Namaz Vakitleri

13 Zilka'de 1445
21 Mayıs 2024
İmsak
03:45
Güneş
05:35
Öğle
13:06
İkindi
17:02
Akşam
20:27
Yatsı
22:08
Detaylı Arama

Sâliha Bir Hanımın Önemi ve Mutluluk (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Cemâziye'l-Âhir 1419 / 30.09.1998

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

Biz hocalardan "İnsan öldüğü zaman kıyamete kadar kabirde bekler." diye duyduk. Biz hocalardan "İnsan öldüğü zaman kıyamete kadar kabirde bekler." diye duyduk. Peygamberimiz'in miraçta cennetteki kişileri görmesi nasıl oluyor? Peygamberimiz'in miraçta cennetteki kişileri görmesi nasıl oluyor?

Bu mesele, zaman denilen esrarengiz varlığın mahiyeti ile ilgilidir. Bu mesele, zaman denilen esrarengiz varlığın mahiyeti ile ilgilidir.

Zaman dediğimiz şey nedir? Alimler, bilimsel olarak izahını yapmaya çalıştığı zaman zorlanıyorlar. Zaman dediğimiz şey nedir?

Alimler, bilimsel olarak izahını yapmaya çalıştığı zaman zorlanıyorlar.
Hatta büyük fizikçiler, -müslüman olan insanlar falan değil-Hatta büyük fizikçiler, -müslüman olan insanlar falan değil- Einstein [Aynştayn] gibi insanlar, zamanın da izafî olduğunu söylüyorlar.Einstein [Aynştayn] gibi insanlar, zamanın da izafî olduğunu söylüyorlar. İzafî, izafiyet teorisi; rölativite, görecelik… Zamanın da izafî olduğunu söylüyorlar. İzafî, izafiyet teorisi; rölativite, görecelik… Zamanın da izafî olduğunu söylüyorlar.

Belki mantık bakımından anlayamazsınız ama fizik de ispat ediyor ki senin; Belki mantık bakımından anlayamazsınız ama fizik de ispat ediyor ki senin; "Gökte şu olay şu olaydan sonra oldu…" diye gördüğün bir olayı"Gökte şu olay şu olaydan sonra oldu…" diye gördüğün bir olayı başka bir gözlemci, ikinciyi birinciden önce olmuş gibi görebiliyor. Zaman biraz izafî bir şey! başka bir gözlemci, ikinciyi birinciden önce olmuş gibi görebiliyor. Zaman biraz izafî bir şey!

Ayrıca televizyonlarda zaman tüneli filan diye bir şeyler görüyoruz. Geriye gidiyor, ileriye gidiyor… Ayrıca televizyonlarda zaman tüneli filan diye bir şeyler görüyoruz. Geriye gidiyor, ileriye gidiyor… Allahu Teâlâ hazretleri âlemlerin Rabbi, her şeyi bilir! Allahu Teâlâ hazretleri âlemlerin Rabbi, her şeyi bilir!

Ve hüve bi-külli şey'in alîm. "Her şeyi bilir." Allah, olmuşu da bilir olacağı da bilir. Ve hüve bi-külli şey'in alîm. "Her şeyi bilir."

Allah, olmuşu da bilir olacağı da bilir.
O'nun için zaman bahis konusu değildir. Zamanın evvelini de sonrasını da bilir. O'nun için zaman bahis konusu değildir. Zamanın evvelini de sonrasını da bilir. Onun için Allahu Teâlâ hazretleri Resûlüne ilerdeki bir zamanda olacak olan şeyi,Onun için Allahu Teâlâ hazretleri Resûlüne ilerdeki bir zamanda olacak olan şeyi, Resûlü'nü ileri götürüp göstertiyor. Evliyâsına da gösteriyor.Resûlü'nü ileri götürüp göstertiyor. Evliyâsına da gösteriyor. Evliyâsına da zaman bakımından birtakım ilginç kerametler vermiştir. Bast-ı zaman derler. Evliyâsına da zaman bakımından birtakım ilginç kerametler vermiştir. Bast-ı zaman derler. Bazı kerâmet türleri, çeşitleri vardır. Allah onlara da öyle şeyler nasip ediyor.Bazı kerâmet türleri, çeşitleri vardır. Allah onlara da öyle şeyler nasip ediyor. Onlar da ileriye dönük, geriye dönük şeyleri görebiliyorlar.Onlar da ileriye dönük, geriye dönük şeyleri görebiliyorlar. Küçük bir zaman aralığında çok olayı yaşayabiliyorlar.Küçük bir zaman aralığında çok olayı yaşayabiliyorlar. Bir zamanda hem orada hem orada bulunabiliyorlar.Bir zamanda hem orada hem orada bulunabiliyorlar. Mantığınız kabul etmediği için olmuş olaylardan bunu anlatayım. Mantığınız kabul etmediği için olmuş olaylardan bunu anlatayım.

Benim [Mehmed Zahid Kotku] Hocamdan önce kim vardı? Abdülaziz [Bekkine] Hoca vardı. Benim [Mehmed Zahid Kotku] Hocamdan önce kim vardı?

Abdülaziz [Bekkine] Hoca vardı.
Râmuz-ül-ehâdis'in tercümeleri var, o Abdülaziz Bekkine Hoca vardı. Bizim hocamız kim? Râmuz-ül-ehâdis'in tercümeleri var, o Abdülaziz Bekkine Hoca vardı.

Bizim hocamız kim?

Mehmed Zahid Kotku. Sizin hocanız kim? Ben. Benim hocam Mehmed Zahid Kotku.Mehmed Zahid Kotku.

Sizin hocanız kim?

Ben.

Benim hocam Mehmed Zahid Kotku.
Mehmed Zahid Kotku'nun tekke arkadaşı, Abdülaziz [Bekkine] Hoca vardı. Ondan önce Hasib Hoca vardı.Mehmed Zahid Kotku'nun tekke arkadaşı, Abdülaziz [Bekkine] Hoca vardı. Ondan önce Hasib Hoca vardı. O da tekke arkadaşı. Bu üçü arkadaş. Hepsi Tekirdağlı Mustafa Feyzi Efendi'den feyz almışlar. O da tekke arkadaşı. Bu üçü arkadaş. Hepsi Tekirdağlı Mustafa Feyzi Efendi'den feyz almışlar.

Ama bizim [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız tekkeye daha önce gelmiş, daha kıdemli.Ama bizim [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız tekkeye daha önce gelmiş, daha kıdemli. Hasib Efendi'yi ve Abdülaziz Efendi'yi tekkeye o getirmiş.Hasib Efendi'yi ve Abdülaziz Efendi'yi tekkeye o getirmiş. Fakat bunun ömrü daha çok olacağından, Allah'tan, Hasib Efendi şeyhliği önce yapmış,Fakat bunun ömrü daha çok olacağından, Allah'tan, Hasib Efendi şeyhliği önce yapmış, Aziz Efendi ondan sonra yapmış, [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız en son yapmış.Aziz Efendi ondan sonra yapmış, [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız en son yapmış. Ama [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız onlardan kıdemli. Onlardan evvel, onlardan sonra.Ama [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız onlardan kıdemli. Onlardan evvel, onlardan sonra. O arada onlar da şeyhlik yaptı, gittiler. Babam Hasib Efendi'yi görmüş, ben görmedim.O arada onlar da şeyhlik yaptı, gittiler.

Babam Hasib Efendi'yi görmüş, ben görmedim.
Ben Aziz Efendi'yi de gördüm. Mehmed Zahid Kotku Efendimiz'i de gördüm.Ben Aziz Efendi'yi de gördüm. Mehmed Zahid Kotku Efendimiz'i de gördüm. O benim kayınpederim ve hocam. Uzun zaman beraber olduk. Ama Aziz Efendi'yi az hatırlıyorum. ÇO benim kayınpederim ve hocam. Uzun zaman beraber olduk. Ama Aziz Efendi'yi az hatırlıyorum. Ç ünkü ortaokul talebesiydim, çok gitmiyordum. Ondan evvelki Hasib Efendi'yi ben bilmiyorum.ünkü ortaokul talebesiydim, çok gitmiyordum.

Ondan evvelki Hasib Efendi'yi ben bilmiyorum.
Babam, arkasında namaz kılmış, biliyor.Babam, arkasında namaz kılmış, biliyor. Şehzadebaşı Camii'nin önünde Vefa Lisesine doğru giden bir yol var, onun köşesinde Şehzadebaşı Camii'nin önünde Vefa Lisesine doğru giden bir yol var, onun köşesinde Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Medresesi var.Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Medresesi var. Şehzadebaşı Camii'nin önündeki türbeden geçip de Vefa Bozacısına doğru giden Şehzadebaşı Camii'nin önündeki türbeden geçip de Vefa Bozacısına doğru giden caddede köşede bir sebil var. O İbrahim Paşa Medresesi sebilidir,caddede köşede bir sebil var. O İbrahim Paşa Medresesi sebilidir, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Medresesi'dir. Onun içinde cami var, mescid var.Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Medresesi'dir. Onun içinde cami var, mescid var. Orada imamlık yapar, vaaz verirmiş.Orada imamlık yapar, vaaz verirmiş. Hasib Efendi, bu [Râmûzü'l-ehâdîs] hadis kitabını falan okuturmuş.Hasib Efendi, bu [Râmûzü'l-ehâdîs] hadis kitabını falan okuturmuş. Ben, Hasib Efendi'nin de evliyâullahtan olduğunu biliyorum. Ben, Hasib Efendi'nin de evliyâullahtan olduğunu biliyorum.

Hasib Efendi'yi görmüş olan yaşlı bir amca vardı. Esnaf Hastanesi müdürü, idare müdürüydü. Hasib Efendi'yi görmüş olan yaşlı bir amca vardı. Esnaf Hastanesi müdürü, idare müdürüydü. Bir bayramda onu ziyarete gittik: "Şükrü amca, Hasib Efendi'yi sen tanıyorsun. Bir bayramda onu ziyarete gittik:

"Şükrü amca, Hasib Efendi'yi sen tanıyorsun.
Gördüğün bir kerametini anlat da öğrenelim." dedim. Hasib Efendi'yi sordum. O görmüş. Gördüğün bir kerametini anlat da öğrenelim." dedim.

Hasib Efendi'yi sordum. O görmüş.
Bu sorduğum kimse de kale gibi sağlam bir müslüman amca idi. Nur içinde yatsın. Aksakallıydı.Bu sorduğum kimse de kale gibi sağlam bir müslüman amca idi. Nur içinde yatsın. Aksakallıydı. Örfî idare sokağa çıkma yasağı koyduğu zaman hiç aldırmaz.Örfî idare sokağa çıkma yasağı koyduğu zaman hiç aldırmaz. Yürür, camiye gelir, namazı kılar giderdi. Böyle bir kimse idi.Yürür, camiye gelir, namazı kılar giderdi. Böyle bir kimse idi. Üç beş durak öteden gelir giderdi. Polisler birkaç defa yakalamışlar. Hiç bana mısın demezdi.Üç beş durak öteden gelir giderdi. Polisler birkaç defa yakalamışlar. Hiç bana mısın demezdi. Öyle bir sağlam insandı. O anlattı. Hikâyeyi ben de size anlatıyorum. Niçin anlatıyorum? Öyle bir sağlam insandı. O anlattı. Hikâyeyi ben de size anlatıyorum.

Niçin anlatıyorum?

Zaman dediğimiz işin biraz acayipliğini anlatmak için anlatıyorum.Zaman dediğimiz işin biraz acayipliğini anlatmak için anlatıyorum. Daha arkasından bir şey daha anlatacağım. İki olmuş şey anlatacağım.Daha arkasından bir şey daha anlatacağım. İki olmuş şey anlatacağım. Bir tanesi kesin olmuş, ötekisini kulaktan duydum. O da ibretli bir şey! Bir tanesi kesin olmuş, ötekisini kulaktan duydum. O da ibretli bir şey!

Hasip Efendi'nin Pazar günü öğleyin Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Medresesi'nin Hasip Efendi'nin Pazar günü öğleyin Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Medresesi'nin mescidinde dersi olurmuş. Hocanın kerametini sorduğum bizim derviş, mescidinde dersi olurmuş. Hocanın kerametini sorduğum bizim derviş, Şükrü Amca ve arkadaşı; üç kişi, üçü bir olmuşlar. Şükrü Amca ve arkadaşı; üç kişi, üçü bir olmuşlar.

Bizim, Adil Bey diye Ezineli bir ihvânımız. O zamanlar Türkiye'de araba filan çok azdı ama o zengindi. Bizim, Adil Bey diye Ezineli bir ihvânımız. O zamanlar Türkiye'de araba filan çok azdı ama o zengindi. Onun arabası varmış. O zaman arabası olan nadir insanlardan.Onun arabası varmış. O zaman arabası olan nadir insanlardan. Bizim Patikçi Şükrü Amca'yı almış, bir kişi daha yanında; Bizim Patikçi Şükrü Amca'yı almış, bir kişi daha yanında; Bakırköy Akıl Hastalıkları Hastanesi'ne gitmişler.Bakırköy Akıl Hastalıkları Hastanesi'ne gitmişler. O zaman Bakırköy Akıl Hastalıkları Hastanesi'ne gitmek çok zor. Trenle Bakırköy'e gideceksiniz.O zaman Bakırköy Akıl Hastalıkları Hastanesi'ne gitmek çok zor. Trenle Bakırköy'e gideceksiniz. Ayrı vasıta tutacaksınız, sizi hastaneye götürecek. Uzak. Bunun da arabası var.Ayrı vasıta tutacaksınız, sizi hastaneye götürecek. Uzak. Bunun da arabası var. Davut Paşa istasyonundan, Edirne yolundan -daha E5, E6 yok-Davut Paşa istasyonundan, Edirne yolundan -daha E5, E6 yok- bunları pazar günü orada bir ihvanına götürmüş.bunları pazar günü orada bir ihvanına götürmüş. Hilmi Hoca diye birisi hastalanmış.Hilmi Hoca diye birisi hastalanmış. Tedavi görsün diye Bakırköy Akıl Hastalıkları Hastanesine yatırmışlar. Onu ziyarete gitmişler.Tedavi görsün diye Bakırköy Akıl Hastalıkları Hastanesine yatırmışlar. Onu ziyarete gitmişler. Hilmi Hoca, Mahmut Paşa Camii'nin imamı idi. Bunlar da tanıyorlar. Hilmi Hoca, Mahmut Paşa Camii'nin imamı idi. Bunlar da tanıyorlar. "İhvanımız hastalandı. Hadi şuna bir geçmiş olsuna gidelim…" diye gitmişler. "İhvanımız hastalandı. Hadi şuna bir geçmiş olsuna gidelim…" diye gitmişler.

Girmişler. Hilmi Efendi iyi. Yatağında oturmuş. Konuşmuşlar, sonra çıkmışlar.Girmişler. Hilmi Efendi iyi. Yatağında oturmuş. Konuşmuşlar, sonra çıkmışlar. Şükrü Amca, onları arabasıyla götüren Adil Bey, bir kişi daha; üçü.Şükrü Amca, onları arabasıyla götüren Adil Bey, bir kişi daha; üçü. Çıkmışlar koridorun öbür ucundan dönerken bir de bakmışlar kiÇıkmışlar koridorun öbür ucundan dönerken bir de bakmışlar ki Hilmi Efendi'nin koğuşuna Hasib Hocaefendi giriyor. Hilmi Efendi'nin koğuşuna Hasib Hocaefendi giriyor.

"Hocaefendi de ziyarete gelmiş. Acaba ders yapmadı mı?!.." demişler."Hocaefendi de ziyarete gelmiş. Acaba ders yapmadı mı?!.." demişler. Pazar günü ders saati, Hacı Hasib Efendi hazretleri de oraya gelmiş.Pazar günü ders saati, Hacı Hasib Efendi hazretleri de oraya gelmiş. Uzaktan kapıdan girdiğini görmüşler. [Hacı Hasib Efendi] Hocamız da çıksın da dönüşteUzaktan kapıdan girdiğini görmüşler. [Hacı Hasib Efendi] Hocamız da çıksın da dönüşte arabamıza alalım, kolayca götürelim falan diye orada beklemişler. Beklemişler, beklemişler, beklemişler…arabamıza alalım, kolayca götürelim falan diye orada beklemişler. Beklemişler, beklemişler, beklemişler… Kapının önündeler, kapıya bakıyorlar. Hasib Hoca çıkmamış.Kapının önündeler, kapıya bakıyorlar. Hasib Hoca çıkmamış. Hoca orada niye o kadar uzun kaldı diye kapıyı açmışlar. Hilmi Efendi onlara bakmış; Hoca orada niye o kadar uzun kaldı diye kapıyı açmışlar. Hilmi Efendi onlara bakmış;

"Ne o?" demiş. "İçeriye Hasib Efendi'nin girdiğini gördük. "Ne o?" demiş.

"İçeriye Hasib Efendi'nin girdiğini gördük.
Niye çıkmadı diye bekliyoruz ama o burada yok!" "Evet, geldi. Beni ziyaret etti gitti" demiş. Niye çıkmadı diye bekliyoruz ama o burada yok!"

"Evet, geldi. Beni ziyaret etti gitti" demiş.

Kapıda bekliyorlardı, başka bir çıkacak yer yok! "Allah Allah! Yahu biz kapıya bakıyorduk. Kapıda bekliyorlardı, başka bir çıkacak yer yok!

"Allah Allah! Yahu biz kapıya bakıyorduk.
Kapıdan mı çıktı?!.." Pencereden gidecek değil ya! Hastaneden çıkmışlar, avluya bakınmışlar; yok!Kapıdan mı çıktı?!.."

Pencereden gidecek değil ya! Hastaneden çıkmışlar, avluya bakınmışlar; yok!
Bu ne iştir?!.. Akılları almamış. Bu ne iştir?!.. Akılları almamış. Arabaya binmişler, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Medresesi'ne gelmişler. İçeri girmişler. Arabaya binmişler, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Medresesi'ne gelmişler. İçeri girmişler. Bakmışlar, cemaat oturmuş. Hocaefendi de kürsüde,Bakmışlar, cemaat oturmuş. Hocaefendi de kürsüde, bizim okuduğumuz [Râmûzü'l-ehâdîs] hadis kitabını okuyor. bizim okuduğumuz [Râmûzü'l-ehâdîs] hadis kitabını okuyor.

[Râmûzü'l-ehâdîs] bizim geleneksel ders kitabımız. [Râmûzü'l-ehâdîs] bizim geleneksel ders kitabımız. Bizim tekkede bu okunur. Onlar okumuş, ben de okuyorum. İnşaallah benden sonra da okunacak! Bizim tekkede bu okunur. Onlar okumuş, ben de okuyorum. İnşaallah benden sonra da okunacak!

Hastanede gördüler ya, yanındaki kişiye demiş ki; "Hocaefendi ne zaman geldi, derse ne zaman başladı?" Hastanede gördüler ya, yanındaki kişiye demiş ki;

"Hocaefendi ne zaman geldi, derse ne zaman başladı?"

Adam şaşırmış bir şekilde bakmış: "Ne zaman başlayacak, namazı kıldırdı, namazdan sonra oturdu başladı.Adam şaşırmış bir şekilde bakmış:

"Ne zaman başlayacak, namazı kıldırdı, namazdan sonra oturdu başladı.
O zamandan beri devam ediyor. Bir, bir buçuk saat oldu…" O zamandan beri devam ediyor. Bir, bir buçuk saat oldu…"

Allah Allah! Şaşırmışlar. Hocaefendi hem burada namazı kıldırmış,Allah Allah! Şaşırmışlar. Hocaefendi hem burada namazı kıldırmış, hem oturmuş bu hadis dersine devam ediyor. Hem de bunlar o arada hastaneye gitmişlerdi,hem oturmuş bu hadis dersine devam ediyor. Hem de bunlar o arada hastaneye gitmişlerdi, orada Hilmi Efendi'yi ziyaret etmiş.orada Hilmi Efendi'yi ziyaret etmiş. Hem burada vaaz veriyor hem orada Hilmi Efendi'yi ziyaret ediyor. Bu ne biçim iştir! Hem burada vaaz veriyor hem orada Hilmi Efendi'yi ziyaret ediyor. Bu ne biçim iştir!

Aynı zamanda iki yerde birden olmak. İki işi birden görmek. Hilmi Efendi de; Aynı zamanda iki yerde birden olmak. İki işi birden görmek. Hilmi Efendi de;

"Evet, [Hasib Efendi] Hocamız geldi, geçmiş olsun dedi." demiş. Cemaat de söylemiş ki; "Evet, [Hasib Efendi] Hocamız geldi, geçmiş olsun dedi." demiş. Cemaat de söylemiş ki;

"Evet, öğlen namazını kıldırdı. O zamandan beri vaaza devam ediyor." "Evet, öğlen namazını kıldırdı. O zamandan beri vaaza devam ediyor."

Bu ne biçim iş! Bizim aklımız ermez! Bu nedir? Keramet!Bu ne biçim iş! Bizim aklımız ermez!

Bu nedir?

Keramet!
Bak Allah evliyâsını, sevdiği kulunu iki yerde bulunduruyor.Bak Allah evliyâsını, sevdiği kulunu iki yerde bulunduruyor. İki işi birden yaptırtıyor. İki işi de yaptırtır, daha çok işi yaptırır. İki işi birden yaptırtıyor. İki işi de yaptırtır, daha çok işi yaptırır.

Bu, tarih kitaplarının yazdığı bir kerameti hatırlatıyor.Bu, tarih kitaplarının yazdığı bir kerameti hatırlatıyor. Emir Sultan Bursa Ulu Camii'nin yapıldığı zaman ilk vaazını verdi. Emir Sultan Bursa Ulu Camii'nin yapıldığı zaman ilk vaazını verdi.

Cemaat kendisini çok sevdiği için ne yaptı? Cemaat kendisini çok sevdiği için ne yaptı?

Kapının önünde durdu. Çıkan cemaat elini öptü, çıktı.Kapının önünde durdu. Çıkan cemaat elini öptü, çıktı. Ulu Camii'nin bir sağda kapısı var, bir solda kapısı var, bir arkada kapısı var.Ulu Camii'nin bir sağda kapısı var, bir solda kapısı var, bir arkada kapısı var. Her kapıdan çıkan; "Hocaefendinin elini öptük." dedi, öyle çıktı. Her kapıdan çıkan; "Hocaefendinin elini öptük." dedi, öyle çıktı.

Birisi dedi ki; "Ben batı kapısından çıktım. Hocamız ordaydı, elini öptüm."Birisi dedi ki; "Ben batı kapısından çıktım. Hocamız ordaydı, elini öptüm." Doğu kapısından çıkan dedi ki; "Öyle şey olur mu, bizim kapıdaydı. Ben elini öptüm."Doğu kapısından çıkan dedi ki; "Öyle şey olur mu, bizim kapıdaydı. Ben elini öptüm." Arka kapıdan, kuzey kapısından çıkan dedi ki; "Hocaefendi ordaydı, ben orada elini öptüm…" Arka kapıdan, kuzey kapısından çıkan dedi ki; "Hocaefendi ordaydı, ben orada elini öptüm…"

Emir Sultan üç yerde görüldü. Tarih kitapları yazıyor.Emir Sultan üç yerde görüldü. Tarih kitapları yazıyor. Böyle şeyler bu zaman denilen şeyin esrarengizliğini gösterir. Böyle şeyler bu zaman denilen şeyin esrarengizliğini gösterir.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2