Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Sünnet-i Seniyye; İslâm Kültürümüzün, Tasavvuf Kültürümüzün Kaynağıdır (Sorular ve Cevaplar 1)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Şa'bân 1412 / 05.02.1992
Gemlik/ Bursa

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

Konuşma Metni

Soru: Sizi daha yakından tanımak için -uygun görürseniz- biraz gençliğinizden, tahsilinizden,Soru: Sizi daha yakından tanımak için -uygun görürseniz- biraz gençliğinizden, tahsilinizden, Mehmed Efendi hazretleri ile tanışmanız gibi hususlardan bahsedebilir misiniz? Mehmed Efendi hazretleri ile tanışmanız gibi hususlardan bahsedebilir misiniz?

Cevap: Bir garip kul işte...Cevap: Bir garip kul işte... Hocamız'ın "Benden sonra bu vazifeyi sen yap evlâdım!" dediği bir hizmetçi bendeniz...Hocamız'ın "Benden sonra bu vazifeyi sen yap evlâdım!" dediği bir hizmetçi bendeniz... Yoksa hakkımız, haddimiz filan değil böyle şeyhlik, tarikat başkanlığı, müritlerin [yetiştirilmesi...]Yoksa hakkımız, haddimiz filan değil böyle şeyhlik, tarikat başkanlığı, müritlerin [yetiştirilmesi...] Emrolunduğumuz için, el-Emru fevka'l-edeb diye bu vazifeyi yapıyoruz.Emrolunduğumuz için, el-Emru fevka'l-edeb diye bu vazifeyi yapıyoruz. Hocamız uygun gördüğü için ayrılıp da gidemiyoruz da... Reddetmek de mümkün değil... Hocamız uygun gördüğü için ayrılıp da gidemiyoruz da... Reddetmek de mümkün değil... Zaten teklif ettiği zamanların birisinde reddetmiştim; Zaten teklif ettiği zamanların birisinde reddetmiştim; "Bizim hakkımız, haddimiz, liyâkatimiz, kâbımız değildir." diye..."Bizim hakkımız, haddimiz, liyâkatimiz, kâbımız değildir." diye... "O zaman yardım ederler." buyurmuştu. Çok yardım görüyoruz. "O zaman yardım ederler." buyurmuştu. Çok yardım görüyoruz.

[Üniversite] tahsilimiz İstanbul Edebiyat Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatı -[Üniversite] tahsilimiz İstanbul Edebiyat Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatı - İran Dili ve Edebiyatı bölümüdür. Arap Filolojisi ve Fars Filolojisi bölümünde ana kaydım vardı. İran Dili ve Edebiyatı bölümüdür. Arap Filolojisi ve Fars Filolojisi bölümünde ana kaydım vardı. Ortaçağ Tarihi, Türk-İslâm Sanatları sertifikalarını da alarak mezun olmuştum.Ortaçağ Tarihi, Türk-İslâm Sanatları sertifikalarını da alarak mezun olmuştum. Sanat Tarihi, İslâm Tarihi, Arap Dili ve Edebiyatı, İran Dili ve Edebiyatı tahsili gördüm. Sanat Tarihi, İslâm Tarihi, Arap Dili ve Edebiyatı, İran Dili ve Edebiyatı tahsili gördüm.

Ondan sonra Ankara İlâhiyat Fakültesi'nde Hocamız'ın emri ile [çalışmaya, asistanlık yapmaya başladım.]Ondan sonra Ankara İlâhiyat Fakültesi'nde Hocamız'ın emri ile [çalışmaya, asistanlık yapmaya başladım.] Dönerin ateşin karşısında dönerek yavaş yavaş pişirilmesine benzetiyorum kendi hâlimi...Dönerin ateşin karşısında dönerek yavaş yavaş pişirilmesine benzetiyorum kendi hâlimi... Hocamız bizi Ankara'ya savurdu, Ankara'ya gittik.Hocamız bizi Ankara'ya savurdu, Ankara'ya gittik. Orada bize İlâhiyat fakültesinde bu dinî ilimleri öğrenme fırsatı çıkmış oldu, onların himmetiyle...Orada bize İlâhiyat fakültesinde bu dinî ilimleri öğrenme fırsatı çıkmış oldu, onların himmetiyle... Sonra zorla, yaka paça bizi çeşitli müesseselerde hocalık yapmaya çektiler... Sonra zorla, yaka paça bizi çeşitli müesseselerde hocalık yapmaya çektiler...

Bir tanesi Yükseliş Mimarlık Mühendislik Özel Yüksek Okulu'dur.Bir tanesi Yükseliş Mimarlık Mühendislik Özel Yüksek Okulu'dur. Mimarlara, mühendislere Türkçe ve Hümaniter Bilgiler dersi hocalığı... Zorla... Ben reddettim.Mimarlara, mühendislere Türkçe ve Hümaniter Bilgiler dersi hocalığı... Zorla... Ben reddettim. Müdürler vesaireler geldiler; "Biz senin reddini filan kabul etmiyoruz, sen bu vazifeyi yapacaksın.Müdürler vesaireler geldiler; "Biz senin reddini filan kabul etmiyoruz, sen bu vazifeyi yapacaksın. Bunun sebebi var." dediler. Anlıyorum ki sebebinin arkasındaki sebep de Hocamız'ın himmeti imiş.Bunun sebebi var." dediler. Anlıyorum ki sebebinin arkasındaki sebep de Hocamız'ın himmeti imiş. Demek ki biz bu vazifeyi yapacağız diye, "Biraz kompozisyon öğren, hitabet öğren!" diye,Demek ki biz bu vazifeyi yapacağız diye, "Biraz kompozisyon öğren, hitabet öğren!" diye, başkasına öğretmek bahanesiyle öğrenelim diye o tarafa sevk etmiş Hocamız...başkasına öğretmek bahanesiyle öğrenelim diye o tarafa sevk etmiş Hocamız... Ben öyle hissediyorum, işin aslı öyle gibi geliyor bana... Ben öyle hissediyorum, işin aslı öyle gibi geliyor bana...

Sonra, Sakarya Devlet Mimarlık ve Mühendislik [Akademisi]'nde aynı konulardaSonra, Sakarya Devlet Mimarlık ve Mühendislik [Akademisi]'nde aynı konularda Türk Dili ve Kültürü hocalığımız oldu senelerce... Doktora, doçentlik, profesörlük çalışmalarımız oldu.Türk Dili ve Kültürü hocalığımız oldu senelerce... Doktora, doçentlik, profesörlük çalışmalarımız oldu. Fakültede Fars Dili ve Edebiyatı derslerine girdiğim oldu.Fakültede Fars Dili ve Edebiyatı derslerine girdiğim oldu. Arap Dili ve Edebiyatı'yla ilgili dersleri, Türkçe ve kompozisyon derslerini yaptığım oldu.Arap Dili ve Edebiyatı'yla ilgili dersleri, Türkçe ve kompozisyon derslerini yaptığım oldu. 27 senelik bir üniversite hizmetinden sonra emekliliğimizi isteyerek İstanbul'a, vazifemizin başına geldik. 27 senelik bir üniversite hizmetinden sonra emekliliğimizi isteyerek İstanbul'a, vazifemizin başına geldik.

Hocamız'la tanışmamız orta okul talebesi ikendir.Hocamız'la tanışmamız orta okul talebesi ikendir. Hocamız Abdülaziz Efendi'nin âhirete irtihâlinden sonra makama oturmuştu.Hocamız Abdülaziz Efendi'nin âhirete irtihâlinden sonra makama oturmuştu. Zaten [Hocamız,] Abdülaziz Efendi'yi tekkeye getirip onu derviş yapan kimsedir.Zaten [Hocamız,] Abdülaziz Efendi'yi tekkeye getirip onu derviş yapan kimsedir. Bir kimse bir kimseyi tekkeye getirirse onun tarikatte ağabeyi gibi olur.Bir kimse bir kimseyi tekkeye getirirse onun tarikatte ağabeyi gibi olur. Doğu Anadolu'da sünnet merasiminde "kirve" diyorlar, onun gibi bir durum olur. Doğu Anadolu'da sünnet merasiminde "kirve" diyorlar, onun gibi bir durum olur. Hem Hasib Efendi'yi, hem Aziz Efendi'yi Gümüşhaneli dergâhına getiren Hocamız'dır. Hem Hasib Efendi'yi, hem Aziz Efendi'yi Gümüşhaneli dergâhına getiren Hocamız'dır.

Ama çok mütevâzı bir insandı Hocamız...Ama çok mütevâzı bir insandı Hocamız... Çok büyük mânevî makamı olduğunu bu işin erbâbı olan herkes söylüyor.Çok büyük mânevî makamı olduğunu bu işin erbâbı olan herkes söylüyor. Tevâzuyu lafla değil, ömründeki jestleriyle de bize öğretmiş bir kimsedir. Örnek alınacak halleri vardır.Tevâzuyu lafla değil, ömründeki jestleriyle de bize öğretmiş bir kimsedir. Örnek alınacak halleri vardır. Kendisinin tekkeye getirdiği insanları öne sürmüştür,Kendisinin tekkeye getirdiği insanları öne sürmüştür, -bu benim kendi yorumum- onlara vazife yaptırtmıştır. -bu benim kendi yorumum- onlara vazife yaptırtmıştır. Onlar gittikten sonra tekkenin başında vazife yapmıştır. Aslında onlardan kıdemlidir. Onlar gittikten sonra tekkenin başında vazife yapmıştır. Aslında onlardan kıdemlidir.

Hocasına bağlılığı hakkında tariflerin üstünde çok sitâyişkâr sözler söylerler.Hocasına bağlılığı hakkında tariflerin üstünde çok sitâyişkâr sözler söylerler. Hocasının meclisine girip bir diz çöktüğü zaman kıpırdamazmış, çivi çakılmış gibi dururmuş.Hocasının meclisine girip bir diz çöktüğü zaman kıpırdamazmış, çivi çakılmış gibi dururmuş. Ben kendim bu fıkrayı bildiğim için öyle yapmaya çalışırdım; mümkün değil, dizlerim dayanamazdı,Ben kendim bu fıkrayı bildiğim için öyle yapmaya çalışırdım; mümkün değil, dizlerim dayanamazdı, o kılıktan o kılığa döner dururdum, yapamazdım.o kılıktan o kılığa döner dururdum, yapamazdım. Dervişliğinde böyle çivi gibi sağlam halleri vardır rahmetullâhi aleyh Hocamız'ın... Dervişliğinde böyle çivi gibi sağlam halleri vardır rahmetullâhi aleyh Hocamız'ın...

Ben orta okulda iken kendisinin meclislerine babamın peşinde,Ben orta okulda iken kendisinin meclislerine babamın peşinde, babamın elini tutup, eteğini tutup onun yanında giderdim. babamın elini tutup, eteğini tutup onun yanında giderdim. O zaman Ümmü Gülsüm camiinde imamlık yapmaktaydı.O zaman Ümmü Gülsüm camiinde imamlık yapmaktaydı. Cumartesi günleri caminin arkasındaki yüksek odada sohbetler olurdu.Cumartesi günleri caminin arkasındaki yüksek odada sohbetler olurdu. "Sen hazırlan, sen konuş..." diye [söylerdi] Hocamız... "Sen hazırlan, sen konuş..." diye [söylerdi] Hocamız... Bize de arada iltifat buyururdu; "Sen de hadi bakalım, Bize de arada iltifat buyururdu; "Sen de hadi bakalım, filanca hadisteki mâna nedir, ona hazırlan." gibi işaretleri olurdu. filanca hadisteki mâna nedir, ona hazırlan." gibi işaretleri olurdu.

Hakkını ödememiz mümkün değil... Bizi kendisine damat olarak seçmiş.Hakkını ödememiz mümkün değil... Bizi kendisine damat olarak seçmiş. Evliliğimin ilk yıllarından itibaren bana; "Benden sonra evlâdım, bu vazifeyi sen yaparsın." derdi. Evliliğimin ilk yıllarından itibaren bana; "Benden sonra evlâdım, bu vazifeyi sen yaparsın." derdi. Oradan biliyorum ki bizi böyle küçükten alıp terbiye etmeye çalışmış, hazırlamak istemiş.Oradan biliyorum ki bizi böyle küçükten alıp terbiye etmeye çalışmış, hazırlamak istemiş. "Çalışmış" diyorum; çünkü o hazırlamaya çalışmış da ben ne kadar oldum, "Çalışmış" diyorum; çünkü o hazırlamaya çalışmış da ben ne kadar oldum, o bakımdan kendimden şikâyetim olduğundan öyle diyorum. Tabii o bizi hazırladı. Ben yanına gelmek isterdim; o bakımdan kendimden şikâyetim olduğundan öyle diyorum. Tabii o bizi hazırladı. Ben yanına gelmek isterdim;

"Baba müsaade edersen fakülteden ayrılayım artık. Doktora bitti, yanınızda hizmet edeyim..." "Baba müsaade edersen fakülteden ayrılayım artık. Doktora bitti, yanınızda hizmet edeyim..."

"Yok, kal orada... Ankara'da kal." Kalırdım... "Doçentlik bitti, artık geleyim..." "Yok, kal orada... Ankara'da kal."

Kalırdım...

"Doçentlik bitti, artık geleyim..."

"Kal orada... Profesörlük ne zaman?" derdi. "Kal orada... Profesörlük ne zaman?" derdi.

Beni profesör yapmazlar ki, fakültede benim hâlim belli; mimli, sabıkalı bir insanım.Beni profesör yapmazlar ki, fakültede benim hâlim belli; mimli, sabıkalı bir insanım. "Mümkün değil profesör yapmazlar." diye düşünürdüm. "Mümkün değil profesör yapmazlar." diye düşünürdüm.

"Profesörlük ne zaman?" "Doçentlikten sonra dört, beş sene..." "Profesör ol da öyle..." "Profesörlük ne zaman?"

"Doçentlikten sonra dört, beş sene..."

"Profesör ol da öyle..."

Anladım ki profesör olacağım. Benim profesör olmam mümkün değildi.Anladım ki profesör olacağım. Benim profesör olmam mümkün değildi. O günkü şartlarda, Allah'ın lütfu, hocalarımızın himmeti olmasa benim gibiO günkü şartlarda, Allah'ın lütfu, hocalarımızın himmeti olmasa benim gibi mimli bir insanın profesör olması mümkün değildi. Benim gibilere pasaport bile vermezler.mimli bir insanın profesör olması mümkün değildi. Benim gibilere pasaport bile vermezler. Hatta kaç senedir dergileri çıkartıyoruz, basın kartı vermiyorlar. Hatta kaç senedir dergileri çıkartıyoruz, basın kartı vermiyorlar. Biliyorum, anlayışla karşılıyorum; vermezler bizim gibilere...Biliyorum, anlayışla karşılıyorum; vermezler bizim gibilere... Basın-yayın yüksekokulu açsak bile vermezler... Basın-yayın yüksekokulu açsak bile vermezler...

Ama Hocamız bizi orada profesör etti. O gönderdi.Ama Hocamız bizi orada profesör etti. O gönderdi. Ankara'daki asistanlık imtihanlarına giderken cebime harçlığımı koyan Hocamız'dır.Ankara'daki asistanlık imtihanlarına giderken cebime harçlığımı koyan Hocamız'dır. Ankara Özelif'teki binamızın, dairemizin ortaklığının hissesini veren odur.Ankara Özelif'teki binamızın, dairemizin ortaklığının hissesini veren odur. "Bin lira. Alın bakalım, yazın." diye veren odur."Bin lira. Alın bakalım, yazın." diye veren odur. Ben buraya gelmek istedikçe, "Profesör ol da öyle..." demiştir.Ben buraya gelmek istedikçe, "Profesör ol da öyle..." demiştir. Tabii ben Hocamız'ın sağlığında profesör olmadım,Tabii ben Hocamız'ın sağlığında profesör olmadım, Hocamız 1980'de vefat ettikten sonra -1982'de- profesör oldum. Ondan sonra [İstanbul'a] geldim. Hocamız 1980'de vefat ettikten sonra -1982'de- profesör oldum. Ondan sonra [İstanbul'a] geldim.

Evliliğimin ilk yıllarından itibaren söylerdi. Yazın Ankara'ya gelirdi; "Hadi bakalım..."Evliliğimin ilk yıllarından itibaren söylerdi. Yazın Ankara'ya gelirdi; "Hadi bakalım..." Çoluk çocuğumuz var; çocuklarımız yaramaz, ağlar, hasta olur vesaire...Çoluk çocuğumuz var; çocuklarımız yaramaz, ağlar, hasta olur vesaire... "Rahatsız etmeyelim baba..." [derdik.] "Yok!" derdi;"Rahatsız etmeyelim baba..." [derdik.] "Yok!" derdi; bizi alırdı, Konya'ya giderdik, muhtelif illeri, kasabaları [ziyaret ederdik.] bizi alırdı, Konya'ya giderdik, muhtelif illeri, kasabaları [ziyaret ederdik.] Yanında dolaştırırdı bizi; "İleride böyle yaparsın." diye herhalde, yetişmemiz için olsa gerek...Yanında dolaştırırdı bizi; "İleride böyle yaparsın." diye herhalde, yetişmemiz için olsa gerek... Camide veyahut herhangi bir toplantıda, "Biraz da sen konuş." diyecek diye ödüm patlardı, kaçardım.Camide veyahut herhangi bir toplantıda, "Biraz da sen konuş." diyecek diye ödüm patlardı, kaçardım. "Öyle der şimdi, gözümün içine bakar..." diye"Öyle der şimdi, gözümün içine bakar..." diye arka taraflarda safların arkasında direğin arkasına filan saklanırdım.arka taraflarda safların arkasında direğin arkasına filan saklanırdım. Çok çekingen bir insandım, konuşmak bana çok zor gelirdi.Çok çekingen bir insandım, konuşmak bana çok zor gelirdi. O çekingenliğimizi himmetleriyle, şimdiki bu hâlimize döndürecek çalışmaları yaptılar.O çekingenliğimizi himmetleriyle, şimdiki bu hâlimize döndürecek çalışmaları yaptılar. Onu hissediyorum, öyle oldu. Onu hissediyorum, öyle oldu.

Sonra, vefatından iki sene kadar önce olabilir,Sonra, vefatından iki sene kadar önce olabilir, bir gün bizim İskenderpaşa'daki kapıya yakın köşe odada, somyada yatıyordu. Güneşli bir gündü.bir gün bizim İskenderpaşa'daki kapıya yakın köşe odada, somyada yatıyordu. Güneşli bir gündü. Daha önce bize böyle; "Evlâdım, benden sonra bu vazifeyi sen yapacaksın." deyince ben utanırdım,Daha önce bize böyle; "Evlâdım, benden sonra bu vazifeyi sen yapacaksın." deyince ben utanırdım, cevap veremezdim, kaçardım biraz da... O gün vâlide hanım yoktu. Yatmış, uzanmıştı.cevap veremezdim, kaçardım biraz da... O gün vâlide hanım yoktu. Yatmış, uzanmıştı. Hasta değildi ama öğle dinlenmesi gibi uzanmıştı. Hasta değildi ama öğle dinlenmesi gibi uzanmıştı. Odanın kapısı açıktı. Biz de "Bir emriniz var mı?" gibi karşı tarafında durunca, şöyle bize baktı: Odanın kapısı açıktı. Biz de "Bir emriniz var mı?" gibi karşı tarafında durunca, şöyle bize baktı:

"Evlâdım, benden sonra bu vazifeyi sen yapacaksın, sen yaparsın." dedi. "Evlâdım, benden sonra bu vazifeyi sen yapacaksın, sen yaparsın." dedi.

Bu sözü birden söyleyince ben de kapı dışarı kaçamadım. Biraz kızardım, bozardım; Bu sözü birden söyleyince ben de kapı dışarı kaçamadım. Biraz kızardım, bozardım;

"Baba, bu bizim kâbımız, tâkatimiz, hakkımız, haddimiz olan bir şey değil,"Baba, bu bizim kâbımız, tâkatimiz, hakkımız, haddimiz olan bir şey değil, nasıl yapalım bu vazifeyi? Yapamayız..." dedim. Kızı da bana destek oldu: nasıl yapalım bu vazifeyi? Yapamayız..." dedim.

Kızı da bana destek oldu:

"Baba, bu çok zor bir iş; biz yapamayız..." dedi. "Baba, bu çok zor bir iş; biz yapamayız..." dedi.

O da [şunu] düşünüyor: Tekkeye müritler gelecek, kalabalık...O da [şunu] düşünüyor: Tekkeye müritler gelecek, kalabalık... Tekkenin idaresi, gelene gidene hizmet vesaire...Tekkenin idaresi, gelene gidene hizmet vesaire... Vâlide hanım mutfakta yemek hazırlarken kollarını tezgâha dayar, yaslanır, patatesi öyle soyardı.Vâlide hanım mutfakta yemek hazırlarken kollarını tezgâha dayar, yaslanır, patatesi öyle soyardı. Ayakları şişerdi. Sabahtan akşama, geceden gündüze devamlı içeriye tepsi hazırla,Ayakları şişerdi. Sabahtan akşama, geceden gündüze devamlı içeriye tepsi hazırla, çay hazırla, meyve gönder, al, bulaşıkları yıka vesaire...çay hazırla, meyve gönder, al, bulaşıkları yıka vesaire... Bizim Hacı Hanım da işin o tarafını düşündüğü için; "Baba biz bu yükün altından kalkamayız..." diye,Bizim Hacı Hanım da işin o tarafını düşündüğü için; "Baba biz bu yükün altından kalkamayız..." diye, o da o tarafından tutturdu. Ben "Yapamayız, tâkatimiz değildir." deyince; o da o tarafından tutturdu.

Ben "Yapamayız, tâkatimiz değildir." deyince;

"O zaman size yardım ederler..." buyurdu. "O zaman size yardım ederler..." buyurdu.

Ben o hava içinde bunun bir mânevî yardım, evliyâullah tarafından himmet yoluyla,Ben o hava içinde bunun bir mânevî yardım, evliyâullah tarafından himmet yoluyla, Allah'ın lütfuyla bazı yardımlar olacak diye anladım.Allah'ın lütfuyla bazı yardımlar olacak diye anladım. "Her ne kadar liyâkatsiz de olsam, büyüklerin himmetiyle bu işler olur." gibi bir şey [düşündüm.]"Her ne kadar liyâkatsiz de olsam, büyüklerin himmetiyle bu işler olur." gibi bir şey [düşündüm.] Hakikaten de öyle oldu.Hakikaten de öyle oldu. Bizim bu görevin altına, hizmetçiliğine başlamamızdan itibaren çok büyük gelişmeler oldu.Bizim bu görevin altına, hizmetçiliğine başlamamızdan itibaren çok büyük gelişmeler oldu. Elhamdülillah kardeşlerimizin arasında tekkemizin faaliyeti olarak çok atılımlar oldu. Elhamdülillah kardeşlerimizin arasında tekkemizin faaliyeti olarak çok atılımlar oldu.

Hocamız bizi kendisi seçti, aldı, terbiye etti, yetiştirdi.Hocamız bizi kendisi seçti, aldı, terbiye etti, yetiştirdi. Ondan sonra; "Otur buraya, bu işi yap." dedi. Ondan sonra; "Otur buraya, bu işi yap." dedi. Sorumluluk omuzlarımızda; ama yardım hem ihvânımız olarak, kardeşlerimiz olarak sizlerden,Sorumluluk omuzlarımızda; ama yardım hem ihvânımız olarak, kardeşlerimiz olarak sizlerden, hem de himmet olarak, mânevî [yardım] olarak onlardan oldu. Allah yardımcımız olsun, dua edin... hem de himmet olarak, mânevî [yardım] olarak onlardan oldu.

Allah yardımcımız olsun, dua edin...

"Hayır! Alimler, mürşitler politikacılara tâbi olurlarsa dinin temeline dinamit konulmuş olur."Hayır! Alimler, mürşitler politikacılara tâbi olurlarsa dinin temeline dinamit konulmuş olur. Öyle şey olmaz! Alimlere onlar tâbi olacak. İlme onlar tâbi olacak. Dine onlar tâbi olacak.Öyle şey olmaz! Alimlere onlar tâbi olacak. İlme onlar tâbi olacak. Dine onlar tâbi olacak. Onun emrinde olacaklar. Hatalarını düzeltecekler. 'Hatamız var mı hocam? Düzeltelim.' diyecekler.Onun emrinde olacaklar. Hatalarını düzeltecekler. 'Hatamız var mı hocam? Düzeltelim.' diyecekler. Emrolunduğu zaman da düzeltecekler.Emrolunduğu zaman da düzeltecekler. Din adamı camide para toplama, ondan sonra filancanın istediği tarzda Din adamı camide para toplama, ondan sonra filancanın istediği tarzda sipariş konuşma yapma durumuna düşürülemez!" diyesipariş konuşma yapma durumuna düşürülemez!" diye bizim ihtilâfımız olunca bu işten çok kavgalar gürültüler çıktı... bizim ihtilâfımız olunca bu işten çok kavgalar gürültüler çıktı... Çok aleyhimize konuşmalar oldu; ithamlar, suçlamalar [oldu.]Çok aleyhimize konuşmalar oldu; ithamlar, suçlamalar [oldu.] Zihinlerinden ceza düşünceleri geçirmişler, söylemişler... O arada da yıpratma çalışmaları olarak; Zihinlerinden ceza düşünceleri geçirmişler, söylemişler... O arada da yıpratma çalışmaları olarak;

"Bu ne biçim hoca ki babası dururken kendisi makama geçiyor?" demişler. "Bu ne biçim hoca ki babası dururken kendisi makama geçiyor?" demişler.

Ben babamı herhalde sizden daha az sevmem, daha fazla severim.Ben babamı herhalde sizden daha az sevmem, daha fazla severim. Vazifeyi Hocamız babama verseydi elbette herkesten daha fazla sevinerek elini ayağını öper,Vazifeyi Hocamız babama verseydi elbette herkesten daha fazla sevinerek elini ayağını öper, ben onun hizmetinde olurdum. Ama Hocamız vazifeyi ona vermedi.ben onun hizmetinde olurdum. Ama Hocamız vazifeyi ona vermedi. Bunu o da biliyor, ben de biliyorum, herkes de biliyor...Bunu o da biliyor, ben de biliyorum, herkes de biliyor... Onun için, babamız başımızın tâcıdır ama babamız bu tekkenin mürididir, biz de hizmetçisiyiz.Onun için, babamız başımızın tâcıdır ama babamız bu tekkenin mürididir, biz de hizmetçisiyiz. Bu böyle babalık evlatlık meselesi değildir. Daha başka iftiralar oldu, daha başka şeyler oldu.Bu böyle babalık evlatlık meselesi değildir.

Daha başka iftiralar oldu, daha başka şeyler oldu.
Biz bu işi kendi kendimize muvazzafmışız gibi sözler oldu.Biz bu işi kendi kendimize muvazzafmışız gibi sözler oldu. O zaman tabii bazı kimseler şehadetleriyle dediler ki; O zaman tabii bazı kimseler şehadetleriyle dediler ki;

"Hayır, Hocamız bizzat bunu söylemiştir, biz de biliyoruz." "Hayır, Hocamız bizzat bunu söylemiştir, biz de biliyoruz."

O iftiralar biraz silindi. Ama bunların söylenmesi de gerekiyor. Bu bir mânevî mezheptir.O iftiralar biraz silindi. Ama bunların söylenmesi de gerekiyor. Bu bir mânevî mezheptir. İnsan bağlandığı kapının hâlinin ne olduğunu, bağlandığı kimsenin de statüsünün ne olduğunu bilmek zorundadır.İnsan bağlandığı kapının hâlinin ne olduğunu, bağlandığı kimsenin de statüsünün ne olduğunu bilmek zorundadır. Bu sual haklı bir sualdi. Ben de onun için bu cevapları verdim. İyi de oldu. Teşekkür ederim. Bu sual haklı bir sualdi. Ben de onun için bu cevapları verdim. İyi de oldu. Teşekkür ederim.

Hocamız halvete girmiş kimselere halvetten çıkarken kendisi hakkında bilgi vermiş,Hocamız halvete girmiş kimselere halvetten çıkarken kendisi hakkında bilgi vermiş, halvet defterlerine de yazdırmıştır. "Bizim aslımız şuradandır, buradandır.halvet defterlerine de yazdırmıştır. "Bizim aslımız şuradandır, buradandır. Peygamber Efendimiz'in de evlatlarındanız." diye seyyidlerden olduğunu da belirtmiş.Peygamber Efendimiz'in de evlatlarındanız." diye seyyidlerden olduğunu da belirtmiş. Ama halvettekilere [söylemiş.]Ama halvettekilere [söylemiş.] Bunu bir öğünme meselesi değil de halvete girmiş çıkmış, Bunu bir öğünme meselesi değil de halvete girmiş çıkmış, artık sır saklayabilecek hâle gelmiş insanlara "İşin aslı budur." diye sessizce söylemiş oluyor.artık sır saklayabilecek hâle gelmiş insanlara "İşin aslı budur." diye sessizce söylemiş oluyor. Gerekiyor demek ki... Gerekiyor demek ki...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2