Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Tasavvuf: Ruhî Derinliklerdeki İlahî İzlekler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Zilka'de 1412 / 20.05.1992

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın, yurt içinde ve yurt dışında verdiği konferanslar, açılış ve kapanış konuşmalarından oluşmaktadır.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in yolunu insanlara anlatmaya çalışan hocamızın muhtelif yerlerde/ülkelerde yapmış oldukları konuşmalardan oluşmaktadır. Konuşmalarda genellikle önce İslâm’ın hak ve gerçek olduğu, büyüklüğü ortaya konuluyor ve İslâm’ın prensipleri hakkında genel bilgiler veriliyor. Geçmiş ümmetlerin kitaplarında Peygamber Efendimiz’le ilgili haberler olduğu ifade ediliyor. Sonra Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ahlâkı ve bazı güzel ahlâklar anlatılıyor. Peygamber Efendimiz’e en güzel şekilde uymanın yolu olan, ihsân yolu olan tasavvuf üzerinde duruluyor. Nefsi terbiye etmek, güzel ahlâk sahibi olmak için neler yapmak gerektiği anlatılıyor. Zikir ve zikrin usûlü hakkında bilgiler veriliyor. En son bölümde ise, tebliğ ve irşad çalışmalarının önemi üzerinde duruluyor, herkesin İslâm’a hizmet etmesi gerektiği vurgulanıyor.

COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır. Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler bulunmaktadır. Keza Mehmed Zahid Efendi, hocası Necati Lugal, Ali Yakup Cenkçiler ve Muammer Dolmacı hakkında da bağımsız yazılar kaleme almıştır.

Konuşma Metni

Allah'ın selâmı rahmeti bereketi üzerinize olsun. Allah'ın selâmı rahmeti bereketi üzerinize olsun.

[Soru1: İlk devirdeki tasavvufî hareketle bugünkü durum. ] [Soru1: İlk devirdeki tasavvufî hareketle bugünkü durum. ]

TASAVVUF Tasavvuf çağlarüstü bir konu. Her devirde önemi olmuş, ilgi görmüş, ilgi azalmamış. TASAVVUF

Tasavvuf çağlarüstü bir konu. Her devirde önemi olmuş, ilgi görmüş, ilgi azalmamış.
Materyalizm, kapitalizm, olaylar, harpler, sıkıntılar insanın gönlünden bu konuyu, Materyalizm, kapitalizm, olaylar, harpler, sıkıntılar insanın gönlünden bu konuyu, bu kavramı, bu terimi silememiş ve herkes hakikaten tasavvufu merak ediyor. bu kavramı, bu terimi silememiş ve herkes hakikaten tasavvufu merak ediyor.

Biraz da bizim ilahiyat fakültesi profesörü olmamız, Biraz da bizim ilahiyat fakültesi profesörü olmamız, bu konuyla bizi yakın bir insan hâline getirmiş bulunuyor, bir.bu konuyla bizi yakın bir insan hâline getirmiş bulunuyor, bir. İkincisi, kayınpederimiz ve hocamız Mehmed Zahid Kotku'nun halefi olmam,İkincisi, kayınpederimiz ve hocamız Mehmed Zahid Kotku'nun halefi olmam, fiilen tasavvufî bir hareketin içinde bulunmam dolayısıyla da fiilen tasavvufî bir hareketin içinde bulunmam dolayısıyla da bir yakın ilgi ve ilişki içinde olmuş oluyoruz.bir yakın ilgi ve ilişki içinde olmuş oluyoruz. Bu iki noktadan bu konuyla ilgili söz söylemek için gerekli hazırlığım var; Bu iki noktadan bu konuyla ilgili söz söylemek için gerekli hazırlığım var; hazırlıksız ve bu konunun yabancısı değilim. hazırlıksız ve bu konunun yabancısı değilim.

Tasavvuf nedir? Tasavvuf ruhî, ruhanî, derûnî bir zihniyettir, dinî bir zihniyettir. Tasavvuf nedir?

Tasavvuf ruhî, ruhanî, derûnî bir zihniyettir, dinî bir zihniyettir.
Bunun batı dillerinde en yakın karşılığı mistisizm denilen harekettir. Bunun batı dillerinde en yakın karşılığı mistisizm denilen harekettir. Mistisizm İslâm'dan önce de muhtelif toplumlarda görülen bir ruhî hayat tarzı,Mistisizm İslâm'dan önce de muhtelif toplumlarda görülen bir ruhî hayat tarzı, ruhanî hayat tarzının ismidir. ruhanî hayat tarzının ismidir. Bir hint mistisizmi vardır, yogiler vesaireler.Bir hint mistisizmi vardır, yogiler vesaireler. Bir yunan mistisizmi vardır, bir hıristiyan mistisizmi vardır, bir yahudi mistisizmi vardır, Bir yunan mistisizmi vardır, bir hıristiyan mistisizmi vardır, bir yahudi mistisizmi vardır, bir çin mistisizmi vardır.bir çin mistisizmi vardır. İslam'da da, mistisizmden oldukça farkları olmakla beraber buna benzer bir derûnî hayat tarzı var. İslam'da da, mistisizmden oldukça farkları olmakla beraber buna benzer bir derûnî hayat tarzı var.

Buna, bu ilme müslümanlar tasavvuf adını vermişlerBuna, bu ilme müslümanlar tasavvuf adını vermişler ve bu ilmin çatısı altında hangi konuları toplamışlar? ve bu ilmin çatısı altında hangi konuları toplamışlar?

Konularını düşündüğümüz zaman belki biraz daha meseleye müşahhas, Konularını düşündüğümüz zaman belki biraz daha meseleye müşahhas, elle tutulur bir tarzda yaklaşmak mümkün olur. elle tutulur bir tarzda yaklaşmak mümkün olur.

Tasavvuf deyince ruhun terbiyesini düşünmüşler, bir.Tasavvuf deyince ruhun terbiyesini düşünmüşler, bir. Ahlakın güzelleştirilmesini düşünmüşler; ahlak terbiyesini, moral terbiyeyi düşünmüşler, iki.Ahlakın güzelleştirilmesini düşünmüşler; ahlak terbiyesini, moral terbiyeyi düşünmüşler, iki. Gizli bir takım esrarı öğrenmeyi, herkes tarafından bilinmeyen bir takım dinî gerçekleri anlamayı,Gizli bir takım esrarı öğrenmeyi, herkes tarafından bilinmeyen bir takım dinî gerçekleri anlamayı, öğrenmeyi kastetmişler;öğrenmeyi kastetmişler; Allah'ı tanımayı, marifetullaha ermeyi kastetmişler, üç. Allah'ı tanımayı, marifetullaha ermeyi kastetmişler, üç.

Bu üç şey, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zamanından Bu üç şey, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zamanından başlamış günümüze kadar gelmiş. başlamış günümüze kadar gelmiş. Konularına baktığımız zaman başka milletlerde de olmasının yadırganmayacağını anlıyoruz.Konularına baktığımız zaman başka milletlerde de olmasının yadırganmayacağını anlıyoruz. Çünkü hakikaten her millette bir ahlâk meselesi, ahlakın eğitimi meselesi vardır. Çünkü hakikaten her millette bir ahlâk meselesi, ahlakın eğitimi meselesi vardır. İnsanoğlunun hepsinde, aklı olan, vicdanı olan, tefekkürü olan her insanda bu hayat hakkında, İnsanoğlunun hepsinde, aklı olan, vicdanı olan, tefekkürü olan her insanda bu hayat hakkında, bu hayatın öncesi hakkında ve bu hayattan sonraki durumlar hakkında merak vardır. bu hayatın öncesi hakkında ve bu hayattan sonraki durumlar hakkında merak vardır.

Hayatın gözle görülemeyen, elle tutulamayan taraflarıyla ilgili, esrarıyla ilgili batınî, Hayatın gözle görülemeyen, elle tutulamayan taraflarıyla ilgili, esrarıyla ilgili batınî, derûnî cephesiyle ilgili bir merak vardır. derûnî cephesiyle ilgili bir merak vardır. Herkeste vardır bu. Onun için bütün toplumlarda bunun olması tabiidir, Herkeste vardır bu. Onun için bütün toplumlarda bunun olması tabiidir, yani normal karşılıyoruz çünkü konular evrensel, konular insanla ilgili, yani normal karşılıyoruz çünkü konular evrensel, konular insanla ilgili, konular toplumla ilgili. konular toplumla ilgili. Kişilerin, şahısların psikolojileriyle, ruh hayatlarıyla ilgili olduğu için Kişilerin, şahısların psikolojileriyle, ruh hayatlarıyla ilgili olduğu için demek ki her toplumda olacak. demek ki her toplumda olacak.

İslâm tasavvufu öteki milletlerin mistisizminden farklıdır. Bu normal. İslâm tasavvufu öteki milletlerin mistisizminden farklıdır. Bu normal. Her kültürün değerleri başka kültürlerdeki benzerlerinden mutlaka farklıdır. Her kültürün değerleri başka kültürlerdeki benzerlerinden mutlaka farklıdır. Hatta ben size bir takım müşahhas misallerle anlatayım.Hatta ben size bir takım müşahhas misallerle anlatayım. Türkçe'deki alfabedeki harflere verdiğimiz değerlerle Almanca'daki aynı değildir, Türkçe'deki alfabedeki harflere verdiğimiz değerlerle Almanca'daki aynı değildir, İngilizce'deki aynı değildir, Arapça'daki aynı değildir. İngilizce'deki aynı değildir, Arapça'daki aynı değildir.

Mesela bir s harfini düşünün, bir z harfini düşünün. Mesela bir s harfini düşünün, bir z harfini düşünün. Türkçe'deki selamlaşma esselamü aleyküm dediğimiz zaman anladığımız şeyleTürkçe'deki selamlaşma esselamü aleyküm dediğimiz zaman anladığımız şeyle batının good morning'i veyahut buna benzer guten tag'ı vesairesi çok farklıdır.batının good morning'i veyahut buna benzer guten tag'ı vesairesi çok farklıdır. [Almanca] Auf wiedersehen [Auf viderseen] sözüyle[Almanca] Auf wiedersehen [Auf viderseen] sözüyle Allahısmarladık sözü arasında çok büyük farklar vardır. Allahısmarladık sözü arasında çok büyük farklar vardır. Yani her toplum kendi kavramlarını, kendi yaşayışı içinden kendisi üretip çıkarttığı içinYani her toplum kendi kavramlarını, kendi yaşayışı içinden kendisi üretip çıkarttığı için bunlar birbirine tam benzemez. bunlar birbirine tam benzemez. Yani arabalar birbirine benziyor ama Mercedes farklıdır,Yani arabalar birbirine benziyor ama Mercedes farklıdır, Citroen farklıdır, Fiat farklıdır gibi oluyor. Citroen farklıdır, Fiat farklıdır gibi oluyor. Onun için İslâm tasavvufu da mutlaka çok farklıdır.Onun için İslâm tasavvufu da mutlaka çok farklıdır. Öteki tasavvufî, derûnî yaşamlardan, yaşantılardan çok farklıdır. Öteki tasavvufî, derûnî yaşamlardan, yaşantılardan çok farklıdır.

Bütün insanların ruh hayatlarıyla ve toplumlarla ve ahlâk düzenleriyle ilgili olduğu içinBütün insanların ruh hayatlarıyla ve toplumlarla ve ahlâk düzenleriyle ilgili olduğu için tasavvuf Peygamber Efendimiz'in zamanında da tabii olarak vardı. tasavvuf Peygamber Efendimiz'in zamanında da tabii olarak vardı. Şimdi de var, bundan sonra da var olacak, böyle olması normal.Şimdi de var, bundan sonra da var olacak, böyle olması normal. Soruyu soran kardeşiniz güzel sormuş; Soruyu soran kardeşiniz güzel sormuş;

"İlk devirlerdeki tasavvufi hareketle bugünkünün birleştiği-ayrıldığı noktalar var mıdır? "İlk devirlerdeki tasavvufi hareketle bugünkünün birleştiği-ayrıldığı noktalar var mıdır? Varsa bunlar nelerdir?" diye soruyor. Evet [vardır.]Varsa bunlar nelerdir?" diye soruyor.

Evet [vardır.]
Kavramlar, sosyal müesseseler tarih boyunca gelişme gösterirler, aynı şekilde kalmazlar,Kavramlar, sosyal müesseseler tarih boyunca gelişme gösterirler, aynı şekilde kalmazlar, mutlaka değişikliklere uğrarlar. Diller de değişikliklere uğrar.mutlaka değişikliklere uğrarlar. Diller de değişikliklere uğrar. Yani Kur'ân-ı Kerîm'in terminolojisini aynen bugün kullanmıyoruz. Yani Kur'ân-ı Kerîm'in terminolojisini aynen bugün kullanmıyoruz. Bugünün terminolojisiyle Kur'ân-ı Kerîm'i aynen tercüme edemeyiz,Bugünün terminolojisiyle Kur'ân-ı Kerîm'i aynen tercüme edemeyiz, yani kelimelere yüklenilen kavramlar farklılaşmıştır. yani kelimelere yüklenilen kavramlar farklılaşmıştır. Kavramların gelişmesiyle, tarih boyunca değişmesiyle ilgili hatırınızda kalsın,Kavramların gelişmesiyle, tarih boyunca değişmesiyle ilgili hatırınızda kalsın, sohbet mahiyetinde konuşuyoruz, diye söyleyeyim. sohbet mahiyetinde konuşuyoruz, diye söyleyeyim.

Mesela imam. İmam kelimesi bugün bizde olağan ve sıradan bir mesleği ifade ediyor; Mesela imam. İmam kelimesi bugün bizde olağan ve sıradan bir mesleği ifade ediyor; bir camide görevli insan. Fakat İslâm'ın ilk devrinde böyle değildi.bir camide görevli insan. Fakat İslâm'ın ilk devrinde böyle değildi. İslâm'ın ilk devrinde imam "önder" demekti. İmâmü'l-müslimîn,İslâm'ın ilk devrinde imam "önder" demekti. İmâmü'l-müslimîn, "müslümanların en başındaki kimse" demekti, önderi demekti."müslümanların en başındaki kimse" demekti, önderi demekti. Ama bugün nihayet camide ön tarafa geçipte en ön safdan biraz daha öndeki önder. Ama bugün nihayet camide ön tarafa geçipte en ön safdan biraz daha öndeki önder. Eskiden imam denildiği zaman duyulan saygınlık yıpranmış,Eskiden imam denildiği zaman duyulan saygınlık yıpranmış, kelime kavramda biraz değişiklik göstermiştir. kelime kavramda biraz değişiklik göstermiştir.

Farsça'dan gelen bir hoca kelimesi var. Farsça'dan gelen bir hoca kelimesi var. Aslı hâce, yani dudağı yuvarlatarak bir hâ harfi telaffuzu,Aslı hâce, yani dudağı yuvarlatarak bir hâ harfi telaffuzu, sonra uzun bir a: Hâce.sonra uzun bir a: Hâce. Hâce Farsça'da "soylu kimse" demek; vezirlere, yüksek, asil, soylu kimselere verilen bir isim.Hâce Farsça'da "soylu kimse" demek; vezirlere, yüksek, asil, soylu kimselere verilen bir isim. Sonradan bu Türkiye'de değişe değişe hoca, normal tabii bir terim hâline gelmiştir.Sonradan bu Türkiye'de değişe değişe hoca, normal tabii bir terim hâline gelmiştir. Yine ya "camide görevli kimse" ya da "bir okulda çocuklara ders öğreten sıradan bir kimse" demektir. Yine ya "camide görevli kimse" ya da "bir okulda çocuklara ders öğreten sıradan bir kimse" demektir.

Tabii tasavvuf da tarih boyunca üç kıtaya, İslâm'ın genellikle yayılmış olduğu üç kıtaya, Tabii tasavvuf da tarih boyunca üç kıtaya, İslâm'ın genellikle yayılmış olduğu üç kıtaya, Asya, Avrupa, Afrika, buralara yayılmıştır ve yayıldığı yerlerdeki farklı kültürlerin Asya, Avrupa, Afrika, buralara yayılmıştır ve yayıldığı yerlerdeki farklı kültürlerin renklerinden tasavvufun beyazlığına renkler girmiştir. renklerinden tasavvufun beyazlığına renkler girmiştir. Hani hanımlar, beyaz çamaşırları renklilerle yıkarlarsa ne olur, bilirler. Hani hanımlar, beyaz çamaşırları renklilerle yıkarlarsa ne olur, bilirler. Yani renkli çamaşırlar beyazları boyar, istenmeyen durumlar meydana gelir. Yani renkli çamaşırlar beyazları boyar, istenmeyen durumlar meydana gelir.

Onun için tasavvuf, bir kere Peygamber Efendimiz'in zamanından bu zamana 14 asır geçmiş. Onun için tasavvuf, bir kere Peygamber Efendimiz'in zamanından bu zamana 14 asır geçmiş. On dört asır büyük bir zamandır. Bir şeyi aynen korumak kolay değildir. On dört asır büyük bir zamandır. Bir şeyi aynen korumak kolay değildir. Demir bile bu kadar asır, zaman zarfında küflenir, toz toprak olur.Demir bile bu kadar asır, zaman zarfında küflenir, toz toprak olur. Taş aşınır, binalar yıkılır, ağaçlar çürür. İnsanlar 14 asır kullanmışlar,Taş aşınır, binalar yıkılır, ağaçlar çürür. İnsanlar 14 asır kullanmışlar, elbette değişikliğe uğrayacak, uğramıştır.elbette değişikliğe uğrayacak, uğramıştır. Bir de çok geniş sahalara yayılmıştır, çeşitli kültürlerin renklerinden etkilenmiştir. Bir de çok geniş sahalara yayılmıştır, çeşitli kültürlerin renklerinden etkilenmiştir. Onun için bugün bir Mısır tasavvufuyla bir Orta Asya tasavvufu, Onun için bugün bir Mısır tasavvufuyla bir Orta Asya tasavvufu, bir Afrika, mesela Cezayir, Fas tasavvufu arasında üslup farkları meydana gelmiştir. bir Afrika, mesela Cezayir, Fas tasavvufu arasında üslup farkları meydana gelmiştir.

Tabii konu ilahî ve dinî gerçekler olunca, yani imana taalluk eden,Tabii konu ilahî ve dinî gerçekler olunca, yani imana taalluk eden, Allah'ın rızasını kazanmaya taalluk eden gerçekler olunca biz orada değişiklikleriAllah'ın rızasını kazanmaya taalluk eden gerçekler olunca biz orada değişiklikleri tabii karşılayamayız.tabii karşılayamayız. Yani namaz değişse değişmesinden memnun olmayız.Yani namaz değişse değişmesinden memnun olmayız. Oruç değişse, hac değişse memnun olmayız.Oruç değişse, hac değişse memnun olmayız. Çünkü bunun değişmesinin de doğru olmadığına dair zaten hadîs-i şerîfler vardır.Çünkü bunun değişmesinin de doğru olmadığına dair zaten hadîs-i şerîfler vardır. Dinin aynen aslının korunması önemli bir husustur; bozulması ve dinde olmayan şeylerinDinin aynen aslının korunması önemli bir husustur; bozulması ve dinde olmayan şeylerin sonradan ortaya çıkması bid'at diye adlandırılır. sonradan ortaya çıkması bid'at diye adlandırılır. Onun için bid'atlar, mesela hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;Onun için bid'atlar, mesela hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; "Sonradan ortaya çıkmış şeylere bid'at denir." "Sonradan ortaya çıkmış şeylere bid'at denir." Peygamber Efendimiz'in zamanında yok sonradan ortaya çıkmış. Peygamber Efendimiz'in zamanında yok sonradan ortaya çıkmış. "Her bid'at dalâlettir yani sapıklıktır, her dalâlet sahibiyle beraber insanı cehenneme götürür, "Her bid'at dalâlettir yani sapıklıktır, her dalâlet sahibiyle beraber insanı cehenneme götürür, cehenneme gidicidir,cehenneme gidicidir, cehennemdedir." Ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâri. buyrulmuştur. cehennemdedir." Ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâri. buyrulmuştur.

O halde önemli bir unsur ileO halde önemli bir unsur ile yani dinin aslının Allah'ın rızasına ermek için aynen korunması fikriyle,yani dinin aslının Allah'ın rızasına ermek için aynen korunması fikriyle, zaman ve mekân içinde olayların değişmesi olayı arasında bir farklılık vardır ve değişme olmuştur.zaman ve mekân içinde olayların değişmesi olayı arasında bir farklılık vardır ve değişme olmuştur. Bu değişmeden dolayı tasavvuf çeşitlenmiştir, yollar çoğalmıştır veBu değişmeden dolayı tasavvuf çeşitlenmiştir, yollar çoğalmıştır ve değişmelerin karşısında da asıl çizgiye getirme çalışmaları ve gayretleri, niyetleri olmuştur.değişmelerin karşısında da asıl çizgiye getirme çalışmaları ve gayretleri, niyetleri olmuştur. Bunu da tabii takdirle karşılamak gerekiyor. Bunu da tabii takdirle karşılamak gerekiyor.

Bozulmuş olan yollara misal olmak üzere mesela diyor ki bir Osmanlı şairi; Bozulmuş olan yollara misal olmak üzere mesela diyor ki bir Osmanlı şairi; "Işkını açmaya mey nûş edeler." Mey "içki" demek biliyorsunuz."Işkını açmaya mey nûş edeler." Mey "içki" demek biliyorsunuz. Işkını, yani Allah'ın aşkını. Işkını açmaya yani biraz âşıkâne durumun heyecanlanması, Işkını, yani Allah'ın aşkını. Işkını açmaya yani biraz âşıkâne durumun heyecanlanması, gelişmesi için, aşkullahın, muhabbetullahın ziyadeleşmesi için mey nûş edeler. gelişmesi için, aşkullahın, muhabbetullahın ziyadeleşmesi için mey nûş edeler. Tabii biz kızıyoruz hemen, yani böyle diyen adama ve böyle bir olaya reaksiyon gösteriyoruz; Tabii biz kızıyoruz hemen, yani böyle diyen adama ve böyle bir olaya reaksiyon gösteriyoruz;

Ne demek, içki haram! Hem aşkullah muhabbetullah deniyor, Ne demek, içki haram! Hem aşkullah muhabbetullah deniyor, Hem Allah adı anılıyor işin içinde hem de haram olan bir şeyde bu yapılmaya çalışılıyor, Hem Allah adı anılıyor işin içinde hem de haram olan bir şeyde bu yapılmaya çalışılıyor, böyle şey olur mu? böyle şey olur mu?

Olmaz. Yani birlikte adam güzel nağmeler söylesin diye bir tek atıp, mevlüthan Olmaz. Yani birlikte adam güzel nağmeler söylesin diye bir tek atıp, mevlüthan bir kadeh atıpta mevlüt söylemeye öyle gelirse, bir kadeh atıpta mevlüt söylemeye öyle gelirse, ağzı içki kokarsa olur mu yani.ağzı içki kokarsa olur mu yani. Sesi güzel çıksın, utanmasın oturan şeylerden diye... Böyle bozulmalar olmuştur. Sesi güzel çıksın, utanmasın oturan şeylerden diye... Böyle bozulmalar olmuştur.

Mesela Arnavutluk'ta bir tasavvufi müesseseyi Mesela Arnavutluk'ta bir tasavvufi müesseseyi Cumhuriyet gazetesinin yazarlarından birisi ziyarete gitmiş.Cumhuriyet gazetesinin yazarlarından birisi ziyarete gitmiş. Çok seneler önce, yani belki 25 sene önce bir olay, Çok seneler önce, yani belki 25 sene önce bir olay, Cumhuriyet gazetesinde röportaj dikkatimi çekmişti.Cumhuriyet gazetesinde röportaj dikkatimi çekmişti. O tasavvufi müessesenin başındaki kişi Cumhuriyet gazetesinin muhabirini hoş karşılamışO tasavvufi müessesenin başındaki kişi Cumhuriyet gazetesinin muhabirini hoş karşılamış ve rakı ikram etmiş, sulandırmışlar beraber içmişler mesela.ve rakı ikram etmiş, sulandırmışlar beraber içmişler mesela. Buna tabii iyi bir şey gözüyle bakmak mümkün değil. Buna tabii iyi bir şey gözüyle bakmak mümkün değil.

Bu günün olaylarından birisi. Bir tüccar arkadaş anlatıyor.Bu günün olaylarından birisi. Bir tüccar arkadaş anlatıyor. Sakallı bir kimse varmış, dükkanlarının bulunduğu handa,Sakallı bir kimse varmış, dükkanlarının bulunduğu handa, bir başka kimsenin yanında çalışan sakallı bir genç.bir başka kimsenin yanında çalışan sakallı bir genç. Aktifmiş, namazlıymış, sakallıymış, cübbeliymiş, sarıklıymış.Aktifmiş, namazlıymış, sakallıymış, cübbeliymiş, sarıklıymış. Beş vakit namazı camide kılmak için işinin arasında kalkıp hemen camiye gidiyormuş. Beş vakit namazı camide kılmak için işinin arasında kalkıp hemen camiye gidiyormuş. Başka işyerlerindeki çırakları filan da derleyip toparlamaya çalışıyormuş. Başka işyerlerindeki çırakları filan da derleyip toparlamaya çalışıyormuş. Onları da namaza alıştırmaya, onları da camiye götürmeye çalışıyormuş. Güzel... Onları da namaza alıştırmaya, onları da camiye götürmeye çalışıyormuş. Güzel...

Fakat sonra bu çocuk sakalı kesmiş, cübbeyi terk etmiş, namazı da bırakmış,Fakat sonra bu çocuk sakalı kesmiş, cübbeyi terk etmiş, namazı da bırakmış, camiye gelmekten de vazgeçmiş.camiye gelmekten de vazgeçmiş. Demişler ki; "Hayrola, ne oldu sana? Demişler ki;

"Hayrola, ne oldu sana?

Nasıl söylediğini, durumunu nasıl izah ettiğini bilmiyorum ama bir tasavvufî sisteme girmiş, Nasıl söylediğini, durumunu nasıl izah ettiğini bilmiyorum ama bir tasavvufî sisteme girmiş, ondan sonra bu değişiklik kendisinde meydana gelmiş. ondan sonra bu değişiklik kendisinde meydana gelmiş.

Aradan bir zaman geçtikten sonra, bunu bana anlatan tüccar arkadaşa, Aradan bir zaman geçtikten sonra, bunu bana anlatan tüccar arkadaşa, kendisinde bu değişiklik olduktan bir zaman sonra demiş ki; kendisinde bu değişiklik olduktan bir zaman sonra demiş ki;

"Bizim baba!" diyor, yani o tasavvufî müessesenin başındaki kişi."Bizim baba!" diyor, yani o tasavvufî müessesenin başındaki kişi. "Bizim baba bu akşam falanca yerde toplantı yapacak, siz de buyurun." "Bizim baba bu akşam falanca yerde toplantı yapacak, siz de buyurun."

"Olur!" demiş, hemen adresi ver geleyim. O daveti yaptıktan sonra gitmiş."Olur!" demiş, hemen adresi ver geleyim. O daveti yaptıktan sonra gitmiş. Bana bu olayı anlatan tüccar kardeşimin tezgahtarı demiş ki; Bana bu olayı anlatan tüccar kardeşimin tezgahtarı demiş ki;

"Abi, sen yanlış iş yapıyorsun! Onun babası pek hayırlı bir adam olmasa gerek."Abi, sen yanlış iş yapıyorsun! Onun babası pek hayırlı bir adam olmasa gerek. Çünkü onu namazdan alıkoydu, doğru yoldan ayırdı. Yani sen oraya gitmesen?" Çünkü onu namazdan alıkoydu, doğru yoldan ayırdı. Yani sen oraya gitmesen?"

"Yok!" demiş, "Bu fırsatı kaçırırmıyım. "Yok!" demiş, "Bu fırsatı kaçırırmıyım. Ben onu merak ediyorum, yani bu namaz kılan insanı namazdan ayıranı merak ediyorum.Ben onu merak ediyorum, yani bu namaz kılan insanı namazdan ayıranı merak ediyorum. Onun için özellikle gidiyorum." demiş. Şimdi o akşamı anlatıyor.Onun için özellikle gidiyorum." demiş.

Şimdi o akşamı anlatıyor.
"Kalktık gittik verilen adrese." diyor. "Tam arabamızla evin yakınına geldik ezan okundu."Kalktık gittik verilen adrese." diyor. "Tam arabamızla evin yakınına geldik ezan okundu. Tereddüt ettik camiye mi girelim eve mi girelim?Tereddüt ettik camiye mi girelim eve mi girelim? Cami bir mahalle camisi, belki tenhadadır, üç beş kişiyle namaz kılınıyordur,Cami bir mahalle camisi, belki tenhadadır, üç beş kişiyle namaz kılınıyordur, içeride büyük kalabalık vardır, daha kalabalıkla namaz kılınır diye içeride büyük kalabalık vardır, daha kalabalıkla namaz kılınır diye ezan okunduğu sırada kapıyı çalmışlar, hemen içeri girmişler. ezan okunduğu sırada kapıyı çalmışlar, hemen içeri girmişler. Kalabalık onlardan önce gelmiş, izdiham, büyük bir izdiham var ve bir şahıs konuşuyor; Kalabalık onlardan önce gelmiş, izdiham, büyük bir izdiham var ve bir şahıs konuşuyor; Aşkullahtan, muhabbetullahtan filan bahsediyormuş. Aşkullahtan, muhabbetullahtan filan bahsediyormuş.

Konuşmuş konuşmuş, konuşmuş konuşmuş... ama akşamın da bir belli vakti var. Konuşmuş konuşmuş, konuşmuş konuşmuş... ama akşamın da bir belli vakti var. Tabii bir zaman sonra bizimkiler rahatsız olmaya başlamışlar.Tabii bir zaman sonra bizimkiler rahatsız olmaya başlamışlar. Yani ne olacak bizim akşam namazı filan diye.Yani ne olacak bizim akşam namazı filan diye. Nihayet bakmışlar ki ikaz etmezlerse namaz tehlikeye girecek. Demişler ki; Nihayet bakmışlar ki ikaz etmezlerse namaz tehlikeye girecek. Demişler ki;

"Efendim, akşam namazı kılmadık. Ne oluyor akşam namazı?" "Efendim, akşam namazı kılmadık. Ne oluyor akşam namazı?"

Adam şöyle biraz bir bozulmuş, konuşmayı kesmiş bir bakmış, bir de ev sahibine bakmış, Adam şöyle biraz bir bozulmuş, konuşmayı kesmiş bir bakmış, bir de ev sahibine bakmış, bir de bu çocuğa bakmış, "Nereden getirdiniz bu hamları?" filan gibilerden... bir de bu çocuğa bakmış, "Nereden getirdiniz bu hamları?" filan gibilerden...

Abdest alacağız daha demişler, namaz kılacağız. Abdest alacağız daha demişler, namaz kılacağız.

"Şunlara gösterin musluğu." demiş. "Şunlara gösterin musluğu." demiş.

Tabii gitmişler abdest almaya, o da, çağıran da artık utanmış o da abdest almış. Tabii gitmişler abdest almaya, o da, çağıran da artık utanmış o da abdest almış. Neyse beraber namazı kılmışlar gelmişler. Demiş; "Evlat ne yaptınız?" Islandık baba. Neyse beraber namazı kılmışlar gelmişler. Demiş;

"Evlat ne yaptınız?"

Islandık baba.

"Islandık baba" demiş. "E evladım ben sana demedim mi, insan çamurdan yaratılmıştır "Islandık baba" demiş.

"E evladım ben sana demedim mi, insan çamurdan yaratılmıştır
suyla oynamaya pek gelmez. suyla oynamaya pek gelmez. Topraktan yaratıldığı için pek oynamaya gelmez. Ne gafil adamlarsınız!Topraktan yaratıldığı için pek oynamaya gelmez. Ne gafil adamlarsınız! Biz burada aşkullahtan, muhabbetullahtan bahsediyoruz, siz namazla niyazla uğraşıyorsunuz.Biz burada aşkullahtan, muhabbetullahtan bahsediyoruz, siz namazla niyazla uğraşıyorsunuz. Ben 25 yıl önce bir kılmıştım. Haydi bakalım siz de bir zaman gelir uslanırsınız belki.Ben 25 yıl önce bir kılmıştım. Haydi bakalım siz de bir zaman gelir uslanırsınız belki. Kılın bakalım!" demiş. Yani adam 25 yıldır namaz kılmadığını da,Kılın bakalım!" demiş. Yani adam 25 yıldır namaz kılmadığını da, namaza da karşı olduğunu itiraf etmiş. namaza da karşı olduğunu itiraf etmiş.

Tabii böyle bir durum, az çok İslâm kültürü almış olan herkesi infiâle sevkeder. Neden? Tabii böyle bir durum, az çok İslâm kültürü almış olan herkesi infiâle sevkeder.

Neden?

Çünkü bizim dinimizin temel taşları farzlardır.Çünkü bizim dinimizin temel taşları farzlardır. Bu farzlar çiğnendiği zaman hiçbir yol güzel bir yol olmaz.Bu farzlar çiğnendiği zaman hiçbir yol güzel bir yol olmaz. Allah'ın emirleri tutulmadığı zaman, Allah'ın emirlerine aykırı hareket edildiği zamanAllah'ın emirleri tutulmadığı zaman, Allah'ın emirlerine aykırı hareket edildiği zaman o yola doğru bir yol denmez. o yola doğru bir yol denmez. Bu şeyin, pınarın kaynağından çıkmasından sonra aşağılarda karışması hatta lağımlarında Bu şeyin, pınarın kaynağından çıkmasından sonra aşağılarda karışması hatta lağımlarında artık oraya akıtılması gibi bir durumdur. artık oraya akıtılması gibi bir durumdur. Yani pınar yukarıda iyiydi ama aşağıda pis sularla, şeylerle karıştı içilmek, Yani pınar yukarıda iyiydi ama aşağıda pis sularla, şeylerle karıştı içilmek, kullanılmak şöyle dursun belki mikroplu, zararlı bir hâle geldi.kullanılmak şöyle dursun belki mikroplu, zararlı bir hâle geldi. Tabii bu durumdan ilk önce hakikî dindar insanlar rahatsız olmuştur Tabii bu durumdan ilk önce hakikî dindar insanlar rahatsız olmuştur ve bu gibi insanlarla gerçek mücadeleyi onlar vermişlerdir. ve bu gibi insanlarla gerçek mücadeleyi onlar vermişlerdir.

Böylece şu gerçeği soru soranlara misallerle anlatmış oluyoruz. Böylece şu gerçeği soru soranlara misallerle anlatmış oluyoruz. Evet, tasavvufun öncesi sonrası vardır, son devirlerde de bozulmuş şekilleri görülebiliyor.Evet, tasavvufun öncesi sonrası vardır, son devirlerde de bozulmuş şekilleri görülebiliyor. Umumiyetle cahil toplumlarda, umumiyetle İslâmî eğitimin tam yapılmadığı, Umumiyetle cahil toplumlarda, umumiyetle İslâmî eğitimin tam yapılmadığı, mahalli kültürlerin kuvvetli olduğu kenar köşe yerlerde bunun böyle yerleştiğini görüyoruz. mahalli kültürlerin kuvvetli olduğu kenar köşe yerlerde bunun böyle yerleştiğini görüyoruz. Bu işin yozlaşmasıdır, bozulmuş tarafıdır. Bu işin yozlaşmasıdır, bozulmuş tarafıdır.

Gelelim biz tasavvufun İslam'da olup olmadığına. Gelelim biz tasavvufun İslam'da olup olmadığına. Yani tasavvuf Kur'ân-ı Kerîm'de, Peygamber Efendimiz'in sünneti seniyesinde var mıdır yok mudur? Yani tasavvuf Kur'ân-ı Kerîm'de, Peygamber Efendimiz'in sünneti seniyesinde var mıdır yok mudur?

Neden bu soruyu soruyoruz kendi kendimize? Neden bu soruyu soruyoruz kendi kendimize?

Çünkü bizim dinimizin iki kaynağı var; birisi Kur'ân-ı Kerîm, ikincisi Peygamber Efendimiz'in Çünkü bizim dinimizin iki kaynağı var; birisi Kur'ân-ı Kerîm, ikincisi Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesi; sözleri, tavsiyeleri, hareketleri, takrîrâtı, vesairesi.sünnet-i seniyyesi; sözleri, tavsiyeleri, hareketleri, takrîrâtı, vesairesi. Tabii icmâ-ı ümmet ve kıyâs-ı fukahâ da var ama, edille-i şerîyyeden daha başkaları da var ama Tabii icmâ-ı ümmet ve kıyâs-ı fukahâ da var ama, edille-i şerîyyeden daha başkaları da var ama ana temel bunlar. ana temel bunlar.

"O halde bunlara göre tasavvuf var mı yok mu?" diye tabii bir soru ortaya atabiliriz. "O halde bunlara göre tasavvuf var mı yok mu?" diye tabii bir soru ortaya atabiliriz.

O zaman tabii ben kesin bir sonuç olarak size, Tasavvuf Kur'ân-ı Kerîm'de vardır, O zaman tabii ben kesin bir sonuç olarak size, Tasavvuf Kur'ân-ı Kerîm'de vardır, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesinde vardır." [diyebilirim.] Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesinde vardır." [diyebilirim.] Hem o kadar vardır ki Peygamber Efendimiz'in hali mutasavvıfânedir.Hem o kadar vardır ki Peygamber Efendimiz'in hali mutasavvıfânedir. Kur'ân-ı Kerîm'in işaret ettiği hayat tarzı tasavvufî hayattır. Kur'ân-ı Kerîm'in işaret ettiği hayat tarzı tasavvufî hayattır. Yani tasavvuf dinin uygulanmasıdır, nazariyatının tatbikata aksetmiş şeklidir, Yani tasavvuf dinin uygulanmasıdır, nazariyatının tatbikata aksetmiş şeklidir, hayatın İslâmî bir tarzda yürütülmesi şeklidirhayatın İslâmî bir tarzda yürütülmesi şeklidir ve Allah'ın emirlerine uygun bir hayatı sürme şeklidir. ve Allah'ın emirlerine uygun bir hayatı sürme şeklidir. Sonuç olarak bunu söylüyorum.Sonuç olarak bunu söylüyorum. Bu sonucun hangi gerekçelere dayandığını detay olarak şimdi açıklayayım. Bu sonucun hangi gerekçelere dayandığını detay olarak şimdi açıklayayım.

Tasavvufta ne vardır? Bir, insanın nefsini eğitmesi, nefsini terbiye etme olayı vardır. Tasavvufta ne vardır?

Bir, insanın nefsini eğitmesi, nefsini terbiye etme olayı vardır.
Bu Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'ın emrettiği bir şeydir, hem de ilk sûrelerde. Bu Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'ın emrettiği bir şeydir, hem de ilk sûrelerde. Yani Kur'ân-ı Kerîm'in Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e ilk indiği zamanlardanYani Kur'ân-ı Kerîm'in Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e ilk indiği zamanlardan itibaren vardır. itibaren vardır. Ve mesela; Bismillâhirrahmânirrahîm. Ve mesela;

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve nefsin ve mâ sevvâhâ fe-elhemehâ fücûrahâ ve takvâhâ kad efleha men zekkâhâ Ve nefsin ve mâ sevvâhâ fe-elhemehâ fücûrahâ ve takvâhâ kad efleha men zekkâhâ ve kad hâbe men dessâhâ. ve kad hâbe men dessâhâ.

Nefse ait âyeti kerîmeler zikreliyor, ve nefsin ve mâ sevvâhâ. Nefse ait âyeti kerîmeler zikreliyor, ve nefsin ve mâ sevvâhâ. Sonra bu nefse Allahu Teâlâ hazretlerinin ilhâmâtından,Sonra bu nefse Allahu Teâlâ hazretlerinin ilhâmâtından, fe-elhemehâ fücûrahâ ve takvâhâ bahsediliyor. fe-elhemehâ fücûrahâ ve takvâhâ bahsediliyor. Ondan sonra kad efleha men zekkâhâ. "Nefsini tezkiye eden felah bulmuştur."Ondan sonra kad efleha men zekkâhâ. "Nefsini tezkiye eden felah bulmuştur." Ve kad hâbe men dessâhâ. "Nefsini tezkiye etmeyen, kirli halde bırakan da felakete uğramıştır." Ve kad hâbe men dessâhâ. "Nefsini tezkiye etmeyen, kirli halde bırakan da felakete uğramıştır." Hâib ve hâsir, zarar ve ziyanda kalmıştır diye buyuruluyor. Hâib ve hâsir, zarar ve ziyanda kalmıştır diye buyuruluyor.

A'lâ sûresinde; Bismillâhirrahmânirrahîm. A'lâ sûresinde;

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Sebbihi's-mi rabbike'l-alellezî haleka fe-sevvâ.Sebbihi's-mi rabbike'l-alellezî haleka fe-sevvâ. Vellezî kaddera fe-hedâ vellezî ahrace'l-mer'â fe-ce'alehû ğusâenVellezî kaddera fe-hedâ vellezî ahrace'l-mer'â fe-ce'alehû ğusâen ahvâ senukri'uke fe-lâ tensâ illâ mâşâallahu innehû ya'lemü'l-cehra ve mâ yahfâ ahvâ senukri'uke fe-lâ tensâ illâ mâşâallahu innehû ya'lemü'l-cehra ve mâ yahfâ ve nüyessiruke lilyüsrâ fe-zekkir in nefe'ati'z-zikrâ seyezzekkeru men yahşâve nüyessiruke lilyüsrâ fe-zekkir in nefe'ati'z-zikrâ seyezzekkeru men yahşâ ve yetecennebüha'l- eşkâ ellezî yasla'n-nâra'l-kübrâ sümme lâve yetecennebüha'l- eşkâ ellezî yasla'n-nâra'l-kübrâ sümme lâ yemûtü fîhâ ve lâ yahyâ. yemûtü fîhâ ve lâ yahyâ. Kad efleha men tezekkâ. Ve zekera's-me rabbihî fe-sallâ... Kad efleha men tezekkâ. Ve zekera's-me rabbihî fe-sallâ...

Burada da nefsini terbiye etmeye dair âyet-i kerîme zikrediliyor. Burada da nefsini terbiye etmeye dair âyet-i kerîme zikrediliyor.

Ve Yusuf sûresinde buyuruluyor ki; Bismillâhirrahmânirrahîm. Ve Yusuf sûresinde buyuruluyor ki;

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve mâ überriü nefsî inne'n-nefse le-emmâratün bi's-sûi illâ mâ rahime rabbî. Ve mâ überriü nefsî inne'n-nefse le-emmâratün bi's-sûi illâ mâ rahime rabbî.

Âyet-i kerîme, nefsin insana kötülükler telkin ettiğini, vesveseler verdiğini,Âyet-i kerîme, nefsin insana kötülükler telkin ettiğini, vesveseler verdiğini, insanları kötü yollara çekmeye çalıştığını;insanları kötü yollara çekmeye çalıştığını; Allah'ın koruduğu kimselerin bu kötü telkinlerin tesirinden Allah'ın koruduğu kimselerin bu kötü telkinlerin tesirinden kendisini sıyırıp kurtarabileceğini anlatıyor. kendisini sıyırıp kurtarabileceğini anlatıyor.

Demek ki âyet-i kerîmelerde insanoğlunda nefis denilen bir varlığın olduğu belirtiliyor. Demek ki âyet-i kerîmelerde insanoğlunda nefis denilen bir varlığın olduğu belirtiliyor. Bu nefsin insana kötü şeyler telkin edeceği, kötü duygular vereceği kiBu nefsin insana kötü şeyler telkin edeceği, kötü duygular vereceği ki buna hevâ-i nefs diyoruz, yani nefsin hevesleri, arzuları, istekleri, hırsları, tamahları...buna hevâ-i nefs diyoruz, yani nefsin hevesleri, arzuları, istekleri, hırsları, tamahları... Bunlardan kurtulmak gerektiği; kurtulanın ancak, nefsini yenebilenin gerçek insan olacağı;Bunlardan kurtulmak gerektiği; kurtulanın ancak, nefsini yenebilenin gerçek insan olacağı; kurtulamayanın da dünya ve âhirette çok büyük zararlara uğrayacağı bildiriliyor. kurtulamayanın da dünya ve âhirette çok büyük zararlara uğrayacağı bildiriliyor.

Demek ki nefis terbiyesi var ve elbette olmalı.Demek ki nefis terbiyesi var ve elbette olmalı. Bugünkü modern anlayışa göre de bir insanın mutlaka bir terbiyeden geçirilmesi gerektiğiBugünkü modern anlayışa göre de bir insanın mutlaka bir terbiyeden geçirilmesi gerektiği gün gibi aşikârdır ve milletlerin yaptıkları masrafların en büyüğü bu tarafadır.gün gibi aşikârdır ve milletlerin yaptıkları masrafların en büyüğü bu tarafadır. Yani bu üniversiteler, bu okullar milyarlarla ancak kurulabiliyor ve bir [kişiye,] sizden birinizin,Yani bu üniversiteler, bu okullar milyarlarla ancak kurulabiliyor ve bir [kişiye,] sizden birinizin, yani yetişmiş bir kimse olarak üniversiteden mezun olduğu zaman yani yetişmiş bir kimse olarak üniversiteden mezun olduğu zaman kendisine yapılan masraflar milyarları buluyor.kendisine yapılan masraflar milyarları buluyor. Tek bir insana! Bir insanın yetişmesi için harcanan masraflar şahıslara bölündüğü, Tek bir insana! Bir insanın yetişmesi için harcanan masraflar şahıslara bölündüğü, maliyeti çıkartıldığı zaman bir insanın milyarlara yetiştiği, milyarlar sarfederek yetiştiği anlaşılıyor. maliyeti çıkartıldığı zaman bir insanın milyarlara yetiştiği, milyarlar sarfederek yetiştiği anlaşılıyor. Demek ki [terbiye] önemli bir şey, yani hayatın vazgeçilmez bir faaliyetiDemek ki [terbiye] önemli bir şey, yani hayatın vazgeçilmez bir faaliyeti ve terbiye edilmiş insanlar faydalı oluyor, terbiye edilmemiş insanlar topluma zararlı oluyor. ve terbiye edilmiş insanlar faydalı oluyor, terbiye edilmemiş insanlar topluma zararlı oluyor.

Yine meseleyi biraz sohbet havasına çekerek, akademiklikten kurtarıp Yine meseleyi biraz sohbet havasına çekerek, akademiklikten kurtarıp biraz daha böyle uyutmayan bir hâle getirmek için olaylar anlatmak istiyorum. biraz daha böyle uyutmayan bir hâle getirmek için olaylar anlatmak istiyorum.

Bizim Ankara'daki bir süper mühendis kardeşimizin, dâhî yani, Bizim Ankara'daki bir süper mühendis kardeşimizin, dâhî yani, çok zeki bir kardeşimizin, herhalde babasından anasından geçmiş, çok zeki bir kardeşimizin, herhalde babasından anasından geçmiş, çoğuğu Amerika'da okula devam ediyor ve sınıfın prezidenti yani sınıf başkanı;çoğuğu Amerika'da okula devam ediyor ve sınıfın prezidenti yani sınıf başkanı; çalışkanlığı ve aklıyla, zekasıyla prezident, sınıf başkanı seçilmişçalışkanlığı ve aklıyla, zekasıyla prezident, sınıf başkanı seçilmiş ve belli günlerde kiliseye götürüyorlar. ve belli günlerde kiliseye götürüyorlar. Belli günlerin sabahlarında çocukları kiliseye götürüyorlar. Belli günlerin sabahlarında çocukları kiliseye götürüyorlar. Bizim dâhî mühendis de, süper mühendis kardeşimiz de çok mutaassıp bir müslüman. Bizim dâhî mühendis de, süper mühendis kardeşimiz de çok mutaassıp bir müslüman. Almanya'da bulunmuş, Amerika'da bulunmuş, bilmediği şey yok maşaallah.Almanya'da bulunmuş, Amerika'da bulunmuş, bilmediği şey yok maşaallah. Derhal kızına demiş ki, "Kiliseye gitmeyeceksin!" Kız da gitmemiş. Derhal kızına demiş ki, "Kiliseye gitmeyeceksin!" Kız da gitmemiş. "Babam müsaade etmiyor ben kiliseye gidemem." demiş okulda. "Babam müsaade etmiyor ben kiliseye gidemem." demiş okulda.

Derhal beni çağırdılar, diyor. Beyefendi buyurun, gelin bakalım. Derhal beni çağırdılar, diyor.

Beyefendi buyurun, gelin bakalım.
Siz çocuğunuzu kiliseye niçin göndermediniz, niye müsaade etmediniz? Siz çocuğunuzu kiliseye niçin göndermediniz, niye müsaade etmediniz? O da diyor ki; "Göndermem, çünkü siz orada Hıristiyanlığı öğretiyorsunuz ben müslümanım.O da diyor ki;

"Göndermem, çünkü siz orada Hıristiyanlığı öğretiyorsunuz ben müslümanım.
Benim inancıma uygun değil." "Oh, sorry! Özür dileriz. Benim inancıma uygun değil."

"Oh, sorry! Özür dileriz.
Biz bunun böyle olduğunu bilmiyorduk. Biz de sandık ki siz dine karşısınız da onun içinBiz bunun böyle olduğunu bilmiyorduk. Biz de sandık ki siz dine karşısınız da onun için çocuğunuzu kiliseye göndermiyorsunuz. çocuğunuzu kiliseye göndermiyorsunuz. Bunun böyle olduğunu bilmiyorduk.Bunun böyle olduğunu bilmiyorduk. O halde bizim okul olarak size, sizin çocuğunuza İslâm'ı öğreten bir hoca bulmak görevimiz.O halde bizim okul olarak size, sizin çocuğunuza İslâm'ı öğreten bir hoca bulmak görevimiz. Bizim size sizin dininizi öğretecek bir din görevlisi bulmak görevimiz, özür dileriz. Bizim size sizin dininizi öğretecek bir din görevlisi bulmak görevimiz, özür dileriz. Biz sandık ki siz dine karşısınız. Ve biz toplum olarak şu kararı vermiş bulunuyoruz ki, Biz sandık ki siz dine karşısınız. Ve biz toplum olarak şu kararı vermiş bulunuyoruz ki, yani dinî eğitim ilkokulda, vicdan eğitimi, kalp eğitimi, bilgi vermekten çok daha önde gelir. yani dinî eğitim ilkokulda, vicdan eğitimi, kalp eğitimi, bilgi vermekten çok daha önde gelir. Biz çocuklara ilkokulda bu eğitimi verebilirsek, sevmeyi öğretebilirsek, Biz çocuklara ilkokulda bu eğitimi verebilirsek, sevmeyi öğretebilirsek, dinî duyguları, mâneviyat duygularını öğretebilirsek bu çocuk faydalı oluyor. dinî duyguları, mâneviyat duygularını öğretebilirsek bu çocuk faydalı oluyor. İlkokulda bunu kaçırdık mı, büluğ çağına erdikten sonra toparlayamıyoruzİlkokulda bunu kaçırdık mı, büluğ çağına erdikten sonra toparlayamıyoruz ve bu eğitimi almamış olan çocuklar anarşist oluyor, topluma zararlı oluyor. ve bu eğitimi almamış olan çocuklar anarşist oluyor, topluma zararlı oluyor. Biz onun için sizi çağırmıştık." demiş ve hakikaten bir hoca bulmuşlar, Biz onun için sizi çağırmıştık." demiş ve hakikaten bir hoca bulmuşlar, İslâm'ı öğreten bir hoca bulmuşlar. İslâm'ı öğreten bir hoca bulmuşlar.

Biliyorsunuz Amerikalıların bu gibi şeyleri [vardır.] Yani [Amerikalılar] dindardır, Biliyorsunuz Amerikalıların bu gibi şeyleri [vardır.] Yani [Amerikalılar] dindardır, Almanlar da öyle, yani dine önem vermişler, kendi dinlerine önem vermişler.Almanlar da öyle, yani dine önem vermişler, kendi dinlerine önem vermişler. Ben Amerika'da, Avustralya'da birçok yerde bunu çok net olarak gördüm. Ben Amerika'da, Avustralya'da birçok yerde bunu çok net olarak gördüm. Fevkalâde dinî yaşantıları kuvvetli insanlar diye not verdim ben kendilerine.Fevkalâde dinî yaşantıları kuvvetli insanlar diye not verdim ben kendilerine. Yani bizlerden hatta belki şuraya giren, şurada beni dinleyen dindar kardeşlerimdenYani bizlerden hatta belki şuraya giren, şurada beni dinleyen dindar kardeşlerimden dinî aktiviteleri dozaj bakımından daha fazladır. dinî aktiviteleri dozaj bakımından daha fazladır. O kadar!.. Haftada bir kiliseye giderler, haftada birkaç akşam toplantılar yaparlar. O kadar!.. Haftada bir kiliseye giderler, haftada birkaç akşam toplantılar yaparlar. Papazlarıyla sıkı temas halindedirler vesaire vesaire filan. Papazlarıyla sıkı temas halindedirler vesaire vesaire filan.

Şimdi bu eğitimin Kur'ân-ı Kerîm'de olduğunu; akla, ilme, mantığa daŞimdi bu eğitimin Kur'ân-ı Kerîm'de olduğunu; akla, ilme, mantığa da uygun olduğunu söylemiş oluyoruz. uygun olduğunu söylemiş oluyoruz.

Nefsin eğitimi, iradenin terbiyesi, bu bir. Sonra ahlakın kazandırılması, [bu iki]. Nefsin eğitimi, iradenin terbiyesi, bu bir. Sonra ahlakın kazandırılması, [bu iki].

Biliyorsunuz eğitim müesseselerinin, öğretim müesseselerinin iki amacı vardır. Biliyorsunuz eğitim müesseselerinin, öğretim müesseselerinin iki amacı vardır. Birisi tâlim, birisi terbiye. Modern tâbirle birisi öğretim birisi eğitim. Birisi tâlim, birisi terbiye. Modern tâbirle birisi öğretim birisi eğitim. Öğretmek bilgi vermektir, yeterli değil. Öğretmenin arkasından eğitmenin de gelmesi lazım.Öğretmek bilgi vermektir, yeterli değil. Öğretmenin arkasından eğitmenin de gelmesi lazım. Yani yetiştirme, terbiye etme meselesinin de olması lazım. Yani yetiştirme, terbiye etme meselesinin de olması lazım. Bu da bir takım güzel vasıfların onlara kazandırılmasıyla oluyor. Bu da bir takım güzel vasıfların onlara kazandırılmasıyla oluyor.

Kur'ân-ı Kerîm'in âyet-i kerîmeleri, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Kur'ân-ı Kerîm'in âyet-i kerîmeleri, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri incelenirse, ahlâk konusunda da pek çok âyet-i kerîme söyleyebiliriz, hadîs-i şerîfleri incelenirse, ahlâk konusunda da pek çok âyet-i kerîme söyleyebiliriz, çok misaller vardır. çok misaller vardır. Pek çok hadîs-i şerîf söyleyebiliriz ve her şeyin aslının, esasının ahlâk olduğu anlaşılıyor.Pek çok hadîs-i şerîf söyleyebiliriz ve her şeyin aslının, esasının ahlâk olduğu anlaşılıyor. Bunun için [detayları] sıkıntı olmasın diye atlayarak geçiyorum. Bunun için [detayları] sıkıntı olmasın diye atlayarak geçiyorum.

Sonra tasavvufta zikir vardır, [bu da üç.] Sonra tasavvufta zikir vardır, [bu da üç.]

Kur'ân-ı Kerîm'de zikir vardır, hadîs-i şerîfte zikir vardır, hem de çok kuvvetli bir tarzda vardır Kur'ân-ı Kerîm'de zikir vardır, hadîs-i şerîfte zikir vardır, hem de çok kuvvetli bir tarzda vardır ve şu salondaki kardeşlerimizin yapmadığı kadar fazla miktarda vardır. ve şu salondaki kardeşlerimizin yapmadığı kadar fazla miktarda vardır. Yani bazıları belki yapıyordur da onların yapmadığı ölçüde kuvvetli çok miktarda vardır.Yani bazıları belki yapıyordur da onların yapmadığı ölçüde kuvvetli çok miktarda vardır. Birkaç tane de misâli zikredeyim. Birkaç tane de misâli zikredeyim.

Yâ eyyühellezîne âmenü'z-kürullâhe zikran kesîrâ ve sebbihûhü bükraten ve esîlâ. Yâ eyyühellezîne âmenü'z-kürullâhe zikran kesîrâ ve sebbihûhü bükraten ve esîlâ. "Ey iman edenler! Allahu Teâlâ hazretlerini çok zikir ile zikreyleyiniz. "Ey iman edenler! Allahu Teâlâ hazretlerini çok zikir ile zikreyleyiniz. Ve sabah akşam onu tesbih ederek vakitlerinizi değerlendiriniz." Ve sabah akşam onu tesbih ederek vakitlerinizi değerlendiriniz."

Ve'z-küri's-me rabbike bükraten ve esîlâ. "Sabah akşam Rabbinin adını zikreyle." Ve'z-küri's-me rabbike bükraten ve esîlâ. "Sabah akşam Rabbinin adını zikreyle."

Başka bir âyet-i kerîme. Ve'z-zâkirînellâhe kesîran ve'z-zâkirât. Başka bir âyet-i kerîme. Ve'z-zâkirînellâhe kesîran ve'z-zâkirât.

Demek ki zikir var, nefsin terbiyesi var, Allah'ı bilmek ve tanımak ile ilgili emirler var. Demek ki zikir var, nefsin terbiyesi var, Allah'ı bilmek ve tanımak ile ilgili emirler var.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hayatına Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hayatına ve sahabe-i kirâmın hayatına bakacak olursak onların hayatlarının da ve sahabe-i kirâmın hayatına bakacak olursak onların hayatlarının da tamamen mutasavvıfâne kelimesiyle anlatabileceğimiz bir hayat olduğunu görürüz. tamamen mutasavvıfâne kelimesiyle anlatabileceğimiz bir hayat olduğunu görürüz. Tasavvufla ilgili bizim fakültemizden talebemiz ve sonrada mesai arkadaşımız olanTasavvufla ilgili bizim fakültemizden talebemiz ve sonrada mesai arkadaşımız olan Süleyman Ateş'in bir kitabı vardır. O bir bölüm ayırmış orada güzel açıklıyor.Süleyman Ateş'in bir kitabı vardır. O bir bölüm ayırmış orada güzel açıklıyor. Yani Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mutasavvıfâne hayatını çok güzel, Yani Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mutasavvıfâne hayatını çok güzel, sayfalar halinde çok güzel tasvir eylemiş.sayfalar halinde çok güzel tasvir eylemiş. Onu da geçiyorum yani uzun detayı.Onu da geçiyorum yani uzun detayı. Zaten itiraz edilemeyecek kadar kuvvetli olan konularda delil vermeyi lüzumsuz görüyorum. Zaten itiraz edilemeyecek kadar kuvvetli olan konularda delil vermeyi lüzumsuz görüyorum. İki kere iki dört ettiğine göre ispata çalışmaya lüzum yok. İki kere iki dört ettiğine göre ispata çalışmaya lüzum yok.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz mutasavvıfâne bir hayat geçirmiştir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz mutasavvıfâne bir hayat geçirmiştir. Daha doğrusu meseleyi şöyle de anlatabiliriz. Mutasavvıf dediğimiz insanlar, Daha doğrusu meseleyi şöyle de anlatabiliriz. Mutasavvıf dediğimiz insanlar, amaçları Peygamber Efendimiz'in hali ile hallenmek olduğu için, amaçları Peygamber Efendimiz'in hali ile hallenmek olduğu için, aynen o hali uyguladıklarından mutasavvıf dediğimiz insanlar ile Peygamber Efendimiz'in hayatıaynen o hali uyguladıklarından mutasavvıf dediğimiz insanlar ile Peygamber Efendimiz'in hayatı arasında bir benzerlik, özdeşlik görüyoruz. arasında bir benzerlik, özdeşlik görüyoruz. Yani Peygamber Efendimiz elbette daha sonraki asırlardaki mutasavvıflardan etkilenmiş değil de Yani Peygamber Efendimiz elbette daha sonraki asırlardaki mutasavvıflardan etkilenmiş değil de daha sonraki asırlardaki mutasavvıflar elbet Peygamber Efendimiz'den etkilenmiştir. daha sonraki asırlardaki mutasavvıflar elbet Peygamber Efendimiz'den etkilenmiştir. Ama yani daha sonraki asırların mutasavvıflarının hayatını incelediğimizde Ama yani daha sonraki asırların mutasavvıflarının hayatını incelediğimizde çıkan manzarayı hadîs-i şerîflerde, çıkan manzarayı hadîs-i şerîflerde, Peygamber Efendimiz'in hayatını anlatan eserlerdeki, siyer kitaplarındaki manzarayla özdeş Peygamber Efendimiz'in hayatını anlatan eserlerdeki, siyer kitaplarındaki manzarayla özdeş ve aynı olarak görüyoruz. ve aynı olarak görüyoruz. Demek ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hayatı mutasavvıfâne imiş. Demek ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hayatı mutasavvıfâne imiş.

Şimdi, size tavsiye etmeyi düşünüyorum yani yapmıyorsanız Şimdi, size tavsiye etmeyi düşünüyorum yani yapmıyorsanız mutlaka buna bir vakit ayırmanızı rica edeceğim. mutlaka buna bir vakit ayırmanızı rica edeceğim.

İslâm'ı en iyi anlamak için [ne yapmak lazım?] Biliyorsunuz İslâm hakkında çeşitli yorumlar, İslâm'ı en iyi anlamak için [ne yapmak lazım?]

Biliyorsunuz İslâm hakkında çeşitli yorumlar,
çeşitli cereyanlar olabiliyor.çeşitli cereyanlar olabiliyor. Bunların bir kısmı duyuyorsunuz ve bunlarla ilgili sorular da bize zaman zaman geliyor.Bunların bir kısmı duyuyorsunuz ve bunlarla ilgili sorular da bize zaman zaman geliyor. İslâm'ı en iyi anlamak için İslâm'ı en iyi anlamak için Kur'ân-ı Kerîm bilgimizi, tefsir kitaplarını okuyarak, arttırmamız lazım, bu bir. Kur'ân-ı Kerîm bilgimizi, tefsir kitaplarını okuyarak, arttırmamız lazım, bu bir.

Muhterem kardeşlerim! Mealle olmaz, yani meal son derece tehlikeli olur. Muhterem kardeşlerim!

Mealle olmaz, yani meal son derece tehlikeli olur.
Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'in ihtiva ettiği mânaları meal taşıyamaz. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'in ihtiva ettiği mânaları meal taşıyamaz. Bu küçük terazi o kadar ağır yükü çekemez.Bu küçük terazi o kadar ağır yükü çekemez. Onun için Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri en mufassal şekilde anlatılan kaynaklardan öğrenilmelidir, Onun için Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri en mufassal şekilde anlatılan kaynaklardan öğrenilmelidir, en muhtasar şekilde anlatılırsa anlaşılmaz.en muhtasar şekilde anlatılırsa anlaşılmaz. Yani anlatmak için geniş bilgi vermek lazım ve bilimsel araştırmada daYani anlatmak için geniş bilgi vermek lazım ve bilimsel araştırmada da esas bütün detayı tespit etmektir. esas bütün detayı tespit etmektir. Yani bir üniversite çatısı altında bunu belki söylemeye lüzum yok amaYani bir üniversite çatısı altında bunu belki söylemeye lüzum yok ama bir kimse bir konuyu araştırma yapacaksa ilk adımları o konu hakkında bütün detayı toplamaktır.bir kimse bir konuyu araştırma yapacaksa ilk adımları o konu hakkında bütün detayı toplamaktır. Bütün malzemeyi toplar; malzemeyi toplamak, malzemeyi sınıflandırmak vesaire filan gibi Bütün malzemeyi toplar; malzemeyi toplamak, malzemeyi sınıflandırmak vesaire filan gibi safhalardan geçtikten sonra bilimsel araştırma ortaya koyar. safhalardan geçtikten sonra bilimsel araştırma ortaya koyar.

O halde Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmek istiyorsak lütfen mealle yetinmeyin. O halde Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmek istiyorsak lütfen mealle yetinmeyin. Meal hiçbirşeyi anlatmaz. Sonra meali yapan da sizin gibi bir insandır, Meal hiçbirşeyi anlatmaz. Sonra meali yapan da sizin gibi bir insandır, 30 tane mânadan bir tanesini seçmiştir belki de en olmadığını seçmiştir. 30 tane mânadan bir tanesini seçmiştir belki de en olmadığını seçmiştir. Yani bir sürü mâna var, size 29 tanesini söyleyemiyor bir seçme yapmış. Yani bir sürü mâna var, size 29 tanesini söyleyemiyor bir seçme yapmış.

Güveniyor musunuz onun seçmesine? Güvenemezsiniz.Güveniyor musunuz onun seçmesine?

Güvenemezsiniz.
Onun için detaylı kitaptan Kur'ân-ı Kerîm'i öğreneceksiniz. Ayrıca benim tavsiye ettiğim size,Onun için detaylı kitaptan Kur'ân-ı Kerîm'i öğreneceksiniz. Ayrıca benim tavsiye ettiğim size, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnet-i seniyyesini, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnet-i seniyyesini, hadîs-i şerîflerini çok okuyacaksınız ve o kültürü almaya çalışacaksınız. hadîs-i şerîflerini çok okuyacaksınız ve o kültürü almaya çalışacaksınız.

Benim tespit ettiğim husus şudur: Mesela Pakistanlı bir insanla karşılaşıyoruz, tamamen uyuşuyoruz.Benim tespit ettiğim husus şudur: Mesela Pakistanlı bir insanla karşılaşıyoruz, tamamen uyuşuyoruz. Avustralyalı bir müslümanla karşılaşıyoruz tamamen uyuşabiliyoruz.Avustralyalı bir müslümanla karşılaşıyoruz tamamen uyuşabiliyoruz. İngiliz müslüman olmuş bir kimseyle, Amerikalı bir kimseyle karşılaşıyoruz tamamen uyuşuyoruz.İngiliz müslüman olmuş bir kimseyle, Amerikalı bir kimseyle karşılaşıyoruz tamamen uyuşuyoruz. Mesela Ömer Faruk Abdullah, Amerikalı bir profesör.Mesela Ömer Faruk Abdullah, Amerikalı bir profesör. Harem-i Şerîf'te, ben bunu Karadenizli bir kardeşimiz sandım. Harem-i Şerîf'te, ben bunu Karadenizli bir kardeşimiz sandım. Sakal bırakmış; tipi, tavrı, hali, şekli tamamen [Karadenizli.] Dedim, nerelisiniz? Sakal bırakmış; tipi, tavrı, hali, şekli tamamen [Karadenizli.]

Dedim, nerelisiniz?

Dediler, bu Türkçe bilmez, Amerikalıdır. Sonradan tanıştık. Dediler, bu Türkçe bilmez, Amerikalıdır. Sonradan tanıştık.

Yani bir bilimsel soru olarak, bu dünyanın muhtelif yerlerinde olan Yani bir bilimsel soru olarak, bu dünyanın muhtelif yerlerinde olan insanları biribirine benzeştiren nedir? insanları biribirine benzeştiren nedir?

Bunları biribirleriyle aynı kılan sünnet-i seniyye kültürüdür. Bunları biribirleriyle aynı kılan sünnet-i seniyye kültürüdür. Sünnet-i seniyye yani Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri insanları aynı duruma getiriyor, Sünnet-i seniyye yani Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri insanları aynı duruma getiriyor, birleştiriyor, bir İslâm toplumu meydana getiriyor.birleştiriyor, bir İslâm toplumu meydana getiriyor. Bir İslâm ümmeti, Ümmet-i Muhammed'i meydana getiren sünnet-i Muhammedî'dir, Bir İslâm ümmeti, Ümmet-i Muhammed'i meydana getiren sünnet-i Muhammedî'dir, sünnet-i Muhammediyyedir. sünnet-i Muhammediyyedir. Onun için sünnet-i seniyyeyi son derece dikkatli bir şekilde öğreneceksiniz. Onun için sünnet-i seniyyeyi son derece dikkatli bir şekilde öğreneceksiniz.

Yani bir şahsı tanımak istiyorsanız onun hayatı hakkındaki tespitleri öğrenmeden Yani bir şahsı tanımak istiyorsanız onun hayatı hakkındaki tespitleri öğrenmeden tanımak mümkün olur mu? tanımak mümkün olur mu?

Mümkün değil. O halde bilimsel düşüneceğizMümkün değil. O halde bilimsel düşüneceğiz ve Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in hayatını öğreneceğiz. İkinci kademe bu. ve Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in hayatını öğreneceğiz. İkinci kademe bu.

Bu ikisinde ittifak ediyoruz ve hakikaten de Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmeye çalışıyoruz, Bu ikisinde ittifak ediyoruz ve hakikaten de Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenmeye çalışıyoruz, çalışıyorsunuzdur, hüsn ü zan ediyorum. çalışıyorsunuzdur, hüsn ü zan ediyorum. Ve Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyorsunuzdur inşaallah.Ve Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyorsunuzdur inşaallah. Okumuyorsanız okuyun. Benim söyleyeceğim asıl üçüncü. Okumuyorsanız okuyun.

Benim söyleyeceğim asıl üçüncü.
Sahabe-i kirâmın hayatını okuyun! Sahabe-i kirâmın hayatını okuyunSahabe-i kirâmın hayatını okuyun! Sahabe-i kirâmın hayatını okuyun çünkü İslâm'ı sahâbe-i kirâm kadar iyi anlayabilecek kimi düşünebilirsiniz? çünkü İslâm'ı sahâbe-i kirâm kadar iyi anlayabilecek kimi düşünebilirsiniz?

Peygamber Efendimiz'i görmüş, Kur'ân-ı Kerîm'in inişine şahit olmuş, hayatı beraber yaşamışlar. Peygamber Efendimiz'i görmüş, Kur'ân-ı Kerîm'in inişine şahit olmuş, hayatı beraber yaşamışlar. Yani bu insanlardan daha güzel İslâm'ı yorumlayabilenYani bu insanlardan daha güzel İslâm'ı yorumlayabilen ve hayatına sindirebilen insan düşünülebilir mi? ve hayatına sindirebilen insan düşünülebilir mi?

Onun için büyüklerimiz demişlerdir ki sahâbe-i kirâmın mertebesi Onun için büyüklerimiz demişlerdir ki sahâbe-i kirâmın mertebesi İslâm ümmeti içinde en yüksek mertebedir. Zaten hadîs-i şerîfte de öyle buyuruluyor; İslâm ümmeti içinde en yüksek mertebedir. Zaten hadîs-i şerîfte de öyle buyuruluyor;

Hayru'l-kurûni karnî sümmellezîne yelûnehüm sümmellezîne yelûnehüm. Hayru'l-kurûni karnî sümmellezîne yelûnehüm sümmellezîne yelûnehüm. "En hayırlı devre benim devremdir, asrı saadetimdir, benim bulunduğum zamandır. "En hayırlı devre benim devremdir, asrı saadetimdir, benim bulunduğum zamandır. Ondan sonra gelen nesildir. Sonra ondan sonra gelen nesildir." Ondan sonra gelen nesildir. Sonra ondan sonra gelen nesildir." Yani ashabtır, tabiindir, tebe-i tâbiîndir diye isimlendirmişler. Yani ashabtır, tabiindir, tebe-i tâbiîndir diye isimlendirmişler. Şimdi bu İslâm'ı en iyi tanımak şansına sahip insanların hayatlarını okursanız, okursakŞimdi bu İslâm'ı en iyi tanımak şansına sahip insanların hayatlarını okursanız, okursak ve anlatırsak İslâm'ı en iyi anlama şansına sahip olabiliriz. ve anlatırsak İslâm'ı en iyi anlama şansına sahip olabiliriz.

Değerli gençler! Biz şimdi yirminci yüzyılda İslâm'a bakarken, Değerli gençler!

Biz şimdi yirminci yüzyılda İslâm'a bakarken,
İslâmî olaylara bakarken şaşırabiliriz. Çünkü başka kültürlerin etkisi altında yetişmişiz,İslâmî olaylara bakarken şaşırabiliriz. Çünkü başka kültürlerin etkisi altında yetişmişiz, bizim bakışımız uzaktan bir bakış.bizim bakışımız uzaktan bir bakış. Biz ilkönce bir takım değerler kazanmışız.Biz ilkönce bir takım değerler kazanmışız. Bu değerlere göre zaten yaşıyoruz, bir muktesebatımız var,Bu değerlere göre zaten yaşıyoruz, bir muktesebatımız var, bu muktesebatımızla İslâm'a bakıyoruz. bu muktesebatımızla İslâm'a bakıyoruz. Böyle bir muktesebatla İslâm'a bakan ile İslâm'ın içinde yoğrulup Böyle bir muktesebatla İslâm'a bakan ile İslâm'ın içinde yoğrulup İslamla beraber var olmuş bir nesil aynı olmaz. İslamla beraber var olmuş bir nesil aynı olmaz. O bakımdan sahabe-i kirâmın hayatını öğrenmek ve ondan ibretler almak zorundasınız. O bakımdan sahabe-i kirâmın hayatını öğrenmek ve ondan ibretler almak zorundasınız.

Bu çok önemli ve çok da pedegojik bakımdan tatlı bir şeydir. Bu çok önemli ve çok da pedegojik bakımdan tatlı bir şeydir. Çünkü biliyorsunuz soyut kavramları kavramak zordur. Çünkü biliyorsunuz soyut kavramları kavramak zordur. Soyuttur çünkü soyulmuştur, mücerrettir, kavramak zor olur.Soyuttur çünkü soyulmuştur, mücerrettir, kavramak zor olur. Somut şeyleri anlamak kolaydır. Bir bardak nedir, nasıldır? dediğiniz zaman; Somut şeyleri anlamak kolaydır.

Bir bardak nedir, nasıldır? dediğiniz zaman;

Efendim işte çapları değişebilir, yuvarlak olur, altı biraz daha dar olur,Efendim işte çapları değişebilir, yuvarlak olur, altı biraz daha dar olur, üstü biraz daha geniş olur, bazısı şeffaf olur, bilmem ne bilmem ne filan... üstü biraz daha geniş olur, bazısı şeffaf olur, bilmem ne bilmem ne filan... hiç görmemiş bir insana anlatacağım diye göbeğiniz çatlar. hiç görmemiş bir insana anlatacağım diye göbeğiniz çatlar. Ama "İşte bu bir bardaktır." dediğiniz zaman şöyle evirip çevirirsiniz, Ama "İşte bu bir bardaktır." dediğiniz zaman şöyle evirip çevirirsiniz, bu bardaktır kolayca anlatılır. bu bardaktır kolayca anlatılır.

Demek ki somut, müşahhas şeyleri anlamak kolaydır; Demek ki somut, müşahhas şeyleri anlamak kolaydır; soyut, mücerret şeyleri anlamak zordur, yüksek zekâ, derin kültür ister.soyut, mücerret şeyleri anlamak zordur, yüksek zekâ, derin kültür ister. O halde şeyleri somut şeylerle anlatmaya çalışmak lazım. O halde şeyleri somut şeylerle anlatmaya çalışmak lazım. Bu Kur'an'ın metodudur aynı zamanda. Bu Kur'an'ın metodudur aynı zamanda. Kur'ân-ı Kerîm bize bazı şeyleri anlatırken somut misaller verir yani elle tutulur misaller verir, Kur'ân-ı Kerîm bize bazı şeyleri anlatırken somut misaller verir yani elle tutulur misaller verir, o misallerden anlarız. Ve işin arkasındaki, perdenin arkasındaki derin duyguları oradan yakalarız. o misallerden anlarız. Ve işin arkasındaki, perdenin arkasındaki derin duyguları oradan yakalarız.

Şimdi kardeşimizin okuduğu âyet-i kerîmeler mesela. Şimdi kardeşimizin okuduğu âyet-i kerîmeler mesela. Nûr sûresinin âyet-i kerîmeleri. Orada bir insanın tarifi yapılıyor; Nûr sûresinin âyet-i kerîmeleri. Orada bir insanın tarifi yapılıyor;

Ricâlün. "O insanlar ki..." Ricâlün. "O insanlar ki..." Bu insanlar daha önceki âyet-i kerîmede anlatılan mescidleri ibadet ederek değerlendiren insanlar. Bu insanlar daha önceki âyet-i kerîmede anlatılan mescidleri ibadet ederek değerlendiren insanlar.

Daha önceki âyet-i kerîmede buyuruluyor ki; Bismillâhirrahmânirrahîm. Daha önceki âyet-i kerîmede buyuruluyor ki;

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Allâhu nûru's-semâvâti ve'l-ardı meselü nûrihî ke-mişkâtin fîhâ misbâhun elmüsbâhu Allâhu nûru's-semâvâti ve'l-ardı meselü nûrihî ke-mişkâtin fîhâ misbâhun elmüsbâhu fî zücâcetin ezzücâcetü ke-ennehâ kevkebün dürriyyün yûkadü min şeceratinfî zücâcetin ezzücâcetü ke-ennehâ kevkebün dürriyyün yûkadü min şeceratin mübâraketin zeytûnetin lâ şakiyyetin ve lâ ğarbiyyetin yekâdü zeytühâ yudîü mübâraketin zeytûnetin lâ şakiyyetin ve lâ ğarbiyyetin yekâdü zeytühâ yudîü ve lev lem temseshü nârun nûrun alâ nûrin yehdillâhu li-nûrihî men yeşâü ve lev lem temseshü nârun nûrun alâ nûrin yehdillâhu li-nûrihî men yeşâü ve yadribullâhu'l-emsâle li'n-nâsi vallâhu bi-külli şey'in alîm fî büyûtin ezinellahuve yadribullâhu'l-emsâle li'n-nâsi vallâhu bi-külli şey'in alîm fî büyûtin ezinellahu en türfe'a ve yüzkere fîhe's-mühû yüsebbihu lehû fîhâ bi'l-ğuduvvi ve'l-âsâl. en türfe'a ve yüzkere fîhe's-mühû yüsebbihu lehû fîhâ bi'l-ğuduvvi ve'l-âsâl.

Yani "Öyle evler ki yani mescitler..." Fî büyûtin. Yani "Öyle evler ki yani mescitler..." Fî büyûtin. "O mescitlerde ki" Ezinellahu en türfe'a. "O mescitlerde ki" Ezinellahu en türfe'a. "Bina edilmesine, yükseltilmesine Allah müsaade buyurmuştur." "Bina edilmesine, yükseltilmesine Allah müsaade buyurmuştur." Benim için ibadethane yapılsın müsaade edilmiştir, Allah'ın izniyledir.Benim için ibadethane yapılsın müsaade edilmiştir, Allah'ın izniyledir. Ve yüzkere fîhe's-mühû. "İçinde Allah'ın ismi anılır, namaz kılınır, hutbe okunur, vaaz verilir, Ve yüzkere fîhe's-mühû. "İçinde Allah'ın ismi anılır, namaz kılınır, hutbe okunur, vaaz verilir, Kur'an öğrenilir, hadîs-i şerîf öğrenilir." Kur'an öğrenilir, hadîs-i şerîf öğrenilir." Yüsebbihu lehû fîhâ. "Onun içinde Allah'ı tesbih eder." Bi'l-ğuduvvi ve'l-âsâl. Yüsebbihu lehû fîhâ. "Onun içinde Allah'ı tesbih eder." Bi'l-ğuduvvi ve'l-âsâl. "Sabahları, akşamları Allah'a ibadet ederler." Ricâlün."Sabahları, akşamları Allah'a ibadet ederler." Ricâlün. "Bir takım insanlar." Yani bu okumaya başladığı âyet-i kerîmeler yukarıdaki şeye [âyetlere] bağlı. "Bir takım insanlar." Yani bu okumaya başladığı âyet-i kerîmeler yukarıdaki şeye [âyetlere] bağlı.

Ricâlün. "O mescitlerdeki, o ibadet eden insanlar ki..." Ricâlün. "O mescitlerdeki, o ibadet eden insanlar ki..." Lâ tülhîhim ticâretün ve lâ bey'un an zikrillâh. "Allah'ı zikretmekten,Lâ tülhîhim ticâretün ve lâ bey'un an zikrillâh. "Allah'ı zikretmekten, bu mübarek insanları ticaret ve alışveriş alıkoyamamış." bu mübarek insanları ticaret ve alışveriş alıkoyamamış." Yani ticaretine dalıp, alışverişe dalıpta ibadeti unutmamışlar.Yani ticaretine dalıp, alışverişe dalıpta ibadeti unutmamışlar. Methediyor Allah! O ibadet ehlini, o camilerdeki ibadet ehlini methediyor.Methediyor Allah! O ibadet ehlini, o camilerdeki ibadet ehlini methediyor. Alışverişin, ticaretin Allah'a ibadet etmekten, Alışverişin, ticaretin Allah'a ibadet etmekten, Allah'ı zikretmekten alıkoymadığı insanlar diye methediyor. Allah'ı zikretmekten alıkoymadığı insanlar diye methediyor.

Başka âyet-i kerîmelerde misaller vardır. Mesela; Başka âyet-i kerîmelerde misaller vardır. Mesela;

Yâ eyyühellezîne âmenû hel edüllüküm alâ ticâretin tüncîküm min azâbin elîmin. Yâ eyyühellezîne âmenû hel edüllüküm alâ ticâretin tüncîküm min azâbin elîmin. "Sizin elim bir azaptan kurtaracak bir alışveriş size öğreteyim mi? Bu da bir müşahhas misaldir. "Sizin elim bir azaptan kurtaracak bir alışveriş size öğreteyim mi? Bu da bir müşahhas misaldir.

İşte bu müşahhas misalleri öğrenmek için sahabe hayatını okuyun diyoruz, tavsiye ediyoruz.İşte bu müşahhas misalleri öğrenmek için sahabe hayatını okuyun diyoruz, tavsiye ediyoruz. Ve biz de mecmuamızın ekleri olarak hanım sahabeler,Ve biz de mecmuamızın ekleri olarak hanım sahabeler, erkek sahabeden bazılarının hayatlarına dair kitaplar, kalın kitaplar,erkek sahabeden bazılarının hayatlarına dair kitaplar, kalın kitaplar, böyle böyle kitaplar neşrettik, kardeşlerimiz okusunlar da istifade etsinler diye. böyle böyle kitaplar neşrettik, kardeşlerimiz okusunlar da istifade etsinler diye.

Bunun arkasından da dördüncü tabaka, dini çok iyi anlamış alimler vardır. Bunun arkasından da dördüncü tabaka, dini çok iyi anlamış alimler vardır. O alimlerin de hayatını okumak lazım ama büyük alimlerin.O alimlerin de hayatını okumak lazım ama büyük alimlerin. Batılı bir müslüman olmuş profesör öyle diyor; Batılı bir müslüman olmuş profesör öyle diyor;

"Siz İslâm ümmeti çok büyük alimler yetiştirmişsiniz. Bunları lütfen okuyun. "Siz İslâm ümmeti çok büyük alimler yetiştirmişsiniz. Bunları lütfen okuyun. Ben de son günlerde İmam Şâtibî'yi okuyorum." diyor bir kitabında. Ben de son günlerde İmam Şâtibî'yi okuyorum." diyor bir kitabında. Yani büyük şahısları okumak, insana büyük şeyleri öğrenmeye bir kapıdır, vesiledir;Yani büyük şahısları okumak, insana büyük şeyleri öğrenmeye bir kapıdır, vesiledir; büyük şeyleri öğrenmeye götürür. büyük şeyleri öğrenmeye götürür. Sıradan insanlardan bir şey olmaz. Sıradan insanlar gibi hareket eden sıradan bir kimse olur. Sıradan insanlardan bir şey olmaz. Sıradan insanlar gibi hareket eden sıradan bir kimse olur. Ama büyükleri öğrenmekte fayda var; hayatını nasıl geçirmiş, nasıl çalışmış, neler yapmış,Ama büyükleri öğrenmekte fayda var; hayatını nasıl geçirmiş, nasıl çalışmış, neler yapmış, fikirleri nedir, tecrübeleri nedir? fikirleri nedir, tecrübeleri nedir?

Onun için onların da hayatını okuyun.Onun için onların da hayatını okuyun. Bunların hayatlarını okuduğunuz zaman göreceksiniz ki yani ben biraz okumuşBunların hayatlarını okuduğunuz zaman göreceksiniz ki yani ben biraz okumuş bir kardeşiniz olarak size kopya vereyim. bir kardeşiniz olarak size kopya vereyim. Hem soruyu sorup hem de biraz açıklama olsun diye söyleyeyim. Hem soruyu sorup hem de biraz açıklama olsun diye söyleyeyim. İşte onların hayatıdır tasavvuf.İşte onların hayatıdır tasavvuf. Peygamber Efendimiz'in ashabının ve evliyaullahın, alimlerin, fâzılların, kâmillerin hayatıdır...Peygamber Efendimiz'in ashabının ve evliyaullahın, alimlerin, fâzılların, kâmillerin hayatıdır... Tasavvuf budur. Tasavvuf budur.

Tabii bunun dışında başka çeşit tasavvuflar vardır ama bozulmuş şekilleridir, Tabii bunun dışında başka çeşit tasavvuflar vardır ama bozulmuş şekilleridir, bu bizi enterese etmiyor.bu bizi enterese etmiyor. Bize namazın doğru kılış şekli önemli geliyor. Biz ilmihal kitaplarından, Bize namazın doğru kılış şekli önemli geliyor. Biz ilmihal kitaplarından, "Namaz nasıl kılınmalıdır?" diye onu öğreniyoruz, "Namazı herkes nasıl kılıyor?" diye bakmıyoruz ki."Namaz nasıl kılınmalıdır?" diye onu öğreniyoruz, "Namazı herkes nasıl kılıyor?" diye bakmıyoruz ki. Yani bozuk kılan bozuk kılıyorsa, eh o onun hatasıdır, biz onunla ilgilenmiyoruz.Yani bozuk kılan bozuk kılıyorsa, eh o onun hatasıdır, biz onunla ilgilenmiyoruz. Bozulanla ilgilenmiyoruz olması gerekeni öğrenmeye çalışıyoruz. Bozulanla ilgilenmiyoruz olması gerekeni öğrenmeye çalışıyoruz.

Onun için siz de bozulanla ilgilenmeyin.Onun için siz de bozulanla ilgilenmeyin. Zaten hayatımız o kadar kıymetlidir ki negatifleri öğrenmekle harcanacak zamanımız yoktur.Zaten hayatımız o kadar kıymetlidir ki negatifleri öğrenmekle harcanacak zamanımız yoktur. Pozitifleri öğrenmekle bile her şeyi öğrenmeye vaktiniz yetmeyecektir. Pozitifleri öğrenmekle bile her şeyi öğrenmeye vaktiniz yetmeyecektir. Onun için mutlaka seçme yapmalısınız ve en güzellerini seçin.Onun için mutlaka seçme yapmalısınız ve en güzellerini seçin. Önünüzde bir kasa güzel meyve var; yarısı çürük, yarısı ham, Önünüzde bir kasa güzel meyve var; yarısı çürük, yarısı ham, bazısı olgun ve siz de ondan bir tane alıp gideceksiniz. bazısı olgun ve siz de ondan bir tane alıp gideceksiniz.

Hangisini alırsınız? En olgunu, en güzelini, en irisini, en tatlanmışını alırsınız geçer gidersiniz. Hangisini alırsınız?

En olgunu, en güzelini, en irisini, en tatlanmışını alırsınız geçer gidersiniz.
Onun için, "Seversen bir güzel sev çekme çirkin derdini." diyor Onun için, "Seversen bir güzel sev çekme çirkin derdini." diyor bir Anadolu türküsü. bir Anadolu türküsü. En güzelleri alırsınız, en güzellerden istifade edersiniz. En güzelleri alırsınız, en güzellerden istifade edersiniz. En güzel bilgileri kazanırsınız uygularsınız, hayatınız olağanüstü bir hayat olur. En güzel bilgileri kazanırsınız uygularsınız, hayatınız olağanüstü bir hayat olur. Tasavvuf budur. Tasavvuf çok çeşitli şekillerde tarif edilmiştir. Tasavvuf budur.

Tasavvuf çok çeşitli şekillerde tarif edilmiştir.
Ben bir manzara çizdim, bir başkası bir başka manzara çizebilir çünkü çok renkli bir manzaradır. Ben bir manzara çizdim, bir başkası bir başka manzara çizebilir çünkü çok renkli bir manzaradır. Hangi yönünden baksanız o tarafından güzel bir tablo ortaya çıkar.Hangi yönünden baksanız o tarafından güzel bir tablo ortaya çıkar. Tasavvufun yüzlerce tarifi yapılmıştır. Olsun. Tarifin çokluğu konun genişliğinden kaynaklanıyor amaTasavvufun yüzlerce tarifi yapılmıştır. Olsun. Tarifin çokluğu konun genişliğinden kaynaklanıyor ama hepsini benim söylediğim iki üç noktaya toplamak mümkündür. hepsini benim söylediğim iki üç noktaya toplamak mümkündür. Mesela büyüklerden bir tanesi tasavvufu şöyle tarif etmiş; Mesela büyüklerden bir tanesi tasavvufu şöyle tarif etmiş;

Tasavvuf yâr olup, bâr olmamaktır. Gül-i gülzâr olup, hâr olmamaktır. Tasavvuf yâr olup, bâr olmamaktır.

Gül-i gülzâr olup, hâr olmamaktır.

Güzel bir tariftir, kısa bir tariftir ve müşahhas yani somut bir manzara çizerek Güzel bir tariftir, kısa bir tariftir ve müşahhas yani somut bir manzara çizerek bize gerçeği anlatan, hatırda kalacak bir tariftir. bize gerçeği anlatan, hatırda kalacak bir tariftir.

Tasavvuf yâr olup bâr olmamaktır. Yani tasavvuf dost olmaktır, arkadaş olmaktır amaTasavvuf yâr olup bâr olmamaktır. Yani tasavvuf dost olmaktır, arkadaş olmaktır ama yük olmamaktır; onun bunun sırtından beleş geçinmemektir, başkasına ağırlık vermemektir, yük olmamaktır; onun bunun sırtından beleş geçinmemektir, başkasına ağırlık vermemektir, başkasına eza cefa etmemektir.başkasına eza cefa etmemektir. Yâr olmaktır bâr olmamaktır. Yâr olmaktır bâr olmamaktır.

Sizden etrafa iyilik taşacak, sizden bir zarar gelmeyecek, sizden bir başkası incinmeyecek. Sizden etrafa iyilik taşacak, sizden bir zarar gelmeyecek, sizden bir başkası incinmeyecek. Yani kimse sizden incinmeyecek. Tasavvuf yâr olup bâr olmamaktır. Bâr Farsça "yük" demektir. Yani kimse sizden incinmeyecek. Tasavvuf yâr olup bâr olmamaktır. Bâr Farsça "yük" demektir.

Gül-i gülzâr olup, hâr olmamaktır. Gül bahçesinin gülü olmaktır dikeni olmamaktır.Gül-i gülzâr olup, hâr olmamaktır. Gül bahçesinin gülü olmaktır dikeni olmamaktır. Yani gül gibi olacak; o kadar güzel, o kadar hoş kokulu, Yani gül gibi olacak; o kadar güzel, o kadar hoş kokulu, o kadar tatlı ama diken olmayacak.o kadar tatlı ama diken olmayacak. Gül olacak diken olmayacak. Diken batar, gül güzel güzel kokar. Böyle tarif etmiş. Gül olacak diken olmayacak. Diken batar, gül güzel güzel kokar. Böyle tarif etmiş.

Burada tasavvufun hangi yönü anlatılıyor? Sosyal hayatta başkalarına iyilik yapan, Burada tasavvufun hangi yönü anlatılıyor?

Sosyal hayatta başkalarına iyilik yapan,
başkalarına yük olmayan, başkalarının gönlünü hoş eden,başkalarına yük olmayan, başkalarının gönlünü hoş eden, kimseyi incitmeyen bir insanın tablosunu çiziyor. kimseyi incitmeyen bir insanın tablosunu çiziyor. Yani mutasavvıf bir insanın nasıl bir insan olduğunu tarif ederek,Yani mutasavvıf bir insanın nasıl bir insan olduğunu tarif ederek, söyleyerek anlatıyor mutasavvıfı.söyleyerek anlatıyor mutasavvıfı. Mutasavvıf Yunus Emre'dir, mutasavvıf Eşrefoğlu Rûmî'dir,Mutasavvıf Yunus Emre'dir, mutasavvıf Eşrefoğlu Rûmî'dir, mutasavvıf Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî'dir, mutasavvıf Hacı Bayrâm-ı Velî'dir,mutasavvıf Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî'dir, mutasavvıf Hacı Bayrâm-ı Velî'dir, mutasavvıf İbrahim Hakkı Erzurûmî'dir, mutasavvıf İbrahim Hakkı Bursevî'dir... mutasavvıf İbrahim Hakkı Erzurûmî'dir, mutasavvıf İbrahim Hakkı Bursevî'dir... Bunların hepsini seviyoruz. Bunların hepsini seviyoruz.

Niye seviyoruz? Çünkü bir ahlâk eğitimi geçirmişler, çünkü irade eğitimi kazanmışlar, Niye seviyoruz?

Çünkü bir ahlâk eğitimi geçirmişler, çünkü irade eğitimi kazanmışlar,
çünkü lafta bırakmamışlar işi halde hâle intikal ettirmişler yani hal edinmişler. çünkü lafta bırakmamışlar işi halde hâle intikal ettirmişler yani hal edinmişler.

Şimdi tasavvufun bir tarifi de şudur; "Tasavvuf ilm-i kâl değildir ilm-i hâldir." Şimdi tasavvufun bir tarifi de şudur; "Tasavvuf ilm-i kâl değildir ilm-i hâldir."

Kâl "söz" demek, hal "görünüm, durum" demek. Kâl "söz" demek, hal "görünüm, durum" demek. Yani tasavvuf laf ilmi değildir yani lafla kuru iddia demek değildir hal ilmidir. Yani tasavvuf laf ilmi değildir yani lafla kuru iddia demek değildir hal ilmidir. Yani hâlinin insan güzel olmasıdır. İnsanın sözü güzel olabilir ama özü güzel olmayabilir. Yani hâlinin insan güzel olmasıdır. İnsanın sözü güzel olabilir ama özü güzel olmayabilir. Papağanın sözü insan sözü olur ama özü insan değildir, papağan papağandır. Papağanın sözü insan sözü olur ama özü insan değildir, papağan papağandır. İnsan gibi konuşsa bile papağan insan değildir. Fuzûlî'nin şâirâne tabiriyle; İnsan gibi konuşsa bile papağan insan değildir. Fuzûlî'nin şâirâne tabiriyle;

Ger kara taşı kızıl kan ile rengin etsen. Tâb'ına tağyir verüp lâl-i bedehşân olmaz. Ger kara taşı kızıl kan ile rengin etsen.

Tâb'ına tağyir verüp lâl-i bedehşân olmaz.

"Kara taşın üstüne ne kadar kırmızı kan döksen, başka boya döksen, vesaire... "Kara taşın üstüne ne kadar kırmızı kan döksen, başka boya döksen, vesaire... tabiatı değişip de Bedehşân yakutu olmaz, kara taştır, tabiatı değişmez." tabiatı değişip de Bedehşân yakutu olmaz, kara taştır, tabiatı değişmez."

Söz de, sözün kıymeti yok öze intikal etmesi lazım. Söz de, sözün kıymeti yok öze intikal etmesi lazım. İşte öze intikal ettiği zaman insan mutasavvıf olmuş oluyor. İşte öze intikal ettiği zaman insan mutasavvıf olmuş oluyor.

İşte İslâm'ı biliyoruz, yalan söylenmeyecek. E söylüyoruz. İşte İslâm'ı biliyoruz, yalan söylenmeyecek.

E söylüyoruz.
Kapıyı birisi çalıyor, hanıma diyoruz ki veyahut diyorlar ki; "Evde yok de." Kapıyı birisi çalıyor, hanıma diyoruz ki veyahut diyorlar ki; "Evde yok de."

Telefonu çocuk açıyor, telefonu [eliyle] kapatıyor, Telefonu çocuk açıyor, telefonu [eliyle] kapatıyor, "Baba seni istiyorlar." [diyor,] babası da oradan sessizce, "Evde yok de, evde yok de." diyor. "Baba seni istiyorlar." [diyor,] babası da oradan sessizce, "Evde yok de, evde yok de." diyor.

Yalan! Yani müslüman yalan söylemez. Yani yalan olduğunu biliyor ama yalanı söylüyor. Yalan! Yani müslüman yalan söylemez. Yani yalan olduğunu biliyor ama yalanı söylüyor.

Valla işte şöyle oldu da böyle oldu da... Yemin etme! Valla idare etmez hocam! Valla işte şöyle oldu da böyle oldu da...

Yemin etme!

Valla idare etmez hocam!

Ya ben senden yemin istemiyorum ki! Alışveriş yapacak.Ya ben senden yemin istemiyorum ki!

Alışveriş yapacak.
Ben sana kâr vermemeyi de istemiyorum. Yani ben senden alışveriş yapacağımBen sana kâr vermemeyi de istemiyorum. Yani ben senden alışveriş yapacağım elbette dükkanı açmışsın kâr edeceksin. elbette dükkanı açmışsın kâr edeceksin.

"Yemin etme!" diyorum. Vallah billah olmaz, sermayesi daha yüksek. "Yemin etme!" diyorum.

Vallah billah olmaz, sermayesi daha yüksek.

E sen bunu dükkanında ne diye tutuyorsun o zaman? E sen bunu dükkanında ne diye tutuyorsun o zaman?

Yalan! Yani ben o malın başka yerde daha ucuz olduğunu zaten biliyorum. Yalan! Yani ben o malın başka yerde daha ucuz olduğunu zaten biliyorum. Yani yalanın bini bir para. Ucuz. Her yerde yalan söyleniyor. Yani yalanın bini bir para. Ucuz. Her yerde yalan söyleniyor.

Demek ki yalan söylememeyi bilmek bir laf yani kâl, Demek ki yalan söylememeyi bilmek bir laf yani kâl, ama yalan söylememek bir davranış yani hal. ama yalan söylememek bir davranış yani hal.

Tasavvuf ilmi kâl değildir ilm-i hâldir.Tasavvuf ilmi kâl değildir ilm-i hâldir. Yani insanın İslâm'ı eritip, içine alıp sindirmesi, özümlemesi ve müslüman olması tasavvuftur.Yani insanın İslâm'ı eritip, içine alıp sindirmesi, özümlemesi ve müslüman olması tasavvuftur. Lafta kalmışsa o zaman [o tasavvuf değildir.] İnsanlardan bütün şikayetler böyle.Lafta kalmışsa o zaman [o tasavvuf değildir.]

İnsanlardan bütün şikayetler böyle.
Yani "Ne biçim müslümansın?" diyorlar. "Sakalından utan!" diyorlar. "Ne biçim hacısın?" diyorlar.Yani "Ne biçim müslümansın?" diyorlar. "Sakalından utan!" diyorlar. "Ne biçim hacısın?" diyorlar. Bilmem ne diyorlar filan. Bütün müslümanlara gelen tenkitler buradan kaynaklanıyor,Bilmem ne diyorlar filan. Bütün müslümanlara gelen tenkitler buradan kaynaklanıyor, yani müslümanlar mutasavvıf olmadığı için tenkidi yiyorlar.yani müslümanlar mutasavvıf olmadığı için tenkidi yiyorlar. Özü sözüne uymadığı için, hâli kâline uymadığı için böyle oluyor. Özü sözüne uymadığı için, hâli kâline uymadığı için böyle oluyor.

İşte tasavvuf budur veya böyle olmalıdır, İşte tasavvuf budur veya böyle olmalıdır, veya Peygamber Efendimiz'in zamanındaki tasavvuf budur. veya Peygamber Efendimiz'in zamanındaki tasavvuf budur. Bizim yanlış kılınan namazla ilgilendirmiyor mühim olan namazın ilmihalde nasıl olması Bizim yanlış kılınan namazla ilgilendirmiyor mühim olan namazın ilmihalde nasıl olması gerektiğine göre tasavvuf budur. gerektiğine göre tasavvuf budur.

Gelelim öteki sorulara. Tabii bu benim söylediklerimin arasında sormak istediğiniz bir şey olursaGelelim öteki sorulara.

Tabii bu benim söylediklerimin arasında sormak istediğiniz bir şey olursa
not alırsınız sorarsınız. not alırsınız sorarsınız. Benim zamanım sabahlara kadar geniştir, elhamdülillah. Benim zamanım sabahlara kadar geniştir, elhamdülillah. Size tahsis edilmiş durumdadır. Sorulara cevap verebilirim. Size tahsis edilmiş durumdadır. Sorulara cevap verebilirim.

Tasavvuf insanı güzel ahlaklı yapacak ama nasıl? Tasavvuf insanı güzel ahlaklı yapacak ama nasıl?

"Nasıl?" sözünün karşılığı metoddur. Yani bir işi yapacaksın ama nasıl yapacaksın? "Nasıl?" sözünün karşılığı metoddur.

Yani bir işi yapacaksın ama nasıl yapacaksın?

Bu işin metodu vardır. Metodlar farklı olabilir. Alüminyumun elde edilmesi;Bu işin metodu vardır. Metodlar farklı olabilir. Alüminyumun elde edilmesi; elektrik usulüyle elde edilmesi, falanca usulle elde edilmesi, filanca usulle elde edilmesi. elektrik usulüyle elde edilmesi, falanca usulle elde edilmesi, filanca usulle elde edilmesi. Bilmem fizikten kimyadan, hatta hatta matematikte bir problemin çözümünde.Bilmem fizikten kimyadan, hatta hatta matematikte bir problemin çözümünde. Şu metod bu metod, şu metod bu metod yani çeşitli metodlarla sonuca varılabilir. Şu metod bu metod, şu metod bu metod yani çeşitli metodlarla sonuca varılabilir.

Metod... İnsanın güzel huylu, tatlı dilli, tam müslüman, müttakî, böyle lokum gibi, Metod... İnsanın güzel huylu, tatlı dilli, tam müslüman, müttakî, böyle lokum gibi, şerbetin içine düşmüş bir hamur gibi, böyle tulumba tatlısı gibi,şerbetin içine düşmüş bir hamur gibi, böyle tulumba tatlısı gibi, kaymaklı kadayıf gibi olması nasıl olacak? kaymaklı kadayıf gibi olması nasıl olacak?

Bu bir ustalık işidir ve bu bir metod işidir. Metod yani yol, yani tarikat. Bu bir ustalık işidir ve bu bir metod işidir. Metod yani yol, yani tarikat.

Tarikat ne demektir? "Bu işi yapmanın yolu" demektir. Tarikat Arapça'da "yol" demektir. Tarikat ne demektir?

"Bu işi yapmanın yolu" demektir. Tarikat Arapça'da "yol" demektir.

Yani tasavvufta tarikat ne demek? "Ahlaklı olmanın, eğitilmenin yöntemi, metodu" demek.Yani tasavvufta tarikat ne demek?

"Ahlaklı olmanın, eğitilmenin yöntemi, metodu" demek.
Bu metodlar çeşitli olabilir ve bu metodlar amacına göre değer kazanır. Bu metodlar çeşitli olabilir ve bu metodlar amacına göre değer kazanır.

Yani ne yapmak istiyoruz? Sonuçta ne yapmak istiyoruz? Yani ne yapmak istiyoruz? Sonuçta ne yapmak istiyoruz?

Tabii ibadetlerin de amaçları var. Biz yüksek perdeden konuşamayız ama Tabii ibadetlerin de amaçları var. Biz yüksek perdeden konuşamayız ama namazın bir amacı vardır, orucun bir amacı vardır, haccın bir amacı vardır.namazın bir amacı vardır, orucun bir amacı vardır, haccın bir amacı vardır. Allah'ın emirlerinin, yasaklarının hikmeti vardır yani hikmet diyoruz.Allah'ın emirlerinin, yasaklarının hikmeti vardır yani hikmet diyoruz. Hikmeti vardır, amacı vardır, ondan insanı bir noktaya götürmek için emredilmiştir.Hikmeti vardır, amacı vardır, ondan insanı bir noktaya götürmek için emredilmiştir. İnsan için faydalıdır. Namaz insan için faydalıdır, oruç insan için faydalıdır,İnsan için faydalıdır. Namaz insan için faydalıdır, oruç insan için faydalıdır, hac Ümmet-i Muhammmed için faydalıdır, zekât elbette faydalıdır.hac Ümmet-i Muhammmed için faydalıdır, zekât elbette faydalıdır. Evet benim cebimden para çıkıyor ama toplum için faydalıdır.Evet benim cebimden para çıkıyor ama toplum için faydalıdır. Benden paranın çıkması bile faydalıdır, yani yığılmaması bakımından faydalıdır. Benden paranın çıkması bile faydalıdır, yani yığılmaması bakımından faydalıdır.

Metodlar değişik olabilir ve metodların detayları vardır. Metodlar değişik olabilir ve metodların detayları vardır. Yani bir insan sıhhatli olmak istiyor spora başlıyor.Yani bir insan sıhhatli olmak istiyor spora başlıyor. Spora başladığı zamanda çeşitli aletler kullanıyor, kullanır. Spora başladığı zamanda çeşitli aletler kullanıyor, kullanır. Kimisi barfiks yapar, kimisi halter kaldırır, kimisi sörf yapar, kimisi yüzer.Kimisi barfiks yapar, kimisi halter kaldırır, kimisi sörf yapar, kimisi yüzer. Kimisi karate, ninjitsu, tekvando adını bildiğim bilmediğim şu veya bu şekiller bir şeyler yapar. Kimisi karate, ninjitsu, tekvando adını bildiğim bilmediğim şu veya bu şekiller bir şeyler yapar.

Bunlardan maksat nedir? Bir maksat vardır; belki bir savunmadır, Bunlardan maksat nedir?

Bir maksat vardır; belki bir savunmadır,
belki vücudun sıhhat kazanmasıdır, belki ruhen dinlenmedir ama bir amacı vardır. belki vücudun sıhhat kazanmasıdır, belki ruhen dinlenmedir ama bir amacı vardır. Detayları olabilir, o detay o genel sistemin içinde bir anlam ifade eder. Detayları olabilir, o detay o genel sistemin içinde bir anlam ifade eder.

Bu açıklamadan sonra buradan ikinci sorunun cevabına geçiyorum... Bu açıklamadan sonra buradan ikinci sorunun cevabına geçiyorum...

[Soru2:] Râbıta nedir? Tarikatlarda râbıta diye bir olay vardır. [Soru2:] Râbıta nedir?

Tarikatlarda râbıta diye bir olay vardır.
Umumi konu birden hop çok küçük bir detaya gelmiş oluyor.Umumi konu birden hop çok küçük bir detaya gelmiş oluyor. Tabii tasavvufla tarikatla hiç ilgilenmemiş bir insan için birden çok şey olabilir ama ne yapalım,Tabii tasavvufla tarikatla hiç ilgilenmemiş bir insan için birden çok şey olabilir ama ne yapalım, soru sorulmuş atlamıyoruz. soru sorulmuş atlamıyoruz.

Râbıta aslında "irtibat kurmak" demek. İrtibat kurmak da "zihnen irtibat kurmak" demektir, Râbıta aslında "irtibat kurmak" demek. İrtibat kurmak da "zihnen irtibat kurmak" demektir, yani "bir çeşit düşünme, tahayyül" demektir. yani "bir çeşit düşünme, tahayyül" demektir. "Düşünme ve tahayyül" demektir. Râbıta bir şeyi düşünmek. "Düşünme ve tahayyül" demektir.

Râbıta bir şeyi düşünmek.
Düşünmek İslam'da sevaptır. Güzel şeyleri düşünmek sevaptır. Düşünmek İslam'da sevaptır. Güzel şeyleri düşünmek sevaptır. Mesela Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Mesela Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

Tefekkürü sâatin hayrun min ibâdeti senetin.Tefekkürü sâatin hayrun min ibâdeti senetin. "Bir saatlik, bir miktar tefekkür etmek bir senelik ibadetten daha hayırlıdır." "Bir saatlik, bir miktar tefekkür etmek bir senelik ibadetten daha hayırlıdır." Bazen de bir başka hadîs-i şerîf var; Tefekkürü sâatin hayrun min ibâdeti sittîne sene.Bazen de bir başka hadîs-i şerîf var;

Tefekkürü sâatin hayrun min ibâdeti sittîne sene.
"Altmış yıllık ibadetten daha hayırlıdır." Neden? "Altmış yıllık ibadetten daha hayırlıdır."

Neden?

İnsan tefekkür sayesinde gerçekleri buluyor, yolunu değiştiriyor, yanlışını bırakıyor, İnsan tefekkür sayesinde gerçekleri buluyor, yolunu değiştiriyor, yanlışını bırakıyor, doğru yolu keşfediyor, ilerliyor, insanlara faydalı işler yapabiliyor.doğru yolu keşfediyor, ilerliyor, insanlara faydalı işler yapabiliyor. O halde tefekkür güzel bir şey. O halde tefekkür güzel bir şey.

Oturduğum yerden tefekkür ediyorum ben, konsantre oluyorum. Oturduğum yerden tefekkür ediyorum ben, konsantre oluyorum.

Ya bu konsantre olmakta bir zarar yok. Ya bu konsantre olmakta bir zarar yok. Yani Avrupalı, İsveçli, Alman, Amerikalı, İngiliz transandantal meditasyon yapıptaYani Avrupalı, İsveçli, Alman, Amerikalı, İngiliz transandantal meditasyon yapıpta gözlerini kapayıp konsantre olduğu zaman,gözlerini kapayıp konsantre olduğu zaman, "Vay be, neler yapıyor elin adamı!" diye hoşunuza gidiyor da "Vay be, neler yapıyor elin adamı!" diye hoşunuza gidiyor da benim dedelerim yıllardır râbıta yapmış niye şey olsun, ne varmış yani! benim dedelerim yıllardır râbıta yapmış niye şey olsun, ne varmış yani!

Râbıta nedir? Râbıta düşünmedir. Normal. Neyi düşünecek? Râbıta nedir?

Râbıta düşünmedir. Normal.

Neyi düşünecek?

Düşündüğü şeyin cinsine göre râbıtanın çeşitleri var. Düşündüğü şeyin cinsine göre râbıtanın çeşitleri var. Tabii burada hangi râbıta kastediliyor söylenmiyor ama ben biliyorum, detaylarını anlatayım. Tabii burada hangi râbıta kastediliyor söylenmiyor ama ben biliyorum, detaylarını anlatayım.

Râbıta bir, ölümü düşünmekse râbıta-i mevt adını alır, bir başka adı tefekkür-ü mevttir. Râbıta bir, ölümü düşünmekse râbıta-i mevt adını alır, bir başka adı tefekkür-ü mevttir. Ölümü düşünmek. Ya ölüm de düşünülür mü düşünülmez mi? Ölümü düşünmek.

Ya ölüm de düşünülür mü düşünülmez mi?

Ha sen orasına pek o kadar karışma. Çünkü Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Ha sen orasına pek o kadar karışma. Çünkü Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Eksirû zikre'l-mevti. "Ölümü düşünmeyi çok yapın." Neden? Eksirû zikre'l-mevti. "Ölümü düşünmeyi çok yapın."

Neden?

"O sizin nefsinizi ıslah eder, âhireti size hatırlatır, günahlardan kesilmenize yol açar, "O sizin nefsinizi ıslah eder, âhireti size hatırlatır, günahlardan kesilmenize yol açar, Allah'ın yoluna girmenize sebep olur." diye tavsiye etmiş. Allah'ın yoluna girmenize sebep olur." diye tavsiye etmiş.

Küntü neheytüm an ziyâreti'l-kubûri al'âne tezûruhâ fe-innehâ tüzikkirukümü'l-âhirete. Küntü neheytüm an ziyâreti'l-kubûri al'âne tezûruhâ fe-innehâ tüzikkirukümü'l-âhirete. "Ben sizi bir zamanlar kabirlere gitmeyin diye yasaklamıştım, kabir ziyaretinden men etmiştim ama "Ben sizi bir zamanlar kabirlere gitmeyin diye yasaklamıştım, kabir ziyaretinden men etmiştim ama şimdi gidin ziyaret edin.şimdi gidin ziyaret edin. Çünkü bu size âhireti hatırlatır." diyor. Çünkü bu size âhireti hatırlatır." diyor.

Kendisi de kabirleri ziyaret ederdi, Bakî kabristanına giderdi. Kendisi de kabirleri ziyaret ederdi, Bakî kabristanına giderdi. Yani bazı gecelerde gidip ziyaret ettiğini biliyoruz. Yani bazı gecelerde gidip ziyaret ettiğini biliyoruz.

Demek ki râbıta-i mevt, ölümü düşünmek sünnet-i seniyyede olan normal bir şeydir. Demek ki râbıta-i mevt, ölümü düşünmek sünnet-i seniyyede olan normal bir şeydir.

Hocam, tarikat mensuplarınca veya tasavvuf kitaplarında olağanüstü olaylar anlatılıyor. Hocam, tarikat mensuplarınca veya tasavvuf kitaplarında olağanüstü olaylar anlatılıyor. Uçmak, vesaire filan. Haaa, evet, anlatılır, doğrudur. Uçmak, vesaire filan.

Haaa, evet, anlatılır, doğrudur.
Buna derler kerâmet. Değil mi, kerâmet derler. Buna derler kerâmet. Değil mi, kerâmet derler.

Acaba kerâmet var mıdır yok mudur, olur mu olmaz mı? Kerâmet var. Acaba kerâmet var mıdır yok mudur, olur mu olmaz mı?

Kerâmet var.
Kerâmet Kur'ân-ı Kerîm'de vardır, kerâmet hadîs-i şerîfte vardır. Kerâmet Kur'ân-ı Kerîm'de vardır, kerâmet hadîs-i şerîfte vardır. Yani kerâmâtü'l-evliyâi hakkun. "Evliyanın kerâmeti haktır."Yani kerâmâtü'l-evliyâi hakkun. "Evliyanın kerâmeti haktır." Ehl-i Sünnet'in kanaati, görüşü, alimlerin ekseriyetinin,Ehl-i Sünnet'in kanaati, görüşü, alimlerin ekseriyetinin, yüzde doksan büyük ekseriyetinin görüşü budur. yüzde doksan büyük ekseriyetinin görüşü budur. Bazıları usul bakımından itiraz etmişlerdir.Bazıları usul bakımından itiraz etmişlerdir. Varlığına itiraz değil de mahiyetini taalluk konusunda bazılarının başka türlü görüşleri vardır amaVarlığına itiraz değil de mahiyetini taalluk konusunda bazılarının başka türlü görüşleri vardır ama kerâmet haktır ve vardır. kerâmet haktır ve vardır.

Kur'ân-ı Kerîm'den misal verebilir misiniz? Kur'ân-ı Kerîm'den misal verebilir misiniz?

Evet, Kur'ân-ı Kerîm'i okuduysanız zaten siz de bileceksiniz. Evet, Kur'ân-ı Kerîm'i okuduysanız zaten siz de bileceksiniz.

Hanımlarla ilgili bir toplantı olduğu için ilk önce hanımsal bir misal vereyim, Hanımlarla ilgili bir toplantı olduğu için ilk önce hanımsal bir misal vereyim, hanımlarla ilgili bir misal vereyim. hanımlarla ilgili bir misal vereyim.

Meryem validemiz biliyorsunuz, Zekeriya aleyhisselam'ın hanımının yeğeniydi.Meryem validemiz biliyorsunuz, Zekeriya aleyhisselam'ın hanımının yeğeniydi. Ve annesi onu doğmadan evvel, "Ben bu yavrumu ibadethaneye vakfedeceğim,Ve annesi onu doğmadan evvel, "Ben bu yavrumu ibadethaneye vakfedeceğim, hep ibadethaneye hizmet etsin." diye nezretmişti. hep ibadethaneye hizmet etsin." diye nezretmişti.

İnnî nezertü leke mâ fî batnî muharraran fe-tekabbel minnî. diye, İnnî nezertü leke mâ fî batnî muharraran fe-tekabbel minnî. diye, "Yâ Rabbi! Ben evladımı senin dinine vakfedeceğim, sen bunu benden kabul eyle." demişti. "Yâ Rabbi! Ben evladımı senin dinine vakfedeceğim, sen bunu benden kabul eyle." demişti.

Fe-lemmâ vad'athâ kâlet rabbi innî vada'tühâ ünsâ. Fe-lemmâ vad'athâ kâlet rabbi innî vada'tühâ ünsâ. "Doğduktan sonra, 'Eyvah yâ Rabbi! Ne yapayım kız doğdu.' demişti." "Doğduktan sonra, 'Eyvah yâ Rabbi! Ne yapayım kız doğdu.' demişti."

Sanıyordu ki erkek doğacak, erkeğin de tabii Sanıyordu ki erkek doğacak, erkeğin de tabii ibadethaneye hizmeti olağan da, bir kız doğdu. ibadethaneye hizmeti olağan da, bir kız doğdu.

Vallâhu a'lem bimâ vada'at ve leyse'z-zekeru ke'l-ünsâ ve innî semmeytühâ meryemeVallâhu a'lem bimâ vada'at ve leyse'z-zekeru ke'l-ünsâ ve innî semmeytühâ meryeme ve innî u'îzühâ bike ve zürriyetehâ mineşşaytânirracîm. ve innî u'îzühâ bike ve zürriyetehâ mineşşaytânirracîm.

Bu âyet-i kerîmede yani Allah onu kadın olacağını zaten biliyordu amaBu âyet-i kerîmede yani Allah onu kadın olacağını zaten biliyordu ama yani o nezir tahakkuk etmiştir.yani o nezir tahakkuk etmiştir. O ibadethaneye vakfedilmiş, ömrünü ona vakfetmiş bir mübarek hatun olmuştur.O ibadethaneye vakfedilmiş, ömrünü ona vakfetmiş bir mübarek hatun olmuştur. Anasından niyet böyle, doğduğundan başlamış bir hayat şekli Anasından niyet böyle, doğduğundan başlamış bir hayat şekli ve Meryem validemiz cennetlik bir insandır,ve Meryem validemiz cennetlik bir insandır, yani Kur'ân-ı Kerîm onun cennetlik olduğunu bildiriyor.yani Kur'ân-ı Kerîm onun cennetlik olduğunu bildiriyor. Cennetlik insanlardan birisidir Meryem validemiz. Cennetlik insanlardan birisidir Meryem validemiz.

Meryem validemiz ibadet ediyor. İbadethanesi hiç kimsenin giremediği bir yerde, kapısı kilitli.Meryem validemiz ibadet ediyor. İbadethanesi hiç kimsenin giremediği bir yerde, kapısı kilitli. Sadece Zekeriya aleyhisselam hanımının yeğeni olduğu için ona yiyecek getiriyor.Sadece Zekeriya aleyhisselam hanımının yeğeni olduğu için ona yiyecek getiriyor. O da ibadethanede ibadetle, taatle meşgul oluyor. O da ibadethanede ibadetle, taatle meşgul oluyor.

Camilere girdiyseniz mihrabın üzerinde bir âyet cümlesi görürsünüz. Camilere girdiyseniz mihrabın üzerinde bir âyet cümlesi görürsünüz. Bir bölümünü görürsünüz; Küllemâ dehale aleyhâ zekeriyye'l-mihrâbe.Bir bölümünü görürsünüz;

Küllemâ dehale aleyhâ zekeriyye'l-mihrâbe.
Yarım bir ibâredir, devamı; Yarım bir ibâredir, devamı;

Küllemâ dehale aleyhâ zekeriyye'l-mihrâbe vecede indehâ rızkân Küllemâ dehale aleyhâ zekeriyye'l-mihrâbe vecede indehâ rızkân kâle yâ meryemu ennâ leki hâzâ kâlet hüve min indillahi kâle yâ meryemu ennâ leki hâzâ kâlet hüve min indillahi innellâhe yerzuku men yeşâu bi-ğayri hisâbin. innellâhe yerzuku men yeşâu bi-ğayri hisâbin.

Âyetin tamamı budur. Şimdi burada anlatılıyor ki,Âyetin tamamı budur.

Şimdi burada anlatılıyor ki,
"Zekeriya aleyhisselam her ne zaman bir şeyler getirmek için Meryem validenin yanına girdiyse...""Zekeriya aleyhisselam her ne zaman bir şeyler getirmek için Meryem validenin yanına girdiyse..." Kapı kapalı, başka bir kimsenin girmediği bir yer. Kapı kapalı, başka bir kimsenin girmediği bir yer.

Vecede indehâ rızkân. "Orada mevsim dışı yiyecekler görürdü." Vecede indehâ rızkân. "Orada mevsim dışı yiyecekler görürdü."

Mevsim dışı diyor rivayetler yani dışarıdan birisi tarafından getirilmiş de Mevsim dışı diyor rivayetler yani dışarıdan birisi tarafından getirilmiş de olamaz çünkü mevsim dışı. olamaz çünkü mevsim dışı. Kışın yaz meyvası olmazdı, yazın kış meyvası olmazdı ama onlar vardı orada.Kışın yaz meyvası olmazdı, yazın kış meyvası olmazdı ama onlar vardı orada. Ve Zekeriya aleyhisselam da bir peygamber. Fakat yine hayretle soruyor; Ve Zekeriya aleyhisselam da bir peygamber. Fakat yine hayretle soruyor;

Kâle yâ meryemu ennâ leki hâzâ. "Ey Meryem! Nereden geliyor sana bunlar?" Kâlet.Kâle yâ meryemu ennâ leki hâzâ. "Ey Meryem! Nereden geliyor sana bunlar?" Kâlet. "Meryem valide de diyor ki." Kâlet hüve min indillahi. "Allah tarafından. Allah gönderiyor." "Meryem valide de diyor ki." Kâlet hüve min indillahi. "Allah tarafından. Allah gönderiyor." İnnellâhe yerzuku men yeşâu bi-ğayri hisâbin. İnnellâhe yerzuku men yeşâu bi-ğayri hisâbin. "Allah dilediği kulunu istediği şeklide böyle hesaba, akla, ölçüye gelmez şekilde rızıklandırır." "Allah dilediği kulunu istediği şeklide böyle hesaba, akla, ölçüye gelmez şekilde rızıklandırır."

Bu bir kerâmettir, yani olağanüstü haldir. Kur'ân-ı Kerîm'de zikredilmiştir.Bu bir kerâmettir, yani olağanüstü haldir. Kur'ân-ı Kerîm'de zikredilmiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de kerâmetin bir misalidir. Böyle şey olur mu? Kur'ân-ı Kerîm'de kerâmetin bir misalidir.

Böyle şey olur mu?

Yani olur mu diyemezsin mü'minsen, zaten Kur'ân-ı Kerîm bildiriyor. Yani olur mu diyemezsin mü'minsen, zaten Kur'ân-ı Kerîm bildiriyor. Ama olur, olduğunu da ben size söyleyebilirim. Olur, olağanüstü şeyler olur. Ama olur, olduğunu da ben size söyleyebilirim. Olur, olağanüstü şeyler olur.

Kur'ân-ı Kerîm'de başka misaller de vardır. Kur'ân-ı Kerîm'de başka misaller de vardır. Mesela yine çok olağanüstü misallerden birisi Saba melikesi. Yine hanımlarla ilgili misal çıktı. Mesela yine çok olağanüstü misallerden birisi Saba melikesi. Yine hanımlarla ilgili misal çıktı.

Biliyorsunuz Saba melekesi vardı, Yemen tarafında bir ülkenin hükümdarı idi. Biliyorsunuz Saba melekesi vardı, Yemen tarafında bir ülkenin hükümdarı idi. Hanım hükümdar yani melik değil melike, Saba melikesi, hükümdarıydı. Hanım hükümdar yani melik değil melike, Saba melikesi, hükümdarıydı. Fakat kavmiyle beraber bunlar putperest idi, güneşe tapıyorlardı, güneşe tapan bir kavimdi.Fakat kavmiyle beraber bunlar putperest idi, güneşe tapıyorlardı, güneşe tapan bir kavimdi. Süleyman aleyhisselam'a bunun bilgisi gelince,Süleyman aleyhisselam'a bunun bilgisi gelince, -Süleyman aleyhisselam'ın asrında yaşayan bir hükümdardı.- haber gelince-Süleyman aleyhisselam'ın asrında yaşayan bir hükümdardı.- haber gelince Süleyman aleyhisselam ona mektup gönderdi, dedi ki; Süleyman aleyhisselam ona mektup gönderdi, dedi ki;

"Puta tapmayın, imana gelin, şirki küfrü bırakın. "Puta tapmayın, imana gelin, şirki küfrü bırakın. Bırakmazsanız sizi cezalandırırım." tarzında bir mektup. Bırakmazsanız sizi cezalandırırım." tarzında bir mektup.

Kâlet yâ eyyühe'l-meleü innî ulkıye ileyye kitâbun kerîmün.Kâlet yâ eyyühe'l-meleü innî ulkıye ileyye kitâbun kerîmün. Saba melikesi böyle anlatıyor, kavmini topluyor divanına, diyor ki;Saba melikesi böyle anlatıyor, kavmini topluyor divanına, diyor ki; "Ey divanım, ey topluluk! Bana bir kuş vasıtasıyla bir mektup gönderildi." "Ey divanım, ey topluluk! Bana bir kuş vasıtasıyla bir mektup gönderildi." Kuşla haberleşme suretiyle Süleyman aleyhisselam'dan bir mektup geliyor. Kuşla haberleşme suretiyle Süleyman aleyhisselam'dan bir mektup geliyor.

İnnî ulkıye ileyye kitâbun kerîmün. "Bana bir mektup gönderildi." İnnî ulkıye ileyye kitâbun kerîmün. "Bana bir mektup gönderildi."

İnnehû min süleymâne ve innehû Bismillâhirrahmânirrahîm.İnnehû min süleymâne ve innehû Bismillâhirrahmânirrahîm. "Süleyman isimli hükümdardan ve Allah'ın adıyla, Bismillâhirrahmânirrahîm diye bir mektup." "Süleyman isimli hükümdardan ve Allah'ın adıyla, Bismillâhirrahmânirrahîm diye bir mektup."

Ellâ ta'lû aleyye ve'tûnî müslimîne. Ellâ ta'lû aleyye ve'tûnî müslimîne. "Bana karşı gelmeyin, emrime âsi olmayın ve müslüman olarak bana geliniz mahiyetinde." "Bana karşı gelmeyin, emrime âsi olmayın ve müslüman olarak bana geliniz mahiyetinde."

Şimdi bu mektup böyle açıklayınca divana, divandaki vezirler, divan ahalisi, Şimdi bu mektup böyle açıklayınca divana, divandaki vezirler, divan ahalisi, yüksek şahsiyetler, eşraf diyorlar ki; yüksek şahsiyetler, eşraf diyorlar ki;

Nahnu ulû kuvvetin ve ulû be'sin şedîdin. "Biz güç kuvvet sahibiyiz, ordularımız var, kuvvetlerimiz var."Nahnu ulû kuvvetin ve ulû be'sin şedîdin. "Biz güç kuvvet sahibiyiz, ordularımız var, kuvvetlerimiz var." Ve'l-emru ileyki fenzurî mâzâ te'murîne. Ve'l-emru ileyki fenzurî mâzâ te'murîne. "Emir ferman senindir ey hükümdar hanım! Ne dilersen öyle yapalım." "Emir ferman senindir ey hükümdar hanım! Ne dilersen öyle yapalım." Madem sana öyle küstah bir mektup gelmiş savaşırız demek istiyorlar.Madem sana öyle küstah bir mektup gelmiş savaşırız demek istiyorlar. Onun üzerine Saba melekesi diyor ki; Onun üzerine Saba melekesi diyor ki;

İnne'l-mülûke izâ dehalû karyeten efsedûhâ. "Hükümdarlar sizin bildiğiniz gibi değildir. İnne'l-mülûke izâ dehalû karyeten efsedûhâ. "Hükümdarlar sizin bildiğiniz gibi değildir. Böyle bir savaş oldu mu bir ülkeye girdiler mi şehri mahvederler, perişan ederler." Böyle bir savaş oldu mu bir ülkeye girdiler mi şehri mahvederler, perişan ederler." Ve ce'alû e'ızzete ehlihâ ezilleh. Ve ce'alû e'ızzete ehlihâ ezilleh. "Soylu, asil, aziz insanlarını hor, zelil duruma düşürürler,"Soylu, asil, aziz insanlarını hor, zelil duruma düşürürler, esir ederler, öldürürler." filan diye [söylüyor,] esir ederler, öldürürler." filan diye [söylüyor,] "Ben onlara hediye gönderirim." filan diyor. "Ben onlara hediye gönderirim." filan diyor.

Sonunda, "Hediyeleriniz sizin olsun, ben hediye istemiyorum imana gelmenizi istiyorum." tarzında Sonunda, "Hediyeleriniz sizin olsun, ben hediye istemiyorum imana gelmenizi istiyorum." tarzında ikinci bir haberleşme. ikinci bir haberleşme. Bakıyor ki başka çare yok, Saba melekesi bir heyetle beraber Bakıyor ki başka çare yok, Saba melekesi bir heyetle beraber Süleyman aleyhisselam'ın semtine doğru gitmek üzere aylarca sürecek olan bir yolculuğa çıkıyor. Süleyman aleyhisselam'ın semtine doğru gitmek üzere aylarca sürecek olan bir yolculuğa çıkıyor. Fakat beri tarafta Süleyman aleyhisselam diyor ki; Fakat beri tarafta Süleyman aleyhisselam diyor ki;

Eyyüküm ye'tînî bi-arşihâ kable en ye'tûnî müslimîne. Eyyüküm ye'tînî bi-arşihâ kable en ye'tûnî müslimîne. "Onlar imana gelmek üzere buraya gelip müslüman olmadan önce onların tahtını, "Onlar imana gelmek üzere buraya gelip müslüman olmadan önce onların tahtını, Saba melikesinin tahtını o ülkeden buraya sizden kim getirebilir?" Saba melikesinin tahtını o ülkeden buraya sizden kim getirebilir?"

Kâle ıfrîtün mine'l-cinni ene âtîke bihî kable en tekûme min makâmike. Kâle ıfrîtün mine'l-cinni ene âtîke bihî kable en tekûme min makâmike. "Cinlerden bir ifrit kalkıyor diyor ki, 'Ben onu sen yerinden kalkmadan o tahtı getiririm buraya.'" "Cinlerden bir ifrit kalkıyor diyor ki, 'Ben onu sen yerinden kalkmadan o tahtı getiririm buraya.'"

O öyle derken bir başkası da diyor ki, -bu veziri Âsaf b. Berkiye olduğu söylenir.- O öyle derken bir başkası da diyor ki, -bu veziri Âsaf b. Berkiye olduğu söylenir.- "Ben onu senin gözün baktığı yerden öbür tarafa dönmeden şıp diye getiririm." diyor"Ben onu senin gözün baktığı yerden öbür tarafa dönmeden şıp diye getiririm." diyor ve hakikaten trak getiriyor tahtı. ve hakikaten trak getiriyor tahtı.

Ve lemmâ raâhu müstakırran indehû kâle hâzâ min fadli rabbî. Ve lemmâ raâhu müstakırran indehû kâle hâzâ min fadli rabbî.

Süleyman aleyhisselam tahtı karşısında mücessem bir şekilde trak gelmiş görünce diyor ki; Süleyman aleyhisselam tahtı karşısında mücessem bir şekilde trak gelmiş görünce diyor ki;

Hâzâ min fadli rabbî. "Bu benim Rabbimin bir fazl u keremidir." Kerâmettir yani. Hâzâ min fadli rabbî. "Bu benim Rabbimin bir fazl u keremidir." Kerâmettir yani.

Kerâmet "ikram" demek. Allah'ın bir fazlıdır bu. Li-yeblüvenî e-eşküru em ekfuru. Kerâmet "ikram" demek. Allah'ın bir fazlıdır bu. Li-yeblüvenî e-eşküru em ekfuru. "Bu nimetlere şükür mü edeceğim, nimetin kıymetini bilecek miyim bilmeyecek miyim diye "Bu nimetlere şükür mü edeceğim, nimetin kıymetini bilecek miyim bilmeyecek miyim diye göstermek için bu nimetleri Allah bana veriyor." diye şey yapıyor. göstermek için bu nimetleri Allah bana veriyor." diye şey yapıyor.

Şimdi bu da olağanüstü bir olaydır.Şimdi bu da olağanüstü bir olaydır. Yani Saba melikesinin tahtını Saba ülkesinden Filistin ülkesine getirilmesi...Yani Saba melikesinin tahtını Saba ülkesinden Filistin ülkesine getirilmesi... Işınlanma dersem hepiniz gayet kolay bileceksiniz.Işınlanma dersem hepiniz gayet kolay bileceksiniz. Ha tamam bizim şu televizyonda gördüğümüz şeymiş diyeceksiniz. Bu da bir kerâmettir. Ha tamam bizim şu televizyonda gördüğümüz şeymiş diyeceksiniz. Bu da bir kerâmettir.

Yani getirmiş, nasıl getirdi? Getirilebilir, götürülebilir olduğu anlaşılıyor. Yani getirmiş, nasıl getirdi?

Getirilebilir, götürülebilir olduğu anlaşılıyor.
İşte bunlar Kur'ân-ı Kerîm'den misallerdir. Peygamber Efendimiz'in hayatından misaller çoktur ama İşte bunlar Kur'ân-ı Kerîm'den misallerdir.

Peygamber Efendimiz'in hayatından misaller çoktur ama
bu sefer bazıları "O peygamberdir." diye itiraz ediyorlar.bu sefer bazıları "O peygamberdir." diye itiraz ediyorlar. Peygamberdir, elbette olacak diyorlar.Peygamberdir, elbette olacak diyorlar. Peki ozaman bıraktık peygamberi, büyüklerin hayatına geliyoruz. Peki ozaman bıraktık peygamberi, büyüklerin hayatına geliyoruz.

Hz. Ömer'in macerası çok meşhurdur. Hutbe okurken Medine-i Münevvere'de camide, diyor ki; Hz. Ömer'in macerası çok meşhurdur. Hutbe okurken Medine-i Münevvere'de camide, diyor ki;

Yâ Sâriye! el-Cebel el-cebel! Telaşlanıyor, "Ey Sâriye! Dağa dikkat et, dağa dikkat et!" Yâ Sâriye! el-Cebel el-cebel! Telaşlanıyor, "Ey Sâriye! Dağa dikkat et, dağa dikkat et!"

Sâriye İran'da düşmanla çarpışmakta, Hz. Ömer emîrü'l-müminîn, Sâriye İran'da düşmanla çarpışmakta, Hz. Ömer emîrü'l-müminîn, halife Medine'de hutbe okumakta.halife Medine'de hutbe okumakta. Hutbede Sâriye'ye sesleniyor, dağa dikkat et!Hutbede Sâriye'ye sesleniyor, dağa dikkat et! Sâriye üç aylık beş aylık mesafede, o buradan Sâriye adlı komutana talimat veriyor. Sâriye üç aylık beş aylık mesafede, o buradan Sâriye adlı komutana talimat veriyor.

Tabii sonradan anlaşılıyor, Sâriye'nin arkasından düşman bir çevirme yapmak istemiş Tabii sonradan anlaşılıyor, Sâriye'nin arkasından düşman bir çevirme yapmak istemiş çevirme yapsa ordu yenilebilecek. çevirme yapsa ordu yenilebilecek. O zaman Hz. Ömer'in sesini duymuşlar;O zaman Hz. Ömer'in sesini duymuşlar; "Ey Sâriye dağa dikkat et! Arkanı dağa ver, kendini kolla!" filan tarzında bir haber üzerine"Ey Sâriye dağa dikkat et! Arkanı dağa ver, kendini kolla!" filan tarzında bir haber üzerine toparlanmış düşmana çevirtememiş arkasını, yenmiş. toparlanmış düşmana çevirtememiş arkasını, yenmiş.

Bu İslâm tarihinde yazılmış bir olay. Bu da televizyon gibi uzaktan görme Bu İslâm tarihinde yazılmış bir olay. Bu da televizyon gibi uzaktan görme ve buna da teleduyurma diyelim. ve buna da teleduyurma diyelim. Oluyor... Oluyor...

Demek ki maddenin bir yerden bir yere nakli, bir; Demek ki maddenin bir yerden bir yere nakli, bir; ortaya bir takım şeylerin var olarak getirilmesi, iki; ortaya bir takım şeylerin var olarak getirilmesi, iki; bir insanın uzak bir yeri görmesi uzak bir yere sesini duyurması, üç. bir insanın uzak bir yeri görmesi uzak bir yere sesini duyurması, üç.

Bir insanın bir yerden bir yere gitmesi gelmesi. Miracı biliyoruz. Bir insanın bir yerden bir yere gitmesi gelmesi. Miracı biliyoruz. Miraç olayını olduğunu biliyoruz. Miraç olayını olduğunu biliyoruz.

Demek ki kısaca şöyle söyleyebiliriz: Demek ki kısaca şöyle söyleyebiliriz: Çevremizdeki fizikî olayların, alıştığımız fizik kanunlarının dışındaÇevremizdeki fizikî olayların, alıştığımız fizik kanunlarının dışında olağanüstü bir takım olaylar vardır. olağanüstü bir takım olaylar vardır. Bunlar peygamberlerden sâdır olmuşlarsa mucize adını alır. Bunlar peygamberlerden sâdır olmuşlarsa mucize adını alır. Peygamber olmayanlardan sâdır olmuşlarsa kerâmet adını alır. Peygamber olmayanlardan sâdır olmuşlarsa kerâmet adını alır. Kerâmât-ı evliyâ, Allah'ın sevgili kullarına Allah'ın ikramı haktır.Kerâmât-ı evliyâ, Allah'ın sevgili kullarına Allah'ın ikramı haktır. Kur'ân-ı Kerîm'de de misâli vardır. Günlük hayatımızda da misâli vardır. Kur'ân-ı Kerîm'de de misâli vardır. Günlük hayatımızda da misâli vardır. Bizim de hayatımızda misâli vardır. Ben şahsen mesela hocamızdan çok kerâmetler gördüğümü Bizim de hayatımızda misâli vardır.

Ben şahsen mesela hocamızdan çok kerâmetler gördüğümü
size rahatlıkla söyleyebilirim, misaller verebilirim. size rahatlıkla söyleyebilirim, misaller verebilirim.

Hayat sizin gördüğünüz kadar basit değil. Derinlemesine derin ve kompleksliğine kompleks bir şey. Hayat sizin gördüğünüz kadar basit değil. Derinlemesine derin ve kompleksliğine kompleks bir şey. Daha başka sorunuz varsa veya şimdi gelelim…. Daha başka sorunuz varsa veya şimdi gelelim….

İsterseniz biraz daha başka şeylerde anlatabilirim. İsterseniz biraz daha başka şeylerde anlatabilirim.

Hepinize teşekkür ederim. Hepinize teşekkür ederim.

Tezkiye kelimesini anlatmadım. Tezkiye kelimesi, nefsi tezkiye bahis konusu olduğu zamanTezkiye kelimesini anlatmadım. Tezkiye kelimesi, nefsi tezkiye bahis konusu olduğu zaman onun ayıplardan arındırılması, temizlenmesi mânasınadır.onun ayıplardan arındırılması, temizlenmesi mânasınadır. Çok kesin. Yani başka bir şeye yorumlanmasına zihin kaymayacak kadar [açık]Çok kesin. Yani başka bir şeye yorumlanmasına zihin kaymayacak kadar [açık] veya anlaşılmayacak kadar kapalı da değildir.veya anlaşılmayacak kadar kapalı da değildir. Çok net bir şekilde nefsin terbiye edilmesi, ayıplardan kurtarılması, kötü huyların atılması,Çok net bir şekilde nefsin terbiye edilmesi, ayıplardan kurtarılması, kötü huyların atılması, iyi huyların alınması, tam tasavvufî mânasıyladır. iyi huyların alınması, tam tasavvufî mânasıyladır.

Dinleyici: Şu anlaşıldı yani zikir olsun, nefs tezkiyesi olsun bizim anladığımız mânada Dinleyici: Şu anlaşıldı yani zikir olsun, nefs tezkiyesi olsun bizim anladığımız mânada sadece bir kesime ait şeyler değildir.sadece bir kesime ait şeyler değildir. Özellikle bunu açıklamanızı arzu ettim ben. Özellikle bunu açıklamanızı arzu ettim ben.

Cevap: Ha, şimdi tabii Ümmet-i Muhammed'e emirdir Cevap: Ha, şimdi tabii Ümmet-i Muhammed'e emirdir bu zikir vesaire ama sadece bir kesim yapıyor, mutasavvuflar yapıyor, ötekiler kaçıyor. bu zikir vesaire ama sadece bir kesim yapıyor, mutasavvuflar yapıyor, ötekiler kaçıyor.

Dinleyici: Bu yanlışlığı [demek istedim.] Dinleyici: Bu yanlışlığı [demek istedim.]

Cevap: Yani herkese emirdir ama sadece dervişler yapıyor, ötekiler kaçıyor. Evet. Cevap: Yani herkese emirdir ama sadece dervişler yapıyor, ötekiler kaçıyor. Evet.

Şimdi tasavvuf İslâm olduğuna göre yani Resûlullah'ın sünneti olduğuna göre tarihte bir vaka biliyoruz, Şimdi tasavvuf İslâm olduğuna göre yani Resûlullah'ın sünneti olduğuna göre tarihte bir vaka biliyoruz, bir tekke-medrese kavgası biliyoruz. Bir ilim, ilmiye kesimiyle nefsimizibir tekke-medrese kavgası biliyoruz. Bir ilim, ilmiye kesimiyle nefsimizi sadece tezkiye edelim [diyen] kesimin kavgasını biliyoruz.sadece tezkiye edelim [diyen] kesimin kavgasını biliyoruz. Veyahut kitaplarada geçmiş bir sürü ilmî münakaşalar biliyoruz. Hakikat, şeriat, ondan sonra şu bu. Veyahut kitaplarada geçmiş bir sürü ilmî münakaşalar biliyoruz. Hakikat, şeriat, ondan sonra şu bu. Eğer gerçekten tasavvuf dediğimiz olay Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnet-i seniyyesi, Eğer gerçekten tasavvuf dediğimiz olay Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnet-i seniyyesi, hadîs-i şerîflerde ifade edilen bir İslâm ise biz niçin buna böyle bir isim vererek Ümmet-i Muhammed'ihadîs-i şerîflerde ifade edilen bir İslâm ise biz niçin buna böyle bir isim vererek Ümmet-i Muhammed'i yeniden veyahut böyle bir şey içerisine koyuyoruz.yeniden veyahut böyle bir şey içerisine koyuyoruz. Bunu biz tasavvuf değilde direkt olarak İslâm olarak anlatsak daha doğru olmaz mı olay? Bunu biz tasavvuf değilde direkt olarak İslâm olarak anlatsak daha doğru olmaz mı olay?

Cevap: Şimdi İslâm kelimesi o kadar geniş bir terimdir ki Cevap: Şimdi İslâm kelimesi o kadar geniş bir terimdir ki İslâm olarak anlatırsan tasavvuf anlaşılmaz. İslâm olarak anlatırsan tasavvuf anlaşılmaz. Yani elbette ayrı terminoloji kullanacaksın.Yani elbette ayrı terminoloji kullanacaksın. Mesela tefsir kelimesi de Peygamber Efendimiz'in zamanında yoktu ama Mesela tefsir kelimesi de Peygamber Efendimiz'in zamanında yoktu ama tefsir ilmi doğmuştur ve ondan sonra bir tefsir kelimesi tedâvüle girmiştir tefsir ilmi doğmuştur ve ondan sonra bir tefsir kelimesi tedâvüle girmiştir ve kimse de bundan rahatsız olmuyor.ve kimse de bundan rahatsız olmuyor. Yani [tefsir kelimesi] Peygamber Efendimiz'in zamanında yoktu. Yani [tefsir kelimesi] Peygamber Efendimiz'in zamanında yoktu. Fıkıh kelimesi de Peygamber Efendimiz'in zamanında ilm-i fıkıh mânasıylaFıkıh kelimesi de Peygamber Efendimiz'in zamanında ilm-i fıkıh mânasıyla yani ahkâm-ı şeriyyeyi anlatan ilim olarak mevcut değildi. yani ahkâm-ı şeriyyeyi anlatan ilim olarak mevcut değildi. Fıkıh denilince şey anlaşılıyordu yani dinde akaid konularıyla ilgili münakaşaların, Fıkıh denilince şey anlaşılıyordu yani dinde akaid konularıyla ilgili münakaşaların, konuların içinde bulunduğu bir ilim teşekkül etmiştir. konuların içinde bulunduğu bir ilim teşekkül etmiştir. İlm-i kelâm demiştir buna. Binâenaleyh ilm-i kelâm, ilm-i hadis, ilm-i tefsir, ilm-i fıkıh İlm-i kelâm demiştir buna. Binâenaleyh ilm-i kelâm, ilm-i hadis, ilm-i tefsir, ilm-i fıkıh veyahut daha başka kelimeler bu gibi terminolojiden rahatsız olmamak lazım.veyahut daha başka kelimeler bu gibi terminolojiden rahatsız olmamak lazım. Yani sen eğer İslâm diyelim diyecek olsan,Yani sen eğer İslâm diyelim diyecek olsan, İslâm kelimesi geniş bir tâbir olduğundan terminoloji daralır. İslâm kelimesi geniş bir tâbir olduğundan terminoloji daralır. Yani bir ilimde genişleme oldukça terminoloji çoğalır, terimler artar,Yani bir ilimde genişleme oldukça terminoloji çoğalır, terimler artar, yani ilmin derinlemesine gelişmesinin alâmetidir. yani ilmin derinlemesine gelişmesinin alâmetidir.

Halkın, avamın dilinde güç ve kuvvet arasında bir fark yoktur ama Halkın, avamın dilinde güç ve kuvvet arasında bir fark yoktur ama fizikte güç ve kuvvet arasında bir fark vardır. fizikte güç ve kuvvet arasında bir fark vardır. Yani güç başka şey demektir kuvvet başka bir şey demektir. Yani güç başka şey demektir kuvvet başka bir şey demektir. Arasında bir nüans farkı meydana gelmiştir. Arasında bir nüans farkı meydana gelmiştir. Bir tamircinin anahtarlarını aldığınız zaman aklınıza gelmeyecek,Bir tamircinin anahtarlarını aldığınız zaman aklınıza gelmeyecek, adınızı bilmediğiniz binbir çeşit çeşidi vardır. adınızı bilmediğiniz binbir çeşit çeşidi vardır. "Oğlum lokmayı getir." dediği zaman gidipte lokantacıdan "Oğlum lokmayı getir." dediği zaman gidipte lokantacıdan lokma götürüp ustasının ağzına koymaz çırak. lokma götürüp ustasının ağzına koymaz çırak. O lokma anahtarı kastediliyordur, tâbirdir, normaldir. O lokma anahtarı kastediliyordur, tâbirdir, normaldir. Kurbağacığı getir dediği zaman da gidip dereden küçük kurbağa yakalayıpta götürüp ona vermez. Kurbağacığı getir dediği zaman da gidip dereden küçük kurbağa yakalayıpta götürüp ona vermez. Bu bir terminolojidir. Bunu tabii karşılamak lazım, yani terminolojiye kızmayalım. Bu bir terminolojidir. Bunu tabii karşılamak lazım, yani terminolojiye kızmayalım. Terminoloji normal bir şeydir. Terminoloji normal bir şeydir.

Ama şöyle bir teklifi Ebu'l-Hasan Ali en-Nedvî yapmıştır, diyor ki;Ama şöyle bir teklifi Ebu'l-Hasan Ali en-Nedvî yapmıştır, diyor ki; "Bu tasavvuf konusunda o çıktı bir şey söyledi, bu çıktı bir şey söyledi;"Bu tasavvuf konusunda o çıktı bir şey söyledi, bu çıktı bir şey söyledi; ben hakiki mutasavvıfım dedi, ötekisi ben daha hakiki mutasavvıfım dedi. ben hakiki mutasavvıfım dedi, ötekisi ben daha hakiki mutasavvıfım dedi. En iyisi bunu bu münakaşalardan sıyırmak için gelin buna ilm-i bâtın diyelim,En iyisi bunu bu münakaşalardan sıyırmak için gelin buna ilm-i bâtın diyelim, fıkh-ı bâtın diyelim, ilm-i tezkiye diyelim, ilm-i ihsan diyelim."fıkh-ı bâtın diyelim, ilm-i tezkiye diyelim, ilm-i ihsan diyelim." Çeşitli terminoloji teklifleri yani yeni tâbirlerle bunu ifade edelim diye düşündüler.Çeşitli terminoloji teklifleri yani yeni tâbirlerle bunu ifade edelim diye düşündüler. Olmuştur, bu bizi şey yapmıyor yani sıkmıyor, detayını anlatabilirdik. Olmuştur, bu bizi şey yapmıyor yani sıkmıyor, detayını anlatabilirdik.

İlm-i ihsan denilebilir çünkü Peygamber Efendimiz'in Hz. Ömer radıyallahu anh vasıtasıyla İlm-i ihsan denilebilir çünkü Peygamber Efendimiz'in Hz. Ömer radıyallahu anh vasıtasıyla nakledilen Cibril hadîs-i şerîfi var. Orada; nakledilen Cibril hadîs-i şerîfi var. Orada;

Ve me'l-ihsânu en ta'budellâhe ke-enneke terâhu fe-in lem tekün terâhu fe-innehû yerâke. Ve me'l-ihsânu en ta'budellâhe ke-enneke terâhu fe-in lem tekün terâhu fe-innehû yerâke.

"İhsan nedir yâ Resûlallah? "Allah'ı görüyormuş gibi ibadet etmektir. "İhsan nedir yâ Resûlallah?

"Allah'ı görüyormuş gibi ibadet etmektir.
Çünkü sen O'nu görmüyorsan da O seni görüyor." diyor. Çünkü sen O'nu görmüyorsan da O seni görüyor." diyor.

Demek ki Allah'ı görüyormuşcasına samimi ibadetten işte tasavvufa bu isim verilsin denmiş. Demek ki Allah'ı görüyormuşcasına samimi ibadetten işte tasavvufa bu isim verilsin denmiş. Ayrıca kalbin ahvalini anlattığı için ilm-i ahvâli kulûb densin Ayrıca kalbin ahvalini anlattığı için ilm-i ahvâli kulûb densin veya ilm-i fıkhu'l-bâtın densin, batınî şartları anlatan ilim densin, veya ilm-i fıkhu'l-bâtın densin, batınî şartları anlatan ilim densin, ilm-i tezkiye-i nefs densin diye teklifler olmuştur. ilm-i tezkiye-i nefs densin diye teklifler olmuştur. Olmuştur ama bu bir tekliftir, nihayet Ebu'l-Hasan Ali en-Nedvî'nin teklifidir. Olmuştur ama bu bir tekliftir, nihayet Ebu'l-Hasan Ali en-Nedvî'nin teklifidir. Ama ondan öncede tasavvuf kelimesi konusunda binlerce, milyonlarca kitap yazılmıştır. Ama ondan öncede tasavvuf kelimesi konusunda binlerce, milyonlarca kitap yazılmıştır. Kütüphanelerde de ilm-i tasavvuf diye bir bölüm karteksler vardır, Kütüphanelerde de ilm-i tasavvuf diye bir bölüm karteksler vardır, fiilî durum vardır yani fiilî durumları değiştiremezsiniz ki. fiilî durum vardır yani fiilî durumları değiştiremezsiniz ki.

Avrupanın bir kütüphanesine gitseniz Almanya'da yada bir bibliotech'e gitseniz, Avrupanın bir kütüphanesine gitseniz Almanya'da yada bir bibliotech'e gitseniz, bu konudaki bilgileri ancak tasavvuf kelimesiyle bulabilirsiniz.bu konudaki bilgileri ancak tasavvuf kelimesiyle bulabilirsiniz. Yani normaldir böyle bir şey. Her şey de insanın gönlünce olmuyor, Yani normaldir böyle bir şey. Her şey de insanın gönlünce olmuyor, başka türlü şekillerde gelişebiliyor. Normal, yani tasavvuf kelimesinden rahatsız olmamak lazım. başka türlü şekillerde gelişebiliyor. Normal, yani tasavvuf kelimesinden rahatsız olmamak lazım. Sonradan çıkmış bile olsa bir şeyi ifade etmek için [kullanılıyor]. Sonradan çıkmış bile olsa bir şeyi ifade etmek için [kullanılıyor].

Biz lisanı niye koymuşuz? Anlaşmak için. Biz lisanı niye koymuşuz?

Anlaşmak için.
Fikirlerimizi biribirimize transfer edebilmek için, iletişim için lisanımız vardır.Fikirlerimizi biribirimize transfer edebilmek için, iletişim için lisanımız vardır. Anlaşmayı sağlayacak nüansları ne kadar arttırırsak lisan o kadar zenginleşir. Anlaşmayı sağlayacak nüansları ne kadar arttırırsak lisan o kadar zenginleşir. Kelimeyi ne kadar sıkıştırırsak lisan o kadar fakirleşir. Kelimeyi ne kadar sıkıştırırsak lisan o kadar fakirleşir. Bu hatayı biz şeyde yaptık, yani Türkçe'yi arılaştırma filan şeyinde yapıldı bu. Bu hatayı biz şeyde yaptık, yani Türkçe'yi arılaştırma filan şeyinde yapıldı bu. Halbuki terminolojiyi zenginleştirmek daha iyidir. Halbuki terminolojiyi zenginleştirmek daha iyidir.

Bizim bir Alman profesörümüz vardı meşhur bir orientalisttir. Bizim bir Alman profesörümüz vardı meşhur bir orientalisttir. Hellmut Ritter diye herkesin tanıdığı bir kimsedir, Alman kendisi. Hellmut Ritter diye herkesin tanıdığı bir kimsedir, Alman kendisi. Bize fakültedeki talebeliğim sırasında ders verirken dedi ki;Bize fakültedeki talebeliğim sırasında ders verirken dedi ki; "Sizin" dedi, şeyi kastediyor, yani Osmanlıların son devrinin dilini, yani tam 1910-1915 filan. "Sizin" dedi, şeyi kastediyor, yani Osmanlıların son devrinin dilini, yani tam 1910-1915 filan. Daha Cumhuriyet kurulmamış, o devredeki dili kastediyor. Daha Cumhuriyet kurulmamış, o devredeki dili kastediyor. "Sizin her türlü anlamı ifade etmeye yetecek çok gelişmiş bir diliniz vardı,"Sizin her türlü anlamı ifade etmeye yetecek çok gelişmiş bir diliniz vardı, siz bu dilinize kıydınız." dedi. siz bu dilinize kıydınız." dedi.

Dil bir meramı anlatmak içindir, bu da kelimelerle olur. Dil bir meramı anlatmak içindir, bu da kelimelerle olur. Kelimeler biribirinden ne kadar farklılaşırsa, anlamlar ne kadar zenginleşirseKelimeler biribirinden ne kadar farklılaşırsa, anlamlar ne kadar zenginleşirse dil o kadar zengin olur. dil o kadar zengin olur. Biz bugün kafa kelimesini kullandığımız bir yerde baş kelimesini kullanmıyoruz.Biz bugün kafa kelimesini kullandığımız bir yerde baş kelimesini kullanmıyoruz. "Kafamı kızdırma!" diyoruz ama "Başımı kızdırma!" demiyoruz mesela. "Kafamı kızdırma!" diyoruz ama "Başımı kızdırma!" demiyoruz mesela. Yani farklılıklar vardır şeyler vardır. Bu çeşitlilik bizi üzmemeli. Yani farklılıklar vardır şeyler vardır. Bu çeşitlilik bizi üzmemeli.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2