmî rivayet neyse Arapça'sı neyse onu harfiyen tercüme etmeye çalıştım.İslâmî rivayet neyse Arapça'sı neyse onu harfiyen tercüme etmeye çalıştım. Tefsirini okuyucuya bıraktım." dedi. Bizim hareket tarzımız da böyle olmalıdır. Tefsirini okuyucuya bıraktım." dedi. Bizim hareket tarzımız da böyle olmalıdır. Falanca kimse bizi kınayacak, filanca kimse bizi tenkit ediyor… filan gibi muhakeme tarzlarıFalanca kimse bizi kınayacak, filanca kimse bizi tenkit ediyor… filan gibi muhakeme tarzları bize İslâm'ın çizgisinden çıkartabilir. Şeriatın ötesinde başka noktalara götürebilir. bize İslâm'ın çizgisinden çıkartabilir. Şeriatın ötesinde başka noktalara götürebilir.

Bizim ana zihniyetiniz nedir? Kınayanın kınamasından korkmamak, hak bildiği şeyi icrâ etmektir.Bizim ana zihniyetiniz nedir?

Kınayanın kınamasından korkmamak, hak bildiği şeyi icrâ etmektir.
Hakla beraber olmaktır Hakkı icra etmektir. Bizim dinimizin kaynağı Kur'ân-ı Kerîm'dir, hadîs-i şerîflerdir. Hakla beraber olmaktır Hakkı icra etmektir. Bizim dinimizin kaynağı Kur'ân-ı Kerîm'dir, hadîs-i şerîflerdir. Biz onların muhakemesine göre konuşuruz. Beğenen beğenir, beğenmeyen nereye doğru giderse gitsin.Biz onların muhakemesine göre konuşuruz. Beğenen beğenir, beğenmeyen nereye doğru giderse gitsin. Sözü beğenmeyen gidebilir. Cehenneme kadar yolu var!Sözü beğenmeyen gidebilir. Cehenneme kadar yolu var! Birisi beğensin diye söz değiştiremeyiz veyahut beğenmeyecek diye hık mık edemeyiz. Birisi beğensin diye söz değiştiremeyiz veyahut beğenmeyecek diye hık mık edemeyiz.

Soru: Kelâm ilmini öğrenmek hakkında İslâm alimlerinin görüşleri nelerdir, fazlasını öğrenmek imandan çıkarır mı? Soru: Kelâm ilmini öğrenmek hakkında İslâm alimlerinin görüşleri nelerdir, fazlasını öğrenmek imandan çıkarır mı?

Aslında ilim insanı imandan çıkartmaz; ama öncelikle meşgul olunacak ilimler vardır. Aslında ilim insanı imandan çıkartmaz; ama öncelikle meşgul olunacak ilimler vardır. Halkın genelinde, genel olarak insanlara lazım olacak ilimler vardır. Halkın genelinde, genel olarak insanlara lazım olacak ilimler vardır. Bir de bazı konuların mütehassısları vardır. Her konuda, her sahada İslâm alimleri olmalıdır. Bir de bazı konuların mütehassısları vardır. Her konuda, her sahada İslâm alimleri olmalıdır. O sahanın bütün inceliklerini bilmelidir. O sahanın bütün inceliklerini bilmelidir. Ama mesela bu kelâm ilminin okunmasını istemeyen Hanbeli fıkhının, fukahânın birisinin kitabının ismi şöyledir:Ama mesela bu kelâm ilminin okunmasını istemeyen Hanbeli fıkhının, fukahânın birisinin kitabının ismi şöyledir: İlcâmü'l-Avâm an İlmi'l-Kelâm. "Avamın bu gibi konulara girmesinden onları engellemek" mânasına geliyor. İlcâmü'l-Avâm an İlmi'l-Kelâm. "Avamın bu gibi konulara girmesinden onları engellemek" mânasına geliyor.

Avam münakaşaların sonuçlarını zihni muhakeme ile bulup da kalbini sağlam tutmayı beceremediği için,Avam münakaşaların sonuçlarını zihni muhakeme ile bulup da kalbini sağlam tutmayı beceremediği için, başaramayacağı için en iyisi bu gibi şeylere hiç bulaştırmamaktır.başaramayacağı için en iyisi bu gibi şeylere hiç bulaştırmamaktır. Başka öbür tarafı çok karıştırma kardeşim, demektir. Alimi, erbabı inceleyebilir. Başka öbür tarafı çok karıştırma kardeşim, demektir. Alimi, erbabı inceleyebilir.

Sorulduğu zaman bunu ben şöyle anlatıyorum. Mesela akşam anne, baba misafirliğe gidecekler.Sorulduğu zaman bunu ben şöyle anlatıyorum. Mesela akşam anne, baba misafirliğe gidecekler. Çocuk da ilkokul üçte ve evde. Gitmek istemiyor veya anne, baba götürmek istemiyor. Şimdi çocuğa; Çocuk da ilkokul üçte ve evde.

Gitmek istemiyor veya anne, baba götürmek istemiyor. Şimdi çocuğa;

"Sen evde kal, biz öbür sokakta, iki ev ilerde komşuya gideceğiz."Sen evde kal, biz öbür sokakta, iki ev ilerde komşuya gideceğiz. Aman evladım; sakın aklına korkulacak şeyler; cinler, periler getirme…Aman evladım; sakın aklına korkulacak şeyler; cinler, periler getirme… Kapı tıklarsa veya rüzgâr eserse öcü geliyor gibi şeyler aklına getirme.Kapı tıklarsa veya rüzgâr eserse öcü geliyor gibi şeyler aklına getirme. E mi evladım?" diye söylerse ne olur? E mi evladım?" diye söylerse ne olur?

Felaket olur, daha kapı kapanmaz çocuğu muhakemesi ters çalışmaya başlar, korkmaya başlar. Felaket olur, daha kapı kapanmaz çocuğu muhakemesi ters çalışmaya başlar, korkmaya başlar. Demek ki en iyisi hiç hatırlatmamak. Demek ki en iyisi hiç hatırlatmamak. Bu ilm-i kelâm meşgul olmama durumunu bu fıkra ile bu kıssa ile anlatabilirim. Bu ilm-i kelâm meşgul olmama durumunu bu fıkra ile bu kıssa ile anlatabilirim.

Alime, erbabına tabii bu meseleleri incelemek, şeriatin hükmünü söylemek gerekir.Alime, erbabına tabii bu meseleleri incelemek, şeriatin hükmünü söylemek gerekir. Alimlerin inceleyebileceği şeylerdir. Avamın bu gibi meselelerle ilgilenmemesi uygun olur. Alimlerin inceleyebileceği şeylerdir. Avamın bu gibi meselelerle ilgilenmemesi uygun olur.

Bilmemiz gereken ilimleri öğrenmemizi, hatta öteki ihtilafları bile öğrenmeyi uygun görmüyorum.Bilmemiz gereken ilimleri öğrenmemizi, hatta öteki ihtilafları bile öğrenmeyi uygun görmüyorum. Bizim ilâhiyat fakültelerinde hocalarımız tarafından, profesörler konusunda mücadelemiz buydu.Bizim ilâhiyat fakültelerinde hocalarımız tarafından, profesörler konusunda mücadelemiz buydu. İlâhiyat fakültelerinin programlarını orada okuyan kardeşlerimiz bilirler.İlâhiyat fakültelerinin programlarını orada okuyan kardeşlerimiz bilirler. Peygamberler Tarihi, Dinler Tarihi, İslâm Felsefesi, Ortaçağ Felsefesi, Yeniçağ Felsefesi, Yakınçağ Felsefesi… Peygamberler Tarihi, Dinler Tarihi, İslâm Felsefesi, Ortaçağ Felsefesi, Yeniçağ Felsefesi, Yakınçağ Felsefesi… Şu ihtilaf, bu ihtilaf, bilmem ne; olmaz! Bu kadar ihtilafı öğretirsen doğru nerede?Şu ihtilaf, bu ihtilaf, bilmem ne; olmaz!

Bu kadar ihtilafı öğretirsen doğru nerede?
Doğruyu öğretmeden bir sürü ihtilaf öğretiyor. O zaman ne oluyor?Doğruyu öğretmeden bir sürü ihtilaf öğretiyor. O zaman ne oluyor? İlahiyat fakültesinden çıkan kişiler hiçbir şeyi tam bilmeden birçok münakaşayı yarım bilen insan oluyor. İlahiyat fakültesinden çıkan kişiler hiçbir şeyi tam bilmeden birçok münakaşayı yarım bilen insan oluyor. Hiçbir zaman şunu tam bilmiyor. Hangisinin sağlam olduğunu bile bilmiyor. Hiçbir zaman şunu tam bilmiyor. Hangisinin sağlam olduğunu bile bilmiyor.

Osmanlı nasıl yapmış? Osmanlı medresesi öğrencileri yetiştirmiş yetiştirmiş.Osmanlı nasıl yapmış?

Osmanlı medresesi öğrencileri yetiştirmiş yetiştirmiş.
İhtilaf derslerini en son senelere koymuş. Kafasını karıştırmamış. İlk önce normal dersleri işlemiş. İhtilaf derslerini en son senelere koymuş. Kafasını karıştırmamış. İlk önce normal dersleri işlemiş. Bir mezhebin normal güzel sisteminde yetiştirdikten sonraBir mezhebin normal güzel sisteminde yetiştirdikten sonra öteki konuları açmış. Demek ki hep ihtilafı yapmak insanların zihnini dağıtıyor.öteki konuları açmış. Demek ki hep ihtilafı yapmak insanların zihnini dağıtıyor. Dağılan insanlar da bazen zihinlerini toplayamaz hâle geliyorlar. Dağılan insanlar da bazen zihinlerini toplayamaz hâle geliyorlar. Bitiyorlar, o zaman kendilerini toparlayamaz duruma geliyorlar.Bitiyorlar, o zaman kendilerini toparlayamaz duruma geliyorlar. O halde bizim eğitim metodumuz olarak hareket etmemiz gereken metot, O halde bizim eğitim metodumuz olarak hareket etmemiz gereken metot, her şeyin en doğrusunu ihtilafsız, şıp diye anlatmaktır. "Bu böyledir evladım." her şeyin en doğrusunu ihtilafsız, şıp diye anlatmaktır.

"Bu böyledir evladım."

"Öteki alimin sözünü söylemedin hoca!" "Onu 35 yaşında öğren." "Öteki alimin sözünü söylemedin hoca!"

"Onu 35 yaşında öğren."

Şimdi sapasağlam bir yetişsin, bir sağlam müslüman olarak bir sisteme dâhil olarak yetişsin.Şimdi sapasağlam bir yetişsin, bir sağlam müslüman olarak bir sisteme dâhil olarak yetişsin. Ondan sonra bu işin her şeyini öğrendikten sonra öteki şeyleri öğrenir.Ondan sonra bu işin her şeyini öğrendikten sonra öteki şeyleri öğrenir. Öğrenirse de cevabını bulur ve karşılığını verir ve yolunda devam eder.Öğrenirse de cevabını bulur ve karşılığını verir ve yolunda devam eder. O bakımdan hiç yetişmemiş, böyle meseleleri bilmeyen insanlara çeşit çeşit ihtilafları öğretip deO bakımdan hiç yetişmemiş, böyle meseleleri bilmeyen insanlara çeşit çeşit ihtilafları öğretip de onları şaşırtmanın bir mânası yoktur. onları şaşırtmanın bir mânası yoktur.

Soru: Etrafımızda dine, imana aykırı birçok hâdiseler cereyan ediyor. Soru: Etrafımızda dine, imana aykırı birçok hâdiseler cereyan ediyor. Bunların karşı tavrımız ne olmalıdır? Bunların karşı tavrımız ne olmalıdır?

Hadîs-i şerîf mâlumdur: "Şeriata aykırı olan bir şeyi gören insan eliyle onu değiştirsin.Hadîs-i şerîf mâlumdur: "Şeriata aykırı olan bir şeyi gören insan eliyle onu değiştirsin. Ona gücü yetmeyen, onu durduramayan, engelleyemeyen kimse dili ile söylesin; nasihat eylesin.Ona gücü yetmeyen, onu durduramayan, engelleyemeyen kimse dili ile söylesin; nasihat eylesin. Buna da gücü yetmeyen insan kalbinden ona buğz eylesin.Buna da gücü yetmeyen insan kalbinden ona buğz eylesin. Ama bu imanın zayıf, aşağı derecesidir!" diye bildiriliyor Kur'ân-ı Kerîm'de, âyet-i kerimede böyle;Ama bu imanın zayıf, aşağı derecesidir!" diye bildiriliyor Kur'ân-ı Kerîm'de, âyet-i kerimede böyle; benî İsrâil'in günahkârlarının günah işlemelerine,benî İsrâil'in günahkârlarının günah işlemelerine, bazı kimselerin onlara nasihat etmesi anlatıldığı zaman bazılarının da; "Boş ver.bazı kimselerin onlara nasihat etmesi anlatıldığı zaman bazılarının da; "Boş ver. Artık bunlara nasihat kâr etmez!.." diye diye Allah bunları cezalandırıyor, helak ediyor.Artık bunlara nasihat kâr etmez!.." diye diye Allah bunları cezalandırıyor, helak ediyor. Ne diye bunlara nasihat ediyorsunuz, diye âyet-i kerîmede itiraz ettiklerini bildiriyor. Ne diye bunlara nasihat ediyorsunuz, diye âyet-i kerîmede itiraz ettiklerini bildiriyor.

Bismillâhirrahmânirrahîm Ve iz kâlet ümmetün minhüm lime te'izûne kavmanillâhu mühlikühümBismillâhirrahmânirrahîm

Ve iz kâlet ümmetün minhüm lime te'izûne kavmanillâhu mühlikühüm
ev müazzibühüm azâben şedîden kâlû ma'ziraten ilâ rabbiküm ve leallehüm yettekûne. ev müazzibühüm azâben şedîden kâlû ma'ziraten ilâ rabbiküm ve leallehüm yettekûne.

"Onlar da 'Allah'ın helâk ettiği, azaba uğratacak insanlara ne diye böyle boş yere nasihat ediyorsunuz!"Onlar da 'Allah'ın helâk ettiği, azaba uğratacak insanlara ne diye böyle boş yere nasihat ediyorsunuz! Boş ver, nasihat etme!' diyen insanlara karşılık cevap olarak diyorlar ki; Boş ver, nasihat etme!' diyen insanlara karşılık cevap olarak diyorlar ki; 'Rabbimize bir mâzeret olsun, belki de onlar bu nasihatlerle dönerler, 'Rabbimize bir mâzeret olsun, belki de onlar bu nasihatlerle dönerler, bir ihtimal vardır, dönerler!' diye yapıyoruz." diyor ve bu yolun doğru olduğu dinimizde ile esastır. bir ihtimal vardır, dönerler!' diye yapıyoruz." diyor ve bu yolun doğru olduğu dinimizde ile esastır.

Onun için bir müslümanın çevresinde İslâm'a, ahkâma, âdaba aykırı şey gördü mü değiştirsin.Onun için bir müslümanın çevresinde İslâm'a, ahkâma, âdaba aykırı şey gördü mü değiştirsin. Ben naçizane Hırka-i Şerîf Camii'ne gidiyordum. Baktım, bir herif bir kadının omzuna kolunu atmış, avluda oturuyor.Ben naçizane Hırka-i Şerîf Camii'ne gidiyordum. Baktım, bir
herif bir kadının omzuna kolunu atmış, avluda oturuyor.
Hiç yoksa yanında birkaç kişi daha vardı. Hiç yoksa yanında birkaç kişi daha vardı.

Dedim ki; "Yahu burası caminin avlusu, Peygamber Efendimiz'in hırka-i saadetinin muhafaza edildiği yer.Dedim ki; "Yahu burası caminin avlusu, Peygamber Efendimiz'in hırka-i saadetinin muhafaza edildiği yer. Ayrıca da özelliği olan bir cami. Olur mu böyle?" Adam hemen derlendi toparlandı. Ayrıca da özelliği olan bir cami. Olur mu böyle?"

Adam hemen derlendi toparlandı.

"Hocam, kusura bakmayın. Haklısınız." dedi. Demek ki oluyor: "Hocam, kusura bakmayın. Haklısınız." dedi.

Demek ki oluyor:

Ve leallehüm yettekûn. Belki de sakınanları, kabul edenleri çıkabiliyor.Ve leallehüm yettekûn.

Belki de sakınanları, kabul edenleri çıkabiliyor.
Onun için mutlaka bu gibi kimselerin, hata eden kimselerin hatalarını söylemek durumundayız. Onun için mutlaka bu gibi kimselerin, hata eden kimselerin hatalarını söylemek durumundayız.

Ben mecmualarımızda diyordum ki;Ben mecmualarımızda diyordum ki; "Konuşmalarda da meclislerde de hoşunuza giden bir şey olsuysa kalkın, 'Beğendim.' deyin."Konuşmalarda da meclislerde de hoşunuza giden bir şey olsuysa kalkın, 'Beğendim.' deyin. Hoşunuza gitmeyen bir şey oldu mu 'Hiç beğenmedim.' deyin.Hoşunuza gitmeyen bir şey oldu mu 'Hiç beğenmedim.' deyin. Hiç olmazsa ihtiyatınızı bildirin ki hatibe, onun tepkisi olur." Hiç olmazsa ihtiyatınızı bildirin ki hatibe, onun tepkisi olur."

"Şu kadar insan beni takdir etti demek ki, elhamdülillah."Şu kadar insan beni takdir etti demek ki, elhamdülillah. Beni anlayan kardeşlerim varmış." der veyahut kötü bir insan kötü şeyler söylüyor da reaksiyon görüyorsaBeni anlayan kardeşlerim varmış." der veyahut kötü bir insan kötü şeyler söylüyor da reaksiyon görüyorsa "Bu millet de haksızlığa hiç tahammül etmiyor, mâşaallah hemen itiraz ediyorlar. Ben bunları böyle şey yapmayayım." der. "Bu millet de haksızlığa hiç tahammül etmiyor, mâşaallah hemen itiraz ediyorlar. Ben bunları böyle şey yapmayayım." der.

O bakımdan bizim lisanımızı Allah bize hakkı söyleyelim, emr-i mâruf nehy-i münker.O bakımdan bizim lisanımızı Allah bize hakkı söyleyelim, emr-i mâruf nehy-i münker. söyleyelim diye vermiştir. Onları söyleyeceğiz. söyleyelim diye vermiştir. Onları söyleyeceğiz.

Bir başka tarz da daha verelim: Benî İsrâil'in alimleri, bilginleri günah işleyen insanların yanından geçerken Bir başka tarz da daha verelim: Benî İsrâil'in alimleri, bilginleri günah işleyen insanların yanından geçerken onların günah işlediğini görünce dediler ki; "Terk edin, bırakın bunu!"onların günah işlediğini görünce dediler ki; "Terk edin, bırakın bunu!" Ertesi gün yine geçerken onların bu günahı yapmaya devam ettiğini görünce bu sefer bir şey demeden geçtiler. Ertesi gün yine geçerken onların bu günahı yapmaya devam ettiğini görünce bu sefer bir şey demeden geçtiler.

"Dün söylemiştim ya, bu sefer söylemeye lüzum yok…" gibi bir mantıkla yaptı galiba. Söylemeden geçtiler. "Dün söylemiştim ya, bu sefer söylemeye lüzum yok…" gibi bir mantıkla yaptı galiba. Söylemeden geçtiler.

"Allah kalplerini birbirine benzetti ve hepsini, birden lanet etti!" buyuruyor."Allah kalplerini birbirine benzetti ve hepsini, birden lanet etti!" buyuruyor. Demek ki bir günahkâr taife bir günahı her gün işlese deDemek ki bir günahkâr taife bir günahı her gün işlese de bir mücahid taife de her gün onlara emr-i mâruf, nehy-i münker yapacak, günahlarını söyleyecek.bir mücahid taife de her gün onlara emr-i mâruf, nehy-i münker yapacak, günahlarını söyleyecek. Söyleyeceğiz, yanlış olduğunu belirteceğiz. Onlar da diyecekler ki; "Bak, bunlar reaksiyon gösteriyor." Söyleyeceğiz, yanlış olduğunu belirteceğiz. Onlar da diyecekler ki; "Bak, bunlar reaksiyon gösteriyor."

Hiçbir şey yapmayınca tabii böyle bir durum olmuyor. Herkes mesûl oluyor. Hiçbir şey yapmayınca tabii böyle bir durum olmuyor. Herkes mesûl oluyor.

Bakın; benim yanında okuduğum profesörlerden birisi, edebiyat fakültesinde profesördü.Bakın; benim yanında okuduğum profesörlerden birisi, edebiyat fakültesinde profesördü. Dinden, imandan kıt olan bir kimse. Erzurum'a gitmiş. Erzurum'da barındırmamışlar, çıkarmışlar. Neden? Dinden, imandan kıt olan bir kimse. Erzurum'a gitmiş. Erzurum'da barındırmamışlar, çıkarmışlar.

Neden?

Hanım açık saçıkmış vesaie. Erzurum derhal reaksiyonunu göstermiş. O zaman herkes "Erzurum böyledir." diye oraya gidemiyor.Hanım açık saçıkmış vesaie. Erzurum derhal reaksiyonunu göstermiş. O zaman herkes "Erzurum böyledir." diye oraya gidemiyor. O bakımdan herkes, her yerde her istediğini söyleyemez. O bakımdan herkes, her yerde her istediğini söyleyemez.

Bakan Necdet Uğur zamanında "İmam-hatip okullarında kızların başı açılacak!" denildi.Bakan Necdet Uğur zamanında "İmam-hatip okullarında kızların başı açılacak!" denildi. "Başları açılacak…" falan diye bizim imam-hatip okulunun müdürü kardeşimizdi, okul aile birliğini çağırmış. "Başları açılacak…" falan diye bizim imam-hatip okulunun müdürü kardeşimizdi, okul aile birliğini çağırmış.

Bu, seneler öncedir, Ecevit hükümeti zamanında olan bir şey. Bugün yapamaz. Bu, seneler öncedir, Ecevit hükümeti zamanında olan bir şey. Bugün yapamaz.

Böyle bir kararı, okul aile birliğine sormuş: "Bakanlıktan böyle bir emir var, ne dersiniz?" Böyle bir emir var, dedi.Böyle bir kararı, okul aile birliğine sormuş:

"Bakanlıktan böyle bir emir var, ne dersiniz?" Böyle bir emir var, dedi.
Arkalardan bir veli kalktı, diyor ki; "Madem hükümetimiz, devletimiz böyle bir şey istemiş; o halde açalım." Arkalardan bir veli kalktı, diyor ki; "Madem hükümetimiz, devletimiz böyle bir şey istemiş; o halde açalım."

İkinci kişi daha; "Açalım…" falan dedi. "Madem büyükler söylemiş, açalım." dediler. İkinci kişi daha; "Açalım…" falan dedi. "Madem büyükler söylemiş, açalım." dediler.

Ben baktım, iş başka tarafa doğru gidiyor. "Şimdi sizlere, kardeşlerime bir soru sormak istiyorum." dedim. Ben baktım, iş başka tarafa doğru gidiyor.

"Şimdi sizlere, kardeşlerime bir soru sormak istiyorum." dedim.

Müdür bey, "Buyur." dedi. Müdür bey, "Buyur." dedi.

Dedim ki; "Aziz kardeşlerim! Büyüklerimiz hani başlar açılsın diye istiyor.Dedim ki; "Aziz kardeşlerim! Büyüklerimiz hani başlar açılsın diye istiyor. Tamam da eğer istenmeseydi sen kızının başını kendin açmak istiyor muydun istemiyor muydun?" Tamam da eğer istenmeseydi sen kızının başını kendin açmak istiyor muydun istemiyor muydun?"

"Tabii hocam, istemezdim; ama yani ne yapalım, büyüklerimiz istiyor." "Tabii hocam, istemezdim; ama yani ne yapalım, büyüklerimiz istiyor."

Ben ondan sonra dedim ki; "Peki, sen onu söyledin mi?Ben ondan sonra dedim ki; "Peki, sen onu söyledin mi? Gidip de; 'Sayın büyüklerimiz, biz kızlarımızın başının örtülmesini istiyoruz?' dedin mi?"Gidip de; 'Sayın büyüklerimiz, biz kızlarımızın başının örtülmesini istiyoruz?' dedin mi?" Bizim de arzumuz, keyfimiz bu. Biz kahveyi yandan çarklı içeriz, şekerli içeriz, şekersiz içeriz.Bizim de arzumuz, keyfimiz bu. Biz kahveyi yandan çarklı içeriz, şekerli içeriz, şekersiz içeriz. Sen de arzunu ona bildirdin mi, onu duydu mu?" Sen de arzunu ona bildirdin mi, onu duydu mu?"

"Yok." dedi. "Senin karşındaki adam falcı mı, fala bakıp anlayacak veya kuşlar mı söyleyecek,"Yok." dedi.

"Senin karşındaki adam falcı mı, fala bakıp anlayacak veya kuşlar mı söyleyecek,
nereden bilsin senin niyetini? Sen gideceksin, söyleyeceksin ki anlayacak." "Doğru…" filan dediler. nereden bilsin senin niyetini? Sen gideceksin, söyleyeceksin ki anlayacak."

"Doğru…" filan dediler.

Ne yapalım? "Bir heyet seçelim." dediler. "Heyeti seçtik, başına da beni geçirdiler.Ne yapalım?

"Bir heyet seçelim." dediler. "Heyeti seçtik, başına da beni geçirdiler.
Bakan bakan dolaştık. Derdimizi anlattık, o zaman durdurduk. O zaman bu kızların baş açmasını durdurduk." Bakan bakan dolaştık. Derdimizi anlattık, o zaman durdurduk. O zaman bu kızların baş açmasını durdurduk."

Muhterem kardeşlerim! Söyleyeceksiniz. Ben, konuşmak üzere radyoya gittim.Muhterem kardeşlerim!

Söyleyeceksiniz.

Ben, konuşmak üzere radyoya gittim.
Oradaki yayınları yapan kimse bir mektup asmış. Diyor ki; Oradaki yayınları yapan kimse bir mektup asmış. Diyor ki;

"Hocam. Bu mektup geldiğinden beri konuşmalarda Tanrı kelimesini radyoda kullanmıyorum."Hocam. Bu mektup geldiğinden beri konuşmalarda Tanrı kelimesini radyoda kullanmıyorum. Konuşmalarımda halktan reaksiyon var. Bu mektup 'Tanrı' kelimesini kullanma, Konuşmalarımda halktan reaksiyon var. Bu mektup 'Tanrı' kelimesini kullanma, 'Allah' de, diye bana nasihat ediyor. Buraya raptiyeledim. Hiç Tanrı kelimesini kullanmıyorum." diyor. 'Allah' de, diye bana nasihat ediyor. Buraya raptiyeledim. Hiç Tanrı kelimesini kullanmıyorum." diyor.

Muhterem kardeşlerim! Hiçbir söz tesirsiz kalmaz.Muhterem kardeşlerim!

Hiçbir söz tesirsiz kalmaz.
Hoşunuza gitmeyen şeylerde tepki gösterdiniz; ama tepki karşıdaki şeyleri değiştirmeyecek kadar olabilir. Hoşunuza gitmeyen şeylerde tepki gösterdiniz; ama tepki karşıdaki şeyleri değiştirmeyecek kadar olabilir. Bir tepki yaparsın, ötekisi bir tepki yapar… Bir tepki yaparsın, ötekisi bir tepki yapar… Bütün tepkiler yükseldiği zaman bir gelişme meydana getirebilir.Bütün tepkiler yükseldiği zaman bir gelişme meydana getirebilir. Sen reaksiyon gösterirsin, ötekisi de reaksiyon gösterir. Sen reaksiyon gösterirsin, ötekisi de reaksiyon gösterir. "Tamam, Konya'da bu iş olmuyor." derler. Günah sizin beldenizden defolur gider. "Tamam, Konya'da bu iş olmuyor." derler. Günah sizin beldenizden defolur gider.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! O bakımdan emr-i mâruf nehy-i münker yapmak Allah'ın emridir, farzıdır.Aziz ve muhterem kardeşlerim!

O bakımdan emr-i mâruf nehy-i münker yapmak Allah'ın emridir, farzıdır.
Allah'ın farzıdır. Hakkın söyleneceği zamanda ağzı kapatmak iyi bir şey değildir. Allah'ın farzıdır. Hakkın söyleneceği zamanda ağzı kapatmak iyi bir şey değildir. "Hakkı söylemekten duran insan şeytanla ahbaptır, dilsiz şeytandır!" diyor Peygamber Efendimiz. "Hakkı söylemekten duran insan şeytanla ahbaptır, dilsiz şeytandır!" diyor Peygamber Efendimiz. Haklı söyleyeceğiz, hayrı işletmeye çalışacağız. Şerri engellemeye çalışacağız. Haklı söyleyeceğiz, hayrı işletmeye çalışacağız. Şerri engellemeye çalışacağız.

Kardeşimize teşekkür ediyorum, güzel bir konuya temas etti. Önemli olan bir konu.Kardeşimize teşekkür ediyorum, güzel bir konuya temas etti. Önemli olan bir konu. Açık gezen her insana, "Açık gezme kardeşim, Allah'ın emri böyle değildir." diyeceksiniz.Açık gezen her insana, "Açık gezme kardeşim, Allah'ın emri böyle değildir." diyeceksiniz. Öteki elini omuzuna atan kimseye söyleyeceksiniz, kimse yapmayacak. Öteki elini omuzuna atan kimseye söyleyeceksiniz, kimse yapmayacak.

Soru: Dinimizde anne babaya verilen önem çok büyük. Anne, baba; çocuğunun İslâm'a girmesini istemiyor.Soru: Dinimizde anne babaya verilen önem çok büyük. Anne, baba; çocuğunun İslâm'a girmesini istemiyor. Bu durumda anne ve babaya nasıl davranılır? Bu durumda anne ve babaya nasıl davranılır?

Anne ve babanın burada anne ve babalığı kalmamış. Hükmüne, sözüne itibar edilmez. Anne ve babanın burada anne ve babalığı kalmamış. Hükmüne, sözüne itibar edilmez. Çünkü Allah'ın hakkı, hukuku kulu üzerinde kıyas kabul edilmeyecek kadar çoktur.Çünkü Allah'ın hakkı, hukuku kulu üzerinde kıyas kabul edilmeyecek kadar çoktur. "Cenâb-ı Hakk'a isyanda kula itaat olmaz." Babaya da edilmez, hocaya da edilmez, kocaya da edilmez…"Cenâb-ı Hakk'a isyanda kula itaat olmaz." Babaya da edilmez, hocaya da edilmez, kocaya da edilmez… Kimseye itaat edilmez. İsyanda, günahta hiç kimseye itaat edilmez. O zaman onu dinlemeyeceksiniz. Kimseye itaat edilmez. İsyanda, günahta hiç kimseye itaat edilmez. O zaman onu dinlemeyeceksiniz.

Bir kıssa ile anlatayım: Bir aradayız, kusura bakmayın, böyle durumlarda böyle şeyler anlatıyorum.Bir kıssa ile anlatayım:

Bir aradayız, kusura bakmayın, böyle durumlarda böyle şeyler anlatıyorum.
Ankara'da bir zât-ı muhterem anlatmıştı. Eski zamanda, ne zaman, eski zaman, onu da bilmiyorum.Ankara'da bir zât-ı muhterem anlatmıştı. Eski zamanda, ne zaman, eski zaman, onu da bilmiyorum. Cumhuriyetin ilanı zamanında gibi bir şey anladım ben anlatışından. Cumhuriyetin ilanı zamanında gibi bir şey anladım ben anlatışından. Bu ilk yarılarda, yirminci yüzyılda galiba. İstanbul'da bir defterdar muavini varmış.Bu ilk yarılarda, yirminci yüzyılda galiba. İstanbul'da bir defterdar muavini varmış. Dürüst bir adammış, dindar bir insanmış. Defterdar değişmiş.Dürüst bir adammış, dindar bir insanmış. Defterdar değişmiş. Ankara'dan yeni bir defterdar gönderilmiş. Yeni defterdar gelmiş, dairesine koltuğuna oturmuş.Ankara'dan yeni bir defterdar gönderilmiş. Yeni defterdar gelmiş, dairesine koltuğuna oturmuş. Memurlara bakıyor. "Hepsi ne yapıyor? Bakalım çalışıyorlar mı?Memurlara bakıyor. "Hepsi ne yapıyor? Bakalım çalışıyorlar mı? Hangisi tembel, hangisi kaytarıyor?.." falan, bakıyor.Hangisi tembel, hangisi kaytarıyor?.." falan, bakıyor. En son dikkat edip dururken bir de ne görsün, camdan kendisinin öz muavini saat dörtte,En son dikkat edip dururken bir de ne görsün, camdan kendisinin öz muavini saat dörtte, dairenin merdivenlerden inmiş ve sokakta gidiyor. Hemen birilerini çağırmış. dairenin merdivenlerden inmiş ve sokakta gidiyor.

Hemen birilerini çağırmış.

"Bu adam mesaisi bitmeden nereye gidiyor böyle?" demiş."Bu adam mesaisi bitmeden nereye gidiyor böyle?" demiş. "Mesai saati bitmedi, nereye gidiyor bu adam? Konuşsana be adam, nereye gidiyor?" "Mesai saati bitmedi, nereye gidiyor bu adam? Konuşsana be adam, nereye gidiyor?"

"Efendim; ikindi namazını cemaatle kılmaya gidiyor." "Efendim; ikindi namazını cemaatle kılmaya gidiyor."

"Koş peşinden, çağır onu. Mesai varken camiye mi gidilir? Vazifesinin başına geçsin…" "Koş peşinden, çağır onu. Mesai varken camiye mi gidilir? Vazifesinin başına geçsin…"

Müstahdem de müdürden azarı yiyince koşturup gidiyor, muavinin arkasından yetişiyor.Müstahdem de müdürden azarı yiyince koşturup gidiyor, muavinin arkasından yetişiyor. Bu da camdan bakıyor. Gayet nazik, gayet kibar bir şekilde müdür muavini cevap vermiş.Bu da camdan bakıyor. Gayet nazik, gayet kibar bir şekilde müdür muavini cevap vermiş. "Tamam evladım, namazı kılıp da hemen geliyorum." demiş.Müstahdem dönmüş, geriye gelmiş."Tamam evladım, namazı kılıp da hemen geliyorum." demiş.Müstahdem dönmüş, geriye gelmiş. Buradaki heyecanlanmaya başlamış, eli ayağı titriyor. Buradaki heyecanlanmaya başlamış, eli ayağı titriyor.

"Ne dedi" demiş? "Efendim, hemen geliyorum. Namazı kılıp geliyorum." dedi. "Ne dedi" demiş?

"Efendim, hemen geliyorum. Namazı kılıp geliyorum." dedi.

"Sus! Git söyle, hemen gelsin!" Öyle emrediyor. "Sus! Git söyle, hemen gelsin!" Öyle emrediyor.

Koşturmuş adam, bakmış ki vaziyet fenâ; yeni müdür barut gibi. Koşmuş.Koşturmuş adam, bakmış ki vaziyet fenâ; yeni müdür barut gibi. Koşmuş. Ne oluyor falan diye de camdan bakıyor. "Efendim; yeni müdür çok kızgın.Ne oluyor falan diye de camdan bakıyor.

"Efendim; yeni müdür çok kızgın.
Size, fevkalade kızdı. Sizin derhal daireye dönmenizi istiyor." Size, fevkalade kızdı. Sizin derhal daireye dönmenizi istiyor."

"Tamam evladım, namazı kılar kılmaz geleceğim." Bu tekrar müdürün yanına gelmiş. "Tamam evladım, namazı kılar kılmaz geleceğim."

Bu tekrar müdürün yanına gelmiş.

"Ne diyor?" "Namazdan sonra gelecekmiş." "Defol git!.." falan diyor."Ne diyor?"

"Namazdan sonra gelecekmiş."

"Defol git!.." falan diyor.
O çıkıyor, bunun eli ayağı titriyor. Artık bir şey yapması mümkün olmuyor. O çıkıyor, bunun eli ayağı titriyor. Artık bir şey yapması mümkün olmuyor. Ötekisi de namazı kılmış, camdan yine görüyor. Geliyor. Gelmiş. Kapıyı vurmuş.Ötekisi de namazı kılmış, camdan yine görüyor. Geliyor. Gelmiş. Kapıyı vurmuş. Ama öyle hiç korkan bir insan hâli falan yok. "Müdür bey, beni istemişsiniz." Ama öyle hiç korkan bir insan hâli falan yok.

"Müdür bey, beni istemişsiniz."

Ama tavrından belli ki adamın öyle müdürden filan korkan bir hâli yok. Müdür demiş: Ama tavrından belli ki adamın öyle müdürden filan korkan bir hâli yok. Müdür demiş:

"Yahu kardeşim; ben burada müdürsem. İki defa sana müstahdem gönderiyorum. Böyle deolmaz ki be birader!" "Yahu kardeşim; ben burada müdürsem. İki defa sana müstahdem gönderiyorum. Böyle deolmaz ki be birader!"

Demiş ki; "Müdür Bey, ben size niye itaat edeyim!" "Hoppala! Ne demek? Müdürün olduğum için!" Demiş ki; "Müdür Bey, ben size niye itaat edeyim!"

"Hoppala! Ne demek? Müdürün olduğum için!"

"Hayır, ben Allah'ın kulu olduğum için Allah'a itaatle vazifeliyim. Birincisi budur. Allah'a itaat ile vazifeliyim."Hayır, ben Allah'ın kulu olduğum için Allah'a itaatle vazifeliyim. Birincisi budur. Allah'a itaat ile vazifeliyim. Allah'a itaatimin Resûlullah'a itaat gereği gösterdiğinden Peygamber Efendimiz'e itaat vazifemdir.Allah'a itaatimin Resûlullah'a itaat gereği gösterdiğinden Peygamber Efendimiz'e itaat vazifemdir. Onun elçisi olduğundan ona da itaat etmem lazım. Onun elçisi olduğundan ona da itaat etmem lazım. Resûlullah'ın halifesi olduğu için hulefâya, devlet reislerine itaat etmem gerekir." Resûlullah'ın halifesi olduğu için hulefâya, devlet reislerine itaat etmem gerekir."

Devlet reisi de baş şehirde oturduğundan,Devlet reisi de baş şehirde oturduğundan, her işin başına kendisi gelemediğinden valiler, vekiller tayin etmiştir. her işin başına kendisi gelemediğinden valiler, vekiller tayin etmiştir.

Eskiden bakanların adı "vekil, vükelâ" idi.Eskiden bakanların adı "vekil, vükelâ" idi. Onlar işleri yönetirler, onlar da en başa yetişemediklerinden müdürler, muavinler tayin ederler. Onlar işleri yönetirler, onlar da en başa yetişemediklerinden müdürler, muavinler tayin ederler.

"Demek ki benim size itaatim Allah'a itaattir."Demek ki benim size itaatim Allah'a itaattir. Allah'a itaat etmenin kademe kademe inip benim makamıma kadar kademeli olduğundanAllah'a itaat etmenin kademe kademe inip benim makamıma kadar kademeli olduğundan ben de o aşk ile o şevk ile o şuurla itaat ederim. Ama Allah emredince o zaman aradaki kişiler kalkar! ben de o aşk ile o şevk ile o şuurla itaat ederim. Ama Allah emredince o zaman aradaki kişiler kalkar! O zaman ben Allah'a itaat ederim. O zaman ben Allah'a itaat ederim. Benim memurluk anlayışım, müdürlük anlayışım, valilik anlayışım budur müdür bey.Benim memurluk anlayışım, müdürlük anlayışım, valilik anlayışım budur müdür bey. Eğer uygun görmüyorsanız dairenin emanetlerini teslim edeyim. Allahaısmarladık!" demiş. Kapıyı vurmuş, çıkmış.Eğer uygun görmüyorsanız dairenin emanetlerini teslim edeyim. Allahaısmarladık!" demiş. Kapıyı vurmuş, çıkmış. Müdür bir saat kadar sonra çağırmış bir başka zatı. Müdür bir saat kadar sonra çağırmış bir başka zatı.

"Bu bizim muavin nasıl adamdır, normal mi biraz anormal midir?" demiş. "Bu bizim muavin nasıl adamdır, normal mi biraz anormal midir?" demiş.

"Efendim, bu adam zât-ı şâhânenedir. Bu dairenin direğidir. Çalışkanlığın üstüne başka çalışkanlık yoktur."Efendim, bu adam zât-ı şâhânenedir. Bu dairenin direğidir. Çalışkanlığın üstüne başka çalışkanlık yoktur. Sabah namazında gelir buraya, mesaiden kalmaz. Dokuzda gelmez, sekizde gelmez, gitmez.Sabah namazında gelir buraya, mesaiden kalmaz. Dokuzda gelmez, sekizde gelmez, gitmez. Sabah namazında buraya gelir. Sabah namazında buraya gelir. Ümmet-i Muhammed'in işidir diye masasındaki işleri çözmeye, hâlletmeye çalışır çalışır.Ümmet-i Muhammed'in işidir diye masasındaki işleri çözmeye, hâlletmeye çalışır çalışır. Masasındaki kâğıtlar sıfıra inmeden evine gitmeyen biridir.Masasındaki kâğıtlar sıfıra inmeden evine gitmeyen biridir. Saat yedi, olmuş sekiz olmuş, dokuz olmuş, on olmuş. Mesai ile mukayyet değildir. Mesai bitti, ben bunu bırakırım.Saat yedi, olmuş sekiz olmuş, dokuz olmuş, on olmuş. Mesai ile mukayyet değildir. Mesai bitti, ben bunu bırakırım. Yarın yaparım, demez. 'Yarına ölürüm belki, buraya gelemem.Yarın yaparım, demez. 'Yarına ölürüm belki, buraya gelemem. Devletin işini, ümmetin işini yarım bırakmayayım.' diye işini bitirir, masasını temizler.Devletin işini, ümmetin işini yarım bırakmayayım.' diye işini bitirir, masasını temizler. Tertemiz ölse gam yemeyecek bir şekilde evine gider." "Peki, ben ona biraz kızdım…" demiş. Tertemiz ölse gam yemeyecek bir şekilde evine gider."

"Peki, ben ona biraz kızdım…" demiş.
Tabii yakından biraz daha tanıdıktan sonra kendisi de hayran olmuş. Âşık olmuş. Tabii yakından biraz daha tanıdıktan sonra kendisi de hayran olmuş. Âşık olmuş. O zaten o kadar hayran olmuş, o kadar hayran olmuş ki bir zaman sonra kendisine terfi gelmiş, müsteşar olmuş falan.O zaten o kadar hayran olmuş, o kadar hayran olmuş ki bir zaman sonra kendisine terfi gelmiş, müsteşar olmuş falan. Başka bir yere giderken kabul etmemiş. Demiş ki; "Ben bu yeni yüksek memuriyeti kabul etmem." Başka bir yere giderken kabul etmemiş. Demiş ki;

"Ben bu yeni yüksek memuriyeti kabul etmem."

"Niye?" demişler: "Bir şartım var." "Nedir?" "Niye?" demişler:

"Bir şartım var."

"Nedir?"

"Benim muavinimi defterdar yaparsanız kabul ederim; yoksa etmem. Onu da terfi ettirin." "Benim muavinimi defterdar yaparsanız kabul ederim; yoksa etmem. Onu da terfi ettirin."

O zâtı çağırmış, öyle demiş. "Müdür bey, iltifatınıza teşekkür ederim. Allah razı olsun.O zâtı çağırmış, öyle demiş.

"Müdür bey, iltifatınıza teşekkür ederim. Allah razı olsun.
Sağ olun. Fakat ben bu muavinlik işini yaparken omuzlarım çatırdıyor. Ben bu görevi kaldıramam.Sağ olun. Fakat ben bu muavinlik işini yaparken omuzlarım çatırdıyor. Ben bu görevi kaldıramam. Bana kıymayın…" Kabul etmemiş. Muhterem kardeşlerim! Bir imanlı insanın anlayışı, görev anlayışı! Bana kıymayın…" Kabul etmemiş.

Muhterem kardeşlerim!

Bir imanlı insanın anlayışı, görev anlayışı!

Soru: İmam-hatip mezunuyum. Sınıfımızda bazı arkadaşlar Cuma kılmamayı savunuyorlar.Soru: İmam-hatip mezunuyum. Sınıfımızda bazı arkadaşlar Cuma kılmamayı savunuyorlar. Bu nasıl oluyor, bu tür kişilere nasıl bir üslup takınmalıyız? Bu nasıl oluyor, bu tür kişilere nasıl bir üslup takınmalıyız?

Muhterem kardeşlerim! Allahu Teâlâ hazretleri Cuma sûresinde buyuruyor ki; Muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretleri Cuma sûresinde buyuruyor ki;

Bismillâhirrahmânirrahîm Yâ eyyühe'lezîne âmenû izâ nûdiye li's-salâti min yevmin cumuati fe's'av ilâzikrillâhiBismillâhirrahmânirrahîm

Yâ eyyühe'lezîne âmenû izâ nûdiye li's-salâti min yevmin cumuati fe's'av ilâzikrillâhi
ve zeru'l-bey'a zâliküm hayrun leküm in küntüm ta'lemûne. ve zeru'l-bey'a zâliküm hayrun leküm in küntüm ta'lemûne.

"Ey iman edenler! Cuma gününde cuma namazı için ezan okununca, nidâ olununca alışverişi bırakın. "Ey iman edenler! Cuma gününde cuma namazı için ezan okununca, nidâ olununca alışverişi bırakın. Allah'ın dinine koşun!" buyuruyor. Allah'ın bu âyeti Kur'ân-ı Kerîm'de vardır. Allah'ın dinine koşun!" buyuruyor.

Allah'ın bu âyeti Kur'ân-ı Kerîm'de vardır.
Cuma sûresindedir. Mevcuttur, mensuh değildir. Hükmü devam ediyor. Cuma sûresindedir. Mevcuttur, mensuh değildir. Hükmü devam ediyor. O bakımdan Cuma kılmayan kardeşlerimizin o hâllerini mâzur, mâkul görmek mümkün değildir.O bakımdan Cuma kılmayan kardeşlerimizin o hâllerini mâzur, mâkul görmek mümkün değildir. Hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri; Hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri;

"Kim üç Cumayı peş peşe kılmazsa kalbi mühürlenir de bir daha doğruyu anlamaz, dinlemez hâle gelir."Kim üç Cumayı peş peşe kılmazsa kalbi mühürlenir de bir daha doğruyu anlamaz, dinlemez hâle gelir. Felakete uğrar!" diye bildiriyor. Cuma namazı kılınacak. Felakete uğrar!" diye bildiriyor. Cuma namazı kılınacak.

Cuma namazının kılınması Kur'an'la sabittir, hadîs-i şerîfle sabittir.Cuma namazının kılınması Kur'an'la sabittir, hadîs-i şerîfle sabittir. Şeriaten sabittir, aklen sabittir, naklen sabittir, tarihen sabittir.Şeriaten sabittir, aklen sabittir, naklen sabittir, tarihen sabittir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem daha Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'yePeygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem daha Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye hicret etmedikleri zamanda bile daha Cuma sûresi inmediği zamanda bile kılarlardı. hicret etmedikleri zamanda bile daha Cuma sûresi inmediği zamanda bile kılarlardı. Esad b. Zürare radiyallahu anh ve Medine'deki müslümanlar kılarlardı.Esad b. Zürare radiyallahu anh ve Medine'deki müslümanlar kılarlardı. İslâm âleminin İslâm tarihinde de gayrimüslim ülkelerdeİslâm âleminin İslâm tarihinde de gayrimüslim ülkelerde mesela Bizans'ta ve daha başka ülkelerde müslümanlar bir araya gelipmesela Bizans'ta ve daha başka ülkelerde müslümanlar bir araya gelip Cuma namazı kılmışlardır, kılagelmişlerdir. Cuma namazı kılmışlardır, kılagelmişlerdir.

Bugün de Türkiye'nin dışında Almanya'da, Amerika'da daha başka pek çok yerlerdeBugün de Türkiye'nin dışında Almanya'da, Amerika'da daha başka pek çok yerlerde müslümanlar toplanıp Cuma namazını kılıyorlar ve istifade de oluyor, fayda da oluyor. müslümanlar toplanıp Cuma namazını kılıyorlar ve istifade de oluyor, fayda da oluyor.

Müslümanların bir araya gelmesi, gelmemelerinden çok daha hayırlıdır.Müslümanların bir araya gelmesi, gelmemelerinden çok daha hayırlıdır. O bakımdan bu işi anlamak mümkün değildir. Bu konuda fıkıh bilgisi kuvvetli olan hocalar kitaplar yazdılar.O bakımdan bu işi anlamak mümkün değildir. Bu konuda fıkıh bilgisi kuvvetli olan hocalar kitaplar yazdılar. Bu mesele uzun boylu anlatıldı. O bakımdan bunlara nasihat etmek lazım.Bu mesele uzun boylu anlatıldı.

O bakımdan bunlara nasihat etmek lazım.
O yazılmış olan kitapların birer tanesini hediye edebilirsiniz. Belki ola ki korkarlar da yaparlar. O yazılmış olan kitapların birer tanesini hediye edebilirsiniz. Belki ola ki korkarlar da yaparlar.

Belki yine latife yolla şöyle diyorum: Belki yine latife yolla şöyle diyorum:

Bir belediye reisi, gayrimuntazam yapılmış bir mahalleyi düzene sokmak istediği zaman istimlak yapar, caddeler açar.Bir belediye reisi, gayrimuntazam yapılmış bir mahalleyi düzene sokmak istediği zaman istimlak yapar, caddeler açar. Mesela rahmetli Menderes de İstanbul için mimarlara talimat verirken demiş ki;Mesela rahmetli Menderes de İstanbul için mimarlara talimat verirken demiş ki; "Camiler ve tarihî eserlerin muhafazası esasına göre her tarafta serbestsiniz. "Camiler ve tarihî eserlerin muhafazası esasına göre her tarafta serbestsiniz. Nasıl isterseniz planını öyle yapın! Yolu nereden getirmek istiyorsanız getirebilirsiniz. Nasıl isterseniz planını öyle yapın! Yolu nereden getirmek istiyorsanız getirebilirsiniz. Yeter ki camilere, tarihî eserleri uğrayıp onlara bir zarar getirmeyen bir plan yapın, Yeter ki camilere, tarihî eserleri uğrayıp onlara bir zarar getirmeyen bir plan yapın, o olmasın, öteki şeylerin hepsi olur." diye emir vermiş diye söyleniyor. o olmasın, öteki şeylerin hepsi olur." diye emir vermiş diye söyleniyor.

Ben de buna benzer şekilde kardeşlerimize diyorum ki; "Bunların bir kısmı İranlı tesirli kardeşlerimizdir.Ben de buna benzer şekilde kardeşlerimize diyorum ki; "Bunların bir kısmı İranlı tesirli kardeşlerimizdir. 'Cihad yapacağız, dine hizmet edeceğiz…' falan diye Cumayı kılmamazlık meselesine girebiliyorlar. 'Cihad yapacağız, dine hizmet edeceğiz…' falan diye Cumayı kılmamazlık meselesine girebiliyorlar. 'Cihad yapacaksan Allah'ın farzlarını çiğnemeden yap. 'Cihad yapacaksan Allah'ın farzlarını çiğnemeden yap. Camilere gitmeyi, farzları, sünnetleri bırakıp yapacaksan farzları dokunmadan, itişmeden cihad yap!" Camilere gitmeyi, farzları, sünnetleri bırakıp yapacaksan farzları dokunmadan, itişmeden cihad yap!"

Öyle yanlış yerlerden, yanlış şeylerle yapıyorlar. Bir şeye dayanmıyor. Öyle yanlış yerlerden, yanlış şeylerle yapıyorlar. Bir şeye dayanmıyor.

Soru: Kalıcı bir ilim tahsil etmek için biliyorsunuz ki kuvvetli bir hafızaya, büyük bir azme ve sabra ihtiyaç var.Soru: Kalıcı bir ilim tahsil etmek için biliyorsunuz ki kuvvetli bir hafızaya, büyük bir azme ve sabra ihtiyaç var. Zekâmızın zeki ve kıvrak olması için ve büyük bir azim için ne yapmalıyız? Güzel, Allah razı olsun. Zekâmızın zeki ve kıvrak olması için ve büyük bir azim için ne yapmalıyız?

Güzel, Allah razı olsun.

Önce işin temelinde helal lokma yemek ve takvâ yatıyorÖnce işin temelinde helal lokma yemek ve takvâ yatıyor Şu istediğin şeylerin hepsi helal lokma yediğin zaman, günahlardan takvâsı ile kaçındığı zaman olacak.Şu istediğin şeylerin hepsi helal lokma yediğin zaman, günahlardan takvâsı ile kaçındığı zaman olacak. Kendisine, bu güzel soruyu soran kardeşime takvâyı tavsiye ederim. Kendisine, bu güzel soruyu soran kardeşime takvâyı tavsiye ederim. Bunun bizim din kitaplarında bu hususta bazı menkabeleri vardır. Bunun bizim din kitaplarında bu hususta bazı menkabeleri vardır.

Mesela Risâle-i Kuşeyrî'de geçer: Evliyâullahtan bir zât, talebesiyle yürüyormuş.Mesela Risâle-i Kuşeyrî'de geçer: Evliyâullahtan bir zât, talebesiyle yürüyormuş. Karşıdan biri geliyor. Çok güzel yüzlü, pırıl pırıl yüzlü bir genç. Boylu, poslu, endamlı. Karşıdan biri geliyor. Çok güzel yüzlü, pırıl pırıl yüzlü bir genç. Boylu, poslu, endamlı.

Talebe, hocasına bir laf atıyor. Diyor ki; "Hocam, şu gence bak, ne kadar güzel." Talebe, hocasına bir laf atıyor. Diyor ki;

"Hocam, şu gence bak, ne kadar güzel."

Delikanlı, erkek! Öyle kız falan değil, kıza bakmak söz konusu değil. Delikanlı, erkek! Öyle kız falan değil, kıza bakmak söz konusu değil.

"Gence bak, ne kadar güzel! Allah bunun yüzünü, bedenini bu kadar güzel yaratmış."Gence bak, ne kadar güzel! Allah bunun yüzünü, bedenini bu kadar güzel yaratmış. Acaba bunu götürüp de cehenneme atar mı?.." diye soruyor. Hoca şöyle bakıyor.Acaba bunu götürüp de cehenneme atar mı?.." diye soruyor.

Hoca şöyle bakıyor.
Tabii bu soru sağlam bir soru değil.Tabii bu soru sağlam bir soru değil. Eve gidiyor. Kur'an okuyacak. Ezber lazım falan. Âyetlere bakıyor.Eve gidiyor. Kur'an okuyacak. Ezber lazım falan. Âyetlere bakıyor. Unutmaya başlamış, kalmamış, hafızasından gitmiş.Unutmaya başlamış, kalmamış, hafızasından gitmiş. Bir güzel yüzlü delikanlıya şöyle bir baktı da böyle bir laf söyledi diye hafızasının gittiğini gösteriyor. Bir güzel yüzlü delikanlıya şöyle bir baktı da böyle bir laf söyledi diye hafızasının gittiğini gösteriyor.

Bu böyledir. Günahlara dalan, günahlara batan insanın hafızası zayıflar.Bu böyledir. Günahlara dalan, günahlara batan insanın hafızası zayıflar. Takvâdan mahrum olan insanın hafızası zayıflar.Takvâdan mahrum olan insanın hafızası zayıflar. Takvâya riayet eden insanın bu gibi şeyleri Allah'ın izniyle kuvvetli olacaktır. Takvâya riayet eden insanın bu gibi şeyleri Allah'ın izniyle kuvvetli olacaktır.

Soru: Fâtiha'yı okurken bazıları Veleddâllîn, bazıları Velezzâllîn diyorlar. Bu fark neden vardır? Soru: Fâtiha'yı okurken bazıları Veleddâllîn, bazıları Velezzâllîn diyorlar. Bu fark neden vardır?

Bu fark Türkçe'de dad harfi olmadığından vardır.Bu fark Türkçe'de dad harfi olmadığından vardır. Bu dad harfi Araplar'a mahsus bir harftir. Hiçbir harfe benzemez. Bu dad harfi Araplar'a mahsus bir harftir. Hiçbir harfe benzemez.

Eski Osmanlıca'ya, bu dad harfi ile yazılmış kelimeler bazen z ile gelir. Bazen de d harfi ile gelir.Eski Osmanlıca'ya, bu dad harfi ile yazılmış kelimeler bazen z ile gelir. Bazen de d harfi ile gelir. Mesela kadı, kaziyye diye geçmiştir, bazen de kadı diye geçmiştir.Mesela kadı, kaziyye diye geçmiştir, bazen de kadı diye geçmiştir. Bizde olmadığı için kulağa hangisi daha yakın geldiyse eskiler onu öyle birleştirmiş.Bizde olmadığı için kulağa hangisi daha yakın geldiyse eskiler onu öyle birleştirmiş. Kendisinde olan bir harfe benzetmiş. Kendisinde olan bir harfe benzetmiş.

Tabii Fâtiha'yı okuyan kişi mahrece dikkat edecek. Başka bir harfle karıştırmayacak.Tabii Fâtiha'yı okuyan kişi mahrece dikkat edecek. Başka bir harfle karıştırmayacak. Bu ne d harfidir ne z harfidir. Bu dad harfidir, ayrı bir harftir. Konya, ne Kayseri'dir ne Kırşehir'dir.Bu ne d harfidir ne z harfidir. Bu dad harfidir, ayrı bir harftir. Konya, ne Kayseri'dir ne Kırşehir'dir. Konya Konya'dır, gibi bu harfi güzel telaffuz etme gayret edeceksiniz. Konya Konya'dır, gibi bu harfi güzel telaffuz etme gayret edeceksiniz.

Soru: Hadislerin sahih olup olmadığını nasıl anlamalıyız? Bu bir ilimdir, başlı başına derin bir ilimdir.Soru: Hadislerin sahih olup olmadığını nasıl anlamalıyız?

Bu bir ilimdir, başlı başına derin bir ilimdir.
Getir bakalım, bir ravîlerini, diyeceksin. Rivayet edenlere bakacaksın. Okuyacaksın, kaynaklarını araştıracaksın. Getir bakalım, bir ravîlerini, diyeceksin. Rivayet edenlere bakacaksın. Okuyacaksın, kaynaklarını araştıracaksın.

Hadis ayrı bir ilimdir, kitapları vardır. Oralardan tahsil edilir, anlaşılır.Hadis ayrı bir ilimdir, kitapları vardır. Oralardan tahsil edilir, anlaşılır. Sahih kaynaklardan şartları araştırılır, öyle anlaşılır. Sahih kaynaklardan şartları araştırılır, öyle anlaşılır.

Bir de bazı alimlerden rivayet ediliyor ki -galiba kardeşimiz o taraftan bir bilgi istiyor, anlaşılan-Bir de bazı alimlerden rivayet ediliyor ki -galiba kardeşimiz o taraftan bir bilgi istiyor, anlaşılan- mesela ümmî bir şahsa getiriyorlar, okuyorlar. "Bu hadis mi değil mi?" diye soruyorlar. "Tamam, hadistir." diyor.mesela ümmî bir şahsa getiriyorlar, okuyorlar. "Bu hadis mi değil mi?" diye soruyorlar. "Tamam, hadistir." diyor. Bir başka şey getirip soruyorlar. "Bu hadis mi?" diyorlar. "Hayır, bu hadis değildir." diyor. Bir başka şey getirip soruyorlar. "Bu hadis mi?" diyorlar. "Hayır, bu hadis değildir." diyor. Bir başka şey getiriyorlar; ama cümlenin yarısını hadisten alıyorlar yarısını da başka bir yerden karıştırıyorlar.Bir başka şey getiriyorlar; ama cümlenin yarısını hadisten alıyorlar yarısını da başka bir yerden karıştırıyorlar. Karma, yarısına kadar hadis; diğeri değil veya ortası sağlam, kenarı çürük falan. Okuyorlar. Karma, yarısına kadar hadis; diğeri değil veya ortası sağlam, kenarı çürük falan. Okuyorlar. "Bu hadis midir?" diye soruyorlar. Adam ümmî. Hiç mektep, medrese görmemiş. Ümmî. "Bu hadis midir?" diye soruyorlar. Adam ümmî. Hiç mektep, medrese görmemiş. Ümmî.

"Şuraya kadar hadistir, şundan sonrası hadis değildir. Burası hadistir." diyor. "Şuraya kadar hadistir, şundan sonrası hadis değildir. Burası hadistir." diyor.

Bakıyorlar ki tıpatıp böyle! Büyük hadis alimlerinin kitabında yazıldığı gibi!Bakıyorlar ki tıpatıp böyle! Büyük hadis alimlerinin kitabında yazıldığı gibi! Diyorlar ki; "Bunu nasıl anlıyorsun, biliyorsun?" Bu kardeşimiz onun gibi soruyor. "Nasıl anlıyorsun?" Diyorlar ki; "Bunu nasıl anlıyorsun, biliyorsun?"

Bu kardeşimiz onun gibi soruyor.

"Nasıl anlıyorsun?"

Diyor ki; "Siz o hadîs-i şerîfi okurken eğer o hadîs-i şerîfler Diyor ki; "Siz o hadîs-i şerîfi okurken eğer o hadîs-i şerîfler gerçekten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfi ise ağzınızdan bir nur çıkıyor.gerçekten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfi ise ağzınızdan bir nur çıkıyor. Ben o zaman onun hadîs-i şerîf olduğunu anlıyorum.Ben o zaman onun hadîs-i şerîf olduğunu anlıyorum. Öteki sözlerde o nur çıkmıyor; oradan hadis olmadığını sezinliyorum." Bazı kitaplarda böyle yazılıyor. Öteki sözlerde o nur çıkmıyor; oradan hadis olmadığını sezinliyorum." Bazı kitaplarda böyle yazılıyor.

O da Allahu Teâlâ hazretlerinin sevgili kulu olmakla ilgili. O da takvâya bağlıdır.O da Allahu Teâlâ hazretlerinin sevgili kulu olmakla ilgili. O da takvâya bağlıdır. Allah; takvâ ehli kulları sever. Kerameti takvâ ehli kullarına verir. Allah; takvâ ehli kulları sever. Kerameti takvâ ehli kullarına verir.

Eğer günahlardan sakınırsanız haramlardan içtinab ederseniz, helal lokma yerseniz takvâ,Eğer günahlardan sakınırsanız haramlardan içtinab ederseniz, helal lokma yerseniz takvâ, verâ sahibi olursanız ola ki Allah belki öyle bir yolla da size gösterir. Çünkü mü'minin feraseti vardır.verâ sahibi olursanız ola ki Allah belki öyle bir yolla da size gösterir. Çünkü mü'minin feraseti vardır. Allah o feraseti sevdiği kullarına veriyor. Allah o feraseti sevdiği kullarına veriyor.

Soru: Sakal bırakmak istiyorum. Annemin rızası yok.Soru: Sakal bırakmak istiyorum. Annemin rızası yok. Annemin rızası mı önemli yoksa sakal sünnetini işlemek mi hayırlı, biraz bilgi verir misiniz? Annemin rızası mı önemli yoksa sakal sünnetini işlemek mi hayırlı, biraz bilgi verir misiniz?

Tabii dinî konularda esas olan dinin emirlerine tâbi olmaktır.Tabii dinî konularda esas olan dinin emirlerine tâbi olmaktır. Öteki türlü engellemelerde de engelleyen kimseye bu işin önemini anlatmaktır.Öteki türlü engellemelerde de engelleyen kimseye bu işin önemini anlatmaktır. "Bu işin usûlü budur, şöyle yapılırsa böyle günah oluyor, "Bu işin usûlü budur, şöyle yapılırsa böyle günah oluyor, böyle ceza alıyor…" falan diye ikna etmeye çalışmaktır. böyle ceza alıyor…" falan diye ikna etmeye çalışmaktır.

Mus'ab b. Umeyr radıyallahu anh çok yakışıklı bir kimse. Allah şefaatine nâil eylesin. Müslüman olmuş.Mus'ab b. Umeyr radıyallahu anh çok yakışıklı bir kimse. Allah şefaatine nâil eylesin. Müslüman olmuş. Annesi de müşrike. Oğluna naz yapıyor. Annesi de müşrike. Oğluna naz yapıyor.

Diyor ki; "Bırak İslâm'ı, gel yanıma, yoksa yemek yemem ve aç kalırım. Ölürüm, kalırım." O da demiş: Diyor ki; "Bırak İslâm'ı, gel yanıma, yoksa yemek yemem ve aç kalırım. Ölürüm, kalırım."

O da demiş:

"Anne, beni bu durumla zorlama. Ne yapsan ben bunu bırakmam." "Anne, beni bu durumla zorlama. Ne yapsan ben bunu bırakmam."

Sözünü unuttuğum için kestirme söylüyorum. Tam sözünü bilemediğim için şu anda. İkna edeceksiniz.Sözünü unuttuğum için kestirme söylüyorum. Tam sözünü bilemediğim için şu anda. İkna edeceksiniz. Yapmak istediğiniz şeyi yapacaksınız. Yapmak istediğiniz şeyi yapacaksınız.

Soru: Üzerinde bir bankanın ismi yazılı banklara oturulur mu, oturmak câiz mi? Soru: Üzerinde bir bankanın ismi yazılı banklara oturulur mu, oturmak câiz mi?

Evet, bu bir tedbir.Evet, bu bir tedbir. Hakikaten bir taraftan dinî bakımdan, âyetin intikal etmesi yönünden haramla ilgili bir şey.Hakikaten bir taraftan dinî bakımdan, âyetin intikal etmesi yönünden haramla ilgili bir şey. Onun bir reklamı var, camilerin avlusunda, banklarda vs. de yapıyor.Onun bir reklamı var, camilerin avlusunda, banklarda vs. de yapıyor. Tabii, mecbur kalan ihtiyar adam, kalbi çarpmış vs. Tabii, mecbur kalan ihtiyar adam, kalbi çarpmış vs. Mecburiyetler hâli müstesna; dikkat etmek, mümkün olduğu kadar onlara şey yapmamak uygun olur. Mecburiyetler hâli müstesna; dikkat etmek, mümkün olduğu kadar onlara şey yapmamak uygun olur.

Soru: Çalgı haram mıdır, hangi çalgılar haramdır? Soru: Çalgı haram mıdır, hangi çalgılar haramdır?

Kur'ân-ı Kerîm'in bir tertil ile bir makam ile okunması -sünnet-i seniyyeye uygun olduğu gibi- gerekiyor.Kur'ân-ı Kerîm'in bir tertil ile bir makam ile okunması -sünnet-i seniyyeye uygun olduğu gibi- gerekiyor. O bakımdan soruyorlar herhalde. Ney var, kudüm var. Daha başka şeyler var.O bakımdan soruyorlar herhalde. Ney var, kudüm var. Daha başka şeyler var. Bunlar hakkında alimlerin farklı görüşleri var.Bunlar hakkında alimlerin farklı görüşleri var. Tabii iyi niyetle, iyi duyguları harekete geçirmek maksadıylaTabii iyi niyetle, iyi duyguları harekete geçirmek maksadıyla onları kullananlar biraz burada bir müsamaha yolu görüyorlar. Takvâ ehli kimseler onu da uygun görmemişler. onları kullananlar biraz burada bir müsamaha yolu görüyorlar. Takvâ ehli kimseler onu da uygun görmemişler.

Allahu Teâlâ hazretleri, hepinizden razı olsun. Cevap vermediğim şeyler varsa kusuruma bakmayın.Allahu Teâlâ hazretleri, hepinizden razı olsun.

Cevap vermediğim şeyler varsa kusuruma bakmayın.
Cevap verdiklerimde de eksiklikler, kusurlar varsa yine kusuruma bakmayın. Dua edin. Cevap verdiklerimde de eksiklikler, kusurlar varsa yine kusuruma bakmayın. Dua edin.

Allah hepinizden razı olsun. Cennetiyle cemâliyle müşerref kılsın. el-Fâtiha! Allah hepinizden razı olsun. Cennetiyle cemâliyle müşerref kılsın.

el-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2