Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Seriyy-i Sakatî Hazretleri (3) (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

20 Rebîü'l-Âhir 1413 / 17.10.1992
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Ehl-i Kitab'dan olup da Allah'a şirksiz iman eden; İslâm'ın hak din olduğunu, Hz. Muhammed-i Mustafâ'nın hak peygamber olduğunu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Seriyy-i Sakatî Hazretleri (3) (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

20 Rebîü'l-Âhir 1413 / 17.10.1992
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Ehl-i Kitab'dan olup da Allah'a şirksiz iman eden; İslâm'ın hak din olduğunu, Hz. Muhammed-i Mustafâ'nın hak peygamber olduğunu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Soru: Ehl-i Kitab'dan olup da Allah'a şirksiz iman eden;Soru: Ehl-i Kitab'dan olup da Allah'a şirksiz iman eden; İslâm'ın hak din olduğunu, Hz. Muhammed-i Mustafâ'nın hak peygamber olduğunu tasdik edenİslâm'ın hak din olduğunu, Hz. Muhammed-i Mustafâ'nın hak peygamber olduğunu tasdik eden fakat İslâm'ın şeriatiyle değil de kendi dininin ahkâmıyla amel eden kimsenin durumu nedir?fakat İslâm'ın şeriatiyle değil de kendi dininin ahkâmıyla amel eden kimsenin durumu nedir? Ve yağfiru mâ dûne zâlike grubuna girer mi? Ve yağfiru mâ dûne zâlike grubuna girer mi?

Cevap: Bir hıristiyan veya yahudi veya Ehl-i Kitab'dan birisi Allah'ın bir olduğunu biliyor;Cevap: Bir hıristiyan veya yahudi veya Ehl-i Kitab'dan birisi Allah'ın bir olduğunu biliyor; şirksiz, şerik koşmadan iman etmiş, İslâm'ın hak din olduğunu da biliyor,şirksiz, şerik koşmadan iman etmiş, İslâm'ın hak din olduğunu da biliyor, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hak Peygamber olduğunu da biliyor.Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hak Peygamber olduğunu da biliyor. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh.Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh. Fakat İslâm'ın şeriatiyle amel etmiyor; namaz kılmıyor, oruç tutmuyor, Fakat İslâm'ın şeriatiyle amel etmiyor; namaz kılmıyor, oruç tutmuyor, kendi dininin ahkâmıyla hareket ediyor, böyle bir kimsenin durumu nedir? kendi dininin ahkâmıyla hareket ediyor, böyle bir kimsenin durumu nedir?

Böyle bir durum çok zor olur veya olmaz. Neden?Böyle bir durum çok zor olur veya olmaz. Neden? İslâm'ın hak din olduğunu, Muhammed-i Mustafâ Efendimiz'in hak Peygamber olduğunu bildiyseİslâm'ın hak din olduğunu, Muhammed-i Mustafâ Efendimiz'in hak Peygamber olduğunu bildiyse o zaman İslâm'a göre, onun emirlerine göre yaşaması lazım. o zaman İslâm'a göre, onun emirlerine göre yaşaması lazım. Ama bir insan neden böyle yapabilir? Soranın kafasında ne vardı bilmiyoruz. Ama bir insan neden böyle yapabilir? Soranın kafasında ne vardı bilmiyoruz. Mesela adam Amerika'dadır, Avrupa'dadır, papazdır, İslâm'a göre yaşamaya durumu müsait değildir.Mesela adam Amerika'dadır, Avrupa'dadır, papazdır, İslâm'a göre yaşamaya durumu müsait değildir. İncelediği zaman anlamış, hepsine inanmış, fakat kendi dinine göre yapıyor.İncelediği zaman anlamış, hepsine inanmış, fakat kendi dinine göre yapıyor. Tabii böyle bir insan Allah'ın birliğine, Peygamber Efendimiz'inTabii böyle bir insan Allah'ın birliğine, Peygamber Efendimiz'in peygamberliğine inandığı İslâm'ın hak din olduğunu kabul ettiği için mü'mindir.peygamberliğine inandığı İslâm'ın hak din olduğunu kabul ettiği için mü'mindir. A'mâli, ibadeti yapamadığı için de kusurludur; kusuru kadar cezası olur amaA'mâli, ibadeti yapamadığı için de kusurludur; kusuru kadar cezası olur ama netice itibariyle mü'min zümreden olduğu için sonra da cennetlik olur.netice itibariyle mü'min zümreden olduğu için sonra da cennetlik olur. Çünkü iman edenlerden de "kusurları kadarÇünkü iman edenlerden de "kusurları kadar cehennemde kalacaklar, ondan sonra cennete çıkarılacaklar" olacak. O duruma girer.cehennemde kalacaklar, ondan sonra cennete çıkarılacaklar" olacak. O duruma girer. Allah'ın farzlarını biliyor, inanıyor ama yapmıyor; eski bir şeriatle vaktini geçirmiş oluyor.Allah'ın farzlarını biliyor, inanıyor ama yapmıyor; eski bir şeriatle vaktini geçirmiş oluyor. O kusurundan dolayı herhalde bir cezası olur. O kusurundan dolayı herhalde bir cezası olur.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2